You are on page 1of 3

Örnek Hayat

Yusuf HALICI

MEHMED
EMİN TOKADÎ (K.S.)
“Reisülküttap makamının yazı işlerinde kâtiplik yaptığı sırada
etrafında toplanan pek çok talebeye ders veren Tokadî hazretleri
daha sonra hacca gitmek için bu görevinden ayrılmıştır. Hacca
gideceğini duyan meşhur Kadirî Şeyhi Kasabzâde Muhammed Efendi
kendisine, Mekke’ye varınca büyük veli Ahmet Yekdest Cüryanî’nin
sohbetine gitmesini tavsiye etti.”

58 Şubat 2009
M ehmed Emin Tokadî hazret-
leri, on yedinci ve on seki-
zinci yüzyıllarda yetişen bü-
yük Osmanlı evliyalarındandır. 1664’de Tokat’ta
doğmuş 1745’te İstanbul’da seksen üç yaşında
iken vefat etmiştir.
rip başımı tekrar eğerek gözlerimi yumdum. Bir
müddet de öyle durduktan sonra, yine dikkatle
bana baktığını gördüm. Sonra o zat ellerini kaldı-
rıp dua etti. Duadan sonra Fatiha okundu ve her-
kes kalkıp dağılmaya başladı. Ben de kalkıp gi-
derken o mübarek zat bana yaklaştı. Yanıma gelip
selâm verdi ve: “Hoş geldin Emin Efendi.” dedi.
İlk tahsilini memleketinde yapmış, daha son- Hâlimi hatırımı sordu. Sonra beni yanına alıp,
ra İstanbul’a gelerek Şeyhülislâm Mirzazade Harem-i Şerif’in yakınında bulunan evine götür-
Şeyh Muhammed Efendi’den uzun müddet ders
almıştır. Bu arada Yedikuleli hattat Abdullah
Efendi’den de hat dersleri alıp kendisini yetiştir-
miş, değişik hat çeşitlerinde maharet sahibi ol-
muştur.

Reisülküttap makamının yazı işlerinde kâtiplik


yaptığı sırada etrafında toplanan pek çok talebe-
ye ders veren Tokadî hazretleri daha sonra hac-
ca gitmek için bu görevinden ayrılmıştır. Hacca
gideceğini duyan meşhur Kadirî Şeyhi Kasabzâde
Muhammed Efendi kendisine, Mekke’ye varınca
büyük veli Ahmet Yekdest Cüryanî’nin sohbetine
gitmesini tavsiye etti. dü. İçeri girip oturduktan biraz sonra hizmetçisi
sofrayı kurdu. Sofrada sıcak bir ekmek ve fincan
Mehmed Emin Tokadî hazretleri, Ahmet Yek- içinde içecek bir şey vardı. O mübarek zat ellerini
dest hazretleri ile görüşmesini şöyle anlatır: ekmeğe uzatınca, bir elinin bileğinden kesik oldu-
“Mekke’ye varınca, ilk günüm Kâbe’yi tavaf ve zi- ğunu gördüm. Hemen Edirne’deki Şeyh Muham-
yaretle geçti. Ertesi gün sabah namazını Harem-i med Efendi’nin tavsiyesi aklıma geldi. Bahsetti-
Şerif’te kıldıktan sonra dışarı çıkacağım sırada, ğinin bu mübarek zat olduğunu anladım. Fakat
Harem-i Şerif’in bir köşesinde, bir grup kimse- o anda selâmını söylemeyi unutmuşum. Yemek-
nin halka hâlinde oturduklarını gördüm. “Niçin ten sonra yolculuğumdan, gezip dolaştığım yer-
böyle halka olmuşlar acaba? Ders için hocalarını lerden sorup cevap aldıktan sonra: “Edirne’de
mı bekliyorlar?” diyerek yanlarına yaklaşıp otur- size emanet edilen şeyi unuttunuz.” buyurdu. He-
dum. Hepsinin başlarını eğip edeple oturdukla- men Şeyh Muhammed Efendi’nin selâmını hatır-
rını gördüm. Ben de oturup başımı eğerek bekle- ladım ve söyledim. O da muhabbet ve sürur için-
dim. Bir ara başımı kaldırıp baktığımda, halkanın de selâmı aldı. Artık beni talebeliğe kabul edip,
ortasında duran bir zatın dikkatle bana baktığı- ders vermeye başladı ve Allahu Teâlâ’nın ismini
nı gördüm. Bakışlarından ve heybetinden ürpe- zikretmemi söyledi.

59
Bundan sonra dille anlatılamaz hallere ve ni- bul etmedi.
metlere kavuştum. Farsça bildiğim için, çoğu za-
man benimle Farsça kelimelerle konuşurdu. 1702 Dünya dostu, mal dostu, güzellik dostu ve di-
yılı hac mevsiminden, 1705 yılı hac mevsimine ka- ğer şeylerin dostu çoktur. Allah dostu, iksir-i azam
dar, üç yıl boyunca, Ahmet Yekdest Cüryanî Haz- (her derde deva) gibi nadir bulunan çok kıymetli
retlerinin hizmetinde, derslerinde ve sohbetlerin- bir şeydir, derdi.
de bulundum. Daha sonra 1705 yılında, hacıların
dönüşü sırasında, hocamın izni ile İstanbul’a dön- Allah’a iltica ile kabr-i şerifinin avamdan gizlen-
düm.” mesini, buna rağmen kabirlerini bularak kendisi-
ni ziyaret edenlerin cehennemden azad edilmesi-
İstanbul’a dönünce, bir müddet Ebu Eyyub-el- ni dilemiştir.
Ensarî hazretlerinin türbesinde türbedarlık yapan
Mehmed Emin Tokadî hazretlerine, daha sonra Mehmed Emin Tokadî hazretleri, 1745 senesin-
Peygamber Efendimizin mübarek türbesinde hiz- de göğsünde ve sırtında önce sivilce olarak çıkan,
met etme vazifesi verildi. Bu hizmetlerinden son- daha sonra çıban hâlini alan şirpençe çıbanının
ra da İstanbul’a gelip talebe yetiştirmekle meşgul verdiği rahatsızlık neticesinde vefat etti.
oldu.
Buyurdu ki:
Bursa’da medfun bulunan İsmail Hakkı Hazret-
leri vefatına yakın bir zamanda, talebelerinden İvaz “Ham insanlar küf kokar, çünkü onların kalple-
Mehmed Paşa’yı, Yeğen Mehmed Paşa’yı ve Hacı ri kararmış, paslanmıştır. Merhamet buz tutmuş-
Ahmet Paşa’yı tasavvufta yetiştirilmeleri amacıyla tur onlarda. Ham insan kalp de kırar, haram da iş-
Tokadî Hazretleri’ne göndermişti. O da onlarla il- ler.”
gilendi ve bunlardan Yeğen Mehmed Paşa I. Mah-
mut Han’ın vezir-i azamlığına kadar yükseldi. “Öyle iyi bir insan ol ki, kimse senin yüzünden
cehenneme gitmesin.”
Mehmet Emin Tokadî hazretleri sohbetlerin-
de talebelerinin dünya ve ahiret müşküllerini ken- “Şu üç sabır çok sevgilidir. Bunlar; Hakk’a kul-
dileri söylemeden çözerdi. Sohbetlerinde herke- lukta ve taatta, günah işlememekte, belâ ve mihnet
sin anlayış ve sevgisine göre konuşurdu. Zamanın altında sabırdır.”
fen ilimlerine vakıftı. İbadetini son derece gizli ya-
par, dikkat çeken şeylerden kaçınırdı. Zamanın “Tûl-i emel felâkettir. Yani, ölümü unutmak,
Şeyhülislâmı kendisini zaviye-i şerifeyi tayin et- tevbe istiğfarı unutmak felâkettir. Bir kimse tevbe
mek istediğinde, “Ben meşihat erbabından olmadı- istiğfar yapmıyorsa kalbi katı demektir. Tûl-i emel
ğım gibi bu makama da lâyık değilim.” diyerek ka- sahibi demektir.”

60 Şubat 2009

You might also like