You are on page 1of 32

SayÝ: 2007/09 9 Mart 2007 50 YKr

IrkÝ - ßoven histeriye karßÝ


AsÝl tehdit ve tehlike, bizzat iߍilerin birliÛi, halklarÝn
sermaye dŸzeninin yarattÝÛÝ kardeßliÛi!
Sayfa 4

ŸrŸtŸcŸ toplumsal ve siyasal


ortamdÝr... Suu Ÿreten sšmŸrŸ
dŸzenidir, sulu sermaye
Kamu TiS'leri hŸkŸmetin ve
iktidarÝdÝr... sendika aÛalarÝnÝn seim
taktiklerinin gšlgesi altÝnda
Sayfa 5

13-14 Nisan ÒGATS, AB Uyum


SŸrecinde
Meslekler
Nereye?Ó
sempozyumu...
Sayfa 13

KadÝnlar emperyalizme, ßovenizme,

KußatmayÝ yarmak iin, sšmŸrŸye ve ezilmeye karßÝ alanlardaydÝ!


SÝnÝfsal, cinsel ve ulusal baskÝya

devrimci sÝnÝf
ve sšmŸrŸye karßÝ kadÝn-erkek
kadÝn erkek
emekilerin birleßik devrimci
mŸcadelesi!

mŸcadelesini
Sayfa 16

yŸkseltelim!
2  Kızıl Bayrak Kızıl Bayrak’tan... Sayı:2007/09  9 Mart 2007

İÇİNDEKİLER
Kuşatmayı yarmak için devrimci sınıf
Kızıl Bayrak’tan
mücadelesini yükseltelim! . . . . . . . . . . . 3 Devrimci hareketlerin ortaklaşa düzenlediği 8 Mart
Irkçı-şoven histeriye karşı işçilerin birliği, mitingleri, pek çok ilde 4 Mart Pazar günü
gerçekleştirildi. Gerek bu mitinglerin, gerekse de
halkların kardeşliği! . . . . . . . . . . . . . . . . 4 mitingleri önceleyen günlerde yürütülen 8 Mart
Kamu TİS’leri hükümetin ve sendika faaliyetlerinin haberleri, bu sayımızda genişçe yer
alıyor. Aynı gün İstanbul Çağlayan’da feminist kanadın
ağalarının seçim taktiklerinin gölgesi
gerçekleştirdiği kadın mitingine ilişkin haber de bu
altında. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 5 sayfalarda yer almış durumda. Burjuva medyanın
Ağar’dan sonra şimdi de Evren!.. ‘erkekler gelsin mi, gelmesin mi?’ üzerinden ayrışma
yaşandığı demagojisine rağmen, artık, ayrışma zemini
Darbeci Evren’in yeni çıkışının anlamı . 6 iyi biliniyor. İşçi- emekçi kadının kanları, sosyalist
Sermayenin sömürü düzeninde tesadüfen kadının mücadelesiyle yaratılan 8 Mart, günümüz
yaşıyor, Pisi pisine ölüp gidiyoruz!.. . . . 7 Türkiyesi’nde de, her iki cinsten proleterler, devrimci
ve sosyalistler tarafından sahiplenilmiş bulunuyor.
Ulagay direnişi belirsizlikle sona erdi . . 8 Devrimci hareketlerin organizasyonuyla düzenlenen
Türkiye’de ve dünyada metal işçilerinin mitinglerle, Clara Zetkinler’in, Rosa Lüksemburglar’ın
emaneti 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü
ücretlerinin satın alma gücü . . . . . . . . . . 9
kutlanmıştır. İşçi sınıfının ve sosyalizmin 8 Mart’ını,
Ticari Eğitime Karşı Gençlik işçi sınıfından ve sosyalistlerden azade kılmaya çalışan
Koordinasyonu’nun 4. toplantısı… feministlerse, kadın günü kutlamasıyla yetinmek
zorunda kalmışlardır.
Gündemler: Gençlik örgütlenmesi sorunu 8 Mart mitingleriyle devrimci baharı karşılayan
ve mesleki dönüşümler . . . . . . . . . . 10-11 devrimci ve sosyalist hareketleri, önümüzdeki günlerde
Öğrenci Komisyonları’ndan Basına ve de yoğun bir ortak mücadele/eylemlilik trafiği bekliyor.
12 Mart Gazi anmasından Irak işgalinin yıldönümü
Kamuoyuna... etkinliklerine ve Newroz’a kadar bir dizi önemli
"Geleceğimiz hakkında söz söylemek yıldönümü Mart ayında sıralanmış bulunuyor.
Süreç, hem artık epeyce yerleşmeye başlayan ortak
bizim için acil bir ihtiyaç!..” . . . . . . 12-13
çalışma kültürünün geliştirilmesi, hem de işçi sınıfı ve
İşçi sınıfının kurtuluşunun kadınların da emekçi kitlelerin sürece dahil edilmesi için de elbirliği
kurtuluşu olduğunu gören, bunun için yapılabilmesi açısından değerlendirilebilir ve olduğumuzu, yaklaşık 2 aya yaydığımız 8 Mart
değerlendirilmelidir. Anlamlı eylem ve etkinliklere konu etkinlikleriyle de göstermiş olduk. İşçi-emekçi
çarpan bir yürek… Sylvia Pankhurst .. 14 edilecek olan yıldönümleri, sadece devrimciler kadınların hak ve özgürlükleri uğruna mücadeleye
8 Mart güncesinde HEY Tekstil’in açısından değil, işçi ve emekçi kitleler açısından da örgütlenmesi, bir günlük bir anma etkinliğinin harcı
önem taşıyan olayları anlatmaktadır. Üstelik, Irak olamayacağına göre, onlara daha sistemli biçimde, çok
patroniçesinden ev eksenli çalışan
işgalinin yıldönümü konusunda olduğu gibi, sadece çeşitli araç ve yöntemlerle ulaşabilmek için süreci vesile
kadınlara “müjde”!.. . . . . . . . . . . . . . . 15 dünde kalmış, önemi açısından anılan bir olayı değil, yaptık. Kreş hakkından doğum izinlerine, ücretlerden
8 Mart eylemleri (Orta sayfa). . . . . 16-20 süregiden bir emperyalist saldırganlığı ve işgali, ayrımcılığa kadar bir dizi soruna karşı bir dizi taleple,
dolayısıyla, ülkemiz işçi ve emekçileri, devrimcileri fabrikalarda, semtlerde işçi ve emekçi sınıfın kadınlarına
Grev tüm Airbus işletmelerinde! . . . . . 21 açısından yakın bir tehlikeyi işaret edebilmektedir. ulaşmaya, onları uyarmaya, mücadeleye sevketmeye
ABD emperyalizmi nükleer silah Dolayısıyla anmalar, sınıf kitlelerini uyarmak, çalıştık.
üretimini yeniden başlatıyor. . . . . . . . . 22 örgütlemek, mücadeleye sevketmek amacına hizmet Devrimci baharın diğer yıldönümlerini de aynı
edebilmeli, bu perspektifle ele alınabilmelidir. perspektifle, kitleleri harekete geçirme hedefiyle
Dünyadan kısa kısa.. . . . . . . . . . . . . . . 23 Komünistler olarak bu perspektife sahip değerlendireceğiz.
Liselilerin Sesi’nden . . . . . . . . . . . . 24-26
Devrimci yurtsever gençlik, durumu
görev ve sorumlulukları . . . . . . . . . 27-28
DANDY direnişi kazanımla sona erdi. 29
Hollanda’da Dünya Halkları Gençlik
Konferansı .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 30
Mücadele Postası . . . . . . . . . . . . . . . . . 31
Sosyalizm İçin

Kızıl Bayrak
Haftalık Sosyalist Siyasal Gazete

Sayı: 2007/09  9 Mart 2007


r d e . . .
Fiyatı: 50 Ykr
b a y i i le
Sahibi ve Y. İşl. Md.: Gülcan CEYRAN EKİNCİ
EKSEN Basım Yayın Ltd. Şti.
p ç ı v e
Yayın türü: Süreli Yaygın
Yönetim Adresi:
Kita
Eksen Yayıncılık Mollaşeref Mh. Turgut Özal Cd.
(Millet Cd.) No: 50/10 İstanbul Tel: 0 (212) 621 74 52
Fax: 0 (212) 534 95 90
e-mail: kb1@tnn.net
Web: http://www.kizilbayrak.de
http://www.kizilbayrak.org
http://www.kizilbayrak.com
Baskı: Gün Matbaacılık Genel Dağıtım:
İSTANBUL YAYSAT
Tel: 0 (212) 426 63 30
Sayı:2007/09  9 Mart 2007 Kapak Kızıl Bayrak  3

Asıl tehdit ve tehlike, bizzat sermaye düzeninin yarattığı çürütücü toplumsal ve siyasal
ortamdır... Suçu üreten sömürü düzenidir, suçlu sermaye iktidarıdır...

Kuşatmayı yarmak için devrimci sınıf


mücadelesini yükseltelim!
Sınıf ve kitle hareketinin dibe vurduğu dönemler, düğmeye basılmış olması, PKK’ye karşı geniş çaplı bir (Radikal, 23 Şubat 2007 )
her türden toplumsal yozlaşma ve çürümenin hızla boy imha operasyonu hazırlığı ve arayışıdır. Kerkük’te, Bunlar yalnızca devletin “suç” olarak tasnif ettiği
attığı dönemlerdir de. Aralarında yalnızca bir paralellik orada faaliyet gösteren Demokratik Türkmen Partisi’nin resmi rakamlar. Gerçekte diğer boyutlarıyla beraber
değil, aynı zamanda köklü bir içsel bağlantı da bile tepkisini çekecek denli açık bir kışkırtma ve toplumsal çürüme ve yozlaşma, çok daha yakıcı bir hal
sözkonusudur. provokasyon girişimlerinin sürdürülmesidir. PKK’nin almış bulunmaktadır. Örneğin uyuşturucu kullanma
Öte yandan böylesi dönemler, sermaye üst üste ateşkes ilan ettiği, çatışmaların ve çatışmalarda yaşının düşmesi, uyuşturucu tüketiminin artması,
gericiliğinin savaş ve saldırılarda pervasızca hareket ölen askerlerin azaldığı bir dönemde, Kürt kadına yönelik şiddetin diğer biçimleri (töre cinayetleri,
ettiği dönemlerdir. Bir başka ifadeyle, bir ülkede ya da düşmanlığının alabildiğine tırmandırılmasıdır. resmi rakamlara girmeyen dayak vb.) ve rüşvet,
toplumda ezilen ve sömürülen yığınlar sınıf Hepsi bir arada, işçi ve emekçileri zehirlemeye, rakamlara girmeyen fuhuş ve resmi fuhuş bataklığı,
mücadelesinden geri duruyorsa, sınıf çatışması elle devrimci ve ilerici gelişmelerin önünü kesmeye dönük milyonlarca insana sahte umutlar pompalayan resmi
tutulur, gözle görülür bir olgu olarak kendisini çok yönlü, kapsamlı bir şovenizm kampanyasının kumar (loto, toto, idda vb.) bu tabloya eklenmesi
dayatmıyorsa, saflaşma ve çatışmalar bu temelde yürütüldüğünü göstermektedir. gereken diğer unsurlardan bazılarıdır. Sefaletin yol
yaşanmıyorsa, o ülkenin egemenleri o topluma ve En ince biçiminden en kabasına, aydınından açtığı ruhsal, bedensel ve sosyal-kültürel çürümenin
ülkeye kendi gerici savaşlarını ve egemenliklerini daha işçisine, sokaktaki insanından esnafına kadar tüm vardığı boyutları görmek için ise apayrı bir başlık
şiddetli bir biçimde dayatırlar. Faşizm, emperyalist toplumu hedef alan bu ideolojik saldırı fiili biçimler açmak gerekir.
paylaşım savaşları, halklar arası boğazlaşma, alarak büyümekte, her geçen gün etkisini daha fazla Fakat yalnızca bu sınırlardaki bir tablo bile,
katliamlar, soykırımlar böylesi dayatmalardır. Bir başka göstermektedir. Sermaye iktidarı emekçi yığınları toplumun nasıl bir “suç” ve şiddet bataklığı içine
ifadeyle, işçi ve emekçilere ödetilen bedellerdir. Demek milliyetçilik, ulusal çıkarlar vb. argümanlarla çekildiğini, çürümenin aldığı boyutları yeterince gözler
ki sınıf mücadelesinden geri durmanın bir diğer bedeli, şovenizmle zehirlerken, yalnızca onları mücadeleden önüne seriyor. Bu tablo işsiz ve geleceksiz bırakılan işçi
daha büyük yıkımlardır. alıkoymakla kalmıyor, aynı zamanda kendi gerici ve emekçi kökenli milyonlarca insanın lümpenleşerek
Böylesi bir dönemden geçiyoruz. Daha açık çıkarlarını dayatabileceği, toplumu kendi gerici bu bataklığa saplandığını gösteriyor.
söylersek, Türkiye’de işçi ve emekçiler, şimdiye değin çıkarları etrafında kamplaştırabileceği, emperyalizmin Ama toplumsal çürümenin yarattığı tehdit ve
hiç olmadığı kadar kabarık bir faturayla karşı dümen suyunda milim şaşmadan rahatça hareket tehlike yalnızca bununla da sınırlı değil. Sırf bu suç
karşıyadır. Dile getirdiğimiz iki tarihsel öncülden edebileceği ve uşakça bağımlılığının üstünü tablosunu öne çıkararak sermayenin işçi ve emekçilere,
hareketle, bu faturanın ortaya çıkardığı sonuçları daha örtebileceği bir imkana da kavuşuyor. Önünü açtığı devrimcilere karşı saldırılar yöneltmesi, işin bir yanı.
somutta ifade etmek gerekirse, birincisi; Türkiye’de sözde anti-Amerikancılık ve AB karşıtlığı da buna Diğer yanı ise, sokakların giderek yaşanamaz bir hal
toplumsal yoksullaşmaya paralel olarak, çürüme ve hizmet ediyor. alması, her gün onbinlerce emekçinin büyüyen bu suç
yozlaşma had safhadadır. Tüm toplum adeta bir Bugün asıl tehdit ve tehlike budur. Emperyalizmin makinesinin bizzat hedefi haline gelmesiyle yaratılan
bataklıkla kuşatılmış bulunmaktadır. hizmetinde bölgesel bir savaşa giden yolların taşları korku atmosferidir. Tablonun kendisi bile bu korkunun
İkincisi; “bölünme”, “artan iç ve dış tehditler”, bugün Kürtler’e ve Ermeniler’e karşı tırmandırılan hiç de temelsiz olmadığı göstermektedir. Böyle bir kirli
(“güvenlik”), “irtica” vb. gerekçeler öne sürülerek şovenizmle döşenmektedir. Yarın tüm işçi ve atmosfer sayesinde sermaye iktidarı, hem “güvenlik
içerde ve dışarıda (Ortadoğu’da) emekçi yığınlara ve emekçilerin boynuna daha sıkı biçimde geçirilecek olan tedbirleri” adı altında baskılarını artırma zemini
halklara karşı savaş ve saldırganlık, bir tehdit ve tehlike halkanın da ana malzemesidir bu. yakalamakta, hem de toplumsal muhalefete karşı her
olmaktan çıkıp, sonuçları günlük yaşamda bile İlkinin, yani toplumsal çürümenin ortaya çıkardığı türden şiddeti meşrulaştırma imkanı sağlamaktadır. İşte
gözlenebilecek denli açık bir olgu haline gelmiştir. tablo ise bizzat burjuva medya tarafından son birkaç bu yüzden, bu suç şebekelerini bizzat kollamakta,
Şovenizmin dozu gitgide artan bir kampanya biçiminde yıldır istatistikler ve özel dosyalar biçiminde düzenli bir önünü açmaktadır. Çünkü çürüyen düzenin çürüyen
tırmandırılması, bu saldırıların ne denli yakın ve yakıcı tarzda gündemleştirilmektedir. Fikir vermesi açısından bataklığından beslenen, sermaye iktidarı tarafından
hale geldiğinin somut bir işareti ve zeminidir. bu istatistiklerden bir kesit sunalım: kollanıp gözetilen adi suç çeteleri, mafya
Önce şovenizm cephesinden nasıl bir tabloyla karşı “Emniyet Genel Müdürlüğü rakamlarına göre örgütlenmeleri, grev ve direnişleri bastırmak, devrimci
karşıya olduğumuza bir bakalım. 2006 yılında asayiş suçları yüzde 61, şahsa karşı ayaklanmaları ezmek için kullanılan para-militer, karşı
Gerek içerde gerekse bölgede savaş ve işlenen suçlar yüzde 62, mala karşı işlenen suçlar yüzde devrimci çetelerin fidelikleridir. Bu ayak takımı
saldırganlığın güncel politikadaki karşılığı, 60 arttı. Başka bir deyişle; her 40 saniyede bir Avusturya devriminin ezilmesinde önemli bir rol
Genelkurmay’ın öncülüğü ve girişimiyle, bizzat onun birilerinin canına ya da malına kastedildi... oynadı. İtalya ve Almanya’da faşizmin iktidara
yönetimi, denetimi ve yönlendirmesiyle son iki yıldır 2006 yılında polis sorumluluk bölgesinde 321 bin gelmesinde kritik bir yer tuttu. Kısacası, sermaye yarın
şovenizmin tırmandırılmasıdır. Hrant Dink cinayetine 676’sı şahsa, 463 bin 834’ü mala karşı toplam 785 bin ihtiyaç duyacağı vurucu yedek güçlerini buralardan
kadar uzanan onlarca linç girişimi, onlarca 510 asayiş suçu işlendi. 2005 yılındaysa 197 bin 996’sı toplamaktadır. Faşizm bu bataklıktan beslenmektedir.
provokasyondur. Bütün dökülmüşlüğüne rağmen, şahsa, 289 bin 765’i mala karşı olmak üzere toplam Böylece şovenizmle birlikte toplumsal çürüme ona,
onlarca gerici-faşist yasada olduğu gibi 301’de 487 bin 761 asayiş suçu işlenmişti. toplumsal dinamikleri köreltme imkanı sağlamaktadır.
gösterilen ısrardır. Başta AKP olmak üzere, tüm düzen 2006’da 2 bin 66 kasten, 826 ihmal sonucu veya Adi suç çeteleri ve devlet terörünün saldığı korku
partilerinin milliyetçilik sopasıyla hizaya çekilmesidir. kazaen adam öldürme, 563 öldürmeye teşebbüs, 40 bin nedeniyle işçi ve emekçilerin sokağa çıkmaktan
Tüm toplumu şovenist bir cendere içine almak için 1 kasten yaralama, 11 bin 446 ihmal ve kazaen çekindikleri, şovenizmin alabildiğine tırmandırılması
medyasından düzen partilerine, ordusundan onun sivil yaralama, 71 bin 564 darp, 7 bin 130 kız-kadın-erkek nedeniyle ezilen yığınların taleplerini dile getirmekten,
kılıklı uzantılarına ve TOBB gibi sermaye örgütlerine kaçırma, 546 çocuk kaçırma, 48 rehin alma, 28 bin 88 sözünü söylemekten korktuğu bir siyasal atmosfer!
kadar tüm sermaye kuvvetlerinin el birliğiyle tehdit, 17 bin 64 aile fertlerine kötü muamele...1300 Sermaye böyle bir toplumsal ve siyasal ortamı kendi
milliyetçiliği pompalamasıdır. Tehdit ve yıldırma ırza geçme, 2 bin 329 kumar oynama ve oynatma ve elleriyle yaratmak için çırpınıyor.
operasyonlarının sokaklara taşmaya başlaması ve bazı 1932 fuhşa teşvik-kadın ticareti-aracılık suçu işlendi. Özetle, gerek şovenizm gerekse toplumsal çürüme
liberal aydınlara uzanacak kadar artması ve 1647 intihar, 8 bin 527 (intihara) teşebbüs yaşandı. ve yozlaşma birbirini bütünleyen, birbirlerine kökten
genişlemesidir. Son bir yılda, ama özellikle de son üç Rakamlar kapkaçın neredeyse ikiye katlandığını bağlı bir ve aynı gerçekliğin iki farklı yüzüdür. Her
yılda, Vatansever Kuvvetler, Kuvayı Milliye, Kuvayı gösterdi. 2005’te 7 bin 168 kapkaç olurken; bu sayı ikisinin gerisinde de çürüyen sermaye düzeni ve
Hukuk gibi, başlarında rütbeli emekli askerlerin ve ırkçı 2006’da 12 bin 154’e fırladı. sermaye iktidarının bilinçli politikaları var. Her ikisi de
faşistlerin bulunduğu derneklerin -dernek adı altında 2006’da 85 bin 964 evden, 55 bin 967 işyerinden, 4 sermayenin, işçi ve emekçilere mücadeleden geri
para-militer, faşist örgütlerin- pıtrak gibi çoğalmasıdır. bin 307 resmi kurumlardan, 202 bankadan, 31 bin 522 durması nedeniyle ödettiği bedellerdir. Ve her ikisi
(Yalnızca son 5 yılda bu türden 40 ayrı dernek oto, 68 bin 855 otodan hırsızlık olayı yaşandı. 27 bin birden işçi ve emekçilere, bölgede yaşayan halklara
kurulmuştur). Faaliyetlerini özellikle de Kürt ve emekçi 612 yankesicilik, 1200 hayvan hırsızlığı, 64 bin 166 karşı işleyen, iki yüzü keskin bir bıçak anlamına
nüfusun yoğun olduğu kentlerde yoğunlaştıran bu ırkçı- diğer tür hırsızlık, 7 bin 770 şahıstan gasp-yağma, 192 geliyor. Ve eğer bu bıçak kırılmazsa, keskinleşerek çok
faşist oluşumların oynadığı rol, MHP’yi bile geride evden gasp-yağma, 428 işyerinden gasp-yağma, sekiz daha büyük yıkımlara ve bedellere yol açacaktır.
bırakan, Hitler ve Mussolini’yle yarışan bir ırkçılık bankadan gasp-yağma, 95 adam kaldırma, 316 zorla Mücadele yoksa, yalnızca yoksulluk değil, çürüme,
propagandası düzeyini yakalamakla kalmamış, aynı çek-senet tahsili, 2 bin 210 kasten yangın çıkarma, 12 şovenizm, savaş da kaçınılmazdır.
zamanda devlete tetikçi yetiştirmeye, devlet adına bin 651 dolandırıcılık suçu işlendi. Ezenle-ezilen, sömürülenle-sömüren arasındaki
cinayet şebekeleri hazırlamaya kadar varmıştır. 2006’da toplam 17 bin 196 mali, 11 bin 747 savaş, bir hesaplaşmadır. Toplumlar, bu savaşı ezilenler
Kürtler’in halihazırda yasal alandaki en büyük partisi uyuşturucu kaçakçılığı, 1742 organize suç, 84 toplu ve sömürülen sınıflar kazandığı ölçüde arınır, ilerler ve
olan DTP’ye karşı 28 Şubat benzeri bir operasyon için kaçakçılık ve sekiz nükleer kaçakçılık polise yansıdı.” gelişirler.
4  Kızıl Bayrak Yaşasın halkların kardeşliği! Sayı:2007/09  9 Mart 2007

Irkçı-şoven histeriye karşı işçilerin birliği,


halkların kardeşliği!
Sermaye düzeni ile medyadaki “görevli”leri ırkçı- karşı Türk devletiyle işbirliği yapan Barzani-Talabani” saldırganlığa sarılmasını beraberinde getirmesi
faşist histeriyi körüklemek için her fırsatı isteyen ırkçı-inkarcı zihniyetin hareket alanı daralıyor. kaçınılmazdır. Bunun yetmediği yerde de ırkçı-faşist
değerlendiriyorlar. Ortamı zehirleyen bu kampanyanın Zira süreç Kuzey-Güney Kürtleri’ni birbirine histeriyle sersemletilmiş sürüler sistemli bir şekilde
başını çeken düzenin resmi kurumları ile “sivil” yakınlaştırıyor. Bu ise Kürtler’i birbiriyle çatıştırma sokaklara salınabilir. Nitekim son zamanlarda “Türk-
uzantıları, Hrant Dink’in katledilmesine yüzbinlerin hevesindeki inkarcı kesimlerin bu konuda hüsrana Kürt savaşı” söylemi farklı çevrelerin dilinde dolaşmaya
tepki göstermesi karşısında iyiden iyiye zıvanadan uğramasını kaçınılmaz kılıyor. Kerkük’e dönük olası bir başladı.
çıkmışlardı. Şimdi ise PKK’ye karşı sınır ötesi saldırının Kürt halkı tarafından Diyarbakır’a yapılmış Bu söylem farklı gerekçelere dayandırılıyor olabilir.
operasyon, Kerkük kentinin statüsünün belirlenmesi, kabul edileceğini dile getiren DTP’li belediye Farklı çevreler buna farklı anlamlar da yükleyebilir.
Abdullah Öcalan’ın zehirlendiği iddiasına gösterilen başkanının anında saldırıya uğraması, dahası bu sözler Ancak etnik, dinsel, mezhepsel kimliklerin öne
tepkiler etrafında koparılan fırtınalarla ırkçı-şoven gerekçe gösterilerek ırkçı bir kampanyanın yürütülmesi, çıkarıldığı, farklılıkların halkları bölüp-parçalamaya
kampanya tırmandırılıyor. Kürtler’in birbirine destek olmasından duyulan gerekçe sayıldığı bir dönemde gündeme gelen bu
rahatsızlığın dışavurumu aynı zamanda. söylemin kime hizmet edeceği bellidir. Dolayısıyla bu
Irkçı-inkarcı politika can çekişiyor Devletin inkarcı politikasında ısrarcı olanların, söylem, ne gerekçeyle gündeme getirilirse getirilsin,
Kerkük veya Güney Kürdistan’a müdahale heveslerinin ırkçı-şoven histeriyi kışkırtanlara malzeme sağlamak
Beyaz Saray’ın kapılarını aşındıran düzenin askeri, kursaklarında kalması da kaçınılmaz görünüyor. Zira dışında bir işe yaramamaktadır.
siyasi, diplomatik kurum şeflerinin girişimleri, Kerkük yalnızca Kürtler değil, Araplar, hatta Türkmenler’in Emperyalist-kapitalist düzenin kirli silahlarından
kentinin statüsünü belirleyecek referandumu önemli bir kesimi de böylesi bir saldırganlığa açıkça biri, işçi sınıfı-burjuvazi çatışmasının üstünü örtmek için
engellemeye yetmedi. Bush liderliğindeki savaş çetesi, karşı çıkıyor. Diğer bir zorluk ise Washington’daki etnik, dinsel, mezhepsel ayrımları kışkırtmaktır. Bu
PKK’ye karşı sınırötesi bir askeri saldırıya da şimdilik efendiden bu yönde onay almanın pek olası tuzağa düşen işçi sınıfı birliğini sağlayamaz, gerektiği
“yeşil ışık” yakmadı. Hatta Washington’da sağlam haber görünmemesidir. Irkçı-faşist histerinin kışkırtılması ve gibi sınıf savaşı veremez. Dolayısıyla kölelik zincirleri
kaynakları bulunan bazı “gazeteci”ler, ışığın giderek içe dönük saldırganlığın tırmandırılmasının bir nedeni günden güne kalınlaşır. Halklar ise kardeşliğini
kırmızıya dönüştüğünü söylüyorlar. yitirmekle kalmaz, kendilerini kurban eden
emperyalist saldırganlarla suç ortaklığına hazırlıksa, bir
Kürt halkının haklarını savunduğundan değil, fakat emperyalistlerle işbirlikçileri adına birbirini
diğer nedeni de iflas eden inkarcı politikanın
saplandığı Irak bataklığından çıkış yolu bulamadığından boğazlamaya başlarlar. Yirminci yüzyılda yaşanan
Ankara’daki Amerikancılar’a içte ve dışta yaşattığı
dolayı Kürtlerle karşı karşıya gelmeyi göze alamayan deneyimler ve halen Irak’ta devam eden boğazlaşma, bu
sıkıntılardır.
ABD emperyalizmi, Ankara’daki sadık işbirlikçilerinin tuzağa düşen halkların ödediği ağır bedeller hakkında
isteklerine destek veremiyor. Bu durum, ırkçı-inkarcı fikir vermektedir.
“Türk-Kürt savaşı” değil halkların Irkçı-şoven histeri işçi sınıfını, emekçileri, baskı
politikayı sürdüren egemenleri ciddi bir açmazla
yüzyüze bıraktı. Sermaye devletinin şefleri, efendi-uşak
kardeşliği! altındaki halkları, demokratik hak ve özgürlükleri,
ilişkisinin kaçınılmaz sonucu olarak ABD dayatmalarını ilerici-devrimci güçleri bir bütün olarak hedef
sineye çekerken, ırkçı-faşist histeri eşliğinde Kürt Kürt hareketinin bazı sınırlı tavizler karşılığında almaktadır. Bu azgın saldırıya karşı etkili bir mücadele
halkına saldırıyı sürdürüyor. düzenle birleşme talebine bile karşılık verilmemesi, hattı örebilmenin yolu, işçilerin birliğini/halkların
Yılları bulan kirli savaş döneminde Kürt halkına ırkçı-inkarcı devlet politikasının kolayından kardeşliğini güçlendirmekten geçiyor.
karşı en vahşi yöntemleri kullanmaktan geri durmayan terkedilmeyeceğinin de göstergesidir. İflas etmiş bir Güncel planda çabalar bu noktada
sermaye devleti, zorbalığın çıkar yol olmadığını biliyor politikada ısrarın ise, devletin gözü dönmüş bir yoğunlaştırılmalıdır.
olmalı. Ancak iflas eden politikanın yerine ne
koyacağına henüz karar veremeyen egemenler,
Emperyalizme, işbirlikçilerine, ırkçılığa ve şovenizme karşı
17 Mart’ta DOLMABAHÇE’ye!
geleneksel politikada uzatmaları oynuyorlar. Sokaklara
salınan linççi güruhlar, kolluk kuvvetleri, medya
cephesindeki apoletsiz mücahitler, düzen yargısı,
kısacası, düzenin tüm kurumları saldırganlıkta birbiriyle
ABD’nin Irak’a başlattığı saldırının ve işgalin “Emperyalizm Yenilecek Direnen Halklar
yarışıyor. Medya ırkçılık eşliğinde kin kusarken, kolluk üzerinden 4 yıl geçti. Dört yıl içerisinde ABD Kazanacak, Yaşasın Halkların Kardeşliği” ana
kuvvetleriyle savcılar Demokratik Toplum Partisi (DTP) Emperyalizmi ve işbirlikçileri Irak’ta binlerce insanı pankartıyla Taksim’den Dolmabahçe’ye
yöneticilerini hapse atmakla meşguller. Sokaklara katletti, katletmeye devam ediyor. İnsanlık tarihinin yürüyeceğimiz bir eylem düzenleyeceğiz. Eylem
salınan faşist sürüler ise cinayet işlemekten geri en kanlı işgallerinden birisi hala devam ediyor. saat 14:45’te Taksim AKM önünden başlayacak,
durmuyor. Bununla birlikte ABD Ortadoğu ve dünyanın hemen Dolmabahçe’de yapılacak basın açıklaması ve
her yerinde sürdürdüğü saldırganlığın sınırlarını müzik dinletisiyle sona erecektir.
genişletmeye devam ediyor. İran yeni bir saldırıyla ABD Emperyalizminin her geçen gün daha
Egemenler arası çatlak karşı karşıya iken aynı zamanda Irak’ta Filistin’de saldırganlaştığı, Türkiye egemenlerinin işbirlikçi
ve tüm Ortadoğu’da ülkeler etnik çatışmalarla iç politikalarının halkımıza yoksulluk, sefalet ve ölüm
Geleneksel ırkçı-inkarcı politikanın iflası egemenler savaşa sürüklenmeye çalışılıyor. ABD getirdiği ortadayken, toplumsal muhalefet güçlerinin
arasındaki çatlağı da derinleştirdi. Bunların bir kesimi emperyalizminin işgaline karşı Irak halkı 4 yıldan birlikte yan yana, omuz omuza olması hem
Kürt devletine karşı çıkmanın faydasız olduğunu teslim beri direnmeye devam ediyor, teslim olmuyor. Ortadoğu hem de Türkiye halklarının kaderi
ABD emperyalizminin işbirlikçisi ülkemiz açısından kritik bir öneme sahiptir.
ederek, artık bu gerçeğin kabul edilmesi gerektiğini
egemenleri ise savaşın ve işgalin başından beri Bizler aşağıda imzası bulunan kurumlar 17
savunuyor. Bunlara göre “Kürt federe devleti” Ortadoğu’daki kanlı işgale ortak olmak için Mart’ta düzenleyeceğimiz eyleme katılımınızı
kurulabilir, ancak Türkiye’nin “himayesi” altında olmak çabalamaktadırlar. Diğer yandan Hrant Dink cinayeti bekler, çalışmalarınızda başarılar dileriz.
şartıyla. Henüz pek kabul görmeyen bu görüşe göre, ve sonrasında yaşanan gelişmeler ülkemizin kanlı Toplantı Tarihi: 13 Mart Salı
Türk burjuvazisi stratejik derinliğe, yeni sömürü bir sürece doğru sürüklenmek istendiğini açıkça Saat : 19:00
alanlarına, en önemlisi de petrole kavuşacak. Tabii böyle ortaya koymaktadır. Egemenler bir yandan K. Irak’a Yer : İstanbul Halkevi
bir tercih savaş kundakçılarının planlarına da uygun girme planları yaparken, diğer yandan da ırkçılığı ve Adres : Asmalı Mescit Mah. Orhan Adli
şovenizmi körüklemekte, Kürt halkını yok saymakta, Apaydın Sk. No: 34 Beyoğlu (Ada
olacağı için, işbirlikçi burjuvazinin emperyalist halkları birbirine düşman yapmaya çalışmaktadırlar. Müziğin Sokağı 245 82 65)
yağmadan pay alma hevesleri de kısmen Bizler ABD emperyalizmi ve işbirlikçilerinin
karşılanabilecek. En azından yansıyanlar, hesapların bu Ortadoğu ve tüm dünyada sürdürdüğü saldırgan EMPERYALİZME KARŞI YURSEVER CEPHE,
şekilde yapıldığına işaret ediyor. politikalarına karşı direnen Ortadoğu halkının HAKLAR VE ÖZGÜRLÜKLER CEPHESİ,
Barzani-Talabani şahsında Güney Kürtleri’ne de yanında olduğumuzu haykırmak için, ülkemizin HALKEVLERİ, BAĞIMSIZ DEVRİMCİ SINIF
küstahça saldıran geleneksel politikanın savunucuları emperyalizmin politikalarının işbirlikçisi olmasına, PLATFORMU, EMEKÇİ HAREKET PARTİSİ,
yükseltilmeye çalışılan ırkçılık, şovenizm ve KALDIRAÇ, DEMOKRATİK HAKLAR
ise, halen Kürtleri birbirine kırdırma hevesindeler. Bu
düşmanlığa karşı çıkmak için, Irak savaşının 4. PLATFORMU, DEVRİMCİ HAREKET, ODAK,
girişimleri karşılık bulmayınca da iyice çileden yıldönümünde 17 Mart Cumartesi günü HALK KÜLTÜR MERKEZLERİ
çıkıyorlar. “Hem birbiriyle savaşan, hem de PKK’ye
Sayı:2007/09  9 Mart 2007 Sendikal ihanet! Kızıl Bayrak  5

Kamu TİS’leri hükümetin ve sendika


ağalarının seçim taktiklerinin gölgesi altında
Kamuya bağlı işyerlerinde Toplusözleşmeler ve genel seçimler arasında
toplu sözleşme süreci başlıyor. oldukça az bir zaman diliminin bulunması, Türk-İş
Kamu toplusözleşme yönetimini de klasikleşmiş satış sözleşmeleri
görüşmeleri 300 binden fazla politikasını belli ölçülerde değiştirmeye, daha
işçiyi kapsıyor. mücadeleci bir sendikacı görünümü çizmeye, bu
Geçtiğimiz iki yıl boyunca sayede işçilerin gözüne girmeye zorluyor. Çünkü bu
kamu işçisi, başta özelleştirmeler ihanet çetesi için işçilerin gözüne girmek demek,
olmak üzere sermayenin çok düzen partilerinin birinin listesinden, daha üst
yönlü saldırılarının temel sıralardan milletvekili adayı gösterilmek, dolayısıyla
hedeflerinden biri da meclisin ceylan derisi koltuklarına oturma fırsatı
durumundaydı. Bu saldırılar yakalamak anlamına geliyor.
sonucu onbinlerce kamu işçisi Bu politika değişikliğin ilk somut işaretini
işini yitirdi, gene onbinlercesi, geçtiğimiz günlerde yapılan Tarım-İş Olağan Genel
çalıştıkları kurumlardan başka Kurulu’nda konuşan Salih Kılıç verdi. İMF ve Merkez
kurumlarda çalışmaya Bankası’nın kamu toplusözleşmeleriyle ilgili
zorlandılar. Ücret ve sosyal telkinlerine değinen Salih Kılıç, yüzde 9’luk ücret
haklar planında da önemli kaybına göz yummalarının mümkün olmadığını
kayıpları oldu. vurguladı. Fakat Salih Kılıç’ın konuşmasındaki asıl
Görüldüğü kadarıyla yeni sözleşme döneminin bir biliniyor. Dolayısıyla geçici işçilere kadro söylemi de dikkati çeken şey 15 Mart tarihinin, bir “milat”
öncekinden en büyük farkı, genel seçimlerin arifesinde esasta bir balondan ibaret. olduğunu ilan etmesiydi. Bu sözüne açıklık getiren
yaşanacak olması. Sözleşmenin imzalanmasından üç Hükümetin kamu TİS’lerine ilişkin somut Salih Kılıç, Türk-İş’in 15 Mart’tan sonra politikalarını
beş ay sonra milletvekili genel seçimlerinin yapılacak politikası üzerine ise şu an kayda değer bir bilgi yok. tabanla bütünleşerek hayata geçireceğini söyledi.
olması hem hükümetin hem de işçiler adına sözleşme Bundan bir süre önce İMF ve Merkez Bankası Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz diye bir deyiş
masasına oturacak Türk-İş’in tutumunu önemli ölçüde kaynaklı açıklamalarda kamu işçisine verilecek vardır. Türk-İş yönetiminin niteliği ve Salih Kılıç’ın
etkileyecek gibi görünüyor. “yüksek bir zammın enflasyonla mücadeleyi zaafa sendikacı kimliği ortadadır. Kirli sicili de açık bir
uğratabileceği”, ekonomik dengelerde sıkıntıya yol biçimde göstermektedir ki, bu sendika ağasının gerçek
Hükümetin derdi seçim açabileceği vurgulanmıştı. Öte yandan büyüdükçe anlamda mücadeleyle ve gerçek anlamda tabanla
büyüyen cari açık ve ekonomideki son çalkantılar bütünleşmeyle en küçük bir alakası dahi yoktur. Onun
Hükümet bir taraftan İMF ve TÜSİAD’ın nedeniyle sıcak para girişinin azalması gibi etkenler bu söyledikleri, işçi ve emekçilerin gözünde itibar
beklentileri doğrultusunda mevcut “istikrar hükümeti temel mal ve hizmetlerin fiyatlarına zam kazanmaya dönük sahte çıkışlardan başka bir şey
programı”nı kararlılıkla uygulamak durumunda. Hele yapmaya zorlayabilir. değildir.
de uluslar arası finans piyasalarının bıçak sırtı Bütün bunlar gözetildiğinde hükümetin Zaten konuşmasının devamında “bizim amacımız
dengelerde durduğu, ekonomideki bütün dengelerin alt toplusözleşme görüşmelerinde bonkör davranması, bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek “ diyerek ne
üst olmasına dair korku ve kaygıların önemli oranda kamu işçisine ekonomik ve sosyal hak mahiyetinde sermaye ile, ne de hükümet ile aslında bir problemi
yoğunlaştığı bir dönemde sermayenin hükümeti bazı rüşvetler dağıtması oldukça güç görünüyor. Fakat olmadığını özellikle vurgulamıştır. Bir bakıma
gözden çıkartmaması için buna zorunlu. hükümetin derdinin bir şeyler vermek değil ama verir hükümete “benim işçilere söylediklerimi boş verin, siz
Fakat aynı zamanda hükümet yaklaşan genel gibi görünmek olduğu bilindiğine göre, toplusözleşme bu sözleri üzerinize alınmayın, nasıl olsa hallederiz”
seçimleri de gözardı edemiyor. İşçi ve emekçileri türlü sürecinde neleri ön plana çıkartacağını şimdiden mesajı iletmiştir. Sadece bu tek cümle bile kendisinin
yalanlarla kandırmak, böylece bir kez daha onların kestirmek mümkün değil. Kesin olan bir şey varsa o ikiyüzlülüğünü, sermaye ile işçi sınıfı arasındaki
oylarını çalmak için çeşitli taktikleri devreye sokmaya da seçimleri bir kez daha kazanmaya kararlı olan mücadelede aslında nerede durduğunu göstermeye
hazırlanıyor. AKP’nin kamu toplusözleşmelerini bundan bir önceki yeterlidir.
Bunlardan birincisi asgari ücretle geçinen işçileri gibi hafife almasının pek de kolay olmadığı.
etkilemeye dönüktü. Başbakan Erdoğan, partisinin Kamu işçisi bu oyunu boşa çıkartmalıdır!
grup toplantısında yüzsüzlüğün bu kadarına da pes Türk-İş yönetimi ve kamu
dedirtecek bir konuşma yaptı. Erdoğan, vergi iadesi toplusözleşme süreci Görüldüğü gibi hem hükümet hem de Türk-İş’in
uygulamasını kaldırıp yerine asgari geçim indirimi tepesindeki ihanet çetesi, kamu TİS sürecini, kendi
sistemini getiren (aslında bir hak gaspı anlamına Türk-İş cephesinde TİS hazırlıkları başlamış seçim planlarıyla bağlantılı bir biçimde ele alacaklar,
gelen, üstelik de ancak 2008’de yürürlüğe girecek durumda. Türk-İş bünyesinde bir “Kamu Toplu İş işçileri kandırma noktasında birbirleriyle
olan) yeni yasal düzenlemeyi allayıp pulladı ve bunu Sözleşmeleri Koordinasyon Kurulu” oluşturuluyor. Bu yarışacaklardır. Hükümet işçileri ne kadar da
asgari ücretlilerin sırtındaki vergi yükünün kurul görüşmeler sürecinde hükümetle muhatap olacak düşündüğünü göstermeye, ihanet çeteleri ise aslında
kaldırılması olarak sundu. Hatta hızını alamadı ve ve çerçeve anlaşmanın sağlanmasından sorumlu ne yaman sendikacılar olduklarını ispatlamaya
hükümetin bahşettiği bu büyük nimetten olacak. Şimdilik pek rakam telaffuz edilmese de TİS çalışacaklardır. Her iki taraf da TİS süreci üzerinden
faydalanabilmeleri için asgari ücretle çalışan bekar sürecinde Türk-İş’in taleplerinin kazanılmış hakların kamu işçisini kandırmaya, bu süreci bir seçim
işçileri de bir an evvel evlenmeye çağırdı. korunması, çalışma koşullarının iyileştirilmesi, ücret malzemesi olarak kullanmaya çalışacaklardır.
Hükümetin işçileri kandırmaya dönük ve sosyal hakların geliştirilmesi gibi temel başlıklar Gerçekte ise ne hükümetin ne de ihanet çetesinin
politikalarının diğer bir hedefi kamuda çalışan işçiler. altında toplanacağı ifade ediliyor. kamu işçisini düşündüğü yoktur. Seçimler geride
Hükümet bir seçim yatırımı olarak kullanabilmek için Bilindiği üzere Türk-İş yönetiminin artık kaldığında kamu işçileri bir kez daha yıkım
geçici işçilere kadro verilmesiyle ilgili yasal klasikleşmiş bir toplu sözleşme taktiği var. Başlangıçta politikalarıyla, özelleştirme uygulamalarıyla baş başa
düzenlemeyi şimdiye kadar türlü bahanelerle talepler ortaya konulur, şundan aşağı zam verirseniz kalacaklardır. Üstelik bugünkünden daha ağır bir
geciktirdi. Son gelen haberler, seçim atmosferine yer yerinden oynar, gök kubbeyi aşağı indiririz fatura ödemek, daha büyük bir yıkım yaşamak
girilmesiyle birlikte bu yönde de adımlar atılacağı, türünden söylemlerle işçiler beklentiye sokulur. Diğer zorunluluğuyla karşı karşıya olacaklardır.
ilgili yasanın önümüzdeki haftalarda meclisten yandan hükümetle al takke ver külah görüşmeler Kamu işçileri toplu sözleşmelerine sahip çıkmalı,
geçirileceği yönünde. Bu yasanın geçici işçilerin çok yürütülür. Sonunda da sermayenin istediği olur. bu sürece dönük bir müdahaleyi tabandan ve kendi
büyük bir kısmının derdine derman olmayacağı, az Sendikacılara da ne yapalım ülke zor durumda, bu gerçek talepleri üzerinden örgütlemeye girişmelidir.
sayıda işçinin kadroya geçirileceği büyük çoğunluğu şartlarda en iyisi bu minvalinden yalanlarla işçileri Ancak bu sayede kendilerine kurulan tezgahı
ise sözleşmeli personel statüsünün dayatılacağı satış sözleşmelerine ikna etmek kalır. bozabilir, hesapları boşa çıkartabilirler.
6  Kızıl Bayrak Katilden açıklamalar... Sayı:2007/09  9 Mart 2007

Ağar’dan sonra şimdi de Evren!..


Darbeci Evren’in yeni çıkışının anlamı
Ağar’ın, PKK’ye “düz ovada” siyaset yollarının düzeyde olduklarını göstermektedir. Bugün Kürt bir rahatlama sağlamaktadır. Dün ABD’ye hizmetini 12
açılması gerektiği açıklamasının ardından, bu kez de halkına yönelik yoğun bir baskı ve sindirme Eylül faşizminin kirli iç ve dış politikalarıyla yerine
Kenan Evren’in yaptığı “DTP’nin Meclis’e girmesi”, kampanyası, günbegün artarak sürdürülmektedir. DTP getiren Evren, bugün de bu misyonunu “akil adam”
“Kuzey Irak’ta Kürt devletinin zaten kurulduğu”, Eşbaşkanları Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk’a geçtiğimiz olarak siyasi yaşama müdahale ederek devam
“Türkiye’de eyalet sisteminin olabileceği”, günlerde birer buçuk yıl hapis cezası verildi. Pek çok ettirmektedir. Bilindiği gibi, Kıbrıs’ın AB üyeliği ve
“Türkiye’nin Kerkük’e girmemesi gerektiği” vb. DTP il ve ilçe binasını basan polis, birçok kişiyi Annan Planı görüşmeleri sırasında Evren, “1974’te
şeklindeki açıklamalarının yarattığı şaşkınlık devam gözaltına aldı. Son bir ay içinde onlarca DTP’linin Kıbrıs’ta biz daha sonra vermek üzere fazla toprak
ediyor. Bu sözlerin bugün bu kadar tartışılmasının ve tutuklandığı belirtiliyor. aldık” demiş, bu açıklamaları ile ABD politikalarına
tepki görmesinin gerisinde, düzen siyasetinin özellikle Kürtlere yönelik baskı ve terörün artırdığı bir destek vererek o dönemdeki Genelkurmay çizgisine ters
Kürt sorunu ve Güney Kürdistan gibi konulardaki dönemde Evren’in açıklamalarının gerçekte fazla düşme pahasına bir “tabu”yu daha yıkmıştı. Bu
tıkanmışlığı ve sözkonusu yeni politik açılımların ciddiye alınacak yanı yoktur. Kaldı ki bunlar resmi bakımdan gelişmeleri yakından izleyenler açısından bu
ABD’nin dayatmalarıyla şekillenmekte oluşu siyaset dünyasında ilk kez söylenmiş sözler de değildir. son çıkışta da sürpriz bir yan bulunmamaktadır.
yatmaktadır. Elbette buna bir de rejimin Kürt “Eyalet” yaklaşımı herhangi bir yenilik içermediği gibi, Şurası açıktır ki, sermaye düzeni altında Kürt
sorunundaki katı tutumu, düzenin geleceğinden duyulan Kürt halkının ulusal-demokratik hakları açısından bir ulusunun tüm temel ulusal hakları inkar edilmekte ve
korku ve kaygıların hızla artmakta olduğunu da değer de taşımamaktadır. Zira eyalet sistemi, Kürt Kürtler sistematik olarak ulusal baskı altında
eklemek gerekir. halkının yoğun yaşadığı bölgeleri bölecek, örneğin tutulmaktadırlar. Türk burjuvazisi Kürdistan üzerindeki
Ülkenin 8 eyalete bölünebileceğini açıklayan Evren, Evren’in önerisine göre, Kürtler’in yaşadığı bölgelerde egemenliğini içte Kürt burjuva-feodal sınıflara, dışta
bunları “Ankara, İstanbul, İzmir, Adana, Erzurum, Diyarbakır ve Erzurum eyaletleri olacaktır. Bu ise, Kürt emperyalizme dayanarak sürdürmektedir. Dolayısıyla
Diyarbakır, Eskişehir, Trabzon” olarak sıraladı. 1980’li halkını kendi içinde bölüp parçalayacaktır. Ayrıca gerçek ve kalıcı çözüm ancak bu güçlerin tümünü
yılların başında bunları düşündüğünü, Ankara’dan 81 Evren, örneğin DTP’lilerin meclise girmelerine izin birarada hedef almakla olanaklıdır. Bu, bugünkü
ile hakim olmanın zor olduğunu, 1983’te Türkiye’yi bir verilmesini, kendi ifadesiyle, bu sayede egemen sınıf düzenini ortadan kaldırmayı hedefleyen
takım bölgelere bölüp, yetkileri devrederek “olgunlaşacakları” ve zararsız hale gelecekleri amacına devrime dayalı bir çözüm demektir. Özgürlüğe, eşitliğe
yönettiklerini açıklayarak, “Türkiye bir gün mutlaka bu bağlamaktadır. ve bu temel üzerinde halkların gönüllü devrimci
adımları atacak. Yoksa huzur bulmamız mümkün değil” Gerek Ağar’ın gerekse Evren’in çıkışlarını ABD’nin birliğine ulaşmanın başkaca bir yolu yoktur. Hiçbir
dedi. Ortadoğu politikalarından ayrı düşünemeyiz. Her iki sistem içi yaklaşım ve sözde çözüm önerisi, elle tutulur
tescilli faşist de kanlı geçmişlerinin sağladığı referans ve ömürlü olabilen sonuç yaratmaz, yaratamaz; tersine
Evren’in bu açıklamaları, farklı tepkilere yol açtı. üzerinden diğer düzen politikacılarının çeşitli denge yalnızca Kürt ulusunun köleliğinin değişik biçimlerde
Hürriyet gazetesinin konuya ilişkin bir anket başlatması hesaplarıyla göze alamadıkları “cesur” çıkışları yaparak sürmesini sağlar ve Kürt sorunun kanayan bir yara
konuyu gündemin ön sıralarına taşıdı. Ertuğrul Özkök Türkiye’nin ABD’nin bölge stratejisine uyumunu olarak kalmasına yolaçar.
ise, “Evren yaşlanmadı hala genç ve dinç, sağlamayı hedeflemektedirler. Düzen politikacılarının Yüzyıla yaklaşan tarihi seyrin döne döne önümüze
söylediklerinin farkında” açıklaması ile Evren’in söyleyemediklerini Evren’in ifade etmesi, onlara önemli koyduğu yalın gerçek budur.
açılımlarına destek sunan gazetecilerin başında geldi.
Demirel’den Evren’e “Türkiye iyi yönetilmeli” şeklinde
Kenan Evren kimi kandırmaya çalışıyor?!..
Faşist katilleri konuşturmayın,
açıklamalarla destek gelirken, MHP ile BBP Evren’in
açıklamalarını eleştirdi. DYP Başkanı Mehmet Ağar,
üniter devletten yana olduklarını, ancak buna benzer bir

suçlarının hesabını sorun!..


tartışmayı daha önce yaptıklarını belirterek, önceki
yıllarda ekonomik bölge valiliklerinin tartışıldığının
altını çizdi. CHP’li milletvekilleri ise, Evren’in
açıklamalarının 12 Eylül mantığının bir ürünü olduğunu Faşist darbeci, general eskisi Kenan Evren bir laf etti, uyduruk bir etiketle temizleyebileceklerini düşünüyor
belirtirken, AKP milletvekilleri Evren’in sözlerini düzen cephesi günlerce bu lafla oyalandı. Ordunun olamazlar.
eleştirdiler. başındaki ardıllarından pek ses çıkmadı ama -ki, konu Evren’in konuşmasında ve bu konuşmayla
itibarıyla öncelikle onların bağırması beklenirdi- sicilli yapıştırılmaya çalışılan etikette, en ironik yan, tıpkı
faşistinden yeni faşistine neredeyse tüm düzen partileri ve Ağar’ın söylemlerinde olduğu gibi, Kürt sorunuyla
Kürt hareketi cephesinden Abdullah Öcalan, Kenan
onların medya organlarının köşelerini tutmuş avukatları ilgisindedir. Bu ikili, bu düzenin maşaları içinde en azılı
Evren’in “bir askeri deha” olduğunu söyleyerek, bir ağızdan itirazlarını haykırdı. Evren’e destek veren tek Kürt düşmanlarının başında geliyor. Ama öyle sadece
görüşlerine önem verdiğini belirtti. DTP Genel Başkanı faşist, denebilir ki, bin operasyoncu Ağar oldu. söylemde bir düşmanlık da değil onlarınki. Onlarca Kürt
Ahmet Türk, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, “Darbe Böylece, iki eski kontracı ve kadim faşist yine bir aydını, binlerce Kürt devrimcisi bunların komutası altında
yapmış birinin bunları söylemesi, eyalet sistemini de bir noktada buluşmuş oluyordu. Mehmet Ağar’ın dağdakileri katledildi, kaybedildi, işkencelerden geçirildi. Kürt halkına
olasılık olarak dile getirmesi olumludur. Kenan Evren indirme önerisiyle, Kenan Evren’in eyalet önerisi, güya, karşı yürütülen kirli savaşın en kanlı cepheleri Evren’in
de gerçeği ve çözüm yolunu görmüş” dedi. Eski DEP Kürt sorununun çözümü konusunda yerleşik resmi görüşe darbesi altında açıldı. Ağar’ın “bin operasyon”u arasında
aykırı, barışçı ve biraz da demokratikti. Dün Ağar’a köy baskınları ve örneğin sırf PKK’ye kara çalma adına
milletvekili Selim Sadak, “Türkiye, Kenan Evren’in bile
yönelen tepkinin başını ordunun başındakiler çekmişti, “Türk” öğretmenlerin katledilmesi de bulunuyor. Kürt
gerisinde kaldı” derken, liberal Kürt siyasetçilerinden bugün Evren’e yönelen tepkiler daha ziyade politik köylülerine b.. yedirenler de, balık avlamak için “denizi
biri de Evren’in “De Guelle’nin Fransa’da oynadığı cepheden geliyordu. Bununla birlikte, sonuçta her iki kurutmak” taktiğiyle Kürdistan’da orman bırakmayıp
rolü oynayabileceği” ihtimalinden söz etti. “eski”yi ve görüşlerini buluşturan da bu tepkiler oldu. yakanlar da bunlardır.
Ortak tepkiler, aynı zamanda, bu faşist eskilerine Bugün Kürt sorunu üzerine “barışçılık” taslayan bu
12 Eylül darbesinin başındaki ismin açıklamaları, “demokrat”, “ilerici”, “barışçı” yapıştırma çabasına da Kürt katillerinin suçlarından bu kısacık bahis, düzenin
düzen cephesindeki çelişkilerin derinleştiğini de katkıda bulunuyordu. Öyle ya, bir faşist partinin başındaki suçlarını unutma ve unutturma eğilimindeki teslimiyetçi
gösteriyor. Bugün 12 Eylül faşizminin uzantısı gerici- şahıs en şiddetli tepki verenlerin başını çekiyorsa, tepki Kürtler’e kısa bir hatırlatma yapmak için. Yoksa, Kürt
gösterdiği şey illa ki “ileri” olmalıydı!.. halkı da, Türk halkı da -özellikle her iki halkın devrimci,
şoven güçlerin, açıklamaları nedeniyle faşist 12 Eylül
Biri, faşist bir darbeyle, diğeri bin operasyonla ve ilerici, demokrat, aydın kesimleri- darbecilerin ve
anayasasını mimarı Kenan Evren’e soruşturma elbirliğiyle ülkeyi kan gölüne çevirmiş, sosyalist, kontracıların suçlarını unutmuş değildir. Şimdiye kadar
açılmasını istemesi, öte yandan Evren’in görüşlerinin, devrimci, demokrat, ilerici, aydın namına kim varsa gerekli hesabın sorulamamış olması da unutmaktan değil,
12 Eylül’ün işkence tezgahlarından geçenler tarafından ortadan kaldırma azmi ve şevkiyle düzenin hizmetine hesap soracak güçleri derleyip toparlayamamak, harekete
savunulması bir bakıma trajikomiktir. Öte yandan bu koşulmuş bu azgın katillerden, bu kirli savaşçı geçirememekten ileri geliyor. Ama elbet o hesap günü de
durum, rejimin değişime karşı ne kadar kapalı olduğunu eskilerinden “barışsever”, “ilerici” çıkarmaya çalışma gelecektir.
ve onun saldırganlığının boyutunu da gözler önüne avanaklığını da ancak katiller düzeni yapabilirdi. Ağar’ı Buna hiç kuşku yok. Bu konuda kaygı verici tek olgu
nasıl allayıp-pullayıp millete yutturacaklar, şimdilik darbeci generalin yaşı, yani Şili diktatörü gibi hakettiği
sermektedir. Önümüzdeki dönem, egemenlerin
muğlak. Ama Kenan Evren’den bu saatten sonra ve artık hesabı veremeden göçmesidir. Bu yüzden, derlenip
açmazlarının derinleştireceği, buna bağlı olarak da elbette bekledikleri aktif bir hizmet yoktur. Sermayenin toparlanma konusunda elimizi çabuk tutmakta yarar var.
saldırganlığın artacağı gelişmelere gebe görünüyor. düzeni, anayasal koruma haricinde bir de bu yolla ona olan Arkasından şenlik düzenlemek de bir tür hesap sorma
Mevcut tablo, 12 Eylül’ün mirasçısı güç odaklarının, minnetini ifade etmeye çalışıyor olmalı. Yoksa, boğazına kabul edilebilse de, en uygunu şenliğin sağlığında
baskı ve şiddetleriyle Kenan Evren’i bile aratmayacak kadar ilerici, devrimci, Kürt kanına gömülü birini, düzenlenmesi olacaktır.
Sayı:2007/09  9 Mart 2007 Düzene karşı devrim! Kızıl Bayrak  7

Sermayenin sömürü düzeninde tesadüfen yaşıyor,


Pisi pisine ölüp gidiyoruz!..
* İstanbul’da, 4 yaşındaki Dilara, ıslah çalışması kaşelerini kullanarak sahte ilaç üretmek ve ilaçların yolların, kaldırımların gerekli gereksiz kazılması,
sürdürülen Tavukçu deresine, açık bırakılan rögar eski tarihlerini usulsüz bir şekilde yenileyerek kaldırım taşlarının değiştirilmesinin altında yatanı.
kapağından düştü. Cesedi birkaç kilometre ilerden piyasaya sürmek suçundan yakalandı... Tepkiler ayyuka çıktıktan sonra İSKİ müdürünün
çıkarılabildi… * Bir ruh hastalıkları kliniğinde dayak ve görevden alınması ve sorumlu müteahhitle taşeron
* Urfa’da 12 yaşındaki Hatice, televizyonlardaki işkencenin açığa çıkması üzerine hastaneden alınan firmaya 2 yıl ihale yasağı konmasının da bu çarpık
sır dizilerinin etkisiyle, bakın nasıl dirileceğim deyip kız çocuğu, götürüldüğü hoca tarafından, cin çıkarma işleyişin gidişatında en küçük bir değişiklik
kendini astı… adına öldürüldü... yaratmayacağı bilinmektedir. Belediyelerde ve İSKİ
* Mersin’de iki yıl önce Mersin Üniversitesi Tıp * Bir yaşlı bakımevinde dayak olayı ortaya benzeri kurumlarında yerleşik sistem, müdürlerin
Fakültesi Hastanesi’nde dünyaya gelen bebekleri çıkarıldı, özel bakımevi kapatıldı... değişmesiyle ortadan kalkmayacağı gibi, bir firmaya
Sinan’ın masrafına karşılık hastaneye verdikleri 400 Devlete ait çocuk yurtlarında, kimsesiz çocuklar, getirilen 2 yıllık ihale yasağı da ihale sisteminde en
YTL’lik senedi ödeyemeyen inşaat işçisi Ahmet İreç dayakla, işkenceyle, taciz ve tecavüzle, fuhşa küçük bir fark yaratmayacaktır. Başka tanıdık firmalar,
ve eşi Nuriye İreç, çocuklarıyla birlikte hapse zorlanmak suretiyle ‘ıslah’ edilmeye çalışılır. yeni müdürün izin ve iradesiyle yeni ve daha büyük
konuldu… Ve gazete sayfaları ve televizyon ekranları her gün kazançlar için ihale kapmaya, hiçbir kurala
* Bursa’nın Harmancık ilçesinde bulunan özel bunlara benzer haberlerle dolup taşmaktadır. Aslında, uymaksızın (gerçi kural koyan da yok ya!) sözde iş
sektöre ait bir krom madeninde dinamit patlatılması gazetelerin yaşam sayfalarına atılmış bu haberler,
yapmaya ve can almaya devam edecekler. Dilara
sırasında bir işçi öldü, biri de yaralandı… düzenin aynası nitelikleri itibarıyla, politika
çocuklar öldüğüyle, ailesi acılara boğulduğuyla
* Nevşehir’in Ürgüp ilçesinde sit alanı olan sayfalarının başında yer almayı hakediyor. Egemen
kalacak.
Temenni tepesinden, yağışın zemini gevşetmesi düzenin insana ver(me)diği değeri her gün, her saat
Bir başka küçük kızcağız, Urfalı Hatice de, pek
sonucu yuvarlanan dev kayalar, yamacın altındaki yeniden kanıtlayan bu olaylar zinciri, sermaye
laik düzenin medya organları tarafından katledilmekle
kayadan oyma Harem Disko Bar’ın üzerine düştü. düzeninin gerçek kimliğini sergiliyor.
kalacak. Sır dizileri yayınlanmaya, başka Haticeler
Göçük altında kalan 3 disko çalışanı öldü. 3 kişi de Örneğin, açık bırakılan rögar kapağından dereye
düşen Dilara, ölümüyle, İstanbul’u, taşı-toprağı-dağı- etkilenmeye ve ölmeye devam edecek.
yaralandı…
ormanı ve de insanıyla yağmaya açan ihale sistemini Ve devletin sözde yuvalarında küçücük çocuklar
* İstanbul Sultanbeyli’de, kaldırımı kaplayan
büyük elektrik direği nedeniyle yola çıkan 12 teşhir ediyor. Dilara’nın ölümü, dere ıslah çalışması örselenmeye, ve sözde huzur evlerinde yaşlılar işkence
yaşındaki Berivan Beyret iki aracın karıştığı kazada yüzünden yaşanmadı. Çünkü ortada olan dere ıslahı görmeye, ve sözde kliniklerde hastalar dayakla,
hayatını kaybetti. değil, eş-dost-tanıdık müteahhitlik şirketlerinin ve uyuşturucuyla tedavi edilmeye devam edecek...
* Çorum’da aralarında emekli bir albayın da onların eş-dost-tanıdığı taşeron firmaların avantadan Taa ki biz; ‘artık yeter, tesadüfen yaşamak, pisi
bulunduğu 3 kişi, büyük ilaç firmalarının kopyalanmış para kazanmasıdır. İstanbullu çok iyi bilir; pisine ölmek/öldürülmek istemiyoruz’ diyene dek.

Eğitim-Sen Sakarya Şubesi kundaklandı! İlerici-devrimci gruplardan HKP


“Faşizme karşı omuz omuza!” konusunda ortak açıklama...
Eğitim-Sen Sakarya Şubesi, 4 Mart günü sabaha aşkın kişi katıldı. Halklarımıza!
karşı saat 04:00’te kundaklandı. Kapıyı kırarak içeri Adana’da ise 4 Mart günü saat 12.00’de bir basın Biz devrimci, demokrat ve yurtsever kurumlar
giren “kimliği belirsiz” kişiler sendika binasını açıklaması gerçekleştirildi. Adana Eğitim-Sen birbirimize dönük eleştirilerde yapıcı, değiştirici ve
ateşe verdiler. Sendikanın bulunduğu binada aileler Şubesi önünde toplanan kitle şube pankartı açtı. dönüştürücü bir üslup ve tarz kullanmak zorundayız. Eleştiri
de oturuyordu. İtfaiye yangına erken müdahale etti. Basın metnini Şube Başkanı Güven Boğa okudu. adı altında politik olmayan hatta küfür ve hakarete varan
Böylece yangının büyümesi engellendi. Açıklamada; bu saldırılar Eğitim-Sen’in demokrasi ifadelerin kullanılması kesinlikle kabul edilebilir bir tarz
Eğitim-Sen’e yönelik saldırı ve kundaklamayla mücadelesinde yer alanlarla fazla yanyana değildir. Böyle bir yaklaşım doğru olmadığı gibi, ilerici
ilgili sendika adına yapılan açıklamada, özellikle gelmesini, ortak platformlarda saldırılara ortak karşı kurumların varlık gerekçesine de aykırı düşmektedir.
son aylarda kışkırtıcı açıklamalar yapıldığı, bu tür duruşları organize etmesini zorunlu kılmıştır Sınıf mücadelesinde, dost güçlerle düşmanı bir tutarak,
açıklamaların etkisiyle aydınların, bilim insanlarının denildi. Saldırı lanetlendi ve bireysel olmadığı dost kurumları düşmanmış gibi itham etmek, devrimcilerin
ve kurumların hedef haline getirildiği vurgulandı. vurgulandı. beslendiği değerlerle bağdaşmamaktadır. Ayrıca böyle bir
Kışkırtıcı açıklamalarla toplumda kamplaşma “Eğitim-Sen susturulamaz!”, “Faşizme karşı yaklaşımın düşmana hizmet ettiği de çok açıktır.
yaratılmaya çalışıldığı, özellikle emekten, omuz omuza!” sloganlarının atıldığı eyleme Halkın Kurtuluş Partisi’nin yayın organı olan “Kurtuluş
demokrasiden, eşitlikten ve barıştan yana olan yaklaşık 50 emekçi katıldı. Yolu” gazetesinin 24. sayısında yer alan, “Bu cinayetlerin
kesimlere yönelik saldırıların arttığı ifade edildi. Kocaeli’nde ise 5 Mart günü saat 17.00’de sebebini yaratan ABD ve AB emperyalistleridir” başlıklı
Sakarya Eğitim-Sen Şubesi’ne yapılan saldırının Kocaeli KESK Şubeler Platformu’nun çağrısıyla başyazıda kullanılan dil ve üslup yukarıda bahsettiğimiz
son dönemde yoğunlaşan milliyetçi-gerici-şoven biraraya gelen demokratik kitle örgütleri bir yaklaşıma denk düşmemektedir. Bu yazıda, Hrant Dink’in
açıklamalardan ve hedef göstermelerden bağımsız yürüyüş gerçekleştirdi. Yaklaşık 200 kişinin cenazesine katılan halkımız ve devrimci, demokrat ve
olmadığı ifade edildi. katıldığı eylemde “Faşizme karşı omuz omuza!”, yurtsever örgütlenmelere yönelik küfür ve hakaret dolu 32
Eğitim-Sen Sakarya Şubesi’ne yapılan saldırı “Baskılar bizi yıldıramaz!” sloganları atıldı. sayfalık yazı kaleme alınmıştır. Bu yazının ardından
Adana ve Ankara’da yapılan eylemlerle de protesto Eğitim-Sen Sakarya Şubesi’nin kundaklanması Ankara’da yaşanan gerginlikten sonra HKP üyelerinin
edildi. İzmir’de eğitim emekçileri tarafından 5 Mart’ta organize bir şekilde devrimcilere yönelik bıçaklı saldırısı
Saldırı Ankara’da 4 Mart günü akşam saat gerçekleştirilen bir eylemle protesto edildi. Saat sonrası iki devrimci bıçaklanmıştır. Bu saldırı HKP
16.30’da Ziya Gökalp Caddesi üzerinde bulunan 13:30’da Konak Sümerbank önünde başlayan tarafından saldırının meşru olduğu şeklinde savunulmuştur.
Eğitim-Sen 1 No’lu Şube önünde başlayan ve eylem, Eğitim-Sen pankartı arkasında Büyükşehir Tüm bu nedenlerden dolayı, biz aşağıda imzası bulunan
Kızılay Gima önünde son bulan yürüyüş sonrası Belediyesi önüne sloganlar eşliğinde yürünmesiyle kurumlar, Halkın Kurtuluş Partisi ile olan ilişkilerimizi
gerçekleştirilen basın açıklamasıyla kınandı. devam etti. Eyleme yaklaşık 100 emekçi katıldı. askıya alıyoruz.
Eğitim-Sen 1 No’lu Şube önünde toplanan kitle sık Saldırı Bursa’da 5 Mart günü saat 13.30’da 2 Mart 2007
sık “Faşizme karşı omuz omuza!”, “Yaşasın Heykel-AVP Tiyatrosu önünde Eğitim-Sen Bursa Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu, Demokratik Haklar
halkların kardeşliği!”, “Çeteler halka hesap Şubesi tarafından düzenlenen açıklama ile protesto Platformu, Devrimci Hareket, Emekçi Hareket Partisi,
verecek!”, “Baskılar bizi yıldıramaz!” sloganlarını edildi. Ezilenlerin Sosyalist Platformu, HALKEVLERİ, Haklar ve
haykırdı. Kolluk güçlerinin özel bir “ilgi”sine konu Eylemde “Baskılar bizi yıldıramaz!”, “Faşizme Özgürlükler Cephesi, KALDIRAÇ, KÖZ, ODAK,
olan basın açıklaması Gima önünde Eğitim-Sen karşı omuz omuza!”, “Eğitim-Sen susturulamaz!” Özgürlükler İçin Mücadele Platformu, PARTİZAN,
Genel Başkanı Alaaddin Dinçer’in yaptığı sloganları atıldı. Diğer sendika ve kurumların da Proleter Devrimci Duruş, Sosyalist Barikat, Sosyalist
açıklamanın ardından sona erdi. Eyleme 200’ü destek verdiği eyleme 60 emekçi katıldı. Dayanışma Platformu, Yeni Dünya İçin Çağrı
8  Kızıl Bayrak Sınıf hareketi... Sayı:2007/09  9 Mart 2007

Ulagay direnişi belirsizlikle sona erdi


Sendikal örgütlenmeyi başaran Ulagay işçileri, 21-22 Şubat’ta,
sendikanın işveren tarafından tanınması talebiyle fabrikayı terketmeme
eylemi gerçekleştirmiş, direniş Lastik-İş Genel Başkanı’nın TİSK Başkanı
ile yaptığı görüşme üzerine, hiçbir somut kazanım elde edilmeksizin
sonlandırılmıştı. Böylece patrona yeni bir saldırı için zaman kazanma
fırsatı verilmişti.
Nitekim, daha bir hafta dolmadan, 27 Şubat günü beş öncü işçi işten
atıldı. İşçiler arkadaşlarını sahiplenerek üretimi durdurarak yeniden
direnişe geçtiler. Direniş sürerken, patron öncü işçileri atma saldırısını
sürdürdü. Toplam 17 öncü işçi işten atıldı.
6 Mart günü öğle saatlerinde, işten atılan 7 işçinin dışarıya
çıkartılmasını emreden patron, fabrikayı terketmeyi reddeden işçilere
kolluk güçleri ile müdahale ederek apar topar dışarıya attırdı. Yaşanan
küçük çaplı arbedenin ardından çevik kuvvet içeri girerek işçiler üzerinde
psikolojik baskı oluşturdu.
İlerleyen saatlerde direnen işçilerin kararlı tutumu polis ablukası
karşısında zayıflamaya ve giderek karamsarlığa dönüşmeye başladı.
Sendikalı işçilerin büyük bir bölümünün evlerinden geri dönmemesi,
toplam 17 işçinin de işten atılmasının üzerine yeni bir açıklama yapılarak
110 işçinin daha işine son verilmesi, direnişin giderek kırılmasına yol açtı.
KİP’ten Ulagay işçilerini ziyaret İlk olarak üç işçinin ve hemen arkasından iki işçinin işbaşı yapmak
Küçükçekmece İşçi Platformu, 4 Mart günü gerçekleştirilen 8 Mart Dünya Emeki üzere fabrikanın içine girmesi, direnişçi işçilerin moral ve motivasyonunu
Kadınlar Günü mitingi sonrası direnişte olan İbrahim Ethem Ulagay işçilerini ziyaret olumsuz etkiledi. Direnişçi işçilerden birinin güvenlik camını kırmasının
etti. Saat 17:30’da otobüsten inen yaklaşık 40 platform üyesi işçi ellerinde “Eşit işe eşit ardından dışarıda ve içeride tamamen kontrol dışı bir durum oluştu. Sinir
ücret!” dövizleriyle fabrikaya doğru yürüyüşe geçti. Yürüyüş boyunca “Ulagay işçisi krizi geçiren ve fenalaşan 6 işçi, ambulanslarla hastaneye kaldırıldı. İş başı
yalnız değildir!”, “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!”, “Kurtuluş yok tek başına ya hep yaparak direnişçi arkadaşlarına ihanet eden ve direnişi baltalayan işçilere
beraber ya hiçbirimiz!”, “Direne direne kazanacağız!”, “Yaşasın sınıf dayanışması!” karşı gösterilen tutumun giderek sertleşmesi ve yönetime yönelik küfür ve
sloganları atıldı. saldırılar boyutuna varması üzerine çevik kuvvet bir kez daha içeri girerek
Fabrika önüne gelindiğinde Küçükçekmece İşçi Platformu adına bir konuşma sermayenin uşaklığını yaptı.
yapıldı. Konuşmada işçilerin anayasal bir hakkı olan sendikalaşma hakkına yönelik “Burada yok” denilen ve bir türlü görüşülemeyen İtalyan müdür de
saldırılar teşhir edildi. Küçükçekmece İşçi Platformu’nun Ulagay işçilerinin direnişinin birden ortaya çıkarak işçileri toplantı yapmaya davet etti. Bunun üzerine
yanında olduğu vurgulandı. yemekhanede yapılan yaklaşık yarım saatlik toplantının ardından durum
Ulagay işçileri sloganlarla Küçükçekmece İşçi Platformu üyelerini uğurladılar. iyice kritik bir hal aldı. İyi niyet gösterileri yapan ve “benim elimden ne
Kızıl Bayrak/İstanbul gelirse sizler için yapacağım” gibi zırvalarla zaten kırılmış olan
motivasyonu iyice dağıtan İtalyan müdür, işçilere “yarın iş başı yapın biz
de atılan arkadaşlarınızı geri almak için elimizden geleni yapalım”
Tez-Koop-İş Sendikası’ndan “geçiçi işçi” eylemi önerisinde bulundu. Bazı işçiler sendikanın tanınmadığı ve atılan işçilerin
Uzun bir süreden beri kamuoyunu meşgul eden “Geçici İşçilerin Kadroya Geçirilmesi” geri alınmasının kesinleşmemesi koşulunda iş başı yapmayacaklarını
ile ilgili hazırlanan yasa tasarısı Bakanlar Kurulu tarafından imzalandıktan sonra TBMM söyleyerek toplantıyı terkettiler. Fakat diğer işçilerin kararsız ve ne
Genel Kurulu’na sevk edildi. yapacaklarını bilmeyen tutumları, aynı zamanda sendikanın yetersiz
Bunun üzerine 215 bin geçici işçiyi ilgilendiren 4B Yasası ile ilgili Tez-Koop-İş yönlendirmesi ve kırılan motivasyon işçilerin çoğunun iş başı yapmayı
Sendikası 7 Mart günü İstanbul Üniversitesi Merkez Kampüsü önünde bir basın kabul etmesine yolaçtı.
açıklaması gerçekleştirdi. Eyleme iş bırakarak gelen 4B mağduru geçici işçilere İstanbul Fabrikadaki direnişi yönlendiren yaklaşık 15 işçi, arkadaşlarının işe
Üniversitesi öğrencileri de destek verdi. geri alınmasının garantisini istedi. Atılan arkadaşlarıyla konuşmak ve
Basın açıklaması yapılmadan önce tüm kadın emekçilerin 8 Mart Dünya Emekçi sendikayla beraber bir karar almak için dışarı çıktılar. Sendikanın kararı,
Kadınlar Günü kutlandı ve basın açıklamasına katılan kadınlara karanfil dağıtıldı. “size bırakıyoruz, siz varsanız biz de varız” oldu. Sendikanın bu tutumu
Basın açıklamasını okuyan Tez-Koop-İş Sendikası İstanbul 2 No’lu Şube Sekreteri üzerine atılan işçilerin geri alınması için baskı oluşturma yönünde bir
Selahattin Karakurt, 215 bin geçici işçiye hakları korunarak kadro verileceğini açıklayan müdahale kararı alınarak toplantıya geri dönüldü.
hükümetin, çıkaracağı yasa taslağıyla bazı kamu kuruluşlarında çalışan önemli sayıda Yine de atılan işçilerin geri alınması konusunda net bir tutum
geçici işçiyi örgütsüzleştirmeyi hedeflediğini ifade etti. koymayan patron vekilleri aynı gün atılan işçilerle bir toplantı
Yapılan açıklamada şunlar söylendi: yapacaklarını ve kendi adlarına işçilerin geri alınması için söz verdiklerini
“İlk tasarıda işçilere ya 4-B’ye geçersiniz ya da tazminatınızı verip işten çıkarırız söyleyerek toplantıya son verdiler.
denilmekteydi. Sendikaların itirazları sonucunda hükümet taslağı yeniden hazırlamıştır. Saat 21:00 civarında gelen servislerle işçiler direnişi sonlandırarak
Bu kez taslakta 4-B’ye geçiş sözde işçinin tercihine bırakılmaktadır. Yani her halükarda fabrikadan ayrıldı. Atılan işçiler de ertesi gün yapılacak olan toplantı için
sendikalı işçileri 4-B ye geçirmenin fırsatı kollanmaktadır. Bu ülkede hangi demokratik hazırlanmak ve dinlenmek için evlerine döndüler.
tercihe saygı duyuldu da işçilerin tercihine saygı duyulacak? Bu zihniyette ne kadar işçiyi Bu ayak oyunuyla Ulagay işçisi ilk kez karşılaşmıyor. Direnişin
sendikadan koparırsak kârdır mantığı vardır ve örgütlülükleri yok etmeyi başladığı ilk haftada (28 Şubat) benzer sözlerle kandırılan işçiler yeniden iş
hedeflemektedir.” başı yapmışlardı. Hemen ardından 5 işçinin atılmasıyla yeniden direniş
Sadece hükümete değil sendika konfederasyonlarına da seslenmek istediklerini başlamıştı. Son saldırı ile bir kez daha işçiler patronun aynı ayak oyunuyla
söyleyen Karakurt, sendika yöneticilerinin 4B Yasası’na karşı yeterli mücadeleyi karşılaştılar. Bu sefer de yine “bir adım atın, bakın biz de bir adım
örgütlemediklerini ifade etti ve açıklamada konfederasyon yöneticilerine işçilere sahip atacağız” diyerek işçileri kandırdılar. Patron, yasal sürecin bitmesinin
çıkma çağrısında bulundu. Bu sözler işçiler tarafından “Kahrolsun sendika ağaları!”, ardından sendikayla masaya oturacağını söylüyor. Patron vekilleri de bunu
“Türk-İş uyuma, işçine sahip çık!”, “Ankara mitingi istiyoruz!” sloganları ile karşılandı. öne çıkararak direnişi kırmaya ve içerideki ileri öncü işçileri budamaya
Basın açıklaması her hafta bir işyeri önünde yapılacak eyleme tüm duyarlı kişileri çalışıyor.
destek vermeye çağırılması ile bitirildi. 1992’de Petrol-İş Sendikası sürecinde de benzer oyunlarla ve
Eylemde “4B değil kadro istiyoruz!”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya sendikanın işçileri satması üzerine sendikasızlaştırılan Ulagay İlaç
hiçbirimiz!”, “Yaşasın örgütlü mücadelemiz!” sloganları atıldı. Eyleme yaklaşık 100 kişi Fabrikası işçileri bugün de aynı tuzağa düşmüş durumda. Ulagay işçilerini
katıldı. bekleyen yine belirsiz bir akıbet.
Kızıl Bayrak/İstanbul Kızıl Bayrak/Topkapı
Sayı:2007/09  9 Mart 2007 Metal işçisinin durumu... Kızıl Bayrak  9

Türkiye’de ve dünyada metal işçilerinin


ücretlerinin satın alma gücü
Yüksel Akkaya
Uluslararası Metal İşçileri dakika, Litvanya’da 1 saat 55 dakika Romanya’da 3
Federasyonu’nun (IMF) her yıl saat 22 dakika, İspanya’da 2 saat 5 dakika, İsveç’te 1
düzenli olarak yaptığı “Metal saat 27 dakikadır.
İşçilerinin Ücretlerinin Satın Alma Buğday ununda olduğu gibi ette de Türkiye daha
Gücü Paritesi” çalışması hem fazla çalışan ülkelerden biridir. Arjantin, Brezilya,
çeşitli ülkeler arasında hem de Çin, Hindistan, G. Afrika, Tunus açısından
farklı yıllar açısından bir bakıldığında ne yazık ki durum değişmemektedir. Bir
karşılaştırma yapmaya olanak tarım ülkesi olan Türkiye hem tarım politikaları hem
vermektedir. Bu verilerden de tarım ürünlerinin fiyatlandırılması politikaları
hareketle Türkiye’deki metal açısından işçilere temel gıda maddelerini edinmeleri
işçilerinin ücret düzeylerini için daha fazla çalışmayı gerektirecek “işler”
karşılaştırmalı olarak ortaya yapmışlardır. Bu da işçilerin sadece kendi ücretleri ile
koymak mümkündür. Birleşik değil, kendi ücretlerini etkileyen diğer ürünlerin
Metal-İş’in web sitesinde yer alan fiyatları ile de ilgilenmesi gerektiğini, mücadelenin
veriler ile IMF’nin web sitesinde eksenine bunları da oturtması gerektiğini
yer alan 2006 yılı raporunun 2005 göstermektedir. İşçinin kendi emek gücünü yeniden
yılı verileri karşılaştırıldığında üretmesinde en önemli yeri tutan gıda maddelerini
ortaya oldukça farklı bir tablo edinmek için pek çok ülkeden daha fazla süre
çıkmaktadır. Türkiye açısından bu verilerin içinde en anlamlı ve çalışmak çalışma yaşamının temel sorunlarından birini
Önce Birleşik Metal-İş’in seçtiği ülke ve doneler tehlikeli ücretin uygulandığı ülke yakın komşumuz oluşturmaktadır. Reel ücret artışlarının mücadelesinin
üzerinden bir değerlendirme yapıp, daha sonra başka Ukrayna olmaktadır. Bunun dışında emek gücünün tıkandığı yerlerde yeni mücadele alanı bu tür ürünler
ülkeler ile doneler üzerinden bir değerlendirme maliyeti açısından Türkiye’nin ciddi bir baskı ve üzerinden açmak mümkün ve anlamlıdır.
yaparak Türkiye’deki metal işçilerinin durumunu tehdit ile şimdilik karşı karşıya olduğunu söylemek Yukarıdaki tablo giysi (kadın ve erkek pantalonu,
ortaya koymaya çalışacağız. zor gibi. Bu işçi sınıfının mücadele olanaklarını artıran ayakkabı, gömlek gibi), dayanıklı tüketim malları
2001 yılı verilerine göre metal işçisinin olumlu bir durum olarak değerlendirilebilir. (buzdolabı, televizyon, otomobil, çamaşır makinası
Türkiye’deki saat ücreti 1.95 ABD doları iken 2005’te Gıda ürünleri açısından baktığımızda Türkiye ve gibi) açısından da bakıldığında değişmemektedir.
3.10 dolara yükselmiştir. (*) AB’de ise 2001’de 12.7 AB üyesi ve adayı ülkeler açısından karşımıza şöyle Metal işçileri bu ürünleri de alabilmek için pek çok
dolar olan saat ücreti 2005’te 17.52 dolara bir tablo çıkmaktadır. 2005 yılında 1 kilogram buğday AB üyesi ve adayı ülke işçisinin yanısıra diğer ülke
yükselmiştir. Bu durumda 2001’den 2005’e unu için tarım ülkesi olan Türkiye’de 16 dakika işçilerinden de fazla çalışmaktadır. Örneğin gıda
Türkiye’de metal işçilerinin saat ücreti dolar bazında çalışmak gerekirken (2001 yılında bu süre 18 dakika ürünlerini edinmek için çalışılan süre ortalamasında
yüzde 58 artmış iken AB’de bu artış oranı yüzde idi) bu süre Kıbrıs’ta 6, Çek Cumhuriyeti’nde 4, Ukrayna,Tayland, Slovak Cumhuriyeti, Sırbistan,
37’dir. 2005 yılında Türkiye’de metal işçisinin saat Danimarka’da 4, Finlandiya’da 2, Almanya’da 1, Nepal, Rusya, Romanya, Meksika, Litvanya, Letonya,
ücreti 3.10 dolar iken Avusturya’da 10.41, İsveç’te İngiltere’de 1, Yunanistan’da 12, Macaristan’da 7, Endonezya, Dominik Cumhuriyeti, Belarus ve
11.13, Belçika’da 12.78, Fransa’da 14.08, İrlanda’da İtalya’da 4, Letonya’da 11, Litvanya’da 25, Arjantin gibi ülkelerin işçilerinin Türkiye’den daha
15.24, İtalya’da 15.70, İspanya’da 16.91, İngiltere’de Romanya’da 18, Slovak Cumhuriyeti’nde 6, fazla çalıştığı görülmektedir.. Üstelik bunlardan
18.89, Finlandiya’da 20.82, Almanya’da 25.10, İspanya’da 3, İsveç’te 3 dakikadır. Tarım ülkesi Tayland, Rusya, Romanya, Endonezya, Dominik
Danimarka’da 31.71 dolardır. Türkiye’den 1 kg. buğday unu için daha fazla çalışan Cumhuriyeti ve Arjantin’in Türkiye ile arasında çok
Bu tablo AB açısından gerçeğin sadece bir yüzünü ülkeler Litvanya ve Romanya’dır! Bu durum reel büyük bir fark da yoktur! Ancak Türkiye’nin bu
gösterir. Bu nedenle diğer yüze de bakmakta yarar ücretleri artırmaya odaklanmış olan işçilerimizin ülkelerden farkı, önemli ihraç mallarından birinin
vardır. Diğer yüz ise daha sonra AB’ye üye olan ve ekmeğin temel kaynağı olan unun fiyatının tekstil ürünleri olmasıdır. Tekstil ülkesi Türkiye’de
üyeliğe aday olan ülkelerdeki ücret düzeyleridir. 2005 yüksekliğine neden itiraz etmediğini, reel ücretlerini işçiler giyinmek için daha fazla çalışmaktadır, gıda
yılı itibari ile bir metal işçisinin saat ücreti kemiren ekmek fiyatlarının artışları karşısında neden ürünlerini edinmede olduğu gibi!
Romanya’da 1.38, Litvanya’da 2.17, Letonya’da 2.81, sessiz kaldığının araştırılmasını gerektirmektedir. Dayanıklı tüketim ürünlerinde de önemli bir
Macaristan’da 4.04, Yunanistan’da 5.78, Kıbrıs’ta Kuşkusuz sendikal politikalar açısından da yeni ihracatçı konumuna gelmiş olan Türkiye’de metal
8.76, Çek Cumhuriyeti’nde 4.76, Slovenya’da 5.29 yönelişlere işaret eden bir durum olarak algılanmalıdır işçilerinin bu ürünleri elde etmek için de pek çok ülke
dolardır. bu veriler. işçisinden daha fazla çalışmak zorunda kalması
AB üyeliğine aday Türkiye’de metal işçisinin 1 kg. buğday unu için metal işçileri Arjantin’de 6, düşündürücü olsa gerek. Gıda ve giysi ürünlerini
aldığı saat ücreti Romanya, Litvanya ve Letonya’dan Avustralya’da 2, Brezilya’da 13, Kanada’da 4, Şili’de edinmede Türkiye’deki metal işçilerinden daha fazla
sonra en düşük olan ücrettir. Bu durumda Türkiye’nin 20, Çin’de 25, Hindistan’da 24, Japonya’da 7, çalışan ülkelerin işçileri dayanıklı tüketim mallarını
metal sektörü açısından ucuz emek gücü olmaya Meksika’da 24, Singapur’da 14, G. Afrika’da 23, edinmede de aynı konumda bulunmaktadır. Anlaşılan
devam ettiğini, yatırımcıların iştahını kabartacak bir Tunus’ta 4, Ukrayna’da 22, ABD’de 3 dakika odur ki sorun sadece ücretlerin düşüklüğünden değil,
konumda bulunduğunu söylemek yanlış olmasa gerek. çalışmaktadır. Bu veriler de metal işçilerinin buğday işçilerin tüketmekte olduğu ürünlerin fiyatları ile de
Son yıllarda Türkiye’nin metal sektöründeki kâr ununa yüksek bir bedel ödediklerini göstermektedir. ilgilidir. Bu nedenle işçiler, sendikalar ücretler kadar
oranlarının yüksekliği ve ihracatta önemli bir paya 2005 yılında 1 kg. et satın almak için Türkiye’de emek güçlerini üretmek, yaşamlarını kolaylaştırmak,
sahip olmasının arkasında Avrupa’nın bu ucuz emek bir metal işçisi 2001 yılında 2 saat 58 dakika çalışmak refah düzeyini yükseltmek için tüketmek zorunda
gücünün yattığı oldukça açıktır. Kuşkusuz bu durum zorunda iken 2005’te bu süre 2 saat 48 dakikaya kaldıkları ürünlerin fiyatları ile de yakından
işçiler açısından daha iyi bir mücadelenin gerekliliğini düşmüştür. AB üyesi ve adayı ülkelerde 2005 yılında 1 ilgilenmek zorundadır. Bu ise daha da politikleşmiş bir
de ortaya koyuyor. Hem örgütlenme açısından hem de kg. et için çalışma süreleri Avusturya’da 1 saat 22 işçi hareketini gerektirir ve kaçınılmazlaştırır.
haklar açısından. dakika, Belçika’da 1 saat 15 dakika, Kıbrıs’ta 43 (*) Birleşik Metal İş’in AB ortalaması için seçtiği
2005 yılı açısından bakıldığında metal işçisinin dakika, Çek Cumhuriyeti’nde 4 saat 11 dakika, ülkeler İsveç, İspanya, Portekiz, İtalya, İrlanda,
saat ücretinin Arjantin’de 3.29, Brezilya’da 2.70, Danimarka’da 19 dakika, Finlandiya’da 47 dakika, İngiltere, Almanya, Fransa, Finlandiya, Danimarka,
Şili’de 2.69, Meksika’da 2.21, Çin’de 5.91, Fransa’da 32 dakika, Almanya’da 27 dakika, Belçika, Avusturya gibi ilk 12 üye ülkedir. Portekiz ile
Hindistan’da 0.78, Endonezya’da 0.67, G. Afrika’da İngiltere’de 1 saat 5 dakika, Yunanistan’da 2 saat 2 ilgili 2005 yılında veri olmadığı için biz Portekiz’i
2.07, Ukrayna’da 0.99, Kanada’da 16.56, Japonya’da dakika, Macaristan’da, 1 saat 8 dakika, İrlanda’da 52 2001 ve 2005 yılları için hesap dışı tutmak zorunda
16.42, ABD’de 17.04 dolar olduğu görülmektedir. dakika, İtalya’da 58 dakika, Letonya’da 1 saat 46 kaldık.
10  Kızıl Bayrak Gençlikten... Sayı:2007/09  9 Mart 2007

Ticari Eğitime Karşı Gençlik Koordinasyonu’nun 4. toplantısı…

Gündemler: Gençlik örgütlenmesi sorunu


ve mesleki dönüşümler
Ticari Eğitime Karşı Gençlik Koordinasyonu’nun İkinci başlık ise DİSK’in başlattığı tartışmalar Ege Üniversitesi
4. toplantısı 10 Mart Cumartesi günü OLEYİS’te ekseninde, bugün gençlik mücadelesi içerisinde yer 9 Eylül Üniversitesi
gerçekleşecek. Onlarca üniversiteden bir araya gelen alan bir takım öznelerce halen tartışılmakta olan Çukurova Üniversitesi
öğrencilerin ortak tartışma kürsüsü olan Ticari Genç-Sen olacaktır. Genç-Sen’in gençliğin gelecek Karadeniz Teknik Üniversitesi
Eğitime Karşı Gençlik Koordinasyonu, oluştuğu ilk mücadelesinde nasıl bir rol oynayabileceği, bu Ondokuz Mayıs Üniversitesi
günden bu yana gençliğin gelecek sorunu ve mücadeleye katkı sunabilmesinin yol ve Karaelmas Üniversitesi
geleceksizliğe karşı yürütülecek mücadelenin yol ve yöntemlerinin tartışılacağı bu başlık içerisinde elbette Kocaeli Üniversitesi
yöntemleri üzerine düşünce birliği sağlanmaya, ortak gençlik hareketi ile örgütsel araçlar ilişkisi de ele Osmangazi Üniversitesi
tutumlar geliştirilmeye çalışılan bir alan olmuştur. Bu alınacaktır. Anadolu Üniversitesi
alanın neo-liberal dönüşümler karşısında gençliğin Türkiye’nin birçok üniversitesinden katılımcıların Onsekiz Mart Üniversitesi
yürütmek zorunda olduğu gelecek mücadelesinde olacağı Ticari Eğitime Karşı Gençlik Koordinasyonu Cumhuriyet Üniversitesi
daha etkin bir araca dönüştürülebilmesinin en temel her iki başlık açısından da deneyimlerin paylaşıldığı Erciyes Üniversitesi
yolu ise bu koordinasyonun daha geniş bir bileşen bir kürsü işlevi de görecektir. Uludağ Üniversitesi
tarafından sahiplenilmesidir. Tartışma başlıklarını ana hatlarıyla tanımlamaya
Ticari Eğitime Karşı Gençlik Koordinasyonu’nun çalıştığımız 4. Ticari Eğitime Karşı Gençlik Tarih: 10 Mart 2007
4. toplantısının iki temel gündemi olacaktır. Birincisi, Koordinasyonu toplantısına gençliğin gelecek sorunu Yer: OLEYİS-Türkiye Otel Lokanta Eğlence Yerleri
neo-liberal politikalar ekseninde mesleki alanlarda ve mücadelesini tartışan, duyarlı bütün kişi ve İşçileri Sendikası
yaşanan dönüşümlerdir. Bugün tüm mesleklerde kurumların katılımını bekliyoruz. (Adres: Cumhuriyet Cad. Cumhuriyet Apt. No:37/4
yaşanan piyasa koşullarına entegrasyon süreci ve bu Beyoğlu/İstanbul)
çerçevedeki yasal düzenleme ve fiili uygulamaların Toplantıya katılım sağlayacak olan üniversiteler: Saat 10.00- 13.00
sonuçlarının tartışılacağı bu başlıkta, hem genel İstanbul Üniversitesi 1.Oturum:
olarak bu alanlardaki bütünlüklü dönüşümü tartışmak, Yıldız Teknik Üniversitesi Neoliberal politikalar ekseninde mesleki alanlarda
hem de ayrı ayrı mesleklerde bu dönüşümün Mimar Sinan Üniversitesi yaşanan dönüşümler
yaratacağı sonuçları tanımlamak temel önemde bir İstanbul Teknik Üniversitesi Saat 13.00-14.00 Ara
yerde durmaktadır. Elbette sorunları tanımlamanın Boğaziçi Üniversitesi Saat 14.00-17.00
yanı sıra, bu alanda yaşanan dönüşümler karşısında Ortadoğu Teknik Üniversitesi 2. Oturum:
yürütülecek mücadelenin yöntemleri ve araçları Hacettepe Üniversitesi Gençlik hareketinde örgüt sorunu ve Genç-Sen
tartışılacaktır. Ankara Üniversitesi tartışmaları

KTÜ: Gözaltılar bizi yıldıramaz! Yetkin mühendislik saldırısına hayır!


Yetkin Mühendislik saldırısıyla mühendislik-mimarlık
Bu yıl Türkiye’de üniversite genelinde Bu eylemin yanısıra kantinin öğrencilerine dayatılan geleceksizliğe karşı safını emekten yana
ilerici öğrenci gençliğe sayısız nedenle bahçesine ve çevreye “Arkadaşıma seçen öğrenciler olarak, “Toplumcu Mühendislik-Mimarlık
soruşturma açıldı, birçok öğrenci dokunma!” şiarlarının yeraldığı pulları Öğrencileri” imzasıyla İzmir’de de “Yetkin mühendislik saldırısına
okullarından atıldı. Bu yılki soruşturma yapıştırmaya başladık. Faaliyetimiz hayır!” şiarıyla bir çalışma başlattık.
teröründen KTÜ de nasibini aldı. 70 sırasında sivil kıyafetli, kendisinin dekan Yetkin mühendislik saldırısından bihaber olan ya da bu
öğrenciye 200 soruşturma açıldı. olduğunu iddia eden birisi bir saldırının içeriği konusunda yanlış bilgilenme içinde olan
KTÜ’de bulunan devrimci ögrenciler arkadaşımızın öğrenci kimliğini istedi. mühendislik-mimarlık öğrencilerine, saldırının özünü ve dayandığı
olarak bu sürece “dur” diyebilmek ve her Kimliği zor kullanarak alan şahıs izinsiz sömürü zeminini anlatan bildiri ve imza metinleriyle ulaşıyoruz.
koşulda üniversitelerde varolduğumuzu ve afiş asmaktan suç duyurusunda Dokuz Eylül Üniversitesi ve Ege Üniversitesi’nde yetkin
olacağımızı haykırmak için bir kampanya bulunacağını söyledi. Zorla odaya mühendislik saldırısına karşı imza masası, bildiri, imza föyü,
örgütleme kararı aldık. götürülen arkadaşımıza yapılan haksız merkezi gazete ve afiş vb. araçları kullanarak bir çalışma başlattık.
Birkaç üniversitede çalışması yapılan müdahale üzerine kendisini dekan olarak Bu araçların yanısıra duvar gazetesi ve anket gibi araçları da
“Arkadaşıma dokunma!” isimli kampanya tanıtan şahısla tartışmaya başladık. Olay kullanacağız.
3 hafta sürecek. Rektörlüğün önünde yerine gelen jandarma ekipleri Ekim 28 Şubat günü, Dokuz Eylül Üniversitesi Tınaztepe
taleplerimizin yazıldığı tişörtlerle alkışlı Gençliği’nden üç arkadaşımızı gözaltına Kampüsü’nde afiş çalışması yaptık. Ardından mühendislik-
protesto eylemi gerçekleştirilecek. 3 hafta almak istedi. Bu sırada alkışlı protestoya mimarlık öğrencilerinin yoğun olarak bulunduğu Merkez Cafe’de
sonunda yerelde düzenlenecek panelle devam ettik ve kitleye ajitasyon imza masası açtık ve merkezi gazetemizi öğrencilerle buluşturduk.
kampanyaya son vereceğiz. konuşmalarıyla seslendik. Ayrıca İnşaat Mühendisliği Fakültesi’nin kantininde masaları
Eylemlerin ilki 6 Mart günü yapıldı. Üniversitemizde yaşanan baskı ve dolaşarak imza topladık ve yasa hakkında öğrencilerle konuştuk.
Eylem İnşaat Fakültesi kantininde saldırıları teşhir ettik. Jandarma tarafından 1 Mart günü, Ege Üniversitesi’nde yaptığımız afiş çalışmasının
taleplerimizin yazılı olduğu tişörtlerin gözaltına alınan arkadaşlarımız darba ardından mühendislik öğrencilerinin bulunduğu Gıda Cafe’de imza
giyilmesiyle başladı. Kitle daha sonra maruz kaldı. Ancak sözlü ve fiili olarak masası açtık ve gerek masa başından gerekse masa masa dolaşarak
rektörlüğün önüne alkışlarla bir yürüyüş karşılığını verdik. Jandarma öğrencilerle konuşup imza topladık. Özellikle yetkin mühendisliğin
gerçekleştirdi. Yaklaşık 10 dakika süren komutanlığında bir saat bekletildikten yasalaştığı inşaat mühendisliği öğrencilerinin yoğun ilgisiyle
alkışlı, ıslıklı ve zılgıtlı protesto eyleminin sonra serbest bırakılan arkadaşlarımızı karşılaştık.
sonunda 9 Mart günü aynı saatte aynı alkışlarla karşıladık. Ayrıca Bornova Öğrenci Yurdu’nda mühendislik bloğunda
yerde olunacağının duyurusu yapıldı. Bir kez daha haykırıyoruz; toplumcu mühendislik-mimarlık öğrencileri tarafından yetkin
Açıklamanın ardından İnşaat Fakültesi’ne üniversiteleri kışlalara çeviren zihniyet mühendislik saldırısıyla ilgili geniş katılımlı toplantılar yapılacak ve
alkışlarla yüründü. Eylem burada son yok oluncaya, bütün üniversitelerimizde anket çalışması yurtta da başlatılacak.
buldu. Yaklaşık 30 kişi katıldı. Eylemi eşit, parasız, bilimsel eğitim verilene, İzmir’de “Yetkin mühendisliğe hayır!” şiarı yükseliyor. Biz
Ekim Gençliği, Gençlik Derneği üniversiteler gerçek sahiplerinin olana toplumcu mühendislik-mimarlık öğrencileri olarak, bu saldırıya
Federasyonu, DPG, YDG, Kaldıraç ve kadar bizler üniversitelerde varolacağız. karşı daha güçlü bir mücadele yürüteceğiz.
ÖDP örgütledi. Ekim Gençliği/KTÜ Toplumcu Mühendislik ve Mimarlık Öğrencileri/İzmir
Sayı:2007/09  9 Mart 2007 Kızıl Bayrak  11

Ekim Gençliği’nin 100. sayı etkinliği...


Gençlikten...

Ekim Gençliği’nin 100. sayısı çerçevesinde izleyiciler tarafından başarılı bulundu. Tiyatronun 300. sayılarının beklenen güzel günleri somut olarak
yürüttüğümüz çalışmamızı güçlü bir etkinlikle ardından yine Ümit yoldaşın kaleminden “Başka Bir müjdeleyen sayılar olması temennisinde bulundu.
taçlandırdık. 3 Mart günü Öteki Tiyatro salonunda Ülke Bulamazsın” isimli yazı okundu. Güçlü bir alkış Bu bölümle birlikte salondaki tek yönlülük olumlu
gerçekleşen etkinliğimiz başarılı bir düzey yakaladı. alan bu yazıdan sonra gençlik hareketinin tarihinden bir şekilde kırılmış, etkinliğin etki düzeyi arttırılmış
İçerik olarak güçlü geçen etkinliğimiz, katılım veriler sunan ve hareketin güncel sorunlarını işleyen oldu.
bakımından da belli bir ilgiye konu oldu. Etkinlik sona “En Güzel Yüz Metreyi Koşanların Öyküsü” isimli Grup Günyüzü farklı coğrafya ve dillerden
erdiğinde katılımcılarda coşku ve memnuniyet sinevizyon gösterildi. Konuyla ilişkili olarak Ekim ezgileri ile bir müzik ziyafeti sundu. Balkanlardan
gözleniyordu. Gençliği’nin misyonu üzerine bir konuşma Lübnan’a kadar bütün coğrafyaların mücadele ve
Program, kısa bir konuşmanın ardından, gerçekleştirildi. dostluk duygularını yansıtan ezgiler ilgi ile dinlendi.
mücadelede yitirilenler anısına saygı duruşu ile Aranın ardından “Gençlik İçinde Devrimci Yayın Dinleti halaylarla sona erdi.
başladı. Bu esnada sahnede, sinevizyon yöntemi ile Faaliyeti” başlıklı sunum gerçekleştirildi. Anlamlı bir Dinletiden sonra kapanış konuşmasını yapmak
Kızıl Bayrak’ımız dalgalandı. hazırlığa konu edilen akıcı sunum, konuyu somut üzere bir yoldaşımız kürsüye çıktı. Etkinliğe sağlanan
Saygı duruşunun ardından bir yoldaşımız güncel noktalara bağlayarak belli başlıklara değindi. anlamlı katılım, bunun ötesinde etkinlikte ortaya
“Dünyanın bütün dillerini konuşuyoruz!” şiarlı Etkinlik programı dahilinde serbest kürsü bölümü konan zengin içerik, coşkulu ve devrimci atmosferin
kampanyamızı anlatan güçlü bir açılış konuşması gerçekleştirildi. Bu bölümde anlamlı konuşmalar sağladığı birliktelik, dönemsel olarak öne çıkarılan
yaptı. “Ya barbarlık ya sosyalizm” isimli kısa gerçekleştirildi. şiar ve politika ekseninde sağlanan etkinin anlamına
sinevizyon gössteriminin ardından BDSP temsilcisi İlk olarak konuşan bir annemiz, etkinliği çok değindi. Komünistlerin genel ideolojik platformunun
konuşma yaptı. Konuşmasında genel olarak siyasal anlamlı bulduğunu, bu kadar beğeneceğini güçlülüğü somut tarihsel örnekleri ile
sürece değindi, devrimci yayın faaliyetinin önemini düşünmediğini ifade etti. Özellikle sinevizyonlarda gerekçelendirilip örneklendirildi. Güncel bir örnek
vurguladı. Bir yoldaşımız Ümit yoldaşın kaleme aldığı gösterilen karelerin bir dönem yaşanan gerçekleri olarak 8 Mart sürecine değinildi. 4 Mart eylemine
ve Ekim Gençliği’nin 100 sayılık geçmişinin aktarması açısından son derece başarılı olduğunu ifade çağrıda bulunuldu. İçine girdiğimiz siyasal sürecin
zenginlikleri arasında yeralan yazılarından “Tek Renk etti. Sonrasında konuşan bir yoldaşımız, Ekim önemine değinildi, baharı kazanmak için mücadele
Kızıl”ı okudu. Başarılı biçimde okunan metin Gençliği’nin faaliyetinin bugünkü kuşaklarca çok çağrısı yapıldı.
duygusal anlar yaşattı. bilinmeyen ve hatırlanmayan süreçlerine dair deneyim Etkinlik Enternasyonal’in ardından sona erdi.
Mamak İşçi Kültür Evleri’nin hazırladığı “Kukla” aktarımında bulunduğunu, yakalanan başarının Etkinliğe yaklaşık 80 kişi katıldı. Etkinliğimize
isimli sokak tiyatrosu gösterildi. Öğrenci gençliğin kökenlerine değinen güçlü bir konuşma yaptı. Bir Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğrenci Derneği
sorunlarına ve genel siyasal sürece politik bir okurumuzun 100. sayısında böylesi anlamlı bir ve Eğitim Fakültesi Öğrenci Topluluğu Gazetesi
bütünsellik içinde eleştirel bir yaklaşım sunan oyun etkinlik gerçekleştiren Ekim Gençliği’nin 200. ya da tarafından destek mesajları sunuldu.
Ankara Ekim Gençliği

YTÜ’de yeni bir YTÜ yönetimi soruşturmada sınır tanımıyor!


yolsuzluk! Geçtiğimiz dönem üniversitelerdeki muhalefeti soruşturmalar ile karşılayan YTÜ yönetimi bu zincire
Üniversitelerde yaşanan yolsuzluklara bir sindirmek amacıyla ülke genelinde üniversitelerde bir yeni halka daha ekledi.
yenisi daha eklendi. YTÜ’de sahte reçeteler yaşanan soruşturma sürecinden YTÜ de payına Geçtiğimiz dönem “Yükseköğretim Kurumu’ndan
ve öğrencilerin sağlık karneleriyle, düşeni almıştı. Rektörlük-polis işbirliğiyle yürütülen çıkarılma cezası” alarak okuldan atılan bir
üniversitedeki yetkili kişilerin belirli soruşturmalar ile birlikte üniversiteler bizzat devlet arkadaşımız, mahkeme kararıyla okula geri döner
eczanelerle anlaşarak yaptığı yolsuzluğun eliyle birer soruşturma makinasına döndürülmüştü. dönmez, öğrenci olmadığı ayları içeren bir şekilde 16
Süreç karşısında örülen soruşturma karşıtı adet “suç”u kapsayan soruşturma süreciyle karşılaştı.
boyutlarının 5 milyon YTL’yi bulduğu mücadelede diğer yerel ve genel gündemlerle örülen Belirtilen tarihler için isnat edilen fiilleri, oturma
belirtiliyor. süreçler de tekrar soruşturmalara konu olmuştu. eylemine katılmak, yemekhane zammına karşı basın
YTÜ’deki ilaç yolsuzluğunda üç ayrı Bu süreçte muhalif unsurları okul dışarısına açıklamalarına katılmak, içeriye izinsiz yemek
yöntem kullanılmış. Yolsuzluk, öğrenciler çıkararak rahat bir nefes alabileceğini düşünen YTÜ sokmak, cezalı olduğu halde okul içerisine girmek vb.
adına sahte reçete düzenlenerek yapıldığı gibi yönetimi, karşısına dikilen soruşturma karşıtı “kapı “Resmen” öğrenci olmayan arkadaşımız için YTÜ
üniversiteden sağlık karnesi almayan dışı” mücadele ve yemekhane boykotu süreciyle yönetimi, kendi hukukunu da bir kenara iterek
öğrencilerin adına karne çıkartılıp, bu birlikte muhalefeti bastırmanın o kadar da kolay yönetmeliği geriye doğru işletmeye çalışmaktadır.
olmadığını tekrar görmüş oldu. Dönen çarka çomak sokan unsurların tekrardan
karneler üzerinden ilaç alımı Her daim elindeki soruşturma sopasını devreye okul içersine girmesi YTÜ yönetimini oldukça rahatsız
gerçekleştirilerek de yapılmış. Yolsuzlukta sokan YTÜ yönetimi dönem dönem kantarın topuzunu etmiş gözüküyor. Ancak mevcut statüko içerisinde
çalışanların reçeteleri de kullanılmış. kaçırarak “akıl“ ve “mizah sınırları“nı iyiden iyiye YTÜ adı gündeme bol bol soruşturmalarla, anti-
Özellikle yüksek fiyatlı ilaçlar yazılmış. aşabilmiştir. Yemekhane zammına karşı futbol maçı demokratik uygulamalarla (onlar olmazsa
Çalışanların durumu farketmemesi için izleyen, akordiyon çalan, solcu olduğu tesbit edilen, dolandırıcılık ve yolsuzluk haberleriyle) gelmeye
genellikle sağlık kurulu raporuyla ilaç alan NTV’ye basın açıklaması niteliğinde röportaj veren devam edecektir.
kişiler seçilmiş. Sağlık kurulu raporu “potansiyel suçlu” öğrencileri “hak ettikleri” YTÜ Ekim Gençliği

KTÜ’de Toplumcu
olmayan hastalar ilaç ücretinin yüzde 20’sini
soru işareti oluşturmaya çalıştık. Diğer taraftan gazetemizin
ödemek zorunda oldukları için bu yöntemin yaygın satışını gerçekleştirdik. Şimdilik çalışmamız

Mühendislik çalışması
sadece raporlu çalışanlara uygulandığı ajitasyon ve propaganda şeklinde sürüyor.
belirtiliyor. Çalışmayı şehir merkezine taşımakta bazı zorluklar
Yönetim kameralarla, özel güvenlik İkinci dönemde KTÜ’de toplumcu mühendislik ve yaşıyoruz. Şehrin gerici olmasından kaynaklı henüz
şirketiyle öğrenciler üzerinde kurmak istediği mimarlık çalışmasına devam ediyoruz. Geçtiğimiz hafta yerelleşemedik. Odalarla ilişki kurmaya çalıştık ancak
tahakküme öyle yoğunlaşmış ki, olup “Rüya bitti” kampanyası çerçevesinde mühendislik ve anlamlı bir sonuç alamadık.
mimarlık fakültelerinde yoğun bir faaliyet yürüttük. Üniversitede oluşturacağımız komisyonla daha etkin bir
bitenleri görmekte aciz kalıyor. Belki de
Kuşlamalar yaptık, panolar hazırladık. Hafta içi de şekilde toplumcu mühendislik ve mimarlık çalışmamıza
görmemeyi tercih ediyor. Ama aynı yönetim kilitleneceğiz.
hazırladığımız materyallerin “Rüya bitti!/Toplumcu
muhalif öğrencileri en ufak adımlarına kadar Trabzon Toplumcu Mühendislik ve Mimarlık
Mühendislik ve Mimarlık Öğrencileri” yazarak öğrencilerde
takip edip, isimlerini ezbere biliyor. Öğrencileri
Düşüncelerini ifade ettiklerinde de
İzmir’de Genç-Sen forumu
soruşturmalarla, cezalarla seslerini kesmeye geçildi. Verilen müzik dinletisinin ardından serbest kürsüden
konuşmalar devam etti.
çalışıyor. Yaklaşık 40 kişinin kürsüyü kullandığı forumda bir
Bu yolsuzluk YTÜ tarihinde ilk değil, son İzmir’de 3 Mart’ta Genç- Sen forumu gerçekleştirildi.
Sendika gerekçelendirilmesi ile başlayan forum, gençlik öğrencinin “DİSK’in neden bir öğrenci sendikası kurmaya
da olmayacaktır. İki sene önce yine bir çalıştığı” sorusu dışında sendika fikrini olumlayan
hareketi tarihi ile ilgili yapılan sinevizyon gösterimi ile devam
memur zimmetine trilyonlar geçirerek etti. konuşmalar yapıldı.
yurtdışına kaçmıştı. Bunu dile getiren DİSK yöneticisinin ve Fransa’daki sendika denetimini Foruma yaklaşık 150 kişi katıldı.
öğrencilere verilen yanıt soruşturmalar aktaran bir öğrencinin sunumundan sonra serbest kürsüye Ekim Gençliği/İzmir
12  Kızıl Bayrak Gençlikten... Sayı:2007/09  9 Mart 2007

Öğrenci Komisyonları’ndan Basına ve Kamuoyuna...

“Geleceğimiz hakkında söz söylemek


bizim için acil bir ihtiyaç!..”
Mesleki yeterlilik, yetkinlik, uzmanlık, stajyerlik... görüyoruz.
hepimizin özellikle son dönemde sıkça duyduğu Pazarlık konusu edilen biz ve bizim geleceğimiz
kavramlar. Tartışmaları uzun dönemlere dayansa da, olduğundan, bu tartışmaların bir parçası olmak, kendi
meslek alanlarının yeniden düzenlenmesi kapsamında geleceğimiz hakkında söz söylemek bizim için acil bir
hayatımıza giren bu kavramlar; mühendislik, ihtiyaç.
mimarlık, hukuk, eğitim, tıp gibi pek çok alanda Bizler,
somut adımlar atılmasıyla, öğrencileri daha bugünden Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi
geleceklerini düşünmek zorunda bırakıyor. Öğrenci Komisyonu,
Her meslek alanında değişik biçimlerde ortaya Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi
çıksa da, özü itibariyle aynı olan uygulamalar Öğrenci Komisyonu,
karşımıza unvansız diplomalar, değişen sürelerde Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi
stajlar, mesleğe kabul kurulları, mesleğe kabul Öğrenci Komisyonu,
sınavları... olarak çıkıyor. Üniversite eğitiminin Makine Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi
yetersizliği, meslek içinde karşılaşılan sorunlar sebep Öğrenci Komisyonu,
olarak gösterilse de, bu eş zamanlı dönüşümlerin Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası
gerisinde farklı bir amaç olduğu açık. İstanbul Şubesi Öğrenci Komisyonu,
‘95 yılında imzalanmış GATS anlaşmasının Toplumcu Mühendislik Mimarlık Öğrencileri,
koşulları gereği ve AB uyum sürecinde, mesleklerin Çağdaş Genç Avukatlar,
yeniden yapılandırılması çerçevesinde, bazı Tıp Öğrencileri Kolu
düzenlemelerin yapılması dayatılırken, dönüp olarak, sorunlarımızı kendi öznel durumlarımızı
meclisten çıkan kararlara, bu kararların altyapısını da ortaya koyarak tartışabilmek ve birlikte çözüm
oluşturan yönetmeliklere baktığımızda, geleceğimiz üretmek için bir araya geldik. Ortak sorunların birlikte
pahasına, bu yolda hızlı adımların atıldığını mücadele etmeyi gerektirdiğini düşünüyoruz.
Çağrımız benzer dönüşümleri yaşayanlara; 4
yıllık lisans eğitimi ve bu dönem içinde yaptığı stajları
Üniversiteye girişte “sınıf”landırma! hiçe sayılan, tüm bu uygulamaların sonucunda
işsizlikle karşı karşıya kalacak olan herkesedir!
YÖK, üniversiteye giriş sistemini tümden öğrencilerin “sınıf”landırılması.
değiştirecek yeni bir sınav sistemini öneren raporu Ortaöğretimin sonunda tüm öğrenciler ‘bitirme Sorunlarımıza çözüm arayacağımız bir platformu
Cumhurbaşkanı’na sundu. YÖK’ün iddiasına göre sınavı’ndan geçecek. Sınavı geçenlere ise dört seçenek birlikte oluşturmak için, alanlarında benzer
üniversite seçme sınavları daha “adil” olacak! sunulacak: dönüşümleri yaşayan herkesi birlikte hareket etmeye,
Tüm mekanizmaların ezen-ezilen, sömüren- Sınavsız geçişle iki yıllık meslek yüksekokuluna bu yönde yapacağımız “GATS ve AB Uyum
sömürülen gerçeğine göre şekillendiği kapitalist girmek; Özel yetenekle öğrenci alan bölümler için özel Sürecinde Meslekler Nereye” konulu sempozyumu
sistemde “adalet” yalnızca kasası şişkin olanlara yetenek sınavına başvurmak; Üniversitelerin iki yıllık birlikte örgütlemeye çağırıyoruz!
“hak”tır. Geride kalanların hiçbir değeri ve hükmü yoktur. önlisans programları için Öğrenci Temel Düzey Seçme
Bir avuç asalağın sınıf çıkarı ve kârı için düzenlenmiştir Sınavı’na (TDSS) girmek.
Sempozyum 13-14 Nisan tarihlerinde Yıldız
herşey. Bu nedenle herhangi bir kurumun ya da YÖK’ün Bu sınav sıralama sınavı olacak, baraj puanı Teknik Üniversitesi’nde gerçekleşecektir. Program,
hangi gerekçeyle olursa olsun ileri sürdüğü “yeni”likler uygulanmayacak. Öğrenciler bu sınavın sonucuna göre öğrencilerin de sunum yapabilmelerine imkan verecek
de bu mantığa hizmet etmektedir. iki yıllık meslek yüksekokullarıyla bazı dört yıllık lisans şekilde oluşturulacak, ancak sunum yapmak isteyen
YÖK raporunda yeni sınav sisteminin dört aşamadan programlarına kayıt için başvurabilecek, ÖSYM öğrencilerden programın düzenlenmesi için önceden
oluşacağını ifade ediyor. Öğrenciler dört aşamalı Ders yerleştirme yapacak; haber vermesi istenecektir. Sunumlar sonrasında,
Düzeyi Seçme Sınavı’nın tüm aşamalarına veya bir Dört yıllık ve üstü lisans programları için Ders Düzeyi mümkün olan en geniş katılımla bir forum
aşamasındaki tüm derslerin sınavına girmek Seçme Sınavı’na (DDSS) girmek: Bu sınavla,
durumunda kalmayacak, istediği bölümün ders üniversitelerin tıp, mühendislik, hukuk gibi iyi derecede
düzenlenecek, tartışma ortamı yaratılacaktır.
ağırlığına göre istediği aşamasına girebilecek. temel donanım öngören bölümlerinde eğitim almak Bizim açımızdan sempozyum, öncesiyle
Yeni sınav sisteminin iki-üç haftalık sınavlar isteyen öğrenciler seçilecek. ‘Sıralama niteliğinde ve ileri sonrasıyla kurgulanmış, hedefli bir çalışmaya konu
zincirinden oluşması ÖSYM’nin yükünü artıracağı için ilk düzeyde’ olacak bu sınav, haziranın ikinci yarısında, edilmek ihtiyacı taşımaktadır. Ortak çalışmayı da
aşamada tepkiye neden olabilir denilen raporda şunlar birbiri ardından gelen haftalarda dört aşamada besleyecek olan yerel çalışmalar, öncelikle yerel
söyleniyor: “Ancak avantajları, bu yeni yüklere yapılacak: Matematik, sosyal bilimler, fen bilimleri, toplantılar ile her alanın kendi içinde tartışmalar
değecektir. Öğrenci zamanla yarışmak zorunda Türkçe-yabancı dil. yapabilmesinin, bunun sonucunda da 2. gün yapılacak
kalmayacak. Sınav daha kapsamlı ve güvenilir olacak. Ders Düzeyi Seçme Sınavı (DDSS) sonrası
Böyle bir sistem içinde üniversiteler ve bölümler, hangi yerleştirmelerde, puan türü başarısı yerine ilgili
foruma somut talepler sunabilmesinin önünü
nitelikte öğrenci alabileceğini kendileri programın matematik, sosyal, fen ya da Türkçe-yabancı açacaktır.
kararlaştırabilecek. Öğrenci daha az alandan sorumlu dil ağırlıklı olmasına bakılarak, belirlenecek derslerdeki Bu yüzden çıkarılacak ortak afiş, bildiri, broşür
olacağı için dershane gereksinimi artmayacak belki de başarı puanı esas alınacak. Örneğin tıp fakülteleri; gibi araçların kullanımı kadar, her alanın yaşadığı
azalacak.” matematik, biyoloji, kimya ve Türkçe, inşaat fakülteleri; dönüşümü anlatacak ayrı çalışmasının olması
Bu ifadeler herkesin kulağına hoş gelen sözler. matematik, fizik ve Türkçe, temel bilimler alanında fizik kurgulanmaktadır.
Ancak rapor için öneri sunan çevrelere bakıldığında ve matematik ders başarıları esas olacak. Özet olarak yapılması amaçlanan:
“kazın ayağı”nın öyle olmadığı görülecektir. YÖK bu Böylesi bir sınıflandırma taşrada veya varoşlarda
raporu hazırlarken öğretim üyelerinden (yani faşist hiçbir ödenek ayrılmayan “devlet” okullarında eğitim
* Çalışmayı dönüşümlerin yaşandığı tüm alanlara
YÖK’ün yasakçı, baskıcı hizmetkarlarından), idari görenlerin yani emekçi çocuklarının meslek liselerinden yaymak,
personelden (yani sermayenin uşaklarından), sonra meslek yüksekokullarına mahkum edilmesini, yani * Hazırlanan ortak afiş, bildiri, broşür gibi
bürokratlardan ve iş dünyasından (yani doğrudan sermayeye kalifiye ve ucuz işgücü olarak yetiştirilmesini araçlarla dönüşümlerin genel kapsamını anlatmak,
sermaye temsilcilerinden) akıl almış. sağlamayı hedeflemektedir. Amerikalar’da, * Dönüşümlerin her alanda farklı yansımaları
256 sayfalık raporda giriş sınavlarının ‘test sistemi’ Avrupalar’da, kolej ve paralı okullarda eğitim gören paşa olduğundan, örgütlerin kendi somut sorunlarıyla ilgili
yerine öğrencinin yorum da yapmasını gerektiren ‘açık çocukları ise “seçkin” mesleklere doğuştan “hak”
yerel çalışmalarını yapması,
uçlu’ sorulardan oluşacağı söyleniyor. Anti demokratik, kazanmış oluyorlar.
gerici, bilimsellikten uzak bir eğitim sisteminde Ancak işçi ve emekçi çocuklarının gerçek ve ikinci bir
* Konuyu üniversitelerde geniş katılımlı
öğrencilerden beklenen ve istenen yorumlar da “milli seçeneği daha var. O da yaşamın her alanında böylesi toplantılara konu edebilmek,
görüş”e paralel olacaktır. Bu durum kuşkusuz mevcut bir “sınıf”landırmayı kabul etmeden isyanı seçmek, * Sempozyumu, sonrasına bir şeyler bırakma
sınavlar için de geçerlidir. Ancak rapordan yansıyan ve sömürücü düzene karşı örgütlü mücadeleyi yükseltmek, hedefiyle örgütlemektir.
daha önemli olan ortaöğretiminin sonuna gelmiş devrimci mücadeleye katılmaktır.
Sayı:2007/09  9 Mart 2007 Gençlik gelecek, gelecek sosyalizm! Kızıl Bayrak  13

13-14 Nisan “GATS, AB Uyum Sürecinde Meslekler Nereye? Sempozyumu...”

Neo-liberal dönüşümlere karşı gençliğin


birleşik mücadelesi için ileri!
Tüm dünya ölçeğinde süren bir değişim dalgasının biçimde çok cılız kalmaktadır. Hatta bu sessizlik Çalışma İstanbul’un tüm alanlarına yayılarak
içinde birçok şeyin yeniden tanımlanmaya çalışıldığı tersinden sermayeyi yüreklendirmekte ve deyim sürdürülecek; hedeflenen neo-liberal dönüşümlere
bir dönemden geçiyoruz. Bu değişim elbette ki öyle yerindeyse motive etmektedir. Bu, sermayeye geniş karşı geniş gençlik kesimleri sempozyum aracılığı ile
kolayından olmuyor. Dünya bir yandan bölgesel bir manevra imkânı tanırken süregelen kural tanımaz geleceklerine sahip çıkmaya çağırılacaktır. Elbette
savaşlar ve işgallerle sarsılırken öte yandan birçok değişimler de baş döndürücü bir hızla ilerlemektedir. sempozyum sadece bir adımdır. Bu adımı etkin
ülke ekonomik krizlerle boğuşuyor. Üçüncü dünya Başta sorunun bütünsel karakterine vurgu yapmıştık. kılmak, geleceğimizin gasp edildiği bir süreçte bu
diye adlandırılan dünyanın lanetli coğrafyalarında ise Ancak bugün bir takım alanlarda ayrı ayrı yürütülen aracı bir mücadele aracına dönüştürmek bizlerin
küreselleşme açlık ve hastalık üretmeye devam ediyor. çalışmalar ise bu bütünselliğe uygun ele alınamadığı ellerindedir. Bu kapsamda sempozyumun ortak çağrı
Kapitalizm açısından hiç de yeni olmayan bu ölçüde bir mücadele kanalını, olanağını metninde aşağıdaki yönelimler çalışma biçimi olarak
gerçekler hangi paket veya isim altında sunulursa oluşturamamaktadır. belirlenmiştir:
sunulsun, biçimi şekli ne olursa olsun üreteceği şey Tüm bunları uzun zamandır söylüyoruz. Ancak * Çalışmayı dönüşümlerin yaşandığı tüm alanlara
kapitalist üretim biçiminin doğasının bir parçası tüm bunların bizim tarafımızdan tartışılıyor olması yaymak,
olacaktır. Kapitalizmin yapısal krizleri dönüşüm adı elbette ki tek başına sonuç üreten bir şey değil. * Hazırlanacak ortak afiş, bildiri, broşür gibi
verilen bu saldırı dalgası ile giderilmeye çalışılırken, Yapılması gereken bu tartışmaları en geniş bileşenle araçlarla dönüşümlerin genel kapsamını anlatmak,
kapalı kapılar ardında geleceğimiz bu dönüşümler beraber yapmak ve somut hedefler oluşturabilmektir. * Dönüşümlerin her alanda farklı yansımaları
eliyle kapitalizmin sahte tanrılarına kurban edilmek Bu yüzden Toplumcu Mimarlık-Mühendislik olduğundan, komisyonların kendi somut sorunlarıyla
istenmektedir. “Mesleksizleştirme- Öğrencileri 13–14 Nisan tarihleri arasında YTÜ’de ilgili yerel çalışmalarını yapmak,
geleceksizlikleştirme” başlığı altında gerçekleştirilecek olan “GATS, AB Uyum Sürecinde * Konuyu üniversitelerde geniş katılımlı
toplayabileceğimiz saldırıların bu gün için karşımıza Meslekler Nereye?” başlıklı sempozyumun toplantılara konu edebilmek,
çıkan en net biçiminin yetkin mühendislik tartışmaları örgütleyicisi olmuştur. Sempozyum, öncesiz ve * Sempozyumu, sonrasına bir şeyler bırakma
olduğunu birçok kez söylemiştik. sonrasız bir etkinlik olarak kurgulanmamaktadır. Bu hedefiyle örgütlemektir.
“Yetkinlik” ve “mesleki yeterlilik” tartışmaları ile sempozyumda ilk kez olarak konunun muhatapları Sempozyum bugün dönüşümlerin bu ölçüde
mühendislik ve mimarlık öğrencileri bu günden tartışacak, çözüm oluşturma iradesini ortaya yaygınlaştığı bir dönemde tek başına çağrıcısı olan
geleceği düşünmek durumunda kalacaktır. Bireysel çıkaracaktır. Örgütleyen bileşen de bu açıdan oldukça örgütlenmelerin değil gençliğin tüm kesimlerinin ortak
kurtuluş umutlarını dahi karartan bu yeni saldırı anlamlıdır ve bu örgütlenmeler ilk kez ortak bir tartışma ve çözüm platformuna dönüştürülmelidir.
dalgası ile yeni mezun mühendis-mimarların ve şu an tartışma platformunda bir araya gelmektedir. Hali Yaşanılan dönüşümlerin kapsamı sempozyumu aşarak
öğrenim görenlerin gelecek üzerine kurduğu güzel hazırda beş meslek odasının öğrenci komisyonu, TÖK gelecek sorununa sahip çıkan tüm kurumların ve
düşler temellerinden sarsılmaktadır. (Tıp Öğrencileri Komisyonu) ve Çağdaş Genç kişilerin ortaklaştığı bir mücadele döneminin
Her dönemde toplumsal muhalefetin en ön Avukatlar bu sempozyumun çağrıcısı konumundadır. başlangıç adımına dönüştürülmelidir. Bu nedenle
saflarında yer alan üniversiteli gençlik güçlerini Tüm bu örgütlenmeler sadece İstanbul çapında geleceğine sahip çıkan, mesleki dönüşümlere, işsizlik
dizginlemek üzere kurulan YÖK, bu büyük resim binlerce öğrenciyi bünyesinde barındırmaktadır. Bu saldırısına hayır diyen herkes bu sempozyumun bir
içinde oldukça önemli bir görüntüye sahiptir. YÖK, açıdan sempozyumun böylesi bileşeni bu sorun bileşeni olmalı ve sempozyumun ortaya çıkaracağı
sermayenin üniversiteler içine koyduğu bir etrafında yan yana getirmiş olması ile bile büyük bir iş sonuçların yaygınlaşması için çaba harcamalıdır.
katalizördür. Bu biçimiyle baskının başarmış olduğunu söyleyebiliriz. Toplumcu Mimarlık-Mühendislik Öğrencileri
kurumsallaştırılması ile yükümlü olan YÖK, öte
yandan kapitalizmin üniversitelerdeki tüm
yönelimlerinin dayanak noktasıdır. Bugün için bu
dönüşümlere karşı çıkmak; eşit, parasız, bilimsel,
1. Sempozyum Hazırlık Toplantısı gerçekleştirildi...
anadilde eğitim sloganında somutlaşan mücadeleyi 13-14 Nisan tarihinde Yıldız Teknik
daha güçlü ve daha fazla olanakla sürdürmek Üniversitesi’nde yapılacak olan “GATS ve AB
demektir. Elbette bu saldırının bütünlüklü bir saldırı uyum sürecinde meslekler nereye?” başlıklı
olduğu gerçeği bu kapsamda göz ardı edilmemelidir. sempozyumun ilk hazırlık toplantısı 3 Mart
Özellikle İnşaat Mühendisleri Odası’nın hazırladığı Cumartesi günü İstanbul Tabipler Odası’nda
“Yetkin İnşaat Mühendisliği Yönetmeliği”nin, tıp gerçekleştirildi.
alanında başlayan aile hekimliği gibi uygulamaların ve Bir hafta boyunca üniversitelerde duyurusu
avukatlık mesleğine dönük somut saldırıların AB ve yapılan toplantıya Mimarlar Odası Öğrenci
GATS patentli emperyalist politikalar merkezli olması Komisyonu, Çevre Mühendisleri Odası Öğrenci
birleşiklik vurgusunu daha da önemli kılmaktadır. Komisyonu, Makine Mühendisleri Odası Öğrenci
Kapitalizm, bu şekliyle gençliğin gelecek Komisyonu, Elektrik Mühendisleri Odası Öğrenci
özlemine yanıtsız kalmakta ve bu özlemi karşılayacak Komisyonu, Tıp Öğrencileri Komisyonu, İvme
sonuçlar oluşturamamaktadır. Yeni bir oyun sahneye Dergisi, Toplumcu Mühendislik ve Mimarlık karşıya olduğu ve daha geniş bir öğrenci kitlesine
konmaktadır. Bir yandan eğitim süreci kendi içinde Öğrencileri ve farklı bölümlerden öğrenciler ulaşabilmek yönlü bir çalışma yapılması gerektiği
sistem için yeniden tanımlanırken, buna paralel olarak katıldı. vurgulandı. Meslek ve alanlardaki dönüşümlerin
meslek tanımlamaları da değiştirilmektedir. Saldırı Toplantının başlangıcında sempozyumun ilk her alanda farklı yansımalarının olması sebebiyle,
bütünlüklü ve çok boyutlu bir kapsama sahip olmasına çağrıcısı olan Mimarlar Odası Öğrenci çalışmayı yüretenlerin kendi somut sorunlarıyla
karşın, karşımıza somutta unvansız diplomalar, stajlar, Komisyonundan bir arkadaşımız sempozyum ilgili yerel çalışmalarını yapmasının doğru olacağı
kurullar, sınavlar, yeterlilik belgesi, zorunlu çıraklık fikrinin nasıl oluştuğu ve bu zamana kadar neler belirtildi. Sempozyum çalışmasının sadece iki gün
olarak çıkmaktadır. Bunun ötesinde sonuç olarak yapıldığı üzerine bir bilgilendirme yaptı. Başka bir ile sınırlı kalmaması, sonrasına da bir mücadele
karşılaşacağımız işsizlik ve kölelik koşullarında arkadaşımız son zamanlarda çıkarılan yasalar ve perspektifi bırakması gerektiğinin altı çizildi.
çalışma şartları da, gençliğin kafasında uzun yıllar uluslararası anlaşmalar ışığında yapılan Toplantı sonucunda akademisyenlerin,
boyunca oluşturulan rüyaları bölen gerçekler olacaktır. değişikliklerin tüm meslek alanlarında yansımasını kurumların sempozyumun destekleyicisi olmaları
Bugünün gençlik mücadelesinin en temel bulduğu ve sorunun çok yönlü olduğu üzerine için bir deklarasyon metni hazırlanmasına karar
gündemlerinden birini oluşturan “gelecek(sizlik) konuştu. verildi. Sempozyum hazırlık toplantılarının ikincisi
sorunu” belki de en az tartışılan sorunların başında Toplantı boyunca yapılan tartışmalar sonucunda 12 Mart tarihinde yapılacak.
gelmektedir. Buna karşı ortaya konulan tepki de aynı gençliğin büyük bir geleceksizlik sorunu ile karşı Toplumcu Mühendislik - Mimarlık Öğrencileri
14  Kızıl Bayrak Kadın olmadan devrim olmaz! Sayı:2007/09  9 Mart 2007

İşçi sınıfının kurtuluşunun kadınların da kurtuluşu olduğunu gören, bunun için


çarpan bir yürek…

Sylvia Pankhurst
Sylvia Pankhurst 5 Mayıs 1882 yılında hakkını savundu. Ona göre kadınların haklarını görme yeteneğine de sahipti 1914’te birinci paylaşım
İngiltere’de doğdu. Pankhurst ailesinin adı, kadınların kazanmaları bir sınıf sorunuydu ve işçi hareketi savaşı başladığında, sosyal demokrat hareket ve orta
oy hakkı kazanma mücadelesiyle eş anlamlıydı, ama içinde ele alınmalıydı. Yaşadığı dönemde sosyalist sınıf feminist hareketi savaş savunuculuğu yaparken, o
Sylvia Pankhurst’un yaklaşımını, annesi Emmeline ve tabanla bağ kuran çok az feministten biriydi, ırkçılığa savaş karşıtı net tavrıyla öne çıktı.
kız kardeşi Christabel’den ayıran şey, sınıfsal ve emperyalizme tavrını koyarak kısıtlı oy hakkı için Pankhurst aynı zamanda kararlı bir anti-
sorunlardı. Bu, yaklaşık yirmi yıllık bir mücadelenin mücadele eden başta annesi olmak üzere diğer emperyalistti. Hindistan başta olmak üzere anti-
ardından, 1920’lerde, Emmeline’in Muhafazakâr kadınlardan yollarını ayırmıştı. sömürge mücadeleler konusunda o dönemde solda bile
Parlamento üyesi olarak kalması, Sylvia’nın ise Sylvia’yı çağdaşlarından ayıran en önemli şey, görülmeyen bir uyanıklığa sahipti. 1920’lerin başında
İngiltere Komünist Partisi’nin kurucu üyesi olmasıyla sağduyusu ve öngörü yeteneğidir. Kadınların Sosyal Britanya solunun faşizm tehlikesini gören az sayıda
sonuçlandı. ve Politik Birliği (WSPU) faaliyetlerine katılırken, insandan biri olmuştur.
İngiliz kadın hareketinin öncülerindendir. örgütün işçi hareketine karşı tutumunu eleştirerek, O kadın sorununda sosyalist bir bakışa sahip
Yaşadığı zamanın en militan kadınlarındandır. sosyalist feminist dünya görüşünü oluşturmaya olarak işçi hareketiyle bağ kuran devrimci bir
Eylemlerde hep en öndedir, lüks mağazaların başlamıştır. kadındır. 1917 Ekim Devrimi’ne ve Üçüncü
vitrinlerine taşlar atan, Lordlar kamarasını basan ilk Onun sosyalist feminist dünya görüşü sadece Enternasyonale destek vermiştir. Ayrıca sosyalizm,
kadınlardandır. feministlere yönelik bir eleştiri içermiyordu. Aynı kadın sorunu ve ırkçılığa karşı haftalık bir gazetenin
Sylvia Pankhurst annesinden aldığı kadın hakları zamanda işçi sınıfı içinde, dönemin sendika editörlüğünü yapan ve yöneten ilk kadındır ve bir
mücadelesini aşarak sınıf eksenli bir mücadeleyi hareketinin ve işçi partilerinin cinsiyetçi siyah gazeteciyi ilk işe alandır. 27 Eylül 1960 yılında
benimsedi. Eşitlikçi feministlerin kısıtlı oy hakkı bakışaçılarıyla da mücadele etti. ölene kadar mücadelesini sürdürdü.
talebiyle yetinmedi; tüm kadınlara ve erkeklere oy Pankhurst kritik dönemlerde kritik noktaları Küçükçekmece Emekçi Kadın Komisyonu

Her alanda eşitlik için


mücadele! Yurtdışında 8 Mart etkinlikleri...
Basel BİR-KAR’dan 8 Mart Programımızı üç başlık altında sunduk.

etkinliği
Biz kadınlar yaşamın her alanında eziliyor, Konuşma, sinevizyon ve müzikten oluşan
horlanıyor, ikinci sınıf insan muamelesi görüyoruz. etkinliğimizin başarılı geçmesinde en büyük
Evde, işyerlerimizde, sokakta, kısacası her yerde. Bu yıl nispeten erken bir tarihte gündemimize paylardan biri sunuculuğu yapan kadın
Ben 17 yıllık bir işçiyim. Tekstil, deri, metal, birçok aldığımız 8 Mart çalışmasına hazırladığımız afiş, yoldaşımızın gösterdiği enerji oldu.
işkolunda çalıştım. Sizlerle tüm bu süre boyunca el ilanı ve bildirilerle başladık. Farklı olarak bu yıl Programımızın sunumunu kısa tutmaya ve
karşı karşıya kaldığım sömürüyü, ayrımcılığı fiyatını sembolik tuttuğumuz ve sadece dinamik olmasına özel bir önem gösterdik. Bu
paylaşmak istiyorum. çalışmanın aracı olarak düşündüğümüz 100 adet durum kitlenin etkinliği daha rahat izlemesine
Çalıştığım bir yerde küçücük bir hatadan kaynaklı bilet de kullandık. Afiş çalışmasını sınırlı neden oldu. Gerek sinevizyon gösterimi gerekse
ağza alınmayacak küfürlerle işten kovulan kadın tutmakla birlikte bildiri ve el ilanlarını yaygın de kitleye yönelik konuşmalar ve ana metin
arkadaşlarımız oldu. Veya sırf kadın olduğumuz için biçimde dağıttık. Etkinliğimize 70 civarında bir birbirini tamamladı. Yerel bir sanatçı dostumuzun
aynı işi yaptığımız, aynı üretimi çıkarttığımız erkek katılım gerçekleşti. sunduğu müzik dinletisi etkinliğe ayrı bir coşku
arkadaşlarımızdan daha az ücret aldık. Etkinliğimizin programı sinevizyon, kadınlar kattı.
Sözde doğum yapmak, anne olmak kutsal bir şeydir korosu, şiir ve günün önemine ilişkin konuşmadan BİR-KAR/Lozan
bizim toplumumuzda. Oysa işyerlerinde işten oluşuyordu. Duvara dia olarak Rosa ve Clara’nın
çıkartılma nedenidir bu. Düşünebiliyor musunuz, yanı sıra mücadelede şehit düşen Türkiyeli kadın Essen’de 8 Mart etkinliği
kimi işyerlerinde 2-3 yıl doğum yapmayacağınıza devrimcilerin resimlerini yansıttık.
Essen BİR-KAR taraftarları olarak “Eşitlik ve
dair sözleşme bile imzalattırıyorlar. Patronlar iki Etkinliğimizi 4 Mart’ta kadın ve erkek
özgürlük için yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi
insan arasındaki bu özel meseleye bile el atıyorlar. devrimcilerin anısına yapılan saygı duruşuyla
Kadınlar Günü” şiarıyla 4 Mart günü bir etkinlik
Bu kadar pervasızlar. Kadın olduğumuz için bizi başlattık. Şiir programının ardından BDSP’nin
düzenledik.
daha kolay ezebileceklerini sanıyorlar. Eziyorlar da! hazırladığı sinevizyon beğeniyle izlendi. Bunu bir
Etkinliğe hazırlık çerçevesinde kadın
İşyerlerinde tüm bu yaşananların yanında evde bayan arkadaşın konunun tarihsel ve güncel
sorununun emekçilere taşınması için bir ay
de köleliğimiz devam ediyor. Aile içindeki önemini anlatan konuşması izledi. Sorunu çeşitli
boyunca çalışma yürüttük. Kitleye yönelik
durumumuz da çok farklı değil. Ev işi yaparız, yanlarıyla ele alan arkadaş konuşmasını
çalışmalarda, hazırladığımiz afiş ve el ilanlarımızı
çocuk bakarız, evin tüm yükü omuzlarımızdadır. örgütlenme ve mücadele etme çağrısıyla bitirdi.
kullandık.
Ama bu hiç görülmez. Kadın arkadaşların hazırladığı koro ilgiyle
Etkinliğimiz bir kadın yoldaşımızın hazırladığı
Kadın ve erkek eşitsizliği burada da vardır. Evli dinlendi.
yaklaşık 2 saat süren kapsamlı semineriyle
olan arkadaşlarımızdan görebiliriz bunu rahatlıkla. Asgari bir başarıyla yapılan ve katılımcılarda
başladı. Seminer olumlu bir etki yarattı.
Aynı işyerinde çalışan evli bir çifti düşünelim. Eve beğeni toplayan etkinliğimiz bazı yanlarıyla bize
Program Erdoğan Egemenoğlu’nun okuduğu
gittiklerinde kadın yemek, bulaşık, mutfak didinip çıkarmamız gereken dersler de bıraktı.
Nazım Hikmet’in şiirleriyle devam etti. Kadın
dururken, erkek yan gelip yatarak televizyon Bir-Kar/Basel yoldaşlarımızın hazırladığı bir skeç ve kadın
izlemekten başka bir şey yapmaz. Ama bunun sorununun evrimini anlatan bir sinevizyon
sorumlusu erkekler de değil. Bunun sorumlusu gösterisi programın akışı içinde yeraldı. Gecemiz,
sistem. Bizi geleneklerle, göreneklerle ev işlerinin Lozan’da 8 Mart etkinliği bizleri desteklemek amacıyla etkinliğe katılan
kölesi yapan, fabrikalarda kanımızı emip, Bu yıl ikincisini düzenlediğimiz 8 Mart Dünya yakın dostlarımızın sunduğu marş ve halk
emeğimizi sömüren kapitalist sistemden başkası Emekçi Kadınlar Günü etkinliğini 4 Mart günü türküleriyle son buldu.
değil. gerçekleştirdik. Etkinliğe 60 kişi katıldı. Programın hem
Ben tüm emekçi kadınları bu sömürüye, Coşkulu ve canlı geçen etkinliğin ön çalışması politik hem de sanatsal ve kültürel yanı
ayrımcılığa, eşitsizliğe karşı elele mücadeleye sınırlı oldu. İki haftaya dayalı nispeten sınırlı bir katılımcılar tarafından ilgi gördü, beğeniyle
çağırıyorum. propoganda faaliyeti sonucunda etkinliğe 60 kişi izlendi.
Tuzla’ dan bir kadın işçi katıldı. BİR-KAR/Essen
Sayı:2007/09  9 Mart 2007 Sermaye düzeninde kadın... Kızıl Bayrak  15

8 Mart güncesinde HEY Tekstil’in patroniçesinden ev eksenli çalışan kadınlara “müjde”!..

“Artık korkmayın, sizi resmen,


doya doya sömüreceğiz!..”
Hey Tekstil’in patroniçesi ve Türkiye Giyim yakından ilgilendiriyor. hale getiriliyor.
Sanayicileri Derneği (TGSD) Başkanı Aynur Bektaş’ı 1 Mart 2007 tarihinde kabul edilen 5588 sayılı Sermaye devleti bu sömürü çarkına yıllardır zaten
kamuoyu, özelde ise tekstil işçileri yakından tanıyor. Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik göz yumuyordu. Şimdi ise yasal hale getirmekle
Bu asalak, 2005’in sonlarına doğru “battık, batıyoruz” Yapılmasına Dair Kanun’a göre örgü, dantel, nakış, kalmıyor, birçok sektörü de buna dahil ediyor.
vb. yaygaraları eşliğinde hükümete veryansın pul, boncuk payet gibi hazır giyim için önemli olan el Patronların fabrikalardaki üretimlerini küçük sanayi
edenlerden birisiydi. Hükümetten kopardıkları bazı işleri ev kadınları tarafından esnaf muafiyetinden sitelerinde bölüştürerek ucuz-kuralsız iş yapmasının
avantajların ve vergi indirimlerinin ardından “Herkes faydalanılarak yapılabilecektir. TBMM’den geçerek ardından, ev eksenli çalışmalara daha da çok ağırlık
sektörün biteceğini söyledi, ama biz çılgın yasalaşan ilgili madde sonucunda evde çalışan vereceklerinden kimsenin kuşkusu olmasın
tekstilciler üretimde patlamalar yaratarak herkesi binlerce insanın el emeği (özellikle evde oturan Böylece Aynur Bektaş gibi aşağılık patronların
şaşırttık” diyen de yine bu asalaktı. kadınlar) yasal düzenleme altına alınacak. Peki bu gayesi daha iyi anlaşılıyor. Patronları “gelin, yatırım
Bu “çılgın” asalak, fabrikalarda iliklerine dek yasal düzenleme ev eksenli çalışan kadınlar için ne çok ucuz” diyerek Anadolu’ya çağıran, “Giyim
sömürdükleri işçiler yetmemiş, şimdi de ev eksenli ifade ediyor? Sanayicilerinden ‘Anadolu’ya yatırım göçü başlatalım’
çalışan kadınlara yeni “müjdeler” veriyor. TGSD Patronların iştahını her geçen gün daha da seferberliği” ilan eden Bektaş gibilerinin uygulamaları
Yönetim Kurulu Başkanı Aynur Bektaş’ın iki yıldan kabartan ev eksenli çalışan kadınlar yıllardır zaten altında işçi sınıfını azgın çarklar, keyfi, kuralsız bir
beri yasalaşması için yoğun çaba harcadığı ve hazır sömürülüyordu. İstanbul şahsında neredeyse bütün sömürü bekliyor.
giyim firmaları için el işlerinin vergiden muaf bir illere yayılan ve daha çok emekçi kadınların Kendisi de bir kadın olan Aynur Bektaş’ın ve
şekilde ev kadınları tarafından yapılmasını mümkün çaresizlikten kabul ettiği ev eksenli işlerde patronlar diğer patronların bu saldırılarının ardı-arkası
kılan kanuni değişiklik, TBMM’de kabul edilerek bir taşla kuş katliamı yapıyorlar. Son yıllarda daha da kesilmeyecektir. 8 Mart’ın güncesinde yasal hale
düzenlendi. Günlük basında (Milliyet, 6 Mart) çok büyüyen ev eksenli işlerde böylece patronlar az getirilen bu azgın saldırılara karşı başta ev eksenli
“Evinde iş yapan kadınlara müjde” başlığıyla yer alan bir para karşılığında hem sigortadan, hem de çalışan emekçi kadınlar olmak üzere, tekstil işçilerinin
habere göre bu yasa sadece hazır giyimi değil, gıda, yemekten ve yol masrafından kurtulmuş oluyorlar. İşte örgütlü, militan sınıf mücadelesini yükseltmek dışında
tekstil, deri, turizm ve özellikle halıcılık sektörünü bu keyfi kaçak olarak döndürülen sömürü çarkı yasal başka bir yol yoktur.

Sermayenin uşakları atıp tutmakta sınır tanımıyor...


Tayyip şiddete karşıymış!
“Şengül’ün katili ücretli
kölelik düzeni!”
6 Mart gecesi haberlerini izlerken Başbakan söylüyor!
R. Tayyip Erdoğan’ın meclis kürsüsünde Bu hükümet gidip yerine yenisi gelse de,
yaptığı bir konuşma dikkatimi çekti. 8 Mart yeni gelen yönetimin hepsi de şiddete karşı
gündemi üzerinden kadına yönelik şiddetle olduğunu iddia etse mevcut tablo
ilgili konuşan Başbakan “dünyamızda şiddetin değişmeyecektir. Şiddet bu sistemin iliklerine
yeri yoktur” sözleriyle, kim uygularsa kadar işlemiştir. Ki zaten zar zor ayakta
uygulasın şiddete “şiddetle karşı çıktı”. tutabildikleri iktidarları tamamen baskı, zor,
Her zamanki gibi bir desteksiz atış daha. kan ve gözyaşı üzerine kuruludur. Azınlığın
Patronlara uşaklık yapan başbakan sanki çoğunluğun üzerine tahakküm kurduğu hangi
emekçi kadınların dizginsiz sömürü iktidar biçiminde baskı ve zulüm yoktur ki. 80
koşullarında her türlü sosyal güvenceden küsur yıllık TC tarihinde sayısız katliam vardır.
yoksun, düşük ücretlerle çalıştırıldığını Mustafa Suphiler’in, 1938 Dersim katliamının,
bilmiyor! Daha geçen yıl 5 tekstil işçisi kadın Çorum, Maraş, Sivas, Gazi’nin, cezaevi Bursa’da ücretli öğretmen olarak çalışan Şengül
Bursa’da bir fabrikada çıkan yangın sonucu katliamlarının, bin operasyonların faili, bugün Özkan’ın intihar ederek yaşamına son vermesi, ücretli ve
sermaye tarafından katledilmişti. Bu yıl ise Tayyip’in başbakanı olduğu sermaye devletidir. sözleşmeli öğretmenler tarafından protesto edildi.
Urfa’nın Ceylanpınarı ilçesinde çoğu kadın 9 Aslında başbakanın sözlerinin arkasındaki Sözleşmeli öğretmenler 3 Mart günü Osmangazi Metro
işçi devlet tarafından katledildi. Başbakan her korkuyu görmek gerekir. Şiddete karşı çıkarken İstasyonu’ndan İl Milli Eğitim Müdürlüğü önüne kadar
yıl onlarca kadının töre cinayetlerine kurban aslında toplumun bir bütün olarak, özelde ise yürüdüler. Burada yapılan açıklamada şunlar söylendi:
gittiğini, devrimci kurum çalışanlarının polis işçi sınıfının devrimci şiddetinden duyulan “Biz işsiz ve güvencesiz çalışan ücretli sözleşmeli ve
tarafından kaçırılarak tecavüze ve işkenceye derin kaygı göz önüne alınmalıdır. Ki bu dershane öğretmenleri olarak Şengül arkadaşımızın
uğradığını bilmiyor! Kürt kadınlarının uğradığı açıklamayı 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar yaşadıklarının ve intiharının kader olmadığını biliyoruz.
baskı ve işkenceyi bilmiyor! Günü vesilesiyle yapmış olması işçi sınıfının Ücretli ve sözleşmeli öğretmenlerin her an işten atılmak
Örnekleri daha da çoğaltılabilecek bu devrimci şahlanışından korktuklarının en açık ve işsiz kalmak korkusu kader değil olamaz. Bunlar
aşağılık icraatların sahibi ve uygulayıcısı olan örneğidir. devletin yıllardır eğitim, sağlık ve diğer çalışan tüm
bir devletin Başbakanı olarak Tayyip şiddete Lakin korkunun ecele faydası yoktur. emekçilerin mevcut kazanılmış haklarını gaspetmeye
karşıymış! Geçen yılın Mart ayında Burjuvazinin korkusu boşuna değil. Sermayenin yönelik yaptığı amaçlı saldırılardır.”
Diyarbakır’da gerilla cenazelerini baskı ve zorla emekçi kitleleri ilelebet kontrol Saldırılara karşı ortak örgütlenmesi gerektiği
sahiplenenlerin üzerine “kadın çocuk demeden altında tutabilmesi imkansızdır. Fabrikalarda, vurgulandı. KPPS sınavının kaldırılması, iş güvencesi,
gidilecek” diyen Başbakan bugün şiddete karşı okullarda, tarlalarda alınteri ile dünyayı sigortalarının tam yatırılması ve eşit işe eşit ücretin talep
çıkıyor! değiştirenler gün gelecek bu devranı da edildiği eylem ‘İşsiz ve Güvencesiz Eğitim İşçileri
Ki bu saydıklarımız devede kulak değiştireceklerdir. Örgütlenme Girişimi’ tarafından gerçekleştirildi.
kalmaktadır. Siz bu listeye bir de ABD’nin İşte o zaman o büyük günün görkeminde Yaklaşık 60 kişinin katıldığı eylemde “Şengül’ün
Ortadoğu planları çerçevesindeki Türkiye’deki silah sesleri ile halaya durduğumuzda katili ücretli kölelik düzeni!”, “Eşit işe eşit ücret
işbirlikçilerin icraatlarını ekleyin. İncirlik başta burjuvalar ve onların temsilcilerinin kellelerini istiyoruz!” sloganları atıldı. “Şengül öğretmenin intiharı
olmak üzere ülkedeki üs ve limanlar Irak’a silahlarımızın süngülerinde parçalayacağız. Kan kader değil, işsizlik ve güvencesiz çalışma koşullarıdır!”
saldırı çerçevesinde ABD’nin hizmetine açıldı. denizinin ufkundan kızıl gün doğarken silah pankartının açıldığı eyleme Eğitim-Sen de katılarak
Bugün Irak’ta ölen insanların sayısı 650 bin. sesleri ile selamlayacağız güneşin ilk ışıklarını. destek verdi.
Ama Tayyip utanmadan şiddete karşı olduğunu Ankara’dan bir Kızıl Bayrak okuru Kızıl Bayrak/Bursa
16  Kızıl Bayrak  Sayı:2007/09  9 Mart 2007

Kadınlar emperyalizme, şovenizme, sömürüye ve ezilmeye kar


Kadınlar emperyalizme, şovenizme, söm

Sınıfsal, cinsel ve ulusal baskıya


emekç
birleşik devrim

İstanbul alan İstanbul yürüyüş Adana


İstanbul’da hazırlığı günlerdir sürdürülen Dünya mücadeleye!” yazılı ortak pankart taşındı. Saat 12:00’yi kardeşliği!” yazılı dövizler taşıyan HKM’liler ayrıca
Emekçi Kadınlar Günü mitingi 4 Mart günü Kadıköy’de geçe Kadıköy İskele Meydanı’na doğru yürüyüş başladı. Betül Altıntaş, Rosa Luxemburg ve daha birçok kadın
gerçekleşti. Olumsuz hava koşullarına rağmen alanı devrimcinin fotoğraflarının olduğu dövizler taşıdılar.
dolduran binlerce kişi, emekçi kadınlar gününü gür ve “Cinsel, ulusal, sınıfsal sömürüye hayır!” HKM’nin ardından KESK’li Kadınlar “Yaşasın 8
coşkulu atılan sloganlarla, omuz omuza çekilen Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü” şiarlı pankartlarıyla
halaylarla karşıladı. 3 bine yakın kişinin katıldığı Ortak pankartın arkasında rengarenk harflerle yürüdüler. Mitinge kadın-erkek birarada katılan KESK
mitingte öne çıkan vurgu “birleşik mücadele” oldu. yazılmış “Şiddete, yoksulluğa, yozlaşmaya karşı kadınlar korteji yaklaşık 50 kişiydi. Kortejde “Kurtuluş yok tek
Kitle sabah saat 10:00’dan itibaren Carefourre mücadeleye!” yazılı Halk Kültür Merkezleri’nden başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!” sloganı sıklıkla
Natilius’ta toplanmaya başladı. Saat 10.30 civarı yolun Kadınlar imzalı pankartlarıyla Halk Kültür Merkezleri atıldı.
kesilmesiyle beraber kortejler dizilmeye başladı. Kortejin yer aldı. KESK’in ardından “Cinsel, ulusal, sınıfsal sömürüye
en önünde “Kadınlar emperyalist saldırganlığa, “Emekçi kadınlar örgütlü mücadeleye!”, “Kahrolsun hayır!” yazılı pankartıyla Odak yer aldı. Odak kortejinde
ezilmeye, sömürüye ve şovenizme karşı birleşik emperyalizm, yaşasın mücadelemiz!”, “Yaşasın halkların ayrıca “İşte, sokakta, evde cinsel tacize son!”, “Her gün

Ankara’da kitlesel ve coşkulu miting...


“Cinsel, ulusal, sınıfsal sömürüye son!”
Ankara’da 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü “Yaşasın halkların kardeşliği!”, “Yaşasın devrimci program başladı.
tarihsel ve sınıfsal özüne uygun bir şekilde 4 Mart günü dayanışma!”, “Kadın-erkek elele mücadeleye!” Yapılan açılış konuşmasının ardından şair Zerrin
yapılan fiili-meşru mitingle kutlandı. BDSP, DHP, ESP, sloganları sıklıkla atıldı. En önde “Kadınlar, Taşpınar şiirleri ve konuşması ile kürsüde yer aldı.
HÖC, Alınteri, Kaldıraç, AKA-DER, ODAK, SGD, emperyalizme, şovenizme, sömürüye ve ezilmeye karşı Taşpınar, sorunun bir sistem sorunu olduğunu ve
ÇHD Ankara Şubesi ve Partizan’ın örgütlediği mitinge birleşik mücadeleye!” şiarlı ortak pankart açıldı. mücadelenin sistemi hedeflemesi gerektiğini vurguladı.
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğrenci Derneği Mithatpaşa güzergahı üzerinden yaklaşık yarım saat Ardından Mamak İşçi Kültür Evleri Tiyatro Topluluğu
ve Umut Kültür Derneği de pankartlarıyla katılarak süren yürüyüşün ardından coşkulu bir şekilde miting direnişi anlatan sokak oyunu ile sahnede yerini aldı.
destek sundular. alanına girdi. Kitlenin ilgi ile izlediği oyunun sonrasında emekçi
Kitle, toplanma yeri olan Sakarya Caddesi’nde saat Yürüyüş kolunda “Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi kadınlar kürsüye çıktılar. İlk olarak bir ana Kürtçe
13:00’te biraraya geldi. Kortejlerin oluşturulmasının Kadınlar Günü! Emekçi kadınlar sömürüye, baskıya, konuşma gerçekleştirdi. Ardından başka bir emekçi
ardından Sakarya Caddesi’nden sloganlarla başlayan eşitsizliğe karşı mücadeleye!/BDSP”, “Kadınlar, kadın Zazaca, kendi dillerinde kadınların yaşadığı
yürüyüş Tuna Sokak’tan devam etti. Mithatpaşa emperyalizme, ırkçılığa, sömürüye karşı sorunları anlattı. Devamında TAYAD’lı bir ana kitleyi
Caddesi’nin trafiğe kapatılmasının ardından Abdi İpekçi birleşelim!/HÖC’lü Kadınlar”, “Tecrite karşı direnişte selamlayarak hapishanelerde direnen kadının
Parkı’nda sona erdi. Burada bir miting gerçekleştirildi. ölümsüzleştiler!/HÖC’lü Kadınlar”, “Kadınlar, şiddete, mücadeledeki yerini anlattı.
Kolluk güçlerinin eylemi sınırlandırma ve yürüyüşü şovenizme, yoksulluğa karşı özgürlük istiyor!/ESP”, “8 Emekçi kadınların gerçekleştirdiği konuşmaların
engelleme çabaları sergilenen kararlılıkla boşa Mart kızıldır, kadındır!/DHP”, “Evde, okulda, işte çifte ardından İdilcan Müzik Topluluğu sahnedeki yerini aldı.
düşürüldü. sömürüye son!/HFÖD”, “Kadınsın, işçisin dünyayı Kitlesel ve coşkulu halayların ardından miting sona erdi.
Yürüyüşün başladığı Sakarya Caddesi’nde “Yaşasın 8 istemelisin!/AKA-DER”, “Emeğin özgürlüğün için Tarihsel ve sınıfsal özüne uygun ve güçlü bir
Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü!”, “8 Mart kızıldır dövüş!/Alınteri”, “Ulusal, cinsel, sınıfsal sömürüye devrimci içeriğe sahip olarak gerçekleştirilen mitinge
kızıl kalacak!”, “Vardık, varız, varolacağız!”, “Cinsel, son!/Umut Kültür Derneği”, Kaldıraç ve ODAK 400 kişi katıldı. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü
ulusal, sınıfsal sömürüye son!”, “Şan olsun 8 Mart’ı pankartları açıldı. disiplini, coşkusu ve kararlılığıyla birlikte bir kez daha
yaratanlara!”, “Kadına yönelik şiddete son!”, “Kurtuluş Miting alanı olan Abdi İpekçi Parkı’nda oluşturulan devrimciler tarafından güçlü bir şekilde sahiplenildi.
yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz!”, kürsünün etrafında tüm kortejlerin yerleşmesiyle Kızıl Bayrak/Ankara
CMYK
Sayı:2007/09  9 Mart 2007  Kızıl Bayrak  17

rşı alanlardaydı!
mürüye ve ezilmeye karşı alanlardaydı!

a ve sömürüye karşı kadın-erkek


çilerin
mci mücadelesi!

Ankara alan Ankara yürüyüş Bursa


8 Mart, her gün kavga!”, “Kadın olmadan devrim olmaz, gelecek!” pankartını açtılar. seninleyiz!”, “Hepimiz Lübnanlı, Filistinli, Iraklı
devrim olmadan kadın kurtulmaz” dövizleri taşıdı. kadınlarız!”, “Hepimiz Çerkeziz, Kürdüz, Lazız,
EHP’li kadınlar “Kurtuluşun yolu birleşik kadın “Kadının kurtuluşu devrimde, sosyalizmde!” Ermeniyiz!”, “Kadınız, özgürlüğümüzü istiyoruz!” yazılı
örgütü!” yazılı pankartlarıyla mitinge katıldılar. “Erkek dövizlerin açıldığı EKD ve Üniversiteli-Liseli Genç
vuruyor, devlet koruyor!”, “Yaşasın sosyalist feminist Emekçi Kadınlar Derneği mitinge birden çok Kadınlar kortejlerinde, “Gelsin baba, gelsin devlet,
mücadele!” yazılı dövizler açan EHP’li kadınlar, döviz pankartla katılan gruplardan biriydi. Önde “Yaşasın gelsin cop, inadına isyan, inadına özgürlük!”, “Yaşasın
şiarlarını ayrıca slogan olarak da attılar. Dünya Emekçi Kadınlar Günü” yazılı pankart taşıyan Dünya Emekçi Kadınlar günü!”, “Cinsel, ulusal, sınıfsal
Hemen ardından “Anasın, işçisin dünyayı EKD, ayrıca iplerle çekilen şiddeti öne çıkartan bir sömürüye son!” sloganları atıldı.
istemelisin!” şiarlı pankartıyla AKA-Der ve “Kadınsın, pankart ve “Kadına yönelik şiddete, yoksulluğa, Partizan mitinge, “Kadın-erkek elele, demokratik
işçisin dünyayı istemelisin!” şiarlı pankartıyla Kaldıraç şovenizme, yozlaşmaya karşı mücadeleyi yükseltelim!” devrime!” ve “Emperyalist saldırganlığa, cinsel, ulusal,
yürüdü. Peşi sıra Devrimci Parti Mücadelesinde yazılı pankart daha açtı. ESP ise “Kadının kurtuluşu sınıfsal sömürüye ve ezilmeye karşı kadınlar
Devrimci Komünistler “Özgürlük savaşan işçilerle devrimde, sosyalizmde!” yazılı pankart açtı. “Rakel Dink mücadeleye!” yazılı pankartlarıyla katıldılar. Kızıl

Adana’da coşkulu 8 Mart mitingi...


“Kadın erkek elele, mücadeleye!”
Adana’da 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar kadınların mücadele ön saflarda yeralması gerektiği
Günü’nü tarihsel anlamına ve devrimci içeriğine ifade edildi. Kürt ulusuna yönelik imha ve inkar
uygun kutlamak için biraraya gelen devrimci, ilerici politikalarının en ağır bedelini Kürt kadınlarının
güçler 4 Mart günü saat 12:30’da İnönü Parkı’nda ödediği söylendi. Emperyalist saldırganlığa ve
toplanarak Uğur Mumcu Meydanı’na yürüdü. kapitalist sömürüye karşı mücadele çağrısı yapıldı.
Kortejlerin oluşturulmasıyla başlayan yürüyüş Toplumsal yaşamın her alanında eşitsizliğe, baskıya,
coşkulu bir atmosferde, Atatürk Caddesi’nin bir ezilmeye, ayrımcılığa, şiddete, tacize ve sömürüye
kısmının trafiğe kapatılmasıyla devam etti. En önde maruz kalan emekçi kadınların açlığın, sefaletin,
“Cinsel, ulusal, sınıfsal sömürüye karşı kadın işsizliğin bedelini iki kat daha ağır ödedikleri
dayanışması! Faşizme karşı halkların kardeşliği!” vurgulandı.
pankartı taşındı. Ortak pankartın arkasında sırasıyla Kürsüden TAYAD’lı Aileler adına da bir konuşma
Alınteri, DPG, BDSP, ÇHKM, DHP, EKD, ÜGK- yapıldı.
LGK, ESP, HÖC’lü Kadınlar, Mücadele Birliği Eğitim-Sen Sakarya Şubesi’ne yapılan saldırı
Platformu, Partizan ve ÇÜÖDER-G yerini aldı. yapılan konuşmalarda kınandı. Saldırı “Faşizme karşı
Yürüyüş boyunca “Cinsel, ulusal, sınıfsal selamlandı. Program devrim ve sosyalizm omuz omuza!” sloganıyla yanıtlandı. Programın
sömürüye son!”, “Kadının kurtuluşu devrimde, mücadelesinde şehit düşenler anısına yapılan saygı devamında Nazım Hikmet’in Tanya şiiri okundu.
sosyalizmde!”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep duruşuyla başladı. Daha sonra mitingi örgütleyenler Denize Ezgi Müzik Grubu’nun seslendirdiği
beraber ya hiçbirimiz!”, “Yaşasın 8 Mart adına hazırlanan ortak metin okundu. Açıklamada 8 marşlarve türkülerle sona eren mitinge 400 kişi
mücadelemiz!”, “Şan olsun 8 Mart’ı yaratanlara!”, Mart’ın tarihçesi anlatıldı. Emperyalist savaşlarda en katıldı.
“Kadın erkek elele, mücadeleye!” sloganları coşkuyla çok yıkıma kadınların uğradığı ifade edildi. Komünistler eyleme, “Kadının kurtuluşu
haykırıldı. Filistin’de, Afganistan’da, Irak’ta, Lübnan’da işgal sosyalizmde!/BDSP” imzalı pankartla katıldı.
Miting alanında yerini alan kortejler tek tek askerlerinin taciz ve tecavüzüne maruz kalan Kızıl Bayrak/Adana

CMYK
18  Kızıl Bayrak Kadınlar emperyalizme, şovenizme, sömürüye ve ezilmeye karşı alanlardaydı! Sayı:2007/09  9 Mart 2007

bayraklarla yürüyen Partizan kortejinde, eylem açtı. Çok sayıda döviz taşıyan, yöresel giysileriyle okudu.
boyunca “8 Mart kızıldır, kızıl kalacak!”, “Kadın mitinge katılmış kadınların da olduğu DKH kortejinde Kürsüden devrimci marşlarını seslendiren Grup
erkek elele, demokratik devrime” sloganları atıldı. ayrıca davul ve tef çalındı. Dövizlerin bazılarında Yorum yaptığı konuşma ile kadın-erkek elele
Partizan alana Çav Bella’yı söyleyerek girdi. “Küresel ısınma kapitalizmin eseridir!”, “8 Mart mücadele etmenin önemini vurguladı. Tecride karşı
kızıldır, kadındır!”, “Cinsel, ulusal, sınıfsal sömürüye mücadelenin bu noktada örnek oluşturduğunu ifade
“Kadınlar partiye, devrime, sosyalizme!” son!” yazılıydı. etti.
PDD ve Devrimci Hareket yalnızca imzalarının
Komünistler eyleme, “Kapitalizm, çifte sömürü ve yazılı olduğu pankartlarla, Pir Sultan Abdal Marmara “Reformistlerin ve feministlerin 8 Mart’ın
baskı demektir! Özgürlük ve eşitlik için Şubeleri çeşitli dövizlerle katıldılar. Kortejin en içini boşaltmasına izin vermeyeceğiz!”
mücadeleye!/BDSP” imzalı pankartla katıldılar. Kızıl sonunda ise “Kadının kurtuluşu sosyalizmdedir!”
bayrakları ve dövizleriyle oldukça coşkulu görünen şiarıyla TİYA yer aldı. Mitingi örgütleyen bileşenler arasında yeralan
kortejde ayrıca, “Her alanda kadın-erkek eşitliği için Belediye-İş 2 No’lu Şube, BES 1 ve 2 No’lu şubeler,
yürüyoruz!”, “Kreş hakkı için yürüyoruz!”, “Sigorta “8 Mart’ı tarihsel anlamına, sınıfsal özüne, Tüm Bel-Sen 4 No’lu Şube, Tekstil-Sen adına
hakkı için yürüyoruz!”, “Gece çalışmasının devrimci içeriğine uygun kutlamak için hazırlanan ortak metni BES 2 No’lu Şube Başkanı
yasaklanması için yürüyoruz!” yazılı pankartlar açıldı. alanlardayız!” Şükran Duman okudu. Duman reformistlerin ve
“8 Mart kızıldır, kızıl kalacak!”, “Eşit işe eşit ücret!”, feministlerin 8 Mart’ın içini boşaltan tutumunu
“Zorunlu mesailer yasaklansın!”, “Kadın işçilerin, eleştirdi. Emek örgütlerinin 8 Mart’ın tarihsel ve
Bütün kurumlar alana saat 13.30’da girdi. Ayşe
kadın, ana ve çocuk sağlığına zararlı işlerde sınıfsal özüne sahip çıkması gerektiğini vurgulayarak
Çetintaş ve Hümeyra Doğan’ın sunduğu program
çalıştırılması yasaklansın!”, “Kadın olmadan devrim şunları söyledi:
devrim ve sosyalizm mücadelesinde şehit düşenler
olmaz, devrim olmadan kadın kurtulmaz!”, “… Biz işçilere, emekçilere ait günlerin içini
anısına saygı duruşu ile başladı. Saygı duruşunun
“Doğumdan önce ve sonra 3’er aylık ücretli izin, tıbbi boşaltmak için 1977’de BM Genel Kurulu’nda 8
ardından mitingi örgütleyen kurumlar adına
bakın ve yardım!”, “Kadının kurtuluşu sosyalizmde!”, Mart’ı sıradan bir ‘Kadınlar Günü’ne indirgeme
hazırlanan ortak metni okumak üzere Melek Altıntaş
“8 Mart ücretli izin ve resmi tatil günü ilan edilsin!” çabaları sürmektedir. Bu çabaları sonuçsuz
ve Alev Akgün kürsüye çıktı.
yazılı dövizler taşındı. kalacaktır, çünkü buna izin vermeyeceğiz. 8 Mart,
Ortak metinde şunlar söylendi:
BDSP kortejinde ayrıca “Çifte sömürü, baskı, emekçilerin bir mücadele günüdür, talepleri herkesçe
“… Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de devlet
şiddet, ayrımcılık, töre cinayeti… Kadının kurtuluşu bilinmektedir. Bedelini 129 kadın işçi yakılarak
on yıllardır 8 Mart’ın içini boşaltmaya, sıradan bir
sosyalizmde!” yazılı pankartıyla Küçükçekmece ödemiştir ve yüzyıllardır emekçi kadınlar bugün için
‘kadınlar günü’ne indirgemeye çalışıyor. Ancak bizler
Emekçi Kadın Komisyonu yer aldı. Yine Tersane bedeller ödemeye devam etmektedirler. Bugün iki ayrı
8 Mart’ta yaratılan mücadele geleneğine ve
İşçileri Birliği, “Kadın-erkek elele, örgütlü 8 Mart kutlaması yapılmaktadır. Neden iki ayrı
değerlerine sahip çıkıyoruz. Çünkü 8 Mart işçi ve
mücadeleye!” yazılı pankartlarıyla ve baretleriyle kutlama? Öncelikli nedenlerden birisi iki ayrı 8 Mart
emekçilerin mücadelesinin ürünüdür ve emekçi kadına
kortejde yer aldılar. tanımlamasından kaynaklanmaktadır. Kadıköy’de
ait bir gündür.
BDSP kortejinde, “Her gün 8 Mart, her gün ‘Emekçi Kadınlar Günü”, Çağlayan’da ‘Kadınlar
Bugün yine alanlardayız. Ancak sadece ABD’de
kavga!”, “Kadınlar partiye, devrime, sosyalizme!”, Günü’ 8 Mart, emekçi kimliğinden uzaklaştırıldığında
vahşice katledilen 129 işçi kadını anmak için değil.
“Kadın olmadan devrim olmaz, devrim olmadan kadın ortaya çıkan tablo, kadınların sorunlarının sistemden,
Aynı zamanda emekçi kadınların özgürlük ve eşitlik
kurtulmaz!”, “Kahrolsun ücretli kölelik düzeni!”, “8 emperyalizmden değil, karşı cinsten yani erkeklerden
istemi ile tüm emekçilerin sosyal, ekonomik ve
Mart kızıldır, kızıl kalacak!”, “Kurtuluş yok tek kaynaklandığı, kadının sorununu, salt cinsel özgürlük
demokratik haklarını haykırmak için alanlardayız.
başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!” sloganları ve gece dışarı çıkmaya dayandıran sivil toplumcu bir
8 Mart işçi sınıfının ve emekçi kadınların
sıklıkla atıldı. anlayışa mahkum olunur ki, gelinen nokta; Çağlayan
mücadelesinin tarihsel bir kazanımı olduğu için
“Kadınlar emperyalizme, ırkçılığa, alanlardayız. mitingi ortaya çıkmıştır!” KESK’in son zamanlarda 8
sömürüye karşı birleşelim!” 8 Mart’ı tarihsel anlamına, sınıfsal özüne, Mart’ın içinin boşaltılması eğiliminin bir parçası
devrimci içeriğine uygun kutlamak için alanlardayız! olmaya başladığını vurgulayan Duman, emekçi
HÖC kortejinde, “Kadınlar emperyalizme, Kadının çifte ezilmişliğine, baskı ve sömürüsüne kadınların son dönemde karşı karşıya kaldığı sorun ve
ırkçılığa, sömürüye karşı birleşelim!/HÖC’lü hayır demek için alanlardayız. saldırıları sıraladı.
Kadınlar” imzalı pankart taşındı. Çok sayıda dövizin Emekçi kadınları emperyalizme, şovenizme, Irak’ta idam edilmelerine karar verilen 3 direnişçi
ve kızıl bayrağın bulunduğu kortejde ayrıca “Kadına sömürüye, ezilmeye karşı bir kez daha mücadeleye kadının da kürsüden selamlandığı program Grup
yönelik şiddete, yoksulluğa, şovenizme, yozlaşmaya çağırmak için alanlardayız!...” Vardiya ile devam etti. Avusturya İşçi Marşı’nın hep
karşı mücadeleyi yükseltelim!” yazılı pankart açıldı. 8 Mart’ı iki yıldır tarihsel ve sınıfsal özüne uygun bir ağızdan söylenmesinin ardından, cezaevinden yeni
Tutsak anaları ise “Sabo’nun yolundayız!” ve kutlayan devrimci, ilerici kurumların mitingine katılan çıkmış olan Nevin Berktaş tutsak kadınların
“Tecride karşı direnişte ölümsüzleştiler!” yazılı şair Ruhan Mavruk bu yıl yine kürsüden kitleye sorunlarını ifade etti. Daha sonra, TAYAD adına
pankartların arkasında yürüdüler. Başlarını beyaz baş seslendi. Filistin’de, Irak’ta, Lübnan’da, zindanlarda, Naime Kara ve TUYAB adına Seza Mis Soroz birer
örtüleri ile kızıl bantlarla örten analar, ellerinde ölüm yaşamın her alanında mücadele eden kadınları konuşma yaptılar. Alınteri İşçi Korosu’nun ardından
orucunda şehit düşenlerin fotoğrafının bulunduğu “Yaşasın kadının kurtuluşu! Yaşasın insanlığın Grup Munzur’un halayları ile miting programı sona
dövizler taşıdılar. HÖC kortejinde “Örgütlü kadın, kurtuluşu! Yaşasın dünyanın kurtuluşu! Yaşasın erdi.
güçlü kadındır!”, “Ulusal, cinsel, sınıfsal sömürüye gelecek!” sözleriyle selamlayan Mavruk bir şiirini Kızıl Bayrak/İstanbul
son!”, “Eşit işe eşit ücret!”, “1857’de Newyork’da
127 kadını, 19 Aralık’ta Bayrampaşa’da 6 kadını diri
diri yakanlar aynıdır!”, “Çocuklarımızın uyuşturucu
bataklığına saplanmasına izin vermeyeceğiz!”,
“Kapitalizm namussuzdur!” yazılı dövizler taşındı.
Bursa: “8 Mart kızıldır, kızıl kalacak!”
Divriği Kültür Derneği “Yaşasın 8 Mart” yazılı Bursa’da 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü Osmangazi Metro İstasyonu önüne kadar
pankart taşırken, peşi sıra yürüyen Yağbasan devrimci, ilerici güçler tarafından sınıfsal ve yapılan yürüyüşün ardından burada bir açıklama
Köylüleri Derneği Kadın Komisyonu “8 Mart Dünya tarihsel anlamına uygun olarak 4 Mart günü yapıldı. Açıklamada şunlar söylendi: “Evde,
Emekçi Kadınlar Günümüz kutlu olsun!” yazılı kutlandı. BDSP, ESP, HÖC, Partizan, BATİS, işyerinde, sokakta her gün baskıya, şiddete
pankartla yürüdüler. Ardından çeşitli bileşenler DPG, EKD, SGD ve Mudanya Deniz Kültür Sanat uğrayan, bedeni ve duyguları yağmalanan,
“Kadınlar özgürleşmeden, ezilenler özgürleşemez!” Evi tarafından örgütlenen eyleme Halkevleri ve aşağılanan kadınları isyan çığlığını yükseltmeye,
yazılı ortak pankart arkasında yürüdüler. Köz “Bütün İHD destek verdi. sömürüye ve zulme karşı ellerini erkek sınıf
dünya işçileri-emekçileri birleşin!” şiarlı Yürüyüş saat 14.00’te Fomara’dan başladı. kardeşleriyle birleştirmeye, her gün 8 Mart her
pankartlarıyla mitinge katılırken Alınteri “Kadın Kolluk güçleri eylem boyunca kitleyi taciz etmeye gün mücadele bilinciyle tüm emekçi kadınları
olmadan devrim olmaz, devrim olmadan kadın çalıştı. Olumsuz hava koşullarına rağmen eylem kendi kurtuluşları için mücadeleye çağırıyoruz.”
kurtulmaz!”, Devrimci Proleter Kadınlar “Herkese iş, oldukça coşkulu geçti. Eylemde “Kadın erkek elele, mücadeleye!”, “8
çocuğuma ekmek, ruhumuz için gül istiyoruz!” En önde “Irkçılığa, şovenizme, yoksulluğa, Mart kızıldır, kızıl kalacak!”, “Kurtuluş yok tek
pankartıyla yürüdüler. emperyalist saldırganlığa karşı emekçi kadınlar başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!”, “Jin, jiyan,
Demokratik Kadın Hareketi, “Yeni kadını ve özgür mücadeleye!” ortak pankartı taşındı. Arkasından azadi!”, “Her gün 8 Mart, her gün mücadele!”
dünyayı yaratma cüretiyle örgütlü mücadeleye!” örgütleyen kurumların imzalarının yeraldığı sloganları atıldı. Eylem halayların ardından sona
pankartıyla mitinge katıldı. DHP ise “Yaşasın “Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü” erdi.
kadınların devrimci demokratik mücadelesi!” pankart pankartı açıldı. Kızıl Bayrak/Bursa
Sayı:2007/09  9 Mart 2007 Kızıl Bayrak  19

8 Mart etkinliklerinden...
Menemen PSAKD’de 8 Mart ağırıkta olduğu sohbetimizde; derneğimizin yaptığı

etkinliği
çalışmalar ve kuruluş amaçları konuşuldu, ne gibi
faaliyetler gerçekleştirilebileceği üzerine tartışmalar
Menemen Pir Sultan Abdal Kültür Derneği’nde 8 yapıldı. Yaklaşık 70 kişinin katıldığı etkinliğimiz saz
Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, yapılan bir eşliğinde söylenen türkülerle son buldu.
etkinlikle kutlandı. Çamlıkule Kültür Sanat ve Dayanışma Derneği
Etkinlik 3 Mart günü saat 19:00’da saygı
duruşuyla başladı. Ardından 8 Mart’ın tarihçesinin Samsun’da 8 Mart etkinlikleri
anlatıldığı açılış konuşması yapıldı.
Samsun’da 8 Mart tartışmaları oldukça erken
Geçekleştirilen tiyatro gösteriminde kadının evde
başladı. İlk toplantılarda 8 Mart’ın “Dünya Kadınlar
ve işyerinde yaşadığı sorunları anlatan bir oyun
Günü” olarak kutlanmasını savunan gruplar ile
sergilendi ve şiirler okundu. Bağımsız Devrimci Sınıf
yaşanan ayrışmanın ardından BDSP, DSÖB, ESP,
Platformu ve Çiğli İşçi Kültür Sanat Evi kadın
Halkevleri, HÖC, Kaldıraç, Öğrenci Kolektifleri
komisyonun gönderdiği mesajların okunduğu
olarak 8 Mart’ı “Dünya Emekçi Kadınlar Günü”
etkinlikte PSAKD Genel Başkanı Kazım Genç de kısa
olarak kutlamak için hazırlıklara başladık.
bir konuşma yaptı.
Nazım Hikmet’in “Kadınlarımız” şiiriyle başlayan Dünya Emekçi Kadınlar Günü eylemleri 3 Mart
Yalaşık 100 kişinin katıldığı etkinlik, müzik dinleti
etkinliğimiz tüm devrim şehitleri adına yapılan bir günü Anneler Parkı’nda gerçekleştirilen etkinlik ile
ve halaylarla son buldu.
dakikalık saygı duruşuyla sürdü. 8 Mart’ın anlamı başladı. Burada çekilen halayların ve söylenen
Uzun bir aradan sonra, iki ay gibi bir sürede tekrar
hakkında yapılan açılış konuşmasının ardından bir türkülerin ardından Pazar yerine bildiri dağıtılarak
dernek bünyesinde oluşturulan gençlik kollarının
üniversiteli arkadaşımız, Irak’ta savaşta ölen çocuklar öğleden sonra yapılacak olan etkinliğin çağrısı yapıldı.
yapmış olduğu bu etkinlik Menemen’de de 8 Mart’ın
adına yazdığı şirini okudu. Daha sonra bir kadın işçi Saat 15:00’te Anneler Parkı’nda toplanılması ile
özüne uygun bir şekilde kutlanmasını sağladı.
dostumuz fabrikada yaşadığı sorunları anlatmak için başlayan etkinlik konuşma ile açıldı. Halaylar, şiirler
Menemen/Kızıl Bayrak
söz aldı. ve sloganlarla süren etkinliğin ardından Anneler
Aralarda emekçi kadınlarla ilgili şiirlerin Parkı’ndan Gazi Caddesi’ne bir yürüyüş düzenlendi.
Çiğli’de 8 Mart etkinliği okunduğu etkinliğimiz, 11 Mart’ta yapılacak olan 8 Yürüyüş boyunca “Cinsel, sınıfsal, ulusal sömürüye
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günü vesilesiyle Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü mitingine yapılan son!”, “Kadınlar eyleme, sokağa, özgürleşmeye!”,
hazırladığımız etkinlik 4 Mart Pazar günü çağrı ve müzik grubunun ezgileri eşliğinde çekilen “Kadın erkek elele, mücadeleye!” sloganları atıldı.
gerçekleşirildi. Etkinlik saygı duruşu ve Çiğli İşçi coşkulu halaylarla son buldu. Etkinlikler 4 Mart günü Adalet Mahallesi ve Adalet
Kültür Sanat Evi Kadın Komisyonu’ndan bir Etkinliğin hemen sonrasında hep birlikte bir sohbet Parkı’nda gerçekleştirilen bildiri dağıtımı ve basın
arkadaşın yaptığı açılış konuşmasıyla başladı. gerçekleştirildi. Mahallede oturan emekçi kadınların açıklaması ile sürdü.
Açılış konuşmasından sonra etkinlik Yürek İşçileri BDSP/Samsun
Şiir Topluluğu’nun kendi üretimleri olan şiirleriyle
devam etti. Büyük bir beğeniyle dinlenen şiirlerden
sonra “Ekmek ve Gül” adlı belgesel izlendi. Çağlayan’da kadın mitingi
Sinevizyon gösteriminin ardından yine kadın 4 Mart’ta Perpa’da saat 12:00 civarında toplanan Kadınların özgürlüğünü kazanması için;
komisyonundan bir arkadaşımız, komisyonun gruplar kortejler oluşturarak Çağlayan Meydanı’na militarist şoven politikalara son verilmesi;
yüklendiği misyon ve bundan sonraki sürece dair slogan ve pankartlarla yürüdüler. silahlanmaya değil toplumsal hizmetlere bütçe
planları hakkında bir sunum yaptı. Kadın yürüyüşüne feminist gruplar, Demokratik ayrılması; cezaevlerinde F tipi tecrite son verilmesi;
Etkinliğimizin ikinci bölümü İzmir Cezaevi Özgür Kadın Hareketi, Özgür Kadın, Barış Anneleri korucu-polis-koca tüm tecavüz suçlularının
İnsiyatifi’nden bir konuşmacının cezaevlerinde İnisiyatifi, Halkevci Kadınlar, İşçi Mücadelesi, yargılanması; gözaltında taciz, tecavüzün son
yaşanan sürece, hak gasplarına değinen konuşmasıyla TÜM-İGD’li Kadınlar, Çağrı, DİSK Kadın bulması, faillerinin yargılanması; emperyalist
başladı. Kadın komisyonumuzun hazırlamış olduğu Komisyonu, Novamed İşçileri, KESK’li Kadınlar, işgallerin son bulması, ABD’nin Ortadoğu’dan
tiyatro gösterimi de beğeniyle izlendi. Ardından Petrol-İş kadın dergisi, Dandy İşçileri, İşçi çekilmesi; ifade ve örgütlenme özgürlüğü önündeki
sahneye Kavel Müzik Grubu çıktı. Grup, çeşitli Kardeşliği Partisi, ÖDP’li kadınlar, SDP’li kadınlar tüm engellerin kaldırılması; Kürt halkının
dillerden söylediği ezgi ve marşlarla coşkumuzu daha ve SHP pankart ve dövizleriyle katıldı. demokratik taleplerinin kabul edilmesi; toplumsal
da artırdı. Çekilen halaylarla ve 11 Mart’ta yapılacak Yürüyüş sırasında “Jin, jiyan, azadi!”, “Yaşasın barışın sağlanması; travesti ve transseksüellere
olan mitinge davetle etkinlik bitirildi. Etkinliğimize kadın dayanışması!”, “Kimsenin namusu alternatif iş olanakları yaratılması; devletin elini
ailelerin çoğunlukta olduğu 100’e yakın emekçi olmayacağız!”, “Yaşasın örgütlü mücadelemiz!”, kadın bedeninden çekmesi; devlet tarafından finanse
katıldı. Sığınaksız bir dünya istiyoruz!”, “Görünmeyen edilen, kadınların denetiminde sığınaklar, barınma
Çiğli İşçi Kültür Sanat Evi Kadın Komisyonu emek sesini yükselt!”, “İşyerinde kreş istiyoruz!” evleri açılması; kadın bedeni üzerindeki şiddet ve
sloganları sıklıkla atıldı. sömürüye son verilmesi; ders kitaplarından

ÇAM-DER’den 8 Mart etkinliği


Tüm grupların miting alanına girmesi ile birlikte cinsiyetçi öğelerin çıkarılması; toplumsal cinsiyet
kadın mücadelesinde yaşamını yitiren kadınlar eşitsizliğine son verilmesi; her alanda pozitif
Çamlıkule Kültür Sanat ve Dayanışma Derneği anısına bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu. ayrımcılığın uygulanması; seçimde ve siyasi alanda
olarak yaklaşık bir yıldır mahallemizde yozlaşmaya 8 Mart Kadın Platformu adına ortak metni Nur kadına kota uygulanması” talepleriyle mücadele
karşı mücadele ediyor ve emekçilerin sorunlarına Sürer okudu. Sürer kadınların evde, işyerlerinde ve etmesi gerektiğini ifade etti.
sahip çıkarak onları biraraya getirmeyi amaçlıyoruz. toplumsal yaşamda yaşadıkları sorunlardan bahsetti. Şair Gülsüm Cengiz kadınlar için yazılmış
Bu faaliyetlerimizi 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar 1857’de eşit işe eşit ücret için yakılan kadınların 150 şiirlerini okudu. Novamet’de grevde olan kadın
Günü çerçevesinde hazırladığımız bir dizi etkinlik ile yıl sonra da ekonomik şiddet altında yanmaya işçiler adına Aysel Gözlü bir konuşma yaptı.
sürdürdük. devam ettiğini, 2005 Aralık ayında Bursa’da 5 tekstil İşyerinde kadın işçilerin yaşadıkları sorunlar ve
8 Mart etkinliklerini planlamak için öncelikle işçisi kadının işverenin daha fazla kâr hırsı nedeniyle örgütlenme sürecini anlattı. Ardından Barış Anneleri
mahallede oturan emekçi kadınlarla toplanarak, 8 üstlerine kapılar kilitlenerek yakıldığını, Urfa İnisiyatifi adına Lütfiye Gürbüz konuştu. Ulusal
Mart’ın tarihsel anlamı ve etkinliğin nasıl olması Ceylanpınar’da kamyonetlerle tarlalara taşınan, kimliği nedeniyle Kürt kadınlarının sorunları daha
gerektiği üzerine bir tartışma gerçekleştirdik. günlük 3 YTL ücretle çalışan tarım işçisi kadınların katmerli yaşadıklarını anlattı.
Kadınların bugün yaşadığı sorunların ve bu sorunları katilinin siyasal iktidar ve işverenler olduğunu Rakel Dink ile dayanışmak amacıyla, onun
kaynağının sorgulandığı tartışma sonucunda 4 Mart vurgulayan Sürer; “İşçi, emekçi kadınlar tüm cenaze merasiminde yaptığı konuşma dinletildi.
günü yapılacak etkinliğe dair bir dizi somut planlama baskılara karşı direniyor sendikalaşmak hak almak Ardından “Yaşasın halkların kardeşliği!”, “Bıji
yapıldı. Etkinliğe çağrı amacıyla 200 adet afiş ve için mücadele ediyorlar. Antalya Serbest Bölgedeki bıratıye gelan!” sloganları atıldı. Miting Nilüfer
birçok el ilanı bastırdık, Pazar yerinde açtığımız imza Novamed işçileri sendikalaştılar. 82’si kadın 84 işçi Akbal ve Coma Elenya’nın söylediği türküler ve
masalarıyla birçok emekçi ile birebir görüşme imkanı 5 aydır grevdeler. Onları ve mücadelelerini çekilen halaylarla son buldu.
yakaladık. selamlıyoruz” dedi. Kızıl Bayrak/İstanbul
20  Kızıl Bayrak Sayı:2007/09  9 Mart 2007

8 Mart faaliyetlerinden...
8 Mart etkinlikleri...

8 Mart çalışmamız
engellenemez!
Bir süredir bildiri ve imza metinleriyle emekçi
kadınlara sesleniyoruz. Ayrıca ev toplantıları
gerçekleştiriyoruz. Bu hafta da Gülsuyu ve
Gülensu’dan emekçi kadınlarla buluştuk.
28 Şubat günü semt pazarında imza standımızı
açtık. Bildirilerimiz ve mitinge dönük çağrıların
olduğu el ilanlarıyla onlarca kadına ulaştık. 1 Mart
gün Heykel Meydanı’nda sabah erken saatte işçi
servislerine çağrı bildirilerimizi ve el ilanlarımızı
dağıttık.
Esenyol Köprüsü’nde işçi güzergahına 500
civarında bildiriyi işçi ve emekçilere ulaştırdık.
Dağıtım sonunda kolluk güçleri “trafiği engellemek”

İzmir
gibi komik bir gerekçeyle bizi gözaltına almaya
çalıştılar, sorun çıkartmadan karakola gelmemizi
istediler. “Hiçbir yere gitmeyeceğimizi” yaptıkları
muamelenin keyfi olduğunu söyledik. Uzun
tartışmaların ardından kararlılığımız karşısında geri mücadeledeye ve kendi talepleri ile 8 Mart alanında insanlarla tek tek görüşerek mitinge katılmaya
adım attılar. yer almaya çağırdı. çağırıyoruz. 8 Mart çalışmasıyla yakaladığımız
Maltepe/BDSP Kızıl Bayrak/Ümraniye tempoyu arttırarak tüm baharı kazanacağız.
Adana BDSP
Forbes’te 8 Mart çalışması Başaran Gençlik Birliği’nden
8 Mart çalışmalarımız devam ediyor. 8 Mart karanfilli bildiri Çam-Der çalışanlarına 8 Mart
afişleri ile ve “Faşizm ve şovenizme karşı halkların
kardeşliği!/BDSP” imzalı afişlerimizi Yıldız, Başaran Gençlik Birliği, 8 Mart Emekçi Kadınlar gözaltısı
Kuruçeşme, Üçkuyular, Kozağaç ve Çamlıkule Günü ile ilgili mahallenin emekçi kadınlarına farklı Çamlıkule Kültür Sanat ve Dayanışma Derneği, 1.
semtlerinde yaygın olarak kullandık. araçlarla sesleniyor. 2 Mart sabah erken saatlerinde yıl etkinliğinin hemen ardından mahallede oturan
Afiş çalışmalarının ardından emekçi kadınların işçi servislerine, 3 Mart günü ise evlere yapılan kadınlarla yapılan anlamlı bir tartışmanın ardından, 8
ücretsiz ve nitelikli kreş hakkı, zorunlu mesailerin ve ziyaretlerle emekçi kadınlar mitinge çağırıldı. Mart’ın mücadele çağrısını mahalle halkına duyurmak
gece çalışmasının kaldırılması, ev kadınlarının Gençlik Birliği bileşenleri 2 Mart sabah servis için 4 Mart günü dernek binasında bir etkinlik
sigortalanması ve sigorta primlerinin devlet tarafından bekleyen işçi kadınları kızıl karanfillerle karşıladılar. 8 gerçekleştirdi.
ödenmesi ve 8 Mart’ın resmi tatil ilan edilmesi Mart’ın tarihçesinin de karanfillere eklendiği Etkinlik programı çerçevesinde biraraya gelen
talepleri doğrultusunda Buca Forbes’te imza standı dağıtımda, aynı zamanda miting alanına çağrı arkadaşlarımız müzik ve şiir dinletileri için yoğun bir
açtık. bildirileri de ulaştırıldı. çalışma temposuna girdi. Etkinliğin mahalleye
Bir yandan BDSP bildirilerini dağıtıp diğer yandan Başaran Gençlik Birliği, dağıtım yaptıkları duyurusu için afişler, el ilanları ve davetiyeler
ise imza topladık. Kızıl Bayrak 8 Mart özel sayısını da sırasında kadın işçilerden kiminin tedirgin bir çıkarıldı. Etkinlik tanıtımı için 1 Mart günü afiş yapan
emekçi kadınlara ulaştırdık. İmza toplarken emekçi gülümseme ile karşıladığını, kimisinin ise derneğimizin “Gençlik Komisyonu”ndan iki
kadınlara yönelik okuduğumuz şiirler çalışmamıza beklenmeyen bir olayın şaşkınlığıyla anlam vermeye arkadaşımız, kimlik göstermeyen sivil polisler
ilgiyi yoğunlaştırdı. İki saat içinde 250 imza topladık. çalıştıklarını dile getirdiler. Ancak tartışmasız olarak tarafından durdurulup zorla alıkonulmak istendi.
Emekçi kadınlarla 8 Mart üzerinde konuşmalar yaptık. tüm kadın işçilerin dağıtımı hoşnutlukla karşıladığını Arkadaşlarımızın direnmesi üzerine ve
Buca’da 8 Mart’ın mücadele çağrısını kadın-erkek belirtiler. arkadaşlarımızın mahalle halkına yaptıkları ajitasyon
tüm emekçilere duyurduk ve kadın-erkek emekçileri Aynı zamanda birlik adına yapılan afişler ve konuşmalarıyla toplanan mahalleliler polis terörüne
bu mücadeleyi büyütmeye davet ettik. dağıtılan bildirilerle de emekçileri 4 Mart’ta karşı tepki gösterdiler. Sivil polisler ancak takviye
Buca BDSP çalışanları Kadıköy’de gerçekleştirelecek olar 8 Mart mitingine ekip çağırarak arkadaşlarımızı gözaltına aldılar.
katılmaya çağırdılar. Akşam saat 18.30 civarında gözaltına alınan

Ümraniye’de emekçi kadınlara


Kızıl Bayrak/Ümraniye arkadaşlarımız ertesi gün savcılığa çıkarıldı ve serbest
bırakıldı.
8 Mart çağrısı 8 Mart’ı, ardından tüm baharı Çam-Der çalışanları
1 Mayıs, Yeni Çamlıca, Samandıra, Sultanbeyli
gibi emekçi semtlerinin yanısıra İMES ve OSB çevresi
kazanacağız! İzmir’de 8 Mart çalışmaları
“Kapitalizm çifte sömürü, baskı ve eşitsizlik demektir! Erken bir tarihte başladığımız 8 Mart çalışmamızda “Eşitlik ve özgürlük için 8 Mart’ta alanlara/BDSP”
Eşitlik ve özgürlük için 8 Mart’ta alanlara!/BDSP” imza kampanyasını tamamlamamızın ardından şiarlı afişler Buca’nın ve Çiğli’nin emekçi mahalleleri
imzalı afişlerle donatıldı. faaliyetimizi diğer araçlarla sürdürmeye devam ile merkezi yerlerinin yanı sıra, Konak merkezinde de
Sabah iş girişlerinde ve öğlen saatlerinde emekçi ediyoruz. yaygın olarak yapıldı. Buralarda aynı zamanda bildiri
semtlerinde bildiri dağıtımları, imza kampanyası ve ev Afiş çalışmamız 4 Mart mitingi öncesi iyice dağıtımları gerçekleştirildi. Yanısıra açılan imza
toplantıları gerçekleştirildi. İki hafta boyunca Dudullu hızlandı. Çarşı merkez, E-5 üzeri, TEKEL Sigara masalarıyla da işçi ve emekçi kadınlara ulaşıldı.
OSB’de kadınların yoğun olarak çalıştığı fabrikalarda Fabrikası çevresi, Güney Sanayi Yolu, Denizli Son olarak 6 Mart günü Kemeraltı girişinde açılan
8 Mart çağrı bildirileri dağıtıldı, İMES’in A ve E Mahallesi ve Şakirpaşa Mahallesi’ni afişlerimizle imza masasından emekçi kadınlara seslenme fırsatı
kapıları ile İstanbul Çarşısı önünde açılan imza donattık. Çalışma yürüttüğümüz alanlarda bulduk. BDSP bildirilerinin yaygın olarak dağıtımının
standlarıyla emekçi kadınların talepleri dile getirildi. bildirilerimizi de etkin olarak kullandık. Şakirpaşa, yapıldığı bu faaliyetin devamında, 8 Mart günü
2 Mart günü Samandıra’da semt pazarında bir kez Uçak, Onur, Ova ve Meydan mahallelerinde binlerce yapacağımız bir basın açıklamasıyla topladığımız
daha bildiri dağıtan ve imza toplayan BDSP, 4 Mart bildiriyi ev ev dolaşarak emekçilere ulaştırdık. imzaları TBMM’ye göndereceğiz. 11 Mart günü
günü gerçekleştirilecek mitinge de çağrı yaptı. Ayrıca Şakirpaşa sanayide çalışan işçilere de devrimci güçlerle birlikte ortaklaşa
1 Mayıs, Yeni Çamlıca ve Samandıra’da bildirilerimizle seslendik. Bildiri dağıtımı sırasında gerçekleştireceğimiz mitinge de 8 Mart öncesi
gerçekleştirilen ev toplantıları ile de miting yürüttüğümüz çalışmalarıın sürekliliği sonucu artık yürüttüğümüz çalışmanın sonuçlarını toplayacak bir
hazırlıklarını sürdüren Ümraniye BDSP, emekçi bizi tanıyan işçileri 4 Mart günü yapılacak mitinge şekilde katılmayı hedefliyoruz.
kadınları erkek sınıf kardeşleri ile birlikte çağırdık. BDSP/İzmir
Bu arada ev ziyaretlerine devam ediyoruz. Yanısıra
Sayı:2007/09  9 Mart 2007 Dünyadan... Kızıl Bayrak  21

5 bin Airbus çalışanı Varel, Nordenham ve Laupheim’de başlangıcı yaptı...

Grev tüm Airbus işletmelerinde!


Avrupa Hava Savunma ve Uzay Şirketi EADS Bu işletmede çarşamba öğlen ve gece Zamanında teslim edilmemesi nedeniyle milyarlarca
geçtiğimiz hafta çarşamba günü yeniden yapılanma vardiyalarında çalışanlar saat 16.00’da işi Euro’luk maddi zarara girdiği söyleniyor.
planı çerçevesinde 10 bin çalışanını işten bırakmışlardı. Avrupa Hava Savunma ve Uzay Şirketi
çıkaracağını resmen açıkladı. Yayınlanan Fransa’nın Toulouse kentinde 11.500 kişinin EADS’nin yan kolu olan Airbus firması, A380
açıklamada, Almanya’daki Laupheim ve Varel ile çalıştığı Airbus işletmelerinde de gerçekleşen bir modelinin neden olduğu zararı karşılayabilmek için
Fransa’daki Saint-Nazaire üretim tesislerinin yürüyüşün ardından greve gidildi. Fransa’nın şirketin verimliliği artırmasını ve 2010 yılına kadar
devredileceğini, Almanya’daki Nordenham, kuzeyindeki Meaulte’deki işletmede de çalışanlar maliyetlerin 5 milyar Euro civarında azaltılmasını,
Fransa’daki Meaulte ve İngiltere’deki Filton geçtiğimiz Salı günü işi bırakarak tekelin kararını ardından da yılda 2 milyar Euro tasarruf edilmesini
fabrikalarıyla da endüstriyel ortaklık kurulacağını protesto etmiş, Çarşamba günü ise greve gittiklerini öngören “ Power 8“ başlıklı bir program geliştirdi.
bildirdi. Buna bağlı olarak Fransa’da 4.300, açıklamışlardı. Yine Fransa’nın batısında 2300 Bu program çerçevesinde 10 bin çalışanını işten
Almanya’da 3.700, İngiltere’de 1.600 ve İspanya’da kişinin çalıştığı Saint-Nazaire işletmelerinde de atarak yeniden yapılanmaya gitmeyi planlıyor.
da 400 kişinin işine son verileceği belirtildi. Perşembe sabahı greve gidildi. Bazı sendikalar tüm 57 bini aşkın çalışanı bulunan EADS-Avrupa
Airbus tekelinin kararı işletmelerde grev çalışanların her an ayaklanmaya hazır olduklarını Hava Savunma ve Uzay Şirketi’ne bağlı Airbus’un
dalgasıyla karşılandı. Almanya Varel, Nordenham vurgularken, FO Sendikası da grevin sertleşerek Fransa, Almanya, İngiltere ve İspanya‘da fabrikaları
ve Laupheim’deki Airbus işletmelerinde 5 bin kişi sürmesi gerektiğini tartışıyor. CGT Sendikası bulunuyor. Hava Savunma ve Uzay Şirketi’nin
greve gittiler. İşçiler kapıları tutarak, işi bırakarak, Çarşamba günü yaptığı açıklamada protestoların yüzde 15 hissesi Fransa’ya ait. Alman tekeli
işyeri önünde toplanarak protesto eylemleri beklenmedik bir anda ve örgütlü iş bırakmalar DaimlerChrysler’in firmada sahip olduğu hisse
gerçekleştirdiler. şeklinde sürdürülmesi gerektiğini savundu. miktarı yüzde 22.5. Siparişlerinin yüzde 70’lik
Nordenham’da sabah ve normal vardiyada *** kısmı Fransa ve Almanya arasında eşit şekilde
çalışan 600 kişi ana kapıları tutarak protesto ettiler. Uçak üreticisi Airbus firması, süper jumbo jet A- bölüşülürken yüzde 20’lik kısmı İngiliz, yüzde
Yapılan konuşmalarda tekel yönetimine ve 380 ve A-350 tipi yeni yolcu uçakları üreterek 10’luk kısım ise İspanyol ortaklığa veriliyor.
devletlerin politikalarına karşı haftalara, aylara Amerikan Boeing şirketine üstünlük sağlamayı ***
yayılabilecek mücadelelerinde Fransa’daki sınıf umuyordu. Ama süper jumbo jet, Airbus’u hem mali Dayanışma adresi: stefan.hammer@airbus.com,
kardeşleri ile omuz omuza olduklarını açıkladılar. hem de teknik güçlüklerle karşı karşıya bırakmıştı. Ulm@igmetall.de Laupheim deki işyeri temsilcisi

NATO’nun sivil katliamlarına “Bağdat’a gitmektense hapse girmeyi


kitlesel tepki tercih ederim”
Türkiye dahil
birçok ülkeden
asker devşiren
savaş aygıtı
NATO,
Afganistan’da
sivil halkı
katletmeyi
sürdürüyor. İşgale
rağmen başkent
Kabil’i bile
denetleyemeyen
NATO güçleri, ne
zaman bir
saldırıya uğrarsa,
sivil halkı yaylım
ateşi veya
bombardımana
Irak’ta süren savaşa katılmayı reddettiği için Würzburg’daki askeri mahkemede
tabi tutuyor. Bu
yargılanan Meksika doğumlu Agustin Aguayo’nun 7 yıl hapsi isteniyor. Amerikan
tür saldırılarda
ordusunun Almanya’daki üssünde görevli olan 2004’den beri vicdani red hakkını
katledilen sivil Afganlılar’ın sayısı bilinmiyor. kullanmak için yasal mücadele veren Agustin Aguoya için kararın en geç bugün
Son olarak Nangarhar eyaletinin Celalabad kentinde bir intihar
veya yarın açıklanacağı bildirildi.
eylemcisinin bombalı araçla Amerikan askeri konvoyunu vurması,
Agustin Aguayo 35 yaşında ve iki çocuk babası. 11 Eylül saldırılarından sonra
ardından bölgede mevzilenen militanların bazı noktalardan ateş açması
birçok genç gibi gönüllü olarak Amerikan ordusuna katıldı. Ancak 2004 yılının
üzerine işgalciler yeni bir katliam yaptı. Şubat ayında ordudan ayrılmak için başvuruda bulundu. Bunun üzerine sağlıkçı ve
Saldırıya uğrayan NATO’ya bağlı işgal güçlerinin halkın üzerine ateş
gözcü olarak geri göreve alındı. Gözcülük yaptığı anlarda silahı boş olmak kaydıyla
açması sonucu 16 kişi katledilirken, 25 kişinin de yaralandığı bildirildi.
silah taşımasına izin veriliyordu. Geçen yıl, ordudan ayrılma başvurusu reddedildi
Katliamın duyulması üzerine toplanan binlerce Afganlı, işgal güçleriyle
ve Irak’a gönderilme kararı alındı. Bu kararı reddeden iki çocuk babası Agustin
işbirlikçilerini protesto etti. Yolları kapatıp devşirme polisi taşlayan halkın
Aguoya, Los Angeles’da yaptığı basın açıklamasında şunları söylemişti: “Ben bir
“Amerika’ya ölüm!”, “Karzai’ye ölüm!” şeklinde sloganlar attığı
asker kaçağı veya korkak değilim. Ancak bu savaşın haklılığı konusunda ikna
belirtildi. olmuş da değilim.” Bu açıklamadan üç hafta sonra Almanya’ya geri getirilen
Afganistan işgalinin sorumluluğunu ABD ordusundan devralan NATO
Agustin Aguoya Mannheim’da askeri hapishanede tutuluyor.
güçlerinin acz içinde bulunduğu, sürekli takviye güç istemlerinden de belli
Agustin Aguoya’nin avukatı David Court, beraat kararı beklemediklerini,
oluyor. Bu ülkeye ek birlik göndermeye karar veren Ankara’daki işbirlikçi
kararın büyük ihtimalle hapis cezası olacağını açıkladı. Çeşitli barış inisiyatifleri
takımı, geçtiğimiz günlerde haydutbaşı Bush’un övgülerine mazhar
Aguoya ile dayanışma eylemleri yapıyor ve davayı protesto çağrılarında bulunuyor.
olmuştu.
22  Kızıl Bayrak Emperyalist savaşa hayır! Sayı:2007/09  9 Mart 2007

ABD emperyalizmi nükleer silah üretimini


yeniden başlatıyor
Saddam rejiminin kitle imha silahları Kaliforniya’daki Livermore Ulusal Laboratuvarı
ürettiği yalanlarıyla savaş makinesini Irak’ın tarafından geliştirilen tasarımın kullanılmasına karar
üstüne süren Beyaz Saray’daki neo-faşist verdi.
çete, şimdi de “birkaç yıl sonra nükleer silah Emperyalist işgale karşı direnen Irak halkına
üretebileceği” gerekçesiyle İran’a saldırmak kimyasal silahlarla saldıran ABD ordusunun, yeni
için fırsat kolluyor. Halklara karşı yürüttüğü nesil nükleer silahları önce denizaltılardaki Trident tipi
saldırganlık ve savaş politikasını “barışı füzelerde, daha sonra da hava kuvvetlerinin
savunmak” demagojisiyle yürüten ABD envanterindeki füzelerde kullanmayı planladığı
emperyalizmi, özel korumaya aldığı nükleer bildirildi. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra
silah deposu İsrail’le bölge halklarının ilk defa böyle bir kararın alındığına dikkat çeken
geleceğini alenen tehdit ediyor. ABD uzmanlar, Amerikan rejiminin çifte standarda dayalı
ordusunun bölgedeki askeri üslerinde saldırgan bir politika izlediğinin bir kez daha gözler
stoklanan kitle imha silahlarının miktarı önüne serildiğini vurguluyor
bilinmezken (Sadece İncirlik Üssü’nde 90 ABD ile diğer emperyalist güç odakları arasında
atom bombası bulunduğu tahmin ediliyor), süregelen rekabetin günden güne keskinleştiği,
savaş filolarında taşınan nükleer başlıklı füze Rusya’nın tutumunda görüldüğü gibi, bu tek yanlı
ve bombaların sayısını da bilen yok. Bunların küstahça saldırganlığa açıktan rest çekildiği günlerin
yanısıra İsrail’de 400-500 civarında nükleer başlıklı Kimliğinin açıklanmasını istemeyen Amerikan ardından açıklanan bu karar, nükleer silahlanma
füze/bomba olduğu tahmin ediliyor. hükümet kaynaklarının verdiği bilgiye göre, Bush yarışının yeniden hız kazanmasına yol açacaktır. Bu
Siyonist İsrail, 40 yılı aşkın süreden beridir yönetimi varolan nükleer savaş başlıklarının yerine ise kapitalist/emperyalist düzenin yerküre üzerindeki
ürettiği kitle imha silahlarını gaspettiği Filistin geçecek yeni nükleer savaş başlıklarının tasarımıyla yaşam alanlarını yok edebilecek tehditlerinin daha da
topraklarına yerleştirirken, stoklarında dünyayı birkaç ilgili seçimi yaptı. İki laboratuvara ihale edilen tasarım vahim bir hal alması demektir. O halde gelinen yerde
defa yok edecek miktarda nükleer silah bulunduğu hazırlama işinin bir yıl önce tamamlandığını bildiren insan türünün yaşam alanlarını savunabilmesi için
halde, ABD emperyalizminin de yeni nesil nükleer kaynaklar, ordu ile ABD Enerji Bakanlığı’nın, acilen kapitalizm belasında kurtulmak zorunda
silahlar üretme kararını onayladığı bildirildi. üretilecek yeni nükleer savaş başlıklarında, olduğunu söylemek hiç de abartı olmayacaktır.

Venezüella’da kamulaştırma kararı Kaddafi hizmetlerinin


Venezüella parlamentosu, geçen ayın başlarında
karşılığını alamıyor!
onayladığı bir yasa ile devlet başkanı Hugo Chavez’in Geçmişte özelde ABD’ye genelde emperyalizme
yetkilerini genişletmişti. Meclis kararını değerlendiren kafa tutan Libya lideri Muammer Kaddafi, Irak
Chavez, yasayla birlikte ülkenin devrimci dönüşüm işgalinden hemen sonra tavır değiştirerek savaş
sürecinin hızlanacağını kaydetmişti. Yasaya göre kundakçılarının hizmetine girmişti. Eski
Chavez, ülkedeki elektrik, doğalgaz, petrol, iletişim gibi düşmanlarının hizmetine girecek kadar soysuzlaşan
temel sektörlerde kamulaştırma adımlarını Kaddafi, üstlendiği yeni rol karşılığında Irak’ı yakıp
hızlandırabilecek. yıkan emperyalist güçlerden belli vaadler
Chavez’e geniş yetki verilmesi ABD ile koparmıştı. Washington-Londra kaynaklı vaadler
Venezüella’daki işbirlikçilerinin rahatsızlığını arttırmış, yerine getirilmeyince sızlanmaya başlayan Kaddafi,
Chavez’in giderek diktatörlüğe kaydığını öne buna rağmen ABD’ye yaranma çizgisini
sürmüşlerdi. Bu iddiaları ortaya atanlar, Chavez’e karşı değiştirmeyi düşünmüyor.
CIA patentli darbe yapanlardan başkası değildir. Bu Aldatıldığı için sızlanan Kaddafi, ABD ve
çevrelerin, emekçilerin yaygın desteği ile üçüncü kez İngiltere’nin, nükleer silah programından
devlet başkanlığına seçilen Chavez’e diktatör demesi vazgeçmeleri karşılığında Libya’ya sivil nükleer
kuşkusuz gülünçtür. Ancak savaş kundakçılarıyla program gelişiminde yardımcı olacakları sözünü
Venezüella’daki burjuva yardakçılarının rahatsız verdiklerini, ancak bu sözün tutulmadığını söyledi.
olmaları da boşuna değil. Zira yönetimin kamulaştırma BBC’nin internet sitesinde yayınlanan
yönünde attığı adımlar bu asalak sınıfların çıkarlarına söyleşisinde, Libya’nın bu kararına uygun bir
ters düşüyor. karşılık elde etmediğini belirten Kaddafi, bu
Verdiği sözü tutmakta geç kalmayan Hugo Chavez, durumun İran ve Kuzey Kore gibi diğer ülkelerin
yeni bir yasa çıkararak ülkedeki yabancı tekellerin Libya örneğini izlememesine neden olacağını
kontrolünde olan son petrol üretim tesislerinin de savundu. Bu kararlarının örnek teşkil etmesi
kamulaştırılacağını açıkladı. İmzalanan yeni kararla, dünyanın en büyük 5. petrol üreticisi Venezüella’nın gerektiğini, ancak Libya’nın hayal kırıklığına
petrol endüstrisi büyük ölçüde kamulaştırılmış oldu. Karar, devlet denetimindeki petrol şirketi PDVSA’nın, uğradığını, çünkü ABD ile İngiltere’nin verdiği
1 Mayıs itibariyle ülkenin doğu Orinoco Nehri havzasında, günde 600 bin varil petrol üreten 4 projede sözleri tutmadığını belirtti.
toplam üretimin yüzde 60’ını almasını öngörüyor. Nükleer silah programından vazgeçmesi
Yabancı tekeller için çalışan 4 bin işçinin, kısa vadede PDVSA’nın çalışanı olacağı garantisini veren karşılığında, emperyalist ülkeler Kaddafi yönetimi
Chavez, “Venezüella’da petrol özelleştirilmesi dönemi sona erdi. Bu karar, petrolün tam ile diplomatik ilişki kurmuş, ABD de Libya’yı
kamulaştırılmasıdır. Petrol ve geliri tüm Venezüellalılar’a aittir” diye konuştu. “terörü destekleyen ülkeler” listesinden çıkarmıştı.
Chavez yönetiminin kararı, yıllardır Venezüella’nın doğal kaynaklarını yağmalayan tekelleri fazlasıyla Ancak bu kadarı Kaddafi’nin beklentilerini
rahatsız etti. Yönetimin aldığı karardan etkilenen ABD’li Exxon Mobil, Chevron, Conoco Philips, Fransız karşılamaktan uzaktı. Buna karşın ABD önünde diz
Total SA, British Petroleum, Norveç Statoil ASA gibi tekeller, beklendiği üzere Chavez’in kamulaştırma çöken Kaddafi ile başında bulunduğu Libya
programına ateş püskürdüler. yönetimi, artık emperyalist güçlere kafa tutacak güç
Chavez başkanlığındaki yönetimin emekçiler lehine izlediği politikalar hem Venezüella ekonomisinin ve iradeden yoksundur.
hızla büyümesine, hem de yaratılan istihdam alanları sayesinde işsizliğin azalmasına imkan yaratıyor.
Sayı:2007/09  9 Mart 2007 Kızıl Bayrak  23

Dünyadan kısa kısa...


Dünyadan...

Almanya’da Telekom kapattılar, üretimi durdurdular.


Sarı sendikacıların ocaklarına dönmeleri ve ancak
çalışanlarından eylem bu şekilde taleplerini kabul ettirebilecekleri
Bonn’da 28 Şubat günü yalanlarına kanmayan işçiler grevlerini sürdürüyorlar.
Telekom’un önünde biraraya gelen 12
bin kişi, burada Telekom’da
yapılması planlanan değişiklikleri
Çin askeri bütçesini artırıyor
protesto etti. Sözü edilen değişiklik Çin bu yılki askeri bütçesini artırıyor. Panzerlerin,
planları 60 bin Telekom çalışanının raketlerin, askeriyeye ait binaların ve diğer gereçlerin
başka bir kuruma devredilmesini modernize edilmesi gerekçesiyle 34 milyar euro
içeriyor. bütçenin arttırılması planlanıyor. Bu rakam 2006’ya
Buna göre Telekom T-Servisi göre %17,8 oranında bir artışı ifade ediyor. Çin bir
altında üç alt şirket kuracak. Telekom önceki yıl da askeri bütçesini yüzde 15 civarında
böylece çalışma masraflarının arttırmıştı.
düşeceğini umuyor. T-Servisi’ne Emperyalist devletler arasındaki silahlanma yarışı
devredilen işçi ve emekçilerin son hızda devam ediyor. Dünya ekonomisinde etkin
çalışma saatleri 34’ten 38’e bir yeri olan Çin askeri bir güç olarak da önplana
çıkarılacak ve saat ücretleri düşürülecek. Hizmet gününden beri grevdeler. İşçiler %40 ücret artışı talep çıkmaya çalışıyor. Çin’in silahlanmaya ayırdığı
sendikası ver.di Telekom’u planlarından geri ediyorlar. İşveren ise %16 artış önermişti. Madenciler bütçeyi arttırması başta ABD olmak üzere, diğer
dönmedikleri takdirde greve gitmekle tehdit ediyor. fabrika önlerinde barikat kurarak giriş-çıkışları emperyalistleri rahatsız ediyor.

Alman tekeli Bayer’de işçi


kıyımı Daha fazla 1 Mart, daha fazla direniş!
Alman Kimya ve İlaç tekeli Bayer 950 işçinin işine 1 Mart 2003 tarihinde; emperyalist
son veriyor. savaşa ve saldırganlığa karşı 50 bini aşkın
Bayer, 28 Şubat günü yaptığı açıklamaya göre, 350 işçi ve emekçi Ankara Sıhhıye Meydanı’nı
işçinin erken emekliliğe ayrıldığını, kimilerinin doldurarak Irak’a asker gönderme
tazminat karşılığı çıkmayı kabul ettiğini ve 250 işçinin tezkeresinin geri çekilmesinde önemli bir
de tekel bünyesinde başka işlerde çalışmasının rol oynamış, bu kanlı işgali onaylamadığını
önerildiğini açıkladı. göstermişti.
Bayer tekeli geçen yılın Mart ayında doğum 1 Mart’ın 4. yıldönümünde ÇHD,
kontrol hapı üreticisi Schering’i 17 milyar Euro’ya Kaldıraç, SDP, HÖC, İşçi Mücadelesi, Anti-
satın almasının ardında 6 bin işçinin işine son Kapitalist, EHP, SODAP, ESP, ILPS, Odak,
verileceğini açıklamıştı. PDD, HKM, TÖP ortak bir basın açıklaması
gerçekleştirdi.
Almanya’da neo-Nazi karşıtı Taksim Atatürk Kültür Merkezi önünde
saat 19.00’da toplanan eylemciler
gösteriler “Emperyalizme, işgale, işbirlikçiliğe,
Berlin’de her yıl yapılan Nazi yürüyüşü geçen yıla ırkçılığa ve şovenizme karşı birleşik mücadeleyi Basın açıklamasının ardından Vardiya Müzik
oranla bu yıl çok zayıf geçti. Geçen yılki yürüyüşe yükseltelim!” yazılı pankartı açarak Dolmabahçe Grubu Avusturya İşçi Marşı’nı söyledi.
500 Nazi katılırken, bu seneki yürüyüşe 150 Nazi Meydanı’na kadar sloganlarla yürüdüler. Yürüyüş Açıklamaya yaklaşık 600 kişi katıldı.
katıldı. 100 kişilik Nazi karşıtı göstericiler ise, boyunca sıklıkla “Daha fazla 1 Mart, daha fazla Kızıl Bayrak/İstanbul
müziklerle ve sloganlarla Nazileri protesto ettiler. direniş!”, “Emperyalistler, işbirlikçiler 6. Filo’yu
Gonzerath’da ise 2 bin kişi NPD’yi protesto etmek unutmayın!”, “Yaşasın halkların kardeşliği!”,
için sokaklara çıktı. “Emperyalistler yenilecek, direnen halklar Ortadoğu halklarıyla
kazanacak!”, “Irak/Filistin halkı yalnız değildir!” dayanışma eylemi
Alcatel-Lucent tekeli dünya
sloganları atıldı.
Ses aracı polisin keyfi bir biçimde
çapında 12.500 işçi çıkaracak engellemesi nedeniyle kullanılamadı. İzmir’de BDSP, HÖC, Kaldıraç, Alınteri, ESP
Dolmabahçe’de yaklaşık 20 dakika ses aracını ve Partizan tarafından 1 Mart tezkeresinin
Uluslararası tekellerde işçi kıyımları devam ediyor.
bekleyen eylemciler polisin tutumunu protesto yıldönümü vesilesiyle basın açıklaması
Şimdi de Alcatel-Lucent tekeli dünya çapında 80 bin
etmek için 5 dakikalık oturma eylemi yaptılar. gerçekleştirildi.
işçisinden 12.500’inin işine son vereceğini açıkladı.
Oturma eylemi sırasında ‘Çav bella’ ve ‘Gün 1 Mart günü saat 13.00’te Konak Kemeraltı
Almanya’da da Stuttgart ve Nürnberg’deki
doğdu’ marşları söylendi. girişinde yapılan eylemde “Emperyalistlerle,
fabrikalardan 870 işçi çıkarılacak.
Kurumlar adına yapılan ortak açıklamayı siyonistlerle işbirliğine son!” ve “Emperyalizm ve
2006 yılında ABD tekeli Lucent tarafından
okuyan Eyüp Baş, aradan dört yıl geçmiş siyonizm yenilecek, direnen halklar kazanacak”
üstlenilen Fransız Alcatel tekeli, sabit telefon hattında
olmasına rağmen emperyalizmin ve pankartları açıldı.
dünya birincisi, cep telefonu ve internet tekniği
işbirlikçilerinin halklara yönelik saldırılarının Yapılan açıklamada Irak’da idam edilecek 3
konusunda da dünya ikincisi bir tekel haline gelmişti.
daha da pervasızlaşması dışında bir değişiklik kadın direnişçiye dikkat çekildi ve emperyalist-
İşçilere büyük sözler verilerek yapılan bu birleşme
olmadığını vurguladı. siyonist ittifakın Ortadoğu’ya yönelik
sonunda dünya çapında siparişlerin azaldığı iddia
Halkların bu kadar pervasızca kanlarının gerçekleştireceği yeni saldırılara karşı mücadele
edilerek tekelin yeniden yapılandırılması ve işçi
döküldüğü bu günde ırkçılığa, şovenizme karşı edileceği vurgulandı.
çıkarma gündeme getirildi.
çıkmanın, “Yaşasın halkların kardeşliği!” Eylemde, “Kahrolsun AB-ABD
sloganını haykırmanın, yeni saldırı planlarının emperyalizmi!”, “Yaşasın halkların kardeşliği!”,
Zambia’da maden işçileri hazırlandığı bu günde emperyalizmin işgallerine, “Katil ABD Ortadoğu’dan defol!”, “Emperyalizm
grevde katliamlarına, saldırılarına ortak olan, eli halkların
kanına bulaşan iktidarın işbirlikçiliğini teşhir
yenilecek, direnen halklar kazanacak!” sloganları
atıldı.
Bakır madenlerinde çalışan işçiler, 28 Şubat etmenin, acil bir görev olduğunu söyledi. Kızıl Bayrak/İzmir
24  Kızıl Bayrak Liselilerin Sesi’nden... Sayı:2007/09  9 Mart 2007

ÖSS’ye karşı mücadeleye!

Liseli gençlik ÖSS’yi sokakta


parçalayacak!
İkinci dönem başladı ve kavganın kızıl Mart ilişkin söz hakkı tanınmayan tek kesim sorunun esas
ayına girmekteyiz. Okulların açılmasıyla liseli muhatapları olan liseli gençliktir. Ancak ÖSS’nin
gençlik çalışmamız yeni bir dönemin ilk ardına gizlenmiş geleceksizlik gerçeği düşünüldüğü
hareketlerini başlatmıştı. Liselilerin Sesi’nin bir yerde, bu tartışmalarda konuşması gereken, belirleyici
yaşına bastığı dönem çalışmamızın daha çok olması zorunlu olan tek kesim de yine liseli gençliktir!
yerelde kurumsallaştığı, örgütlerimizin İkinci dönem ile birlikte bizler de Liselilerin Sesi
genişlediği ve daha çok liseliye sesimizi militanları ve okurları olarak kendi geleceğimiz adına
ulaştırdığımız bir dönem oldu. İlk dönem boyunca konuşma hakkımızı kullanacağız! Önümüze
“Savaşa değil eğitime bütçe!” şiarını yükselttik. çıkartılacak engellere, fikrimizin sorulmamasına
Okulların tatile girmesiyle birlikte birçok alanda takılmadan, tutumumuzu açıklayacağız. Onların
politik eğitim ve seminer grupları oluşturuldu. bizlere sunduğu ve hepsi aynı kapıya çıkan
Liseli gençlik mücadelesinde bir dizi önemli seçeneklerin karşısına tek bir seçenek, tek bir tutumla
tartışma bu tatil aracılığıyla tüketilmiş oldu. çıkacağız: ÖSS’ye karşı, geleceğimiz için mücadele!
İstanbul’daki Devrim Okulları ve İzmir’ deki
eğitim seminerleri ile mücadelemizin geleceğine ÖSS’ye neden karşıyız?
yön verecek tartışmalar yürüttük. İkinci dönem
mücadelesinin önceleyen evrelerini bu Uzun yıllardır uygulanan ve uygulandığı her
çalışmalarla besledik. dönemde çok yönlü sorunlara neden olan Öğrenci
Şimdi ise baharın başlangıcı olan ikinci Seçme Sınavı her yıl 2 milyonu aşkın gencin
dönem başlamış oldu. İçinden geçtiğimiz dönem yaşamında belirleyici bir yere sahip. Bütünüyle bir
neredeyse her hafta liseli gençliğin geleceğine eleme mantığı üzerine kurulmuş bu sınav, yine her yıl
ilişkin açıklamaların yapıldığı, bu konuda yüz binlerce öğrenciyi eğitim sürecinin dışına iten bir
tartışmaların yürütüldüğü bir dönem. Peki, bu yapıya sahip. Ancak en başından ifade edelim, ÖSS’ye
dönemi bu kadar özel kılan ne? Neden karşı mücadelemizin temel yanını bu elemeden öte,
televizyonlardan düzen partilerine, burjuva elemenin kendisinde belirleyici olan kriterler
derneklerinden YÖK başkanlarına kadar birçok oluşturuyor.
kişi ve kurum liseli gençliği gündeme taşıyorlar? “Oysa ÖSS tek başına bir eleme sınavı olduğu için
Bu sorunun yanıtı açık; bu ülkede iki milyonu mücadele yürütülecek bir başlık değildir. Yani esasta
aşkın öğrencinin “geleceği” olduğu iddia edilen sorun liseli gençliğin elenerek üniversiteye girmesi
sınav sistemi ve esasta bu iki milyon üzerinden sorunu değil, ötesinde bu elemede belirleyici olan
kimin nasıl bir çıkar elde edebileceği! kriterlerin ne olduğudur. Sonuç itibariyle liseli
Burjuvazinin farklı farklı klikleri tarafından gençliğin geleceksizliğinde belirleyici olan bugün
ÖSS’yi gündemine alan tartışmaların yarattığı somutta üç saatlik bir sınav gibi görünse de, ötesinde
keşmekeş içerisinde, her zamanki gibi konuya bu sınavın sonuçlarında baştan belirleyici olan sınıflı
toplum yapısı, sömürü düzeni, doğal olarak bunun

İLGP’den “ÖSS’ye hayır!” kampanyası:


eğitim sistemi üzerindeki yansımalarıdır. Dolayısıyla
bizler kaç öğrencinin üniversiteyi kazanamadığı ile

ÖSS’nin 5 seçeneğine karşı tek seçenek


ilgilenmiyoruz. Kazananı ve kaybedeni neyin
belirlediğiyle, başarı-başarısız saptamalarının

mücadele!
endeksli olduğu gerçekle ilgileniyoruz. Doğal olarak
biz ÖSS’nin kaldırılmasını talep ediyoruz, ama bunu
sınavsız üniversiteyi bir hak olarak tanımlamak
yerine, üniversite hakkında belirleyici olan eşitsizliğe
Herkesin ÖSS hakkında konuştuğu bir geleceğini karartıyor. Ancak bu tabloya rağmen işaret ederek formüle etmeyi tercih
dönemden geçiyoruz. Birileri ÖSS’nin mali ÖSS öğrenciler için halen bir umut kapısı olmaya ediyoruz.”(Liselilerin Sesi, Sayı:6)
külfetini, başka bazıları ise ÖSS’nin yapısını devam ediyor. Liseli gençliğin bu temelsiz Burada da zamanında belirttiğimiz gibi, bugün
tartışıyor; ÖSS kaldırılsın deniyor. Hatta tüm umutlarını değiştirmek zorundayız. eğitim alanında ortaya çıkan toplumsal yaşamdaki
düzen partileri seçimin yaklaşmasıyla birlikte bu ÖSS’ye dair sözümüzü söylediğimiz eşitsizliğin bir yansımasıdır. Yani eleme esasta 3 saat
fikri ortak olarak dillendiriyor. AKP, bugün ÖSS kampanyamızın ilk çalışmasını bir referandumla 15 dakikalık sınavın sonucunda, yahut bu sınavdan
yerine geçecek yeni sınav projeleri sunuyor. Ama başlatıyoruz. Referandum çalışmasıyla liseli önceki bir yılda ne kadar çalışılıp, çalışılmadığıyla
hepsi ÖSS yerine farklı bir eleme sınavı koyuyor. gençliğe sunulan ÖSS dayatmasını ve neden tümüyle ilgisiz, bu toplumda hangi sınıfa mensup
Yani adı değişen ancak işlevi aynı olan bir sistem ÖSS’ye karşı olduğumuzu tartışacağız. Aynı olunduğu ile ilgilidir.
öneriyorlar. zamanda yeni çıkarılacak özgün araçlarla (bülten, Bu gerçekliğin kendisi ÖSS’ye karşı olmamızdaki
Biz İLGP’ler ise, herkesin ÖSS’yi konuştuğu bildiri, broşür vb.) liseli gençliğin sorunlarını temel nedeni oluşturmakta, ayrıca ÖSS’ye karşı
bugünlerde işçi-emekçi çocuklarının saflarını tartışacağız ve sistemin geleceksizlik saldırısını oluşumuzun esasında sınıfsal eşitsizliğin bir yansıması
belirlemesi için bir çalışma başlatıyoruz. Liseli teşhir edeceğiz. Meslek liselerine ve dershane olan eğitimdeki fırsat eşitsizliğine karşı duruşumuzla
gençliğin kendi geleceği hakkında sözünü daha öğrencilerine seslenen iki ayrı bültenin bütünlüğünü ifade etmektedir.
tok ve daha net söylemesini istiyoruz. ÖSS’ye ve hazırlıklarını başlattık. ÖSS’nin arka planında yatan bu eşitsizlik
eleme sınavına muhalif güçleri bir araya getiren ÖSS karşıtı kampanyamızı bu ilk çalışmalarla gerçeğinin dışında nedenleri sıralamaya girdiğimizde
ve bu güçleri birleştirmeyi hedefleyen yoğun bir başlatmış bulunuyoruz. İlerleyen günlerde daha hiç zorlanmadan onlarca neden sıralayabiliriz. Bu
çalışma planlamasıyla 2. döneme başlıyoruz. ÖSS etkili ve tempolu bir çalışmayla kampanyamızı noktada geleceksizlikle eş anlamlı hale gelmiş olan
2 milyondan fazla öğrencinin hayatını sürdüreceğiz. ÖSS’nin öncelikle eğitim alanında yarattığı sonuçlar
değiştiriyor, geleceğini belirliyor. Daha doğrusu İstanbul Liseli Gençlik Platformu tartışılabilmelidir. Eğitim sürecinin kişiliğin
Sayı:2007/09  9 Mart 2007 Liselilerin Sesi’nden... Kızıl Bayrak  25

biçimlenmesi açısından taşıdığı önem gözetildiğinde, yalnızlaşma ve güvensizlik sorununu doğurur. Sıra konuşulmaktadır. Aslında bu tartışma devrimciler
bu başlığın özel önemi daha iyi görülecektir: arkadaşı ile rakip hale getirilen ve sürekli olarak bir tarafından çok daha öncesinde zaten yapılmaktaydı
“…(ÖSS’ye) Bir geleceksizlik saldırısı olmasının puanın geleceğinde nasıl bir belirleyiciliğe sahip ama şimdi farklı olan düzen cephesi de bu tartışmayı
yanısıra eğitim alanında doğurduğu sonuçlar olacağını dinleyerek yetişen liseli gençler, bir süre yapmaktadır.
üzerinden de karşı çıkmak bir zorunluluktur. Eğitim sonra bilgiyi paylaşmaktan kaçınır hale gelirler, Burada bir gerçeğe dikkat etmek gerekiyor, iki
sisteminin bütününe hakim olan anti-bilimsellik ve paylaşımlarda çıkar, hırs ve rekabet belirleyici taraf aynı şeyi istiyor gözükse de tartışmaların amacı
ezbercilik, ÖSS’de çok daha yalın bir biçimde görünür. duygular haline gelir. Bu yüzden ÖSS’ye karşı ve çözümler farklıdır.
Beraberinde kişinin üniversite eğitimi almak adına mücadele aynı zamanda yalnızlaşmaya ve ÖSS’nin kaldırılmasını tartışanların başını TED ve
dahi olsa böylesi bir sınava tabi tutulmasının doğal yabancılaşmaya karşı örülen bir mücadele olmalıdır. bir dönem boyunca CHP çekmişti. Fakat bu burjuva
sonucu, bilgiye ve öğrenmeye yabancılaşması, “Bütün bu sorunların yanı sıra ÖSS sermaye sözcüsü kurumlar ÖSS’nin yerine alternatif ya
öğrenmede temel kriter olarak bilginin işlevselliğini iktidarı açısından ciddi bir rant alanını ifade sunmuyor ya da sermaye düzeninin çizdiği hattan ileri
(daha somut ifadeyle sınav müfredatında olup etmektedir. Dershaneler bunun en önemli ayağını gitmiyorlardı. Onlardan zaten böyle bir beklenti
olmadığını) almasıdır. Bu tek başına ÖSS’ye hazırlık oluşturmaktadır. Milyarlar saçılarak kaydolunan taşımasak da sınırlarını belirtmek için söylüyoruz. Ve
süreci ile sınırlı kalan bir yabancılaşma da değildir. dershaneler, liselerdeki eğitimin niteliği ile sınavın artık sermaye düzeninin günümüzdeki sözcüsü
Üniversiteye bu sistematikle giren bir öğrencinin uyumsuzluğundan kaynaklı bir zorunluluk olarak Hükümet partisi bile ÖSS’nin “alternatiflerini”
bütün bir eğitim yaşamı bilgiler içerisinden işlevsel dayatılmaktadır. Bunun sonucunda ÖSS’ye ilişkin tartışıyor.
olanı, yani sınavda çıkacak olanı ayrıştırmakla beklentileri olan bütün kesimler dershanelere para
geçecektir. saçmak zorunda kalmaktadır.” (Liselilerin Sesi, Sınav isimleri değişir, eşitsizlik baki kalır!
“Yine ÖSS sorunu gündeme geldiğinde özel olarak Sayı:6)
işlenmesi gereken diğer bir nokta da bu sınava ÖSS’nin kaldırılmasını tartışanlar yerine
hazırlanan öğrenciler üzerinde yarattığı sosyal ve ÖSS çürümüş eğitim sisteminin bir Avrupa’da yıllardır uygulanan Bakalorya sistemini
kültürel sonuçlar olabilmelidir. Burada kaba olarak parçası olarak artık elenmiştir! getirmeyi düşünüyorlar. Olgunluk sınavı projesi ile
sınava hazırlık sürecinin yoğunluğundan kaynaklı Lise 2’de alan seçimi öncesi, Lise son sınıfta bitirme
sosyal hayattan kopuştan söz etmek yeterli sınavı ve sonrasında üniversite giriş sınavı planlanıyor.
Bugün ÖSS her yönüyle çürümüş sisteminin bir
olmayacaktır. Zira bu sorunun salt bir yanıdır. Peki, bu ÖSS’yi değiştirmek yani sınavı kaldırmak
eklentisidir. Nereden tutulursa tutulsun ÖSS’yi
Gerçekten de kişi sosyal hayattan, üretimden kopar, mıdır? Tabii ki hayır. ÖYS, LGS, OKS, ÜGS, ÖSS,
savunmak imkansız hale gelmiştir. Sermaye düzeni
derin bir yalnızlık ve bunalım içerisine girme riskiyle olgunluk sınavı isim değişse de aynı amacın araçları
için amaca hizmet eden her araç ancak kitlelerin
karşı karşıyadır. sabit olarak durur. Farklı ihtiyaçlar doğrultusunda
gözünde bir yere sahip olduğu sürece kullanılır. ÖSS
“Bu bunalımı tetikleyen diğer bir nokta ise, hepsi yeniden şekillendirilir. Şimdi karnelerin not
yıllardır değişen yapısıyla, işçi-emekçi çocuklarına
öğrencinin yoğun bir biçimde duyduğu sınavı kazanma hesaplanması değişti. Artık 100’lük sistem üzerinden
üniversite kapılarını kapatmasıyla gerçek yüzü açığa
basıncıdır. Bu baskı özellikle işçi ve emekçi çocukları puan hesaplanıyor. Şimdi bazı bölümlere sınavsız
çıkmış bir sitemdir. “Eşit” bir sınav olmadığını, ezbere
arasında yoğunlaşır. Zira sosyal-ekonomik sıkıntı kayıt yapılıyor. Şimdi ÖSS için sınav puan
dayandığını bugün bir çocuk bile söyleyebilir. Son
çekmeyen liseli gençlik kesimlerinde görülen basınç, hesaplaması değişiyor. Ama amaç hala liseli gençliğin
dönemde halen ÖSS’nin değişikliğe uğraması ise ayrı
bir aile baskısı, çevreye kendini ispat duygusunun umutlarının bir sınav sonuç belgesine bağlanmasıdır.
bir komedidir. Her yıl “reform”larla sorunları sözde
yarattığı basınç olarak açıklanabilecekken, işçi ve Yukarıda tanımlanan bütün değişiklikler yapılsa
çözülen ÖSS için son 3 ay kalmış olmasına rağmen
emekçi kesimlere mensup liselilerde esasta bir gelecek dahi, ortada koca bir eşitsizlik gerçeği durmaktadır. Ve
köklü değişiklikler yapılmaktadır. Ve son günlerde ise
sorunu, varlık-yokluk basıncıdır sözkonusu olan. bunun anlamı, bu sene de sıralamada sonunculuğu
ÖSS’nin kaldırılması tartışılıyor! Son iki yıldır
“Aynı zamanda sınava hazırlık sürecinde Hakkari ve Şırnak’ın paylaşacağı, hiçbir düz liseden
ÖSS’nin kaldırılması geniş bir çevre tarafından
tetiklenen rekabet duygusu, öğrencilerde ciddi bir ve meslek lisesinden sınav birincisi çıkmayacağıdır!

Liseli gençlik için gün gerçekleri görme


İLGP: ÖSS’ye karşı mücadeleye! ve mücadele günüdür!

Geleceksizlik saldırılarının bu ölçüde yoğunlaştığı


İLGP olarak başlattığımız son yıllarda ÖSS bu saldırılardan sadece biridir, ancak
kampanyamızda birinci haftayı simgesel bir örneğidir. Bugün bize düşen de liseli
geride bıraktık. Kampanyamızın gençlik içerisinde ÖSS’ye karşı bilinci geliştirmek,
ilk haftası iddiamıza uygun bir mücadeleyi yükseltmektir. “ÖSS kaldırılamaz”
şekilde yoğun bir çalışma diyenlere, “sınav eşitlik sağlıyor” diyenlere yanıt
temposuyla tamamlandı. ÖSS mücadele alanlarından verilir. Liseli gençliğin gelecek
karşıtı referandum çalışmamız ilk hayallerini yok eden bu sistemi ancak sokaklarda
haftasında 300’ü aşan rakamlara parçalayabiliriz. Ve bu imkansız değil! Bugün ÖSS’yi
ulaştı. Meslek liselilere yönelik değiştirmeye çalışmalarının, yerine yeni bir sınav
çıkardığımız Meslek Liseliler sistemi koyma girişimlerinin arkasında daha çok
Bülteni’ni birçok meslek liseli insanın “ÖSS’ye hayır!” demesi yatıyor. Bugün
gence ulaştırdık. Bu yılın ilk ÖSS’yi kabullenmeyen, bu sistemin yanlış olduğunu
sayısı olan bültenimiz yoğun bir bilen binlerce, onbinlerce, yüzbinlerce genç
ilgiyle karşılandı. Kampanya bulunuyor. Onlar bu tepkinin etkiye dönüşmesinden
çalışmalarımız içinde yer alan korkuyor. Bize düşen bu korkuyu gerçek kılmaktır.
Dershane Öğrencileri Bülteni’ni Liselilerin Sesi olarak baharı ÖSS karşıtı
teknik bir nedenden dolayı mücadelenin yükseltileceği bir dönem olarak ele
şimdilik çıkaramadık. Liselilerin alıyor ve planlıyoruz. Bu kapsamda başlattığımız
Sesi’nin 14. sayısının ilk dağıtımları başladı. Bu nedenle bu katılım anlamlıydı. Mitingte, kampanyamız bugün bütün yerellerimizde uygun
Kampanya faaliyetimiz Liselilerin Sesi’nin yeni “Eğitimde, cinsel, ulusal, sınıfsal eşitsizliğe materyallerle etkinleştirildi. İlk adımlarını attığımız bu
sayısı ile birlikte ivme kazanacak. son!/İLGP” şiarlı pankartımızı açarak alana liseli kampanyamızı büyütmek temel hedefimizdir. Bu
Kampanyamızın yerel araçları olan Parantez gençliğin sesini taşıdık. çerçevede anketler, referandumlar, imza kampanyaları
ve Güneşin Mevsimsiz Doğuşu dergilerinin yeni Yoğun bir çalışma yürütüyoruz. Bu örgütleyecek, liseli gençliğin ÖSS’ye karşı öfkesini
sayıları çıkarıldı. Parantez’in 2., Güneşin çalışmamızın temposunu ve kapsamını haykıracağı sokak eylemleri ve etkinlikler
Mevsimsiz Doğuşu’nun ise 4. sayısı çıktı. Bu güçlendirerek somut kazanımlarla taçlandırmayı örgütleyeceğiz. Biz sözümüzü son kez ve inançla
yerel araçların dışında yeni bir yerel yayın daha hedefliyoruz. Önümüzdeki günlerde bir yandan söylüyoruz:
bu hafta sonu çıkarılacak. Irak işgalinin 4. yıldönümünde gerçekleştirilecek Onlar değil biz değiştireceğiz, geleceğimizi
*** eylemlere hazırlanırken, diğer yandan sürmekte sokakta kazanacağız!
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü mitingi olan kampanya çalışmalarımızı güçlendirecek ÖSS’nin beş seçeneğine karşı, tek seçenek
4 Mart günü gerçekleştirildi. İLGP olarak mitinge adımlarla süreci başarılı bir tarzda geride mücadele!
yaklaşık 30 kişiyle katıldık. Katılan dostlarımızın bırakmayı umuyoruz. Liselilerin Sesi
bazıları ilk defa böyle bir mitinge katılıyorlardı. İLGP (Liselilerin Sesi, Sayı: 14, Mart 07)
26  Kızıl Bayrak Liselilerin Sesi’nden... Sayı:2007/09  9 Mart 2007

Özgürlük ve gelecek mücadeleyle


kazanılır!
Liselerde ikinci dönem başladı. Ara tatilde yoğun parçasını da çok açık ki toplumun bütününde hüküm
ve sistematik bir biçimde sürdürülen eğitim süren şovenist atmosfer oluşturmaktadır.
çalışmalarımızla hazırlandığımız bu mücadele Coğrafyamızda yaşanan katliamlar, linç
döneminin çetin geçeceği bugünden görülüyor. girişimleri, son günlerde pıtrak çiçeği gibi açan faşist
Emperyalist saldırganlığın arttığı, Türkiye’nin örgütlenmeler, bordo berelilerin yerine geçen beyaz
işbirlikçi burjuvazisinin emperyalizmle kurduğu bereliler… Kısaca toplumsal yaşamda devlet eliyle
uşaklık ilişkisinin derinleştiği, bu bağlamda halklar kudurgan bir şovenizm aşılanmaya çalışılıyor. Bunda
arasına düşmanlık tohumlarının ekildiği bir sermaye düzeninin azımsanamayacak bir başarıya
dönemden geçiyoruz. Dönemin bütün bu koşullarının sahip olduğunu da söylemek gerekiyor.
yanısıra sermaye düzeninin işçi-emekçi kesimleri Yaratılan bu atmosfer karşısında liseli gençliğin
hedef alan ve arkası kesilmeksizin süren saldırıları saf tutmak zorunda olduğu, yaratılan suni düşmanlığın
da derinleşmektedir. Mücadele döneminin çetinliği karşısına devrimci kardeşleşme çağrısını büyüterek,
de buradan gelmektedir. Sözkonusu toplam tablo, her kardeşleşmenin çabasını harcayarak çıkması da
dönem olunandan daha canlı, daha yoğun ve daha olmazsa olmaz bir sorumluluktur. Bu açıdan
çok yönlü bir faaliyeti kaçınılmaz kılmaktadır. Zira Liselilerin Sesi militanları ve okurları Ekim
süreç her yaştan devrimcilerin, her düzeyde Gençliği’nin 100. sayısı vesilesiyle başlattığı
örgütlülüğün var gücüyle püskürtmeye çalışması “Dünyanın bütün dillerini konuşuyoruz!”
gereken saldırılarla doludur. kampanyasının bir parçası haline gelmeli, bu
Liseli gençlik bu toplam tablodan çok yönlü kampanya kapsamında liseli gençliği halkların
olarak etkilenmektedir. Öncelikli olan elbette eğitim kardeşliği mücadelesinin aktif bir bileşeni haline
alanında yaşadığı sorunlardır. Sermaye politikaları getirme çabası içinde olmalıdırlar.
eksenli yaşanan dönüşümler eğitim alanında hızlı bir Bu çağrının liseli gençlik içerisinde bir karşılık
özelleştirme ve ticarileştirme sürecini doğurmuş, bulacağı da açıktır. Zira bugün sermaye düzeninin
bunun doğal sonucu da eğitim sisteminin işçi ve bütün gericileştirme çabalarına, düşmanlaştırma
emekçi kesimlerden gelen liseli gençliği bir bütün politikalarına karşın liseli gençlik halen toplumun en
olarak bünyesinin dışına itmesi yahut oyalamasıdır. az önyargıya sahip kesimlerinden birini
Keza eğitimin anti-bilimsel ve gerici niteliği de oluşturmaktadır. Aslında eğitim alanında etnik ayrım
son yıllarda görülmedik bir hızla derinleşmektedir. gözetmeksizin karşı karşıya kalınan saldırılar,
Ders kitaplarının içeriği, yalan yanlış bilgiler, ezberci halkların kardeşliği mücadelesinde birleşebilme
yöntem dayatması koca bir neslin çürütülmesini, mücadele ederse etsin, esasında uğruna mücadele zorunluluğunun temeline de işaret etmektedir.
etkisizleştirilmesini hedef alır niteliktedir. ettiği kendi geleceğidir. Bu noktada eğitim sorunları Bugün “Dünyanın bütün dillerini konuşuyoruz”
Ancak ülke ve dünya genelinde yaşanan süreçten özel olarak önem taşımaktadır. Çünkü bugün liseli şiarı, Filistin’i, Irak’ı, Afganistan’ı, Lübnan’ı,
liseli gençliğin salt eğitim alanındaki dönüşümler gençliği bir bütün olarak geleceksizliğe iten şeyin Somali’yi, Latin Amerika’yı kendi coğrafyamız
merkezli etkilendiklerini düşünmek saflık olacaktır. kendisi, eğitim sisteminde neo-liberal politikalar saymak, bu sayılan topraklarda yaşayan halkla
Toplumun genelinde yaşanan gericileşme bugün en merkezli yaşanan saldırılar ve dönüşümlerdir. bütünleşmek demektir. Bugün “Dünyanın bütün
fazla karşılığını liseli gençlik içerisinde bulmaktadır. Bu çerçevede ÖSS özel olarak önem taşımaktadır. dillerini konuşuyoruz” şiarı, bu coğrafyada
Vatan-millet-Sakarya edebiyatı ile yetiştirilen liseli Zira ÖSS; açığa çıkarttığı eşitsiz tablo ile, oluşturduğu yüzyıllardır bir arada yaşayan halkların, Kürtlerin,
gençler bugün gelecekte halklar arasında yaratılmak rant alanı ile, yarattığı rekabet, hırs duyguları ile, Türklerin, Ermenilerin, Rumların, Lazların,
istenen düşmanlığın sahiplenicisi kılınmak öğrencileri içine ittiği ağır psikolojik sorunlarla bir Çerkezlerin, Arapların kardeşliğine vurgu yapmak
istenmektedir. bütün olarak kokuşmuş sistemin, çürümüş bir demektir. Bugün “Dünyanın bütün dillerini
Ancak bütün bu tanımladığımız tablo doğal olarak uygulamasıdır. Yanısıra ÖSS’ye dair burada kısaca konuşuyoruz” demek, bizlere geleceksizliği reva
düzen açısından ciddi bir çelişkiyi de sıraladıklarımız bugün liseli gençlik tarafından iyi- gören bu çürümüş düzenin karşısına yek vücut çıkma
barındırmaktadır. Düzen, yoğun ve sistemli saldırılarla kötü bilinen, kavranan sorunlardır. mücadelesi vermek demektir.
geleceksizleştirdiği kesimlerden, sonsuza kadar sessiz Liselilerin Sesi militanları, bulundukları bütün Liselilerin Sesi olarak ikinci dönem çalışmamızın
kalmaları gibi bir beklenti içerisindedir. Elbette alanlarda, ÖSS’ye karşı zaten var olan tepkiyi ve temel bir ayağı bütün bu nedenlerle bizleri birbirimize
sermaye düzeni bu sessizliği, tepkisizliği salt güçlü bir bilinç açıklığını eylemli bir hareketliliğe dönüştürmek kırdırmaya çalışan, “bir bebekten” henüz 17
beklenti duyarak bir kenara atmamakta, bu yönlü sorumluluğu ile karşı karşıyadır. ÖSS’ye karşı olmak yaşındayken “katil yaratan” bu kapitalizm karanlığına
önlemler de almaktadır. Son dönemde değişen disiplin açık ki tek başına bir sınava karşı çıkmanın çok karşı mücadele etmek olacaktır.
yönetmeliği, okullarda artan baskı, kameralar, özel ötesinde bir anlam taşımaktadır. Bugün liseli gençlik
kesimleri hangi saiklerle bu sınava karşı olurlarsa
güvenlikler, okul önlerine istihdam edilen polisler, Liseli gençlik toplumsal muhalefetin bir
hepsi düzenin beklediğinin karşılığını alabilmek için olsunlar bu bir olumluluktur. Ancak liseli devrimciler
bu karşıtlıktan güçlü bir mücadele süreci örme kaygısı parçasıdır!
harcadığı çabalardır.
Liseli gençliğin dört koldan saldırılara maruz taşıyorlarsa, bilinçli-bilinçsiz tepkilerin kendisini
ÖSS’nin ardına gizlenmiş gerçeklere yönlendirmenin Bizler, liseliler; toplumsal muhalefetin bir
kaldığı böylesi bir dönemde biz liseli genç
çabasını harcamak zorundadırlar. Çünkü bugün liseli parçasıyız! Toplumsal yaşamın bir parçasıyız.
komünistlere düşense düzenin bu beklentisini boşa
gençliğe geleceksizliği dayatan ÖSS değil, ÖSS gibi Sömürü ve talanın egemen olduğu bir toplumda
çıkartmanın çabasını harcamaktır. Açık ki bu çabanın
bir uygulamayı yaratan sömürü düzeninin kendisidir. yaşamanın “insan” olana yüklediği sorumluluk,
yönü liseli gençliği kendi talepleri ve ülke-dünya
insanca yaşam koşulları için mücadele etmektir.
sorunları karşısında taraflaştırmak ve örgütlü
Bu bilinçle Liselilerin Sesi’nden liseli devrimciler
mücadeleye sevk etmekten geçmektedir. İşte, Liseli gençlik halkların kardeşliği için olarak ikinci dönemde mücadelemizi dün olduğundan
Liselilerin Sesi olarak ikinci dönemin başından sonuna mücadele etmek zorundadır! daha güçlü kılmak zorundayız. Çünkü sermaye
kadar harcayacağımız çabanın yönünü de burası
düzeninin bütün saldırıları bugünümüzle sınırlı
oluşturmaktadır. Liseli gençliğin bir geleceksizlik sorunu ile karşı kalmayıp, geleceğimize yöneliyor.
karşıya olduğunu ısrarla söylüyoruz. Ancak bu Ve bizler geleceğimize sahip çıkmak dışında bir
Liseli gençlik eğitim sorunlarına karşı söylemimiz tek yönlü olarak iş bulabilmek- seçeneğe sahip değiliz!
mücadele etmek zorundadır! bulamamak sınırında algılanmamalıdır. Aksine bizim
yapmaya çalıştığımız bir bütün olarak liseli gençliği Liselilerin Sesi
Liseli gençlik bugün hangi gündeme ilişkin gelecekte bekleyen karanlıktır. Bu karanlığın bir (Liselilerin Sesi, Sayı: 14, Mart 07)
Sayı:2007/09  9 Mart 2007 Yurtsever gençliğin görev ve sorumlulukları... Kızıl Bayrak  27

Devrimci yurtsever gençlik,


durumu görev ve sorumlulukları
“Günümüz Kürdistan’ında giderek etkinlik
kazanan modern bir tabaka da aydınlar ve gençliktir. İddiada samimiyet, ciddiyet ve tutarlılık, salt birer ahlaki özellik olarak değil,
Son yıllarda hızla gelişen Türk egemenliğinin politikada başarının anahtarı politik nitelikler olarak karşımıza çıkmaktadır.
amaçları doğrultusunda eğitilmeye çalışılan bu Kendi iddiasında samimi olanlar için, okul, meslek, aile, gelecek kaygısı, yaşam
tabakanın ulusal ve sınıfsal bağları, kararsız ve iyice
oturmamış bir yapı görünümündedir. Türk burjuvazisi endişesi birer engel olmaktan çıkmaktadır. Burada kendini tam anlamıyla
bunları, kendi ulusal bütünlüğü içinde eritmek ve sınıf davaya verme, katma ve akıtma söz konusudur. Bunu yapanların, genel ve esas
çıkarları doğrultusunda kullanmak için, yoğun bir
asimilasyondan geçirmektedir. Türk ulusunun
olarak, sınıfsal olarak “zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyleri”
damgasını taşıyan ekonomik, sosyal, kültürel ve olmayanların olması anlaşılırdır. Genel olarak emekçi ve yoksul olan Kürdistan
siyasal kurumlarda çalışmak, Türk dili ve kültürünün halkının “Kölelik zincirlerinden başka” kaybedecek neyi vardı? Ama devletle
özümsenmesini gerektirdiğinden, böyle bir yapıyı
kişiliklerinde somutlaştıramayanlar, ekonomik ve
bireysel ve ailesel ilişkiler geliştirmiş, kendilerini bu düzene binbir bağla
sosyal alanda başarılı olamamaktadırlar. Türk bağlamış Kürt egemen sınıflarının “kaybedecekleri çok şeyleri vardı”. O
burjuvazisinin bu politikasının kurbanı olan bir yığın nedenle onların bir Kürt ulusal sorunu yoktu. Bu, salt teorik bir tespit değil,
okumuş genç ve aydın Kürt, çağdaşlaşmayı
Türkleşmekten ayrı görememekte, böylece kendi ulusal günlük yaşamın her gün doğruladığı bir gerçeklikti.
kişiliklerini kazanamadıklarından, hâkim ulusa uşak
olmaktan kurtulamamaktadırlar. İki ulus arasında başlatılmıştır. Bunda, çağını çoktan kapamış bulunan önemli etkilerde bulunmuştur. Gençlik, özellikle
tampon durumunda bulunan bu aydınlar ve gençliğin burjuva milliyetçiliği yerine bilimsel sosyalizm okuyan gençlik, üniversite gençliği kendisini devrimci
sınıfsal bağları da karmaşık bir yapıdadır. Genelde öğretisinin aydın-gençlik kesiminde büyük ilgi ve ve sosyalist olarak tanımlamakta, ülke ve sınıfsal
Türk hâkim sınıflarıyla sıkı ilişkiler içinde bulunan ve taraftar bulması, ülkenin bağımsızlığa ve demokrasiye sorunlara doğrudan ilgi duymakta ve devrimci
onlardan ancak uşaklık sıfatlarıyla ayırt edilen Kürt kavuşmasının ancak bilimsel sosyalizmin rehberliği politikanın etkin bir öznesi olmak için yoğun bir çaba
hâkim sınıflarının yapısı, onlardan kaynaklanan altında mümkün olacağı kesin inancı rol oynamıştır.” sarf etmektedir. Toplumsal olaylara, politik
gençlik ve aydın kesim üzerine de yansımaktadır. (Kürdistan Devriminin Yolu, 1978) gelişmelere son derece duyarlı, dinamik, özverili,
Hangi ulusa ait olduğunu göremeyenler, hangi ulusun ‘70’li yıllarda devrimci yurtsever düşüncelerin samimi bir kişilik profili sergilemektedir.
hâkim sınıfından olduğunu da kararlaştıramazlar. oluşturulmasında ve ülkeye, gençliğe ve halka 1970’li yılların ortalarında Türkiye devrimci
Aydın ve gençlik içinde uşaklığın en çok geliştiği taşırılmasında, pratik ve örgütsel mücadelede, hareketi yenilmesine, önderleri tarihe iz bırakan
kesim bunlardır. direnişlerde, gerilla ve giderek serhildanlarda direnişlerde yitirilmesine, örgütsel yapılar dağılma
“Orta ve yoksul sınıflardan gelen gençlik ve aydın mücadelenin esas yükünü devrimci yurtsever gençlik boyutunda yenilgiye uğratılmasına rağmen, gençlikte,
kesimi, durumunu biraz daha objektif olarak çekmiştir. Bugün de çok önemli, hatta tarihsel bir rolü düşünsel ve ruhsal yapısında yenilginin izleri değil,
görebilmektedir. Ülke ve halk üzerindeki sömürgeci ve var. Elbette bugünkü gençlik, ‘70’li yılların gençliği direnişin, ayağa kalkışın, daha etkin ve bilinçli politik
feodal-komprador egemenliğin, kendi gelişmesi değil, o günden bu güne çok şey değişti. Her açıdan bu sorunlara müdahale etme düşüncesi ve ruhu
önünde de en büyük engel olduğunu bilmektedir. böyledir. Dünyamızda meydana gelen değişimler, en egemendir. Böyle bir düşünsel ve ruhsal ortam, çok
Hâkim ulus içinde “kurtuluş” yolunun giderek çok gençliği etkiledi. Kürdistan gençliği de hem önemli ve devrimci hareketlerin yeniden toparlanıp
daraldığını, ülkesine ve halkına dönüş yapma dünyadaki bu baş döndürücü değişimlerden etkilendi, ayağa kalkmalarında belirleyici bir etkendir. Örgütsel
zamanının gelip geçtiğini görüp, buna göre hem de Kürdistan’da meydana gelen değişim ve yenilgiye rağmen ruhsal ve moral direniş, coşku ve
davranışlarını değiştirmektedir. Bu davranış gelişmelerden etkilendi. Bu değişimleri ve bunların heyecan hâkimdir ve bu, her şeyden önce devrimci
değişikliği, bu kesimde yurtseverliği geliştirmektedir. gençlik yapısına etkilerini kavramadan bugün hareketlerin ve önderlerinin etkileyici direnişlerinin,
“Tarihin her döneminde, halklara ve sınıflara gençliğin devrimci yurtsever görevlerini de boyun eğmez duruşlarının bir sonucudur!
bilinç dışarıdan götürülür. Üretimden kopuk bir kavramamız olanaklı değildir. Bu hareketin içinde Kürdistanlı gençler de vardır.
“azınlık”, teori oluşturup, dışarıdan bunu halka ve Bugün Kürdistan gençliğini ekonomik, toplumsal, Bunlar toplumsal olarak emekçi sınıflardan
sınıfa mal etmekle uğraşır. İster ilerici, ister gerici politik, ideolojik ve kültürel açıdan değerlendirmemiz, gelmektedirler. Bunun yanında bir de Irak-KDP’den
sınıflar için olsun, bu gerçeklik her sınıf için içinde bulunduğu koşulları ve bir toplumsal kategori etkilenen belli bir gençlik kesimi vardır. Bunlar da
geçerlidir. Bilinçli ve örgütlü bir “azınlık” olarak durumunu ve bu durumun nasıl oluştuğunu kendilerini T-KDP ve DDKO içinde ifade etmeye
oluşturamayan halklar veya sınıflar, ekonomik ve belli bir tarihsel perspektif içinde değerlendirmemiz çalışmışlardır. Bunlar ideolojik olarak sosyalizmden,
politik amaçlarını geliştiremezler. Yüzyıllarca tam bir gerekir. O nedenle son birkaç on yılın gelişmelerini ulusal kurutuluş hareketlerinden etkilenen ve genel
toplumsal durgunluk içinde bulunan sömürge gençlik açısından değerlendirmek, toplumsal, politik olarak Kürt egemen kesiminden gelen gençlerdir. 12
halklarının, bilinçli ve örgütlü “azınlık” oluşmadan, ve ideolojik olarak içinde bulunduğu durumu ana Mart askeri darbesi Türkiye devrimci hareketine
emperyalizme ve sömürgeciliğe karşı mücadeleleri çizgileriyle özetlemek gerekiyor. Bu, bugünkü yöneldiği gibi Kürdistan’daki devrimci yurtsever
gelişip başarıya ulaşamaz. Sömürge halklar için, gençliği daha doğru kavramak, görev ve eğilimlere, örgütlenmelere yönelir, hem de çok yoğun
bilinçli ve örgütlü bir “azınlık”ın önderliğinde sorumluluklarını anlamak açısından önemli ve olarak… Kürt halkı üzerinde de korkunç boyutlarda
yurtsever gençlik ve aydın hareketi geliştirilmeden, kaçınılmazdır. Önce kendi tarihimize kısa bir işkenceler, tam anlamıyla teslim alma ve sindirme
ulusal bağımsızlık hareketi de gelişemez. gezinti… Bu kısa gezintide gençliğin o süreç içinde operasyonları uygulanır. Bunun sonucu 1970’li
“Yabancı egemenlik altında sürekli ayakta tutulan oynadığı rolü, başarı ve başarısızlıklarını anlamamız yılların başında beliren eğilim ve hareketler büyük
aşiretçi-feodal toplum yapısı nedeniyle, bilinçli bir da mümkün hale gelir. ölçüde dağıtılır ve ezilir…
yurtsever aydın-gençlik hareketinden yoksun 1970’li yılların ortalarından itibaren Türkiye ve
bulunmak, bağımsızlık için yapılan direnme I. KUKM ve gençlik Kürdistan’da politik hareketlenmeler, genel olarak bir
hareketlerimizin büyük bir eksikliğidir. Ancak son a) ‘70’li yıllar ve gençlik gençlik hareketi biçiminde yeniden şekillenir ve
yıllarda toplumsal yapımızda modern bir aydın- 1970’li yılların başında gelişen Devrimci Hareket, gelişmeye başlar. Bu yıllar diğer gruplar için olduğu
gençlik kesiminin şekillenmesi bu eksikliği gidermiş; Türkiye ve Kürdistan tarihine, gençliğin ideolojik ve kadar PKK için de bir çekirdek olarak şekillenme
sömürgeciliğe karşı mücadelenin özellikle başlangıç politik duruşuna çok önemli etkilerde bulundu. Yine yıllarıdır. Bu çekirdeğin kadrolarının tümü gençtir,
aşamasında belirleyici bir rol oynaması gereken Vietnam Devrimi, Latin Amerika ve Afrika’daki hemen hemen tümü üniversitelerde okumaktadır. Bu
bilinçli “azınlık” faaliyeti ve bu “azınlık”ın sömürge ve bağımlı ülkelerde gelişen ulusal kurtuluş yıllarda emekçi, yoksul, işçi ve köylü çocukları sayıca
önderliğinde yurtsever aydın-gençlik hareketi hareketleri, gençliğin ideolojik ve politik ufkuna daha fazla üniversitelerde okumaya başlamışlardır.
28  Kızıl Bayrak Yurtsever gençliğin görev ve sorumlulukları... Sayı:2007/09  9 Mart 2007

Anılan çekirdeğin içinde yer alanların hemen hemen


hepsi “Baldırı çıplakların” çocuklarıdır. Türkiye
devrimci hareketinden etkilenmiş, büyük bir bölümü
onların içinden gelmiş, dünyayı ve toplumsal
gelişmeleri araştırma, tartışma, inceleme ve öğrenme
olanağı bulmuş, belli bir politik bilinç düzeyini
kazanmış gençlerdir. Bu gençler, genel olarak
kendinin ve Kürdistan gerçekliğinin bilincine varmış,
sınıfsal kökenlerinin bilincinde, ideolojik olarak
kendisini devrimci sosyalist ve yurtsever olarak
tanımlamışlardır. Bu ideolojik bakışları kendilerine
tarihsel roller biçmelerini, bu rollerine uygun bir
yaşam tarzı çizmelerini, davalarında samimi, ciddi ve
tutarlı olmalarını koşullamıştır. Teorik olarak, söz
düzeyinde 1970’li yılların hemen hemen bütün
grupları kendilerini böyle tanımlamışlardır. Elbette
ideolojik ve teorik yaklaşımlarında biraz derinlere
gidildiğinde farklılıklar da belirginleşiyordu. Yine
sınıfsal konumların koşulladığı yaşam tarzlarındaki
farklılıklar da göze çarpıyordu. Anılan bu iki
kategorideki farklılıkların da etkilediği ve koşulladığı
temel farklılık, davalarında, yani söz ve iddialarındaki etmemeye devam ettilerse, bir elini sıcak sudan programının en önemli kurumlarından biridir. Bundan
samimiyet ve ciddiyet farklılığıydı. çıkarıp soğuk suya koymaktan çekindilerse, “tatlı aile önce baskı, cezalandırma ve sindirme, yılgınlığı
Kürdistan açısından devrim bir ihtiyaçtı. Bu yaşamının” rehavetinden ödün vermedilerse, bunların, içselleştirme hareketlerine ideolojik ve psikolojik
ihtiyacın bilincine de varılmış ve bu, belli bir ideolojik başarı kazanması, toplumda güvenilir, inandırıcı ve saldırı kampanyaları eşlik etmiştir. Basın ve yayın
ve politik çizgi olarak tanımlanmıştır. Bunun arka saygın olması mümkün müydü? Yine bu gibileri, genel kuruluşları, okullar, hatta sokak, bu kampanyanın
planında dünya çapında Vietnam şahsında gelişen baskı ve sindirme dalgasının sonucu etkin araçları ve alanları haline getirilmiştir. Bunlar da
devrim, ulusal kurtuluşçuluk dalgası var. Türkiye tutuklandıklarında direniş göstermeleri mümkün depolitizasyon programının etkin unsurları olarak ele
devrimci hareketinin yenilgisine rağmen devrimcilik müydü? Bu gibilerinin rahat dönemlerde çıkardıkları alınmış ve kurumlaştırılmıştır. Giderek bu ideolojik ve
ve sosyalist kimlik dönemin en gözde değerleri dergilerini mahkeme kürsülerinde sahiplenme ve psikolojik saldırı hareketi sonuç vermeye, öğrenci
niteliğindedir. Bu etkenler ve koşullar, devrimin savunma gücünü göstermeyip “Ticari amaçlarla gençlik içinde politikaya, özellikle devrimci politikaya
nesnel ve öznel koşullarının belli bir olgunlukta, çıkardıklarını” söylemeleri, daha ilk zor karşısında karşı ilgisizlik, bireysellik, bireyci yaşam ilişkileri
elverişlilikte olduğunu anlatmaktadır. Bu noktada artık teslim olmaları, dahası teslimiyeti teorileştirmeleri gelişmeye ve egemen olmaya başlamıştır.
belirleyici olan bu bilinç ve duruşun kendini bir politik anlaşılır değil mi? İdeolojik ve psikolojik saldırı hareketinin çok
program ve devrim iddiası olarak ortaya koyması ve Kısacası 1970’li yıllardaki gençlik ve gençlik önemli bir boyutu da kültürel alanda izlenen
pratik yaşama geçirmesidir. Pratik yaşama geçirme, hareketi, devrimci yurtsever nitelikteydi; onların politikalardır. Amerikan yaşam tarzının arabesk
politik hareket olarak örgütlenme ve bunun her öncüleri daha sonraki yılları ve tarihi, etkileyen politik versiyonu, bunun tipleri ve yaşam tarzı gençliğin
alandaki mücadelesini vermede bazı temel özellikler programlara ve eylemlere imzasını atmışlardır. Elbette önüne örnek alınması gereken modeller olarak
öne çıkmaktadır: bunu, gençlik adına değil, bir halk, bir sınıf adına, konulmuştur. Sanat, sinema ve diğer etkinlikler bunun
İddiada samimiyet, ciddiyet ve tutarlılık, salt birer ulusal ve toplumsal kurtuluş mücadelesi adına etkin araçları haline getirilmiştir.
ahlaki özellik olarak değil, politikada başarının yapmışlardır. Bu politik hareketin etkisindeki gençlik Kabul etmek gerekir ki, 12 Eylül faşizmi bu
anahtarı politik nitelikler olarak karşımıza ve gençlik hareketi de okumaya, incelemeye, alanda önemli bir başarı sağlamıştır. ‘70’li yılların
çıkmaktadır. Kendi iddiasında samimi olanlar için, tartışmaya açık, dinamik, duyarlı ve atak bir yapıda gençliği şahsında devrimci politika, devrimciliğin en
okul, meslek, aile, gelecek kaygısı, yaşam endişesi dönemin görev ve sorumluluklarını yerine getirmeye önemli politik ve ahlaki özellikleri ve kavramları
birer engel olmaktan çıkmaktadır. Burada kendini tam çalışmışlardır. Okullarında akademik-demokratik
mahkûm edilmiş, cezalandırılmış, bu, önemli bir
anlamıyla davaya verme, katma ve akıtma söz talepler için ve faşist yapılara karşı, işyerlerinde işçi
toplumsal-kitlesel korkuya dönüştürülmüş, bunun
konusudur. Bunu yapanların, genel ve esas olarak, grevleri ve eylemlerinde, köylülerin çeşitli
üzerine bireyci yaşamın en geri, en çürümüş biçimleri
sınıfsal olarak “zincirlerinden başka kaybedecek bir konulardaki mücadelelerinin yanında ve içinde
monte edilmiştir. Bu sindirme ve teslim alma,
şeyleri” olmayanların olması anlaşılırdır. Genel olarak olmuşlardır. O dönemde gençlik ve politika kavramları
depolitizasyon programının, aynı zamanda dünya
emekçi ve yoksul olan Kürdistan halkının “Kölelik neredeyse özdeş kavramlar haline gelmiştir.
zincirlerinden başka” kaybedecek neyi vardı? Ama çapında geliştirilen neo-liberal saldırı politikası ve
Kürdistan’da halkın devrimcileri “Talebeler” sözcüğü
devletle bireysel ve ailesel ilişkiler geliştirmiş, onun ideolojik, kültürel ve ahlaki çizgileri gibi
ile anmaları, bir yönüyle bu gerçekliğin halkın dilinde
kendilerini bu düzene binbir bağla bağlamış Kürt uluslararası bir arka plana oturduğunu da unutmamak
ifade edilmesinden başka bir şey değildir.
egemen sınıflarının “kaybedecekleri çok şeyleri gerekir. 12 Eylül faşizmi devleti, onun kurumlarını,
Gençlik ve devrimci politika, gençlik ve toplumsal
vardı”. O nedenle onların bir Kürt ulusal sorunu olaylara duyarlılık, gençlik ve özverili mücadele toplumu yeniden örgütler ve kurumlaştırırken, bir
yoktu. Bu, salt teorik bir tespit değil, günlük yaşamın kavramları, bu dönemin zihinsel ve ruhsal yandan böyle bir uluslararası araka plana dayanırken,
her gün doğruladığı bir gerçeklikti. Dolayısıyla terminolojisine damgasını vurmuştur. Böyle olduğu bir yandan da o güne dek yaşanılan deneyimleri
yukarda vurguladığımız kendi iddiasında samimi, içindir ki 12 Eylül Faşizminin intikamı büyük derinlemesine özümsemiştir. Bu dersler ışığında
tutarlı ve ciddi olma özeliklerinin böyle bir toplumsal- olmuştur. gençliği tam anlamıyla ve her yönüyle cendere içine
sınıfsal arka planının olduğunu hiçbir zaman almıştır. YÖK, basın yayın, sinema, günlük yaşamın
aklımızdan çıkarmamamız gerekiyor. Sonraki yıllarda b) 12 Eylül ve gençlik etkin bir parçası haline getirilen polisiye baskılar
devrimin, savaşın esas yükünün bu “Zincirlerinden 12 Eylül Faşizmi, bir karşı-devrim hareketidir. En gençliği teslim almada ve depolitizasyonda en
başka kaybedecek bir şeyi olmayanların” çekmiş önemli hedeflerinden biri, gençliği depolitize etmektir. belirleyici roller oynamışlardır. Bunların yanı sıra bu
olması kesinlikle rastlantı değildir. Bugün tarih Ama bu hedefini gerçekleştirmek için ‘70’li yılların saldırı ve onun sonucunda oluşan korkuyu içselleştiren
konusunda ahkâm kesenler, o gün ayrıntı gibi genç kuşaklarını bir bütün olarak cezalandırmak, aileler de bu süreçte olumsuz bir rol oynamış,
algılanan, ama gerçekte başarı ve başarısızlığın politikaya, toplumsal olaylara ilginin faturasının ne depolitizasyon programının bilerek veya bilmeyerek
mihenk taşlarından olan bu özellikleri ve bunların denli ağır olduğunu göstermek istedi. Bunu baskı ve etkin bir unsuru olmuşlardır.
nasıl hayata geçirildiğini es geçmektedirler. Şu şiddet, işkence, tutuklama, hapis, idam gibi Kısacası 12 Eylül, başta gençlik olmak üzere
örnekler çarpıcı değil mi? yöntemlerle gerçekleştirmiştir. Baskıyla bastırma, toplum üzerinde bir depolitizasyon programını
Kürdistan devrimi, ulusal kurtuluş, emekçiler, susturma, cezalandırma ve teslim alma hedeflerini uyguladı, her şeyi buna göre kurumlaştırdı. Kabul
sosyalizm sözlerini bolca kullanan, bunu sayfalar polisiye yöntemlerle gerçekleştirmek, belki kısa etmeliyiz ki bu konuda belli bir başarı da kazandı.
dolusu dergilerde yayınlayanlar, yeri geldiğinde ve vadede sonuç verirdi. Ancak uzun vadeli bir Ancak bu programını Kürdistan’da tümden ve uzun
gerektiğinde, politik ihtiyaç kendisini dayattığında ne depolitizasyon programının kurumlaştırılması sonuç vadeli olarak başaramadı, bunun da temel nedenleri
yaptılar? Başka bir deyişle bu iddialarını politik bir alıcı olabilir, gençliğin devrimci politikaya ilgisi en alt var. Bunların neler olduğuna geleceğiz.
yaşam tarzına dönüştürmesi gerekenler, okullarının düzeye inebilir, hatta tümden ortadan kalkabilirdi. SOSYALİS-ŞOREŞGER
sıralarına yapışmaya, Ankara’daki koltuklarını terk Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK), bu depolitizasyon (Kürdistan Devrimci Sosyalistleri)
Sayı:2007/09  9 Mart 2007 Sınıf hareketi... Kızıl Bayrak  29

DANDY direnişi kazanımla TÜMTİS Başkanlar Kurulu


sona erdi kararları...
“İşçi sınıfının birliği, dayanışması
ve kardeşliği için!..”
Sendikalaştıkları için işten atılan Dandy işçileri 77 gün direndi. Tek Gıda-İş
Sendikası’na üye oldukları gerekçesiyle atılan ve eyleme geçen işçilerin direnişi sona
erdi.
2 Mart günü fabrika önünde basın açıklaması yapan Tek Gıda-İş Marmara ve
Trakya Bölge Şube Sekreteri Göksel Şengül eylem hakkında bilgi verdi. Şengül, TÜMTİS Başkanlar Kurulu, 3 Mart 2007 günü toplandı. Olağanüstü
Dandy işçilerinin sıkıntılı günler geçirdiğini, ancak sabır ve kararlılık göstererek Genel Kurul’dan sonra gerçekleşen ilk Başkanlar Kurulu toplantısı, merkez ve
mücadele ettiklerini dile getirdi. Direniş sürerken patronla görüşmek için kapıları şube başkanlarımızın yanı sıra disiplin ve denetleme kurullarının da
kapamadıklarını belirten Şengül, yapılan görüşmelerin ardından işten atılmış olan 8 katılımıyla genişletilmiş bir şekilde yapıldı. Ülke sorunlarının, örgütlenme ve
işçinin işe geri alınması, sendikal örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılması TİS’lere hazırlık çalışmalarının ele alındığı toplantıda şu kararlar alındı:
konusunda anlaşmaya vardıklarını ifade etti. Şengül, işten atılan Dandy işçilerinin 15 “Bölgemizde ABD ve yandaşı emperyalist güçler, Irak’taki kanlı işgalini
gün içinde geri alınacağını söyledi. sürdürürken, diğer yandan İran’a saldırı planlarına ülkemizi de dahil etme
Sendika tarafından yapılan açıklamada ise uzlaşmacılık, patronun çıkarlarını çabaları içindedirler. Sendikamız; ülkemizi komşuları ile bir savaşa ve sonu
savunucu söylemler öne çıktı. Sendikal bürokrasi bir kez daha sermaye yanlısı karanlık maceralara sürükleyecek bu planlara karşı çıkmayı ve bu amaçla
söylemler kullandı. Sendika adına yapılan açıklamada şunlar söylendi: yapılacak etkinliklerde yer almayı görev olarak belirler.
“Hiç kuşku yok ki, sendikal mücadele zemini zaman zaman yıpratıcı bir hal almış Bu koşullarda; Sosyal Güvenlik ve Genel Sağlık Sigortası gibi sağlık ve
ve bir kısım üyemizin işten çıkarılmaları gibi olumsuzluklar da yaşanmıştır. sosyal güvenlik haklarımızı kısıtlayan, Petrol Kanunu gibi ülkemizin enerji
Ancak, işyeri istikrarı, güvenliği ve çalışma barışını ilkesel olarak daima önde kaynaklarını yabancılara teslim ederek dışa bağımlılığını artıran yasal
tutan sendikamız, işverenle barışçıl uzlaşma kanallarını sürekli açık tutmuş ve düzenlemeler gündemdedir. Ülkemizin çıkarları ve halkımızın aleyhine olacak
görüşmeler yoluyla sorunu çözme çabası içinde olmuştur. tüm çabaların karşısında olmak sendikamız açısından ülkemizi ve değerlerini
Mutlulukla ifade etmeliyiz ki, DANDY işvereni bu çağrılarımıza daha fazla kulak savunmanın kaçınılmaz bir görevidir.
tıkamamış, uzatılan dost eli geri çevirmemiştir. Bu nedenle kendilerine de gerçekten Kışkırtılan ırkçı ve şoven dalga, ülkemizin demokratikleşmesi ve
müteşekkiriz. sorunların giderilmesi önünde bir set oluşturmakta, işçi ve emekçileri bölen,
Sendikamız ve işveren yetkililerinin yapmış olduğu görüşmeler neticesinde, halklar arasında düşmanlık yayan bir işlev görmektedir. Oysa işçi ve
halihazırda işten çıkarılmış bulunan 8 üyemizin en kısa zaman içerisinde yeniden emekçilerin haklarının korunması, yeni kazanımların elde edilmesi ve
işbaşı yaptırılacağının sözünü almış bulunmak ve bunu da üyelerimize ilan etmekten toplumun demokratikleşmesi ancak emekçilerin birliği, kardeşliği ve ortak
dolayı mutluyuz. mücadelesi ile gerçekleşebilir. Başkanlar Kurulumuz, şovenist ve ırkçı
Bundan böyle DANDY işyerlerinde sendikalaşmanın önüne engel koyulmayacağı, yaklaşımların mahkum edilmesi ve farklı kültürlerin bir arada ve kardeşçe
çalışanlarının anayasal haklarına saygılı yaklaşılacağı ve sendikasız işçi yaşamalarının gerçekleşmesi uğruna mücadeleyi temel hedeflerden biri olarak
çalıştırılmayacağı hususunda işveren tarafınca verilen taahhütlerin yerine görmektedir.
getirileceğine de büyük bir samimiyetle inanıyoruz. (...) Ülkemizde sendikal örgütlenme hakkı, işten çıkarmalarla engellenmekte,
DANDY işçisi ve Tek Gıda-İş Sendikası, bundan sonra barış ve huzur içerisinde insani koşullarda çalışmak isteyen işçiler kapı dışına konulmaktalar. Bunun
üretmeye, işyeri ve yaşamı için her türlü özveriyle çalışmaya devam edecektir. Bunu örneklerinden biri Horoz Nakliyat’taki işten çıkarmalardır. Örgütlenme
da haklarına saygı gösteren, iyiniyetli ve barışçı tavır sergileyen işverene karşı bir çalışması yürüttüğümüz Horoz Nakliyat şirketinde, Bursa’da sendikal nedenle
sorumluluk olarak kabul etmektedir...” işten çıkarılan üyelerimizin verdiği işe geri dönüş mücadelesi ve mahkemede
kazandığımız işe dönüş kararı ardından üyelerimiz iş başı yaptı. Ancak
sonraki süreçte Horoz Nakliyat işverenliği; İzmir, İstanbul, Bursa, Balıkesir ve
Ankara’da toplam 29 üyemizi işten çıkardı. Tespit edebildiklerini de istifaya
Saraybahçe Belediyesi işçileri zorluyorlar.
İkinci olumsuz örneği Gaziantep Kevser Turizm şirketinde yaşamaktayız.
alacaklarını istiyor Toplu iş sözleşmemizin yürürlükte olduğu bu işyerinde işverenlik, TİS’i ihlal
ederek üyelerimizin ücretlerini zamanında ödememekte ve son dönemde işe
aldığı 70 işçiyi 2 ay boyunca ücretlerini ödemeden, SSK girişlerini yapmadan
ve fazla mesai ücretini ödemeden angarya uygulayarak çalıştırmaktaydı. SSK
ve Çalışma Bölge müdürlüklerine yaptığımız başvurular sonucu 70 üyemizi
kurduğu bir paravan şirket üzerine kaydettirdiği gibi işçileri sendikamızdan
istifa edip binde bir hisse ile şirkete ‘ortak’ olmaya zorlamaktadır. İşçilerin
kabul etmemesi üzerine 27 üyemiz, 5 Şubat 2007 tarihinde işten çıkarıldı.
Başkanlar Kurulumuz; tüm baskı ve saldırılara karşın işçilerin Anayasal
hakları olan örgütlenmeyi gerçekleştirmek ve toplu sözleşmeli düzene geçmek
için bütün enerji ve olanaklarımızı seferber etme kararlılığını bir kez daha
belirtmektedir. Aynı amaçla konfederasyon ve sendika farkı gözetmeden
sendikal hak mücadelesi veren işçi ve emekçilerle sınıf dayanışmasını
gerçekleştirmenin asli bir görev olduğuna inanmaktayız.
Bu dönem toplu iş sözleşmelerimiz başlayacaktır. İşkolumuzda
standartların olmayışı, denetim eksikliği vb. olumsuzluklara karşın işyeri
temsilcilerimiz ve her işyerindeki üyelerimizi TİS hazırlıklarına aktif olarak
Kocaeli Saraybahçe Belediyesi’nde bir süredir devam eden işçi kıyımının katarak işkolumuzdaki en iyi toplu iş sözleşmelerini bağıtlamayı hedefliyoruz.
sonucu 100 işçi işten atılmış ve işten atılan işçilere, “at imzayı al parayı” denmişti. Başkanlar Kurulumuz bu amaçla tüm bölgelerimizden gelecek işyeri
Ancak belediye yönetimi sözünü tutmayarak işçilere hiçbir ödeme yapmadı. temsilcilerimizle İşyeri Temsilciler Kurulu toplantısı düzenleme kararı aldı.
Her gün saat 13.00 -14.00 arası Saraybahçe Belediye binası önüne gelen işçiler Temsilciler Kurulumuz, TİS’lerimizde işçi iradesinin hakim kılınmasının
alacaklarını isteyerek belediye yönetimini protesto ediyorlar. Önceki süreçte etkenlerinden biri olarak gerçekleşecektir.
belediyeden alacaklarının ödeneceğine dair söz alan işçiler, belediyenin sözünü Ülkemizin, emperyalistlerin istemleri ile karanlık mecralara
tutmasını ve alacaklarını ödemesini istiyorlar. sürüklenmemesi, demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla hakim kılınması,
28 gündür belediye önüne gelip bekleyen işçiler, Belediye-İş ve Genel-İş işçi sınıfının birliği, dayanışması ve kardeşliği için sendikalarla dayanışma ve
sendikalarının desteğinin zayıf olduğunu belirtiyorlar. Diğer belediyelerde de ortak eylemlerin örgütlenmesinde üzerimize düşen görevleri gereği gibi yerine
benzer sorunların yaşandığını ve verdikleri mücadeleyle hakları ödenmeyen diğer getirme azmimizi bir kez daha vurguluyoruz.
işçilere de örnek olabileceklerine inanıyorlar. İşçiler mücadeleye devam etmekte Saygılarımızla”
kararlı olduklarını dile getiriyorlar. Merkez Yönetim Kurulu
Kızıl Bayrak/Kocaeli 6 Mart ‘07
30  Kızıl Bayrak Etkinliklerden... Sayı:2007/09  9 Mart 2007

Hollanda’da Dünya Halkları Gençlik Konferansı


Bünyesinde değişik ülkelerden okunması ve saygı duruşu ile başladı. YDG adına,
onlarca demokratik kitle örgütünün yer konferansı selamlayan kısa açılış konuşmasından
aldığı, Halkların Uluslararası Mücadele sonra, konferansın ilk paneline geçildi. ”Emperyalizm,
Ligi (ILPS) 2-4 Mart 2007 tarihinde sermaye ve onların birlik/anlaşmalarının (WTO,
Hollanda- Zoetermeer kentinde, çeşitli GATS, OECD vb.) gençliğin temel hakları olan eğitim
ülkelerden gençlik örgütlerinin katıldığı ve iş hakkına saldırı ve gençliğin direnişi” başlığını
bir Dünya Halkları Gençlik Konferansı taşıyan panele, YDG (Avrupa), Militan Gençlik
gerçekleştirdi. Hareketi (Yunanistan) ve Fransa’ dan AGEN adlı
Konferansın organizasyonu esas öğrenci sendikası temsilcileri katıldılar. Panelistler
olarak Avrupa Türkiyeli İşçiler konuya ilişkin görüşlerinin yanısıra, özellikle Fransa
Konfederasyonu’na (ATİK) bağlı Yeni ve Yunanistan’da son zamanlarda gelişen öğrenci-
Demokratik Gençlik (YDG) tarafından gençlik hareketlerine ilişkin tecrübelerini aktardılar.
gerçekleştirildi. Filipinler Komünist Panel soru-cevap bölümü ile sona erdi.
Partisine bağlı gençlik örgütü, Konferansın ikinci gününde (Cumartesi) ülke
organizasyonda aktif rol alan bir diğer raporları okundu. Fransa, Yunanistan, Brezilya,
gençlik örgütü oldu. katılamadı. Yaklaşık olarak 15 ülkeden (Amerika, Kanada, Filipinler, Afganistan, Belçika’dan gelen
Konferans esas olarak 3 Mart Cumartesi günü Almanya, Brezilya, Kanada, Fransa, Filipinler, delegasyonlar ülkelerindeki gençliğin sorunlarını ve
başladı. Cuma günü daha çok uzaktan gelen Yunanistan, İngiltere, Hollanda, Belçika, İsviçre, mücadelelerini anlatan sunumlar yaptılar. YDG ise,
delegelerin karşılanması, yerleştirilmesi ve Afganistan, İran, Avusturya) çeşitli gençlik örgütlerini Avrupa’da örgütlü olduğu ülkelere ait toplu bir rapor
konferansta sunulacak metinlerin çeşitli dillere temsilen 150’nin üzerinde delege konferansa katıldı. sundu. Ardından katılımcılar, sunum yapan ülke
çevrilmesi ile geçti. Çoğunluğu yaklaşık 100 kişi ile YDG oluşturuyordu. temsilcilerine çeşitli sorular sordular. Bu bölümde
Konferansa dünyanın değişik ülkelerinde yaklaşık Filipinli gençler YDG’den sonra en etkin katılan oldukça verimli tartışmalar yapıldı.
40 gençlik örgütü başvuru yapmasına rağmen, başta gençlik örgütü oldu. Cumartesi gününün son etkinliği, çeşitli dillerden
vize sorunu olmak üzere yaşanan çeşitli Konferans, 3 Mart Cumartesi günü saat 10:00’da, ve kültürlerden örneklerin sunulduğu adeta mini bir
aksaklıklardan dolayı pek çok örgüt konferansa Enternasyonal marşının iki dilde (Almanca- Fransızca) enternasyonal festival niteliğindeydi. Özellikle
Filipinli gençlerin sunumları ve kattıkları zenginlik
görülmeye değerdi. (Filipinli gençler konferansın

Hrant Dink’i anma gecesi...


sunumunu da üstlendiler ve başarıyla yerine
getirdiler.)
Konferansın üçüncü günü yine bir panelle başladı.
“Hepimiz Hrant’ız, hepimiz Ermeni’yiz!” “Emperyalist saldırganlık, anti-terör yasaları,
göçmenlik, sosyal yıkım ve gençlik” başlığını taşıyan
Agos Gazetesi ve Boğaziçi Gösteri Sanatları karanlık’ demişti. Bu karanlık bizi hiçbir zaman bu panele, ILPS’nin Uluslararası Koordinasyon
Topluluğu, Hrant Dink’i, katledilişinin 40. umutsuzluğa sürüklememelidir. Biz bu katliamları Komite Başkanı Jose Maria SİSON ve ATİK-YDG
gününde anmak için 28 Şubat günü saat 21.00’de, kimlerin yaptırdığını çok iyi biliyoruz. Gençler, katıldı. Panel, başarılı sunumlara ve verimli
Yeni Melek Gösteri Merkezi’nde bir etkinlik bizim kuşak çok acılar çekti, sizler de tartışmalar sahne oldu. Bu panelden sonra
gerçekleştirdi. çekeceksiniz. Ama karanlığı aydınlığa “Workshop” denilen çalışmaya geçildi.
Etkinliğe Arto Tunçboyacıyan, Aylin Aslım, çıkaracaklar da sizlersiniz!” Bu bölümde üç ayrı çalışma grubu oluşturuldu.
Aynur Doğan, Bartev Garyan, Birol Topaloğlu, Daha sonra Hrant Dink’in eşi Rakel Dink bir Tartışma konuları, ”Almanya’da yapılacak 2007 G-8
Cahit Berkay, Ruhi Su Dostlar Korosu, Eren konuşma yaparak şunları söyledi: “Tarihi zirvesi”, ”Fransa ve Yunanistan’daki gençlik
Keskin, Gülsüm Cengiz, Hayko Cepkin, Helesa, yazanlar, eğitimi, militarizmi de kullanarak daha hareketinin öğretileri” ve “Emperyalist saldırganlık ve
Kardeş Türküler, Michael Ellison, Mor ve Ötesi, kolay yazabileceklerini düşünürler. Resmi tarih Ortadoğu” idi. Konferansın genelinde yeterince
Muammer Ketencioğlu, Nejat Yavaşoğulları, yetmez, bunu şarkılarla, resimle, heykellerle de tartışılmayan sorunlar bu bölümde çok daha ayrıntılı
Sayat Nova Korosu, Sarkis Çerkesyan, Sarkis süslerler. Ancak resmi tarihi yaratanlar insanların ve verimli bir şekilde tartışıldı.
Seropyan, Sema, Vova, Taner Öngür, Vedat yaşadıklarını silemezler. Nefret ve düşmanlık Bu tartışma ve değerlendirmeler, bunlardan yola
Türkali, Yaşar Kurt, Zeynep Tanbay’ın da tohumu ekenler insanlardaki özel hafızayı silmeye çıkılarak alınan kararların konferansa sunulması
aralarında olduğu çok sayıda sanatçı ve aydın çalışırlar. Ama ne yapılırsa yapılsın düşünülüyordu. Zaman darlığından dolayı bu mümkün
katıldı. unutturamazlar. Unutmak ölümdür çünkü. Bir olmadı. Konferans, sonuç deklarasyonunun okunması
Etkinlik Hrat Dink’in fotoğraf ve görüntülerin adama ‘yazı yazma’ derler yazar, ‘ülkeyi terket’ ve oylamaya sunulması ile sona erdi.
yer aldığı sinevizyon gösterimiyle başladı. derler terketmez. Ve bir gün katlederler o adamı. Bu konferans, delegelerin karşılanmasından
Sineviyon “Hepimiz Hrantız, hepimi Ermeni’yiz!” Katlederek öldürdüklerini sananlar, onun düştüğü programın düzenli olarak akmasına ve konuşmaların
sloganıyla son buldu. yerden yüzbinlerin yürüdüğünü gördüler. en az üç dile (İngilizce, Fransızca, Türkçe)
Ardından açılış konuşmasını yapmak üzere Kardeşlerim, işte karanlığın korkusu da bu çevrilmesine kadar kusursuz bir organizasyondu.
Sarkis Çerkezyan sanneye çıktı. yüzden.” Etkinlik, baştan sona enternasyonal ve devrimci bir
Çerkezyan; “Hrant Dink halkların kardeşliği Ardından Taner Öngür, Cahit Berkay, Mor ve atmosferde gerçekleşti.
için önüne çıkan tüm engellerle mücadele etmiştir. Ötesi, Nejat Yavaoğulları, Aylin Aslım sırasıyla Bir-Kar Gençliği olarak böylesi bir enternasyonal
Ve bir gazete çıkarmıştır. Dink Türkiye’de şarkılar söyledi. Sarkis Seropyan ve Eren Keskin konferansa ilk defa ve gözlemci statüsünde katıldık.
herkesin eşit bir şekilde yaşanmasını istedi. birer konuşma yaptı. Konferansa katılan Bir-Kar gençlik temsilcisi, Bir-
Irkçılığı, ayrımcılığı, katliamları bir kez daha İkinci bölümde Zeynep Tanbay Helesa, Vova, Kar Gençliğini kısaca tanıtan, konferans hakkındaki
lanetliyoruz. Hrant Dink katledildikten sonra da Birol Topaloğlu dans gösterimi yaptılar ve şarkılar görüş ve önerilerini belirten ve konferansın ana teması
şiddet devam ediyor. İktidarlar bizi ırk, din, söylediler. Roni Marguilles ve Michael Ellison olan emperyalist saldırılara ilişkin görüşlerimizi dile
cinsiyet olarak bölebilir. Ama umutsuz değiliz. birer konuşma yaptılar. Ruhi Su Dostlar Korosu, getiren kısa bir konuşma yaptı.
Türkiye’de herkesin kendi kültürünü Muammer Ketencioğlu, Sema Bartev Garyan Bu tür enternasyonal etkinliklerin önemi
yaşayabilmesi için daha çok mücadele etmemiz şarkılar söyledi ve Gülsüm Cengiz bir konuşma tartışılamaz. Her şey bir yana, uluslararası deneyim
gerekiyor. Bizde ise o azim var” dedi. yaptı. ve birikimleri paylaşmak ve mücadeleyi
Kardeş Türküler ve Sayat Nova Korosu ile Arto Tunçboyacıyan ve Yaşar Kurt, Hran Dink ortaklaştırmak için bu tür araçlar önemli olanaklar
Aynur Doğan’ın söylediği şarkılardan sonra Vedat için yazılan bir şarkı söylediler. sunmaktadır.
Türkali bir konuşma yaptı. Türkali şunları söyledi: Etkinlik tüm sanatçıların sahneye çıkarak “Sarı Bir-Kar Gençliği olarak bu tür organizasyon ve
“Hrant Dink bize insanlık mirası bıraktı. Gelin” türküsünün söylenmesinin ardından sona etkinliklere daha büyük önem verecek ve daha örgütlü
Ülkemizde karanlıklardan rant bekleyen bir takım erdi. Etkinliğe 3 bin kişi katıldı. bir katılım konusunda özel bir çaba harcayacağız.
güçler var. Rakel, ‘bir bebekten katil yaratan Kızıl Bayrak/İstanbul Bir-Kar Gençliği
Mücadele Türkiye ve Ortadoğu’da Siyasal Gelişmeler paneli
Postası
4 Mart 2007 tarihinde, Almanya’nın Köln Türkiye’de dipten dibe biriken , devleti çok
kentinde, “Türkiye ve Ortadoğu’da Siyasal büyük korkulara düşüren ve adeta kendi sonunu
Gelişmeler” konulu bir panel gerçekleştirildi. hazırlayan çılgınca icraatlara başvurmasına neden
Katılımcı olarak Türkiye’den Haluk Gerger ve olan güçlü bir toplumsal tepkinin, bir başka
Ferda Çetin’in katıldığı paneli, yaklaşık 100 kişi anlatımla bir dizi devrimci imkanın biriktiğini
izledi. belirten düşünceleri dikkat çekiciydi.
Panelde birinci konuşmacı olan Haluk Gerger H. Gerger panelin ilk bölümdeki sözlerini,
sözlerine, Türkiye’nin de yer aldığı coğrafyada temel bir eksiklik ve sorun olan, bu tepkileri
yıllar sonra haritaların yeniden çizildiğini, son değerlendirecek ve iktidar hedefine yöneltecek bir
derece önemli gelişmelere yol açacak olan sınıf hareketi ve bunun temsilcisi partinin
ODTÜ: “Yaşasın halkların gerilimlerin yaşandığını belirterek başladı. Bunu, eksikliğine işaret ederek bitirdi.
başta Kürt sorunu şahsında olmak üzere, Haluk hocadan sonra Ferda Çetin söz aldı ve
kardeşliği!” Türkiye’nin bu gerilimleri en çok yaşayan ve dışa sorunların Kürtler cephesinden nasıl göründüğünü
vuran ülkelerin başında yer aldığı belirlemesi anlattı. Gelinen yerde Kürt halkının yaşamsal
izledi. Bu çerçevede, Türkiye’nin çok kritik bir önemde kararlar vermekle karşı karşıya olduğunu
Hrant Dink’in katledilmesinin ardından halklar
süreçten geçtiğini ve tüm önemli sorunlar belirtti. Ferda Çetin konuşmasında birliğe özel
arasında kışkırtılmaya çalışılan düşmanlığa karşı, Hrant
konusunda bir karar vermek gibi bir yol ayrımına vurgu yaptı.
Dink’i katleden BBP çetesi ve devlet destekli faşist
gelip dayandığının altını çizdi. Türkiye’nin Panelin ikinci bölümü, dinleyicilerin sorduğu
çeteleri lanetlemek amacıyla 28 Şubat günü bir eylem
geleneksel devlet politikasının dolaysız ifadesi sorulara verilen cevaplar ve yer yer hararetli
gerçekleştirildi.
olan statükocu direncine karşın, gitgide bu tartışmalarla geçti. Panel, özellikle Haluk hocanın
Ortak bir çalışmaya konu edilen eylem, bir haftayı
coğrafyadaki harita değişikliğinin kaçınılmazlığını oldukça öğretici ve yararlı açıklamalarının
aşkın bir süre yapılan bir çalışmanın ardından
da gördüğünü, bu nedenle kendisine yeni bir yer ardından sona erdi.
gerçekleşti. Binin üzerinde afiş kullanıldı, onbini aşkın
aradığını vurguladı. Kızıl Bayrak/ Köln
bildiri ve el ilanı dağıtıldı.
Okulun ilk haftasında gerçekleştirilen bir toplantıyla
milliyetçiliğe ve faşizme karşı halkların kardeşliğini “Önder Babat ölümsüzdür!”
savunmak için birçok karar alındı. Bu kararlardan biri
olan eyleme hava yağışlı olmasına ve yürüyüş uzun Önder Babat üç yıl önce Taksim’de katledildi. “Faşizmi döktüğü kanda boğacağız!” “Emperyalizm
sürmesine rağmen 300 civarında öğrenci katıldı. Babat’ın katledilmesinin yıldönümünde, 3 Mart yenilecek, direnen halklar kazanacak!”, “Kahrolsun
Çalışma yapılırken birkaç Azeri öğrencinin afiş ve günü Taksim İmam Adnan Sokak’ta saat 18.45’te Amerikan emperyalizmi!” sloganları atıldı.
bildirilerimizi yırtmasına karşı anında tepki gösterildi katledildiği yer olan Devrimci Hareket dergisinin Yoğun polis ablukası altında gerçekleştirilen
ve gereken yanıt verildi. Toplu halde bildiri önünde bir anma eylemi gerçekleştirdi. “Önder eyleme 250 kişi katıldı.
dağıtmaktan yurtlar bölgesinde kantin eylemlerine Babat ölümsüzdür!” pankartının açıldığı eylemde Eylemin ardından Önder Babat Kültür
kadar okulun dört bir yanında çalışmamızı sahiplendik Babat’ın fotoğrafları taşındı. Eyleme devrimci Merkezi’nde bir anma etkinliği gerçekleştirildi.
ve üniversitelerimizi faşist çetelere karşı savunduk. kurumlar da destek verdi. 200’ü aşkın kişinin katıldığı etkinlik Önder’i ve
Okulumuza girmeye çalışan ve bunun için de Basın açıklamasından sonra Önder Babat Kültür mücadeledeki yerini anlatan bir açılış konuşması ile
Azeriler’i kullanan BBP çetesine de gereken yanıt Merkezi’nde saat 19.00’da yapılacak etkinliğe çağrı başladı. Önder Babat Kültür Merkezi Müzik
verildi. yapıldı. Topluluğu, Hakan Yeşilyurt, Serhad Raşa ve İlkay
28 Şubat günü Hazırlık E Kantini’nde sloganlar ve Eylem boyunca sık sık “Hepimiz birer Önder Akkaya’nın sahne aldığı gecede, Önder Babat’a
“Türk, Kürt, Ermeni, yaşasın halkların kardeşliği!” Babatız!”, “Devrim şehitleri ölümsüzdür!”, dostları ve yoldaşları tarafından yazılmış şiirlere yer
pankartının açılmasıyla başlayan eylem yemekhaneye “Faşizme karşı omuz omuza!”, “Yaşasın devrimci verildi.
yapılan yürüyüşle devam etti. Yürüyüşte, “Yaşasın dayanışma!”, “Bedel ödedik bedel ödeteceğiz!”, Kızıl Bayrak/İstanbul

Emekçinin Gündemi’nin 2. sayısı işçi ve emekçilerle buluştu!


halkların kardeşliği!”, “Faşizme karşı omuz omuza!”,
“Susurluk, Şemdinli, işte çete devleti!”, “Hrant’ın katili
Susurluk devleti!”, “Faşizme inat, kardeşimsin Hrant!”, Küçükçekmece, Yenibosna, Sefaköy, Güneşli işçi ve emekçilerine seslenen, bölgemizin yerel gazetesi olma
“Hepimiz Hrant’ız, hepimiz Ermeni’yiz!”, “Yaşasın iddiasını taşıyan yayınımızın 2. sayısının dağıtımına geçtiğimiz haftadan itibaren başladık. Bir yandan sendikalara
devrim ve sosyalizm!” sloganları atıldı. ve belediyelere protokollerini ulaştırdığımız yayınımızı diğer yandan asıl olarak hedeflediğimiz sendikalı,
Kitlenin yemekhane önüne gelmesi üzerine bir grup sendikasız fabrikalara, atölyelere, sanayi sitelerine ulaştırıyoruz. Gazetemizin satışı sırasında işçilerin olumlu
arkadaşımız yemekhanedeki arkadaşlarımızı çağırmak yaklaşımları ile karşılaşıyoruz. Özellikle düşük ücretlerin ve mesailerin yoğun olduğu sanayi sitelerinde işçilerin
üzere içeri girdi. Ardından hep beraber Fizik gazetemizi sahiplendiğini ve takip ettiğini gördük.
bölümünün önüne yürüyerek Hrant Dink’in anısına bir Emekçi kadınlar günü nedeniyle bu sayımızda yoğun olarak emekçi kadın sorununu, çalışma-sömürü
fidan diktik. koşullarını, işçi kadınların yasal haklarını ve mücadelesini işledik. Doğu Sanayi Sitesi’nden ayrıntılı bir gözlem
Eylem geçen sene İP’lilerin ve jandarmanın yazısı ile birlikte, son süreçte ağırlaşan sömürü koşullarına karşı huzursuzluklar yaşayan Liola, Altınyıldız
öğrencilere saldırmasıyla sonuçlanan olaylar üzerine işçilerinin yazıları ve fabrikalardaki haberlere yer verdik. Ayrıca Şahintepe’de evlerin yıkılması üzerine başlayan
beş arkadaşımıza verilen ikişer dönemlik cezalara karşı hazırlıklar karşısında Şahintepe emekçilerinin çalışmalarını ve kararlılıklarını anlatan bir yazı da gazetemizin
“Soruşturmalar, tutuklamalar, baskılar bizi sayfalarında yeraldı. Gazetemizin satışını fabrikalar dışında işçilerin yoğunluklu olarak geçtiği Beşyol, Merter,
yıldıramaz!”, “Cezalar geri çekilsin!” sloganları atıldı. Sefaköy’de gerçekleştirdik. Merter’de özellikle kadınların ilgisine konu olan gazetemiz, bölgemizde, orta ölçekli
Fidanın dikilmesinin ardından Evrensel gazetesine tekstil, metal ve kağıt sektöründe çalışan fabrikalara da ulaşmış bulunuyor.
verilen 110 milyarlık ceza da kınandı. Dikilen fidanla Bahar dönemiyle birlikte bölgemizde ilk adımlarını atan Emekçinin Gündemi önümüzdeki süreçte daha hedefli
bu fidanın koruyucusu olacak halkların kardeşliği ve yaygın bir işçi ağına ulaşmayı önüne koymuş bulunuyor. Özellikle 1 Mayıs’ı önceleyen Mart-Nisan aylarında,
mücadelesinin süreceği sözü verilerek eylem bitirildi. daha güçlü bir çalışma ve daha nitelikli bir “Emekçinin Gündemi” hedefiyle yolumuza devam ediyoruz.
ODTÜ Ekim Gençliği Bölgemizdeki her sektörden işçileri yayınımıza destek vermeye ve sahiplenmeye çağırıyoruz.
İletişim adresimiz: emekciningundemi@gmail.com
Emekçinin Gündemi

EKSEN Yayıncılık Büroları Gazetene sahip çık! Abone ol! Abone bul!
Üsküdar (İstasyon) Cad. Pınar İşhanı 853. Sok. Bilen İşhanı No: 27/710
Adı : .......................................................................
Soyadı :........................................................................
No: 5 Kat: 4 Daire: 52 Kartal/İstanbul (0 216 353 35 82) Konak/İZMİR Tel-Fax: 0 (232) 489 31 23 Adresi : .......................................................................
Necatibey Cd. Gözlükçü İşhanı No: 26/24
........................................................................
Cemal Gürsel Cd. Shell Karşısı Vakıf İşhanı Kat: 3
Kızılay/ANKARA Tel: 0 (312) 229 06 44
Tel : .......................................................................
No: 306 ADANA Tel: 0 (322) 363 52 91
6 Aylık Yurt içi 30.000 000 TL Yurt dışı 100 Euro
Sönmez İş Sarayı Kat: 3 No: 220 Heykel/BURSA Cumhuriyet Mah. Tennur Sok. Cumhuriyet İşhanı 1 Yıllık Yurt içi 60.000 000 TL Yurt dışı 200 Euro
Tel: 0 (224) 220 84 92 Kat: 3/45 KAYSERİ Tel-fax: 0 (352) 2326671
Gülcan Ceyran adına,
Silifke Cd. Çavdaroğlu Çarşısı 2/93 Saadetdere Mah. Fırın Sok. No: 37/25 (Depo durağı) * TL için : Yapı Kredi Bankası İstanbul/Aksaray Şb. 0097680-3
* Euro için : İş Bankası İstanbul/Aksaray Şb. 10021127094
MERSİN Esenyurt/İSTANBUL No’lu hesaba yatırdım. Makbuzun fotokopisi ektedir.
16 Mart 1978 BeyazÝt...
1978BeyazÝt...
16 Mart 1988 Halepe...
12 Mart 1995 Gazi...

Faßist
katliamlarÝn
hesabÝ
sorulacak!

You might also like