You are on page 1of 32

SayÝ: 2007/16 27 Nisan 2007 3 Euro

2  Kızıl Bayrak Kızıl Bayrak’tan... Sayı:2007/16  27 Nisan 2007

İÇİNDEKİLER
1 Mayıs’ta mücadele alanlarına! . . . . . . 3
Kızıl Bayrak’tan
Kontrgerilladan hesap sormak için 1 1 Mayıs’ı önceleyen bu son sayımızda, gerek kendi
Mayıs’ta Taksim’e!. . . . . . . . . . . . . . . . . 4 cephemizden gerekse sınıf ve devrimci hareket
cephesinden yürütülen çalışmalara ilişkin son haberlere
“Taksim’i kazanmak zincirleri
de yer vermiş bulunuyoruz. Bu sayımızı takip eden son
kırmaktır!” . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 5 4 güne ilişkin gelişmeler ise günlük kizilbayrak.net
Emperyalizme, şovenizme ve faşizme sitesinden izlenebilir. Aynı şekilde, 1 Mayıs günü
gerçekleştirilecek 1 Mayıs miting ve eylemlerinin
karşı 1 Mayıs’ta alanlara!. . . . . . . . . . . . 6 haberler ve fotoğrafları da eylemleri takip eden ilk
Cumhurbaşkanlığı kavgasında sona saatlerde, sitemizde yer alabilmelidir. Bu da, İstanbul
doğru... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 7 dışında çeşitli illerde yapılacak olan 1 Mayıs
mitinglerine katılacak, izleyecek olan çalışanlarımızın
Sermaye patronlarının dikensiz “Gül”ü! 8 haberleri hızla ulaştırması gerektiği anlamına geliyor.
Abdullah Gül tercihi “uygar Batı”nın İstanbul’da sınıfın ve devrimcilerin Taksim
kararlılığı, düzenle devrim, burjuvaziyle proletarya
gerçek yüzünü ortaya seriyor! . . . . . . . . 9
arasında bir irade savaşına dönüşmüş bulunuyor. Bu
İşçiler 1 Mayıs pikniğinde buluştu! . . . 10 savaş, kuşkusuz, sadece İstanbul mitingini, sadece
Coşkulu 1 Mayıs etkinliği . . . . . . . . . . 11 sınıfın ve devrimin İstanbul’daki güçlerini bağlamıyor.
Taksim kararlılığının ülke çapında yapılacak tüm
1 Mayıs faaliyetlerinden..... . . . . . . . . . 12 mitinglerde ortaya konabilmesi gerekiyor. Kanlı 1
Neden 1977 1 Mayıs’ının 30. yılında Mayıs Türkiye işçi sınıfına, onun hak ve özgürlük
Taksim? / Yüksel Akkaya. . . . . . . . . . . 13 mücadelesine karşı düzenlenmiş bir kontrgerilla
operasyonu olduğuna göre, hesabını sormak da Türkiye
Eğitim emekçilerinin eylemlerinden14-15 işçi sınıfına düşüyor. Başta İstanbul Taksim olmak
NATO: Bir saldırı, savaş ve iç savaş üzere, tüm illerde yapılacak mitinglerle, işçi sınıfının
kararlılığı ve iradesi ortaya konabilmeli, düzenin
örgütü/3 / H. Fırat . . . . . . . . . . . . . . 16-18
saldırganlığını dizginleyebilecek bir mücadele düzeyi
Komünistler Gülsuyu’nda haykırdı: yakalanabilmelidir. Tüm sosyalistler, tüm devrimciler, olmaz. Bunu yapanları onlarla aynı kefeye yerleştirir,
“Şehitlerimize devrim sözümüz var!” . 19 örgütlü ve bilinçli işçiler kalan son birkaç günü bunu aynı muameleye layık hale getirir.
sağlayacak bir yoğun faaliyete ayırmalıdır. Sınıf devrimcileri olarak, yaklaşık 1 aydır gösterilen
Hatice Yürekli yoldaş mezarı başında ortak iradenin arkasında durmaktayız, sonuna kadar da
Gelinen noktada, ne talepleri geri çekmenin ve ne
anıldı... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 20 de Taksim kararlılığını zayıflatmanın imkanı yoktur. duracağız. İstanbul’daki tüm güçlerimiz ve harekete
Artık sıra, getireceği her türlü sonucu göğüsleme geçirebildiğimiz tüm sınıf ilişkilerimizle birlikte,
İşçi-emekçi hareketinden... . . . . . . . . . 21
kararlılığıyla, bir aydır gösterilen iradenin arkasında Devrimci 1 Mayıs Platformu içinde Taksim yolunda
Tecrit duvarları Bağdat’ta! . . . . . . . . . . 22 durmaktır. Mücadeleye ileri doğru bir ivme olacağız. Diğer tüm illerde ise, pankart, döviz,
Siyonist rejimin savaş makinesi yine kazandıracağı açık olan ‘sınıfa güven verme’nin başka sloganlarımızla ‘77’nin hesabını soracağız.
bir yolu yoktur. Aksi bir tutum, devletin baskılarıyla Şimdiden tüm işçi ve emekçilerin, tüm
ölüm saçıyor . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 23
atılacak en küçük bir geri adım, sınıf kitlelerindeki devrimcilerin birlik, mücadele ve dayanışma gününü
Dünyadan... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 24 kırılmayı büyütecek, örgütlere olan güveni sarsacak ve kutlarız.
Irak merkezli Ortadoğu kaynıyor hareketi olduğundan daha geriye çekebilecektir. Açıktır Kahrolsun emperyalizm!
ki bu, Türk-İş’in bölücülüğünden daha hafif bir suç Yaşasın proleter enternasyonalizmi!
Abu Şehmuz Demir . . . . . . . . . . . . . . . 25
Yaşasın 1 Mayıs! . . . . . . . . . . . . . . . . . 26
Tümtis Genel Sekreteri Gürel Yılmaz’la 1
Mayıs üzerine konuştuk... . . . . . . . . . . 27
Bültenlerden.... . . . . . . . . . . . . . . . . 28-29
Eylem ve etkinliklerden... . . . . . . . . . . 30
Mücadele Postası . . . . . . . . . . . . . . . . . 31
Sosyalizm İçin

Kızıl Bayrak
Çıktı!..
Haftalık Sosyalist Siyasal Gazete

Sayı: 2007/16  27 Nisan 2007

l e r d e . . .
Fiyatı: 50 Ykr
Sahibi ve Y. İşl. Md.: Gülcan CEYRAN EKİNCİ
v e b a y ii
Kitapçı
EKSEN Basım Yayın Ltd. Şti.
Yayın türü: Süreli Yaygın
Yönetim Adresi:
Eksen Yayıncılık Mollaşeref Mh. Turgut Özal Cd.
(Millet Cd.) No: 50/10 İstanbul Tel: 0 (212) 621 74 52
Fax: 0 (212) 534 95 90
e-mail: kb1@tnn.net
Web: http://www.kizilbayrak.de
http://www.kizilbayrak.org
http://www.kizilbayrak.com
Baskı: Gün Matbaacılık Genel Dağıtım:
İSTANBUL YAYSAT
Tel: 0 (212) 426 63 30

CMYK
Sayı:2007/16  27 Nisan 2007 Kapak Kızıl Bayrak  3

Emperyalist saldırganlığa ve savaşa, kapitalist sömürüye ve köleliğe, faşist baskı ve


teröre karşı,

1 Mayıs’ta mücadele alanlarına!


1 Mayıslar, işçi sınıfının “birlik, dayanışma ve
mücadele” günü olarak kutlanmaya başlandığından
bugüne, düzen ve devrim, proletarya ve burjuvazi
arasındaki mücadelenin hem bir arenası ve hem de
göstergesi olageldi. Ülkemizde de yaşayarak
gördüğümüz gibi, hem işçi sınıfı hem de burjuvazinin
sözcüsü ve temsilcisi olarak devlet, 1 Mayıslar’a
kritik bir önem biçmektedir. Her iki taraf da, 1
Mayıs’ı, “gövde gösterisi” yapma fırsatı olarak
görmekte, kendi cephesinden böyle değerlendirmeye
çalışmaktadır.
Sermaye devletinin gövde gösterisinin doruğunda
‘77’nin 1 Mayıs katliamı duruyor. Sınıfın ve kitlelerin
o gün Taksim’de apaçık gördüğü, sermaye devletinin
o güne dek hep gizlenen o kirli, kanlı ve karanlık
kontra gövdesiydi. Sermayenin kanlı elleri karanlık
tetiklere dokundu, 30’u aşkın işçi-emekçi katledildi.
Onlarcası yaralandı. Yani sonuçta, yapıp yapacakları
işte budur. Sermaye devletinin açık-gizli gövdesinin
harcı haddi bu kadardır.
Ama bunu -yani öldürme, katletme işini- zaten her
gün, her saat yapmıyorlar mı?.. Sadece sanayide,
sadece iş kazası dedikleri cinayetlerle tekil ve toplu
ölümlerimizin kaderini yazıyorlar. Önemsemeyerek,
önlem almayarak, ihmal ederek yapıyorlar bunu.
Sermayedarların fabrikalarda işçilere yaptığını, Sermaye devletinin gövde gösterisinin doruğunda ‘77’nin 1 Mayıs katliamı
sermaye devleti tüm halklara, işçi ve emekçi kitlelerin duruyor. Sınıfın ve kitlelerin o gün Taksim’de apaçık gördüğü, sermaye devletinin o
tamamına yapıyor. Depremlerde, trafik kazalarında,
hatta 3 damla yağmur, 2 damla kar yağdığında, tümü güne dek hep gizlenen o kirli, kanlı ve karanlık kontra gövdesiydi. Sermayenin kanlı
devletin umursamazlığı, ihmalkarlığı, önlemsizliği elleri karanlık tetiklere dokundu, 30’u aşkın işçi-emekçi katledildi. Onlarcası
yüzünden binlerce emekçinin hayatı felç oluyor, yaralandı. Yani sonuçta, yapıp yapacakları işte budur. Sermaye devletinin açık-gizli
sönüyor.
Ancak dediğimiz gibi, yapabileceklerinin azamisi gövdesinin harcı haddi bu kadardır.
işte budur. Bunun daha ötesi de yoktur. Çünkü
burjuvazinin varlığı proletaryaya doğrudan bağlıdır. tek ülkelerde proleter sınıfı parçalamakla da çalışmışlardı. Bu konudaki belirgin başarılarına
İşçi sınıf olmaksızın bir burjuvazi, ezilensiz bir ezen yetinmiyorlar. Ama, onu bölüp parçalamanın, örgütlü rağmen, sonuçta, paylaşmaya çalıştıkları dünyanın
sözkonusu olamaz. mücadelesini engellemenin de bir aracı olmak üzere dörtte birini kaybettiler. İkinci emperyalist paylaşım
İşçi sınıfı ise, ne kendinin ve ne de toplumun halkları parçalıyor, bitmek tükenmek bilmez savaşlarla savaşı sonrasında durum farklı olmadı, bu kez tek bir
burjuvaziye ihtiyacı bulunmadığını çoktan kanıtladı. yoruyor, tüketiyor, çürütüyorlar. ülkeyi değil fakat bir dizi ülkeyi kaybetmişlerdi.
Bu yüzden sınıfın her gövde gösterisini, burjuvazi, Ortadoğu, emperyalizmin tüm egemenlik Dahası dünya çapında ezilen halkların ulusal kurtuluş
“ihtilal provası” olarak görmekte ve göstermektedir. planlarının deneme alanı haline getirilmiş durumda. ve halk devrimleri isyanını ateşlemişlerdi.
15-16 Haziran, ‘77 1 Mayıs’ı, düzen ve devlet Doğal zenginliklerini sorunsuz ve sınırsız yağmalama Emperyalizmin gücünü sınırsız gören ve göstermeye
tarafından böyle algılanmış, bu şekilde yansıtılmıştır. istek ve iştahının yanısıra, bölgenin kadim halklarının çalışanlar için bunları hatırlatmak gerekiyor. Kaldı ki,
İnsanlığın kendilerine artık hiçbir ihtiyaç duymadığını, direnişini kırarak, tüm dünyaya gözdağı vermek bunun için geçmişe bakmak da gerekmiyor.
bu asalak ve tüketici urdan bir an önce kurtulmak istiyorlar. Yıllardır işgal altında tuttukları Irak’ta bir Silahlarının korkunçluğuna, ordularının
isteğiyle yanıp tutuştuğunu onlar da biliyor. Kendi yok türlü bastıramadıkları direnişi, kışkırttıkları mezhep ve kalabalıklığına aldırmadan, Ortadoğu’da, Latin
olup gitme korkularını, devlet terörüyle, savaşlarla diğer iç çatışmalarla yozlaştırmaya, çürütmeye, bu Amerika’da halklar emperyalizme karşı direniş
topluma yöneltmeye çalışıyorlar. Örneğin Türkiye’nin yolla tüketip sonuçsuz bırakmaya çalışıyorlar. ateşlerini harlandırmayı bugün de sürdürüyor.
egemenleri ‘77 1 Mayıs’ını hiç unutamadı. Oysa kanlı Bölgenin diğer halklarına yönelik saldırı tehditleri, Emperyalizmle ezilen halklar arasındaki bu savaş,
bir kontrgerilla operasyonuyla güne damgasını vuran kışkırtmaları ise günden güne artarak sürüyor. sermaye sınıfıyla proletarya, düzenle devrim arasında
onlardır. Fakat Taksim üzerinde 30 yıldır Özetle, kapitalist-emperyalist sistem sadece tek tek süre giden mücadelenin bir başka biçimde
sürdürdükleri yasağa ve şimdi savurdukları tehditlere ülkelerde ve sadece işçi sınıflarına karşı değil, dünya tezahüründen ibarettir. Savaşın asıl tarafı, proletarya,
bakıldığında, yaptıklarının korkularını yenmeye çapında ve tüm halklara karşı azgın bir sömürü ve kendi bayrağıyla savaşın en önündeki yerini almadığı
yetmediği görülüyor. 30 yıldır hep yüzbinlerce işçinin zulüm uyguluyor. Kapitalist sınıf tüm insanlığa, kendi sürece de son bulmayacaktır. İşçi sınıfının sadece
Taksim’e, “devrim provası”na yürüdüğü kabusuyla bireyci, çıkarcı, paracı, aç gözlü, vurdumduymaz, emekçi kitlelere, ezilen halklara karşı siyasi
yaşadıkları anlaşılıyor. katliamcı kimliğini dayatıyor. İnsana düşman tüm sorumluluk nedeniyle değil, kendi sınıfsal çıkarları
Sermaye sınıfı ve düzeninin yok olup gitme özelliklere sahip emperyalistler “medeni”, dünyanın için de mücadeleyi yükseltmesi zorunludur. Sınıf
korkusunun tek tezahürü, sınıf hareketine ve devrimci geri kalanı barbar oluyor! Düzenle devrim arasındaki kitlelerini köleleştirmeye yönelik saldırıların önünü
harekete yönelik kanlı saldırıları değildir. Onlar sınıfı savaş bitti, artık medeniyetler arasında savaş alabilmenin tek yolu mücadeledir. Örgütsüzleştirme
aynı zamanda açlıkla, yoksullukla, işsizlikle terbiye zamanıdır teorileriyle, işçi sınıfı sersemletilmeye, saldırısını püskürtmenin tek yolu örgütlenmek, savaşı
etmek istiyorlar. Sistemli ve dünya çapında halklar köleleştirilmeye çalışılıyor. durdurmanın tek yolu savaşmak olduğu gibi.
uyguladıkları bir program dahilinde sınıfı Emperyalizmin halklara karşı tavrı, birinci 1 Mayıs’ta, mücadele alanları bu bilinçle
örgütsüzleştirmeye çalışıyorlar. Bunu üretimi emperyalist paylaşım savaşında da çok farklı değildi. doldurulmalı, şiarlar bu bakışla yükseltilmeli, güç
parçalayarak yapıyorlar. Sendikaları işlevsizleştirerek Kendi paylaşımlarına zemin düzlemek için yine gösterisi bu amaçlar için ortaya konmalıdır. Türkiye
yapıyorlar. Sermayeyi birleştirme çabalarına, halkları birbirine kırdırmaya, gene “yurt savunması” işçi sınıfı düzenin korkularını büyütmek için artık ileri
proletaryayı bölme gayretleri eşlik ediyor. Sadece, tek teorileriyle işçilerin kafasını karıştırmaya atılmalıdır.
4  Kızıl Bayrak Geliyoruz zincirleri kıra kıra... Sayı:2007/16  27 Nisan 2007

Kontrgerilladan hesap sormak


için 1 Mayıs’ta Taksim’e!
1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanması konusu, devletin
yasakçı, Türk-İş’in bölücü ve sosyal reformistlerin
kuyrukçu ve icazetçi tutumlarının da etkisiyle bir alan
tartışması olarak algılanmaya başladı. Taksim
hedefinin en önemli boyutlarından birinin 1977
katliamının yıldönümü vesilesiyle kontrgerilla ile
hesaplaşmak olduğu, tartışmalardaki bu eksen
kayması sonucu gölgede kalmaya başladı.
Sermaye, 1 Mayıs’ta Taksim eğiliminin güç ve
meşruluk kazanması nedeniyle artan ölçüde
saldırganlaşıyor. Yüzündeki demokrasi maskesini
sıyırıp atıyor ve Taksim’e çıkma kararlılığındaki
güçleri tehdit etmeye, onlara gözdağı vermeye
çabalıyor. Sermaye sınıfının düşünce ve iradesini
yansıtan İstanbul Valisi Muammer Güler, Taksim’in 1
Mayıs kutlamalarına kapalı olduğunu, Taksim çağrısı
yapanların yasadışı bir iş yaptığını söylüyor.
Taksim’in İstanbul’da toplantı ve gösteri yürüyüşü
yapılacak alanlar arasında bulunmadığını, bu konuda
belirlenen yerlerin Kadıköy, Çağlayan ve Kazlıçeşme
olduğunu belirttikten sonra Taksim’de bir gösteriye
izin vermeyeceklerini ifade ediyor. Öte yandan
İstanbul’da çeşitli birimlerdeki polislerden oluşan bir
heyet, DİSK ve KESK’i ziyaret ederek “Taksim’i
sizinle tartışmayız, biz çıkamayacağınızı deklare
etmeye geldik” diyorlar. Arkasından söz konusu iki
konfederasyona soruşturma açılıyor. Taksim’e çağrı
yapmak dahi hukuksuzca suç ilan ediliyor, çağrı koşullarına itenler, tüm bunları uyguladıkları faşist engellemek, kitlelere korku salmak amacıyla
afişleri yasaklanıyor. baskı, terör ve katliamlar sayesinde tezgahlandığı unutulmamalıdır.
Bu yaşananlar, sermaye devletinin 1 Mayıs’ı başarabilmektedirler. O halde, 1 Mayıs 1977 katliamının failleriyle
Taksim’de kutlama konusunda ortaya konulan Yüzbinlerce işçi ve emekçinin katıldığı görkemli 1 gerçek bir hesaplaşma, sermayenin hizmetindeki
kararlılıktan hiç de hoşnut olmadığını, bu kararlılığı Mayıslar ile devlet odaklı katliamda yaşamını yitiren kontrgerilla çetelerini doğrudan hedef tahtasına
kırmak, 1 Mayıs’ı bir kez daha icazet sınırları içerisine 36 emekçinin kanıyla tescil edilen gerçek,1980 oturtmaktan geçmektedir. Emekçi kitlelerde katliamcı
hapsetmek için her türlü baskı ve terör politikasını öncesinde 1 Mayıs alanı olarak anılan Taksim devletten hesap sorma bilincini geliştirmek, sınıf
kullanmaktan kaçınmayacağını ortaya koymaktadır. Meydanı’nın politik ve moral açıdan işçi sınıfına ait kitlelerinde zayıflamış tarih bilincini yenileyip
Buna karşılık, Taksim’de 1 Mayıs düşüncesi mevcut olmasıdır. İşte bu nedenle, ‘77 katliamının 30. yılında, güçlendirmek, devletin baskı, yasak ve terörüne karşı
kararlılığından bir şey yitirmeden sürüyor. Taksim alanını yeniden kazanabilmek, kontgerilladan militan bir ruh aşılamak önemli bir devrimci görev
Bütün bunlar, özellikle İstanbul’da gerçekleşecek 1 hesap sorabilmek, devletin baskı, yasak ve terörüne olarak önümüzde durmaktadır. İşçiler ve emekçiler,
Mayıs kutlamalarının sermaye cephesi ile işçi sınıfı karşı çıkabilmek için Taksim Meydanı’na çıkılmalıdır. diğer şeylerin yanısıra, Taksim’de kanı akıtılan sınıf
açısından bir yer tartışması olmaktan çıkarak tam bir Kuşkusuz ki, 1 Mayıs’ın Taksim’de özüne uygun kardeşlerinin devrimci anılarına saygı ve sahip çıkış
irade savaşına döndüğünü gösteriyor. Fakat yine de bir bir biçimde kutlanması ve kontrgerillayla hesaplaşma için de 1 Mayıs’ta Taksim alanına çıkmalıdırlar.
alan tartışması olarak algılanmasıyla, Taksim iradesinin ortaya konulabilmesi için en başta Açıktır ki, sermaye devletinin faşist katliam
hedefinin en önemli boyutlarından biri olan yapılması gereken şey, 1 Mayıs 1977 katliamının geleneğinde ayrı bir yere ve öneme sahip olan ‘77 1
kontrgerilla ile hesaplaşma boyutu gölgede kalmaya failleri konusunda net olunmasıdır. Bu katliamın Mayıs katliamının 30. yılına denk gelen bu yılki 1
başladı. NATO güdümlü kontrgerilla çetelerinin icraatlarından Mayıs, buna denk düşen bir bilinç ve sorumlulukla
Oysa, ‘77 1 Mayıs’ında NATO-ABD güdümündeki biri olduğu, işçi ve emekçilerin yükselen mücadelesini yaklaşmayı haketmektedir.
kontrgerilla eliyle Taksim alanına toplanan kitlenin
üzerine ateş açılmış ve 34 emekçi yaşamını yitirmiştir.
Sınıf ve kitle hareketinin bastırılması ve devrimci Devrimci 1 Mayıs Platformu’nun
hareketin ezilmesi amacına yönelik faşist 12 Eylül
darbesinin yolu bu türden kontrgerilla katliamları ile faaliyetine saldırı
döşenmiş, Taksim alanı işçi ve emekçilere
kapatılmıştır. Kontrgerillanın gerçekleştirdiği en kirli İşçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma 21 Nisan’da ise İstanbul’un 5 ayrı merkezi
ve kanlı operasyonlardan biri olan ‘77 1 Mayıs günü olan 1 Mayıs yaklaşırken, devletin 1 Mayıs güzergahında işçi ve emekçileri 1 Mayıs’ta
katliamının failleri ne açığa çıkarılmış, ne de faaliyetine yönelik gözaltı terörü devam ediyor. Devrimci 1 Mayıs Platformu’nun saflarına çağrı
yargılanmıştır. 20 Nisan günü Devrimci 1 Mayıs afişleri yapan bileşenler yine devletin gözaltı
Kuşkusuz ki, Türk sermaye devletinin bütün bir Platformu’nun “Taksim’de 1 Mayıs yasağına terörüyle karşılaştı. Kadıköy-Tuzla, Cevizlibağ-
tarihi kirli ve kanlıdır. Daha Osmanlı’dan itibaren, son!”, “1 Mayıs resmi tatil ilan edilsin!”, “‘77 1 Avcılar, Topkapı-4. Levent güzergahında “1977-
egemenliklerini koruyabilmek için katliamlara, Mayıs katliamcıları yargılansın!” talebiyle Taksim-2007/Devrimci 1 Mayıs Platformu
halkların toplu kırımına ve muhalif güçlerin kirli Aksaray Metro çıkışında açtığı imza standına saflarına!” şiarlı afişleri yapan bileşenlerden 9’u
yöntemlerle sindirilmesine başvurmuşlardır. Dün saldıran polis 4 kişiyi gözaltına almıştı. gözaltına alındı.
olduğu gibi bugün de, bu ülkeyi emperyalistlerin Kolluk güçleri bir gün önce de platformun Saldırılara rağmen Devrimci 1 Mayıs
taşeronluğunu yaparak savaş bataklığına Bakırköy’deki imza standında gerginlik Platformu’nun çalışmaları devam ediyor.
sürükleyenler, ülkenin tüm zenginliklerini tekellere çıkarmıştı. Kızıl Bayrak/İstanbul
peşkeş çekenler, emekçileri dayanılmaz sefalet
Sayı:2007/16  27 Nisan 2007 Hakkını alması için / kitleyi bilinçlendirin Kızıl Bayrak  5

“Taksim’i kazanmak zincirleri


kırmaktır!”
2007 1 Mayıs’ına kısa bir süre kalmışken, devlet
cephesinden yapılan açıklamalar, özellikle İstanbul’da
gerçekleşecek kutlamaların sermaye cephesi ile işçi
sınıfı açısından tam bir irade savaşına döndüğünü
gösteriyor. İstanbul Valisi, 2007 1 Mayıs’ını
Taksim’de kutlamaya hazırlanan güçlere tehditler
savuruyor, ortamı germeye çalışıyor. İstanbul’da
çeşitli birimlerdeki polislerden oluşan bir heyet DİSK
ve KESK’i ziyaret ederek “Taksim’i sizinle
tartışmayız, biz çıkamayacağınızı deklare etmeye
geldik” diyorlar. Arkasından söz konusu iki
konfederasyona soruşturma açılıyor. Taksim’e çağrı
yapmak dahi hukuksuzca suç ilan ediliyor, çağrı
afişleri yasaklanıyor. Son üç yıldır devrimci güçlerin,
öncü işçilerin ve ilerici sendikaların çabaları ile altan
alta mayalanan ve gelinen yerde ‘77 katliamının 30.
yılının yarattığı basınç ve bazı iç hesapların etkisi ile
sendikal bürokrasinin bir kesimini de peşinden
sürükleyen Taksim’de 1 Mayıs düşüncesi henüz
mevcut kararlılığından bir şey yitirmemiş görünüyor. eyleminin, günün muhtevasını karşılamayacak bir bastırılmakta, mevcut umutsuzluk tablosu içinde
Taksim tartışması bir yer tartışması olmaktan basın açıklamasına evriltilmesi tehlikesi mevcuttur. kaybolmaktadır. Bu koşullarda, işçi sınıfının mücadele
çıkarak tam da 1 Mayıs’ın anlamına uygun bir şekilde Devrimci güçlerin Taksim’i kazanırken 1 Mayıs’ın azmi ve kararlılığının sembolü olan 1 Mayıslar uzun
iki sınıfın irade savaşına doğru evriliyor. Önden zincirlenmesi ihtimaline karşı açık ve net bir tutum süredir altı boş etkinliklere çevrilmekte, iki sınıfın
yaptıkları açıklamalarla Taksim tartışmasının almaları ve buna uygun davranmaları hayati dolaysız olarak karşı karşıya geldiği bugün anlam ve
büyümesine ve toplumsal meşruiyet kazanmasına önemdedir. önemine uygun kutlanamamaktadır. Fiilen kazanma
katkıda bulunan sendikal konfederasyonlar ve bazı ‘77 katliamının 30. yılında 1 Mayıs’ın Taksim’de duygusunun yeniden hissedildiği ve arkası gelmeyen
meslek örgütleri bu irade savaşında en zayıf halkayı asgari bir başarı ile gerçekleşmesinin imkanları orta Saraçhane eylemi sayılmazsa, 1 Mayıslar’dan 2
oluşturuyor. Bürokratik yapıları, sınıf mücadelesinin yerde durmaktadır. Herşeyden önce 2007 1 Mayıs’ını Mayıslar’a çok az şey kalmaktadır. Mevcut tablo
ihtiyaçlarına yabancılaşmış uzlaşmacı anlayışları ve iç politik olarak kazanmak esastır. Sorun tek başına, sınıfa güven ve moral verecek öncü devrimci çıkışları
hesaplara dayanan çıkışlar yapmayı alışkanlık haline kararlı bölüklerin, devletin engellemelerine, baskı ve ihtiyaç haline getirmektedir.
getiren tarzları bilinen bir gerçeklik ve arda arda tehditlerine rağmen Taksim Meydanı’na her ne şekilde En başarılı bir Taksim eyleminin dahi sınıf
yaptıkları kararlılık açıklamaları bu durumu olursa olsun fiilen çıkmayı başarabilmesine hareketinin bu mevcut durumunu bir çırpıda
değiştirmiyor. Yaklaşık 50 kurumun birlikte yaptığı ve indirgenemez. Politik kazanımın yolu Taksim için en değiştirebileceğini düşünmek hayalciliktir. Ama şimdi
“Taksim’deyiz!” dediği basın açıklamasından bu yana geniş cepheyi yaratmaktan geçmektedir. Cephenin Taksim’de olmak zincirden kalın bir halka sökmektir.
yaklaşık iki hafta geçmesine ve söz konusu esas gücü azgın sömürü koşullarında kölece bir Bunun için 1 Mayıs’ta Taksim’de olacağız. Şu veya bu
kurumların neredeyse Nisan ayının başından itibaren yaşama mahkum edilen işçi ve emekçilerden başkası gerekçe ile henüz sendikal bürokrasinin vitrininde
toplanmasına rağmen, bu toplantılarda konuşulan ve değildir. Diğer tüm çabalar bu esas kuvvetin harekete durduğu blok dağılarakTaksim fikrinden vazgeçerse,
önerilen ön çalışmanın havada kalması ya da ağırdan geçirilmesine ve onun kendisine ait olan 1 Mayıs’a ve devrimci güçlerin kararlı, militan bir tutumla 1 Mayıs
alınması, sonuçta bunun bir iradeye dönüşememesinin Taksim’e sahip çıkmasına hizmet ettiği ölçüde günü Taksim’i zorlamaları vazgeçemeyecekleri bir
gerisinde bu zayıflık yatıyor. anlamlıdır. Taksim 1 Mayıs’ı için geniş bir toplumsal gerekliliktir. Tabii ki kararlı ve militan bir tutum
Taksim’de 2007 1 Mayıs’ının gerçek bir kazanım meşruiyet yaratmak, toplumun değişik kesimlerini bu önemlidir, ancak bu çıkış toplumsal meşruiyeti
olmasının en önemli koşullarından birinin toplumun uğurda harekete geçirmek, Taksim yasağı üzerinden arkasına almalı, onun üzerinden yükselen bir zeminde
gündemine girmiş kitlesel bir çıkış olmasından geçtiği bir saflaşmaya zorlamak ve bu çabaların yarattığı gerçekleşmelidir.
konusunda herkes hemfikir olmasına rağmen, 50 atmosferde en geniş işçi ve emekçi bölüklerini 2007 1 Mayıs’ını sınıfın mücadele dinamiklerinin
kurumun birleşik ve etkin bir ön hazırlık çalışması iktisadi, demokratik ve siyasal talepleri için alana güçlendiği bir dönemde karşılamıyoruz. 2 Mayıs günü
yapamamasının arkasındaki tek neden kuşkusuz bu çağırmak izlenmesi gereken yoldur. eyleme katılan ya da katılamayan işçiler kendilerinde
durum değildir. Grupçu öncelikler ve görünürde Sınıf devrimcileri olarak kendi başına Taksim’de mücadeleye atılmak için güven ve umut
kitleselliği çok önemseyen reformist anlayışların ya da başka bir yerde gerçekleşmesinden yola çıkarak bulabilmelidir. Kararlılığın ve iradenin gücünü
“bekle gör” tavrı ile bilinen hesaplı ve kuyrukçu 1 Mayıs’ı “tarihsel anlamına uygundur” diye hissetmelidir. Burada devrimci iradenin ortaya
tutumları tabloyu tamamlamaktadır. tanımlamamız söz konusu olamaz. Biz daha başından çıkaracağı atmosfer önemlidir. Kararlı, militan, asgari
Kendisini Devrimci 1 Mayıs Platformu üzerinden itibaren katliamın 30. yılının yarattığı atmosferde 2007 kitleselliği yakalamış ve günün politik muhtevasına
ifade eden ve son üç yıldır 1 Mayıslar’a devrimci bir 1 Mayıs’ının Taksim’de kutlanmasının ya da bunun uygun bir 1 Mayıs, sınıf hareketine olduğu kadar
temelde müdahale etmeye çalışan güçler açısından ise zorlanmasının imkanlarını gördük. Ve bunu işçi devletin fiziki terörüne ve buna eşlik eden ehlileştirme
gösterilen çabanın, mevcut atmosferin sınırlamalarına sınıfına vurulmuş zincirlerin bir yerinden ve ezme saldırısının hedefinde olan devrimci harekete
ve politik yaklaşımların parçalılığından kaynaklanan parçalanmasının olanağı olarak algıladık. Gelinen çok şey kazandıracaktır.
kendi iç zayıflıklarına rağmen fazlasıyla anlamlı yerde İstanbul’daki 1 Mayıs eyleminin Taksim Elbette kazanımların büyütülüp kalıcılaştırılması,
olduğu söylenebilir. Ancak tanımlanan atmosfer ve Meydanı’nda güçlü, kitlesel ve olabildiğince birleşik yeni bir sınıf hareketinin gelişmesi ve buna bağlı
Taksim irade savaşının genişleyen cephesi zayıflıkları kutlanması için çaba göstermeye devam edeceğiz. olarak yeni bir sendikal hareketin ilmik ilmik
kaldıramayacak durumdadır. Bugün Taksim’i Bunu yaparken de sendikal bürokrasinin örülmesi, mücadelenin tıkanan kanallarının açılarak
örgütleyecek güçlerin kenetlenmiş bir irade olarak gerçekleşecek 1 Mayıs eylemini kuşa çevirmesi bu boğucu atmosferin dağıtılması ile mümkündür. Bu
birleşik bir sistematik ön süreç örgütlemesi ihtimaline karşı uyanık duracağız. da sabır ve sebat içinde uzun soluklu, sistematik bir
gerçekleşemez görülmektedir. Bundan vazgeçmeden Sınıf hareketinin parçalı ve dağınık yapısı çabanın ürünü olacaktır. Ancak günü
platformun kendi ortak çalışmasına daha çok sürmektedir. Devam eden saldırılar karşısında kazanamayanların da geleceği kazanmaları çok zor
yüklenmesi gerekmektedir. Öte yandan DİSK’in gösterilen tepkiler sonuç almaktan uzaktır. Herşeye olacaktır.
başını çektiği sendikal kesimin Taksim fikrinden rağmen ortaya çıkan direnç noktaları bir çıkış Şimdi günü kazanmak Taksim’i kazanmaktır!
vazgeçmesi zor görünse de, Taksim 1 Mayıs yaratamamaktadır. Ortaya çıkan dinamikler Taksim’i kazanmak zincirleri kırmaktır!
6  Kızıl Bayrak Vermeyin insana izin, kanması ve susması için Sayı:2007/16  27 Nisan 2007

Emperyalizme, şovenizme ve faşizme karşı


1 Mayıs’ta alanlara!
Türkiye işçi sınıfı, ‘77 1 Mayıs’ında Taksim
Meydanı’na yüzbinlerle akışıyla, ama sadece
sayısallığıyla değil, bu akışı fabrika taburları halinde,
bir ordu disiplini içinde gerçekleştirişiyle ve
önceleyen haftalarda yoğunlaştırılan tüm tehdit ve
saldırılara rağmen bunu yapmış olmakla, sınıf
hareketinin o süreçte yaşadığı yükselişi göstermişti.
Ama elbette bu, 1 Mayıs’tan çok önce, artan grev,
gösteri ve diğer toplumsal hareketlerde açıkça
görülüyordu. Zaten, sermaye devletinin kanlı elini
Taksim’e uzatmasının altında da, yükselen bu sınıf
hareketi, bu yükselişin gücüyle bir bir koparıp aldığı
hakları, sınıf hareketinin yükselişine paralel güçlenen
devrimci hareket gerçekliği duruyordu.
Tıpkı bugün İstanbul Valisi’nin yaptığı gibi,
‘77’de de, günler öncesinden tehdit yağdırmaya

“Birlik, mücadele ve dayanışma” için Taksim’e!..


başlamıştı yetkililer. Yine tıpkı bugün yaptıkları gibi,
gösteriye katılımı engellemeye, azaltmaya yönelik
türlü saldırılara, yalan-dolana başvurdular. Onlar da
bu yöntemlerle sonuç alamayacaklarını biliyordu ki, Birlik ve mücadelenin önündeki
aynı zamanda o kanlı kontrgerilla operasyonunu
hazırladılar. Gözdağıyla yıldıramadıkları kitleler alanı tüm barikatları yıkmaya!..
doldurduğunda, eli kanlı katilleri otellerin
pencerelerinden, binaların çatılarından kurşun Türkiye işçi sınıfını birleştiren, kaynaştıran Haziran gibi, ‘77 1 Mayıs’ı gibi, sınıfın birliğini
yağdırmaya başladı. sayılı olaylardan biridir ‘77 1 Mayıs’ı. Gerçi adı engelleyemediği büyük günler de yaşandı bu
Bugün, bu kanlı operasyonun 30. yılında işçi kanlı 1 Mayıs kalmış, gerçi o tarihe kontrgerilla ülkede. Bir mücadeleyi zaferle sonuçlandırma
sınıfı, 30 yıldır sadece kendine yasaklı kılınan Taksim cumhuriyetinin alçak bir operasyonu damgasını adına, hakları söke söke alma adına ne
alanına yeniden çıkmaya hazırlanıyor. Bunu yine vurmuş, ancak bu kirli harekat dahi o mitingin başarıldıysa ya Türk-İş’siz, ya da Türk-İş’e
yöneticilerin tehditleri, polis-jandarma-mahkeme görkemine gölge düşürememiştir. rağmen başarıldı bugüne dek. Türk-İş’in etkin
üçlüsünün saldırıları altında gerçekleştiriyor. Sorunu İstanbul işçisi ta işgal döneminin 1 Mayıs olduğu hemen her mücadelenin sonu ise
sadece 30 yıl önce dökülen kanın hesabını sormak kutlamalarından günümüze, pek çok ünlü greve, bozgundan, dahil olduğu her eylemin sonu da
değil elbette. Asıl, bu 30 yıl boyunca, kimi zaman direnişe imzasını attı. Gamaklar, Kaveller, Demir bozgunculuktan ibarettir. Demek bundan böyle de
küme küme, kimi zaman parça parça gaspedilen Dökümler, Paşabahçeler unutulmadı, sınıfın birleşik mücadelesi Türk-İş’e rağmen,
hakların hesabını sormak gerekiyor. Kanlı 1 unutulmayacak da. Fakat bunların her biri, ne onun bozgunculuğu engellenerek, o etkisiz hale
Mayıslarla, kanlı-kansız darbelerle, namluların denli görkemli olurlarsa olsunlar, fabrikalar, getirilerek kurulabilecektir.
gölgesi, dipçiklerin darbesi altında gaspedilmiş olan işletmeler bazında bir büyüklük ifade ediyordu. Bugün yine, 1 Mayıs gibi işçi sınıfının çok
haklarını... Yıllar şovenizmle Kocaeli’ne kadar uzanan bir havza halinde sınıfı önemli bir gününde, üstelik içeriği de “birlik,
geriletilen/gericileştirilen kitlelerin, kapatılan- birleştiren ve harekete geçiren iki büyük olay, dayanışma, mücadele” olan bir günde, Türk-İş,
yasaklanan örgütlerin, satın alınan-düşürülen- birkaç muhteşem gün var ki, sınıfın birliği ve tarihsel rolünü icra etmek üzere, İstanbul’da
düşkünleştirilen örgüt yönetimlerinin hesabını... mücadelesi dendiğinde onlar akla gelir; 15-16 ikinci bir kutlama için kolları sıvamış bulunuyor.
Hala, ‘yasak!’ diye tutturan devlete, ‘biz bu yasağı Haziran ve ‘77 1 Mayısı… Kendisine çağrı yapılmış, Taksim kararı ve
tanımıyoruz’ deniliyor. Bir yer, bir meydan sadece Bugün yine Taksim diyoruz. 30 yıl değil 300 gerekçesi açıklanmışken, en azından bir kısım
işçi sınıfına yasak olamaz, deniliyor. Herkese serbest yıl da geçse unutmadığımızı, unutmayacağımızı, üyesini Taksim’den uzak tutmakla
sadece işçiye yasağı açıklayamıyor, ‘yasak!’ demeyi döktükleri kanın hesabını isteyeceğimizi görevlendirildiği açıktır. Şimdi Türk-İş üyelerine,
sürdürüyorlar. Afiş yapmayı, bildiri dağıtmayı söylüyoruz. Ama asıl, sınıfın birliğini yeniden tek tek işçi üyelere de değil, Türk-İş’e üye
engelleyebilirlerse, kimse Mayıs’ın 1’inde 1 Mayıs kurmak, mücadelesini yeniden yükseltmek için sendikalara düşen, Türk-İş’in sermaye düzeni ve
kutlandığını duyamayacak, bilemeyecek sanıyorlar yönümüzü Taksim’e çevirmiş bulunuyoruz. devletinden aldığı bu görevi, sınıfın
herhalde. Vali ‘izinsiz gösteri için koruma önlemi Çünkü asla unutulmaması gereken bir gerçek var; bölünmesi/zayıflatılması görevini engellemektir.
almayız’ deyince, işçilerin, ‘polis koruması olmadan dökülen kanların da, çalınan/yağmalanan İşçi sınıfının içinde bulunduğu durum
mitinge gitmem’ diyerek vazgeçeceğini ya da... alınterinin de hesabı ancak işçilerin birliği ve ortadadır. Sermaye düzeni, dünya çapında bir
DİSK’le Türk-İş arasında ‘alan tartışmasına mücadelesiyle sorulabilir. plan dahilinde ve güçlerini dünya çapında
kilitlenmek’ üzerinden süren tartışma, aslında Türk-İş’in bütün bir tarihi -tıpkı kuruluş amacı birleştirmiş vaziyette saldırıya geçmiş
sermaye devletiyle işçi sınıfı arasında süren, ve çok gibi- sınıfı bölmek, parçalamak, satmak şeklinde durumdadır. Tüm dünyada proletaryanın 150
daha derin anlamlar taşıyan bir inatlaşmaya özetlenebilir. Şimdi yine kullanmaya kalkan yıllık kazanımlarını ortadan kaldırmaya, işçi
dönüşmüş bulunuyor. İşçi sınıfı Taksim’i neden olmasın diye açıklamak gerekiyor; bu tanımlanan sınıfını uysal köleler haline getirmeye
önemsediğini açıkça anlatıyor. Afişleri, bildirileriyle ihanet tarihi, hiç kuşkusuz, üyeleriyle birlikte çalışmaktadır. Sınıf zaten çeşitli yöntemlerle
bilmeyenlere duyurmaya çalışıyor. Devletse kendi örgütün değil, tepesindeki yönetici ihanet parçalanmış, örgütsüzleştirilmiş, örgütleri ya
cephesinden öneminden hiç söz etmediği gibi, işçi şebekesinin tarihidir. Türk devleti genelde açık yasaklanmış, ya düşürülmüş, ya satın alınmıştır.
sınıfının açıklamalarını da engellemeye çalışıyor. savaşı tercih etmekle birlikte, sınırlı da olsa Türk- Küllerinden yeniden doğmanın, yeniden bir
Bilenler dışında başka kimseler duymasın istiyor. İş türünden Truva atları kullandığı da olmuştur. sınıf olarak ayağa kalkmanın ve varlık
Bu 1 Mayıs’ta Taksim, geçmişten çok gelecek için Devlet eliyle Amerikalar’a gönderilip sarı göstermenin bir tek yolu vardır; birleşmek ve
bir anlam ifade edecekse, Taksim yasağını çiğnemek, sendikacılık okulunda eğitilen ilk yöneticileri, mücadele etmek!
işçi sınıfı ve emekçi kitlelere, Kürt halkına ve onların eğittiği ardılları izlemek suretiyle, Bunun önündeki tüm engelleri aşarak işe bir
azınlıklara yönelik yaşama hakkı yasağının sermaye devletine ve düzenine karşı görevlerini - yerinden başlamak gerekiyor. 1 Mayıs’tan
çiğnenebilmesini getirecekse, Taksim’e çıkan kaleyi içten fetih görevini- sürdüregeldiler. başlamak gerekiyor. Birlik, mücadele ve
yollarda sadece işçilerin değil, her ulustan ve Ancak Türk-İş, elbette görev icrasında dayanışma günü 1 Mayıs’ta Taksim’e
azınlıktan emekçilerin de ayak izleri kalmalıdır. istikrarlı bir başarı kaydedebilmiş değildir. 15-16 çıkmaktan...
Sayı:2007/16  27 Nisan 2007 Düzen içi çatışmalar... Kızıl Bayrak  7

Cumhurbaşkanlığı kavgasında sona doğru...

İşçi ve emekçileri zor günler bekliyor!


Haftalardır düzen siyasetinin gündeminin baş
sırasında bulunan Cumhurbaşkanlığı seçiminde son
AKP’nin arkasında ABD’den başka güçler de bulunmaktadır. AKP
düzlüğe girilmiş bulunuyor. Tayyip Erdoğan’ın aday konusunda ABD ile ortaklaşan bu güçlerden biri AB’dir. AB, zaten ordunun
olup olmayacağı ekseninde dönen yoğun tartışma ve konumunu zayıflatmayı özel bir politika olarak benimsemiş bulunmaktadır.
siyasi kamplaşmanın ardından Abdullah Gül, AKP
yönetimi tarafından Cumhurbaşkanlığı’na aday Zira ordu AB’nin siyasi ve ekonomik politikaları karşısında, siyasi ve askeri
gösterildi. Eğer önü karşıt güçler tarafından fiili bir gücüne yaslanarak sahip olduğu ayrıcalıkları kaybetmek istememekte ve
müdahaleyle kesilmezse, Gül, 84 yıllık burjuva bunun için ciddi bir direnç göstermektedir. Ordu ile aynı çizgide hareket eden
cumhuriyetinin 11. Cumhurbaşkanı olarak seçilecek.
Ulaşılan bu nokta “düşman” kamplara bölünen düzen Sezer de ordunun bu tutumuna ortak olmakta ve ona güç taşımaktaydı. İşte
güçleri arasındaki kıyasıya bir mücadelenin AB ile bütünleşme yönünde net bir duruşa sahip olan AKP’nin
sonucunda varılan güçler dengesinin bir ifadesi cumhurbaşkanlığı mevkiine de el atması AB tarafından bu nedenle etkili bir
olduğu ölçüde, bu yeni durumun nasıl ve hangi ağırlık
merkezleri üzerinden kurulduğunu anlamak önem şekilde desteklenmekteydi. ABD ve AB’nin yerel uzantısı konumunda
taşıyor. Böylelikle Abdullah Gül’ün adaylığının arka bulunan tekelci burjuvazi ve onun kaymak tabakasının üslendiği TÜSİAD’ın
planı olduğu kadar, anlamı ve doğuracağı sonuçlar da da AKP tarafında saf tutmasıyla birlikte güç dengesi ordu aleyhine bozulmuş
anlaşılabilir.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri konusunda ordu oldu.
merkezli kamp, yeni cumhurbaşkanının “uzlaşma” ile
belirlenmesi dayatmasında bulunmaktaydı. Onların bu özgüvenlerini ortaya koyan RP yönetimi, Erbakan’ın bir iradeleri yoktur, olamaz.
“uzlaşma” ile kastettikleri AKP’nin islamcı eliyle 28 Şubat’ta temsil ettikleri politik ilkelere ve Diğer taraftan AKP’nin arkasında ABD’den başka
geleneğinden uzak, her açıdan devletin yerleşik mevzilere yönelik saldırı kararlarını imzalamışlardı. güçler de bulunmaktadır. AKP konusunda ABD ile
geleneklerine uyan bir adayın AKP tarafından kabul Bu müdahalenin bir sonucu olarak RP içerisinde, daha ortaklaşan bu güçlerden biri AB’dir. AB, zaten
edilmesiydi. Bu hedef doğrultusunda örgütlenen sonra AKP’yi varacak olan Tayyip Erdoğan ve ordunun konumunu zayıflatmayı özel bir politika
sistemli ve saldırgan politik kampanya ile sonuca Abdullah Gül’ün başını çektiği bir “ılımlı kanat” olarak benimsemiş bulunmaktadır. Zira ordu AB’nin
gitmek istiyorlardı. Bu kampanyanın startı da bizzat oluşturulmuştu. İşte böyle bir sürecin ürünü olan, siyasi ve ekonomik politikaları karşısında, siyasi ve
Genelkurmay Başkanı tarafından, “cumhuriyetimiz RP’ye göre oldukça ılımlı ve en önemlisi ordu önünde askeri gücüne yaslanarak sahip olduğu ayrıcalıkları
kurulduğundan bu yana hiç bu kadar büyük bir tehlike dizleri titreyen AKP yönetimi, Genelkurmay kaybetmek istememekte ve bunun için ciddi bir direnç
altında olmamıştı” sözleriyle verilmişti. Böylelikle Başkanı’nın “cumhuriyet hiç bu kadar büyük bir göstermektedir. Ordu ile aynı çizgide hareket eden
karşılıklı suçlama, kirli çamaşırları ortaya dökme ve tehlike altında olmamıştı” ifadesiyle ortaya koyduğu Sezer de ordunun bu tutumuna ortak olmakta ve ona
sivil uzantıları harekete geçirmek gibi biçimlerden kırmızı çizgilerini aşmış ve dahası yine Genelkurmay güç taşımaktaydı. İşte AB ile bütünleşme yönünde net
siyasi cinayetlere varan bir mücadele yürütüldü ve Başkanı tarafından “yetkisinin olmadığı” gerekçesiyle bir duruşa sahip olan AKP’nin cumhurbaşkanlığı
bugünkü sonuç ortaya çıktı. bu durumu kabullenir bir görüntü verilmiştir. mevkiine de el atması AB tarafından bu nedenle etkili
Bugün varılan noktanın, ordu tarafından ortaya Ordunun bu teslim olmuş ve yenilgiyi kabullenmiş bir şekilde desteklenmekteydi. ABD ve AB’nin yerel
konulan “kırmızı çizgiler”in dışında olduğu açıktır. halinin nedeni ne olabilir? Karşısında nasıl bir güç uzantısı konumunda bulunan tekelci burjuvazi ve
Çünkü, devletin “laik” çizgisi ve ideolojisine “sözde görmüştür ki, AKP gibi titrek bir islamcı parti onun kaymak tabakasının üslendiği TÜSİAD’ın da
değil özde bağlılık” kriteri esas alındığında, Abdullah karşısında cumhurbaşkanlığı gibi “laik cumhuriyetin AKP tarafında saf tutmasıyla birlikte güç dengesi ordu
Gül’ün Tayyip Erdoğan’dan ne eksiği ne de fazlası en üst makamı”nı, “Atatürk’ün koltuğu”nu bu kadar aleyhine bozulmuş oldu.
bulunmaktadır. Her ikisi de aynı gelenekten kolay terkedebilmiştir? Tüm bunlar düzen cephesindeki tabloya ışık
gelmektedirler. Geçmişte bu aynı gelenek içerisinde Orduyu böyle bir boyun eğişe zorlayan gücün tutmaktadır. İşçi ve emekçilerin bu tabloya bakarken
her düzeyde görev almışlar ve AKP’nin kuruluşunda kaynağının AKP olmadığı açıktır. Her ne kadar görecekleri yegane şey ise, dizginsiz bir saldırı
ve hükümeti sırasında kader birliği yapmışlardır. düzenin siyaset meydanına kurulan terazide AKP tablosu olmalıdır. Çünkü ABD ve AB
Tayyip Erdoğan’ın olduğu gibi Abdullah Gül’ün eşi görünüyor ve gösteriliyorsa da, aslında asıl güç emperyalistlerinin güdümünde çeki düzen verilen
de türbanlıdır. Dahası Gül’ün eşi türban AKP’nin arkasında bulunan ve cumhurbaşkanlığı düzenin yönetim aygıtı, daha kıvrak bir biçimde
mücadelesinde ön planda yer almış bir kişidir. Eğer seçiminden yarar uman başka odaklara aittir. ABD tahkim edilmektedir. Ortadoğu’da kardeş halklara
ordunun sorunu kişi olarak Tayyip Erdoğan değilse -ki emperyalizminin Irak işgalinin etkili figürlerinden yönelik emperyalist saldırı ve savaşlarda etkin rol,
değildir- bu haliyle ortaya çıkan sonuç, ordu merkezli olan “Karanlıklar Prensi” Richard Perle, geçtiğimiz dizginsiz bir baskı ve zor, yeni sosyal yıkım saldırıları
derin devlet açısından açık bir yenilgiyi hafta bir gazetede yayınlanan röportajında ve hak gaspları bu tahkimatla varılmak istenen
işaretlemektedir. Tersinden ise AKP, Erdoğan olamasa “Cumhurbaşkanlığı seçimi bölge ve dünya dengelerini hedeflerdir. Bu işçi-emekçi düşmanı saldırıları
da onun eşdeğeri sayılacak birini cumhurbaşkanlığına etkileyecek önemde bir olay” derken esasında bu uygulayacak olanlar ise, bugün birbirleriyle didişen
taşımakla bir siyasi başarı kazanmış, dahası bir de bu odakların kimler olduğunu ele vermekteydi. Bölge ve ordu ve hükümet olacaktır. Elbirliğiyle efendilerinin
siyasi başarı toplum düzeyinde yaratılmış bir dünya dengelerini kendi lehine kurmak ve bir dediğini ikiletmeden bu hizmetleri eksiksiz yerine
kutuplaşmanın sonucunda geldiği ölçüde AKP’ye sağlamlaştırmak için Afganistan ve Irak’ı işgal eden getirmeye çalışacaklardır. Hatta düzen içerisindeki
tabanıyla olan bağlarını yeniden sağlamlaştırma ABD bu odakların başında gelmektedir. Zira ABD konumlarını güçlendirmek, güç dengesini kendi
imkanı sağlamıştır. emperyalizmi uzun süredir yeni hedef İran’a yönelik lehlerine çevirmek için uşaklıkta yarışacaklardır.
Devletin kurucusu, kollayıcısı ve koruyucusu bir saldırının zeminini hazırlamaktadır. Bu hazırlıklar Bu durumdan işçi ve emekçiler için kurtuluşun tek
misyonunu kendisine addetmiş ve cumhuriyetin kapsamında saldırıda ileri bir rol biçildiği anlaşılan yolu bulunmaktadır. Bu yol, kendi aralarında kavgalı
kuruluşundan bu yana üstlendiği bu misyonun Türkiye’nin bu rolün gereklerini yerine getirecek bir ama işçi-emekçi düşmanlığında ortak olan
gereklerini acımasızca yerine getirmiş ordunun bu siyasi iradeye sahip olması istenmektedir. İşte düzenin hükümetiyle, ordusuyla, burjuvazisiyle tüm düzen
boyun eğişi oldukça manidardır. Hele hele bu aynı derin odakları karşısında konumunu korumayı güçlerini ve onların arkasındaki emperyalistleri hedef
ordunun AKP’nin içerisinden geldiği geleneğe yönelik ABD’nin eteklerine daha sıkı sarılmakta bulan ve alan devrimci mücadele yoludur. 1 Mayıs, bu
yaptığı 28 Şubat müdahalesi hatırlanırsa, bunun neden bunun için her türlü hizmete hazır olan AKP yönetimi, bakımdan işçi ve emekçileri aldatan ve gerici
böyle olduğu çok daha iyi anlaşılır. 28 Şubat’ta böylelikle bunu başarmakta ve yeni mevziler elde kavgalarına yedeklemek isteyen düzen güçlerine
hükümet olan AKP ile karşılaştırıldığında son derece etmektedir. İşte ABD’nin ülkedeki temel dayanağı verilmiş bir yanıt haline getirilebilir. 1 Mayıs
militan bir islamcı kimliğe sahip olan Refah Partisi’ni durumunda olan ve ipleri Pentagon’da olan ordunun alanında, emperyalizme ve işbirlikçilerine yönelik
dize getirmek için tankların Sincan’da dolaştırılması boyun eğişinin sırrı da buradadır. Amerikancı yükseltilecek kavga bayrağı önümüzdeki zorlu süreci
yetmişti. “Kanlı mı kansız mı” gibi bir ifadeyle generallerin ABD emperyalizmini karşılarına alacak karşılamak bakımından önemli bir adım olacaktır.
8  Kızıl Bayrak Sayı:2007/16  27 Nisan 2007

Sermaye patronlarının dikensiz “Gül”ü!


Aylardır düzen siyasetinin gündemini meşgul eden
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde sona yaklaşılıyor.
Birkaç gün öncesine kadar Cumhurbaşkanlığıyla ilgili
tartışmalar, Tayyip Erdoğan’ın aday olup olmayacağı
üzerinden yürütülüyordu. Herkese yeter artık dedirten
bu tartışmalar birkaç gün önce nihayet sonuçlandı.
Tayyip Erdoğan, AKP’nin Cumhurbaşkanı adayının
halen Dışişleri Bakanı olarak hükümette görev yapan
Abdullah Gül olduğunu açıkladı.
Cumhurbaşkanı olacağına kesin gözüyle bakılan
Abdullah Gül, Recep Tayyip Erdoğan’dan sonra
AKP’nin en etkili kişisi durumunda. Her ne kadar
düzen medyasında Abdullah Gül’ün demokratlığına,
uzlaşmacılığına, başarılı diplomatlığına vs. ilişkin
olumlu vurgular yapılsa da, kendisi siyasal kimlik
olarak Tayyip Erdoğan’dan hiç de farklı bir yerde
durmuyor. Dolayısıyla, eğer bir tutarlılık aranacaksa,
bugüne kadar Tayyip Erdoğan’ın
Cumhurbaşkanlığı’na karşı çıkanların, aynı şekilde
Abdullah Gül’ün Çankaya’ya çıkmasına da itiraz
etmeleri gerekiyor.
Doğrusu düzen cephesinde bu konuda tutarlı
olanlar da yok değil. CHP’nin başını çektiği ulusalcı- Patron örgütleri, “Erdoğan aday olmasın” cephesinde yer alanlar gibi “rejimin
milliyetçi şoven cenah Abdullah Gül’ün
Cumhurbaşkanı seçilmesine de karşı çıkıyor. Bunu
tehlikede olması”, “laikliğin elden gitmesi”, “gericiliğin güç kazanması” ya da
önlemeye çalışıyor. Fakat Abdullah Gül’ün “türbanın Çankaya’ya girmesi” gibi vurgulara hemen hiç itibar etmiyorlardı. Onları
Cumhurbaşkanlığı’na karşı çıkanların, Tayyip düşündüren temel iki sorun vardı. Birincisi, yaşanan gerici dalaşma nedeniyle
Erdoğan’ı istemeyenler kadar geniş bir cephe
gerilimin tırmanması, bunun “istikrar ve güven ortamını” bozmasıydı. O yüzden de
oluşturmadıkları da açık.
Düne kadar Tayyip Erdoğan’a aday olmaması patronlar döne döne “uzlaşma” öneriyorlardı. İkincisi ise Tayyip Erdoğan’ın
yönünde uyarı üstüne uyarı yapan patronların ise Cumhurbaşkanı olması durumunda AKP hükümetinin geleceğinin tehlikeye girmesi
Abdullah Gül’ün Çankaya’ya çıkacak olmasından ihtimaliydi. Gerek duyulan saldırı politikalarını başarıyla hayata geçiren AKP
ziyadesiyle memnun oldukları gözleniyor. Başta
TÜSİAD olmak üzere büyük sermayedarların hükümetine ihtiyaçları henüz ortadan kalkmamıştı.
sözcülüğünü üstlenen bir dizi kurum, Abdullah Gül’ün
İstanbul Sanayi Odası Başkanı Tanıl Küçük, kalkmamıştı. Kasım’daki seçimlerden sonra güçlü bir
adaylığının belli olmasından sonra peş peşe
konuyla ilgili olarak “Gül’ün adaylığının hayırlı saldırı hükümeti kurma şansı olan tek parti
açıklamalar yaparak durumdan ne kadar hoşnut
olmasını, Türkiye’nin huzuruna, siyasi ve ekonomik durumundaki AKP’nin akibetinin Tayyip’in
olduklarını ortaya koydular. Türkiye’nin tüm sayılı
istikrarına katkı sağlamasını diliyoruz” şeklinde Cumhurbaşkanlığı nedeniyle riske girmesi sermayeyi
patronlarının ve onların sözcülüğünü üstlenmiş
konuşurken, İstanbul Ticaret Odası Başkanı Murat kara kara düşündürüyordu. Denilebilir ki büyük
örgütlerin hemen hemen aynı görüşte olduklarını
Yalçıntaş ise Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı için sermaye, “laiklik tehlikede” olduğu için değil ama
göstermek açısından yapılan açıklamaları nispeten
“son derece isabetli bir isim” olduğunu belirtmektedir. siyasal istikrar ve güçlü saldırı hükümeti istediği için
ayrıntılı biçinde aktarmak faydalı olacaktır.
Türkiye Genç İşadamları Konfederasyonu Başkanı Tayyip’in adaylığına karşı çıkıyor, daha uygun başka
Örneğin büyük sermayenin önde gelen
Hazim Sesli’de açıklamasında önce Tayyip Erdoğan’ın biri üzerinden uzlaşma sağlanmasını istiyordu.
sözcülerinden olan Sabancı Holding yöneticisi Güler
“fedakar”lığını övmekte, arkasından Türkiye’nin Abdullah Gül, “laiklik elden gidiyor”cu cephenin
Sabancı, konuyla ilgili olarak “Başbakan Tayyip
Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı sayesinde güzel aradığı özelliklere sahip değildi belki. Fakat hem
Erdoğan’ı, Türkiye’nin istikrarı için göstermiş olduğu
günlere koşacağını ileri sürmektedir. emperyalist karar merkezlerinin hem de sermayenin
olgun ve örnek demokratik tavır nedeniyle
İktisadi Kalkınma Vakfı Başkanı Davut Ökütçü, istediği koşulları fazlasıyla taşımaktaydı. Zira
kutluyorum. Gül’ün cumhurbaşkanlığı adaylığının da
Abdullah Gül’ün adaylığı ile ilgili şunları Abdullah Gül, bugüne kadar İMF-TÜSİAD
ülkemiz için hayırlı olmasını diliyorum.” diye
söylemektedir: “ Gerilim oluşturacak bir isim değil. politikalarını kararlılıkla uygulamış AKP hükümetinin
konuşmaktadır.
Uluslararası arenada tanınırlığının etkisiyle en önemli bakanlarından biriydi. Hem emperyalizme
Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu
cumhurbaşkanlığı görevini rahatlıkla yerine hem de sermayeye hizmet konusunda rüştünü
Başkanı Rızanur Meral de açıklamasında Erdoğan’a
getirebilecek, ilişkileri çok rahat kurabilecektir.” fazlasıyla ispatlamıştı. Bu nedenle hem ABD, hem de
ve Gül’e övgüler düzdü. Abdullah Gül’ü, “toplumun
Hatırlanacağı üzere, patron örgütlerinin, Abdullah AB cephesinden Abdullah Gül’ün adaylığı konusunda
geniş kesimlerinin desteklediği, uzlaştırıcı yönü çok
Gül’ün adaylığı açıklanmadan önce konuyla ilgili son derece olumlu açıklamalar yapıldı. Patronlar bu
güçlü, devlet yönetiminde ve uluslararası ilişkilerde
yaptıkları açıklamalarda altı çizilen temel şey “istikrar nedenle sevince boğuldular.
liyakatini ispat etmiş devlet adamı” olarak niteliyor.
ve güven ortamı”nın bozulacağı kaygısıydı. Patron Patronlar sevinmekte yerden göğe kadar
TİSK Başkanı Tuğrul Kudatgobilik ise Abdullah
örgütleri, “Erdoğan aday olmasın” cephesinde yer haklıdırlar. Çünkü Cumhurbaşkanlığı makamına,
Gül’ün adaylığını memnuniyetle karşıladıklarını,
alanlar gibi “rejimin tehlikede olması”, “laikliğin hizmette kusur etmeyen bir uşaklarının seçileceği
kendisinin Türkiye Cumhuriyeti’nin temel değerlerine
elden gitmesi”, “gericiliğin güç kazanması” ya da neredeyse kesindir. Ve Abdullah Gül’ün
dönük hassasiyetini en üst noktada tutacağına
“türbanın Çankaya’ya girmesi” gibi vurgulara hemen Cumhurbaşkanlığı sayesinde sermayenin saldırı
inandıklarını ifade etmektedir.
hiç itibar etmiyorlardı. Onları düşündüren temel iki politikaları daha bir kararlılıkla, daha bir hızlı
Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği
sorun vardı. Birincisi, yaşanan gerici dalaşma uygulanabilecektir. Cumhurbaşkanı ve hükümet
(MÜSİAD) Başkanı Ömer Bolat’ın açıklaması da pek
nedeniyle gerilimin tırmanması, bunun “istikrar ve arasındaki dalaşmanın saldırıları yavaşlatması ve
farklı içerikte değildi. Ömer Bolat Abdullah Gül
güven ortamını” bozmasıydı. O yüzden de patronlar zaman kaybına yol açması gibi durumlar artık söz
hakkında da şunları söylemektedir; “Hem halkımız
döne döne “uzlaşma” öneriyorlardı. İkincisi ise Tayyip konusu olmayacaktır. Bu sayede Tayyip Erdoğan’ın
tarafından hem de uluslararası kamuoyu açısından çok
Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olması durumunda AKP bir 5 yıl daha saldırı hükümetinin başında olacağı,
bilinen biri. Çok iyi ve doğru bir isim.
hükümetinin geleceğinin tehlikeye girmesi ihtimaliydi. sermayeye canla başla hizmete devam edeceği de
Cumhurbaşkanlığını doldurabilecek vasıflarda.
Gerek duyulan saldırı politikalarını başarıyla hayata neredeyse kesin olduğuna göre patronların sevinç
Uzlaşmacı tavırları, kariyeri, performansı ve duruşu
geçiren AKP hükümetine ihtiyaçları henüz ortadan çığlıkları atması son derece normaldir.
itibarıyla cumhurbaşkanlığına yakışır.”
Sayı:2007/16  27 Nisan 2007 Sermayenin terör demokrasisine hayır!.. Kızıl Bayrak  9

Abdullah Gül tercihi “uygar Batı”nın


gerçek yüzünü ortaya seriyor!
AKP’nin cumhurbaşkanı bu nedenle hiç boşa sarfedilmiyor. Bu tarikatçiler
adayını açıklaması ve bunun partisinin iktidar sürecinde, tüm önceki hükümetlerin
Tayyip Erdoğan değil de uygulamalarını mumla aratacak hak gaspları
Abdullah Gül olması, ‘muasır gerçekleştirilmiş bulunuyor. İşçi sınıfı ve emekçi
medeniyet’i pek memnun etmiş kitleleri yüz yıllık kazanımlarından soyundurmak için
görünüyor. Batının medeni bu hükümet kadar canla-başla çalışan, Amerikan
basını, cumhurbaşkanlığından uşaklığını, Ortadoğu jandarmalığını bunlar kadar aleni
vazgeçme tutumu yüzünden uygulayan ve savunan çıkmadı. En arsızları
Erdoğan’a, ve pek çok korkularından savunamadılar, birazcık namuslu
‘haslet’ini sayarak Gül’e geçinenler ise utandıklarından... AKP’lilerde ise ne
övgüler diziyor. Bütün bu utanma duygusu var ne de korku...
övgülerin altında yatan asıl Utanmıyorlar, çünkü utanmak insani bir duygudur.
niyeti ise, “Sonuçta bir Korkmuyorlar, korkmuyormuş gibi yapıyorlar, çünkü
AKP’linin cumhurbaşkanı sınıf hareketinin en durgun olduğu bir dönemde iş
olması, Türkiye’de modern başındalar. Onları bir de kitlelerin demokratik hak ve
demokrasinin olgunlaştığının özgürlükleri için ayağa kalktığı dönemde görmek
işareti olacaktır“ yorumuyla gerekiyor.
Financial Times ifşa ediyor. olduğu iddia edilemeyeceğine, dini en pervasız Batı’nın ve içerdeki uşaklarının gerçek kimlikleri,
‘Uygar Batı’nın vahşi vahşi (orta) Doğu’ya biçtiği kullanan/kullanabilenler en dinci politikacılar sınıf ve kitle mücadelesinin zoruyla
kefen ‘ılımlı islam’, ‘radikal’ Erdoğan karşısında olduğuna, ve bu her iki özellik de ABD ve Türkiye’de genişletilen/geliştirilen demokrasi koşullarında ortaya
‘ılımlı’ Gül’de tecelli ediyor. İran’da tefe koydukları bolca bulunduğuna göre, ‘yaşasın demokrasi!’... seriliyor. Bugün, Türkiye’de modern demokrasinin
barbar müslümanlığın adı, Türkiye’de ‘modern Emperyalizmin modern demokrasisi, artıkburjuva geliştiğini iddia edenler, dün bu ülkenin işçi ve
demokrasi’ye dönüşüveriyor. demokrasisine bile benzemeyen bir ucube olduğuna, emekçileri demokrasiyi gerçekten geliştirmeye
Öyle görünmekle birlikte, aslında bu yakıştırma ve en gelişkin nümunesi ABD’de sergilendiğine göre, kalktığında faşist darbeler tezgahlıyor, darbecilere
sadece Batı’nın sahtekarlığından ibaret değil. ek bir tanım da gerekmiyor. Bu, her tür baskının, alkış tutuyor, onların yönetimi altında Türk-İslam
Anladıkları, bildikleri, uyguladıkları ve tüm dünyaya şiddetin, terörün, işkencenin kol gezdiği bir sentezi uyguluyorlardı. Bugünkü AKP hükümeti işte
dayattıkları demokrasi işte tam da böyle birşeydir. demokrasidir. Guantanamolar, Ebu Garibler bu sentezin ürünü olduğuna göre, elbet onu da
AKP’ye, Erdoğan’a, Gül’e yöneltilen övgüler, bu demokrasisidir. İşkence uçakları, işgal kuvvetleri, alkışlayacaklar. Planlarının işe yaradığını görmenin
Amerikan tipi demokrasinin çok gönüllü ve çok tecavüz askerleri demokrasisidir. gururuyla...
gayretli uygulayıcısı olmalarıdır. Hükümetteki bir Türk devletinin gönüllü uygulayıcılığına Vahşi kapitalizmin gururunu incitmek, planlarını
partinin, bir devlet veya hükümet başkanının dinci soyunduğu Amerikan tipi demokraside, aradığınız her bozmak elimizdedir. Emperyalizmin ‘modern
olması demokrasiye halel getirse, önce ABD tür musibeti bulabilirsiniz. Ama demokratik hak ve demokrasi’sinin tek alternatifi olan, işçi sınıfının
demokrasisi sakatlanırdı. Bush’un Erdoğan veya özgürlük aramayacaksınız, çünkü bulamazsınz. sosyalist demokrasisini inşa etmek değil, istemek bile
Gül’den daha az dinci, daha az bağnaz, daha az fanatik AKP ve hükümetine yönelik ‘demokrasi’ övgüleri, o gururu kırmaya yetecektir.

F tiplerinde saldırılar sürüyor Esenyurt’ta Kızıl Bayrak


çalışanlarına gözaltı terörü!
F tipi zindanlarda baskı ve işkence hız hayaları patlamış, hastane yetkilileri 14 gün Her hafta düzenli olarak gerçekleştirdiğimiz
kesmiyor. Görüş ve iletişim yasakları ile işgöremez raporu vermişlerdir. Cengiz militan gazete satışımız son bir aydır baskılarla
katmerleşen tecrit koşullarında yaşayan Kahraman hayati tehlike yok denilerek tekrar karşılaşıyor. Esenyurt jandarmasına bağlı sivil
tutsaklar, bir yandan da cezaevi personelinin Sincan F Tipi Hapishanesi’ne geri ekipler gazetenin satılamayacağı, yasak olduğu vb.
saldırılarına maruz kalıyorlar. getirilmiştir. Kenan Özyürek ise saldırı söylemlerle devrimci faaliyetimizi engellemeye
Son olarak Sincan 1 No’lu F Tipi’nde sonucu darp izleri almıştır. çalışıyorlar. Her seferinde gazetemizin yasak
kalmakta olan Cengiz Kahraman ve Kenan Yaşanan olay hapishanelerde bulunan olmadığını, meşru olduğunu ve faaliyetimizi
Özyürek uğradıkları saldırı sonucu ağır yakınlarımızın can güvenliğinin olmadığını kararlılıkla devam ettireceğimizi belirterek
yaralandılar. bir kez daha ispatlamıştır. Konu ile ilgili Türk saldırıları püskürttük.
Tutuklu ve Hükümlü Yakınları Birliği’nin Tabipler Birliği, İnsan Hakları Derneği, 1 Mayıs yaklaştıkça terörünü arttıran jandarma,
saldırıya ilişkin yaptığı açıklama şöyle: Çağdaş Hukukçular Derneği, BARO, DİSK, 20 Nisan’da Depo durağında yaptığımız gazete
“Hapishanelerde tecrit ve izolasyon TMMOB gibi demokratik kurumların ve tüm satışına da müdahale etti. Ellerinde silahlarla
işkencesi, görüş yasakları, iletişim yasakları duyarlı demokratik kitle örgütlerinin harekete araçtan inen jandarma ekipleri, emekçi halkı da
ve fiili saldırılarla devam etmektedir. Bundan geçmesini istiyoruz. Aksi takdirde benzer terörize ederek satışımızı engellemeye çalıştılar.
bir süre öncesine kadar kamuoyunu yıllara olayların tekrar tekrar yaşanmayacağının Kararlı duruşumuz karşısında başka bir jandarma
varan görüş ve iletişim yasakları, hasta hiçbir garantisi yoktur. ekibi çağırarak çalışanlarımızı gözaltına aldılar.
tutsakların tedavilerinin engellenmesi ve keyfi Türkiye hapishanelerinde 12 Eylül Yaklaşık bir saat gözaltında tuttuktan sonra
uygulamalar nedeniyle TUYAB’lı aileler uygulamalarını aratmayacak işkence ve kötü karakoldan serbest bıraktılar.
olarak sürekli uyarmış, basını konu ile ilgili muamele tüm hızıyla devam etmektedir. Bizler Tekrar Depo durağına giderek ajitasyon
aydınlatmaya çalışmıştık. Yaşanan süreç yazık içeride bulunan yakınlarımızın can konuşmaları eşliğinde gazetemizin satışına devam
ki kaygılarımızı teyit eder nitelikte olmuştur. güvenliğinin tehdit altında bulunduğunu ettik. “Baskılara ve yasaklamalara karşı 1 Mayıs’ta
Şöyle ki: düşünüyoruz ve bu nedenle tutsakların alanlara, Taksim’e!” çağrısıyla gerçekleştirdiğimiz
Sincan 1 No’lu F Tipi Hapishanesi’nde disiplin cezaları ile engellenen başta görüş gazete satışımızı sürdürdük. Devrimin ve
kalmakta bulunan Cengiz Kahraman ve olmak üzere tüm haklarının derhal ve koşulsuz sosyalizmin sesi Kızıl Bayrak’ın
Kenan Özyürek, hapishane personeli kullanımını talep ediyoruz. susturulamayacağını bir kez daha gösterdik.
tarafından saldırıya uğramış, bu saldırı Tutuklu ve Hükümlü Yakınları Birliği Kızıl Bayrak/Esenyurt
sonucu Cengiz Kahraman isimli tutsağın (TUYAB)”
10  Kızıl Bayrak Etkinliklerden... Sayı:2007/16  27 Nisan 2007

İşçiler 1 Mayıs pikniğinde buluştu!


Avrupa Yakası BDSP, 1 Mayıs yaklaşırken sınıfının örgütlü olmadan mücadele etmesinin oldukça
gerçekleştirdiği “İşçilerin birliği, halkların zor olduğu belirtilerek işçi sınıfına örgütlenme ve
kardeşliği” pikniği ile 1 Mayıs çağrısını yüzlerce komünist saflara katılma çağrısı yapıldı. Ayrıca bir işçi,
işçi ve emekçiye ulaştırdı. cumhurbaşkanlığı seçimleri nedeniyle düzen içi
Haftalardır yoğun olarak süren 1 Mayıs yaşanan taraflaşmaya ve saflaşmaya değinerek, işçi
çalışmaları 22 Nisan Pazar günü gerçekleştirilen sınıfını bu “it dalaşı”nda taraf olmak yerine sınıfı
piknik ile doruk noktasına ulaştı. Bağımsız bağımsız devrimci sınıf mücadelesine çağırması,
Devrimci Sınıf Platformu Avrupa Yakası güçleri kürsünün en önemli konuşmalarından biri oldu.
tarafından organize edilen pikniğe 400 işçi ve Serbest kürsüden sonra marşları ve türküleri ile
emekçi katıldı. Grup Gölgedekiler sahne aldı. Dinleti, yarım saat
Piknik saat 11:00 sıralarında gerçekleştirilen süren halayların ardından kitlenin hep birlikte söylediği
kolektif kahvaltı ile başladı. Tüm kitlenin birarada 1 Mayıs Marşı ile sona erdi.
ortak kurulan sofralarda oturması oldukça Etkinliğin sonunda işçi ve emekçiler 1 Mayıs’ı şanlı
anlamlıydı. Kahvaltının ardından saat 12:00’de kimliğini, devrimci irade ve kararlılığını, siyasal bir mücadele günü olarak tarihe yazdıran Amerikalı işçi
etkinlik programı başladı. Pikniğe katılan emekçiler, yaşamını anlattı. Anma “Hatice yoldaş ölümsüzdür!”, önderleri, 15-16 Haziranları yaratan işçiler, Filistin’de
“Biz bizeyiz şimdi yangın yerlerinde/Sen ki karanlıklar “Devrimciler ölmez, devrim davası yenilmez!” taş atan Filistinli çocuklar, Uğur Kaymazlar,
ülkesinden geciken sabahları taşırdın/Bir elimizde sloganları ile sona erdi. emperyalizme karşı direnen tüm halklar, 8 Martlar’ı
ırmaklar/Bir elimizde rüzgarlar/Dinle bak/Sokaklarda Anmanın ardından programda her yıl yer alan, işçi yaratan emekçi kadınlar, Denizler, Mahirler, İbrahimler
diz boyu iğrençlik/Tükürüksüz açılmıyor gazeteler/Oysa ve emekçiler tarafından ilgiyle karşılanan serbest kürsü anısına kapitalist sömürüden, emperyalist barbarlıktan
gelecekler var/Oysa daha doğacaklar/Ve umut var bölümüne geçildi. Artık söz işçi sınıfındaydı, ve faşizmden hesap sormak için, insanlık onuruna sahip
oysa/Emek var/Kavga var/Hoş geldin iki gözüm/Biz üretenlerdeydi, makineleri işletenlerde, demiri çıkmak için, insanca bir yaşam ve özgür bir gelecek
bizeyiz şimdi...” dizeleriyle selamlandı. Daha sonra dövenlerde, kumaşı dokuyanlardaydı. Bu bölümde demek olan sosyalizm mücadelesine güç katmak için 1
devrim ve sosyalizm kavgasında bayraklaşan değişik sektörlerde çalışan işçiler söz aldı. Serbest Mayıs’ta Taksim’de BDSP saflarında kavga bayrağını
şehitlerimiz anısına saygı duruşu gerçekleştirildi. Saygı kürsüde söz alan işçiler “Halkların kardeşliği” şiarıyla 1 yükseltmeye çağrıldı. Komünistlerin bu çağrısı kitle
duruşu kitle tarafından atılan coşkulu sloganlar ile son Mayıs’ta Taksim’de olma çağrısı yaptılar. GOP-DER tarafından “1 Mayıs kızıldır, kızıl kalacak!”, “İşçi sınıfı
buldu. Saygı duruşunu Bağımsız Devrimci Sınıf üyesi bir işçinin geçmişteki yoz hayatını terkederek savaşacak sosyalizm kazanacak!” sloganları ile
Platformu adına yapılan açılış konuşması izledi. devrimci saflara katılmasını anlatan konuşması oldukça karşılandı.
Emperyalist saldırganlık, sosyal yıkım saldırıları, anlamlıydı. Kürsüde yapılan konuşmalarda bugün işçi Piknik atılan coşkulu sloganlar ile sona erdi.
artan faşizm, tırmandırılan şovenizme değinen açılış Kızıl Bayrak/İstanbul
konuşmasında işçi ve emekçiler 1 Mayıs’ta Taksim
Meydanı’na çağrıldı. Bu yılki 1 Mayıs’ın anlam ve
önemi üzerinde duruldu. Konuşmada Taksim’in her Avrupa Yakası İLGP’nin 1 Mayıs etkinliği başarıyla gerçekleştirildi...
türlü gerici ve yoz etkinliğe açılmasına karşın, işçi ve
emekçilere kapatılmasının özel bir tutum olduğu dile Liseliler de 1 Mayıs’ta Taksim’de!
getirildi. Valiliğin tehditkar açıklamaları teşhir edildi. Avrupa Yakası İLGP olarak 1 Mayıs çağrı taleplerin sıralandığı konuşmada, “biz
İşçi sınıfının 30 yıl önce şehitler vererek ayrıldığı etkinliğini 23 Nisan günü Gaziosmanpaşa Eğitim- korkmadığımız için 1 Mayıs alanında olacağız. Ve
Taksim Meydanı’na çıkmasının en doğal hakkı olduğu Sen Şubesi’nde gerçekleştirdik. Oldukça coşkulu düzen o alana çıkmamızdan korktuğu için orada
belirtildi. İşçi sınıfının da bu sorumlulukla davranarak geçen etkinliğimize Avrupa Yakası’ndan birçok lise olacağız!” denildi.
mücadele safında yer alacağı ve 1 Mayıs günü ve dershaneden liseli arkadaşlar katıldı. Bu konuşmadan sonra Grup Fırtına sahneye
Taksim’de bulunacağı vurgulandı. Günlerdir ön hazırlığını yaptığımız etkinliğimiz çıktı. Oldukça coşkulu türküler seslendiren Grup
Açılış konuşmasının ardından Sefaköy İşçi Kültür ‘77 1 Mayıs’ında şehit düşen işçi ve emekçiler Fırtına, etkinlik için hazırladığı programı ardı
Evi Şiir Topluluğu’nun hazırladığı şiir dinletisi şahsında tüm devrim şehitleri için saygı duruşu ile ardına çaldığı halay parçaları ile sonlandırdı. Hep
sunuldu. Şiirlerle, isyan ve mücadele çağrısı bir kez başladı. Ardından açılış konuşmasını yapmak üzere bir ağızdan söylenen halayların ardından etkinliğe
daha vurgulandı. bir İLGP’li söz aldı. 10 dakika ara verildi.
Açılış konuşmasında liseli gençliğin sorunları Etkinliğin üçüncü bölümü 1 Mayıs söyleşisine
11 Kasım 1887’de idam edilen 4 işçi önderinin son
özel olarak vurgulandı. Etkinliğin bu sorunlara karşı ayrılmıştı. 20’ye yakın kişinin söz aldığı bu
sözlerinin yer aldığı sunuş konuşmasının ardından verilmiş tok bir yanıt olduğu, bu yanıtın 1 Mayıs bölümde oldukça coşkulu anlatımlar yapıldı.
türkülerini ve marşlarını bizimle paylaşması için alanına da taşınmasının gelecekteki mücadele Söyleşiyi GOP’tan bir İLGP’li açtı ve 1 Mayıs
sahneye devrimci dostumuz Hasan Sağlam davet açısından önemi dile getirildi. taleplerimizi ve neden 1 Mayıs alanında işçi-
edildi. Programına Çav Bella Marşı ile başlayan Hasan Ardından Esenyurt İLGP’nin hazırladığı şiir emekçilerle aynı saflarda olmamız gerektiğini
Sağlam Türkçe, Kürtçe ve Zazaca birçok türkü ve marş dinletisi sunuldu. Emperyalist işgalleri gündeme anlattı. Daha sonra söz alan İLGP’liler, eğitimde
seslendirdi. Yaklaşık bir saat süren program boyunca alan şiir dinletisi oldukça etkileyiciydi. fırsat eşitsizliğinden ÖSS’ye, işçi-emekçi ailelere
marşlar hep bir ağızdan söylendi, coşkulu halaylar Esenyurt’tan İLGP’lilerin yoğun emeği ile mensup olmanın sonuçlarından geleceğin işçisi
çekildi. Programın ilk yarısı Çav Bella Marşı’nın hazırlanmış olan şiir dinletisi, emperyalist işgal olmanın ne anlama geldiğine değin bir dizi başlığı
Kürtçe söylenmesi ile son buldu. karşıtlarının “Diren Filistin” diyerek yumruk tartışmaya açtılar.
Yaklaşık iki saatlik serbest zaman diliminde bir kaldırmaları ve emperyalistlerin yere yığılmasıyla Tartışmalar içerisinde bir İLGP’linin, “Taksim’e
yandan kolektif oyunlar oynanırken, diğer yandan da son buldu. Dinleti salonda büyük bir etki yarattı. her yıl başında binlerce insan akın eder. Gösteriler
Sefaköy İLGP’den bir meslek liseli arkadaş ise yapılır. Kadınlar tacize uğrar. Ve devlet buna seyirci
öğle yemeği için hazırlıklar tamamlandı.
Nazım Hikmet’in “Salkımsöğüt” şiirini okudu. Bu kalır. Hangi takım şampiyon olursa onun
Programın ikinci bölümü, 2001 Ölüm Orucu şehidi şiirden sonra ara verildi. holiganları Taksim Meydanı’na doluşur, maganda
Hatice Yürekli’nin ölüm yıldönümü dolayısı ile Etkinliğin ikinci bölümü Gaziosmanpaşa kurşunlarından birçok kişi ölür, devlet seyirci olur.
hazırlanan anma ile başladı. Hatice yoldaş şahsında İLGP’nin hazırladığı, 1 Mayıs Marşı üzerine Bu gösteriler için yasak değildir Taksim. Ama bize
gerçekleştirilen saygı duruşu ile başlayan program, yazılmış olan tiyatro sahnelendi. 1 Mayıs Marşı’nın gelince yasak. O zaman bunun arkasında bir art
şiirler, türküler, Hatice Yürekli’nin yazılarından sözlerinin koro halinde ve şiir olarak tekrarlandığı niyet aramak zorundayız. Yıllar önce Taksim’i
alıntılar ve onun için yazılmış metinlerle sürdü. Anma tiyatro oyunu günün anlam ve önemine oldukça Taksim yapan işçi ve emekçilerdi. Biz bizim olana
programında Hatice Yürekli’nin yaşamının ve uygundu. gidiyoruz. Bunu herkes böyle bilmeli” sözleri dikkat
mücadelesinin yanısıra, Partili kimliği öne çıkarıldı. Ardından kürsüye çıkan bir İLGP’li, ÖSS çekti. Neredeyse bütün konuşmacıların sözlerini
“Bir görüş kabininde”, “Hoş geldin ölüm” ve “Yeryüzü kampanyamızı, bugüne kadar yapılanları ve bundan Taksim çağrısı ile bitirmeleri anlamlıydı.
aşkın yüzü oluncaya dek” isimli parçalar seslendirildi. sonra yapılacakları anlattı. Bir başka İLGP’li ise Söyleşinin sonunda 1 Mayıs alanında olmanın
Sahneye kızıl karanfillerle birlikte konulan Hatice neden 1 Mayıs’a katılmak gerektiğini ve neden bu önemi tekrar vurgulandı. Etkinliğe yaklaşık 60 liseli
yıl özellikle Taksim’de olmak gerektiğini anlattı. katıldı.
yoldaşın fotoğrafının önünde Ölüm Orucu gazisi
Liseli gençliğin 1 Mayıs alanına taşıyacağı Avrupa Yakası İLGP
yoldaşımız konuşma yaptı. Hatice yoldaşın Partili
Sayı:2007/16  27 Nisan 2007 Etkinlikler... Kızıl Bayrak  11

Coşkulu 1 Mayıs etkinliği


Anadolu Yakası Bağımsız Devrimci Sınıf “tersaneler cehenneminden gelen cehennem yürekli katliamını yükselen işçi hareketini bastırmak için
Platformu, Tersane İşçileri Birliği ve Osim-Der tersane işçileri adına hepinizi selamlıyorum” diyerek tertiplenen bir saldırı olarak nitelendiren BDSP
tarafından ortak olarak düzenlenen “birlik ve başladı. Tersanelerde yaşanan sorunları anlattı ve sözü 1 temsilcisi, “herkesin gözü önünde gerçekleşen bir
dayanışma” etkinliği, Kartal Bülent Ecevit Kültür Mayıs’a ve Taksim’e getirdi. 1 Mayıs’ın işçi sınıfının katliamın tek bir faalini dahi bulamayanlar ‘yasa,
Merkezi’nde 22 Nisan Pazar günü gerçekleşti. birlik, dayanışma ve mücadele günü olduğunu söyleyen güvenlik’ diyerek bize Taksim’i yasaklayamaz” dedi.
Etkinlik öncesi çağrı afişleri ve çeşitli noktalara Tersane İşçileri Derneği Başkanı, böyle bir günün nasıl “Dün katliamı tertipleyenler şimdi bunu unutmamızı
asılan pankartlarla etkin bir propaganda faaliyeti ve nerede kutlanacağının sermaye tarafından istiyor, Taksim yasak” diyor, diye sözlerini sürdüren
örgütlendi ve ev ziyaretleri ile etkinliğe çağrı yapıldı. belirlenemeyeceğini söyledi. Tersane İşçileri Birliği BDSP temsilcisi, ‘77 katliamının hesabını sormak,
Saat 15.30’da başlayan etkinlik öncesi polisin olarak 2007 1 Mayıs’ında Taksim’de olma kararı orada yitirdiğimiz yoldaşlarımıza, işçi sınıfı
ortamı geren tutumları dikkat çekti. Taksim’e çağrı aldıklarını açıkladı. Nihadioğlu, kitleye “Siz de orada mücadelesine namus borcumuzdur” dedi. Sermayenin
yapılmasının “yasak olduğunu” iddia eden ve çağrı olacak mısınız?” diye sordu. Kitle bu soruyu alkışlarla asıl olarak Taksim’de yapılacak bir eylemden değil, bu
yapılması durumunda “gerekeni yapacağını” söyleyen yanıtladı. Konuşma Taksim’de buluşma çağrısı ile son eylemi gerçekleştirmek için ortaya çıkan kararlılık ve
kolluk güçleri ile BDSP çalışanları arasında çeşitli buldu. iradeden ürktüğünü söyleyerek, “bunun için panik
tartışmalar yaşandı. Bu konuşmanın ardından etkinlik şiir dinletisiyle içinde açıklamalar yapıyorlar” dedi. “Eğer ağızlarından
Etkinlik 1 Mayıslar’dan kesitlerden oluşan kısa bir devam etti. Sultanbeyli’den genç işçilerden oluşan şiir Taksim Meydanı yasak dışında bir söz çıkmazsa biz de
sinevizyon gösterimi ile başladı. Ardından 1 Mayıs grubu kavga şiirlerini büyük bir başarı ile sundu. Grup deriz ki onlara ‘orada olacağız, İstanbul’un dört bir
şehitleri ve Hatice Yürekli şahsında işçi sınıfının içinde yer alan bir tekstil işçisi Hatice Yürekli’ye yanından hatta Türkiye’nin değişik illerinden işçiler,
kurtuluş mücadelesinde şehit düşenler için bir dakikalık adadığı bir şiirini okudu. emekçiler, kadınlar, gençler orada olacak, gelin
saygı duruşu yapıldı. Saygı duruşundan ardından kitle ‘77 1 Mayıs’ına katılan bir işçi arkadaş birlik ve engelleyin, engelleyebilirseniz’” diyerek sözlerini
hep birlikte Avusturya İşçi Marşı’nı söyledi. baraberlik çağrısı yaptı. sürdüren BDSP temsilcisi, “Haklılığın önünde hiçbir set
Etkinliğin açılış konuşmasını yapan BDSP Etkinliğin ilk bölümü Grup Göç’ün söylediği marş duramaz, herkesi Taksim’e çağırıyoruz” diyerek
temsilcisi Melek Altıntaş, 2007 1 Mayıs’ının ve türkülerle sona erdi. Ayrıca Habip Gül ve Ümit sözlerine son verdi. Sık sık alkışlarla kesilen konuşma
şovenizme, faşizme, emperyalizme ve sosyal yıkım Altıntaş’a atfen besteledikleri kendi parçalarını da sırasında “Direne direne kazanacağız!”, “Baskılar bizi
saldırılarına karşı işçi sınıfı cephesinden bir yanıt seslendirdiler. yıldıramaz!”, “Taksim bizimdir bizim kalacak!”, “Katil
olması gerektiğini vurguladı. 1 Mayıs günü dünyanın Verilen aranın ardından ikinci bölüm Mazlum devlet hesap verecek!” sloganları atıldı.
dört bir yanında işçilerin, emekçilerin ve ezilen Çimen’in türküleri ile başladı. Türkülerin hep birlikte Etkinlik Ali Ekber Eren’inin söylediği türkülerle
halkların alanlarda olacaklarını, Türkiye işçi ve söylendiği dinletinin ardından Gülsuyu emekçileri devam etti. Ali Ekber Eren’den sonra Osim-Der İşçi
emekçilerinin de kendi talepleri ile alanlara tarafından “Baca” adlı oyun sergilendi. İş kazalarını Kadın Komisyonu’ndan Sevgi Alkan, kadınları
çıkacaklarını ifade etti. Yükseltilmeye çalışılan şovenist konu alan oyunda rol alan mahalle esnafları, genç toplum ve iş yaşamında yaşadığı sorunlara karşı
histeri ile Kürt halkına karşı sürdürülen imha ve inkar işçiler, öğrenciler ve tüm oyuncular iyi bir performans mücadeleye çağıran bir konuşma yaptı.
politikalarına dikkat çekerek, işçi sınıfının bu sergilediler. İki haftalık bir zaman diliminde, dışardan Etkinlik, çalışmalarını Maltepe PSA bünyesinde
politikalara “İşçilerin birliği halkları kardeşliği!” hiçbir yardım alınmadan hazırlanan oyun ayakta sürdüren Grup Fırtına ile devam etti. Aralarında kendi
şiarıyla yanıt vermesi gerektiğini söyledi. Taksim alkışlandı. bestelerinin de olduğu türkü ve marşları başarı ile
tartışmalarına değinerek, Taksim’in tarihsel anlamını Tiyatro gösteriminin ardından Taksim tartışmaları söyleyen grup, halay parçaları söylemeye başladığında
ifade etti ve 1 Mayıs’ın resmi tatil olması için, ‘77 üzerinden son gelişmeleri aktarmak üzere sahneye tüm salon halaya durdu. Çekilen halayların ardından
katliamının sorumlularından hesap sormak için ve BDSP temsilcisi çağrıldı. Sermaye devletinin valisinin yapılan kapanış konuşmasında bir kez daha 1 Mayıs’a
Taksim üzerindeki 1 Mayıs yasağına son vermek için, 1 ağzından işçi sınıfını tehdit etmekle suçlayan BDSP çağrı yapıldı ve etkinlik hep birlikte coşku ile söylenen
Mayıs sabahı Taksim’de olacaklarını söyledi. Tüm işçi temsilcisi, Taksim’e çağrı yapmayı yasaklayan 1 Mayıs marşı ile sona erdi.
ve emekçileri 1 Mayıs’a, 1 Mayıs’ta Taksim’de olmaya genelgenin hukuk dışı olduğunu vurguladı. “Neden Yaklaşık 300 kişinin katıldığı etkinlik oldukça
çağırarak konuşmasını bitirdi. Taksim her etkinliğe açık bize kapalı, orada defileler, coşkulu geçti.
Ardından Çaz-Der tiyatro topluluğunun mali maç kutlamaları, polis günleri yapılıyor da 1 Mayıs Konuştuğumuz BDSP çalışanları, etkinliğin çok
durumu kötü olan bir ailenin yaşadığı zorlukları neden kutlanamıyor” diye soran BDSP temsilcisi, bir yönlü yürütülen 1 Mayıs çalışmasının bir parçası
hicveden oyunu beğeni ile izlendi. şeyin yasak olup olmadığı ile ilgilenmediklerini, önemli olduğunu, beklenilenin altında bir katılım olmasına
Çeşitli etkinliklere baretleri, iş elbiseleri ve olanın meşruluk olduğunu belirtti. rağmen coşku ve kararlılığın etkinliğe damgasını
sloganlarla girmeleriyle bilinen ve bu etkinlikte de aynı 1 Mayıs’ın işçi sınıfının mücadele azmi ve vurduğunu, özellikle programda yer alan ve kendi
şekilde davranan tersane işçileri adına konuşma yapmak kararlılığını simgeleyen bir gün olduğunu vurgulayan ürünleri olan çalışmaların beğenilmesinin önemli ve
için Tersane İşçileri Derneği Başkanı Zeynel BDSP temsilcisi, sermayenin bunun farkında olduğunu, anlamlı olduğunu dile getirdiler.
Nihadioğlu kürsüye çıktı. Nihadioğlu konuşmasına onun için 1 Mayıslar’a saldırdığını söyledi. ‘77 Kızıl Bayrak/Kartal

Menemen’de 1 Mayıs etkinliği GOP’ta 1 Mayıs faaliyetine polis


22 Nisan günü Menemen’de 1 konuşmalarla geçti. İşçiler söz saldırısı
Mayıs gündemli bir etkinlik alarak yaşadıkları sorunları anlattılar
düzenlendi. Menemen’de çalışan ve 1 Mayıs’a çağrı yaptılar. Devlet bir yandan ilerici, Mayıs’ta alanlara çağıran
işçiler tarafından organize edilen Etkinliğe daha çok demir-çelik devrimci güçlerin, işçi ve afişlerimizi yaptığımız sırada
etkinlik Menemen Eğitim-Sen’de sektöründen işçiler katıldı. Etkinlik emekçilerin 1 Mayıs’ı polisin keyfi engellemesiyle
gerçekleştirildi. sonucunda işçilerden oluşan bir Taksim’de kutlama kararlılığını karşılaştık. Bir arkadaşımız
Etkinlik devrim şehitleri için bir komite kuruldu ve bir çalışma kırmak için ortamı terörize polis tarafından zorla
dakikalık saygı duruşu ile başladı. programı hazırlandı. Ayrıca, Çiğli ederken diğer yandan kelepçelenerek, tam bir
Ardından açılış konuşmasında 1 İşçi Platformu tarafından yerelliklerde yürütülen 1 Mayıs zorbalıkla gözaltına alındı.
Mayıs’ın tarihsel anlamı ve güncel düzenlenecek 1 Mayıs pikniğine faaliyetine azgınca saldırmaya Ancak bizler tüm engellemelere,
önemi ifade edildi. Konuşma 1 katılıp destek verilmesi ve 1 devam ediyor. baskı ve tehditlere rağmen bu
Mayıs’ta alanlara çıkma çağrısı ile Mayıs’ta alanlara çıkılması Sınıf devrimcileri olarak sene 1 Mayıs’ı ve Taksim’i
sona erdi. Ardından Tez-Koop İş kararlaştırıldı. Gaziosmanpaşa’da kazanma ısrar ve kararlılığıyla
Sendikası tarafından hazırlanan 1 Etkinlik emperyalizme, yürüttüğümüz 1 Mayıs çalışmalarımıza devam
Mayıs belgeseli gösterildi. şovenizme, faşizme, yoksulluğa ve faaliyetimiz sırasında kolluk ediyoruz. Devletin zorbaca
Belgeselin bitiminde etkinliğe ara yozlaşmaya, iş kazalarına ve kölelik güçlerinin saldırgan tutumuyla tutumları kararlılığımızı ve 1
verildi. yasalarına karşı 1 Mayıs’ta alanlarda karşılaştık. 19 Nisan’da işçi ve Mayıs faaliyetimizi
Etkinliğin ikinci bölümü serbest olma çağrısıyla sona erdi. emekçileri emperyalizme, engellemeye yetmeyecek.
kürsü ve sohbet biçiminde yapılan Kızıl Bayrak/Menemen şovenizme, faşizme karşı 1 BDSP GOP
12  Kızıl Bayrak Etkinlikler... Sayı:2007/16  27 Nisan 2007

1 Mayıs faaliyetlerinden...

“1 Mayıs’ta 1 Mayıs alanına, Taksim’e!”


Büyükçekmece’de Çiğli’de 1 Mayıs çalışması
1 Mayıs çalışmaları İşçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü 1
Mayıs ile ilgili çalışmalarımız sürüyor. Bölgemizdeki
Büyükçekmece BDSP olarak, 1
işçi ve emekçilere 1 Mayıs’ın çağrısını yaygın bir
Mayıs’a yönelik çalışmalarımız
şekilde ulaştırdık. Çiğli Merkez, Güzeltepe, Küçük
sürüyor. 1 Mayıs çalışması
Çiğli, Harmandalı, Yamanlar, Onur Mahallesi,
çerçevesinde belirlediğimiz 1.5
Menemen, Ata Sanayi Sitesi ve Çiğli Organize’de 1
aylık programı hayata geçirmeye
Mayıs’a çağrı afişlerimizi yaptık.
devam ediyoruz. Yaygın bir
Çiğli Organize’deki ağırlığı metal olmak üzere çeşitli
propaganda faaliyeti ile en geniş
sektörlerden 20’yi aşkın fabrikaya bildirilerimizle
kitlelere 1 Mayıs çağrısını taşımayı
seslendik. Ayrıca sabah servis güzergahlarında ve öğlen
sürdürüyoruz. Bu çerçevede
yemek aralarında Ata Sanayi Sitesi’nde bildiri dağıttık.
hazırlanan 1 Mayıs özel sayısının,
Yine Çiğli ve Karşıyaka’nın emekçi semtleri ile Çiğli
bölgemizde sabah işçi servis
pazarında ajitasyon konuşmaları eşliğinde yaygın bildiri
noktalarında, akşamları ise
dağıtımı yaptık. Bölgemizdeki işçi ve emekçileri 1
semtlerde dağıtımını yapıyoruz.
Mayıs’ a çağırmaya devam edeceğiz.
Ayrıca 22 Nisan günü kalabalık bir
Çiğli BDSP çalışanları
şekilde esenyurt Köyiçi’nden
başlayarak Balıkyolu-Yeşilkent-
Depo güzergahında bildiri dağıtımı yaptık. Devrimci 1 çağırmaya devam edeceğiz. Gençlik piknikte buluştu!
Mayıs Platformu’nun 1 Mayıs taleplerinin olduğu Bulunduğumuz alanın özgünlüğü üzerinden 1 Mayıs yaklaşırken gençlik içerisinde 1 Mayıs
imza metnini kullandık ve gazetemizin satışını hazırladığımız afişleri de çalışma alanlarımızda çağrısını büyütmek, birlik, mücadele ve dayanışmayı
gerçekleştirdik. Çalışmamız sonrasında yüzlerce kullanmaya başladık. Merkezi materyallerimizle yükseltmek için 21 Nisan günü bir piknik düzenledik.
emekçiye bildirilerimizi, imzalarımızı ve siyasal süreçler üzerinden emekçi kitlelere Kemalpaşa’da düzenlediğimiz pikniğimiz ortak
gazetelerimizi ulaştırdık. Her hafta düzenli olarak seslenirken, yerel araçlarla da özgün sorunlar kahvaltıyla başladı, çeşitli oyunlarla devam etti. Bilgi
semtlerde gerçekleştirdiğimiz gazete satışıyla da 1 üzerinden işçi ve emekçileri 1 Mayıs’ta mücadele yarışmasının ardından türküler söylendi. Piknikte 1
Mayıs gündemini emekçilere taşımaya devam alanlarına çağırdık. Mayıs’ın anlam ve önemi, alanlarda olmanın gerekliliği,
ediyoruz. Bölgemize “ Taksim’i kazanmak, zincirleri 1 Mayıs çalışmasına sadece örgütlü güçlerimizi geleceksizliğe karşı gençliğin mücadele etmesi gerektiği
kırmaktır/BDSP” ve “ Emperyalizme, faşizme ve değil daha geniş ilişki ağımızı da katmış durumdayız. üzerine konuşmalar yapıldı.
şovenizme karşı 1 Mayıs’ta alanlara/BDSP” şiarlı Bu alanda kazandığımız başarıyı büyüterek Dayanışmanın büyütüldüğü, birlik ve beraberliğin
afişlerimizi yaygın bir şekilde yaptık. sürdüreceğiz ve çalışmamızın ortaya çıkardığı tüm vurgulandığı, 1 Mayıs’ın mücadele çağrısının
Bu çalışmalarımız dışında her yıl düzenlediğimiz güçle 1 Mayıs alanında yerimizi alacağız. yükseltildiği pikniğimiz halaylarla son buldu.
“İşçilerin birliği, halkların kardeşliği 1 Mayıs Adana BDSP İzmir/Ekim Gençliği
Pikniği”’mize bu yıl da bölgemizden işçi ve
emekçileri taşımak için ev ev, mahalle mahalle
dolaşarak katılımı örgütlemeye çalıştık.
Bildirilerimizle, gazetelerimizle evlerine gittiğimiz Ankara’da 1 Mayıs faaliyetleri
emekçileri pikniğimize davet ettik. Mahallelerde
oluşturduğumuz semt komiteleriyle yürüyen piknik
çalışmamız sonucunda bölgemizden yaklaşık 200 işçi
Ankara BDSP’nin 1 Mayıs yaptık.
ve emekçi pikniğe katıldı. faaliyetleri 1 Mayıs’ın mücadele kararlılığı ile
yoğunlaşan faaliyetimizi sermayenin kolluk
Bölgemizdeki işçi ve emekçilere 1 Mayıs Sınıf devrimcileri olarak işçi ve emekçileri 1 kuvvetleri engelleme girişiminde bulundu.
gündemini çeşitli araçlarla taşımaya devam edeceğiz. Mayıs’ta alanlara çağırmaya devam ediyoruz. Düzenin bekçilerinin “kabahatler kanunu”
“1 Mayıs’ta 1 Mayıs alanına, Taksim’e!” şiarıyla Batıkent’te ve Kızılay’da “Emperyalizme, gerekçesi ile bizleri gözaltına alma çabası
bölgemizden katılımı güçlendirmek için artan bir şovenizme ve faşizme karşı 1 Mayıs’ta kararlı duruşumuz ile boşa düşürüldü. 2007 1
tempoyla çalışamalarımızı sürdüreceğiz. alanlara!/BDSP” şiarlı afişlerimizle emekçilere Mayıs’ının çağrısıyla Mamaklı işçi emekçileri
Büyükçekmece/BDSP seslendik. mücadele alanlarına çağırmaya devam ediyoruz.
Afişin yanısıra Ankara’nın sanayi (Mamak BDSP)
Adana’da 1 Mayıs çağrısı bölgelerinden Sincan ve Ostim ile işçi
servislerinin yoğun olarak geçtiği Ulus-
1 Mayıs yaklaştıkça Adana işçi ve emekçilerini Bentderesi noktalarında BDSP bildirileriyle 1 Sanayi işçilerini etkinliğe
mücadeleye çağırmak ve 1 Mayıs’ı devrimci içeriğine Mayıs’a çağrımızı bu hafta da sürdürdük. İşçiler çağırdık
ve sınıfsal özüne uygun olarak kutlamak için bildirilerimizi ilgiyle karşıladılar. Düzenin Ankara İşçi Bülteni İşçiden İşçiye çalışanları
çalışmalarımızı sürdürüyoruz. yarattığı gerici-şoven etkiyi dağıtmak ve olarak 1 Mayıs hazırlıklarımızı hızlandırdık.
Bu amaçla Nisan başında çeper güçlerimiz ve katliamcılardan hesap sorma bilinci yaratmak Sincan Organize Sanayi Bölgesi’nde hafta sonu
ilişkilerimizle yaptığımız toplantının hemen ardından amacıyla ‘77 Taksim katliamının yıldönümünde düzenleyeceğimiz “İşçi sınıfının hakları ve
çalışmalarımıza hız verdik. Çeper ilişkilerini işçi ve emekçileri devrimin saflarına ve 1 Mayıs örgütlenme modelleri” başlıklı etkinliğin
genişletmeyi hedefledik. Bu amaçla gazetemizi daha alanlarına çağırmayı sürdürüyoruz. (Ankara çağrısını yaptık. Çağrı afişlerimizi ve el
etkin olarak kullanmaya çalışıyoruz. BDSP) ilanlarını en geniş işçi, emekçi kitlesine
Yine merkezi olarak hazırlanan materyallerimizi
ulaştırmaya çalışıyoruz. İlk afişlerimizi
bulunduğumuz her alanda yaygın olarak kullanmaya
devam ediyoruz. Afişlerimizi Şakirpaşa ve Meydan Mamak’ta 1 Mayıs çalışması Sincan’da kullandık. Ardından el ilanlarını
Mamak’ta sınıf devrimcileri olarak 1 Organize Sanayi’ye giden işçi servisleri ile
mahalleleri, Şakirpaşa Metal Sanayi çevresi ve Adana
Mayıs’ın kararlılığı ve coşkusuyla faaliyetimizi işçilerin yoğun olarak bulunduğu Sincan
çarşı merkezinde yaygın olarak kullandık.
yoğunlaştırıyoruz. İşçi ve emekçileri merkezde yaygınca dağıttık.
Bildirilerimizi de işçi ve emekçilere ulaştırmaya
emperyalizme, şovenizme, faşizme karşı 1 1 Mayıs gündemli etkinliğimizin ardından
devam ediyoruz. Şakirpaşa ve Meydan mahallelerinde
Mayıs alanına çağıran BDSP imzalı afişlerimizi sanayi işçilerini 1 Mayıs’a çağıran faaliyetimizi
binlerce bildiriyi kapı kapı dolaşarak, sokak sokak
Tuzluçayır, Nato Yolu, Şirintepe, Ege, kesintisiz sürdüreceğiz. (İşçiden İşçiye Bülteni
seslenerek dağıttık. Bu hafta içinde sanayi işçilerini
Akşemsettin Mahalleleri’ne yaygın bir şekilde çalışanları)
bildirilerimizle ve el ilanlarımızla 1 Mayıs alanlarına
Sayı:2007/16  27 Nisan 2007 Gün gelir, zorbalar durmaz gider!.. Kızıl Bayrak  13

Emperyalizme, şovenizme, faşizme, sosyal


hakların ve işgüvencesinin gaspına karşı Neden 1977 1 Mayıs’ının
1 Mayıs’ta iş bırakarak alanlara! 30. yılında Taksim?
Yüksel Akkaya

2007 1 Mayıs’ı yaklaşırken işçi ve emekçilere Görkemli, ama bir o kadar “trajik” 1977 1 Mayıs’ının
yönelik saldırılar hız kazanıyor. Emperyalist 30. yılı basit bir “otuz” yıl olarak algılanmamalıdır. Zira,
saldırganlık, özelleştirmeler, sosyal hakların ve böyle bir algı “yirminci”, “yirmi beşinci” yıllarda
işgüvencesinin gaspı vb. saldırılara, tırmandırılan neredeydiniz sorusunu da gerektirir. İşçi sınıfının, otuz yıl
şovenizme ve faşizme karşı tüm işçi ve öncesi ile karşılaştırıldığında bir yıkım ile karşı karşıya
emekçilerin 1 Mayıs’ta mücadele alanlarında olduğu görülmektedir. Sömürü oranının arttığı, çalışma
olması ayrı bir önem taşıyor. koşullarının ağırlaştırıldığı, çalışma sürelerinin ve
1 Mayıs’ı tarihsel anlamı ve güncel çağrısıyla temposunun artırıldığı, sınıf bilincini dumura uğratmak için
birlikte bir süreç olarak örgütlemek, emekten yeni emek ve üretim süreçlerinin acımasızca hayata
yana tüm güçlerin, ilerici, öncü emekçilerin geçirildiği bir otuz yıl sonrası, 1 Mayıs’ı bir kez daha çok
ertelenemez sorumluluğudur. 1 Mayıs birlik, anlamlı kılıyor.
mücadele ve dayanışmanın adıdır. Sınıf Reel ücretler üzerinden bakıldığında, işçi sınıfının 1976
mücadelesi tarihine kanla yazılmış bir mücadele yılındaki düzeyi hala yakalayamamış olması tesadüfi
günüdür. Uzlaşmaz iki karşıt sınıfın, işçi sınıfı ile olmasa gerek. Üstelik, 1977 yılı 1 Mayıs’ının da kana
burjuvazinin hesaplaştığı günün adıdır 1 Mayıs. bulanmış olması bu açıdan oldukça önemlidir. 1976 yılına
Bu nedenle de anlamına ve içeriğine yakışır bir kadar olan mücadelede reel ücretlerin yükselişi işçi sınıfına
tarzda örgütlenmeli ve kutlanmalıdır. ve örgütü olan DİSK’e güven vermiştir. 1976 yılı 1 Mayıs’ı
Yoğunlaşan saldırılar karşısında 2007 1 bu güvenin bir sonucudur. Kuşkusuz, 1977 yılı 1 Mayıs’ı
Mayıs’ında işçi ve emekçilerin örgütlü gücünün da. Emek ile sermaye arasındaki sınıf mücadelesinin
alana kitlesel bir tarzda yansıması önemli bir geldiği eşik, sermaye cephesini ürkütmüş, Türkiye sosyalist
yerde durmaktadır. Ancak kamu emekçileri hareketinin de gücünü hissettirmeye başlaması güçlü bir
cephesinden son birkaç yıldır gerçekleşen 1 kaygının nedeni olmuştur. Bu nedenle 1 Mayıs 1977 işçi
Mayıslar’a baktığımızda katılımın giderek sınıfı, sosyalistler ve devrimciler kadar sermaye cephesini
düştüğü görülmektedir. Kuşkusuz bu, KESK’in alsın, isteyen izin alsın” türü söylemlerle de ilgilendirmiş, onlar için de önemli olmuştur. Öyle
içinde debelendiği mevcut durumundan bağımsız karşılaşmaktadır. Bu tutum emekçilerin örgütlü olduğu için de 1977 yılını bir saldırı, açık savaş ilanı olarak
değildir. Hakları ve talepleri doğrultusunda kimliğini, sınıf bilincini köreltmekte, onları kabul eden sermaye cephesi için en uygun ortam 1 Mayıs
emekçileri örgütleyemeyen, harekete bireysel çözümlere yöneltmektedir. KESK’in bu idi. Sınıfın sınıfa karşı açık savaşı izleyen yıllarda ülke
geçiremeyen KESK, birkaç gün kala üye ve 1 Mayıs’ta saldırılara karşı 1 Mayıs’ta iş geneline yayılırken, MHP ve taşeronu MİSK’e de sermaye
temsilci toplantısı yaparak 1 Mayıs’ı “teknik” bir bırakarak alanlara çıkma çağrısı yapması için cephesinin kirli işlerini yapmak düşecekti. Taksim’de
güne indirgemektedir. Oysa 1 Mayıs bir günden basınç oluşturulmalı, bu çağrı tüm işyerlerine başlayan açık saldırı, işyeri işyeri, fabrika fabrika adeta
ibaret değildir. İşçi ve emekçilere genel olarak ulaştırılmalıdır. cephe savaşlarına dönecekti. İşte tüm bu nedenlerle 1977 1
örgütlenme ve mücadele etme çağrısıdır. Bu “Herkese iş, tüm çalışanlara işgüvencesi!”, Mayıs’ının 30. yılında Taksim’e çıkmak anlamlıdır.
nedenle kamu emekçilerinin, özellikle bir yıllık “Parasız eğitim ve sağlık hakkı!”, “Tüm Peki, Taksim’e çıkılacak mı? 1 Mayıs Taksim’de
mücadele deneyimi, birikimi ve enerjisinin açığa çalışanlar için grevli ve toplusözleşmeli sendika kutlanacak mı? Bu soruların yanıtı DİSK’in kararlılığı ya
çıktığı, alanlarda kendisini gösterdiği bir gün hakkı! Sınırsız grev ve genel grev hakkı!”, “Tüm da kararsızlığı ile yakından ilgilidir. DİSK, bu 1 Mayıs’ı
olmalıdır. Öncü, ilerici kamu emekçileri çalışanlar için genel sigorta!”, “Sınırsız söz, kendisi ve işçi sınıfı için de bir kırılma, dönüm noktası
KESK’in uzlaşmacı mücadele anlayışının bir basın, örgütlenme, gösteri ve toplanma olarak algılayıp, ısrarlı olursa 1 Mayıs’ı Taksim’de
sonucu olan 1 Mayıslar’ı baştan savma tutumuna özgürlüğü!”, “Açık-gizli tüm faşist-militarist kutlamak için hiçbir engelin anlamı olmaz. Önemli olan,
izin vermemelidir. 1 Mayıs’ın talepleriyle birlikte örgütlenmeler dağıtılsın!”, “Emperyalistlerle kararlı bir duruş ve 1 Mayıs kutlama programının şimdiden
bir süreç olarak örgütlenmesi için harekete açık-gizli tüm antlaşmalar iptal edilsin!”, ilanıdır (Ne yazık ki, bu yazının yazıldığı Çarşamba
geçmelidir. İşyerlerinde kamu emekçilerine “NATO, AB, İMF, DB vb. emperyalist akşamına kadar belirsizlik sürmekte, açıklanmış bir
yönelik saldırılara karşı neden 1 Mayıs’ta kuruluşlarla tüm ilişkiler kesilsin!”, “Toplumsal program bulunmamaktadır).
alanlarda olunması gerektiği anlatılmalı, sosyal hayatın tüm alanlarında kadın-erkek eşitliği!”, 2007 yılının Taksim’deki 1 Mayıs, otuz yıl öncesi ile
hakların ve işgüvencesinin gaspına, kamu “Eşit işe eşit ücret!” vb. taleplerin yanısıra “1 bir hesaplaşma olmalıdır.
hizmetlerinin tasfiyesine, esnek istihdama, Mayıs resmi tatil ilan edilsin!”, “Taksim’de 1 Otuz yıl önce 1977 1 Mayıs’ı ile işçi sınıfına, DİSK’e
özelleştirmelere, emperyalist savaşa ve işgale, Mayıs yasağına son!”, “‘77 1 Mayıs katliamcıları müdahale edilmiş, meşruiyeti sorgulanır hale getirilmek ve
şovenizme, faşizme karşı kamu emekçileri hem yargılansın!” talepleri de işyerlerine taşınmalı, işçi sınıfı etkisizleştirilmek istenmiştir. Öyleyse 2007 yılı
mücadeleye hem de 1 Mayıs alanlarına mücadelenin konusu edilmelidir. Taksim 1 Mayıs’ı bunun rövanşı olmalıdır.
çağrılmalıdır. Zira 2007 1 Mayıs’ı tarihe “kanlı 1 Mayıs” 1 Mayıslar aynı zamanda işçi hareketinin tarihi olup,
1 Mayıs’a bu şekilde hazırlanılması hem olarak geçen ‘77 katliamının yıldönümüdür. Bu mücadelenin uğraklarını, düzeyini bize gösterir. Bu nedenle
kamu emekçileri hareketinin yaşadığı tıkanıklığı yıl Taksim Meydanı devletle bir irade savaşına otuz yıl sonra işçi sınıfı bir kez daha mücadelede uğrağın
aşmanın hem de KESK’i harekete geçirmenin dönüşmüş durumdadır. ‘77 1 Mayıs katliamının emekçilerden yana dönüşmekte olduğunu göstermelidir.
zeminini yaratacaktır. Öncü, devrimci kamu sorumluları Çorum, Maraş, Sivas’ı gerçekleştiren 1 Mayıslar işçi sınıfının kendi hayatına sahip
emekçileri işyerlerinde ve şubelerinde 1 Mayıs devlettir. Taksim’de 1 Mayıs kutlaması özelde çıkmasının en sembolik günlerinden, mücadele
gündemli toplantıların erkenden yapılmasını İstanbul üzerinden yürütülse de, özünde devrim eşiklerinden biri olup, kapitalist hayata karşı konulan
zorlamalı, bildiri, afiş, bülten vb. materyallerle 1 güçlerinin düzenle hesaplaşma zeminidir. Bu sembolleşmiş günlerdendir. Bu nedenle 30. yılda Taksim
Mayıs’ın taleplerini işyerindeki emekçilere nedenle Taksim’e ilişkin talepler tüm alanlarda önemlidir.
anlatmalıdır. Şubelerde yapılacak 1 Mayıs yükseltilmelidir. İstanbul’daki kamu emekçileri 1 Mayıslar’ın tarihi toplumsal muhalefet ve
etkinlikleriyle emekçiler alanlara çağrılmalıdır. ise devrimci, ilerici güçlerle birlikte birleşik, mücadelenin de tarihidir. Bugün Türkiye’nin içinde
KESK’in kamu emekçilerinin örgütlülük kitlesel, devrimci 1 Mayıs’ın Taksim’de bulunduğu durum sosyalist harekete duyulan ihtiyacı
bilincini ve 1 Mayıs’a katılımı zayıflatan kutlanması yönlü çabaları güçlendirmelidir. göstermektedir. Bu nedenle Taksim’deki 1 Mayıs, bu
tutumlarına karşı da hem politik hem de pratik Kamu emekçileri hareketini ileri taşımak 1 davete icabettir de. Öyle olduğu için de Taksim’deki 1
olarak mücadele edilmelidir. Bu tutum kendisini Mayıs’ta gösterilecek enerji ve çabaya bağlı Mayıs sosyalist, devrimci hareket ile işçi sınıfının
daha çok iş bırakarak 1 Mayıs alanlarına çağrı olacaktır. Bu görev ve sorumluluk tüm devrimci, buluştuğu, sermaye cephesine meydan okuyacağı, güven
yapma noktasında göstermektedir. 1 Mayıs’tan ilerici kamu emekçilerinin omuzlarındadır. tazeleyeceği bir 1 Mayıs’tır.
birkaç gün önce yapılan üye toplantılarında (Kamu Emekçileri Bülteni’nin Nisan 30. yılın 1 Mayıs’ının bir ölü toprağını üzerimizden
emekçiler “isteyen iş bıraksın, isteyen sevk/rapor sayısından alınmıştır...) atmanın vesilesi olması dileği ile Taksim’e!..
Eğitim emekçilerinin eylemlerinden...
14  Kızıl Bayrak Eylemler Sayı:2007/16  27 Nisan 2007

İzmir Bursa

İzmir’de kitlesel ve coşkulu ücretime dokunma!”, “IMF politikalarına evet diyen kitlesel ve coşkulu eylemine yaklaşık 2 bin emekçi

eylem
cumhurbaşkanı istemiyoruz!”, “Demokratik, laik, katıldı. “Sözleşmeli, ücretli, taşeron çalıştırma değil,
bilimsel eğitimden yana cumhurbaşkanı işgüvencesi istiyoruz!” ve Eğitim-Sen Bursa Şubesi
Eğitim emekçileri İzmir’de de ek ders saatlerini istiyoruz!”, “Emekçiler sandıkta hesap pankartlarının açıldığı eylemde “Ek ders ücretime
düzenleyen mevzuatta değişiklik yapılmasını kitlesel soracak!”, “Gerici-ırkçı kadrolaşmaya son!” dövizleri dokunma!”, “Irkçı gerici kadrolaşmaya hayır!”
eylemlerle protesto etti. İzmir merkez ve ilçelerde taşındı, sloganlar atıldı. dövizleri taşındı.
yapılan eylemlere katılım yüksek olurken, eğitim Saat 12:45’de Alaattin Dinçer tarafından basın AKP İl Binası önünde yapılan basın açıklamasında
emekçileri sevk alarak derslere girmediler. açıklaması gerçekleştirildi. Eylem emekçilerin coşkulu eğitimdeki ırkçı-gerici kadrolaşmaya karşı, eğitim
İzmir Konak’ta gerçekleştirilen eyleme yaklaşık 2 slogan ve alkışlarıyla son buldu. emekçilerinin kazanılmış haklarına dönük saldırılara
bin kamu emekçisi katıldı. Saat 11:00’de Konak YKM Kızıl Bayrak/Ankara karşı Eğitim-Sen olarak mücadeleye devam edileceği
önünde toplanmaya başlayan eğitim emekçileri vurgusu yapıldı.
buradan Büyükşehir Belediyesi önüne doğru yürüyüşe
geçti.
Adana Eğitim-Sen’den coşkulu Eylemde “Ek ders hakkımız gaspedilemez!”,
“Irkçı-gerici kadrolaşmaya hayır!”, “Öğretmen
Eylemde, “Bakan Çelik elini ek ders eylem düşmanı Bakan Çelik istifa!”, “Yaşasın örgütlü
ücretlerimizden çek!” ve “Çelik elini cebimizden Adana Eğitim-Sen saat 11.30’da sendika şubesi mücadelemiz!” sloganları atıldı.
çek!” pankartları taşındı ve meydanda oturma eylemi önünde toplandı. Emekçileri yolun bir kısmını trafiğe Kızıl Bayrak/Bursa
gerçekleştirildi. Emekçiler Büyükşehir Belediyesi kapatarak, çarşı merkezinden AKP İl Binası’na doğru
önüne geldiğinde burada açıklama yapıldı. Kürseden
ajitatif konuşmalar yapıldı.
yürüyüşe geçtiler. Yol boyunca ek ders ücretlerinin Kocaeli’de sevk eylemi
gaspı ve bir gecede yapılan atamalarla kadroların AKP
Karşıyaka’dan gelen Eğitim-Sen 2 No’lu Şube Yeni Ek Ders Yönetmeliği ve yeni Atama
yandaşlarınca doldurulmasına karşı sloganlar atıldı.
üyesi emekçiler engellendikleri için gecikmeli olarak Yönetmeliği’ne karşı gerçekleştirilen sevk ve alan
Kitle “Gerici faşist kadrolara hayır!”, “Çelik elini
eyleme katıldılar. Eylemde “İnsanca bir yaşam eylemine Kocaeli’de eğitim emekçileri kitlesel katılım
cebimizden çek!”, “Ek ders hakkımız söke söke
istiyoruz!”, “Zafer direnen emekçinin olacak!”, “Gün gösterdi. Kocaeli’deki okulların büyük çoğunluğu
alırız!”, “Zafer direnen emekçinin olacak!”
gelecek, devran dönecek, AKP halka hesap verecek!”, fiilen kapandı. Katılımın yüksek olmasında Türk
sloganlarıyla AKP önüne geldi. Burada eğitim
“Gerici-faşist eğitime son!”, “Kurtuluş yok tek başına, Eğitim-Sen ve Eğitim-Sen’in eylemlerinin aynı gün
emekçileri, adına hazırlanan basın metnini Eğitim-Sen
ya hep beraber ya hiçbirimiz!”, “Ek ders ücretine gerçekleşmesinin önemli bir payı oldu. Ancak esas
Adana Şube başkanı Güven Boğa okudu. Basın
uzanan eller kırılsın!”, “İşte sendika işte KESK!”, etken eylemin yakıcı bir soruna karşı olmasıydı.
metninin okunmasının ardından oturma eylemi
“Faşizme karşı omuz omuza!” sloganları atıldı. Sevk eyleminin yanı sıra iki ayrı alan eylemi
yapıldı. Bu sırada bir kamu emekçisinin okuduğu şiir
Eylemde Sosyalist Kamu Emekçileri Bülteni ile gerçekleşti. Türk Eğitim-Sen saat 11:30’da Yürüyüş
coşkulu sloganlarla yanıtlandı.
BDSP’nin 1 Mayıs’a çağrı bildirileri dağıtıldı. yolunun başında toplanarak İnsan Hakları Parkı’na bir
Yaklaşık 600 eğitim emekçisinin katıldığı eylem 1
Kızıl Bayrak/İzmir yürüyüş gerçekleştirdi. Yürüyüş boyunca Ek Ders
Mayıs’ta tüm işçi ve emekçilerin alanlara
Yönetmeliği’ne karşı sloganlar atıldı. Eğitim-Sen’in
çağrılmasıyla sona erdi.
Ankara Eğitim-Sen’den sevk
önünden geçerken Eğitim-Sen’li emekçilerin
Kızıl Bayrak/Adana
alkışladığı kitle alkışlara “Ne mutlu Türk’üm diyene!”
eylemi Bursa Eğitim-Sen: “Yaşasın
sloganıyla yanıt verdi. Türk Eğitim-Sen eylemine
yaklaşık olarak 300 kişi katıldı.
Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yayınlanan
yönetici atama yönetmeliği ve ek ders ödemeleri örgütlü mücadelemiz!” Eğitim-Sen ise saat 13:00’te aynı yerde toplanarak
yine İnsan Hakları Parkı’na bir yürüyüş gerçekleştirdi.
genelgelerini protesto etmek için eğitim emekçileri Eğitim-Sen Bursa Şubesi Milli Eğitim Yürüyüş boyunca “Ek ders genelgesi geri çekilsin!”,
alanlara çıktı. Bakanlığı’nın ek ders ücreti ve okul yöneticisi “Kadrolaşma değil demokratik yönetim!”, “Zafer
Ankara’da sevk alan eğitim emekçileri saat atamalarını içeren yeni genelgelerini protesto etti. direnen emekçinin olacak!”, “Direne direne
11.00’den itibaren Milli Eğitim Bakanlığı önünde Sevk alarak saat 12:00’de Heykel-Ünlü Cadde’de kazanacağız!”, “İMF defol bu memleket bizim!”,
toplanmaya başladı. Yaklaşık bin emekçi slogan ve toplanan kamu emekçileri buradan Fomara’daki AKP “Parasız eğitim parasız sağlık!”, “Savaşa değil eğitime
dövizlerle eğitimdeki uygulamaları protesto etti. İl binasına yürüyüş gerçekleştirdiler. bütçe!” sloganları atıldı. Eğitim-Sen’in eylemine
Eylemde “Yönetici atama yönetmeliği geri KESK’e bağlı sendikaların üyelerinin yanısıra yaklaşık bin eğitim emekçisi katıldı.
çekilsin!”, “Okullarda korsan yönetici atamalara birçok kurumun da destek verdiği son yılların en
son!”, “Emekçi düşmanı hükümet istifa!”, “Ek ders
Sayı:2007/16  27 Nisan 2007 Eylemler Kızıl Bayrak  15

Menemen’de eğitimcilerin
eylemi
İzmir Menemen’de eğitim emekçileri saat
İstanbul’da binlerce eğitim emekçisi yürüdü
11:30’da Eğitim-Sen önünden Menemen
hükümet konağına sloganlarla yürüdü. Burada
yapılan açıklamada MEB’in ek ders
ücretlerinden elini çekmesi istendi.
1 Mayıs çağrısıyla son bulan açıklamada
“Ek ders hakkımız gaspedilemez!”, “Eşit işe
eşit ücret!”, “Yaşasın demokrasi
mücadelemiz!”, “Yaşasın örgütlü
mücadelemiz!”, “Hüseyin Çelik elini
cebimizden çek!”, “Yaşasın Eğitim-Sen!”,
“Yaşasın KESK!” sloganları atıldı.
Eyleme 150 eğitim emekçisi katıldı.
Kızıl Bayrak/Menemen

Kırşehir’de eğitimcilerin
vizite eylemi
Eğitim emekçileri viziteye çıkarak Ahi
Meydanı’nda bir basın açıklaması yaptılar.
Eyleme yaklaşık 40 kişi katıldı. Açıklamayı 25 Nisan’da Türkiye’nin birçok ilinde eğitim boyunca sermayenin eğitim alanına dönük
Eğitim-Sen Şube Başkanı Ömer Kutlu yaptı. emekçileri ek ders ücretlerinin gaspına ve eğitim politikalarını teşhir eden sloganlar attılar.
Eylemde “Yönetici atama yönetmeliği geri alanında AKP hükümetinin gerici kadrolaşma Yürüyüş güzergahı boyunca çevre
çekilsin!”, “Okullarda korsan yönetici politikalarına karşı sevk eylemi gerçekleştirdiler. apartmanlardan alkışlarla destek alan Eğitim-Sen
atamalara son!”, “Emekçi düşmanı hükümet İstanbul’da ise eğitim emekçileri İstanbul İl kortejinde coşku eylem bitimine kadar devam etti.
istifa!”, “Ek ders ücretime dokunma!” Müdürlüğü’ne yürüdüler. KESK Genel Başkanı ve Yürüyüşün ardından binlerce eğitim emekçisinin
sloganları atıldı. Eğitim-Sen İstanbul Şube başkanlarının en önde Milli Eğitim Müdürlüğü önünde toplanmasıyla
Kızıl Bayrak/Kırşehir yer aldığı yürüyüşte “Öğretmen düşmanı bakan açıklama başladı.
istifa!” sloganı öne çıkarılarak Milli Eğitim Bakanı İl Milli Eğitim Müdürlüğü önünde yapılan
Tokat Eğitim-Sen’den sevk Hüseyin Çelik’in istifası istendi. açıklamalarda ilk sözü İstanbul 2 No’lu Şube

eylemi
Eğitim-Sen İstanbul Şubeleri İstanbul’da Başkanı Hasan Toprak aldı. Basın açıklamasını
merkezi eylem yaparak saat 13.00’te Sultanahmet Eğitim-Sen İstanbul Şubeleri adına Dönem
Eğitim-Sen Tokat Şubesi tarafından saat Meydanı’nda toplandılar. Alanda şube Sözcüsü Nizamettin Aktepe okudu.
12.00’de Valilik önünde yapılan basın pankartlarıyla yerlerini alan eğitim emekçileri, KESK Genel Başkanı İsmail Hakkı Tombul ise
açıklamasına 40’ı aşkın emekçi katıldı. alana slogan ve flamalarıyla geldiler. Eğitim-Sen konuşmasına, KESK yöneticilerine verilen
Katılımın az olmasının temel nedeni Tokat şubeleri içinden 2 No’lu (Kadıköy) ve 5 No’lu cezaları protesto ederek başladı. Emekçiler
genelinde yapılan deneme sınavı idi. Basın (Kartal) şubeleri coşkulu sloganları ve etkin konuşmayı “Baskılar bizi yıldıramaz!” sloganıyla
açıklaması oturma eylemi şeklinde katılımlarıyla yürüyüşte yerlerini aldılar. karşıladı. Tombul, “okullardan gelerek ek ders
gerçekleştirildi. Yürüyüşe geçen emekçilerin önü hakkımıza sahip çıktık. Önümüzde 1 Mayıs var.
Coşkulu geçen eylemde “Hükümet şaşırma Sultanahmet’te polis barikatıyla kesildi. Emekçiler AKP’nin neoliberal, ırkçı, şoven politikalarına
ek dersimi aşırma!”, “Susma sustukça sıra sana polisin kurduğu barikatı “Öğretmene değil çetelere karşı taleplerimizi 1 Mayıs’a taşımalıyız” diyerek
gelecek!” sloganları atıldı. barikat!” sloganıyla protesto ettiler. Polisle yapılan herkesi 1 Mayıs günü Taksim Meydanı’nda
Basın açıklamasına Türk Eğitim-Sen üyesi pazarlık sonucu barikat kaldırılarak yürüyüş olmaya çağırdı.
bir grup destek verdi. Türk-Eğitim-Sen’in saat Cağaloğlu’ndaki İstanbul İl Milli Eğitim Binlerce eğitim emekçisinin katıldığı yürüyüşe
12.30’da yaptığı açıklamaya da Eğitim-Sen Müdürlüğü’ne doğru başladı. “Ek ders ücretime başından itibaren büyük bir coşku hakimdi. Eylem
kitlesi katılarak destek verdi. dokunma!” yazılı dövizler ve coşkulu sloganlar saat 14:45’te sona erdi.
Sosyalist Kamu Emekçileri/Tokat eşliğinde yürüyen eğitim emekçileri yürüyüş Kızıl Bayrak/İstanbul

Van Eğitim-Sen’den eylem


Eğitim-Sen Van Şubesi tarafından saat
MEB Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Atama Yönetmeliği ve
12:00’de Sanat Sokağı’nda hükümetin son ek ders ücretinin gaspı...
dönemdeki eğitim politikalarını protesto etmek
amacıyla basın açıklaması gerçekleştirildi. Kadrolaşmanın ve hak gasplarının yeni adımları
Basın açıklamasına sevk alarak hizmet
üretmeyen yaklaşık 300 eğitim emekçisi
katıldı. Eylemde “Çelik elini cebimden çek!” Milli Eğitim Bakanlığı peşi sıra yayınladığı genelgelerle eğitim alanındaki hak gasplarını sürdürüyor. Bu
yazılı pankart açıldı. genelgelerden ilki Eğitim Kurumları Yöneticileri Atama Yönetmeliği. Yönetmeliğin amacı eğitim alanında AKP
Basın açıklaması okunduktan sonra 10 hükümetinin kadrolaşmasını yaygınlaştırmak. Genelge okul müdürlerine, ilçe milli eğitim müdürlerine ve
dakikalık oturma eylemi yapıldı. valiliklere atamalarda yetki tanıyarak kadrolaşmanın önünü tamamen açmaktadır.
Genelgeye göre, “Müdür yardımcılıklarına atama, ... öncelikle eğitim kurumunda görev yapan öğretmenler
Varto’da sevk eylemi arasından okul müdürünün aday hakkındaki görüşlerini bildirerek varsa ilçe milli eğitim müdürünün teklifi, il milli
eğitim müdürünün uygun görüşü ve valinin onayı ile atama yapılacaktır.” Buna göre, ilçe milli eğitim müdürü de
Muş Varto Eğitim-Sen temsilciliği atama sürecinde yer alacaktır (madde 4). Atamalarda herhangi bir sınavın öngörülmemiş olması, salt amirlerin
tarafından yapılan sevk eylemi sabah yetkili kılınması uygulamanın keyfiliğini göstermektedir.
saatlerinde eğitim emekçilerinin işyerlerinden Bu genelgenin hemen akabinde yayınlanan ek ders yönetmeliği ise eğitim emekçilerinin mücadele ederek elde
sevk alarak sendika binasında toplanmasıyla ettiği ek ders ücretlerinin kırpılmasına dönüktür. Genelgeye göre öğretmenler herhangi bir nedenle okula
başladı. Saat 12:00’de eski belediye hanı gelmedikleri bir günde, örneğin sevk aldıklarında, hasta olduklarında veya mazeret belirttiklerinde o günkü
önünde yapılan basın açıklamasına 100 kişi derslerin tümü ek ders ücretlerinden kesilmesi öngörülüyor. Kısacası öğretmenlerin hasta olmasına izin verilmiyor.
katıldı. Kamu emekçileri yaklaşan 1 Mayıs Yine, genelgeyle, eğitimcilerin sık sık kullandığı sevk bırakma eylemlerinin de önü alınmaya çalışılıyor. Genelge
öncesinde komisyon oluşturarak alanlara sınav komisyonunda yer alan öğretmenlere ödeme yapılması için “öğrencilerin sınava girmesi” koşulu gibi
ineceklerini belirttiler. öğretmenlerin çalışma koşullarını ağırlaştıran koşullar getiriyor.
16  Kızıl Bayrak  Sayı:2007/16  27 Nisan 2007 NATO: Bir saldırı, sava

NATO: Bir saldırı, sava


(Nato’nun Riga Zirvesi vesilesiyle Aralık 2006’da bugünkü biçimi de bu gerçeği doğruluyor. ABD
verilmiş bir konferansın kayıtlarıdır...) emperyalizmi bir taraftan NATO genişlemesi
üzerinden Rusya’yı kuşatıp kıskaca alırken, öte
NATO temelde uluslararası bir savaş ve iç savaş yandan onu özel bir statü ile NATO’ya
örgütüdür, onun en temel özelliği, temel varlık yakınlaştırmaya ve böylece yatıştırmaya çalışıyor.
koşulu budur. Bunun yanısıra o, aynı zamanda, batılı Geçmişteki 19 + 1, son genişlemeden sonraki 26 + 1
emperyalistler arasındaki ilişkileri düzenlemenin, formülleri buna hizmet ediyor. Fakat bunlar geçici ve
çelişkileri kontrol altında tutmanın ve çıkarları aldatıcı çözümler. Taraflar biribirlerinin konumunu
uzlaştırmanın bir aracıdır, özellikle de örgütün ve niyetlerini gerçekte çok iyi biliyor. Rusya’nın
patronu Amerikan emperyalizmi payına, bu onun NATO’yla 26 + 1 formülü üzerinden, güya bir tür 27.
ikinci temel özelliğidir. NATO’nun bu iki temel üye olarak sürdürdüğü ilişkiler, halklara karşı
özelliği üzerinde durmuş bulunuyoruz. Şimdi de emperyalistler arası karşı devrimci bir işbirliğine
özellikle gelinen yerde kendini gösteren bir başka hizmet ediyor, fakat NATO ile Rusya arasındaki
özelliği ya da işlevi üzerinde durmamız gerekiyor. sorunlara kalıcı bir çözüm getiremiyor. Rusya, NATO
NATO ABD emperyalizminin elinde, kendi genişlemesiyle adım adım kuşatılıyor ve Rusya’nın
denetimindeki emperyalist ittifak dışında kalan bugünkü yöneticileri de bunun ne anlama geldiğini
ülkelere karşı da önemli bir güç, araç ve mevzi çok iyi biliyor. 26 + 1 formülü ya da özel statülü
durumunda. Kuşkusuz bu özelliği bir bakıma üyelik türünden sözde çözümlerle taraflar biribirini
NATO’nun çıkışında var; sonuçta NATO, devrimci oyalıyor, ama olup bitenin gerçek anlamını da çok iyi
sınıf ve halk hareketelerinin yanısıra temelde bilerek yarına hazırlanıyor.
Sovyetler Birliği liderliğindeki sosyalist kampa karşı İran sorununun bugün aynı zamanda Amerikan
kurulmuş karşı-devrimci bir örgüt. Fakat yine de emperyalizm ile Çin ve Rusya arasında bir çekişme
burada sistem karşıtı olan ya da hiç değilse konusu olması, bu çerçevede çok şey anlatıyor. İran,
başlangıçta bu niteliği taşıyan ülkeler sözkonusu. emperyalistlerin gözünde herşeyden önce petrol ve
Oysa bugünün dünyasında bu konum ve nitelikte doğalgaz demektir, aynı zamanda petrol ve doğalgaz
ülkeler yok artık. yollarının kesiştiği ya da ekonomik olabildiği bir
Sovyetler Birliği ve Doğu Bloku dağıldığından ve coğrafi konum demektir. Çin ekonomisi bugün
devrimci sınıf ve kitle hareketleri geri plana dünyanın en hızlı büyüyen ekonomisidir ve giderek
düştüğünden beri NATO kendine yeni bir işlev kendini gösteren temel önemde sorunu enerji, yani
tanımlamakta ve bunu da denetim dışı her türlü somut olarak petroldür. Bu çerçevede Çin, geleceğin
devletin ya da hareketin üstesinde gelmek olarak enerji ihtiyacını bugünden güvence altına alabilmek
somutlamaktadır. Aslında sorunun bu yanı, dünya için, dünyanın dört bir tarafında etkin bir çaba
polisliği olarak saptanan bu yeni rol üzerinde de içerisindedir. Afrika ülkeleri ile kurduğu çok yakın
yeterince durmuş bulunuyoruz. Fakat bu aynı ilişkilerin gerisinde herşeyden önce bu var.
misyonunun bugünkü ilişkiler ve güç dengeleri Nijerya’ya, bir takım başka ülkelere milyarlarca
içinde biraz geri planda kalan bir önemli yönü daha doları bulan yatırımlar yapılıyor ve bunun gerisinde, NATO temelde uluslararası bir savaş ve
var ki, bunun üzerinde de ayrıca durmamız gerekiyor. yineliyorum, büyüyen ekonomisinin enerji ihtiyacını
Bugün Rusya ve Çin gibi emperyalist dünya şimdiden güvenceye almak var. İran köklü bir devlet özelliği, temel varlık koşulu budur. Bunun
rekabetinde belli bir yeri bulunan ülkeler, batı
emperyalizmiyle ilişkilerini görünürde işbirliği
geleneğine, dolayısıyla diplomasi yeteneğine sahip
bir ülke olarak, buradaki ihtiyacı, dolayısıyla emperyalistler arasındaki ilişkileri düzenl
içinde götürüyor görünseler bile, gerçekte özellikle buradaki çelişkiyi görüyor ve bunu kendi manevra tutmanın ve çıkarları uzlaştırmanın bir ar
ABD emperyalizmi ile ciddi sorunlar alanını genişletmek için kullanıyor. Çok önemli bir
yaşamaktadırlar ve bu sorunlar gün geçtikçe kendini rafinerisinin %50 hissesini çok yakın bir zamanda Amerikan emperyalizmi payına, bu onun
temel özelliği üzerinde durmuş bulunuyor
daha açık biçimde dışa da vurmaktadır. NATO Çin’e satması bu politikanın bir ürünü. Bunu bilerek
kendini dünya polisi olarak ögütlerken, İran türü yapıyor, bu yolla petrol silahını Amerikan
olaylara müdahale hakkını kendisi için sözde hukuki
bir zemin haline getirirken, bunu aynı zamanda Çin’e
emperyalizminin hoyratça tehditlerine karşı
kullanarak kendi manevra alanını genişletiyor.
kendini gösteren bir başka özelliği ya da i
ve Rusya’ya karşı da bir tavır olarak da geliştiriyor, Çin’in, Rusya’nın iştahını kabartarak, onların
bunu önemle akılda tutmak gerekir. Yani NATO’nun kendisine yönelebilecek bir müdahaleye bir biçimde genişlemeyi dünyanın öteki bölgelerine, Kuzay
gerçek patronu durumundakı ABD emperyalizmi, karşı çıkmasını kolaylaştırmaya çalışıyor. Afrika şeridinden uzak Asya’ya ve Avusturalya’ya
Batılı müttefiklerini bu örgüt üzerinden kontrol altına Kuşkusuz ABD’nin de buna karşı çok yönlü kadar yayma çabasına aynı zamanda buradan bakmak
almakla kalmıyor, buradan oluşmuş birliği ve hamlelerle, kendi Batılı müttefiklerini farklı gerekir. Bundan 5-6 yıl önce, Rusya’nın NATO’ya
yaklaşımı öteki emperyalist mihrakların karşısına da platformlar üzerinden ve bu kapsamda aynı zamanda üyeliği üzerine yapılan tartışmalar sırasında, Henry
çıkarıyor. NATO üzerinden İran’ın, İran üzerinden Rusya ve Kissenger’ın, ama bu NATO’nun işlevinin boşa
Bunun hedefi durumundaki büyük devletler de Çin’in karşısına çıkarıyor, daha doğrusu çıkarmaya çıkarılması, böylece örgütün bitişi olur, derken
bunun farkında. NATO’nun kendini batı çalışıyor. Son Riga Zirvesi’nde yayınlanan yeni anlatmaya çalıştığı da buydu. NATO ABD
emperyalizimininn dünya polisi olarak yeniden belgede nükleer silah edinme çabalarının dolaysız emeperyalizminin elinde aynı zamanda öteki
yapılandırmasına paralel olarak, Rusya ve Çin’in de tehdit ilan edilmesi ve NATO’nun dünya emperyalist güçlere karşı önemli bir ittifak gücü
kendi aralarında sıkı biçimde yakınlaşmaları ve Asya jandarmalığını öteki bazı tehditler yanında aynı olamayacaksa onun ne anlamı kalır ki demek
üzerinden kendi karşı ittifaklarını kurumlaştırma zamanda bunun üzerinden tanımlaması bunu istiyordu Kissinger.
yoluna gitmeleri boşuna değil. Sonuçta Rusya-Çin anlatıyor. NATO’nun bugünkü işlevi NATO bugünkü genişlemiş haliyle 26 ülkeyi
eksenli Şangay İşbirliği Örgütü bu amaca dayalı bir değerlendirilirken, giderek ön plana çıkan bu rolünü içeriyor. Bunlar ABD ve Kanada dışında henüz
çıkış. Emperyalist batı ittifakına Asya üzerinde de gözönünde bulundurmak gerekir. NATO’nun yalnızca Avrupa ülkeleri. Doğu Avrupa ülkelerinin
verilmiş bir yanıt bu. adeta Rusya’yı dört koldan kuşatmak olarak ilerleyen önemli bir bölümü alındı, ötekiler ise sırada.
NATO’nun Rusya ile ilişkilerinin somut seyri ve Avrupa’daki genişleme sürecine, yanısıra bu
CMYK
aş ve iç savaş örgütü/3 Sayı:2007/16  27 Nisan 2007  Kızıl Bayrak  17

aş ve iç savaş örgütü/3
H. Fırat

Ukrayna’da halen bir zorlanma var, ama süreç de NATO’su, ya da aynı anlama gelmek üzere
ilerliyor. Acele etmiyor NATO şefleri ama hedefte NATO’nun Ortadoğu kanadı ya da ayağı işlevini
Ukrayna ve Gürcistan’ı almak var kesinlikle. Sırada gören. Ortadoğu halklarının direnişi CENTO’yu boşa
Azerbeycan da var; Azeri işbirlikçiler buna dünden çıkardı kuşkusuz, o da SEATO gibi tarih olalı çok
hevesli, üyelik için başvurmuş da bulunuyorlar. oldu. Ünlü Bağdat Paktı olarak kurulmuştu, Bağdat
Rusya’nın sert muhalefetine yatıştırıcı bir çare düşünce CENTO’ya dönüştü, İran Devrimi’nin
bulunabilirse onun da önü açılacak. Halen fiili ardından ise tümden tarih oldu. Dikkate değer bir
işbirliği Gürcistan’ın yanısıra bu ülkeyle de hayli durum; SEATO da Vietnam Devrimi’nin ardından
ilerlemiş durumda. Böylece Rusya tam bir tarihe karışmıştı.
kuşatmanın içine alınmaya çalışılıyor ve Rusya da Demek istiyorum ki, bugün NATO’nun resmen
bunu bütün açıklığıyla görüyor, biliyor ve karşı dünyanın dört bir tarafına küresel olarak üyeler
önlemler geliştiriyor. bakımından da yayılmasının sanıldığı kadar bir haber
Ama mesele bundan da ibaret değil, daha bir de değeri yok. ABD emperyalizmi zaten küresel çapta
Kuzey Afrika yayı var. Fas’tan ve Moritanya’dan kendi emperyalist blokunu savaş sonrası dönemden
başlıyor, Cezayir, Tunus, Mısır, Ürdün ve elbette ki itibaren çeşitli biçimler içinde örgütlemiş
İsrail’e kadar uzanıyor. Bu ülkelerle de “Akdeniz durumdaydı. Japonya ve Güney Kore’de devasa özel
Diyaloğu” adı altında kurumlaşmış ilişkiler askeri varlığı ile, SEATO’yla Güneydoğu Asya’nın
geliştirmeye yönelik bir perspektif ve fiili hazırlık göbeğinde... Bağdat Paktı ve CENTO ile
var. Ortadoğu’da. Ek olarak Mısır, Suudi Arabistan,
NATO başından itibaren İsrail’in, yani siyonizmin Ürdün ve elbetteki siyonist İsrail ile yine
hizmetinde bir örgüt. Tersinden de İsrail, fiilen Ortadoğu’nun bağrında. Türkiye’den sözetmeye ise
emperyalist NATO ittifakının Ortadoğu’daki kolu ve gerek yok; bir yandan NATO’nun Güneydoğu kanat
vurucu gücü durumunda. Burada resmi üyeliğin bir bekçisi, öte yandan Bağdat Paktı ve ardından
önemi yok, bir gereği de yok, zira bu yarardan çok CENTO üyesi ve elbette başta İsrail olmak üzere
büyük zararlar getirebilecek bir sonuç olur, bölgedeki tüm Amerikancı rejimlerle en sıkı fıkı
emperyalist ittifak payına. Bütün bir Batı ilişkilerin değişmez aktörü.
emperyalizmi, artı bütün bir NATO aygıtı, zaten her Bütün bunlarda, NATO’yu dünya ölçüsünde bir
zaman İsrail’in hizmetinde ve elbette ki İsrail de örgütü dönüştürmede bir bakıma bir yenilik yok.
onların. Aradaki işbirliği her açıdan ve tam, yani Ama bütün bu güncel çabaların yine de dikkate değer
yüzde yüz boyutlarda. Fakat şimdilerde “Akdeniz bir özel boyutu var. NATO’yu bu kadar büyütüp
Diyaloğu” adı altında daha açık ve kurumlaşmış genişletmek gelinen yerde emperyalist çıkar ve
ilişkilerin de yolu hazırlanıyor. Buna Kuzey Afrika amaçlara çok da uygun mudur, bu da tartışmalı bir
yayındaki tüm işbirlikçi Arap ülkeler ve Ürdün de nokta. NATO’nu tehdit ve şantaj, saldırı ve savaş
dahil edilerek. kapasitesi artıyor böylece, buna kuşku yok. Ama aynı
Bitmedi, daha bunun bir de uzak Asya’sı ve ölçüde bağdaştırılması gelinen yerde giderek daha da
e iç savaş örgütüdür, onun en temel Avusturalya’sı var. Japonya, Güney Kore, zorlaşan iç çelişkileri de büyüyor. NATO çok
Avusturalya ve Yeni Zelanda, bu çerçevede ayrıca çelişkili bir bünye, sürekli olarak bunun yarattığı
n yanısıra o, aynı zamanda, batılı müttefik ilan edilmiş durumdalar. Bunların NATO’ya sıkıntılarla boğuşuyor. Son Riga Zirvesi üzerinden
lemenin, çelişkileri kontrol altında alınması sorunu da tartışılıyor. Böylece karşımıza
kıtalar arası bir örgüt, beş kıtaya yayılmış haliyle bir
bir kez daha yansıdı bu. Riga’da 46 maddelik
kapsamlı bir siyasal yönerge benimsemiş
racıdır, özellikle de örgütün patronu NATO örgütlenmesi çıkıyor. Demek oluyor ki bulunuyorlar ama, bu kaç yıllık pazarlıkların ürünü
emperyalist ittifak örgütü sadece müdahale alanını olarak kotarılmış bir belge, bu da ayrı bir sorun.
ikinci temel özelliğidir. NATO’nun bu iki küreselleştirmekle kalmıyor, ittifakların bileşimini de Kaldı ki buna rağmen bizzat belgenin kendisi
ruz. Şimdi de özellikle gelinen yerde
paralel olarak küreselleştiriyor. Bu da bir başka yeni yaşanmakta olan çelişkileri de bir biçimde
durum. dışavuruyor. ABD dayatması konulanları, ötekilerin
işlevi üzerinde durmamız gerekiyor. Ama yine de bu yenilikleri fazla abartmamız koydukları kayıtlarla sınırlıyor.
gerekmiyor. Zira gerçekte burada esasa ilişkin bir Avrupalı emperyalistlerin halen çok çelişkili bir
yenilik yok. Güç fiili planda geçmişten bugüne aynı pozisyonu var, bunun üzerinde daha önce de durdum.
Hırvatistan, Arnavutluk ve Makedonya sıradakiler, güç aslında, sadece bunlara daha resmi biçimler Hem ABD ile zamansız olarak karşı karşıya gelmek
2008 yılında üye olarak alınacaklar ve buna veriyor. Avusturalya ve Yeni Zelanda, Güney Kore ve istemiyorlar, zira birçok bakımdan henüz ona
bugünden kesin gözüyle bakılıyor. Ardından sırada Japonya, her zaman Batı emperyalizminin ittifakının bağımlılar, belli bakımlardan ona halen muhtaçlar da.
Balkanlar’ın geriye kalan son 3 ülkesi, Sırbistan, bir parçası ve tam olarak hizmetindeydiler. Kaldı ki Askeri bakımdan hala ABD karşısında kıyaslanamaz
Karadağ ve Bosna-Hersek var, onlar da alınacaktır, dünyada NATO bir tane de değildi o zamanlar. ölçüde zayıf durumdalar. Bu açıdan ona hem
alınmamaları için ortada bir neden bulunmuyor. Güney Doğu Asya’da SEATO vardı ve bir tür Güney bağımlılar ve hem de kafa tutmak olanağından henüz
Öte yandan Ukrayna ile Gürcistan var. ABD’nin Doğu Asya NATO’su olarak biliniyor, böyle kabul yoksunlar. Öte yandan Avrupa’nın emperyalist
tam denetimindeki Gürcistan zaten başvurmuş ediliyordu. Nitekim üye bileşimi de bunu tanıklık tekelleri bir bölümüyle Amerikan tekelleri ile çok
bulunuyor. NATO’nun kendisine kalsa Ukrayna’yı da ediyordu. Örgütün coğrafyası Güney Doğu Asya idi içiçe geçmiş bulunuyorlar, bu çerçevede çıkarları
ittifak bünyesine hemen alacak, nitekim bu ama üyeleri arasında başta ABD olmak üzere ortak ve bu çelişkileri sınırlayıcı bir rol oynuyor.
doğrultuda belirgin bir yönelim de var. Fakat bir İngiltere ve Fransa gibi batılı en büyük emperyalist Başta Ortadoğu olmak üzere enerji ihtiyaçlarını
yandan Rusya’nın sert muhalefeti, öte yandan devletler yer alıyordu. Filipinler, Tayland ve sağladıkları bölgeler, halen ABD’nin denetimi altında
Ukrayna’ın bir bölümünün karşıtlığı, bu süreci Pakistan’ın yanısıra şimdi yeni NATO adayları ve ABD’nin Irak’ı işgali, aynı şekilde bugün İran’ı
sancılı hale getirmiş durumda. Sonuçta NATO, arasında isimleri geçen Avusturalya ve Yeni Zelanda hedef haline getirmesi, aynı zamanda bu denetimi ve
NATO üzerinden de daha çok ABD emperyalizmi, bu örgütün, bu örgüt üzerinden de gerçekte dolayısıyla müttefiklerinin kendisine bağımlılığını
Rusya’yı işte böyle çemberin içine almış bulunuyor. NATO’nun üyesi idiler. daha da güçlendirmek hesabına dayanıyor. Bu hayati
Bir de bir zamanların CENTO’su vardı, Ortadoğu önemde denetimin dışına da çıkabilmiş değiller
CMYK
18  Kızıl Bayrak NATO: Bir saldırı, savaş ve iç savaş örgütü/3 Sayı:2007/16  27 Nisan 2007

halen. Petrolün muslukları hala Amerikan müdahaleler de yapılabilir türünden açıklamalar yaptı kadar Amerikancı, iliklerine kadar NATO’cu bir ülke
emperyalizminin elinde. Bütün bunlardan dolayı ve kuşkusuz bu açıklamada hedef İran’dı. Oysa Türkiye egemen sınıfı ve yönetimiyle. Kürt
Avrupalı emperyalistler ABD ile zamansız bir öncesinde ve şimdilerde İran bunalımını yatıştırmaya sorunundan dolayı Amerika’ya karşı zaman zaman
çatışmadan kaçınıyorlar. Ama kuşkusuz Amerikan çalışanlar arasında bu aynı Fransa var. Bu biribirine çatlak sesler çıkaran bazı emekli Türk generalleri bile
vesayetine bu kadar çok tabi olmayı da istemiyorlar, zıt gibi görünen tutumların gerisinde ince hesaplar ve tam olarak NATO’cu.
gelinen yerde bu onları gitgide daha da zorluyor. Bu buna dayalı pazarlıklar var kuşkusuz. Yani NATO bizi, Türkiye’nin emekçilerini ve
vesayetten gitgide kurtulmanın yollarını arıyorlar, AB emperyalistler kendi sefil çıkarları peşinde, hepsi devrimcilerini, çok yakından ve en dolaysız bir
güçlendikçe bu ihtiyaç daha da belirginleşiyor. Ama kendine göre, kendi çıkar ve hesaplarına göre biçimde ilgilendiriyor. NATO bünyesinde çeşitli
tersinden de ABD, onları hem bizzat AB içinden ve oynuyor. İşin bu yönü fazlasıyla açık. Bütün bunlar türden sorunlar çıksa bile, Almanya, Fransa ya da
hem de NATO genişlemesi yoluyla adım adım izliyor NATO’nun sorunlu, içinde farklı çıkar ve hesapların Belçika ile çeşitli türden sorunlar yaşansa bile, bunun
ve denetimi kaybetmemeye çalışıyor. Bütün bunlar da çatıştığı bir ittifak örgütü olduğunu gösteriyor ve Türkiye’nin tutumuna ya da NATO’nun Türkiye’deki
ilişkilerde ve elbetteki en başta NATO bünyesinde onun bu özelliği gitgide daha belirgin hale geliyor. icraatlarına, ya da Türk devletinin ve ordusunun
sorunlar ve gerilimler olarak kendini dışavuruyor. Çünkü ‘89 çöküşünden beri NATO’yu birarada tutan NATO üzerinden uluslararası hizmetlerine bir etkisi
Nasıl AB çelişkili bir yapıysa, orada çıkarlar bağlar aşınıyor, yer yer çözülme belirtileri kendini olmuyor, görünür bir gelecekte olmaz da. Türkiye’nin
çatışıyor ve birlik oluşumunu bir biçimde gösteriyor. işbirlikçi burjuvazisi, başta ordu olmak üzere onun
zorlayabiliyorsa, benzer bir durum, belli bakımlardan Ama NATO’nun Türkiye ile ilişkileri ve temel yönetici kurumları, denebilir ki NATO’nun en
daha belirgin biçimde, NATO’da da var. Büyüyen bir Türkiye’deki icraatı çelişkisiz ve sorunsuz, başından sadık destekçileri. 27 Mayıs darbecilerinin bile ilk işi,
NATO sulanan bir NATO demektir aynı zamanda, beri ve halen. Türkiyeli devrimciler olarak işin bu NATO’ya ve CENTO’ya bağlılıklarını bildirmek
asıl olarak sözümü buraya bağlamak istiyordum. Yani kısmını, sorunun bu yanını çok iyi bilmek ve olmuştur. Türkiye’nin egemen ve yönetici sınıflarının
emperyalistlerin çıkarları böyle bir ittifak örgütü gözetmek durumundayız. NATO Türkiye’de sorunsuz uluslararası ilişkiler planında tam bir “milli
bünyesinde bir araya geldikleri için öyle çok kolay da bir varlığa ve icraata sahip. Üsleriyle bölge halklarına mutabakat” içinde oldukları konuların başında,
bağdaşmıyor, tam tersine, ilişkiler daha karmaşık bir karşı, kontrgerillasıyla Türkiye’nin ilerici-devrimci ABD’ye bağlılığın yanısıra NATO’ya bağlılık var.
hal alıyor, çıkarları bağdaştırmak, çelişkileri kontrol güçlerine karşı. 50 yıldır ve hala da bu böyle. Önüne Türkiye’nin devrimcileri olarak NATO’yu ele alırken
altında tutmak giderek daha güç hale geliyor. Batılı gelene efelenen Türk generallerinin iğne ucu kadar bu gerçeği gözönünde bulundurmak durumundayız.
emperyalistlerin bir kesimi, bunu özellikle Almanya tek kelime söyleyemediklerini tek örgüt NATO ve tek Türkiye’nin emekçileri ve devrimcileri olarak, 12
ve Fransa şahsında görüyoruz, Rusya’yla, Çin’le bu devlet ABD’dir, bunu önemle akıl tutmak Mart ve 12 Eylül faşist darbelerinin ABD’nin yanısıra
kadar hesapsızca karşı karşıya gelmek istemiyorlar, durumundayız. Bu ikiliye bir de siyonist İsrail’i NATO ürünü oldukları unutmamalıyız. İkincisinin
çıkarlarını onlarla bağdaştırmak istiyorlar, örneğin. eklemek gerekir. Yakın zamanda, o ünlü 2 Ekim Brüksel’deki karargahta kutlamalara konu edildiğini
Alman başbakanları yılda iki kez Çin’i ziyaret konuşmasında, yeni Genelkurmay Başkanı oraya bize Amerikancı yazarlar bildiriyor. Türkiye’de ‘60’lı
ediyorlar, bu elbette boşuna değil. Çünkü çok büyük buraya uluorta attı tutu. Herkese diyecek bir şeyler yıllardan itibaren büyük bir güç ve yaygınlık kazanan
yatırımları ve buna dayalı çıkarları var orada. Kaldı buldu, AB’yi doğrudan isim vererek kendince özgürlük, bağımsızlık ve devrim mücadelesini boğan
ki Amerikan emperyalizminin tekelci hegemonyası haşladı. Ama ABD ve NATO hakkında tek bir negatif karşı-devrimci bir uluslararası örgütle yüzyüzeyiz,
karşısında bir parça soluklanmak ve manevra alanı söz söylemedi, söyleyemez de. Çünkü, Türkiye’nin NATO şahsında. 1960’lı yılların devrimcileri bunu
bulmak için, Rusya ve Çin ile bu ilişkileri ayrıca bir yakın tarihini özetleyen ünlü ifadede dendiği gibi, zamanında gördüler ve NATO’ya karşı etkili
imkan olarak değerlendiriyorlar. Aynı ülkeler “askerinin donuna kadar ABD’ye bağlı” bir örgütün kampanyalar yürüttüler.
Amerikan emperyaliziminin NATO’yu kendi çıkar ve başında duruyor. Biz ‘70’li yılların devrimcileri politik olarak
ihtiyaçlarına göre biçimlendirip kullanmasından da Geçen yıl Milli Güvenlik Siyaset Belgesi değilse bile pratik olarak bu tutumun gerisine düştük,
rahatsızlıklar duyuyorlar kuşkusuz. güncellendiğinde, gene böyle bir konferansta, faşizme karşı mücadele adına, onun gerisindeki en
Durumu ve gelişmeleri bilelim, ama bunun üzerinde uzun uzadıya durmuştum. Türk devletinin dolaysız uluslararası güçlere yönelik mücadeleyi geri
sonuçlarını çok da abartmayalım. NATO karar altına gizli ama gerçek anayasası demek olan bu belgenin plana ittik. Oysa onlar dolaysız varlıklarını bize, 12
alsa da almasa da, Amerikan emperyalizmi NATO içi yeni güncellenmiş biçimi kapsamında, Balkanlar’da, Eylül faşist darbesini bizzat planlayıp örgütleyerek ve
ve dışı müttefikleri ile birlikte müdahale edebileceği Ortadoğu’da, Kafkasya’da ve iç Asya’da ABD ile başarısını da kutlayarak gösterdiler.
yerlere zaten müdahale ediyor. Bu noktada savaş ve birlikte hareket etmek, en temel dış politika konsepti NATO Türkiye’nin iç sınıflar mücadelesinde
saldırganlıkta ABD emperyalizmi NATO’yu da olarak yeniden benimsemişti. Aynı şekilde dolaysız ve dolayısıyla tartışmasız olarak bir taraf,
aşıyor. Bu, NATO’yu, NATO eliyle yapılan NATO’nun yeni misyonuna etkin bir biçimde geçmişte olduğu gibi bugün de. Türkiye’de geleceğin
müdahaleleri küçümsememiz anlamına gelmiyor katılmak hükmüne yer verilmişti. Sözkonusu muhtemel devrimi NATO ile hesaplaşmadan zaten bir
kuşkusuz. Durumu ve gelişmeleri bilelim, ama ciddi belgede, “NATO’daki rolümüzü korumalıyız. zafer elde edemez. Devrimin zaferi salt iç düzen
çelişkiler ve sorunlar yaşandığını, bunun da NATO’nun farklılaşan siyasetinde yerimiz olmalı” bekçileriyle değil, fakat aynı zamanda Amerikan ve
zayıflatıcı etkisiyle emperyalistlerin her konuda fikir deniliyor. “NATO’nun farklılaşan siyaseti” dünya NATO kuvvetleriyle hesaplaşmayı, bunların
ve dolayısıyla davranış birliği içinde olamadıklarını polisi ve jandarmalığıdır, bunun üzerinde yeterince üstesinden gelmeyi gerektirecek. NATO’nun ünlü 5.
da gözönünde tutalım. İşte Afganistan’daki durum. durdum. Ve Türk burjuvazisinin zirvedeki maddesi zaten bu anlama geliyordu, şimdi üye
Bu ülkedeki gelişmeler NATO için bir prestij temsilcileri, bunun içinde yerimiz olmalı diyorlar. Bu ülkelerin iç sınıf mücadelesine yönelik olarak bu çok
meselesi halini geldiği halde ittifak üyesi birçok ülke daha somut olarak ne anlama mı geliyor? Bosna’ya, daha açık ve somut bir içeriğe kavuşturulmuş
ek kuvvet göndermeye yanaşmıyor. Taliban’a Kosova’ya ve Afganistan’a bakarsanız bunun ne durumda. “Terörizme karşı mücadele” konsepti
yenilmek, rezaletin dizboyu olması anlamına gelir, anlama geldiğini görürsünüz. Türk ordusu NATO bunların başında geliyor ve bu gerçekte her ülkedeki
büyük bir prestij kaybı olur bu NATO payına. Bunu üzerinden buralarda işgalci bir güç olarak bulunuyor sosyal mücadeleye dolaysız olarak müdahele anlamı
biliyor, üzerine kara kara düşünüyorlar; ama buna halen ve Amerikan emperyalizminin çıkarlarına taşıyor. Bilindiği gibi emperyalist sistemin ve
rağmen Riga’dan net ve bağlayıcı bir çözüm hizmet ediyor. işbirlikçi düzenin yöneticileri, sistemi ve düzeni
çıkaramadılar bu konuda. Fransa ve Almanya, tüm Türkiye uluslararası politikada NATO politikaları tehdit eden her sosyal-siyasal mücadeleyi “terörizm”
ısrarlara rağmen güneye, yani Taliban’la sıcak ile hiçbir zaman sorun yaşamadı. Yugoslavya olarak niteliyorlar. NATO ise “terörizme karşı
çatışma bölgesine gitmeyeceklerini dile getirdiler. savaşına tereddütsüz olarak ve etkin biçimde katıldı. mücadele”yi kendi, yeni misyonunun, yani dünya
Alman başbakanı Merkel, Bush yönetimi ile Türkiye’deki üsler bu savaşta kullanılacaktı, buna jandarmalığının en baş dayanağı haline getirmiş
ilişkilerini her bakımdan düzeltmek gayretinde olan yönelik hazırlıklar tamamdı, savaş bitince buna gerek bulunuyor. Son Riga Zirvesi’nin yeni belgesi buna
biri, ama o bile bu konuda ayak sürüdü Riga kalmadı. Afganistan’dan sözettim; Türkiye’nin daha açık ve kesin bir biçim veriyor. Dolayısıyla,
Zirvesi’nde. işbirlikçileri bu ülkede, üstelik eski bir sosyal- Türkiye’de rejim için tehlike oluşturabilecek, onu
Bu durum, ABD’nin NATO’daki denetiminin demokrat parti lideri şahsında siyasal komiserlik tehdit edebilecek her türlü sosyal-siyasal gelişme,
epeyce bir erezyona uğradığını da gösteriyor. görevi üstlendiler, bir dönem askeri komutanlık NATO’nun “tehdit” algılaması kapsamına girecek ve
Afganistan konusunda dayatamacı olamadı, tüm yaptılar ve halen yaklaşık üç bin kişilik bir kuvvetle onun için dolaysız bir müdahale nedeni olacak.
uğraşlarına rağmen sonuç çıkaramadı. Yarın ordalar. Şimdi kendilerinden yeni kuvvet isteniyor ve Türkiyeli devrimciler olarak bunu da ayrıca akılda
çıkarabilir, ama karşılığında belli tavizler vererek muhtemelen verecekler. tutmalıyız. NATO’yu ve NATO’nun Türkiye ile
olabilir bu ancak, durduk yerde değil. Ancak bugün Türkiye Amerikan emperyalizmine ünlü ifade ile ilişkilerini bütün bunları ışığında düşünmeli, ele
ayak sürüyenlerin bazı önemli çıkarları tatmin göbekten bağlı, onun karşısında manevra imkanı almalı ve değerlendirmeliyiz. Amerikan
edildiği bir durumda olabilir bu. Örneğin Almanya ve olmayan, onunla çelişebildiği tek sorun denebilir ki emperyalizmine karşı mücadeleyi, işçiler ve
özellikle Fransa’nın istenen türden bir desteği buna Kürt sorunundan ibaret olan, onu da mümkün emekçiler arasında buna yönelik olarak sürdürmekte
bağlı. Bilindiği gibi Fransa, geçen yıl bizzat Chirac’ın mertebe Amerika ile yumuşak bir pazarlığa olduğumuz çalışmayı, dolaysız olarak NATO’ya karşı
ağzından, gerektiğinde bazı ülkelere karşı nükleer bağlamaya çalışan bir ülke konumunda. İliklerine mücadeleyle de birleştirmeliyiz.
Sayı:2007/16  27 Nisan 2007 Devrimciler ölmez devrim davası yenilmez! Kızıl Bayrak  19

Komünistler Gülsuyu’nda haykırdı:

“Şehitlerimize devrim sözümüz var!”


TKİP kurucu üyesi ve Ölüm Orucu şehidi Hatice
Yürekli İstanbul Gülsuyu’nda gerçekleştirilen bir
eylemle anıldı.
24 Nisan akşamı saat 21:00’de başlayan yürüyüş
öncesinde yapılan konuşmada “Bugün burada
öfkemizi, kinimizi ama herşeyden önce devrim
davasına bağlılığımızı Hatice yoldaş şahsında bir kez
daha haykırmak için toplandık” denildi.
Dinler Sokak’tan minibüs yoluna inen sınıf
devrimcileri yolu trafiğe kapatarak Nurettin Sözen
Parkı’nın üstüne geldiler. Burada gerçekleşen anma
programı “Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek” şiirinin
okunması ile başladı. Ardından yapılan konuşmada
emperyalist savaş ve saldırganlığın dizginlerinden
boşandığı, işçi ve emekçilere yönelik yıkım
saldırılarının ardı arkası kesilmediği, tırmandırılan
şovenist histeri dalgası ile kitlelerin zehirlendiği, Kürt
halkına yönelik imha ve inkar politikalarının pervasızca
uygulandığı ve tüm bunlara devrimcilere yönelik devlet
terörünün eşlik ettiği bir dönemde, Hatice Yürekli’yi
anmanın, mücadeleye daha çok sarılmak, onun
kararlılığını, azmini ve disiplinini rehber edinerek
zorlukları aşmak olduğu vurgulandı.
Konuşmanın ardından Hatice yoldaşın partili
yaşamını anlatan “Devrime ve partiye adanmış bir
yürek” TKİP İstanbul Örgütü imzalı açıklama
okundu. Yoldaşımızın partili yaşamını değişik kesitler
üzerinden anlatan metinde “Hatice yoldaşı yücelten ve
bugün onu yol gösterici bir miras haline getiren sadece
onun şehit düşme biçimi değildir. O nerede ise parti
oradaydı. O hiçbir zaman emeğini partiden sakınmadı.
Ankara: “Hatice Yürekli yoldaş yaşıyor!” Hiçbir güçlük karşısında yılmadı, O’nun için ‘partiyi
sahiplenmek, partiye harcanan emekle’ bağlantılı idi.
Onu güçlü kılan bu idi” denildi.
Ardından bir kadın devrimci “Çan çalmıyoruz”
şiirini okudu. Şiirin ardından yapılan konuşmada,
“Habibler’i, Ümitler’i Haticeler’i anlayabilmek,
onların nasıl bu kadar kuvvetli olduğunu
kavrayabilmek için parti anlaşılıp kavranmalıdır”
denildi ve arkasından Parti’nin 8 yıl boyunca verdiği
sınavlar ve yaşadığı gelişme süreci anlatıldı. Politik
olarak güçlü ve etkili yapılan konuşmadan sonra 100
“Ateşli Yürek” hep birlikte Avusturya İşçi Marşı‘nı
söyledi.
Kitle, tekrar kortej oluşturarak Taştan Market’e
kadar yürüdü. Burada yapılan çağrıda “aynı kararlılık,
inanç ve disiplinle 1 Mayıs günü Taksim Meydanı’nda
buluşalım” denildi. “Devrimciler ölmez, devrim
davası yenilmezdir!” pankartının açıldığı eylemde,
“Hatice yoldaş ölümsüzdür, Habip yoldaş ölümsüzdür,
Ümit yoldaş ölümsüzdür!”, “Devrimciler ölmez, devrim
davası yenilmez!”, “Devrim şehitleri ölümsüzdür!”,
“Katillerden hesabı emekçiler soracak!”, “Yeni Ekimler
için ileri!”, “Sınıfa karşı sınıf, düzene karşı devrim,
kapitalizme karşı sosyalizm!”, “İşçi sınıfı savaşacak,
sosyalizm kazanacak!” ve parti sloganları atıldı.
Ankara’da sınıf devrimcileri 22 Nisan günü bedel ödeteceğiz!”, “Katil devlet hesap Bir saat devam eden anma etkinliği, gerek
Hatice Yürekli yoldaşın Ölüm Orucu verecek!” sloganları coşkuyla ve hep bir organizasyonun başarısı ve kitlenin disiplini açısından
Direnişi’nin 182. gününde ölümsüzler ağızdan haykırıldı. Yüksel Caddesi’ne gerekse politik içeriği ile Hatice yoldaşa layık bir
kervanına katılmasının 6. yıldönümünde Yüksel gelindiğinde Hatice Yürekli’nin devrimci şekilde gerçekleştirildi. Devletin kolluk güçleri anma
Caddesi’nde bir eylem gerçekleştirdiler. mücadelesini, kimliğini anlatan bir metin öncesi Fatma Hanım mevkine yığınak yaptı, mahalle
Eylemde kızıl bayraklar, Ümit, Habip, Hatice okundu. Hatice yoldaş şahsında devrim içinde devriye gezerek tacizde bulundu, etkinlik anında
yoldaşların fotoğrafları ile “Hatice Yürekli davasının yenilmezliğine vurgu yapıldı. Hatice ise uzaktan izlemeyi “yeğledi”.
yoldaş yaşıyor! Zafer devrim yoldaştan devralınan bayrağın işçi sınıfının Anmada gerçekleşen konuşmalarda da ifade edildiği
davasınındır!/BDSP” imzalı pankart taşındı. devrimci programı önderliğinde burjuvazinin gibi, Hatice yoldaşı anmak mücadeleye ve görevlere
Eylem Yüksel Caddesi’nin Mithatpaşa kalelerine dikileceği bir kez daha kararlılıkla daha sıkı sarılmak, kendini partiye ve davaya adamak,
Caddesi çıkışından yürüyüşle başladı. Eylemde yinelendi. 1 Mayıs alanlarına çağrıyla eylem bu uğurda göğüslenmesi gereken zorlukları ise partinin
“Habip, Ümit, Hatice yoldaş yaşıyor!”, sona erdi. gücü ve yol göstericiliği temelinde aşmaktır.
“Yaşasın devrim ve sosyalizm!”, “Bedel ödedik, Kızıl Bayrak/Ankara İstanbul’dan komünistler
20  Kızıl Bayrak Devrim şehitleri ölümsüzdür! Sayı:2007/16  27 Nisan 2007

Hatice Yürekli yoldaş mezarı başında anıldı...

“Devrimciler ölmez, devrim davası yenilmez!”


Hatice Yürekli yoldaş 22 Nisan 2001’de Ölüm olduğu partinin üçüncü ve ilk kadın şehidi olarak Evet, yoldaş, biz kazanacağız! İşçi sınıfı
Orucu direnişinde ölümsüzleşti. Hatice yoldaşın ölümsüzleşmiştir. Ölüm orucu dönemindeki bir kazanacak! Habip, Ümit ve Hatice yoldaş gibi en önde
ölümünün 6. yıldönümünde mezarı başında bir anma yazısında şunları demektedir Hatice yoldaş; giden yoldaşlarımızı örnek alacak ve taşıdıkları kızıl
gerçekleştirdik. 22 Nisan günü saat 11.00’de ‘Direnişimizin gücü devrim davasının bayrağı daha da yukarılara taşıyacağız! Ve onları
mezarlıkta biraraya gelerek “Hatice yoldaş yenilmezliğinden geliyor. Açlık belki hücre hücre unutmayacağız; onların sınırsız ve sömürüsüz bir
ölümsüzdür!” pankartı açtık, kortejler oluşturduk. bitiriyor bedenlerimizi ama; onurlu bir davanın dünya, onurlu ve özgür bir yaşam uğruna öldükleri
En önde Parti şehitlerimiz Hatice, Habip ve Ümit taşıyıcıları olmak, her şeyden daha baskın; açlıktan kavgayı asla yarıda bırakmayacağız!”
yoldaşların fotoğraflarını taşıdık. Parti şehitlerimizin da ölümden de… Çünkü sınıfsız, sömürüsüz bir Hatice yoldaşın devrimci iradesine ve kararlılığına
adlarını ve parti sloganlarını coşkulu ve güçlü bir dünyanın tohumlarını büyütüyoruz bedenlerimizde. vurgu yapıldı. Partili mücadelede tuttuğu yer anlatıldı,
şekilde haykırdık. Yürüyüşte “Habip yoldaş yaşıyor!”, Bugünden yarına akıyoruz. Bu akış hiçbir karşı bıraktığı miras dile getirildi. Şehit yoldaşlarımızdan
“Ümit yoldaş yaşıyor!”, “Hatice yoldaş yaşıyor!”, devrimci zorun durduramayacağı biçimde süreklidir, öğrenerek mücadeleyi büyütmenin, yaşamın her
“Devrimciler ölmez, devrim davası yenilmez!”, hep ileriye doğrudur. Nazım’ın dediği gibi, Artık zafer alanında ve kavgada en önlerde yer alarak mücadele
“Devrim şehitleri ölümsüzdür!”, “Hatice yoldaş hiçbir şeyi affetmeyecek kadar tırnakla sökülüp bayrağını yükseltmenin önemi vurgulandı.
ölümsüzdür!”, “Yaşasın devrim ve sosyalizm!” kazanılacaktır…’ Sizleri zaferin coşkusuyla selamlıyor, Yoldaşın kardeşi anmada bir konuşma yaptı.
sloganları haykırıldı. yapının yükselmesinde emeği olan tüm yoldaşların Konuşmasında şunları söyledi:
Mezarı başına gelindiğinde, Parti ve devrim kolektif yüreğinden öpüyorum. Her zamankinden daha “Prometeustular, Spartaküstüler, binlerce kez
şehitleri anısına yapılan saygı duruşuyla etkinlik sıkı sarılalım görevlerimize. Çünkü yarın bizimdir öldürülselerde asi bir kardelen gibi sürgün verdiler en
başladı. Açılış konuşmasının ardından Hatice yoldaşın yoldaşlar!..’ ağır çığların altından. Onlar Deniz’diler, Yusuf’tular,
devrimci yaşamını ve kimliğini anlatan metin okundu, Hatice yoldaş bu gücü nerden alıyordu? O gücünü Hüseyin’diler, Habip ,Ümit, Hatice’ydiler.
konuşmalar yapıldı. Konuşmada şunlar söylendi: dünya işçi sınıfı ve ezilen halkların devrimci kurtuluş Biteceğinden bu kavganın medet umanlar hergün yeni
“‘Ben gönüllü bir ölüm orucu direnişçisiyim. Bizim mücadelesinden alıyordu, gücünü bu mücadelenin Ümitler’i yeni Habipleri, yeni Haticeler’i karşılarında
Ölüm Orucuna örgüt baskısıyla gittiğimiz söyleniyor. önderi işçi sınıfının marksist-leninist ideolojisinden, buluyorlar. Süreçte gösteriyor ki pervasızca
Bu çok çirkin ve çaresiz bir yalandır. Bizler siyasi onun doğrularından ve sağlamlığından alıyordu. O saldırmalarının, katliamlarla yıldırmaya
kimlikleri, gelecek idealleri olan ve bu idealler gücünü, bu topraklarda bilimsel sosyalizm ile işçi çalışmalarının sebebi ‘korkuyorlar’. Haksız da
doğrultusunda yaşayan insanlarız. Devletin bizleri sınıfı hareketinin birliğinin ifadesi ve güvencesi olan değiller. Çığ gibi büyüyen öfkemizle ve sarsılmaz
teslim alıp imha etmeye dönük planlarına karşı en Partisinden, onun program ve mücadelesinden inancımızla geliyoruz yaptıklarının hesabını
önde durmak, ölümüne direnişin ilk gönüllüleri olmak alıyordu. O gücünü, ülkemizde ve dünyada sormaya…”
bir onurdur bizim için. Hiç kuşku duymuyorum ki tüm sosyalizmin işçi sınıfının devrimci iktidarıyla gelecek Hatice’nin işçi yoldaşları tarafından okunan şiirler
arkadaşlarımız ilk gönüllüler içinde olmayı zafere olan sarsılmaz inancından alıyordu. O, ve marşlarla etkinlik devam etti. Daha sonra aynı
istemektedirler...’ devrimci inanç ve iradenin simgesi olarak, işçi sınıfı mezarlıkta bulunan siper yoldaşlarımızın mezarları
20 Ekim 2000 ölüm orucu direnişinin 1. ekibinde ve emekçilerin bilincine kazındı. O, faşizmin ziyaret edildi. Saygı duruşunun ardından atılan
yer alan yoldaş direnişinin 182. gününde kurucu üyesi karanlığını yırtan ışık oldu... sloganlarla etkinlik sona erdi.
İzmir’den komünistler

Eskişehir’de Genç-Sen forumu Menemen’de kireç ocağına hayır!


21 Nisan günü Eskişehir Taşbaşı Kültür Merkezi’nde yaklaşık 90 kişinin İzmir’in Menemen ilçesine takviminden köylüleri haberdar
katılımıyla Genç-Sen Formu gerçekleştirildi. Açılış konuşmasıyla başlayan forum bağlı Emiralem Köyü’nde, ederek, mücadelenin imece
“Genç-Sen nedir? Neden sendika? Nasıl bir sendika?”, “Biz neler yaptık”, Öztüre AŞ tarafından Taşbaşı usulüyle sürdürülmesine karar
“Uluslararası deneyimler” ve “Liselerde yaşanan sorunlar” başlıklı sunumlarla Mevkii’nde açılmak istenen verildi.
devam etti. kireç ocağına karşı Emiralem- Öztüre AŞ tarafından
Aranın ardından forumun ikinci bölümü açık kürsüyle devam etti. Menemen Çevre Platformu Emiralem Belediye Başkanı
Eskişehir’de gerçekleştirilen formdan önce kitleye açık toplantılarda formda tarafından bir etkinlik aleyhine açılan tazminat
tartışılan konular tartışmaya açılmıştı. Toplantılar sonucunda üniversitelerde nasıl gerçekleştirildi. davasının görüleceği 24 Nisan
faaliyet yürütüleceği, sendikanın nasıl bir zeminde örgütlenmesi gerektiği konusunda Emiralem Köyü meydanında günkü duruşmaya tüm köy
ortak bir karara varılamamıştı. Bu konular üzerinden formda da bir sonuca bir kahvehanede gerçekleştirilen halkının katılması, 7 Mayıs günü
varılamadı. etkinlik, platformun dönem saat 10:00’da Harmandalı
Eğer bir gençlik sendikası kurulması amaçlanıyorsa ve sendika gençliğin sözcüsü Aliağa Petrol-İş Şube girişinde yol kesme eylemi
mücadele aracı olacaksa kendini bu tür sonuçsuz tartışmalardan kurtararak bir an Başkanı İbrahim Doğangül yapılması ve bu eyleme
önce gençliğin yaşadığı sorunlara pratik çözümler üreten bir misyonla hareket tarafından yapılan bir katılımın sağlanması kararları
edilmelidir. Bu haliyle tepeden inme, şablon bir örgütlenme olan sendika mücadele konuşmayla başladı. alındı.
alanlarında örgütlenmeye yönelmezse etkili ve etkin bir mücadele aracı da olamaz. Katılımcıların etkinlikte Daha sonra platformun
Ekim Gençliği/Eskişehir yaptıkları konuşmaların basına ve kamuoyuna açıkladığı
ardından serbest kürsüde metin okundu.
Küresel Eylem Grubu’ndan miting çağrısı konuşmalar yapıldı. Yaklaşık 100 kişinin katıldığı
Küresel Eylem Grubu (KEG), Türkiye’nin Kyoto Protokolü’ne imza atması için, 28 Değirmendere Köyü muhtarının eylem alkışlarla son buldu.
Nisan’da Kadıköy Meydanı’nda yapılacak olan “Başka bir enerji mümkün” mitingine, konuşması ilgiyle dinlendi. Eyleme Aliağa Petrol-İş Şubesi,
bir basın toplantısıyla çağrı yaptı. Muhtar, mücadele çağrısı yaptı Basın Emekçileri, Harmandalı
Yüzden fazla sivil toplum örgütü ve platformun bir araya gelerek oluşturduğu ve “Gerekirse açılmak istenen Yerel Sorunları Çözme
Küresel Eylem Grubu’nun “Başka bir enerji mümkün! Türkiye Kyoto’yu imzala!” ocağın bulunduğu yere Platformu (HYSÇP), Ege Çevre
şiarıyla Kadıköy’de yapacağı mitingin başlıklarının ve içeriğinin anlatıldığı basın çadırlarımızı açalım. Bir aysa Platformu (EÇP), Eğitim-Sen
toplantısında, hükümetin enerji politikası konuşmacılar tarafından eleştirildi. Kyoto bir ay, daha fazlasıysa daha Menemen Şubesi, Pir Sultan
Protokolü’ne imza atılması için herkes 28 Nisan’da Kadıköy’de yapılacak olan mitinge fazlası, ama mücadeleyi sonuna Abdal Kültür Derneği Menemen
çağrıldı. kadar sürdürelim” dedi. Yapılan Şubesi, ÖDP Bergama ilçe
KEG adına yapılan konuşmanın ardından mitingin örgütleyicisi olan kurumların konuşmalarda yasal başkanı, Değirmendere Mahalle
temsilcilerin konuştular. Kent Konseyleri, Nükleer Karşıtı Platform, Sodev, Sinop Bizim, mücadelenin yanı sıra fiili Muhtarı ve Menemen Bağımsız
Çiftçi Sendikaları, DSİP, GreenPeace, İTO, Tükoder, Yeşiller, TUDEF, Haber-Sen mücadelenin de yürütülmesi Devrimci Sınıf Platformu
temsilcileri yaptıkları kısa konuşmalarla eyleme destek verdiklerini belirttiler. gerektiği vurgulandı ve çalışanları katıldılar.
Kızıl Bayrak/İstanbul platformun belirlenen eylem Kızıl Bayrak/Menemen
İşçi-emekçi hareketinden...
Sayı:2007/16  27 Nisan 2007 İşçi-emekçi hareketi Kızıl Bayrak  21

Metro Grosmarketlerde TİS “Ek dersime dokunma!” ayrıcalık haline getirildiği ifade edildi. Sermayenin

imzalandı
daha fazla kâr için kamusal alanları ticarileştirdiği,
Eğitim-Sen İstanbul 3 No’lu Şube, 21 Nisan’da
insani değerler yerine “piyasa işletmeciliği”
Mecidiyeköy Metro çıkışı önünde ek ders genelgesi ve
Metro Grosmarketleri ile Sosyal-İş Sendikası anlayışının yerleştirildiği vurgulandı.
gerici kadrolaşmaya karşı basın açıklaması ve oturma
arasında yapılan toplu iş sözleşmesi 20 Nisan’da Eğitim-Sen Şube Başkanı Ali Paşa Şanlı’nın
eylemi gerçekleştirdi. Saat 14.00’te başlayan
sonuçlandı. Toplu iş sözleşmesi Murat Başesgioğlu ve okuduğu basın açıklamasının ardından açıklamaya
açıklamada “Ek ders ücretime dokunma!” dövizleri
DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi’nin de katıldığı destek veren Türk Eğitim-Sen Başkanı da kısa bir
açan eğitim emekçileri sloganlarla eğitim alanında
bir törenle imzalandı. konuşma yaptı.
kadrolaşan AKP hükümetini protesto ettiler.
Sözleşme imza töreninde konuşan DİSK Genel BDSP, ESP, Halkevleri, DPG, ÖDP, SDP,
Basın açıklamasını Eğitim-Sen 3 No’lu Şube
Başkanı Süleyman Çelebi, Cumhurbaşkanlığı EMEP’in destek verdiği açıklamaya yaklaşık 80 kişi
Başkanı Dursun Yıldız okudu. Yıldız, AKP
seçiminde uzlaşmanın esas alınması gerektiğini, katıldı. Açıklamada “İnsanca yaşam demokratik
hükümetinin bugüne kadar eğitim alanında yaptığı
bugün yaratılan gerginliğin yersiz olduğunu belirtti. Türkiye!”, “Emekçiler elele mücadeleye!”, “Parasız
saldırılara değinerek 600 bin eğitim emekçisinin ders
Çelebi, iş güvenliği, kaçak işçi çalıştırılması eğitim, parasız sağlık!”, “Gün gelecek devran dönecek
ve ek ders hakkını elinden alan genelgenin haksız bir
sıkıntılarının devam ettiğini, çalışma koşullarının AKP halka hesap verecek!”, “Bakan elini cebimizden
uygulama olduğunu söyledi. Atama Yönetmeliği’ndeki
ağırlaştırıldığını, bunun da kayıt dışı ekonominin çek!”, “Kahrolsun IMF işbirlikçi AKP!” sloganları
değişikliklerle eğitimde gerici kadrolaşmanın önünün
büyümesine neden olduğunu ifade etti. 110 yıl önce 1 atıldı.
açılmak, atanacak yöneticileri belirleme görevinin bu
Mayıs’ın doğuş koşullarının Türkiye’de halen Kızıl Bayrak/Eskişehir
genelgeyle okul ve milli eğitim müdürlerine
geçerliğini koruduğunu belirterek, “8 saatlik iş
verileceğini ifade etti.
koşulların oluşturulması için mücadele edilmişti.
Bugün Türkiye’de halen 12-16 saat çalışmak zorunda
“Ek ders hakkımız gaspedilemez!”, “1 Mayıs’ta BES emekçilerinden eylem
Taksim’deyiz!”, “Yaşasın örgütlü mücadelemiz!” İzmir’de maliye emekçilerinin maaş aldıkları
olanlar var. Ve bu çalışmanın büyük bölümü mesai
sloganlarının atıldığı açıklamanın ardından eğitim bankalarla yapılan sözleşmeden doğan “banka
dahilinde değil.” dedi. Türkiye’de işçilerin
emekçileri yarım saatlik oturma eylemi promosyonları”nın maliye emekçilerine ödenmemesi
sendikalarda örgütlenmesi yönünde engellerin halen
gerçekleştirdiler. Açıklamaya yaklaşık olarak 50 üzerine BES bir eylem gerçekleştirildi.
sürdüğünü belirtti.
eğitim emekçisi katıldı. 20 Nisan günü Konak eski Sümerbank önünde
TİS töreninin ardından Çelebi, KESK ve TMMOB
Kızıl Bayrak/İstanbul yapılan eyleme yaklaşık 200 maliye emekçisi katıldı.
ile 30 yıl önce yarım kalan 1 Mayıs kutlamaları için
Taksim Meydanı’nda olacaklarını ifade etti ve Yapılan açıklamada “banka promosyonları ile ilgili
kutlamalara ilişkin şunları söyledi: “Taksim Ek ders genelgesi iptal edilsin! başlattığımız mücadele, hak sahiplerine paranın
Meydanı’nda yılbaşı kutlamaları yapılıyor, konserler ödenmesine kadar sürecektir” denildi.
Eskişehir Eğitim-Sen Şubesi 21 Nisan günü
veriliyor ve bunların hiçbirine izin alınmıyor. Bizde Eylemde maliye emekçileri tarafından “Promosyon
gerçekleştirdiği basın açıklamasıyla “Ek Ders,
Anayasa’nın ve uluslararası sözleşmelerden doğan hakkımız, söke söke alırız!”, “Baskılar bizi
Yönetici Atama Yönetmeliği ve Genelgesi iptal
haklarımızı kullanarak Taksim’de 1 Mayıs’ı yıldıramaz!”, “Yaşasın örgütlü mücadelemiz!”,
edilsin!” talebiyle bir basın açıklaması gerçekleştirdi.
kutlayacağız. Gerginlik yaratan Vali’nin kendisidir. “Direne direne kazanacağız!” sloganları atıldı.
KESK Şubeler Platformu’nun bulunduğu Kızılay İş
Hakkımızda suç duyurusunda bulunmuş. Valinin Kızıl Bayrak/İzmir
Merkezi önünde toplanan eğitim emekçileri buradan
görevi ‘Meydana sokmam, suç duyurusunda Hamam Yolu Yapı Kredi önünde bir basın açıklaması
bulunurum’ demek değil, alanın güvenliğini gerçekleştirdiler. Haberİş Bursa’da işçilerle
sağlamaktır. Basın açıklamasında eğitim ve sağlık hakkı başta
olmak üzere sosyal güvenlik hakkının giderek bir
toplandı
Haber-İş Sendikası Bursa’da gerçekleştirdiği
Başkanlar Kurulu toplantısının ardından işçilerle bir

“Ayrımcılığa son, paso istiyoruz!”


toplantı yaptı.
Açış konuşmasını yapan Şube Başkanı Davut Altın
daha sonra Haber-İş Genel Başkanı Ali Akcan’ı
kürsüye davet etti. Akcan yaptığı konuşmada toplu iş
Sözleşmeli öğretmenler, dersane öğretmenleri sözleşmesi, çalışma hayatında yaşanan gelişmeler ve
ve eğitim fakültelerinde okuyan öğrenciler 23 sendikanın faaliyetleri hakkında bilgi verdi.
Nisan günü İstanbul Büyükşehir Belediye binası TİS’ler hakkında açıklamalarda bulunan Ali
önünde gerçekleştirdikleri eylemle kadrolu Akcan, yaklaşık 11 aydır Türkiye’nin her köşesinde
çalışanlarla aynı işi yapmalarına rağmen, onların üyelerle bilgilendirme toplantıları yaptığını ifade
yararlandıkları haklardan yararlanamamalarını ederek şunları söyledi: “Toplu iş sözleşmesi
protesto ettiler. Büyükşehir Belediyesi önüne konusunda hedefimizi ve kararlılığımızı sendikamızın
“Ayrımcılığa son, paso istiyoruz! Eşitlik 10. Olağan Genel Kurulu’nda belirledik. Bu
istiyoruz!/ İşsiz ve Güvencesiz Eğitim İşçileri” kararlılığımızdan da kesinlikle taviz vermeyeceğiz.
pankartını açarak sloganlarla bir araya gelen kitle Toplu iş sözleşmesinde izleyeceğimiz stratejimiz,
basın açıklaması yaptı. Yapılan açıklamada şunlar yıllarca sendikal mücadeleler vererek hak ettiğimiz
söylendi: kazanımlarımızı korumak ve günün şartlarına uygun
“Bugün farklı statülerlerde güvencesiz olarak geliştirmektir. Toplu iş sözleşmesiyle ilgili
çalıştırılan eğitimcilerin sayısı 200 bindir. 25 bin olarak, olmazsa olmaz taleplerimizi başlıklar halinde
öğretmen bakanlık sözleşmesine tabi, 40 bin özetlersek; sözleşmemizin 4. maddesi olan
eğitimci usta öğretici ,ders ücreti karşılığı sözleşmenin kapsamının şu andaki yapıdan
çalıştırılan öğretmen sayısı da 100 bin olumsuz etkilendiğini vurguladı. Eğitim çıkarılarak, amacına uygun bir şekilde düzenlenmesi,
civarındadır. Bu rakamlarda açık bir şekilde emekçilerinin karşı karşıya kaldığı ayrımcı ücretle ilgili düşüncemiz ise aynı ünvan aynı hizmet
göstermektedir ki eğitimin özelleştirilmesi her uygulamalara değinerek, “aynı işi yapanlar yılına sahip ve aynı işte çalışan sadece statüsü farklı
geçen gün yaygınlaşmakta, halkın güvenceli indirimli paso uygulamasından olması nedeniyle farklı ücret uygulamasının ortadan
nitelikli, parasız eğitim alması yararlanamıyorlar” dedi. kaldırılarak, aynı unvan ve aynı kıdem yılına sahip eşit
engellenmektedir...” “Kölece çalışmak değil insanca yaşamak işte çalışanlara eşit ücret ödenmesinin sağlanmasıdır.
Açıklamada, Eğitim Fakültesi’nde okuyan istiyoruz!”, “Eşit işe eşit ücret!”, “Paso hakkımızı Aynı unvanda olup da sendikal örgütlenmenin dışında
öğrenciler adına da bir konuşma yapıldı. Eylemde, istiyoruz!” dövizlerinin taşındığı eylemde, “Paso kalanlara verilen ücretin altında kalan bir ücret
Eğitim-Sen 8 No’lu Şube Başkanı söz alarak İMF hakkımız söke söke alırız!”, “Parasız eğitim teklifini kabul etmemiz mümkün değildir. İkramiye
ve DB politikalarının uygulanmaya devam ettiğini istiyoruz!” sloganları atıldı. vb. sosyal haklarımızı günün şartlarına göre
ve bu uygulamalardan işçi ve emekçilerin Kızıl Bayrak/İstanbul geliştirmek yine bu hedeflerimizin içerisindedir...”
22  Kızıl Bayrak ABD Ortadoğu’dan defol!.. Sayı:2007/16  27 Nisan 2007

Tecrit duvarları Bağdat’ta!


Irak bataklığında çırpınan işgal birlikte yaşadığı doğu ve batı Reşid semtleri var. Bu
ordularının bu ülke halklarına uygulama çerçevesinde Bağdat’ta barikatlarla
karşı işledikleri suçların haddi birbirinden ayrılacak çeşitli bölgelere bir diğerinde
hesabı bilinmiyor. Yüz yaşayan Iraklıların girebilmesi için kimlik
milyarlarca dolarla finanse edilen, kontrolünden geçirileceği bildiriliyor.
son teknoloji ürünü silahlarla Himaye edip besledikleri siyonist İsrail’in Filistin
donanmış, ne yasa ne de kural topraklarında ördüğü ırkçı duvarı örnek alan ABD
tanıyan işgalciler, yine de fiyasko emperyalizmi, “Bağdat’ın Yeni Güvenlik Planı” adı
üzerine fiyasko yaşamaktan altında başlatılan kapsamlı saldırının tamamlayıcısı
kurtulamıyor. Başarıya ulaşmak olarak gündeme getirdiği bu vahşi uygulama ile
için sürekli taktik değiştirmek Bağdat’ı üstü açık hapishanelere çevirme niyetinde
durumunda kalan emperyalist olduğunu ortaya koymuştur. Öte yandan Pentagon’un
orduların onbinlerce yeni askerle savaş kurmaylarının “yeni güvenlik planı”nın başarısı
takviye edilmesi de beklenen için işgal ordularını 40 bin askerle takviye etme
sonucu yaratamadı. hazırlığı içinde olduğu da söylenmektedir.
Irak hezimetini kabul etmek Emperyalist orduların Şii ve Sünni Arapları
istemeyen Bush liderliğindeki duvarlarla birbirinden ayırma girişimini tepkiyle
savaş kurmayları, işgalin kirli karşılayan Iraklılar ise, bu uygulamanın mezhep
hedeflerine ulaşmak için çırpınıp çatışmalarını körükleyeceğini dile getiriyor. Duvar
dururken, hiçbir “formül” onları örülmesine karşı çıkan Azamiye sakinleri de, toplu
bataklıktan çıkarmaya yetmiyor. Buldukları son bildirildi. Zırhlı araçlarla korunan işgalci Amerikan cezalandırmaya tabi tutulduklarını, semtlerinin
formül ise, Bağdat’ı duvarlarla parçalara ayırmak. askerlerinin geceleri çalışarak ördükleri duvarın bu ay hapishaneye çevrildiğini dile getiriyorlar.
Bağdatlıları Şii-Sünni diye duvarlarla yalıtmaya sonunda tamamlanması hedefleniyor. Duvar örülmesine Bağdat’taki kukla hükümetin
çalışan işgalcilerin, halkları birbirine kırdırma Duvar inşaatlarının devam edeceğini söyleyen başı Nuri El Maliki’nin yanı sıra Sünni, Kürt ve Şii
politikasına yeni boyutlar katmaya çalıştığı işgal ordularının şefleri, Bağdat’taki dört semtin daha partilerin liderleri de karşı çıkıyor. “Bize başka
gözleniyor. 3.6 metre yükseklikte, 5 km uzunluktaki duvarlarla duvarları anımsatan bu duvarın öngörülemeyen
Bu arada duvar inşaatlarından ilkinin Sünni çevrileceğini açıkladılar. Listenin başında Sünni etkileri olabilir, bu nedenle reddediyoruz”
Araplar’ın yaşadığı Ademiye’de 10 Nisan’da başladığı semtleri Amiriye, Hadra ile Şii-Sünni Araplar’ın açıklamasını yapan Irak “başbakanı” Nuri el Maliki,
başkent Bağdat’ta Sünnilerin semtlerini Şiilerin
yaşadığı semtlerden ayıran duvarın inşaatının
durdurulması emri verdiğini söyledi.
Iraklılar’ın toplu katliamı “savaşın önemsiz Göründüğü kadarıyla işgal orduları, El Maliki’nin
verdiği emri dikkate almıyor. Zira duvar inşaatının
olayları”ndan! durdurulduğu veya duvarların örülmesinden
vazgeçildiğine dair herhangi bir belirti görünmüyor.
“Amerikan askerleri kapıyı çaldılar. Babam, suçlamaları düşürülerek beraat ettirildi. Anlaşıldı Amerikan ordusunun bu küstah tutumu, kukla
açmaya gitti. Onu kapının ardından vurarak ki, söz konusu dava tetikçileri cezalandırmak için hükümetin ne kadar “iradeli” olduğunu birkez daha
öldürdüler. Sonra kapıyı açtılar ve üzerine yine değil, “aklamak” için açılmıştı. Tıpkı Uğur ortaya koymuştur.
ateş ettiler. Annem ve kardeşlerimle bulunduğum Kaymaz ve babasını katleden polislerin beraat Belirtmek gerekir ki, Bağdat’ı duvarlarla parçalara
odaya girmeden önce el bombaları attılar. Sonra etmesi gibi. ayırmak da, işgalci zorbaları bataklıktan kurtarmaya
bir Amerikan askeri geldi ve hepimizi taradı. Ölü ABD ordusu orgeneral Eldon Bargewell’ı yetmeyecektir. ABD emperyalizminin suç dosyası en
taklidi yaptım.” Hadisa katliamıyla ilgili rapor hazırlamakla kabarık olan akıl hocalarından Zbigniew Brzezinski,
Bu sözler, 19 Kasım 2005’te işgalciler görevlendirmişti. 104 sayfadan oluşan sözkonusu durumun vahametini kabul ederek, Bush liderliğindeki
tarafından gerçekleştirilen Hadisa katliamından raporun Washington Post gazetesi tarafından “ele savaş kundakçılarına Irak’tan çekilme önerisinde
sağ kurtulan tek Iraklı, 12 yaşındaki Safa Yunus’a geçirilip” yayınlanması, işgalcilerin iğrenç bulundu. “Geniş yetkilerle donanmış işgal
ait. Bu katliamda ABD askerleri bir araçtan zihniyetini dolaysız bir şekilde, bizzat ABD komutanlığı” teklifini reddeden emekli generaller de,
indirdikleri 5 silahsız Iraklı’yı kurşuna dizmiş, ordusunun generalleri tarafından ortaya Irak’ta başarı şansı bulunmadığı için, bu “cazip”
daha sonra kasabayı basarak, yataklarında uyuyan serilmesine vesile oldu. görevi üstlenmeyi göze alamadılar. Yani haydutbaşı
ve aralarında çocuk ve kadınların da olduğu 24 Emir komuta zinciri içinde “açık kanun dışı Bush yönetimi, işgale komutan bulmakta bile güçlük
Iraklı’yı katletmişlerdi. hareketlerin görmezden gelindiği” tespitini yapan çekmeye başladı.
Katil ABD askerleri, yola konulan bir rapor, işgalci ordu komutanlarını, “masum Fakat işgalciler için asıl “kötü haber”
bombayla saldırıya uğradıklarını, daha sonra Iraklılar’ın hayatlarını kaybetmesinin, savaşın direnişçilerden geldi. Irak direnişine yakın kaynaklara
evlerden üzerlerine küçük silahlarla ateş açıldığını önemsiz olaylarından görülmelerine yol açan bir dayandırılan haberlerde, “Irak’ın özellikle güneyinde
iddia etmişlerdi. iklim yaratmakla” suçluyor. etkili olan Şii direnişçilerin, Sünnilerle ortak eylemler
Amerikan ordusu, haftalar boyunca Iraklılar’ın “Her komuta kademesinde sivil ölümlerini, düzenlemek amacıyla bir çatı örgütü kurdukları, güney
“isyancılar tarafından öldürüldüğünü” iddia bunlar büyük sayıda olsalar bile, rutin ve doğal ve orta Irak’taki saldırıların artık “Irak Direnişi Halk
ederek, suçu direnişçilerin üzerine atmaya gibi ve isyancıların taktiklerinin sonucu olarak Cephesi’ (IDHC) adlı bu örgüt tarafından
çalışmış, ancak ölü taklidi yaparak katliamdan sağ görme eğilimi var” denilen raporda, Hadisa gerçekleştirileceği” belirtiliyor. Haberde, ilk kez böyle
kurtulabilen çocuğun anlattıkları gerçekleri ortaya katliamı soruşturması sırasında sorgulanan bir karar alan direnişe mensup 15 Şii ve Sünni grubun
çıkarmıştı. Katliamı “gizleme” suçunun ise, askerlerin ve komutanlarının verdikleri ifadeler IDHC çatısı altında yer aldığı vurgulanıyor. IDHC
işgalci ordunun tetikçilerinden en üst buna kanıt olarak gösterildi. ABD askerlerinin tarafından yapılan açıklamada da, bu bilgiler teyit
kademelerindeki şeflere kadar birlikte işlendiği ifadelerinde, “Iraklı sivillerin hayatlarının edilerek, direnişçilerin mezhep ayrılıklarına da karşı
anlaşılmıştı. ABD’lilerinki kadar önemli olmadığını açıkça duracağı ifade edildi.
Katliamı direnişçilerin üstüne atma girişimi dile getirdiklerini” vurgulayan raporun geçen IDHC çatısı altında birleşen direnişçi grupların
fiyaskoyla sonuçlanınca, işgalci ABD ordusu 8 Haziran ayında hazırlandığı belirtildi. konumu ve direniş içindeki etkileri konusunda bir
tetikçi asker hakkında dava açmak zorunda İşgalcilerle suç ortaları Irak’ta “teröre karşı bilgi olmasa da, Şii ve Sünni direnişçilerin tek çatı
kalmıştı. Vahşi katliamın üzerinden bir buçuk yıl savaş” verildiğini iddia ediyor. Oysa kendi altında toplanmaları önemli bir gelişmedir. Vahşi
geçmesine rağmen, katil askerlerin davası raporları bile, dünyanın en büyük “terör işgale son vermenin yolu da, bu veya benzer
sonuçlanmadı. Katiller arasında yer alan bir çavuş örgütü”nün ABD ordusu olduğunu gözler önüne birlikteliklerin derinleştirilip pekiştirilmesinden
ise, “kasten adam öldürme ve yanlış rapor verme” seriyor. geçecektir.
Sayı:2007/16  27 Nisan 2007 Emperyalist savaşa ve saldırganlığa son!.. Kızıl Bayrak  23

Siyonist rejimin savaş makinesi


yine ölüm saçıyor
İsrail ordusu bir kez daha “rutin” saldırılarının Filistin sorununun olası bir iğreti çözümünü engelleme getirmeye başlamış durumda. Mısır rejiminin de
ötesine geçip katliamlara başladı. İki gün içinde çabası içinde olduğu görülmektedir. Zira iğreti de olsa benzer bir tutum içinde olduğu bilinmektedir.
düzenlediği saldırılarla 9 Filistinli’yi katleden siyonist çözüm sözkonusu olduğunda ırkçı-yayılmacı Filistinliler’in tepkisini çekmesine rağmen,
ordu, geçen Kasım ayında varılan ateşkes anlaşmasını politikanın zora gireceğini öngören ırkçı-siyonistler, Amerikancı Arap rejimleri, mültecilerin geri dönüş
hiçe saydı. Hamas’ın katliama karşılık olarak İsrail böylesi bir çözüme ulaşılmasını engellemek için hakkını pazarlık konusu edebiliyor.
yerleşimlerine Kassam füzesi fırlatması üzerine ise çalışmaktadır. “Oslo Barışı” sürecinde de benzer kirli Üç Amerikancı rejim bu konuda yetersiz kalmış
siyonistler, Gazze Şeridi’ni yeniden işgal etme tehdidi taktikler izleyen İsrail rejimi, o dönem Yaser Arafat’la olmalı ki, Pakistan diktatörü Pervez Müşerref de
savurmaya başladılar. imzalanan anlaşmaları yok sayarak ikinci intifadanın sahneye çıkmaya başladı. Türkiye aracılığıyla İsrail’le
İsrail saldırganlığına tepki veren Hamas’ın askeri patlak vermesine zemin hazırlamıştı. görüşmelere başlayan gerici Pakistan rejimi de,
örgütlenmesi İzzeddin el Kasım Tugayları, İsrail’le beş ABD emperyalizmi ile batılı müttefiklerinin “özel “İsrail’i kurtarma ekibi”ne katılmaya hevesli
aylık ateşkesin sona erdiğini açıklayarak, İsrail himayesi” altında bulunan İsrail’in saldırıları görünüyor. El Arabiye televizyonuna mülakat veren
yerleşimlerine saldırıları yeniden başlattı. Gelişmeler yoğunlaştırdığı şu günlerde, Suudi Arabistan’dan Müşerref, arabuluculuk teklifinin kabul edilmesi
üzerine açıklama yapan Filistin başbakanı İsmail Pakistan’a, Mısır’dan Ürdün’e, birçok “İslam” ülkesi durumunda İsrail’i ziyaret etmeye istekli olduğunu
Haniye’nin sözcüsü ise, Gazze’deki ateşkesin İsrail’le görüşmeler yapma hazırlığı içinde. belirtti.
yürürlükte olduğunu söyledi. Sözcünün açıklamasına Örneğin Suudi Arabistan Ulusal Güvenlik Görüldüğü üzere, Filistin sorununa iğreti bir çözüm
rağmen, fiili olarak ateşkesin pek işlemediği Danışmanı Prens Bender bin Sultan, siyonist arayışında bulunan Arap ve İslam dünyasının birçok
görülmektedir. yetkililerle gizli görüşmeler yürütüyor. Üstelik taraflar ülkesi, neredeyse İsrail için seferber olmuş görünüyor.
Ateşkesi ihlal ederek katliam gerçekleştiren arasındaki pazarlık konusu, Filistinli mültecilerin Hal böyleyken, savaş makinesini harekete geçirip
siyonist rejim, barış görüşmeleri veya Filistin vatanlarına dönmek yerine, bulundukları ülkelerde katliamlar yaptıran ırkçı İsrail devletinin “barış” veya
sorununun çözümüne dair planlarla ilgilenmediğini bir tazminat ödenmesi ve bu şekilde geri dönüşlerinin “çözüm” istediği yönündeki iddialar, her zaman
kez daha ortaya koydu. “sorun” olmaktan çıkarılmasıdır. Keza Ürdün Kralı olduğu gibi yine kaba bir yalan ve çarpıtmadan ibaret
Katliam öncesi sürece bakıldığında, İsrail’in Abdullah da benzer bir tezi yüksek sesle dile kalmaktadır.

Savaş kışkırtıcılığında yeni hamle...


AB’den mültecilere sert
Doğu Avrupa”ya “füze savunma sistemi”
önlemler
konuşlandırma hazırlığı
Emperyalizmin savaş aygıtı NATO’nun görünmüyor. Tersine, Brüksel’deki NATO Avrupa Birliği ülkeleri illegal mültecilere
Brüksel’deki karargahında hareketlilik devam toplantısına üst düzey bir heyet gönderen ABD, karşı daha sert önlemler almayı kararlaştırdı,
ediyor. Başını ABD’nin çektiği saldırganlık ve savaş büyük ihtimalle müttefiklerini dize getirmekte Güney Avrupa’ya kaçak göçmenlerin
planı çerçevesinde Doğu Avrupa’ya füze kalkanı güçlük çekemeyecek. girmesini önlemek için acil müdahale timi
yerleştirme hazırlığı sürerken, savaş aygıtına dahil ABD heyetinin NATO toplantısının hemen oluşturulması konusunda uzlaştı. Karar 20
bazı ülkelerin bu plana sıcak bakmadığı bildiriliyor. ardından başlayacak olan NATO-Rusya Konseyi Nisan’da Luxemburg’da Avrupa Birliği
Rusya’nın da bu hazırlığa sert tepki verdiği görüşmelerinde de, Rus yetkililerinin, planların İçişleri ve Adalet Bakanları toplantısında
biliniyor. kendilerine bir tehdit oluşturmadığı konusunda ikna alındı.
Doğu Avrupa ülkelerini NATO ve AB’ye dahil etmeye çalışacağı bildirildi. Bakanlar ayrıca 450 kişilik her an
eden emperyalistler, bu sayede NATO’nun etkinlik 1972’de imzalanan Anti-Balistik Füze çağrılabilecek bir polis ekibi kurulmasını da
alanını Rusya’nın sınırlarına kadar genişletti. Güya Anlaşması’ndan 2002 yılında çekilen ABD kararlaştırdı. Buna “üçüncü ülkeler”den
Sovyetler Birliği’nden “özgür dünya”ya gelecek emperyalizminin füze kalkanı yerleştirme Avrupa’ya girmeye çalışan “illegal” kişilerin
olası tehlikeleri önlemek için kurulan savaş aygıtı konusunda ısrarlı olduğu gözleniyor. Kuşkusuz ki, sayısındaki artışı gerekçe gösteriliyor.
NATO, Sovyetler’in dağılmasından sonra bu militarist projenin önündeki asıl engel NATO Göç uzmanlarıyla sınır muhafızlarından
feshedileceğine, sürekli alan genişletti. Riga’da üyeleri olmayacak. Zaten Brüksel’deki toplantıda, oluşacak bu 450 kişilik ekibin, AB’nin dış
yapılan son zirvesinde ise tüm dünyayı etkinlik alanı olası bir füze tehdidinin hayal mahsulü olmadığı ve sınırlarla ilgili kurumu Frontex tarafından
ilan etti. NATO’nun gündemine alınması gereken bir sorun gelecek aylarda oluşturulacak. Kurum,
Brüksel’deki tartışmalar, NATO’nun ABD olduğu konusunda ortak bir eğilim olduğunu öne sınırları yasadışı göçmen akınına uğrayan üye
emperyalizminin vurucu gücü olduğunu bir kez daha sürenler de var. Buna göre, füze kalkanına değil, ülkelere bu ekibi gönderecek. Ekip
ortaya koyuyor. Polonya ve Çek Cumhuriyeti’ne bunun iki ülkeyle sınırlı tutulmasına itiraz ediliyor. yetkililerinin, sığınma isteyenlerin ülkelerine
füze savunma sistemleri yerleştirmeye hazırlanan Bu iddiaya göre, Türkiye ve Yunanistan’a da füze gönderilip gönderilmemesiyle ilgili karar
ABD, diğerlerinin itirazlarıyla karşılaştı. Bush kalkanı gerekiyor. Bu durumda savaş kundakçıları alma yetkisi bulunacak.
liderliğindeki savaş kundakçıları, füze sisteminin, için aşılması gereken asıl engel Rusya yönetimi Bunun yanında ayrıca bir de “Toolbox”
İran ya da Kuzey Kore’den gelebilecek olası bir olacaktır. Zira giderek güçlenen Rusya yönetiminin, oluşturulacak. Buna göre AB devletleri 116
uzun menzilli roket saldırısına karşı savunma amacı ABD şantajlarına kolay boyun eğmesi beklenmiyor. gemi 27 helikopter ve 21 uçak hizmete
taşıdığını iddia ederek, müttefiklerini ikna etmeye Savaş kundakçılarının bu girişimi, emperyalist sokulacak. Bunlar gerektiği koşullarda illegal
çalışıyor. savaşın her an Ortadoğu sınırlarının dışına da göçmenlerin takibinde kullanılacak. Ayrıca
Bu gülünç iddiayı, savaş aygıtının diğer üyeleri taşınabileceğinin göstergelerinden biridir. belli noktalar gözleme gemileri ile sürekli
bile inandırıcı bulmuyor. Bundan dolayı Fransa dahil Görüldüğü üzere, tüm dünyayı etkinlik alanı olarak gözetim altında tutulacak.
bazı AB ülkeleri füze kalkanı yerleştirilmesine karşı ilan eden savaş aygıtı NATO, halklara karşı yeni Yani sığınmacı göçmenler eskisinden daha
çıkıyor. AB şefleri, ABD planının Rusya yönetimi cepheler açmak için hazır-kıta bekliyor. da sert iltica uygulamalarına maruz
ile ilişkilere zarar verebileceğinden de edişe ediyor. Kapitalist/emperyalist düzenin en tehlikeli silahlı kalacaklar. Mülteciler daha uzun ve daha zor
NATO genel sekreteri Jaap de Hoop Scheffer ise, bekçisi olan bu savaş aygıtı dağıtılmadan halkların yolları geçmeye zorlanacaklar. Amnesty
ABD’nin Avrupa’ya yeni bir füze savunma sistemi huzura kavuşması olası görünmüyor. Bu durum, İnternational’in açıklamasına göre 650 kişi
konuşlandırma planlarının ittifakı bölebileceği emperyalist saldırganlık ve savaşa karşı mücadele AB ülkelerine giriş yaparken denizde
uyarısında bulundu. eden güçlerin, NATO’yu da sürekli bir şekilde hedef boğuldu, 81 kişi de açlıktan öldü. Bunlar
Batılı müttefiklerin sızlanmaları, almalarının kaçınılmaz bir sorumluluk olduğuna sadece bilinenler. Bu sayının çok daha yüksek
Washington’daki savaş kurmaylarını pek etkilemiş işaret ediyor. olduğu ise bilinen bir gerçek.
Dünyadan...
24  Kızıl Bayrak Dünya işçi emekçi hareketi Sayı:2007/16  27 Nisan 2007

Endonezya’da bakır grevi 2.380 otobüslük bir ağa sahip. Polonya’ya kaydırılması ile tehdit ediliyor.

başarıyla sonuçlandı İngiltere’de gıda sektöründe grev


Grasberg bakır madenlerinde 4 gün süren grev Belçika: Ford’da grev sona erdi
başarıyla sonuçlandı. Grevin sonucunda Papua’nın yerli Belçika Genk’de Ford Mondeo için mal üreten SML 12 Nisan’da İngiltere’deki gıda ürünleri firması olan
işçileri arasında ücret ve iş koşulları konusunda fabrikası 16 Nisan günü başladıkları grevi bitirme kararı Grampian Country Food işletmesinde çalışan 1.400 işçi
haksızlıkların gözle görülür biçimde sınırlandırıldığı aldılar. İşçiler grevleriyle saat ücretlerine 60 Cent zam, greve gitti. Firmaya ait 6 işyerinde işçilerin daha yüksek
bildiriliyor. En düşük aylık ücret 341 dolar olarak ayrıca iş yoğunluğunu hafifletmek için yeni işçi alınması ücret, emeklilik ve daha iyi çalışma koşulları için
kararlaştırıldı. Grasberg madenleri dünyanın ikinci haklarını kazandılar. Genk’deki Ford Fabrikası’nda başlattıkları grev 24 saat sürdü.
büyük bakır madeni ve kömür madeni tekeli Freeport- başlayan greve yedek parça üreten üç fabrika daha
McMoRan’a ait. katılmıştı. İspanya’da yerel genel grev
İspanya’nın Cadiz ilinde 300 bin işçi 18 Nisan günü
Hindistan’da Mumbai kentinde Gliwice Opel işçileri greve genel greve gitti. İşçilerin grevi Puerto Real’deki araba

72 saatlik grev hazırlanıyor


parçaları üreten Delphi Fabrikası’nın kapatılma
planlarına karşı gerçekleşti. İşletmede çalışan 1.600 işçi
Hindistan’da Mumbai kentinde 30 bin çalışanı olan Polonya’da Gliwice’de Opel işletmelerinde örgütlü bir aydan beri grevde. İşçiler kapıları tutarak barikatlar
Brihanmumbai Electric Supply and Transport (BEST) olan Solidarnosc Sendikası daha fazla ücret talebiyle kurdular.
işletmelerinde 19 Nisan Perşembe günü 72 saatlik grev greve gitmeye hazırlanıyor. Paskalya’da sendika ve
gerçekleşti. İşçiler ücretlerine zam ve ikramiye talep
ediyorlar. Menejerler grevin “illegal” olduğunu
işyeri yönetimi arasında bir uzlaşmaya varılamamıştı.
GM tekeli işçilerin hak arama mücadelelerini bastırmak
İsveç’te inşaat işçileri grevde
söylüyorlar. BEST Hindistan’ın en büyük kentlerinden için Polonya’daki üretimi Ukrayna’ya kaydırmakla Firma Peab’da çalışan 800 inşaat işçisi İsveç’teki
biri olan Mumbai’de günde 4,8 milyon yolcu taşıyan tehdit ederken, Almanya’da Opel işçileri de üretimin tüm işyerlerinde greve gittiler. İnşaat İşçileri Sendikası
daha yüksek ücret ve daha kısa çalışma saatleri
taleplerini yükselterek greve çağrı yapmıştı. İşçiler

ABD emperyalizmi İran karşıtı cepheyi tahkim ediyor


taleplerinin kabul edilmemesi durumunda grevi diğer
işletmelere taşıyacaklarını duyurdular.

Grasberg altın madeninde üç


Suudi Arabistan’ın Amerikancı-şeriatçı Pentagon’dan yapılan açıklamalar, neo-faşist
rejiminin Ortadoğu’da yeni rollere hazırlandığı, çetenin Suudi Arabistan’a verdiği ehemmiyeti
Lübnan, Filistin, Irak, İran ekseninde gelişen gecikmeden gözler önüne serdi. ABD Savunma günlük grev
olaylar karşısında aldığı saldırgan tutumlarla daha Bakanı Robert Gates, Suudi Arabistan’a “ileri
da açıklık kazanmıştı. ABD güdümünde, İran’a teknoloji ürünü silahlar” satacaklarını bildirdi. Papua Yeni Gine’de Grasberg altın madeninde
karşı “ılımlı Sünni eksen” oluşturma girişiminin Pentagon şefi, Suudi Arabistan’a “Doğrudan çalışan 2.700 işçi daha yüksek ücret ve gençler için daha
de başını çeken Suudi rejimi, savaş Müşterek Taarruz Silahları” adlı ileri teknoloji iyi çalışma koşulları talepleriyle greve gittiler. Dünyanın
kundakçılarının hizmetine girmek karşılığında ürünü silahlar ve bombalar satmak kararında en büyük altın madeni doğa katliamcısı olarak sık sık
bölgenin etkili gücü olma girişimlerini de olduklarını açıkladı. adından söz ettiren Amerikan işletmesi Freeport-
sürdürüyor. Bu açıklama, Suudi rejimine verilen “özel McMoRan’a ait.
Yağmaladığı petro-dolarlar sayesinde sermaye önem”in göstergesidir. Zira şimdiye kadar ABD,
birikimini devasa boyutlara vardıran şeriatçı daha ileri versiyonları çıkana kadar bu tür Bangladeş’te keten işçileri polis
rejim, sürekli tahkim edilen ve haddi hesabı
bilinmeyen silahlarla donatılmış bir orduya da
silahları sadece İsrail’e veriyordu. Nitekim
haydutbaşı Bush yönetiminin, İsrail’in Suudi ile çatıştı
sahip. Mali, askeri gücüne siyasi boyut katma Arabistan’a silah satışının gerçekleştirilmemesi Geçtiğimiz hafta Bangladeş’in güneyinde kenevir
hevesinde olan Suudi Arabistan yönetici eliti, bu yönündeki talebine olumsuz cevap vereceği de fabrikasında çalışan işçiler ile polis arasında sert
amaca, emperyalist/siyonist güçlerin yürüttüğü belirtiliyor. Bilindiği gibi İsrail savunma bakanı çatışmalar yaşandı. Devlet işletmesi olan kenevir
saldırganlık ve savaş politikasının bölgesel ayağı Amir Peretz, daha önce ABD’nin Suudi fabrikasında işçiler geçen hafta hakları olan ücretlerinin
olma karşılığında erişmeye çalışıyor. Iraklı Arabistan’a veya herhangi bir Körfez ülkesine bu ve zamların ödenmesini talep ederek greve gitmişlerdi.
Sünnilere “hamilik” kisvesi altında İran’a tür gelişmiş silahlar satmasına karşı olduklarını Polisin işçilere vahşice saldırması sonucu 100’ün
tehditler savurması, Filistin ve Lübnan’daki söylemişti. üzerinde yaralı ve çok sayıda tutuklu olduğu bildiriliyor.
direniş odaklarının etkisizleştirilmesi için yaptığı Savaş çetesinin kokuşmuş Suudi rejimine 500 öğrenci de sınıflarından çıkarak grevci anne ve
müdahaleler, siyonist İsrail’le kurduğu çok yönlü biçtiği, bu rejimin bölge gücü olma karşılığında babaları ile dayanışmak için eylem yerine geldiler ve
ilişkiler... Bu ve benzer icraatlar, Amerikancı ise üstlenmeye gönüllü olduğu rol, Ortadoğu polisi taşladılar.
rejimin yeni rolüne adapte olma çalışmasının halklarının geleceği açısından ciddi riskler Bangladeş’te Ocak ayından beri olağanüstü hal
birer göstergesidir. içermektedir. Dolayısıyla bölgenin anti- sürüyor ve yürüyüş yapmak yasak.
Irak bataklığında çırpınan ABD’nin, Suudi emperyalist/anti-siyonist güçleri, ABD-İsrail
rejiminin üstlenme hazırlığında olduğu role özel ikilisinin yanısıra Suudi rejimini de hedef Çin’de iş cinayetleri artıyor
bir önem atfetmesi bekleniyordu. Nitekim almalıdır.
Çin’in kuzeyindeki Liuoning ilinde bir çelik
fabrikasında çıkan kazada 32 çelik işçisi yanarak

AB “ırkçılığa karşı” yasayı onayladı!


hayatını kaybetti. İşçiler 30 tonluk sıvı metalin yere
dökülmesi sonucu diri diri yandılar.
20 Nisan’da Luxemburg’da biraraya gelen Yasalardaki belirsizliklerden dolayı Danimarka Çin 2005’te resmi rakamlara göre ölümle sonuçlanan
Avrupa Birliği İçişleri ve Adalet Bakanları 6 yıllık ve İngiltere’de neo-faşistler fikir özgürlüğü altında 12.800 kazaya sahne oldu.
tartışmanın ardından ırkçılıkla “mücadele”nin korunmaya devam edecekler. Bu Avrupa Birliği’nin
çerçevesini çizdiler. Yakından bakıldığında çıkardığı yasalarla çelişiyor. Yasada çelişen bir şey BM özel görevlisi İsrail’i eleştirdi
ırkçılıkla mücadele söyleminin altının boş olduğu, daha var. O da PKK gibi örgütlerin “terör” Birleşmiş Milletler’in çocuklar için özel görevlisi
bunun sadece bir göz boyamadan ibaret olduğu listesinde adı olması nedeniyle sembollerinin Radhika Coomaraswamy, İsrail cezaevlerinde Filistinli
görülüyor. kullanılmasının dahi ceza sebebi olması. çocukların tutsak edilmesini eleştirdi. Şu an İsrail
Yasaya göre Avrupa Birliği ülkelerinde bundan Avrupa Birliği “üçüncü ülkelerdeki terör hapishanelerinde 10 bin Filistinli tutsak var ve bunlardan
böyle ırkçı ve yabancı düşmanlığını, nefret ve şiddet zanlıları ve savunucuları için uyarı sistemi” adı 398’i çocuk. Coomaraswamy, Filistin bölgelerinde
içeren sloganlar ile katliamları, soykırımı, insanlığa altında vize enformasyon sistemi çerçevesinde karşılaştığı her çocuğun gözaltına alındığını veya
karşı işlenmiş suçları iyi gösteren, propaganda eden Avrupa’ya seyahat edecek kişilerden parmak gözaltına alınan bir yakını olduğunu söyledi.
kişiler 3 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacak. izlerinin alınmasını da kararlaştırdı.
Sayı:2007/16  27 Nisan 2007 Ortadoğu emperyalizme mezar olacak! Kızıl Bayrak  25

Irak merkezli Ortadoğu kaynıyor


Abu Şehmuz Demir

Mağrib’ten Şatt ül-Arap coğrafyasına kadar olan meydanlarda pazarlamaya çalışıyorlar. ABD ve “ben olmadan hiçbir güvenlik sağlanamaz” mesajını
geniş Ortadoğu coğrafyası adeta yangın içinde. Bu müttefiklerinin Afganistan’da ve Irak’ta sürdürdüğü hem dünyaya hem de bölgeye dayatıyor. Irak
geniş coğrafya üzerinde egemenliğini pekiştirmeye vahşi işgal ve işgalin yarattığı ortam bu gericiliği güç üzerinden bölgeye yönelik strateji ve taktikler, plan ve
çalışan uluslararası emperyalist güçler ve bölge katıyor. Bu ortamdan yararlanan bölge devletleri projeler geliştirmeye çalışıyor. Irak’ın “yeniden
devletleri, bölge halklarını birbirlerine karşı kışkırtan içeriye dönük gerici yasaların ve uygulamaların yanı yapılandırılacağını” iddia eden ABD ve müttefiklerinin
gerici politikaları ileri sürerek, halklar arasına sıra gericiliğin şemsiyesi altında toplumları bölen ırkçı bu ülkeyi yapılandırmaları bir yana, bugüne kadar
kardeşlik yerine düşmanlık tohumları ekiyorlar. ve milliyetçi siyaseti geliştiriyorlar. hiçbir yayılmacı imparatorluk bu ülkeyi ABD ve
Bunların hepsinin de kaygı ve korkuları emperyalist- Başta Irak olmak üzere, bölgenin birçok yerinde müttefik işgalci güçleri kadar tarumar etmediler. ABD
kapitalist sistemin geleceğine yöneliktir. Bu korku mezhepler arası itilaflarla fay hatlarının altının ve müttefiklerinin Irak’tan geri çekilmelerine yönelik
onları savaşlara ve işgallere sürüklüyor. Mazlum kazınmasının yanı sıra, etnik temelde toplumlar uluorta ve anlamsız tartışmalar gereksiz yere
halkları hem baskı altına almaya, hem de böl-parçala arasına nifak tohumları ekilmeye çalışılıyor. ABD ve gündemleri meşgul etmekten başka bir şeyi ifade
ve yönet siyasetiyle birbirine kırdırmaya çalışıyorlar. müttefiklerinin işgalden bu yana, sosyal çöküntü etmiyor. Birincisi ABD salt boyunu göstermek için
Bu zulüm politikası Doğu halkları üzerinde çok yönlü altında olan ve işsizliğin diz boyu olduğu Irak’ta Irak’ı işgal etmedi. İkincisi, Irak’tan geri çekilmek
olarak devam ediyor. Doğu’nun toprakları üzerinde ailesini geçindirmek için çabalayan insanlara yönelik diye bir derdi yok. Tam tersine, Robert Gates’in de
devam eden emperyalist işgal ve savaşların yanı sıra, estirdiği terör eylemleri Irak’ı harabeye çevirdi. ikide bir tekrarladığı gibi, Irak politikaları uzun evrimli
birçok bölge devleti de kendine ait olmayan toprakları Parlamento ve devlet dairelerinin bulunduğu ve tüm olup, askeri olarak geri çekilme ancak geride
gücü yettikçe ya işgal ediyor ya da işgale hazırlanıyor. noktaların kontrol edildiği en güvenlikli yerlerden biri kendilerine dayanakların oluşturulduğu koşullarda
Hal böyle olunca, işgalci ve ırkçı devletler bölgedeki olan El-Hazra ve “Yeşil bölgeye” kadar giren terör olabilir. Nitekim, Beyaz Saray’da devam eden,
boşluklardan yararlanarak, mazlum halklara yönelik eylemleri, bu eylemlerin ardında kim veya kimlerin Demokratların Irak’tan askerleri geri çekme
gerici siyasetin hayat bulabilmesi için bölgenin hassas bulunduğu, ve aynı gün tarihi Dicle köprüsünün tartışmalarına yönelik olarak Dick Cheney, Bush’un
konumu üzerinde yazı tura oynamayı sürdürüyorlar. havaya uçurulması akılları kurcalıyor. Irak politikalarını savunarak hasımlarına “Geri
ABD’nin Ortadoğu’yu egemenlik altına alma Irak’ın işgalinin yıldönümünde ve son birkaç ay çekilme takviminin ABD’nin yenilgisi anlamına
çabaları ekseninde Irak işgali ve işgalin yolaçtığı vahşi içinde Bağdat pazarlarında geçimini sağlamak ve geldiğini” söylüyor, kamuoyunda tartışılan “Geri
süreç en vahim şekliyle devam ediyor. ABD’nin günlük zaruri ihtiyaçlarını karşılamak için bulunan çekilme takviminin belirlenmesini” reddediyordu.
Ortadoğu’daki stratejik ortaklarından biri olan insanlara yönelik patlatılan bombalı intihar saldırısı Aslında Demokratlar Ortadoğu konusunda
İsrail’in, Filistin topraklarında günlük olarak son ayların en kanlı vahşetlerinden biriydi. Irak’ta Bush’tan farklı bir politikaya sahip değiller. Onlar
sürdürdüğü işgal, terör ve zulüm hareketi hiç savaştan bu yana günlük olarak ortalama yüzü aşkın sadece dünyada ve Ortadoğu’da rezil rüsva olmuş olan
dinmeksizin sürüyor. Yanısıra, Lübnan’da geçen yaz insanın hayatını kaybettiği serseri saldırılardan biri Amerika’nın imajını nasıl düzeltiriz kaygısı içindeler.
başlattığı, 34 gün süren savaştan bu yana, bu ülkeye olan bu saldırıda 140 insan öldü ve 150 kişi de Nitekim, ABD’nin Irak’taki yeni komutanı General
yönelik saldırı planları ve stratejisinin süreç içinde yaralandı. Irak’ın geneline hakim olan terör ve kaos David Petreus ile Demokrat Parti lideri Harry Reid’in
hayat bulması için fay hatlarının altını oyuyor. ortamına ilişkin olarak, bölgedeki görev yapan El- “Biz artık Irak’ta işgalci gücüz” ve “savaş sadece
Lübnan’da ise, İsrail’in ve ABD’nin planlarına karşı Cezire muhabiri; El-Jezira, El-Basra, El-Samara ve askeri yollardan kazanılamaz” söylemi, ABD’nin
çıkan muhalefetin Sinyore hükümetine karşı çadır Bağdat olarak çizdiği Irak’ın bu dört köşesinde hayatın namusunun kurtarılması yönünde dünyaya ve bölgeye
eylemi devam ediyor. tümüyle harap olduğunu söylüyor, Irak’taki vahşetin mesajlar verilmesini amaçlıyor. Çünkü ABD’nin
Buna bir de Türkiye’nin, Misak i-milli siyaseti ne denli vahim olduğunu vurguluyordu. özellikle Ortadoğu’ya yönelik geliştirdiği stratejik
çerçevesinde gerici, ırkçı ve şoven politikalar Iraklıların geleceğinin belirsizliği devam ettiği gibi, planları, herkesin de bildiği gibi kısa vadeli olmayıp,
ekseninde içerde ve dışarda Kürt halkına karşı işgalci güçler tarafından bu kez de Irak halkları uzun vadeli bir stratejidir. ABD’nin Pentagon’da
sürdürdüğü histerik kampanya ile Irak Kürdistan’ına arasına, Filistin’de siyonist İsrail rejiminin hayata küresel stratejik planlarının ideologlarından olan
yönelik sınır ötesi saldırı hazırlıklarını ekleyelim. geçirdiği grotesk duvar benzeri bir beton duvar Thomas P.M. Barnett şunları söylüyor: “Ortadoğu
Böylece, Ortadoğu halklarına hiçbir zaman dost örülüyor. Filistin’de olduğu gibi, ırkçı ve gerici slogan, merkeze (küreselleşme dünyasına) katılana kadar biz
olmayan ve bölgeye hep düşmanca yaklaşan Türkiye figür vb. ile Irak halkları arasındaki ilişkiler tahrip asla Ortadoğu’yu bırakmayacağız… Biz dünyanın her
ateşin üzerine körükle giderek, kendini yangının ediliyor. Bu yolla, dini ve etnik ayrılıkların daha da tarafında savaş açmaya hazırız ancak bizim
içerisine atmış olacaktır. Bu da kendisine hayır ü- derinleşmesi hedefleniyor. odaklandığımız asıl yer boşluk bölgeleridir… Amerika
alamet değil, şer getirecektir. Dahası, devletin resmi Hiçbir güvencesi olmayan Iraklılar arasına Güney Batı Asya’da diğer adıyla Orta Asya’da ve İran
ideolojisi çerçevesinde kendi dışındaki etnik ve ulusal örülmeye çalışılan duvarla halk açlıkla terbiye edilerek körfezinde savaşa hazırdır çünkü, bu bölgeden akan
varlıkları kültürel bir zenginlik olarak görmek yerine teslim alınmaya çalışılmaktadır. Bir nevi beri yaka, enerji küresel bağlantının korunması bakımından
onu reddeden politikalara çanak tutan Türk devleti karşı yaka olarak adlandırılacak olan Bağdat’ta bu önemlidir…” (Aktaran Haluk Gerger, ABD, Ortadoğu-
bölge halklarına yönelik gericiliği kışkırtıyor. Türk veya o yakada oturanlar ileriki süreçte ya sınırlı Türkiye, s.528). Bu alıntıya uygun olarak, ABD’nin
Genelkurmayının başı Yaşar Büyükanıt, “Kuzey Irak’a müsaade ile karşıya geçecekler ya da tamamen işlerini Savunma Bakanı Robert Gates, bu makama geldiği ilk
bir operasyon yapılmalı” diyor ve “Olayın iki boyutu kaybedeceklerdir. Sonuç, halihazırda varolan yüksek günlerde yaptığı Körfez ziyaretinde “uzun süre bu
var; biri askeri, diğeri siyasi, askeri olarak baktığınızda işsizlik oranının daha da artması olacaktır. Bu yeni bölgede (Ortadoğu’da)” kalacaklarını söyleyerek
bir operasyon yapılmalı” sözleriyle saldırgan ve duvar yöntemi, Iraklıları siyasi ve ekonomik açıdan Pentagon’un bu stratejisini doğrulamış oluyor. Yani,
yayılmacı politikaya gönderme yaparak, Türkiye’nin teslim almanın bir diğer şeklidir. ABD’nin geri çekilme veya defolup kendi isteğiyle
şoven politikasının izahatını yapıyor. Ülkede devam eden terör saldırılarının diğer bir bölgeden gitme diye bir planı ortada bulunmuyor.
Hal böyle olunca da, bölge çapında devam eden amacı da, Irak’taki siyasi ortamın (hali hazırda kısmı Tersine, derinlemesine bir süreci ısıtıyor ve kaynatıyor.
emperyalist-kapitalist böl-parçala siyasetine uygun olarak varolan) bir mezhepler arası çatışmalar haline Sonuç olarak, ABD Savunma bakanı Robert Gates
olarak Irak üzerinden tüm bölge halklarını içte dönüştürülmesidir. Irak’taki bu karmaşa havasının ile Condoleezza Rice’de sık sık gerçekleştirdiği
birbirine karşı kışkırtma ve kırdırma siyaseti hayata bölgenin geneline yayılmasının zemini Ortadoğu ziyaretleriyle ABD stratejisi bölgede hayata
geçiriliyor, toplumlar dinsel gericilik ve ırkçılık yoklanmaktadır. Irak’taki bu güvensizliği serserice geçirilmeye çalışılıyor. “Bağdat’ın Yeni Güvenlik
temelinde kışkırtılarak birbirine düşman edilmeye körükleyenlerin başında işgalci güçlerin yanı sıra çoğu Planı” adı altında Robert Gates tarafından “Yasa ve
çalışılıyor. Emperyalist-kapitalist merkezler son El-Kaide’ye bağlı ölüm mangaları, devrik Saddam Asayiş” kodlu plan uygulanmaya çalışılıyor. Bu ve
dönemlerde dini gericilik ve milliyetçiliği bilinçli bir rejiminin Baas kalıntıları ve işgalci güçlerin elinin benzeri planların hayata geçirilmesi için Ortadoğu
biçimde geliştirerek toplumlar arası dayanışma ve altındaki işbirlikçi gruplar ve çeşitli devletlerin ısıtılıyor ve dört başlı bölgeye yönelik tehditler çok
barışı engellemeye çalışıyor, gericiliğe sarılarak, istihbarat örgütleri gelmektedir. Bu güçlerin saldırıları yönlü devam ediyor. Yani ABD Ortadoğu’da, kendisi
mezhepler ve ırklar arası savaşı körüklüyorlar. Aynı Irak sınırlarıyla sınırlı değildir, birçok ülkede iç için Irak merkezli sağlam kaleler oluşturmak ve İsrail
merkezler kendilerine yönelik dünya çapında gelişen kargaşa çıkarılmaya çalışılmaktadır. lehine dengeleri güçlendirmek için işgali daha da
sosyal mücadeleleri bastırma stratejisi olarak son Kısacası ABD, Irak’ı bir kaos içinde tutmayı derinleştirme hesapları içerisinde.
yıllarda dini ve ırkçı siyaseti tüccar mantığıyla amaçlıyor. Irak’ta bir güvensizlik ortamı yaratarak 23 Nisan 2007
26  Kızıl Bayrak Yaşasın işçilerin birliği, halkların kardeşliği! Sayı:2007/16  27 Nisan 2007

Yaşasın 1 Mayıs!
Sık sık tekrarlayarak vurguladığımız gibi,
Kürdistan sorunu, özünde bir emekçiler sorunudur.
Bu gerçeklik her tarihsel ve güncel olayda
doğrulanmaktadır. Bundan dolayı bu gerçekliğin
özünü, ideolojik ve politik gereklerini, anlamını her
fırsatta açıklamakta büyük yarar var… Bunu tekrara
düşme pahasına yapmak gerekiyor. Kürdistan ulusal
sorununun gerçek anlamda çözümü bu gerçekliği
kavramaktan geçiyor… Bu gerçeklik Kuzey
Kürdistan’da çok daha yakıcı bir düzeydedir.
Kürdistan halkının ezici çoğunluğu emekçi, yoksul,
işsiz konumundadır…
Kürdistan halkı üzerindeki sömürgeci egemenlik
ve son yıllarda daha da yoğunlaştırılarak yürütülen
özel savaş uygulamaları, sadece Kürt halkının ulusal
kimliğini ve ulusal haklarını ortadan kaldırmıyor;
aynı zamanda, onu, sömürü, sefalet, açlık, hastalık,
barınaksızlık gibi derin toplumsal sorunların içine
sürüklüyor ve yaşamı tam anlamıyla çekilmez hale
getiriyor. Sadece yerinden yurdundan edilenlerin
mahkûm edildikleri sefalet görüntüleri bu
sözlerimizin tartışmasız kanıtlarıdır.
Bu kadar ağır toplumsal sömürü, işsizlik, açlık, Kürdistan ulusal sorunu ile emek, emekçiler sorunu arasındaki doğrudan ilişkiyi
barınaksızlık ve geleceksizlik sorunlarını yaşayan kavrayan, bunu politik bir program ve stratejiye bağlayan emekçi eksenli bir politik
milyonların toplumsal sorunlara, taleplere ve her
düzeydeki mücadelelere ilgisiz kalması düşünülemez.
hareket gelişmediği sürece anılan kısır döngü devam edecek. Yani, emekçiler,
Bu bağlamda toplumsal mücadeleler tarihinde önemli mücadele edecek, değer üretecek, bedel ödeyecek, ama bunun ürünleri başkaları
bir yer tutan, emekçilerin bugünkü mücadelelerinde tarafından, bu düzenle kimi kırıntılar pahasına uzlaşmanın peşinde olan egemen
önemli bir yere sahip işçilerin, emekçilerin
“mücadele, birlik ve dayanışma günü” 1 Mayıs’a sınıf eksenli hareketler tarafından gasp edilmeye devam edecektir.
kayıtsız kalması düşünülemez. Böyle bir tutum,
özünde kendisine, kendi sorunlarına ve mücadele harcıyor. Enerjinin boşa akıtılmasından başka politik hareketi ile hem özel savaşa, ırkçı şoven harekete,
değerlerine kayıtsız kalmak anlamına gelir. Bu, salt bir etki, politik bir sonuç da ortaya çıkmıyor. Bu aynı hem de Kürdistan ulusal kurtuluşunu düzene bağlama
toplumsal yaşam sorunlarına değil, aynı zamanda zamanda kısır bir döngüye de dönüşmüş çabalarına karşı çok önemli bir barikat örülmüş
ulusal kimlik ve ulusal kurtuluş sorunlarına da durumdadır… TC, inkâr ve imha siyasetinde ısrar olacaktır… Hem güncel tehlike ve tehditlere karşı
kayıtsız kalmak anlamına gelir. ediyor, Güney Kürdistan’ı ortadan kaldırmanın güncel görevlerin başarısı için, hem de stratejik
Bunca çabaya, ödenen bedele, uğranılan kayba hesaplarını ve fiili hazırlıklarını yapıyor. Kuzeyde ise hedeflere doğru sağlıklı ve başarılı bir yürüyüş için bu
rağmen ulusal ve toplumsal kurtuluş yolunda neden dört bir koldan saldırıyor, bu konuda hiçbir ölçü, sınır anlayışın gelişmesi ve günlük yaşamda karşılığını
ciddi bir mevzi kazanılmadı, neden harekete geçirilen ve yasa tanımıyor… Yine halk, bu baskılarla birlikte bulması çok önemlidir.
toplumsal güce denk politik etki yaratan bir hareket açlık, yoksulluk, işsizlik gibi ağır toplumsal sorunlar Kürdistan’da ulusal kurtuluşun başarısı sınıf ve
geliştirilemedi sorularının yanıtı çok önemli… altında soluksuz kalıyor… Peki, bunlara karşı bir emek eksenli bir mücadeleden geçer. Bu, tek başına
Kürdistan halkının, emekçilerin bu soruların doğru program, bir strateji, bunların günlük uygulanması, yetmez; bunun bir devamı olarak, doğası gereği
yanıtlarını vermeden ulusal ve toplumsal kurtuluş somut ihtiyaçları yansıtan günlük mücadele taktikleri kendisini dar ulusal sınırlara hapsetmek istemeyen
mücadelelerinde ciddi, kalıcı başarılar elde etmeleri var mı? Yok! emek eksenli ulusal kurtuluş hareketi, Türkiye
mümkün olmaz. Yine mücadele edecekler, yine ağır Var olan ise gerçekten düşünceleriyle, emekçileriyle, diğer emek eksenli hareketlerle ortak
bedeller ödeyecekler, ama kendileri için değil, mesajlarıyla, kurduğu iktidar sitemiyle günlük olarak amaç ve hedeflerde buluşmak durumundadır.
başkaları için, başkalarının iktidarı için bunu yapmış halkımızın bilincini, ruhunu ve yüreğini zehirleyen Başarının sırrı buradadır. Son on yılların pratiği de
olacaklardır. “Bir adamın” sağlık sorunlarını gündemde tutmak, kanıtlamıştır ki Kürdistan ulusal sorunu, en başta
Kürdistan ulusal sorunu ile emek, emekçiler halkımızın dinamizmini bu doğrultuda tüketmektir… emekçilerin sorunudur. Emekçiler dışındaki sınıfların
sorunu arasındaki doğrudan ilişkiyi kavrayan, bunu Bu tüketimin dışında politik bir etki yaratmaları ise sorunu, ortaya çıkan devrimci potansiyeli kimi
politik bir program ve stratejiye bağlayan emekçi mümkün olmuyor. Mümkün olmuyor çünkü yaptırım kırıntılar karşılığında düzene ve devlete peşkeş
eksenli bir politik hareket gelişmediği sürece anılan gücü olmayan, bir politikaya bağlanmamış hareketler, çekmek ve tasfiye etmekten başka bir şey değildir.
kısır döngü devam edecek. Yani, emekçiler, mücadele ancak alay konusu olabilir, politik etki konusu değil… Kısaca vurguladığımız gibi, Kürdistan emekçileri
edecek, değer üretecek, bedel ödeyecek, ama bunun Türkiye’de şovenizm, ırkçılık daha açık ve kendi sorunlarına, kendi değerlerine kayıtsız kalamaz.
ürünleri başkaları tarafından, bu düzenle kimi toplumsal dokuya sindirilerek geliştiriliyor. Özel 1 Mayıs onun da mücadele, birlik ve dayanışma
kırıntılar pahasına uzlaşmanın peşinde olan egemen savaş aygıtının eliyle yapıldığı da çok açık… Kürt günüdür. Bu mücadele gününde sınıf kardeşleriyle 1
sınıf eksenli hareketler tarafından gasp edilmeye emekçiler bu ciddi tehlikeye seyirci kalabilirler mi? Mayıs alanlarında, bulunduğu her alanda devrimci
devam edecektir. Bu, herşeyden önce Türkiye emekçilerinin işidir gücünü ortaya koyacağından kuşku duymamak
Kürdistan sorununun özü, toplumsal kurtuluş, deyip kayıtsız kalabilirler mi? Hayır! Anılan ırkçı, gerekir.
emek ve emekçiler sorunudur. Evet, ama ideolojik ve özünde Kürt, Ermeni, Rum düşmanı, aslında Kürdistan emekçilerini, Amed’de, İstanbul’da,
politik çizgisiyle politik bir emek hareketi ortada kendisinden olmayan her şeye düşman bu hareketi Van’da, Adana’da ve daha birçok alanda mücadele
yok… Emek eksenli olduğunu iddia edenler ise önlemede, daraltmada, sınırlandırmada Kürt bayraklarıyla alanlara, sınıf kardeşleriyle birlik,
düzene kabul edilmek için herşeylerini vermeye hazır, emekçilerine önemli bir görev düşüyor. Bunun en mücadele ve dayanışma sloganlarını atmaya
toplumsal ve yurtsever güçleri bu hedefe bağlayan, etkili yolu şudur: çağırıyoruz…
özünde ulusal sorunları olmayan egemenler ve orta Türkiye’de Türk ve diğer halklardan emekçilerle Bijî 1 Gulan!
sınıf hareketinden başka bir şey değiller. ortak sınıf hareketinde, bunun en somut ve güncel Yaşasın mücadele, birlik ve dayanışma günü 1
Aslında Kürt halkı mücadele ediyor, her fırsatta platformu olarak 1 Mayıs etkinliklerinde birlikte Mayıs!
taşıdığı potansiyel gücü ve enerjiyi açığa vuruyor. olmak; bu anlayışı ve mücadele pratiğini içselleştirip 24 Nisan 2007
Ancak ona öncülük eden İmralı Partisi bu güç ve güncel yaşamda uygulamak! İşte bütün mesele bu SOSYALİST-ŞOREŞGER
enerjiyi boşa akıtıyor, içi boş hedefler doğrultusunda noktada düğümlenmektedir! Ortak sınıf ve emek Kürdistan Devrimci Sosyalistleri
Sayı:2007/16  27 Nisan 2007 Röportaj Kızıl Bayrak  27

Tümtis Genel Sekreteri Gürel Yılmaz’la 1 Mayıs üzerine konuştuk...

“1 Mayıs birleşik kutlanmalıdır!”


- İşçi sınıfının birlik, dayanışma ve mücadele
günü 1 Mayıs yaklaşıyor. İşçi sınıfına dönük
kapsamlı saldırıların eşiğinde 1 Mayıs’ı
karşılıyoruz. Bir yandan işçi sınıfına kölelik
koşulları ve sefalet dayatılırken, işçi ve emekçilerin
emeklilik ve sağlık hakkına da göz dikilmiş
durumda. Diğer yandan işçi ve emekçiler iş
güvencesinden yoksun bir şekilde sözleşmeli,
taşeron vb. şekillerde istihdam edilmek isteniyor.
Sermaye devleti son yılların en ağır saldırısını
gerçekleştirmeye hazırlanıyor. Tüm bu saldırılar
İMF, DB ve diğer emperyalist kuruluşların
emirleri doğrultusunda gerçekleşiyor. Ortadoğu’da
sürmekte olan emperyalist savaş ve işgal,
tırmandırılan şovenizm dalgası, devletin artan
baskısı vb. saldırılar devam ediyor. Saldırıların
arttığı böylesi bir dönemde 1 Mayıs’ı karşılıyoruz.
DİSK, 40. kuruluş yılında, ‘77 1 Mayıs
katliamının 30. yılında yaptığı Başkanlar Kurulu
kararı ile 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanması
gerektiğini söyleyerek bir süreç başlattı. Siz bu
karara ilişkin ne düşünüyorsunuz?
- Öncelikle DİSK’in almış olduğu bu karara
saygı duyuyoruz. Konfederasyon kendi organlarında
karar almıştır ama bu 1 Mayıs’ın, sizin de
sıraladığınız gibi, işçi sınıfına yönelik saldırılara ve
yine son dönemde yükseltilen şovenist dalgaya karşı
güçlü bir emekçi birliğinin alanlara yansımasına
hizmet eden bir mücadele süreci olarak
örgütlenmesi gerekiyor. İsterdik ki DİSK, 1
Mayıs’ın Taksim’de kutlanma kararını kamuoyuna
deklare etmeden, platformun bileşeni olan tüm
1 Mayıs işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günüdür. 1 Mayıs üretimin
emek örgütlerine bir çağrı gerçekleştirseydi ve olduğu, işçi nabzının attığı her yerde kutlanmalıdır. 1 Mayıs işçi sınıfının olduğu
ülkedeki tüm emekçiler olarak 1 Mayıs’ı ortak ve bütün alanlarda, bütün bölgelerde, illerde ve ilçelerde iş bırakarak kutlanmalıdır.
adına layık kutlasaydık. Ama bugün üzülerek
izliyoruz demeyeyim, çünkü düzeltmek için Sendika olarak örgütlü olduğumuz 20’yi aşkın yerde, üyelerimiz iş bırakarak 1
uğraşıyoruz. İstanbul’da özellikle ayrı ayrı 1 Mayıs Mayıs’ı kutlayacaktır. 1 Mayıs kutlamasının olmadığı yerlerde de üyelerimiz iş
kutlamaları tertipleniyor. Bu emekçileri bölen ve
emekçilerin birliğine zarar veren bir tutumdur. Biz bırakarak alanlara çıkacak, gerekirse sadece Tümtis olarak, basın açıklamaları
bu görüntü ve tutumun ortadan kalkması ve yaparak 1 Mayıs’ı kutlayacağız. Bizim çağrımız, 1 Mayıs’ın adına layık bir şekilde,
emekçilerin birlikte 1 Mayısı’ı kutlaması için
üzerimize düşen görev ve sorumlulukla davranmaya işçilerin iş bırakarak alanlarda olmasının sağlanmasıdır.
bundan sonra da devam edeceğiz.
- 2007 1 Mayıs’ını DİSK’in Taksim’de kutlama sendikalarına ve İstanbul’da bulunan şubelerine bir eş ve çocuklarımızla alanlara çıkarak kutlayacağız. 1
kararı almasına karşın, Türk-İş Kadıköy’de miting çağrısı oldu. Burada biz sendika olarak, 1 Mayıs Mayıs’la ilgili bütün bölgelerimizde üye toplantıları,
yapma kararı aldı. Siz ortaya çıkan bu tablo kutlamalarının ortaklaştırılması için yeniden bütün temsilciler kurulu toplantıları gerçekleştirilmiş
hakkında düşünüyorsunuz? emek örgütlerine bir çağrıda bulunduk. Ve oradan durumda. 1 Mayıs’a Tümtis olarak geçmiş dönem
- Bu ortaya çıkan tablonun emek örgütlerine ve çıkan bir kararla İstanbul’da merkezi bulunan olduğumuzdan daha güçlü çıkarak, mücadeleyi daha
emekçilere zarar vereceğini düşünüyorum. Zaten sendikalarla, genel başkan düzeyinde, DİSK’le da büyütmeye niyetli olduğumuzu 1 Mayıs alanında
birliğe hizmet etmeyen tutum ve davranışlar, işçi Türk-İş’in 1 Mayıs kutlamasını ortaklaştırmak için yansıtacağız.
sınıfı tarafından bir süre sonra mahkum edilecektir. neler yapılabilir diye bir karar çıktı. Bu sendikalarla - Son olarak dışınızdaki güçlere, siyasi partilere,
Önemli olan gerçekten birlikte bir şeyi konuşma kararı çıktı. Bu süreci takip ediyoruz. konfederasyonlara, ilerici, devrimci güçlere 2007 1
yapabilmektir. Özellikle 1 Mayıs gibi işçi sınıfı için Türk-İş’teki toplantıda ilerici olarak bilinen Mayıs’ına dönük olarak söylemek istedikleriniz
en önemli bir günde, mücadelenin birlik ve sendikalar, ortaklaştırabilmek için çaba harcanması nelerdir?
dayanışma şiarıyla öne çıkması ve herşeyden öte bu gerektiğini ifade ettiler ve sendikaların genel - 1 Mayıs işçi sınıfının birlik, mücadele ve
birliği sağlayabilmenin yollarının bulunması başkanları düzeyinde DİSK’e ziyaret gerçekleştirme dayanışma günüdür. 1 Mayıs üretimin olduğu, işçi
gerekmektedir. Ortaya çıkan bu tablodan ve kararı alınmıştı. Ama dünkü (17 Nisan) gelişmeleri nabzının attığı her yerde kutlanmalıdır. 1 Mayıs işçi
ayrışmadan sermaye çevrelerinin memnun olacağını henüz takip edemedim, bugün (18 Nisan) bölge sınıfının olduğu bütün alanlarda, bütün bölgelerde,
düşünüyorum. Keşke ortaklaştırabilmenin yollarını temsilcisiyle görüşeceğiz. Görüşmeler yapılmış mı? illerde ve ilçelerde iş bırakarak kutlanmalıdır.
bulabilsek. Ancak hala vakit var. Bu çabayı Yapılmışsa sonuçlarının ne olduğunu öğrenip, yeni Sendika olarak örgütlü olduğumuz 20’yi aşkın
sürdürmeye devam edeceğiz. araçlar yaratmaya çalışacağız. Süreç bizim için hala yerde, üyelerimiz iş bırakarak 1 Mayıs’ı
- 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanmasına yönelik devam ediyor. kutlayacaktır. 1 Mayıs kutlamasının olmadığı
ortak bir irade şu anda oluşmuş durumda. Türk-İş - Tümtis olarak 1 Mayıs hazırlıkları yerlerde de üyelerimiz iş bırakarak alanlara çıkacak,
Kadıköy’de miting yapacağını söyledikten sonra, çerçevesinde işyerlerinde, şubelerde neler gerekirse sadece Tümtis olarak, basın açıklamaları
hala bu süreç ortaklaştırılırılabilr mi? Türk-İş yapıyorsunuz? yaparak 1 Mayıs’ı kutlayacağız. Bizim çağrımız, 1
içerisindeki ilerici sendika şubeleri olarak - Tümtis olarak, hem Başkanlar Kurulu Mayıs’ın adına layık bir şekilde, işçilerin iş
ortaklaştırmak konusunda neler yapıyorsunuz? kararımız, hem de genel yönetim kararımız bırakarak alanlarda olmasının sağlanmasıdır.
- Geçtiğimiz hafta Türk-İş’in merkezde bulunan gereğince örgütlü olduğumuz her ilde iş bırakarak, Kızıl Bayrak/İstanbul
28  Kızıl Bayrak Bültenlerden... Sayı:2007/16  27 Nisan 2007

Güvencesiz çalışmaya, geleceksiz yaşamaya


karşı 1 Mayıs’ta iş bırakarak alanlara çıkalım!
Dünya işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma yetmeyecektir. işgallerle ülkeler yakılıp/yıkılıyor, halklar ileri
günü 1 Mayıs’ın öngünlerindeyiz. Kapitalist düzenin Yüzyılı aşkın bir süreden beri dünyanın dört bir teknoloji ürünü silahlarla katliamlardan geçiriliyor.
çıkarları uzlaşmaz iki temel sınıfı, proleterler ve yanından milyonlarca işçi ve emekçinin özverili Kapitalist emperyalizmin sınırsız ve kuralsız sömürü,
burjuvalar, yüzyılı aşkın bir süredir her 1 Mayıs’ta mücadelesiyle ve ağır bedeller ödenerek günümüze soygun ve talana dayalı mekanizmaları, yol açtıkları
karşı karşıya geliyorlar. Bu 1 Mayıs’ta da iki karşıt kadar yaşatılan bu şanlı geleneğin önemi bugün her çevre felaketleriyle emekçilerden öteye insanlığı,
dünya, işçi sınıfı ve emekçiler dünyası ile kapitalist zamankinden daha büyüktür. Çünkü kapitalist insanlıktan öteye tüm doğayı ve bir bütün olarak
asalaklar dünyası, bir kez daha karşı karşıya gelecek. barbarlığın bugün emekçileri düşürdüğü durum her gezegenimizi tehdit ediyor.
Dünya işçi sınıfı ve emekçileri için apayrı bir önem zamankinden daha ağır, bir bütün olarak insanlığı karşı Bütün bunlardan kurtulmak için tek çıkış yolu
taşıyan şanlı 1 Mayıs geleneği, burjuvazinin tüm karşıya bıraktığı sorunlar ve felaketler her sosyalizmdir! “Ya barbarlık içinde yokoluş, ya
oyunlarına, baskı, zorbalık ve katliamlarına rağmen, zamankinden daha büyüktür. sosyalizm!” şiarı mevcut durumun en iyi ifadesidir ve
öneminden hiçbir şey yitirmeden günümüze kadar Servet/sefalet kutuplaşmasının vardığı boyut bu şiar bugün her zamankinden daha günceldir. Bugün
yaşatılmıştır. Asalak burjuvazinin ve onun silahlı milyarlarca insanın işsizlik, açlık, yokluk, yoksunluk, dünyamızda emekçilerin ve insanlığın tüm sorunlarına
bekçilerinin gücü, şimdiye kadar bu şanlı geleneği sefalet ve salgın hastalıkların pençesine itilmesi çözüm sağlayabilecek zenginlik, bilgi ve teknolojik
engellemeye yetmediği gibi bundan sonra da anlamına gelirken, emperyalist saldırı, savaş ve birikim fazlasıyla vardır. Fakat bütün bunlar üzerindeki
kapitalist mülkiyet tekeli, bu birikimi emekçiler ve
insanlık için kullanmanın önündeki en temel engeldir.
Emekçilerin, insanlığın ve gezegenimizin kurtuluşu bu
engelin aşılmasına, kapitalist mülkiyet tekelinin
İşçi sınıfı ve emekçilerin mücadelesinde bir parçalanmasına, kapitalist-emperyalist düzenin
yıkılmasına bağlıdır.
direniş mevzisi: Sanayi İşçileri Derneği açıldı! Türkiye’de durum farklı olmak bir yana birçok
bakımından daha da kötüdür. Bugünün Türkiye’sinde
Bugüne kadar yaşadığımız sorunlar karşısında ya birliğinin ve mücadele merkezinin adı olacak. Her
dolar milyarderlerinin sayısındaki sürekli artışa,
boşverdik, ya da artık canımıza tak edinceye kadar birimiz farklı atölyelerde olsak da bütün atölyelerde
çalışma ve yaşam koşullarının milyonlarca emekçi için
çalıştıktan sonra kendimize başka bir iş bulabilmek aynı sorunları yaşıyoruz. Ancak bugüne kadar
günden güne daha çekilmez hale gelmesi eşlik ediyor.
için işten ayrıldık. Peki mücadele etmekten kaçarak, gösterdiğimiz tepkilerimiz dağınık, örgütsüz ve
Açlık, yoksulluk ve işsizlik daha geniş emekçi
çekip giderek bu sömürüden, sorunlardan kurtulmak bireysel oldu hep. Bu yüzden de herhangi bir sonuç
katmanlara yayılarak sürekli büyüyor. İşçilere kölece
mümkün mü? İşyerini değiştirince daha mı az alamadan, kaderimize boyun eğerek yaşamak
çalışma koşulları dayatılıyor, 12 saatlik işgünü fiili
çalıştık yoksa daha fazla ücret mi aldık? Bizim zorunda kaldık. Ama artık bu gidişe dur demenin
uygulama haline getiriliyor. Sendikal örgütlenme zora
yaşadıklarımız, her gittiğimiz yerde köleliğin farklı zamanı geldi. Eğer sorunlarımız ortaksa
dayalı olarak engellenirken, zaten son derece sınırlı ve
bir boyutta devam etmesi bunun bir hayal olduğunu çözümlerimiz de ortak olmalı. SANAYİ İŞÇİLERİ
güdük olan sosyal haklar sistemli biçimde gaspediliyor.
göstermedi mi bize? DERNEĞİ, işte bu ortak sorunlara karşı ortak
Bu onur kırıcı köleliğe karşı isyanı engellemek için
Gittiğimiz her yerde aynı sorunlarla boğuştuk. çözümleri aradığımız ve yarattığımız adres olacak
seferber olan sermaye düzeninin bekçileri, bir yandan
Hangi yere gittiysek her yer aynıydı. Fazla mesailer, bizim için. Bununla da kalmayacak atölyeler arası
baskı ve terörün dozunu artırırken, öte yandan
düşük ücretler, iş güvencesi olmadan sigortasız dayanışmayı örgütleyecek, en küçük işletmedeki en
emekçilerin bilincini ırkçı-şovenist zehirle felç etmek,
çalışma… cılız sesin sanayideki tüm atölyelere ve işçilere
şeriat karanlığı ile körleştirmek için her türlü yola ve
Artık örgütlenmenin patronlara gücümüzü ulaşmasını sağlayacak.
yönteme, hileye ve araca başvuruyorlar.
göstermenin zamanı geldi. Asalak patronlar örgütlenen, sendikalaşan yerlere
İşçi sınıfının örgütlü devrimci bir güç olarak
Bizlerin sırtından rahatça ve hiçbir emek topyekûn saldırdıklarında SANAYİ İŞÇİLERİ
davranamadığı bu koşullarda, işbirlikçi burjuvazi
harcamadan geçinen asalak patronlar; bize göre bir DERNEĞİ, topyekûn bir direniş örgütlememizi
meydanı boş sayıyor ve emekçilere karşı pervasızlıkta
avuç olmalarına rağmen yine de istediklerini sağlayacaktır. SANAYİ İŞÇİLERİ DERNEĞİ bizim
sınır tanımıyor. Demokratik hak ve özgürlükler ortadan
yaptırabiliyorlar. Onlar üretim araçlarına sahip hak alma mücadelemizin bir okulu, bir mevzisi
kaldırılıyor, devlet terörü azgınlaştırılıyor. Şovenizm
oldukları ve en önemlisi örgütlü bir sınıf oldukları olacaktır.
azdırılarak öteki halklara düşmanlık körükleniyor,
için bizim örgütsüzlüğümüzden de yararlanarak her Biz işçilere düşen görev SANAYİ İŞÇİLERİ
faşist çeteler kullanılarak linç kültürü
istediklerini yaptırabiliyorlar. DERNEĞİ’ne güç vermek ve sahip çıkmaktır!
meşrulaştırılıyor. Özgürlük ve eşitlik isteyen kardeş
Peki bunun karşısında bizler ne yapıyoruz? Bize Derneğimize ne kadar sahip çıkar ve destek
Kürt halkına karşı kirli savaş tırmandırılıyor.
verilenlerle yetiniyor, bunu da bulamayanlar var verirsek patronlar karşısında o kadar güçlü ve
Ve elbette bütün bunlara, Türkiye’yi bölge
deyip halimize şükrediyoruz. Patronun “kapı orada yıkılmaz oluruz. Yapmamız gereken dernek
halklarına karşı emperyalizmin ve siyonizmin saldırı
beğenmeyen gider” tehditlerine sessiz kalıyoruz. Bir çalışmalarına katılmak ve omuz vermektir.
ve savaş üssü haline getirmek eşlik ediyor. Türk
arkadaşımız “hadi birleşelim, hep beraber hakkımızı Fabrikadaki, atölyedeki arkadaşlarımıza derneği
burjuvazisi emperyalizmin ve siyonizmin hizmetinde,
isteyelim” dediğinde “bu işçilerden bir şey olmaz, anlatmalıyız. Bıkmadan usanmadan “birleşmeli ve
Ortadoğu halklarına karşı yeni suçlar işlemeye
bugüne kadar böyle gelmiş biz bundan sonra örgütlenmeliyiz” demeliyiz. Derneğimizin
hazırlanıyor.
değiştiremeyiz” deyip kenara çekiliyoruz. Bunu çalışmalarını işyerlerimize taşımalı, derneğimize
Tüm bunlara seyirci kalamayız, tüm bunlara
yaparken de çoğu zaman yanıbaşımızda aynı sürekli bir akış sağlamalıyız. Bir avuç işçiyle
katlanmak zorunda değiliz. Sınıflar mücadelesi
sorunları paylaştığımız arkadaşımıza güvenmiyoruz. başlayan, giderek gelişen derneğimizi on kat, yüz kat
tarihinin ve şanlı 1 Mayıs geleneğinin sayısız kere
Sanayi işçileri Derneği birliğimizin adresi büyütmeliyiz. Unutmayalım, bana ne demeye, boş
gösterdiği gibi, sömürü ve yağma düzeninin her gün
olacak! vermeye hakkımız yok! Bizler boş verdikçe,
yeniden ürettiği hiçbir felaket kader değildir. Yeter ki,
Yaklaşık iki yıldır Şakirpaşa Metal Sanayi sustukça patronlar daha fazlasını istiyorlar. Bunun en
işçi sınıfı 1 Mayıs’ın birlik, dayanışma ve direniş ruhu
Sitesi’nde bir dernek çalışması yürütüyoruz. son örneği “iş yasası”dır. Eskiden 8 saat olan çalışma
ile kapitalistlerin karşısına dikilebilsin.
Derneğimiz resmi kuruluşunu tamamlamadan bile süresi bu yasayla 10-12 saate çıkarıldı. Bizler sessiz
Hiçbir onurlu işçi ve emekçi, günümüzü ya da
çeşitli piknikler, paneller, eylem ve etkinlikler kalarak köleliğimize onay vermiş olduk. Gelin bu
geleceğimizi emekçiye ve halklara düşman ellere
yapmış, işçiler içindeki birlik ve dayanışmayı gidişe bir dur diyelim. Dernek bunun için kuruldu.
terketme hakkını kendinde göremez. Bu nedenle, 1
yükselterek örgütlülüğü güçlendirmeye çalışmıştı. Omuz verelim, güç katalım, derneğimizi büyütelim!
Mayıs’ın direnme ruhunu kuşanarak kavga alanlarına
Bugüne kadar yürütülen çaba ve harcanan emek artık İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!
inmeli, sömürü ve yağma dünyasına karşı devrim ve
karşılığını buldu. İşçi sınıfının mücadelesinde bir Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya
sosyalizm mücadelesini büyütüp güçlendirmeliyiz.
direniş mevzisi olarak SANAYİ İŞÇİLERİ hiçbirimiz!
(Sanayi İşçileri Bülteni’nin Nisan sayısından
DERNEĞİ (SİDER) açıldı. (Sanayi İşçileri Bülteni’nin Nisan sayısından
alınmıştır...)
SANAYİ İŞÇİLERİ DERNEĞİ bizlerin, işçilerin alınmıştır...)
Sayı:2007/16  27 Nisan 2007 Bültenlerden... Kızıl Bayrak  29

1 Mayıs’ın güncel çağrısı...

Sermayenin topyekûn saldırısına karşı


topyekûn direniş!
İşçi sınıfının birlik, dayanışma ve mücadele günü Çünkü onun en büyük korkusu işçi sınıfının haklarının kazandığı eğitim,
olan 1 Mayıs yaklaşıyor. 1 Mayıs işçi sınıfının bir bilincine varması ve kendi hakları için 1 Mayıs sağlık, emeklilik, iş
bütün olarak sermaye düzenine ve bu düzenin yarattığı alanlarına çıkmasıdır. güvencesi,
sömürü ve kölelik koşullarına karşı birlik, dayanışma Bugün tüm dünyada sermayenin dayattığı büyük örgütlenme hakkı,
içinde mücadeleyi simgelemektedir. Yani 1 Mayıs, işçi bir yıkım yaşanıyor. Refah ve bolluk vaadeden sigorta gibi temel
sınıfının sömürü, baskı ve eşitsizliklerden arındırılmış kapitalizm, milyonlara sefaletten başka bir şey hakları bir bir
yeni bir dünya için, özgürlük, eşitlik ve kardeşlik sunmuyor. Dünyada bir buçuk milyar insan açlık, iki gaspetmeye çalışıyor.
dünyası için kavgaya atılışını dile getirmektedir. İşte milyar insan sefalet koşullarında yaşıyor. Kapitalizmin Köleliği dayatan iş
bu nedenle her yıl 1 Mayıslar sermaye sınıfı ile işçi nimetlerinden yararlanmak bir yana, bir milyar insan yasalarıyla çalışma
sınıfının karşı karşıya gelişini anlatır. Bu nedenle içecek temiz su dahi bulamıyor. Gemi azıya alan koşullarını
sermaye sınıfı 1 Mayıs’ı her yıl terörize etmeye çalışır. burjuvazi, işçi ve emekçilerin mücadele ederek ağırlaştırıyor, çalışma
saatlerini sürekli
artırıyor.
Sermaye sınıfının azgın saldırılarına karşı Göstermelik

İşçiler birleşmeli, 1 Mayıs’ta alanlarda olmalı


demokratik hak ve
özgürlükleri rafa kaldırıp, katı polis devleti
uygulamalarına geçiyor. Barış ve demokrasi havariliği
Mart ayında ihracat aylık temelde rekor kırmış. sermaye sınıfı deniyor adına. Diğeri ise bizim de yapan emperyalist barbarlar, savaş ve saldırganlığı
Bunu müjdeliyorlar bizlere. Bu müjdeyle bir parçası olduğumuz işçi sınıfıdır. Her gün tırmandırıyor, kendilerine boyun eğmeyen halkların
sevinmemizi bekliyorlar. Bunu bir olumluluk fabrikalarımızda, atölyelerimizde gördüğümüz tepesine bombalar yağdırıyor. Tüm bunlar olurken, bir
olarak görmemizi, buradan kendi payımıza gibi bu iki sınıfın çıkarları birbirine temelden avuç asalak kârlarına kâr katıyor. Sefalet arttıkça, işgal
umutlanmamızı istiyorlar herhalde. İhracatta zıttır. Birisi daha fazla sömürmek için uğraşırken ve saldırılar tırmandıkça tekellerin kasası doluyor.
kırılan bu rekorlarla ülkeye giren milyar dolarlar diğeri (işçi sınıfı) bu sömürüyü dizginleyebilmek Gelinen yerde emperyalist saldırı, talan ve işgal
sanki bizim cebimize giriyor, sanki bu paralar için mücadele eder. tehdidi dünyanın her karış toprağına yayılmış, sömürü
bizim yaşamımız için harcanıyor. Fakat İçinden geçtiğimiz dönem işçiler açısından ve sefalet alabildiğine artmıştır. Irak’ta bataklığa
sevinmeliyiz. Çünkü ülke ekonomisi ihracatta oldukça kötü bir dönemdir. Çünkü saflarımız saplanmasına rağmen ABD emperyalizminin başını
rekor kırmış. dağınıktır, çünkü gücümüzü birleştireceğimiz çektiği haydut takımı tüm Ortadoğu’yu kana bulama
Geçtiğimiz ay bu ülkede birilerinin cebine örgütlerimiz yok. Bizim tek vücut olamadığımızı heves ve planlarından vazgeçmemektedir. Diz boyunu
milyar dolarlar girmiş. Ne hikmetse, bu birilerinin gören patronlar bu dönemi kendi sınıf çıkarları aşan sefalete, işsizliğe rağmen sermaye sınıfı tüm
kim olduğu o haber programlarında hiç açısından en iyi bir biçimde değerlendirmek dünyada saldırılarına pervasızca devam etmektedir.
söylenmiyor. Öyle bir hava yaratıyorlar ki, duyan istemektedir. İşte bundan dolayıdır ki, sömürmüş Ülkemizde ise işçi sınıfı olarak mücadele ederek
da tüm bunlardan bu ülkenin işçileri-emekçileri oldukları ile yetinmemekte, bizleri daha da kazandığımız sosyal-iktisadi haklar tek tek
yararlanıyor sanır. Oysa bunun böyle olmadığını sömürmenin olanaklarını yaratmak istemektedir. gaspediliyor. Gemi azıya alan sermaye sınıfı ve
biz çok iyi biliyoruz. Kendileri bu ülkede bir avuç Bunu için medyayı kullanmakta, bunu için hükümeti son yıllarda, sosyal iktisadi alanda
olan patronlar sınıfının o serveti nasıl cebine sağından soluna tüm düzen partilerini saldırılarını yoğunlaştırdı. Özellikle sosyal güvenliğin
indirdiğini biliyoruz biz. Çalışan biz, o rekorlara kullanmaktadır. Amaç işçi ve emekçilerin birleşik tasfiyesi, sağlığın ve eğitimin özelleştirilmesi, iş
sebep ürünleri üreten biz, sonuçta ise sefaleti bir mücadele çizgisinden alıkoymaya yaşamının esnekleştirilmesi, daha doğrusu
çeken yine biziz. İşte bu yüzden bu düzenin adı çalışmaktadır. kuralsızlaştırılması, saldırıların en başında geliyor.
biz işçiler için vurguncuların düzeni, Ama artık nafiledir. Bıçak gelmiş kemiğe Sermaye sınıfı işçi ve emekçilerin bu ortak
sömürücülerin düzenidir. dayanmıştır. Biz işçiyiz, üretiyoruz ve bunun saldırılara karşı ortak mücadelesini önlemek için
Bakmayın siz onların verdiği bu haberlere, karşılığında da insan gibi yaşamak istiyoruz. Biz kardeş halklar arasında milliyetçiliği ve şovenizmi
inanmayın onların yalanlarına. Düzen bir avuç kendi yarattığımız bu zenginliği istiyoruz. İnsanca azdırıyor. Halklar arasına kin ve nefret tohumları
asalak patronun düzenidir. Onların bu yalanları, yaşayabilmek için, yarattığımız zenginliklerin ekiyor. Sermayenin bu gerici politikasını boşa
bizim öfkemizi yatıştırıp, bir umut dünyasında bizi sahibi olabilmek için de asalak sınıfına artık dur çıkarmak için her şeyden önce dil, din, ırk, milliyet
yaşatıp, her türlü vurgunu vurdukları bu düzenin demeli ve onların varlık zemini olan bu düzeni gözetmeksizin işçi sınıfı olarak haklarımızı korumak
ömrünü uzatmak içindir. tarihin çöplüğüne atmalıyız. ve yenileri almak için birlikte mücadele etmeliyiz.
Sömürmek ve bu azgın emek sömürüsü Kardeşler bunu nasıl yapacağımızı bize kendi Ezilen ve varlığı inkar edilen halklarla kardeşleşme
üzerinden semirmek artık yetmiyor bizim asalak tarihimiz göstermektedir. Amerika’da 1886 yılında yolunu seçmeliyiz.
takımına. Daha da semirmek istiyorlar, “bu kadar o dönemki işçi kardeşlerimiz onlarca saat Bizim örgütsüzlüğümüz devam ettiği sürece
yetmez, daha da fazla kar etmeliyiz” diyorlar. çalışmaya, sefalet koşullarına karşı çürüyen düzenin hükmü bitmeyecektir. Bugün 1
Bunun için kıdem tazminatını kaldırın diyorlar, örgütlenmişlerdir. Amaçları 8 saatlik iş gününü Mayıs’larda alanlara çıkabiliyorsak, bunu işçi sınıfının
bunun için işsizlik fonunda biriken parayı bize elde etmek ve insan gibi yaşayabilmektir. Onlar 121 yıllık mücadelesine, bu mücadelede ödenen
açın diyorlar, bölgesel asgari ücreti kabul edip bunun için çok büyük mücadeleler verdiler, çok bedellere borçluyuz. Ödenen bu bedeller boşa gitmedi.
ücretleri bölgelere göre ayarlayalım büyük bedeller ödediler. Fakat asla Ama susarak geçiştirdiğimiz her gün daha büyük
ve böylece işçiler arasında rekabet yaratıp mücadelelerinden vazgeçmediler. Böylece bedeller ödemekteyiz. Bunun için diyoruz ki:
onları üç kuruşa mahkum edelim diyorlar. Yani ne Amerikan işçi sınıfı 8 saatlik işgünü talebini * Birlik içinde olmalı, örgütlenmeliyiz. Çünkü bir
zaman karlılıklarını artırmak isteseler akıllarına sermaye sınıfına kabul ettirdi. Bir kez daha avuç asalak gücünü bizim örgütsüzlüğümüzden
biz geliyoruz. Sanki bizim yaşam sebebimiz örgütlü olan işçiler kazandı. 1 Mayıs da o dönemki almaktadır!
onların kasalarındaki dolarlara dolar katmaktan işçi örgütleri tarafından tüm dünya işçi sınıfına bir * Dayanışmayı yükseltmeliyiz. Çünkü, aynı sınıfın
ibaret. Onlarca saat çalışan biz değilmişiz gibi, mücadele günü olarak adanmıştır. 1 Mayıs’ın bu neferleriyiz, sorunlarımız bir ve ortaktır!
sigortasız, iş güvencesiz, üç kuruşa çalıştığımız tarihsel anlamına uygun bir biçimde alanlarda * Mücadele etmeliyiz. Çünkü
yetmezmiş gibi bu asalak takımı daha da fazlasını yerimizi almalıyız. İşçilerin birlik, dayanışma ve haklarımızı,özgürlüğümüzü elde etmenin başka bir
istiyor. mücadele günü olan 1 Mayıs’a bu anlamına uygun yolu yoktur!
İçinde yaşadığımız kapitalist toplum iki ayrı bir biçimde hazırlanmalıyız. (İşçiden İşçiye Bülteni’nin Nisan sayısından
sınıfın çatışmasına sahne olmaktadır. Bu (İşçiden İşçiye Bülteni’nin Nisan sayısından alınmıştır...)
sınıflardan birisini asalak patronlar oluşturuyor, alınmıştır...)
30  Kızıl Bayrak Eylem ve etkinliklerden... Sayı:2007/16  27 Nisan 2007

Malatya katliamı
protestoları... DHP’den Ermeni soykırımını protesto...
ESP Malatya cinayetini “Soykırım insanlık suçudur!”
protesto etti Demokratik Haklar Platformu, Ermeni Soykırımı’nın
başladığı tarih olarak kabul edilen 24 Nisan günü,
ESP 20 Nisan günü
İstanbul ve Adana’da gerçekleştirdiği basın açıklamaları
Galatasaray Postanesi önünde
ile soykırımı protesto etti ve “halkların kardeşliği”
yaptığı eylemle Malatya’da
çağrısında bulundu.
yaşanan saldırıyı protesto etti.
Taksim Tramvay Durağı’nda “Soykırım insanlık
“Türk, Kürt, Ermeni, Alevi, Sünni,
suçudur! Yaşasın ulusların tam hak eşitliği!/DHP”
Hristiyan, Faşizme karşı
pankartı açıldı. Yapılan açıklamada, resmi tarihin
mücadeleye/ESP” pankartının
yorumlarını kabul etmedikleri, egemenlerin gerici
açıldığı eylemde “Türk, Kürt,
anlayışının bilimsel olmadığı vurgulandı. Açıklamanın
Ermeni, Yaşasın halkların
ardından, “Kürt, Türk, Ermeni, yaşasın halkların
kardeşliği!” ve “Faşizme karşı
kardeşliği!”, “Emperyalizm yenilecek, direnen halklar
omuz omuza!” sloganları atıldı.
kazanacak!” sloganları atıldı.
Yapılan açıklamada bu cinayetin
gerçek sorumlularının Hrant Dink açıldı. “Kahrolsun Ermeni soykırımı!”, “Türk, Kürt,
ve Rahip Santaro cinayetlerini “Türk, Kürt, Ermeni, yaşasın Ermeni, yaşasın halkların kardeşliği!”, “Faşizme karşı
örtbas etmek isteyen, katilleri halkların kardeşliği!” omuz omuza!” sloganlarının atıldığı basın açıklaması,
kahramanlaştıran devlet olduğu basın metninin okunmasının ardından sona erdi.
Adana’da İnönü Parkı’nda yapılan eylemde “Türk,
söylendi. Kızıl Bayrak/Adana
Kürt, Ermeni, yaşasın halkların kardeşliği!” pankartı
Kızıl Bayrak/İstanbul

İzmir : “Faşizme karşı


omuz omuza!” Aynı Göğün Ezgileri Hrant Dink için!
Malatya’daki saldırı İzmir’de İnsan Hakları Derneği İstanbul anmakla kalmayalım” dedi.
protesto edildi. KESK, İHD ve Şubesi Azınlık Komisyonu, 20 Konuşmaların ardından
reformist sol partilerin yeraldığı İzmir Nisan akşamı “Hrant Dink anısına sahneye Kardeş Türküler
Demokrasi Güçleri tarafından yapılan Hrant İçin Aynı Göğün Ezgileri” çıktı. Farklı dillerden ezgiler
eylem 19 Nisan günü Konak Eski etkinliği düzenledi. Halkların söyleyen grup beğeniyle
Sümerbank önünde başladı. Buradan kardeşliğinin vurgulandığı izlendi. Ermeni müziği yapan
Büyükşehir Belediyesi önüne yapılan etkinlikte müzik grupları Türkçe, Sayat Nova Müzik Korosu
yürüyüşle devam etti. Kürtçe, Rumca, Ermenice, Zazaca, BGST müzisyenleriyle
Eylemde “Faşizme karşı omuz Hemşince ve Lazca parçalar birlikte sahneye çıktı.
omuza!/İzmir Demokrasi Güçleri” seslendirdi. Gecede yazar Vedat
pankartı açıldı. Yapılan açıklamada Gecenin açış konuşmasını İHD Türkali de bir konuşma yaptı.
şunlar söylendi: “Endişeyle görüyoruz İstanbul Şube Başkanı Hürriyet Malatya’da yaşanan olaya
ki Türkiye farklı inananları, farklı Şener yaptı. Faşizme, şovenizme değinerek, bugün devletin
düşünenleri, farklı yaşayanları hedef karşı durmak için etkinliği gerçekleştirdiklerini söyledi. mafyalar tarafından yönetildiğini belirtti. Ancak devletin
alan ve şiddetin dilini hakim kılan Geçmişte yaşanan siyasi cinayetlere değinerek, “Hrant’ı böyle davranarak kendi derin kuyusunu kazdığını
karanlık bir sürecin içine itilmeye unutmadık, unutturmayacağız!” sözleriyle konuşmasını söyleyen Türkali, geceye katılanlara seslenerek “Sizin
çalışılıyor...” denildi. Yaklaşık 150 noktaladı. sıcak yüzünüzle, inancınızla, Kürdümüzle, Ermenimizle
kişinin katıldığı eylemde “Faşizme Eren Keskin ise, içinden geçtiğimiz böylesi bir süreçte bizi emen canavarı temizleyeceğiz...” dedi.
karşı omuz omuza!”, “Yaşasın umutlu bir konuşma yapamayacağını dile getirdi. Rojin, Yorgo, Birol Topaloğlu, Cazz Bazz, Hakan
halkların kardeşliği!”, “Bıji bratiya Malatya’da üç kişinin kontrgerilla tarafından Yeşilyurt, Metin-Kemal Kahraman ve Grup Helesa’nın
gelan!”, “Katiller bulunsun hesap katledildiğini söyleyerek, “Hrant’a borcumuzu ödeme sahneye çıkmasıyla etkinlik devam etti.
sorulsun!”, “Yaşasın devrimci zamanıdır. Mutlaka şarkılarla anacağız ama onu şarkılarla Kızıl Bayrak/İstanbul
dayanışma!” sloganları atıldı.
Kızıl Bayrak/İzmir

Bursa’da katliam
DTP saldırıları protesto etti
DTP, 20 Nisan’da yaptığı eylemlerle, DTP ve Gündem gazetesine yönelik saldırı ve baskıları protesto etti.
protestosu DTP İstanbul İl Başkanlığı tarafından düzenlenen eylemler Taksim Galatasaray Postanesi önünde yapılan basın
Malatya katliamı 19 Nisan açıklaması ile başladı. DTP bayraklarının taşındığı eylemde, basın metnini DTP İstanbul İl Başkanı Doğan Erbaş okudu.
akşamı sendikalar, dernekler ve siyasi Erbaş sözlerine Malatya’da gerçekleştirilen vahşi cinayeti kınayarak başladı ve ardından PKK’nin ilan ettiği ateşkes süreci
çevreler tarafından Heykel-AVP ve devletin bu sürece nasıl yaklaştığı değerlendirildi. Ateşkesin saldırılarla yanıtlandığı ve Hrant Dink cinayetine varan bir
Tiyatro önünde yapılan bir eylemle süreç yaşandığı vurgulandı. Erbaş, sözlerini Abdullah Öcalan’ın zehirlenme iddiaları ve İmralı’ya bağımsız heyet
protesto edildi. Yapılan açıklamada gönderilmesi talebiyle sürdürdü.
katliam lanetlenirken İçişleri DTP’ye ve Gündem Gazetesi’ne yönelik baskılara dikkat çeken Erbaş, tutuklanan 6 il başkanı ile birlikte tutuklu DTP’li
Bakanı’nın istifa etmesi talep edildi. sayısının 400’ü bulduğunu ve 56 DTP’li Belediye Başkanı hakkında 10 ila 15 yıl arasında değişen ceza talebiyle davalar
Açıklamada; dün Kahramanmaraş, açıldığını belirtti. Basın açıklamasının okunması ile eylem sona erdi ve ardından Galatasaray Postanesi’nden tutuklu
Çorum, Sivas, Susurluk ve DTP’lilere dayanışma kartı gönderildi.
Şemdinli’de yaşananlar ile Rahip Galatasaray Postanesi önünde gerçekleştirilen eylemin ardından DTP’liler Gündem Gazetesi’ne destek amacıyla İstiklal
Santora, Hrant Dink ve Malatya Caddesi’nde bir sessiz yürüyüş gerçekleştirdiler. Yürüyüş sırasında ağızlarına siyah bantlar takan eylemcilerin önü polis
katliamlarının biribirinden bağımsız barikatı tarafından kesildi. Polis, bu şekilde yürümenin 2911 sayılı kanuna muhalefet etmek anlamına geldiği söylenerek
olmadığı ifade edildi. “Hepimiz yürüyüşe izin verilmeyeceği açıkladı. Polisin bu keyfi tutumuna karşı yapılan görüşmelerin ardından siyah bantlar
Kürdüz, Ermeniyiz, Hristiyanız!”, çıkarılarak yüründü. Polis barikatı kaldırsa da, kitlenin önünden ve arkasından kalabalık bir tarzda yürüyerek eylemi ve
“Faşizme karşı omuz omuza!” kitleyi terörize etmeye çalıştı.
sloganlarının atıldığı eyleme Gündem Gazetesi’nin önüne gelindiğinde, gazeteye yönelik baskıları protesto etmek amacıyla ağızlara siyah bantlar
yaklaşık 80 kişi katıldı. takıldı ve 10 dakikalık bir oturma eylemi gerçekleştirildi. Eylem, DTPlilerin Gündem Gazetesi’ni ziyareti ile son buldu.
Kızıl Bayrak/Bursa Kızıl Bayrak/İstanbul
Mücadele “1 Mayıs’ta Taksim’deyiz!”
Barış, Demokrasi, Özgürlük Platformu katledilmesi, Malatya katliamı, Nokta‘nın yayının
bileşenleri, 25 Nisan günü İnsan Hakları Derneği durdurulması, 400’e yakın DTP’linin tutuklanması
Postası İstanbul Şubesi’nde yaptıkları açıklamayla “1 ve Gündem gazetesinin kapatılmasına da
Mayıs’ta Taksim’de olacakları”nı deklare ettiler. değinildi.1 Mayıs’ta emek, barış, demokrasi
Platform adına ortak açıklamayı DTP İstanbul İl önündeki engellerin aşılması için birliğin gücüne
Başkanı Doğan Erbaş okudu. ihtiyaç duyulduğunun belirtildiği açıklamada, Türk-
Yapılan açıklamada, dünyada ve Türkiye’de İş’e ve Hak-İş’e bağlı sendikalara da Taksim’e
yaşanan neoliberal dönüşümlere ve emperyalist gelme çağrısı yapıldı.
saldırganlığa değinildi ve bu dönemde “İşçilerin Açıklama, Platform bileşenlerinden SDP, DTP,
birliği ve halkların kardeşliğini güçlendirecek bir işçi ESP, TÖP, 78’liler Girişimi, Antikapitalist, İşçi
bayramı kutlamasına duyulan ihtiyaç açıktır Mücadelesi ve SODAP adına gerçekleştirildi.

Barış Anneleri’ne
denildi”. Açıklamada ayrıca Hrant Dink’in Kızıl Bayrak/İstanbul

gözaltı terörü Sömürüye karşı 1 Mayıs’ta alanlara!


Ben Beşyüzevler civarında çalışan bir tekstil işçisiyim. 3 yıldır tekstilde çalışıyorum. Tekstilde çalışmak zor,
bir de kadın işçi olmak iki kat daha zor. Günde 12 saat çalışıyoruz. Yetmezmiş gibi haftada 4 gün mesai
yapıyoruz. Bırakın kendimize zaman ayırmayı ailemize bile zaman ayıramıyoruz. Tekstil işçisi olmam
hayatıma yön vermemi engelliyor. Sosyal yaşantıdan tamamen uzaklaşmak zorunda kalıyoruz. Yoğun çalışma
koşulları biz işçilerin hayata bakışını değiştiriyor. İşyerlerimizde gördüğümüz çifte sömürü gün geçtikçe artıyor.
Üretenler olarak bu kadar çok olmamıza rağmen haklarımız için savaşmadığımız için çürüyen düzen
sömürmeye devam ediyor.
Bugün ağır şartlarda çalışan işçiler kendi hakları için mücadele etmelidir. Dünyada milyonlarca üreten işçi,
emekçi kesim var. Patronların işçilere ihtiyacı var ama işçilerin sömüren patronlara ihtiyacı yok. Bizler bir avuç
asalağın köleleri olmamalıyız. Birliğimizle, kitlemizle, emeğimizle sonuna kadar savaş vermeliyiz.
1 Mayıs biz emekçilerin mücadele gününün simgesidir. 1 Mayıs’ta haklarımız için, emeğimiz için,
alınterimiz için alanlarda olmalıyız ve 1 Mayıs’ta alanlara çıkarak gücümüzü asalak patronlara göstermeliyiz.
Erpa Tekstil’den bir işçi/GOP

Barış Anneleri İnisiyatifi tarafından


gerçekleştirilen oturma eylemleri 9. haftayı geride
bıraktı. Galatasaray Postanesi önünde yoğun polis
“Haber alma özgürlüğü engellenemez!”
ablukası altında başlayan eylem polislerin ayrıntılı İstanbul Kadın Platformu bileşenleri 21 Nisan günü İstiklal Caddesi’ndeki Mis Sokak’ta biraraya gelerek
muhalif basına yönelik saldırıları kınadılar.
kontrolünün hedefi oldu. Tüm dövizleri, önlükleri ve
“Haber alma özgürlüğü engellenemez!” pankartının açıldığı eylemde platform adına yapılan açıklamada,
pankartı kontrol eden kolluk güçleri “sakıncalı” bir yayın kapatma ve sansür uygulamalarına maruz kalan Gündem Gazetesi’nin karşı karşıya kaldığı saldırılar
ibareye rastlanmadığını söyleyerek eyleme izin verdi. ifade edildi. Nokta Dergisi’nin kapatılması ve Malatya’da yaşanan olaylara değinildi. Kürt halkına yönelik
“Barış için oturuyoruz 9. Hafta/Barış Anneleri baskın ve operasyonlar ile saldırılar kınandı. 301. Madde ve TMY gibi uygulamalarla milliyetçiliğin ve
İnisiyatifi” pankartının açıldığı eylemde ilk olarak şovenizmin yayılmak istendiğinin altı çizildi.
anneler adına konuşan Lütfiye Gürbüz, şu an sürmekte “Haber alma özgürlüğü engellenemez!” dövizlerinin kaldırıldığı açıklama tüm anti demokratik
olan savaştan rant eden bir kesim olduğunu ve bu uygulamaların son bulması ve saldırıya uğrayan Gündem Gazetesi’yle dayanışma çağrısıyla son buldu.
Açıklamanın ardından Gündem Gazetesi’nin dağıtımı yapıldı.
kesimin savaşın sürmesi için yoğun çaba sarfettiğini
Kızıl Bayrak/İstanbul
belirtti ve yoğunlaşan devlet terörüne dikkat çekti.
Daha sonra sözü oğlu 11 yıl önce 17 yaşındayken
kaybedilen ve 2 hafta önce öldüğü haberi alınan
Saadet Çaçan’a bıraktı.
Oğlunun cenazesini almak için Şırnak’a giden DTP’li kadınlara polis terörü
Saadet Ana cenazeyi alamadığı gibi orada devlet 21 Nisan günü Galatasaray Lisesi önünde DTP’ye yönelik baskıları protesto etmek, Adalet ve Sağlık Bakanlığı
yetkilileri tarafından tehdit edilmiş, kendisine ile TBMM’ye Abdullah Öcalan’ın zehirlenme iddialarıyla ilgili mektup göndermek isteyen DTP İl Kadın Meclisi
“Buranın devleti farklıdır” denilmişti. Saadet Ana, üyeleri kolluk güçlerinin gözaltı saldırısına maruz kaldı. Gönderilecek mektup örneğinin okunması sırasında
konuşmasına devlet büyüklerinin çocuklarının açıklamayı yapan DTP İl Kadın Meclisi Yöneticisi Derya Arslan polisin saldırısına uğrayarak yaka paça gözaltına
hiçbirinin bu çatışmalarda ölmediğine, hep emekçi alındı. Yaklaşık 50 kişilik kitleyi çembere alan çevik kuvvet ekipleri ile DTP’li kadınlar arasında arbede çıktı.
insanların çocuklarının öldüğüne değinerek son verdi. Emniyet amiri kitleye dönerek “Kimseye Galatasaray Meydanı’nda Abdullah Öcalan dedirttirmem! Binlerce insanın
katiline Sayın Abdullah Öcalan diyeceksin böyle bir şey yok!” diyerek tehditler savurdu. DTP’li kadınların kolluk
Ardından 10 dakikalık oturma eylemine geçildi.
güçlerinin bu tutumuna karşılık “Sayın Öcalan!” slogan attı.
Eylemin son bulduğunun duyurulmasının ardından Yapılan açıklamada, Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın operasyonların arttırılacağı ve çözümün askeri
kitlenin yanına gelen bir grup polis, açıklamada geçen yöntemlerde aranacağı ifadesi eleştirildi. Bölgede yaşanacak bir savaşın kimseye faydası olmayacağı vurgulandı.
gerilla kelimesinden dolayı konuşmayı yapan Lütfiye DTP’ye yönelik baskıların da belirtildiği açıklamada “Sayın Abdullah Öcalan’ın vücudunda toksit ve zararlı
Gürbüz’ün gözaltına alınacağını söyledi. Polis ile maddeler olduğu ortaya çıktı. Bunun ortaya çıkması sonucunda Genel Merkezimiz’in ortaya koyduğu gerçekler
Barış Anneleri arasında yaşanan kısa süreli tartışma ve tehdit olarak algılandı, suçlandı” denildi.
arbedenin ardından Lütfiye Gürbüz ve Güler Buğday Gözaltı saldırısının ardından “Baskılar bizi yıldıramaz!” sloganı atan DTP’li kadınlar saldırıyı protesto etmek için
Galatasaray Lisesi önünde 10 dakikalık oturma eylemi yaptılar. Oturma eyleminin ardından yapılan açıklamada
gözaltına alındı. Olay sırasında polis tarafından polisin “barış” talebine tahammül edemediği ve son dönemde benzer saldırıları arttırdığı söylendi.
çembere alınan Barış anneleri yaşanan gözaltı DTP’li kadınların açıklaması, bakanlıklara gönderilmek üzere hazırlanan mektupların protesto amaçlı
terörünü protesto etmek için 15 dakikalık oturma yırtılmasıyla son buldu.
eylemi gerçekleştirdi. Eylem zılgıtlarla son buldu. Kızıl Bayrak/İstanbul
Kızıl Bayrak/İstanbul

EKSEN Yayıncılık Büroları Gazetene sahip çık! Abone ol! Abone bul!
Üsküdar (İstasyon) Cad. Pınar İşhanı 853. Sok. Bilen İşhanı No: 27/710
Adı : .......................................................................
Soyadı :........................................................................
No: 5 Kat: 4 Daire: 52 Kartal/İstanbul (0 216 353 35 82) Konak/İZMİR Tel-Fax: 0 (232) 489 31 23 Adresi : .......................................................................
Necatibey Cd. Gözlükçü İşhanı No: 26/24
........................................................................
Cemal Gürsel Cd. Shell Karşısı Vakıf İşhanı Kat: 3
Kızılay/ANKARA Tel: 0 (312) 229 06 44
Tel : .......................................................................
No: 306 ADANA Tel: 0 (322) 363 52 91
6 Aylık Yurt içi 30.000 000 TL Yurt dışı 100 Euro
Sönmez İş Sarayı Kat: 3 No: 220 Heykel/BURSA Cumhuriyet Mah. Tennur Sok. Cumhuriyet İşhanı 1 Yıllık Yurt içi 60.000 000 TL Yurt dışı 200 Euro
Tel: 0 (224) 220 84 92 Kat: 3/45 KAYSERİ Tel-fax: 0 (352) 2326671
Gülcan Ceyran adına,
Silifke Cd. Çavdaroğlu Çarşısı 2/93 Saadetdere Mah. Fırın Sok. No: 37/25 (Depo durağı) * TL için : Yapı Kredi Bankası İstanbul/Aksaray Şb. 0097680-3
* Euro için : İş Bankası İstanbul/Aksaray Şb. 10021127094
MERSİN Esenyurt/İSTANBUL No’lu hesaba yatırdım. Makbuzun fotokopisi ektedir.

CMYK

You might also like