You are on page 1of 4

KILIÇ KUŞANMAYAN TEK PADİŞAH

V. Murad'ın Üç Aylık Saltanatı


Haziran-Ağustos 1876, İstanbul

622 yıl hüküm süren Osmanlı İmparatorluğunun 36 padişahından


biri olan
Sultan V. Murad en kısa süreyle tahtta kalan ve hatta Eyüp Sultan
Camii'nde
kılıç kuşanma töreni yapılmayan tek padişahtır. Büyük umutlarla
tahta
çıkarılmış ama üç ay sonra da indirilmiştir.

Sultan Abdülmecid'in oğlu olan V. Murad babası ölüp de amcası


Abdülaziz tahta
geçince veliaht oldu. 17. Yüzyılın sonunda tahta çıkan I.
Ahmed'den bu yana,
yani iki yüz elli yılı aşkın bir süredir Fatih Sultan Mehmed'in
kardeşlerin
öldürülmesini öngören kanunları uygulanmıyor, tam tersine
hanedanın en yaşlı
erkek üyesinin tahta geçtiği "ekberiyet sistemi" uygulanıyordu.
Ama buna rağmen saray darbelerinin sıkça görüldüğü, hatta
tahttan indirilen
padişahların ırzına bile geçildiği Osmanlı sarayında veliahtın can
güvenliğinin
olduğu söylenemezdi. Dolayısıyla tahta çıkan padişah her zaman
için
kendisinden sonra saltanat sırasını bekleyen veliahtı bir tür rakip
olarak görür
ve denetimi altında tutardı. Sarayların birinde padişahın en
güvendiği
adamlarının gözetimi altında bir tür yarı tutukluluk halinde geçen
hayatı
özellikle siyasi ilişkiler kurmasına olanak tanımazdı. Gündelik
hayatı ve hemen
her türlü ilişkisi tahttaki padişahın izin verdiği biçim ve ölçüler
içinde kalırdı.
Tüm bunlar veliaht Murad için de geçerliydi. Amcası Abdülaziz'in
Mısır ve
Fransa gezilerine katılmasına izin verilmesine rağmen yaşamının
pek de serbest
olduğu söylenemezdi. Benzer bir yaşam süren hanedan üyelerinin
çoğu gibi
müzik ve edebiyatla uğraşan, besteler yapan ve içkiye düşkün
olan Murad babası
Abdülmecit gibi Batı hayranı birisiydi.

Fransa ziyareti sırasında Paris'te bulunan Yeni Osmanlılarla


görüşerek
meşrutiyet ilan etmeye hazır olduğunu bildirmesi Abdülaziz'i çok
rahatsız etmiş
ve İstanbul'a dönüşte daha sıkı bir denetim altına alınmıştı. Belki
can
güvenliğini sağlamlaştırmak, belki de Batı'ya olan hayranlığını
kanıtlamak için
olsa gerek, Mason olduğu, Büyük Doğu Locasının üyesi olduğu
iddia edilecek ve
daha sonra bu ilişkinin hayatını kurtardığı da söylenecekti.

1861'de tahta geçen Abdülaziz'in keyfi, baskıcı ve müsrif yönetimi


en sonunda bir
saray darbesine yol açtı. Sadrazam Mehmed Rüşdi, Serasker
Hüseyin Avni ve
Ahmet Mithat paşalarla Şeyhülislam Hayrullah Efendi birlikte
hareket ederek
Abdülaziz'i tahttan indirince anayasal bir düzen getirmesi için 30
Mayıs 1876'da
V. Murad'ı tahta çıkardılar.

Topkapı Sarayı'ndan Dolmabahçe Sarayı'na getirilen Sultan


Murad'ın ruh sağlığı
aslında pek iyi değildi ve alkolizmden de mustaripti. Ancak tahta
çıkınca verdiği
sözlere uygun davranacak gibi görünüyor ve meşrutiyet yanlısı
paşalar da doğru
bir iş yaptıklarına inanıyorlardı. Ancak tahta çıkışını izleyen
günlerde sultanın
ruhsal dengesini iyice sarsan iki trajik olay meydana geldi.

Birincisi, Abdülaziz tahttan indirilmesinden 5 gün sonra, 4 Haziran


1876'da
odasında ölü bulundu. Resmi açıklamaya göre eski padişah
tahttan indirilmesini
gururuna yedirememiş ve bileklerini keserek intihar etmişti.
Ancak bu ölüm
hayli kuşkuluydu ve hızla yayılan söylentiye göre eski padişah
öldürülmüştü.
İngiliz elçiliğinden gelen bir doktor eski padişahın bileklerinde
görülen kesikleri
kendi kendine yapmasının mümkün olmadığını söylemişti. Bundan
10 gün sonra
ise Serasker Hüseyin Avni Paşa ve Dışişleri Bakanı Raşid Paşa'nın
ölümüne yol
açan ikinci bir olay daha meydana geldi.

Abdülaziz'in en sevdiği karısı olan Nesrin Sultan doğum yaparken


ölünce daha
önce sarayda görev yapmış olan ağabeyi Çerkez Hasan 14
Haziranda nazırların
toplantı halinde oldukları salona dalmış ve silahıyla rastgele ateş
açarak bu iki
paşayı öldürmüştü. Hemen yakalanarak idama mahkûm edilen
Çerkez Hasan'ın
cesedi ibret olması için dört gün boyunca asılı kalmıştı.

Bu iki olay zaten pek iyi durumda olmayan sultanın dengesini iyice
alt üst
edecekti. Yine söylendiğine göre amcası Abdülaziz'in ölümünü
öğrendiğinde bir
buçuk gün boyunca kusan V. Murad'ın içine ölüm korkusu
düşmüştü ve
kendisinden beklenenleri yapamayacağını o da, onu tahta
çıkaranlar da yakında
anlayacaklardı.

Ölüm korkusuyla bunalıma sürüklenen bir padişaha uzun süre


tahammül
edilebilecek bir zaman değildi; Osmanlı devleti Sırbistan ve
Karadağ ile savaş
halindeydi ve meşrutiyetçi paşaların da acelesi vardı. Nihayet akli
dengesinin
ülkeyi yönetmeye uygun olmadığına ilişkin olarak doktorların
verdiği bir raporla
tahttan indirildi ve yerine meşrutiyet ilan etmeye söz veren
kardeşi II.
Abdülhamit geçirildi.

Osmanlı hanedanının en kısa süre tahtta kalan üyesi Dolmabahçe


Sarayı'ndan
çıkarak hemen yan taraftaki Çırağan Sarayı'nın yolunu tuttu. Bir
ara
Abdülhamit tarafından öldürülmeye niyetlense de Mason Locası
hayatını
kurtardı ve sıkı bir gözetim altında da olsa daha 28 yıl yaşadı.

Daha sonrasında Abdülhamit'in yaptıklarını görünce Murad'ı


tahttan indirenler
pişman oldular mı, bilinmez. Ama ona bağlı olanlar vardı. Tahttan
indirildiği yıl
"kafes içinde" yaşadığı Çırağan'dan onu Avrupa'ya kaçırmaya
çalıştılar ama
beceremediler. İki yıl sonra, Mayıs 1878'de bu kez de Ali Suavi,
Çırağan'ı
basarak onu tekrar tahta çıkarmaya çalıştı ama bu girişim de
başarılı olamadı.
Gerek üç ay süren saltanatı, gerekse kendisinden sonra 33 yıl
hüküm süren
kardeşi Abdülhamit'in dönemi Yeni Osmanlılar için tam bir fiyasko
olurken, V.
Murad 29 Ağustos 1904'e kadar İstanbul Boğazının kıyısındaki
sarayda kendi
hayatını ve kendi hayal kırıklıklarını yaşamaya devam etti.

You might also like