You are on page 1of 4

."~ ..

TÜRKİYENİN MODERNLEŞMESİ

VE
...•BUHAREKETİN ÖNCÜLERİ OLAN TÜRK DÜŞÜNÜRLERİ C)

,,_.' Konuma girmeden önce, bu küçük konuşmayı yapmamı teklif eden sosyoloji profesörü
Dı>' Rosenmayer'e teşekkür ederim. Viyana'daki oturuşum çok kısa sürdüğü için size yanlız bu
konuda. hafızama dayanarak küçük bir fikir vermek istiyorum.

Herşeyden önce asrımızın ilk yıllarında çağdaş dünya medeniyetinin yenileşmesi bahis
k'6nusudur.Biz bu devirde Batı memleketlerinde büyük bir değişme görüyoruz. Çok hızlı
ilerleyen tekniğin tesirile dünyanın manzarası değişti., Kapitalizmin kesin zaferi emperyal-
izmin genişlem~sine ve Doğu memleketlerinden bir çoğunun ağır ağır kolonileşmesine sebep
iJidii.;ıBJ tekiliıt medeniyetle öğünen bazı kimseler ruhi zenginliklerinın ilk-çağ kültürü ile
i1~"hiİ'is!iÇ~nlık<'rühundan geldiğini ve Üstünlüklerini bu iki köke borçlu olduklarını iddia
etini:ktedii-ler.' Bana öyle geliyor ki bu iddia dcIilsizdir, ve bir çok çelişik görüşlerle karışmıştır.
H~~, şeydenönceşunu bildirmeliyim ki Avrupa kültürü paganizm ile hiristiyanlığın basit bir
, uzaklaşması değildir. Fakat modern medeniyetin bu iki esaslı kökü arasında derin ve uzun
bi/çatışma sonucu olarak doğmuştur. Renaissance ruhunun buhranlı manası bahsettiğimiz
__ÇatlŞıili,lya çok parlak bir kanıt teşkil eder. Son yüzyılların Batı iıhlakı birbirile savaşan bu iki
. kökün'türlü tarzlardabirleşmesinden meydana geldiği için, tam bir bütünlük ve homejenlik
'gös'terhıemektedir .
.~..~i:;~:,t
..:~:);.~~:.;" .
'''',i;;;,.A4,ları imparatorluk olmasına rağmen, geçen yüzyıllarda iki siyasi teşekkül farklı dinler,
~i~e~~e ,ctruk köklerden gelen kavimlerin bir çeşit konfederesyon kurmalarını hazırlamıştır:
--,~ıı.~l~r da Avusturya ve Osmanlı devletleridir. Birinci dünya savaşından sonra bu iki denge ve
, ,.,ölçü kuvveti iki yeni saldırıcı akımın tesirile yok olmuştur: bu akımlar da emperyalizm ve
"k?münizmdir; Birbirlerinin' zıttı olan bu iki görüş bizim bugünkü durumumuzu tayin edebi-
leceklerini iddia ediyorlar. Fakat gelenekleri, kültürleri, kökleri çok farklı olan miııetler bu
i,~1i~I~~ ile değil ancak karşılıklı anlaşma ile uzlaşmaya ve birliğe doğru gidebilirler .
•,,'--,;; ,:,i;Tü~kiye son kırk yılda Orta doğunun bağımsızlık ve hürlük mücadelelerine ilk örneği
,.,,::erdi.Bı; kuvvetli diril me hareketini bir devrim ruhu ve bir çok sosyal reformlar takip etti.
Laik kanunların kabulü, skolastikle mücadele, halifeliğin kaldırılması, Türk kadınlarının
. sosyal ve siyasi hayata katılması, üniversitelerinin modernleşmesi, Türk Tarih ve Dil Kurum
.• larının ilmi araştırmalara g-irmesi büyük endüstrinin ve tekel idarelerinin kurulması kısmen
'. ferdi ~ktisad,i teşebbüslerinhimaye~i, soyadıarının kabulü, Türkiyenin milletlerarası :nünase-
b,etlere
. .. ....
'
katılması, Latin harflerinin alınması bunların başlıcalarıdır .

;;,.:'. Batılaşma 'yoluiıdaki bu hızıi devrimci hareketler, geriyedoğru bakacak olursak daha
'~yarım' yüzyıldan beri bir çok Türk düşünürleri tarafından hazırlanmış bulunuvordu. Sultan
l\~l.~,jı.£Hami,tlI nin müstebit idaresine karşı "Genç, Osmanlılar"diye tanına~ bir hareket
. 1)~~la~~ş~1J<j,. .ara.ıarından Şinasi, Namık Kemal ve Ali Suavi'nin adlarını hatırlamalıyız.
,~.'t.:~~~:s.,~.t...eclel-ıiyatta Fransız romantizminden, fikirde Aydınlanma felsefesinden mülhem
~~LunuE'.rd!1; Bu ilkideoloji akımı Osmanlı birliğine giren bütün kavimler üzerine tesir etti:

1) Almanca konferans'ın özctı


28 HiLMi ZiYA ÜLKEN

vatan, hürriyet, hak ve insanlık fikirlerini getirdi. Onların ardından giden "Genç türkler"
1890 ile 1908 arasında Paris'te toplanmışlar, siyasi bir ihtilal hareketi hazırlamışlardır. İttihatve
Terakki Cemiyeti adı ileteşkilfıtlanan bu haı:eket içinden iki 6nderyetişti.Bunlar daAh~et
Riz,iye)~EensSabahattin'dir. Birincisi positivisme çığırını girmişti.)kincisi Le Play'nin Science
Sociale ekolünün sosyolojik görüşünü savunuyordu.
Abdülhamit II nin tahtan indirilmesinden sonra, 1908 den beri Türkiye'de çok canlı
bir fikir faaliyeti başladı. 1908 dert 1918 e kadar Batının bütün yeni felsefi ve sosyolojik eğilim
leri Türkiyede tarafcılar ve savunucular bulmuş ve bu hareketler sırf nazari alanda kalmıyarak
hayata da tesir etmiştir. Riza Tevfik, Cavit, AI~met Şuayıp tarafından "Ulum-ı İçtimaiye ve
İktisadiye" dergisi kuruldu. Bu dergi cidd i ve devamlı olarak H.Spencer, Schaeffle, R. VVorms'un
biyolojik soyoloji' görüşünü savundu. Bu yıllarda Spencer'in evolutionisme'inin Türkiye
fikir hayatında derin tesiri oldu. Riza Tevfik agnosticisme üzerine, Cavit hür değişim ikti-
sadına,A. Şuayıp H. Taine ve E. Renan'dan mülhem sanat felsefesine dair yazıyordu. Aynı
yıllarda Baha Tevfik E. Haeckel ve Louis Büchner'in materialisme'ine dayanarak ayrı bir
i felsefe çığırı kurmaya çalışıyordu.
i" İlk defa modernleşme hareketi geniş anlamile ve devamlı çabalarla Dr. Abdullah Cevdet
tarafından kuruldu. "İçtikad" adlı dergisini önce Kahire'de i903 de çıkardı. Sonra İsviçre ve
Viyana'ya gelerek bu son şehirde ayni derginin yayınlanmasına yıllarca devam etti.A.Cevdet
ı908 den sonra çalışmalarını Istanbulda ölümüne kadar (I 926) sürdürdü. Kanunların laikleş-
mesi, Latinalfabesinin kab,ulü, Batı kılığının alınması, kadınların hürriyeti, Batı medeniyetine
kökten giriş fikirleriili savundu.İslamlık aleyhindeki bazı eserleri çevirmesi muafazacı cephenin
hücumunaiiğradı. Başlıca dayanağı, bir çoğunu türkçeye çevirdiği Gustave Le Bon'un eserleri
idi. İttihat ve Terakki'nin en' eski üyelerinden Hüseyinzade Ali iki yönlü bir humanisme fik
rini savunuyordu: bir yönü ile Yunan-Latin, öteki yönü ile islam humanisme'i. Onca Doğu ve
Batı arasında bulunan bütün milletler için bu çift humanisme fikri savunulmalıdır. Bu tezi
Tiflis'te çıkardığı "Füyuzat" ve "Hayat" dergilerinde (1905) ileri sürmüş, sonra ıstanbul'da
1910 da devam etmiştir (') Bu görüşe örnek olarak Şekname'den, İ(yada'dan, Ent!ide'rJen,
Faust'an nazım dili ilc çeviriler yaptı. Fakat bu eğilimler karşısında medrese ve tarikatların
azçok Batı fikirlerinden de kuvvet alan yeni savunucuları yetişti. "Sırat-ı Müstakim" ve "Sebil-ür
Reşad" dergilerinin hararetli yayınları buradan doğdu.
Bu söylediklerimizden büsbütün ayrı üçüncü bir çığır Türkçülük idi. Türkiye'de başlayan,
~1acar, Alman, Fransız türkologlarından faydalanarak gclişcn bu harekct sonradan Türkiye
dışındaki Türkler arasında da yayıldı. 1908 de Batılaşma, İslamcılık hareketleri yanında, onlar
kadar kuvvetli üçüncü bir hareket haline geldi. Derneği "Türk Ocağı",başlıca organı "Türk
Yurdu"idi.
1912 de bu üç zıt çığır arasında bir uzlaşma bulmak teşebbüsü ilk defa tanınmış Türk
düşünürü Ziya Gökalp tarafından ele alındı. Gençliğinde G.Tarde v.e Fouillee'dcn mülhemdi.
Doğduğu şehir olan Diyarıbakır'da"osmanlı milliyeti" denen görüşü savunuyordu. Fakat
itihat ve Terakkinin Selanik kongresine geldikten sonra bütün görüşü değişti. Orada çıkan
"Genç Kalemler" dergisini çıkaran yeni neslin ve Hüseyinzade'nin tesirile tamamen türkçü
oldu. Fransız sosyoJogu E.Durkheim'in fikirlerine dayanarak yeni bir sosyal reform hareketini
savunmaya başladı. Kısa zamana sıkışan sayısız yayınları ile türkçülük, modernlik ve islamıık
hareketlerini birleştiren ve etrafında hemen bütün gençleri toplayaiı canlı bir fikir hareketi
i uyandırdı. Gökalp'ın sosyal reform teklifleri şu noktalarda kısaltılabilir: Üç çatışkan çığır
aslında birbirine zıt değildirler. Çünkü bütün kavimler sosyal evrimde üç 'dönemden geçmişler

i ve geçeceklerdir: birincide henüz şuurlaşmamış halk kültürlerini görüyoruz. ikincide kavimler

i
1) Gökalp'ın türkleşrnek, ishimla~mak, muasır1aşmak fikri ondan geliyordu.
TÜRKİYE'NİN MODERNLEŞME sİ 29

göksçl dinlerin eğitiminden geçmişlerdir. BU, Gökalp'ın görüşünde"ümmet" devridir ki orada


,kavimler manevi ve ahlaki bir eğitim almışlardır. Üçüncü devrede kavimler bu üniversel
c~~aatin içinde kendi kavmi kişiliklerini bulmuşlardır,bu da inillet şuurunun uyanmasıdır.
o,halde; eğer sosyal evrimtamamlanmış ise, zıt olduğu sanılan bu üç akımın uzaklaşabilecek-
, leri anlaşdir.. Türkler etnik-filolojik bir kökten geldikleri, geleneklerini oradan aldıkları için
" tü~kçüierhakıid;rlar. Fakat İslam ümmeti ile bağlantıları yüzündende islamçılar haklıdırlar.
"Millet ~lmak ancak çağdaş medeniyete girmekle mümkün olduğu için de moderneiler haklıdır-
lar.
Gökalp'a göre modernleşme'yi anlamak için milli kuruluşta kültür ve medeniyeti ayırmak
gerekiLKültür muhtevaya aittir. Kendikavmi, kişisel hayatımız da bulacağımız maddedir.
,Medeniyet ise milletler arasında ortak bir şekildir ki onları birbirine bağlar. Milli kültür
Ve',' mill~tIerarası medeniyet birbirine .karıştırılamaz.. "Biz Türk milletinden, İslam
iimmetiridtn, çağdaş medeniyetteniz." Gökalp'a göre, Durkheim'da (lIduğu gibi, mesleki
cİayanışriıalar modern toplumlarda iş bölümünün sonucu olarak kurulurlar. Bundan dolayı
çağdaş' ..Türkiyede şu reformlar zaruri görülmelidir: a) Türk ailesinin evrimi eseri olarak
"kadııÜa'rın-hUrlüğU, sosyal ve siyasi hayata katılması gerekir. b) Ayni sebepten devletle
dini;;-':ayrılması~kanunların: laikleşmesi . kaçınılmaz bir olayolmuştur. Gökalp'ın evrimci
~~~~~iye';i'~~ir değişme kabul ediyordu. Bu bakımdan sonraki devrimci hareketlerle
'-a;:;ı~~;;daki'~ç;k farkı işaret etmek doğru olur. Onun türk ailesinin,aile hukukunun evrimine,
, h~kuk~~syolojisi ile islam hukukunun(fikh) karşılaştırılmasına dair yazıları açık misallerdir.
Ö~a göre edebiyat, şiir, musiki, mimarlık, resim, hukuk, ahlak ...v.b. halk kültür madde-
si.rüri'inilletlerarası metodla işlenmesinden meydana gelir.
,.';~:'),"Şci~nceSociale ekolinin Gökalp'a zıt görüşüne gelince; Sabahattin'in ardından giden
MehmetAliŞevki 1918 de "Meslek-i içtimaii' derneği ve ayni adda bir dergi kurdu. O yıl
Sabahattin'in "Türkiye nasıl kurtarılabilir" adlı eseri yayınlandı. Bu düşünce çevresinin
başl;c:ı fikirleri şöyle kısaltılabilir: Bahsedilen sosyal evrim kendi kendine bir değişme eseri
..değildir. Cemaatçi bir sosyal yapıdan "infiratçı" bir yapıya geçiş, bir atlayıştır. Bu tarzda
geçişler yeni insan. tipini yetiştirecek yeni bir eğitim sisteminin işekarışmasile sağlanabilir.
Her şeyden önce Türkiyenin sosyal yapısı hakkında derin bir monografik araştırma ile işe başla-
malıdır. Bütün sosyal reformlar yanlız bu araştırmadan sonra yapılabilir, ve yalnız bu araştırma
verilerine dayanarak kurulabilir.

, Bizim sosyal yapımız başka Orta-Doğu ve Avrupa memleketleri gibiteşebbüscü insan tipin-
denyoksundur. "Commuııautai:e"denen bu toplumlarda yanlız memur, küylü, asker sınıfları
gelişrniştir. Halbuki çağdaş miletlerin kuvveti ticaret, endüstri gibi iş adamı ve teşebbüs adamı
iıın. yarattı~ı ala'nlardan gelmektedir.

. ı. Geçmişe bağlı çevrelerin çekimserliğine rağmen, Abdullah Cevdet'in bir çok modern-
leşme hamlesi üzerinde tesiri büyük olmuştur .
... 2. Gökalp, sentezci' sistemi ile yeni Türkiyenin doğuşundamühim roloynadı. Ancak
onun kendi bağlı bulunduğu sosyoloji çığırı gibi evrimci, ondan sonraki sosyal hareketin ise
devrimci olduğunu unutmamalıdır: .
3 -.,- Monografik araştırma eğilimi, vakıa Cuu:.huriyetin ilk yıllarında tesirli olmamıştır.
Fakat yavaş yavaş türk aydınları arasında bu ilk tohumlar yemişini vermekte gecikmemiştir.
: '. ,4---;' Buradasonsöz olarak bergsonculuğun tesirinden bahsetmek yanlış olmaz. Mütareke-
~ın kar.anlıkyıllarında" Yaratıcı Tekiimül"ün ünlü yazarı Türk aydınlarına ışık ve cesaret vermiş-
~ı.. Şekıp Tunc'un, Baltacıoğlu'nun, i922 de Dergah dergisindeki ve daha sonraki yayınları
ıle yaptıkları tesiri burada hatırlatmak vazifedir.
30 HİLMi ZiYA ÜLKEN

5 -. Son iki düşünce akımını de sükutla geçemeyiz. Bunlar da energetisme ve pragma-


tisme'dir. Energetisme'i Türkiyede savunan Namdar Rahmi ve Naci Fikret'dir. Onların Konya'.
da yayınladıklari" Yeni Fikir" dergisi bu felsefi görüşü 1925- 1929 aras.ında etraflı olarak açık-
lamıştır. Pi'agmatisme Maarif Vekilleti çevresinde tarafcılar bulmuş ve "Hayat" adlı dergi
ile W.J ames,]. Dewey ve Nietzsche'nin fikirlerini yaymış ve tatbik alanına koymaya çalışmıştır.
Burada, zikrettiğimiz eğilim ve akımların tenkidi bahis konusu değildir. Bu konuşmamda
yanlız düşünce ile olaylar arasındaki bağlantılarınaçıklanması ile yetiniyorum. Bundan başka
şunu sormak isterim: bir Doğu ve Batı problemi hangi sınırlarda konabilir? Çeşitli kavimlcr bu
iki dünya arasında uzlaşma, zıtlık ve uyuşma şeklinde türlü tecrübeleryapmışlardır. Bu
tecrübelerin incelenmesi konumuzun kaplamını çok aşar. Her halde şu noktayı belirtmek
gerekir ki her yerde hiç bir milli kültür artık mahalli renkler üzerine kurulmamaktadır. Eski
Amerika, yeni Afrika, primitif toplum kültürlerin dansları, resimleri, özellikleri modern
medeniyet üzerinde devamlı tesirler yapmaktadır. Dünya ne kadar küçük, teknik evrim ne
kadar büyüktür! A~tıkkapalı kültür çevrelerinden bahsetmek lüzumsuz görünüyor. Orijinal-
liği yanlız birbirine benzemeyişte aramak ta bugünkü dünyada hem imkilnsız hem haksızdır.
Milletlerin orijinalliğini kendi güçleri ile dünya üretimİnde yaratıcı rol almalarında
aramalıdır.

Hilmi Ziya DIken

i:
i

! i
'i i~~
i .f

You might also like