You are on page 1of 4

Sefa ÇETİNKAYA -20060405035- Uluslararası İlişkiler -I- Bağlantısızlık ve Dış Politika

GİRİŞ
Bu konuda; bağlantısızlık kavramı ve bu kavramın tarafsızlıktan farkı ele alınmıştır.
Sonrasında yine tanımın ışığında, bağlantısızlık hareketinin doğuşu, tarihsel gelişimi, işlevi,
kurumsal yapısı ve eğilimleri gibi birçok noktaya değinilmektedir. Söz konusu hareketin
önemli noktaları, hareket içerisindeki belli başlı konulardaki kutuplaşmalar ve bir nebze de
olsa hareketin Türkiye ile ilişkisi ve Türkiye’nin bu harekete olan bakış açısı, açıklamaya
çalışılan diğer önemli noktalardır.

BAĞLANTISIZLIK ve BAĞLANTISIZLAR HAREKETİ


Ulusal çıkarlar, devletleri karşı karşıya getiren bir rol oynarlar. Bu karşılaşma,
çatışmacı bir eksende meydana geldiği kadar, işbirliği ekseninde de meydana gelebilir. Bu
işbirliği eksenlerinde biri de bağlantısızlar hareketidir. Ancak bağlantısızlar hareketine
geçmeden önce “bağlantısızlık” kavramını açıklamak istiyorum. Bağlantısızlık: “Bir veya
daha fazla devletin, çatışma ve rekabet halinde bulunan düşman bloklardan ya da
koalisyonlardan hiç birinin içinde yer almaması, bunları dışında kalmayı tercih etmesi”1
şeklinde tanımlanmaktadır. Ancak bağlantısızlık, tarafsızlık ile karıştırılmamalıdır. Tarafsızlık,
devletler arasında çıkmış olan herhangi bir savaşa, doğrudan ya da dolaylı bir şekilde dahil
olmama durumunu ifade etmektedir. Bu tanımları yaptıktan sonra bağlantısızlık hareketini
inceleyebiliriz.

Bağlantısızlar hareketi, İkinci Dünya Savaşı sonrasında kutuplaşan dünyada,


kendilerini soğuk savaşın dışında tutmak isteyen ve olası bir savaş tehlikesini, güç odağı
olarak azaltmak umuduyla, iki kampa da (SSCB ve NATO) üye olmayan “üçüncü dünya”
ülkeleri tarafından vücuda getirilmiş bir örgütlenmedir. Bu örgütlenmedeki temel amaçlardan
en önemlisi bağımsız bir dış politika izleyebilmedir. 1955 yılında Endonezya’da Bandung
Konferansı2 ile başlayan süreçte genellikle bağımsızlığını yeni kazanmış sömürge ülkeler ve
yarı sömürge geçmişine sahip ülkeler göze çarpmaktadır. Bu da ülkelerin bağlantısızlık
politikasına bakış açılarında farklı algılamalar olacağı sonucunu doğurmuştur.”Söz konusu
konferans sırasında Türk Dışişleri Bakanı F. R. Zorlu ile söz düellosuna girişen Hindistan
lideri Nehru’ ya göre, mevcut ittifaklar sömürgeciliğin uzantısından başka bir şey olmayıp,
güvenden çok güvensizlik sağlamaktaydı”.3 Oysa burada Hindistan ve Türkiye’nin çok farklı
jeopolitik konumlarının olduğu gözden kaçırılmıştır.

Bandung Konferansı sırasında Mısır lideri Nasır, Yugoslavya lideri Tito ve Hindistan
lideri Nehru4 ön plana çıkmıştır. Daha sonra Kahire’de yapılan hazırlık toplantısında -ki 20
ülke katılmıştır- bağlantısızlar hareketine katılmak için beş kriter üzerinde anlaşma
sağlanmıştır. Buna göre

1. Barış içinde bir arada yaşamak.


2. Ulusal bağımsızlık hareketlerini desteklemek.
3. Büyük güçlerden doğan askeri ve siyasi ittifaklara dahil olmamak.
4. Bölgesel savunma paktları ve askeri anlaşmalar yapmamak.

1
Mehmet Gönlübol, Uluslararası Politika, Ankara, Sevinç Matbaası, 1979, s.68
2
Tayyar Arı, Uluslararası İlişkiler ve Dış Politika, İstanbul, Alfa Yayınları, 2004, s.266
3
İleten: Tayyar Arı, Uluslararası İlişkiler ve Dış Politika, İstanbul, Alfa Yayınları, 2004, s.266
4
Gönlübol, a.g.e. s.70

1
Sefa ÇETİNKAYA -20060405035- Uluslararası İlişkiler -I- Bağlantısızlık ve Dış Politika

5. Büyük güçlerin çatışmasına konu olacaksa bu güçlere ülkesinde askeri üsler


sağlamamak.5

Yukarıdaki maddeler ışığında aralarında Türkiye, Çin Halk Cumhuriyeti gibi devletler
ve Bağdat Paktı, SEATO üyeleri davetliler listesin çıkarılması normaldir. Zaten Fatih R. Zorlu
1956 yılındaki meclis konuşmasında bu konferansla ilgili görüşlerini şöyle açıklamaktadır:
“Biz kendi görüşümüzü, kendi politikamızı kendimiz ve dostlarımızla birlikte savunacağız.
Biz oraya (Bandung’a) son dakikada gittik. Bu iştiraki müttefiklerimiz çok arzu ettiler,
aman gidin dediler, siz gitmediğiniz taktirde fena olacak dediler”6.

Görüldüğü gibi Türkiye ne bağlantısız bir politika benimsemiştir ne de bu toplantıya


kendi çıkar ve amaçları doğrultusunda gitmiştir. Bu arada Bandung Konferansının uluslararası
politikada bazı önemli sonuçları olmuştur. İlk olarak Asya ve Afrika ülkeleri BM içinde etkili
bir blok olarak belirmiştir. Diğer bir sonucu ise “Barış içinde bir arada yaşama” görüşünün
kuvvetlenmesi ve bunun Asya ve Afrika devletlerinin büyük çoğunluğu tarafından
benimsenmiş olmasıdır.

Bandung Konferansı ile başlayan süreçte, topluluğa üye devletler genellikle 3 yılda bir
toplanmışlardır. Zirveler sırasıyla; Belgrad (1961), Kahire (1964), Lusaka (Zambiya, 1970),
Cezayir (1973), Kolombo (Sri-lanka, 1976), Havana (1979), Yeni Delhi (1983), Harrare
(Zimbabwe, 1986), Belgrad (Yugoslavya, 1989), Endonezya (1992), Cartagene de Indias
(Kolombiya, 1995), Durban (Güney Afrika Cumhuriyeti, 1998) ve Kuala Lumpur’da
(Malezya, 2003)7 toplanmıştır. Yapılan toplantılarda (özellikle Belgrad) , Endonezya, Irak,
Gana, Gine ve Mali’ nin başını çektiği bir grup, ağırlıklı olarak emperyalizm ve koloniyalizm
konusunun ele alınmasını isterken, öte yandan koloniyalizmin artık devrinin kapandığı ve
yerine emperyalizm, ırkçılık ve hegemonya gibi olguların tartışılması gerektiğini savunan,
Hindistan, Mısır, Etiyopya ve Fas öne çıkmıştır. En son 2006 Eylül ayında Küba’nın
Başkenti Havana’da8 yapılan zirveye ise Ahmedinejad, Chavez ve Morales damgasını
vurmuşlardır. Öne çıkan liderlere baktığımızda zirvenin anti-Amerikan bir çerçevede
gerçekleştiğini söylemek hiç de şaşırtıcı olmayacaktır.

Hareketin anlamını ve tarihsel gelişimini açıkladıktan sonra biraz da kurumsal


yapısının üzerinde durmak istiyorum. Konferansların genellikle 3 yılda bir toplandığını
yukarıda belirtmiştim. Zirvelerin devlet ya da hükümet başkanlarının katılımıyla toplanması
1970’de yapılan Lusaka zirvesinde karara bağlanmıştır. Bu zirvede üzerinde uzlaşılan bir
başka konu ise ev sahibi ülkenin gelecek zirveye kadar hareketin başkanlığında kalması
hususudur. Bağlantısızlar hareketinde alınan tüm kararlar konsensüse dayalıdır ve isteyen ülke
herhangi bir karara çekince koyabilmektedir. Bence hareketin en ilginç noktası ise üyeleri bir
araya getiren herhangi bir antlaşma olmadığı gibi alınan karaların da bağlayıcılığının
bulunmamasıdır. Çünkü 117 üyesi9 olan bir örgütün bir antlaşma olmadan bir araya gelmesi
ve karar alması günümüz politikaları bakımından oldukça zor bir durumdur. Üstelik bir araya
gelen devletlerin farklı jeopolitik, kültürel ve ekonomik farklılıklara sahip olduğu da
unutulmamalıdır.

5
Arı, a.g.e, s.268
6
Oral Sander, A. Suat Bilge, Olaylarla Türk Dış Politikası, Ankara, Sevinç Matbaası, 1969, s.294
7
Arı, a.g.e, s.269
8
http://emba.cubaminrex.cu/default.aspx?tabid=7035 (Küba Türkiye Büyükelçiliği) ( 10 Nisan 2008)
9
Arı, a.g.e, s.273

2
Sefa ÇETİNKAYA -20060405035- Uluslararası İlişkiler -I- Bağlantısızlık ve Dış Politika

SONUÇ
Bir devlet çeşitli iç ve dış etkenlerle bağlantısızlık politikası izleyebilir. Ancak bu
devletlerin böyle bir politika izleyebilmesi için her şeyden önce uluslararası sistemin ve
jeopolitik durumunun buna müsait olması gerekmektedir. Blok devletlerinden bazı ödünler
elde edebilmek için böyle bir politika izleyen devletler de vardır. Örneğin, “Hiç olmazsa
başlangıcı itibariyle, Yugoslavya’nın böyle bir politika izlemesinin nedeni, 1948 yılına
değin sosyalist devletlerle işbirliği yaparken, iç yapısındaki liberalleşme girişimleri ve
Moskova’dan bağımsız bir politika izlemek eğilimi yüzünden, Stalin yönetimindeki
Sovyetler Birliğinin tehdidiyle karşılaşması ve bu devletten gelebilecek bir tehlikeye karşı
Batılı devletlerin yardımını sağlayabilmesiydi.”10

Barış zamanında veya bölgesel savaşların sürdürüldüğü bir sırada bağlantısızlık


politikasının izlenmesi nispeten kolay olmakla birlikte, geniş kapsamlı, küresel bir savaş
sırasında böyle bir politikaya bağlı kalmak zor, hatta çoğu zaman olanaksızdır. Çünkü büyük
devletler, en küçük çıkarları doğrultusunda bile küçük devletleri, herhangi bir nedenle savaşa
sürüklemekte tereddüt etmemektedirler. Durum böyle olunca da salt bağlantısız olduğu için
bir devletin savaş dışı kalma olasılığı çok zayıf görülmektedir.

Şu halde, bir devletin bağlantısızlık politikasını sürdürebilmesi birçok ögenin bir arada
bulunmasına bağlıdır. Bunlar arasında: “Sistem içinde uygun bir güç ve etki dağılımının
bulunması; bağlantısızlık durumuna saygılı olmayan devletlere karşı bağımsızlığı ve ülke
bütünlüğünü koruyabilecek gücün elde bulundurulması; büyük devletlerin bağlantısızlığı
ihlal etmekte yarar görmemeleri; uluslararası çatışma alanlarından uzakta bulunulması ve
ülke içinde gerekli istikrarın var olması gibi hususlar bulunmaktadır.”11 Başlıca hususlardır.
Bu bağlamda aslında ülkelerin pek çok açıdan bağlantısız bir politika izlemesi hemen hemen
olanaksızdır. Zaten bu politikayı güden devletler genellikle az gelişmiş ülkeler olup, genellikle
“üçüncü dünya ülkeleri” olarak anılmaktadırlar.

10
Gönlübol, a.g.e, s.71
11
Gönlübol, a.g.e, s.73

3
Sefa ÇETİNKAYA -20060405035- Uluslararası İlişkiler -I- Bağlantısızlık ve Dış Politika

You might also like