You are on page 1of 48

TEKEL işçilerinin eylemi: 2010’a

Duru gökte çakan şimşek gibi! girerken dünya…


İşçiler, eylemlerinin bilinçli öznesi olmayı başardıkla- Kriz koşullarında
rında, muhtemel saldırıların önünü alabilir; zafere anti-kapitalist enerji birikiyor.
ulaşabilir; modern kölelik zincirlerini kırmaya yönelik Sosyalist mücadele potansi-
daha büyük bir mücadeleyi tetikleyebilirler yelleri gelişiyor
İleri >> 9 Yurtsever >> 34

EKMEK & ÖZGÜRLÜK


A Y L I K S İ Y A S İ D E R G İ u S A Y I 5 u O C A K 2 0 1 0 u 2 T L

‘İç savaş’: Tevatür,


tehlike, korkuluk...
Kalyon >> 12 AKP işçiyi eziyor,
askeri kurtarıyor!
Kozmik yanılgı
Hasançebi>> 12
Bütçe geçti:
Kemerleri değil
yumruklarımızı
sıkma zamanı!

Gemici>> 27 ran bir siyasi iradenin mevcudi- yatın akışında emekçiler için,
Ertuğrul Kürkçü yoksullar için, ezilenler için sos-
İklim Adaleti Hareketi yetine ve halkın bu siyasi progra-
ma açık ve enerjik bir destek ver- yalistler için bir fark oldu. Hakla-
Yargıç, Seferberlik Tetkik Bölge
Benlisoy>> 30 Başkanlığı’nın kapısına dayanın-
mesiyle mümkün. rı için mücadele alanları genişle-
di, temel haklardan yararlanma-
ca, sevinçle havaya sıçrayanlar 20. yüzyıl sonu ve 21. yüzyıl ba-
İsmet Özel: ları önündeki engellerin çoğu te-
da dizlerini dövenler de, sıranın şında İtalya’da, Yunanistan’da, İs-
mizlendi; bütün bu ülkelerde, so-
Karakter aşınması “Gladyo”nun -ya da Türkçe olma- panya’da, Portekiz’de, Arjan- lun, sosyalizmin “temizlikler”le
hezeyanları yan Türkçe adıyla “kontrgeril- tin’de, Şili’de, Brezilya’da ve baş- eş anlı olarak nüfuz alanını, ör-
la”nın- tasfiye edilmesine geldi- ka pek çok ülkede “temizlik”ler gütlenme kapasitesini, gücünü ve
Temizyürek>> 43 ğini düşünüyor. böyle gerçekleşti. kimi yerlerde iktidarını genişlet-
Doğrusu, politik anlamda bu op- Evet bütün bu değişimlerden mesi bir raslantı değil. Ve tersi de
Günah keçisi İzmir siyon açık. Ancak bunun gerçek- sonra da “devlet” devlet olarak, doğru, eğer değişim mızrağını sol
Saraçoğlu>> 45 leşmesi, dünyanın başka yerle- “sermaye” sermaye olarak, “kapi- taşıdıysa her yerde değişim ve te-
rindeki tasfiye süreçlerinin de talizm” kapitalizm olarak yerin- mizlik daha derin, daha
gösterdiği gibi çok büyük ölçüde
bu amacın arkasında sımsıkı du-
de kalmaya devam etti. Ama, po-
litik , toplumsal ve ekonomik ha-
geniş ve egemenler için
daha sarsıcı bir biçimde
>>2

Latin Amerika Chavez ve


Morales’in yolundan gidecek
Modernlik: Latin Amerika araştırmaları ve belgeselleriyle bilinen Metin Yeğin
Duygularından halkların geleceğinin ABD’nin Honduras ve Kolombiya’daki atakları-
kaçan kadınlar nın boşa çıkartılmasıyla ilgili olduğunu söylüyor.
Yeğin’le Ertuğrul Kürkçü görüştü.
İstanbullu>> 46 >> Sayfa 32
2 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Türkiye Abonelik talepleri için: abone@ekmekveozgurluk.net


İletişim için: iletisim@ekmekveozgurluk.net

>> gerçekleşti.
Bugün Türkiye’de iktidarda ya-
zun bileceği şey” demeye getiri-
yorlar.
gelmiyor. Korgeneral Doğan Be-
yazıt’ın 3 Aralık 1990'da bir bri-
mak” amacını meşru sayan dai-
mi ordunun yerine halkın silahlı
da muhalefette böyle bir irade Kontrgerillaya yaklaşımları her fingde Özel Harp Dairesi'ne iliş- güçlerinin geçmesi ve benzeri ta-
var mı? iki tarafın siyasi iddialarının ger- kin şu açıklamaları gerilimin ar- lepleri ortaya atmayı hem müm-
çekler karşısındaki kofluğunu da ka planını aydınlatabilir: "Bizim kün hem gerekli kılıyor. Gündem
İkitdarda, AKP’nin “üçüncü ada- ülkemiz sadece komünist istila- siyasi gerçeklerin teşhiri ve bü-
mı” Bülent Arınç’ın imaları bir ele veriyor.
ya uğrayacak tek bir komşuya yük kitlelerin tepelerindeki dev-
yana bırakılacak olursa, “ikinci “Liberaller”in “denetlenebilir“ sahip olsaydı, o zaman komünist let örgütü ve onun zor aygıtına
adam” Cumhurbaşkanı Gül ve bir özel harp aygıtı talebi “kuru işgale karşı işgal sahasında mü- karşı bir ufuk edinmesi için pa-
“birinci adam” Başbakan Erdo- su” arayışından ne kadar fark- cadele verecek bir teşkilat yeter- ha biçilmez olanaklar sunuyor.
ğan’ın Seferberlik Ankara Bölge sızsa, “ulusalcılar”ın güvenlik li olabilirdi. Fakat bizim ülkemiz
Başkanlığı’ndaki aramalar başla- “kökü dışarıda” klişesinin bütün Emekçilerin 2010’da canlanan
din ihracından tutun (...) çeşitli
dığından beri silahlı kuvvetleri anlamlarıyla tam karşılığı olan mücadelesi, devrimci politikayı
tehditlere tabidir. Dolayısıyla
korumayı ve kuşkudan uzak tut- yegâne kuruluş karşısındaki dil- ikincil kılmıyor, tam tersine,
Özel Harp Dairesi anti-komünist
mayı gözeten açıklamalarla eş sizlikleri de “millilik” iddiaları- devrimcilerin karşısına güncel
değildir. Din devrimine karşı da
zamanlı olarak Genelkurmay’ın nın kuru laftan başka bir manası politik gerçekleri açıklayarak
kullanılacaktır."
izlediği “hukuk yolunu” açık tut- olmadığını saklamaya yetmiyor. emekçi mücadelelerini, onların
ma tavrı bir arada okunduğunda Bu bağlamda özellikle 28 Şubat siyasi bilinç ve ufuklarını geliş-
“Kontrgerilla” aygıtı kökeni iti- sürecinde değişen tehdit algısıy-
kovuşturmanın Türk Silahlı Kuv- tirme gö-revini koyuyor.
bariyle, devletin temel siyasetle- la uyarlı olarak “kontrgerilla”nın
vetleri komuta kademesiyle Hü- ri üzerinde en yoğun müdahale Erdoğan hükümeti eliyle sürdü-
kümet arasında süregiden ger- darbesinin asıl doğrultusunu sö-
ve etki kapasitesine sahip, buna zü edilen “din devrimi”nin açık rülen ekonomik politikalara di-
gin mutabakatı sarsmaması ko- karşılık TSK’nın olağan örgüt- renen emekçilerin Deniz Baykal
nusunda bütün tarafların azami siyasi teşkilatı rolünü üstlenme
lenme şemasının tamamen dı- iddiasındaki Refah Partisi’ne, ve Devlet Bahçeli’nin ultra milli-
itinayla hareket ettiğine kuşku şında bir yapı. Genelkurmay Baş- yetçi politikalarının katarına
bırakmıyor. onun toplumsal, kültürel zemin-
kanı’nın sevdiği terimle “asimet- lerine yöneltmesi “eşyanın ta- bağlanmalarını engellemenin ve
Bunun Türkçesi şu: Yargıç, Sefer- rik” bir örgüt. biatı” gereğiydi. bağımsız bir siyaset edinmeleri-
berlik Tetkik Bölge Başkanlı- Türkiye’nin NATO’ya girmesiyle ni sağlamanın bir tek yolu var:
ğı’ndaki aramalarda ne bulacak Bugünün AKP’si Refah Parti- TEKEL iççisinin, itfaiye işçisinin,
birlikte ABD ile Türkiye arasın- si’nden ne kadar başkalaşmış,
ya da Genelkurmay onun ne bul- da Sovyetler`e karşı kurulmuş İzmirli Kürtlerin, Manisalı Ro-
masına imkan verecek olursa ol- küreselleşmiş, tekelci sermaye manların, Dersimli Alevilerin bir
anti-komünist ittifakın bir par- ile hemhal olmuş olsa da görü-
sun, silahlı kuvvetler ve hükü- çası olarak ilk çekirdekleri atılan, ve aynı egemenlik altında sömü-
met bazı tadilatlara uğrasa da yor ki: Kökeninden getirdiği zih- rüldüklerini ve ezildiklerini açık-
1960’ların başlarında ABD`nin niyet, siyaset tarzı ve bağlantıla-
yapının yerli yerinde kalmasın- Türkiye üzerindeki askeri kont- lamak, göstermek, gözleri önün-
da mutabık. rı dolayısıyla, devletin tehdit al- de süre giden siyasi çatışmaları
rolünün bir parçası olarak TSK gısı değişmedikçe bu birimin he-
Gerçi hukuksal denetimin, ucu içinde operasyona başlayan bu anlamlandırmalarına ve örgüt-
definden tamamen çıkamaya- lenmelerine yardımcı olmak.
“kontrgerilla”ya uzanan kapıdan örgüt esasen bünyeye yabancı. caktır. 2007 seçimleri öncesinde
girmesinin kendi başına bir öne- Ancak, Türkiye’nin otoriter, faşi- kendisien karşı harekete geçiri- İşçi sınıfının ekonomik mücade-
mi yok değil. zan, halka düşman siyasi rejimi len muazzam mekanizmanın lesi kendiliğinden siyasi müca-
Dokunulmaz addedilen, her tür- içinde yer alan bütün eğilimler odağında bu aygıt vardır ve deleye yükselemez.Hükümetle-
lü hukuki kovuşturmadan bağı- için doğası gereği, en önemli onun operasyon alanını daralta- rin korktuğu ve sosyalist hareket
şık olduğu varsayılan bir askeri “acil durum” aygıtı. Bu aygıt ilk bileceği fırsatları değerlendir- için bir imkan olan şey işçilerin
yapının “suç koğuışturması” birliklerini eğitime alırken kendi mekten hiçbir zaman geri dur- ekonomik mücadelesi değil, işçi-
kapsamında araştırmaya karşı amacını hiçbir kuşkuya yer bı- muyor. Beri yandan Irak Savaşı lerin tek tek sermayedarlar ya
koyamayışı, “gizlilik sınırla- rakmayacak kadar açık bir bi- sonrasında değişen bölgesel güç da hükümet uygulamalarına
rı”nın aşınması, “hesap verebi- çimde ortaya koymuştu.1966'da ilişkileri içinde AKP’nin uluslar karşı mücadelesinin sermayenin
lirlik” tartışmalarına konu olma- Dağ Komando ve Okul Komutan- arası yönelişiyle Türk Silahlı toplumsal ve siyasal hakimiye-
sı, “devlet sırrı” kavramının göz- lığınca yayımlanan “Komando ve Kuvvetleri’nin güvenlik öncelik- tine karşı bir mücadeleye dönü-
den düşmesi, başlı başına geliş- Özel Harp Muhtırası” “özel harp leri arasında, Kürt Meselesi’ne şebilme potansiyelidir.
me sayılabilir. Ancak bu henüz eğitiminin amacı”nı açıkça şöyle bakışta cisimleşen örtüşme bu Bu potansiyel, işçilerin her gün-
hukuksal bir bağlamda gerçekle- anlatıyordu: "(…) Tek eri kendi sürtüşmeyi asgariye indiriyor. kü mücadelesi içinde yer alma-
şen bir gelişme. memleketinin vatandaşlarına Bu gerilime rağmen kapısında yan, onunla aynı kaderi paylaş-
Yukarıda, yönetenler katında karşı savaşmaya hazırlamak." yargıçların arama sırası bekledi- mayanlarca harekete geçirile-
tartışmayı, siyasi bağlama, yani Herhangi bir “demokratik-ana- ği Genelkurmay ile hükümetin mez. Bu mücadeleden uzak dur-
bu yapının devlet aygıtı içerisin- yasal rejimde” bu amacı dolayı- giderek yakınlaşması, ilk bakışta mak, sosyalizmin snıfsal hakika-
den sökülüp atılması ihtiyacına sıyla derhal tasfiye edilmesi ge- bir paradoks gibi görünse de, bu tinden uzak durmakla aynı şey-
taşıyan yok. Görünen o ki, buna reken ya da hiç bir zaman kuru- çapraşık egemenlik mutabakatı- dir.
ihtiyaçları da yok. Ortalama libe- lamayacak olan bu aygıt Türki- nın zorunlu bir siyasi sonucu. Bu Tıpkı onun gibi hareket halinde-
ral yorumcular devletin bu tür ye’de bütün hükümetler eninde güç ilişkileri bağlamında kontr- ki işçilere toplumun bütün ezi-
yapılara gereksinimi olduğunu sonunda “kendi memleketinin gerillanın AKP hütince tasfiyesi- lenlerinin kurtuluşu için, dünya-
kabul ediyorlar aslında -ama de- vatandaşlarına karşı savaşma”ya ni beklemek için Türkiye’nin si- nın bütün işçileriyle birlikte mü-
netlenmek şartıyla. yazgılı olduklarından bir türlü yasi rejimi ve onun işleyişi ko- cadele etmedikçe ezilmekten as-
Ulusalcı muhalefet ise ordumu- tasfiye edilemez. Bunu AKP de nusunda bir çocuk saflığına sa- la kurtulamayacakları şuurunu
zun böyle bir birimi olmadığına, kendi tabiatı el vermediğinden hip olmak icap eder. aktarmaktan uzak duranlar da,
olan bitenin bir tertipler silsilesi yapamayacaktır. Gene de siyasi gündem kontrge- eninde sonunda işçileri nasyonal
olduğuna kendisi inanmasa da Bununla birlikte, bu durum rillanın tasfiyesi, “kirli savaş” sosyalizmin yörüngesine itele-
milleti inandırmaya kararlı. Ya AKP’nin bu hâkimiyet tarzı ile suçlularının yargılanması, “dev- menin vebalini omuzlarına yük-
da “varsa da Varsa da ordumu- bir gerilimi olmadığı anlamına letin vatandaşlarına karşı savaş- leyeceklerdir.
EKMEK & ÖZGÜRLÜK 3

Türkiye
şünüyorlarsa bizi desteklesinler.

‘Sizi ateşe terk etmedik, Tek isteğimiz sosyal hak ve gü-


vence. Bir itfaiyecinin yetişmesi
için 5 yıl gerekiyor. Bu devlet için
büyük masraf ve şimdi bu insan-

siz de bizi etmeyin...’ lar gözünün yaşına bakmadan


kapının önüne konuldular.
Şuayip Çakır: Tek amacımız
İBB itfaiyecileri taşeronlaştırmaya direnişlerine destek bekliyor Makro’nun aradan çekilmesi. Ay-
nı yerde eski şirketle veya bele-
siyumu aldı. İş akitleri 31 Ara- diyenin kendi şirketiyle devam
lık’ta sona eren 898 itfaiye işçisi etmek, işçi olmak istiyoruz. Bizi
kadrolu çalışma talebiyle eyleme taşerona devredemezler. Herke-
geçti. İşçiler belediye şirketi BİM- sin sabrı taşmak üzere, buradaki
TAŞ'ta da ihale usulüyle ve yıllık insanları işten çıkarıyorlar, bun-
süreli sözleşmelerle çalışıyor, her dan sonraki eylemler daha bü-
yıl aynı şirkette işbaşı yapmala- yük olacak.
rına karşın kıdem tazminatları Eyüp Şahin: Sendikal haklarımı-
yakılıyordu. zı kaybetmemek için buradayız.
Ayın 10 günü 24 saat çalışan it- İş güvencesi istiyoruz. İsterlerse
faiyecilerin çalışma süresi ayda maaşımızı asgariye indirsinler
toplam 240 saat. Çalışma saatle- ama iş güvencesi versinler bize.
ri belli değil, ücretler farklı. En az Hakan: Dört yıldır BİMTAŞ'ta
İtfaiyeciler Saraçhane’de halaylarla özellşetirmeye karşı direnişte ücreti direnişteki taşeron işçiler belli bir profesyonelliğe ulaştık.
alıyor. Ama, şimdi önümü göremiyo-
İstanbul Büyükşehir Belediyesi yor. Saraçhane’de “Demokrasi İtfaiyeciler anlatıyor rum. Yarın işten çıkarılabilirim.
(İBB) itfaiye hizmetlerini özel- Çadırı” kuran Belediye-İş üyeleri Mehmet: İtfaiyecilik kutsal bir Devletin trilyonluk itfaiye araçla-
leştirince, işçiler belediye bünye- özel şirketin sendikal haklara da- meslek. Kelle koltukta, yangınla- rıyla taşeron şirket hiçbir harca-
sinde ve sendikalı çalışma tale- ir herhangi bir güvence verme- ra gidiyor, insanların kaçtığı ate- ma yapmadan para kazanacak.
biyle eyleme çıktı. İtfaiyeciler, mesine de tepki gösteriyor. şin içine giriyoruz. Buradaki her- Muharrem: Her şeyimizi; yeme-
özelleştirmeyle yalnızca özlük İBB 2005'ten bu yana belediye kes 25-30 yaşlarında çocuk sahi- ğimizi, giysimizi, aracın mazotu-
hakları kısıtlanmakla kalmaya- itfaiye hizmetini ihaleye çıkarı- bi insanlar. Biz insanları yangın- nu devlet karşılıyor. Özelleştir-
cağını; kâr için kaynakların kısıl- yor ancak ihale bir belediye şir- larda, doğal afetlerde nasıl yalnız meye ne gerek var. Ben şimdi
ması ve tecrübesiz işçilerin işe keti olan BİMTAŞ’a kalıyordu. bırakmadıysak onlar da şimdi bi- Makro'nun sözleşmesine imza
alınmasıyla tüm İstanbulluların Bu yılki ihaleyi AKP’li sermaye- zi yalnız bırakmasınlar. En azın- atsam işim var ama bunun ga-
da tehlikeye atılacağını savunu- darların Lapis ve Makro konsor- dan kendi can güvenliklerini dü- rantisi yok. (bianet)

TÜSİAD’da Bayan Boyner devri


Sermayenin kaymak tabakası AKP hükümetiyle gerilimi düşürme görevini Boyner ailesi-
ne verdi. Cem Boyner de YDH’ye kilit astıktan 10 yıl sonra yeniden siyasete dahil oldu
Ümit Boyner'in TÜSİAD başkan- netimi) olarak nitelemesi; "TÜSİ- sinde bulunan Benetton, Bey- bet değişimi" zaten bekleniyor-
lığına getirileceği açıklanır açık- AD kanarya sevenler derneği de- men, Divarese, Altınyıldız gibi du. Kulislerde, hükümetin kara
lanmaz eşi Cem Bey Milliyet ga- ğildir", demesi hâlâ zihinlerde. markalar üst-orta gelir grubuna, listesinde yer alan öteki gazete-
zetesine konuştu: "Açılım sür- Dolayısıyla Ümit hanımın perfor- kentli "beyaz Türkler"e hitap cilerin de birer birer uzaklaştırı-
meli; Türklerle Kürtlerin kardeş- mansı da merakla izlenecek. ediyor. Dolayısıyla Boyner çifti- lacağı, Çalık grubunun Doğan
lik mayası bozulmamalı". nin müşterileri nezdindeki seç- medya grubu bünyesindeki Mil-
Ümit Boyner'i en çok bıyıklı fo- liyet'le Star TV'ye göz diktiği ko-
kin imajlarını muhafaza etmeleri,
Bu söyleşiyi izleyen mesajlara toğraflarından hatırlıyoruz: Bir yalnızca siyaseten değil, ticare- nuşuluyor.
bakılırsa Cem Boyner yalnız de- grup kadın Meclisteki kadın ve- ten de önemli.
ğildi ve meselenin -tabii onların kil sayısını arttırmayı hedefleyen Mustafa Koç'un çıkıp da Ümit
işine geldiği şekliyle- çözümü bü- KADER'in kampanyasına bu şe- Erdoğan- Doğan gerilimi Boyner'in başkanlığını açıkladık-
yük patronlarca da isteniyordu. kilde destek vermişti. İki yıl ka- Arzuhan Doğan Yalçındağ'ın TÜ- tan sonra ifade özgürlüğünden,
Cem Boyner'e, "çık konuş, arkan- dar önce kendisiyle yapılan bir SİAD başkanlığını bırakması, da- kültürel kimliklerin korunmasın-
dayız", demiş olmaları bile ihti- söyleşide, "Türkiye camiyle kışla ha doğrusu yeniden aday olmak- dan dem vurması; "özgür bir
mal dahilinde. arasında tükendi gitti", diye ya- tan vazgeçmesi, Doğan grubuyla medya ve sivil toplumun var ol-
AKP arasındaki gerilimin TÜSİ- masını sağlama çabalarına her
Başarıya ulaşamayan Yeni De- kınmıştı. Türban konusunda ara-
AD 'a yansımasından kaynakla- ortamda devam etmek istiyoruz
mokrasi Hareketi'nin liderliğini da kaldığını, okullarda yasaklan-
nıyor. Öyle görünüyor ki 2009 ve devam etmek mecburiyetin-
yapmış olan Cem Boyner siyase- masından yana olmadığını söy-
raundunu hükümet kazandı. Ar- deyiz", demesi boşuna değil. Hü-
te yabancı bir isim değil. Geçmiş- lüyordu.
zuhan hanım TÜSİAD koltuğun- kümete, "Arzuhan'ı buradan
te o da TÜSİAD başkanlık koltu- Boynerlerin yatırımları imalat- dan, Ertuğrul Özkök Hürriyet ge- gönderdik ama Doğanlara deste-
ğuna oturmuştu. Turgut Özal dö- tan ziyade perakendede yoğun- nel yayın yönetmenliğinden ol- ğimiz hâlâ sürüyor" mesajı geçi-
nemini kleptokrasi (hırsızlar yö- laşıyor. Boyner Holding bünye- du. Hürriyet’te "zorunlu bir nö- liyor.
4 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Türkiye

DTP, BDP oldu; devlet belediye


başkanlarını kelepçeledi
DTP Barış ve
Demokrasi Partisi
(BDP) adını alarak
Meclis’e döndü,
Ufuk Uras’ın
katılmasıyla grup
kurdu
Barış ve Demokrasi Partisi (B-
DP) milletvekilleri, belediye baş-
kanlarına yönelik KCK operas-
yonunu sırasında belediye baş- Meclis’in tatilden sonraki ilk toplantı gününde BDP’li milletvekilleri plastik kelepçeleri Erdoğan’a iade ettiler
kanlarının göz altında kelepçele- netmen Sinan Çetin ve sanatçı düşürülen Ahmet Türk ve Aysel ulaşmasına katkıda bulundu.
nerek teşhir edilme ve tutuklan- Ferhat Tunç da BDP’lilere destek Tuğluk da Abdullah Öcalan’a Bununla birlikte Uras, BDP or-
malarını protesto için, Başbakan verdi. "sayın" demekle suçlanıyorlar; ganlarında yer almayarak “Yeni
Recep Tayyip Erdoğan'ın Mec- "terör örgütü propagandası yap- Sol parti” çalışmalarını sürrdü-
lis’teki odasının kapısına plastik Demokratik Toplum Partisinin
(DYTP) Anayasa Mahkemesince mak" iddiasıyla yargılanıyorlar. receğini açıkladı.
kelepçeler bıraktılar. BDP'liler
kapatılmasının ardından, millet- Sine-i millet tartışmalarının ar- KCK operasyonu
belediye başkanlarının fotoğraf-
vekilleri ve belediye başkanları dından Meclise dönme kararı Abdullah Öcalan'ın cezaevi ko-
larını da yakalarına taktı. şulları ve DTP'nin kapatılması
BDP’ye geçtiler. Siyaset yasağı alan 19 DTP milletvekiline katı-
Meclis'in 90. açılış yıldönümü getirilen dört belediye başkanı lan Ufuk Uras BDP’nin Meclis’te kitlesel gösterilerle protesto
nedeniyle Meclis'te bulunan yö- bağımsız kaldı. Milletvekillikleri grup kurmak için gerekli sayıya edildi. Muş'taki gösteride Turan

BDP’li Birdal ve Kaplan: Geleceğimi


Demokrasi İçin Birlik Hareketi’nin düzenlediği panelde BDP milletvekilleri sosyalistler, yeşill
özgürlük hareketi ile birlikte mücadelenin gerekliliği ve gerçekleşme imkanlarını değerlendi
Demokrasi İçin Birlik Hareketi luğunu gidermenin" başlıca so- ğunu anlatan Ertuğrul Kürkçü, turmak üzere bir koalisyon kur-
(DBH) "Demokratik Türkiye için run haline geldiğini söyledi. "Türkiye'nin politik tablosunun manın önünde bir engel değil.
Demokratik Çözüm" Paneli, 27 bir tarafta AKP'nin muhafazakâr, Bin Umut Adayları modeli var."
Kenanoğlu: Aleviler de mil-
Aralık’ta Petrol-İş'de yapıldı. Ye- neoliberal politikaları, diğer ta-
liyetçilikle mücadele ediyor Abdullah Öcalan'ın başlangıçtaki
şiller Partisi'nden Bilge Contepe, rafta da otoriter, milliyetçi politi-
AKP'nin düzenlediği altı Alevi ça- bağımsız birleşik sosyalist Kür-
Alevi Bektaşi Federasyon'undan kalar ekseninde yarıldığı" sapta-
Ali Kenanoğlu, Ekmek&Özgür- lıştayını değerlendiren Kenanoğ- distan programından, demokra-
masını dile getirdi. Bunları aşan tik özerlik programına geçişinin
lük'ten Ertuğrul Kürkçü ve Barış lu, Alevi açılımının, Alevi taleple-
bir "üçüncü kutbun, emekçiler,
ve Demokrasi Partisi (BDP) Mil- rini karşılamaktan çok, Alevileri doğal olarak ortak örgütlenme
ezilen mezhep ve milliyetlerle,
letvekili Akın Birdal katıldı. kontrol altına almayı amaçlayan defterini yeniden açtığını söyle-
cinsiyetlerin toplumsal ittifakı
bir devlet projesi olduğunu be- yen Kürkçü, "30 yıl sonra ortak
Contepe: Açılım için temelinde oluşabileceğini" söyle-
lirtti. Alevilerin tamamını milli- örgütlenme konusunu layıkıyla
yurttaş sözleşmesi lazım di. Ekolojistlerin, sosyalistlerin,
yetçilikle yaftalamanın haksızlık konuşabilirsek anlamlı bir tartış-
Contepe, "demokratik açılım" Kürt ve Alevi özgürlük hareket-
olacağına dikkat çeken Kenanoğ- ma yapmış olabiliriz" dedi.
için halkın taleplerini yansıtan, lerinin ve kadın hareketinin böy-
lu, Alevi kitlesindeki Kürt hare- Birdal:Genelkurmay
savaşa dur diyecek bir yurttaş le bir kutbun bileşenleri olabile-
ketine karşı önyargıları kırmanın
sözleşmesine gerek olduğunu ceğini açıklayan Kürkçü, BDP'ye kontrgerillayı koruyor
zaman alacağını söyledi.
söyledi. Habur'dan dönüş kutla- katılma önerilerine karşılık Diyarbakır BDP milletvekili Akın
malarının, doğuda coşkuya batı- Kürkçü: Kürt özgürlük hare- "BDP'nin emek eksenli bir parti Birdal da, Türkiye sosyalistleri-
da ise kızgınlığa yol açmasına keti stratejik müttefikimiz  olacağına dair bir ipucu yok, ay- nin BDP' ye katılmasının "politik
dikkat çeken Contepe, "Batı ve Kürt özgürlük harektinin işçi sı- rıca böyle bir davet de yok" dedi. bir karşılığı olmadığını" söyledi.
doğu arasındaki diyalog kopuk- nıfının stratejik müttefiki oldu- "Ancak bu, üçüncü kutbu oluş- "Sembolik olarak temsilci yolla-
EKMEK & ÖZGÜRLÜK 5

Türkiye
Bilen'in kitlenin üzerine otoma-
tik tüfekle ateş açması sonucu iki
kişi hayatını kaybetti. İstanbul
Dolapdere'de üç kişi kitlenin üze-
SHD: ‘Kentsel
dönüşümü durdurun’
rine kuru sıkı tabancalarla ateş
etti.
DTP’ye yönelik saldırılara karşı
kitlesel direnişler sürerken
BDP'ye geçen dokuz eski DTP'li
belediye başkanı, Demokratik Sosyal Haklar Derneği, toplumun hakları için çalışan bütün ku-
Toplum Kongresi Sözcüsü Hatip rumları, özelleştirmeler, kent dışına sürülme ve toplumsal hiz-
Dicle, İHD Genel Başkan Yardım-
cısı Muharrem Erbey'in de arala- metlerin engellenmesine karşı biraraya gelmeye çağırdı
rında bulunduğu yaklaşık 80 kişi
KCK operasyonu kapsamında
kapsamında Diyarbakır Cumhu-
riyet Başsavcılığı'nın talimatıyla
Diyarbakır, Siirt, Hakkari, Der-
sim, Batman, Urfa, Şırnak , Van,
Ankara, İstanbul ve İzmir'de göz-
altına alınmıştı.
Diyarbakır’da mahkemeye çıkar-
tılmak üzere bekletilen DTP’liler
tek sıra dizilerek ellerinin plastik
kelepçelerle bağlanması ve teşhir
edilmeleri yaygın bir tepkiye yol
açtı.
Mahkeme gözaltındaki 35 kişi-
den 23'ü için tutuklama kararı
verdi. Nisandaki operasyonlar-
dan beri gözaltına alınıp tutukla-
nan Kürt siyasetçi sayısı beş yü-
zü geçmiş durumda.
Bu arada Öcalan, İmralı’dan yap- İstanbul’un en eski semti, Romanlar’ın Sulukule’si “dönüştürülür”ken yapılan yıkıma sakinlerin yorumu
tığı açıklamada, koşullarının nis-
peten iyileştiğini ve diğer hü-
kümlülerle görüştüğünü söyledi. Sosyal Haklar Derneği, 15 “Artık bütün bu ‘zora’ dayalı met üreten kamu kuruluşları-
Ocak’ta düzenleyeceği bir top- müdahalelere dur demenin nı kaybeder olduk.” diyor.

iz solda...
lantıyla “bütün yurttaşları ve vakti”nin geldiğini belirten
sosyal (toplumsal) haklar mü- SHD durumun cddiyetine dik- “Sulukule, Tarlabaşı, Fener-Ba-
cadelesinin tüm örgütlerini; kat çekmek için önemli mima- lat, Ayvansaray ve kent emek-
sözümüz ve gücümüz var de- ri yapı ve alanların sermayeye çilerinin yaşadığı gecekondu
mek için; özelleştirmeler ile devredilmek üzere olduğunu alanları kentsel dönüşüm pro-
er ve Aleviler Kürt oluşan ayrımcılığa; dışlamaya; açıklıyor. jeleri ile yatırımcılara pay edi-
rdiler kent dışına sürülmeye ve top-
Bu yapılar arasında Bahçeliev- liyor. Tarihsel değerler, top-
lumsal hizmetlere “engelli eri- lumsal ihtiyaçlar ve birikimler,
ler Fizik Tedavi Hastanesi, Lep-
yabilirler ama Kürt halkıyla da- şime” hayır demek için birara-
ra Hastanesi, PTT Hastanesi, kültür ve sanat, mimari miras
ya gelmeye” çağırdı.
yanışma için aynı partide bulun- Reşitpaşa Körler Okulu, Kaba- ve diğer her şey bir alışveriş
maya gerek yok" dedi. Birdal, Dernekten yapılan açıklamada, taş Erkek Lisesi, Paşakapısı İlk- merkezine eşdeğer kılındı. İn-
kontrgerilla karargâhındaki ko- kentte süregiden sermaye sal- öğretim Okulu, Beyoğlu Teknik sanlık için tahribat, düşmanlık,
vuşturmanın da Genelkurmay dırısı şöyle özetleniyor: ve Endüstri Meslek Lisesi, Fatih ayrımcılık üreten kapitalizmin
Başkanlığı'nın açıkça kontrgeril- nÖnce özelleştiriyorlar, sonra İbrahim Müteferrika Teknik ve
iktidardaki temsilcisi AKP ve
layı koruyan yapısı dolayısıyla sermaye için cazip geniş arazi- Endüstri Meslek Lisesi, Orta-
köy Gaziosmanpaşa İlköğretim onun destekçisi olan sermaye-
bir sonuç vermeyeceğini söyledi. ler üretiyorlar.
Okulu, İstanbul Üniversitesi nin tüm yaratıcılığı bir alışve-
BDP Şırnak milletvekili Hasip nÖzelleştirilemeyecek kadar Tıp Fakültesi Çapa Yerleşkesi, riş merkezinden ibarettir.”
Kaplan da "Türkiye'de sol birlik, karlı olmayan hizmetleri ve İstanbul Üniversitesi Cerrahpa-
üretimleri ise tasfiye ediyorlar SHD, “kapitalist rekabetin uy-
halkın birliği, demokratik birlik şa Yerleşkesi de var.
adı ne olursa amacımız emeğin yada kent dışına çıkarıyorlar. gulayıcısı AKP”nin ayrımcılığ-
Bu ararlar alınıren yapılarda na son vermek bu sistemin
onurlu mücadelesini yürütmek. nYaşadığımız mahalleleri yaşayan ve çalışanlara ve onla-
Türkiye'de stratejik olarak bir- ‘kentsel dönüşüm’le yıkıyorlar. “engellisi” olmamamak için
rın temsilcilerine danışılmama- sosyal hak mücadelesi, veren
likte örgütlenmek hedefini koy- nBütün bunlar kentin kıymet- sını eleştirren SHD “Kentsel
malıdır. Bugün ayrı örgütlenme- kuruluşları 15 Ocak, saat
li arazilerinin hazin bir öyküsü arazinin değeri arttıkça kentle-
lerimiz olabilir ama ileride bunu değil elbet. Siyasi iktidar, bu rimizi, okullarımızı, hastanele- 18:30’da Makine Mühendisleri
sağlamalıyız. İtalya'da 'Zeytin kapitalist ve sonsuz piyasacı rimizi, fabrikalarımızı, işyerle- Odası’nın Taksim, İpek Sokak-
Dalı', Almanya'da 'Sol Parti' ör- yeminini geleceğimiz üzerin- rimizi, parklarımızı, içinde ya- taki toplantı salonuna çağırı-
neğinde olduğu gibi" dedi. den gerçekleştiriyor. şadığımız evi, toplumsal hiz- yor.
6 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Dünya Latin Amerika Chavez ve Morales’in yolundan gidecek


>>
Metin Yeğin Sayfa 32

ve UNHCR tarafından gündeme

Yemen’e ABD saldırısı getirildi. Kamplarda susuzluk yü-


zünden çocukların öldüğü belirti-
liyor.
Nobel Barış Ödülü’nden bir
hafta sonra
ABD uçakları, El Kai- Bu gelişmeler ve Afganistan'a yol-
de kampı gerekçe- lanan 30 bin asker, Obama'nın
siyle iki kent ve bir Bush'u da aşan saldırganlık ve ya-
köyü bombaladı, 70 yılmacılığına işaret. Olacakların
ipuçları, Obama'nın hem 1 Ara-
ölü, 100 yaralı var lık'taki West Point, hem de 10
Aralık'taki Nobel Barış Ödülü ko-
ABD destekli Ali Abdullah Salih nuşmalarında vardı. West Point'te
başkanlığındaki Yemen yönetimi- "aşırılıkla savaş kolay bitmeyecek.
ne bağlı kuvvetlerin ABD kuvvet- Afganistan'la ve Pakistan'la sınır-
leriyle birlikte yürüttüğü ve El lı kalmayacak" derken, "huzursuz
Kaide'ye yönelik olduğu söylene- bölgeler ve düşmanın nüfuzu" ko-
rek güdümlü füzelerin kullanıldığı Yemen’de kalabalıklar ABD bombardımanlarını protesto ediyor nusunda Somali, ve Yemen'i işaret
17 Aralık operasyonlarında, ta- ediyordu. Nobel töreninde de ön-
nıklara göre, iki kent ile bir köy ğunu belirtti. na rağmen Yemen'deki her muha- leyici savaşta, İran, Sudan, Kongo,
bombalandı, kadın ve çocuk dahil lif hareketi El Kaide ile bir görü- Zimbabve ile Myanmar hedefle-
Yemen ABD'ye yedek üs
120 sivil öldü. yor. İngiliz Daily Telegraph gaze- rinden söz ediyordu.
Saldırıların Afganistan ve Pakis-
tesi, bir Amerikalı yetkiliye daya-
ABD yönetimi Yemen ile teröre tan’daki gelişmelerle aynı düz- narak, Yemen ordusunu eğitmek AP ajansı, Yemen'in petrol sevki-
karşı işbirliği yaptığını açıklarken, lemde olduğu, ABD'nin bölgedeki üzere ABD tarafından özel birlik yatındaki yerini şöyle tanımlıyor:
Savunma Bakanlığı El Kaide'ye askeri tırmanışını sürdürmek için gönderilmesinin, Pakistan ve Af- “Kızıldeniz ile Aden Körfezi kav-
karşı çabaları nedeniyle Yemen'in gerilimi artırarak Ortadoğu ve ganistan çerçevesinde, Yemen'in şağındaki stratejik yolların üstün-
tebrik edilmesi gerektiğini söylle- Orta Asya petrolleri ile boru ve yedek üs olmasının göstergesi ol- de, Süveyş'e uzanan hatta ve -hu-
di. Obama da saldırı sonrasında deniz nakliye hatları üzerindeki duğunu ileri sürdü. Böylece As- zursuz ülke- Somali'nin karşısın-
Yemen Devlet Başkanı'nı tebrik denetimini artırmayı amaçladığı ya'daki savaş Yemen'e de sirayet da." Nitekim ABD, Somaliye de
etmişti. ileri sürülüyor. ABD’nin Yemen, edecek. saldırdı ve işgal için Etyopya'yı
Mısır ve Suudi Arabaistan’la itti- alet etti. Aden Körfezi ise felaket
Ülkede binlerce protestocu saldı- 13 Aralık'ta 70 sivilin öldüğü ve
fak halinde İran'a karşı tavrıbu habercisi: hem yöre, hem de Ame-
rıyı lanetledi, altı partili muhalefet 100 kişinin yaralandığı Husilere
birliği, sivilleri hedef alan saldırı- kapsamda El Kaide’in sadece bir yönelik fosfor bombalı Suudi ha- rikan halkı için. Bu yüzden dünya
lara "alçaklık" olarak niteledi. Ay- bahane olduğunu düşündürüyor. va saldırısı sonucunda yerinden ve Amerikan emekçilerinin bu ye-
rılıkçı Güney Hareketi de hedefin Obama Yönetimi, ayrılıkçı Husile- olan 175 bin Yemenlinin mülteci ni sömürgeciliğe dur demesi şart.
güney halkının "soykırımı" oldu- rin Şii, El Kaide'nin Sünni olması- kamplarındaki durumu, UNICEF

Bolivya: Morales’in ikinci zaferi


salar Senato'da bu yüzden diren- hiçbir şekilde değiştirmedi. İstih- ması hükümetin gündeminde
Morales'in MAS’ı hal- çle karşılaşmıştı. dam artışı sağlanamadı. Nüfusun yok; Bolivya anayasası da mülki-
kın büyük desteğini Bununla birlikte seçim sonuçları, önemli bir bölümü ya işsiz ya da yetten doğan hakları koruma al-
geçici, informel işlerde çalışıyor. tına alıyor.
kazandı. Ancak hükü- Bolivya'nın dağlık kesiminde ya-
Bolivya yerlilerine siyasi ve kül-
met ekonomik eşitsiz- şayan yoksul yerlilerle ovadaki Morales hükümeti 2008'de ener-
varsıllar arasındaki süregiden türel özerklik sağlayan hükümet,
ji ve mineral fiyatlarının artma-
liklere son verecek bölünmenin kemikleştiğini de
köylü yığınların maddi koşulları-
sından da yararlanarak, yüzde
bir ekonomik progra- nı kökten iyileştirecek adımları
gösteriyor. Morales'in kendisi de 6,2 ile Bolivya tarihinin ve Güney
atmadı. Bolivya'da ekilebilir ara-
mı henüz gündeme anadili Aymara olan bir yerli.
zinin yüzde 91'i nüfusun yüzde yarıkürenin en yüksek büyüme
2005'te oyların yüzde 53'ünü ka- oranını yakalamıştı. Ne var ki
getiremedi. zanarak iktidara geldiğinden bu
5'inin elinde. Dünyada pek az ör-
neği bulunan bu eşitsiz dağılımı 2009'da emtia fiyatlarının düş-
yana yoksullukla mücadele edi- mesiyle birlikte büyüme oranı
Evo Morales 6 Aralık'taki seçim- gidermenin toprak reformu ya
yor. Hamile kadınlara, çocuklara, yüzde 3'e geriledi. Obama'dan
de en yakın sağcı rakibinin üç ka- da düpedüz mülksüzleştirme dı-
yaşlılara hükümetçe nakit para sonra normalleşmesi beklenen
tı oyla halkın yüzde 62'sini dete- şında başka bir yolu yok. Mora-
yardımı yapılıyor. Bu çabalarla ABD'yle ekonomik ve diplomatik
ğini alarak ikinci kez Bolivya dev- les'in başkan yardımcısı Garcia
sağlanan iyileşmeye karşın Bo- ilişkiler de tam ters yönde gelişti.
let başkanı oldu. Morales'in Sos- Linera, seçimlerin ardından ulus-
livya hâlâ, dünyada "yoksulluk Yeni ABD yönetimi, koka ekimini
yalizme Doğru Hareket Partisi lar arası medyaya verdiği de-
oranı"nın en yüksek olduğu ül- kontrol altında tutamadığı ge-
(MAS) de Kongre'de çoğunluğu meçte, hükümetin uyguladığı
ele geçirdi. Bolivya’da Kongre’yi kelerden biri. Nüfusun yüzde programı "And dağlarına ve rekçesiyle Bolivya'ya uygulanan
oluşturan iki meclisten Temcilci- 60'ını yoksullar oluşturuyor; Amazon'a özgü kapitalizm" ola- ticari yaptırımların kapsamını
ler Meclisi'nde Sosyalizme Doğ- bunların en az yarısı "aşırı yok- rak niteledi ve kapitalist yoldan genişletti. Tekstil ve deri sektö-
ru Hareket Partisi Senato’da ise sul" statüsünde. kalkınmayı devletin imkânlarıy- ründe çalışan yirmi bin Bolivyalı-
muhalefet çoğunluktaydı, Mora- Yardım programları ülkenin te- la sağlayacaklarını söyledi. Line- nın bu yaptırımlardan dolayı işi-
les'in geçirmek istediği bazı ya- mel sınıfsal yapısını ve ilişkilerini ra'ya göre toprağın kamulaştırıl- ni kaybetmesi bekleniyor.
EKMEK & ÖZGÜRLÜK 7

Dünya

İran’da Çin ekonomisinde


muhalefet tekleme sürüyor
durulmuyor
Pekin'deki Merkezi Ekonomik Çalışma Konferansı'nda
Aşure günü yapılan 2010’da mali istikrarsızlık tehlikesi konuşuldu
sokak gösterilerinde
en az dokuz kişinin öl-
dürüldüğü bildirildi.
Hükümet, hapisteki
200 muhalifi idamla
tehdit ediyor.
Başkent Tahran'da ve öteki şehirlerde,
protestocularla güvenlik güçleri arasın-
da şiddetli çatışmalar yaşandı. Ölenler
arasında reformcu muhalif lider Mir Hü-
seyin Musevi'nin yeğeni Ali Musevi de
bulunuyor. İki çocuk babası, otuz beş ya-
şındaki Ali Musavi, Tahran'da açılan ateş
sonucu kalbinden vurularak öldürüldü.
Öteki sekiz ölümden dördü Tahran'da,
dördü de Tebriz'de gerçekleşti.
Çin ekonomisinin geleceği yoksul köylülerin tüketiminin teşvikine bağlanıyor
Gösteriler devam ettiği sürece kentler-
de gece sokağa çıkma yasağı getirildi. Çin'in ekonomik büyümesi önümüzdeki yıl du. Çin yönetimi, fabrikaların kapanmasını
İran yönetimi üç kişiden fazlasının bira- da, hükümetin canlandırma politikalarının ve işsizliği önlemek için kırsal talebi nasıl
raya gelmesini yasaklamak gibi gülünç başarasına bağlı görünüyor. Öte yandan, de- canlandırabileceklerini tartıştılar ama yeni
ve totaliter önlemlere de başvuruyor. netimden uzak spekülatif faaliyetlerle boşa bir önlem alınmadı. Ancak ekonomiyi can-
Tüm bu baskılara karşın, aşure törenle- giden sabit sermaye yatırımları, rejimi daha landırma programı kapsamında, imalat sa-
ri için toplanan onbinlerce kişi seslerini sıkı mali politikalar uygulamaya zorluyor. nayii yararına bir kereye mahsus olmak üze-
öfkeyle yükseltmekten geri durmadı. re köylülerin ev gereçleri ve taşıt alımlarına
Konferansta alınan en belirleyici karar,
Ayaklanmayla ilgili haberler en 2010'da toplam kredi hedefinin 7-8 trilyon teşvik veriliyordu.
çabuk web sitelerinden alınıyor yuan ile sınırlanması oldu. Bu rakam Tüketime uygulanan sübvansiyonları sonuç
Ali Musevi'nin ölümü muhalif web site- 2008'deki hedeflerin çok üzerinde olmakla vermiş olmalı ki geçen yılın ilk 11 ayında
si Parlemannews tarafından duyuruldu. birlikte 2009 hedefinin altında Kasım 2008 otomobil satışları, bir önceki yılın aynı dö-
Aynı site Musevi'nin, Tahran'daki İbni krizinden sonra ekonomiyi canlandırmak nemine göre yüzde 42 arttı ve Çin iç pazarı
Sina hastanesine yeğeninin cenazesini için pompalanan ucuz kredi, yalnızca altya- ilk kez ABD iç pazarının önüne geçti. Beyaz
almaya gittiğini de yazdı. Rah-e Sabz ad- pı yatırımlarının ve çelik üretiminin finans- eşya ve masaüstü bilgisayarda da durum ay-
lı bir başka reformcu site, halkın hastane manında kullanılmakla kalmamış borsada ve nı. Örneğin geçen yıl, ABD'de 137 milyon
önüne akın ettiğini ve aileyi yalnız bı- emlak piyasasında spekülasyona yol açmıştı. adet beyaz eşya satılırken Çin'deki satışlar
rakmadıklarını duyurdu.
Küresel mali krizin ardından ümidini emlak 185 milyon adede ulaştı.
Muhalif sitelerde sık sık görgü tanıkları- piyasasındaki canlanmaya bağlayan Çin, bu
nın ifadelerine de yer veriliyor. Bunlar- Tüketimdeki bu tırmanışın sürdürlebileceği
konuda da bir U dönüşü yaptı ve Aralık ayı kuşkulu. Kentlerde kişi başına ortalama yıl-
dan biri, oldukça yaşlı bir adamın Tah- içinde düzenlenen bir kanunla emlak piya-
ran'ın merkezinde alnından vurularak lık gelirin 2 bin 775 dolar, köylerde ise sade-
sasından elde edilen kazançları vergiye bağ- ce 840 dolar olduğu hatırda tutulursa, tüke-
öldürüldüğünü; kalabalığın, yaşlı ada- ladı. Hükümet bu yolla spekülatif köpüğü
mın bedenini yerden kaldırarak İranlı li- tici sübvansiyonları olmaksızın bu seviyele-
alabileceğini düşünüyor. ri tekrar yakalamak zor.
der Ayetullah Ali Hameney aleyhinde
sloganlar attığını anlatıyor. Başka biri, Çin ekonomisini bekleyen bir başka tehlike, Uluslararası finansal yorumcuların gözünde
göstericilerden birinin kafasına copla devlet bankalarınca devlet işletmelerine ve- Çin küresel toparlanmanın motoru. Gerçek-
vurulmak suretiyle öldürüldüğüne ta- rilen kredilerin geri dönmemesi. Seksenli ve teyse, Pekin'deki konferansta ele alınan so-
nıklık ediyor. İran Devrim Muhafızla- doksanlı yıllarda bankalar ciddi bir tahsilât runların gösterdiği gibi, Çin ekonomisi den-
rı'nın bir kolu olan Besic milislerinin el- krizi yaşamış, bilançolarını gecikmiş kredi gesiz temeller üzerinde yükseliyor. Ucuz kre-
lerinde hançer veya bıçakla, halka vah- alacaklarından daha yeni arındırmışlardı. diler ve hükümetin canlandırma programı,
şice saldırdığı da görgü tanıklarının ifa- Son gelişmelerden sonra benzer bir sorunun ekonomik kalkınma için yeni bir rota çizme-
deleriyle doğrulandı. Yönetimin bu acı- büsbütün katmerleşerek tekrarlanmasından yi beceremediği gibi varlık fiyatlarını köpür-
masız tutumu İran halkını yıldırmıyor; korkuluyor. terek istikrarsızlığa neden oluyor. Hesapsız
devrimci yükseliş ve ayaklanma hızını Konferansta ele alınan bir başka mesele de yatırımlar sonucu ortaya çıkan kapasite faz-
kesmeden yoluna devam ediyor. bazı sektörlerde gözlenen kapasite fazlası ol- lası da cabası.
8 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Dünya
Fransa’da Sarkozy’nin
Sarkozy: "İsviçre'deki referandum
din ve vicdan özgürlüğüne aykırı
değil"
Sarkozy'nin, 9 Aralık tarihli Le Monde gaze-
‘ulusal kimlik’ tartışması tesine yazdığı makale, "ulusal kimlik" kam-
panyasının bir parçasıydı belli ki. Sarkozy
yazısında, İsviçre'ye minare yasağı getiren

faşizme kan verdi absürt referandumu savundu; kendi vatan-


daşlarına da ibadet ederken gösteriş ve tah-
rikten kaçınmalarını öğütledi. Yazı özellikle
Fransa'da yaşayan Müslümanları işaret edi-
Cumhurbaşkanının, İsviçre'deki minare referandumuna yordu. Sarkozy, laik Fransa'nın temellerinde
ilişkin göçmen karşıtı yazısı antifaşistleri ayaklandırdı cumhuriyetin değerleriyle birlikte Hıristi-
yanlığın yattığını hatırlatma gereğini hisset-
mişti.
Peki ama Sarkozy'nin derdi neydi? Bir yoru-
ma göre, popülaritesi yüzde 40'ın altına düş-
mekte olan Sarkozy, Mart'ta yapılacak yerel
seçimlerde aşırı sağın oylarına göz dikmişti.
Fransa'da Jean-Marie Le Pen'in gerici ırkçı
partisi Ulusal Cephe (FN) neredeyse yüzde
10'a varan ciddi bir oy potansiyeline sahip.
Fakat Sarkozy'nin etnik-dinsel ayrımcılığı
körüklemesi, iktidardaki Halk Hareketi Bir-
liği (UMP)'den daha çok faşistlere yaramış
gibi gözüküyor. Nitekim FN, "ulusal kimlik"
tartışmalarına katıldı ve kampanyayı tered-
dütsüz sahiplendi.
Başörtüsü aslında neyi örtüyor?
Sarkozy’nin “ulusal kimlik”e Hırıstiyanlık atfetmesine Müslümanlar “kardeşlik” kavramıyla karşı çıkıyor Ulusal kimlik tartışmasının yerel seçimler
öncesinde sağcı seçmene göz kırpmak için
Fransa'da geçtiğimiz Kasım’dan bu yana, göç gazetesine ilan vererek rahatsızlıklarını dile başlatıldığı yorumunu yüzeysel bulanlar da
ve uyumdan sorumlu bakan Eric Besson ile getirdiler. var. Bu analistler, toplumda yaratılan Müs-
Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin ön ayak lüman korkusunun (islamophobia), küresel
oldukları tuhaf ve tehlikeli bir tartışma yü- Rahatsızlık büyük ölçüde, "ulusal kimlik"in krizle derinleşen sınıf çatışmasını perdele-
rüyor. Bir internet forumu üzerinden başla- göçmen karşıtlığı üzerinden kurgulanma- me amacı taşıdığına işaret ediyorlar haklı
tılan ve sözümona "ulusal kimlik"i oluşturan sından kaynaklanıyordu. İmzacılar, ülkeyi olarak. Buna, Fransa'nın Afganistan'daki em-
değerleri tayin etmek üzere başlayan tartış- Müslüman göçmenler ve gerçek Fransızlar peryal heveslerini örtbas etme telaşını da ek-
ma, kısa sürede "bölücü" bir çizgiye evrildi. O olarak ikiye bölen ve ırkçı söylemin özgürce lemek gerekiyor. Asıl üzücü olan, Fransa'nın
kadar ki aralarında Isabelle Adjani, Jane Bir- kullanıldığı bir mecraya dönüşen bu tartış- en büyük sendikal konfederasyonu ve şanlı
kin, Bernard-Henri Levy gibi tanınmış sa- manın bir an önce son bulmasını istediler. bir direniş geleneğine sahip CGT'nin, "ulusal
natçı ve düşünürlerle insan hakları aktivist- Fakat Sarkozy, "ulusal kimlik projesinin ce- sanayii" koruma adına bu zihniyetle işbirliği
lerinin, sosyalist ve komünist parti yönetici- maatçiliğin panzehiri" olduğunu iddia ede- yapması ve göçmen işçilerle ilgili her türlü
lerinin bulunduğu bir grup aydın, Liberation rek kampanyayı bir kez daha sahiplendi. olumsuz düzenlemeye omuz vermesi.

Dünya Kadın Yürüyüşü 2010 eylem programı


bir program hazırlanmıştı. 2005’te “İnsanlık metlerinin özelleştirilmesine karşı mücadele.
Üçüncü dünya kadın için Küresel Kadın Şartı” başlıklı taslakla bu Gıda egemenliği ilkesini ve sağlık, eğitim, içi-
yürüyüşü 8-18 Mart program geliştirildi. Türkiye’de de 2005’te çe- lebilir su ve sanitasyon hakkını savunmak.
şitli sivil toplum örgütü üyesi kadınlardan n Barış ve sivilleşme. Kadınların hayatını
2010’da gerçekleşecek oluşan Dünya Kadın Yürüyüşü Türkiye Ağı bi- ve bedenlerini kontrol etme arzusu, etnik ve
Yoksulluk ve kadına yönelik şiddetin teme- leşenleri, "8 Taksim Meydanı'na yürümüştü. dinsel çatışmaların manipülasyonu, doğal
linde yatan nedenleri yok etmek için çalışan DKY, 8-18 Mart tarihleri arasında Uluslarara- kaynakların sömürüsü ve silah endüstrisinin
taban gruplarınının, çeşitli entik, kültürel, si- kârlarını da içerecek şekilde savaşın karma-
sı Kadınlar Günü'nün ilan edilmesinin 100.
yasal, farklı yaş ve cinsel tercihlerden kadın- şık nedenlerini anlatmak
yıldönümünde ve 17 Ekim'de çatışma çö-
ların bir araya gelerek oluşturduğu Dünya Ka- zümleme süreçlerinde kadınların öncülüğü- n Kadın emeği. Dünyanın her yerinde ka-
dın Yürüyüşü (DKY) 2010 takvimini açıkladı. nü güçlendirmek için Kongo Sud Kivu'da dın ve erkek bütün işçilerin, herhangi bir ayı-
Birincisi 2000’de yapılan ve 160’a yakın ül- uluslararası bir buluşma ile eş zamanlı yürü- rımcılığa uğramaksızın, insanca asgari ücre-
keden 5 binin üzerinde kuruluşun imzaladığı yüşler ve eylemler yapacak. te, yasal haklarına, sosyal güvenceye ve eşit
“Dünya Kadın Yürüyüşü” sonunda “dünya ça- ücrete kavuşmasını savunuyor.
Dört eylem alanı
pında yoksulluğun ortadan kalkması, kadına n Kadına yönelik şiddet. Nedenlerini ve
2010 eylemi DKY'nin dört eylem alanı etra-
yönelik şiddetin son bulması, kadınların fi- nasıl tezahür ettiğini göstermek ve kadınların
ziksel ve manevi bütünlüğüne saygı gösteril- fında harekete geçecek: cinsiyetçi şiddete karşı her tür direnişini özel-
mesi amacı”na yönelik somut talepler içeren n Ortak menfaat. Doğanın ve kamu hiz- likle kamusal alanda görünür kılmak istiyor.
EKMEK & ÖZGÜRLÜK 9

Emek

TEKEL eylemi: Duru gökte


çakan şimşek gibi!
İşçiler, eylemlerinin bilinçli öznesi olmayı başardıklarında, muhtemel saldırıla-
rın önünü alabilir; zafere ulaşabilir; modern kölelik zincirlerini kırmaya yönelik
daha büyük bir mücadeleyi tetikleyebilirler

Ali İleri

Daha 8 yıl öncesinde, 110 yaprak


tütün işyeri, 6 sigara fabrikası,
19 alkollü içki üretim tesisi, 84
pazarlama müdürlüğü, 10 tuz iş-
letmesi, bir kibrit, bir ambalaj,
bir suni ipek ve viskon fabrika-
sında otuz binden fazlaydılar.
Oysa şimdi, kapatılacağı duyuru-
lan 57 yaprak tütün işyeri, iki tuz
işletmesi ve bir ambalaj fabrika-
sına sıkıştırılmış on iki bin kişi
kalmışlardı. Tütün Rejisi ile baş-
layan 127 yıllık yaşam öyküsüne
son verilen “TEKEL”in adıyla
anılıyorlardı: TEKEL işçileri; ey-
lemleri de öyle: TEKEL eylemi..
Sermayenin saldırısı
12 Eylül’le başladı
12 Eylül 1980’de, ancak devletin
silahlı gücüyle, gecikmeli olarak
yürürlüğe sokabildiği 24 Ocak TEKEL işçileri Ankara’nın Güven Parkı’nda bardaktan boşanırcasına yağmur altında direnişlerini başlatıyorlar 
Kararlarıyla sermaye, ülkedeki
hareketini dünyadaki hareketiy- tün Mamulleri, Tuz ve Alkol İş- muş bir hükümetin vicdanının mal etmeye çalıştığı “TEKEL” is-
le uyumlu kılacak “yeni” bir yü- letmeleri Genel Müdürlüğünün da başka türlüsüne cevaz verme- minin, bu defa, insanlığın kurtu-
rüyüş başlatıyordu. Cuntanın yeniden yapılandırılmasıyla ilgi- yeceğini düşünüyorlardı. Din luş mücadelesinde ölümsüzleşe-
öncelikli görevi, bu yürüyüşün li 4733 sayılı yasayla, Tekel’in kardeşi değil miydiler? ceği bir mücadeleyi başlatıyor-
önünde engel olduğu düşünülen ölüm fermanı imzalandı. Ferma- lardı. Ankara’ya gidecekler; ge-
Gün geldi çattı. Aralık başında
mevzileri, işçi sınıfının siyasal, nı uygulamak AKP’ye kaldı. rekirse meclise yürüyecekler ve
sendikal örgütlerinden başlaya- Genel Müdürlükten işletmelere
Kırk satır mı? Kırk katır mı? doğru fakslar aktı. Geriye ne kal- haklarını almadan geri dönme-
rak dağıtmaktı. İşçi sınıfının ön- yeceklerdi. Bu uğurda “ölmek
cüleri tutuklandı, işkenceye alın- AKP Hükümeti, yasaya dayana- dıysa tasfiye edilecek; işletmeler
rak Tekeli üçe böldü. Önce alkol- kapanacaktı. İşçilerden isteyen- var, dönmek yok!”tu.
dı, katledildi. Sermaye, yürüyü-
şünü 12 Eylül Anayasası ile gü- lü içecekler üretim tesislerini, ler, ihbar ve kıdem tazminatları- İki haftada hazırlandılar. 15 Ara-
venceye aldı. sonra da sigara fabrikalarını sat- nı alarak ya doğrudan işsizliği, ya lık’ta battaniyeli, yağmurluklu
tı. Çoğunluğu depodan ibaret ka- da 4-C statüsünde, yani modern sırt çantalarıyla, 106 otobüsle,
İstanbul’un orta yerine türbesi lan Tütün Yaprak İşletmelerini, kölelik koşullarında, başka kamu ülkenin tütün ekilen dört bir ya-
dikilen 24 Ocak Kararlarının mi- yaklaşık on iki bin işçiyle birlikte kurumlarında on ay çalışıp iki ay nından Ankara’ya aktılar; 6 bin
marı Turgut Özal’ın Başbakanlı- sona bıraktı. ücretsiz izin yaparak, 650 lira ay- TEKEL işçisi, AKP Genel Merkezi
ğında, 1984’te başlayan sigara it- lık ortalama ücreti; izin dönüşü önünde buluştular.
halatı ve 1986’da sigara üretimi- Üretimden gelen güçleri fiilen el-
lerinden çekilip alınmış işçiler, iş akitlerinin aynı koşullarda ye- Milliyetçiliğin, yurtseverlikten
ne verilen izinle, Tekel işçileri de nilenme şansını kullanmayı ter-
sermayenin “yeni” yürüyüşüyle sömürü koşullarının mevcut ha- ırkçılığa farklı tonlara büründü-
liyle devam etmesini bile, artık cih edebilirlerdi. ğü, ulusal kavgaların asıl müca-
doğrudan tanıştılar. “Karaoğ-
lan”ın Başbakanlığında, DSP- bir kazanım sayıyorlardı. Kendi- Ölmek var! Dönmek yok! deleyi kararttığı bir ortamda, ka-
MHP-ANAP hükümetinin ve lerine verilen “Tekel ile ilgili dü- İstikballeri için uygun görülen dını erkeğiyle Türk ve Kürt
onun Ekonomi Bakanı Kemal zenleme yapılırken, talebiniz de- her iki seçeneği de, kazanılmış emekçilerinin sermayeye karşı
Derviş’in üstün gayretleriyle
2002’de kabul edilen Tütün, Tü-
ğerlendirilecek” sözüne güveni-
yor; çoğunun oylarıyla iktidar ol-
haklarına sarılarak reddeden Te-
kel işçileri, sermayenin tarihe
eylemde ördükleri kararlı, mili-
tanca birlik; Tekel eyleminin ser- >>
10 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Emek
>> maye tarafından ciddiye alınma-
sı için yeterliydi. Hele de şekerin
lacaktı. Ayrıca Türk-iş, “hükümet
talimatıyla asgari ücret yerine se-
bu itirazın kapitalizm, kendi söz-
cülerinin deyişiyle, “yüzyılda bir
nBugün ayaklarına koşarak gelen
Baykal, daha dün kendileriyle ay-
özelleştirilmesinin gündemde ol- falet ücretinin belirleneceği asga- görülebilecek” bir krizle, tepeden nı mücadeleyi yürüten sınıf kar-
duğu bir sırada, işçilerin kazandı- ri ücret tespit komisyonlarına” tırnağa sallanırken; ilk sosyalizm deşleri Kent Aş işçilerine kulakla-
ğı her durumda bu eylem, hakla- katılmayı da reddettiğini açıklı- kuruculuğunun yenilgisinin halen rını tıkayan o Baykal değil miydi?
rı gasp edilmiş örgütsüz milyon- yordu. 30 Aralık Başkanlar Kuru- elverdiği ideolojik rantla, serma- n MHP’li ve BBP’li demagogları
lara “kötü örnek” olacaktı. Bu lu toplantısından da bölgesel mi- yenin bu krizi egemenliğine yöne- alkışlarken, kendilerine biber gaz-
yüzden zor kullanılarak dağıtıl- tingler yapma kararı çıktı. Eylem, lik eşdeğer şiddette bir tehdit ola- lı, coplu saldırının düzenlendiği
mak; sonlandırılmak istendi. Bi- Tekel işçilerinin önderliğinde ül- rak algılamadığı koşullarda; top- Abdi İpekçi Parkında, yakın za-
ber gazı eşliğinde coplar çalıştı. O ke sathına yayılıyor; çevresinde lumsal mücadelenin “politik alan” manda Kent Aş işçilerinin direniş
zamana kadar kendiliğinden yü- giderek genişleyen bir dayanışma içine sıkışarak, kimlikler siyaseti- çadırına saldıran faşistleri ne de
rüyen eylem, dağılan işçilerin ağı örülüyordu. Genel direniş, ge- ne indirgendiği, ulusal kavgaların çabuk unutmuşlardı?
Türk-iş Genel Merkezinde top- nel grev konuşuluyordu. İşçiler sınıf mücadelesinin üzerini örttü-
lanmasıyla el yordamıyla da olsa kararlıydı. Buna karşı, Çalışma ğü bir yerde; “Krize rağmen ser- n AKP karşıtlığı ile aldatılmış-
toparlandı. İşçiler, “Hükümet isti- Bakanı Ömer Dinçer’in yeni yılın maye egemenliğine karşı bekle- lıklarına, yurtseverlik söylemle-
fa!” sloganları eşliğinde Türk-iş’i ilk gününde 4-C’yi parlatarak yap- nen kitlesel karşı koyuşu gerçek- riyle vatan konusundaki hassasi-
işgal ettiler. Bundan böyle eyle- tığı teklif, sermayenin de kararlılı- leştiremediği” düşünülen ve ta- yetlerine tercüman olsalar bile,
min merkezi Türk-iş olacaktı. Da- ğında bir değişiklik olmadığını rihsel misyonundan umudu ke- TKP’nin hemen iki adım ötelerin-
ğıtılmak istenen eylem büyümüş; gösteriyordu. senlerin hiç olmadığı kadar çoğal- de düzenlediği dayanışma mitin-
politikleşmişti. dığı bir zamanda; yine ondan “Ne gine yeterince katılmalarını önle-
İşçi sınıfı misyonunu bir kez yen, “komünist” sözcüğüne karşı
Ya bizimlesin, ya değil! daha hatırlattı olduğunu ve bu varlık uyarınca
İşgalle birlikte, işçiler Tekgıda-iş tarihsel olarak neyi yapmak zo- duydukları o önyargı değil miydi?
Tekel işçileri, eylemleriyle bütün
sendikasının yanında, Türk-iş’i de dikkatleri üzerlerinde toplamış; runda kalacağını” bir kez daha Başka kusur ve zaaflar, sorular bu
eyleme ortak ettiler. Elli sekiz yıl- sokağa kurdukları kürsünün, dosta düşmana hatırlatan, işçi sı- listeye eklenebilir. Ama tüm bun-
lık geçmişinde Genel Merkez bi- dostların yanında, her soydan ve nıfından gelmesindeydi. ların ötesinde ve üstünde, yadsı-
nasını ilk kez bu denli yoğun bir boydan burjuva siyasetçisini namaz bir başka gerçek var. Ge-
işçi kokusu sarıyor; her gün özen-
Uyuyan devi uyandıracak
ayaklarına taşıyan gücüne kendi- çen on beş günün sonunda eylem,
le temizlenen salonlar, cilalanan kıvılcımlar Tekel işçisi ile birlikte onları izle-
leri bile şaşmışlardı. nBelki “artçı” bir eylemdi, talep-
koridorlar, eylemci işçilerin kanı, yen milyonlarca işçinin bilincinde,
teri ve eylem alanından taşıdıkla- Eylemde böylesine “duru gökte ler kesimsel çıkarlar üzerine inşa gelecek büyük mücadeleleri ma-
rı çamurla tanışıyordu. Tekel işçi- çakan bir şimşek” etkisi yaratan edilmişti. yalandıracak şu kıvılcımları saçı-
leri Türk-iş’in önüne sorunu çok neden, tek başına, ne verilmemiş nKuşkusuz kendiliğinden bir ka- yordu:
net koymuşlardı: “ya bizimlesin, kavgaların birikmiş enerjisi, ne de rakter taşıyordu ve bu haliyle ma-
onca aldatılmışlığın doğurduğu nipülasyonlara da açıktı. nEn haklı talepler bile, eğer işçi
ya değil!”
öfkede bilenmiş, hayranlık uyan- sınıfından geliyorsa, karşısında
Sekiz aydır toplanmayan Türk-iş nİşçiler, sermayenin değişik frak- devleti buluyordu.
dıran o kararlılıktı. siyonlarına mensup sözcülerinin
Başkanlar Kurulu, 23 Aralık’ta
olağanüstü toplanarak eylemi sa- Asıl neden; eylemin, sermayenin yanlarına gelerek, timsah gözyaş- nEn sıradan talepler bile olağan-
hiplendi. Tekel işçilerinin taleple- kendi hareketinde açtığı kanık- larıyla verdikleri desteğin ikiyüz- üstü bir mücadeleyi; kazanmak
ri karşılanıncaya kadar, 25 Ara- sanmış bir hesabın, neredeyse ka- lülüğünün farkına varamıyor; ise daha fazlasını, bilinçli bir ör-
lık’tan başlayarak ve her Cuma nıksanmış kapanışına yapılan ilk CHP’sinden MHP’sine, onlara hak gütlülüğü gerektiriyordu.
ilave bir saat artırılarak iş bırakı- sahici, kitlesel itiraz olmasında; ve ettikleri yanıtı veremiyorlardı. nİşçi sınıfına modern kölelik ko-

TEKEL işçileri kardeşlik türküleriyle hak arıyor


bir coşku ile karşılardı. Tabii özelleştirmeyi kın bir zaman işyerlerini terk etmediler.
Cevat Paloğlu, Samsun 19 Ma- bize işyerleri üzerinden değil de alacağımız Orada bu karşı çıkışın cılız kalmasının ne-
yıs Tütün ve Yaprak İşletmesi hizmet üzerinden anlatırlardı. Buna karşı- deni ise bizim tütün ve yaprak depolarının
lık sendika ise bizi bilgilendirici en küçük kapanacağını aklımızın ucundan bile geçir-
işyeri temsilcisi Süleyman Kav- bir çaba içerisine girmezdi. Buna rağmen mememizdi. Çünkü Tekel bünyesinde daha
lak ile TEKEL işçilerinin özel- yemekhanelerin özelleştirilmesi girişimi iş- önce alınmış olan tütünlerin yurtdışına sa-
çilerin tepkisi sonucu geri tepti ve gerçek- tışa hazırlığını yapacak tek işletme bizler-
leştirme sürecindeki tavırlarını leşemedi. dik. Fakat artık Tekel tütün almadığı için bu
depolarda çalışan 11bin 900 işçinin yapa-
ve Ankara eylemini konuştu Özelleştirmede bugüne nasıl gelindi ? İş- cağı hiçbir iş kalmadı.
çiler nasıl bir tepki geliştirdi?
Yani ortada satış değil aşamalı bir ka-
Tekel işçileri olarak özelleştirmeler Tekel’de ilk özelleştirme Tekel İçki ile baş- panma durumu var.
ile ilk ne zaman, nasıl karşı karşıya ladı. Fakat bu fabrikalarda çalışan işçiler
geldiniz? Evet tam da böyle. Biz zaten Başbakanın
bütün haklarının korunması kaydıyla siga-
deyimiyle “sırt üstü yatıp maaş alma” me-
89 yılında 19 Mayıs Yaprak Tütün İşlet- ra fabrikalarına aktarıldığı için hemen he- raklısı değiliz. Bu saatten sonra geri dönü-
me Müdürlüğü’nde işe başladığımda o men hiçbir direnç göstermediler. Ardından şün olmayacağının da farkındayız
zamanlar ANAP hükümeti dönemiydi. O da 2007’de aynı şartlarla sigara fabrikala-
günkü bakanlar ve milletvekilleri işlet- rında çalışanlar Yaprak ve Tütün fabrikala- Peki ne istiyorsunuz, talepleriniz neler?
meyi ziyarete geldiklerinde “özelleştir- rına aktarıldılar. İçki fabrikalarının özelleş- Biz geleceğimiz ve ekmek paramız için ça-
me” nin bize nasıl faydalı bir şey olduğu- tirilmesinden farklı olarak Adana ve Malat- lışmak istiyoruz. Ama bugüne kadarki hak-
nu anlatırlardı. İşçiler de onları büyük ya fabrikalarında çalışan işçiler bir aya ya- larımızın bundan sonra da korunmasını is-
EKMEK & ÖZGÜRLÜK 11

şullarının dayatılması, kazanıl-


mış hakların gaspı, şu veya bu
burjuva siyasetin arasındaki far-
kın değil, sermayenin hareketin-
TEKEL’in kadınları en önde
de ulaştığı evrensel uğrağın, kriz
ve rekabet koşullarının, doğru- İşyerlerinde çoğun-
dan zorunlu bir sonucuydu. Ser- luğu oluşturan ka-
maye başka türlü yapamıyordu.
dın işçiler direnişte
n Bu durumda, işçiler ya mü- de etkindi. Eylemci
cadele edecekler, ya da işsizliği
ve sefaleti; en iyi olasılıkla da, sa-
kadın işçilerle Ba-
dakayla sürdürecekleri onursuz har Toker’in Anka-
bir yaşamı seçeceklerdi. ra’da yaptığı görüş-
Kazanmak mümkün! meyi bianet’ten ak-
Kazanmak mümkündü, ama tarıyoruz
şimdi daha yüksek bir bilinci zo-
runlu kılıyordu. İşçiler, eylemle-
Kadın işçiler için şartlar daha
rinin bilinçli öznesi olmayı ba- zor. Soğuktan daha çok etkile-
şardıklarında, muhtemel saldırı- niyorlar. Temel ihtiyaçlar ve hij-
ların önünü alabilir; zafere ula- yen konusunda daha çok sıkın-
şabilir; modern kölelik zincirle- bir şey değiştirmek için değil, bildiğinde oturabildiği için yü-
tı çekiyorlar.
rini kırmaya yönelik daha büyük tek istediğimiz özlük hakkımız." rümekte de zorluk çektiğini
Hepsinin ilk paylaştıkları ço- söylüyor. Destek veren Ankara-
bir mücadeleyi tetikleyebilirler. Bir başka kadın işçi ise (45) ey-
cuklarına özlemleri ve onlardan lı kadınlar kadın işçileri kendi
Bunun yolu, geleceklerini kendi lemin en zor yanının altı çocu-
aldıkları destek oldu. Eylemin evlerinde ağırlamayı teklif et-
ellerine alarak, kararlılıklarını ğunu İstanbul'da bırakmak ol-
ilk günü Diyarbakır'dan Anka- mişler. "Biz kadınlar hep birlik-
eylemin örgütlü inisiyatifine, duğunu söylüyor. Son iki se-
ra'ya gelen Dilber Demir (38) te kalmak istiyoruz" demişler,
merkezine dönüştürmelerinden çimde oyunu AKP'ye vermiş. Bu
ilk günler konaklama konusun- "birbirimize söz verdik, hep be-
geçiyor. bir hafta sonrasında ümidi bi-
da çok sıkıntı çektiğini söylü- raberiz, buradayız."
raz kırılmış. Son sözü "Yarın da
Tekel işçileri böyle yaptıkların- yor.
bir şey çıkmazsa umudum yok Alanda bir çok genç görmek de
da, “politika” ile “ekonomi” ara- Bir çok kadın işçi Teksif misa- artık" olacaktı ki, diğer arka- mümkün. Üniversiteye hazırla-
sında bilinçlerde örülmüş o du- firhanesinde kalıyor. Ancak ilk daşlarının "hiç bir yere gitmiyo- nan Deniz Elibol da (18) eyle-
varı yerle bir etmenin somut bir üç gün parkta sabahlamışlar. ruz" eklemeleri ile "kararlıyız" min üçüncü gününden beri her
örneğini vererek, sermaye ege- Polisin attığı biber gazından çok diye bitirdi sözünü. gün geliyormuş. "İşçiler kadın-
menliğini alt etmenin; kendile- etkilenmişler. "Hiçbir neden Ayfer Tekin (42) konaklama ların daha dayanıklı ve ön saf-
rinkiyle birlikte insanlığın acıla- yokken zehirlediler bizi". şartlarını "erkek işçilere göre larda olduğunu söylüyorlar" di-
rına son vermenin biricik yolu- İhtiyaç duyduklarında revirden daha iyi sayılır" diye yorumlu- yor. ve ekliyor: "Asıl etkiyi sen-
nu da eylemleriyle işçi sınıfına destek aldıklarını söylüyor ve yor. Gündüzleri soğuk onu çok dikalardan daha çok destek ve
göstermiş olacaklardır. ekliyor, "Bir haftadır buradayız, etkilemiş, ancak sandalye bula- genel grevle yaratabiliriz."

tiyoruz. Hükümetse bize 4-C’yi öneriyor. Günlerdir yemek ve barınma gibi ihti- çalışıyor. Sekseni kadın. Başından beri ey-
Tekel’in özelleştirilmesi sürecinde bu- yaçlarınızı nasıl karşılanıyorsunuz? lemin içinde yer alanların sayısı ise yedi.
güne kadar sessiz kalan işçiler işyerle- Sabah 8 den akşam 9 -10’a kadar zaten Bundan sonrası için ne bekliyorsunuz?
rinin Türkiye’nin dört bir yanında dağı- Türk İş’in önündeyiz. Geceleri ise diğer
sendikaların konferans salonlarında sa- Her şeyden önce gücümüzü gördük. Bekle-
nık olmasına rağmen bir anda nasıl or-
bahlıyoruz. Yeme, içmeyi ise kendi cebi- diğimizden de dirençli çıktık. Yer yer hü-
ganize oldu da Ankara’ya gelmeye ka-
rar verdi? mizden karşılıyoruz. Son günlerde ise par- kümet yetkililerinin açıklamaları işçiler
lamento dışı partilerden kısmi de olsa des- arasında olumsuz etki yapsa da olumsuz-
Şu anda iş yerlerimizde Tek Gıda İş Sendi- tek görmeye başladık. Ama ne kadar daha lukları aramızda konuşarak, motivasyonu-
kası, Hak-İş’in açtığı dava nedeniyle yetki dayanırız bilmiyorum. Daha şimdiden ken- muzu düşürmemeye çalıştık. Yine de yor-
sahibi değil. On bir aydır da dava dolayı- di aramızda para toplayarak zorda kalan gunluk ve ekonomik zayıflık zamanla zaa-
sıyla üyelik aidatları toplanamıyor. Buna arkadaşlarımızla dayanışıyoruz. fa dönüşmeye başladı. Buna rağmen bun-
rağmen sendika son süreçte işçiyi bütün dan sonrasını kazanamazsak da kardeşlik
gelişmelerden haberdar etti ve 7 bin civa- Eylemciler arasında oldukça fazla kadın
var. İşyerleri düzeyinde kadın işçi oran türküleri söylemeyi ve hak arama deneyi-
rında işçiyi Ankara’ya taşıdı.
nedir? mini kazandığımızı düşünüyoruz. Ayrıca
Türk-İş binasında “Diyarbakır, İzmir…” bizden önceki örneklerden daha fazla iz bı-
diye giden iller sıralamasının altında Eylemde başından beri yakınlarımız hiç
yer almadı. Kadınların tamamı işçi. Abdi rakacağımız da kesin. Biz gücümüz yettiği
“Biz açılımı yaptık sıra sizde” yazan ölçüde buraya kadar geldik. Bundan son-
İpekçi Parkında saldırıya uğradığımızda
pankartla vermek istediğiniz mesaj ne- rası bizi aşıyor. Ama şurası kesin ki; ka-
dağıtma uyarısının ardından biraz da sal-
dir? zandıklarımız da kaybettiklerimiz de biz-
dırmayacaklarını düşünerek polis bariye-
Benim çalıştığım 19 Mayıs işletmesinden rinin önüne en önce kadınlar geçti. En faz- den önceki özelleştirme mağduru 4C çalı-
birlikte geldiğimiz işçilerin çoğu “Şem- la zararı da onlar gördü. Oran meselesine şanlarının olduğu kadar sonrakilerin ka-
mamme” ile halay çekmeyi öğrendi, halay gelince, ancak kendi işyerimizden örnek- derlerini de etkileyecek mihenk taşların-
çekmeyenler de alkışla tempo tutuyor. lendirebilirim. Bizim işyerimizde 640 işçi dan biri olacak.
12 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Politika
“Askeri ve çatışmalı” boyutlara

‘İç savaş’: Tevatür, bürünmeyen, eksiltili, yalnızca


“politik” ve politikanın başka
araçlarla sürdürülmesi anlamına
gelmeyen bir iç savaş adlandır-

tehlike, korkuluk... ması, kavramın asıl içeriğinden


keyfi biçimde soyundurulması
demektir. Kaldı ki, Erzincan’da
silahlar patlamış olsaydı bile,
“münferit olay” olarak kaldığı
müddetçe, bu, iç savaş tezinin
doğrulanması anlamına gelmez-
İç savaş tehlikesinden, Kürt sorununda çözümsüzlüğün yol di. Haber.sol.orgda yayınlanan
ve rejim içi kutuplaşmaya karşı
açması mümkün toplumsal kırılmalar bağlamında söz edi- takınılması gereken tutum ko-
lebilir, AKP ile TSK arasında ise böyle bir gerilim yok nusunda öncekinden farklı bir
yaklaşımın ipuçlarını veren yazı-
sında, Kemal Okuyan doğru bir
noktaya parmak basıyor:
“Türkiye’de yaşananların tarih-
sel önemine işaret etmek, ülke-
nin aydınlıkla karanlık arasında
gidip geldiğini ifade etmek için
ağırlıklı kavramlar kullanmak
gerekebilir ama ‘iç savaş’ Türki-
ye’nin başına bela olan eksende-
ki hareketliliği ifade etmek için
pek uygun değildir. ‘İç savaş’ ağır
bir kavramdır, bu eksen bu ağır-
lığı taşıyamaz.”
Arka plan
Öte yandan, mevcut durum için
uygun bir adlandırma olmama-
sının yanı sıra, iç savaş tezi gele-
cekteki olasılıklara ışık tutmak
bakımından sorunludur. Öyle
anlaşılıyor ki, bu tezin sahipleri,
egemen güçler katından bakıldı-
ğında, Türkiye’deki rejim krizi-
nin, taraflardan birinin kesin ga-
lebe çalacağı, diğerinin ise diz
çökeceği bir iç savaş uğrağından
geçmeksizin çözülemeyeceğini,
kutuplaşmanın bu mahiyette ve
alıveriyor. Örneğin, Melih Pekde- da da sıkça rastlamak mümkün. keskinlikte olduğunu düşünü-
Kenan Kalyon mir BirGün’deki köşesinde şöyle İşte bunlardan biri: yor; tedrici ve uzlaşmalı/çatış-
yazıyor: “Herkes yeni yıla dair ke- malı bir dönüşüm sürecini ihti-
“Burjuvazinin politik iç savaşı mal dışı tutuyorlar. Hakeza, ku-
Bir “iç savaş” tevatürüdür aldı hanette bulunuyor, lakin şahsım keskinleşerek sürüyor. Bülent
yürüdü. Seferberlik Tetkik Kuru- olarak uğursuz bir kehaneti çık- tuplaşmanın taraflarını aşırı top-
Arınç’a suikast girişimi ile birlik- tancı ve tasnifçi biçimde tanım-
lunun aranması başta olmak üze- makta olan falcı hallerindeyim… te gündeme gelen olaylar zinciri
re, son gelişmelerle birlikte yeni- Daha 2008 yılı Mart ayındayken lıyor ve değişmeyen konumlar
bu iç savaşın bir kez daha politik içinde ele alıyorlar. Hal böyle
den tedavülde. Hem devlet aygı- tepemizdekilerin tepişmesine yöntemlerin sınırına dayandığı-
tı ve egemen sınıf içindeki tepiş- bakıp “örtülü bir iç savaş çıkmak olunca, olup bitenleri sabit ko-
nı gösteriyor. Bu sınırın aşılması numlar içindeki sabit tarafların
me hem de aşağıdan gelen dina- üzeredir” diye yazmıştım. Hayır, söz konusu politik iç savaşın as-
miklerin müesses nizamın sınır- Kürtler ve Türkler arasında pat- nihai hesaplaşma öncesi manev-
keri ve çatışmalı boyutlar alma- ra ve taktikleri olarak anlamlan-
larını zorlaması nedeniyle, bir re- lak verebilecek toplumsal fela- sı demek. Bu hiç de abartılı bir
jim krizinin dönem dönem alev- ketten söz etmiyordum. Kastetti- dırıyorlar. Olaşan yeni vasatların
tespit değil. Çünkü son dönemde tarafları yeniden belirlemesi, ye-
lenerek sürüp gittiği reddedil- ğim devlet içindeki bir savaş idi...” en azından bir örnekte ciddi bir
mez gerçek. Ama bu durumu ad- niden konumlanmaya sevk et-
Pekdemir, devamında, özel yetki- silahlı çatışma tehlikesinden dö- mesi ve aralarındaki mesafeyi
landırmak için kullanılan “iç sa- li Erzurum savcısının 4 Aralık nüldü.”
vaş” tabiri olup biteni, Türki- değiştirmesi ihtimalini (ihtimal-
2009 günü MİT’in Erzincan bölge İşçi Mücadelesi de Erzincan ör- den de öte, vuku bulmakta olanı)
ye’nin yaşamakta olduğu dönü- binasını basması sırasında silah-
şümü, buna karşı dirençleri ve neğini zikrediyor. Ama ne yazık göz ardı ediyorlar.
ların patlamasına ramak kalma- ki tespiti abartılı, hem de eski ta-
egemen güçler arasındaki çeliş- sını kehanetini doğrulayan bir Bu bizi, ister istemez burjuva
kileri açıklamaktan çok karartı- birle mübalağa sanatının sınırla- kamptaki hengâmenin mahiyeti-
kanıt sayıyor. rını zorlayacak ölçüde. Bir kere,
yor. Hazırlop ve dehşetengiz bir nin ve nedenlerinin ne olduğu
niteleme, bir anda akıl yürütme- Benzer türden değerlendirmele- iç savaş, adı üzerinde bütün bo- sorusuna getirir. Bizce bunun
yi durduruyor ve tahlilinin yerini re İşçi Mücadelesi’nin sayfaların- yutları ve içeriğiyle iç savaştır. beş temel nedeni var:
EKMEK & ÖZGÜRLÜK 13

n İktidar bloğu ve blok içinde- rektiğini, aksi halde Diyarba- zamana kadar çeşitli biçimlerde her yerde görmek mümkün.
ki güç dengeleri yeniden şekille- kır’ın da kaybedileceğini ileri sü- arkaladığı ulusalcı ve Avrasyacı Uzun bir düşük yoğunluklu sa-
niyor. Bloğa yeni dahil olanlar renlerdendir. Dışişleri bakanlığı güçleri ortada bırakmıştır. Erge- vaşın ülkenin her yanına yayılan
veya daha fazla yer talebinde bu- koltuğunda, özellikle Irak Kür- nekon operasyonlarını mümkün maddi ve manevi acıları, bu sa-
lunanlar ile edindikleri iktisadi distan’ını kastederek, siyasi ve kılan aynı zamanda bu gelişme- vaşın Batı’daki mağdurlarının
gücü siyasal alana da tahvil et- gerçek (veya fiili) sınırlar ayrımı dir. Bu sadece hükümete veril- faşist ve milliyetçi akımların
mek isteyenler eski mukimlerle yapan A. Davutoğulu’nun otur- miş bir ödün olarak görülemez. yönlendirme ve kışkırtmalarına
itişiyorlar. Bu anlamda, yaşa- duğu AKP hükümeti, bugün fark- Başka bir açıdan bakıldığında, açık olmaları ve yoğun bir Kürt
nanlar yeni bir biçimlenime ge- lı ve dolaylı yollarla da olsa aynı göçü alan kentlerin sakinleri
bir mıntıka temizliği yapmak,
çişin pazarlıkları, sancıları ve ça- hedefe ulaşmaya çalışıyor. arasında Kürtlere karşı yeni de-
başına topladığı cinleri dağıt-
tışmalarıdır. nebilecek bir “tanıyarak dışla-
“Irreversible” veya mak, ordu içine oynayan, onu
ma” eğiliminin güç kazanması da
n Hem bu nedenle hem de geçmiş olsun baskı altına alan veya hiyerarşik
çabası. Son yıllarda giderek ar-
Türkiye’nin bugün geldiği kapi- “İç savaş” tezleri, rejim krizi, düzenini bozan sivil, emekli as-
tan linç girişimleri bu iklimden
talist gelişme ve dönüşüm evre- burjuva kampın kutupları, bu ker ve muvazzaf asker karışımı
besleniyor. Pek çok kasaba ve
sinin bir gereği olarak, Ertuğrul kutupların bileşenleri ve baş çe- merkezkaç ya da “merkezi ka-
kentte, her hangi bir olayın ko-
Kürkçü’nün “burjuvaziyi siyasi kicileri bağlamında en fazla kafa yık” oluşumları etkisizleştirerek
laylıkla bir Kürt/Türk gerginliği-
olarak mülksüzleştiren” “Prus- karıştıran konu, TSK’nin ya da veya caydırarak emir-komuta
ne dönüşmesi, harekete geçiril-
yalılar” mecazıyla ifade ettiği bü- doğru bir ifadeyle onun şimdiki zincirini sağlama almak TSK için
miş kalabalıkların Kürtlere ait ev
rokrasinin göreli değil ama, aşırı komuta kademesinin tutumu ve de ertelenemez bir ihtiyaç hali-
ve işyerlerini taşlaması ve Di-
özerkliği budanıyor; buna karşı- konumudur. 4 Ocak tarihli Milli- ne gelmişti. Hiyerarşik düzeni yarbakır Spor’u ligden çekilme-
lık, şimdiye kadar bu özerkliğin yet’te, Aslı Aydıntaşbaş, temas sarsılan, kendi içindeki uzantıla- nin eşiğine getiren olaylar da öy-
tadını ve cılkını çıkaranlar dire- ettiği yabancı diplomatların söz rıyla birlikte alacalı bir toplum- le.
niyor. birliği etmişçesine, “bize göre or- sal-siyasal koalisyonun baskıla-
dunun durumu ‘irreversible’ gö- rına maruz kalan ve çatlak sesle- Bu koşullar altında, her kim ki
n Yeni dünya konjonktürüne Kürt sorununu çözmeye soyu-
ve Türkiye kapitalizminin deği- züküyor” dediklerini yazıyor. rin arttığı her NATO ordusu,
Yani ihya edilemez ve eski duru- emir-komuta içinde kotarılacak nur, şovenizmin, ırkçılığın ve ay-
şen gereksinimlerine uygun ola- rımcılığın bütün görünümlerine
rak devlet aygıtı elden geçirili- muna iade edilemez. Hiç yoksa bir darbe konjonktürü yoksa, is-
iki bakımdan doğru bir gözlem: ter istemez bu refleksi gösterir. karşı kesinlikle kararlı bir tutum
yor; buna karşı hem bizatihi sü- takınmak zorunda. Ama Başba-
redurumdan ve yerleşik algıla- TSK, bambaşka tarihsel koşulla- Ergenekon operasyonlarının
rın ürünü olup bugüne kadar sü- kan Erdoğan ve partisi böyle
malardan hem de Türkiye’ye Av- TSK’nin onay verdiği sınırların davranmak yerine, bunları “has-
rasyacılık gibi farklı bir istikamet regelen yüksek özerkliğe ve ikti- ötesine taşıp taşmadığı, AKP’nin
dar bloğu içinde eski ağırlığına sasiyet” sayarak, hatta yeri gel-
vermek isteyenlerden kaynakla- ve yer yer de Fetullahçı cemaa- diğinde bu “hassasiyet”leri pay-
nan bir direnç var. bir daha kavuşamayacaktır. tin bunu orduyu daha da gerile- laşarak, çözüme bir güvenlik
n “Kayıt-dışı” yönleri bir meş- Oysa, “iç savaş” tezinin en ısrar- tecek bir manivela olarak kulla- operasyonu optiğinden bakma-
ruiyet bunalımına yol açacak ka- lı savunucusu olan İşçi Mücade- nıp kullanmadığı ayrı bir bahis. ya devam ederek, atılması gere-
dar aşırı biçimde çeşitlenmiş ve lesi farklı düşünüyor. Ona göre, Zira çekişen kuvvetlerin zıt yön- ken adımları Türk halkının nez-
şişmiş bir devlet aygıtı yeniden ordu Dolmabahçe’den beri geçi- lü etkilerde bulunduğu her süre- dinde tarihsel bir haksızlığın te-
tanzim ediliyor. ci bir ricat taktiği uyguluyor ve cin, bir kez başladıktan sonra lafisi diye meşrulaştırmak yeri-
bunu sona erdirmek için fırsat kendine özgü bir dinamik ka- ne, olmayacak duaya âmin der
n Bugünün burjuva sivil top- kolluyor. Olup biten bundan iba- zanmasından daha doğal bir şey gibi “milli birlik projesi”nden ve
lumunu tatmin etmeyen ve mu- rettir. Bu sebeple orduyu tartış- olamaz. “tasfiye”den dem vurarak yol
halif dinamiklerin meydan oku- masız ve yekpare biçimde iç sa- Bir tehlike ve korkuluk alacaklarını sanıyorlar.
maları karşısında yıpranan “res- vaşın “batıcı-laik” cephesinin ba-
mi ideoloji” yeni girdilerle takvi- olarak iç savaş İç savaş tehlikesinin kaynağına
şına yerleştiriyor ve bütün En- İç savaşa veya iç savaş tehlikesi-
ye ediliyor. genekon operasyonlarının ordu- inmek yerine, Baykal ve Bahçe-
ne sıkça atıf yapılan bir başka li’nin kendilerine karşı sallan-
n Dinin toplumsal ve siyasal ya rağmen gerçekleştiğini ileri bağlam Kürt sorunu. Şüphesiz, dırdığı iç savaş korkuluğunu, on-
yaşamdaki yeri ve işlevi konu- sürüyor. bu cephede işin rengi başka. Bu- lar da Kürt hareketine ve Kürtle-
sunda sonuçlanmamış bir çekiş- Bu, daha karmaşık bir durumu rada, hâlihazırda düşük bir ola- re gösteriyorlar: Durumu görü-
me sürüp gidiyor. aşırı basite indirgemektir. Elbet- sılık olsa bile, belirli koşulların yorsunuz, taleplerinizi asgariye
AKP iktidarı altında, bu ihtilaflı te, Dolmabahçe’dekine ve bunu yan yana gelmesi halinde ciddi- çekin, “hassasiyet”leri kaşıma-
alanların her birinde belirli bir takip eden Washington mutaba- yet kazanabilecek potansiyel bir yın, içinizdeki “şahinler”i temiz-
dönüşüm yaşandığı ve yeni bir katına vurgu yapanlar da TSK ile iç savaş ve halklar arası boğaz- leyin, size yönelik operasyonları
vasat oluştuğu için bu tablodan AKP’nin bu tarihlerden itibaren laşma tehlikesi gerçekten de var. sineye çekin, vb. Bu Şark kurna-
“iç savaş” çıkmaz. Ayrıca, AKP ve can ciğer kuzu sarması haline Zira Kürt sorununun siyasal çö- zı siyasetin sonucunun ne İsa’ya
temsil ettiği güçler karşı kampın geldiğini, aralarında çelişkilerin zümünün karşısında epeydir ne Musa’ya yaranmak olması
yığınağını ve konumlanışını bir anda buharlaştığını, rejim yalnızca devletten, rejimden, çok muhtemel.
sarstığı ve bu kampın koçbaşı krizinin ve cepheleşmenin son TSK’den ve siyaset zümresinden
Erdoğan ve partisi, şu ana kadar
olarak görülen TSK’nin şimdiki erdiğini iddia etmiyorlar. kaynaklanan dirençler yok. Bu mevzi kazanarak gelmelerinin
komuta kademesiyle kimi baş- Söylenen özetle şudur: Söz ko- listeye kesinlikle bunlarla rezo- verdiği bir özgüvenle her alanı
lıklarda anlamlı bir ortak payda nusu mutabakatların bir ricatın nansa girebilecek toplumsal di- istedikleri gibi tanzim edebile-
ve “yakınlık” yakaladığı için de ötesinde, bir uzlaşmaya ve işbir- rençlerin de eklenmesi gereki- ceklerini, her sorunu rejimin li-
çıkmaz. Yalçın Küçük, konum liğine işaret eden, Türkiye’ye is- yor. beral-muhafazakâr ve yeni-Os-
sarsmanın ve boşa almanın tipik tikamet tayin eden imaları ve so- Yıllardır “cephe gerisi”ni sağla- manlıcı restorasyonu içinde eri-
ve temsili bir örneği olarak veri- nuçları var. Bu eşikten itibaren, ma almak için dört bir koldan tebileceklerini sanıyorlarsa da
lebilir. TSK’nın komuta kademesi sade- yürütülen milliyetçi, şoven ve yanılıyorlar. Zira içeriği ve taşı-
Biliniyor, kendisi öteden beri ce ricatla açıklanamayacak daha ırkçı kışkırtmanın kitleler üze- yıcı öznesiyle Kürt sorunu bu
Musul ve Kerkük’ün alınması ge- özgün bir konumlanışa geçmiş, o rindeki etkisinin tezahürlerini çerçeveye sığmaz.
14 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Politika
lemek gerekiyor. 1990’ların or-

Kürt Hareketi tasından bu yana, Kuzey Kürdis-


tan coğrafyasındaki devrimci di-
namiğin, siyasetini, çözümü Tür-

makas değiştirebilir mi?


kiye’de ve Türkiye ile arayan bir
eksende örmeye başladığı açık.
Bugün, bölgede değişen dengele-
re ve Türkiye’nin artmaya başla-
yan etkisine bağlı olarak barış si-
ğil “her an terk edilebilecek” bir yaseti, Kürt devrimci dinamiği
Sosyalist hareketin yeniden kuruluşu, bir seçenek olarak görülmesinin se- açısından, bu güncelliği içerisin-
beplerinden biri de bu şekilde de, daha hızlı yol alınıp somut ka-
bütün olarak bölgeyi yeniden şekillendir- ilerleyen süreçti. Bu süreçte, po- zanımlarla sonuçlandırılması ge-
me hedefini dolaysız biçimde güden “Açı- litika değişikliğine gitme ihtima- reken bir gerçeklik.
li bulunan taraf olarak görülen, Ancak, AKP ile Kürt devrimci di-
lım” sürecinden ve barındırdığı çatışma di- AKP ve TC cephesi idi. Ta ki Re- namiğinin yönelimlerinin üst üs-
namiklerinden bağımsız kurgulanamaz. şadiye saldırısına (ve aynı hafta- te düştüğü söylenemez. Tarafları
ya sıkışan gelişmelere) kadar. bugün, açılım ve barış siyaseti kı-
Saldırı ile birlikte, barış sürecinin yılarında buluşturan sebep ve
Kürt cephesi açısından da bitip arayışların tek ortak noktası;
bitmediğine dair sorular, PKK farklı saiklerle de olsa, savaş si-
saldırılarının şiddetlenebileceği- yasetinin sürdürülebilir olmak-
tan çıkması yahut çıktığı düşün-
ne dair şüpheler dile getirildi. So-
cesinin ağırlık kazanmasıdır. Ba-
nuçta, Kürt cephesinin, yöneli-
rış ve Kürt sorununda demokra-
minde bir değişiklik isteği içeri-
tik çözüm başlıkları altında, ta-
sinde olmadığı açıklığa kavuştu. rafların beklenti ve hedefleri son
TC açısından, demokratikleşme derece farklıdır.
ya da ulusal sorunun çözümü an- Kürt cephesi, dışarısında kaldığı
lamında değil, bölgede ABD’nin ve inisiyatif geliştiremediği du-
boşalttığı alanlarda, aktif ve be- rumda, son Kürt isyanının somut
lirleyici rol oynama yolunda Gü- ve kalıcı kazanımlara ulaşmadan
ney Kürdistan’la farklı bir ze- bastırılmasına ilerleyeceği dü-
minde ilişkilenme hatta bütün- şüncesi ile sürecin içerisinde kal-
leşme hedefine bağlı mana taşı- maya, inisiyatif geliştirmeye ça-
yan açılım ve barış siyaseti, önü- lışıyor. Aynı zamanda kendisine
müzdeki dönemin belirleyici si- karşı işleyen bir süreç içerisinde,
yaset eksenidir. Bu aynı zaman- süreci kırılmaya uğratacak bir
da, Türkiye cephesinde açılıma tutumun öznesi olmadan, Kürt
karşıt işleyen dinamiklerin po- devrimci dinamiğinin direniş
zisyonlarını da belirleyen ayrış- mevzilerinin oluşturulması uğ-
ma eksenidir. Zaten bu neden- raşı ve barış sürecinin Kürt hal-
Kürtler, ilk günden başlayarak den dolayıdır ki, yönelime karşıt kının somut ve kalıcı kazanımla-
Alp Hakan Güvenir
“açılım”a kendi cephelerinden işleyen dinamikler, aslolarak rı ile sonuçlanması çabası içeri-
sahip çıktı, AKP’yi ve devleti “ba- cephenin öteki yanında değil, bu sinde olmak, Kürt ulusal hareke-
Genç Kürt Yurtseveri Aydın Er- rış” siyasetine zorlayan bir rol yanındaki egemenler, egemenlik tinin önündeki yakıcı görevdir.
dem’in öldürülmesi, Reşadiye ilişkileri ve kurumları arasından Bu görevin ağırlığı, bölgedeki
oynadı. Açılımın sahibi her ne
saldırısı ve ardından, DTP’nin ka- yükseliyor. Bir devlet politikası tüm devrimci, sosyalist öznelerin
kadar hükümet olsa da süreçteki
patılması davasından Ahmet olmasına karşın, açılım ve barış omuzlarındadır.
inisiyatifin sahibi özne konu-
Türk ve Aysel Tuğluk’a getirilen yöneliminin kesintisiz ve istik- AKP üzerinden yaşama geçirilen
munda görünen, Kürt siyasetinin
siyaset yasağıyla birlikte kapat- rarlı bir ilerleyişinin olamaması- ve bölgedeki yeni emperyalist
özneleri oldu. Bu durum, somut
ma kararı çıkması, bir süre için nın, gelgitleri ve zikzakları içeren savaş ve paylaşımların zeminini
ve sonuçlandırılabilir bir proje-
barış ikliminin ve açılım günde- bir yolculuk halini almasının se- döşeyecek olan açılımın anlamı
ye sahip olmadığı açıkça ortaya
minin hâkim olduğu siyaset ze- beplerinin başında bu gerçeklik Türkiye’nin sınırlarının içerisi ve
mininde yeniden sertlik ve savaş çıkan hükümet ve devlet cephe- geliyor. Bugün, Türkiye egemen-
sinin Kürt devrimci dinamiğini bu sınırların içerisindeki sınıf
politikalarının öne mi çıkmakta lerinin açılım ve barış yönelimi mücadelesi ile sınırlı değildir. Bu
olduğu sorularının sorulmasına tasfiye etme girişiminin önünde çerçevesinde mutabık oldukları
ciddi engel oluşturuyor ve süreç- nedenle, TC’nin yayılmacı barış
neden oldu. en önemli ve yakın hedef, Kürt siyaseti karşısında örülecek di-
te pozisyonunu güçlendirerek devrimci dinamiğinin tasfiyesi-
Sonbaharla birlikte, hükümet ta- yeni mevzilere sıçrama ihtimali reniş mevzisi, bölgenin tüm ezi-
rafının, Milli Birlik Projesi lima- dir. Bunun dışında, TC cephesin- len halkları ve işçi sınıfı açısın-
olan taraf olarak Kürt dinamiği deki, yöntem, inisiyatif, öncelik
nına demirlediği açılım gemisi- dan da belirleyici önemde. Bu
öne çıkıyordu. farklıkları ekseninde bir dizi ça-
nin, önceden çizilmiş bir rotası- nedenle, Kürt devrimci dinami-
nın bulunmadığı ve dahası açılı- Zamanlaması ve yöntemi bakı- tışmayı içeren süreç, barındırdı- ğinin, tercihi olan barış siyaseti
mın bittiği görüşü ifade edilmeye mından AKP ile anılan ancak ğı bu karşıt eğilimlere ve uğradı- zemininde örmeye çalıştığı mev-
başlanmıştı. AKP’nin frene bastı- Türkiye’nin yönelimleri ve böl- ğı kesintilere rağmen, ilerlemeye zinin, mümkün olan tüm alanlar-
ğı ve açılımın öncelikli hedefinin, gede oynamayı hedeflediği rol devam ediyor. da, uygun olan tüm biçimlerde
Kürt devrimci dinamiğinin tasfi- bakımından devlet projesi niteli- Kürt cephesi açısından da, barış desteklenmesi, Türkiye sosyalist
yesi olduğu, pek çok kesimin or- ği taşıyan açılım ve barış yöneli- siyasetine sabitlenen bir döne- hareketinin öncelikli görevleri
taklaştığı noktaydı. minin bir zorunluluk olarak de- min içerisinde olunduğunu söy- arasında sayılmalı.
EKMEK & ÖZGÜRLÜK 15

Politika

Kozmik yanılgı
Operasyonlar hükümet ve silahlı kuvvetler arasında kuvvetli bir uyumu ima edi-
yor. Evet Türk devleti düşman değiştiriyor! AKP'yi "düşman" ya da"kuşkulu" ol-
maktan çıkarıp "dost hanesi"ne alıyor, istese de istemese de...

Ankara’da yargıçların giremeyeceği varsayılan yerlerden biri Seferberlik Tetkik Kurulu ya da Özel kuvvetler Komutanlığıydı. Artık bu özelliği son buldu.

na göre reforme edilmiştir. Kore ve Viet- yakıştırmalardan kurtarmamız gerekir.


Hüseyin Hasançebi nam savaşlarında kontrgerilla ihtisasını ge- Devletle hesaplaşmaya niyeti olan, derin
liştirmiştir. devlet unsurlarını devletten ayırıp mah-
AKP nereye girdi? Türk ordusunun "en Hukuk (Rutin) dışı yaptığının haddi hesabı kum etmekten kaçınır. Çünkü bu devleti
mahrem" yerine. Neresidir girilen yer? olmayan bu devlet örgütlenmesinin sade- aklamaktır. Özel Harp Dairesi veya adı her
"Derin devlet"tir. ce Türkiye solu yakın dönemi için bakar- neyse "o" suçlu, ama devlet temizdir demek
sak, Taylan Özgür'den bu tarafa 5 binden için, devleti suçtan, suçu siyasetten ve sını-
Bravo!
fazla solcu, sosyalist, komünistin kanına fından koparmak için çevrilen dolaba dik-
Türkiye nereye gidiyor gibisinden kallavi girdiğini görürüz, PKK ile mücadelesinde katli bakmak gerekir.
sorular sormadan önce şunu sormak gere- ve Kürt halkının özgürlük özlemlerini sin-
kir: Adı Seferberlik Tetkik Kurulu veya Özel İşlenmiş tüm eski suçları zaman aşımına
dirmede insan vicdanını ayağa kaldıran im- uğratan ve sadece AKP'ye karşı planlanmış
Harp Dairesi ya da üstlendiği projeye göre ha yöntemleriyle binlerce insan öldürdü-
şudur budur, ama bunun nesi mahremdir? girişimler üzerinden bugünkü iktidar siya-
ğünü görürüz. "Devletin adam öldürme setinin yolunu açan sulu liberal heyecanla-
Özel Harp Dairesi devlettir hakkı"nı kullananan bir örgüttür "derin ra ortak olmadan önce kendi kriterlerimizi
Eğri oturup doğru konuşalım. Bu örgüt her devlet". Demek ki bu örgüt aslında devlet- kullanmalıyız.
devlette her zaman vardır. Yapılanması tir.
daima devlet ve siyasetin iç ve dış düşman Mahremine girilen bu örgütün bugüne ka-
MGK onayıyla işleyen "kontrgerilla" dar, devletin düşman tasnifine aykırı bir
tasnifine göredir. Düşman tasnifi değiştik-
"Suç" işlesin diye kurulmuş bu devlet ör- eylemine, MGK'dan kaş-göz onayı almamış
çe yapısı değişmek zorundadır, çünkü ope-
gütünden hesap sormak devletten hesap herhangi bir plan veya projesine rastlan-
rasyonel işlevi vardır. Topyekûn devlet için
sormak olması gerekirken yargının hükü- mış mıdır? Örneğin Mehmet Ağar, Güney-
divan kuruluncaya kadar hesap sorulması
olanaksız bir örgüttür. mete karşı varsaydığı bir planı temellen- doğu'da organize işlenmiş üç binden fazla
dirmek için Özel Harp Dairesi'ne girmesi faili meçhul siyasi cinayet planının
Yenilenmesi, kan değiştirmesi, düşmandan hayra yorulabilir mi?
düşmana geçilmesiyledir. MGK'nda önüne konulduğunu Meclis kür-
Kısaca AKP, devletten, işlediği suçların he- süsünden açıkladığı zaman Meclis susma-
Türkiye bağlamında tarif edersek, "Derin sabını mı soracaktır? mış mıdır?
devlet" denilen, devlet kadar devlet olan
gelenektir. Demirel'in "Rutin dışı devlet işi" Kimi türedi liberaller ve her halde kamuo- Bugünkü "kozmik operasyon"a gelirsek;
dediğidir. Parlamenter demokrasiye ve yunun büyük bir çoğunluğu hesap sormaya bunun siyasi bir anlamı yok mudur? Elbet-
NATO üyeliğine geçildikten sonra, çağın başladığını sandıkları için bu umut çerçe- te vardır ve önemlidir.
vesinde AKP'yi desteklemektedirler.
icaplarına ve tüm Batı'nın güvenlik ihtiya-
cını da kapsar şekilde, ABD'nin ihtiyaçları- Olup biteni anlamamız için kendimizi önce
"Kozmik operasyon"un siyasi anlamı
Ergenekon operasyonları kapsamında hü- >>
16 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Politika
>> kümete karşı komplo (veya darbe)
suçlamasıyla kuvvet komutanları-
nın sorgulanması ve generallerin si-
vil mahkemeler tarafından tutukla-
nıp yargılanması "az şey" değildir.
‘Yeter ki sonu iyi bi
Bunun ciddi siyasi sonuçları olacak-
tır.
Bana şu çözümleme doğru görünü-
yor: Operasyonlar hükümet ve si- TRT’nin Kürtçe kanalının
lahlı kuvvetler arasında kuvvetli bir
uyumu ima ediyor. Türk devleti düş-
açılmasıyla umutlu bir
man tasnifini mi değiştiriyor diye başlangıç yapan 2009,
sorulacaksa, evet değiştiriyor! Ne
yapıyor? AKP'yi "düşman" ya da
DTP'nin kapatılması ve
"kuşkulu" olmaktan çıkarıp "dost yerel yöneticilerin tutuk-
hanesi"ne alıyor. Buna şaşırmak,
devlet-toplum, siyaset-toplum den- lanmasıyla sona erdi
kleminden habersiz olmaktır. AKP
sermaye sınıfına olabilecek tüm gü- Mustafa Bayram Mısır
venceleri verdikten ve bunu 8 yıllık
iktidarıyla kanıtladıktan sonra Ana-
yasa Mahkemesi'nin AKP hakkında 2009, sonunu görmeseydik, bildik bir yıl ol-
verdiği meşruiyet kararının gerek- mayabilirdi. Ekim'de, Habur sınır kapısında
tirdiği zorunlu düzenlemeler yapıl- kurulan olağan dışı yargı yeri, “sonuncu Kürt
maktadır. Kısaca devlet namlusunu isyanının gerçekten bitebileceğine”, “yalnız-
silmektedir. ca Kürtlerin değil Türkiye'nin kaderini de
belirleyerek son bulabileceğine” dair bir işa-
Bu, söylendiği kadar kolay bir geçiş ret gibiydi. Yıl da öyle başladı zaten; TRT uy-
değildir. Devlet sisteminin yerleşik dudan da olsa 24 saat yayın yapan Kürtçe
güçleri AKP'ye oturacağı yeri açmak televizyon kanalı TRT 6'yı Ocak ayı içinde aç-
için arkasını toplamak zorunda kal- tı, Nisan'da da radyo yayına başladı. 29 Mart
maktadırlar. Çıkan gürültü budur ve Yerel Seçimlerinde DTP, özellikle bölgede ol-
bundan başka da bir şey değildir. dukça başarılı sonuçlar elde etti ve 2007'den
Geri çekilen (TSK) ve ilerleyen beri parlamentoda grubu bulunan parti, Kürt
(AKP-hükümet) durumu yoktur an- TBMM’deki BDP Grubunda sanatçı Ferhat Tunç ve diğer konu
sorunun çözümünde Kürt özgürlük hareke-
cak taşlar oynadığı için nerede du- tinin yarattığı meşru bir muhatap statüsüne
rulacağı konusunda uzlaşma aran- yaklaştı. Mart'ta Cumhurbaşkanı, adet oldu- deki baskılar arttı, genel olarak sendikalar
maktadır. ğu üzere, Tahran gezisine giderken uçakta gerilerken işçi hareketinin örgütlü kesimleri
Üstelik uzlaşmanın içeriği "yenilen- Kürt Sorununu kastederek “iyi şeyler olacak” içinde de AKP hegemonyasını güçlendirdi.
miş Türkiye"nin bölge coğrafyasın- dedi; yıl sonuna kadar da, Erdoğan'ın Kürt Bu arada, sadece Tuzla'da değil, kot taşlar-
daki yeni görevlerine intibakına da parlamenterlere karşı hasmane açıklamala- ken de işçiler ölmeye devam etti.
uygun olmak zorundadır. Acele işe rı dışında, süreç sanki iyi şeyler oluyormuş Sosyal Haklar Derneği'nin raporuna göre yı-
Arınç'ın karışması doğaldır. gibi gelişti. lın ilk dokuz ayında iş kazalarında gerçekle-
Revizyon Ama işte, 2009'un sonunu gördük, aslında şen toplam ölüm sayısı 364, yaralanma ise
Devlette revizyon ya da devletin görmemek istediğimiz başı gibiydi; İzmir'de 1414'tü. Sadece iş cinayetlerinde değil, İs-
kendini yenileme girişimi ilk kez ol- faşizan ruhu kabarmış ahali Kürt parlamen- tanbul sel altında kaldığında da işçiler; ku-
muyor. Daha önce de oldu. Mende- terlere saldırdı, DTP kapatıldı, DTP kapatıl- rallara aykırı servis aracında mahsur kalan
res-Demirel-Özal ekseni olmuş ya dıktan sonra gelişen ve işçi-emekçi Kürt 7 kadın işçi, boğularak öldü. 2009'da sel İs-
da Atatürk-İnönü-Ecevit ekseni, hiç gençlerinin önderlik ettiği kent isyanları tanbul'da bir iki kez konakladı ya, Tekir-
farketmez, Türk devleti devinerek PKK'nin siyasal sonuçları düşünülmemiş he- dağ'dan Artvin'e ülkenin her yanını gezdi,
gelen bir devlettir. "Sıçrama" deni- sapsız bir eylemi sonrasında sönümlendi ve ölümler ve maddi hasarla sonuçlandı; bu so-
lecek değişmeleri de vardır. Hem bazı belediye başkanları da yıl içinde yüzler- nucu sel mi yarattı, yetersiz altyapı ve kent-
kendinin hem de sermayenin eski- ce Kürt gencin ve emekçinin başına geldiği sel rantlar için plansız kentleşme, özcesi bir
yen temelini değiştirmek zorunda gibi, terör örgütünün şehir kanadı oldukları yönetim zihniyeti mi diye soranlar olmadı
olduğu dönemeçleri aşmakta usta- suçlamasıyla tutuklandı: 2009'da da diğer değil, takdir-i ilahi denilip geçildi. Yıl biter-
laşmıştır. AKP'nin siyasal rejime, yıllarda olduğu gibi Kürt Sorunu halloluna- ken, AKP'nin ilahi takdiri, gazetelere verdiği
temsil ettiği sermaye kesimiyle bir- madı. ilanla, ölen işçiler için ödenen tazminatın iş-
likte dahil edilmesi ve devlet iktida- çilerin ölmemesi için yapılması gereken ya-
Siyasal işçi hareketi yine cılızdı
rı şemasındaki yerinin görünür kı- tırımdan ucuza geldiğini ima eden yüzsüz
İşçi hareketi ve kaderleri bu harekete gömü-
lınması şartken "ulusalcılar"ın fer- patronun madeninde 19 işçinin göçük altın-
lü sosyalistler içinse, zaten pek bir şey vade-
yatlarına kulak asmamak gerekir. da kaldığı haberiyle kendini hatırlattı. İlana
derek başlamadı 2009. Gerçi, nihayet üç beş
Buna TÜSİAD bile aklını yatırmış- göre bakanlar da, patronları bu yönde teşvik
bin kişiyle Taksim'de birlik, dayanışma ve
ken bir NATO ordusundan kırılmaz ediyorlardı.
mücadele günü kutlandı ama bu sermayenin
dirençler beklemek safdillik olur. saldırısı karşısında bir set olamadı: Sigorta- Sınıf mücadelesinin en kendiliğinden geliş-
Hayal kuracaksan eğer, o girilmez sız ve sendikasız çalıştırma, iş kazası adı al- me nedenlerinden olan yaşam hakkının da-
yerlere "halk"ın, hukukun üstünlü- tında iş cinayetleri sürdü, işsizlik neredeyse hi, işçiler arasında gerçek bir direnişi tetik-
ğü için değil kendi üstünlüğü için gi- iki katına ulaştı, sendikalılık oranında yük- leyememesi, 2009'da da Lenin'in çağdaşımız
receği günleri hayal et. selme olmadığı gibi sendikal haklar üzerin- olarak yaşadığını hatırlattı bana; gerçi, yaz
EKMEK & ÖZGÜRLÜK 17

itsin’ dedik ama...


her biri kabus gibi olan planların deşifre edil-
diği “bölümleri” zaten hiç kaçırmadı; şahsen
ben de, darbe girişiminde bulunmakla suçla-
nacakları umulan kuvvet komutanlarının
savcılarca ifadesinin alındığı bölümü dikkat-
le izledim... Tam, en eğlenceli bölümün, özel
yetkili savcılığın AKP soruşturma bürosu ol-
melerinin yarattığı bakiye işlerle yılın yarı- duğuna dair ipuçlarının iyice ortaya serildi-
sını geçirdi ve nihayet yıl ortasında, yıl so- ği bölüm -hatırlarsanız o bölümde savcıların
nunda nereye evrileceği hakkında bileşenle- dinlenmedik kimse bırakmadıkları gene yar-
rinin de zihni bir açıklığa sahip olduğunu gı tarafından tespit edilmişti- olduğuna ka-
söyleyemeyeceğimiz Demokratik Birlik Ha- naat getirmiştim ki; senaristlerin, en heye-
reketi kuruldu. Bizim de içinde olduğumuz canlı bölümü 2009'un sonuna bıraktığı anla-
cenahta durum buydu ya, yıl içinde başka şıldı, özel yetkili savcılık, Genelkurmay Baş-
hiçbir cenahta da umut verici bir gelişmeye kanlığı Seferberlik Tetkik Dairesi'ne girdi,
şahit olunamadı. hem de Başbakan Yardımcısı'na suikast so-
ÖDP içindeki siyasal tartışma bölünme ile ruşturması nedeniyle...
sonlandı ve Ufuk Uras'la birlikte partiden ge- Böylece, 2009'da epey reyting yitiren Erge-
nişçe bir kesim ayrılarak, ağzını açtığında nekon dizisi yıl sonunda yaptığı reyting pat-
devrimci geleneğimize çamur atmaktan baş- lamasını, 2010'da sadece eski izleyicilerini
ka söz söyleyememe engelli Hüseyin Er- kazanarak değil, yenilerini de fanatikleri ara-
gün'ün SHP'si, hobileri arasında “Marx'ın da sına katarak sürdürecek görünüyor. Bana
aslında dört dörtlük bir liberal olduğunu bul- sorarsanız, Akbaba'nın Üç Günü falan hika-
gulamak” yer alan Ahmet İnsel ve çevresi, ye, Ergenekon “kozmik oda” ile bilim kurgu-
kamu emekçileri hareketinin sönümlenme- ları da alt üst edecek 2010'da.
sindeki payları her geçen gün daha da fazla
bilince çıkarılan reformist KESK kadroların- One minute yahu!
dan bazıları, Kürt özgürlük hareketiyle me- Kime diyorum ben?
safeli durmak isteyen bazı Alevi temsilcile- Bir de “one minute” var, yıl başlarken Da-
riyle birlikte, gerçekte olmayan bir siyasi vos'ta Erdoğan İsrail Cumhurbaşkanı Şimon
boşluğu doldurmaya, “sınıf partisi olmaya- Perez'e söyledi, seçim yatırımı diyenler ol-
cak reformist” bir parti kurmaya karar verdi. madı değil, seçimler Filistin'de olsa Erdo-
Böylece, belli oldu ki, 2010'da solu bir başka ğan'ın kazanacağı kesindi; gene de sahiller,
fars bekliyor; bu parti girişiminin hikayesi... bölgedeki Kürtler, hatta az daha İstanbul,
uklar belediye başkanlarının kelepçelenmesini kınıyor AKP'ye itibar etmediyse de Erdoğan'ın Par-
Yolları ne kadar açık olursa o kadar iyi de,
devrimcilerin orada işi ne? 2010, herhalde tisi 29 Mart'ta ipi açık ara önde göğüsledi.
aylarında, IMF ve Dünya Bankası Türkiye'ye bunu da gösterecek... İlkbahar'da, Nisan'da ABD Başkanı Barrack
teşrif ettiğinde meşru bir öfke patlaması ya- Obama geldi, vaktiyle Clinton'un gelişi daha
şandı, kamu emekçileri 25 Kasım'da başarı- "Kozmik oda" arandı, şenlikliydi sanki; 2009'un şenliği sonbahar-
lı bir genel grev denemesi yaptı ve yıl so- reyting tavan yaptı da Erdoğan ABD'ye hemen gitmek isteyince
nunda Ankara'yı kuşatan tekel işçilerinin di- 2009'un yönetenler cephesinden nasıl geç- 10 Kasım bahane edilerek icra edildi, sonuç-
renişi bazı olumlu işaretler verdiyse de, açık tiğine geldiğimizi anlamışsınızdır. İyi geçti; ta, ay sonunda gitti.
ki hepsi sınıf hareketinin artçı direnişleriydi. Ergenekon'la oyalandılar, oyaladılar ve aha-
li de, kimi rol kapmak hevesiyle, kimi hoşu- Bir ara, İlker Başbuğ da parmak sallayarak
Kamu emekçileri grev sonrası saldırıyı püs- falan gazetecilere “one minute” gibi bir şey-
na gittiğinden, kimi de maruz bırakıldığın-
kürtemez, genel olarak burjuva siyasetinin ler söyledi sanki, hatta alınanlar bile oldu.
dan zorunlu olarak izledi...
oyuncağı olan işçi hareketinin sendikal ön- Neyse ki onun lafı artık pek dinlenmediğin-
derliğini aşacak tabandan devrimci bir işçi Türkan Saylan'ın gözlem altına alınmaya ça- den, gazetecilere “one minute”u Zaman Ga-
hareketi militan sendikal mücadele ile işye- lışıldığı, olmayınca evinin arandığı, ÇYDD ve zetesi Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı söy-
ri demokrasisini dayatamaz ve sosyalist ha- ÇEV'in basılarak, burs alan talebelerin fiş- ledi. Ağustos sonuna doğruydu, “tasfiye edi-
reket sınıf hareketinin bağrında en azından lendiği bölüm üzücüydü mesela, hatta Ah- lecek gazeteciler” yazısını yazdı; Eylül gibi
öncü ilişkiler geliştiremezse, 2010'da da iş- met İnsel bile bu bölümde zihniyet polisliği Aydın Doğan medyasına büyük vergi cezala-
çi sınıfı sendikal ve siyasal olarak örgütsüz, var dedi senariste, o derece; işçi sınıfı içinde rı kesildi; TÜSİAD içindeki yönetim krizi de o
bir toplam olarak siyasal işçi hareketi de güç- de bir çete şeklinde örgütlenmiş olduğunu
ay başladı. Hâlâ bitmedi, sürüyor, belli ki
süz kalmaya devam edecek görünüyor. herkesin bildiği Türk Metal Sendikası Baş-
2010'da da sürecek.
kanı Mustafa Özbek'in tutuklandığı bölüm de
Bizim cenahta durum ilgi gördü, halk arasında savcılara sempatiyi Kriz mi? Türkiye'de, 2009'da, olur mu öyle
Görünen bu da, 2009'da bu tür işlerle ilgi- arttırdı; savcıların Genelkurmay Kararga- şey... 2008'deki gibi sadece teğet geçmeye
lenmeye pek mecalleri olmayan sosyalistler, hından Albay Dursun Çiçek'i çıkarıp tutuk- devam etti; her ne kadar, Eylül 2009 itiba-
2010'da da tren sallayacaklar gibi: Gerçi, ba- lattığı, sonra mahkemece serbest bırakıldığı riyle tarım dışı işsizlik TÜİK'in verilerine gö-
na göre, Ekmek & Özgürlük olarak yoluna bölüm, çok konuşuldu; yıl başından beri rey- re yüzde 16,9 ve sigortasız çalışma yüzde 0,9
devam eden ortaklaşma süreci ile birlikte, ting düştükçe her bölümde sık sık kazı yapıp artarak yüzde 45,5 oldu, istihdam oranı
2009'un en önemli gelişmelerinden olan bolca cephane bulunması da epey reyting al- 2008 rakamları manipülatif şekilde güncel-
Sosyalist Koordinasyon kuruluşunu ilan dı; ıslak imzalı Çiçek belgesinin savcılara ih- lenmesine rağmen azaldı, ücretler düştü, ar-
eder etmez ilk iş olarak bir işçi forumu top- bar mektubuyla servis edildiği bölüme her- tı-değer sömürü oranı arttı ise de, bankalar
ladı ve bu forumdan "işten atmak yasaklan- kes pür dikkat kesildi; orta sınıf cumhuriyet- kârlarını arttırdılar. 2010'da muhtemelen
sın" kampanyası çıkardı ama koordinasyo- çi kadınlarımızın gözyaşlarını tutamadıkları, daha da arttıracaklar ve kriz daha da teğet
nun diri güçlerinden bir bölük sosyalist özellikle taşradaki 28 Şubat rektörlerinin geçecek. Tahmin edilenden daha da zor bir
2008'den beri süren Çatı Partisi örgütlen- hepsinin sanık sandalyesine oturtulduğu bö- yıl olabilir 2010 bu yüzden ve aksine, gör-
mesi işleri yanında kendi iç siyasal bölün- lümü de anmak gerekir; komplo meraklıları, kemli bir devrimci yükseliş yılı da...
18 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Politika
temel hukuk karinesi olarak avukatların

Polis şiddeti meslek içi eğitimlerinin temel başlıkların-


dan biriydi. Bugünse, devlet kapısındaki en
basit işlemlerde dahi yurttaşların kişisel ve-
rileri kaydediliyor.

toplumu kuşatıyor! Elektronik kimlik kartlarıyla gündelik haya-


tımızın ne kadar kolaylaşacağı anlatılırken
sağlık ile ilgili verilerimizin dahi kaydedildi-
ği bir elektronik cihazın nasıl bir denetime
olanak tanıyacağını aklımıza bile getirme-
Alaattin Karadağ'ın sağ ele geçirildiği halde öldürül- miz istenmiyor…
mesi, AKP iktidarında askerin gücünün polis gücüyle Türkiye’de işkencenin çok azaldığı, AKP ik-
ikamesinin demokrasi getireceği beklentilerini tidarı döneminde Türkiye’nin demokratik-
leştiğini durmaksızın anlatmayı bir zevk bi-
şiddetle tekzip ediyor. lenlerce -özellikle okumuş yazmış çevreler-
de- çok vurgulana gelir.
Haklıdırlar, Türkiye’de politik soruşturma-
larda işkenceye çok az rastlanır olmuştur.
Ancak bu veriye dayanarak “demokratikleş-
me” iddiasını ileri sürmek en iyimser ifade
ile aymazlık olarak nitelenebilir.
Polisin, “bir cürmü söyletmek için” işkence
dışında pek çok olanağa kavuşmuş olduğu
açık, bu olanakların hukuken sınırsızlığı(!)
bilinir ve Türkiye’nin dört bir yanında poli-
sin ölçüsüz şiddetinin belirgin biçimde art-
tığı ise kuşkusuzdur.
Demokratik hakları korumak için…
Yukarıda belirttiğimiz gibi yurttaşlaryla ilgi-
li tüm verileri akıl almaz bir oburluk ile de-
polayan bir zor aygıtını himaye eden, Harp
Akademisinin yerine Polis Akademisini öne
çıkarmaya çalışan bir hükümetin “demo-
kratikleşme havarisi” olarak kabulü ise en
hafif deyişle makul değildir.
1990’lar ortasına doğru Türkiye’de kolluk
Can Atalay Türkiye’de uzunca bir süredir demokratik
güçlerinin -Kürt illeri dışında- yetkisinin sı-
haklar alanındaki mücadele (Kürt sorunu
nırlandırılması, demokratik hakların en
dışında) önemsizleştirilmiştir. Son on yılın
Alaattin Karadağ adında bir devrimci 19 Ka- azından kağıt üzerinde güvence altına alın-
en önemli hatası demokratik hakların eksik
sım 2009, saat 21:00 sularında afiş asarken ması için pek çok düzenleme yapıldığı anım-
kendilerini durdurmak isteyen kolluk güç- gedik de olsa burjuvazinin heybesinde ta-
sanacaktır. Bu süreçte “Kahrolsun insan
lerine “silahla mukavemet” ettiği gerekçe- şındığı yanılgısıdır.
hakları” sloganlarıyla yürüyüş yapan polis-
siyle "uzun boylu" bir polis tarafından vuru- lerin görüntüsü hala belleklerde taze. Kitabi ayrıntılarda boğulmadan şu söylene-
larak öldürüldü. Karadağ uzun bir kovala- bilir: demokratik haklar mücadelesi önem-
2000’ler başındaysa, bir ev içine kıstırılan
maca sonrasında vurulmuş , polis ölümcül siz bir ayrıntı, burjuvazinin sonucuna var-
hırsızın nasıl yakalanamadığını göstermek
atışını, o yerde yaralı yatarken yapmıştı. dırdığı bir bahis olarak ele alınamaz.
için tüm televizyonları "vaka mahalli"ne ça-
Karadağ, devrimci bir işçi, bir ölüm orucu di- ğıran “eli kolu bağlı” polis skeçlerinin sah- Bugün emeği ile geçinen yığınların sırtına
renişçisiydi. Ölüm orucunda sakatlandı. Sağ- neye konuluşu da çok uzakta değil… demokratik hakların korunması ve gelişti-
lık nedeniyle tahliye edildi. Bir “iş rilmesi mücadelesi de yüklenmiştir.
kazası”nda sağ elinin dört parmağını kay- Polis hakimiyetinin tırmanışı
Bugünse ellerinde küçük oyuncaklarıyla yol- Demokratik hakların salt hukuki bir “kaza-
betti. “Malulen” geri hizmete çekilmektense nım” sorunu olarak ele alınmasının emekçi
mücadelenin en ön saflarına doğru koşmayı dan geçenleri hiçbir hukuki sınıra itibar et-
meksizin çeviriyor, yol ortasında, toplumsal halkın günlük yaşamını ne hale getirdiği or-
yeğledi. tadadır.
muhalefetin tek bir yüksek sesli itirazıyla
Alaattin Karadağ'ın öldürülmesinin önemi karşılaşmadan hayatımıza giren “TC Kimlik Aşağıdan yükselen bir mücadele olmadan
sadece bu adanmış devrimcinin saf dışı edil-
Numaraları” marifetiyle GBT (genel bilgi ta- Türkiye’de demokratik hakların mevcut ha-
mesiyle sınırlı değil.
raması) gerçekleştiriyor, huzur ve güven te- liyle bile korunması olanaksızdır.
İnsan hakları adına şiddet sis ediyorlar. İşe egemen zihniyetin yıkılmaz kalesinde,
Devletin zor aygıtlarının zulmü emekçi hal-
MOBESE’lerin güvenliğimize katkısı, hiçbir polis şiddetini en meşru gördüğü zeminde
kın başından hiç eksik olmadığı doğru. Ama
ne Takrir-i Sükun döneminde, ne 12 Martta, kuşkuya yer bırakmayacak biçimde propa- yeniden başlanmasında eşsiz yarar vardır:
ne 12 Eylül’de ne de 1991 – 1998 arasında- ganda edilirken, Londra’da CCTV’lerle ilgili Elinde silah bulunan bir devrimcinin sağ ele
ki yargısız infazlar döneminde zorun elini tartışma ve toplumsal mücadeleler Avru- geçirilmeyip sokak ortasında öldürülmesi-
serbest bırakanlar bunu demokrasi -hatta pa’da yaprak kımıldasa kulak kabartanlarca nin bu kadar olağan olarak kabullenişine
daha da ilginci insan hakları- adına ve bu dahi göz ardı ediliyor. son verilmesi gerekmektedir.
normlara uygun yaptıklarını iddia etmiş, da- Sadece altı yıl öncesine kadar kimsenin ken- Alaattin Karadağ cinayetinin geleceğimiz
ha doğrusu etmeyi akıllarına getirmişlerdir. di aleyhine delil vermeye zorlanamayacağı açısından önemi buradadır.
EKMEK & ÖZGÜRLÜK 19

Politika

19 Aralık hüzün değil


‘eylemli hafıza’ bekliyor…
“Sadece 9 yıl önce,
ülkenin her yerin-
de aynı anda yürü-
tülen bu vahşeti
öğrenmek, bilmek,
kınamak için tel-
evizyon dizisi çe-
kilmesini bekle-
meyin.”
Selçuk Kozağaçlı (*)

19 Aralık Hapishane Katliamı’nı


izleyen dokuzuncu sonbaharda-
yız. Halka karşı işlenen ağır suç-
ları izleyen dokuz yıldönümü, do- Pekiyi Hâkimler nasıl terfi eder? dürlüğü sırasında eskittiği Adalet ediyor. Bu mütemadi bir suçtur
kuz “adli yıl”, cinayet suçunun ya- Verdikleri daha hızlı, daha adil Bakanları şimdi nerede? Erto- ve halka karşı işlenen suçlarda
sal zamanaşımına eklenerek ge- hükümlerle elde ettikleri “hukuk sun’u yüksek mahkemeye seçti- zamanaşımı işlemez.
çip gitti. liyakati” aranır herhalde… ren irade, Adalet Bakanlığı yerine Ali Suat Ertosun için en doğru ter-
Mücadele edenlerin tarihi bunu Ama Hâkimleri, insan öldürmeyi Başbakan Yardımcılığı yürütmek- fi sanık sandalyesidir. Onun şah-
asla kaydından düşürmeyecekse bildiği, sevdiği, toplu kırım yönet- tedir. Dönemin HSYK üyeleri şim- sında hapishane katliamı mah-
de; Kötü muamele, görevi suiisti- tikleri için Yüksek Mahkeme Üye- di Yargıtay’da daire başkanı, dö- kûm edilmedikçe, yargı ve siyasal
mal, hakaret, tehdit, toplu dayak liği’ne seçerseniz işin çivisi çıkmış nemin daire başkanları şimdi iktidar bu suçun ortağı kalacaktır.
suçlarının yasal zamanaşımları- demektir. Terfiiyle yetinmeyip Yargıtay başkanıdır. Madalyayı Hapishane katliamında yok edi-
nın bir bir dolduğunu seyrettik. “üstün hizmet madalyası” verir- veren hala Cumhurbaşkanı’dır. len, yıllar süren direniş içerisinde
Sürüncemede bırakılan yargıla- seniz işlettikleri cinayetlere doğ- Adalet istiyoruz, katledilen, sakat kalan, işkence
malarda, adresi bile tespit edile- rudan ortak olursunuz. Burada ama kimden? gören dostlarımızı asla unutma-
memiş sanıklara, celse erteleme- da duramayıp; “Seni Hâkimler ve Aday gösterildiği HSYK seçiminin yacağız ve yalnız bırakmayacağız.
lerine “taleplerimizi duymazdan Savcılar Yüksek Kurulu’na üye “en yüksek oyunu” ona vererek, 30 yıl önce gerçekleşmiş Diyarba-
gelen” taraflı yargısal süreçlere yaptım, bundan sonra sadece se- Ertosun’u mesleki geleceklerini kır Cezaevi vahşetini bugün tel-
katlanmaya zorlandık. nin gibileri terfi ettir, hâkim yap” belirleyen kurula gönderen yüz- evizyon dizilerinden nemli göz-
İşkence ve cinayetleri ise; sözde derseniz artık gelecekte işlenecek lerce yüksek mahkeme üyesin- lerle öğrenenlere haykırıyoruz,
hala işleyen yasal zamanaşımına suçları organize ediyorsunuz de- den mi istesek adaleti? sadece 9 yıl önce, ülkenin her ye-
bile bırakmayarak aklayan mah- mektir. Bunların hepsi yapıldı. Yoksa karanlık yeteneklerini ken- rinde aynı anda yürütülen bu
kemeler suçlular, hakkında bera- Katliamın Ceza ve Tevkifevleri dilerine karşı da kullanmaya baş- vahşeti öğrenmek, bilmek, kına-
at kararları verdi. Genel Müdürü, hâkim Ali Suat Er- ladığını hissettikleri ana kadar, mak için televizyon dizisi çekil-
Halka karşı ağır bir suç işleyerek, tosun’a o madalyayı takanlar, o sırtını sıvazlamış hükümetlerden mesini beklemeyin.
28 devrimcinin ölümü, yüzlerce koltuğa oturtanlar, hukuksal liya- mi? Sorumlularının cezalandırılması
sakatlık, binlerce yaralı bırakan kati bizce şüpheli hâkimliğini de- Adalet Bakanlığı yaptığı dönem- için mücadele edin; yaralarımız
ve takip eden 7 yıla yayılmış top- ğil, hapishane katliamında soyun- de bizzat onun kurduğu düzeni ancak o zaman sarılacaktır.
lam 122 ölüme sebebiyet veren- duğu kanlı rolü esas almışlardır. sürdürmekten geri durmadığı
ler hesap vermediler. 19 Aralık Hapishane Katliamı’nı
Bugün, eski genel müdürün “hü- için ödüllendirilenler Meclis Baş-
unutmadık, unutturmayacağız.
Neden? Çünkü hesabı “sözde” so- kümet karşıtlığından” hatta “dar- kanı oldu, belki de adaleti parla-
racaklarla, hesabı verecekler ay- beciliğinden” şikâyet edenlerin mentodan istemeliyiz? Hiçbirisi- Bu unutmama bir hüzüne değil
nılaşmıştı. sızlanmaları ve dizlerini dövme- nin bize adaleti vermeyeceği or- “eylemli” hesap sormaya karşılık
leri samimi bulunmamalıdır. Fır- tadadır. Adaleti istemeli ve müca- geldiği kadar ciddidir.
Askerler, disiplinleri ve askeri
başarıları göz önünde bulundu- sat verildiği her anda halka karşı dele ederek inşa etmeliyiz. Ali Suat Ertosun ve katliamın tüm
rularak terfi alırlar. En iyi asker, suç işlemekten geri durmayacağı Fosfor bombaları ile yakılan genç sorumluları yargı önünde hesap
emirleri en iyi uygulayandır. As- ortada olan bu zihniyetin; ne yap- kadınların, işkenceyle öldürülen- vermelidir.
ker ve polis bazen insan öldür- tığı veya niye yaptığı değil, nasıl lerin, kurşunlananların hesabını
dükleri için de terfi alırlar. Öyle orada olduğu ve hala nasıl orada yeterince etkili sormadığımız için * Selçuk Kozağaçlı: Avukat, Çağ-
emredilmiştir, yapınca başarılı durduğu soruşturulmalıdır. F Tipi tecrit, bugün hala öldürü- daş Hukukçular Derneği Genel
kabul edilirsiniz. Uzun ve değiştirilemez Genel Mü- yor, sakat bırakıyor ve işkence Başkanı
20 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Politika

Manifesto, Ne Yapmalı ve
yeniden kuruluş
Marx ve Engels, daha sonraki dö-
Şimdi, yeniden kuru- nemde işçi hareketinin geçmişini
luşa soyunanların, Ko- temsil eden, hareketi geriye çe-
ken ve zamanla bir ayak bağı ha-
münist Manifesto ile line gelen bu sektleri karşılarına
Ne Yapmalı’yı birlikte almakta hiç tereddüt gösterme-
okuma ve değişen ko- diler.
şullar ilave bir katkıyı * * *
gerektiriyorsa, onu Lenin’in sorunsalı başkaydı. O,
söyleme zamanı Asyatik bir despotizmin hüküm
sürdüğü Rusya’da, tarih sahnesi-
ne çıkmış gürbüz ve modern bir
Kenan Kalyon
işçi hareketinin, olmayan bir
öğesini, Manifesto’nun terimle-
Şu cümleye içimizden hiç birinin riyle konuşacak olursak, “en ile-
itirazı olamasa gerek: Bir sekt
ri ve kararlı kesimi”ni, “bütün
kurmak üzere yola çıkmıyoruz…
öteki kesimleri ileri iten kesi-
Ama bu cümleyi bir amentü ve-
mi”ni görünür kılmakla iştigal
ya nakarat gibi sabah akşam te-
ediyordu. Bu yüzden, Ne Yapma-
rennüm etmek, kendi başına rürken kendisi de dönüşen, eği- bir yeniden kuruluş süreci düşü-
lı’da çubuğu tersine, bir devrim-
sekt ötesi bir siyasal işçi hareke- tirken eğitilen, kendi dışıyla sü- nülemez. Direnç yoksa, yeniden
ciler örgütünün inşasına doğru
ti yaratmaya koyulduğumuz, ko- rekli bir etkileşim ve gerilim ha- kuruluş iddiası yeterince kararlı
zamızdan çıkarak yepyeni bir büktü. Tabii ki, Ne Yapmalı’yı ko-
lindeki öznedir; aşkın veya ken- ve yeterince köktenci olmadı-
zarfa büründüğümüz anlamına şullayan ve Manifesto’nun yazıl-
disine sığınmış bir özne değil. ğındandır. Marx’ın sermaye için
gelmeyebilir. Zira sosyalist hare- dığı tarihte kendisini belli etme-
Marx’a göre, birincilerden so- söylediğine anıştırmada bulu-
ketin yeniden kuruluşunu, işçi miş başka gerçekler de vardı. İş-
yundurulmuş bir “özne”, eşya- nursak, yeniden kuruluşun en- çi hareketinin kapitalizm koşul-
hareketinin yeniden derlenişinin nın tabiatına aykırı ve namev- geli veya dinenci kendi içindedir.
içinden geçirerek ilerletmediği- larında giderilemez eşitsiz gelişi-
cuttur. * * * mi ve oturmaya başlayan burju-
miz; kendimizi kabuk bağlamaya
veya kapanmaya izin vermeyen, * * * Marx ve Engels, Komünist Mani- va toplumlarında ekonomik ala-
sınıf mücadelesinden gelen uya- Sekt ritüelleri, söylemi, gelenek- festo’yu, aslında, işçi hareketinin nın siyasal alandan görece yalı-
rımlara hep duyarlı kalmamızı leri ve sekterliğiyle kendini yalı- o zamanki seviyesinin ifadesi tık bir işleyişe kavuşturulması
ve hep yeni girdilerle beslenme- tır. Her sekt kendisine ayrıksı bir olan bir sektin daveti üzerine ka- gibi.
mizi sağlayan bir deneyimler di- mikro dünya inşa eder; ancak leme aldılar. Ama bu klasik met- Ama Lenin, devrimciler örgütü
zisinin içine sokmadığımız tak- böyle bir dünyanın içinde huzur nin, dipten gelen dalganın kuv- derken, toplumsal veya sosyolo-
dirde, aksi yöndeki niyet beyanı- bulur ve bu yüzden hiçbir sekt vetli bir sezgisiyle, zamanın yay- jik özneden kopuk bir siyasal öz-
na rağmen bir sekt olarak kala- genel, kapsayıcı, evrensel bir dil gın bir olgusu olan sektlere hiç ne tarif etmedi. Yeri ve zamanı
kalmamız neredeyse mukadder veya çağrı üretemez. Şu halde, prim vermediğini, hatta özellikle geldiğinde çubuğu bu kez tam
gibi. sekt olmayacağız taahhüdü, ka- “Proleterler ve Komünistler” bö- tersi yönde bükmesini bildi. İşçi
* * * palı bir biz kümesi olmaktan, bu- lümünde çubuğu tam ters yöne hareketinin gerisinde kaldığı ve-
nun ritüellerini ve tutuculuğunu büktüğünü, yeni mücadele ve ya bu hareketin yarattığı öz-ör-
Sözlükler, aynı zamanda mezhep üretmekten kategorik olarak gütlenmeleri algılamakta ve on-
örgütlenme biçimlerini zorlama-
demek olan sektin ikinci anlamı-
uzak durmak demektir. Aslında, ya başlayan bir işçi hareketinin larla gereği gibi ilişkilenmekte
na dair şunu yazıyor: “Toplum-
yeniden kuruluşun ima ya da geleceğine işaret ettiğini rahat- zorlandığı dönemlerde, eleştiri
sal çevredekinden oldukça deği-
içerimlerinden biri de bundan lıkla ileri sürebiliriz. Örneğin, şu- oklarını partisine yöneltmekten
şik ya da ona karşıt bir dinsel öğ-
başka bir şey değil. En başta nu söylerken yaptığı gibi: asla geri durmadı. Bu yüzden, Ne
retiye beslediği katı inanç dola-
kendimizi dönüştürmeyi, aşma- Yapmalı’nın çarpık, bağlamından
yısıyla bütünleşmiş olan kapalı (Komünistlerin) “bir bütün ola-
yı ve yenilemeyi, gerektiğinde koparılmış, karikatür kokan, ika-
bir dinsel biz kümesi.” rak proletaryanın çıkarlarından
yıkıp yeniden inşa etmeyi, kendi meciliğe ve toplumsal özneden
Evet, doğrudur, “biz” algısı olma- ayrı ve onların dışında hiçbir çı-
sınırlarımızı durmaksızın ötele- kopuk bir siyasal özne anlayışı-
yan, kendini dışından ayırmayan karları yoktur.
meyi, zaaf ve yetmezliklerimizle na davetiye çıkaran bütün yo-
ve bir irade olarak temayüz et- boğuşmayı göze alamıyorsak, Proleter hareketi biçimlendir- rumlarından uzak durmak gere-
meyen her hangi bir özne düşü- yeniden kuruluş iddiası kulağa mek ve kalıba dökmek üzere kiyor. Şimdi, yeniden kuruluşa
nülemez. Ama dileyen Marx’ın hoş gelen bir sedadan ibaret ka- kendilerine ait hiçbir sekter ilke soyunanların Komünist Manifes-
Feurbach Üzerine Tezler’ine ba- lır. Yeniden kuruluş iddiasıyla saptamazlar.” (Buradaki “kendi- to ile Ne Yapmalı’yı birlikte oku-
kabilir. Burada tanımlanan ve ortaya çıkanlar huzursuz ve tat- lerine ait hiçbir sekter ilke sap- ma ve değişen koşullar ilaveten
antropolojik dayanakları da olan minsiz olma zorundadırlar. Bu tamazlar” ibaresine özellikle yeni bir katkıyı gerektiriyorsa,
özne, eyleyen, ucu açık, dönüştü- yüzden, dirençleri olmayan ciddi dikkat). onu söyleme zamanıdır.
EKMEK & ÖZGÜRLÜK 21

Emek

Evet, mücadele eğitir…


2007 Telekom grevinde uzun bir durgunluğun ardından, işçi hareketinde
belli bir kıpırdanmanın gözüktüğü bir dönemde yenilmenin caydırıcırdı etkisi bü-
yük olurdu. İşyeri komiteleri grevin sevk ve idaresini ellerine aldı; 44. gün zafer bi-
zimdi

İhsan Bayrı (*)

Tekel işçileri canlarını dişlerine takmış di-


reniyor. Bu mücadelenin şu veya bu şekilde
kazanımla bitmesi, hem arkadaşlarımızın
mağduriyetlerinin önlenmesi hem de sınıf
mücadelemizin geleceği açısından çok
önemli. Çünkü işçi hareketinin her hangi bir
sektöründeki kazanımlar “bulaşıcı”, özendi-
rici ve ön açıcı olabilir. Bunu hükümet de
gördüğü için ayak diriyor.
Her mücadele bir okuldur; her mücadele
ona katılanları eğitir ve dönüştürür. Tekel
işçilerinin de bu direnişte çok şey öğrendik-
lerinden kimsenin şüphesi olmasın. Bunu
kendi deneyimimizden, 2007’deki Türk Te-
lekom grevinden biliyorum ve bu vesileyle
bu deneyi Ekmek&Özgürlük okurlarıyla
paylaşmak istedim. Çünkü aradaki bütün
farklılıklara rağmen, bu deneyimle Tekel iş-
çilerinin direnişi arasında bir ortak yön var:
Özelleştirme taarruzunu durdurmak veya
bu bahiste atı alan Üsküdar’ı geçmişse yeni
mağduriyetleri önlemek.
Türk Telekom grevi, aslında farklı cepheler-
den ele alınması gereken, 1980 sonrası işçi
sınıfı mücadelesi bakımından önemli bir ge-
lişmedir. İletişim-haberleşme sektöründe
tek yetkili sendika olan Türk Haber-İş’in bu
greve imza atmasına da ayrıca mim koymak
gerekiyor. Bu mim, Türkçü ve milliyetçi gö-
rüşün hâkim olduğu bir genel merkeze ve
İstanbul’un Avrupa yakası şubesi hariç aynı
eğilimden şube yönetimlerine sahip bir sen-
dikadan bahsettiğimiz için gerekli. Telekom işçileri grev komitelerinin önderliğinde mücadeleyi kazandıktan sonra grev pankartlarını topluyorlar
Sendika aslında, 1980 sonrasında devlet leşmede inisiyatifi neredeyse tamamen ele ölüm kalım meselesi olduğu kanaatindeydik.
eliyle desteklenmiş ve işçilerin mecburen geçirmişti. En azından bu kanaatteydi ve Bu doğrultudaki çağrı ve zorlamalarımız ge-
üye oldukları bir kurum. Yönetimine hâkim kendinden emindi. Mart 2007 dönem toplu- nel merkezde nihayet yankı bulmaya başla-
görüş özelleştirmeye karşı değildi… Özel- sözleşmesine böyle bakıyor; işçileri ve sen- dı.
leştirme öncesinde devletle arasını hiç boz-
dikayı hiç ciddiye almıyordu.
mamış bir yapı sürüp gidiyordu. Tek yaptı- İşveren, Türk Telekom çalışanlarını farklı
ğı, işverenlerin teklifi doğrultusunda toplu Aslında, Avrupa yakası temsilcileri olarak, statülerle parçalamış; böl-yönet ve birbirine
sözleşme imzalamaktan ibaretti. genel merkeze karşı muhalefetimizde öte- düşür taktiğini epeydir uygulamaya başla-
den beri dillendirdiğimiz gerçekler bir bir mıştı. 26 bin sendikalı işçiye karşılık, 9 bin
Susarsan sıra sana da gelir…
açığa çıkıyordu. İşverenin hedefi sendikal ör- sendikasız sözleşmeli personel, 3 bin 500
Ama gün gelip özelleştirme kendilerini de
hedef tahtasına yerleştirdiğinde işler değiş- gütlülüğü bir biçimiyle ortadan kaldırmaktı. kapsam dışı personel ve binlerce taşeron iş-
meye başladı. Sendika, oldukça gecikmiş bi- Bu amaçla sendikayı tam bir teslimiyete zor- çisi… Grev öncesinde tablo buydu ve işveren
çimde bir varlık-yokluk ikilemiyle yüz yüze luyordu. örgütsüz işçileri grev kırıcılar olarak sendi-
olduğunu fark etti. İşveren, özelleştirme ön- Biz İstanbul temsilcileri, bu sürecin ve özel- kaya karşı kullanmak niyetindeydi. Gerçek-
cesinde ve sonrasında sendikal gücün kolu-
nu kanadını epeyce budamıştı. Toplu söz-
leştirme sonrası ilk toplu sözleşmemizin ör-
gütlü güç ve sendikal varlık açısından bir
ten de grev boyunca bizi en çok uğraştıran
sorun bu oldu. >>
22 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

>> İşveren bu tablodan güç alarak Mart


2007’de başlayan toplu sözleşme görüşme-
harekete geçerek çok anlamlı dayanışma ör-
nekleri sergilediler. Genellikle taşeronların
tapçıklar, polis şefleriyle, onları şaşırtacak
biçimde çatır çatır yasa ve hak tartışması
lerini Eylül’e kadar uzattı. Bu arada kendi bulunduğu bölgelerde yoğunlaşan birçok yaptılar.
tekliflerine sendikanın kayıtsız şartsız evet saldırıya hak ettiği biçimde cevap verdiler.
demesinin zeminini hazırlamaya çalışıyor- Daha da önemlisi, bankaların, alışveriş mer- İşveren akçeli ayartma yollarını da denedi.
du. Sendikasızlara, sendikalı işçilerden da- kezlerinin, PTT’nin, bakanlıkların, emniye- Fazla dayanamayacağımız sanısıyla grevden
ha fazla ücret ödeyerek sendikalı olmayı an- tin, fabrikaların, internet hizmetlerinin veri vazgeçen işçiye ödeme yapma vaadinde bu-
lamsızlaştırma peşindeydi, hatta açıkça işçi- akışını, iletişim ve haberleşme bağlantılarını lundu. Sendika bu hamleyi, akıllıca ve yerin-
leri sendikadan istifaya çağırıyordu. ciddi biçimde aksatabildiklerini görerek de bir davranışla birer maaş ödeyerek ve
emeğin gücünün bilincine vardılar. grevin uzun sürmesi halinde ödeme yapma-
Ya ihanet ya işçiden yana tavır…
İstanbul temsilcileri olarak, şube yönetimi Son yıllarda, teknolojik gelişme ve dönü- ya devam edeceğini açıklayarak boşa aldı.
ile istişareden sonra genel merkeze içinde şümlerin işçi sınıfını silahsızlandırdığına ve Öte yandan grevdeki kararlılığımızın geri-
ihtarın da olduğu bir çağrıda bulunduk: Ya onu eski pazarlık gücünden yoksun bıraktı- sinde iki husustaki netliğimizin yattığını be-
ihanete ortak olursunuz ya da işçiden yana ğına dair epey tevatür işitmiştik. Grevimiz lirtmeliyim: Geri çekilemeyiz; geri çekilmek
tavır alarak harekete geçersiniz. İşveren ilk- bunun tersini kanıtladı. İşçi teknolojiye hâ- hezimet demektir. Bu netliğin, bir mücade-
okul mezunu 14 bin işçiyi işten atmak, es- kimse onu pekâlâ kendi amaçlarının, örgüt- leyi kazanmak bakımından çok ama çok
nek çalışmayı yerleştirmek ve ücretlerde ar- lenmesinin ve mücadelesinin de hizmetine
önemli olduğunun ne kadar altını çizsem ye-
tış bir yana, indirime gitmek için toplusöz- koşabilir. Dahası, duruma göre bir düğme de
leşme görüşmelerini kasten tıkıyordu. Bu da bir şartel kadar, hatta bazen ondan daha faz- ridir. Ve ikincisi, uzun bir durgunluktan son-
tam bir mağlubiyet ve sendikal örgütlenme- la etkili olabilir. ra işçi hareketinde belli bir kıpırdanmanın
nin sonu demekti. gözüktüğü bir dönemde yenilirsek, bunun
İşçiler aynı zamanda, çok çeşitli kesimlerden caydırıcı etkisi büyük olur. Kendi çıkarları-
Çağrımız olumlu karşılandı. Sendikanın ge- gece gündüz demeden gelen ziyaretçi ve des-
mızın ötesinde, bir bütün olarak sınıfımız
nişletilmiş temsilciler kurulunun Anka- tekçilerin şahsında dostlarını tanıdılar. Ge-
ra’daki toplantısından grev kararı çıktı. Ka- adına da bir rol üstlendiğimiz duygusunun
nellikle kimleri gördük yanımızda? KESK ve
rarın alınışı sırasında 350 temsilcinin coş- bağlı sendikaları, özellikle sağlık ve eğitim bize ek bir enerji verdiğini söyleyebilirim.
kusu, sevinci ve kararlığı görülmeye değer- emekçilerini, belediye çalışanlarını, ilerici Ve kazandık
di. Bu karar mutlaka hayata geçirilmeli ve hukukçuları, sol ve sosyalist partileri, sosya- Türk Telekom grevi 44. gününde sona erdi.
bu saldırı ne pahasına olursa olsun püskür- list dergi çevrelerini ve sol basını. Buna kar- Her bir günümüze çok şeyin sığdığı yoğun
tülmeliydi. Bu kararın alınışında, Hava-İş’in şılık, göstermelik ve günü kurtaran destek bir süreçten alnımızın akıyla, taleplerimizin
aynı dönemdeki grev oylaması sonucunun açıklamalarının ötesinde, Türk-İş yönetimi
da etkisinin olduğunu not etmeden geçme- çoğunu kabul ettirerek, Türkiye işçi sınıfı ta-
ve bağlı sendikaların önemlice bir bölümü
yeyim. rihine kendimizce bir not düşerek ve grev
greve gerçek anlamda hiçbir katkıda bulun-
madı. Hatta tam tersine, boyumuzun ölçüşü- okulunun bize kazandırdığı tecrübelerle çık-
Ben ve arkadaşlarım hem heyecanlı hem işi- tık. Bizatihi grevin yapılmış olması, işkolu-
mizin zorluğunun farkındaydık. Çünkü nü alacağımız beklentisiyle, adeta pusuya
yattı ve hükümetle ilişkilerini iyi tutmaya muz açısından başlı başına bir olaydı. Ama
“grev” sözcüğünün unutulmaya yüz tuttuğu
bir dönemde, genelde sağa kaymış bir işçi baktı. Bu sırada, işbirlikçi basın da taşeron bunun ötesinde de kazanımlarımız oldu:
kitlesi ve üstelik o zamana kadar kitapların- ve kundakçıların kablo kesme veya hırsızlık- n İlkokul mezunları işten atılmadı.
da grev sözcüğü olmayan bir sendika yöne- larını ya da bakımsızlık nedeniyle hizmet dı-
şı kalma durumlarını bize mal ederek grevi- n Esnek çalışma kabul edilmedi.
timi ile sert bir mücadelenin içine giriyor-
duk. Olası bütün yalpalamalara rağmen ba- mize kara çalma gayreti içindeydi. n Öncü işçilerin işten atılması önlendi.
şarmalıydık. Taktik savaşı n Sosyal haklarda geriye gidiş olmadı.
16 Ekim 2007’de 81 il, yüzlerce ilçe ve taşra Önemli grev ve işçi direnişlerinin tarafların
teşkilatında greve çıktık. Aslında, birçoğu- karşılıklı taktik savaşına sahne olmaması dü- n Yeni işçiler alındı.
muz bu grevin nasıl örgütleneceği konusun- şünülemez. Türk Telekom grevinde de öyle n Sendikasız işçiler (657 kapsamındakiler
da pek tecrübe sahibi değildik. Ama kervanı oldu. İşveren ve hükümet her yolu (baskı, ve sözleşmeli personel) başka kurumlara
yolda dizmeyi başardık. Grev günü önceden şantaj, karalama, devamlı taciz, gözaltına al- gönderildi. Sendika bunların işçi statüsüne
kestirilemeyecek ölçüde herkesin dört elle ma, grev çadırlarını basma, halkla karşı kar- alınmasını talep etmişti.
işe sarıldığını ve çok azimli olduğunu gör- şıya getirme, grev kırıcılarını devreye sokma,
dük. Ciddi bir sahiplenme tavrının varlığına vb) deneyerek grevi kırmaya oynuyordu. n Ücretlerde yüzde 16 artış sağlandı.
tanık olduk. Bu zemin, bir seferberlik hali Karşı taktiğimiz kararlılık, dayanışma ve iç Bu mücadelenin bedeli, Diyarbakır’dan bir-
içinde, seri bir işbölümü ve eşgüdüm ağıyla örgütlenme düzeyimizi yükselterek bunun kaç arkadaşımızın askeri hava üssüne sabo-
hızla örgütlenmemizi sağladı. Düne kadar kırılamaz bir grev olduğunu gözlerine çak-
taj iddiasıyla tutuklanması ve birkaç arkada-
birçoğu birbirine yabancı olan bir işçi kitle- mak olabilirdi ancak.
şımızın da işine mahkeme kararıyla son ve-
si, kader birliği yapmış, iç dayanışması ve Öyle de yaptık. Onuncu günde kurulan işye-
kenetlenmesi yüksek bir topluluğa dönüştü. rilmesi oldu. Bu arkadaşlar şu anda aynı hak-
ri komiteleri grevin sevk ve idaresini ellerine larla sendikanın tesislerinde çalışıyorlar.
İletişim sektörü çalışanları olmanın bize ka- aldı. Soğuk ve yağışlı hava koşullarına rağ-
zandırdıklarının, durumun gerektirdiği şe- men hiçbir işçi kendi işyerinin önünü terk et- Sonuç olarak, birçok sendika sıra kendilerine
kilde hızla örgütlenmemizde ve ülke çapın- medi. Durum başka bir yere yığınak yapma- gelinceye kadar kılını kıpırdatmamış ve kar-
daki eşgüdümümüzde bir payı elbette var- yı gerektirdiğinde, en hızlı biçimde orada şı taraf çok yol almış olsa bile, aslında özel-
dı. olundu. Grev kırıcılarına geçit verilmedi. Sık- leştirme muharebeleri henüz bitmedi. Ayrı-
İşçiler grev gözcülerine yapılan çeşitli mü- laşan göz altılara ve polis baskınlarına, her ca, bu çerçevede Tekel’de olup bitenler, nasıl
dahalelere her defasında hep birden karşı defasında kitlesel yürüyüş ve protestolarla bir ibretlik vakayla yüz yüze olduğumuzu
koydular. Grev çadırlarını birinci evleri hali- cevap verildi. Greve suç, grevciye suçlu mua- çok iyi özetliyor.
ne getirdiler. Polis gözetiminde gerçekleşen melesi yapma gayretleri, mücadelemizin
tüm saldırı ve kışkırtmaları boşa çıkardılar. haklılığı ve meşruiyeti üzerinde kendinden
Farklı bölgelerde işçi kardeşlerine yapılan emin bir ısrarla karşılandı. Her polis baskı- * İhsan Bayrı: Haber-İş Sendikası, İstanbul, Bakır-
saldırıları haber aldıklarında kendiliğinden nında grev gözcüleri ve işçiler, ellerinde ki- köy eski temsilcisi
EKMEK & ÖZGÜRLÜK 23

Emek

‘ İşçi kiralayana
sadaki adıyla “geçici iş sözleşme-
si” imzalaması mümkün olabili-
yor.
“Eti senin, kemiği de

yanında bedava…’
senin…”
Promosyon sadece bunlarla sı-
nırlı da değil. İşverenle yakın te-
mas içinde olan ÖİB çalışacak iş-
çinin sendikal konulara eğilim
taşıyıp taşımadığını, işverenin
Özel İstihdam Büroları’na işçiyi rızasını almadan her 18 bu konudaki hassasiyetlerini
ayda bir başka bir patrona kiralama hakkı veren İş Yasası dikkate alacak ve işyerinde sen-
dikal faaliyete katılması ihtimal
değişikliği tekrar gündemde dışı olan işçilerin işe yerleştiril-
mesini sağlayacak.
4857 sayılı İş Yasasında düzenle-
nen geçici iş ilişkisi ÖİB vasıtası
ile uygulanmaya farklı bir biçim-
de sokulmak isteniyor. Yasanın
7. maddesi ile işçinin yazılı rızası
alınmasını şart koşuyordu. Yani
işveren kiraya vereceği işçisine
bunu isteyip istemediğini sor-
mak ve onayını almak zorunda
iken, ilave edilen madde buna
gerek bırakmıyor. ÖİB’ye başvu-
ran işçinin işe yerleştirilmek için
kendisinin teklif getirdiği düşü-
nülerek rızasına gerek olmadığı
kabul ediliyor. Yani işçiyi kirala-
yan işveren konumundaki ÖİB
işçiyi kendi malı gibi kabul edi-
yor: “Eti senin, kemiği de se-
nin…”
ÖİB’ler taşeronlaşmayla başlayan işverenlerin güvencesiz çalıştırma eğilimine meşruiyet ve güç kazandıracak
Şimdi bu yasanın uygulandığı bir
ve bunun altı aylık süreler içinde gilenebilecekti. Aslında işçilerin çalışma hayatını senaryolaştırır-
Kuvvet Lordoğlu her zaman satmak zorunda ol-
toplam olarak iki kere uzatılma- sak, ortaya çalışma hayatı açısın-
sı” ile mümkündü. Bu madde dukları, satmamalarının açlıkla dan bir korku filmi çıkar. Çünkü
Hükümet kamuoyunda “kiralık açık olarak işçinin emek gücü alı- eşdeğer olduğu bir malı ellerin- emeğini kiralamak isteyen bir iş-
işçilik” olarak bilinen yasa tekli- nıp satıldığına göre, devredilme- de bulundurmaları ve ya daha çi yaklaşık her 18 ayda bir işve-
fini yeniden meclise taşımaya sinde de bir sakınca olmadığını sonra satmak üzere biriktirme- renini değiştirecek, böylece bir
hazırlanıyor. esas alıyordu. leri mümkün değildi. Teklifin ge- buçuk yılda bir farklı işverenleri
rekçesinde işgücünün devredil- ve farklı işleri öğrenmek zorun-
Haziran 2009’da 4857 sayılı İş Getirilen yeni yasa teklifi ise bu mesinin, bir başka işverene kira- da kalacak. Yasada yapılan son
Yasasının yedi maddesinin de- devretme işini biraz daha düzen- lanmasının işsizliğin azaltılması- değişiklikle işyerinde eşit işi ya-
ğiştirilmesi ve yeni bir madde leyerek özel sektöre yüklemeyi nı amaçladığı ifade ediliyor. An- pan diğer işçilerden daha az üc-
eklenmesine dair TBMM’de ka- böylece devlete ek bir yük getir- cak bu yasayla ortaya çıkan du- ret alamayacak ama diğerlerin-
bul edilen değişiklik Temmuz’da meden işi çözümlemeyi tasarlı- rum insan onuruna yakışan işle- den farklı olarak yaptığı işi en
Cumhurbaşkanınca veto edilin- yor. Bu amaç için kurulmuş ol- ri gerçekleştirmek için emek gü- fazla 18 ay içinde bitirmek zo-
ce yürürlüğe girememişti. Ancak mayan Özel İstihdam Büroları cünü satmak zorunda kalmaktan runda kalacaktır. Tek bir işve-
hükümetin veto gerekçelerini (ÖİB) rahatlıkla bu amacı da ye-
dikkate alarak yeni bir teklif ha- daha farklı. Daima daha ucuz renle çalış(a)madığı için tek iş-
rine getirebilir diye düşünülü- kaynakları elde etmeye çalışan
zırladığı haberlerine karşı işçi yor. Esas kuruluş amaçları olan veren üstüne biriken bir kıdem
sendikaları konfederasyonları sermayenin, üretimi gerçekleşti- tazminatı da olmayacak.
iş bulma konusunda çok fazla ye- ren işgücünün de ucuz olanını
yeniden tepkilerini ortaya ko- terli olmadıkları anlaşılan Kısa süreli çalışma sonucunda iş-
yup, zor olmakla birlikte ortak tercih etmesi ve bunu gerçekleş-
ÖİB’nin işe yerleştirme oranı tirmeye çabalamasında şaşırtıcı çinin işyerinde diğer çalışanlarla
açıklama.(!) da yaptılar. yüzde bir civarında kalıyor, yani bir dayanışma ilişkisi kurabilme-
bir durum yok. Üstelik yasayla
Şimdi yasa teklifine ve geri pla- iş arayanların sadece yüzde biri işverene işçiyi ucuza kiralama- si ve ortak hareketi imkânsız ha-
nına biraz yakından bakalım. mevcut işlere yerleştiriliyor- nın yanında başka promosyonlar le gelecek. Buna bağlı olarak kı-
du.(Öz-Çetinkaya; 2008). da sunuluyor. İşveren yetişme- sa süreli kiralandığı işyerinde şa-
İşçi kiralamanın geçmişi
Patronlara promosyon sinde ve eğitiminde hiçbir katkı yet mevcut ise bir sendikal faali-
İş kanunu işçilerin bir başka iş-
Bu güne kadar sadece nitelikli iş- sağlamadan, işçiyi azami 18 ay yete katılması veya sendikalı ola-
verene kiralanabileceğini zaten
lerle ve üst ve orta düzey yöneti- çalıştırdıktan sonra eski işvere- bilmesi nerede ise imkânsız ola-
2003’ten bu yana düzenlemişti.
cilerin istihdamıyla ilgilenen ÖİB nine iade edebiliyor. Eski işveren cak.
Bu kanunun 7 maddesine göre
geçici iş ilişkisi “işverenin işçisi- bu yasa değişikliğinden sonra ar- veya ÖİB’nin işçiyi farklı bir işve- İşveren içinse, “bundan iyisi
ni bir başka işverene kiralaması tık düşük nitelikte işçilerle de il- rene kiralaması veya onunla ya- Şam’da kayısı”…
24 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Emek

Madende cinayet:
da çalışılan çok sayıda maden ve
işyeri olduğunu biliyoruz. Özel
sektör işletmelerinin yüzde 70’in-
de işçiler sadece yer altında değil,
yer üstünde çalışırken zehirleni-

Kâr hırsı 19 işçiyi yor, iş kazalarına uğruyor, kötü


muamele görüyor, düşük ücretle
çalışıyor ya da gelirleri gerçek üc-
reti üzerinden gösterilmiyor, sen-

öldürdü
dikalaşmaya karşı aşırı tepki ve
engellemeyle karşılaşıyor.
Kendine güvensizlik, sınıfa
güvensizlik
“Bütün bu uygulamalara karşı ör-
gütlü mücadele” önerimize, ma-
denciler “işçilerin birbirine gü-
Bükköy maden venmediklerini” söyleyerek yanıt
ocağında can gü- veriyorlar: “Bu işçi sınıfıyla bir
şey olamaz!”
venliğini yok eden Durumdan şikâyetçi olanlar mü-
kötü çalışma ko- cadeleye katılsa çoğunluğun mü-
cadele içine girmiş olacağını anla-
şulları Bursa’daki tıyoruz. Mevcut koşulların düzel-
mesi için dahi mücadele gerekti-
özel sektör işlet- ğini, sistemin ve devletin durumu
melerinin yüzde düzeltmeyeceğini, onlardan bir
şey beklemenin hayal olduğunu,
70’ine egemen kurtuluşun kendi mücadelelerin-
den geçtiğini bilmeleri gerekiyor.

Rahim Dede (*) Emek mücadelesi gerçekten


emek gerektiriyor. Yerin 300
metre altına her türlü riskleri bi-
Mustafakemalpaşa, Bükköy ma- le bile giriyor, çıkarken de “bu
den ocağında grizu patlaması so- gün de ölümü atlattık” dercesine
nucu 19 işçinin ölümü üzerine “haydi geçmiş olsun,” diyorlar.
Bursa’daki 15 kurum temsilcile- Ekipler , patlamayla çöken ocaktan arkadaşlarının cenazelerini kurtarabildiler Ama “havalandırma koridoru
riyle birlikte kaza yerine gittik. açılmadıkça, sürekli gaz ölçümle-
muzda, “tabii hissediyoruz ama ödenmediğini öğreniyoruz. ri yapılmadıkça çalışmayacağız
Amacımız işçiler ve ailelerin acı- bizi dinleyen yok. Biz bir şey söy-
larını paylaşmak, kazanın neden- Köylülerin verdiği bilgiye göre, iş- diyemiyor” veya bunu diyebilen
lediğimizde siz karışmayın işini- işçinin arkasında duramıyorlarsa
lerini sorgulayıp kamuoyunu ay- çilerin, maden girişinden 700
ze bakın diyorlar” yanıtını aldık. açık ki, daha çok ölümler yaşana-
dınlatmaktı. Dönüşümüzün erte- metre ileride , 270 metre derin-
si günü madende gördüklerimizi İçeride havalandırmanın yeterli likteki çalışmalarının sonucu, iş- cak.
Bursa kent meydanında yaptığı- olmadığını, gaz ölçümlerinin dü- verene yüksek kar olarak geri dö- Kapitalizm kendi düzenini sür-
mız basın açıklamasıyla kamuo- zenli yapılmadığını söyleyen işçi- nüyor. “Burası çok karlı bir işlet- dürmek için nasıl genel olarak
yuna duyurduk. lere, “gelen müfettiş veya teknik me” diyor köylüler. halkı kandırıyor ve yalanla besli-
heyete bu durumu söylemiyor
Kuralsız çalıştırma “Ücretimi bilmiyorum” yorsa, Bukköy ocağının patronu
musunuz” diye sorduğumuzday-
Ocağın girişine vardığınızda iş ka- Onların tanıştırdığı genç bir işçiy- da aynı yalanı madeninde sürdü-
sa “biz hiç müfettiş veya denetle-
zalarına karşı uyarıcı levhaları gö- le konuşuyoruz. Ocağa inmeyen, rüyor.
yici görmedik” ki yanıtını alıyo-
rünce bu madende güvenlik ön- ruz. dışarıda çalışan bu işçi “ne kadar İşçilere sözüm ona “kazalara kar-
lemlerinin alındığını zannedebi- ücret alıyorsun?” sorumuza, “Ne şı kurallara uyun” diyor ama ön-
lirsiniz. Oysa, bir çocuğun ağzın- “Onlar geliyorsa eğer, ocağa in- ücret aldığımı bilmiyorum, ben celikle patronun kendisi uymu-
danmış gibi yapılan “babacığım meden, işçilere bir şey sormadan 45 gündür orda çalışıyorum ha- yor. Üç-beş kuruş fazla kar için iş-
kurallara uy, güvenli çalış, eve işveren veya vekilleriyle görüşüp len hiç ücret almadım” diye yanıt çilerin hayatını riske ederek ön-
sağlıklı dön, bizi üzme” uyarısını muhtemelen yiyip içip çekip gidi- veriyor. “Gel çalış dediler bende lem almamak klasik patron anla-
yorlar. Bizler çoğu kez bölge ça- çalışıyorum. Ne kadar aldığımı,
okuduktan sonra işçilerle görü- yışıdır. Yoksa iş girişindeki uyarı
lışma müdürlüğüne şikâyette bu- ücretin verildiğinde öğreneceğim.
şünce, bu işyerinde kurallara asıl levhalarına başta patron uymu-
lunmayı düşündük, fakat bir so-
uymayanın işverenin kendisi ol- “İşe giriş saati belli, çıkış saati bel- yorsa, işçileri bile bile ölüme gö-
nuç elde edemeyeceğimizi, boşu-
duğunu anlamak zor olmadı. li değil” diye sürdürüyor konuş- türen bu anlayış daha çok kar hır-
na işverenle problem yaşayacağı-
Kaza yerinden ayrılıp Deveci ko- masını. “Elimizdeki iş bitinceye sından başka bir şeyle açıklana-
mızı düşünerek vazgeçtik” diyor-
nağı ve Bükköy’e giderek köylü- kadar çalışıyoruz. 10-12-14- saat maz.
lar.
lerle ve madende çalışan işçilerle sürdüğü oluyor.” Nihai kurtuluş daha çok zaman
Bu kadar riskli bir işte çalışanla-
görüştük. Bükköy maden ocağındaki kazay- alabilir ama şurada burada çakan
rın aldığı ücret ise asgari ücretin
Kazada iki yakınını kaybeden, gri- üzerine eklenen iki yüz veya üç la güncelleşmiş olsa da bu koşul- kıvılcımlar, hiçbir mücadelenin
zu patlamasından yarım saat ön- yüz TL. Yani 750 ile 850 TL ara- lar çoğu işletmede aynı vahimlik- boşa gitmediğini gösteriyor, yeter
ce patlama yerinden ayrılan işçi- sında. Daha da kötüsü, “belli bir te yaşanıyor. Bursa İşçi Hakları ki yeterli emeği verelim.
ye “içeride gaz olduğunu hisset- miktarın altında üretim yapan iş- Derneği’ne gelen işçilerin anla- * Rahim Dede: Bursa İşçi Hakları
miyor musunuz” diye sorduğu- çilere o gün hak ettikleri ücretin tımlarından, daha kötü koşullar- Derneği Başkanı
EKMEK & ÖZGÜRLÜK 25

Emek

‘İşsize İş!’ talebine 10 bin ‘Evet’


Mersin’de 20 bin bildirinin dağıtıldığı etkinliklerin ardından 300’ü aşkın katılımla
yürüyüş ve basın açıklaması gerçekleştirildi

Ekmek & Özgürlük - Mersin

Ekim 2008’de patlak veren yeni büyük


buhranın Mersin’deki en önemli görünü-
münün işsizlik ve işini kaybetmek olduğu
ortadadır. Çıplak gözle görülen bu gereği
daha somut, bilimsel verilerle ortaya koy-
mak için kendimizce bir araştırma yaptı-
ğımızda; kentimizde sadece son bir yıllık
süreçte işten atılan, iş akdi fes edilen, iş
yeri kapanarak sigortasız konumuna dü-
şen 20 bine yakın kişinin bulunduğunu
gördük. Bunun en önemli kanıtları 2008
yılına ait kapanan işyeri sayısı ve işsizlik
maaşı alanların sayısıdır. 5 bin işyerinin
kapandığı Mersin’de işten atılıp, işsizlik
ödeneğinden yararlanabilenler sayısı
6.693’tür. Bir kişinin işsizlik ödeneği ala-
bilmesinin koşulları ve kayıtdışı işlerin ka-
yıtlılardan daha fazla olduğu düşünülürse
son bir yılda en az 15-20 bin kişinin işini
kaybettiği açıktır. Bunların küçük bir kıs- yasaklansın talebinin sermaye kesiminin 10-26 Aralık günleri arasında 8 bini Ek-
mı yeni ve daha güvencesiz bir iş bulmuş yumuşak karnına vurmak anlamına geldi- mek ve Özgürlük okurlarının açtığı stant-
olsa da çoğunluğu işsizlik girdabına düş- ğini söyleyen Tekir, “imza standında ko- larda olmak üzere 10 bine yakın imza top-
müş durumdadır. Mersin İş Kur’un ra- nuştuğumuz bir ev kadınının söylediği gi- landı. 20 bin bildiri dağıtıldı. Stantlarımıza
kamları da Mersin’de işsizliğin boyutla- bi, 3 kişiye yaptıracakları işi kriz bahane- diğer sosyalist çevrelerden de gelenler ol-
rıyla ve iş bulmanın zorluğunu ortaya ko- siyle bir kişiye yaptırmasını yani iki kişi- du, ilk anılması gerekenler, sosyalist ko-
yuyor. Bir yıllık süreçte İş-Kur’a başvuran ordinasyonda birlikte faaliyet yürüttüğü-
nin işten atılmasını engellemeyi hedefle-
26.058 işsizin, sadece 1.311’i iş bulmuş- müz Devrimci İşçi Parti’li (DİP) genç arka-
diği için önemlidir. Hem işsizleri hem de
tur. Dolayısıyla, “İşten Atmak Yasaklansın” daşlarla, İşçi Kardeşliği Parti’li (İKP) arka-
işçileri patronlar karşısında güçlendirme-
talebi Mersinli emekçiler açısından bu daşlardı. Bunların yanında, KESK Şubeler
ye dönük bir talep olduğu için kapitalist-
denli can alıcı bir talepti. Bu yüzden de Platformu yarım gün stant açmış, ÖDP’li
“Emek Forumu”nun önerdiği ve daha son- lerin yumuşak karnına vurmak anlamına
geliyordu. Biz de zaten bu yüzden İşçi Kar- gençler üniversitede bir gün stant açmış,
ra çok sayıda sendika ve siyasal çevrenin TÜMTİS’liler liman işçileri arasında imza
benimseyip destek verdiği “İşten Atmak deşliği Partisi (İKP), Devrimci İşçi Partisi,
(DİP) ve Petrol-İş Sendikası Mersin Şube- toplamış, TÖP’lü arkadaşlar da iki saat gi-
Yasaklansın, İşsize İş” kampanyasının bi bir süre KESK’in önündeki stantta dur-
Mersin ayağının örgütlenmesi için aktif bir siyle birlikte Kampanya’nın çağrısını yap-
tık. muşlardır
çaba içinde olduk.
Aralık başında karar verilen kampanyayı, Kampanya bitti, çalışmalar devam
Krizin bedelini ödemeyeceğiz edecek
Kampanya, sermayenin aç kurtlar gibi sal- sendikalar işyeri çalışmalarıyla üretim
alanında, siyasal yapılar ve demokratik “İşten Atmak Yasaklansın, İşsize İş!” kam-
dırganlaştığı buhran koşullarında, emek- panyasının imza toplama aşaması 26 Ara-
çilerin karşı saldırısını örgütlemek strate- kitle örgütleriyse yaşam alanlarında yürü-
teceklerdi. lıkta bir yürüyüş ve mitingle sonlandırıl-
jik hedefiyle yerel koşulları iyi biçimde ke- dı. Coşkulu 300 kişilik bir kitle Taş Bina-
siştiriyordu. Mersin’deki Ekmek ve Öz- Kampanya 10 Aralık Perşembe günü Taş dan AKP il binası önüne kadar yürüdü. Mi-
gürlük okurları olarak bu çalışmadaki te- Bina önünde yapılan basın açıklamasıyla tingde Platform adına Petrol-İş Şube Baş-
mel siyasal derdimiz, “Krizin bedelini öde- başladı. Hazırlanan metinde şu ifadeler kanı Adil Alaybeyolu tarafından okunan
meyeceğiz!” düsturuyla hareket etmenin vardı: “(…) İşten atılmalar yasaklansın, iş- açıklamada kampanyanın bu eylemle so-
emekçi halkın muhalefetini, tepkilerini size iş! Neden mi? İşten atmak yasaklan- na ermediği, yalnızca bir etabının gerçek-
birleştirmenin ve ilerici bir hatta yönlen- sın ki, krizin faturası bu sefer biz emekçi- leştirilmiş olduğu belirtilerek, önümüzde-
dirmenin yegâne yolu olacağını göster- ler ve yoksullar tarafından ödenmesin. İş- ki aylarda toplanan imzaların Türkiye’nin
mekti. size iş sağlansın ki herkese onurlu bir ya- diğer kentlerinden toplananlarla birleşti-
Bu noktada sözü, geçtiğimiz aylarda Mer- şam ve gelecek umudu doğsun.” Basın rip TBMM’ye verileceği, Şubat ayı içinde
sin’de kurulan “Ekmek ve Özgürlük İçin açıklamasının ardından ilk imza stantımı- Mersin’de “İşsizlik ve Kriz” temalı bir pa-
Dayanışma ve Kültür Derneği” Başkanı zı kurduk ve kitlesel bildiri dağıtımı yap- nel yapılacağı söylendi. Miting konuşma-
Ahmet Tekir’e bırakıyoruz. İşten atmak tık. lar ve sloganlarla bitirildi.
26 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Emek

İŞTEN ATMAK YASAKLANSIN! İŞSİZE İŞ!


Vakkas Kılınç biliyor. Kampanya bu açıdan bir zemin su- İmzacıların profili
nuyor. Bu açı kapatılmalı. Yoksa halkın ara- İşten atmak yasaklansın kampanyasına imza
yışı yine sömürücü, baskıcı, şoven egemen atanların birleştiği talepler ve kampanyayı
Kahveler, caddeler, deniz kenarları ve park- seçeneğe akacaktır. düzenleyenlerin ortalaştığı siyaset önemli-
ların işsizlerle dolu olduğu Mersin zoraki Kriz ve etkilerine karşı fikri yığınağı olma- dir. Ancak yaşamda, mücadelede ve kam-
göçle gelenlerin, şovenizmin etkisindeki kit- yanlar, kampanya boyunca edilgen kaldılar. panyada bu siyaset gerektiği kadar güçlü ger-
lelerin ve Kürt hareketinin güçlü olduğu bir Bu durum kitlelerde olduğu gibi politik alana çekleşmemiştir. Ekmek ve Özgürlük, Dev-
kent. Türkiye’nin siyasal atmosferindeki ku- da yansıdı. rimci İşçi Partisi Girişimi, İşçi Kardeşliği Par-
tuplaştırıcı etkiyi kampanya sürecinde, imza tisi ve Petrol-İş’in topladığı on bine yakın im-
stantlarında daha canlı gördük. Kampanya süresince kampanyanın genel gi-
dişatından kendisini sorumlu hissetmeyen- zaya karşın platformun diğer bileşenleri ye-
Kampanya boyunca “İşsize iş çağrımıza des- terli katılım sağlayamadı.
lerin edilgen tutumları bir kenara not edil-
tek ver” diye haykırdığımızda bambaşka tep-
kilerle karşılaştık. meli. Bu tutum sosyalistlerin krize karşı bir İmzacıların bileşimine bakıldığında kampan-
seçenek yaratma görevleriyle çelişmektedir. ya amacına uygun yürütüldü. İşçi 1474, İşsiz
Bir imzacı şovenizmin etkisiyle “Tabi ki ata-
Kriz ve sonuçları gündelik yaşamı doğrudan 883, Ev kadını 533, Öğrenci 1403, Memur
rım dağdaki teröriste serbestlik var, bize iş
yok” derken, zoraki göçle gelmiş, işten atıl- etkiliyor. Herkeste bu etkinin siyasal, ekono- 393, Esnaf 332, Serbest meslek 532, İş duru-
mış Kürt vatandaş imza atarken “Neler olu- mik ve somut görünümü var. Kampanya, re- munu belirtmeyen 1500 kişi kampanyaya
yor yine savaş mı çıkacak, yeter artık fakir jimin teşhiri ve mücadele için zemin sunuyor. destek oldu. İmzacı kadın sayısı 2553, erkek
fukara çocukları ölmesin için diye imzalıyo- Edilgenliği kırıp aktif olmanın zamanı. sayısı 5647’dir.
rum” diyordu. Biz de şovenizmin etkisinde-
kine “size iş vermeyen dağdaki değil, pat-
ronlar, iktidarlar”, Kürt emekçiye “savaş iş-
sizler, işçiler ve Kürt yoksulları birlikte mü-
cadele ederse önlenir” diyerek sınıf bilinci
Sokağın sözü var...
vermeye çalıştık.
“Çocuğunun, kardeşinin, eşinin, komşunun,
sınıfdaşının işsiz kalmasını istemiyorsan
kampanyaya omuz ver” çağrımıza vatandaş
“imza atarım ama, iş yok ki” diyerek karşılık
verdi. “ İş var, yeter ki yapılacak iş çalışabilir
nüfusa paylaştırılsın, çalışma saatleri azaltıl-
sın, herkese, sana da iş olur” diyerek işsizli-
ğe karşı çözüm önerisinde bulunduk.
“Zamlara, yeni vergilere karşı gelelim. İşten
atmak yasaklansın yasasının çıkmasını sağ- Abdullah Koç: 31 yaşında, zoraki göçle İşten atıldım. Patron krizi değil, iş yerinde-
layalım” propagandasına vatandaş “iyi söy- gelmiş, İlkokul mezunu, işsiz. ki işçilerin beni istemediklerini, iş disipli-
lüyorsun da bu hükümette başka hükümette Bu kampanya çok güzel... Umarım başarılı nini bozduğum için işten atıldığımı söylü-
gelse halkın değil IMF’in dediğini yapar” di- olur. Han gübrede çalışırken 8 ay önce iş- yor. Yalan tabii. Onu Allaha havale ediyo-
yenlere; “Bir avuç sermaye ve işbirlikçilere ten atıldım. 8 aydır işsizim kimse benim gi- rum. İş arıyorum. İşten atmalar yasaklan-
karşı milyonlarca emekçi yan yana gelirse bi işsiz kalmasın. Kriz bahane, işveren si- sın işsize iş dediğiniz için imza atıyorum.
çok şeyin değişebileceğini” anlattık. gortasız işçi çalıştırıyor. Çoğu kadın ve Servet Akcan: 30 yaşında, işsiz.
“Savaşa değil parasız eğitime, sağlığa, işsize genç işçi... Beni kimi şeylere itiraz ettiğim Mahallemizde eskiden boş gezenim diye
bütçe” haykırışına bir grup yaklaşarak “kim için attılar. 7 çocuk perişan oluyor. Çocuk- parmakla gösterilendim. Şimdi çalışanları
düzenliyor, düzenleyenlerin başında Türk ları okula gönderemiyorum. Çalışarak evin parmakla gösteriyoruz. Uzan 140 işçiyle
var mı diye sordu”, Türk Petrol-İş görünce geçimini sağlamaya katkı yapıyorlar. Du- birlikte beni de sokağa attı. 2 yıldır doğru
imzaladılar. rum kötü aile sıkıntılı… dürüst iş bulamıyorum. Kampanya iyi. De-
Ayten Kanşar: 25 yaşında, Ev kadını, Lise vam ettirilmeli.
Stant başında bağırıyoruz “Krizi çıkaranlar
mezunu, 2 çocuk annesi. Şilan Tank: 16 yaşında Lise öğrencisi.
krizin sorumluluğunu alsın. İşten atmak ya-
Eşim 6 ay önce çalıştığı demir doğrama Kişisel olarak, toplumsal olarak da öğrenci
saklansın” hay hay “bu dinci hükümetin git-
atölyesinden çıkarıldığı için işten atılma- gençlik, işsizliğin kitle potansiyelidir. Kriz-
mesi için bir değil bin imza atarım” diyene nın yasaklanmasını istiyorum. Bunun için
AKP’nin de diğerleri gibi sermayenin has de ailemin etkilenmesi harçlığımın, kitap
imza atıyorum. Patronu krizi bahane edip almamın kısılması; temel ihtiyaçlarım dahi
partilerinden biri olduğunu, anlatıyoruz. eşimi işten attı. 2 çocuğum var. Ev kira, ge- karşılamayı engelliyor. Gençlik krizin far-
Kampanyaya katılım çimimiz zor. Ailecek perişan durumdayız. kında değil. Aile bütçesinin oluşumu, ihti-
Kriz ve sonuçları halkın yaşamında kalıcı iz- Ben de iş arıyorum ama iş yok. Uykularım yaçların karşılanmasında doğrudan katı-
ler bırakmakta. Ancak ne krizin etkisindeki kaçıyor uyuyamıyorum. lımcı olmadığı için ancak harçlıklar kesil-
toplum yüzünü devrimci bir siyasallaşmaya Hasan Ballı: 25 yaşında, Lise mezunu 2 ay diği oranda bir etki hissediyor. Tabi ki iş-
yöneltiyor ne de sosyalistler toplumsal ala- önce işten atılmış. ten atılmalar yasaklansın işsize iş diyoruz.
na girerek, halkın devrimcileşmesi ve dev- Kızılca Plastik fabrikasında çalışıyordum. Çünkü doğrudan biz gençleri etkiliyor.
rimci seçeneğin ortaya çıkmasına etki ede-
EKMEK & ÖZGÜRLÜK 27

Ekonomi

Bütçe geçti: Kemerleri değil


yumruklarımızı sıkma zamanı!
Bütçe süreçlerini, devletle sivil toplum veya IMF ile ulusal güçler arasındaki bir
gerilim olarak değil, sınıf çatışmasının muharebe alanlarından biri olarak kur-
gulayalım
Deniz Gemici

2010 yılı bütçe tasarısı, 25 Aralık Cuma günü


oylamaya katılan 437 milletvekilinden
335’sinin kabul, 102’sinin ret oyuyla kabul
edilerek yasalaştı. Hiç kimseyi şaşırtmayan
tasarının aslında en büyük başarısı, OVP (Or-
ta Vadeli Program) ile uyumu oldu. 2010-
2012 dönemini kapsayan ve bir yol haritası
niteliğindeki bu program, gelecek üç yılın
bütçesinin hangi niyetlerle hazırlanacağını
şimdiden haber veriyor.
Özcesi:
n Daha az iş, daha az aş, daha az sağlık, da-
ha az eğitim demek olan sıkı maliye politika-
ları daha da katılaşarak sürecek;
n Sömürünün derinleşmesi ve yaygınlaş-
ması demek olan esnek çalışma, emek piya-
sasının görece kurallı kalan sektörlerini de
kapsayacak şekilde hakim kural haline geti-
rilecek;
n Özel sektöre de öncülük edecek ücret po-
litikalarıyla gerek kamu emekçilerinin gerek
diğer emekçilerin ücretleri eritilip harcama-
lar baskılanarak enflasyon hedefleri tutturu-
lacak;
n Teşvikti krediydi indirimdi derken
emekçilerden toplanan ama onlar için kulla-
nılmayan kaynaklar sermayeye aktarılacak; trik, ulaşım, gıda gibi alanlarda gözümüzle Sağlıktaki gelişmeler ise bundan da beter.
n Bankaları aracılığıyla kamuya borç verip gördüğümüz ve TUİK veri ve yöntemlerini Bütçeden iç ve dış borç faizlerine ayrılan tu-
bütçenin en büyük kalemlerinden birini faiz bir kez daha sorgulamamıza yol açan zamla- tar 58,8 milyar iken bütün bir toplumun sağ-
olarak cebe indiren “yerli” sermayedarların ra karşın 2,5+2,5 düzeyinde kalan ücret ar- lığı için ayrılan 12,7 milyar TL. Sağlık harca-
ve “uluslar arası” muadillerinin gönlü hoş tu- tışlarıyla mı korunup kollanacak? malarının öz gelirlerle karşılanamadığından
tulacak; “Aslan payı” dediğiniz, 2009’da 27 milyar yakınan Bakan Akdağ, hastanelere tıpkı
n Elde kalan son kamusal değerler de ser- 883 milyon TL olan eğitim bütçesinin artan okullara yapıldığı gibi “kendi paranızı kendi-
mayeye yeni kâr alanları açmak için ivedi- okul, derslik, öğretmen ihtiyacı ve öğrenci niz kazanın” diyerek sağlık hizmetlerinin ti-
likle satılacak; başta dolaylı vergiler olmak sayısına rağmen, 2010’da sadece 28 milyar carileştirilmesini haklı çıkarmaya çalışıyor.
üzere emekçilerin sırtındaki vergi yükü büt- 237 milyon 412 bin TL olarak öngörülmesi Özel sağlık sektörünün dünyada küçülürken
çe açıklarını karşılamak üzere daha da ağır- mi? Üstelik GSYH’nin yalnızca yüzde Türkiye'de yüzde 12 oranında büyümesini,
laştırılacak. 2,74’üne tekabül eden bu rakamdan perso- ilaç sektörünün 2002 yılından bugüne 4 ka-
Maliye Bakanı Şimşek iftiharla sunar: nel harcamaları için ayrılan kısmı çıkardığı-
tı büyümüş olmasını olumlu gelişmeler ola-
İşte size sosyal yönü güçlü bütçe! mızda mal ve hizmet alımları için MEB büt-
rak anmaya utanmıyor. Dahası, sırada bek-
Anlayan varsa anlatsın; yatırımların bütçe- çesinden ayrılan payın yüzde 10’dan yüzde
8’e düşürüldüğü ortada. Okullara yeterli leyen Kamu Hastane Birlikleri Yasası ile has-
deki payı 2008 ve 2009’da yüzde 8.2 ve 7
iken 2010’da yüzde 6.6’ya düşürülerek, ödenek ayrılmadığı için eğitim harcamaları- tanelerimiz elimizden alınıyor, 10 Tem-
2011 ve 2012 için ise sırasıyla yüzde 6.1 ve nın önemli bir bölümü çeşitli adlar altında muz’da yayımlanan torba kanunla sağlık hiz-
6.4 olarak öngörülerek, özelleştirmeler sür- velilerden karşılanırken, bunu karşılayama- metlerinin bir kısmı daha sigorta kapsamın-
dürülerek mi işsizlikle mücadele ediliyor?
Veya kamu emekçileri barınma, ısınma, elek-
yan velilere zorla okullar temizletilerek an-
garya hortlatılıyor.
dan çıkarılıyor, katkı payları tedrici olarak
artırılıyor. >>
28 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Ekonomi
>> Bütçeden kamu emekçilerine ayrılan
pay azaldı
cumhuriyetin burjuvazi tarafından tatlılıkla
kabul ettirilmesini sağlayacak bir yol değil-
bir kısmının çalışanlardan sağlandığı hesaba
katılırsa değirmenin suyunun nereden gel-
Sermayenin kalemşorları korunaklı köşele- di?” diği daha rahat anlaşılacaktır. “Bizim petrol
rinden sızlanıyorlar: bütçenin imkânları ka- Burjuvazi ve devletleri aslında bu sorunun kuyumuz vergiler” diyen Başbakanın bu dip-
mu personeli maaş ve ücretlerine, sosyal gü- cevabını epeydir vermiş durumda, bugün siz sandığı kuyuda kafasının kırılma zamanı
venlik kurumu açıklarına giderse bize ne ka- bütçe meselesinin gelir ayağına ilişkin tar- geldi de geçiyor.
lır? Nasıl yatırım yapar, istihdam yaratırız? tışma da bu soruya verilen cevapta saklı. O "Kapitalizm yıkmazsak yıkılmıyor"
Oysa durum hiç de onların anlattığı gibi de- günden bugüne kuşkusuz pek çok şey değiş- Hal böyleyken, sosyalistlerin ve sınıfın ör-
ğil. 2003’ten bugüne bütçelerdeki personel ti ama yepyeni dolayımlarla ve muhtelif gütlü güçlerinin önündeki görevlerden biri,
harcamaları yüzde 42’den yüzde 22’ye in- isimler altında da olsa bütçenin yükünün iş- bütçe süreçlerini devletle sivil toplum veya
miş, özelleştirmeler sonucu 30 bin civarında çilerin ve emekçilerin sırtına yüklenmesi IMF ile ulusal güçler arasındaki bir gerilim
kamu çalışanı işini kaybetmiş, 10 bini de ka- bunlardan biri değil. olarak değil, sınıf çatışmasının muharebe
pıda. Kamu personeline AB üyesi tüm ülke- Ama haksızlık etmemek gerekir; burjuvazi alanlarından biri olarak kurgulamak; ilha-
lerden daha az pay ayırıyoruz. Avrupa-27 ül- ve devletleri işçi ve emekçileri vergilendir- mını “mülksüzleştirenlerin mülksüzleştiril-
keleri için kamu personel giderlerinin GSMH mek söz konusu olduğunda şeytana pabucu- mesi” programından alan tam istihdam, bü-
içindeki payı 2008’de yüzde 10,7 iken, Tür- nu ters giydirecek yöntemler geliştirdi: Mali tün bankaların kamu mülkiyetine alınması,
kiye’de bu oran yüzde 6,6 ve gerilemeye de- anestezi veya kazı bağırtmadan yolmak! Biz bütün büyük işletmelerde işçi denetimi, ser-
vam ediyor. Ve çıkarılacak yeni personel ya- şimdilerde buna dolaylı vergiler diyoruz. maye hareketlerinin tam kontrolü, iç ve dış
sasıyla personel harcamalarının milli gelir Vergi gelirlerinin neredeyse üçte ikisi KDV, kamu borçlarının iptali gibi talepler etrafın-
içindeki payının giderek düşürülmesi hedef- ÖTV, ÖİV gibi muhtelif isimlerle karşımıza çı- da örgütlemek.
leniyor. Üstelik tüm demagojilere rağmen kan bu vergilerden sağlanıyor. Gelirinin ne- Belki bütçe için 2010 raundunu kaçırdık ama
gayet iyi biliyoruz ki, eşit-ücretsiz-nitelikli- redeyse tamamını harcamak zorunda kalan bugünün yarını var. Kopenhag zirvesinde bir
ulaşılabilir kamusal hizmet üretiminin vaz- hatta çoğu kez borçlanarak harcama yapan başka veçhesiyle gördüğümüz üzere kapita-
geçilmez öğesi olan kamu emekçilerine ayrı- alt sınıflar bu yolla vergilendirilirken, geliri lizm arkasında koca bir insanlık enkazı bı-
lan payın azaltılması, daha kalabalık sınıflar, tüketiminin çok üstünde olan varsıllar har- rakmayı göze alarak yoluna devam ediyor;
daha çok öğretmensiz okul, doktorsuz sağlık camadıkları için vergi de ödemiyorlar. 2010 birkaç sayı önce dergimizn manşetinde de
kurumu, hastane önünde uzayan kuyruklar, bütçesinde bu vergiler için öngörülen artış söylendiği üzere kapitalizm yıkmazsak yıkıl-
hakkını hukuk yoluyla aramak isteyenler için oranı yüzde 18,2. Gelir vergisinin de önemli mıyor, yürüyelim!
bir çileye dönüşen bitmek bilmez davalar-
dan başka bir anlama gelmiyor.
Sosyal güvenliğe aktarılan paydaki artışa ge-
lince; büyük ilaç şirketlerine ve özel hasta-
nelere ayrılan ödenekler, kriz bahanesiyle
Zamlar teğet geçmedi
patronlardan tahsil edil(e)meyen primler
nedeniyle oluşan açıkların emekçilere çulla- Maaşları en çok 102 TL artacak olan emekliler 2010’da
narak finanse edilmesine sevinmemizi mi bir paket sigaraya 7 TL ödeyecek...
bekliyorsunuz? Nasıl oluyor da apaçık ser-
mayeye kaynak aktarmaktan başka bir anla-
ma gelmeyen bu bütçeden fazlasını umuyor-
sunuz?
Sermayenin zararı

Karikatür: Uykusuz Dergisi


toplumsallaştırılıyor
Yine de haklarını teslim etmeli; bu bütçe ile
bir şeylerin sosyalize edildiği bir gerçek: Ser-
mayenin zararlarının toplumsallaştırılması.
Krizle birlikte kabararak 2009 için yaklaşık
63 milyar TL’ye ulaşan ve 2010 bütçesinde
50 milyar TL olarak öngörülmesine rağmen
70 milyar TL civarında gerçekleşeceği tah-
min edilen bütçe açıklarının finansmanı için Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Ekim
ödenen ve ödenecek olan faizler ve serma- 70 milyar TL'ye tırmanacağı tahmin edi-
ayında bütçe tasarısını henüz açıklarken liyor. "Olağan kazlar"ı yolarak bu açığı
yeye yapılacak diğer transferler, işsizlik ve biliyorduk ki yeni yılda yeni zamlar ge-
yoksullukla birlikte emekçilerin sırtına bir kapatmanın imkânı var mı? Veya daha
lecek. Bütçe gelirleriyle bütçe giderleri diplomatik bir ifadeyle soralım: Bu kriz-
de vergi olarak yükleniyor. arasında 50 milyar TL olarak beliren fark de, hanehalkı gelirleri ve tüketim böyle-
Marx, Fransa’da Sınıf Savaşımları’nda Tem- yine vatandaşın sırtına binecek. Hükü- sine gerilemiş, işsizlik bu seviyelere ulaş-
muz monarşisinin yerine geçen Geçici Hü- met sağolsun, bizi şaşırtmadı. Türkiye,
mışken hükümet "dolaylı vergiler"i daha
kümetin yüzyüze kaldığı problemleri değer- 2010'a zam dalgası ile girdi. Akaryakıt,
lendirirken şöyle diyordu: “Bu arada geçici sigara, alkol üzerindeki vergiler ile harç- nereye kadar artırabilir?
hükümet, gittikçe artan bir bütçe açığının kâ- lar ve damga vergisi başta olmak üzere Başbakan yardımcısı Ali Babacan'ın "IMF
busu altında kıvranıp duruyordu. Boşu bo- birçok vergide oranlar artırıldı. ile yeni bir program için anlaşma sağla-
şuna yurtseverce özveriler dileniyordu. Yal- Hükümet, yapılan bu vergi artışlarından yabiliriz" sinyalini vermesi filmin kötü
nız işçiler sadakalarını attılar ona. Kahra- yaklaşık 10 milyar TL'lik gelir bekliyor- adamının sahnedeki yerini almaya hazır-
manca bir çareye başvurmak, yeni bir vergi muş. Fakat kimse "bu kadarla kurtulduk" landığını gösteriyor. Dikkatli bakarsak
çıkartmak gerekti. Ama kimi vergilendirme- diye sevinmesin. 50 milyar TL olarak uygun bir zamanda dayamak üzere arka-
liydi? Borsanın aç kurtlarını mı? Devletin ala- resmileşen bütçe açığının, daha gerçekçi larına sakladıkları "IMF destekli" acı re-
caklılarını mı? Banka krallarını mı? Servet bir hesaplamaya göre çeteyi de görebiliriz
sahiplerini mi? Sanayicileri mi? Bu, hiç de
EKMEK & ÖZGÜRLÜK 29

Toplum
Turgutlu Bedensel Engelliler Derneği yöneticisi Mehmet Çetin:

‘Engellilerin mücadelesi
kapitalizme karşı... ’
Hayri Bökü, 2002'de ku-
rulan, yüz elli üyeli Tur-
gutlu Bedensel Engelliler
Derneği ikinci başkanı
Mehmet Çetin ile engelli-
lerin sorunları ve müca-
delesini konuştu
Engelliliğin başlıca nedenleri nelerdir?
Akraba evliliği, kan uyumu testinin uygulan-
maması, doğumdaki oksijen yetersizliği, ço-
cuk felci, menenjit, trafik ve iş kazalarıdır.
Engelli doğumlarının yoksulluk ve eği- birlikte, âdeta eve hapsolmuş hayat mah- dalanan kardeşlerimizden rapor tekrarı is-
timsizlikle ilişkisi var mı? Engellilerde kumları gibi yaşamakta. tenmesi; hastane kapısında rapor yenilet-
yoksulluk oranı sizce ne kadar? mek için saatlerce bekletilmeleri de ayrı bir
Yasalar karşısında uygulanmayan
Engelli doğumları yoksulluk ve eğitimsizlik- işkence.
haklarınız hangileri?
le, yani kapitalizmle doğrudan ilişkili. Der-
Elli veya daha fazla işçi çalıştıran özel sektör Engellilerin eğitimle ilgili sorunları
neğimiz üyesi olan engellilerin çoğu yoksul
işyerlerinde yüzde 3 engelli, kamu işyerle- nelerdir?
insanlar. Sağlıklı doğum için anne adayları-
rinde ise yüzde 4 engelli çalıştırma zorunlu- Engellinin eğitim hakkından yararlanabil-
na yapılacak testlerin ücretleri aşırı derece-
luğu var. Fakat bu yasa işletilmiyor. İlk başta
de pahalı ve devletin sağlık kuruluşlarınca mesi için bir kurum tarafından engelli taşı-
devlet, kendi koymuş olduğu kurala kendisi
karşılanmıyor. Onun için yoksul kesimde en- tıyla evden alınması, okula götürülmesi ve
uymuyor. Örneğin mecliste 200 engelli çalış-
gelli doğum oranı daha yüksek. Engelli do- ması gerekirken, 32 engelli tespit edilmiş. okuldan getirilmesi gerekmekte. Ayrıca
ğumuna yol açan diğer etmenler de kapita- Özel işyerlerinde ise, fabrikaya çağrılan en- okullarda engellinin rahatlıkla hareket ede-
lizmle direkt bağıntılı. Kısacası ben, engelli gellinin avcuna ufacık bir miktar -örneğin bileceği düzenlemeler yapılmalı. Ne yazık ki
doğumlarını yoksulluğa, sefalete ve buna 160 TL- sayıldıktan sonra banka hesabına ya- bunların hiçbiri yok. Ekseri stajyer öğrenci-
bağlı olarak eğitimsizliğe ve kapitalizme bağ- tırılan asgari ücret bankamatik kartıyla geri lerin düşük ücretle çalıştırıldığı rehabilitas-
lıyorum. alınmakta. Göstermelik uygulanan yasa, iş yon merkezlerinde doğru dürüst eğitim ve-
Engelliler ne gibi güçlüklerle müfettişlerince de sözümona denetleniyor. rilemiyor. Engellilerin eğitim hakları devlet
karşılaşıyorlar? Engellilik oranı "en az yüzde 40" olan bir iş- tarafından bazı çıkarcı kesimlere peşkeş çe-
Bu soruyu birkaç parçaya ayırarak cevapla- çi, on beş yıl sigortalılık süresi ve 3600 gün kiliyor.
mak istiyorum: Yaşadığımız bölgedeki so- prim ödeyerek emekli olabiliyordu. 2003'te Engellilerin ağır sorunları ortadayken
runlarımız, yasalar karşısında uygulanma- yapılan bir düzenlemeyle emeklilik koşulları
yan haklarımız, eğitim kurumlarında engel- örgütlenme konusunda görüşlerin
ağırlaştırıldı. Prim gün sayısı 4400'e, sigorta-
lilere yönelik düzenlemelerin olmayışı ve nelerdir?
lılık süresi yirmi yıla kadar uzatıldı. Son za-
son olarak, sağlık sorunlarımız. Öncelikle engelli derneklerinin tüm bölge-
manlarda devletin resmi kurumlarının en-
gelli raporunu vermekte de güçlük çıkardık- lerde kurulmasını zorunlu görüyorum. Tüm
Yaşadığınız bölgedeki sorunlardan engelliler hiçbir siyasi görüş öne sürmeden
başlayabiliriz. ları görülüyor. İsmail Azat isimli arkadaşımı-
za altı ay önce "yüzde 62 özürlü" raporu ve- bu engelli derneklerinde kendi sorunları pa-
Biz Turgutlu'da yaşayan engelliler olarak
ren sağlık kuruluşu, altı ay sonra fikrini de- nelinde birlik olmalılar. Turgutlu'da yaşayan
ağır sorunlarla karşı karşıyayız. Örneğin kal-
dırımlar engellilerin kullanabileceği şekilde ğiştirerek Azat'ın "yüzde 19 özürlü" olduğu- engelliler olarak çevremizdeki engelli der-
düzenlenmiş değil. Yüz bin nüfuslu Turgut- na karar verdi. Böylece hastalığı sürekli olan nekleriyle dayanışma içerisinde hareket edi-
lu'da engellilerin kullanabileceği özellikte tu- bu arkadaşımızın erken emeklilik hakkı elin- yoruz. Öncelikle bölgemizde, daha sonra da
valet yok. Engellilerin de işlerinin görüldüğü den alınmış oldu. Bu tür hak kayıplarına kriz- Türkiye düzeyinde engellilerin birlikte hare-
resmi binalara girip çıkamıyoruz. Engellile- den bu yana sıkça rastlanıyor. Burjuvaziyle el ket etmesinde büyük yarar görüyorum. En-
rin rahatlıkla gidip gelebileceği, çoluk çocuk ele veren devlet, keyfi rapor düzenleyerek gelliler aktif siyasi mücadeleye de katılmalı.
ve yakınlarıyla oturabileceği binalar ve park- krizin faturasını engelliye yüklüyor; onları Engellilerin mücadelesini kapitalizme karşı
lar bulunmuyor. Devlet ve belediyeler bu ko- açlığa ve ölüme mahkum ediyor mücadele olarak alıyor; "Ekmek & Özgür-
nuda çok duyarsız. Engelliler yakınlarıyla Ayrıca, (2022 sayılı) engelli maaşından fay- lük"e yayın hayatında başarılar diliyorum.
30 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Ekoloji

Kopenhag fiyaskosuna yan


Ekoloji Kolektifi'nden Stefo Benlisoy,
Mehmet Horuş’la yaptığı söyleşide
6-18 Aralık arasında Danimarka'nın
başkentinde toplanan BM İklim
Zirvesi'ne ilişkin gözlemlerini
Ekmek&Özgürlük'le paylaştı.

Kopenhag, iklim değişikliği ile çimde ortaya çıkışının miladı ola-


mücadelede bir milat olabilir rak anılacak. Bu muhalefet resmi
mi? zirvede ve sokaklarda iklim krizi-
Zirve öncesinde Obama hüküme- ne ilişkin politik tartışmanın ek-
tinin açıkladığı ABD’nin 2020’de senini değiştirmeyi büyük ölçüde
emisyonlarını 1990 yılı düzeyin- başardı.
den yüzde 4 aşağı çekme “hedefi”, Kopenhag’daki karşı çıkışlar,
zirveyi dinamitlemeye yetmişti.
yeni bir uluslararası anti-ka-
Dolayısıyla evet, konferansın ger-
pitalist cephenin örülmesine
çek çözümler üretmeyeceği baş-
ne derece katkı sağlayabilir?
tan belliydi ama bu ölçüde bir fi-
Afrika ülkeleri ve Küçük Ada Dev-
yasko da beklenmiyordu. Kopen-
letleri İttifakı iklim değişiminin
hag sonrası tabloda birbiriyle
yaratacağı yeryüzü ortalama sı- İklim değişkliğine karşı koymanın tek yolunun kapitalist üretim ve tüketim tarzına son vermek
bağlantılı üç noktaya işaret etmek
caklık artışını 1,5 dereceyle sınır-
gerekiyor: olundu. zanacağı aşikâr. Kopenhag’da po-
landırılması gerektiğini savuna-
Birincisi zirve, iklim krizini ekolo- İklim adaleti hareketinin devlet- lisin sert tutumu, hatta önde ge-
rak ABD öncülüğünde hazırlanan
jik açıdan sürdürülemez mevcut ler düzeyinde “müttefiklere” sa- len iklim adaleti aktivistlerini ge-
2 derecelik artışa izin veren “ka-
üretim ve tüketim biçimlerini hip olması elbette çok önemli. ce yarısı operasyonu düzenleye-
rar” metniyle yok oluşlarına ze-
sorgulamadan, sermayenin sü- Ama örneğin Maldivlerle Boliv- rek gözaltına alması, önümüzdeki
min hazırlanırken boyun eğme-
rekli genişleme eğilimine halel ya’nın aynı saiklerle hareket et- süreçte iklim adaleti eylemcileri-
yeceklerini, sessiz kalmayacakla-
getirmeden çözmenin mümkün tiklerini söylemek güç. Bunlara nin karşılaşacakları şiddete dair
rını vurguladılar. Öte yandan Evo
olmadığını ortaya koydu. Geliş- rağmen yoksul güney ülkeleri ik- bir ipucu veriyor.
Morales, yeryüzü ortalama sıcak-
miş ülke yönetimleri, Küçük Ada lığının sadece 1 derecelik bir ar- lim adaleti hareketinin gündem- Alternatif etkinliklerin en önem-
Devletleri İttifakı ve Afrika ülke- tışla sınırlandırılmasını, BM göze- lerini uluslararası platformlara lisi, toplumsal muhalefet hareket-
lerinin feryatlarına aldırmadan timinde bir iklim değişikliği mah- taşımakta son derece önemli bir leri ve sivil toplum kuruluşlarının
yeryüzü ortalama sıcaklığının kemesi oluşturularak burada so- rol üstlenecek. Ancak iklim adale- örgütlediği ve 50 bin kişinin ka-
yoksul güneyin birçok toplumu runa çözüm bulunmasına mani ti hareketinin asli belirleyicisinin tıldığı İklim Forumu’ydu (Klima-
açısından kritik değerlere ulaş- olanların yargılanması gerektiği- toplumsal muhalefet hareketleri forum09). Bu forum kitleselliği,
masına pek önem vermediklerini ni önerdi ve özellikle ABD yöneti- olduğunu ve “uluslararası antika- iklim değişimi olgusunun tüm bo-
gösterdiler. mini işaret etti. Venezüella lideri pitalist bir cephe” oluşturma po- yutlarıyla tartışılmasına zemin
İkincisi, iklim değişimini engelle- Chavez de sokağın “iklim büyük tansiyelini de esas olarak bunla- hazırlayışı ve çok sayıda farklı ka-
mede ya da sonuçlarını sınırla- bir banka olsaydı zengin hükü- rın barındırdığını akıldan çıkar- tılımcıya kürsü oluşturması bakı-
mada iklim adaleti kavramının metler tarafından mutlaka kurta- mamak gerek. mından gerçekten de resmi kon-
artık kilit önem kazanmasıydı. rılırdı” sözünü tekrar ederek zir- 50 bin kişinin resmi zirveye feransa bir alternatif oluşturdu.
Daha birkaç yıl önce iklim değişi- veye egemen piyasacı yaklaşımı paralel, sokaktaki alternatif Foruma gençliğin, Via Campesi-
mi neredeyse salt bilimsel ve tek- teşhir etmeyi başardı. Bolivya Ni- buluşmasının mesajı neydi? na’nın biraraya getirdiği tarım ak-
nik bir zeminde tartışılırken bu- san 2010'da asli katılımcıları ara- Küreselleşme karşıtı hareket tivistlerinin ve yerli toplulukların
gün sorunun ancak küresel eşitlik sında toplumsal hareketlerin bu- açısından da Kopenhag bir dö- katılımı dikkate değerdi.
ve adalet ilkeleri temelinde çözü- lunacağı bir iklim zirvesi düzen- nemeç mi? Forumda karbon ticareti ve den-
lebileceği artık ortaya çıkmış du- leyeceğini de açık-ladı. Aslında iklim ve ekolojik kriz bağ- kleştirme mekanizmaları gerçek
rumda. Karbon ticareti ve borsası, Neticede ABD’nin, aralarında lamında yeni tipte bir ekolojik ey- emisyon azaltımına yol açmamak,
denkleştirme mekanizmaları gibi Çin’in de bulunduğu gelişmiş ül- lemcilik bir süredir kendini daha yerli ve tarım topluluklarının ya-
sahte çözümlerin işlevsizliği ve keleri arkasına alarak dayattığı güçlü biçimde ifade ediyor. Fosil şam biçimlerini tehdit etmek ve
yeryüzü üzerindeki canlı yaşamı- metin başta Venezüella, Küba ve madenciliğinden, kömür santral- şeffaf olmayıp şirketlere yeni ti-
nın önemli bölümünü uçuruma Bolivya olmak üzere ALBA ve ba- lerine, ormansızlaşmadan HES’le- cari kâr fırsatları yaratmaktan
sürüklediği giderek daha fazla an- zı Afrika ülkeleri tarafından red- re kadar birçok alanda değişik başka işe yaramamakla eleştiril-
laşılıyor. dedildi. Bu ülkelerin tepkisiyle protesto ve doğrudan eylem bi- diler. Öte yandan iklim kaosunu
Üçüncüsü Kopenhag iklim adale- ABD’nin dayattığı bu belgenin zir- çimleriyle dile gelen bu aktiviz- önlemek için gerekli gerçek emis-
ti özleminin taşıyıcısı olmaya vede sanki konsensüs sağlandığı min önümüzdeki dönem giderek yon azaltım oranları, fosil yakıt ve
aday bir hareketin güçlü bir bi- izlenimi uyandırmasına da engel kitleselleşeceği ve görünürlük ka- kimyasal yoğun şirket tarımının
EKMEK & ÖZGÜRLÜK 31

ıt: İklim Adaleti Hareketi


yapısını görmezden gelindiği izle-
nimi veriyor ve enerji alanında
“ekolojik teknolojilerin” yaygın- Benlisoy: ‘Sosyalistler
laştırılmasıyla sorunun üstesin-
den gelmenin olası olduğu algısı-
nı yaratıyor ister istemez.
sermayenin doğa üstün-
Önümüzdeki on yılda başta kö- deki tahakkümüne son
mür, fosil yakıtların kullanımını
büyük ölçüde kısıtlayacak bir verecek bir program ge-
enerji devriminin yaşanması ge-
rektiği tartışılmaz. Ancak bunu
sadece teknik bir “inovasyon”
liştirmeli...’
meselesine indirgemek, üstelik
böylesi bir dönüşümü egemen si- Geçmişe oranla ekolojik tı niteliği değiştirilemez ve re-
yasetçilerin “doğru” tercihlerde mücadeleler ile sosyalist forme edilemez. Bu nedenle
bulunmasını sağlayacak bir baskı hareket arasında daha ya- ekososyalistlere göre ekolojik
uygulayarak, piyasa mekanizma- kın ve verimli bir ilişki krizi, kapitalist sistemin bizati-
sını sorunsallaştırmayarak ve aşı- kurulmaya başladı. Bu sü- hi kendisini sorunsallaştırma-
reçte sizin de Ekososyalist yan, sorgulamayan bir anlayış-
rı biçimde bireyselleşmiş ve yo-
Manifesto çağrısı üzerin- la çözmek mümkün değil. Kapi-
ğunlaşmış egemen tüketim biçi-
talizmin ekolojik bunalımla bir
mine halel getirmeden gerçekle- den bir kampanyanız ol-
şekilde baş edebileceği, onu ya-
şebileceği izlenimini yaratmak du. Ekolojik sorunlara tıştırabileceği, ‘yeşil teknoloji-
kanımca sorunlu bir yaklaşım. Yi- karşı mücadelede sosya- lerin’ artan kullanımıyla ‘sür-
ne de bir iklim adaleti hareketinin list hareketin geneline na- dürülebilir’ bir rotaya sokulabi-
oluşmaya başladığı ve tüm dün- sıl bir çağrınız var? leceği, hatta kapitalizmin tüke-
olduğunu savunanlar Kopenhag’a damga vurdu yada olduğu gibi burada da hare- Ekolojik sorun ve mücadelele- ticilerin bilinçlenmesiyle adeta
aksine küçük aile tarımının geze- ketin bütününün söyleminin gi- rin sosyalist hareket tarafından bir "yeşil kapitalizm"e dönüşe-
geni soğuttuğu, zengin kuzeyin derek daha radikalleştiğini söyle- giderek daha fazla sorunsallaş- bileceği yönündeki anlayışlar
yoksul güneye ekolojik borcu ve mek gerek. tırılması ve ilişki kurulması, el- ekososyalistlere göre geçersiz-
borcun nasıl ödenebileceği, ser- bette olumlu. Ancak yine de dir.
Türkiye’de de bir İklim Adale-
mayeden karbon vergisi alınması kendini sosyalist olarak tanım-
ti Hareketi yaratmanın somut Ekososyalistler için sermaye-
gibi öneri ve tespitler tartışıldı. layan hareketlerin çoğunluğu
imkânları neler? açısından bu artan ilgi, ekolojik nin tahakkümü, cinsiyetçi-
Genel olarak Türkiye’deki ik- Hükümetin soruna ne ölçüde du- lik/patriyarka ve ekolojik yı-
krizin "dışsal" mesele ve talep-
lim değişikliğine karşı müca- yarsız olduğunu Kopenhag zirve- kım arasındaki içsel ilişkiyi an-
ler olarak algılanışını değiştire-
deleyi nasıl değerlendiriyor- sinde otomobil lobileriyle kol ko- lamak, kapitalizm çerçevesin-
bilmiş değil. Sosyalist hareketin
sunuz? Kopenhag sonrası bir la bulunan Türkiye heyetinin hiç- deki temel çelişkinin sermaye
çoğunluğu, gerçek anlamda in-
strateji değişikliğine ihtiyaç bir taahhütte bulunmaması yete- ile yaşam arasında olduğunu
sani özgürleşmenin ancak insa-
var mı? rince anlatıyor zaten. İklim krizi- idrak etmek anlamına gelir.
nın doğa üzerindeki tahakkü-
Türkiye’de sokaktaki insanın ik- nin etkileri halihazırda burada da müne son verilmesiyle gerçek- Daha önce vurguladığım gibi
lim değişikliğine ilişkin yeterince kendisini göstermeye başladı bi- leşebileceğini, bu anlamda do- programının ana unsuru olarak
bilgisi olduğunu söylemek olduk- le. Gıda, su krizlerinin, iklim olay- ğa üzerindeki tahakkümün son emek ve doğa sömürüsünün
ça güç. Dünya ölçüsünde bir kar- larının istikrarsızlaşmasıyla ne bulmasının sosyalist bir prog- koşutluğunu ihtiva etmeyen
şılaştırma yapıldığında kamuo- duruma geleceğini bile düşün- ramın merkezi unsuru olması sosyalist yaklaşımların önü-
yunda iklim değişikliğine ilişkin
mek yeter. Ya da bugün bile göç- gerektiğini kavramış değil. müzdeki süreçte giderek daha
bilgi ve duyarlılığının oldukça dü-
menler açısından daha iyi bir ha- ağır biçimde etkilerini yaşaya-
şük olduğunu görürüz. Ekoloji Kolektifi olarak Ekosos-
yat arayışının güzergahında olan yalist Manifesto ve Belem Eko- cağımız ekolojik kriz karşısında
Bunlara rağmen son yıllarda ik- Türkiye’nin iklim krizinin etkile- söyleyecek sözlerinin çok sınır-
lim değişikliğine dikkatleri çek- sosyalist Bildirgesi ile kendisi-
ri arttıkça iklim göçmenlerinin ni “deklare” eden ekososyalist lı olacağını düşünüyorum.
mek için belli kampanyalar ve ey- baskısıyla karşılaşacak olmasını.
lemlilikler gerçekleştirildi. Bunlar hareketin görüşlerinin toplum- Sosyalist hareketin önümüzde-
anlamlı ve önemli. Fakat toplum- Türkiye’de de iklim adaleti hare- sal muhalefetin değişik kesim- ki süreçte iklim, gıda, su gibi
sal muhalefetin başka kesim ve ketinin öznelerini bu krizden asıl leri içerisinde tanınmasına yö- ekolojik krizin tüm görünümle-
örgütlülüklerini bu sürece katma olarak etkilenecek emekçiler, nelik çalışmalarımız oldu. Bi- rine yönelik emekçiler/aşağı-
hususunda eksiklikleri var. Diğer yoksullar, çiftçiler, kadınlar ve zim de içerisinde yer aldığımız dakiler ve canlı yaşamı lehine
yandan bunların büyük çoğunlu- gençler oluşturmalı ve hareketin ekososyalist hareket açısından müdahalelerde bulunması, ta-
ğunun politik ekseninin sorunun kendisi bu alanlara ulaşmanın içerisinde bulunduğumuz eko- lepler geliştirmesi ve inandırıcı
vehametine oranla yeterince ra- önünü açacak bir yönelim benim- lojik krizin asli nedeni olan ka- bir seçenek olarak ortaya çıka-
dikal bir yerden kurgulanmadığı- semeli. Önemli olan iklim adaleti pitalizmin ekolojik olarak yıkı- bilmesi için sermayenin doğa
nı düşünüyorum. Örneğin “güneş, hareketinin çok değişik alanlarda cı ve sürdürülemez karakteri üzerindeki tahakkümünü ilga
rüzgar bize yeter” sloganının ken- halihazırda yaşanan mücadele- onun arızi ya da geçici bir özel- edecek bir perspektif ve yöne-
disi, iklim başta olmak üzere lerle eklemlenmesi ve buralara liği değildir. Ekososyalistlere lime girmesini elzem olarak de-
mevcut ekolojik krizin sistemik kendi perspektifini taşıması. göre kapitalizmin ekoloji karşı- ğerlendiriyorum.
32 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Uluslararası

Latin Amerika Chavez ve


Morales’in yolundan gidecek
Latin Amerika
araştırmacısı Me-
tin Yeğin ile Latin
Amerika’da süre-
giden değişimin
kaynaklarını, kıta-
nın 2009 bilanço-
su ve 2010’daki
olası yönelişini
Ertuğrul Kürkçü
konuştu

Latin Amerika 2010'a nasıl ba-


kıyor?
Latin Amerika'dan 2010'a bak-
mak için 2009'un nasıl geçtiğini
anlamak gerek. Aslında 2009'da
ABD arka bahçesine geri döndü. Honduras halkının 2010’da ABD destekli darbeyi saf dışı edip edemeyeceği Latin Amerika için hayati önemde
ABD müdahaleciliğinin 2009'da
iki önemli hamlesi oldu: Birincisi Honduras Darbeye Karşı Direniş “Honduras için oy verdik” diye- da AB, NAFTA, APEC’in de olduğu
Honduras'ta düzenlediği darbey- Cephesi sürdürüyor mücadeleyi. rek birbirlerine boyalı parmakla- sac ayaklarından birini çökertmiş
di. İkincisi Kolombiya’da yedi as- Örneğin, Direnen Feministler, Ta- rını gösterirlerken; ertesi gün oldu. Zapatistalar’ın 1 Ocak
keri üs kurma girişimi. rım İşçileri Komitesi, Direnen Ka- halk sokakta ellerini gösteriyor- 1994’te San Cristobal Las Casas’ı
Gerçi ABD daha önce başka de- dınlar, Siyah Kardeşlik Örgütü, du: “Bizim ellerimiz temiz” diye. ele geçirerek NAFTA’ya bayrak
nemeler yapmamış değildi. Honduras Halk ve Yerli Örgütleri Bu şekilde inisiyatif yeniden di- açmaları gibi Chavez’in öncülü-
2002'de Venezüella'da denedi, Vatandaş Konseyi gibi kuruluşlar; renişin eline geçmiş oldu. ğündeki Bolivarcı hareket de aç-
Bolivya'da denedi. Honduras’ta Berta Cáceres, Teresa Reyes, Alf- tığı bayrakla ALCA’yı çökertti ve
Kolombiya’da durum nasıl?
başardı. Darbe için aslında elle redo Lopez, Via Campesina'dan kapitalist krizi bir yıl erkene taşı-
tutulur bir yerel gerekçe yoktu. Rafael Alegria gibi şahsiyetler ABD burada henüz tam başara- dı. Sırf Güney Amerika ülkeleri-
ABD için gerekçe Başkan Zela- var. Daha önceden deneyimleri madı. Yedi askeri üs açmaya ka- nin kasasındaki 400 milyar dola-
ya'nın ALBA'nın (Amerikamız olmayan, mücadeleyle ortaya çı- rar verdiği Kolombiya henüz ge- rın ABD’ye akmaması krizi tetik-
Halklarının Bolivarcı İttifakı) pe- kan, her mücadeleyle yeniden ör- rillanın ülkenin kalbini elde tut- ledi. Arjantin, Brezilya, Paraguay,
şine takılması ve ülkedeki üsler- gütlenen yapılar bunlar. Halk çok tuğu bir ülke. ABD bu üslerle Ve- Uruguay, Venezüella, Bolivya, Ni-
de yasadışı olarak bulunan 700 güçlü bir direniş gösterdi. Barışçı nezüella ve Bolivya’nın petrol ve karagua, Küba, Dominik ve Ekva-
ABD askerinin varlığına son ver- ama çok kararlı bir direnişti bu. doğalgazını, Ekvatoru; ilaç en- tor, Antigua ve Barbuda, ile Saint
mesiydi. Zelaya'nın ABD'nin Pa- düstrisinin hammadde deposu Vincent ve Grenada’nın ALBA
Nasıl sürüyor direniş? çevresinde birleşmesi, ALCA’nın
nama'daki kötü ünlü işkence eği- yağmur ormanlarını, suyun kay-
tim merkezi Amerikalar Oku- Cuntanın düzenlediği başkanlık nağı Amazon’u ele geçirmiş ola- çöküşüyle el ele gitti.
lu'ndan gelme Genelkurmay Baş- seçimlerine hakın yüzde 65’i ka- cak. Chavez’i çok şiddetli bir tep- Küba Latin Amerika’ya tama-
kanı'nı emekli etmesi de, hepsi tılmadı. Cuntanın toplumu mili- ki göstermeye ve Kolombiya’ya men entegre oldu mu?
aynı okuldan olan komuta kade- tarizasyonuna karşı evlerde otur- savaş ilan etmenin eşiğine geti-
mayı tercih ettiler. Ben seçimde ren şey de buydu. Kesinlikle oldu. ABD yanlış poli-
mesinin darbe için harekete geç- tikalarıyla, Chavez’in güçlenme-
mesi için bahane oldu. Ama hiç Honduras’taydım. Sokaklarda
gösteriler, protesto eylemleri ABD insiyatifinin karşısındaki sinin yanı sıra Küba’nın tecritten
beklenmeyen gelişme halkın ALBA’yı nasıl anlamalı? çıkmasına da yol açtı.
böylesine güçlü karşı koyuşuydu. bekliyordum ama, insanlar sade-
ce evlerinde oturdular hiç birşey Bir yıl öncesine gidersek, Chavez Küba şimdi Latin Amerika’nın en
Direnişin merkezinde hangi yapmadılar. Bu şekilde davran- hükümetinin Latin Amerika Ser- prestijli ülkesi. Ekonomik olarak
güçler var? malarının politik önemi ertesi best Ticaret Örgütü ALCA’yı çö- da ayağa kalkıyor. 1999’da gitti-
Simgesel olarak Başkan Zelaya. gün ortaya çıktı. 4 milyon 600 bin kertmiş olduğunu göreceğiz. Cha- ğimde Küba’da tavuklar çok cılız-
Ama çok yaygın ve parçalı hare- seçmenden yalnızca 1,5 milyonu vez’in dünya için büyük önemi de dı. Şimdiyse çok besili! 10 bin he-
ketlerin toplamından oluşan oy kullanmıştı. Oy kullananlar burada, neoliberalizmin araların- kimi Venezüella’da çalışıyor sa-
EKMEK & ÖZGÜRLÜK 33

dece. Chavez, onların ücretlerinin


yanı sıra, hekim başına her ay
750 dolar ödüyor
Burada bir de MERCOSUR’dan
Mücadele toplumsal hareketler
söz etmemiz lazım. Arjantin, Bre-
zilya, Paraguay, Uruguay, Boliv-
ya, Şili, Kolombiya, Ekvator, Peru
çevresindetoplanıyor
ve Venezüella’nın oluşturduğa
MERCOSUR, ALCA’ya alternatif, Latin Amerika’nın yeni poli- litik yapılar da çözüldü. Ama tutturamıyorlar. Tutsa tutardı.
bir ekonomik serbest pazar an- tik panoramasında sınıf ek- devrimci hareketler yok değil. Buradaki çizgilere yakın çok
laşması. Kıtanın büyük abileri senli siyasetlerin, devrimci hareket var oralarda. Ama tut-
politik partilerin konumu Örneğin Arjantin’deki hareketi
Brezilya ve Arjantin’in başını çek- eleştirenlerin şu dediklerine muyor.
tiği, ABD ile ALCA gibi doğrudan nasıl? Daha gevşek yaplar
mı, sınıf eşitsizliğinin orta- katılmıyorum: Diyorlar ki, “dü- Örneğin Bolivya’da çok örgüt-
doğruya “enseye vur lokmayı al” dan kaldırması amacını gü- zen üç kez yıkılmanın eşiğine lüdür insanlar. Kimi çevirsen
ilişkisi yerine, Avrupa Birliği gibi den siyasetler mi etken? geldi ama devrimci parti olma- üzerinden beş kimlik kartı çı-
ABD karşısında kendi hakimiyet dığından bu başarılamadı.” kar, parti, sendika dernek, vb.
alanını özerkleştiren bu birlik Latin Amerika’da toplumsal
Şöyle sanıyorlar ben gideceğim Devrimcilik de çok gelişkindir
şimdi inisiyatifi ALBA’ya kaptır- mücadeleyi bugünkü kıvamına
Arjantin’e diyeceğim ki “bakın en sağcı partinin adı bile dev-
mak üzere. ABD aslında kıtada getiren, sosyal hareketler. Ama
sizin devrimci partiniz yoktu rimciyle başlar, ama Morales’i
kalmak için MERCOSUR’a sarıl- bunlar politikanın, politik mü-
ondan yapamadınız”...Onlar da iktidara taşıyan hareket, çok
mak ve Brezilya’yla iyi geçinmek cadelenin orta yerinde duru-
“Ah ya” diyecekler “Nasıl unut- parçalı bir yapı.
zorunda. ALBA ilk ortaya çıktı- yor. Latin Amerika’da gözlenen
tuk.. Bir devrimci parti kurma- Başarılı olan bütün hareketler,
ğında onun bir kültürel birlik ola- sonuçlar neoliberalizmin her
yı aklımıza getiremedik.” Brezilya İşçi Partisi de dahil 40
rak kalacağını söylüyorlardı. şeyi çözen işleyişiyle ilgili. Neo-
liberalizm eski kurumsal yapı- Elbette orada bunları yapanlar ayrı örgütün bir araya gelerek
Ama, Venezüella’nın petrolü, Bo- var, Türkiye’nin on katı ama oluşturduğu hareketler.
ları dağıtırken buna uyarlı po-
livya’nın doğal gaz kaynakları,
Chavez ve Morales’in kıta çapın-
da artan nüfuzlarıyla ALBA artık Latin Amerika’daki sol hükü- rularının yanıtı da öyle. bize olmuyormuş gibi geliyor.
o kadar güçlü ki, her yerde sağcı metler silsilesi halkın gündelik 2010’da Latin Amerika dünya
yaşamında gözle görülür bir Kitleler arasındaki bağ hangi
hükümetler, yerel rakiplerle de- için ne ifade edecek? ABD sal-
farka yol açtı mı? dolayımla sağlanıyor? Alterna-
ğil Chavez ya da Morales’le mü- dırısına aynı güçle yanıt vere-
tif medya mı?
cadele ettiklerini düşünüyorlar. En azından Venezüella’da kesin- bilecek mi?
Sadece Honduras’ta değil el Sal- likle. İlk defa petrol gelirinin Alternatif medya belirgin bir rol
vador’da da, sağcılar “Chavez bu- oynamadı. Kimi çıkışlar olmadı Bu o kadar kesin olmayabilir. En
önemli bir kısmı yoksullara har-
rada kazanamayacak demek zo- değil. Örneğin Chavez’in darbe- önemlisi Honduras’ta ne olacağı.
canıyor. “ILO’da kara listeye gir-
runda hissediyorlar kendilerini den sonra geri dönmesini sağla- Halk kazanırsa bambaşka bir
miş” diyorlar ama 500 işçinin ça-
yan esas olarak “merdiven altı mecraya girer. Burada da Brezil-
Chavez’in “21 yüzyıl sosyaliz- lıştığı bir fabrikada 251 işçi imza
medya”, küçük radyolar ve küçük ya’nın rolü kritik. Brezilya elçili-
mi”, “5. Enternasyonal” çağrısı toplayıp başvurduğunda fabrika-
televizyon istasyonlarıydı. Ama ğinde kalıyor Zelaya. Brezilya el-
ve diğer deneyimleri kıtasal sı- nın kolektif sahipliğini devralabi-
medya genelde Latin Amerika’da çiliğine dokunmak kimsenin had-
nırlılıklarla mı malul yoksa liyor. Bu dünyanın başka nere-
sinde var? böyle bir bağlayıcı rol oynamadı. di değildir Latin Amerika’da. ABD
dünyanın geri kalanının da
bile dokunamaz. Ama öte yandan
bunda öyküneceği bir şey var Ben orada iken büyük bir demir- Esas olan halkların, yoksulluğun
mı? Brezilya Zelaya ve cuntayı bir çiz-
çelik fabrikasının, Japonya mer- içinde yarattıkları yaşama alanla-
gide tutuyor. Cunta seçime boşu-
Chavez kendi durumunun sade- kezli Sidor’un hadeehanesi işçile- rı idi. Bence örneğin Arjantin’de-
na gitmedi. Askerin içinde cunta-
ce ülke içindeki mücadelelerle re devrediliyordu. Bunun çekim- ki takas pazarlarında ben size süt
ya tavır alan önemli bir kesim
değil, dünya çapındaki gelişme- lerini yaparken, Japon patron da verir, siz bana ekmek verirken fi-
vardı. Eğer Brezilya masaya
lerle doğrudan ilgili olduğunun fabrikanın kendisine kalan bölü- kirler ve duyarlıklar da takas
oturtmasaydı Zelaya’yı cunta
tamamen farkında. Adına “sosya- münü denetliyordu. Akvaryum edilmiş oluyordu. Arjantin daha
çoktan yıkılmıştı.
lizm” dediği yolda yürümeye de- içindeki aptal kırmız balıklar gibi örnek ülke diye gösterildiği gün-
vam etmezse iktidarda kalama- olan biteni bürosundan seyredi- lerde Piketeroslar yol kesip hak Kolombiya’daki üslerin önlenme-
yacağının, giderek radikalleşme- yordu. Eğitim ve sağlık program- alıyorlardı. Okul yapmak için ge- si de bunun kadar önemli. Onda
ye mecbur olduğunun da çok far- ları da çok önemli. Sadece 1,5 reken malzemeyi Texas Oil’in ka- başarılı olabilirlerse, herşey baş-
kında. Başka çaresi de yok. milyon insanın Küba’nın destek- pısına dayanıp onlardan alıyor- ka türlü olur. Geriden gelen bir
leriyle bedava katarakt ameliyatı lardı. Kolektif bir Robin Hood öy- rüzgar var. Her şey dindi derken,
Öte yandan, bize nasıl görünürse küsünü hep birlikte yaşayarak ta Paraguay’da FMLN ikitdara geldi,
görünsün, ne kadar tartışılır olur- olduğunu ve bundan Bolivya’da
Che Guevara’yı vuran askerin de 93’ten başlayarak bugüne geldi- Nikaragua’da Ortega geri döndü.
sa olsun, sadece Venezüella’da Bolivya’da Morales ikinci kez gel-
yararlandığını düşünürseniz, ne- ler.
değil, örneğin Nikaragua’da da di. Uruguay Pepe Mojica başkan-
Sandinist devrim şimdi kendini ler olmakta olduğunu gözünüzün Bu açıdan bakınca Türkiye ina-
önüne daha iyi getirebilirsiniz. nılmaz bir potansiyele sahip. lığa tırmandı. Bunların tümü sol
ifade ederken Hıristiyanlığa ne
Halk bu gerçeklerden hareket Dünyanın başka yerlerinden ge- cepheye destek. Arjantin ve Şili
kadar atıfta bulunursa bulunsun,
ediyor. len insanlar bu kadar eylem bir sağa gidecek. En önemlisi Meksi-
o halkların ALBA ittifakı etrafın-
günde bu ülkede nasıl oluyor di- ka’nın çizgisi, Meksika’nın gidişa-
da odaklanan hareketlere bakışı Şu ikilemi her yerde görüyorum:
ye hayretle bakıyorlar. Şu anda tı her şeyi bambaşka kılabilir. Bir
başka. “Kime oy verdin” dediği- “Neden Lula’ya veriyorsun” soru-
dünyanın hiçbir yerinde olmadı- bütün olarak 2010’da Chevez ve
nizde, “Chavez’e”, “Morales”e, sunun yanıtı her zaman “onun
ğı kadar çok eylem oluyor. Sade- Morales’in çizgisinde sürecek La-
“Ortega”ya, “Mojica’ya” diyorlar. yerne gelecek olanı düşündükçe
“Bugüne kadar yoksullar için bir Lula’dan iyisi yok” oluyor. “Ne- ce bunu bir bütün olarak biz yap- tin Amerika’da mücadele.
tek onlar bir şey yaptı.” den Chavez”, “Neden Ortega” so- madığımız, yaptırmadığımız için
34 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Uluslararası

2010’a girerken dünya…


Küresel sermaye
kendi krizden çıkış
seçeneği olan “yara-
tıcı yıkım” ve sömü-
rüyü yoğunlaştırma
yollarını zorlarken;
birikmekte olan anti-
kapitalist öfke ve
enerjiyi kör patlama-
ların değil kurtuluş-
çu/özgürleştirici bir
mücadelenin kaldı-
racı haline getirmek
için işçi sınıfı sosya-
lizminin pratik
eleştirel etkinliğini
yükselmesi
gerekiyor

Haluk Yurtsever
ama yoksul Filistin halkının cama tahminleri 2009 için 3.688, zor görünüyor. Dahası, çekirdek
umutla bağlanacağı herhangi bir 2010 için 3.644 trilyon dolar. Bu, Avrupa ülkeleri arasında da borç,
gelişme de yok. Ortadoğu coğraf- 2009 için 1.587 trilyon dolar ve vergi, para birliği konularında
2008’in sonunu simgeleyen üç yası patlayıcı madde yüklü. Irak 2010 için 1.388 trilyon dolar açık sorunlar var. 27 AB ülkesinden
olay, insanlığı nasıl bir yeni yılın ve Afganistan’da savaş hergün anlamına geliyor. Bütün bunlar, 16’sının içinde olduğu Euro ala-
beklediği sorusunun ilk yanıtla- onlarca can alarak sürüyor. ABD ekonomisinin yapısal so- nı ve dışı arasındaki çıkar ve eko-
rını da veriyordu. runlarının kriz koşullarında gi- nomik siyaset farklılaşması be-
Obama’nın başkanlıktaki bir yılı
derek ağırlaştığını gösteriyor. lirgin hale geliyor. IMF 2009’da
6 Aralıkta Yunanistan’da lise öğ- ise bu insanın kişiliğinde en güç-
Avrupa Birliği, ABD’nin boşluğu- AB’nin tamamında yüzde 4.2 da-
rencisi bir gencin polis tarafın- lü emperyalist ülke ABD’nin uğ-
nu dolduracak, dengeleyecek kü- ralma öngörüyor. Kurtarma ve
dan öldürülmesiyle başlayan radığı imaj ve prestij kaybının
resel bir inisiyatif geliştirmek bir teşvik uygulamaları sonunda AB
olaylar, kısa zamanda anti-kapi- simgesi oldu.
yana kendi birliğini korumakta bütçe açığı yüzde 7’ye tırmandı.
talist bir isyana dönüştü. 2009’un en somut gerçeği tüm Bütçe açıkları, kamu borç stoku
zorlanıyor. Klişeleşmiş sözcükle
27 Aralık 2008’de İsrail Gazze’ye dünyayı içine alan, hegemonya “küresel güç olmak” gereksinimi ülkeden ülkeye değişmekle bir-
saldırdı; genç yaşlı, kadın erkek ve uygarlık krizini de keskinleş- ile AB’nin kendi bütünleşmesini likte hızla artıyor. Yunanis-
demeden 1500’den fazla Filistin- tiren büyük kapitalist buhrandır. sağlam temellerde pekiştirme tan’dan sonra Belçika, İtalya ve
liyi katletti. Kriz yılı hedefleri arasında giderilmesi İspanya’da borç stoku tehlikeli
Merkez üssü ABD olan kriz de- güç bir aykırılık var. Küresel güç düzeye doğru yükseliyor. Bütün
Tüm dünyayı ilgilendiren, farklı
rinleşerek sürüyor. 2009’da 130 olmak genişlemeyi gerektiriyor; bunların sonucu olarak, AB ülke-
yönlerde birçok yorum ve bek-
bankaya el kondu. Kasım ayı ve- yenilerle eskilerin ekonomik ge- lerinin birlikte davranma yete-
lentiye yol açan gelişme ise
rilerine göre ABD’de yıllık işsiz- lişmişlik düzeyleri arasındaki neği zayıflıyor. Düşük vergi, ucuz
ABD’nin ilk siyah derili başkanı
lik oranı yüzde 10’a yükseldi. büyük fark ise genişlemeyle tam işgücü ile yatırımları kendilerine
Obama’nın yeni yılın ilk ayında
Gerçekte yüzde 12 olduğu tah- ve ileri düzeyde bir bütünleşme çekmek için birbirleriyle rekabet
göreve başlayacak olmasıydı.
min ediliyor. Altının onsu arasındaki çelişkiyi keskinleştiri- ediyorlar. Çekirdek AB, çevre
2010’un başında Yunanistan 2007’de ortalama 697 dolardı, yor. AB’deki yatırımlarını geri çeki-
devleti iflasın eşiğinde. Şirket ve 2008’de 800 doları aştı; Nisan yor vb.
Bunlar bir yana, kriz AB’nin “bir-
bankalardan sonra şimdi bu ülke 2009’da 872 dolara, Aralık Avrupa Parlamentosu Liberal
liğini” tehdit ediyor. İlk 15’den
“kurtarılmayı” bekliyor. 2009’da 1200 dolara çıktı. Do- oluşan “çekirdek Avrupa” ile son- Grup Başkanı ve eski Belçika
Filistin bu yıla geçen yıl gibi kan lar/Euro paritesi 8 ayda 1.34’den radan katılan “çevre Avrupa”nın Başbakanı Guy Verhofstadt Le
ve katliam cenderesinde girmedi 1.50’ye yükseldi. ABD Bütçe har- bu krizden kenetlenerek çıkması Soir gazetesinde yayımlanan ma-
EKMEK & ÖZGÜRLÜK 35

kalesinde şunları yazdı: ma’nın Çin ziyareti sırasında laştığını açıkça ortaya koydu. lıyor ve dünyanın her yerinde sı-
“AB, Kopenhag’da müzakere ve ABD’den gelen Çin’in parasının ABD Filistin sorununda “iki dev- nıf mücadelesi keskinleşiyor. Sı-
karar masalarına davet edilmedi. değerini yükseltmesi, krizden çı- letli çözüm”ü İsrail’i rahatsız nıf mücadelesinin keskinleşme-
Yeni imparatorlar sadece ekono- kış ve yeni düzen için bir ABD- edecek bir ton ve içerikte öne çı- sini, mutlaka ve her zaman
mik güçle yetinmeyecekler, as- Çin ekseni (G2) oluşturulması karmaya başladı. ABD ilk kez İs- emekle sermayenin fiili bir top-
keri güce hakim olmanın yolları- önerisini şu sözlerle reddetti: rail’i Nükleer Silahların Yayılma- lumsal çatışmanın tarafları ola-
nı da arayacaklar, istedikleri ça- “Çin bağımsız, barışçı bir dış po- sını Önleme Anlaşması’nı imza- rak karşı karşıya gelmesi biçi-
tışmalara müdahale edip, iste- litika izlemektedir ve hiçbir ülke lamaya çağırdı. minde anlamamak gerekiyor.
dikleri mutabakatlara birlikte ya da ülke bloğuyla birlik olma- Bunlar ABD’nin İsrail’den vaz- Sermaye birikim rejiminin değiş-
ulaşacaklar.” Verhofstadt, önü- yacaktır. Küresel meseleler bir tiği, hele de bu değişikliğin yaşa-
geçtiği, ittifakın bozulduğu anla-
müzdeki günlerde kararların sa- ya da iki ülkeden ziyade, dünya- dığımız türden büyük ve derin
mına gelmiyor. Ama, devletler,
dece ABD ve Çin arasında alına- nın tüm uluslarınca birlikte çö- bir krizle çakıştığı uğraklarda,
büyük güçler düzeyindeki küçük
cak olmasına şaşılmaması gerek- zülmelidir.”(18 Kasım 2009) emekle sermaye arasında önce-
sapmaların içinden geçmekte ol-
tiğini, AB projesinden vazgeçme- Ekonomik sıkıntıları yoğunlaşan, den kurulmuş dengeler nesnel
duğumuz kaotik dönemde
nin de gerçekçi ama aynı zaman- hegemonyası çözülmekte olan olarak ve aslında iki taraf için de
önemli siyasal sonuçları olabile-
da tehlikeli bir seçenek olabile- ABD’nin Obama ile birlikte Bush sürdürülemez hale geliyor. Kü-
ceğini gösteriyor. İsrail-Türkiye
ceğini kaydetti. dönemi strateji ve taktiklerinde resel sermaye savaş/şiddet ve
ilişkilerindeki son gelişmelere
revizyona gitmek zorunda kaldı- uzlaşma/reform araçlarının iki-
Gerçekten de, ekonomik açıdan buradan bakmak gerekiyor. ABD
ğı artık açıktır. ABD için hege- sine birden başvurarak, kendi
hala önemli bir güç olmakla bir- Ortadoğu’daki imajını değiştir-
monyasını onarmak, stratejik krizden çıkış seçeneği olan “ya-
likte Avrupa, dünya siyasetinde- mek, tecridi kırmak istiyor. Bu,
mevzileri korumak, bu olmazsa ratıcı yıkım” ve sömürüyü yo-
ki ağırlığını, etkisini giderek yiti- hiçbir zaman bir ABD kuklası ol-
dünyanın yeniden paylaşılıp bi- ğunlaştırma yollarını zorluyor.
riyor. mayan, tersine ABD içindeki gü-
çimlendirilmesinde belirleyici, Dünya emekçilerinin bu saldırı
cüyle kendi önceliklerini dayatan
“Küresel merkez” yer mi en azından etkili bir role ve paya karşısındaki tek seçeneği krizin
İsrail’in dizginlenmesini, terbiye
değiştiriyor? sahip olmak yaşamsal önemde- sonuçlarına değil, kapitalizmin
edilmesini gerektiriyor. Türkiye,
Öte yandan, BRİC ülkeleri deni- dir. Tek başına işgal ettiği kendisine, varlık temeline karşı
birden çok nedenle bu iş için bi-
len Çin, Hindistan, Rusya, Brezil- Irak’tan çekilirken, NATO çerçe- mücadele etmektir. Bu mücade-
çilmiş kaftandır. Tarihinden, İs-
ya başta olmak üzere, üretim vesinde bir meşruluk ve destek lenin bugünkü dünya nesnelli-
lam ülkesi olmasından ve AKP
kapasitesi, gücü ve pazar olarak temeline sahip olduğu Afganis- ğinde bir dünya devrimi güncel-
hükümetinin yapısından gelen liğinde gelişmediği açık olmakla
yükselen ülkelerin dünya ekono- tan’a yüklenmesi, “stratejik/mo- özellikleri nedeniyle Türkiye’nin
mi ve siyasetindeki ağırlıkları ar- del ortak” Türkiye’nin eşliğinde birlikte, daha “gerçekçi” bir he-
ABD’nin Ortadoğu’da gidemeye- defle krizin emekçi sınıflara yö-
tıyor. Suriye, İran, Ermenistan, Kürdis- ceği yerlere gidebilecek, kura-
tan başlıklarında hamle yapma- nelen yıkıcılığını önlemek, ser-
Çin’de GSMH 2009’da yüzde 8.9 mayacağı ilişkileri kurabilecek
sı, ABD’nin güncel değil ama ta- mayeyi ölümü göstermeden sıt-
oranında büyüdü. Çin yalnız elin- bir statüye sahip olduğu düşünü-
rihsel bağlamda “son” kozlarını maya “ikna” etmek mümkün de-
de tuttuğu büyük dolar rezervle- lüyor. Türkiye-Suriye yakınlaş-
alana sürdüğünü gösteriyor. ğildir.
riyle değil, büyüyen ekonomik ması bu çizgideki en çarpıcı ör-
gücüyle de krizdeki kapitalist sis- Obama’nın 1 Aralık’ta açıkladığı nektir. Ve üçüncüsü, bu rolün ye- Yaşamakta olduğumuz büyük
temin can simidi durumundadır. yeni Afganistan planı ABD’nin rine getirilmesi için Türkiye’nin buhranın kendisini yalnız ekono-
karşı karşıya olduğu açmazı çok Arap dünyası gözündeki imajının mik değil, ekolojik, ideolojik, kül-
25 Eylül’de Pittsburgh’ta gerçek-
açık biçimde ortaya koyuyor. değiştirilmesi, bunun için de İs- türel boyutlu bir uygarlık krizi
leşen G20 zirvesi verdiği karar-
rail karşıtı bir söylem geliştirme- olarak dışa vurması, kapitalizm-
lardan çok, gündemi ve ileriye Afganistan ve Ortadoğu sine göz yumulması, hatta bu tu- den kurtulmayı tüm ezilenlerin,
ilişkin işaretleriyle “küresel” ik- Daha çok asker göndererek Af- tumun el altından teşvik edilme- yoksulların, kadınıyla erkeğiyle,
tidarın ABD hegemonyasındaki ganistan sorununu çözeceği vaa- si gerekiyor. İsrail konjonktür genci ve yaşlısıyla tüm ilerici in-
G-8’den başta Çin olmak üzere diyle gelen Obama’ya, şimdi baş- gereği yeni durumu sineye çek- sanlığın sorunu haline getiriyor.
yükselen ülkelerin ağırlığını his- ta ABD genelkurmayı olmak üze-
settirdiği G-20’ye kaymakta ol- mek zorundadır. Ancak bu kolay 2009 biterken yapılan Kopenhag
re kimse inanmıyor. ABD’nin olmayacak. ABD ve Türkiye için-
duğunu gösterdi. Bu toplantıda göndereceği 30 bin ek askerle, İklim Zirvesi, sermayenin doy-
konuşulanlar ABD’nin hegemon- de güçlü İsrail dayatmaya ve mak bilmez birikim isteğinin
NATO ülkelerinden kerhen alı- Türkiye’de AKP eliyle kışkırtıl-
yasını G20 ile paylaşmaya razı nacak sınırlı ek destekle Afganis- kamçıladığı doğrusal üretim ar-
olacağının ilk somut dışa vuru- makta olan antisemitizme tepki- tışının dünyayı getirdiği açmazı
tan sorununun çözülemeyeceği
mudur. IMF ve Dünya Banka- verecek, bunun yan etkileri ken- ve bu sorunun kapitalizm içinde
apaçıktır.
sı’ndaki temsil ve oy oranlarının dini gösterecektir. hiçbir çözümü olmadığını gös-
değiştirilmesi konusunun, şimdi- ABD’nin Ortadoğu siyasetleri, terdi.
Anti-kapitalist enerji
lik karara bağlanmasa da gün- daha Obama’nın seçim kampan-
yası sırasında sorgulanmaya
birikiyor Kriz koşullarında anti-kapitalist
demde yer almasını, daha önem- Büyük buhranın ve hegemonya bir enerji birikiyor. Bu birikimi
lisi değişeceğinin toplantı taah- başlamıştı. Obama, 4 Haziran
krizinin yol açtığı daha birçok ge- kör patlama ve isyanların, olum-
hüdü olarak kayıtlara geçmesini 2009 Kahire konuşmasında ise
lişme oldu 2009’da. Japonya’daki lu tasarımı olmayan bir karşıtlı-
bu yolda bir ilk adım olarak de- İsrail’in Gazze’yi işgaline ve yeni
hükümet değişikliği, Almanya se- ğın değil, kurtuluşçu/özgürleşti-
ğerlendirmek doğru olur. yerleşim merkezleri kurmasına
açıktan tutum aldı. Obama yöne- çimlerinde bu ülkenin en güçlü rici bir mücadelenin toplumsal
Artan ekonomik gücüyle birlikte timinin İsrail siyasetindeki deği- siyasal akımı sosyal demokrasi- gücü haline getirmek ise işçi sı-
Çin’in dünya siyasetindeki ağırlı- şiklikleri gösteren örnekler bun- nin uğradığı yenilgi, Yunanis- nıfı sosyalizminin dünyada ve
ğı da artıyor. Çin, ABD’nin dolar lardan ibaret değil. “Filistin so- tan’daki seçim sonuçları ve se- yaşadığımız topraklarda sesini,
basmasını, zayıf dolar düşük faiz rununda ilerleme kaydedilmez- çim sonrası durum, Latin Ameri- örgütlü özgürleştirici gücünü,
siyasetini “küresel ekonomik iyi- se, İran sorununda da kaydedile- ka’da Honduras’ta darbe, Urugu- pratik eleştirel etkinliğini yük-
leşmeyi” tehdit ettiği için eleşti- mez” diyerek ABD, soruna “önce ay, Bolivya seçimleri vb. … seltmesini gerektiriyor.
riyor. İran sonra Filistin” formülünde Dünyanın hemen her yerinde Bu yolda gerçek adımlar atacağı-
Çin başbakanı Wen Jiabao, Oba- ısrar eden İsrail’den farklı yak- krizin faturası emekçilere çıkarı- mız bir 2010 dileğiyle.
36 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Tartışma
deneyi didik didik ederek sonuçlar çı-

Sosyalizmden kardı. Bu nedenle de yanı başında yıkı-


lan Duvar’ın altında kalmadı. Marx’tan
alıntı yapmanın ötesine gidemeyenler
ise, yirmi yıldan beri bu deneyimin de-

kapitalizme geçiş ğerlendirilmesinde ileriye gidemediler.


Sosyalizm teorisi konusunda Marx’tan
öteye gidememiş olanların tarihten bir
şey anlamalarını beklemek boşunadır.

ya da Marksizm Devlet’in ortadan kalkacağına emin mi-


siniz? Marx böyle söylediği için eminsi-
niz. Aradan geçen yüz elli yılda bu ko-

ve Bakara suresi
nuda neler yazıldı, materyalist devlet
teorisi hangi aşamaya ulaştı? Burası
eminim sizi ilgilendirmiyor. Bu durum-
da Marx okumakla Bakara Suresi oku-
manın arasındaki farkın ne olduğunu bi-
risi bana anlatabilirse iyi olacak…
Geçmişin değerlendirilmesi bizde toplumsal İşçi devletinin bürokratik diktatörlüğe
dönüştüğünü söylemek, sosyalizmin 20.
olarak sorunlu. Sosyalistlerimiz de geçmişi yüzyıl tarihinden hiçbir şey anlamamak
korkusuzca değerlendiremiyorlar demektir. Bu saptamayı Berlin Duvarı
henüz yıkılmadan Doğu Berlin’e giden
ve orada kitle önünde konuşan Mandel
de kullanmış ve insanları kendisine gül-
lar ve bilimsel yazınla da ilgili değiller. dürmüştü. Yazarlar bu konuda İmge Ki-
Engin Erkiner Olsalardı, terimin Transformations- tabevi’nde çıkan ve DAC’de sosyalizmin
forschung ya da “dönüşüm incelemele- doğuşu, gelişmesi ve yıkılışını anlatan
ri” alanında kullanıldığını bilirlerdi. “Po- 1989-Berlin Duvarı kitabımda gerekli
Sait Almış ile Mehmet İnanç Turan’ın litik kapitalizm” bir rejimden ötekine bilgiyi bulabilirler.
üçüncü sayıdaki “yaşanmamış sosya- geçişi ifade eder. Sosyalizmden kapita- Almış ve Turan korku temelinde teori
lizm’e ‘yaşanmış’ demenin anlamı…” ya- lizme geçiş, devletin aktif rolüyle ger- yapıyorlar. Yaşanmış sosyalizm denilir-
zısını okuyunca, aklıma Marksizm ve çekleşti. Devlet kapitalizmi savunanla- se, burjuva düzeninin ebediliği savunu-
Bakara Suresi ilişkisi geldi. Marksist gö- rın elindeydi ama üretim araçlarında lurmuş! Eski DAC alanında ortalama
rünmek için Marx’tan çok sayıda alıntı özel mülkiyet, işsizlik ve kâr amacıyla yüzde 25, Almanya genelinde yüzde 12
yapmak yeterli oluyor! Gerçekte ise, üretim yoktu. Yani sosyalizmin önemli oy alan Sol Parti, DAC ve öteki ülkeleri
Marksizmin metinlerini okumakla Ba- özellikleri de bir süre için yerinde duru- sosyalist olarak görüyor. Ve Türkiye
kara Suresi’ni okumanın farklı olması yordu. Bu terim geçiş dönemini anlat- burjuvazisinden daha güçlü olan Al-
gerekir. İkincisini sadece tekrarlarsınız. mak için kullanılır. manya burjuvazisi de buradan hareket-
İlkinin ise mantığını kavramınız gerekir. le “kapitalizmin ebediliğini” kimseye
Almış ve Turan’ın yazılarının sonucu ise
Marksist tarih incelemesinin önemli bi- tam bir felaket: “Sosyalizm denemesinin gösteremedi.
leşenlerinden biri sondan geriye doğru başarısızlığının temelinde, yanlış bir Korkudan hareketle teori ve politika
gitmektir. Bir sürecin incelenmesinde yapmak sosyalistlerimiz arasında yay-
teori üzerine oturtulmuş politika yatı-
sondan geriye doğru gidilir. Feodaliz- gın. 1975-80 döneminin önemli özellik-
yor.” Mehmet İnanç Turan bunun için
min açıklamasının kapitalizmden yani lerinden bir tanesi de sol içi şiddetti,
bir de kitap yazmış. Boşuna zahmet et-
sonraki toplumdan hareket ederek ya- ama üzerine gidilemiyor. Gençlerin dev-
miş… Zira sonuç denilerek aktarılan
pıldığını hatırlamak yeterlidir. Buradan, rimcilikten soğuyacaklarından korkulu-
başlangıç bile değildir.
yazarlarımızın çıkardıkları gibi, sonuç yor. Başka örnekler de verebilirim.
her şeydir, ötesi “ikincil önemdedir”e Hemen akla gelen üç soru var: Teoriden
varılamayacağı açıktır. Sorun, bir süre- neden sapılmıştır, neden bu türlü sapıl- Geçmişin değerlendirilmesi bizde top-
cin incelenmesine nereden başlanacağı- mıştır da başka türlü sapılmamıştır ve lumsal olarak sorunludur. Sosyalistleri-
dır. 20. yüzyıldaki sosyalist toplumların en önemlisi, teori dediğiniz nerede uy- miz de bu sorunun özel bir bölümüdür.
tarihi, sosyalizmin ardından ortaya çı- gulanarak doğruluğunu göstermiştir? Sadece sosyalizm konusunda değil, baş-
kan kapitalizmden başlanarak mı ince- ka konularda da geçmişin korkuya da-
20. yüzyılda yaşanan yanmayan bir değerlendirilmesi yapıla-
lenecektir, yoksa Ekim devriminden ve büyük deney
hatta daha gerisinden mi? mıyor.
Burada Marksist metinlerle Bakara Su-
İlkinde bazı sonuçlara varırsınız, ikinci- resi arasındaki farklılığa yeniden geli- Bu durumda ortaya çıkacak çürümeden
sinde tarih içinde kendinizi kaybedersi- yoruz. İkincisinin kanıtlanmaya ihtiyacı sizi Marx bile kurtaramaz!
niz. yoktur, ilkinin ise vardır. Ve bu ihtiyaca
dikkat çekilmesi, sosyalist ülkelerin çök- Editörlerin notu:
Politik kapitalizm nedir? Ekmek&Özgürlük’te yayınlanan
Almış ve Turan, "politik kapitalizm" te- mesinin açıklamasını yapabilen ülkeler
solunun da çıkış noktası oldu. yazılara yanıt ya da eleştiri hakla-
rimini bilimsel dayanaktan yoksun bu- rını kullanmak isteyen okurları-
luyorlar ve kapitalizmin “bir üretim tar- Marksist sosyalizm teorisinin ciddi mızın yazılarında azami 1 dergi
zı ve toplumsal yapılanma” olduğunu oranda değişmesi gerekir. Buna isterse- sayfasını ya da 4800 boşluklu ka-
söylüyorlar. Anlaşılan odur ki, arkadaş- niz büyük oranda zenginleştirilmesi de rakteri aşmamaya özen österme-
lar henüz “kapitalizm nedir, sosyalizm deyiniz, sonuç aynıdır. 20. yüzyılda bü- lerini diliyoruz.
nedir?” sorularının sorulduğu aşamada- yük bir deney yaşandı. Almanya solu bu
EKMEK & ÖZGÜRLÜK 37

Kültür & Zihniyet

Yafa: Portakalın otomatiği!


İsrail doğumlu Marksist belgeselci Eyal Sivan, Yafa'nın bir İsrail markası olarak dünya-
ya pazarlanışını anlatıyor

Necati Sönmez

Yafa deyince aklınıza ne geliyor? Hangi


kaynağa baksanız, hemen hepsinde İsrail’in
bir liman kenti olarak tanıtılıyor Yafa (Jaf-
fa). Belki şehirden de önce akla gelen şey, o
meşhur portakalı; ki o da İsrail’in ihraç et-
tiği bir narenciye olarak biliniyor, öyle de-
ğil mi? İnternette önüme çıkan ilk Türkçe
kaynak(1) Yafa’yı “19’ncu yüzyılın ikinci
yarısında İsrail’de yetişmeye başlayan” bir
portakal türü olarak tanımlıyor, metin bo-
yunca Filistin ya da Arap sözcüklerini bir
kere bile anmadan. İsrail devletine nere-
deyse 150 yıllık bir geçmiş bahşeden bu ba-
kış, uygulanan etnik temizliğin beynimize
kadar sirayet ettiğinin, tarihe bakışımızı bi-
le nasıl sömürgeleştirdiğinin açık bir gös-
tergesi değilse nedir? le getirdiği fikirleri, yönetmenliğinin yanı “Sevginin Bilgeliği” adlı kitabıyla tanınan
sıra sinema uğraşı üzerine kafa yoran bir Fransız yazar Alain Finkielkraut’la mahke-
Bir meyva üzerine yapılmış dünya- teorisyen/akademisyen ve eleştirmen kim- melik olmuştu. Aralarında “Shoah” filminin
nın en politik filmi liğiyle de tanıştırdı bizi. yönetmeni Claude Lanzmann’ın da yer al-
Rakamlar her şeyi anlatıyor aslında: dığı tanıklarıyla birlikte yazar, Sivan’ı anti-
1930’larda Yafa’da 45 bin Filistinli Arap’a Sözcüklerini tartarak konuşan, dikkatli ve
tavizsiz bir eleştirmen. Festivaldeki sunu- semitik olmakla suçluyordu özetle. Ki yö-
karşılık 7 bin Yahudi yaşarken, 1958’de bu netmenlik kariyeri boyunca sayısız kere
istatistik tam tersine dönüyor: 6 bin 500 cu filmiyle ilgili olarak, “Filmde İsrail'in ku-
ruluş yıllarını anlatıyorsunuz” diye lafa gi- muhatap olduğu, cılkı çıkmış bir suçlamay-
Filistinli Arap’a karşı 50 bin Yahudi!(2)
rince mesela, Sivan düzeltiyor: “Hayır, Fi- dı bu. (Festivaldeki bir söyleşisinden -mea-
Bölgedeki Filistinlilerin topraklarından sü-
listinlilerin oradan silinip atıldığı yılları an- len-: “Ne zaman bu kavramı duysam tüyle-
rülüp Yafa ve çevresinin etnik olarak arın-
latıyorum.” Ya da, İsrail vatandaşı bir Filis- rim diken diken oluyor; günümüzde İsra-
dırılmasının fotoğrafını netleyebilmek için,
tinli/Arap yazarı konu alan bir filmin festi- il’in yaptığı her şeyi mazur gösteren bir kı-
o meşhur Yafa portakalının tarihsel serü-
val katalogundaki tanıtım metninde, İsrail- lıf.”)
venine bakmak yeterli. Nitekim belgeselci
Eyal Sivan da, son filmi “Yafa: Portakalın li sözcüğünün altı kere geçtiğine ama bir Sözkonusu davanın duruşma tutanakları,
Otomatiği”nde (Jaffa: The Orange’s Clock- kez bile Filistinli denmediğine dikkatimizi Yahudi aydınların İsrail karşısındaki ko-
work, 2009) bunu yapıyor. İsrail’in bir yan- çekiyor. numlanışına dair verimli bir tartışmayı
dan Filistinlileri topraklarından sürerken, "Anti-semitizm: İsrail'in yaptığı her yansıtması bakımından okunmaya de-
öte yanda muazzam bir imaj çalışması ile şeyi mazur gösteren bir kılıf" ğer.(3) Sivan, bu duruşmada annesiyle ilgi-
Yafa’yı tarihsel köklerinden arındırıp bir İs- Yıllar önce izlediğim, “Izkor: Belleğin Köle- li bir anısını aktarır. Birinci İntifada sıra-
rail markasına dönüştürmesinin ve bunu leri” (Izkor, Slaves of Memory, 1990) adlı sında Kudüs’te, bir Filistin köyüne çok ya-
dünyaya pazarlamasının hikayesini anlatı- bir başka filminde Sivan, İsrail’de resmi kın bir yerde yaşıyorlarmış. “Bir gün çatış-
yor. Denebilir ki, bir meyva üzerine yapıl- ideoloji tarafından imal edilen kolektif ha- ma sesleri duyuldu,” diye anlatıyor. “Ar-
mış dünyanın en politik filmi! fızayı tahlil ediyordu. Filistinli sinemacı dından ortalık karıştı, göz yaşartıcı gaz
İsrail’de doğup büyüyen Eyal Sivan, gözü- Michel Khleifi’yle birlikte gerçekleştirdiği bombaları atıldı. Rüzgar esiyordu, açık
nü budaktan sakınmayan Marksist bir bel- “Rota 181: Filistin-İsrail’de Bir Yolculuktan pencereden evimizin içine gaz girdi. An-
geselci; İsrail’in ve siyonizmin sinemadaki Fragmanlar”(Route 181, Fragments of a Jo- nem hemen pencereyi kapadı, sonra da
en sıkı eleştirmenlerinden biri. Sivan, 19- urney in Palestine-Israel, 2003) ise, Birleş- oturup ağladı. ‘Alman komşularımızın pen-
29 Kasım’da Amsterdam’da düzenlenen miş Milletler’in 1947’de aldığı Filistin dev- cerelerini kapamalarını şimdi daha iyi an-
Uluslararası Belgesel Festivali IDFA’nın letini ikiye bölecek olan 181 nolu kararına lıyorum.’”
onur konuğuydu. Filmlerinden oluşan bir ithafen, iki toplumu ayıran sınırları boydan
retrospektife konu olmasının dışında, fes- boya katediyor. Dört buçuk saati bulan
film, bu uzun yolculuk boyunca karşılaştık- (1) www.turuncgiller.com
tivalin geleneksel Top Ten (en iyi 10 belge-
sel) seçkisinin de seçicisiydi. Bu filmleri iz- ları her yaştan ve kesimden İsrailli ve Filis- (2) www.palestineremembered. com/Jaf-
lemek ona hayran olmamız için yeterliydi; tinlinin gündelik yaşamına tanıklık ediyor. fa/Jaffa/
fakat hem verdiği sinema dersinde hem de Bu film yüzünden Sivan, diaspora Yahudi- (3) www.cabinetmagazine.org/issues/
katıldığı söyleşilerde berrak bir biçimde di- lerinin saldırılarına maruz kalmış, bizde 26/sivanintro.php
38 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Kültür & Zihniyet

Kültür ve sanat 2009’da


Kültür Gerillası

servet ve güçle kucaklaştı


Müzeler, bienaller, sinema ve konser salonları şirketlerin logolarıyla
donandı; kültürel alanda sermayenin denetimini 2009'da daha çok hissettik
milyon kişi tarafından izlen-
di.
Türkiye'de yüzlerce yapımcı
şirket bulunuyor; ne var ki
son beş yılda vizyona bir film
sokabilenlerin sayısı yetmiş
beş ile sınırlı. Dağıtım sektö-
ründe durum çok daha va-
him: Toplam seyircinin yüzde
75'i sadece üç dağıtımcı tara-
fından karşılanıyor, bunlar-
dan ikisi yabancı. Bu oligopo-
listik yapıyı kırmadan özgür
ve yaratıcı bir sinemadan söz
etmek mümkün görünmüyor.
Romanda soylulaştırma
Burhan Doğançay’ın Mavi Senfonisi’ne ödenen 2,2 milyon TL sanatçıya değil tablonun önceki sahibine gitti Eli kalem tutan edebiyatse-
verler bu yıl da yemeyip iç-
Yeşim Dinçer şar?" sorusundan alan biena- eserlerinin yer aldığı sarayın meyip roman yazdılar. Eleş-
lin sponsorluğunu Koç grubu avlusunda şarap içilmesine tirmen Ömer Türkeş'in veri-
üstlendi. Sanatın hem para kızan tosuncuklar Çaykovs- lerine göre, 2009'da tam 427
Geçtiğimiz yıl gazetelerin bi- hem de itibar kazandırdığını ki'nin eşcinsel eğilimleri hak-
rinci sayfasında yer bulabilen roman basılmış; bunlardan
keşfeden yerli burjuvazi yıp- kında neyse ki bir şey duy- 238'i 'ilk roman'. Yeni ve eski
nadir sanat haberlerinden bi- ranan imajını Brecht'le parla- mamışlardı.
ri, Burhan Doğançay'ın Mavi romancılarımız en çok tarih-
tıyordu. Dünyanın en büyük Militarizmin sel olaylara, komplo teorileri-
Senfoni adlı tablosunun 2 bankalarından Chase'e sanat
milyon 200 bin TL'ye satıl- gişedeki zaferi ne, aşka ve kendi sıkıcı orta
danışmanlığı yapan bir "gu- Sanat adına iyi şeyler de ya- sınıf yaşamlarına odaklandı-
masıydı. İlk kez yaşayan bir
ru" şöyle bir şey söylemişti pıldı geçen yıl. Altın Koza'dan lar; işsizlikten, krizden, göç-
ressamın tablosuna bu denli
vaktiyle: "Sanat elimizdeki en "büyük jüri", Altın Porta- ten, şiddetten bahis açan pek
yüksek bir fiyat veriliyordu.
Birkaç günlük gizemden son- ucuz -yani en makul fiyatlı- kal'dan "en iyi ilk film" ödü- olmadı. Kent yoksullarının
ra, Doğançay'ı "yaşayan en dekorasyon malzemesidir; lüyle dönen "İki Dil Bir Bavul" merkezden çevreye doğru sü-
pahalı ressam" unvanıyla taç- üstelik tarihte hiçbir meta içerdiği mizah ve insanlık rülerek görünmez olmalarına
landıran yatırımcının Murat onunki kadar yüksek bir kâr- duygusuyla içimizi ısıttı. Ana- yol açan soylulaştırma (gen-
Ülker olduğu ve tabloyu şir- lılığa sahip olmamıştır. Sanat dili Kürtçe olan minik öğren- trification) edebiyatta da sü-
keti adına satın aldığı açık- size, çoğu işletmenin hedef cilerine Türkçe ve okuma yaz-
kitlesi olan varlıklı ve incel- rüyor. Toplumun ağrıyan yer-
landı. Ülker grubunun, Fer- ma öğretmeye çalışan Egeli lerine işaret edemeyen roma-
ruh Başağa, Devrim Erbil, miş bireyler üzerinde etkili bir köy öğretmenini anlatan
olacak bir çizgi kazandırır." nın ya da öykünün yaşama
Abidin Dino ve Erol Akyavaş film, belgesele yakın bir yalın- şansı olmadığını söylemek
gibi çağdaş ressamların eser- Yılın sponsorlu sanat skanda- lıkta çekilmişti. Nuri Bilge
kehanet sayılır mı?
lerinden oluşan geniş bir ko- lı Topkapı Sarayı'nda gerçek- Ceylan, Adana'da jüri başkanı
leksiyona sahip olduğunu da leşti. Seçkin bir topluluk sıfatıyla ödülü verirken, "Bu Tiyatroda da benzer sıkıntılar
öğrendik bu arada. Murat sponsor firmanın ürettiği şa- çok etkileyici filmi izlemenizi söz konusu. Tumturaklı laftan
Bey'in spekülatif atağı, elin- rapları yudumlayarak Çay- rica ediyorum", dedi. Ancak geçilmiyor, hayata değen hi-
dekilerin değerini katlamakla kovski dinlemeye hazırlanı- "İki Dil Bir Bavul"un izleyici kâyeler anlatılmıyor, yeni
kalmadı, onu bisküvi baron- yordu ki ortam alperen saldı- sayısı 80 bini geçemedi. yerli yazarlar yetişmiyor. Ti-
luğundan modern sanatın rısıyla darmadağın oldu. Sa- yatro Dergisi içlerinden biri-
Buna karşın, Güneydoğu'da
hamisi konumuna da yük- rayın önünde toplanan yüz ni ödüllendirmek üzere altı
görev yapan bir timin hikâye-
seltti. oyun saptadı ve Brecht'in me-
kişilik bir grup İdil Biret'in sini anlatan "Nefes: Vatan Sa-
Sponsor olmadan asla! konserini tekbir getirerek ğolsun" yaklaşık iki buçuk tinlerinden uyarlanan "Rahat
Sermayenin sanata yöneltti- protesto etti ve konser afişle- milyon izleyiciye ulaştı ve yı- Yaşamaya Övgü"yü (Tiyatro
ği kuşkulu ilgi, İstanbul Bie- rini yaktı. Biret'in eşi Vakit lın en çok gişe yapan üç fil- Pera) en iyi yapım seçti. Bu al-
nali vesilesiyle de tartışıldı. gazetesi tarafından hedef minden biri oldu. "Recep İve- tı oyundan hiçbirinin buralı
Kavramsal çerçevesini gösterildiklerini söyledi. Kut- dik 2" birinciliği yine kaptır- bir yazarın imzasını taşımı-
Brecht'in "İnsan neyle ya- sal emanetlerin ve Osmanlı madı; yaklaşık dört buçuk yor oluşu üzücüydü.
EKMEK & ÖZGÜRLÜK 39

Kültür & Zihniyet

‘Ölü ırgatlar’dan ballı kazançlar!


Servet Düşmanı

ABD’de şirketler çalışanlarına kendilerinden habersiz yaptırdıkları hayat


sigortaları sayesinde, emekçilerin ölüsünden de kar sağlıyor
sigortacıların kullandığı özel bir jargon ol-
duğunu saptıyor.
Filmde, çalıştığı şirket tarafından hayatı
senede bağlanan bireylerin neden bu şe-
kilde anıldığına dair bir açıklama yok. Za-
ten teknik açıdan bunun bir önemi de
yok. Gogol'ün "Ölü Canlar"ına referansla
yapıldığını düşündüğüm bu adlandırma,
başka bazı bakımlardan, mesela sürege-
len bir zihniyeti ve ahlaki çöküşü kavra-
mak açısından önemli. 1820'lerin Rus-
ya'sında geçen bu romanda Gogol, ölü
köylülerin ticaretini yapmayı akıl eden
düzenbaz Çiçikov'un hikâyesini anlatı-
yordu.
Kara mizah örneği
ABD’de yaşlılar ölene kadar çalıştığı, öldüğünde de yaşamış olduğu için patronu zengin ediyor Rusya'da 1860'lara kadar kölelik yasaldı
ve tarımsal faaliyet köle emeğine dayalıy-
Yeşim Dinçer doğrudan "hak sahibi" şirkete ödeniyor. dı. Beylerin serveti, topraklarının genişli-
Genellikle çalışanların böyle bir poliçenin ği, verimi ve elbette sahip oldukları "can-
varlığından bile haberi olmuyor. lar"ın sayısıyla ölçülüyordu. Bu "canlar",
Adı üstünde: Hayat sigortası. Ana daya- Anlaşılan bu "dalavere"de yasal olmayan yani köylüler toprakla birlikte alınıp satı-
nağı insan hayatı. Primleri düzenli ödeme hiçbir şey yok. İhtimaller üzerine kurulu labiliyordu. Gogol'ün romanı, ölmüş köle-
koşuluyla sigorta şirketi, ölümünüz halin- bir hesap kitap meselesi. Diyelim ki şir- leri satın almaya kalkan bir hilekârın taş-
de "yakınlar"ınıza toplu ödeme yapmayı ketin elli bin çalışanı ve bu popülasyon rada başına gelen gülünç olayları anlatır.
taahhüt ediyor. Bu tutar poliçenin üstün- için "beklenen ölüm oranı" var. (Şirket ça- Çiçikov'un kapısını çaldığı irili ufaklı top-
de yazılı. Ne kadar uzun yaşarsanız o ka- lışanlarının yaş ve cinsiyet dağılımını, sağ- rak sahipleri, cimrilik ya da palavracılık
dar çok prim ödeyeceksiniz ki, bu sigorta lık geçmişlerini de biliyor tabii.) Ölümler gibi kusurlarıyla nam salmış vicdansız
şirketi için iyi bir şey. Hayata "umulan sü- beklenenle örtüştüğü takdirde, elde edi-
re"den erken veda etmeniz halinde şirket kimselerdir. Bu kuşkulu alışveriş teklifi
len tazminat tutarı, bu elli bin kişi için karşısında kandırılmaktan korkarlar, pa-
zarara uğruyor: Çünkü poliçe sahibinin ödenen prim toplamını geçiyor. Ne ka ölü,
"yakınlar"ına ödenecek tazminat tutarı, zarlık ederler ama hiçbiri teklifi geri çe-
o ka para!
ödenen prim tutarının katbekat üstünde virmez.
oluyor. Kim bu "ölü ırgatlar"? Çiçikov'un gizli amacı, hayali bir köye
Michael Moore birkaç aileyle görüşmüş.
Diriler tamam, sıra ölülerde transfer edeceği bu serfleri karşılık gös-
Kocası kanserden ölen bir kadının çalıştı-
Şirketlerin üst düzey yöneticilerine bir tür ğı şirket bu ölümden seksen bin dolar tererek devletten kredi almaktır. Ölü ır-
"yan ödeme" olarak hayat sigortası yaptı- menfaat temin etmiş. Hastane, ilaç mas- gatların bu işten zarar görmediğini söyle-
rıldığını duymuştuk ama belgeselci Mic- raflarıyla cenaze giderleri de ailenin sırtı- yerek temize çıkarır kendini. ABD'li şir-
hael Moore'un "Kapitalizm: Bir Aşk Hikâ- na yıkılmış. Kadıncağız en çok da yazış- ket yöneticilerine sorma fırsatımız olsay-
yesi" filmini izlerken öğreniyoruz ki malarda kocasından "dead peasant", yani dı onlardan da benzer bir savunma duya-
ABD'li büyük şirketler sıradan çalışanla- "ölü ırgat" ya da "ölü köylü" diye söz edil- caktık muhtemelen: "Primleri şirket, taz-
rını da bu uygulamaya dahil ediyorlarmış. mesine içerlemiş. Daha doğrusu bir an- minatları da sigorta ödedi. Kimin kazançlı
Şimdi diyeceksiniz ki "ne iyi, ne düşünce- lam verememiş buna. Michael Moore da çıktığı ikisi arasında bir mesele. Ölülere
li insanlar!" Oysa niyetleri hiç de insancıl çok acayip buluyor bu tabiri. Bu işçilerin gelince... Onlar huzur içinde mezarların-
değil. İşçinin hayatını kaybetmesi halinde hiçbiri tarımla uğraşmadığı gibi kırsalda da yatıyor ve ülke ekonomisine hiçbir
tazminat, ölen kişinin "yakınlar"ına değil, da yaşamamış. Biraz araştırdıktan sonra, katkıda bulunmuyorlar."
Ölüm tahvilleri

Üç yüz milyon nüfuslu ABD'de 90 mil- ödemekte zorlanan ya da başka borç- tinin ödülü, sigortalı öldüğünde elde
yon kişinin hayat sigortası var. Bunla- larından dolayı nakde sıkışan vatan- edilen tazminattan geliyor. Bu yüzden
rın bir kısmı yukarıda sayılan türden; daşların hayat sigortalarını toplama- adıyla sanıyla "ölüm tahvilleri" (death
lehdar (mirasçı) olarak şirketlerin ya başladılar. bonds) olarak anmakta kimse bir sa-
gösterildiği poliçeler. Hayat sigortası- kınca görmüyor. Sigortalı ne kadar er-
nın amacına uygun olarak bireylerin Yatırım bankaları ya da hedge fonlar, ken ölürse yatırım (!) o kadar kârlı
isteği doğrultusunda düzenlenenleri zordaki sigortalıların poliçelerini ke- oluyor. Ölüm tahvillerinin hacmi beş
de var elbette. New York Times'ın ha- lepir fiyatına satın alıyor ve iki yüz ta- yüz milyar doları bulduğunda, finans
berine göre 26 trilyon dolara ulaşan nesini yan yana getirdikten sonra sektörünün mortgage kayıplarını te-
sektörün büyüklüğü, öteden beri Wall bunları menkul kıymetleştirerek baş- lafi etmeye yeterli olacağı hesaplanı-
Street'in iştahını kabartıyordu ve kriz ka yatırımcılara satıyorlar. Asıl sigor- yor. Kapitalizm giderek kendi kuyru-
onlar için bir fırsat yarattı. Primlerini talı ölene dek katlanılan prim maliye- ğunu yutan bir yılana dönüşüyor.
40 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Kültür & Zihniyet

Eşitsizlikle mücadelenin
bir uğrağı: Çocuk hakları
Mevcut yasal çerçeve, çocukların haklarını korumakta da kapsamakta da
yetersiz. Listeyi çalışma hakkından oy kullanma hakkına dek uzatmalı; alt baş-
lıkları kız çocuklarından Kürt çocuklarına dek çoğaltmalıyız
Bu tür hakların veya yasaların
çocuğun faydasına olduğu ko-
nusunda ikna olsak dahi yerkü-
re ölçeğinde bu yasaların uygu-
lanması büyük ölçüde başarı-
sızlığa uğramaktadır. Avrupa,
Avustralya, Kuzey Amerika,
Uzakdoğu Asya dışındaki kıta-
larda çocuğun yaşam hakkının
olmadığını gösteren istatistikle-
re ulaşmak mümkündür. Yoksul
ülkelerde her yıl altı yaşın altın-
da 5 milyon çocuk, yetersiz bes-
lenme ve tıbbi yetersizlik nede-
niyle ölmektedir. Çocuk emeği-
nin dünyanın birçok yerinde sö-
mürüye müsait olduğu resmi
ağızlardan bile vurgulanmakta-
dır. Sokakta yaşayan çocukla-
rın, savaşın ortasındaki çocuk-
ların, Fernando Meirelles’in
Tanrıkent filmindeki gibi suça
1985 DİE hane halkı işgücü anketine göre Türkiye’de 12-19 yaş arasındaki 8 milyon çocuğun yüzde 33’ü çalışıyor
bulaşmış mafyanın elindeki ço-
duğu, hangi yaşta ne yapacağı; cukların, vesayet altında katı di-
verilmediğidir. Oysa John Holt
Bilal Yeşilöz eğitim, cinsel ilişki, mülk edin- siplinle horlanan çocukların
gibi konunun uzmanı bir eleş-
me vs. yasalarla belirlenmiştir. spesifik hakları gözardı edil-
tirmen çocuklar için uzun bir
Ballard’ın Güneş İmparatorluğu mektedir ve bu konularla ilgili
haklar listesi hazırlamıştır: Oy
“Çocuk” ve “Çocukluk” kavram- ve Kosinski’nin Boyalı Kuş ro- iyileştirme çabaları yetersiz
kullanma hakkı, çalışma hakkı,
larının tarifi zor olduğu için manlarında, savaşın ortasında- kalmaktadır. Bu da çocuk hak-
mülk sahibi olma hakkı, seyahat ları başlığı altında kız çocukla-
“Çocuk Hakları” deyimi de ke- etme hakkı, koruyucusunu seç- ki çocukların erken yaşlanma
sinlikten uzaktır. Eğer konuyu rının hakları, sokak çocukları-
me hakkı, garantili bir gelire sa- belirtileri gösterdiği ve büyük-
çocuğun yasal hakları bağla- nın hakları, siyah çocukların
hip olma hakkı, yasal ve mali so- lerin onlara bahşettiği masumi-
mında ele alırsak, "Birleşmiş hakları, kürt çocuklarının hak-
rumluluklar üstlenme hakkı, yetlerini nasıl kaybettikleri es-
Milletler Çocuk Hakları Bildiri- ları, çingene çocuklarının hak-
öğrenimini denetleme hakkı, tetize edilmiştir. Yine mizahi bir
si"nde yer alan, devletlerin de ları, çalışan çocukların hakları,
ilaç kullanma hakkı, araç kul- dille anlatılan Alper Canıgüz’ün
yasalarında ifadesini bulan, da- vesayet ve velayet altındaki ço-
lanma hakkı.. Oğullar ve Rencide Ruhlar adlı
ha çok çocuğun refahı, güvenli- cukların hakları, suça bulaşmış
romanında, beş yaşındaki kah-
ği, eğitimi, sağlığı, aidiyeti, suç- Çocuk emeğinin istismarı çocukarın hakları gibi alt baş-
raman Alper Kamu; 5 yaşın in-
ları, vesayeti ve velayeti ile ilgi- ve çalışma hakkı lıkları zorunlu kılmaktadır. Tür-
sanın en olgun dönemi olduğu-
li durumlarını ele almak gere- Çocuğun yasal hakları birçok kiye’de askere taş atan çocukla-
nu, bu yaştan itibaren de çürü-
kir. Yetişkinler tarafından belir- bakımdan çocuğun faydasına rın terörist sayılması ile ilgili ek
menin ve yaşlanmanın başladı-
lenen bu hakların, çocukların olmakla birlikte, hem yetersiz- düzenleme gelen tepkilere kar-
ğını söylemektedir. Yasal haklar
ihtiyaç ve talepleriyle ne derece liği hem de çocuk üzerinde mut- şı iptal edildi.
bahsinin tartışmalı başlıkların-
örtüştüğü tartışmalıdır. Ayrıca lak bir tahakküme neden oldu- dan biri de çocuk emeğinin is- Çocukların ve gençlerin oy
"İnsan Hakları Evrensel Bildiri- ğu ortadadır. Çocuk için en iyi- tismarıdır. Bazı uzmanlar çocu- verme hakkı neden yok?
si"nde yer alan hakların birço- sinin yetişkinler tarafından bi- ğun yarım gün hafif işlerde ça- Frank Capra’nın 1939 yılı ta-
ğundan neden çocukların fay- lindiğine olan inanışı destekle- lışmasının, kendisine güvenme, rihli, dönemine göre oldukça
dalanmadığı gerekçelendiril- yen bu haklar aşırı korumacı ve sorumluluk duygusunu geliştir- ilerici olan Mr. Smith Washing-
memiştir. Örneğin bu konuyla paternalisttir. Bu hakların bu- mede, hayatının öznesi olma ve ton’a Gidiyor adlı bugün de bü-
ilgili olarak en çok sorulan, ye- lunduğu yasalardaki yaş konu- geleceğini biçimlendirme konu- yük bir beğeni ile izlenecek fil-
tişkinler gibi davranması bekle- su da tarışmalıdır. İnsan evladı- sunda etkili olacağını belirti- minde, çocukların oy kullanma
nen çocuklara neden oy hakkı nın hangi yaşa kadar çocuk ol- yorlar. gibi politik hakları savunuluyor.
EKMEK & ÖZGÜRLÜK 41

Kültür & Zihniyet

Üniversite ve
Çocukluktan yeni çıkmış se-
natör Smith ve çocuk kahra-
manlar bazı haklar için Ame-
rikan Senatosu’na karşı ey-
lemler düzenleyip yapılan
saldırılara karşı büyük bir
direniş örneği gösterirler.
Çocukları ve gençleri oy ver-
me hakkından muaf tutmak
kapitalist boyunduruk
paternalisttir. (Paternalizm:
İnsanın yetersizliklerinden Üniversitedeki mücadele ve örgütlenme toplumdaki sınıf
dolayı yönetilmesi gerektiği-
ne dair inanç ya da görüş) Bu
mücadelesinden bağımsız değildir.
paternalizmin gerekçesi ola-
rak da çocukların ve gençle-
rin deneyim, bilgi ve rasyo-
nalite eksikliği; büyüklere rı-
zanın onların faydasına ol-
duğu; onların politik sorun-
lardan habersiz olduğu öne
sürülür. Ancak çocuklara oy
hakkının verilmesi, çocukla-
rın bulunduğu kurumların
demokratikleşmesini sağla-
yabileceği gibi onları daha
erken yaşta becerikli ve do-
nanımlı kılabilir.
Çocuk haklarının en çok ihlal
edildiği alanlardan biri de
okullardır. Okulun hiyerar-
şik yapısı; eğitim ve onun iç-
eriği olan müfredat; çocukla-
rın örgütlü, sorgulayıcı, ras- alanını sürekli genişletmek ve 1970’lerde Keynesçi politikaların
Pınar Şengül yeni yeni sektörler var etmek zo- çöküşü sonrasında da yeni çeliş-
yonalist olmalarının önünde
engeller çıkartarak onların Ümit Tanışır runda kalmıştır.1 Üretim sürecin- kilere bezenerek aynı yönde ge-
kullaşmasına ve tektipleş- de kullanılan teknolojileri sürek- lişmeye devam etti. Bir yandan
mesine neden olmaktadır. Üniversite öğrencisi kimdir?” di- li yenilemek zorunluluğundan yukarıda sayılan nedenlerden
Bu duruma karşı daha özgür ye sorulsa, en özlü yanıt herhal- dolayı sistemin nitelikli emek gü- dolayı, kapitalizm eğitimi sürek-
okullar kurulmalı ve eleştirel de şu olurdu: Öğrenimi süresince cü ihtiyacı sürekli artmıştır. Bu li yaygınlaştırırken bir yandan
pedagojinin önerileri dikka- genellikle para sıkıntısı çeken, pis durum ağırlıkla,1950’lerden iti- 1970’lerden itibaren içine girdiği
te alınmalıdır. ve daracık odaları olan devlet baren bilimin sermayeye içeril- krize de tepki olarak eğitim ala-
yurtlarında ya da pahalı özel mesine, bir icat sektörünün oluş- nını kar elde etmeye tabi kılma
Yukarıda örneklerini verdiği- yurtlarda barınmak zorunda ka- masına ve genel olarak eğitimin uğraşı içerisinde oldu.
miz ihlaller dışında çocukla- lan, çok düşük ücrete “part time” özel olarak da üniversite eğitimi-
ra yönelik spesifik hak ka- işlerde çalışan, yüksek harç para- nin tüm halka yayılmasına neden Üniversite öğrencisinin yukarıda
yıpları saymakla bitiremeyiz. ları ödeyen ve mezun olduktan olmuştur. Bu yeni durum kapita- kabaca değinilen evriminin bu-
Konunun esnekliği ve kav- sonra da çoğunlukla işsizlik sı- list merkezlerden başlayarak gün geldiği noktada, bir dönem
ramların muğlaklığı bu tar- kıntısıyla karşılaşan kişi. tüm dünyada benzeri bir seyir iz- emeğin özgürleşmesi davasına
tışmayı her zaman yetersiz ledi. Modern üniversitenin de “dışarıdan” katılan öğrenciler,
kılacaktır. “Çocuk hakları” Oysa bir zamanlar otorite ve özgünlükleri olsa da, artık bizzat
mülk sahibi egemen sınıfların ço- varlık temeli olan bu gelişme bir
sözkonusu olduğunda karşı- zamanlar ayrıcalık olan üniversi- sınıf içerisindedirler. Öğrencile-
mıza sonsuz bir kavram da- cukları olan üniversite öğrencile- rin ve bilim emekçilerinin işçi sı-
rinin geçim derdi, iş sıkıntısı gibi te eğitimini bir ayrıcalık olmak-
ğarcığı çıkmaktadır: Aile, tan çıkardı. nıfı içerisindeki yeni konumu, bu
toplum, çocuk hukuku, çocuk sorunları yoktu ; üniversiteye açıdan hala tartışılmayı ve araş-
suçları, ebeveyn paternaliz- girmek önemli bir ayrıcalıktı. Pe- Üniversite: Ücretliler üre- tırılmayı bekliyor.
mi, çocuk pornosu, aile içi ki ne oldu da üniversite öğrenci- ten bir fabrika
sinin durumu böylesine önemli Üniversite eğitiminin ayrıcalık Elbette, günümüzde nitelikli iş-
cinsel ilişki, pedofili, beden- gücünün üretilip piyasaya sürül-
leri satılan kız çocukları… bir değişim geçirdi? olmaktan çıkmasıyla birlikte üni-
versite öğrencilerinin ve mezun- düğü bir fabrika haline gelmiş
Bunun yanında gündelik ha- Kapitalizm sürekli almak, sat- olan üniversitenin, toplumun
yatımızdaki hak kayıpların- mak, sömürmek ve kar etmek zo- larının sınıfsal durumu da değiş-
ti. Bir zamanlar tepelerinde ha- ideolojik güdülenmesinde de rol
dan çocukların da nasiplen- runda olan bir sistemdir. Temel
leyle dolaşan bu kesimin haleleri üstlenmesi gerekiyordu. Bu sü-
diğini eklememiz gerekir. dürtüsü kar olan bu sistem, bir
yerle bir oldu. Öyle ki, artık üni- reç, her yönüyle kapitalist bir ül-
Sömürüye ve eşitsizliğe kar- yandan emek gücü maliyetlerini
versitelerin başlıca rolü, metala- ke olan Türkiye’de esas olarak bu
şı verdiğimiz mücadele, ço- sürekli azaltmak (sömürüyü art-
rın üretimi ve dolaşımı için ente- yönde gelişiyor.
cuklarımıza da örnek olacak tırmak) bir yandan da piyasadaki
ve onların daha özgür, daha rekabette varolabilmek için bili- lektüel becerilere sahip ücretli- Bilimin işlevi ve
direngen ve “eleştirel, bilin- mi geliştirip teknoloji olarak üre- ler2 üreten bir fabrika olmaktır. Türkiye’deki üniversiteler
çli yurttaş” olmalarını sağla- tim sürecine uygulamak, sürekli Kapitalizmin altın çağında geliş- Bir ücretli kölelik toplumunda bi-
yacaktır. yeni ihtiyaçlar yaratmak, tüketim meye başlamış olan bu süreç, limin yansız olmasını beklemek, >>
42 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Kültür & Zihniyet


>>
İsmet Özel: Ka
fabrikatörlerin kendi karlarının da Yüksek Öğretim, Bilim ve Tek-
düşmesi pahasına işçilerin ücret- noloji” raporu (1994),YÖK Strate-
lerinin yükseltilmesi konusunda ji Raporu (2006), Bologna süreci
tarafsız olmalarını beklemek ka- vs) sermayenin güdümüne sokul-
dar ahmakça ve böncedir3. Sömü- makla kalmıyor, birer işletmeye
rünün hakim olduğu, eşitsizlikle- dönüşüyor. Ayrıca sermaye, yıl-
rin süregeldiği ve arttığı bir dün- lardır adına mücadele edilen Bu karakter, cenazeye gitse ceset, düğüne g
yada yansız bir bilim imkansızdır.
Bilim kılıfı altında ya sömürünün
özerklik gibi kavramları da kendi denli yüksek olmasıysa, dönme hızından ve
ihtiyaçlarına göre anlamlar yük-
meşrulaştırılmasına hizmet ede- leyerek kendi dilinde soğuruyor.
ceksiniz, ya da gerçekliği ortaya Bilim, üniversite-sanayi işbirliği
koymak ve bu gerçekliği deşifre adı altında sermaye adına yapılır-
etmek için uğraşacaksınız. ken, üniversitelere resmi ideolo-
Orta Çağdan günümüze kurum- jiye sıkı sıkı bağlı birer kale işlevi
sallaşan üniversiteler hakim bili- veriliyor.
min/ideolojinin üretiminde ve Nasıl Bir Mücadele?
yerleşik kılınmasında çok önemli Üniversiteler hizmet ettiği düze-
bir rol oynuyorlar. Bu rol Orta
nin sınıfsal yapısından bağımsız
Çağda kilisenin yerini sağlamlaş-
olmadığı gibi, üniversitelerde ve-
tırmakken, sanayi devrimi ile bir-
rilen mücadele de sisteme karşı
likte ise rasyonalizasyon, sisteme
verilen mücadeleden bağımsız
yetişkin işgücü sağlamak gibi iş-
levlere bürünmüştür. değildir. Öğrenciler sanıldığı gibi
sistemin dışında değil bizzat sis-
Bilim maddi gerçekliği araştır- temin içindedir ve sistemin pek
mak, algıyla gerçeklik arasındaki çok saldırısına maruz kalmakta-
farkı ortaya koymaktır. Sistemin dır. Bu saldırılar öğrencilerin üni-
kurumları olan üniversiteler ise versite hayatında gündelik pra-
gerçekliği egemen sınıfların çıka- tikleri içinde ortaya çıkarken (ye-
rına uygun olarak örtme misyonu mekhane fiyatları, harç paraları
yükleniyorlar. Çok uzağa gitmeye vs) mezun olduktan sonra da iş-
gerek yok. Türkiye’deki üniversi- sizlik ya da düşük ücretli işlerde
telere bakıldığında bu durumu çalışmak olarak karşılarına dikil-
gözlemlemek mümkün. mektedir. İşsiz kalma korkusu,
1980 sonrası ve YÖK öğrenciyi bulunduğu konumu ko-
Türkiye’de 1933’de Darülfü- rumak gibi muhafazakar bir tav-
nun’un kapatılmasıyla beraber ra büründürerek ya da son dö-
üniversite adını alan kurumlar as- nemde liberal ağzın popüler söy- başkaldırı bile bulmuştuk bu
Mahmut Temizyürek “ben”de. Saflık bu ya, bunun şi-
keri darbeler de içinde olmak lemiyle rekabet ortamına kapılıp
üzere çeşitli müdahalelere konu “beşeri sermayesi”ne yatırım zofreninin beşiği olan “kadir-i
olmuştur. 1968 öğrenci hareket- Bir aşınma türünden, karakter mutlak” benlik türü olduğunu,
yapmaya yönlendirerek dayanış-
lerindeki yükselişe burjuvazi aşınmasından söz edeceğiz; psikanalizin “okyanussal ben-
ma ağlarını kopartıp,yabancılaş-
1971 darbesi ve sonrasında artan bugünlerde hemen anlaşılaca- lik” dediği “ayna evresi”nin de-
ma tehlikesiyle karşı karşıya bı-
baskıcı, otoriter uygulamalarla ğı gibi İsmet Özel’den. Bir za- rin narsizmine takılıp kalma
rakmaktadır. Bu yüzden üniversi- manlar solcu bile görünmüş
karşılamıştır. Üniversiteye esas tedeki mücadele ve örgütlenme hali olduğunu ya düşünmemiş-
müdahale ise 12 Eylül 1980 dar- olan bu karakterde, arkadaşla- tik ya da önemsememiştik,
toplumdaki sınıf mücadelesinden rının o günlerde gördükleri ba-
besinden sonra gerçekleşti. Bir Türk olmayan herkese “ya asi-
bağımsız değildir ve üniversite- şat özellik egosantrizmdi.
yandan 80 öncesi “anarşi yuvala- milasyon ya katliam!” öneren
lerdeki kapitalist bilgi üretim sü- “Ben” merkezlilik, şiirinin de
rı” olarak görülen üniversitelerin zihniyetini bağıra çağıra söyle-
recine vurulacak her darbe büyük kurucu öğesiydi. “Ben” deme-
askeri disiplin altına alınması ki mek için kanal kanal dolaşana
önem taşımaktadır. Bizler 6 Ka- den konuşamaz, yazamaz, dü-
burada amaç genel olarak top- kadar. Şimdi önemsenecek ne-
sımlarda YÖK’e karşı gelirken şünemez; demese kaybolacağı-
lumda özel olarak da üniversitler- yi mi var: Bu duyguya denk dü-
AKP hükümetinin bir kurumu ol- nı sanan bir düşkünlük haliyle şen ve kimi yerlerde eylemle
de neoliberal politikaların yerleş-
duğundan değil, bizzat YÖK zihni- kullanırdı “ben”i. Buradaki beliren faşist ruh hali; Dolap-
tirilmesi adına muhalefeti (dev-
yetine ve onu yaratan sisteme “ben”in gönderimi aynı zaman- dere’de, İzmir’de, asker cena-
rimci hareketi) hizaya sokmaktı,
karşı olduğumuz için alanlara dö- da “sen” değildi, Yunus Em- zelerinde... “Gözetilecek çıkar-
diğer yandan ise tüm bu zihniye-
külmekteyiz. Piyasacı mı yoksa re’deki “beni bende demen” gi- ları ve gerçekleştirilecek plan-
tin kurumsallaşmasını sağlamak
için YÖK adında baskıcı-otoriter- devletçi bir üniversite mi karşıtlı- bi, Behçet Necatigil’deki “bu- ları olan ‘dünyevi kişinin’ kar-
piyasacı “bilim”in bekçisi bir ku- ğı üzerinden bir tercih yapmak ben” gibi, insana yüce ya da za- şılaştığı kişiler otomatik olarak
rumun oluşturulması gündeme zorunda olmadığımız bir müca- vallı hallerini gösteren “ben” dost veya düşmana dönüşür”
geldi. Çeyrek asırdan fazladır ye- dele, bir politik tavır için… değildi, somut bir benlik dayat- demişti Adorno. Çıkarcıya güç
rinde duran bu kurum kapitaliz- masıydı. Mecazi bir yanı yoktu, veren bir toplumsal ruh hali
min küresel ölçekteki bilim poli- 1 ta kendisiydi. “Ben İsmet Özel/ var. İsmet Özel adlı çıkarcı kişi-
Karl MARX, Grundrisse, Birikim Ya-
tikalarının yerel dinamiklere Şair/ 40 yaşında/ Ben yaşar- nin önerdiği Türklüğü de Müs-
yınları, 2008, s.379-380
uyumlandırma projesi olarak iş- ken oldu her şey” diyordu. O lümanlığı da asla uygun gör-
lemektedir. Üniversiteler, bu ku-
2
Ernest MANDEL, Geç Kapitalizm, yaşarken o benliğin bin türlü meyenler var ama bu ruh ha-
rumun başat rol oynamasıyla, ye- Versus Kitap, 2008, s.347 haline tanık olduk. liyle oynayacak araçlar var; ka-
niden yapılandırma programları 3
V.İ. Lenin, Marx-Engels-Marksizm, Herkesin “biz” olmaya mah- nallar. Televizyonlar, Ziya Gö-
ile (TÜSİAD, “Türkiye ve Dünya' Sol Yayınları, s.78 kûm edildiği bir kültürde bir kalp’a, Nihal Atsız’a, Remzi
EKMEK & ÖZGÜRLÜK 43

rakter aşınması hezeyanları


gitse damat olmak ister. Aslında, daha çok bir karakter aşınmasıdır; aşınma hızının bu
e dönme alanının kısırlığındansığınacak ideolojik piyasa çeşitliliğinin az olmasındandır.

“eyvah sönüyor, derhal yetişin!” Genç, Yalçın Küçük ve benzerleri- delilik değil, olsa olsa yeni bir
diyerek uluyor. Marş, “Medeniyet nin pabucunu dama fırlatıyor, oyundur. İnsanlık hakkında her
dediğin tek dişi kalmış canavar” “menem, diger nist” edasıyla. şeyi ayağa düşüren kurnazlığın
diyor, ayrım yapmadan. Ama ki- Ama unutuluyor, bunların deli ol- kuyruğu dışarıda kalmış zavallı
me sesleniyor? “Asrın medeniyet ması da olanaksız. O kadar akılla- bir oyunu. Bu oyunun son kahra-
seviyesine” ulaşmayı hedefleyen rına hayranlar ki, bu hayranlıkta manı da İsmet Özel. Daha önce de
bir topluma. Bizim düşünür, “Ga- bilincin olmazsa olmaz bir parça- çok uğraşan olmuştu ama hiç
vurun aklı olsaydı Müslüman” sı olan vicdana bir nefeslik bile kimse Türklüğü onun kadar çu-
olurdu deyip kuru kuru gülebili- yer kalmıyor. O yüzden asla Ezra kura düşürmeyi başaramamıştı;
yor. Marşın şairi, o yılların ırkçı Pound gibi çıldıramayacaklar. Po- rahmet okutuyor.
zihniyetiyle Türk olmadığı, “Ar- und, bütün kötülüklerin kaynağı-
nı tefecilikte, onu da Yahudilikte Sol dünyada yaşayanlar bu ka-
navut” kökeni yüzünden dışlandı- rakteri iyi tanırlar; sık sık gelir gi-
ğı için kendini sürgün etmiş bir bulmuştu; bunlardan “arî” bir
dünya arzuladı. Duygusunu, gö- derler bu dünyaya. Bu karakter,
tutunamayandı; ama bu yeni ırk- cenazeye gitse ceset, düğüne gitse
çı ve çıkarcı için bu anımsanmaz- rüşünü inanca dönüştürdü. İnan-
cının yanı başındaki vicdanla uyu- damat olmak isteyen şu meşhur
dı bile. Onun megalomanisi zaten narsist karakterdir. Karakter mi-
her gerçeğin üstünde. şamayınca, başka deyişle arzusu-
nun korkunçluğunu görünce, da- dir sahiden? Aslında, daha çok bir
Hayır, Napolyon sanmıyor kendi- yanamadı, çıldırdı. Çıldırmak için karakter aşınmasıdır; aşınma hı-
ni; ama son Türk önderi sanıyor vicdan gerekirdi elbet. Akıl ile vic- zının bu denli yüksek olmasıysa,
olabilir: “Ey Türkler bu son nok- dan arasındaki çatışmada bir da- dönme hızından ve dönme alanı-
ta: Dünyayı Türk edelim, bizden yanak, bir açıklama bulamayıp ip- nın kısırlığındandır. Ülkede sığı-
olmayanı keselim!” Buna o kadar leri koparmak, vicdanın bir inti- nacak ideolojik piyasa çeşitliliği-
inanmış gibi söylüyor ki, dört ki- har önerisidir akla. Ama bizim nin az olmasındandır.
şinin katıldığı bir tartışma prog- kurnazlarda mümkün mü bu; Bu tipler aslında bu ülkenin alışıl-
ramının sonunda sunucu: “Prog- kendi akıllarını da vicdanlarını da mış fenomenleridirler. Her yeni
ram bitti; son sözünüzü söyleyin kandırırlar. Çıldırmış halde bile kabarışın ortasına atılırlar ve kah-
Oğuz Arık’a, Erol Güngör’e ve da-
lütfen” dediğinde, hemen atılıp te- Yahudi kökenli kurbanlardan raman rolünün en teatral oyunu-
hi tüm Türk ve Müslüman ideo-
laşla, “o zaman son sözü sadece özür diliyordu Pound. İsmet nu oynarlar. Her dönemde yeni
loglara rahmet okutacak bu yeni
ben söyleyeceğim” diyebiliyor. Özel’inse, Sivas 1993 katliamının kılıklara bürünmüş, gülünç, “jan-
Türkçü ideologun tüyler ürperten
görüşleriyle bir reyting enerjisi Katıldığı tartışmalarda “bu kadar ardından Sırp uçaklarını hatırlat- janlı” taklitleri kanalların yeni
edindi. İdeoloji, böylesini hiç gör- kabasına ve cahiline hiç rastlama- mak nobranlığı dışında kılı kıpır- oyuncağı olur. Televizyonlar yeni
memişti; az çok haysiyetini taşı- mıştık” dedirtecek sözleri peş pe- damadı. bir aşındırma ve aşınma aracı
yacak zihinlere ve karakterlere şe sıralıyor. Deli mi acaba? diye Öyleyse, bunca insanlık deneyi- bulmuşlardır: Fikri meczupluğun
ihtiyaç duyardı eskiden. Şimdi
amansız bir çaresizliğin çırpınışı
düşündürüyor kimilerini. Nihat minden sonra katliamı savunmak tutkuyu taklit ederken her şeyi >>
içinde yeni bir yüz bulmuş ki, tam
ibretlik.
Yeni dediysek, yeni biri değil; her
Seçme hezeyanlar...
durumda ideolojik modanın kılı- n Nöbette uyuyan askeri kurşuna dizen bir Tür- n Kürtler Türk, Aleviler sünni yapılmazsa Tür-
ğıyla sahne alan o bildik eski. “İs- kiye özlüyorum. kiye haritadan silinecektir.
tiklal Marşı Derneği” adlı, Meh- n Türkler anti-kapitalist yaşamı dünyaya
met Âkif’ten daha Ersoy bir ce- n Millet olarak İslamî bir kararlılık göstereme-
öğretti menin cezasını çekiyoruz. Başımızda dolanan be-
maatin kurucu başkanı ve (galiba,
artık kabul edelim ki) ilk büyük n İyi insan Türk’ten başkası değil ki. Türk’ten layı defetmenin yolu Sivas (veya Kayseri) semala-
Türk düşünürü. Önceki bütün tez- başka iyi insan yok ki. Bunu tarihin bana öğretti-
rına Sırp uçaklarını davet etmekten geçmez.
leri, ulaşılan noktaları altüst edi- ği şeye dayanarak söylüyorum.
n Mesela neden Kürtçe mevlit okunuyor da n Türkiye Cumhuriyeti'nin şu anda İslam cum-
yor hem de. Marş, “Korkma!” diye
başlıyor kendi ulusuna. (Her ne Kürtçe Bergson basmıyorlar? Bassınlar da göre- huriyeti olması gerekiyordu, 86 yılımızı feda ettik.
hikmetse, belki de korkuyor san- lim, Kürtçe nasıl bir dilmiş! Mevlit okuyorlar çün- n Alevilik, Müslüman baskısından kurtulmak is-
dığı ulusuna moral vermek için kü bu toprakların cevherinin gücünden istifade et- teyen gayri Müslimlerin sığındıkları bir şeydir. İl-
babacanca sesleniyor. Düşünüyor menin yolunu arıyorlar. kelliktir
ki, “çocuk” ulus ya seviyordur n Adam "kim oluyor, gâvur bu bir kere!" deme- n Nasıl Türk olunur? Namaz kılarak.
dünyayı ya da korkuyordur. Bi- dikten sonra ben onun Müslümanlığını nasıl cid-
zim büyük düşünürse “Kork!” diye alırım? Anlatabiliyor muyum? Türk halkı ne n İki seçenek var; ya Türksünüz ya Amerikalı.
hatta “titre!”, “yoksa yok olacak- diyor; "Gâvurun aklı olsa Müslüman olurdu" de- n Komünizm cemaatçiliktir, “ehli sünnet vel ce-
sın” diyor. Marş, “Sönmez bu şa- miyor mu? maat” diyen ben hâla komünistim.
faklarda yüzen al sancak” diyor; o,
44 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Kültür & Zihniyet


>> anlamsız kılan gülünçlüğü.
Bu aşınmanın bir yönü de şöy-
ledir: Örneğin geçmişte “Hangi
dünyaya dönükse öbürüne sa-
ğır” diyebilen, kendini Marksist
Günah keçisi İzmir
sandığı bir zamanlar dogmatik-
leri eleştirenler, şimdi ne yana
“Tanıyarak dışlama” şeklinde zuhur eden yeni Kürt düş-
dönerse dönsün her durumda manlığı, elindeki taşı gururla havaya kaldıran o sarışın
haklı olduğunu suçluluk duy-
madan savunabilirler. Keskin
kadınla açıklanamayacak kadar karmaşık bir mesele
dönüşlerinin çilesini çekmezler
asla. Örneğin Ezra Pound gibi
faşizm cephesinin yenilgisiyle
susmazlar, çıldırmazlar, deliler
koğuşuna kapatılmazlar. Ansı-
zın başka bir yöne doğru dö-
nüşlerinin çilesini de size çekti-
rirler. Bu tipler, ideolojilerin
kahramanı değil, yalnızca şarla-
tanıdırlar. Kahramanlık az çok
bir akıl ve namus ister. Bunlar,
bir zamanlar çok sevdikleri de-
yimle, “fikri namuslarını yitir-
miş”lerdir. Yitirmek de bir er-
dem sayılır onların yanında;
çünkü bir bakarsınız sanki hiç
olmamışa dönüşür onlarda fikir
ve namus.
Hayatını anlatmaya kalkıştıkla-
rında nerdeyse her paragrafa
“önce sosyalist, sonra Marksist
olmanın bana sağladığı büyük
imkân” diye başlarlar. Sonra-
sında “önce Müslüman sonra
da Türk-Müslüman olmanın ba-
na sağladığı imkân” diyecekler-
dir. Günlerin rüzgârına göre ko- İzmir’de DTP konvoyuna saldıran kadınlar Kürt düşmanlığının yeni çehresi haline geldi...
num alırlar; tribünlerin heyeca-
nında ne pay kapacaklarına ba- kalkışmasını, ne işsiz ve eğitim- lizm’in kalıntısı, ulusalcılığın
Cenk Saraçoğlu siz “ayak takımının” provoke ol- uzantısı olarak sunmak suretiyle
karak yaşayan fırsat avcısı çakal
amigolardan olmuşlardır. Ken- muşluğunu ne de bir grup aklı “kendi dışarısını”, yani AKP kar-
disi gibi düşünmeyeni ahmak Geçtiğimiz ay İzmir’de DTP kon- evvel gencin “kendilerini kullan- şıtlığını, şeytanlaştırma strateji-
sanacak kadar ahmaktır bunlar. dırmasını” çağrıştırıyor bu imge. sine epey bir teşne oldu. Taş atan
voyuna yapılan saldırının ardın-
Narsist kafalarının sudaki yan- sarışın ve “modern” kadın imge-
dan bu şehirde milliyetçi tepki- AKP’yi melekleştirmek si aslında, sağ muhafazakârlığın
sısını özgün düşünce sanırlar. selliğin ve Kürt karşıtlığının yük- Oysa, pekala, daha önce bazı ör- rengini çalamadığı ve AKP’nin
Değişimleri sırasında “mevsim- selişine dair yapılan haber ve neklerde gördüğümüz gibi bu bir türlü hükmedemediği Türki-
lerin insanlara ettiği fenalıklar”ı yorumlar gündemi epeyce işgal saldırı da “milliyetçi duygularla ye’deki iki üç şehirden biri olan
bile, bu demek zamanın zihinle- etti. Saldırıyı yapanların siyasi yapılmış anlaşılır bir hareket”, İzmir’i, yani AKP’nin dışarısını
re kurduğu ideolojik tuzakları eğilimleri, kimlikleri ve saikleri “vatandaşın haklı tepkisi” veya temsil ediyor. AKP yanlısı basın
bile kendi bedenlerine renk kı- konusunda kesin bir bilgi olma- “milli duyguları incinmiş kitlenin Kürt düşmanlığı gibi aslında Tür-
lanların bukalemunluğu karşı- makla beraber özellikle AKP’ye sabrının taşması” şeklinde yansı- kiye geneline yayılmış bir pato-
sında tiksintimizi saklamak çok yakın medya organı sağ eliyle tılabilirdi. lojiyi bu imge üzerinden İzmir’in
zordur.Dönmek değildir tiksin- büyükçe bir taşı havaya kaldır- Bu modern görünümlü kadın im- üzerine yıkarak bir yandan bu
diren; her dönüşünü büyük bir mış, “modern” giyimli, sarışın gesi neden bir anda Kürt düş- şehirde AKP’ye yönelik kuşkuyu
erdemmiş gibi sunacak kadar genç bir kadın etrafında olayı manlığının veya milliyetçi saldır- ve tepkiyi marjinalleştirmeye
kendini kurnaz, alemi de aptal simgeleştirdi. Bu genç kadın ganlığın bir sembolü haline geti- yelteniyor.
sanan bir zavallıya yönelik iğ- sanki İzmir’de birikmiş milliyet- rildi? Aslında AKP’nin ve onun Diğer yandan bu patolojinin
renme, tiksinti… Bu duygu da çi öfkenin cisimleşmiş haliydi. savunucusu çevrelerin uzun sü- oluşmasındaki sorumluluğu
fazla gelebilir bu zavallılığa; on- Sıradan faşizmin kaba saldırıya redir yürütmekte olduğu savun- AKP’nin dışarısına atıp İzmir
ları kendi hezeyan köpüğünde dönüştüğü eylemleri eğitimsiz ma stratejisiyle uyumlu bir eği- şeytanının karşısına bu partiyi
boğulur bırakmak daha doğru. veya marjinal kesimlerin bilinç- lim bu. AKP özellikle Ergenekon melek olarak koyuyor. Zira bu
Doğru ama Adorno’nun hatır- siz öfkesi ve anlık patlaması ola- davasından itibaren kendisine mantığa göre DTP konvoyunu
lattığı gibi, bu türlerin bir ta- rak görmeye meyilli olanlar için yönelik her türlü muhalefeti - ne- taşlatan Kürt düşmanlığının da,
hakküm gücü varsa o da hük- epey kafa karıştırıcı bir imge. Ne reden gelirse gelsin - ulusalcı bir Cumhuriyet mitinglerine yoğun
medilenlerin boyun eğmesi yü- Müslüman mahallesinde salyan- komplonun parçası olarak yafta- katılımının ve AKP’ye az oy at-
zünden. Bizim de derdimiz on- goz sattırmamaya yeminli dinci lamak ve ülkedeki her türlü so- manın arkasındaki ortak musi-
larla. veya ülkücü esnafın toplu linç runun sorumluluğunu da Kema- bet İzmir’in “faşist”, “laikçi” ve
EKMEK & ÖZGÜRLÜK 45

“Kemalist” kimliği. Zaten AKP’ye deneyimlerinden çıkarsıyorlar. orta sınıftaki Kürt algısının Tür- milliyetçiliğin ve Kemalizm’in ti-
ve yandaşlarına göre bundan kiye'deki diğer köklü ırkçı ve ay- pik bir uzantısı olarak görmek
Dışlama hissiyatının
gayrı bir “dışarısı” mümkün de- rımcı söylemlerden belirli açılar- pek mümkün değil. Bu yüzden
ğil. Böyle olmadığınızı kanıtla- kaynakları dan farklılığını ve onlara nazaran kentteki AKP karşıtlığı ile Kürt
manız için AKP’yi eleştirmeme- Bu kavram sadece bu hissiyatı
daha "yeni" bir olgu olduğuna düşmanlığı arasında nedensellik
niz gerekiyor. Öne çıkarılan mo- tanımlamak değil, aynı zamanda
işaret ediyor. Şöyle ki kaynağını ilişkisi kuran yaklaşımlara şüp-
dern görünümlü sarışın kadını onun kaynaklarını nerde arama-
daha çok devletin milliyetçi söy- heyle bakmalı. Kürt düşmanlığı
yarın AKP’nin muhafazakâr ve mız gerektiğini göstermek açı-
lem ve politikalarından alan Rum kentteki toplumsal ilişkiler içeri-
otoriter politikalarını protesto sından da önemli. düşmanlığı, Ermeni düşmanlığı sinden köklenen ve Kürtlerin
ederken görürseniz şunu unut- n Birincisi "tanıyarak dışlama" ve yine bambaşka tarihsel kay- mekânsal ve sosyo-ekonomik
mayın: DTP konvoyuna taş atan kavramı orta sınıftaki dışlayıcı naklara sahip Yahudi düşmanlı- olarak yalıtıldığı bütün kentler-
ve Cumhuriyet mitinglerine katı- hissiyatı devletin uzun yıllardır ğından farklı olarak Kürtlere yö- de görülebilecek bir olgu. Kent
lan da aynı kadındı! "tanımama" üzerinde kurduğu nelik olumsuz algı bir "hayal edi- mekânındaki bu parçalanmada
Yeni Kürt düşmanlığı : kendi stratejisiyle daha rahat len öteki" üzerinden değil "dene- elbette AKP’nin uyguladığı eko-
Tanıyarak dışlama(*) karşılaştırılabilir bir hale getiri- yimlenen öteki" üzerinden kuru- nomi politikalarının da büyük
Bunları söylerken İzmir’de milli- yor, ve onun farklılığını ve tarih- luyor. Yani Kürt düşmanlığı rolü var. Kısacası Kürt düşmanlı-
yetçi ve Kemalist bir damarın ol- sel özgüllüğünü vurguluyor. Bu- olumsuz bir Kürt imgesinin ideo- ğı elindeki taşı gururla havaya
duğunu ve aynı zamanda bu nu vurgulamakla da bu olgunun lojik olarak yapay bir şekilde
kaldıran o sarışın kadına havale
kentte Kürt düşmanlığının son Kemalizmin milliyetçi söylemi- pompalanmasından çok günde-
edilemeyecek kadar karmaşık
dönemlerde iyice yaygınlaştığını nin tipik bir uzantısı olmadığını lik hayatta Kürtlerin deneyimle-
bir mesele.
inkâr ediyor değilim. Söylemek işaret ediyor ve bu hissiyatın nerek ve "tanınarak" dışlanması-
istediğim şey bu gibi eğilimlerin kaynaklarını araştırmaya başla- na dayanıyor ve içeriği bu tanı-
İzmir’e özgü bir olgu olarak gö- yacağımız noktanın "devlet" ol- ma vasıtasıyla şekil alıyor. * Konunun ayrıntılı bir analizi için
rülemeyeceği ve Kürt düşmanlı- madığını gösteriyor. O zaman bugün İzmir’de yüksel- Praksis dergisinin 21. sayısına baka-
ğının bu kentte yoğunlaştığı dü- n İkincisi "tanıyarak dışlama" mekte olan Kürt düşmanlığını bilirsiniz.
şünülen Kemalist kimliğin doğal
bir uzantısı olarak anlaşılamaya-
cağı. Kürt düşmanlığı AKP yanlı-
larının İzmir nefretine sos yapı-
lamayacak kadar ciddiyetle ince-
lenmesi gereken bir olgu.
Eğer Kürt düşmanlığının açıklan-
masında İzmir’i düşmanlaştıran
anlayışa bel bağlamayacaksak,
bu meseleyi nasıl ele almamız ge-
rektiğine dair bir kaç noktayı ye-
niden vurgulamak gerek. Türki-
ye’de bugün yükselmekte olan
Kürt düşmanlığını özellikle göç
alan kentlerin orta sınıfları ara-
sında görülen biçimlerini “tanı-
yarak dışlama” olarak nitelemek n KOMÜNİST MANİFESTO: TEORİNİN PRATİĞİ, PRATİĞİN TEORİSİ
mümkün.
ERTUĞRUL KÜRKÇÜ | BUNALIM DÜZENİ: EMPERYALİST KAPİTALİZM
"Tanıyarak dışlama” bu hissiya-
tın üç özelliğine vurgu yapıyor: MUHSİN DALFİDAN | KRİZ VE HEGEMONYA HALUK YURTSEVER |
n Birincisi, bugünkü haliyle İz- SERMAYE ÇAĞININ SINIRLARI KENAN KALYON | BÜYÜK DEPREM-BİR
mir’de orta sınıflar arasında teş-
his edilen Kürt düşmanlığı, Kürt- BİLANÇO ALİ İLERİ | İLKEL SERMAYE BİRİKİMİ YUSUF ZAMİR |
leri Türk milletinin bir parçası SERMAYENİN SONSUZ BİRİKİM SÜRECİNİN SOMUT TARİHSEL
olarak gören "tanımama" üzeri-
ne kurulu geleneksel asimilas- İFADESİ OLARAK DÜNYA PAZARI ÜMİT TANIŞIR - ALİ İLERİ|
yoncu devlet söyleminden farklı
olarak, 'Kürtleri' ayrı bir "halk" ANLAMAK GİDENİ VE GELMEKTE OLANI ALP HAKAN GÜVENİR
ve "topluluk" olarak tanıyor.
n İkincisi, Kürt karşıtı insanla- n ELEŞTİREL BAKIŞ MUSTAFA BAYRAM MISIR
rın anlam dünyasında Kürtler,
cahil, bölücü, kent hayatını mah-
veden, haksız kazanç sağlayan ve n KURULUŞ İDEOLOJİSİ OLARAK KEMALİZM VE SINIFLAR MÜCADELESİ
işgalci gibi olumsuz özelliklerle
ayrıldığından, bu tanıma, kaçınıl- ÖZNUR AĞIRBAŞLI | AŞAMACILIĞIN AŞILABİLMESİ YOLUNDA DEMOKRASİ
maz olarak beraberinde Kürtleri VE DEMOKRATİK HAKLAR MÜCADELESİ NİHAT BALKANLI
dışlayan bir mantık içeriyor.

çılarda!
n Üçüncüsü, Kürt karşıtı söyle-

Çıktı... Kitap
min özneleri bu olumsuz stereo-
tipleri, öncelikle, göç alan Türki-
ye kentlerinde, gündelik hayatta
karşılaştıkları Kürt göçmenlerle
olan yüzeysel ilişkilerinden ve
46 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Toplumsal Cinsiyet

Modernlik: Duygularından
Duygular hep akla boyun eğdiler. Başka bir deyişle 1
isyan bastırıldı. Suçlar, günahlar ve ayıplar içinde
kayboldu. İnsan duygularını göstererek karşısındaki
insanların ve diğer canlıların ne yapacağını belirler.
İsyan kaçınılmaz

ğini koruyarak, yatağı şenlendirir. Erkeğin


Çiğdem İstanbullu adına da “akıl” diyelim. Akıl bey doğada ve-
ya kamuda çalışır. Doğayı, kamuyu ve Duy-
Hayat geçip giderken arkasında ayak izle- gu ablanın evde yapacağı işleri düzene so-
rini bırakır. İzler bazen; bir resimde, bir şi- kar. Emirler verir. Görevler verir. Paranın
irde veya bir şarkıda çıkar karşımıza. İzler- matematiği Akıl beyin işlerini zorlaştırır.
de insanlığın geçmişi saklıdır. Kendimi ta- Duygu gibi kendisi için çalışacak başka kö-
nımak için çok fazla yaşamam gerekmez. leler bulur. Köleler zamanla köylü olurlar.
Ne kadar yaşarsam yaşayayım, insanlığın İşçi olurlar. Günler geçtikçe Akıl beyden is-
tekleri artar. Özgürleştikçe kendilerinin de-
geçmişiyle ilgili bilgi seviyem kadar yaşa-
ğerini anlayan duygular her an akıl beyin
mış sayılırım. O yüzden, öldüğümde hiç ya-
iktidarına son verebilirler. Özgürlüğün
şamamış da olabilirim.
sembolü olarak kadının sanat tarihinde çok
Kadınlar resim sanatına çok sık konu ol- yer almasının nedenini anladınız mı? Kadı-
muşlardır. Çoğunlukla güzelliklerinden do- nın özgürlüğü bütün bir halkın ve insanlı-
layı… Diğer yandan kadınların çelişkilerle ğın özgürlüğüdür. Bu duruma en iyi örnek
dolu hayatları da dikkati üzerine çeker. Sa- Eugene Delacroix’nın (1798-1863) ‘Halka
nat tarihinde felsefenin bazı kavramlarına Önderlik Eden Özgürlük’(1830) adlı tablo-
somut karşılık, yani sembol arandığında da sudur. Bir kez daha sınıflandırmayı göre-
kadınlar akla gelir. “Özgürlük” kadını sem- lim. Duygu; köle, kadın, çocuk, proleterya,
bol alan kavramlardan biridir. Şeref Ak- Doğu halkları. Akıl ise erkektir ve kapita-
dik’in (1899–1972) “Köpekli Kadın” listtir. Batı toplumlarında üst sınıfı düşün-
(1930) resminde de pek çok çelişki bir ara- dürür. Sistemin bu çiftleri arasındaki barış
dadır. Kadının yüzündeki vurgu duygular sadece bir anlaşmadır. Çıkarlarla birlikte
üzerinedir. Kadına bakışımız, bu resimden değişir. Anlaşmalar çoğunlukla akıldan ya-
yola çıkarak kadının aynadan, insan olarak na olmuştur. 1. Şeref Akdik, Köpekli Kadın; 2. Kazimir Maleviç, Bey
kendine bakışı olacak. Apollon ile Dionisos rısı Apollon’a ibadet ne kadar ölçülüsün,
Cinsel sınıflandırmanın devamı Duyguların Batıdaki kökenine, Yunan mi- uyumlusun, bilgilisin ve kusursuzsundur.
Tarihte duygular köle, akıl ise efendi olarak tolojisine baktığımızda karşımıza Dionisos Ama Dionisos’a ibadet duygularını ne ka-
yaşamıştır. Efendi akıl duyguları kontrol al- çıkıyor. Erkek, ama tutkularının eline düş- dar yaşadığın ve eğlendiğindir. Bu ikisin-
tına alarak hareket ederse efendi olarak ka- müş bir erkek. Özellikleri arasında coşku, den akıl ve duygudan birini seçmek ola-
labilir. Bu yolda ilerlersek akıl çözümler çılgınlık ve çıldırmışlık var. Kırlarda, ya- naksızdır. Önemli olan bilinci oluşturan iki
bulur. Duygu sorunlara neden olur. Akıl dü- nındaki kadınlarla birlikte şarap içer ve ge- yan, akıl ve duygunun bütünlüğüdür. Her
zenler. Duygu yıkar. Akıl deneyimlerden zer. Sonu gelmez bir eğlencedir onun yaşa- şey bu bütünün ardı sıra gelir. Apollon ile
beslenir. Duygu çılgınca akıp gider. Akıl er- dığı. Dionisos’u Aydınlanmaya Jean Jacques Dionisos’un kucaklaşması dengedir.
kektir. Duygu ise kadın. Felsefe tarihi bo- Rousseau taşır. Akıla dayalı Batı uygarlığı-
nı eleştirir. Nietzsche (1844–1900) bu Akla giden kadın
yunca sürer savaş. Birbirlerinin önüne ge-
eleştiriden etkilenir; Ecce Homo adlı kita- Aklın ideali, modern kadın, mahrem ol-
çip diğerinden önemli olduğunu göstermek
bını ‘Çarmıhtakine karşı Dionisos…’ diye- maktan çıkmış, kamuda erkeğin yanında
için çatışırlar. İki yanın günlük yaşamdaki
rek bitirir. Hıristiyan aklı, çileci keşiş er- yer alan kadındır. Şeref Akdik’in “Köpekli
karşılıkları kadınlar ve erkekler de cinsel
mişliğini yüceltir. Tanrı Devletine kabul Kadın” resmi bu anlamda çok yerinde bir
sınıflamayı doğuran bir çatışma içindedir-
edilmek, akıl yasaları doğrultusunda ilerle- görsel özet sunar. Tabloda görüğümüz ka-
ler. İlk iş bölümü cinsellik üzerinden yapı-
yen çileciliğinin ödülüdür. Tanrı devleti dın şapkasını takmış, eldivenlerini giymek-
lır.
(öteki dünya) ödülünün yerine bu dünyayı tedir. Ayaklarında iskarpinleri ve üzerinde
Kadının adına “duygu” diyelim. Duygu abla seçer, filozof Nietzsche. Bu yanıyla duygu- yakası dantelli, göğsün ortasını açık bıra-
ev işlerini düzene sokar. Çocuk doğurur. ların bütün yapısı maddededir. Duygular kan yeşil takımı vardır. Kadın orta yaşla-
Yemek yapar. Efendinin zevklerine göre; dünyada yaşanır. Bu dünyada var olan tek rında, olgunlaşmaktadır. Yanındaki köpek
her zaman istenilir olabilmek için çekicili- insanla ilgilidir. Gelinen noktada aklın tan- kadının ayna karşısındaki her hareketini
EKMEK & ÖZGÜRLÜK 47

Resimdeki kadın gibi aynada göz göze ge-

kaçan kadınlar linir, duygularla. Yansının gözleri gözlerini


dikip bakar kadına ve “biliyorum” der. “Bi-
liyorum”, hiçbir şey değişmedi. O kadar
krem sürdün. Makyajını yaptın. Peçeyi çı-
karıp şapkayı taktın. Hiçbir şey değişmedi.
2 3 Her iki toplum içinde de zafer aklındır. Yü-
ze şeklini vermiş, fakat dile gelmeyen akıl
salonda konukları karşılarken gülümseme-
lisin. Acının hınzır bir çocuk gibi dudağının
kenarında oturmasına aldırmadan. O kadar
güzelsin ki hep o güzelliğinle dile gelecek-
sin. Orantılısın. İncesin. Uyumlusun Uysal-
sın. Akıllısın ve bilgilisin. İstediğin bu değil
miydi?
İsyan çığlığı
Ağlamak tanrı Apollon’a ibadetten vazgeç-
mektir. Erkek hiç ağlamaz. Özellikle üst sı-
nıftan bir erkeğin ağladığına rastlamak zor-
dur. Kadında da sistemin amaçladığı sıfır
biçimdir. Duygusal tutumlar süprematik
bir boşluktur. Rus ressam Kazimir Male-
4 viç’in (1878-1935) resimleri gibi. Bu re-
simlerde nesnel dünyadan tamamen uzak-
laşarak, biçimsel olarak sıfırlama amaçla-
nır. Örneğin “Beyaz Üzerine Siyah Kare”
(1913) Erkekte ve kadında duygular aklın
eline verilince ortaya duygusuzluk çıkıyor.
Şekilsiz, renksiz, formsuz. Amorf. İnsan, bü-
yük bir kayıp yaşanırsa, çocuğunu kaybe-
derse, babasını kaybederse kendini duygu-
larına bırakır. Bu sırada aklın acı karşısın-
da ne yapacağı kesin değildir. Acıya kapıla-
rını açar açmaz bayılır. Ağlarsa çirkinleşe-
cektir. Zayıf olduğunu gösterecektir. Zayıf-
lık duyguların olmasıdır. Gülerse delirdiği
söylenecek. Delilik iki kat kötüdür. Akıl hiç-
bir şey yapmadan, kımıldamadan yaşaya-
maz. En iyisi beyni şoka uğratmaktır. Bu
kadar yıkımlarla, sömürüyle saldırılarla
dolu sınıflı toplum karşısında akıl insanın
kendini korumasını sağlıyor. İnsanının gö-
yaz Üzerine Siyah Kare; 3. Edward Münch, Çığlık; 4. Eugene Delacroix, Halka Önderlik Eden Özgürlük zünde alışkanlıklar ve eğitim görünür kılı-
takip eder. Başka bir anlatımla kadına ye- gi parçasında olursa olsun sınıflı toplumun yor dünyayı. Kendimizi koruyabilmek için
niden bakalım. Doğuda Müslüman bir ülke kadınıdır, resimdeki kadın. Nereye gittiği gözü kapalı yaşıyoruz
olan Osmanlı imparatorluğu yıkılmış yeri- belli değildir. Evden dışarıya kamuya, do- Ağlamak aklın acı karşısında kişiliğini bul-
ne Türkiye cumhuriyeti kurulmuştur. Şeref ğaya, aklın bulunduğu yere çıkışı onun kur- ma çabasıdır. Akıl için ağlamak isyandır.
Akdik bu resmi yaptığında, aradan on yıl tuluşu değildir. Gururlu ve mağrurdur. Üst Duygular bütün zamanlarda akla boyun eğ-
geçmiştir. Kadının üzerindeki kıyafetler sınıftandır. Ama yatak odasından salona mı diler. Başka bir deyişle isyan bastırıldı. Suç-
geçmişe ait kültürü sembolize eden çarşaf açılır, çıkış kapısı? Yoksa gerçekten dünya- lar, günahlar ve ayıplar içinde kayboldu,
ve peçe değildir. Batılı bir kadın gibi mo- ya ve yaşama mı açılmaktadır. Henüz kesin
duygular. Yaşam, kadın ve erkeğin oynadı-
dern giysiler içerisinde evden çıkmak üze- değildir. Kadın nereye gitmek için hazırla-
ğı bir trajedi. İnsan duygularını göstererek
re hazırlanan bu kadın, aydınlanmış cum- nıyor. Salondaki kocası ve konukların ya-
karşısındaki insanların ve diğer canlıların
huriyet kadınıdır. Geri kalmışlığı ona tanı- nına mı? Kadının da erkek gibi akıllı oldu-
nan haklarla geçmişte kalmıştır. Bu yıllarda ğuna ne zaman karar verildiyse işte o za- ne yapacağını belirler. İsyan kaçınılmaz.
yapılan pek çok resimde bu özelliklerde ka- man kadına yeni görevler verildi. İşçi oldu. Duygularından kaçan akıl, kadında ya da
dınları görürüz. Türkiye cumhuriyetini Öğretmen oldu. Doktor oldu. Patron oldu. erkekte olsun kişiliksizdir. Modern Resim
simgelerler. Genç cumhuriyet aynı bu re- Böyle olunca kadının kadınsı addedilen ba- Sanatında isyanı başlatan Edvard Munch’ın
simdeki kadın gibi modern dünyaya doğru zı özelliklerinden kurtulması ve erkekleş- (1863–1944) “Çığlık” (1895) adlı resmidir.
ilerlemektedir. Ama Şeref Akdik’in anlat- mesi gerekti. Bunun için ilk olarak duygu- İsyan birikmiş öfkeden güç alır. Kaygıdan,
mak istediği bu kadarla sınırlı değildir. Ge- larından koparıldı. Evin içinde ve evin dı- korkudan, sıkıntıdan, ezilmişlikten güç alır.
nişleterek üzerinde durmamız gereken ge- şında kadına daha çok sorumluluk verildi. Çarmıhtaki İsa’ya karşı Dionisos diyoruz.
leneksel olsun veya modern olsun, kadınla Bu resimdeki kadının hazırlığı duygular- Peki, Meryem anaya karşı hangi kadını se-
ilgili toplumsal durumdur. Dünyanın han- dan uzaklaşıp akla doğru gidiştir. çiyoruz.
Yerel süreli yayın u Ortaklaşa Yayıncılık u Sahibi ve Sorumlu Md. Erdal Çınar, 847 Sk. No.:14/201 Kemeraltı / İzmir u Yazı Kurulu: Tektaş
Ağaoğlu, Yeşim Dinçer, Hakan Günver, Ertuğrul Kürkçü, Osman Soyer, Haluk Yurtsever u Yayın Kurulu: Can Atalay, Erdal Çınar, Muhsin Dalfi-

EKMEK & ÖZGÜRLÜK dan, Kaya Eker, Hakan Günver, Ali İleri, Kenan Kalyon, Vakkas Kılıç, Şaziye Köse, Ertuğrul Kürkçü, Haluk Yurtsever u Basıldığı Yer: Ezgi Mat-
baacılık uTel: 0212 452 23 02, Çobançeşme Mah., Sanayi Cad., Altay Sk., No.:10-A Blok, Yenibosna - Bahçelievler / İstanbul u Yönetim Yeri:
Katip Mustafa Çelebi Mahallesi, Tel Sok. No. 28, Kat 3, Beyoğlu-İstanbul u İnternet sitesi: www.ekmekveozgurluk.net u Tel: 0212 293 6220

Fredric
Jameson
Gerçekliğin kendisine –çokuluslu ya da
geç kapitalizmin yeni “dünya sistemi” denilen
özgün mekânına, olumsuz ya da lanetli yönleri
apaşikar olmakla birlikte bu henüz teorileştiril-
memiş mekâna– gelince, diyalektik, bizden tıpkı
Marx’ın milli ekonomilerin ufku olarak dünya pazarı,
Lenin’in de eski emperyalist küresel ağ bahsinde yapmış
oldukları gibi bu mekânın ortaya çıkışının olumlu ya da
“ilerici” bir değerlendirmesini de yapmamızı talep eder. Çün-
kü sosyalizm ne Marx ne Lenin için, daha küçük ölçekli (dola-
yısıyla daha az baskılayıcı ve kapsayıcı) toplumsal örgütlenme
sistemlerine dönüş demekti; tersine sermayenin, yaşadıkları
çağda edindiği boyutlar onlara yeni denilen ve daha kapsayıcı bir
sosyalizmin başarı vaadi, çerçevesi ve ön koşulu olarak görünüyor-
du. Tamamen yeni türden bir enternasyonalizmin devreye girmesini ve
işlemesini gerektiren bugünün çok daha küresel ve bütünleştirici yeni dünya
sisteminde de urum bu değil mi? Sosyalist devrimin eski milliyetçilikle sonuçları
üzerine son dönemlerde solda çok ciddi kafa yorulan (yalnızca Güneydoğu Asya ile
sınırlı olmayan)felaketli yakınlaşması, bu tutumu doğrulayan bir kanıt olarak ileri sürülebilir.

Postmodernizm yada Geç Kapitalizmin Kültürel Mantığı,


New York, 1991

You might also like