You are on page 1of 20

___________________________________ 39

_______

TASARIM ve ÜRETİM SÜRECİNDE MİMAR-MÜHENDİS İŞ


BİRLİĞİNİ YANSITAN ÜÇ ÖRNEK BİNA

Esin BİLGİN
Gönül Sancar UTKUTUĞ

ÖZET

Bu çalışma, G.Utkutuğ tarafından hazırlanan, “Binayı Oluşturan Sistemler Arasındaki Etkileşim ve Ekip
Çalışmasının Önemi” başlıklı bildiride tartışılan temel yaklaşımları içeren uygulamalardan seçilmiş üç ayrı
binanın analizi olup, iki bildiri teori ve pratik anlamda birbirini tamamlamaktadır. Bu nedenle kavramsal
boyutta disiplinlerarası çalışmanın önemi ya da binayı oluşturan alt sistemlerin neler olduğu birkez daha
açıklanmadan, bina özelinde analizler verilmeye çalışılacaktır. Seçilen örnekler özellikle, strüktür, kabuk,
servis alt sistemlerinin en az ikisini bir arada ele alarak entegre çözümler ve mimari öneriler getiren
projelerdir. İçsel ısı kazançları yüksek olması nedeni ile servis alt sistemine ilişkin yükün fazla olduğu
örneklerde, tasarım aşamasında alınan strüktür, kabuk ve kütle kararlarının, servis sistemlerine olumlu
anlamda katkısı ve bina tasarım, üretim, işletim süreci boyunca mimar, mühendis işbirliği açıkça
görülebilmektedir.

GİRİŞ

“Mimari projenin bittiği noktada, strüktür ve tesisat projelerinin başlaması” şeklinde sürdürülen geleneksel
tavrın başarısızlılığını içinde yaşadığımız binalardan, takip etmek olanaklıdır. Teknolojik gelişmenin verdiği
ip uçları, disiplinlerin birbirinden bağımsız tasarım ve yapım sürecine girmelerinin bugün olduğu gibi
gelecekteki bina üretimi için de yetersiz kalacağı yönündedir.

İçinde yaşanılan tek sanat ögesi olarak bina, “estetik” alandaki yerini korurken, teknolojik gelişmeler ile
paralel biçimde artan/değişen konfor taleplerine uygun “mekan” üretme anlamında, mühendislik disiplinleri
ile olan işbirliğini daha iç-içe bir biçimde sürdürmektedir. Eskiden barınmak, korunmak ile sınırlı “mekan
talebi”, teknolojinin verdiği olanaklarla gelişen çevreyi kontrol etme yeteneğimiz ve bireysel anlamdaki
özgürlüklerimiz ile değişmektedir. Mekandan beklenen konfor taleplerin, teknolojinin verdiği olanaklara
paralel artışı ile birlikte, mimari ürünün (binalarımızın) değerlendirilme kriterleri de değişmektedir. Yeni
binalarımız bina içi-dışı iletişim olanakları, yatay-düşey ulaşım araçlarının hızı, iklimlendirme için
harcanacak aktif sistem yükü ve pasif sistem katkısı, çevreye etkisi, değişen iç-dış çevre koşullarına
adapte olabilme yetenekleri ile tartışılmakta ve değerlendirilmektedir. Mimari form bu değerlendirme
kriterlerine cevap verebilecek nitelikte diğer disiplinler ile entegre çalışmanın bir sonucu olmalıdır.

Bu bildiri kapsamında, disiplinlerarası çalışma ürünü olduğu düşünülen üç bina irdelenecektir. Örnekler,
binaların tasarım aşamasında başlayan ve üretim aşamasında devam eden mimar mühendis işbirliği
sürecini çok net bir biçimde yansıtmaktadır. Her üç binada, servis sistemlerine ait yükün fazla olduğu çok
katlı ofis yapılardır. Örneklerde, bina formuna, kabuk sistemine ve strüktür bileşenlerine ilişkin yaklaşımlar,
tüm alt sistemler birarada düşünülerek oluşturulmuştur. “Mimari tasarımı tamamlanan bir proje üzerine,
strüktür ve mekanik projelerinin kurgulanmaya çalışılması” şeklinde benimsenen günümüzdeki
uygulamanın tersine, bina oluşumunda farklı disiplinlere ait uzmanların ekip çalışması, dikkat çekicidir.
Örnek binaları, mimarın özgün tavrının formu oluşturmadaki katkısı ya da yapıldığı döneme damgasını
vuran “…izm’lerden”, “akımlardan” bağımsız değerlendirmek olanaklı değildir. Ancak her üç ofis bloğunun
da teknoloji harikası olarak nitelendirilme nedenleri, sadece mimarın, bileşen, malzeme ve estetik
kaygılara yönelik bağımsız tercihleri değildir. Bu bakış açısı ile mimari platformda tartışılması düşünülen
___________________________________ 40
_______

yaklaşımlar yerine, bu binaları döneminin en teknik binası yapan ve yeni binalarımızı değerlendirme
kriterleri çerçevesinde “başarılı” kılan özelliklere dikkat çekilecektir.

Örnek, üç ofis bloğunda olduğu gibi, yeni binalarımızdan beklenen esnek, enerji etkin, yönetim etkin,
çevreye ve yeşile duyarlı yapılanmanın özünde, kullanıcıların iç ortamda daha üretken olmasına yönelik
konfor standartlarını yükseltmek ve gerek enerji kaynakları gerek doğası ile yaşanabilir çevreler bırakmak,
vardır. Gelişmiş ülkelerde, teknolojik olanakların bina alt sistemlerine ait teknik bilgi ve uygulama yeterliliği
sayesinde, mimarın istediği formu ya da mekan biçimlenmesini üretmesi olanaklıdır. Teknolojinin vermiş
olduğu ipuçları, mimarın yaratıcılığının sınırlarını genişletirken, mekandan beklenen niteliklerin ve
taleplerin her geçen gün artması, mimarın diğer disiplinlerden bağımsız olarak, mekan kalitesine yönelik
bilgi ve becerisine dayanma sınırlarını daraltmaktadır. Sadece barınma ihtiyacından başlayan ve
günümüzde iç ortam hava kalitesi verilerine kadar hassaslaşan talepler zinciri ve bu taleplere cevap
verecek enerjiyi mümkün olduğunca doğal ve kirletmeyen yollardan karşılama gereği, mimarı, binayı
oluşturan alt sistemlere ait uzmanlar ile birarada tasarım yapmaya yönlendirmektedir.

Bina kendi soyutlamamız çerçevesinde, alt sistemlerin oluşturduğu bir bütündür. Örneğin, bu bütün içinde,
servis sistemlerinden bağımsız bir kabuk düşünmek ya da servis ve kabuk sistemlerinden bağımsız bir
strüktür tasarımı yapmak imkansızdır. G.Utkutuğ tarafından hazırlanmış olan “Binayı Oluşturan Sistemler
Arasındaki Etkileşim ve Ekip Çalışmasının Önemi” başlıklı bildiride vurgulandığı gibi, binayı oluşturan
diğer sistemler ve bileşenler, servis sistemlerine olumlu anlamda katkı koyabilir. İncelenen üç bina da bu
anlamda önemli örneklerdir. Mimarın biçim arayışlarını, strüktür, kabuk ve konstrüksiyona ilişkin
kararlarını, servis sistemleri ile bir arada düşünüp tasarladığı bu binaların, gerek mekanik sistemlere
yönelik aktif yükleri, gerek enerji etkin yapılanma kriterleri çerçevesinde pasif sistem tercihleri çarpıcıdır.
Her üç binanın, programları, müşteri profilleri ve uygulandıkları yerin bölgesel özellikleri, çevremizde
rastlıyabileceğimiz geleneksel anlamdaki yapılanmadan daha özel koşulları sergilemekte ise de,
gelişmekte olan ülkemiz için örnek teşkil edebileceği ve diğerler binalara öncü nitelik taşıyacağı
düşünülmektedir.

Bu noktadan hareketle, örnek seçilen binalarda amaç, “tasarım süreci içinde, mimarlığı strüktür, kabuk ve
servis sistemlerinin bütünü olarak disiplinlerarası bir biçimde ele alan ve bu çalışmayı mimari olarak
vurgulayan, sistemler arası dayanışma perspektifinde, yapının iklimlendirme, aydınlatma gibi mühendislik
alanlarına özellikle cevap arayan ve duyarlı olan entegrasyon yaklaşımlarını” irdelemektir.
Öncelikle, her binanın kimliği ve kütlesi hakkında kısa bir bilgi verilecek olup, alt sistemler arası
entegrasyonun niteliği ve entegrasyona bağlı yapı bileşenleri incelenecek ve mimari yaklaşımların,
binanın servis sistem yükünü azaltan özellikleri vurgulanacaktır.

ÖRNEK 1: LLOYD’S OF LONDON BİNASI, LONDRA (1986)

PROGRAMI : Ofis Binası, Lloyd’s Sigorta Şirketi


TASARIM EKİBİ :
Mimari: Richard Rogers
Strüktür ve Servisler : Ove Arup & Partners

Strüktür, kabuk, servis alt sistemlerini birarada ele alan ve entegrasyon kriterlerine göre, strüktür
elemanlarını, kabuk tasarımını ve çok amaçlı bileşenleri düzenleyen bir uygulamadır.

Bina üretiminde, her katta tekrar eden elemanlara ve bina alt sistemlerinin göreli ömürlerine göre
alınan kararlar, Rogers’ın kütle biçimlenmesinin temelini oluşturmuştur. Rogers, binanın programına
göre asıl aktivitelerin yürütüleceği mekanları, “servis alan” ve bu mekanlara hava, su, elektrik, ısı,
ulaşım olanağı vererek yaşamasını sağlayan bölgeleri ise “servis veren” mekanlar olarak tanımlar.
Servis veren mekanların, servis alan mekanlara göre ömürlerinin daha kısa olacağı mantığı ile, servise
yönelik birimler binanın özellikle dışına çekilmiş ve servis kuleleri önüretimli olarak kurgulanmıştır.
Atrium, atrium etrafını saran parçalanmış orta kütle servis alan ana mekanı, bu alan etrafında
örgütlenmiş ve farklı kotlarda biten kuleler de servis veren bölümleri oluşturmaktadır. Servis alan
mekanlar, açık ofis birimlerinin yer aldığı, binanın esas programına yönelik total mekanlardır. Bu total
mekana servis veren birimler ise altı adet kuleden oluşmaktadır. Altı adet kuleden üçü yangın ve kaçış
merdivenlerini diğer üçü asansör, ana merdiven ve ıslak hacimleri içermektedir. Farklı kotlarda biten
kulelerin dördünün en üst kotu tesisat hücreleri ile bitirilmiştir. Bu tesisat hücreleri içinde yer alan,
___________________________________ 41
_______

havalandırma santrallerinden başlayan ve tüm binayı dolaşan, ana dağıtım ve toplama kanalları
kabuğun dışına alınmıştır. Kütleden rahatlıkla okunacağı gibi, ön üretimli kulelerin her birnin üzerine,
bakım onarım amacına yönelik olarak, sürekli kalacak vinçler yerleştirilmiştir. Taşıyıcı sistem
betonarme olmasına rağmen binaya çelik görüntüsü hakimdir. Kütle, örgütlenme mantığı ve bu
mantığı yansıtan üretim biçimi, üzerinde taşıdığı kanalları, dokusu ve rengi ile bir binadan çok dinamik
bir makine görünümündedir. (Resim 1.1).

Entegrasyon Bağlamında Sistem ve Bileşen Tasarımı :

Rogers’in projelerinde özellikle enerji korunumuna verilen önem ve mekanik sistemler ile mimari-strüktür
elemanlarının bir arada ele alınmasına dayalı tasarım unsurları çarpıcıdır. Çok az binada rastlanan
biçimde üç alt sistemi de bir arada ele alan yaklaşım ile tasarım aşamasından itibaren disiplinlerarası bir
süreç izlendiği gözlenmektedir.

Atrium, iç mekanda tüm bina boyunca galeri olarak işlev yüklenmekte, bir yandan mekanı üçüncü boyutta
birbirine bağlarken diğer yandan şeffaf örtüsüyle, atriumların tercih nedeni olan enerji tasarrufu, iç
mekanın doğal aydınlatma ve hava dolaşımının zenginleştirilmesi gibi katkılarda bulunmaktadır. Atriumun
etrafını saran kütle güney cephede çökertilmiş, cam tonoz güneye bakan yüzeyde cepheleşerek iç
mekanlara güney ışığı alma şansı yakalanmıştır (Resim 1.2). Böylelikle atrium etrafında örgütlenen açık
ofis birimlerinin doğal olarak aydınlatılması olanaklı olmuş, bunun yanısıra kış dönemi için güneşten elde
edilecek ısı kazanımı da arttırılmıştır. Bu, klasik anlamda bir avlu ve tonoz tasarımına Rogers’in güneşe
yönlenme anlamında bir yorumu olarak ele alınmaktadır.

Binanın strüktürel sistemi, servis alt sistemleri ile birlikte düşünülmüştür. Ana aktivitelerin yürütüldüğü,
servis alan ofis ve atrium alanına ait yatay ve düşey strüktürel bileşenler hem statik anlamda rijitliği
sağlamakta hem de servis alt sistemlerinin bir bileşeni olarak görev yapmaktadır. Çünkü Rogers’ın
özellikle parçalı olarak tasarladığı döşemeyi oluşturan kirişler, içerde tüm kütle boyunca devam eden
ve döşeme gibi iç ortama ekspoze bırakılan kolonlar, strüktürel görevlerinin yanısıra “ısıl kütle” olarak
da işlev yapmaktadır. İçsel ısı kazançlarının çok yüksek olduğu binada, strüktürel elemanların sahip
olduğu yüksek ısıl kütle aracılığı ile 24 saatlik period çerçevesinde tekrarlanan ısı depolama ve
boşaltma aktivitesi, kışın ısıtma, yazın da soğutma yükünü önemli oranda hafifletmektedir. Soğutma
gerektiren dönemlerde, kabuğun açılan kısmından geceleri yapılan doğal havalandırma yolu ile ısıl
kütlede depolanan serinlik ertesi günün en sıcak saatlerindeki aktif soğutma yükünü düşürmektedir.
Aynı şekilde, ısıtma gerektiren dönemlerde, içsel ısı kazancının ısıl kütlede depolanması, konfor
sıcaklıklarının düzenlenmesine katkı koyduğu gibi, ertesi günün en serin saatlerindeki aktif ısıtma
yükünü de düşürmektedir. Isıl kütlenin iç ortam havası ile ısı alışverişini güçlendirmek ve hız
kazandırmak amacıyla, ofis birimlerinde strüktürel elemanlar özellikle açıkta bırakılmış ve bir bitirme
malzemesi ile kaplanmamıştır. Servis alan mekanların iç ortam konfor koşullarını, daha az enerji
tüketerek sağlamaya çalışan strüktürel yapılanmaya, servis veren kulelerde rastlanmamaktadır. Çünkü
kuleler servis alan alanlarla aynı iç ortam konfor düzeyini gerektirmeyen, merdivenlerden, klima
santrallerinden ve wc modüllerinden oluşmaktadır. Bu anlamda binada servis alt sistemlerinin hizmet
verdiği alanların ayrışmasına yönelik bir zoning yaklaşımı strüktürel sistem tercihinde de devam
etmektedir.Ofis birimlerinde, ağır konstrüksiyonlu, ısıl kütle oluşturacak bir strüktürel sistem tercihi
varken; kulelerde ısıl kütlesi düşük, hafif konstrüksiyon tercih edilmiştir. Servis sisteminin diğer
sistemlere göre daha kısa ömrü olması nedeni ile de değiştirilebilir önüretimli bir taşıyıcı sistem tercihi
sözkonusudur. “Zoning”, binayı oluşturan tüm alt sistemlerin bireysel çözümleri ve entegrasyona
yönelik çözüm üretiminde bilinçli ve başarılı bir yaklaşımdır. Kütleden algılanan çok parçalı mekanik
yapılanma da bu farklı “zone”ların herbirinin ayrı ayrı algılatılması isteğinin bir sonucudur. Binanın,
strüktürel sisteme ilişkin ısıl kütle oluşturan elemanlarının açıkta bırakılması, çok hassas bir işçilikte
üretimini zorunlu kılmış ve bu amaçla strüktürel bileşenlere ilişkin her bir eleman için özel kalıplar
hazırlanmıştır.

Strüktürel döşeme için geliştirilen kiriş plak ilişkisi, farklı sistem bileşenlerinin mekan paylaşımı
açısından çarpıcı bir uygulamadır. Servis sistemlerinin yükünü hafifletmek üzere, döşeme sistemi ile
bir arada ele alınan kabuk yaklaşımı da sistemler arası çoklu entegrasyona bir örnek teşkil eder.
Strüktürel döşeme çözümü, geleneksel kaset sisteminin değişik bir yorumudur. Rogers, tesisat ve
elektrik yükünün fazla olduğu bu ofis bloğunun döşeme sisteminde, kaseti oluşturan kirişleri
betonarme olarak kurgulamış, hafif konstrüksiyon döşemeyi, kasetten noktasal yükselen ayaklara
taşıtmıştır. Kolonlar 10m. aks aralıklarıyla yerleştirilmiş olup, ara boşluklar kaset sistemle geçilmiştir.
___________________________________ 42
_______

Döşeme, kaseti oluşturan kirişlerin modül akslarından noktasal olarak 44cm. yükseltilmesi ve bu
yükseltme ayaklarına yerleştirilen ölü sac kalıp üzerine beton dökülmesi ile oluşturulmuştur. Kaset
sisteme ait kirişler arası boşluklar ile 44cm. yükseltilen kısım birbirine akan tek bir hacime
dönüştürülerek, yatayda rahat hareket olanağı veren, kesintisiz bir tesisat boşluğu elde edilmiştir
(Resim 1.3). Hafif konstrüksiyon döşemenin üzerinde ise yükseltilmiş döşeme kurgulanmıştır. Bu
döşeme sisteminin ve tesisat boşluklarının tasarımının getirdiği yenilik ve avantajlar şunlardır :

1. Döşemenin alışılagelmiş kaset döşemeden farklı olarak, hafif konstrüksiyon kurgulanması ile
döşeme ağırlığı ciddi biçimde azaltılmıştır.
2. Döşeme üzerinden iç mekana hizmet edecek servisler (örneğin, temiz hava dağıtımı, ofis
otomasyon kabloları v.b.) yükseltilmiş döşeme içine alınmıştır. Döşeme altından yani tavandan iç
mekana hizmet edecek servisler (örneğin, yapay aydınlatma ve ilgili tesisat, sprinkler, kullanılmış
hava emiş ve iletim kanalları v.b.) ise döşeme altında oluşturulmuş tesisat boşluğuna alınmıştır.
Hafif konstrüksiyon döşemenin altında ve üstünde hizmet edeceği bölgelere göre oluşturulan bu
teknik “zone”lar sayesinde döşeme ve kaset kirişlerinden oluşan strüktürel bileşenleri delerek
zedeleme sorunu ortadan kaldırılmıştır. Bu çözüm strüktür ve tesisat sistemine ait bileşenlerin,
mekan paylaşımına yönelik orjinal bir uygulamadır.
3. Servis kulelerindeki klima santralından dağılan ve geri dönen, geniş kesitli, temiz ve kirli hava ana
kanalları (main) kabuğun dışına alınmıştır. Kabuk içine ise daha dar kesitli dağıtım kanallarının
(branch) alınarak döşeme sistemi içinde çözülmüş olması, teknik “zone”lar ile birlikte döşeme
kalınlığının düşmesine ve dolayısıyla kat yüksekliklerinin azalmasına olanak vermiştir.

4-Her kaset modülü içinde modülün tamamını kullanacak şekilde yerleştirilmiş aydınlatma elemanları,
hem yapay aydınlatma, hem sprinkler fonksiyonu, hem de kullanılmış havanın emilmesi görevlerini
üstlenecek biçimde tasarlanmıştır. Bu çözümde yapay aydınlatma, yangın denetimi ve havalandırma
sistemlerinin hepsine birlikte hizmet eden çok fonksiyonlu bir bileşen vasıtası ile entegrasyona çok
güzel bir örnek verilmiştir.

Ofislerden çok fonksiyonlu aydınlatma elemanları ile emilen hava, döşeme altındaki tesisat
boşluğundan havalandırma kanalları ile kabuğa taşınır ve üç katmanlı cam arasına üflenir (Resim 1.3).
Kabuk içinde dolaştırılan kullanılmış hava, yine kabuk dışındaki ana dönüş kanalları ile servis
kulelerinde yer alan klima santrallerine ulaştırılır. Kullanılmış havanın ısısı bodrum katlardaki sprinkler
tanklarında toplanarak yeniden kullanılır. Klima santralleri bodrum kat seviyesinde ve altı adet servis
kulesinin dördünde yerleştirilmiştir. Kabuk sistemi, kat döşemeleri ile parçalanmış, üç katmanlı
açılabilir kanatları da olan camlı bir sistemdir.Temiz ve kirli havayı taşıyan kabuk dışındaki ana
kanallar her katta döşeme hizasında tekrar etmektedir. Kabuk dışında yerleştirilmiş kanallarda gerekli
yalıtım önlemleri alınmıştır. Böylece abartılmış görüntüsü ile vurgulanan bu kanalların bütün cephe
boyunca her katta tekrar etmesi, Rogers’ın istediği servis veren ve alan ilişkisini de kuvvetlendirmiştir.

Yüksek performanslı kabuk, hem binanın dış zarfını oluşturmakta hem de enerji korunumuna katkıda
bulunmaktadır. Kışın kullanılmış sıcak havanın kabuk arasında dolaştırılması sayesinde iç dış ortam
arasında oluşturulan tampon, enerji kaybını sıfırlamaktadır. Yazın ise iç mekanlara üflenen serin
havanın dışarıya atılmadan önce kabuk arasında dolaştırılması ile iç dış ortam arasında oluşturulan
tampon, soğutma ihtiyacını minimize etmektedir. Ofis birimlerinde, kabukta açılan kanatlar ile doğal
havalandırmaya yönelik bir yaklaşım da vardır.

Lloyd’s of London binası, tamamlandığı 1986’dan beri, mimarların ve mühendislerin çok konuştuğu bir
yapı olmuştur. Tesisata ilişkin kanalların dışa alınması tavrı gerek bu binada gerek daha önce
örneklerinin verildiği Paris, Pompidou Center gibi binalarda, yalıtım ve işçilik anlamında getirdiği
maliyet nedeniyle eleştirilse de, bu binada ana dağıtım kanallarının bina dışına alınarak kabuk içinde
yanlız daha dar kesitli olan ikincil kanalların girmesinin getirdiği hacim ekonomisi açısından, kabul
görmüştür. Tasarımın başından itibaren özellikle istenen, ana mekanların bağımsız total alan olarak
kalma isteği gerçekleşmiş, esnek bir banka hacmi kurgulanmıştır. Binayı oluşturan tüm alt sistemleri
birarada ele alan bu bakış açısı ile tasarımın başından itibaren başlayan disiplinlerarası çalışma,
Rogers’ın tasarım eskizlerinden itibaren takip edilebilmektedir. Kabuk alt sistemi için önerilen yüksek
performanslı duvarın, özellikle servis alt sistemleri ile ilişkisi, 1986 yılına kadar bu alanda gösterilen
çabaların sıçrama noktası olması açısından önemlidir. “Le Courbusier’in ev içinde yaşanılan makinedir
dediği, makineyi üretmenin zamanı gelmiştir” diyen Rogers’ın bu binası, high-tech akımın en çarpıcı
örneklerinden biridir.
___________________________________ 43
_______

Resim 1.1. Lloyd’s of London Binası, plan, kesit, görünüş.

Resim 1.2. Atrium ve etrafındaki ofis hacimleri (servis alan) ile kuleler (servis veren)
___________________________________ 44
_______

Döşeme Kurgusu

Teknik “zone”lar kabuk ilişkisi

Resim 1.3. Döşemede teknik “zone”ların


kurgulanması ve kabuk sistemi ile ilişkisi.

Kasetlerin Oluşturulması

Teknik “zone”ların kurgulanması Resim 1.4. Kabuk dışına alınan ana dağıtım ve
toplama kanalları.
___________________________________ 45
_______

ÖRNEK 2 : HONGKONG & SHANGHAI BANK BİNASI, HONG KONG, (1985)

PROGRAMI : Ofis Binası, Hongkong bankası genel müdürlüğü


TASARIM EKİBİ:
Mimari : Norman Foster
Strüktür : Ove Arup & Partners
Mekhanik ve Elektrik Mühendisliği : J.Roger Preston

Strüktürel alt sistem ile servis alt sistemi arasında entegrasyon kuran, teknik olanakları sonuna kadar
kullanıp, servis alt sistemlerine ait her türlü donanımı özgün tasarım ve üretim ile binaya entegre eden
bir uygulamadır.

Plan düzlemdeki yalın dikdörtgenin, üçüncü boyutta parçalandığı bir kütle yaklaşımı vardır. Minimum
sayıda taşıyıcı kullanma kaygısı ile oluşturulan taşıyıcı sistemin özelliklerini, kütle üzerinden okumak
olanaklıdır. Servis modülleri, Lloyd’s of London binasında olduğu gibi servis alan mekanlardan kütle
olarak tamamen kopartılmamıştır. Ön üretimli hafif konstrüksiyon servis modülleri, doğu-batı
cephelerindeki yerlerine her katta tekrar edecek biçimde üst üste monte edilmiştir. Bakım onarım
amacına yönelik yerleştirilen sürekli vinçler kütleden algılanabilmektedir. Bu örnekte de, binayı
oluşturan sistemlerden servis sistemlerinin ömrünün diğer sistemlere göre daha kısa olacağını kabul
eden yaklaşımların genel tavrını görebilmekteyiz (Örnek 1 : Lloyd’s of London binasında olduğu gibi).
Bina içinde bir atrium kurgulanmış olmasına rağmen kütleden algılanmaması mimari bir tercihtir. Ofis
blokları ile üstü kapanmış olan atriuma güneş kepçesi (sun scoope) kullanarak ışık alma becerisi, pek
az binada rastlanan bir teknik yaklaşımdır. Kütledeki parçalanma tamamen yönetmeliklerin komşu
binalara gölge düşürme sınırları içinde belirlenmiştir. Foster’ın 47 katlı kuleyi bitirmek üzere özellikle
kurguladığı helikopter pisti, seçtiği malzemeler ve yapı bileşenleri ile teknolojik bir gösterge halinde
algılatmak istediği kütle, pek çok otorite tarafından başarıya ulaşmış olarak nitelendirilmektedir (Resim
2.1).

Entegrasyon Bağlamında Sistem ve Bileşen Tasarımı :

Bu ofis binasında, içsel ısı kazançlarının yüksek olması sorunu yanısıra, Hong Kong’un aşırı sıcak ve
nemli ikliminin getirdiği dezavantajlar, ciddi güneş kontrolü önlemleri ve üç boyutta bina kütlesiyle
birlikte kurgulanmış bir atrium tasarımı ile hafifletilmeye çalışılmıştır. Nemin çok yüksek oluşu doğal
havalandırmaya olanak vermediğinden, nem kontrolü ve soğutma yüklerinin fazlalığı nedeniyle tam
iklimlendirme (air condition) tercih edilmiştir.

Hongkong bankası, teknik olanakların sınırsızca kullanıldığı, binayı oluşturan sistemlerin ve her türlü
yapı bileşeninin binaya özel tasarlandığı ve değişik ülkelerde üretildiği kendi endüstrisini oluşturmuş
bir binadır.

Kütleden de algılanabildiği gibi strüktürel sistem son derece özgündür. Birbiri ile entegre çalışan dört
kolonun oluşturduğu ve kat yüksekliği boyunca çaprazlarla desteklenen çelik düşey taşıyıcılar kendi
içinde üç boyutlu bir kafes sistemini çağrıştırmaktadır. Bu üç boyutlu taşıyıcılar belirli katlarda asma
makas ile birbirlerine bağlanmakta ve bu makaslar yine kütleden algılanabilmektedir. Her makas
sistem askı çubukları aracılığı ile altındaki kat gruplarını taşımaktadır. Tip döşemeler, üç boyutlu kolon
akslarında yer alan asma makasların askı çubuğuna bağlı ana taşıyıcılar arasında yapılan hafif bir
ızgara, ölü kalıp ve ince bir beton tabaka ile oluşturulmuştur. Doğu batı akslarında yer alan servis
kuleleri ise ön üretimli modüller halinde (döşemesi ve duvarı birarada) vinçlerle tek tek kaldırılmış ve
monte edilmiştir. Tipik bir servis modülünün içinde, tuvaletler, sabit hava debili (CAV) ve değişken
hava debili (VAV) sistemlerine ait tesisler yer almaktadır (Resim 2.2).

Üç boyutlu kolonlar, bunları birbirine bağlayan virendel kirişler, asma makas ve döşeme ızgaralarının
tamamı çeliktir. Çelik kolon takımını oluşturan her bileşen, korozyona karşı 12mm. kalınlığında
çimento bazlı bir kaplamanın püskürtülmesi ile korunmuştur. Bunun üzerine yangın dayanımını
arttırmak için yüksek esnekliğe sahip, ince seramik lifli battaniye tipi bir yalıtım serilmiştir. Bu yalıtım,
içerden yerleştirilen çelik hasır ile desteklenerek rijitliği sağlanmıştır. Yangına karşı yapılan yalıtımın
üstüne alüminyum folyo koruyucu sarılmış, arada boşluk bırakılarak alüminyum giydirme ile kaplama
sistemi bitirilmiştir. Alüminyum folyo kaplama ile alüminyum giydirme yüzeyi arasında kalan boşluk, air
___________________________________ 46
_______

condition sisteminin düşey kanallarını içeren bir tesisat boşluğudur. Bu düşey tesisat boşluğu, yatayda
asma tavan ve yükseltilmiş döşemeler ile devam ettirilmiştir. Alüminyum folyo kaplama bir yandan
düşeyde uzanan tesisatın yangın yalıtımını zedelemesini önlerken, diğer yandan Hongkong’un son
derece nemli ve sıcak dış hava koşullarında, derzlerden oluşabilecek buhar difüzyonuna karşı buhar
kesici görev üstlenmektedir. Bitirme malzemesi olarak tercih edilen alüminyum kaplama, bir deri gibi
tüm strüktürün formunu takip edecek biçimde taşıyıcı elemanlara giydirilmiştir. Panel tipleri ve derz
detayları mümkün olduğunca tipleştirilmiştir.

Bina kabuğunun kuzey güney cepheleri, manzara ve derin ofis hacimlerinin doğal aydınlatılma
isteklerine yönelik olarak kütle boyunca şefaf bırakılmıştır. Doğu batı cephesinde ise az sayıdaki şefaf
yüzeyler merdiven ve servis hücreleri ile gölgelenmiştir. Kuzey ve güney cepheler, kat yüksekliğini
modül alan ve en alt kottan kule en üst kotuna kadar aynı görünümde devam eden hafif konstrüksiyon
çift cam giydirme sistemidir. Güneşten elde edilecek ısı ve ışık kazançlarını kontrol altına almak üzere
çift katmanlı cam kabuk arasına yerleştirilen hareketli jalüziler ve her katta yatay sürekliliğini koruyan
güneş kırıcı bantlar ile aktif soğutma yükü hafifletilmiştir. Her kat döşemesinde tekrar eden kedi yolu
olarak da tanımlayabileceğimiz yatay bantlar, güneş kırıcı olma nitelikleri yanısıra bakım onarım
temizlik işleri için de kullanıldığından kuzey cephede de tekrar edilirken, güney cepheden elde
edilecek ısı ve ışık kazanımının kontrolüne yönelik olarak çift cam arasına yerleştirilen jalüzilere,
kuzey cephede yer verilmemiştir .

Air condition sistemine ve ofis otomasyonuna yönelik yoğun tesisatın yatayda yayılabilmesi için
strüktürel arakat döşemeleri uygun bir düzlemsel zemin oluşturulması açısından tercih edilmiştir. Bu
yaklaşımla, mekanik ve otomasyon sistemlerine ait tüm tesisat yükseltilmiş döşeme içine alınmış,
aydınlatma sistemi donanımı asma tavana yerleştirilmiştir. Yükseltilmiş döşeme sistemi tamamen
altındaki tesisata ilişkin verilerden yola çıkarak bina için özel olarak tasarlanmıştır. Temiz hava ve
kullanılmış hava kanalları yükseltilmiş döşeme içine yerleştirilmiştir. Havalandırma sistemi için seçilen
değişken hava debili (VAV) ve kabuğun iç çeperlerinde bu havalandırma sistemini destekleyen sabit
hava debili (CAV) sistemine ait ana kanallar doğu batı yönünde ilerlerken, ikincil kanallar kuzey güney
doğrultusundadır. Görüldüğü gibi, iklimin ve içsel ısı kazançlarının birarada oluşturduğu aşırı
iklimlendirme yükü, sabit ve değişken hava debili sistemlerin bir arada kullanılmasını gerektirecek ağır
bir tesisat ağına neden olmuştur (Resim 2.2). Şefaf yüzeylerde, dışardaki aşırı sıcak ortamdan iç
mekanlara ısı transferini kontrol altında tutmak üzere, cam yüzeylerin önünde sürekli serin hava
üfleyen sabit hava debili menfezler kullanılmıştır. İç-dış ortam arasında bir tampon oluşturarak ısı
transferini kesmeyi amaçlayan serin hava perdesi, Lloyd’s of London binasında cam katmanları
arasında dolaştırılan havanın fonksiyonuna benzer bir görev yapmaktadır.Doğu batı yönündeki ana
hat, bu cephelerdeki servis hücrelerin içindeki iklimlendirme santralinden dağılmaktadır. Her iki
yöndeki kanal takımı, körüklü hortum benzeri esnek bağlantılar ile birbirine bağlanmıştır. Yükseltilmiş
döşemeden iç mekanlara üflenen iklimlendirilmiş havanın %80’i yine yükseltilmiş döşeme üzerindeki
ısı algılayıcılı geri dönüş grillerinden, %20’si ise, tavandaki aydınlatma elemanları tarafından
emilmektedir. Aydınlatma elemanlarından emilen hava, kanallarla, asma tavan boşluğundan, düşey
taşıyıcıların kaplamalarının gerisindeki tesisat boşluğundan geçerek yükseltilmiş döşeme içindeki geri
dönüş kanallarına iletilir. Yükseltilmiş döşemede toplanan kullanılmış hava doğu batı doğrultusunda
yer alan servis modüllerinin içindeki iklimlendirme santralına gider, burada sıcak/soğuk geri kazanım
serpantininden geçerek ısısı geri kazanılıp dışarı atılır.

Binada kat bazında kullanım esnekliği yaratmak üzere mikroklima anlayışı çerçevesinde kullanılan,
hacmin tümünün değil sadece kullanıcının yakın çevresini oluşturan bölgenin iklimlendirilmesi ile enerji
tasarrufuna dayalı bir uygulama yapıldığını görmekteyiz. Bu çerçevede, her katta tekrar eden servis
hücrelerinin kullanılması ve bu hücreler ile bağlantılı yükseltilmiş döşeme altındaki kanal ve kablo
dağıtımı, Foster’ın tüm yapıda “desantralizasyon” yaklaşımını hayata geçirmiş ve kat bazında
kullanılmayan bölgelerin susturularak enerji tasarrufu ve işletmede esneklik sağlanmıştır.

Elektrik, elektronik sisteme ilişkin donanım da aynı biçimde iki doğrultuda dağıtım ağı ile yayılmaktadır.
Son derece yoğun bir dağıtım ağının üzerini kaplayacak olan yükseltilmiş döşeme elemanlarının,
taşıyıcı ayak sayısını minimum tutmak amacıyla, modül açıklığının mümkün olduğu kadar büyük
seçilmesine karar verilmiştir. 120*120cm. modülün tercih edilme sebebi budur. Ancak bu tip
yükseltilmiş döşemede açıklığı geçecek malzemenin strüktürel yükü arttırmayacak kadar hafif ama
aynı zamanda seğim yapmayacak kadar dayanıklı bir malzeme olması gereği vardır. Bu noktadan
hareketle çoğunlukla uçak endüstrisinde kullanılan petek dokulu lamine alüminyum malzeme tercih
___________________________________ 47
_______

edilmiştir. Minimum yükseltme ayağı ve maksimum esneklik açısından yükseltilmiş döşeme 120'lik
ideal ölçülerine ve malzemesine ulaşmıştır. Ancak havalandırma ve elektrik tesisatına ilişkin çıkışların
verilebilmesi için, bu modül son derece büyük kalmıştır. Hava çıkışlarının olduğu panellerde 120’lik
paneller yerine, 4 tane 60’lık panel kullanılmış ve 60’lık panellerden gerekli olanın ortası delinerek
çıkış verilmiştir. Zeminden iklimlendirilmiş havanın üflenmesi halinde büyük problem olan “Marilyn
Monroe” efektini önlemek için, mimar mühendis ve üretici firmanın birlikte düşünüp tasarladığı özel
spiral ızgaralı dairesel çıkışlar, mekana düşük hızda ama sürekli temiz hava vermektedir.

Servis hücrelerinde bulunan her bir klima havalandırma cihazı için gerekli soğutma suyu, bodrum katta
teşkil edilmiş, kapasite kontrollü soğutma gruplarından sağlanmış, soğutma grupları ise, deniz suyunu
ısı deposu olarak kullanacak şekilde tasarlanmıştır. Sıhhi tesissat sistemlerinde ise, çevreye zararı en
aza indirmek amacıyla klozetlerde deniz suyu kullanılmaktadır.

Foster’ın yapıldığı dönem için, teknik anlamda önemli bulunan diğer bir kurgusuda, klasik anlamdaki
atrium çözümüne önerdiği aydınlatma biçimidir. Binanın merkezinde 11 kat boyunca devam eden
atrium boşluğunun üzeri banka bloğu ile kapanmıştır. Buna rağmen Foster, 12.katta güney cepheye
yerleştirilmiş bir güneş kepçesi kullanarak atriuma doğal aydınlatma sağlamayı başarmıştır. Dışarıdaki
480 adet ayna ile güneş ışığını toplayan sistem, atrium üzerindeki 225 adet yansıtıcı alüminyum
üzerinden galeri boşluğuna gün ışığını yansıtmaktadır. Yapay aydınlatma gereksinimini azaltmak ve
içerideki konfor seviyesini yükseltmeye yönelik bu yaklaşım, yine mimar mühendis işbirliğinin bir
örneğidir (Resim 2.4).

Foster alışılmış ygulamalarından farklı bir atrium tasarlamıştır. Doğu ve batı cephelerindeki, kontrollü
ve gölgelenmiş yırtıklar dışında, atrium, her yönde bina kütlesi ile sarılmıştır. Bizim yorumumuza göre
bunun nedeni; Hong Kong ikliminin negatif dış verilerinden sadece güneş ışığının doğal aydınlatmaya
yetecek kadar alınması, binanın yüksek ısıl kütlesinin merkezinde sürekli serin kalacak bir çekirdek
(atrium) oluşturulmasıdır. İklimlendirme uygulanan mekanlar, dış ortamın ağır tropikal koşullarına
karşı, bir taraftan, güneş kontrollü kitlenmiş bir kabuk ve kabuktan içerde oluşturulan periferal soğuk
hava perdesi ile korunurken, diğer taraftan, serin bir çekirdek fonksiyonu gören atrium ile
desteklenmektedir.

Binanın zemin seviyesinde kente açılma isteği zemin katın boşaltılmasını ve giriş plazası haline
dönüştürülmesini gerektirmiştir. Ancak yüksek blokların zemin kotunda oluşan olumsuz türbülans ve
basınç koşullarının kontrolü yanısıra yöreye özel tayfunların, binanın giriş plazasını rahatsız etme
tehlikesini önlemek için plazanın kuzey güney cephesine cam etekler yerleştirilmiştir. Binayı
çevreleyen bu cam perdeler güneşin açısına göre hareket ederek güneş kontrolü sağlayacak ve
zeminde oluşabilecek olumsuz hava akımlarına karşı perdeleme görevi üstlenecek niteliktedir. Birinci
katta başlayıp, 11 kat boyunca devam eden atrium boşluğunun döşemesinin şeffaf çözümü nedeniyle
zemin kattaki plazadan, atrium kolaylıkla algılanabilmektedir (Resim 2.5). Atriuma güneş kepçeleriyle
alınan gün ışığı, atrium ve atriuma bakan mekanları aydınlattığı gibi şeffaf kat döşemesi aracılığı ile
binanın giriş kotundaki plazaya kadar süzülebilmektedir.

Foster’ın Hongkong Bankası, yapıldığı yılların yakınlığı, kabukta iç-dış ortam arasında bir tampon
oluşturulması açısından havanın kullanılış biçimi, mekan organizasyonundaki zoning yaklaşımları ve
bina endüstrisinde sık rastlanmayan endüstriyel bant üretim modelini özellikle inşaat sektörüne taşıma
çabaları ile Rogers’ın Lloyd’s of London binasıyla sıklıkla karşılaştırılmaktadır. Foster’ın binasında,
servis alt sistemlerinin yükü, aşırı sıcak ve nemli iklim koşulları nedeniyle aynı büyüklükteki binalara
oranla daha fazladır. Ancak bu negatif koşullara rağmen, pasif tasarım ilkeleri ve enerji etkin
yaklaşımlardan yararlanma prensipleri, sistemin başarısını arttırmıştır. Strüktürel sistemde olduğu gibi
yükseltilmiş döşeme, iç kaplamalar, asma tavan uygulamaları gibi konstrüktif alanlarda da mimar
mühendis işbirliğine önem verilmekte olup, binanın teknik başarısının bu noktada yattığı özellikle
vurgulanmaktadır.Strüktürel tercihlerden kaynaklanan ve altındaki beş katı taşıyan asma makaslar
eleştrilmekle birlikte, binada asma makasların denk geldiği katların iki kat yüksekliğinde boşaltılarak,
ortak aktivite alanları olarak değerlendirilmesi ve ara bölücüler kullanılmadan total bırakılması, asma
makasların, iç mekanda değerlendirilmesi açısından olumlu bulunmaktadır. Bina kendi teknolojisini
kendi yaratmıştır sözlerini tamamen doğrular. Çünkü tasarım aşamasında başlayan disiplinlerarası
çalışma, üretim aşamasında mimar mühendis işbirliği ile kurulan laboratuarlarda, çalışma atölyelerinde
devam etmiş, herbir bileşen ve kaplama malzemesi için özel araştırmalar yapılmıştır. Bunu
destekleyen endüstri kolları ve üretici firmalar ile de uluslararası bir bina olma özelliği taşımaktadır.
___________________________________ 48
_______

Resim 2.1. Hongkong & Shanghai Bank Binası,


plan, kesit, görünüş
___________________________________ 49
_______

Resim 2.2. Yükseltilmiş döşeme içinde yer alan, iklimlendirme sistemi dağıtım ağı.

Resim 2.3. Her katta tekrar ederek servis kulelerini oluşturan servis modülleri ve modül içindeki
iklimlendirme santralleri.
___________________________________ 50
_______

Resim 2.4. Güneş kepçesi ve güneş kırıcı raflar.

Resim 2.5. Plaza, şeffaf kat döşemesi, cam


perdeler.
___________________________________ 51
_______

ÖRNEK 3 : COMMERZBANK KULESİ, FRANKFURT (1997)

PROGRAMI : Ofis Binası; Commerzbank genel müdürlüğü


TASARIM EKİBİ:
Mimari : Norman Foster
Strüktür : Ove Arup & Partners ve Krebs & Kifer
Makina Mühendisliği : J.Roger Preston ve Petterson Ahrens
Elektrik Mühendisliği : Shad&Hölzel

Frankfurt yerel yönetiminin, ekolojik yapılaşmada takip ettiği ciddi destekleme ve yaptırım politikaları
çerçevesinde, tasarımcıya sunduğu olanaklar değerlendirilerek, arsa maliyetinin çok yüksek olduğu iş
merkezinde, oluşturan kule, yükseklik olarak Avrupa’da birinci sıradadır (229m.). Dünyanın sayılı akıllı
binalarından adledilen Commerzbank, bina ve ofis otomosyon sistemlerini kullanarak minimum enerji
tüketimi ile maksimum performans yakalayan ekolojik bir binadır.

Üç cepheli kütle, her cephede üstüste dizili kat bloklarının arasına yerleştirilmiş gök bahçeleri ile
parçalanmıştır.Yapının genel planı, mimari grubun kendi tanımlaması ile, bir gövde ve üç taç
yapraktan oluşmuştur.Taç yapraklar bir atrium etrafında üçgen şeklinde kümelenmiş, ofis katlarıdır.
Gövde ise, bu ofis katlarına ışık ve doğal havalandırma getiren, zeminden tepeye kadar yükselen bir
atriumdur. Bu atriumun etrafında, her dört katta bir farklı yönlere bakan gök bahçeleri kurgulanmıştır.
Üçgen planın kütleye tamamen yansıması ile ofis, bahçe ve üç köşede yer alan çekirdek çözümler
rahatlıkla okunabilmektedir. Kütleden algılanmayan ancak, gök bahçelerin iç mekanda birleştiği atrium,
tüm kule boyunca içeride devam etmekle birlikte, şeffaf bir döşeme ile olumsuz baca etkisine karşı 12
katta bir bölünmüştür. Kule, kütle kararları, yeşili üst katlara taşıma prensipleri ile Avrupa’nın enerji
etkin bir yapısı ve aynı zamanda dünyanın en yüksekleri arasına Avrupa’dan girmeyi başaran tek
yüksek bloğudur. Cephede rüzgar bağlantılarından bağımsız, minimum eleman ve renk seçimi ile
sade, ancak kavramsal olarak tüm yaklaşımları ile son derece özgün ve geleceğin binalarına ipucu
veren, teknolojisi içinde saklı bir uygulamadır (Resim 3.1).

Entegrasyon Bağlamında Sistem ve Bileşen Tasarımı :

Foster’ın Commerzbank’da enerji etkin yapı tasarımı çerçevesinde önemle ve özellikle kurguladığı,
kabukta doğal havalandırma ve kütlede alınan gök bahçesi kararları, servis alt sistemlerine olumlu
anlamda katkı koymaktır. Frankfurt yerel idaresi tarafından da desteklenen üçüncü boyuta yeşilin
taşınması, konvansiyonel enerjinin minimum tüketilmesi, böylelikle bir yandan doğal enerjinin
kullanılma zorunluluğu diğer yandan minimum atık stratejileri ile doğa bir bina tasarımı
gerçekleştirilmiştir. Bu anlamda Avrupa’nın ilk ekolojik yüksek bloğu olan Commerzbank, enerji etkin
yapı stratejilerini, bina yönetim sistemleri ile destekleyerek daha da etkin hale getirmeyi başaran bir
projedir. Enerji korunumuna verdiği önem ve doğal iklimlendirme yaklaşımı ile, son derece yalın fakat
bina yönetim sistemleri anlamında güçlü bir teknik ve elektronik yapılanma göstermektedir. Bu
yapılanma sayesinde, iç ve dış ortam verilerine ait değişkenler aynı noktadan takip-kontrol
edilebilmekte ve servis alt sistemlerine ilişkin fonksiyonlar otomasyona bağlı olarak devreye
girmektedir.

Bina strüktürel anlamda yalın bir binadır. Çünkü yapı parselinden kaynaklanan üçgen form üçüncü
boyutta da statik açıdan rijit bir form olup, kütlede istenilen boşaltmalara izin vermektedir.Bu binada,
yüksek bloklarda çok sıklıkla tercih edilen “servis çekirdeği” uygulaması vardır. Üçgen planın, ölü
köşelerinde yer alan merdivenler, asansör kovaları ve tesisat şaftları aynı zamanda strüktürel
çekirdekleri de oluşturmaktadır. Üç köşedeki çekirdeğin perde duvarları arasında yer alan virendel
kirişler ile kat döşemeleri ve gök bahçeleri kolonsuz olarak çekirdeklere taşıtılmaktadır. Üçgen
şeklindeki merkezi atrium, kotlara göre değişik cephelere yerleştirilmiş ofis ve iç bahçeler ile çevrilidir
(Resim 3.1).

İçsel ısı kazançları nedeniyle aktif soğutma yükünün, ısıtma yüküne oranla daha büyük problem
olduğu bu tip ofis binaları içinde, Commerzbank, aynı hacim ve aynı koşullar altındaki bir yüksek
bloğun üçtebiri oranında aktif soğutma yüküne sahiptir. Çünkü bu tip binalarda alışık olunmadığı
biçimde doğal havalandırma ile serinletme birinci plandadır ve bu nedenle benzeri binalarda görülen
büyük havalandırma kanal kesitlerine de gerek kalmamıştır. Foster’ın önerdiği kabuk, kütlenin getirdiği
___________________________________ 52
_______

avantajlar ve kullanıcıların kendi kontrolü altında yapılan doğal havalandırma yolu ile istenilen konfor
koşulları sağlanmaktadır. Dış cepheye bakan ofis birimleri, kumanda ve denetimi gerektiğinde
otomatik olarak da yapılabilen kabuk aracılığıyla doğrudan doğal havalandırma imkanına sahiptir.
Atrium ve iç bahçeye bakan ofisler ise, gök bahçelerin açılan cam kanatlarından gelen ve buradaki
bitki dokusu ile oksijen miktarı daha da arttırılan havayı almaktadır. Gök bahçelerin 14m.
yüksekliğindeki cam cephelerinden, doğal havalandırma manual olarak yapılabildiği gibi gerektiğinde
elektronik olarak da kumanda edilebilmekte ve iç ortam konfor koşullarını kontrol ederek temiz hava
ihtiyacını dengelemektedir (Resim 3.2).

Yapıda statik ısıtma için, cephe önlerinde ve atrium önlerinde yüksek verimli sessiz konvektörler
kullanılmıştır. Doğal havalandırmanın ön plana çıkarak, aktif soğutma yükünü ciddi biçimde azaltması
ve ofis birimlerinde soğuk su borularının dolaştığı soğuk asma tavan olarak adlandırılan bir sistemle
desteklenmesi nedeniyle, benzeri türde soğutma yüküne sahip binalarda kullanılan geniş kesitli hava
kanallarına gerek kalmamıştır. Soğuk asma tavan sisteminde dolaştırılan su, havalı sistemlere göre
daha narin kesitli borular ile daha yüksek ısı depolanmasına olanak vermektedir (Resim 3.3). Çünkü,
bilindiği gibi suyun özgül ısısı havadan çok daha yüksektir.

Yılın doğal havalandırmaya olanak vermediği çok kısa bir döneminde hem iç hem dış “zone”larda
gereksinimini karşılayabilecek kapasitedeki mekanik hava üflemeli sistem, ofis birimlerinin
omurgalarında yerleştirilmiş olup, gerektiğinde devreye sokulmaktadır. Bu üflemeli sistemin devreye
girebilmesi için dış ortam hava koşullarında olağanüstü bir durumun (fırtına, çok yoğun hava kirliliği
v.b.) söz konusu olması ve doğal havalandırmanın yapılamaması gerekir. Normal koşullarda manual
olarak çalışan ofis pencereleri, ya da gök bahçelerin açılan cam kanatları, böylesi uç koşullarda, dış
ortamı takip eden elektronik kontrol ve kumanda sistemleri sayesinde, otomasyona bağlı olarak
kilitlenmektedir. Akıllı bina özelliklerinden olan bina yönetim sistemi, iç ortam hava kalitesi ve konfor
koşulları yanısıra dış ortama ilişkin hertürlü veriyi sürekli takip etmekte, doğal havalandırmanın devre
dışı bırakılıp, aktif sistemin çalışmaya başlaması gereken koşulları belirlemekte ve yine aynı merkeze
bağlı kumanda sistemleri ile, kabukta gerekli önlemleri otomatik olarak alabilmektedir. Bunların
yanısıra bina yönetim sistemleri, bina içindeki bütün hacimlerin yapay aydınlatmasını takip ederek,
aydınlatma düzeyini ayarlamakta ve bu hacimlerde herhangi bir hareket algılanmadığı koşullarda o
hacme ait yapay aydınlatmaya son vermektedir. Böylelikle gereksiz durumlarda devam eden yapay
aydınlatmanın yol açtığı enerji israfı önlenmektedir.

Nefes alan dış kabuk, aralarında 165mm’lik boşluk bulunan iki cam katmandan oluşmaktadır. Dış
yüzey bina boyunca sürekliliğini koruyan opak ve şeffaf bileşenlerden oluşan sabit bir giydirme
sistemdir. Dış ortam havası, şeffaf dış kabuk içinde dolaşabilmektedir. En dış katmandaki giydirme
cephede çözülen hava giriş ve çıkış detayları her kat döşemesinde, hava hareketine izin verirken,
yağmur suyunun girişini kontrol etmek üzere detaylandırılmış olarak (rain screen) tekrar etmektedir.
Hava hareketi için her kat bir modulü oluşturmaktadır. Her katın parapet üst kotundan hava girişi, bir
üst katın parapetinin alt kotundan hava çıkışı, kat yüksekliğindeki baca etkisine dayalı konveksiyon
yolu ile çalışmaktadır. Giydirme cephenin arkasında kalan hareketli hava katmanına her katta
sirkülasyon fırsatı verilmiş olması önemlidir. Açılan camların üst kotlarının, ara katmandaki havanın
boşalma noktasının altında bir kotta kalması nedeni ile ısınan havanın pencereler açıkken içeriye
alınması engellenmiş olmaktadır (Resim 3.4). İç yüzey bileşeni ise, kat döşemeleri arasında
kurgulanmış, gereğinde manual gereğinde bina yönetim sistemleri ile otomatik kumanda edilen, low-E
çift cama sahip pencerelerdir. Güneş kontrolü, doğal aydınlatma ve ısı korunumu açısından
performansı yüksek olan Low-E camlı pencereler ile 165 mm. dışında yerleştirilmiş olan şeffaf cam
giydirme cephe bileşeni arasındaki hareketli hava boşluğunda otomatik kumanda edilen jalüziler
vardır. Mevsimine göre ısı kazancı, ışık denetimi ve gölgeleme elemanı olarak kullanılmaktadır. Yazın
ısı kazancını azaltmak için otomasyon ile kumanda edilerek yarı kapalı tutulurken, kışın güneş ışığını
asma tavana doğru yansıtacak biçimde yönlendirilerek, indirekt aydınlatma yapılmakta ve güneşten ısı
kazanımı arttırılmaktadır. Asma tavan modülleri arasında dolaştırılan su boruları kış dönemi boyunca
jalüzilerin üzerine düşürdüğü güneş ışınımından ısı depolayarak ısıtmaya pasif anlamda katkı
koymaktadır. Ofis birimlerinde parlamayı önlemek için Low-E camlara verilen eğimin tam tersi bir eğim
ise gök bahçelerin camlı yüzeylerinde güneş kontrolü için kullanılmıştır.
___________________________________ 53
_______

Resim 3.1. Commerzbank Kulesi, plan, kesit, görünüş.

Resim 3.2. Gök bahçeler, atrium ve kabuk yaklaşımları ile doğal havalandırma prensipleri.
___________________________________ 54
_______

Resim 3.4. Çift katmanlı kabuk (rain screen)


detayı.

Resim 3.3. Strüktür, kabuk ve soğuk tavanları Resim 3.5 :Gök bahçeler ve atrium
veren aksonometrik çizim.
___________________________________ 55
_______

Yazın sıcak koşullarında, iç bahçelerin otomatik olarak açılan pencerelerinden alınan havanın,
ofiskütlelerini yalayarak atriuma ulaşması, iç mekanı serinletmek açısından bir rüzgar koridoru
oluşturmaktadır. Yine aynı biçimde atriumda ısınan havanın yükselmesi ve gök bahçeleri aracılığıyla
dışarı atılması binanın soğutma yükünü önemli oranda azaltmaktadır. Ancak, baca etkisinin fazla
güçlenmesini ve üst katlarda aşırı sıcak hava birikimini engellemek üzere, atrium her 12 katta bir cam
döşemeler ile bölünmüştür. Dolayısıyla atriumun havalandırılması 4 ana grupta ele alınmıştır. Her bir
grupta, en alt gök bahçede verilen havalandırma açıklıkları ile dışarıdan alınan hava, baca etkisi ile
atriumda dolaştırılarak söz konusu grubun en üst kotundaki gök bahçelerin açılan kanatlarından dışarı
atılmaktatır (Resim 3.2). Atriumdaki baca etkisi için tercih edilen 12 katlı zoning aynı zamanda yangın
esnasında duman kontrolü için de gerekli görülmüştür. Foster’ın servis sistemlerinin yükünü azaltmaya
yönelik bilinçli üçüncü boyut yaklaşımları bu kararlardan da açıkça okunmaktadır.

Yapıda klima havalandırma cihazları, taze hava ile çalışılıp, mahallerde iç hava kalitesini
sağlamaktadır. Ancak enerji tasarrufu için, kullanılmış havadan ısı geri kazanımı yapılmaktadır. Ayrıca
gök bahçelerin ısısını kontrol altında tutmak için gerekli görüldüğü anlarda, ofis alanlarının kullanılmış
havası atriumun ısınmasına yönelik olarak değerlendirilebilmektedir.

Mekanik sistemin merkezi ekipmanları çevreye en az zarar verecek şekilde seçilmiştir. Absorbsiyon
tipi soğutma grupları kullanılmış, grupların kondensasyon ısısı çatıda konumlandırılmış soğutma
kuleleri ile atmosfere atılmıştır. Klima santrallerinden gelen atık su, wc’lerin temizliği amacıyla
rezarvuar suyu olarak yeniden kullanılmaktadır. Bina genelindeki atık su için de yeniden kullanıma
yönelik bir arıtma sistemi vardır.

Commerzbank, alt sistemler arası entegrasyon yaklaşımlarını bina yönetim sistemleri ile birarada ele
alan bir uygulamadır. Akıllı bina özelliklerinden bina otomasyon sistemleri, iç-dış ortam verilerini tek bir
merkezden kontrol ederek, gerekli denetim sistemlerinin otomasyona bağlı devreye girmesini olanaklı
kılmaktadır. Böylesi bir otomasyonun getirdiği avantaj;

“Lokal konfor koşullarının belirlenmesinde kullanıcılara sağlanan kontrol/kumanda özgürlüğü


ve bu özgürlüğün olumsuz koşullarda denetlenebilmesi” şansıdır.

Commerzbank’ta, bina yönetim sistemleri sayesinde, ihtiyaca göre taze hava ve egzost sistemleri
devreye sokulabilmekte, aydınlatma kontrol edilebilmekte, gerekli gölgeme kontrolü yapılabilmekte,
havalandırma kapakçıkları ve pencereler kumanda edilebilmekte, kullanılmayan alanlara hizmet eden
elektro-mekanik sistemlerin işleyişleri minimize edilebilmekte ya da sonlandırılabilmektedir.

Servis sistemlerin yükünü azaltmak üzere biçimlenen kabuk, kütle ve strüktür yaklaşımları ile total bir
entegrasyon özelliği göstermektedir. Bina, enerji etkin yaklaşımlar ve pasif iklimlendirme tekniklerinin
bina otomasyon sistemlerinden destek alarak en ileri teknolojiler ile kullanılabileceğini ifade eden yeni
bir geleceğin habercisidir. Bu anlamda “Commerzbank, geleceğin binaları için ipuçları vermektedir “
diyen saptama önemlidir.

SONUÇ

Mimar binayı tasarlar, inşaat mühendisi iskeleti oluşturur, elektronik mühendisleri parçalar arasındaki
denetim/kontrol/kumandaya yönelik sinir sistemini kurgular, makine ve elektrik mühendisleri yaşamsal
enerji verir. Günümüzde bu ihtisaslaşmaya, binanın çevresine karşı göstermek zorunda olduğu saygı
ve duyarlılığın eklenmesi gerekir. Yeni binalarımız, iç-dış çevre verilere göre kendi oluşumunu yeniden
tanımlayan, canlı bir organizma gibi ayakta duran dönüşen, dönüştüren güçlü ve dinamik bir içerikte
kurgulanmalıdır. Bu modelin kurgulanması ise farklı disiplinlerin birarada olacağı ekip çalışması ile
olanaklıdır. Bina tasarım ve üretimindeki, geleneksel sürecin yetersiz kaldığı günümüzde aynı tavrın
geleceğe yönelik uygulamalar için sürdürülmesi olanaksız gözükmektedir. Enerji ve maliyet etkinliği
yanısıra kullanıcının fiziksel ve psikolojik üretkenliğini arttıracak yaşama koşulları sunmayı hedefleyen
bina üretimi, amacına, tasarım aşamasından başlayan mimar-mühendis işbirliği ile ulaşacaktır.
Sunulan çalışma içindeki soyutlamamız çerçevesinde, binayı oluşturan sistemlerin organizasyonu,
teknolojik gelişmelerin verdiği ip uçları ile disiplinlerin, karşılıklı alanlarını tanımasını gerektirmektedir.
___________________________________ 56
_______

Canlı organizmayı yaşatacak olan farklı disiplinlerin birbirleri ile etkileşiminin anlaşılması ve bina
tasarım/üretim/işletimde yeni sürecin başlatılmasıdır. Verilen örneklerin her üçününde, tasarım ve
üretim aşaması içinde vurgulanmaya çalışılan ana özellik, entegrasyonu yansıtan ekip çalışması ve
geleceğin binalarına ait yakalanan ipuçlarıdır.

İçinde bulunduğumuz dönem, doğal enerji kaynaklarından yararlanmanın öneminin anlaşıldığı yıllardır.
Bu bakış ile mimar, çizdiği her çizginin diğer disiplinlerdeki karşılığına ait sorumluluğunu almalı, aynı
biçimde tesisat mühendisleri de mekan organizasyonu ve kabuk yapılanması tamamlanmış bir
tasarıma sonradan eklemlenme yoluyla dahil olmanın yanlız yetersizliğini değil, zararlarını da
görmelidir.

Enerji başlığından konuya bakıldığında bina içinde, sürekli enerji tüketen alt sistem, servis
sistemleridir. Doğal enerji kaynaklarına yönlenmenin en önemli kriter olduğu günümüzde,

“Servis sistemlerinin, yükünün, ömrünün, yerleştirilme prensiplerinin ve işletiminin diğer alt


sistemler ile etkileşimde en önemli başlığı oluşturduğu”

görülmektedir. Bu yüzden de binayı oluşturan alt sistemlere ait disiplinlinlerden, özellikle mimar-tesisat
mühendisi işbirliği daha güncel ve önemlidir.

Her üç örnekte sergilenen tavır da bunu göstermektedir :

Lloyd’s of London Binasında;

• Servis sistemlerinin, aktif yükünü azaltmaya yönelik olarak strüktürel elemanlardan ısıl kütle
anlamında yararlanmak ve yüksek performanslı kabuk aracılığıyla aktif sistem yükünü düşürmek
yanısıra doğal havalandırma ile de sistemi desteklemek,
• Soğutma ve ısıtma yükünü azaltmak için kabuktaki camlı katmanlar arasında hava perdesi
kullanmak,
• Servis sistemlerin göreli ömrünü göz önüne alarak, klima santrallerini binadan bağımsız
hücrelerde çözmek, ana dağıtım ve toplama hatlarını bina dışına alarak, bir yandan bakım onarım
ihtiyacına yönelik önlem almak, diğer yandan gereksiz kat yüksekliklerinden kurtularak, hacim
ekonomisi sağlamak,
• Servis sistemine ait donanımın bina içine yayılması ve fonksiyonuna yönelik olarak strüktürel
döşemeleri özgün düzenlemek ve bu sayede oluşturulan teknik zonlardan, servis sistemlerin
fonksiyonuna göre, strüktürel bileşenleri zedelemeden bina içinde yayılma şansı vermek,
• Servis sistemlerinin bina içinde etkin çalıştırılmasına yönelik özel entegrasyon elemanları
tasarlamak,

Hongkong, Shanghai Bankasında;

• Sıcak ve nemli iklimsel koşullar nedeniyle, temel işletme rejiminin soğutma olduğu binada, doğal
havalandırma ve ısıl kütleden yararlanmanın anlamını yitirmesi, aktif soğutma yükünü azaltmaya
yönelik olarak güneş kontrolünün öncelik kazanması çerçevesinde, kabuktaki şeffaf yüzeyleri
yönlere göre dikkatli tasarlamak ve güneş kontrol elemanları ile desteklemek,
• Soğutma yükünü azaltmak için kabuktan içerde periferal soğuk hava perdesi kullanmak,
• Servis sistemlerinin iklimsel konfora yönelik olanlarında, esneklik ve enerji ekonomisi avantajları
ile talep edilen mikroklima tercihinin, yerden üfleme ve emme prensiplerini gerçekleştirebilmek
üzere, yükseltilmiş döşemeler, emiş, ve üfleme menfezlerini özgün tasarlamak,
• Servis sistemlerinin bina içinde yerleştirilmesine yönelik olarak, strüktürel elemanlardaki kaplama
detayları ile gereken tesisat boşluklarını oluşturmak,
• Servis sistemlerinin göreli ömrünü göz önüne alarak, iki karşıt cephede sisteme ait klima
santrallerini toplamak, değiştirilebilir hücreler şeklinde çözüm üretmek ve her katta tekrar eden
tesisat hücreleri sayesinde “desantralizasyon” yaklaşımını devreye sokmak,
• Servis sistemlerinin aydınlatma yükünü azaltmak ve elektrik ekonomisi sağlamaya yönelik olarak,
doğal aydınlatmaya önem veren cepheler tasarlamak ve özellikle gün ışığını kütle içine taşımak
amacıyla güneş kepçesi kurgulamak, aktif aydınlatma durumunda ise lokal aydınlatma (task
lighting) tercihi yapmak,
___________________________________ 57
_______

• Servis sistemlerinde harcanan su ve ısı tüketimine ilişkin geri kazanım ve yeniden kullanım
koşullarını ve bunun için mekan çözümlemelerinde gereken zoning yaklaşımlarını devreye
sokmak,

Commerzbank Binasında;

• Servis sistemlerinin soğutma ve hava kalitesinin sağlanması açısından yükünü azaltmaya yönelik
olarak, doğal havalandırmayı birincil olarak devreye sokmak, bunu gerçekleştirebilmek için 52 katlı
bir yüksek bloğun her katında açılmaya olanak sağlayan çift katmanlı özel kabuk tasarlamak,
Yine bu yükü azaltmaya yönelik olarak alınan kütle kararları, iç bahçeler ve atrium ile hava
hareketini kontrol ederek servis sistemini olumlu anlamda desteklemek,
• Servis sistemlerinin yerleştirilmesine yönelik olarak, akışkan transferi açısından enerji tasarrufu
sağlayacak şaftları kurgulamak ve strüktür sisteminin de bileşeni olarak görev yapacak çekirdekler
oluşturmak,
• Servis sistemlerinin daha etkin çalışmasına yönelik entegrasyon yaklaşımlarının gerektirdiği
bileşenleri tasarlamak (jalüziler, soğuk asma tavanlar v.b.),
• Servis sistemlerinin bina otomasyon sistemleri ile kontrol ve kumanda edilmesi sayesinde, doğal
havalandırma koşullarının mekanik havalandırma ile entegre çalıştırılması şansını, enerji etkinliğini
zedelemeden yakalamak, güneş enerjisinden yararlanma koşullarını yükselterek aktif sistem
yükünü düşürmek,
• Elektrik tüketimini azaltmaya yönelik olarak lokal aydınlatma (task lighting) tercihi yapmak ve
özellikle gün ışığını kütle içine taşımak amacıyla, gök bahçelerinden, şeffaf atriumdan yararlanmak
ve otomasyon kontrolü ile gereksiz aydınlatmayı sonlandırmak,
• Servis sistemlerinde harcanan su ve ısı tüketimine ilişkin geri kazanım ve yeniden kullanım
koşullarını ve bunun için mekan çözümlemelerinde gereken zoning yaklaşımlarını devreye
sokmak,

kararlarının tümü,

“servis sistemlerinin” yükünü, “strüktür, kabuk, mimari bileşenleri ve bina otomasyon sistemlerini”
kullanarak azaltmak yönünde kurgulanmış entegrasyon yaklaşımlarıdır ve özünde enerji etkin kriterler
olma hedefi vardır. Ancak, ekolojik olma niteliği sadece Commerzbank binasında yakalanabilmiştir.
Geleceğe yönelik olarak açılan pencere ise böylesi entegrasyon yaklaşımlarını daha etkin olarak
işletebilmek üzere bina yönetim sistemlerinin devreye girmesi şeklinde bir gelişim çizgisi
göstermektedir. İç ve dış ortam verilerini bir merkezde toplayıp, bu veriler ışığında uyum kabiliyeti
sunan bina otomasyon sistemlerinin gelişmesi sayesinde, binalarımız canlı bir organizma gibi
davranabilecektir.Seçilen örnekler mimarlığa, teknoloji başlığından bakan ve dönemlerinin en başarılı
teknik özelliklerini sunan binalardır. Bu teknik başarının, tasarımın başından, üretimin son noktasına
kadar geçen süreçte ekip çalışması ile yakalandığı görülmektedir. Servis sistemleri başta olmak üzere
mimarın diğer disiplinler ile işbirliği içinde olması, tesisat mühendisinin de mimarın neyi niye yaptığını
sorgulaması zamanı çoktan gelmiştir. Amacı kullanıcıya en iyi yaşam koşullarını sunmak olan bina
üretiminin, bu amacına enerji etkin yaklaşımlar çerçevesinde ulaşabilmesinin tek yolu disiplinlerarası
çalışma ortamlarıdır.

KAYNAKLAR

Lloyd’s of London, Bina Örneklemesi İçin :

[1] CASTELLANO, A. “High-tech Storico”, l’Arca Plus 18, Richard Rogers özel sayısı, 1998.
[2] ROGERS, R., Richard Rogers+Architects, London:Academy, 1985.
[3] POWELL, K., Lloyd's Building : Richard Rogers, Phaidon Press Londra, 1994.
[4] POWELL, K., Richard Rogers, Artemis, Zurich 1994.
[5] DAVIES, C., High tech Architecture Thames and Hudson, Londra, 1988
[6] http://www.greatbuildings.com/gbc/buildings/Lloyds_Building.html
___________________________________ 58
_______

Hongkong and Shanghai Bank, Bina Örneklemesi İçin :

[7] LECHNER, N., Heating, Cooling, Lighting, Design Methods for Architects, sf:457-464, A Wiley-
Interscience Publication, New York, 1991.
[8] LAMBOT, I., Norman Foster Buildings and Projects, Volume III, Watermark Press, 1989.
[9] GRECH, C., BROOKES A. The Building Envelope, Butterworth & Co.Ltd., İngiltere, 1990.
[10] JODIDIO, P., Sir Norman Foster, Taschen, İtalya, 1994.
[11] http://www.greatbuildings.com/buildings/Hongkong_and_Shanghai_Ban.html

Commerzbank Kulesi, Bina Örneklemesi İçin :

[12] FOSTER, N., “Commerzbank:The Winning Project, l’Arca 58, Mart 1992
[13] FONTANA, J., “Commerzbank, Frankfurt”, l’Arca Plus 15 Norman Foster özel sayısı, 1997.
[14] FOSTER, N., “La Commerzbank a Francoforte”, l’Arca 137 Econea eki, Mayıs 1999.
[15] OKUTAN, M., “Modern Ofis Binaları ve Yapı Teknolojisi Uygulamaları”, Arredamento Mimarlık,
Nisan 1998
[16] http://www.lehigh.edu/ ~inctbuh/bom_com.html
[17] http://www.fosterandpartners.com/frames.html

ÖZGEÇMİŞ

Esin BİLGİN

1989, ODTÜ Mimarlık Fakültesi, Mimarlık Bölümü mezunudur, “Yüksek Bloklara Biçimsel ve Görsel
Açıdan Bir Yaklaşım” başlıklı yüksek lisans tezini, 1994 yılında tamamlamıştır. Bu süreç içinde Ankara,
TUBITAK Genel Merkez Binası İnşaatında, Emek İnşaat ve İşletme A.Ş. adına şantiye mimarı olarak
çalışmış ardından, Sağlık Bakanlığı, Sağlık Projesi Daire Başkanlığına ait Fethiye Devlet Hastanesi
projesinde, Dünya Bankası elemanı olarak proje, ihale ve yönetmelik aşamalarında görev yaptımıştır.
1996’dan beri araştırma görevlisi olarak görev yaptığı, GÜMMF Mimarlık Bölümünde, “Yönetim ve
Enerji Etkin Bir Yapılanmanın Yüksek Blokları Şekillendirmesi ve Değişimin Yönü” konulu doktora tez
çalışması devam etmektedir. Halen, 2. ve 3. sınıf düzeyinde verilen, Yapı Elemanları II, Yapı Projesi I
ve Yapı Projesi II derslerinde görev almaktadır.

Gönül Sancar UTKUTUĞ

ODTÜ Mimarlık Fakültesi’nden 1971’de lisans, 1975’de yüksek lisans almıştır. 1981 yılında İTÜ
Mimarlık Fakültesi Yapı Anabilim Dalı’nda doktorasını tamamlayarak, 1982’de GÜMMF Mimarlık
Bölümü Yapı Anabilim Dalı’na Yrd. Doçent olarak atanmıştır. Araştırma ve çalışmalarını 1985’ten
itibaren TÜBİTAK-YAE’de sürdürdü. 1987’de Doçent olan Utkutuğ, 1989 yılında, TÜBİTAK Yapı
Araştırma Grubu’nun (bu günkü adı ile İnşaat Teknolojileri Araştırma Grubu INTAG) kuruculuğunu ve
ilk yürütme sekreterliğini yapmıştır. 1992 yılında GÜMMF Yapı Anabilim Dalı’na Profesör olarak
atanan Utkutuğ, halen Fiziksel Çevre Denetimi I ve II ,Yapi Projesi Studio I ve II, Bilimsel Araştırma
Yöntemleri derslerini vermektedir. CIB, IDRC ve ECE nezdinde araştırma ve workshop çalışmaları
yapmış olup, yayınlanmış pekçok uluslararası makale, bildiri ve araştırma raporları yanısıra yayına
hazırlanmakta olan kitapları vardır.

You might also like