TARAF 11 SİYAH MAVİ KIRMIZI SARI

24 ŞUBAT 2010 ÇARŞAMBA Taraf Politika 11

Paşalara soru kitapçığı

Balyoz’da gözaltına alınan 21’i general 49 askerin savcılıktaki sorgusu başladı. Şüphelilere
KUM SAATİ
AHMET ALTAN

Fatih ve Beyazıt camilerinin bombalanmasını içeren “Sakal” ve “Çarşaf” eylem planları soruldu

B alyoz Harekât Planı soruşturmasında Amaç bu...

gözaltına alınan 27’si muvazzaf 49
askerden 12’si dün Beşiktaş’taki İstanbul Komutanlara ski genelkurmay başkanlarından emekli
Adliyesi’ne sevkedildi. Soruşturmayı
yürüten savcılar tarafından sorgulanan
şühpelilere, Fatih ve Beyazıt camilerine
üniversiteli polis E Orgeneral Büyükanıt, dün Milliyet ’ten Fikret
Bila’yla yaptığı konuşmada, “27 Nisan

bomba konulmasını öngören “Sakal” ve
“Çarşaf” eylem planları ile eylemlere ait
krokiler soruldu.
Balyoz soruşturmasında, eski Hava
Kuvvetleri Komutanı İbrahim Fırtına, eski
Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek,
Eski 1. Ordu Komutanı Çetin Doğan, eski
Genelkurmay 2. Başkanı Ergin Saygun,
Tümamiral Cem Gürdeniz, Tümamiral
Semih Çetin, Tuğamiral Aziz Çakmak ve
Tuğamiral Turgay Erdağ’ın da aralarında
bulunduğu 49 emekli ve muvazzaf subayın
savcılıktaki sorgusuna başlandı.
Şüpheli askerler, “Cebir ve şiddet
kullanarak Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti’ni ortadan kaldırmaya teşebbüs
etmek”le suçlanıyor.
Tümamiraller sorguda
Dün Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’ne ilk
olarak saat 10.00 sıralarında Merkez
Komutanlığı’na bağlı bir araçla muvazzaf
askerler Tümamiral Ramazan Cem
Gürdeniz ile Tuğamiral Aziz Çakmak
getirildi. Gürdeniz ve Çakmak’ın
yemekhane kapısından adliyeye girişi
sırasında basın mensuplarınca
görüntülenmemesi için perdeleme yapıldı.
Duvar kenarına gelen sivil kıyafetli
askerler, yan yana dizilerek duvar
oluşturdu.
Aynı saatlerde Ergenekon Üçüncü
Emekli ve muvazzaf subaylar adliyeye getirildi.
Beşiktaş’taki sorgu sırasında korumalar, sigara molasındaki komutanlarının görüntülenmesini böyle engelledi.
İddianamesi’nin ile Karargah Evleri
soruşturmasının tutuklu sanığı Albay
Cengiz Köylü de Hasdal Cezaevi’nden
Balyoz soruşturması kapsamında ifade
vermek için Beşiktaş Adliyesi’ne getirildi.
İstanbul Terörle Mücadele Şube
Müdürlüğü’nde sorguları tamamlanan
emekli Tümamiraller Ali Deniz Kutlu ve
Engin Baykal, emekli Tuğgeneral Mehmet
Kaya Varol, Kurmay Albay Ümit Özcan,
emekli Albaylar Ahmet Metin Dikici ile Ali
İhsan Çuhadaroğlu da saat 10.40’da
adliyeye getirildi.
Hâkim ve savcıların giriş yaptığı kapıdan
adliyeye alınan şüpheliler daha sonra
sağlık kontrolünden geçirildi. Adliyeye saat
14.45 sıralarında ise emekli Korgeneral
Ayhan Taş, emekli Koramiral Lütfi Sancar
ve emekli Tümamiral Özer Karabulut
getirildi.
Şüphelilerde ele geçen belgeler çuvallarla getirilrdi.
Adliyenin beşinci katında savcılar Bilal
Bayraktar, Mehmet Berk ve Ali Haydar
tarafından sorgulanan şüpheli askerlere 80
sayfayı tutan sorular yöneltildi.
Sorular 80 sayfa tuttu
Askerlere, “1. Ordu’da düzenlenen
seminerlere katılıp katılmadıkları, bu
seminerlerde oluşturulan ses kayıtları,
Fatih ve Beyazıt camilerinin
bombalanması, Çarşaf, Sakal, Suga ve Oraj
eylem planları, AKP’yi bitirme planları ile 1.
Ordu’nun sorumluluk alanları”nı bilip
bilmedikleri soruldu. Şüphelilere ayrıca,
belgelerden çıkan Beyazıt ve Fatih
camilerine yapılacak saldırı ilgili krokiden
haberleri olup olmadıkları da soruldu.
Cengiz Köylü serbest
Bu arada savcılığa verdiği ifadenin
ardından serbest kalan Albay Cengiz Köylü,
başka bir suçtan tutuklu bulunduğu için
tekrar Hasdal Cezaevi’ne gönderildi. Cengiz
Köylü’ye sorgusunda Balyoz Planı
içerisinde geçen Oraj eylem planının
sorulduğu öğrenildi. Suçlamaları kabul
etmediği belirtilen Köylü’nün, savcılığa
verdiği ifadede o dönemde Harp
Akademileri’nde eğitmen olduğunu ve plan
yapma yetkisinin olmadığını söylediği
iddia edildi.
BAHAR KILIÇGEDİK-FIRAT ALKAÇ
B
alyoz Harekat Planı
soruşturmasında önceki gün
gözaltına alınan 27’si muvazzaf 48
asker geceyi İstanbul Emniyet
Müdürlüğü’nde geçirdi.
Emekli Deniz Kuvvetleri Komutanı
Özden Örnek ile emekli Hava
Kuvvetleri Komutanı İbrahim Fırtına
C Blok’taki Terörle Mücadele Şube
Müdürlüğü’nde sabahlarken, emekli
Orgeneraller Çetin Doğan ve Ergin
Saygun B Blok’taki Organize Şube
Müdürlüğü’nde geceyi geçirdi.
Komutanlarla birlikte gözaltına
alınan diğer askerler, yer darlığından
dolayı Organize Şube’deki bazı amir
ve başkomiserlerin odaları ile
personelin dinlenmesi için
hazırlanan odalarda tutuldular.
Paşaların ihtiyaçlarının giderilmesi
için üniversite mezunu polisler
görevlendirildi.
Komutanların ve diğer askerlerin
sorgusu geç saatlere kadar sürünce
Emniyet’teki kafeteryadan askerler
için köfte, ekmek ve ayran sipariş
edildi. Sabah kahvaltısı için de aynı
kafeteryadan kahvaltı tabağı ve tost
getirildi.
Özel Harekât nöbet tuttu
Emekli paşaların ve diğer askerlerin
Emniyet’e getirilmesiyle birlikte
İstanbul Emniyet Müdürlüğü
içerisinde güvenlik önlemleri
arttırıldı. Askerlerin Emniyet’e geldiği
andan itibaren Özel Harekât ekipleri
sabaha kadar Terörle Mücadele
Şubesi ve Organize Şube önünde
nöbet tuttu. İbrahim Fırtına, Özden
Örnek, Çetin Doğan ve Ergin
Saygun’un aralarında bulunduğu 20
askerin bugün adliyeye sevkedilmesi
bekleniyor.
VOLKAN KOÇ-HÜSEYİN İSTEMİL
Muhtırasının” aslında bir muhtıra olmadığını
söylemiş.
27 Nisan muhtırası bizim ordunun yaptığı
en büyük hatalardan biriydi.
Halkın tepkilerini fark etmemenin ya da
bu tepkilere aldırmamanın sonucunda yayınlanmıştı.
Ve, 22 Temmuz seçimlerinde sandıklar ordunun
yüzünde patlamıştı.
Halk, “artık yeter” demişti, “yeter artık siyasete
karışmayın.”
Ordu, bu açık mesajı da almadı.
Generaller, eşinin başı örtülü diye
Cumhurbaşkanı’nı protesto ettiler, Parlamento’ya
gitmediler, Hayrünnisa Gül’ün Çankaya’daki
resepsiyonlara katılmasını engellediler,
havaalanlarındaki seremonilerde köşe kapmaca
oynadılar ve toplumun büyük bir kesimini bütün bu
davranışlarıyla kızdırdılar.
Seçim sonuçlarına rağmen “halk bizim
umurumuzda değil” havaları vardı.
Bir orduya yakışan davranışlar değildi bunlar.
Halkı, CHP lideri Baykal’la birkaç gazeteden
ibaret sanmanın yarattığı hatalardı.
Gelişmişliği yalnızca “sembollerden” ibaret
olarak görüp, laikliği “saç ve içki fetişizmine”
döndürmenin sığlığını “çağdaşlık” diye
tanımlamanın getirdiği yanlışlıklar, kendini
“seçkin” diye nitelemekten hoşlanan, derinlikten
yoksun zavallı küçükburjuvaların temsilcisi haline
getirdi orduyu.
Halktan, hayattan, üretimden, ekonomiden,
gerçeklerden kopuk ufak bir zümrenin silahlı ama
etkisiz sözcüsüne döndüler.
Dünyanın ve Türkiye’nin hızla değiştiğini
bir türlü kavrayamadılar.
Medyanın bir kısmındaki inatçı körlük, onları da
şaşırttı.
Silahla, darbeyle, muhtırayla “değişimi”
engelleyebileceklerini sanma gafletine düştüler.
Bir diktatörlüğe göre biçimlenmiş cumhuriyetin
kendilerine sağladığı “ayrıcalıklarla” geçirdikleri
seksen yıl, sanırım onlarda, “onlar istemedikçe
hiçbir şeyin değişmeyeceğine” inanma alışanlığını
besledi.
Çok fütursuz ve saygısız davrandılar.
Böyle davranmanın bir gereği yoktu.
Darbe hazırlıkları, planlar yaptılar, cuntalar
kurdular.

Birinci 27 Nisan muhtıra değilmiş

Küçükburjuvalardan aldıkları alkışları, bütün
toplumun hayranlığı gibi algıladılar.
Halbuki hem dünya, hem de Türkiye, ordunun

Ordu’daki artık değişmesini, kışlasına dönmesini, işiyle

uğraşmasını, seçimlerde oy alamayan partilerle

M illiyet gazetesinden Fikret Bila’ya konuşan ilkelerine sözde değil özde bağlı olacağını umut işbirliği yaparak siyasete müdahale etmemesini

bilgisayarlar dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar

Büyükanıt, 27 Nisan bildirisinin muhtıra
olmadığını savundu.
ediyorum. Tabii ki, yetki yüce Meclis’indir’. Benim
söylediğim budur.
istiyordu.
Bugün ordunun siyasi desteği, CHP’nin aldığı oy
kadardır.

incelenmeli Abdullah Gül, Cumhurbaşkanlığı’na aday

olunca Genelkurmay Başkanlığı tarafından 27
Nisan 2007’de sert ifadeler içeren bir bildiri
Bunun neresi muhtıra
Cumhurbaşkanı sözünü ikinci kez 27 Nisan’da
kullandım. Oradaki ifadem de aynen şöyledir:
Bu destek, orduyu eski konumunda tutmaya
yetmez.
Daha fazla destek bulamazlar, bu destek de

B alyoz operasyonunun düğmesine

Taraf’ın bir bavul içinde teslim ettiği
belgelerin orijinal olduğuna ilişkjin Polis
Kriminal raporunun savcılara ulaşmasıyla
basıldı. Dijital belgelerin çıkış
kaynaklarıyla ilgili bir başka raporun da
TÜBİTAK’tan verildiği iddia ediliyor.
Peki word, pover point gibi ofis
dosyalarının ilk çıkış kaynakları nasıl
belirleniyor ve bunun üzerinde bir tahrifat
yapılması mümkün mü? Bilişim Uzmanı
Atıf Ünaldı “Bu zor ama mümkündür,
emin olmak için verilerin çıktığı
bilgisayarlara bakılmalı” diyor.
yayımlanmıştı. Bila’ya konuşan Büyükanıt şunları
özetle söyledi: “27 Nisan’la ilgili eleştirileri
dinliyorum, okuyorum ve üzülüyorum. 27 Nisan
sürekli gündeme getiriliyor. Bu bildiri Türk Silahlı
Kuvvetleri’nin Cumhurbaşkanlığı seçimine
müdahalesi olarak yorumlanıyor. Oysa, öyle değil.
Ben, hizmetteyken Cumhurbaşkanlığı sözünü iki
kez kullandım. Birincisi, 12 Nisan 2007’de
Genelkurmay Başkanlığı karargahında yaptığım
konuşmada. Bir soru üzerine aynen şöyle
demiştim: ‘Seçilecek Cumhurbaşkanı’nın Türkiye
Cumhuriyeti’nin Anayasa’da belirlenmiş
‘Son günlerde Cumhurbaşkanlığı seçim süreci
laik-antilaik sürecine dönüşmüştür’. Bunun neresi
muhtıra?
Şimdi 27 Nisan’a muhtıra dediler, demeye
devam ediyorlar. Muhtıra böyle olmaz.
Muhtıranın tarihimizde örnekleri vardır. 27
Nisan’a muhtıra diyenler ya muhtıranın anlamını
bilmiyorlar veya 27 Nisan bildirisini okumamışlar.
27 Nisan bir muhtıra değildir. Cumhurbaşkanlığı
seçimine müdahale değildir. 27 Nisan Türk Silahlı
Kuvvetleri’nin laiklik konusundaki duyarlılığının
dile getirilmesidir. Başka bir şey değildir.” TARAF
gittikçe azalacaktır.
Ordunun içindeki darbe planlarının, cuntaların
ortaya çıkması, cami bombalamak, kendi uçağını
düşürmek gibi çılgınca hazırlıkların yakalanması,
ordunun, hukukun duvarlarına çarpmasına yol açtı.
Hiç olmayacak sanılan şeyler olmaya başladı.
Balyoz planıyla ilgili olarak “paşaların” gözaltına
alınması, poliste ifade vermesi, “bazı şeylerin
değiştiğini” sanırım askerlere gösterdi.
Artık askerlerin suç işleme özgürlüğü yok.
Suç işleyen hesabını verir.
Burada önemli olan birilerinin cezalandırılması
Eski Genelkurmay Başkanı Büyükanıt.
değil.
Hukuk, bir intikam aracı değildir, amacı
cezalandırmak da değildir, asıl amacı, insanların

10 ay sonra mahkemede
Ünaldı’nın verdiği bilgiler “suç işlediklerinde cezalandırılacaklarını”
Her ofis dosyasının içinde Meta Data bilmelerini sağlamak ve suçu engellemektir.
bulunur. Bu veriler, dosyanın hangi Büyükanıt’ın telaşlı açıklaması, “parlamentoya
şirketten ve nereden yazıldığı bilgisini müdahale” etmenin bir suç olduğunu ve
verir. Güvenlik oranın yüksek tutulduğu cezalandırılabileceğini kavramış olmasından
askeriye gibi yerlerde isim, doküman ile
hangi kuruma ait olduğu bilgisi dosyalar D evrimci Karargâh
davasında 10 ay
tutuklu kaldıktan sonra
serbestçe dolaşan birinin
terörist olabileceğini
düşünmediğim için
suçlanmak çok ağrıma
gidiyor. Artık bu
hukuksuzluk sona
kaynaklanıyor.
Şu andaki bilgisi ve bilinciyle bir daha “muhtıra”
içinde yer alır. Bilgisayarlarda iki değişik yazacağını, televizyonlara çıkıp “muhtırayı yazmış
şekilde veri bulunabilir. Bunlara genel yargıç karşısına çıkan buradayım. Ben hayatı erdirilsin istiyorum. olmakla”, bir savcıyı “işinden attırmakla”
veriler ve bilgisayar kodlu veriler deriz. gazeteci Aylin Duruoğlu, boyunca silahtan terörden Tahliyemi istiyorum” dedi övüneceğini sanmam.
Genel kodlu verilerin değiştirilmesi çok “Kendimi sanık olarak nefret etmiş bir insanım. 15 Aylin Duruoğlu’nun Bu bilincin bütün orduya yerleşmesi, hem
kolaydır, fakat bilgisayar kodlu verilerin değil terör belasının yıldır basın sektöründe yargılandığı duruşmaya orduyu hem Türkiye’yi kurtaracak bir gelişmedir.
değiştirilmesi biraz da bilgi gerektireceği kurbanlarından biri olarak çalışıyorum. Terörü gazeteciler Zafer Mutlu, Aynı bilinç, hukukçularda da ortaya çıkacaktır.
için daha zordur. Fakat bu iki verinin de görüyorum” dedi. lanetleyen haberler Reha Muhtar, Can Ataklı, Genelkurmay başkanının emriyle savcıları
değiştirilmesi mümkündür. Vatan Gazetesi İnternet sayfalar yaptım. Türkiye Zülfü Livaneli, Ruhat görevden almanın, 367 gibi skandalların, hukuku
Bu belgelerin doğruluğunu anlamak Sitesi Yöneticisi Aylin ortalaması üzerinde gelirim Mengi, Güngör Mengi, yok saymanın “suç” olabileceğini onlar da fark
içinde dosyanın çıktığı bilgisayarın hard Duruoğlu İstanbul 9. Ağır var. Güvenlikli nezih bir Necati Doğru ve Vatan edecektir.
diskinin incelenmesi gerekir. Bu hard Ceza Mahkemesi’nde sitede kendime ait bir evde Gazetesi Yazıİşleri Müdürü Son gelişmeler, “Cumhuriyeti korumak”
diskteki bilgiler silinmiş hatta üzerinde çıktığı ilk duruşmada oturuyorum. Tatillerini yurt Tayfun Hopalı da katıldı. bahanesiyle hukuku yok sayabileceklerini sanan
altı kez yeni bilgi kaydedilmiş olsa bile o savunma yaptı. dışında geçiren hayattan Reha Muhtar, kesimlerde bir “hukuk bilinci” uyandırıyor.
veriye bilgisayar üzerinden ulaşılabilir. Bostancı’daki çatışmada keyif alan biriyim. Duruoğlu’nun suçsuz Yeni ve alışmadıkları bir durum bu, hukukun bile
Buna verinin gölgesi denir. öldürülen Orhan Hayatımın tümü gözler olduğuna inandıklarını “dokunamadığı” çarpık bir zirveden, hukuka saygılı
Yani belgelerin 1. Ordu’ya ait olup Yılmazkaya’nın okul önünde. Kendimi sanık söyleyerek “Mahkemeyi bir vadiye iniyorlar.
olmadığını anlamak için cross check arkadaşı olduğunu belirten olarak değil terör belasının etkilemek için burada İnmek, onları yüceltecek, kendi halklarından
dediğimiz ikinci kez kontrolü yapılabilir. Duruoğlu “On aydır ben kurbanlarından biri olarak değiliz. Destek için geldik” saygı ve sevgi görecekler.
O bilgisayarı da bulup inceleyebilirseniz neden buradayım diye görüyorum. Hayatımda hiç dedi. Türkiye de yoluna sağlıklı bir şekilde, güvenle
dosyanın oradan çıkıp çıkmadığını aklımın sınırlarını tanımadığım insanlarla devam edecek.
zorluyorum. Sokakta terör örgütü üyesi olarak BAHAR KILIÇGEDİK
kontrol etmiş olabilirsiniz. HELİN ALP Gazeteci Aylin Duruoğlu ahmetaltan111@gmail.com