Professional Documents
Culture Documents
Tan aðarýyordu. Hattilerin kýralý saray kapýsýnýn önüne çýkmýþ, konuklarýn tebri
klerini kabul ediyordu. Ýlk önce prensler ve prensesler kululadýlar. Yeni doðan
oðlu için tanrýlardan uzun yýllar, bahtiyarlýklar, zenginlikler dilediler. Sonra
Frikya elçisi geldi.
Büyük kýral! Dost ve kardeþ Hatti milleti ile siz, þanlý atalarýna saðlýklar, uzu
n ömürler, zaferler dilerim. Gönülden gelen kutlulamalarýmý kabul buyurursanýz b
eni unutulmaz bir bahtiyarlýk içinde býrakacaksýnýz dedi.
Yaverler, çýldýrmýþ sandýklarý kadýný yakalamak için fýrladýlar. Fakat kýral onl
ara baðýrdý:
Bu sözler ve arkasýndan kopan yeni bir kahkaha orada bulunanlardan bir çoðunu t
itretti. Ýþte bu kadýn bir ölü gibi ölümden korkmýyarak, kýralýn karþýsýnda ald
ýrýþ etmezsizin gülüyor, kýralla senli benli konuþuyordu. Ölüyüm diyordu. Fakat
týpký diriler gibi yürüyor, söz söylüyordu.
- Ne dedin? Sen ölü müsün? Daha dün gece saðdýn. Ne zaman öldün? Seni k
im öldürdü?
Hantilyas þakrak bir kahkaha daha attý. Kendisine en keskin bakýþlarla bakan Tut
aþil i göstererek:
- Buna sor! Bana sen ölürsen Hatti devleti yýkýlmaz dedi. Saray mahzenl
erinde zehir dolu, git iç dedi. Ýçtim ve öldüm. Þimdi seni kutluluyorum.
- Taslarla içtim. Kana kana içtim. Yakýnda güneþ tanýrsý Ýþtanus beni s
ofrasýna alacak. Siz de benimle birlikte gelmek istemez misiniz? Öldükten sonra
her þey güzelleþti. Ey þanlý kýral Subbiluliyuma! Sen bile kocaman burnun ve þaþ
ý gözünle þimdi bana hoþ görünüyorsun!
Ortalýða buz gibi bir sessizlik çöktü. Yalnýz Hantilyas ýn gülüþleri þakrýyor,
herkes önüne bakýyordu. Kýral öfkeli bir sesle baþkumandana Bu kadýný hemen saray
a getiriniz diye buyruk verdikten sonra geriye doðru döndü. Hýzlý hýzlý yürüyerek
içerde kayboldu.
Kýral önde berikiler arkada olduðu halde mahzene gidiyorlardý. Kýral, kýral olal
ý buraya ancak bir kere girmiþti. O da sarayda neler olduðunu görmek içindi. Mah
zene girdikleri zaman Hantilyas hala gülüyordu. Bir köþede sýrlanmýþ olan fýçýla
r içlerindeki korkunç zehirle asýrlardan beri burada bekliyorlardý.
Hantilyas yere yuvarlanmýþ olan bir bakýr tasý eline aldý. Kapaðý kaldýrýlmýþ bi
r fýçýya yaklaþarak:
- Buradan içtim þanlý kýral! Bunu da senin için içiyorum dedi. Tasý fýçýy
a daldýrdý. Kýzýl, köpüklü bir su ile dolan tasý dudaklarýna deðdirdi. Kýralýn,
baþkumandanýn ve yaverlerin hayretle bakan gözleri önünde son yudumuna kadar içt
i. Onlar, kadýnýn hemen düþüp ölmesini bekliyorlardý. Halbuki onda hiç öleceðe b
enzer bir hâl yoktu. Gülüyor, adým atarken sendeliyordu. Kýral sordu:
- Söyle Hantilyas! Kaç tas içtin?
- Üç tas içtim Beþ tas içtim Gece yarýsýndan beri on tas içtim Bu tatlý z
ehirden sen de içmez misin kýral?
Yanýnda üç esir olduðu halde dönen yavere kýral buyruk verdi. Bu içkiden birer ta
s içsinler
Yaver, tasý çekingen bir durumla fýçýya daldýrýp bir esire verdi. Ne olduðunu bi
lmiyen ve canýndan bezgin bir adama benziyen esir susamýþ bir insan gibi tasý al
dý. Âdeta zevkle içti. Ýkinci esir yüzünü buruþturdu. Üçüncüsü ise içtikten sonr
a gülümsedi.
Kýralýn buyruðu ile esirlere birer tas daha verildi. Kýral, baþkumandan ve yaver
ler þaþýrmýþlardý. Çünkü onlar da ölecekleri yerde Hantilyas gibi gülmeðe, kahka
halar atmaða baþlamýþlardý. Artýk kýralýn buyruðunu, yaverin tasý vermesini bekl
emiyorlardý. Tasý birbirlerinin elinden kaparak fýçýya daldýrýyorlar, kýzýl suyu
üzerlerine dökerek içmeðe çabalýyorlardý. Hantilyas ise kahkahalar atarak onlar
a bakýyor, baðýrarak daha çok içmeðe kýþkýrtýyordu.
Kýral þaþkýnlýklar içindeydi. Hani bir damlasý bile insaný öldüren bu zehire ne
olmuþtu? Yoksa içenler sonra mý öleceklerdi? Bu sýrada esirlerden birinin yere d
üþmesi þüpheleri halleder gibi oldu. Fakat düþenin üzerine eðilip yüreðinin çarp
ýnýþýný, soluk alýþýný dinliyen yaverin: Yaþýyor, fakat uyuyor demesi aklýný büsbü
tün karýþtýrdý. Kýralýn yaman bir merak sarmýþtý. Birdenbire Tutaþil e dönerek sor
du:
- Ya siz?
- Hayýr!
- Ben de bilmiyorum. Öyleyse kim biliyor? Sakýn bu boþ bir rivayet olma
sýn?
Yaver tasý getirdi. Kýral yavaþ yavaþ dudaklarýna kaldýrarak bir yudum içtikten
sonra baþkumandana uzatarak:
- Tadýna bak. Bu, bir zehire benzemiyor. Zehirde böyle güzel tat olur mu
dedi.
Tutaþil, kýralýn verdiði tasý aldý. Bütün hayatýnda ölümle karþýlaþmanýn, ölümde
n korkmamanýn verdiði bir alýþkanlýkla bir dikiþte içti. Sonra:
- Zehir olamaz. Ýnsanýn içine bir hoþluk veriyor dedi. Bir müddet birbirl
erine bakýþtýlar. Esirler ve Hantilyas hala gülüp þaklabanlýk ediyorlardý. Baþku
mandan gülümsedi:
- Büyük kýral! Bu bir zehir deðil. Bu içtikçe insana ferahlýk veren, ins
aný güldüren büyülü bir su. Ömrümde gülmiyen þu kadýnýn da bunu içtikten sonra s
evince düþmesi gösteriyor ki bu zehir olamaz dedi. Sonra fýçýya yaklaþarak bir ta
s daha alýp içti ve ömründe ilk defa olarak yasayý, türeyi unutup kýralýn karþýs
ýnda kahkahalarla güldü.
Kýralýn meraký büsbütün artmýþtý. Tasý Tutaþil in elinden kaparcasýna alarak fýçýy
a daldýrdý. Biraz önce korkarak, düþünerek bir yudum tattýðý kýzýl suyu döker gi
bi aðzýna boþalttý. Bir an için tereddütle etrafýna baktý. Bir fýçýya dayanmýþ o
lduðu halde kahkahalar atan Hantilyas ý, yerde yatan ve yanaklarýný þiþiren esiri,
birbirlerine sarýlýp güreþmeðe çalýþan öteki ikisini, gülen baþkumandaný, aptal
laþarak bakan yaverleri gördü. Her þey hoþuna gitti. Biraz baþý dönüyordu. Ýçind
e öyle bir hafiflik vardý ki Hele karþýsýndaki kadýn o kadar güzeldi ki Dayanamadý
. Âdeta istemiyerek bir kahkaha da o attý.
3- HER ÞEYÝN PUNDUNU BULAN FÝLOZOF
Filozof Ýlânasam o gün evinden çýkmamýþtý. Kýrala bir þiir yazýyordu. Her ne ka
dar kendisi filozof idiyse de arasýra þiir de yazardý. Gözleri sevinçten parlýyo
rdu. Fakat bu parlaklýk pek belli olmuyordu. O kadar kalýn kaþlarý vardý ki gözl
erinin ýþýðýný örtüyordu. Bu kalýn kaþlarla, bu sevimsiz ve yalan dolancý yüzü i
le hiç de bir Hatti ye benzemiyordu. Asur dan gelmiþ, babasý vezir olmuþ, kendisi de
Hattuþaþ ta doðmuþtu. Asur dilini bilmezdi. Hatti öðretmenlerinden ders almýþtý.
Keyfine düþkün, tembel bir adamdý. Fakat kendisini satmasýný bilirdi. Anasý onu
yýlan yumurtasýyla beslediði için çok haindi. Kendisinden baþka kimseyi düþünmez
di. Fakat ünlü bir filozoftu. Her þeyin pundunu bularak yaþardý. Babasý vezirli
ðinde epey para çýrpmýþtý. Ýlânasam ise bu kadarla kanmýyordu. Bir þeyler olmak
istiyordu. Büyük bir tahta levhanýn üzerine yazdýðý þiiri son bir defa daha okud
u:
Doðrusu þiir pek güzel olmuþtu. Kimbilir kýral bunun için kendisini nasýl mükâfa
tlandýracaktý? Bu ümidin sevinciyle, kertenkele kýzartmasý getirsin diye karýsýn
ý çaðýrmak üzere iken kapý vuruldu ve saray yaverlerinden biri kýralýn kendisini
beklediðini bildirdi.
Ýlânasam bu çaðýrýþa sevinmiþ gözüktü. Fakat içten içe bir korku da duymadý deði
l. Bununla beraber bütün kurnazlýðýný takýnýrsa gelebilecek olan tehlikeleri önl
iyeceðinden de emindi.
Kýralýn huzuruna girdiði zaman baþkumandanla onu pek düþenceli buldu. Büyük bir
saygý ile Subbiluliyuma yý selamladý. Kýral önündeki çanaklarý dolduran kýzýl suyu
göstererek sordu:
Filozof yaklaþýp dikkatle baktý. Biraz düþündü. Hiçbir þeye benzetememiþti. Faka
t bilmiyorum demeði yüksek filozofluðuna yakýþtýramadýðý için :
Bu sorgu Ýlânasam ýn benzini saratýverdi. Hatta biraz sendeledi. Beyni allak bulla
k olmak üzere idi. Bereket versin yine kurnazlýðý yardýma yetiþti:
Kýral güldü:
Ýlânasam bütün hilekârlýðýný takýnmýþtý. Bir cevap bulmak üzere idi. Fakat bu sý
rada kýralý selamlýyan bir yaver ünlü þair Ýrdas ýn geldiðini bildirdi.
4- CÜCE ÝRDAS
Cüce boylu ve þiþman göbeði ile pek gülünç bir yaratýk olan Ýrdas, kýralý selaml
adýðý zaman herkesin içinden ir gülme duygusu geçti. Ona iðrenerek bakan Tutaþil
bile dudaklarýný ýsýrmaktan kendini alamadý. Hatti ülkesindeki herkesin soyunu
sopunu, geçmiþini bilir, ona göre deðer biçerdi. Ýrdas ýn gençliðinde nasýl tavuk
çalarak geçindiðini biliyordu. Sonra zengin olmuþ, ötekine berikine medhiyeler y
azarak göze girmiþ ve memlekette ün kazanmýþtý. Tavuk hýrsýzlýðý yaparken pek yý
lýþýk bir gençti. Þair olduktan sonra yapmacýk bir kurumla herkese göz daðý verm
ek istediðinden kaþlarýný çatar, aðzýný sýmsýký yaparak öyle yürürdü. Fakat ne k
adar gülünç olduðunu bilmiyordu.
- Þair Ýrdas! Senin þiirlerinde bu suyun adý geçer mi? Bunun ne olduðunu
bana söyliyebilir misin? diye sordu.
Cüce þair, kendisinden iki karýþ ilerde bulunan göbeði ile paytak paytak yürüyer
ek taslara yaklaþtý. Dikkatle gözden geçirdi. Dedi ki:
- Frikya ülkesini tek baþýna zaptedecek olan kahramana bak. Frikyayý bal
kovaný, kendisini de ayý sanýyor dedi. Kýral hala gülümsüyordu. Yaverlere buyruk
verdi. Ayýlsýn diye Ýrdas ýn aðzýna kýzýl su döktüler. Þair önce gözlerini, sonra
yuttuðu suyun lezzetini anlamak istiyormuþ gibi aðzýný oynattý. Yaverin tuttuðu
tas hoþuna gitmiþ olacak ki yarý beline kadar doðrularak hepsini bir dikiþte içt
i. Fakat gözleri, hâlâ gülmekte olan iliþip de içtiði suyun mahzendeki fýçýlarda
n çýkan zehir olduðunu anlayýnca derinden bir ah çekerek ikinci defa düþüp bayýl
dý. Ýlânasam alayla bayýldý dedi. Baþkumandan buna Frikya fetholundu diye cevap verd
i. Kýral yaverlerden birine dönerek baþhekimi çaðýrmasýný buyurdu.
5- BAÞHEKÝM ZÝZA
- Yalan söylüyor köpek. Evini gördüm. Yüz tane kadar levhasý var.
Hekim Ziza gözlerini taslara kadar indirdi. Okuduðu levhalarý hatýrlatmak ister
gibi gözlerini saða sola kaydýrdý. Sonra sevinçle:
- Evet Kýral Hazretleri! Bunlar saðlýk Tanrýsý Kamruþepaþ ýn kanlý göz yaþ
larýdýr. Bütün hastalýklara iyi gelir dedi. Kýral yerde yatan cüce Ýrdas ý gösterdi
:
- Fakat Ýrdas bundan içer içmez düþtü. Kendisine bunlarýn saray mahzen
indeki fýçýlardan alýndýðýný söylemiþtik.
Saray mahzenindeki fýçýlarýn adý geçer Ziza ürperdi. Bütün Hattutaþ halký gibi o
da hiç görmediði bu mahzende bir takým fýçýlar olduðunu, fýçýlarýn içinde pek k
orkunç bir zehir bulunduðunu biliyordu. Hatta yanýlmýyorsa bu zehirden bir adamý
n eline iki, baþýna bir damlamasý ölümüne sebep olur diye bir yerde okumuþtu.
Kýral sordu:
Zizanýn yüreði korku ile çarptý. Fakat birdenbire ferahlýyarak cevap verdi:
Aslýnda pek korkak bir adam olan Ziza ya bu yiðitçe sözleri söyleten þey kuþaðýnýn
altýnda sakladýðý küçük bir kutuyu hatýrlamasý idi. O kutuda en keskin zehirler
i bile süt haline getiren bir panzehir vardý. Ziza bunu kendi hekimlik bilgisiyl
e bulmuþ veya okuyarak öðrenmiþ deðildi. Bir Hint Çingenesi olan anasý bunu sýr
olarak öðretmiþti. Bu korkmamazlýðý gören Tutaþil de þaþýrmýþtý. Hint Çingenesin
den doðan bu yalancý ve yabancý herifte bu kadar katý yüreðin nasýl olup da bulu
nduðunu bir türlü anlýyamýyordu.
Kýral kýzmýþtý:
- Ah sayýn þair! Geçmiþ olsun, dedi. Sizi kurtarmak için bütün ustalýðý
mý kullandým. Emin olun, baþýnýza bir kötülük gelseydi yüreðime inerdi. Sizin gi
bi ince bir þair, kahraman bir arslan, keskin düþünceli bir bilgin dünyada acap
var mýdýr? Tanrýlara kurban keseceðim. Çünkü Hatti ülkesinin övüncü olan sizin g
ibi bir üstad kurtuldu. Yanýnýzda daha çok kalamýyacaðým için üzülüyorum. Fakat
çok iþlerim var. Genç yaver size yardým eder. Hoþça kalýnýz sevgili dostum!
Ziza bu sözleri söyledikten sonra acele ile çýkýp gitti. Ýrdas ayaða kalkmýþtý.
Bir isteði olup olmadýðýný soran yavere hayýr cevabýný verdikten ve onunla iki
askerin uzaklaþmalarýný bekledikten sonra elleriyle kendisini yokladý. Sað olduð
una pek inanamýyor gibiydi. Nasýl olmuþtu da o korkunç zehir aðzýna döküldükten
sonra ölmemiþti. Acaba gerçekten kendisini Hekim Ziza mý kurtarmýþtý? Hayatýný o
alçak herife borçlu olmak istemiyordu. Zaten ondan da böyle bir ustalýk ummuyor
du. Ýrdas, sýrýlsýklam olduðunu farkýna varýnca düþüncelerini bir yana býraktý.
Saray bahçesinin havuzuna düþmüþ olsa ancak bu kadar ýslanýrdý. Bu kýlýkla daha
fazla duramýyacaðýný anladý ve : Namussuz herif! Kovalarla su dökmüþ de hayatýný
kurtardým diye övünüyor diye söylenerek yürümeðe baþladý.
Bu sýrada, zehir içmek tehlikesini de bir pundunu bularak atlatmýþ olan Filozof
Ýlânasam evine dönmüþ ve taze susam yaðýnda kýzartýlmýþ iri kertenkelelerden iba
ret yemeðini büyük bir iþtahla yemeðe baþlamýþtý.
6- KURULTAY
Hatti bilginleri arasýnda Kargamýþ tan gelen Ýkeznini de vardý. Çok okumuþ, çok þe
y öðrenmiþ, ciddi, uysal kendi halinde bir kimse idi. Asur ve Frikya dillerini k
endi dili kadar bilir; Mýsýr, Lidya dillerini konuþur; Amuru, Hurri, Kaska dill
erinden de anlardý. Bütün bu ülkeleri gezmiþ, oralardaki kýral kütüphanelerini g
örümüþ, levhalarýn hepsini okumuþtu. Bir okuduðu þey bir daha aklýndan çýkmazdý.
Güzün en ýlýk bir gününde kýral sarayýnýn büyük tören odasýnda kurultay topladý.
Subbiluliyuma altýn kakmalý tahtýnýn üzerinde idi. Yanýnda gözdesi Yamzu vardý.
Bu Hattutaþ güzeli yuvarlak yüzü, uzun saçlarý, ayý balýðý gibi þiþman gövdesiy
le yabancý bilginlerin gözlerini kendi üzerine eakiyordu. Kýralýn saðýnda prensl
er ve prensesler vardý. Solunda baþkumandan Tutaþil, rahipler, saray yaverleri
ve vezirler sýralanmýþtý. Karþýsýnda, bir tarafta Hatti bilginleri, bir tarafta
da yabancý bilginler oturarak odayý dolduruyorlardý.
Ýkeznini den baþka yerli, yabancý bütün bilginlerin gözleri parladý. Ýlk önce Ýlân
asam söz aldý:
Ýlânasam sözünü bitirmeden çýlgýnca bir alkýþtýr koptu. Bilginler bu sözü çok be
ðenmiþlerdi. Cüce Ýrdas, kendisini kýrala göstermek için ayaða kalkýyor, adeta t
epinerek el çýrpýyordu. Kýral memnundu. Fakat ciddi duruyor, sevincini belli etm
iyordu.
Ýkinci olarak söz alan Mýsýrlý bilgin kýralý selamladýktan sonraþöyle dedi:
- Sayýn bilginler! Çok söz söylemiyeceðim. Çünkü çok söze lüzum yok. Va
ktiyle Mýsýr da bir papirüste görmüþtüm. Mýsýr Tanrýsý Amonra ile Hatti Tanrýlarý
konuþarak bir kýrala, gönüllere sevinç veren bir su armaðan etmek istemiþler ve
bunun hangi kýral olmasý gerektiðini uzun uzun münakaþa etmiþlerdi. Sonunda anla
þarak bunun insanlýða yeni bir devir açan pek þanlý bir kýral olmasýný kararlaþ
týrmýþlar ve bu kýralýn manevi meziyetlere sahip olmaktan baþka pek yakýþýklý ve
þehla gözlü olacaðýný da önceden keþfetmiþlerdi. Ýþte bu kýral büyük cömertliði
, keskin zekasý ile bizi burada konuklýyan þanlý Subbiluliyuma Hazretleridir.
Bu sözler deminkinden daha çýlgýn bir alkýþ topladý. Cüce Ýrdas hem alkýþlýyor h
em de kendini yiyordu. Böyle giderse kýralýn adadýðý mükafatý yabancý bilginler
kazanacaktý. Tutaþil ise hayretinden þaþkýna dönüyor ve :
- Kýral Hazretleri! Yüz bin erin kanýný döküyor da kendi kanýný neden ac
aba? diye sordu. Kýral güldü ve alkýþlar hala odayý doldururken baþkumandana þu c
evabý verdi:
- Caným, herifin gövdesini görmüyor musun? Onda ne kan var ki döksün.
Tutaþilin uzak yüzü bu sözlerden sonra biraz gülümser gibi oldu. Þimdi söz sýras
ý Hekim Zizada idi:
Yine alkýþlar odayý doldurdu. Cüce Ýrdas yine ayaða kalkarak tepiniyor, kendisin
i kýrala göstermek istiyordu. Hekimbaþýndan sonra bütün yerli ve yabancý bilginl
er söz alýp türlü sözler söylediler. Sözlerinin birbirine benzemiyen taraflarý v
ardý. birleþtikleri biricik nokta bu týlsýmlý suyun Tanrýlar tarafýndan kýrala a
rmaðan edildiði idi. Baþka söz söyliyecek kimse kalmamýþtý. Kýral, kurultayý bit
irmek buyruðunu vermek üzere idi. Tam bu sýrada, en arkada yer almýþ olan ve son
bilginler söz söylerken uykuya dalmýþ bulunuveren Ýkeznini ayaða kalktý. Kolund
a bir çok yazýlý levhalar vardý. Saray teþrifatýný hiç bilmediði anlaþýlýyordu.
Doðrudan söze baþladý:
Bu sözler üzerine umumi þaþkýnlýk son dereceyi buldu. Ýkeznini bunun farkýnda de
ðildi. Farkýnda olsa da aldýrmazdý. Sözlerine devam etti:
- Kýral Murþil 400 yýl önce bütün Assuva ülkesini baþ eðdirdiði zaman L
idyalýlar ona üzüm vergisi göndermeði kabul etmiþler. Bir yýl çok üzüm oldu. And
laþma gereðince kendi ülkelerinde çýkanýn onda birini vermeðe mecbur olduklarýnd
an bunu beþ yüz fýçýya doldurup arabalarla getirdiler. Üzüm çok diye sarayda her
kes týka basa yedi. Murþilin karýsý bir gece üzümden patladý. Bunun üzerine Murþ
il üzüm yemeði yasak edip yiyeni zehirlensin diye de baþrahibe dua ettirdi. Baþr
ahip dua edince herkes korkup zehir oldu diye üzümden el çekti. Kýral, Lidya yý üz
üm vergisinden baðýþladý.
Ýkeznini iki tahta levhayý Yamzu ya uzatmak için ilerlerken devam ediyordu:
Ýkeznini2nin keskin sözleri üzerine kurultayda ilk önce buz gibi bir sessizlik o
ldu. Sonra, þaþýrmýþ olan bilginler yavaþ yavaþ kendilerine geldiler. Kýral Subb
iluliyuma tahtýnýn üzerinde, gözlerini bir noktaya dikmiþ olduðu halde somurtkan
bir yüzle oturuyordu. Gözdesi Yamzu bir kýrala bir de Ýkeznini ye bakýyor, kýzýy
or ve kýzarýyordu. Ýlk itiraz cüce Ýrdas tan geldi.
- Olamaz, diye baðýrdý, hiç böyle þey olur mu? Bu týlsýmlý su üzüm suyu
olsaydý Tanrý Arinna her gece rüyama girerek bunun kýralýmýz için saklanmýþ old
uðunu söyler ve beni kollarý arasýnda sýkar mýydý?
- Yahu! Arinna seni kollarý arasýnda sýksa senin pestilin çýkardý. Tanr
ý Arinna nýn iþi kalmadý da senin gibi suratsýz bir cüce herifi kollarý arasýna al
acak? Sen Tanrý Arinna yý deðil, Babil þeytaný Aranni yi görüp karýþtýrmýþ olacaksýn
. Çünkü Babil þeytaný cücelerin koruyucusudur.
Cüce Ýrdas ýn içine baygýnlýklar geliyordu. Oturduðu yere düþer gibi çökmüþtü. Fak
at yiðitliðe leke sürmemek için mýrýldanýyor, dýþarda seni yakalarsam tepelerim di
ye söyleniyordu.
Yamzu nun kýzgýnlýðý gitgide artýyordu. Bu kaba adama bir ders vermek ihtiyacýný þ
iddetle duymakta idi. Zaten kendisi de on gündür bilgin olmak için ders aldýðýnd
an artýk kendisinden üstün kimse olmadýðý kanaatindeydi. Ýri ve þiþman gövdesiyl
e de oradaki bilginlerden üstündü. Söze sertlikle baþladý:
Tören odasýný yine alkýþlar çýnlatmaða baþladý. Ýkeznini hiç istifini bozmadan g
ürültüsünün kesilmesini bekledi. Sonra her zamanki soðukkanlýlýðý ile cevap verd
i:
- Yahu! Sen ne kýsýr akýllý kadýnsýn!.. Çokluk kuvvet olur mu? Senin sö
zün doðru olsa buradaki bu salak herifler çok olduklarý için Kýral Hazretlerinde
n kuvvetli olmak gerekir. Her þeyin iyisi, özü azdýr. Bir insan yüz eþekten, bir
akýllý yüz aptaldan, bir bilgin yüz bilgisizden üstündür.
Odada gürültü olmaða baþlamýþtý. Bu gürültü arasýnda biri yanýndakine: Fena halde
kýzdý dedi. Öteki cevap verdi: Hayýr, gülmesini tutamadý da gülmek için çekindi .
Kýralýn niçin çýktýðý anlaþýlmadý. Fakat onun orada olmamasý bilginlere büyük bi
r cesaret vermiþti. Hep birden Ýkeznini nin üzerine çullandýlar. Cüce Ýrdas baðýrý
yordu:
Ýlânasam açýkça bir þey söylemiyor, fakat geriden bazý ateþlileri kýþkýrtarak Ýk
eznini yi dövmeðe heveslendiriyordu. Ýduskam, Tanrýlarý tahkir etti diye yumruk sý
kýyor, Ziza kýrala saygýsýzlýk gösterdiði için derisinin yüzülmesini tavsiye edi
yordu. Nihayet hepsinin hamiyetleri coþtu. Üzerine saldýrarak dövmeðe baþladýlar
. Ýkeznini yediði dayaða aldýrmýyordu. Tahta levhalarýný kurtarmak sevdasýnda id
i. Bundna dolayý inen yumruklara, tekmelere karþýlýk vermiyor, elbisesinin yýrtý
lmasý ona výz geliyordu. Ýki koltuðuna aldýðý aldýðý tahta levhalarýna sýkýca sa
rýlmýþ olduðu halde yol açýp kendisini dýþarý atmak istiyordu. Fakat berikiler o
nca en deðerli þeyin levhalar olduðunu sezince onlara da saldýrmaða baþladýlar.
Koltuðundan çekip paralýyorlar, kafasýna çarpýyorlardý. O hala müdafaa etmiyordu
. Kapýya epey yaklaþmýþtý. Fakat son levhasý da elinden alýnýp parçalanýnca kýzd
ý. Savaþ Tanrýsý Zamama ya sýðýnarak karþýsýndakilerden birine tokat indirdi. Bu t
okat o kadar hýzlý inmiþti ki onu yiyen adam bir anda yere devrildi. Ayný zamand
a kendisini dövenler de duraksayýp açýldýlar. Tokadý yiyen adam, Hekimbaþý Ziza ný
n kardeþi ikinci hekim Pilga idi, Ýkeznini karþýsýndaki bilginlere bakarak dedi
ki:
Bunu söyliyerek yürümeðe baþladý. Saray bahçesinin sonunda baðlý duran eþeðine b
inerek Hattuþaþ tan çýkýp Kargamýþ yolunu tuttu. Oradaki evini ve eþyalarýný sattý
ktan sonra yine eþeðine binerek Mýsýr a yöneldi. Evvelce yaptýðý gibi yine Mýsýr dan
baþlýyarak bütün dünyayý dolaþacak, kýral kütüphanelerindeki levhalarý kopya ed
ecekti.
7- KÂHÝN ÞÝLKA
Buyruk pek kýsa bir zamanda bütün ülkeye ulaþtýrýldý. Buna raðmen herkes üzüm su
yuna þarap demekte devam ediyordu. Hele o suyu içip keyiflendikten sonra kýral s
ubaylarýnýn, rahiplerinin ve hakimlerin önünde bile þarap demekten kimse çekinmi
yordu. Ýþin garibi þu ki kýral sarayýndakiler de akþam olduktan sonra týlsýmlý s
uyu þarap diye bahsediyorlardý. Hatta kýralýn kendisi de akþam olduktan sonra t
ýlsýmlý suyu þarap diye anýyordu.
Kýralýn buyrultusuna raðmen þarap adýnýn yayýlmasýnda en mühim sebep Kahin Þilka
olmuþtu. Falcýlýk, kahinlik etmez, yýldýzlara bakmazdý. Ama halk onu yine kâhin
diye bilirdi. Bir iki defa, önceden söylediði þeyler çýkmýþtý da ondan... Hattuþ
aþ ýn kýyýsýndaki kulübesinde oturur, tarlasýnýn verimi ile yaþardý. Baðýndaki üzü
mden þarap yapmasýný biliyordu. Pek garip tabiatlý idi. Kimseye sokulmaz, kimsey
le konuþmaz, pek az kimseyle arkadaþ olurdu. Ýnsanlarý kurt belle, kuzu çýkarsa
bahtýna derdi. Açýk kalbliydi. Açýk konuþurdu. Nezaket nedir bilmezdi. Eskiden a
nkova þehrinde baþhakimdi. Kýralýn yakýnlarýndan, vergi hýrsýzlýðý yapan birisin
i mahkum ettiði için hakimlikten atýlmýþtý. Bir iki dostu müstesna, kimseyi sevm
ezdi; sevmek ne, herkesten iðrenirdi. Kýralýn sarayýnda bilginler toplantýsý var
dedikleri zaman o, çýlgýnlar toplasýdýr diye cevap vermiþti. Kýrala, Tanrýnýn baþ
çýlgýný, Yamzu ya giyimli inek, Ziza ya saðlýk tanrýsýnýn tükürüðü derdi. Onun için
Ýlânasam düþünen bir köpek, cüce Ýrdas konuþan bir fýndýk sýçaný idi.
Akþama doðru karýsý Tubiþka ile üç yaþýndaki oðlu Murya yý karþýsýna alýr, onlara
ders verirdi. Ama nasýl ders?.. Karýsýna çok defa kadýnlarýn kötülüðünü, þeytanl
arýn kulu oluþlarý üzerine söz söyler, düþüncesini ispat etmek üzere þöyle derdi
: Düþünsene! Kadýn denilen yaratýk bu kadar kötü olmasaydý o kadýnlar birinden cü
ce Ýrdas doðar mýydý? Kadýn kötü deðilse kýralýn gözdesi Yamzu ya ne diyeceksin? K
imbilir nasýl bozuk bir süt emmiþ olmalý ki Ýlânasam bu kadar fena olmuþtur. Vel
hasýl çok berbattýrlar. Bu kadar kötü olan insanlarýn yaþamasýnda ne fayda var.
Kadýnlarýn arasýnda senden baþka iyisi yoktur. Sendne baþka bütün kadýnlarý kesm
eli!..
- Bak oðlum! Kocaman adam oldun. Artýk aklýný baþýna devþirmenin zamaný
geldi. Gözünü dört aç da iyi bir adam ol. Yoksa Subbiluliyuma þarabýna adýný de
ðiþtirdiði gibi ikinci bir çýlgýnda suyun, havanýn adýný deðiþtirmeðe kalkar, el
ma aðacýnýn meyvesi yerine yapraklarý yenilsin diye buyruk verirse halin nice ol
ur? Sana o kadar öðüt veriyorum; gidip þu kýrala bir tokat atmak alkýna gelmiyor
. Hiçbir þey yapamasna þu cice Ýrdas adýndaki fitneci herife bir temiz dayak da
atamaz mýsýn? Ýþte bütün insanlar fena... Bir sende ümidim var. Senden baþka her
kesi kesmeli...
Bu sözlerden küçük Murya nýn aklýnda en çok þarap ve elma kalýyor, rasgeldiði yerd
e bunlarý söylüyordu. Çünkü obur bir çocuktu. Elmayý tanýyor ve yemesine bayýlýy
ordu. Þarabýn da yiyip içmeðe ait bir þey olacaðýný anlýyordu. Evlerinin önünd
en kim geçse þarap yahut elma diye baðýrýyor böylelikle þarap adý yayýldýkça yay
ýlýyordu. Küçük bir çocuk yasak bir kelimeyi doðru söyleyiþle haykýrýþý herkesin
pek hoþuna gidiyordu.
Bir gün kýralýn yaverlerinden Sabba oradan geçiyordu. Kapýnýn önünde oturmuþ old
uðu halde elma yemekte olan küçük Murya elmasýný ona göstererek elma diye baðýrdý.
Sonra alýþmýþ olduðu üzere arkasýndan da þarap diye haykýrdý. Sabba, kýrala pek
sadýktý. Çünkü bir dilencinin oðlu olduðu halde kýral onu alýp yaver yapmýþ, çi
ftlikler verip zengin etmiþti. Sevgili kýralýn yasak ettiði bir kelimeyi küçücük
bir çocuðun bile söylemesine tahammülü yoktu. Hemen: Seni gidi kýral haini seni d
iyerek çocuða hücum etti.
Küçük Murya yý babasý pek dövüþken yetiþtirmiþti. Büyük bir adamýn kendisine saldý
rdýðýný, ondan nasýl olsa dayak yiyeceðini anlayýnca hemen yerden bir taþ kaptý
ve yaver Sabba nýn kafasýna indirdi.
Murya attýðý taþla yaverin alnýný yardý. Fakat bunun ceremesini babasý çekti. Çü
nkü Sabba kýrala bir vatan haininden bahsedince bir yýðýn asker Þilka2nýn evine
geldi. Onu tevkif ederek muhakemesi yapýlmak üzere hapishaneye attýlar.
Bu mühim bir muhakeme idi. Onun için hakimlerin en büyükleri seçilmiþti. Sarayýn
bahçesinde mahkeme kurulmuþ, çevresine Hattuþaþ ýn birçok tanýnmýþ halký yýðýlmýþ
tý. Þilka eskiden hakim olduðu için bu muhakemeye hiç aldýrýþ etmiyordu. Epey za
mandýr eðlenememiþtim, iyi bir fýrsat çýktý, diye düþünüyordu.
Þilka güldü. Baþhakimin yüzüne keskin keskin baktýktan sonra tok bir sesle cevap
verdi:
- Eski kýrallarýn saraylarýnda bile senin kadar gülünç bir dalkavuk bul
unamazdý. Bana vatan haini diyen sen misin? Baban Lidyalý bir laðýmcý, anan Mýsý
rlý bir esirdi. Ananýn anasý da Amurru dan gelmiþ bir fahiþe idi. Yüzde yüz yaban
cý bir adam olduðun halde benim gibi su katýlmamýþ bir Hatti ye vatan haini diyord
un. Hangi vatanýn haini? Lidya nýn mý? Mýsýr2ýn mý? Amurru nun mu? Bu vatanýn sahibi
benim! Sen burada sýðýntý olduðun halde bana vatan haini diyorsun. Sen vatanýn
ne olduðunu biliyor musun? Vatan suçlulardan alýnan rüþvet deðildir. Vatan atal
arýn kýlýcýyla alýnan ve kanla korunan topraklardýr. Senin atalarýndan bu toprak
için ölmüþ kimse var mý? Ben sana cevap vermeðe mecbur deðilim beni sorguya çek
mek için Hatti kaný taþýyan bir hakim gelsin.
Bu umulmadýk cevaplar bir yýldýrým tesiri yaptý. Her taraftan sesler, homurtular
, haykýrmalar yükseldi. Muhakemeyi yapmanýn imkaný yoktu. Çünkü Þilka hakikaten
artýk hiçbir sorguya cevap vermiyordu. Baþhakim onun idamýna hükmedecekti. Fakat
muhakemeyi dinlemekte olan Tutaþil iþe karýþtý. Ne söylediyse söyledi. Sonunda
Þilka beraat etti. Yalnýz bahçesinin bütün mahsulü zaptolunarak alnýndan yaralan
mýþ olan yaver Sabba ya tazminat olarak verildi. Küçük Murya bir mevsim için elmas
ýz kaldý.
Birkaç gün sonra da kýralýn yeni bir buyrultusu þarap demenin artýk yasak olmadýðý
ný bildiriyordu.
8- YAMZU KIRALÝÇE OLMAK ÝSTÝYOR
Kýral Subbiluliyuma þaraba iyice dadanmýþtý. Öðleye doðru uykudan kalkýyor, devl
et iþlerine þöyle böyle bakýyor, akþama doðru þarap masasýnýn baþýna geçerek vez
irleriyle birlikte içiyordu. Geceleyin hepsi sarhoþ oluyorlar, aradan sýra saygý
kalktýðý için uygunsuz hareketler yapýyorlardý.
Kýral sarhoþ olunca kendisini Tanrýlar kadar büyük ve üstün görmeðe baþlýyor, so
frasýndakilere rütbeler baðýþlýyordu. Ertesi gün ayýldýðý zaman bu rütbeleri ger
iye aldýðý da oluyordu. Fakat nihayet ayýlmaz bir hale geldiðinden bu rütbeler s
ahiplerinde kalmýþtý. Eski vezirlerden þarap içmiyenlerin hepsini azletmiþ, yerl
erine yenilerini getirmiþti. Ýlânasam, cüce Ýrdas, rahip Ýduskam, hekimbaþý Ziza
, ikinci hekim Pilga hep vezir olmuþlardý. Yalnýz baþkumandan Tutaþil þarap içme
mekte ýsrar ediyordu. Bir gece kýralýn sofrasýnda bulunmuþ, herkesin cývýdýðýný
görünce tiksinerek bundan vazgeçmiþti. Kýral onun bütün ülkede ne kadar çok sevi
ldiðini bildiði için azledememiþti. Ondan biraz çekinirdi. Fakat içten içe kin b
eslemiyor deðildi...
Bir akþam yine içki masasýna oturulmuþtu. Artýk devletin iþleri de burada konuþu
luyordu. Zihinlere bir parlaklýk geldiði için memleket daha iyi diare olunuyor,
her bakýmdan daha ileri gidiyordu. Kararlar cesaretle verilebiliyor, büyük güçlü
kler kolaylýkla yeniliyordu.
O akþam yeni vezir Nidiba da þölende idi. Bir dað köyünden getirildiði için pek
kaba saba bir adamdý. Her söze dili dönmez, saray teþrifatýný deðil, alelade nez
aket kaidelerini bile bilmezdi. Kýral onun böyle olduðunu bildiði halde vezirlið
e getirmeðe çekinmemiþti. Çünkü birkaç zamandýr Subbiluliyuma nýn ahlaký deðiþmiþ,
devlet iþlerini þahsi eðlencesine alet eder olmuþtu. Bakalým bir öküz nasýl vez
irlik edecek diye gülüyordu.
Subbiluliyuma elmayý aldý. Fakat hareketlerinde þaþkýn ve acemi olan Nidiba elin
i çekerken yanlýþlýkla kýralýn önündeki yoðurt çanaðýna batýrdý. Birbirlerinin b
ütün yanlýþlarýný bulmak istiyen vezirlerin hepsi bunu görmüþlerdi. Telaþ ve tee
ssüf göstererek muayyen birer hareket yaptýlar. Ýlânasam daha ileri giderek Nidi
ba ya:
Kýral eskiden çok ciddi idi. Kimse ile eðlenmezdi. Fakat bir zamandýr yeni adet
çýkarmýþ herkesle eðlenmeðe baþlamýþtý. Vezirler buna ses çýkaramadýkça iþi iler
i götürerek nükte ve alayý hakarete vardýrýr olmuþtu. Bu sefer de böyle oldu. Me
clise derin bir sessizlik çöktü.
Yamzu herkesten az içtiði için meclisi idare etmek istiyordu. Kýrala gizlice bir
þeyler söyledikten sonra kýralýn gülümsediði ve Ýlânasam a bakarak: Haydi bize tür
kü söyle de eðlenelim dediði görüldü. Ýlânasam saygý ile ayaða kalkýp kýralý sela
mladýktan sonra okumaða baþladý:
Türkü okunurken birkaç tas þarap daha içen kýralýn baþý dönmeðe baþlamýþtý. Ýlân
asam a sordu:
Bu türküleri en büyük dikkatle dinliyen Yamzu idi. Çünkü gerek Ýlânasam ýn gerekse
Ziza nýn türkülerinde kendisine karþý bir sevginin açýða vurulduðunu seziyordu. F
akat kýralýn gözdesi tabii, kýralýn kölelerinin sevgisine tenezzül edemezdi. O þ
imdi kafasýnda bir takým gizli planlar çiziyordu. Ziza ise göz kesilmiþ, kendi k
afasýna inecek olan tasý bekliyordu. Fakat bu sefer kýral tasý fýrlatmadý. Yaver
lerinden birine dönerek :
Türküyü baþkalarý söylediði halde mükafatý Yamzu nun almasýndaki yüksek hikmeti ki
mse anlýyamamýþtý. Bununla beraber bu hareketi tasvip etmekten geri kalmadýlar.
Yalnýz Pilga bunu doðru bulmadý. Çünkü kardeþi Ziza mükafat alsaydý belki kendi
sine de bir pay çýkardý. Kýral, onun yüzündeki gerintiden Yamzu nun aldýðý mükafa
ttan dolayý hoþnutsuzluk duyduðunu anlamýþtý.
- Pilga, dedi, sen ne düþünüyorsun?
- Kýraz Hazretleri! Bu mükafatý yersiz buluyorum. Hazinede kalsa daha l
üzumlu bir iþe sarfolunabilirdi.
- Sen aptal herifin birisin. Burada iþin yok. Çabuk defol buradan...
Taslarla içki içilmiþti. Herkes kendisini kahraman ve dev sanýyordu. Pilga kafa
tutacak oldu.
Yaverler koþuþtular. Pilag yý dört yanýndan yakalayýp bir iki salladýktan sonra sa
vuru verdiler. Vezir sarhoþluktan canýnýn yandýðýný pek anlýyamýyordu. Kýral ise
öfkesini alamamýþtý. Buyruk verdi:
- Bunu bahçeye götürüp havuza elli defa daldýrýp çýkarýn. Sonra buraya
getirin!
Tam bu sýrada bir yaver gelerek baþkumandan Tutaþil in kýralý görmek istediðini bi
ldirdi.
Baþkumandan, kýralýn karþýsýna geldiði zaman kýral yeni bir tas daha boþaltýyord
u. Tutaþil i tepeden týrnaða süzdükten sonra sert bir sesle:
- Aferin! Zaten böyle olduðunu biliyordum. Ben týpký senin gibiyimdir ded
i ve ayaða kalkarak Tutaþil in alnýndan öptü. Sonra gidip istirahat etmesi için on
a izin verdi. Fakat beriki kýmýldamýyordu. Dedi ki:
- Kýral Hazretleri! Buraya mühim bir haber vermek için geldim. Kaska lar
sýnýrý aþmýþlar, köylerimizi yaðma edip Hattileri öldürmeðe baþlamýþlardýr. Ne b
uyurursunuz?
Bunu öbürleri takip etti. O kadar içildi ki vezirler birer birer sýzdýlar. Pek a
z içen Yamzu ile þaraba dayanýklý olan kýral kaldý. Yamzu ne kadar mümkünse o ka
dar cilve yaparak kýralý gýcýklamak ve ondan kendisini kýraliçe yapma vaadini ko
parmak istiyordu.
Subbiluliyuma diyor k:
- Kraliçe olup ne yapacaksýn? Bizim seninle olan aþkýmýz yetmez mi? Bil
irsin ki aþk maddi deðildir. Biz birbirimizi sevdikten sonra kýrallýðýn, kýraliç
eliðin ne deðeri kalýr? Dile benden: cüce Ýrdas ýn derisini yüzüp sana çizme yaptý
rayým. Yahut Ýlânasam ýn kaþlarýný yoldurup halý ördüreyim. Ýstersen baþhekim Ziza n
ýn bacaðýndan aðaca astýrýp altýnda muzýka çaldýrayým. Fakat kýraliçe olunca bir
takým merasime tâbi olursun. Bak, þimdiki kýraliçe beni ayda bir defa bile göre
miyor...
- Sevgili Kýralým! Ben senin uðruna her þeyi feda ederim. Fakat senin b
ana sevginin bir niþanesini görmeliyim. Bu da benimle evlenmendir. Þimdi herkes
bana tuhaf gözle bakýyor. Arkamdan dedikodu yaptýklarýný duyuyorum. Kýraliçe olu
rsam kimse bana yan bakmaz. Dün Asur elçisi ile görüþtüm. Bana þanlý kýralýnýz pe
k zengin, pek güçlü ve kahraman bir kýral. Yalnýz iki eksiðini gördüm dedi.
- Neymiþ o eksikler?
- Elçi dedi ki: Kýralýnýzýn arslanlarýný, dövüþ buðalarýný, atlarýný, do
ðanlarýný gördüm. O kadar zengin olduðu halde bunlarý az buldum. Bizim kýralýmýz
da bunlardan çoktur .
Yamzu bu sözlerden bir þey anlamamýþtý. Kýral karþýsýnda sýzýp yerlerde yatmakta
olan vezirleri göstererek:
Yamzu kýrýtarak cevap vermeðe çalýþýrken dört yaver, aralarýnda Pilga olduðu hal
de içeriye girdiler. Onu elli defa saray bahçesindeki havuza daldýrýp çýkardýkla
rýný söylediler. Vezirin üstü baþý sýrýlsýklamdý. Üþümüþ, titriyordu. Kýral bir
tas daha þarap içerek:
Zavallý Pilga yalnýz azledilmekle kalmadý. Þarapla iyice kýzýþtýktan sonra serin
bir gecede elli defa soðuk suya dalýp çýkmak yüzünden hastalandý. Ýki üç gün iç
inde ölüp gitti.
9- ORDU SAVAÞA ÇIKIYOR
Baþkumandan Tutaþil in yorulmak bilmez çalýþkanlýðý sayesinde, ordu on beþ günde s
avaþa hazýrlanmýþtý. O gün Hattuþaþ ta kýralýn önünde bir geçit resmi yaparak Kask
alar üzerine yürüyecekti. Kýral ve vezirler savaþ için son kararlarýný vermek üz
ere toplanmýþlardý. Önceleri herkes kýralýn da ordu ile gideceðini sanýyordu. Fa
kat sonra Yamzu ile gizli ve uzun bir konuþmadan sonra bundan vazgeçti. Kýralýn
niçin caydýðýný kimse bilmiyordu.
Cüce Ýrdas ýn yeðeni askere alýnmýþtý. Bu büyük þereften dolayý Ýrdas sevinç ve öv
ünç içinde duruyordu. Bununla beraber yeðeninin kýrala daha çok hizmet edebilmek
için baþka bir vazifede kullanýlmasý gerektiðini de unutmuyordu. Bunu bildirmek
için kýraldan söz istediði zaman vatanperverâne bir heyecan içindeydi:
Kýral sadýk vezirinin bu ricasýný kabul etti ve yaverlerinden birini Tutaþil e gön
dererek o genci saraya yollamasýný bildirdi.
Ýlânsam da ayný þekilde askere alýnmýþ olan eniþtesi için ayný þeyleri söyliyece
kti. Fakat cüce Ýrdas ýn arkasýndan ayný isteði yapmak hoþ olmaz diye düþündü. Her
þeyin pundunu bulmaða alýþýk olduðundan Yamzu ya yanaþtý. Eniþtesi, kadýn çizmesi
yapmakta çok usta olduðu için kendisine en þýk çizmelerin yapýlmasý gerekliðini
, bunun vatana askerlikten daha büyük bir hizmet teþkil ettiðini anlattý. Yamzu nu
n araya girmesi ile kýral, çizmeci de ordudan çýkarýp saraya aldý. Hekim Ziza nýn
ise kayýracak üç tane kayýnçesi vardý. O, bu üç kiþinin askere gitmesinde týbbi
ve sýhhi bakýmdan tehlikeler görüyordu. Tanrýlar korusun, bu üç hastanýn orduda
bulunuþu bir bozgunluða bile sebep olabilirdi. Uzun bir nutukla bunlarý kýrala a
nlattýktan sonra onlarýn askerlikten çýkarmasý için izin aldý.
Böylelikle ordunun sefere çýkmasý için yapýlan son toplantýda her þey halledilmi
þ bulunuyordu. Zaten biraz daha gecikirse ordu sayýsýnýn epey azalacaðýný sezen
baþkumandan da çatýk bir yüzle kýralý selamlýyarak geçit resmi için izin vermesi
ni istemiþti.
Bu türküde kendi adý geçmediði için kýralýn kaþlarý çatýlmýþtý. Vezirler de bunu
n farkýna varmýþlardý. Tutaþili düþürmek için bu iyi bir fýrsattý. Çünkü vezirle
rin birçok icraatýnda Tutaþil engel oluyordu.
60 muhafýz asker adeta Hatti ordusunun direðini teþkil ediyordu. Çünkü bunlar ha
lis Hattilerden seçilmiþ iyi talimli, niþancý, kýlýç kullanmakta usta ve kahrama
n erlerdi. Savaþ arabalarýndaki askerler de fena deðildi. Fakat piyadeler pek de
rme çatma idi. Çoðu talimsizdi. Atlýlar ise hep iltimaslý zenginlerin akrabalarý
idi. Daha kötüsü piyade kumandanýnýn Asurlu, suvari kumandanýnýn da Mýsýrlý olu
þu idi. Tutaþil bunlarý azletmek için çok uðraþmýþ, fakat kýrala sözünü geçireme
miþti. Biraz daha ýsrar etse kýral kendisini azledip onlardan birini baþkumandan
yapacaktý. Onun için tutaþil bu yabancý kumandanlara göz yummuþ, bütün ümidini
60 muhafýzý ile 120 savaþ arabasýna baðlamýþtý.
Küçük Murya dikkatle bakýndýðý halde boynuza benzer bir þey göremeyince babasýna
sordu:
***
Kýral yeni içki masasýný kurdurmuþ, vezirleriyle birlikte devlet iþlerini konuþu
yordu. Onun beyninde þimdi yeni yeni ülküler dolaþýyordu. Asur u Mýsýr ý ve bütün dü
nyayý zaptetmek, Yamzu yu baþvezirliðe getirmek ve sonra Tanrýlarýn heykellerini y
ýkarak kendisini tanrý ilan etmek istiyordu. Ýçmeðe baþladýktan sonra sonra herk
esi sinek kadar küçük ve ehemmiyetsiz görüyordu. Fakat çok içiyor, bu yüzden mid
esine sancýlar geliyordu. Ziza vezir olduðu için onun yerine baþhekimliðe getiri
len Teþen bütün didinmelerine raðmen kýralýn derdine çare bulamýyordu. Ancak içk
i içmezse bu sancýlarýn da gelmiyeceðini söylüyor, fakat kýral bu öðüde aldýrýþ
etmiyordu. Daima kýralýn yanýnda bulunan baþhekim bugün þarabýn fazla kaçýrýldýð
ýný görünce saygý ile kýrala yaklaþtý. Kulaðýna eðilerek:
Þaraplar içilirken içeriye giren bir yaver baþkumandan Tutaþil in girmek için buyr
uk beklediðini söyledi. Vezirler yüzlerini buruþturdular. Kýral, baþkumandanýn g
elmesini emretti.
Tutaþil yorgun ve yýpranmýþ görünüyordu. Yüzünde büyücek bir kýlýç yarasý vardý.
Üç ayda birkaç yýl daha kocamýþ gibiydi. Kýralý selamladýktan sonra içki masasý
na ve vezirlere baktý. Bu bakýþta aþaðý görme, tiksinme, iðrenme ve alay vardý.
Subbiluliyuma, baþkumandana hitap etti:
Tutaþil in elinde bir tahta vardý. Savaþýn kýsacasýný oraya yazmýþtý. Levhaya baka
baka kýrala anlatmaða baþladý:
7000 kiþilik bir orduyla giden bir kumandanýn savaþý kazandýðý halde 100 kiþiyle
dönmesi korkunç bir þeydi. Kýral donuk gözlerle baþkumandana bakarken sordu:
- Piyade ve suvari kumandanlarý nerde?
- Onlar sað kalan iki ata binerek Hattuþaþ a doðru kaçtýlar. Yakalayýp id
am ettiremedim.
- Peki baþkumandan! Hizmetlerinden çok memnunum. Þimdi gidip dinlenebil
irsin.
Tutaþil, kýralý selamlayýp çýkarken sarhoþ vezirler onun aleyhinde bir þeyler fý
sýldaþýyorlardý.
10- KAHRAMANLAR GECESÝ
Hattutaþ halký zafer sevinci içindeydi. Tutaþil her yerde büyük bir kahraman ola
rak kutlanýyordu. Halk tapýncaklara koþarak Tutaþil in 60 muhafýzý ile 120 savaþ a
rabasýnýn askerleri için Tanrýlara yakarýyorlardý. Onlar canlarýný harcýyarak de
vleti kurtarmýþlar, Hatti milletine parlak bir zafer kazandýrmýþlardý. Hattuþaþl
ýlar sarayýn önüne giderek haykýrýyorlar, kýralýn þerefine yaþa diye baðýrýyorla
rdý. Heyecan o kadar çoktu ki kýral, saraydan çýkarak halka görünmek mecburiyeti
nde kalmýþtý. Nümanyiþçiler kýralý, kýraliçeyi, Tutaþil i, vezirleri, Yamzu yu hatta
Hantilyas ý bile alkýþlýyorlar, kýralýn yüz yýl daha yaþamasýný diliyorlardý. Bir
aralýk baðýrýþlar arasýnda bir ses:
bu dilek pek umumi ve kat î idi. Kýral kabul etmek mecburiyetinde kaldý. Eliyle iþ
aret edip halký susturduktan sonra:
Cüce Ýrdas, kýralýn öfkesini istismar etmek niyetinde idi. Yýlan gibi sürünerek
yaklaþtý:
- Kýral Hazretleri! Halk çocuk gibidir. Herkese kanar. Kendileri için b
aba gibi olan kýral dururken babanýn düþmaný olan herhangi bir yabancýya inanabi
lir. Zannedersem bu halký bu terbiyesizliðe sevkeden Baþkumandan Tutaþil olmuþtu
r. Çünkü muhafýzlarýn söylediði türküde yalnýz kendi adý geçiyor, þanlý kýral Su
bbiluliyuma dan bahsolunmuyordu. Þimdi de kahramanlar gecesi yapýlsýn diye milleti
kýþkýrtan o olmuþtur. Bununla kendisine büyük þeref temin etmek istiyor.
Rahip Ýduskam adeti olduðu üzere yapmacýk bir öfke ile þöyle diyordu:
Nidiba ise kaþ yaparken göz çýkaran bir durumla þöyle diyordu:
Vezirler söz söylerken kýral durmadan þarap içmiþ, þarabýn sýcaklýðý baþýna vurm
uþtu. Cüce Ýrdas ý yerinden sýçratacak bir gürültü ile yumruðunu masaya vurduktan
sonra yaverlerine dönerek baðýrdý:
Tutaþil evinde yatýyordu. Yüzündeki kýlýç yarasýndan baþka göðsünde bir ok yaras
ý vardý. Karýsý ve kýzý yaralarýný yýkýyorlar, süt içirerek kuvvetlendirmeðe çal
ýþýyorlardý. Yaverler girip kýralýn buyruðunu bildirdikleri zaman eliyle duvarda
ki baþkumandanlýk kýlýcýný göstermekle mukabele etti. Altýný, gümüþü yoktu. Sonr
a yine baþkumandanlýk buyurganlýðý ile yaverlere bir el iþareti yapýp çabucak gi
tmelerini bildirdi ve baþýný öte tarafa çevirerek onlarý görmek istemediðini anl
attý. Yaverler çýkarken en geride kalmýþ olan Sabba, kendilerine kapýyý açmýþ ol
an Tutaþil in hizmetçisine dikkatle baktý. Sonra onun yanaðýný okþamak ister gibi
bir hareket yaptý. Fakat bu hareket kendisine acýya mal oldu. Çünkü kýz, görünüþ
ünden umulmýyan bir kuvvetle yavere tokatý indirmiþ ve kapýyý þiddetle kapatmýþt
ý. Öteki yaverler bu manzarayý görünce gülüþtüler. Sabba adeta kuduruyordu:
Üç gün pek çabuk geçti. Saray bahçesi bir þölen yeri olmuþtu. Dað gibi et yýðýlm
ýþ, göl gibi süt saðýlmýþ, deniz kadar þarap hazýrlanmýþtý. Yirmi kiþilik muzýka
takýmý güzel havalar çalarak milleti eðlendiriyordu. Hattuþaþ ýn on bin kiþilik b
ütün nüfusu aþaðý yukarý saray bahçesine dolmuþtu. Millet, kutlulanacak kahraman
larýn baþýnda Tutaþil i görmek istiyordu. Onun azlolup yerine piyade kumandanýnýn
geldiðini görünce bir an þaþalar gibi oldular. Fakat kýralýn nutkunu dinledikten
sonra her þeyi unutup þaraba sarýlmalarý güç olmadý. Bedava olan þarap halka Tu
taþil i de, kahramanlarý da unutturmuþtu. Gerçi Tutaþil yoktu. Ama arada bir yaver
lerden biri baðýrarak halký bir kahramanýn þerefine içmeðe çaðýrýyordu.
Ýlk önce þanlý ve kahraman kýral Subbiluliyuma nýn þerefine içildi. Arkadan Kaska
larý yok eden yiðit piyade kumandaný için taslar kalktý. Daha sonra da memleketi
kahramanca idare ederek zaferin kazanýlmasýnda deðerli hizmetleri geçen vezirle
r için þaraplar dolduruldu. Bu arada yaver Sabba da unutulmadý.
Gece yarýsý olduðu zaman bahçedeki halkýn çoðu sýzmýþtý. Çünkü o görmemiþler ala
yý þarabý üst üste dökercesine içip kendilerinden geçmiþlerdi. Tören odasýnda is
e neþe yeni baþlýyordu. Kýral her tas þaraptan sonra bir piþmiþ saksaðan yumurta
sý yiyor ve bu tevazuu ilse vezirlerinin daha çok sevgi ve saygýsýný kazanýyordu
. Sofrada konuþulan þey daima kýralýn açtýðý mevzu olurdu. Þimdi felsefi bir mev
zu üzerinde idiler. Ve filozof Ýlânasam ile konuþuyorlardý. Kýral bir tas daha i
çtikten sonra dedi ki:
- Filozof! Çokluk ile Azlýk aslýnda birdir. Onu çok veya az diye ayýran biz
im kuruntumuzdur. Mesela bir tas þarapla on tas þarabýn farký yoktur. Netekim ba
zen on tas þarap bir tas þarabýn tesirini yapmaz. Bazen de bir tas þarap bir ada
mý sarhoþ eder. Neden böyle oluyor? Çünkü içimizdeki kuruntu bize çok içtiðimizi
söylerse biz bir tasý çok görüp sarhoþ oluruz. Ýçimizdeki kuruntu az içtiðimizi
söylerse on tas içtiðimiz zaman bile dipdiriyizdir. Doðru deðil mi? Ne dersin?
Ýlânasam çok kurnaz olduðu için birdenbire kýralýn düþüncesini kabul etmedi. Çün
kü kýralýn dakikasý dakikasýna uymazdý. Þimdi iddia ettiði bir þeyin biraz sonra
aksini iddia eder ve ilk iddiada kendi fikrine iþtirak ederse kýzýp tahkir eder
di. Onun için iþin bir pundunu bulmalý, ortalama gitmeliydi. Kalýn kaþlarýnýn al
týnda mel un bir bakýþla bakan gözlerini yere dikerek cevap verdi:
Aradan epey zaman geçtiði halde kýral bir þey söylememiþti. Adeti böyleydi. Beðe
ndiðini belli etmemeðe çalýþýrdý. Ancak, bir müddet sonra yaverlerinden birine d
önerek buyruk verdi:
Yaver bahçeye çýkýp bakýr yuvarlak üzerine tokmakla vurarak halký uyandýrmaða ça
lýþtý. Çoðu sýzmýþtý. Bir kýsmýnýn kýmýldayacak hali yoktu. Ona raðmen yaver bað
ýrdý:
Henüz ayakta olanlar arasýnda bir alkýþtýr koptu. Yaþasýn kýral, yaþasýn Ýlânasa
m diye baðýrarak þarap içtiler.
Þimdi tören odasýnda baþka bir konuþma mevzuu açýlmýþtý: Tarihteb bahsolunuyordu
. Kýral, eski savaþlarý, eski kýrallarý anlatýyordu. Büyük kýral olmak için zaf
er kazanmanýn, ülkeler açmanýn, milleti doyurmanýn þart olduðunu ileri sürüyordu
. Subbiluliyuma çok mütevazi idi. Eski kýralar arasýnda en çok Flabernas ile Mur
þili beðeniyor, fakat Murþil i daha üstün tutuyordu. Diyordu ki:
Nidiba nýn çam devirmesine herkes alýþýk olduðu halde bu seferki tevil götürür gib
i deðildi. Cüce Ýrdas, Nidiba ya hücum ederek nasýl bir dalkavukluk yapabilirim di
ye düþünüyordu. Kýralýn sözleri onu durdurdu. Çünkü kýral gülerek:
- Ýnsanlar hakkýnda niyetlerine göre hüküm vermek doðru olur diyordu. Art
ýk kimse söz söylemiyor, yalnýz þarap içiyordu. Tan yeri aðarmak üzere idi. Ýçki
beyinlere tesir ettikçe hareketler, bakýþlar sözler þuursuzlaþýyor, boþ yere gü
lümsemeler, manasýz öfkelenmeler birbiri ardýnca herkesi okþayýp geçiyordu. Kýra
l delilik hezeyaný halinde idi. Deha ile çýlgýnlýk arasýnda bir noktada bulunuyo
rdu. Göðsüne düþmüþ olan baþýný birdenbire kaldýrdý. Ufuklardaki düþman ordularý
na bakan kahramanlar gibi ilerisini süzdükten sonra iki elini birden boynu hizas
ýna kaldýrdý. Sol eli ilerideydi. Sað elini omzuna kadar çekerek ok atma taklidi
yaptýktan sonra aðzýnýn içine bakan vezirlere doðru:
- Bir ok attým!.. Kebap oldu dedi. Vezirler bakýþarak bu yüksek hikmeti,
bu görülmemiþ vecizeyi tasvip yollu baþ salladýlar. Pek beðenmiþler, fakat anlýy
amamýþlardý. Okun kebep olmasýndaki yüksek hikmet her kulca anlaþýlýr nesnelerde
n deðildi. Bu muammayý çözmek þerefi cüce Ýrdas a nasip oldu:
- Kýral Hazretleri edebi sanatlarýnýn en incesini yaparak cihana ve in
sanlýða parlak bir ufuk daha açmýþlardýr, dedi çünkü atýlan ok bir geyik yavrusu
nu vurup kayaya saplanýrsa, bu kaya çakmak taþýndan yapýldýðý için ateþ alýrsa,
geyik okla delinmiþ olduðu halde okun hýzýndan dolayý elli defa dönerse hiç þüph
esiz kebap olur. Hem de kebaplarýn en tatlýsý
Ziza sarhoþluktan dolayý etrafý hemen hemen hiç görmemeðe baþlýyan gözleriyle bi
r kýrala, bir de Hantilyas a bakýyor, kýrala yaranmakla, HAntilyas a sevgisini söyle
mek arasýnda bir tercih bocalamasý yapýyordu. Kýral yine tevili kolay bir söz sö
ylerse mesele yoktu. Fakat ya tutup da, mesela: Bir ok attým helva oldu derse ne y
apardý? Helvanýn balýný, ununu, yaðýný nereden bulup çýkarýrdý? Bir aralýk kýral
a yaranamýyacaðým diye ümitsizliðe düþer gibi oldu. Kýrala dalkavukluk etmekten
vazgeçerek güzel. Hantilyas ýn ilgisini kendi üzerine çekmek istedi. Fakat hay aks
i þeytan hay! O kadar sarhoþtu ki birkaç adým uzaktan Hantilyas ile Yamzu yu birbi
rine karýþtýrýyordu. Onlar kýralýn saðýnda ve solunda oturuyorlardý. Fakat hangi
sinin Hantilyas olduðunu kestiremiyordu. Yamzu nun ayý balýðýna benziyen gövdesiyl
e ötekinin ince ve biçimli endamýný birbirine karýþtýrmak için amma da içmiþim d
iye düþünebiliyordu. Bununla beraber suç yalnýz þarapta deðildi. Gözlerinin az g
örmesi de buna biraz sebep olmuþtu. Birdenbire adeta iradesi dýþýnda bir dürtüþ
le ayaða kalktý ve kýrala þöyle dedi:
- Kýral Hazretleri! Bu kahramanlar gecesinden unutulmamasý geren bir ka
hraman daha var: o da þu parlak gözleri ve ince gövdesiyle kadýnlarýn en güzeli
olan Yamzu dur.
Ziza, sonunu herkesin merakla bekledði sözünü burada kesiverdi. Çünkü þaþýrmýþtý
. Hantilyas tan bahsetmek isterken aðzýndan Yamzu çýkývermiþti. O kadar þaþýrmýþtý
ki bir müddet ne söyliyeceðini bilemedi. Sonra içinden Ne yapalým? Bir ok attým,
helva oldu. Çaresiz yaðýný da, balýný da, ununu da bulacaðýz diye düþündükten so
nra devam etti:
- Evet! Yamzu bir kahramandýr. Çünkü þöleni idare eden ve kadýn olduðu
halde bu kadar içmeðe dayanan bir kimse elbette kahramandýr. Buradaki kýzýl þara
ptan yirmi tas içmek yirmi düþmanýn kanýný içmekten daha mý kolaydýr. Deðildir.
Bir hekim olmak sýfatý ile size söyliyeyim ki daha kolay deðildir. Daha güçtür.
O halde kahramanlar gecesinin en büyük kahramaný Kýral Hazretleriden sonra ikinc
i kahraman Yamzu dur. Üçüncü kahraman Hantilyas týr. Dördüncü kahraman Ýlânasam dýr. B
eþinci kahraman Ýrdas týr Hayýr , hayýr Yanýldým Baþtan saycaðým: Birinci kahraman K
ýral Hazretleri Ýkinci kahraman Yamzu Üçüncüsü Hantilyas Dördüncüsü de ben
Ziza sözlerine devam edemedi. Çünkü birdenbire kýralýn aðzýndan, burnundan kan b
oþanarak devrildiðini gördü. Kýralýn arkasýnda bulunan baþhekim Teþen ile yanýnd
a oturan Yamzu seðirttiler. Ötekiler donakalmýþtý. Baþhekim, yanýnda bulundurduð
u hayat iksirinden kýralýn aüzýna damlatmaða çalýþýyordu. Gün aðarmýþtý. Bir müd
det kýralýn göðsünü ve kollarýný uðaladýktan sonra kalbini dinliyen Teþen sevin
çle: Çok þükür kýralýmýza bir þey olmadý. Fakat birkaç gün kýpýrdamadan yatmasý l
azým dedi. Sonra hepsi sarhoþ olan yaverlere emir vererek kýralý sýrtlatýp yatak
odasýna götürttü. Zaten ortada içilecek þarap, yenecek yemek de kalmamýþtý. Yeni
baþkumandan da meydandan kaybolmuþtu.
Vezirler evlerine vezirlik töreni ile dönmek için savaþ arabalarýna binmek istiy
orlardý. Fakat korkak Tutaþil Kaskalarla yaptýðý savaþta savaþ arabalarýnýn heps
ini kaybetmiþti. Baþka çare yoktu: Yayan gideceklerdi saray bahçesine çýktýklarý
zaman bütün halkýn sýzýp yatmýþ olduðunu gördüler. Büsbütün sýzmamýþ olan bazý
gençler birtakým kadýnlarla uygunsuz durumda idiler. Bu manzara Ýlânasam ýn namusu
na dokundu:
- Eþeðin de senden
- Alçak, vatan haini! Sen bir vezire hangi cüretle bu sözleri söylüyors
un?
- Çok dýrlanma! Bu gece kahramanlar gecesidir. Biz de açýkta sabahlamak
la kahramanlýk yapýyoruz. Yaþasýn Kýral!..
- Yavaþ gel vezir hazretleri! Bizi buraya kýral çaðýrdý. Kýralýn konukl
arýný iadam ettirmek kýrala isyandýr. Sen kýrala isayn mý ediyorsun?
- Haþa, haþa!.. Ben kýralýn kölesiyim. Ama sizler bahçenin namusunu lek
elediniz. Bu gecenin kahramanlar gecesi olduðunu unutuyorsunuz
- Hangi kahramanlar gecesi? Kahramanlar öldüler. Bu gece dalkavuklar ge
cesidir. Bu þölene konmak için sabaha kadar yaþasýn diye baðýrdýk. Tabii siz de
içerde þebek gibi takla attýnýz. Yaþasýn kýral!..
Bu sözler üzerine sarhoþ hüngür hüngür aðlamaða baþladý. Hem hýçkýrýyor, hem de:
- Benim eþeðim de aðýr yük taþýyor ama yine benden dayak yiyor. Amma da
nankörmüþüm diye söyleniyordu.
Vezirler iþin sarpa sardýðýný, resmi otoritelerini kullanacak bir vasýtanýn orta
da bulunmadýðýný görerek bahçe kapýsýna doðru yürüdüler. Sendeliyerek evlerinin
yolunu tuttular.
Kâhin Þilka, bir arkadaþý ile bütün bu konuþmalarý dinlemiþti. Bir sarhoþlara, b
ir de vezirlere baktýktan sonra:
- SON -