You are on page 1of 3

Yazdır http://www.fikribeyan.net/yazdir.php?

haber_id=1744

İran tehdit değil / Noam Chomsky


Barack Obama 2009 yılında Afganistan’a daha fazla sayıda asker gönderirken Nobel
ödülü kazandı. Söz verdiği “değişime” ne oldu?

13/05/2010

Chomsky: Obama’nın hayal kırıklığına uğratmadığı birkaç


kişiden biri de benim çünkü ondan hiçbir beklentim olmadı.
Seçim kampanyası başlamadan önce Obama’nın konumu ve
başarı ihtimali hakkında yazmıştım. Bill Clinton tarzı ılımlı
bir Demokrat olduğu belliydi. Ümit ve değişim hakkında pek
çok söz söylendi elbet. Bush’un son hamleleri yüzünden
ümidini kaybedenler ümit arayışındaydı. Ama Obama’nın
yaptığı konuşmasının özünü doğru dürüst incelemek için
insanların zaman ayırmasını beklemenin bir gereği de yok.

Obama yönetimi, uranyum zenginleştirme programı yüzünden İran’a bir tehditmiş gibi
muamele ediyor. Fakat Hindistan, Pakistan ve İsrail gibi ülkeler aynı baskıdan pay
almıyor. Böylesi bir seyir izlenmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Chomsky: İran bir tehdit olarak algılanıyor çünkü ABD’nin emirlerine itaat etmiyor. İran’ın askeri
bir tehdit olması söz konusu değildir. İran asırlardan beridir sınırları ötesinde saldırganca bir
harekete girişmemiştir. Saldırgan tek hareket, ABD’nin desteğinde iki Arap adasını işgal ettikleri
“1970’lerin şah rejimi zamanında olmuştur.” İsrail, ABD’nin iyi dilekleri ve yardımıyla Lübnan’ı
otuz yılda tam beş kez işgal etti. İran buna benzer hiçbir şey yapmış değil.

Buna rağmen İran bir tehdit olarak değerlendiriliyor…

Chomsky: Çünkü İran bağımsız bir yol izliyor ve uluslararası otoritelerin emirlerine boyun
eğmiyor. Şili’nin 1970’lerde yaptığına benzer şekilde davranıyor. Şili, sosyalist Salvador Allende
tarafından yönetilirken, ABD’nin “istikrar” adına istikrarsızlaştırmasına mâruz kalmıştı. Herhangi
bir çatışma meselesi değildi bu. ABD otoritesini onarmak adına “istikrarı” muhafaza etmek
amacıyla Allende hükümetini zorla “istikrarsızlaştırmak” gerekiyordu. Aynı olay bugün Körfez
bölgesinde yaşanıyor. Tahran, Amerika’nın otoritesine itiraz ediyor.

Uluslararası câmianın Tahran’a ağır müeyyideler uygulama amacı hakkında neler


söylersiniz?

1 -> 3 18-05-2010 20:42


Yazdır http://www.fikribeyan.net/yazdir.php?haber_id=1744

Chomsky: Uluslararası câmia ifadesi garip bir ifadedir. Dünyadaki ülkelerin pek çoğu bağlantısız
bir bloktadır ve İran’ın barışçıl amaçlarla uranyum zenginleştirme hakkını kuvvetle
desteklemektedirler. Uluslararası câmia’nın parçası olarak görülmedikleri çok sık ve açıkça
tekrarlanmaktadır. ABD emirlerine uyan ülkeler uluslararası câmia’dan oluyor. İran’ı tehdit eden
ABD ve İsrail’dir ve bu tehdit ciddiye alınmalıdır.

Hangi sebeplerden dolayı?

Chomsky: İsrail’in artık yüzlerce nükleer silahı ve fırlatma sistemleri var. En büyük tehlike
Almanya’dan geliyor. Bu ülke, İsrail’e Dolphin nükleer denizaltıları sağlıyor. Bu denizaltılara
nükleer füzeler yerleştirilebiliyor ve İsrail, bu denizaltıları Körfeze göndermeye hazırlanıyor.
Mısır diktatörlüğü sayesinde İsrail denizaltıları Süveyş Kanalından geçebilir. Almanya’da
haberleştirildi mi bilmiyorum fakat iki hafta evvel ABD donanması, Hint Okyanusu’ndaki Diego
Garcia’da nükleer silah üssü inşa ettiğini açıkladı. Bunker busterler dâhil nükleer silah yüklü
denizaltılar burada olacak. Bunker busterler kalın beton duvarları delebiliyor. İran’a yapılacak bir
saldırı için özel olarak tasarlandılar. İsrailli askeri tarihçi Martin van Creveld Levy –
muhafazakarlardandır – Irak işgalinden hemen sonra atom bombasına sahip olmadıkları için
İranlıların deliye döndüklerini kaydediyor. İşgali durdurmanın başka bir yolu var mı ki? Amerika,
K.Kore’yi niçin işgal etmedi? Çünkü caydırıcı var. Tekrar edelim: İran’ın nükleer silah sahibi
olmasını hiç kimse istemiyor ama İran’ın nükleer silah kullanma ihtimali son derece düşüktür. ABD
istihbaratının tecrübesiyle ispatlanabilir. Eğer İran tek bir nükleer başlık isteseydi, bu ülke
muhtemelen yıkılmıştı. Yönetimdeki mollaların hazzedeceği bir şey değil bu. Bugüne değin de
intihar eğilimi sergilemediler.

Avrupa Birliği, böylesi yanıcı-parlayıcı bir durumda gerilimi azaltmak için ne yapabilir?

Chomsky: Savaş tehlikesi riskini azaltabilir. AB, Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme
Anlaşmasına taraf olmayan Hindistan, Pakistan ve İsrail’e imzacı olmaları için baskı yapabilir.
2009 Ekim’inde, İran nükleer programını protesto ettiklerinde, UAEK İsrail’in Nükleer Silahların
Yayılmasını Önleme Anlaşmasına taraf olmasını ve uluslararası denetçilerin nükleer tesislerine
girmesine izin vermesi isteyen bir karar aldı ve İsrail bu karara kafa tuttu. ABD ve AB, bu kararı
engellemek için görüşme yaptılar. Obama, İsrail’in bu kararı umursamaması sağladı. Hem de
hemen.

Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bu yana Avrupa’da yaşananlar ilginçtir. Önceki yılların
propagandasına inananlar, NATO’nun 1990’da çözülmesini umdular. Her şeyden evvel, NATO,
Avrupa’yı “Rus sürüsünden” korumak için kurulmuştu. Artık “Rus sürüleri” değiller ama örgüt
genişlemeye devam ediyor ve NATO’nun Doğu Avrupa yönünde bir santim bile yerinden
oynamayacağını söyleyen Başkan Bush ve Kohl’e inanacak kadar saf olan Gorbaçov’a verilmiş

2 -> 3 18-05-2010 20:42


Yazdır http://www.fikribeyan.net/yazdir.php?haber_id=1744

sözler çiğnenmeye hâla devam ediliyor. Uluslararası analistlerin değerlendirmelerine göre


Gorbaçov, kendisine söylenen her şeye inandı. Pek akıllıca değildi. NATO bugün Doğu’ya doğru bir
hayli genişledi ve dünya enerji sistemini, boru hatları ve ticaret güzergâhlarını denetim stratejisi
izliyor. Bugün Amerika’nın müdahaleler yoluyla güç gösterisine dönüştü.

Amerika, askeri süpergüç kalmaya niyetliyse de 2009 yılında iktisâdi bakımdan fiilen
çöktü. Wall Street’i kurtarmak için daha milyarca dolar lazım.Çin’den gelen para olmasa,
Amerika iflas etmiş olabilirdi.

Chomsky: Çin parası hakkında çokça konuşuluyor. Çin, Amerika’yı sollar mı? Bu soruyu ideolojik
aşırılığın bir dışavurumu olarak görüyorum. Devlet, dünya sahnesindeki tek aktör değil. Bir yere
kadar önemlerini koruyorlar ama mutlak değil bu. İlgili devletlere hâkim olan aktörler, iktisâdi
aktörlerdir: Bankalar, büyük şirketler. Dünyayı kim kontrol ediyor ve politikayı kim tâyin ediyor
diye bir inceleme yapsak, dünya gücü ve küresel işgücünde bir eksen kaymasını dillendirmekten
sakınırdık. Çin çok uç bir örnektir. Bu etkileşimler, ulus-aşırı şirketler, mâli kurumlar ve -
çıkarlarına hizmet ettiği nispette - devlet arasında yaşanmaktadır. Gerçekleşmiş tek eksen
değişimi budur ve manşetlik değildir.

Kaynak: Freitag

Dünya Bülteni için çeviren: M. Alpaslan Balcı

3 -> 3 18-05-2010 20:42

You might also like