barandergisi@gmail.

com

Yýl: 4 Sayý: 176 27 Mayýs 2010 - 22 2 TL (kdv dahil)

HALKIN ÝRADESÝ...

ÝRADENÝN DEVRÝ
MÜMKÜN MÜ?
2 BARAN
BARAN’dan... Kâim ve Dâim...
lev Alatlý’ya göre Ri- paramparça olan CHP’nin son Zamaný gelmiþ kurucu-kur- Amasya tamimi ile karýþtýrýlan

A cky Martin gitti, Gandi

Kemal geldi. CHP’de
ki ‘rol’ deðiþimini, partinin
zigzagý olarak deðerlendiriyor.
Alatlý, Baykal’ýn bir bardak su-
da boðulmasýný, CHP’nin ma-
kas deðiþtirmesi-deðiþtirtilme-
si olarak-doðru- deðerlendirir-
ken bunun sadece bir iç politi-
ka kýsýr çekiþmesi deðilde, yý-
kýlan ve yeniden kurulmakta
olan bir dünyanýn büyük fotoð-
rafýndan belki bir parça oldu-
ðunu analiz etmemesini, ente-
lektüel kesimin son yýllarda ki
gittikçe belirginleþen kafa karý-
þýklýðýna baðlýyoruz.
Ergenekon,ordu,siyaset,dýþ
politika-bop,iktisat gibi üzerin-
de fikir mülahazasý yapýlan
tüm geliþmelerin siyah ve be-
yaz ayrýmýnda ele alýnmasý,ye-
niden kurulmakta olan bir dün-
ya atmosferinde çokta isabetli
olmamakta.Söylenenleri bütü-
nüyle doðru veya yanlýþ ekse-
ninde deðerlendirmekten ziya-
de,söylenenler içinden doðruyu
ve yanlýþý ayrýþtýracak üst dil-
üst fikre, KURUCU FÝKRE
aþinalýðý ihtar etmekte.
***
Kýlýçtaroðlu, dün parti baþ-
kaný oldu,bugün Zonguldak’ta
ellerini açmýþ Fatiha okurken
poz verdi. 1980’de omurgasý
birkaç hafta içinde ruhunun da
alýndýðýna,belli ki ‘yeni dünya-
ya’ uygun bir ruhun enjekte
edildiðine þahit olduk.
***
Sayýn Yýlmaz Dikbaþ’ýn, as-
keri vesayet,mandacýlýk,Ýsrail
ve Türkiye ekseninde kaleme
aldýðý yazýsýný AÇIK GÖRÜÞ
sayfamýzda okuyabilirsiniz.
Bir ordu-devlet olan Ýsrail’in
bu durumunu,’Ýsrail Ordusu-
nun’ devleti olarak tesbit eder-
ken, Türkiye’de böyle bir as-
keri vesayetin olmadýðý karþý-
laþtýrmasýna katýlmak pek
mümkün deðil.En azýndan ya-
kýn zamana kadar…Sayýn Dik-
baþ’ýn Ýsrail üzerine yapmýþ ol-
duðu deðerlendirmeleri,fikrin
emrinde kol-kolun emrinde fi-
kir paradoksu çerçevesinde
ufuk açýcý analizler olarak dik-
katinize sunuyoruz.
Serdar Demirel ile yapýlmýþ
olan mülâkatýn, son yýllarýn en
dikkat çekici-tartýþmalý konu-
larý üzerinde yoðunlaþtýðýný
söyleyebiliriz. Büyük Ortado-
ðu Projesi çerçevesinde, kimi
çevrelerce ABD’nin, kimi çev-
relerce de bölgenin ruh kökün-
den –tarihinden doðan birlik
ruhuna yapýlan atýflar artýk ge-
reksiz bir saflaþmanýn tezahürü
olarak deðerlendirilmeli.
tarýcý fikrin tabii süreci, diya-
lektiðin týkýr týkýr iþleyen yasa-
larý olarak düþünülmesi ve
ýþýklarýn bu diyalektiðin sahibi-
ne döndürülmesi gereken za-
man dilimindeyiz. Sayýn De-
mirel’in ifadesiyle ‘Türki-
ye’nin üstlenmesi gereken mis-
yonun, halkýn deðer yargýlarýy-
la ve baðlý bulunduðu medeni-
yet havzasýnýn yüklediði mis-
yonla baðlantýlý olmasý gereki-
yor. Tarihiyle barýþýk ve bu ta-
rihin uzantýsý olan bir kurucu
ruh lazým. Bu Türkiye dindar-
larýnýn ortak düþüncesi.’
Tarihiyle barýþýk bir Türki-
ye, özellikle yakýn tarihiyle
yüzleþmesiyle mümkün ola-
caktýr. Manda-vesayet tartýþ-
malarý içinde ki entelektüel ke-
sim içinde ki samimi bazý ka-
lemlerin,Kemalizmin, antiem-
peryalist duruþunu asýl kabul
etme gayret ve ihtiyaçlarý-
ný,kendi antiemperyalist duruþ-
larýnda ki samimiyetlerine ve
sahiciliklerine baðlamak iste-
riz.Oysa,Sivas kongresinden
hemen önce ABD’ li yetkililer-
le görüþmeler yapýldýðý ve bu-
nun Sivas kongre tutanaklarýna
geçtiði yani bir manda tartýþ-
masýnýn yaþandýðý Karabe-
kir’in hatýralarýnda açýkça ya-
zýlmýþtýr.Yakýn tarihle ilgili tar-
týþmalarýn,Amasya protokolle-
ri olarak bilinen ve her nedense
protokol belgelerinin tartýþýl-
maya açýlmasýyla çok daha
baþka bir yöne doðru ivme ka-
zanacaðýný söylemeliyiz.
Sayýn Mevlut Koç üst dil-
üst manaya aþina üslubuyla ka-
leme aldýðý yazýlarýna bu sayý-
da devam etti. Demokrasi ve
birey çerçevesinde, halkýn ira-
desini ve olmayan halk iradesi-
nin devrinin incelendiði yazý-
sýný sayfalarýmýzda bulacaksý-
nýz.
Organizasyonunu ÝHH’nýn
yapmýþ olduðu ‘Rotamýz Filis-
tin,Yükümüz Ýnsani Yardým’
isimli insani yardým gayeli ha-
zýrlanan gemiler yola çýktý. Ha-
berini ve ÝHH baþkaný Bülent
Yýldýrým’la yapýlan görüþme
kayýtlarýný iç sayfalarda okuya-
bilirsiniz. Anadolu insanýnýn
omuz verdiði, adýný koyduðu
bu kafileye olan destek ve du-
alarýmýz açýktýr. Ýsrail ordusu-
nun bu gemileri karþýlamak
üzere hazýrlýk yaptýðý basýna
yansýyan görüntü ve haberlerle
sabit. Karasularýnda Anadolu
menþeli bir kafileyle karþýlaþ-
maya hazýrlanan Ýsrail ordusu
için bu bir ilk olacaktýr. Geliþ-
melerin,’beklenmedik geliþ-
melere’ yol açabileceðini þim-
diden söylemeliyiz.

Okuyucudan...
Baran Dergisine: Sevgili Baran Dergisi çalýþanlarý:

Çoðu "Necip Fazýl'cý" geçinenlerin, onu, yýlda sadece bir kere, o
da sadece bir þâir olarak hatýrlamalarýnýn aksine, sizlerin gerçekten
onun takipçileri olmanýzdan dolayý size karþý gönül baðým var. Bu
yüzden derginizi dikkatle takip ediyorum. Ayrýca saðlýkla ilgili yazý-
larýnýzýn da devamlý olmasýný istiyorum.
Saygýlarýmla...
Biz bir grup üniversite öðrencisiyiz ve derginizi bulabilmek için
þehir merkezine gitmemiz gerekiyor. Her zaman gidemediðimiz için
internet aracýlýðýyla okuyabilmek en azýndan görebilmek istiyoruz.
Web sayfanýz sürekli güncellenirse bizim gibi merkezi yerde olma-
yan arkadaþlara çok faydalý olacaktýr.
En derin saygý ve sevgimizi gönderiyoruz.

MEVHÝBE ÞENÖZ-BURSA 18 Mart Üniversitesi - ÇAN/ ÇANAKKALE

Gündem
HALKIN ÝRADESÝ
Eðer tek tek fertlerin iradelerini siyasî bir etken olarak kabul ediyorsak,
bunun slogan seviyesinden öte bir anlamýnýn olmasý, yani devredilecek iradenin
önce var olmasý gerekir.
Mevlüt Koç
lasik demokratik doktrini ký-
K saca þöyle tanýmlamak müm-
kün: Halkýn iradesini gerçek-
leþtirmek üzere, iradesini devredeceði
kiþileri seçmek ve sonuçlar üzerinde
son sözü söyleyerek, “genel iyilik” in
temini amacýyla, politik kararlara var-
mak için gerekli organizasyon meto-
dudur.
Yukarýdaki tanýmlamayý analize
tabi tutarsak, demokratik metodun
varsayýmlar üzerine kurulu olduðunu
görürüz. Þöyle ki: Birincisi, tanýmla-
manýn özünde, “ genel iyilik” varsayý-
mý ve buna baðlý olarak da genel iyili-
ðin “halkýn iradesi” olduðu, peþin ka-
bulü var. Bu varsayýma göre, normal
her insan akýlcý davranýr ve sonuçta
bu davranýþlardan kaçýnýlmaz olarak
genel iyilik doðar. Bunun aksine her
türlü davranýþ ahmakça ve aptalcadýr.
Hatta son zamanlarýn moda tabiriyle
söylersek, göbeðini kaþýyan, bidon
kafalý, geri zekâlý yaratýklar sürüsü-
dür. Ýkincisi, genel iyilik kavramý bu
varsayýmlar üzerine kurulduktan son-
ra, artýk elimizde iyinin ve kötünün
ölçüsü de var demektir. Ortak refah,
ortak mutluluk, ortak menfaat konula-
rýnda fikir birliði saðlandýðýna göre,
bu gayenin bilincinde olarak toplu-
mun her üyesi, iyi ve kötüyü birbirin-
den ayýrma kabiliyetini de kazanmýþ
olacaktýr. Artýk bu yolda ona düþen,
iyi olana sahip çýkmak, kötü ile müca-
dele etmektir.
Ýyi ve kötünün ölçüsü elimizde ol-
duðuna ve toplumda bunun ayrýmýný
yapabilecek fertlerden teþekkül ettiði-
ne göre, kamu düzeninin idaresi de bu
fertlerin denetiminde olacaktýr. Yalnýz
kamu düzeninin tesisinde, bazý iþlerin
idaresinin özel bir yetenek ve uzman-
lýk gerektirdiði açýktýr. Dolayýsýyla
uzmanlýk gerektiren bu iþler, söz ko-
nusu niteliklere sahip kiþilere devre-
dilmelidir. Varsayýma göre, bu kiþile-
rin halkýn iradesini yerine getirmek
dýþýnda, bir düþünce ve faaliyetlerinin
olmasý mümkün deðildir. Özellikle
branþlaþma ve iþ bölümünün olduðu
BARAN
bir toplumda, fertlerin iþlerine sahip
çýkmak ve yönetmek üzere, sýk sýk bir
araya gelmeleri mümkün olmadýðýna
göre; sadece çok önemli ve bir türlü
anlaþma saðlanamayan durumlarda,
referandum ile alýnacak kararlarý yurt-
taþlara býrakmak; diðerlerini ise yurt-
taþlarca tayin edilmiþ bir meclis ya da
parlamentonun yürütmesine terk et-
mek en uygunu olacaktýr. Bu meclis
ya da parlamento seçmenlerin iradesi-
ni yansýtacak; onlarý temsil edecek ve
onlarýn sözcüsü olacaktýr. Ancak ça-
lýþmalarýn daha verimli olabilmesi
için, þartlar gereði meclis kendisini alt
birimlere ayýracak ve nihayetinde ge-
nel amacý gerçekleþtirecek ve yönetim
iþi ile uðraþacak son birim teþekkül et-
tirilecektir. Adýna hükümet denilen
bu oluþum, her kabahatin sorumlusu
olurken, baþkan veya baþbakan da gü-
nah keçisi olarak bu kabinenin baþýn-
da bulunacaktýr.
Mevzu bu þekilde kabul görüp or-
taya konduktan ve yukarýdaki varsa-
yýmlarýn geçerliliði ve gerçekliði ka-
bul edildikten sonra, artýk hiçbir þüp-
heye mahal olmadýðý inancý, demok-
rasiye anlam kazandýracaktýr. Geriye
sadece bunun topluma nasýl yansýtýla-
caðý, mantýksýz ve olumsuz gibi görü-
nen bazý meselelerin nasýl benimseti-
leceði, teferruat kabilinden birkaç ko-
nu dýþýnda problem kalmayacaktýr.
Böylece, demokratik sistem ulaþýlabi-
lecek en iyi düzen olarak kabul görür-
ken, alternatif tezler, sistemler ya gör-
mezden gelinerek yokluða mahkûm
edilecek ya da çeþitli yaftalamalarla
olumsuzlanacaktýr. Ancak, klasik de-
mokrasiyi olumlayan bu faraziyeler-
den böyle bir sonuca varmak için, bu
varsayýmlarýn hepsinin ayrý ayrý iza-
ha, ispata muhtaç olduðu gayet açýk.
Oysa bunlarý yalanlamak, savunmak-
tan çok daha kolay.
Öncelikle, tüm halkýn katýlacaðý
ve aklý baz alarak kabule zorlanabile-
ceði genel iyilik diye bir þey yok. Bu
durum, halkýn bir kýsmýnýn genel iyi-
likten farklý beklentiler içinde olma-
sýndan kaynaklanmaz. Ýctimaî yapýnýn
çok daha derinlerinde bulunan, farklý
kiþi ve topluluklarýn, genel iyilik kav-
ramýna yükledikleri anlamýn çok fark-
lý olmasý gerçeðine dayanýr. Sistemi
kendi anlayýþlarý istikametinde, bir
genel iyilik paydasý üzerine inþa eden
görüþün, insanî deðerler konusundaki
zafiyeti, nihaî deðerlerin ne olmasý;
nasýl olmasý gerektiðinin aklý zorla-
yan izahý, sistemin ilkeler bazýnda tar-
týþýlmasýna yol açmaktadýr. Dahasý
herkesi tatmin edecek ölçekte bir ge-
nel iyilik varsayýmý kabul edilse bile,
bu durum tek tek fertlerin problemle-
rine cevap olmaktan her zaman uzak
olacaktýr. Demokratik metodu sadece
fayda zarar perspektifinden deðerlen-
diren pragmatizmin aðababalarý, bu
konunun önemini tam olarak göreme-
di. Ýnsaný bir bütün olarak düþünüp
deðerlendiremedi.
Meseleyi sadece fayda zarar açý-
sýndan ele aldýðýnýz zaman, “ halkýn
iradesi” kavramý elinizden buharlaþýp
uçar. Zira bu kavram, herkes için pay-
laþýlabilir bir genel iyilik kabulüne da-
yanmaktadýr. Oysa, bu teklifi yapan-
larýn, “halkýn iradesi”, “halkýn ruhu”
kavramlarý konusunda kuþatýcý bir
fikri yok. Kendilerince halkýn iradesi
kavramýný, tek tek kiþilerin iradesinde
bulurken, toplumun tüm fertlerinin
mutabýk kalacaðý, ortak bir iyilik mer-
kezi olmadan, halkýn iradesinin tahak-
3
kuk etmeyeceði gerçeðini göz ardý et-
mektedirler. Pragmatik görüþ bir yan-
dan, tek tek fertlerin iradelerini topla-
yýp, aklýn da yardýmýyla bunu halkýn
iradesi haline getirirken, diðer yandan
bu iradeyi, klasik demokrasiyi karak-
terize eden deðerlerin saygýnlýðý ile
destekleyerek muteber kýlmaktadýr.
Ne var ki, klasik demokrasiyi karakte-
rize eden bu deðerler, halkýn iradesini
yüceltmekten ibaret deðildir. Bu de-
ðerler ayný zamanda, faydacý görüþçe
de benimsenen bazý varsayýmlarý ihti-
va eder. Genel iyilik fikrini dýþarýda
býraktýðýnýz an ortada, bahse konu
“genel irade”nin ne varlýk sebebi ne de
itibarý kalýr. Böylece demokratik me-
tot mesnetsiz kalýrken, ana kaideyi ta-
þýyan direkler de çöker.
Sonuç olarak, “ Ýradenin devri
mümkün mü?” sorusu bir yana, yuka-
rýda tüm bu anlatýlanlarýn ortak pay-
dasý: Olmayan bir iradenin devrinden
ibaret. Eðer tek tek fertlerin iradeleri-
ni siyasî bir etken olarak kabul edi-
yorsak, bunun slogan seviyesinden
öte bir anlamýnýn olmasý, yani devre-
dilecek iradenin önce var olmasý gere-
kir. Batý insanýnýn bilincini buna ha-
zýrlama görevini Einstein ve Freud
birlikte gördü. Devredilecek iradenin
oluþumu bunlar eliyle gerçekleþti. Ba-
tý dýþýnda kalan düðer ülkelere ise bu
zehir, çeþitli karýþýmlarla tatlandýrýla-
rak þýrýnga edilmeye devam ediliyor.
Liberalizm, Kapitalizm, Marksizm ve
bunlarýn türevleri dini dýþlayan ve
toplum hayatýndan çýkarmak gayre-
tinde olan sistemler. Her ne kadar iro-
ni gibi görünse de, bu sistemlerin hep-
si öðretilerine dini bir karakter verme-
den, bunlarý demokratik inanç, sosyal
inanç haline dönüþtürmeden öðretile-
meyeceði ve benimsetilemeyeceðinin
de farkýndalar. Ýþin özü: “ Doðru dü-
þünce olmadan doðru düþünce faali-
yeti olmaz. “Mutlak Fikir” lâzým.
“Mutlak Fikir” e muhatap vasýta sis-
tem lâzým. Eþya ve hadiseleri Ýbdaî
bir tecelliye muhatap bir gözle gören
BD-ÝBDA dünya görüþü bunu sistem
bazýnda ortaya koydu. Dolayýsýyla ta-
raf olanýn da itirazý olanýn da kendini
ifadeye geçerken, meseleye Ýbdaî bir
vizyonla bakmasý gerekir.
4 BARAN Haber
YENÝ ÞAFAK! KADÝROV'A PROTESTO
LÜTFEN DÝKKAT!.. Rusya Devlet Baþkaný Medvedev ile birlikte Türkiye'ye gelen Çe-
çenistan'ýn Rusya yanlýsý Devlet Baþkaný Ramazan Kadirov, muhabi-
"ABDÜLKADÝR" DE BAÞIMIZIN rimiz Mus'ab Keskin'in de aralarýnda bulunduðu yaklaþýk 200 kiþi-
nin katýldýðý eylemle protesto edildi.
TÂCI, FAKAT DOÐRUSU: Fatih Saraçhane Parký'nda toplanan eylemciler, Kadirov'u hainlik-
"ABDÜLHAKîM"… le
suç-
la-
dý.
Ya-
pý-
lan
ba-
sýn
açýklamasýnda Çeçenistan'ýn, Rus iþgali ve katliamlarýnýn yaný sýra,
mücahidlerin ailelerine karþý da yaptýðý zulümleriyle tanýnan Kadi-
rov'un diktatörlüðü altýnda olduðu vurgulandý. Rus iþbirlikçisi Kadi-
rov'un ayý suretlerinin de yerleþtirildiði fotoðraflarý ateþe verildi.
Açýklamada, Kadirov'un Türkiye'ye gelmesi 'Kadirov yönetimini
meþrulaþtýrma operasyonu' olarak nitelendirildi. 'Yaþasýn Kafkas-
ya'daki kutlu cihadýmýz', 'Kahrolsun Rus emperyalizmi', 'Kahrolsun
Kadirov', 'Ýþbirlikçi hükümet istemiyoruz', 'BASAYEV'e SELAM DÝ-
RENÝÞE DEVAM!' þeklinde sloaganlar atýldý.
Eylem sýrasýnda çevik kuvvet polisi de çevrede güvenlik önlemi al-
dý. Grup, olaysýz bir þekilde daðýldý.

"EKONOMÝ BÝLMEYEN BÝRÝSÝNÝ"

BAÞBAKAN YAPMAMAYA
KARARLIYIZ(!)
CHP kongresinde genel baþkan seçilen basýn ve medyanýnpoh
DEPREM MÝ GELÝYOR? pohlayýp þiþirdiði "GANDÝ" müsveddesi ve kýlýç artýðý Kemal, ge-
nel baþkan seçildikten sonra yaptýðý konuþma sýrasýnda çok doðru
Air India havayollarý'na ait, Dubai'den Hindistan'a uçan, bir tesbit(!) ile, kendisini kastederek 'Ekonomiyi bilmeyen birinin
boing tipi yolcu uçaðý pisti ýskalayarak, ormanlýk alana çakýldý. ülkeyi yönetmesine hazýr mýsýnýz?' diye sordu ve alkýþlarla birlikte
'evet, hazýrýz' cevabýný aldý.
160 yolcu ve 6 mürettebatý bulunan uçak, çakýldýktan sonra Ýþin baþýnda, böyle unutulmaz bir "gaf'ýn alkýþlanmasý da, unu-
alev alev yandý. Mucize eseri uçaktan 8 kiþi sað olarak kurtu- tulmaz garabetler
listesine gireceðe benziyor!..
lurken, 158 kiþi hayatýný kaybetti.
Bu kazanýn beþ ay içerisindeki, beþinci uçak kazasý olmasý da TARÝHTE BU HAFTA
dikkat çekti. Her büyük Depremden önce uçak kazalarýnýn
27-Mayýs
sýklaþmasý ve beþ ayda düþen beþ uçak "Acaba deprem mi geli-
1942 Elmalýlý Hamdi Yazýr'ýn Vefâtý.
yor?" dedirtti.
1960 Ýlk Askeri Müdâhale. Ordu
Yönetime El Koydu.
29-
1453 Ýstanbul'un Fethi.
31-
1946 Muþ Depreminde 839 kiþi öldü.
3 Haziran
1989 Humeyni'nin Ölümü
1989 Pekin Yönetiminin Öðrencilere
müdahalesi, 2000 öðrenci katledilidi.
Gündem BARAN 5

MUTLAKA BÜYÜK DEVRÝM

BÜYÜK DEVRÝM MUTLAKA!
Biz, "inci" peþindeyiz…
Biliyoruz ki, kabuksuz inci olmaz!...
Sahilde, "incisi dökülmüþ" milyonlarca ton istiridye kabuðunu neyleyelim!...
Bize inci lâzým, inci… Yâni, "ruh"…

Muzaffer Doðan

lkemin manzarasýna baký-

Ü yorum; gidiþâtý seyredi-

yorum, ahvâli, hadisâtý
düþünüyorum. Hayâlen, mâzi, hâl ve
istikbâl arasýnda geziniyorum…
Neredeyse yüzyýl evvel, “Harita-
dan büsbütün silineceði ve artýk
Ýslâm düþmaný emperyalist
Garp Firavanlarý hesâbýna, Hay-
mana ovasýný sulamaya memur edile-
ceði anda, hâlâ kanýnýn
Tortosunda yanan son varlýk
hummasýyle þahlaný vermiþ… Milli
kurtuluþ hareketini idâre edenlerin,
göz çýkaracak kadar ön plana dikili
þahýs bahâneleri gerisinde, göze gö-
rünmeyecek derecede arka planda,
bizzat, sadece din ve devlet uðrunda
bu vataný kurtarmýþ… Fakat ondan
sonra, bir takým þahýslarýn yoktan
var ettiði (!) bir topluluk sýfatýný gi-
yerek, maddi ve mânevi vergilerin en
aðýrýna matrah teþkil etmiþ… Mad-
dede baþkalarý tarafýndan kurtarýldý-
ðý rivayetine karþýlýk, ruhta; ayný
baþkalarý tarafýndan doðrudan doð-
ruya harap edilmiþ… Ve sadece raký mýyorum bana öðretilen tarihe!” di- hayatýmýz ruhsuz…Adeta, yaþamýyor (“ruh”, vatanýyla buluþmadýkça),
þiþeleri ,iskambil kaðýtlarý, verem ve ye haykýrmak istiyorum… gibi yaþýyoruz, bir asýrdýr; süslerinizin hiçbir kýymeti yoktur.
frengi mikroplarý ve bir takým kasket Üstad’ýn hârika bir benzetmesi Hakk hâkim olmadýkça; zulüm de-
þekilleri arasýnda yalnýz býrakýl- Anayasanýn bazý maddelerin de- var: ”Ruh olmadan, madde imarý, vam ettikçe, muhabbet, kardeþlik,
mýþ…Üstelik canlý cenâzesinin ba- ðiþtirilmesi gündemde… Ýktidar körler koðuþunu ziynetlendirmekte- adâlet esas alýnmadýkça, þeytanî ihti-
þýnda tamtam dansý þivesiyle “Efen- mensuplarý, bilmem ne kadar dir (süslemektir)” sarlar uðruna kör bir kavga sürüp git-
dimiz sensin!” diye baðrýla baðrýla,, maddeyi deðiþtirmek için çýrpýnýr- Evet… Birileri karþýmýza çýkýp, tikçe… Madde imârý, insanlarý mut-
kendisini tarih te efen di kýlan bü tün ken, muhalefetdekiler de, “deðiþtirt- bilhassa, cumhuriyet döneminde ya- lu etmiyor,edemiyor...
mukaddesat kýymetlerinin çalýndýðý- meyiz!” diye ter ter tepiniyorlar!.. pýlan yollarý, barajlarý, Üstad’ýn mýsralarýyla bitirelim:
na þâhit olmuþ… “(Ýdeolocya Örgüsü Baþtan sona “kurtarýcý ruh”un yolu- þehirleþmeyi, okullarý, hastaneleri,
–Necib Fazýl Kýsakürek, nu kesen”yasa (k)”larla dolu, bu üniversiteleri ve benzeri maddî çalýþ- Yeter asýrlýk selâm,
Sh.498) bir milletin ferdi olarak, yüzden de “Anayasa(k) Kitabý” de- malarý ileri sürebilir, bunlarý küçüm- Haç arma lý serpu þa!
hüzünleniyorum… nilmeyi hak eden “Anayasa”yý tama- sediðimiz yönünde bizi suçluyabilir Garp seni bo þamadan,
Tanzimât fermâný’nýn ilâný men deðiþtirip, ilk madde olarak …Varsýn, Olsun!.. Davran, sen onu boþa!
(1839), Islahat fermâný (1856), Ýkinci “Hakimiyet Hakk”ýndýr” diye yaz- Biz, “inci” peþindeyiz… biliyoruz Hiçbir ya ma kâr etmez,
meþrutiyet (1908), cumhuriyet dev- dýrmadýkça, yapýlan, ölü yüzü pudra- ki, kabuksuz inci olmaz!... Sahilde, Gü ve sarmýþ kuma þa!
rimleri… Bütün bu sahte devrimler lamaktan farksýz bir iþ olmaktan öte “incisi dökülmüþ” milyonlarca ton Yeni bir örgü la zým;
boyunca ve bu dönemlerde çokca geçmez! Yüzyýldýr her yerde, her þey- istiridye kabuðunu neyleyelim!... Bi- Temelden yeni inþâ!
rastladýðýmýz sahte kahramanlarca de eksik olan her þey var: Ruh…Dev- ze inci lâzým, inci… Yâni, “ruh”… Yeni bir ana yasa;
izlenen politikalarý (siyâsî, iktisâdî, letimiz ruhsuz, milletimiz ruhsuz, si- Koca bir ülke sanki körler koðu- Eski, gelmez rötu þa!
idârî vs.) düþündükce, meydanlara yasetimiz ruhsuz, idâremiz ruhsuz, þu… Koðuþu süsleyip duruyorsu- Hâkimiyet Hakk’ýn dýr!
çýkýp, sesimin en gür tonuyla, “inan- iktisadi hayatýmýz ruhsuz… Sosyal nuz… Körlerin gözü açýlmadýkça Yazdýr bu nu nakkaþa!
6 BARAN Haber

“ROTALARI FÝLÝSTÝN”
ÝHH GEMÝSÝ YOLA ÇIKTI
ÝHH’nýn organizatörlüðünü yaptýðý "Rotamýz Filistin Yükümüz Ýnsâni Yardým"
Ýsimli ve Filistin halkýna yardým amaçlý hazýrlanan gemiler yola çýktý.
Ýsrail'in "gemileri vururuz" yönlü açýklamasýnýn ardýndan
ÝHH Baþkaný Bülent Yýldýrým'ýn görüþlerini aldýk.

ARAN: Ýsrail'in "gemileri vuraca- kefenlerimizle gidiyoruz, ha-

B ðýz" minvalinde yaptýðý açýklama

ve size karþý kurduklarý filoya dair
görüþünüz nedir?
zýrladýklarý filoya karþýlýk
bizde bir çaký dâhi olmaya-
cak.
Her zaman böyle açýklamalar yapý- BARAN: Baran Dergisi
yorlar, konuþsunlar, bu bizim için çok bir okuyucularýna söylemek is-
þey deðil. Yani korkumuz yok hamdol- tediðiniz?
sun.
BARAN: Ciddiye alýyor musunuz? Çok teþekkür ediyorum.
Yani bunu yapabilirler, bu Siyonistle- Okurlarýnýzdan bize ve tabiî
rin her zaman yaptýklarý þey mazlum sa- ki Filistin'li kardeþlerimiz
vunmasýz insanlarý katletmek… baþta olmak üzere dua etme-
BARAN: Peki saldýrý ihtimâline karþý- lerini, birlik olmamýz gerek-
lýk olarak bir hazýrlýðýnýz oldu mu? tiðini söylüyorum. Dilerim
Bizler sadece Filistin'e insâni yardým ki; bu hareket bu birliðin ku-
ulaþtýrmak için gidiyoruz. Þehadeti de rulmasý-güçlenmesine vesile
ayný zamanda göze alarak yola çýktýk, olur. Haklarýnýzý helâl edin.
Gemiye yurtdýþýndan da ilgi yoðundu.
Çeþitli ülkelerden gelen Müslümanlar, bu yardým konvoyunu daha yakýndan görmek ve destek olmak için
21 Mayýsta Ýstanbul Eminönü Sarayburnu limanýna akýn ettiler.
Londra dan gelen üç müslümanla konuþtuk, bakýn neler söylediler:
açýklamalarýndan haberiniz vardýr, ne düþünüyorsunuz?
Ýsrail'den hiçbir zaman korkmadýk ve korkmayacaðýz, asýl en-
diþelenmesi gereken Yahudilerdir, çünkü Ýslâm ümmeti yapýlan-
larý unutmadý, intikamlarýmýzý alacaðýz, bugün yardým konvo-
yundayýz, yarýn þehid olmak için gideceðiz oraya, bu mücadele
onlarý kutsal topraklarýmýzdan söküp atana kadar devam ede-
cektir.
BARAN: Dergimiz aracýlýðýyla Türkiye'li Müslümanlara ne-
ler söylemek istersiniz?
Bizler Ýslam'ýn Osmanlý ile þereflendiðini düþünüyoruz, bay-
raðýnda burada düþtüðünü çok iyi biliyoruz, yine bu topraklar-
dan Ýslâm zaferlerinin duyulacaðýný söylüyor. Hocalarýmýz, þunu
belirtmek isterim ki; Allah azze ve celle hepimizi birleþtiriyor,
bugün burada desteðe geldik. Yarýn bizlerde Gazze için yola çý-
kacaðýz; benim 3 yaþýnda oðlum var ve bunun bir önemi yok! Fi-
BARAN: Kendinizi tanýtýr mýsýnýz? listin'de bir çocuk ölüyorsa benim çocuðum da ölüyor demektir.
Filistin'de bir kadýn ölüyorsa benim eþim, anam ölüyor demek-
Ýsimlerimizin aslýnda çok önemi yok! Biz Londra'da yaþayan tir… Birlikte mücadelemize devam etmeliyiz. Derginizi tercü-
ve Ýslâmi kimliðimizle gurur duyan ve Müslümanlýðýn gerektirdi- man arkadaþýma sordum. Ehl-i Sünnet olduðunuzu öðrenmek
ði þeyleri en iyi þekilde yapmaya-öðretmeye çalýþan insanlarýz. bizi çok memnun etti. Bahsettiðiniz Kumandan Salih Mirzabe-
Bu davanýn uðruna canlarýmýzý da seve seve vermeye hazýrýz. yoðlu'na Londra'da yaþayan Müslümanlar adýna selamlarýmýzý
BARAN: Sizlerde konvoya katýlacaksýnýz, Ýsrail'in mâlûm ulaþtýrýn lütfen. Allah-u Ekber…
Duyuru BARAN
Yazarýmýz Carlos’un Geçen Haftaki Sayýmýzda da Yayýnlanan
Yazýsýnda Av. Isabelle Hanýmefendinin Banka Hesablarýnýn
Bloke Edilmesi ve Fransa’daki Yargýlama Sürecindeki Usulsüzlükler
Hakkýndaki Açýklamalarý Üzerine Türkiye'deki Avukatlarý
‘Fransa ve Venezuella Ýstanbul Baþkonsolosluklarý'ndan
Konuya Ýliþkin Bilgi ve Açýklama Ýstediler.
Siz Okurlarýmýz ve Kamuoyunun Dikkatine Sunuyoruz.
Baran Dergisi
25.05.2010
FRANSA ÝSTANBUL BAÞKONSOLOSLUÐU'NA
Müvekkilimiz Ilich Ramirez Sanchez, 1994 yýlýndan bu yana
Fransa'da çeþitli cezaevlerinde yatmýþ ve halen Poissy Cezaevi'nde
tutuklu olarak kalmaktadýr.
Kendisinin savunma avukatlýðýný Bayan Ýsabella Coutant Peyre
yapmaktadýr.
Müvekkilimizin savunma süreci haklarýný savunan Türk avukatla-
rý olarak tarafýmýzdan da dikkatle takip edilmektedir.
Müvekkilimizin verdiði bilgiye göre, Avukat Ýsabella Coutant
Peyre'nin resmi hesaplarý bloke edilmiþtir.
Meslektaþýmýz Ýsabella Coutant Peyre'nin hesaplarýnýn hangi ge-
rekçe ile bloke edildiði, Türk kamuoyunda ciddi bir merak konusu ol-
muþtur.
Bir avukatýn hesaplarýnýn bloke edilmesi bir anlamda kendisinin
avukatlýk yapmasýný engellemeye yönelik bir giriþim midir?
Bu bloke iþleminin, yýllardýr avukatlýðýný yaptýðý müvekkilimiz
Ilých Ramirez Sanchez'in siyasi fikirleriyle bir alâkasý var mýdýr?
Müvekkilimiz niçin özel yetkili Mahkemelerde ve Özel yetkili
Hâkimler vasýtasýyla yargýlanmaktadýr?
Özel yetkili Mahkemelerde görülmesine raðmen dava süreci niçin
çok uzun sürmektedir?
1982-1983 yýllarýnda gerçekleþmiþ bir takým faili meçhul eylemler
nedeniyle müvekkil hakkýnda suç ortaðý olduðu iddiasý ve benzeri gi-
bi delilsiz ve mesnetsiz bir þekilde bir takým yeni davalar açýlmasý;
müvekkilin mahkumiyeti halinde cezasýný yurt dýþýnda çekmesine en-
gel olmak ve kendisini Fransa cezaevlerinde tutmak amacýyla tutuk-
luluk statüsünün sürdürülmesine yönelik giriþimler midir?
Tüm bu hususlar, uluslar arasý hukuk normlarý ve ülkenizin de ta-
raf olduðu uluslararasý birçok an-
laþmayla da güvence altýna alýnan,
kutsal savunma hakkýnýn ihlâli ve
yargýlamanýn ivedi bir þekilde ya-
pýlmasý ilkesine aykýrýlýk anlamýna
geldiðini düþünüyor musunuz?
Ilich Ramirez Sanchez vekilleri
Av.Güven Yýlmaz
Av.Ahmet Arslan
Av.Ali Rýza Yaman
7
25.05.2010
VENEZUELLA ÝSTANBUL BAÞKONSOLOSLUÐU'NA
Ülkenizin vatandaþý olan müvekkilimiz Ilich Ramirez Sanchez,
1994 yýlýndan bu yana Fransa'da çeþitli cezaevlerinde yatmýþ ve halen
Poissy Cezaevi'nde tutuklu olarak kalmaktadýr.
Kendisinin savunma avukatlýðýný Bayan Ýsabella Coutant Peyre
yapmaktadýr.
Müvekkilimizin savunma süreci haklarýný savunan Türk avukat-
larý olarak tarafýmýzdan da dikkatle takip edilmektedir.
Müvekkilimizin verdiði bilgiye göre, Avukat Ýsabella Coutant
Peyre'nin resmi hesaplarý bloke edilmiþtir.
"Bir avukatýn hesaplarýnýn bloke edilmesi bir anlamda kendisinin
avukatlýk yapmasýný engellemeye yönelik bir giriþim olduðu,
Yine bu bloke iþleminin, yýllardýr avukatlýðýný yaptýðý müvekkili-
miz Ilých Ramirez Sanchez'in siyasi fikirleriyle bir alâkasý olduðu ve
buradaki asýl amacýn O'nun savunma haklarýný mümkün olduðunca
kýsýtlamak olduðu,
Özel yetkili Mahkemelerde görülmesine raðmen dava sürecinin
uzun olmasý ve 1982-1983 yýllarýnda gerçekleþmiþ bir takým faili
meçhul eylemler nedeniyle müvekkil hakkýnda suç ortaðý olduðu id-
diasý ve benzeri gibi delilsiz ve mesnetsiz bir þekilde bir takým yeni
davalar açýlmasý; müvekkilin mahkûmiyeti halinde cezasýný yurt dý-
þýnda çekmesine engel olmak ve kendisini Fransa cezaevlerinde tut-
mak amacýyla tutukluluk statüsünün sürdürülmesine yönelik giriþim-
ler olduðu,
Tüm bu hususlarýn, uluslararasý hukuk normlarý ve Fransa'nýn da
taraf olduðu uluslararasý birçok anlaþmayla da güvence altýna alýnan,
kutsal savunma hakkýnýn ihlâli ve yargýlamanýn ivedi bir þekilde ya-
pýlmasý ilkesine aykýrýlýk anlamýna geldiði," Düþünülmektedir.
Bu çerçevede vatandaþýnýz
olan müvekkil hakkýnda mevcut bu
hukuk ihlalleri karþýsýnda Venezüella
Devleti olarak herhangi bir resmi giri-
þimde bulunulmuþ mudur? Bulunul-
muþ ise nasýl bir netice elde edilmiþtir.
Müvekkil hakkýndaki bu geliþme-
lerden Sayýn Baþkan Hugo Chavez
bizzat bilgilendirilmekte midir?
Ilich Ramirez Sanchez vekilleri
Av.Hasan Ölçer
Av.Güven Yýlmaz
Av.Ahmet Arslan
Av.Ali Rýza Yaman
8 BARAN Yorum

ZÝRVE TOPLANTISI
MÝZANSENLERÝ
Gerçek bu olunca, devlet baþkanlarýna da, Fransa devlet baþkaný Sarkozy'nin yaptýðý gibi,
zirvelerde güzel karýlarýyla ortalýkta salýnmaktan ve basýnda boy göstermekten baþka iþ kalmamaktadýr.
Belli bir entellektüel seviyeden mahrum fakir insanlara yahut alelâde toplum kesimlerine de,
sabahtan akþama "televizyon" baþýna mýhlanýp tüm bu tiyatrolarý seyretmek ve güya birþeyler oluyor,
bazý kararlar alýnýyor zannýna kapýlmak düþmektedir

CARLOS (Ýllých Ramirez Sanchez)

(Av. Güven Yýlmaz, “K K. Mir-

zabeyoðlu, gönderdiðiniz doðum
günü tebriðinden dolayý çok mem-
nun oldu. Size teþekkürlerini, du-
alarýný ve devrimci selâmlarýný
gönderdi.” diyor.) Oo, çok gurur
duydum. Kanaatim o yönde ki,
Türkiye’deki geliþmelerden sonra
kendisi cezaevinden çýkacaktýr,
çýkmalýdýr. O ve diðer gönüldaþlar
inþallah çok yakýnda cezaevlerin-
den çýkacaktýr. Bu, kaçýnýlmazdýr.
Siyasî tutuklu ve mahkûmlarýn
durumu hep böyle devam edemez.
Erdoðan hükümeti þu âna dek
-Filistin vesilesiyle yapýlanlar gi-
bi- dýþ politikada birtakým önemli
adýmlar attý ancak, ülke içinde ba-
rýþý saðlamadan, isyancý muhale-
lefeti sükûnete kavuþturmadan,
zor durumdaki siyasî mahkûmlarý
hürriyetlerine kavuþturmadan, bu
adýmlarý istikrarlý ve gerektiði bi-
çimde atmaya devam edemez. Ya-
yapýlan filme karþý Fransa’da kal- kümet karþýtý gösterilerin ve yine mürgeleþtirdikleri Latin Amerika
rýn bir gün bir darbe olur, þu olur
dýðý cezaevinden kendisinin yaptý- güneyde grevlerin olduðunu haber ülkeleriyle birlikte düzenlediði ve
bu olur, o zaman istese de yapa-
mayabilir ve kendisine destek ola- ðý açýklamalarýn bir hafta kadar alýyorum. Ýnþallah hepsi iyilerdir. Avrupa Birliði’nin de dahil oldu-
cak kimseyi de bulamayabilir. Bu önce Türk basýnýnda da yer aldýðý- Kýrgýzistan Dýþiþleri Bakaný olan ðu bir zirveydi bu. Venezüella, bu
yüzden, henüz vakit varken, ülke ný, Baran dergisiyle beraber bu dostumuz nasýl? (Ýyi olduðu ve zirveyi belli bir þekilde boykot et-
içinde gereken adýmlar da bir ân gazete haberlerini de kendisine Kumandan Carlos’un kendisine ti. Arjantin, Brezilya ve tabiî
önce atýlmalýdýr; dem bu demdir. göndereceklerini söylüyor. Ayrý- gönderdiði selâmýn Dýþiþleri Ba- Fransa gibi ülkeler zirveye devlet
Bekleyelim görelim, bakalým ca, Fazýl Duygun’un da Isabelle kanýna iletildiði cevabý veriliyor.) baþkaný seviyesinde katýlýrken,
neler olacak. Neticede bunlar, be- hanýmefendiye bir elektronik pos- Ýyi, iyi. Teþekkür ediyorum. Venezüella iki “bakan yardýmcýsý”
nim içimden geçen duygular. Ne ta göndererek, Leyla Halid’in Herneyse... gönderdi zirveye. Baþkan Cha-
olur biter elbette tam olarak bile- Kumandan Carlos’a gönderdiði Bugün, izninizle, geçen hafta vez’in yoldaþý eski bir subay olan
mem fakat, son derece iyimser bir selâmý ilettiðini ekliyor.) Çok te- (17-19 Mayýs 2010) Ýspanya’nýn Latin Amerika ve Karayibler’den
insaným ve gerçekleþeceðine de þekkür ediyorum. baþkenti Madrid’de düzenlenen sorumlu bakan yardýmcýsýyla
candan inanýyorum. Kýrgýzistan’dan, Albay Cu- Ýber-Amerika zirve toplantýsý hak- (Francisco Arias Cárdenas), Av-
(Av. Güven Yýlmaz, Kuman- may Suyunaliyev’den yeni bir kýnda konuþmak istiyorum. Ýspan- rupa ve Asya’dan sorumlu bakan-
dan Carlos hakkýnda Fransa’da haber var mý? Orada birtakým hü- ya ve Portekiz’in, geçmiþte sö- lýkta geçici bakan yardýmcýlýðý ya-
Yorum BARAN 9
pan bir diðer kiþiydi bunlar. Dýþiþ-
lerinden sorumlu bakan ise, bir
baþka zirve münasebetiyle Ýran’a
gitmeyi tercih etmiþti.
Venezüella’nýn Madrid’deki
zirveye “bakan” seviyesinde katýl-
masý müstesnâ bir tavýr ve boykot
tarzýdýr. Çünkü, Avrupa Birliði
mensublarýnýn da katýldýðý bu tür
zirveler, her devlet baþkanýnýn
kendi ülkesinde ve basýnda rekla-
mýný yaptýðý bir karnaval niteliðin-
den öteye geçmez. Çünkü Avrupa
Birliði hükümetleri, gerçekte ken-
di hür iradeleriyle herhangi bir ka-
rar alamazlar. Malî ve ekonomik
bakýmdan nihaî kararlar, Avrupa
Birliði’nin merkezi Brüksel’de
alýnýr. Bir diðer ifadeyle, tüm bu
nevi kararlar için Brüksel’deki ko-
misyonlara, uzmanlara gitmek zo-
rundadýrlar ve bu merkezlerde ça-
lýþanlar da seçimle gelmiþ falan
olmayýp tâyinle gelmiþ kiþilerdir.
Neredeyse tüm bürokrasi böyledir
ve herþey ya Brüksel’deki komis-
yonlara yahut Frankfurt merkezli
AB Merkez Bankasý’na gider. ðu ve diðerlerinin de katýlacaðý bu bahtan akþama “televizyon” baþý- rarlarýný da bu vesileyle takdirle
Böyle olunca, devlet baþkanlarý hakiki ekonomik birliktir asýl na mýhlanýp tüm bu tiyatrolarý sey- anmadan geçemeyeceðim. Brezil-
nasýl olup da Latin Amerika ülke- mânâ ve fayda belirtecek olan. retmek ve güya birþeyler oluyor, ya devlet Baþkaný Lula’yla (Lula
leriyle bir araya gelip, ortak bir si- Honduras da bu birliðin mensu- bazý kararlar alýnýyor zannýna ka- da Silva) Ýran konusunda aldýklarý
yasî, malî, ekonomik istikamet be- buydu fakat, ABD’nin tertiblediði pýlmak düþmektedir. Hangi devlet karar, ABD ve Fransa’nýn oluþtur-
lirleyebilirler ki? Böyle bir yetki- bir darbeyle yönetim deðiþti ve baþkanýnýn karýsý ne yapmýþ, kim maya, dizayn etmeye çalýþtýðý
leri yoktur en baþta. Honduras böylelikle ALBA’dan nereden giyinmiþ, çocuklarýnýn Ýran’a ambargo ve kuþatma plânla-
Kaldý ki Latin Amerika, müte- uzak tutulmak istendi. hangi köpeði yahut oyuncaðý var- rýný derinden etkileyip engelleye-
canis, homojen yapýsý olan bir böl- Peki, hemen her hafta þurada mýþ gibi magazin yorumlarý kendi- bilecek bir kýymet belirtmektedir.
ge de deðildir. Meksika, Amerika burada düzenlenen tüm bu zirvele- lerine bombardýman edilen ve Ama ayný Erdoðan, Avrupa
Birleþik Devletleri ve Kanada’yla rin, toplantýlarýn mânâsý nedir? böylece zihinleri meþgul edilen bu Birliði’ne katýlma çalýþmalarýna da
çok yakýn iliþkileri olan bir ülke- Öyle ya, katýlanlarýn son sözü söy- insanlar, bu þekilde aldatýlmakta, hýz vermektedir. Halbuki nedir
dir. Bazý Orta Amerika ülkeleri de, leyemedikleri ve laf kalabalýðýyla bir Holywood filmi senaryosu gibi AB’ye katýlmanýn mânâsý? Belli-
Honduras’taki darbe sonrasýnda nihayetlendirdikleri tüm bu zirve- mizansenler hazýrlanmakta, nihaî dir ki, Türkiye’de yaþayan halkýn
ABD’yle daha çok yakýnlaþmaya lerden amaçlanan nedir? Cidden kararlarýn belli merkezlerdeki “uz- en tabiî haklarýný sýnýrlayan bazý
baþlamýþlardýr. Peru ve Kolombi- anlamak zor. Ýçinde ABD’nin bu- manlar” tarafýndan “önceden” kanunlar tamamen deðiþecek ve
ya, yine ayný durumdadýr. Sol ka- lunduðu bir zirvede Latin Ameri- alýndýðý kendilerinden gizlenmek- bu yönde belli bir rahatlama söz-
nadýn birtakým hatalarýndan dolayý ka ülkelerinin belirleyici bir söz tedir. Arab dünyasýnda düzenle- konusu olabilecektir. Ne var ki, di-
seçimle iktidara gelen ve devrimci hakký yoktur. Avrupa Birliði ülke- nenler gibi baþka bazý zirvelerde ðer yandan, Türkiye’nin zaten nis-
adýmlar atmak yerine, bölgede bü- lerinin devlet baþkanlarýnýn katýl- alýnan kararlar da, yine o ülkelerde beten az olan baðýmsýzlýðýnýn o
rokratlarýn “mondiyalist” çizgisine dýðý zirvelerde hâkezâ. Kararlarýn “gerçek” söz sahibi olan ordular- kalan kýsmý da AB’ye devredile-
paralel davranacaðýný ilân eden nasýl alýndýðýný söylemiþtim. He- ca, gizli servislerce, polislerce, cek, meselâ malî ve ekonomik ka-
saðcý devlet baþkaný sebebiyle, Þi- men tüm nihaî kararlar, ister Brük- parlamentolarca, hanedan ailele- rarlar artýk Ankara veya Ýstan-
li de muðlak bir mevkî belirtmek- sel’de ister Washington’da bulun- rince, aþiretlerce önceden karar- bul’da deðil, Brüksel’de alýnacak-
tedir artýk. Chavez ve yanýndaki sunlar, AB’nin, Dünya Banka- laþtýrýlan politikalarýn vitrin önün- týr.
ülkeler, yine ayrý bir nitelik belirti- sý’nýn, IMF’nin politika ve çýkar- de ve baþka aktörlerin dilinden Netice olarak, böylesi zirveler-
yor malûm. larýný gözeten “bürokratlar”ýn að- ilân edilmesinden öte bir mânâ ta- le gözümüzün boyanmasýna izin
Evet, Latin Amerika ülkeleri zýna bakmaktadýr. þýmamaktadýr. Kýsacasý, bu zirve- vermemeliyiz. Bunlar, nihaî karar-
homojen olmayan bir yapý belirtir Gerçek bu olunca, devlet baþ- lerde “o ânda” alýnan kararlar he- larýn alýndýðý yerler deðil, halkýn
ve birbirlerinden, sunî olarak türe- kanlarýna da, Fransa devlet baþka- men hemen yok mesâbesindedir. oyalandýðý, eðlendirildiði, zihnen
tilen çýkar çatýþmalarýyla ayrýlýrlar. ný Sarkozy’nin yaptýðý gibi, zirve- Ýþte tüm bu sebeblerle, Venezü- meþgul edildiði, apaçýk aldatýldýðý
Oysa Venezüella’nýn ALBA lerde güzel karýlarýyla ortalýkta sa- ella’nýn geçtiðimiz hafta Mad- mizansenlerdir.
(Amerika için Bolivarcý Alterna- lýnmaktan ve basýnda boy göster- rid’de düzenlenen zirveyi belli bir Allahü Ekber!
tif) ile geliþtirmeye çalýþtýðý, haki- mekten baþka iþ kalmamaktadýr. diplomatik üslûbla boykot etme-
ki ve fonksiyonel bir birliktir. Þu Belli bir entellektüel seviyeden sinden gurur duyuyorum. 22 Mayýs 2010
ân, meselâ Küba, Nikaragua, Ek- mahrum fakir insanlara yahut Baþbakan Erdoðan’ýn son dö- Ýngilizceden Tercüme: Hayred-
vador, Bolivya’nýn mensub oldu- alelâde toplum kesimlerine de, sa- nemde aldýðý cesur dýþ politika ka- din Soykan
10
ÝRAN SÜNNÎLERÝ
KATLEDÝYOR
Ýran’ýn Belucistan bölgesinde
yer alan Zahedan isimli Sünnî kenti
sýk sýk Ýran ordusunun ve güvenlik
güçlerinin saldýrýlarýna ve tutukla-
malarýna maruz kalýyor. Buna karþý-
lýk silahlanarak örgütlenen Sünnîleri
temsil eden Cündullah örgütü Ýran
ordusuna ve polisine yönelik saldýrý-
lar düzenliyor. En son geçtiðimiz
sene üst düzey 13 Ýranlý subayý Tah-
ran’da bir þehadet operasyonu öldü-
ren Cündullah’ýn lideri Aldulmalik
Rigi geçtiðimiz Þubat ayýnda tutuk-
lanmýþtý. Rigi’nin kardeþi Abdulha-
mid Rigi 24 Mayýs sabahý Zahedan
cezaevinde Ýran ordusu tarafýndan
idam edildi. Cündullah intikam ala-
caklarýný belirtirken, Sünnî halk
Ýran’a öfkesini yaptýðý gösterilerle
gösterdi.
AMERÝKA’NIN
BAÞINA ÖDÜL KOYDUÐU
ENVER EL AVLAKÝ
EL-KAÝDE’YE RÖPORTAJ
VERDÝ
Yemen asýllý Amerikan vatandaþý
Enver El Avlaki, El-Kaide’nin mer-
kez yayýn organý es-Sahab medyada
bulunan Adem Yahya Gadhan’dan
sonra Amerika’nýn baþýna bela olan
ikinci Amerikan vatandaþý… Enver
El Avlaki, Amerika’da doðdu ve
orada 21 yýlýný geçirdi. Colorado
Üniversitesi Ýnþaat Mühendisliði bö-
lümünden mezun El Avlaki, San Di-
ego Üniversitesi’sinde Yönetim Bi-
limleri’nde yüksek lisans yaptý.
Irak’a yönelik ikinci Amerikan sal-
dýrganlýðýndan sonra kendisini
Ýslâmî ilimlere verdi. Kýsa zamanda
kendini yetiþtiren El Avlaki Colora-
BARAN
ENVER EL AVLAKÝ
do, Kaliforniya ve Washington’da
çeþitli mescidlerde imamlýk ve ha-
tiblik yaptý. Akýcý Ýngilizcesi ile ver-
diði sohbet ve dersler çok geniþ bir
tesir sahasýna ulaþtý. Þanlý 11 Eylül
uçaklama eylemlerinden sonra
Amerika’dan çýkýp Ýngiltere’ye yer-
leþti. Sonra Arap yarýmadasýna göç-
tü ve asýl memleketi olan Ye-
men’den dýþarý çýkmadý. San’a’da
Yemen güçleri tutuklanan El Avlaki
18 ay hapis yattý. Daha sonra serbest
kaldý. Uzun süre ortaya çýkmayan El
Avlaki hakkýnda CIA ve Amerikan
ordusu Yemen’deki El Kaide’ye ka-
týldýðýndan þüpheleniyorlardý. Þüp-
helerinde haksýz sayýlmazlardý; çün-
kü El Avlaki uzun süren sessizlikten
sonra Arap Yarýmadasýndaki El Ka-
ide’nin yayýn organý olan El-Mela-
him Medya’ya bir röportaj verdi.
Amerika El Avlaki’nin Amerikan
ordusunda Müslüman bir binbaþý
olan Nizal Hasan’ý saldýrýya azmet-
tirdiði ve Ömer Faruk adýndaki Ni-
jeryalý bir mücahidin Amerikan
Northwest Airlanes þirketine baðlý
Amsterdam- Detroit seferi yapan
uçaðý elbiselerinin arasýnda sakladý-
ðý patlayýcýlarla havaya uçurma giri-
þiminde de parmaðý olmakla suçlu-
yordu. El Avlaki röportajýnda 13
Amerikan askerini cehenneme gön-
deren Nizal Hasan’ý “kahraman”
olarak niteledi ve yaptýðý eylemin
örnek bir eylem olduðu yineledi.
Amerikan ordusunda bulunan Müs-
lümanlara da çaðrýda bulunan El Av-
laki, kendi ordularýndaki silah arka-
daþlarý olan Amerikalýlarý öldürme-
lerini istedi.
Röportajdan pasajlar:
“Amerikalýlar bugün ümmetin
davasýný müdafaa eden, cihada, Þeri-
atle hükmetmeye, velâ ve berâ’ya
(Allah’ýn dostlarýyla dost, düþman-
larýyla düþmanlýða) çaðýran bir Ýs-
lam’ý istemiyorlar. Ýslamýn kapýlarý
olan bu kapýlarý Ýslam’ýn kendisine
davet etmemesi ve insanlarýn bu ka-
pýlarý açmamasý için istemiyorlar.
Tam tersine Amerikancý, liberal, de-
mokrat, barýþçýl bir Ýslam istiyorlar.”
“Mesela Dr. Eymen El Zevahiri
Obama’ya hitab ettiði vakit ne dedi?
Dedi ki: “Mister Obama! Allah mü-
cahidlerin eliyle Amerikanýn sonu-
nun gelmesini nasib eylesin. Sizin
þerrinizden biz ve bütün dünya kur-
tulacak.” Ýþte bu izzetli bir hitaba ör-
nektir. Bu Amerika’ya akrþýlýk Müs-
lümanlarýn bakýþýný gösteren çok
açýk ve sarih bir hitabtýr.”
“Nizal Hasan benim talebelerim-
dendir, ve ben onunla onur duyuyo-
rum. Talebelerimin içinden Nizal
Hasan gibilerin çýkmasýndan onur
duyuyorum. Onun yaptýðý iþ, kahra-
manlýðýn ta kendisidir. Allah’tan
onu bu yolda sabit kýlmasýný, koru-
masýný ve serbest kýlmasýný niyaz
ediyorum.”
Ömer Faruk’un operasyonunda
hiçbir insan ölmese bile Amerikan
40 milyar dolar harcayýp yaptýðý gü-
venlik duvarýný delmesi bakýmýndan
çok büyük bir operasyondur. Bu
operasyon Amerikan istihbaratýnýn
ve güvenliðinin ne kadar aciz oldu-
ðunu tüm dünyaya göstermiþtir. Ay-
ný þekilde Ömer Faruk kardeþ de be-
Haber
nim talebelerimdendir ve ben onun
gibi talebelere sahip olmaktan onur
þeref duyuyorum.”
IRAK’TA NAKÞÝBENDÝ
TARÝKATI BAÐLILARI
ORDUSU ÝÞGALCÝYE
AMAN VERMÝYOR
Cihad ve Özgürlük Yüksek Ko-
mutanlýðý lideri General Ýzzet Ýbra-
him ed-Dûri’ye baðlý olarak hareket
eden Nakþibendi Tarikatý Baðlýlarý
Ordusu isimli cihad grubu bu hafta
askeri operasyonlardan 84. CD’sini
yayýnlayarak Irak’ta bütün direniþ
gruplarýndan daha güçlü olduðunu
ve Amerikan ordusunun hala ciddi
kayýplar verdiðini ispatladý. Videoda
çok sayýda füze ve havan saldýrýlarý-
nýn yanýnda, tuzak operasyonlarýyla
da pek çok Amerikan tank ve ham-
mer araçlarýnýn imha edildiði görü-
lüyor. Nakþi Ordusu yaynladýðý bu
videonun ardýndan bu hafta içinde
bir keskin niþancý operasyonuyla
birlikte dünya basýnýnda þok etkisi
yapan 1’i subay, 7 askerin öldürül-
düðü Baðdat’taki saldýrýyý da yayýn-
ladý. Bir araya toplanan Amerikan
conilerinin altlarýnda var olan bom-
balý tuzaktan habersiz bir þekilde gü-
lüþürlerken Nakþi mücahidin uzak-
tan kumandalý bombayý patlatmasý
sonucu paramparça olan conilerin
görüntülerini Nakþi Ordusu’nun
web sitesinde görebilirsiniz.
Yorum BARAN 11

13. YY. ÜLKESÝNDEN ÇEKÝLECEÐÝZ

Afganistan'ý ziyaret eden Ýngiliz savunma bakaný Liam Fox. Verdiði demeçte
"Askerlerimizin mümkün olan en kýsa sürede çekilmesini istemiyorum. Biz dünyanýn jandarmasý
deðiliz" dedi. Bir 13. yüzyýl ülkesinin eðitim politikasýyla ilgilenmek için deðil,
Ýngiliz halký ve küresel çýkarlarýnýn tehdit altýna girmesini engellemek için Afganistan'a geldiklerini
kaydetti.
10 bin askerle ABD'den sonra Afganistan'daki ikinci güç büyük iþgalci güç olan Ýngiliz askerleri,
Taliban üyelerinin güçlü olduðu güneydeki Helman bölgesinde konuþlanmýþ
Bulunuyor. 2001'den bu zamana kadar Afganistan da 286 iþgalci Ýngiliz askeri öldürüldü.

AB ÇÖKMEMEK ÝÇÝN TÜRKÝYE'YE MUHTAÇ!

Nazmi Kavasoðlu, tüm Avrupa'da Ýtalya, Portekiz gibi ülkelerin de Yunanistan'dan sonra AB'nin üzerine
yýkýlacaðýný, bu olumsuz geliþmeleri engelleyecek çapta politikacýlarýn ufukta görünmediðini, sadece Avru-
pa deðil tüm dünyada büyük sosyal kargaþalar çýkacaðýný, neticede dünyanýn Berlin Duvarý'nýn yýkýldýðý dö-
nemlerde olduðu gibi, yeniden bir yapýlanmaya gitmek zorunda kalacaðýný savundu. Kavasoðlu, "Politikacý-
lar makul, akýllý, yaratýcý düþünceler üretemez ise dünyamýzý bir 3. paylaþým savaþýnýn beklediði de ne yazýk
ki acý bir gerçektir" ifadelerini kullandý. Kavasoðlu, Türkiye'nin AB üyeliði ile ilgili bir soru üzerine ise
"Eðer AB ülkeleri yöneticileri dünyayý kavramakta daha fazla geceikmez ise Türkiye ile yeniden masaya oturmak zorundadýrlar. Ekonomisi
Bulgaristan, Romanya, Yunanistan ve benzeri ülkelerden çok daha iyi olan Türkiye, AB'nin çökmemesi için iyi bir fýrsattýr." dedi.

"ÝSRAÝL 2020'DE MESCÝD-i AKSAYI YIKIACAK"

Mescid-i Aksa Muhafýzý Þeyh Raid Salah konuþ-
tu.Filistinli lider "Ýsrail 1967'den bu yana Mescid-i
Aksa'nýn altýnda kazý çalýþmalarý yürütüyor. Bugün
Mescidi Aksa'nýn bulunduðu Haremüþerif bölgesi
UNESCO tarafýndan koruma altýnda fakat tüm bu
korumaya raðmen Ýsrail, kazý çalýþmalarý sýrasýnda
Mescidi Aksa'nýn altýný boþalttý, çok sayýda tünel
kazýldý, Mescid-i Aksa'nýn altýndaki tünellere bomba
yerleþtirildi ve daha fazla bomba ve dinamit yer-
leþtirmek üzere bu tünellerin içine çukurlar açýldý.
Ýsrail amacý Mescid-i Aksa'yý yýký yerine
Süleyman Mabedini inþa etmek. Þu an Mescidi
Aksa'nýn yýkýlmasý için tüm hazýrlýklar yapýlýyor.
Kutsal mekanýn altýna kazýlan tünellere bomba ve
dinamit yerleþtiriliyor, bir gün gelecek bu bombalar
patlatýlarak Mescid-i Aksa yýkýlacak ve Ýsrail
MEscid-i Aksa'nýn bulunduðu yere Süleyman mabe-
dini inþa edecek. Bunun için geri sayým baþladý.
Mescid-i Aksa'yý 2020 yýlýnda yýkýp yerine
Süleyman Mabedini açmayý planlýyorlar, þu an görü-
nen tarih 10 yýl sonrasý yani 2020, 2010 yýlý Ýsrail'in
Mescid-i Aksa planý çin çok önemli bir tarihti. Zaten
Kudüs'teki geliþmeleri takip ederseniz 2010 yýlkýnýn
Ocak ayýndan bu yanan Kudüs'te yeni inþaat sahalarý
yaptýlar. Mescid-i Aksa'ya yönelik kuþatmayý iyice arttýrdýlar ve Mescid-i Aksa'ya çok sýk þekilde girmeye baþladýlar.
Tüm bunlarýn ötesinde Mart ayýnda yýllar sonra yeniden faaliyete soktuklarý Harap Sinagogu, Mescid-i Aksa'yý yýkma planýnýn en önemli
adýmýdýr. Harap Sinagogu, Mescid-i Aksa'ya sadece 100 metre mesafededir ve þu an Yahudiler Mescid-i Aksa'nýn yakýnýna kadar girip ibadet
etmektedirler.
Harap Sinagogunun yeniden açýlmasý Yahudiler için bir milattýr ce gerçek emellerine önümüzdeki 10 yýl içinde ulaþmayý planlamaktadýr-
lar."

Bosna mevzuunda Türk
hükümetinin politikalarýný
nasýl görüyorsunuz? Bosna’lý-
larý Avrupa’ya entegre etmeye
mi çalýþýyor, yoksa baðýmsýz-
laþtýrma politikasý mý güdü-
yor?
Bosna, savaþ sonrasý çok kýrýl-
gan dengeler üzerine kurulmuþ
bir anlaþmayla yürüyüþünü sür-
düren küçük bir devlet. Dýþarýya
baðýmlý. Ýþsizlik oraný yüzde 50
civarýnda. Müslüman Boþnaklar
ve Sýrplar tekrar bir savaþýn orta-
sýnda bulabilirler kendilerini.
Karþýlýklý güven yok. Ýnsanlar ne
olur ne olmaz duygusuyla devlete
teslim etmeleri gereken silahlarý
evlerinde saklýyorlar. Kültürel
anlamda da Batý’dan baðýmsýz
sayýlmazlar.
Bosna savaþýný bitiren Dayton
anlaþmasý Boþnak Müslümanlarý
mutlu eden bir anlaþma deðil. Ye-
ni þartlar da ayný anlaþmayý sür-
dürmeyi zorlaþtýrmaktadýr. Bu
yüzden Bosna’nýn yeniden yapý-
landýrýlmasý gerekiyor. Türki-
ye’de olasý bir savaþýn tekrar
alevlenmesini önlemek için çaba
göstermektedir. Bosna’yý Avru-
pa’ya kültürel anlamda entegre
etmeye çalýþtýðýný söyleyemeyiz.
Orada açýlan Türk üniversiteleri
ve okullarý da Boþnaklarý Türki-
ye’ye yakýnlaþtýrma mücaadelesi
veriyor. Baþbakan Nisan ayýnda
Türkiyeli giriþimcilerin açtýðý
Uluslararasý Saraybosna Üniver-
sitesi’nin açýlýþýna katýldý. Türki-
ye hükümeti, Bosnalýlarýn Müs-
lüman kimliðini koruyarak, yani
asimile olmadan Avrupa’ya en-
tegre olmasýný istiyor diyebiliriz.
Türkiye Cumhuriyeti Devle-
SERDAR DEMÝREL:
‘KURUCU RUH
LAZIM!’ Mülâkat:Fatih Turplu
ti, Afrika, özellikle de Somali riciyenin ivedilikle yeniden yapý- jonktürel sebepleri iyi analiz ede-
üzerinde nasýl bir politika izle- landýrýlmasý gerekir. Arapça bi- rek rasyonel davranmayý esas alýr.
meli; mevcut politikayý yeterli len, bölge dillerini ve kültürünü Böylece ihtilaf nedeni olan mese-
buluyor musunuz? bilen ve hepsinden de önemlisi leyi, taraflarýn tümünün kabul
enerjik ve heyacanlý kadrolar ter- edebileceði kuþatýcý ve herkesin
Ak Parti hükümeti kurduktan cih edilmelidir. kazançlý çýkacaðý bir vizyon etra-
sonra dýþ siyasetin paradigmasý fýnda çözümlemek mümkün.
deðiþti. Bu yüzden soðuk savaþ Gürcistan, Türkiye’nin Kuþkusuz bu da, çok kültürlü,
döneminin paradigmasýyla bugü- þemsiyesi altýna sýðýnmak çok dilli, karþýlýklý ekonomik ba-
nü okumaya çalýþýrsak yanýlýrýz. istiyor. Türkiye de Rusya’yý ðýmlýlýk ve maksimum düzeyde
Bugün çok katmanlý ve çok ek- karþýsýna almadan bu siyaseti taraflarýn güvenliðini saðlayan
senli bir politika takip ediyor izliyor. Sizce, bu yapýsýyla “kuþatýcý bir çerçeve” vizyonuyla
Türkiye. Türkiye istenen ve özlenen yapýlabilir.
Meselâ Brezilya’yý da yanýna dýþ politikayý uygulayabilir Gürcistan’nýn güvenliðini
alarak Ýran’la nükleer enerji an- mi? önemseyen, Baðdat’ý Ýstanbul gi-
laþmasýný yaptý. Sonuç verir, ver- bi algýlayan, Ermenistan’la yeni
mez ayrý bir olay. Lakin bununla Kanaatimce bu soruya cevap bir sayfa açan, Ýran’ýn nükleer
tek eksenli deðil çok eksenli, verebilmek için dýþ politikanýn enerji çalýþmalarýný Ýsrail’in nük-
kendisinin ve bölgesinin çýkarla- temel prensiplerini ele almamýz leer silahlarýný gündeme getirerek
rýný öncelediðini gösterdi. gerekiyor. Bu konuda daha önce- koruyan Türk dýþ siyasetine, iþbu
Türk dýþ siyaseti çok geniþ bir leri bir yazý yazmýþtým. Oradan metodolojik yaklaþým hayat ver-
coðrafyaya yayýlmýþ durumda. özetleyerek þunlarý söyleyeyim. mektedir denebilir.
Bu da bu coðrafyanýn derinliðine Bu prensipler temel dört prensip- Üçüncüsü, entelektüel pren-
karþý sorumluluðun bir gereðidir. ten meydana geliyor: sip: Yukarýda anlattýklarýmýzý ha-
Hâlihazýrda dýþ siyaseti dizayn Birincisi, psikoloji kontrolü yata geçirebilmek için bu vizyo-
eden ekip bu derinliðin farkýnda prensipi: Bundan maksat siyaset nu besleyen güçlü entelektüel bir
ve sorumluluðunda. geliþtiren aklýn, þartlar ne olursa arkaplana ihtiyaç vardýr. Mesele-
Bakýnýz, Türkiye tarihi hinter- olsun, kendisini kontrol etmesine nin taalluk ettiði mekâna derinli-
landýyla buluþuyor. Bir taraftan dayalý. Yani kendi psikolojisini ðine nüfuz etmek, mekâný; þimdi-
Ortadoðu, Kafkaslar ve Balkan- kontrol edemeyen muhataplarý- ki hâliyle, yakýn geçmiþiyle ve
lar’la ilgilenirken bir taraftan da nýn psikolojisini de kontrol ede- medeniyetler tarihinde oynadýðý
Akdeniz’den komþu olduðumuz mez. tarihsel rolle algýlamak ve bu ze-
Afrika’yla ilgileniyor. Somali’yi Kelimelerin arkasýndaki psi- minde soruna hakiki ve uzun
de bu büyük fotoðraf içinde de- kolojiye nüfuz ederek muhatabý- ömürlü çözümler geliþtirmek.
ðerlendirmek lâzým. Doðal olan nýzla “biz” olarak konuþabilmeyi Meselâ, Yahudi tarihini, Ku-
da bu. Tarihin sürekliliði varsa gerektirir. Baðdatlýyla Baðdatlý, düs tarihini, bu mekânýn semâvî
eðer bu onun gereðidir. Türkiye Bosnalýyla Bosnalý gibi konuþ- dinlerin inanç sistemindeki yeri-
normalleþiyor. Normalleþtikçe de mak yani. Tarih bilinciyle ve bu ni, tarihsel Yahudi-Müslüman
Osmanlý’nýn siyasi mirasýna uy- bilincin kuþattýðý coðrafyaya ai- iliþkisini bilmiyorsanýz Filistin
gun tavýrlar belirliyor. diyet duygusuyla. Dýþlayýcý de- sorununa kalýcý çözümler de su-
Dýþ politikanýn en büyük aç- ðil, kucaklayýcý bir lisanla, vel- namazsýnýz. Mekân ve zaman
mazlarýndan birisi bu paradigma- hâsýl empatiyle. iliþkisinin kodlarýný yerel bað-
daki dönüþüme hazýr olmayan, Ýkincisi, metodolojik prensip: lamda çözmek yetmez; bölgesel
donanýmý bu dönüþüme musait Bu da, “krizin kendisinden yola ve küresel boyutuyla da anlamak
olmayan ve belki de yapýlanlara çýkarak deðil”, krize dair bir viz- gerekir.
fazla inanmayan çok sayýda bü- yon geliþtirerek, bir diðer ifadey- Dördüncüsü, iletiþim prensipi:
rokratlarýn varlýðý. Bu yüzden ha- le krizi besleyen tarihsel ve kon- Çaðýn iletiþim araçlarýna ve bu
 Bu coðrafyanýn Ýslâmî geçmiþini halka unutturmaya çalýþtýlar.
Öyle ki Türklerin Ýslâm öncesi dini olan Þamanizm'den
medet umanlar bile çýktý!..
...Türkiye'nin üstlenmesi gereken misyonun,
halkýn deðer yargýlarýyla ve baðlý bulunduðu medeniyet havzasýnýn yük-
lediði misyonla baðlantýlý olmasý gerekiyor.
Tarihiyle barýþýk ve bu tarihin uzantýsý olan bir kurucu ruh lazým.
Bu Türkiye dindarlarýnýn ortak düþüncesi.
araçlarýn kullandýðý dile görev imkânla derim. ra ne oldu? Afganistan’ýn 2001 yan ve Kabil’in içini tam kontrol
yükleyen bir esas bu. Yani, yapýl- yýlýnda iþgal edilmesinden sonra edemeyen bir iþgal gücü var kar-
mak isteneni kitlelere aktarmak Amerikanýn Afganistan’da yapýlan en kapsamlý askerî hare- þýmýzda. Bu durum sadece bize
için medyayý, kolay anlaþýlýr kav- düþtüðü durumu nasýl ket olmasýna raðmen elde var ko- deðil iþgalcilere de Rusya’nýn içi-
ramlar eþliðinde yapýlan açýlýmýn görüyorsunuz? ca bir hiç. ne düþtüðü durumu hatýrlatýyor.
bir parçasý hâline getirmek. Sizce de bu durum Ruslarý Ýþgalci güçlerin telaþla cevabý-
Buna, komþu ülkelerle ilgili hatýrlatmýyor mu? ný aradýklarý soru; “Hâlâ savaþý Türkiye-Suriye
yeni Türk dýþ siyasetini anlatan, kazanabilir miyiz?” sorusudur. yakýnlaþmasýnýn Ýsrail
“Komþularla sýfýr problem” kav- Afganistan süper devletlere Amerika oraya kurtarýcý olarak üzerine etkileri neler
ramsallaþtýrmasýný örnek verebili- mezar olan bir coðrafya. Güneþin geldiðini söylüyordu. Taliban yö- olabilir?
riz. Dost ve düþmanýn yediden batmadýðý Büyük Ýngiltere Krallý- netimine karþý halkýn kalbini ka-
yetmiþe rahatlýkla anlayabileceði ðý’nýn güneþi burada battý. Soðuk zanmaya çalýþýyordu. Çok büyük Türkiye-Suriye yakýnlaþmasý
bir kavramsallaþtýrma. Savaþ döneminin 2. süper gücü vaatlerde bulunuyor, orayý yeni- yukarýda izah etmeye çalýþtýðým
Ak Parti sonrasý Türk dýþ siya- Rusya’nýn çöküþü de bu coðraf- den imar edeceðini söylüyordu. dýþ siyasetteki paradigmadaki dö-
setini bu dört temel prensiple an- yada gerçekleþti. Bugün de Ame- Ama hiç ummadýklarý bir direniþ- nüþümle yakýndan alakalý. Bunun
lamak mümkün. Ancak her ne rika ve Ýngiltere’nin liderliðinde- le karþýlaþtýlar. en önemli ayaðý, “komþularla sý-
kadar prensipler saðlam olsa da, ki sözde uluslararasý gücün ba- Bir savaþ önce halkýn kalbinde fýr problem” açýlýmý. Türkiye bü-
kýrýlgan yönleri olduðunu da söy- yümek istiyorsa komþularýyla iyi
lemeliyiz. iliþkilere sahip olmak zorunda.
Bence, en tehlikeli kýrýlma Bence, en tehlikeli kýrýlma noktasý, Türkiye’nin Suriye ile iyi iliþkile-
noktasý, Ak Parti’nin hâlâ içini Ak Parti'nin hâlâ içini dolduramadýðý ri ayný zamanda Suriye’yi ulusla-
dolduramadýðý “muhafazakâr rarasý sistemin içine çekmeye ya-
kimliði”, ve bu muðlak kimlikle
"muhafazakâr kimliði", rýyor. Bu Suriye’nin de çok iste-
“devletin kimliði” arasýndaki ve bu muðlak kimlikle diði ancak Ýsrail’in kesinlikle
boþluk. "devletin kimliði" karþý çýktýðý bir durum. Ýsrail Su-
Çünkü siyaset, yaþanýlan za- arasýndaki boþluk... riye topraklarýný iþgal altýnda tu-
mana ve sizi kuþatan mekâna yön tuyor. Bunun uluslararasý hukuk-
vermeyi hedefler. Bunu yapmak la da izahý mümkün deðil. Ulus-
için de güçlü bir vizyona ihtiyaç lararasý sistemin dýþýnda kalmasý
vardýr. Kimliksiz bir vizyon ola-
...Kimliksiz bir vizyon olamaz. bu yüzden Ýsrail’i rahatlatýyor, ve
maz. Muhafazakârlýk Batý’da bir Muhafazakârlýk Batý'da bir dünya agresif siyasetini de meþrulaþtýrý-
dünya görüþünü ifade etse de biz- görüþünü ifade etse de yor. Türkiye-Suriye iliþkisi Ýsra-
de ayný þeye tekâbül etmez. bizde ayný þeye tekâbül etmez. il’i bölgede iyice yanlýzlaþtýrdý.
Bu zaruri giriþten sonra soru- Ýsrail kurulduðundan buyana
nuza gelirsek; Gürcistan Türkiye Yahudiler ilk kez medyada hem
için önemli. Türkiye Rusya ile bir taklýðýna dönüþtü Afganistan. So- kazanýlýr. Amerika ve avanesi ön- de yüksek sesle “Ýsrail varlýðýný
sýnýra sahip olmak istemez, haklý- nunda söyleyeceðimi hemen söy- celikle bu savaþý halkýn kalbinde sürdürebilecek mi?” sorusunu
dýr da. Bunun için Gürcistan bir leyeyim: ABD, Afganistan sava- kaybettiler. Týpký Ruslarýn kay- tartýþýyor. Bu korkuyu, Ýsrail’in
tampon bölgedir. Ayrýca Gürcü þýný kaybetti. bettikleri gibi... Türkiye’yi de kaybedip iyice
nüfusun üçte biri Müslüman ve Amerika ve Ýngiltere Karzai 2001 yýlýnda Afganistan’ý iþ- yanlýzlaþmasý ve yaþadýðý kimlik
bir o kadar da Türkiye’de yaþa- hükümetine baðlý güçlerin de gal ederken savaþtan bîtab düþ- krizi besliyor.
yan vatandaþlarýmýz var. Ama desteðiyle geçen aylarda Afga- müþ bir halkýn Sovyetler karþý- Netanyahu’nun son dönemde
bunu yaparken Rusya’yý da karþý- nistan’ýn Helman vilayetinde Ta- sýnda göstermiþ olduðu mukave- Kudüs’ü Yahudileþtirme ve Mes-
sýna almadan yapar. Bunu nasýl liban direniþçilerini püskürtmek meti gösteremeyeceðini hesepla- cidi Aksa’yý ele geçirme planlarý-
baþarabilir sorusunu da, yukarýda ve oralarýn yönetimini ele geçir- mýþlardý. Bu hesabýn ne kadar na aðýrlýk vermesinin temelinde,
özetlediðim Türk dýþ siyasetinin mek üzere büyük bir propaganda yanlýþ olduðunu hep beraber gö- semboller üzerinden daðýlan Ya-
temel 4 prensibinin sunduðu eþliðinde bir saldýrý baþlattý. Son- rüyoruz. Kabil’in dýþýna çýkama- hudi birliðini saðlamak ve kimlik
14
krizini çözmek var. Ancak bu
durum Türkiye-Suriye yakýn-
laþmasýný daha da pekiþtirmeye
yarýyor. Bu yüzden Türkiye iç
siyasetinde dengeleri alt üst
edecek giriþimler planlýyorlar.
CHP’nin yeniden yapýlandýrýl-
masýnýn bu konuyla da iliþkisi
olabilir diyorum.
Türkiye’nin Ortadoðu’da
model ülke olarak
gösterilmesinden
ne anlamamýz gerekiyor?
Mevcut durumu ile
Ortadoðu’da bir ileri uç
sömürge valiliði görevini
mi üstleniyor, yoksa þahsiyet-
li
bir politika yürütebilir
mi?
Türkiye’nin üstlenmesi gere-
ken misyonun, halkýn deðer
yargýlarýyla ve baðlý bulunduðu
medeniyet havzasýnýn yüklediði
misyonla baðlantýlý olmasý ge-
rekiyor. Tarihiyle barýþýk ve bu
tarihin uzantýsý olan bir kurucu
ruh lazým. Bu Türkiye dindarla-
rýnýn ortak düþüncesi.
Ancak, Batý’nýn istediði ise
“liberal bir laiklik” yorumunun
Türkiye eliyle Ortadoðu’da ha-
kim kýlýnmasý. Barak Oba-
ma’nýn TBMM’inde dile getir-
Osmanlý, Batý karþýsýnda askerî
üstünlüðünü yitirmeye baþlayýnca
ordunun modernizasyonu devletin
öncelikli gündemleri arasýna girmiþti.
Bilindiði gibi bir devletin varlýðýný ve
baðýmsýzlýðýný sürdürmesi ancak güçlü bir
orduyla mümkündür.
diði “model ortaklýk”ýn içinde
bu da var. Bir anlamda Batý’nýn
liberal kimliðini boynuna asan
ve baþkasýnýn yazdýðý senaryo-
ya göre rol kesen aidiyeti silik
bir model öngörüyorlar. Lakin
þunu unutmamak lazým, rejim-
leri farklý da olsa Ortadoðu’da
BARAN
zaten laik yönetimler hakim.
Bizdeki ulusalcýlarýn bundan
rahatsýz olmalarýnýn sebebi ise,
onlarýn ülkeye deli gömleði
olarak giydirdikleri Fransýzla-
rýn sömürgelerindeki ülkeler
için icat ettiði katý laikliðin el-
lerinden gitmesi. Beyaz Türkle-
rin katý laiklik üzerinden sür-
dürdükleri iktidarlarýnýn iyice
zayýflamasý. Obama’nýn Türki-
ye’ye biçtiði “model ortaklýk”
tezine, “Kalsýn, biz almaya-
lým!” diyen, ama ortaya özgün
bir misyon koyamayan ulusal-
cýlar bu yüzden ülke mezat fi-
yatýna satýlýyor diye çýðlýk atý-
yor.. Ülkeyi; dört tarafýmýz düþ-
manlarla çevrili hikayesiyle
uzun yýllar uyutan ulusalcýlar
sanki þimdiye kadar Batý’nýn
acentalýðýný yapmamýþlar gibi
“baðýmsýzlýk” mücaadelesi ver-
diklerini iddia ediyorlar.
Liberaller ise ABD’nin ön-
gördüðü bu misyonu destekli-
yor. Çünkü “anglo-sakson tarz-
da bir muhafazakârlýðýn de-
mokrasiyi ve seküler kimliði
hazmedebileceðine inanýyorlar.
Böylece ülkenin dünyaya ve
deðiþime entegre olacaðýný, pi-
yasa ekonomisinin içinde, kü-
resel rekabete hazýr hâle gele-
ceðini ve AB üyeliðine giden
sürecin güçleneceðini öngörü-
yorlar.
Hükümete gelince, bir taraf-
tan fincancý katýrlarýný ürküt-
memeye, bir taraftan da yukarý-
da özetlediðim farklý güç mer-
kezlerinin talepleri arasýnda bir
denge kurmaya çalýþýyor. Reel
politikle ideal olan arasýnda gi-
dip geliyorlar.
‘Cumhuriyet’in
Osmanlý aleyhtarlýðý
üzerine kurulu
‘resmi tarih öðretisi’nden
bahsetmiþtiniz bir yazýnýzda.
Bu mevzu üzerine
konuþabilir miyiz?
Olay þu: Osmanlý, Batý kar-
þýsýnda askerî üstünlüðünü yi-
tirmeye baþlayýnca ordunun
modernizasyonu devletin önce-
likli gündemleri arasýna girmiþ-
ti. Bilindiði gibi bir devletin
varlýðýný ve baðýmsýzlýðýný sür-
dürmesi ancak güçlü bir orduy-
la mümkündür. Ordunun mo-
dernleþmesi ise diðer devlet ku-
rumlarýnýn modernleþmesi-
ni/batýlýlaþmasýný tetikleyecek-
ti. Bu da zamanla hem ideolojik
hem de yönetimsel batýlýlaþma-
yý beraberinde getirecekti. Os-
manlý’nýn son iki asýrda devlet
eliyle baþlatmýþ olduðu kurum-
sal modernleþme süreci mo-
dernleþmenin sert çekirdeði
olan laikliði de devlet kurumla-
rýna taþýmýþtý. Elit tabaka sekü-
lerleþmenin alt yapýsýný böylece
kurmuþtu.
Osmanlý Ýslâmî hukuk siste-
miyle yönetiliyordu. Asýrlýk ku-
rumlarý vardý. Bu da yeni dönü-
þümle bir çatýþmayý kaçýnýlmaz
kýlýyordu.
Birinci Dünya Savaþý sonra-
sý dengeler deðiþti. Gâlip dev-
letler Osmanlý hilâfet yönetimi-
nin bitmesini, yerine laikliði be-
nimseyen modern bir Türk ulus
devleti kurulmasýný dayatýyor-
du. Bunu kabul etmemek yeni
bir savaþý belki de kaçýnýlmaz
kýlacaktý. Bir neslini Osmanlýyý
korumak, ve sonrasýnda da ba-
ðýmsýzlýk savaþýnda yitirmiþ
halkýn fazla dayanacak taakati
kalmamýþtý. Bu da sekülerleþ-
meden yana tavýr alan askerî ve
aydýn kesimin elini güçlendir-
miþti. Sonunda laik bir cumhu-
riyet kurulmuþ, mâziden radi-
kal kopuþ dayatýlmýþtýr.
Osmanlý’nýn yerine katý laik
bir devlet kuruluyorsa, yapýlan-
larýn halka izah edilmesi gere-
Mülâkat
Ortaya özgün
bir misyon
koyamayan
ulusalcýlar bu yüzden
ülke mezat fiyatýna
satýlýyor diye
çýðlýk atýyor...
Ülkeyi; dört tarafýmýz
düþmanlarla çevrili
hikayesiyle uzun
yýllar uyutan
ulusalcýlar sanki
þimdiye kadar
Batý'nýn acentalýðýný
yapmamýþlar gibi
"baðýmsýzlýk"
mücaadelesi
verdiklerini
iddia ediyorlar.
kiyor. Bu zeminde yapýlanlarý
meþrulaþtýrmak için Osmanlý
aleyhtarlýðý bir resmi tarih icat
ettiler.
Bu tarih konsepti Baascýlarýn
bir dönem ortaya koyduklarý;
“Rucu ile mâ kable’l Ýslâm”
(Ýslâm öncesi döneme dönüþ)
söylemleriyle paraleldi. Os-
manlý ve Selçuklu dönemleri at-
lanýyor, Sümerlerle, Hititlerle
irtibat kuruluyordu. Bu coðraf-
yanýn Ýslâmî geçmiþini halka
unutturmaya çalýþtýlar. Öyle ki
Türklerin Ýslâm öncesi dini
olan Þamanizm’den medet
umanlar bile çýktý. Bu uydurma
tarih yeni ideolojiyi meþrulaþ-
týrmak içindi.
Serdar Bey,
bu güzel mülâkat için
teþekkür ediyor,
çalýþmalarýnýzda
muvaffakiyetler diliyoruz.
Ben teþekkür ederim.
Tarih BARAN 15

MÝMAR SÝNAN
-ÞEHZADEBAÞI CAMÝÝ-
Koca Sinan mektubunda böyle baþladýktan sonra
o kemeri inþa ettikleri taþlarý Anadolu'nun neresinden getirttiklerini yazarak açýklamalarýna devam
ediyor ve ayrýntýlý bir biçimde kemerin inþaasýný anlatýyordu.

Mimar SÝNAN ve eserlerin-

den biri olan Þehzade baþý Cami
ile ilgili bir aný.
Bir Mimar Sinan eseri olan
Þehzadebasi Cami'nin 1990?li
yillarda devam eden restorasyo-
nunu yapan firma yetkililerin-
den bir inþaat mühendisi, cami-
nin restorasyonunda yaþadýklarý
bir olayý tv'de þöyle anlatmýþ.
Cami bahçesini çevreleyen
havale duvarýnda bulunan kapý-
larýn üzerindeki kemerleri oluþ-
turan taþlarda yer yer çürümeler
vardý. Restorasyon programýnda
bu kemerlerin yenilenmesi de
vardý. Ýnþaat fakültesinde teorik
olarak kemerlerin nasýl inþa
edildiðini öðrenmiþtik fakat taþ
kemer yapýmý ile ilgili pratiði-
miz yoktu.
Kemerleri nasýl restore ede-
ceðimiz ile ilgili ustalarla top- kemeri alttan yalayan bir tahta rin ömrü yaklaþýk 400 senedir. Bu mektup bir insanin, yaptý-
lantý yaptýk. Toplantý sonucunda kalýp çakacaktýk. Daha sonra Bu müddet zarfýnda bu taþlar ðý isin kalýcý olmasý için göste-
kemeri yavaþ yavaþ söküp ya- çürümüþ olacaðýndan siz bu ke- rebileceði çabanin insan üstü bir
pým teknikleri ile ilgili notlar meri yenilemek isteyeceksiniz. örneðidir. Bu mektubun ihtiþa-
alacaktýk ve yeniden yaparken Büyük bir ihtimalle yapý teknik- mý, modern çaðýn insanlarýnýn
bu notlardan faydalanacaktýk. leri de deðiþeceðinden bu keme- bile zorlanacaðý taþýn ömrünü
Kalýbý sökmeye kemerin kilit ri nasýl yeniden inþaa edeceðini- ve yapý tekniðinin deðiþeceðini
taþýndan baþladýk. Taþý yerinden zi bilemeyeceksiniz. Bu yüzden bilmesi, 400 sene dayanacak ka-
çýkardýðýmýzda hayretle iki taþýn mektubu, kemeri nasýl inþaa ðýt ve mürekkep kullanmasý gi-
birleþme noktasýnda olan silin- edeceðinizi anlatmak icin yaz- bi yüksek bilgi seviyesinden
dirik bir boþluða yerleþtirilmiþ dým." Koca Sinan mektubunda gelmektedir. Þüphesiz bu o ko-
içinde bir kaðýt olan, cam þiþeye böyle baþladýktan sonra o keme- ca mimarin eriþilmez özellikle-
rastladýk. Osmanlýca yazdýðý ri inþa ettikleri taþlarý Anado- rindendir. Ancak eriþilmesi ger-
için, bir uzman bulup okuttuk. lu'nun neresinden getirttiklerini çekten zor olan bu bilgilerden
Mektup, Mimar Sinan tarafýn- yazarak açýklamalarýna devam cok daha muhteþem olan 400
dan yazýlmýþtý. Þunlarý yazýyor- ediyor ve ayrýntýlý bir biçimde sene sonraya çözüm üreten so-
du. "Bu kemeri oluþturan taþla- kemerin inþaasýný anlatýyordu. rumluluk duygusudur.
16
…Böyle daldan dala tedâilerle
-Ahenk helezonu daralan boynuz-
Döllenir kelimeler kelimelerle
Sura üflenmeden önce soyumuz
MÝTOLOJÝ VE ÝÇGÜDÜ
Öðrenme teorisine baðlý davranýþ tedavisi,
daha önce ruhî tahlilin uzun süre tartýþmasýz
olarak elinde tuttuðu birçok alaný eline geçirdi.
Davranýþ terapistleri-tedavî uzmanlarý, Freudçu
kökenci inançlarýn (mitolojik inançlarýn) ve
irsiyet ile ilgili görüþlerin, boþ bir inançtan baþka
bir þey olmadýðýna dair deliller ileri sürebiliyor-
lardý. Her nevroz-hafýza rahatsýzlýðý, çocukluk
yýllarýndaki istenmedik sarsýntýlara veya içgüdü
ve irsiyete baðlý ilkel arzularla, þuurlu hâli ve
sosyal çevre þuuru arasýndaki çatýþmalara
baðlanamadýðý gibi, içe dönük ruhî tahlille deðil,
kýsa süreli davranýþ incelemesi ve tedavisi ile
saðlanan iyileþmelerden, ikameden de sözediyor-
lardý. Dolayýsýyla, davranýþçýlýðýn, nevrozu
mitolojiden kurtardýðý söylenebilir. Freud’un ken-
disinin bile, kendi insiyak-içgüdü teorisini bir
“mitoloji” olarak tarif ettiði ve içgüdülerden
“mitolojik varlýklar” olarak sözettiði
düþünülürse, bu ifâdenin pek zorlama olmadýðý
anlaþýlacaktýr.
 2010’da, doðrudan mitolojiyi ele alan ve bu sefer
Ýrsiyet ve içgüdü’nün bir hakikati vardýr ve
bunu sadece Freud’çu görüþün izâhý içinde gör-
menin doðru olmadýðý, sadece psikoloji bakýmýn-
dan deðil, sair ilimlerin de mevzuuna nisbetle
temas ettiði bilinen bir husustur. Eserde müessiri
görmek, bizzat maddeyi ruhun delili addetmek
hakikati gibi, davranýþ psikolojisinin de bir
hakikati vardýr. Ýlme nisbetle YAPMA’nýn diþi
olmasý, YAPMA’nýn doðrudan kendisiyle
ilgileniyor görünen davranýþ psikolojisini,
psikoloji ilminin tarifine daha uygun göstermek-
tedir. Ruh hakkýnda bilgi sahibi olmak bir yana,
ruha nisbetle bir kâinat ve insan fikri de olmayan
–Mutlak Fikre nisbeti olmayan– psikoloji, aslýn-
da bütün ekolleriyle, “insandan çýkan ne varsa”
geniþliði ve rastgeleliði içinde bir takým beda-
hetler etrafýnda ifâdeye geçmiþken, “doðru ve
yanlýþ”, “güzel ve çirkin”, “iyi ve kötü” deðer-
lendirmesinden uzak ve insanoðlunun arkeolojik
psikolojisini andýran MÝTOLOJÝ’ye benzemekte-
dir. Ýnsan davranýþlarýnýn kökeninde mitoloji
motifleri ilgisi bulmakla, duyulaþmayý bekleyen
hayâller gibi, insanoðlunun müþterek þuurundaki
doðum ve birikimi gösterdiði kabul edilen
mitolojik verilerin günün hayâllerine, rüyâlarýna
ve davranýþlarýna aksetmesi, neticede psikolojiyi-
BARAN
ÖLÜM ODASI
 B-YEDÝ
Salih MÝRZABEYOÐLU
ruhî davranýþlarý, doðrudan mitolojinin kendi
olarak gösterir. Bütün insan faaliyetlerinin
temelinde RUHÎ ÇABA keyfiyetinin olmasý,
MÝTOS ile bunun aynýlaþtýrýldýðý yerde, “arke-
olojik psikoloji” nitelememizi, doðrudan güne
taþýr.
TELEGRAM VE BU ESER
Mitolojiden, niçin bahsediyorum? Alt baþlýðý
ZÝHÝN KONTROLÜ olan TELEGRAM isimli
eserimizde, Telegram seanslarýnda yaþadýklarýma
kök ve tedâî olarak bir misâl teþkil etmesi
bakýmýndan mitolojiden bahsettim. Gayem
MÜZLER, RÝTLER, vesile olunan rüyâ ve zuhu-
rat benzeri þeyler, hipnoz, istidraç nev’inden iþler
için, kestirmeden “bunalým geçirdi, kafayý yedi!”
propagandasýna mani olmak üzere, çevreme
anlatmaya çalýþtýðým þeylerin, –ki o günün þart-
larýnda, bu sadece benim çevremin deðil, genel
olarak aydýn geçinen çevrenin fakirliðini gösteren
feci þartlar içindeydi–, sözkonusu mevzularla
alâkasýnýn gösterilmesiydi. Sonrasý malûm; 2009-
Telegram’ý tedâî olarak kullanan, “ESATÝR ve
MÝTOLOJÝ” isimli eserim.
YARDIMCILAR - VESÝLELER
Burak Çileli, Telegram mevzuunun anlatýmýn-
da, çaba ve eser yardýmýyla, bana olan inancýyla,
sonraki yýllarda bu gayret yönünden, iþin aðýr
toplarýndan. Ve farkýnda olmaksýzýn, ESATÝR ve
MÝTOLOJÝ’nin ardýndan, okuduðunuz vechile bir
tarzla bu eseri ele almamýn vesilelerinden. Vesile
sýrasýnda, asýl daima TELEGRAM bahsi olmak
üzere, irili ufaklý birçok tahrik edici saik sayýla-
bilir. Bu çerçevede, benim doðrudan taleb ettiðim
bir kitab olmaksýzýn, gerektiði yerde gerekeni
yapmak gibi, elime geçmesi gereken mühimlikte-
ki eserleri gönderen Receb Kumru’yu da, tabiî
olarak o bilmeksizin, ESATÝR ve MÝTOLOJÝ’den
baþka, bu eserin tarzýna vesile addediyorum.
Avukat Ali Rýza Yaman: Mitoloji bahsine el
atmam gerekince, bana öyle âþina eserler getirdi
ki, –kendi hakkýmý yemeyeyim, eser, keyfiyetini
anlayanýna verir!–, ESATÝR ve MÝTOLOJÝ’den
baþka, doðrudan bu eserin muhtevasýna da aðýr-
lýklý olarak sinecek olan. Yine onun elinden bana
ulaþan 6 ciltlik MEKTUBAT ile Bahaddin
-2-
Yeþiloðlu’nun gönderdiði 2 ciltlik TEVÝLÂT.
Biri Ýmâm-ý Rabbanî, diðeri Muhyiddin-i Arabî
Hazretlerinin. Verilen eserlerin isimleri, anlayana
çok þey söylemeli, bu ayrý dava; ama ESATÝR ve
MÝTOLOJÝ’nin, zýddýný tasarrufuna alma iþinde,
büyük heves aþýlayýcý olduðunu söylemeliyim.
Doktor Hakký Büyükalýn’a gelince:
TELEGRAM’a yönelik her þapþal yorumu en
baþtan kesici bir anlayýþla, mevzuya öyle bir
girdi ki, benim “oluþ zorluklarýný sýçrama tahtasý
yapma” diye formüle ettiðim ve tek olarak
yaþadýðým hâdiseyi, sanki kendine bir açýlým
sahasý yaparak beni de çoðalttý. Verdiði eserler
ortada, vereceðini vaadettiklerini de bekliyoruz.
Onun, benim durumumu anlamaya ve anlatmaya
çalýþma sürecinde, RÝT ve MÜZLER’in ilgisin-
den doðrudan MÝTOLOJÝ’ye dalmasý, daha önce-
si KUVANTUM fiziði hakkýndaki eseri, sanki
benim hep ayný hesablaþmaya baðlý “ÝMÂN ve
TEFEKKÜR”, “MADDE NEDÝR?”, “ÝNSAN”,
“ESATÝR ve MÝTOLOJÝ” ve nihayet elinizdeki
eseri, bir yönüyle onunla cilveleþmeye yönelik
kýlýyor. Uzun seneler, getirdiði malzemenin
niteliðiyle, TELEGRAM’ý bu eserin yazýlýþý için
alt yapý olarak ilhâm eden Avukat Ahmed Arslan
da anýlmasý gerekenler arasýnda. Buraya kadar
yazdýklarým, bir teþekkür ve vefa iþi sanýlabilir;
ama öyle deðil. Belki de bu sözle, sadece onlarý
deðil, yeri geldikçe anýlacak olanlarý da, “hizmeti
cana minnet bilenler” cümlesinden diye ödül-
lendirmiþ oluyorum; bir de, dava için ateþte
yanana hizmeti ona mihnet yükü hâline getiren
olma ayýbýna düþmekten, onlarý kurtarmýþ oluyo-
rum… Ve asýl gayem, NYMPHALAR’dan,
benim için nasýl tersinden gerçekleþtirici olduk-
larýndan bahsetmek vesilesi olmalarý; onlar
düzünden, NYMPHALAR tersinden!
PHALLOS
Sünühat: Akla, hatýra gelenler. Kalbe doðan-
lar… Telegram’da asýl ve esas, genel hatlarý
itibariyle cinsiyet mevzuu ile alâkalý olarak, akla
ve hatýra gelenler deðil de, akla ve hatýra getir-
ilmek istenenler, kalbe doðanlar deðil de, içe
doðmuþ gibi telkin edilenler… Mitoloji ve
psikoloji ilgisinden bahsederken, en temel bahis
olarak bunun görülmesi gerekir. Mitoloji, ister
gerçeðin masallaþmasý veya semavî dinlerin
hurafeleþmesi, isterse alabildiðine serbest bir

hayâl ürünü olsun, bu hususta zengin malzeme
verir; Freud’un, Oidipus kompleksi adýný verdiði
ensest duygu tasviri teorisi, bir efsaneden alýn-
madýr. Bolu’da cihaz baþýnda olanlarýna
NYMPHALAR ismini verdiðim
TELEGRAMCILAR’a geçmeden önce, Doktor
Hakký Açýkalýn’dan, Phallos düþüncesi:
— “Dünya entellektüel ve filozofî azalarýnýn
büyük bir kýsmý, insanoðlunun gayesiyle alâkalý
olarak þu ortalama deðerlendirmeyi yapýyor:
Ýnsanoðlunun, bütün faaliyetlerinin ortak paydasý
olmasý gereken ve varlýðýnýn dinamik ilkesi olan
gayesi bilinmemektedir. Modernite bu suale
cevab verebilirse, bütün davranýþ þekillerini açýk-
layabilecek, insanýn temel meselelerinin
çözümüne önderlik edecektir. Gayesini bilmeyen
insan! Hiçbir suâle cevab veremeyeceði besbelli
insan! Yaþanan inkýlâb bu suâlin cevabýdýr.
Phallosa ircâ anlayýþý tasfiye edilmiþtir… Ýnsan-
lýðýn baþýna Yahudi týbbý tarafýndan musallat
edilen Yahudi Sigmund Freud ve onun Freudian
mektebinin tahtýnda oturan Phallos (erkek tenasül
uzvu) ideolojisi tükenmiþtir. Þu âna kadar insan-
lýða dayatýlan nedir? Meâlen: Phallos bütün
insanî inisiyatiflerin temelidir. Phallos, erkeðin
bütün yaratýcý enerjisinin kaynaðýdýr: Açýkçasý,
hayatýn üretici kaynaðý Phallos bütün ihtiraslarýn
kaynaðýdýr… Evet, herþey Phallos’a ayarlý!
Ýnkýlâb, bu aberrant (hatâlý) propaganda ve
örgütlü saldýrýyý boþa düþürdü ve tasfiye etti. Son
tecridde: Müjdemiz odur ki, ÝNKILÂB gelmiþtir.
Biz artýk baþkalarýyla polemik yapmak deðil,
devrim sürecinin aðýr mesuliyetlerini konuþmak
durumundayýz… Eskiden hiç kimsenin
çözemediði kadim el yazmalarýnýn esrarý bugün
artýk çözülmüþ durumda.”
Phallos: Bazý dinlerde erkek tenasül uzvunun
timsâli. Embriyonda cinsiyet yapýsý.
NYMPHALAR
Yunan mitolojisinde, herþeyin ona mahsus bir
cini, perisi, bir ruhu, bir caný var; bir esprisi var.
Bütün kavramlar, var olanýn varlýðýyla isbatladýðý
bir keyfiyet olarak, bakýþ açýsýna göre gerçek
veya sembol bir varlýk. Ruh ve düþüncenin
gerçekleþmesi kabul edilen bir kâinat anlayýþýn-
da, varlýðýn en mütekâmili olan insan þuurunda
nizamýný veren kâinat, düþünce-varlýk-düþünce
þeklinde aslýna bakýcý bir süreçte gerçekleþirken,
sözkonusu insan düþüncesi mevzuuna göre ÝDE
yolunda sergilenmiþ kavramlardýr. Benim, onlarla
müþterek(!) bir kararla NYMPHA adýný verdiðim
BOLU’daki Telegramcýlar, aslýnda þaka ve alay
karýþýmý ve söyleniþindeki hoþlukla birlikte, argo-
da lûgat anlamý dýþýna çýkan ve gruba mahsus bir
anlaþma dilinde yerini alan kelimeler gibi, onlar-
dan bahiste yerini aldý. Meselâ hava basmak
tâbirinin veya þofben basmak tâbirinin, övünme
ve fiyaka yerine kullanýlýyor olmasý gibi. Ama
sadece bu kadar deðil: NYMPHALAR, mitolo-
jide, su kenarlarýnda yaþayan DÝÞÝ esprilerdir. Bu
hâlleriyle, yukarýda izâhýný yaptýðým kavramlaþ-
maya benzer bir mânâlarý vardýr; bana bunu
hatýrlatýrlar. Telegramcý NYMPHALAR’a
gelince, benim tabiatým-huyum etrafýnda, benim-
le birlikte TESÝRLERÝYLE yaþayan, buna muka-
bil görünmeyen varlýklarý temsil ediyorlar.
BARAN
TESÝRLERÝ; zihin kontrolü, bu çerçevede konuþ-
malarý, benim söylediklerim, sövüþmelerimiz,
elektromanyetik dalgalarla yapýlan bu iþlerin
içinde, doðrudan doðruya beyin ve duyu organý
iliþkisi içinde, fizikî eziyetler. Telegram’ýn
baþlangýcýndan beri, tam onbir sene geçti ve
hâliyle onbir satýra sýðmaz. Zaten bu kitab da,
onun hâlen devam eden macerasý içinde, doðru-
dan benim üzerimdeki tesirlerin fikrî verim
hâlinde derlenmesi. “Sen bana zehir yedirdin,
ben þifâya tahvil ettim!” hesabý. Telegramcýlar’ýn
ana sermayesi seks; bunun etrafýnda uyandýrýlan
korku ve onu kendi menfaatlerine göre verim-
lendirmek üzere, þantaj. Bu çerçevede, hiç iz
býrakmadan imha, delirtmek veya istediklerini
yaptýrabilecekleri bir duruma sokmak. Hâlimi ve
kahramanlýðýmý anlayana havâle ederek, Bolu’da
Telegramcýlar’ýn, yaptýklarý iþe “….. Dosyasý
hazýrlýyoruz” dediklerini ekleyeyim. Ben, kibarca
“Seks Dosyasý” diyeyim; ve benim bu hususta
ehliyetimin hangi yüce mevkilere kadar sark-
týðýný, dosyayý hazýrlayanlarýn bilhassa kendi-
lerinin anlatmasý çabasýnda olduðumu da
söyleyeyim. Söz seksten açýlmýþken, CHP Genel
Baþkaný Deniz Baykal’ýn macerasýna da, doðru-
dan Telegram davasýna baðlý bir mânâ içinde
deðinme durumum doðmuþ oluyor. Hakkým bâki!
MÝTOLOJÝ’DE NYMPHALAR
Yer yer hakký teslim edicilikleri içinde,
fikrimin muhalefet kanadýnda ve muhalefet için
muhalefet yapan, son beþ senede Telegram’ý açýk
eden NYMPHALAR, mitolojide neydi? Benim
Telegramcýlar’a yakýþtýrdýðým bu ismin onlara ne
kadar uyduðu eser boyu görülmek üzere, mitolo-
ji’de NYMPHALAR:
Kýrlarda, ormanlarda ve sularda yaþayan
“genç kadýnlar”. Tarlalarýn ve genellikle tabiatýn
diþi esprileri –perileri– olup, bunlarýn bereketini
ve lütfunu temsil ederler. Nymphalar, Homeros
destanýnda, Zeus’un kýzlarý ve ikinci sýrada Ýlâhî
varlýklar olarak geçer.
NYMPHALARLA
KONUÞMAMDAN
Bana, diþi olmadýklarýný yazmamý hatýrlatýyor
NYMPHALAR; ve bu satýrlarý yazarken onlarla
uzlaþmacý olup olmadýðýmýn yoklanmasýný da
yaparak. Nymphalar, cihaz baþýnda bulunan
Telegramcýlar, diþi deðil; ibne. Üçüncü cins
dememi istiyorlar. Ýbne diye yazmamamý rica
ediyorlar; ardýndan “yazmazsan…” diye küfür
baþlangýcý. Hani, gerisini sen getir hesabý.
NYMPHALAR’ýn diþilik vasfýný, ÝLME nisbetle
YAPABÝLME iþi üzerinde, benim fikrimle zeki
bir oynama içinde olduklarý zaman, menfi mânâ-
da anmak istemiyorum. Benim anlatma hünerim-
ce NYMPHA’yý ne mânâda kullandýðýmý göre-
ceksiniz.
NYMPHALAR’ýn klâsik pislikleri sýrasýnda,
klâsik bir lâfým ve ardýndan klâsikleþme yolunda
bir lâfým:
— “Ben size, daha iþin baþlarýnda, ortaya
çýkýn, zaman aleyhinize iþliyor dedim. Benle
uðraþýrken, saða sola bakmýyorsunuz, sizin
17
komuta kademesinin dosyasý ortaya çýkacak
yakýnda…”
Ben bunu söylemeden bir gün önce, haber
çýkmýþ da benim haberim yokmuþ; ama hafif bir
tahmin þaþýlýðým ile. Yâni Deniz Baykal hakkýn-
daki haber… Tam bu notu yazmýþtým ki, Müslüm
Gündüz-Fadime Þâhin hâdisesiyle karþýlaþtýrmalý
bir þekilde vereyim derken, NYMPHALAR, bir
þey düþünürken bunu daðýtmak için hep yaptýk-
larý gibi, ya baþka birþey hatýrlatarak, ya bir
kelime söyleyip beni onda sabitleyen söz ve
elektromanyetik dalgalarla –telkin verici
diyeyim–, dikkatimi daðýtarak, mevzuyu piç ettil-
er. Buna devam etme hevesim daðýldýðý gibi,
gece boyu devam eden fikri didiþmeler ve muka-
bil sövüþmeler sonunda yoruldum. Ýþin içine
biraz üþütme, biraz günlük Cezaevi iþleri, biraz
dinlenme ihtiyacý vesaire girince, yazým iki gün
aksadý. Anlatýmdaki daðýnýklýk dikkatinizi çek-
miþtir; sebebine de deðinmiþ oluyorum. Bunun
yanýnda, sözkonusu daðýnýk anlatým, bu eser için
benimsediðim, bana rahatlýk vermesinin yanýnda,
Telegram’ýn havasýný da verecek olmasý bakýmýn-
dan, þuurlu bir üslûbu gösteriyor. Kuru bilgi ver-
mek deðil de, sizde ÝRFAN KIVAMI hâlinde
yaþatmak istediðim bir hamule; Mallarmé’nin,
“þiir dili, nesneyi deðil, sözkonusu nesneden kay-
naklanan etkiyi dile getirmelidir; þiir, mânâ yüklü
kelimelerden çok, anlatýlmak istenenin ihsas
gücüyle dolu olmalýdýr” demesi gibi, ben
Telegramdaki hâdiseleri, benim üzerimdeki ruhî
tesirler hâlinde ve bunu verimlendirme þeklinde
vereceðim. Bana Kartal Cezaevi’nde, “bu bir din
ve ilim çatýþmasýdýr!” diyenlere, elbette din
tarafýnda olarak ve bunun hikemiyâtý hâlinde
onlarýn ilmini tasarrufa alma þeklinde… Böylece,
birgün þöyle veya böyle ortaya çýkacak olan ciha-
zlarýnýn ne ve nasýl olduðunu benim bilmemem
ve bununla boþ yere uðraþmam yerine, bâki kala-
cak bir ses býrakmýþ oluyorum. Üzerimdeki
tesirin ne olduðunu anlatmak baþka, nasýl bir
þeyle yapýldýðýný bilmek baþka birþey ya; cihazýn
niteliðine dair tahminden gerçeðine yol bulabile-
cek olanlara ipucu verirken, bundaki yanýl-
malarým da iþin aslýný zedelememiþ oluyor.
KAVANOZ
Telegram cihazýnýn marifetlerini, belki þaþýra-
caksýnýz ama, en özlü þekilde Üstadým’ýn
Yevmiyeleri’nden göstermeden önce, her zaman
bir yeniye âlet olan bana ithaf ettiði
Noktalamalarý’ndan KAVANOZ isimlisi, tam
onbir yýldýr yaþadýðým, daha doðrusu 60 yaþýmýn
son onbir senesine, tam otuziki sene öncesinden
iþaret edendir, mânâyý anlayýn:
— “Bir cümbüþtür kopsa da gece yakamozlar-
da, — Münzevî balýklarýz ayrý kavanozlarda!”

Levha: 2 Temmuz 2005… Bir câmide, kala-
balýðýn ortasýnda, ayakta, Mahmud Efendi
Hazretleri ayakta vaaz veriyor. Ben, babamla
(Þerif Muammer) birlikte, oda gibi bir girintide,
cemaatle birlikteyim. Mahmud Efendi, gördüðüm
bir Nasreddin Hoca resmindeki gibi zayýf, göz-
lerinin etrafý Üstadým’ýn gözleri gibi halka þek-
linde, çukur, dudaklarý da hafif çýkýk ve belirgin.
Yüzü de, tavýr ve duruþ hâlinde deðil de, –ekþi
18
yüzlü demeyeyim!– ciddi. Konuþmadan sonra
çýkýþa doðru bizim yanýmýza doðru geliyor; ona
babamý tanýtýyorum. Babam heyecanlý ve hamasi
bir tavýrla benim için, “onu sizin emrinize
býrakýyorum!” veya “sizin emrinizde!” gibi bir
þey söylüyor. Mahmud Efendi de bana,
“NÝSAN’da…” diye, geçtiðimiz Nisan’da olan
birþey veya NÝSAN ayý ile ilgili birþey söylüyor.
Kafasýnda kavuðu andýran bir sarýk, küçük beyaz
kavuk gibi, üzerinde de beyaz entari var.
 olduðumuzu kabul ettim… Baþka çaresi yok bu
KAVANOZ: 171.
NÝSAN: 171.
Mehdî Salih Ýzzet Erdiþ: 1171.
Menaî: Ölüm haberleri: 171.
 Yevmiye: 5 Þubat 1983… “Sorulaný deðil de
Münzevî: Yalnýz baþýna çekilip kimseyle
görüþmeyen: 113.
Salih Ýzzet Erdiþ: 1112= 113.
Mahkeme: 113.
Sicn: Hapis. Zindan: 113.
Mücemmil: Güzelleþtiren: 113.
 17 Ocak’ta bana söylediði de þu:
Bahsi geçen rüyâdan üç gün sonra, tek kiþilik
hücreye alýndým. Kartal’dan sonra sinsi bir þek-
ilde ve benim “Telegram kaçaðý” dediðim hisset-
tirmelerin ardýndan, 5 Temmuz sonrasý bütün
haþmetiyle görünmek üzere, asýl iþkence baþladý.
JAPONLAR
Levha: 22 Aralýk 1991… Bir yabancý turist
kýz… “Д harfini soruyor… Ona, bu harfi “G”
gibi bir harfle karýþtýrdýðýný söylüyorum… Sonra
o kýz, sinema salonu gibi bir yerde ve seyirciler
arasýnda ilâhîler söylemeye baþlýyor, hisleniyo-
rum… Sonra ayrý bir bölmeye gidiyorum…
Almanya’dan gelmiþ olanlarýn topluluðunda,
türkü söylüyorlar!
 daima maddeyi kendine delil kýlan olarak, onun
Ð: Kef harfi: 20.
Rahman Suresî, 20. âyet: (Meâli: Aralarýnda
kavuþmalarýna engel bir berzah var): 2020.
Dahi: Eþine az rastlanýr zekâ sahibi: 20.
Cêwî. (Kürtçe): Ýkizler: 20.
 leri hâlinde, onlarýn ve karýlarýnýn isimlerini
Gayn: Susuzluk. Ayn harfinden sonra gelen
bir harf. Ð harfi: 1060.
Büyük Doðu: 1060.
Sin: ÝNSAN. (Ýki kiþi demektir.) Bir harf,
ebcedi: 60.
 bahsi geçen sözü söylüyor. Dava, mücerret veli
Gayn: 1060= 61.
Büyük Doðu: 1060= 61.
Xevn. (Kürtçe): Rüyâ: 62= 1061.
Mehdî: 62= 1061.
Mütefekkir Mirzabeyoðlu: 1062= 2061.
Beyin: 62= 1061.
Müzavece: Çift olmak: 62= 1061.
 göstermesi istenen bir aktör gibiyim. Üstadým’ýn,
Yevmiye: Vesileler ve bahaneler etrafýnda
konuþurken, hep “nefese mihrak olan zât”a
hitabediyor ve bunu bazen sorulaný deðil de,
söylemek istediði baþka þeyi söyleyerek yerine
getiriyor… “Peki, Ýslâm nedir efendim?
Müslüman ve Ýslâm?” suâline verdiði cevab: Þu
Japonlarý alýr mýsýnýz? Müsbet ilimler tezgâhý
kuruyor… Evine potinle giremezsiniz! Dünyanýn
BARAN
en geri, en olmaz þeyi olan alfabesini muhafaza
ediyor… Bu ne iþ? Bu misâlleri görememek,
anlayamamak ne iþ? Döndü dolaþtý bu iþ þuraya
geldi… Size burkuk gelebilir sözüm… Bir þeyi
tenkid hakký o þeye mensub olanlara mahsustur;
bu bakýmdan Türklüðünüzle iftihar edebilirsiniz,
ben de iftihar ederim! Bunu söylememe rað-
men… Ben düþündüm taþýndým, þu iþe 15 yaþýn-
da baþlamýþsam, 60 senedir düþündüm; ýrkî
bakýmdan bizim çok münhat bir arazi sahibi
iþi halletmenin… Müþahede lâzým… ALLAH
ÇEKTÝRMEDÝÐÝ ÞEYÝN NÝMETÝNÝ VER-
MEZ… Hakikaten ýstýrab!
 atýlan adamýn üstündeki pardösüyü paraþüt gibi
baþka þeyi söylemeye” misâl, Ahmed
Kabaklý’nýn “Ýslâm nedir, müslüman nedir?” suâ-
line verdiði cevabýn bir bölümü:
— “Bu makine gide gide öyle bir yere gidecek
ki, bir âleme, beþerî hiçbir cehde yer kalmayacak
hiç…”
— “Benim bir misâlim var… Batý, makineyle,
insan ruhunu burnundan mandallamýþtýr… Nefes
aldýrmýyor!”
 eti andýran bir takým zuhur ve tasarruflar, bazen
Üstadým, ruha yýldýrým gibi inen nefs ve þey-
tan iðvalarýndan-aldatma ve oyunlarýndan
bahsederken, Hac’da gördüðü bir kýsým manzar-
alardan dolayý üstüne nasýl bir HATAR çök-
tüðünü, kalbine zehirli oklar atýlýþýnýn can
yakýcýlýðý ile misâllendiriyor… Hatar: Ýmâna
musallat, kalbe ânî gelen menfi hisler, tehlikel-
er… Bu eserde, Telegram marifetinin en hainane
iþi ve gayesi hâlinde bunu göreceksiniz… Allah,
çektirmediði çilenin nimetini vermez… Bize,
Telegram cihazýnýn marifeti bahsinde, Üstadým’ýn
MAKÝNE hakkýndaki sözlerini hatýrlatan hâdise,
Kartal’da, benim için bir hatar mevzuunu olmasa
da, bunu andýran þu sözler:
— “Bunun yüzde biri sende olsa, havandan
geçilmezdi!”
Aklýmdan geçenleri biliyor, ben cin iþi mi bil-
gisayarlý bir âlet mi tereddüdündeyim, onun veya
onlarýn o zaman farkýnda olmadýðým bazý telkin-
hakaret niyetine söylüyorum, bunu bilmekten
yine onlarýn marifeti hâlinde içime hoþluk geliy-
or… Bu devrenin devamý hâlinde yeri geldikçe
anlatýlacak baþka hâdiseler; ve nihayet, veli mar-
ifetini cihazla gerçekleþtiriyor olma zanný içinde,
hakkýný korumak ve içinde bulunduðum durum,
veli hâli ile elindeki cihaz marifetini ayný sanan
bu ahmak karþýsýnda, benim –þu ânda bu satýrlarý
yazarken de olduðu gibi–, cihazýn bedenime olan
tacizi altýnda cevab verememem ve onun kendisi-
ni haklý sanmasýnýn öfke ve acizliði; aðýr bir
ameliyat geçirirken, komedyenlik marifetini
“en küçük veli, kalbinizden geçeni bilir; psikolo-
jide de bu, kalbten kalbe intikâl þeklinde bilinir!”
demesi, cihaz marifetinin, insan cehdinin yerini
almasý hakkýndaki sözleriyle birlikte düþünülürse,
düþmanýmýn cihazý yolundan geçtiðim “elini
küfre deðdirse þeriat doðar” hikmetini gösteren
hepsi birinci sýnýf eserlerim, benim HATAR bahsi
ile birlikte iþi asýl mihrakýna –ÜSTADIM’a–
baðlamaktaki haklýlýðýmý isbatlar: ONLAR-
DAN… Beni kurtaracak olan da, merkezinde
onlarýn olduklarý, onlarýn yüzü suyu hürmetine,
vefat etmiþ veya diri, himmetçilerden… Bu
arada, faal kuvvetleri kendinde toplayan ÇOCUK
hikmetini de hatýrlayýn!

NYMPHALAR’a, bu düþüncelerim ile ilgili
söylediklerine, müsbet hatýrlatmalarý bir yana, þu
cevabý veriyorum: Adam beni öldürmek üzere bir
fiilde bulunuyor, ben yaralanýyorum, þu oluyor
bu oluyor, sonra bu etki altýnda ben, uçurumdan
kullanmasý ile nihayetinde “gibi” deðil de asýl,
paraþütü icâd etmiþe benziyorum… Burada düþ-
manýma, “aman ne iyi yaptýn!” diye bir tasvib,
bir sempati gösterecek deðilim… Zaten hayat bu:
Nereden ne aldýðýn deðil, ondan ne ve nasýl yap-
týðýndýr dava!

Eþyaya müteallik aþaðý derecede keramet ile,
kâfirin de sahib olduðu bir hüner hâlinde keram-
birbirine karýþýr: Birinciye keramet denirken,
diðeri “istidraç-sahte keramet” diye anýlýr.
Bugün, teknolojinin vardýðý seviye, istidraç
nevinden bir takým iþleri baþarýrken ve bu ruhçu-
luðun aleyhine bir isbatlama sanýlýrken, aslýnda
tam tersi, sadece gerçek ruhçuluðun yaþayabile-
ceði bir durum ortaya çýkmaktadýr; kýsacasý,
ruhçuluðun makine karþýsýndaki üstünlüðü tescil-
lenmektedir… Ruh, Mevlâna Hazretlerinin
CAN’ý “su üstünde bir ýþýk” diye tavsifi gibi,
üstünde, yakalanamaz, kelepçelenemez…
Diyeceðim o ki, ölecek olsam bile, bu,
düþüncemde pekiþme hâlinde, ruhumun zaferini
görmüþ olarak gerçekleþecek… Duam hep ayný
ve samimiyetle: Allah, imândan ayýrmasýn!

Ýmâm-ý Cafer Hazretleri: Kim nefsi için nefsi
ile mücahede ederse, keramete kavuþur. Kim de
Allah için nefsi ile mücahede ederse, Allah’a
kavuþur… Ýstidraç ile keramet ve büyük keramet
arasýndaki fark, bu ölçülendirme içinde mevcut.

NYMPHALAR’ýn durumunu, daha en baþtan
–2005’den– beri, “þahsiyet bulma” mânâsýnda bir
“var olma” niyetlerine baðladýðým için, bu eserin
ismini “makine ve insan” koymak istemiþtim:
Hem onlarýn ruh tahlilleri, hem benim durumumu
gösteren. Bunun içinde þu mânâ da var: Ben de
sizi, bizzat cihazý kullananlarýn þahsiyeti ve
çevresi diye tanýyorum. Bu, bir meydan okuma
idi… Geçen zaman içinde, onlarýn durumu ve
þahsiyetlerinde, daha önce bahsettiðim gibi,
toplum ve devletin bünyesini okur oldum!
Ýktisat
YUNANÝSTAN YANIYOR
ÝMF'nin yol haritasýnýn siyasi çevrelerce kurtuluþ reçetesi olarak lanse edilip
tatbikat mertebesine eriþmesiyle beraber maksat hasýl olmuþ;
dolayýsýyla ÝMF' ye ihtiyaç kalmamýþtýr…
Gökhan Altunsoy
ÝMF, küresel emperyalizmin göz
diktiði bir ekonominin iç dinamikle-
rini çökertici ve milli direniþ unsurla-
rýnýn süngülerini düþürücü kurallar
manzumesini ülkeye oturtmak namý-
na, emperyalizmin Truva Atý olarak
görev yapan ajan kuruluþun kod adý-
dýr. ÝMF’nin yol haritasýnýn siyasi
çevrelerce kurtuluþ reçetesi olarak
lanse edilip tatbikat mertebesine
eriþmesiyle beraber maksat hasýl ol-
muþ; dolayýsýyla ÝMF’ ye ihtiyaç kal-
mamýþtýr…
Ýktidara gelir gelmez büyük bir
enkaz devralan Yorgo Papandreu,
kendinden önceki hükümetlerin,
ABD Bankalarýnýn izlediði yöntem-
lere benzer aldatmacalarla ülke mali-
ye ve ekonomisinin gerçekte oldu-
ðundan daha iyi görünmesini saðla-
yan numaralarý bir kenara býraktý.
Rüþvet ve yolsuzluðun ileri noktalara
ulaþtýðý belirtilen Yunanistan’da, yeni
hükümetin bu tavrý, ekonomiyi etki-
leme gücüne sahip çevrelerce pek de
hayra yorulmamýþ olacak ki, Avru-
pa’nýn hýrçýn çocuðu Yunanistan’ýn
diz çöktürülmesi için derhal düðme-
ye basýldý. Özellikle kamu maliyesi-
nin finansmanýnda dýþ borç kullanan
ülkelerin ekonomik bünyelerinin göz
açýp kapayýncaya kadar nasýl bozula-
bildiðinin anlaþýlabilmesi bakýmýn-
dan Yunanistan’ýn iflasýnýn gözden
geçirilmesi son derece ufuk açýcý ola-
caktýr. Olayýn, gerekli þartlar oluþtu-
ðu takdirde- ki bunlarýn ekonomik ol-
maktan ziyade politik karakter taþý-
dýklarýný belirtelim!- Türkiye’de de
yaþanabilme ihtimaline nazaran hika-
ye edilmesinde fayda görüyoruz. Bu
itibarla çalýþmamýza ‘’Türkiye Yuna-
nistan olur mu’’ tartýþmasý nazarýyla
bakabilirsiniz.
Ekonomi ile ilgili rakamlarýn ül-
kenin resmi istatistik kuruluþu tara-
fýndan o zamana kadar açýklanan ve-
rilerden daha kötü olduðunun itiraf
edilmesi karþýsýnda -halbuki gidiþatý
bu denli deðiþtirecek kadar da fark
olmamasýna raðmen- önce ülkenin
borç stokunun çevrilebilmesini sað-
layan faizler yönünü yukarý çevirdi.
BARAN
Artan bütçe açýklarý yüzünden, hükü-
metin ilerleyen yýllardaki borçlanma
ihtiyacýnýn artacaðý gerçeði bunu hýz-
landýrdý. Avrupa Birliði’ne baðlý mali
kuruluþlarýn tehdit kokan ve piyasa-
larý tahrik edici açýklamalarý, son za-
manlarda meþruiyetleri giderek artan
oranda tartýþmalara sahne olan kredi
derecelendirme kuruluþlarýnýn peþ
peþe ülkenin kredi notunu düþürme-
lerine sebeb oldu. Son kertede baþba-
kanýn geçtiðimiz günlerde yaptýðý
açýklamada, Yunan halkýný, ülkenin
ekonomik baðýmsýzlýðýný yeniden ka-
zanabilmesi için mücadele etmeye
çaðýrmasý ve açýklamasýnda da“Ne
yazýk ki Yunanistan bugün gözetim
altýnda. Ulusal baðýmsýzlýðýmýzýn
önemli bölümünü kaybettiðimiz bir
noktaya geldik. Kaderimizle oynayan
uluslararasý piyasalarla da karþý kar-
þýyayýz. Bundan kurtulmamýzýn tek
yolu, ülkemizde düzeni yeniden sað-
lamaktýr” ifadelerini kullanmasý ya-
raya tuz biber ekti.
Burada bir noktaya dikkatinizi
çekmek istiyorum: Henüz milli hay-
siyetini kaybetmemiþ bir ülkenin
baþbakaný, ÝMF’den resmen yardým
istemek zorunda kalmalarýný, ulusal
baðýmsýzlýklarýný büyük oranda kay-
betmiþ olmak þeklinde yorumluyor
ve bu gerçeði halkýyla paylaþmaktan
çekinmiyor. Ve bu zilletten bir an ön-
ce kurtulmak adýna, halkýný fedakar-
lýk yapmaya davet ediyor…Çünkü,
ÝMF’den yardým istemek, bir ülkenin
ekonomik bakýmdan yaþamakta ol-
duðu hastalýðýn ilerlemesi sonucu ni-
hayet oksijen çadýrýna alýnmasý de-
mektir.Halbuki tam 50 yýldýr
ÝMF’nin kucaðýndan kalkmayan ül-
kemizde ÝMF ile imzalanan her yeni
anlaþma, halkýmýza, milli selamete
atýlmýþ yeni bir hamleymiþçesine an-
latýla gelmiþtir. Deðiþip duran siyasi
iktidarlar boyunca bu anlayýþsýzlýk
yerinde kalmýþ, bir avuç gerçek va-
tansever hariç olmak üzere, ülkenin
aydýn geçinen kesimleri tarafýndan
bu gidiþat karþý durulamaz bir ger-
çeklik; hatta zorunluluk olarak telak-
ki edilmiþtir. Üstad’ýn iþaret ettiði gi-
bi; ‘’hastalýðýn tedavisinde her þey-
den evvel marazýn farkýna varýlmasý
gerekliliði’’ bu þekilde ýskalanýnca,
þifa bulma imkaný da tamamen orta-
dan kalkmýþtýr.
AKP’nin borazanlarýný utandýr-
mak pahasýna, son 50 yýlýmýzý alýp
götürmüþ siyasetçiler çöplüðünde,
sadece mevcut iktidarýn ülkemizi
ÝMF’den kurtarmýþ olduðu yönünde-
ki fikre de itiraz etmek durumunda-
yýz. Bu konudaki fikirlerimizi mün-
ferit bir çalýþmaya ýsmarlamak þartýy-
la þimdilik þu kadarýný söyleyelim ki
; ÝMF, küresel emperyalizmin göz
diktiði bir ekonominin iç dinamikle-
rini çökertici ve milli direniþ unsurla-
rýnýn süngülerini düþürücü kurallar
manzumesini ülkeye oturtmak namý-
na, emperyalizmin Truva Atý olarak
görev yapan ajan kuruluþun kod adý-
dýr. ÝMF’nin yol haritasýnýn siyasi
çevrelerce kurtuluþ reçetesi olarak
lanse edilip tatbikat mertebesine
eriþmesiyle beraber maksat hasýl ol-
muþ; dolayýsýyla ÝMF’ye ihtiyaç kal-
mamýþtýr…Biliyorsunuz…ÝBDA Mi-
marý, bir batýlýnýn ifadesini kullana-
rak seneler öncesinde haber vermiþ-
ti:Artýk Türkiye’ye dýþarýdan müda-
hale etmeye gerek yoktur. Çünkü
Türkiye’de, Batý Tipi yerli siyasetçi-
ler yetiþmiþ ve görevi devralmýþtýr…
Yunanistan hikayesini noktalaya-
lým:
Gündelik hayatta elalemin para-
sýyla hovardalýk yapan tüm zýpýrlara
ne olursa, Yunanistan’a da o oldu as-
lýnda: Küreselleþmenin baþ aktörü,
modern sömürgeciliðin vurucu gücü
ve baðýmsýzlýkçý söylemler taþýyan
19
ülkelere diz çöktürmenin en keskin
kýlýcý; yani ‘’Sýcak Para’’ adýyla aný-
lan ve son derece hýzlý hareket etme
kabiliyetine sahip para hareketleri,
rotasýný Yunanistan dýþýna çevirdi.
Yunan Borsasý büyük bir çöküþ yaþa-
dý. Faizler iyice týrmanýþa geçti. Kre-
di derecelendirme kuruluþlarý da Yu-
nanistan’ý yatýrým yapýlmamasý gere-
ken ülke kapsamýna sokarak öldürü-
cü darbeyi vurdu.
Gelinen noktada ülkeye dayatýlan
þartlar Yunan halký için korkunç bir
görünüm arz ediyor:
Emeklilik yaþý, kamu sektöründe
61’den 65’e yükseltildi. Kamu sektö-
rü maaþlarý istisnasýz olarak yüzde 20
azaltýldý. Emeklilik maaþlarý da yüz-
de 10 kesintiye uðradý. KDV oraný,
her üründe yüzde 19’dan yüzde 23’e
çýkarýldý. Alkol, sigara ve gaza yüzde
30 vergi geldi.
Yunanistan genelinde 1000 olan
belediye sayýsýnýn, 400’e; kamu þir-
keti sayýsýnýn da 6 binden, 4 bine in-
dirilmesi kararlaþtýrýldý.
Bu tedbirlerle bütçe açýðýnýn yüz-
de 40 azaltýlmasý hedefleniyor. An-
cak yetmiyor, yýllar boyunca sürecek
bir kemer sýkma içinde kalýnacaðýnýn
iþaretleri veriliyor. Ve bütün bu ope-
rasyonu IMF’nin izleyeceði ve hükü-
metin her üç ayda bir ÝMF’ ye rapor
hazýrlayacaðý bildiriliyor. Hedefle-
melerin gerçekleþmemesi halinde de
AB’den gelecek yardýmlarýn kesile-
ceði ilan ediliyor…
Bu satýrlarý okuyan herkes, Yunan
halkýnýn önümüzdeki yýllar boyunca
ne denli fakirleþeceðini derhal anla-
yabilir. Hele hele bu kiþi Türkiye’de
yaþýyorsa…
Yanlýþ anlaþýlmasýn; bu satýrlarý
“Yunanistan’ýn iflasýna aðýt” olsun
diye yazmadýk.
Sadece merak ettiðimiz birkaç
soruya cevap arýyoruz: Türkiye Yu-
nanistan olur mu?...Yoksa Yunanis-
tan mý Türkiye olacak? …Ve ikili gö-
rüþmelerin asýl konusu da “ÝMF’nin
kucaðýna düþmüþ bir ülkenin baþba-
kanýna halkýný uyutma dersleri-1. fa-
sýl’’ olabilir mi sizce?
20
-AÇIK GÖRÜÞ-
ASKERÝ VESAYET
Parlamenter demokrasi ile yönetilen Ýsrail'de askerlerin,
demokratik dünyada bir benzeri görülmemiþ boyutta siyasi bir güce sahip olduklarýndan
Yanlýþ yere havlýyorsunuz!
Þansýnýz yaver gider de nefesinizi kesmezlerse, Siyonist Ýsrail ordusuna havlayýnýz!
Yýlmaz Dikbaþ
ürk ordusuna içten
T saldýrýlarýn odaðý haline
gelen, Pentagon-CIA
güdümlü Taraf gazetesinin köþe
yazarlarý, iþbirlikçi medyanýn
sözde demokrat yazarlarýyla söz
birliði ettiler. Türkiye’de devletin
ve halkýn ‘askeri vesayet’ altýnda
olduðu iddiasýný sürekli iþlemeye
baþladýlar.
Peki, vesayet nedir?
Bir kiþi, bir kurum ya da bir
devletin; baþka bir kiþi, kurum ya
da devletin himayesi, yani koru-
masý altýna girmesine, vesayet
deniliyor.
Kimsesiz bir çocuða, fiziksel ve
zihinsel yetilerini yitirmiþ bir
yaþlýya, mahkemeler bir ‘vasi’ yani
koruyucu tayin ederler, artýk o
kiþiler vesayet altýndadýr.
Güçsüz bir devlet de çok güçlü bir
devletin vesayetini, yani korumasý
altýna girmeyi kabul ederse, buna
da ‘manda’ denilmektedir.
Kurtuluþ Savaþý’nýn ilk yýllarýnda
Ýstanbul medyasý ve Ýstanbullu
aydýnlar, ya Amerikan Mandasý ya
da Ýngiliz Mandasý yanlýsýydýlar.
Onurlu ve þerefli yaþamayý temel
ilke edinmiþ Türkler, büyük
devrimci Mustafa Kemal’in
önderliðinde 4–10 Eylül 1919
tarihinde Sivas’ta yapýlan kon-
grede, her tür mandayý reddettil-
er.
Bugün yine Türkiye’de yaþanan
savaþýmda, ABD-AB mandacýlarý
ile onurlu ve þerefli yaþamayý
temel ilke edinmiþ Kemalistler
karþý karþýya gelmiþ bulunmak-
BARAN
haberiniz yok mu?
tadýr.
Bugün medyada, devletin ve
halkýn Türk ordusunun vesayeti
altýnda olduðunu iddia edenler,
temelde ‘vesayet’ kavramýna mý
karþý çýkmaktadýrlar, yoksa bütün
amaçlarý aldýklarý buyruklar gereði,
bu gerekçeyle Türk ordusuna
saldýrmak mýdýr?
Þimdi size, demokratik bir ülkede
ordunun vesayeti nasýl olabiliyor,
onu anlatacaðým.
Ýsrail’de Ordunun Vesayeti
14 Aralýk 2009 Pazartesi günü,
Ýngiliz radyosu BBC’nin ‘Londra
Kahvaltý Þov’ adlý programýna
konuk olan The Guardian
gazetesinin editörü Michael White
þunlarý söyledi:1
“Ýsrail Silahlý Kuvvetleri, siyasi
görüþ ve davranýþlarýný beðen-
mediði kiþileri yargýsýz infaz
eder. Bu tür eylemler büyük
boyuttadýr!”
Bu çarpýcý haber dinleyicileri çok
sarstý.
Programý dinleyen Ýngiliz vatan-
daþlar sarsýlmýþ ve çok þaþýrmýþtý,
çünkü parlamenter demokrasinin
bulunduðu bir ülkede nasýl oluyor
da silahlý kuvvetler yargýsýz infaz
yapabiliyordu, iþte bunu
anlayamýyorlardý.
Ýsrail Devleti Demokratik mi?
Ýsrail ile ilgili bilinen bilgileri
kýsaca sýralayalým.
Nüfusu 7,5 milyon. Bunun 6 mily-
onu Yahudi, 1,5 milyonu
Müslüman Arap.
Kiþi Baþýna Yýllýk Ulusal gelir:
$29.671
Yönetim Biçimi: Parlamenter
Demokrasi
Knesset adý verilen Ýsrail millet
meclisine her dört yýlda bir yapýlan
genel seçimlerle, 120 milletvekili
seçiliyor.
2009 yýlýnda yapýlan seçimlere 38
siyasi parti katýldý, bunlardan 17’si
meclise milletvekili sokabildi.
Seçim barajý olan %2’yi geçe-
meyen 21 siyasi parti meclis dýþýn-
da kaldý.
Ýsrail, Birleþmiþ Milletler üyesidir.
Ýsrail’de yargý sistemi üç kademeli
mahkemelerden oluþmaktadýr:
Ýdari Mahkemeler, Sulh ve Ceza
Mahkemeleri ve Yüksek
Mahkeme.
Buraya kadar anlatýlanlardan çýkan
sonuç þudur.
Ýsrail, Avrupa devletleri gibi, tüm
kurum ve kuruluþlarýyla, ‘parla-
menter demokrasi’ ile
yönetilmektedir.
Peki, nasýl oluyor da parlamenter
demokrasinin bulunduðu bir
ülkede, silahlý kuvvetler hoþlan-
madýklarý kiþileri yargýlamadan
sapýr sapýr öldürüyor?
Ýsrail Silahlý Kuvvetleri
Kara, Hava ve Deniz
Kuvvetlerinden oluþan Ýsrail silahlý
kuvvetlerine, Ýsrailliler ‘Ýsrail
Savunma Kuvvetleri’ diyorlar.
Ýsrail’de kadýn erkek herkes 18
Yorum
yaþýna vardýðýnda askere alýnýyor.
Erkekler 3 yýl, kadýnlar 2 yýl asker-
lik yapýyor.
Nüfusun %20’sini oluþturan
Müslüman Araplar askere alýnmýy-
or.
Ýsrail Silahlý Kuvvetleri’nin her an
savaþa hazýr 176.500 askeri ve
445.000 rezervi bulunmaktadýr.
ABD, Ýsrail ordusuna her yýl orta-
lama $3 milyar askeri yardým yap-
maktadýr.
Ýsrail ordusunun cephaneliðinde en
az 400 atom bombasý, yani nükleer
silah bulunmaktadýr.2
Buraya kadar yazdýklarýmýn çoðu
bilinmektedir.
Þimdi sýra geldi, az bilinenlere, hiç
bilinmeyenlere, ya da bilinip de
konuþulmayan, yazýlmayanlara!
Ýsrail Ordusunun Devlet
Yönetimindeki Gücü
Ýsrail Silahlý Kuvvetleri’nin görev
ve yetkileri yasada þöyle tanýmlan-
mýþtýr:
“Ýsrail devletinin varlýðýný, toprak
bütünlüðünü ve egemenliðini
savunmak, Ýsrail halkýný korumak
ve günlük hayatý tehdit edecek her
tür terörizmi ortadan kaldýrmaktýr.”
Ýsrail’de yeni bir genelkurmay
baþkaný atanmasý olayý, yeni bir
devlet baþkaný seçiminden çok
daha önemlidir. Sadece baþbakan,
genelkurmay baþkanýndan daha
önemlidir. Çünkü ordu, yaþamýn
her alanýnda çok büyük etki
gücüne sahiptir.
Fransýz Devrimi’nin babalarýndan
Yorum
Mirabeau, þu özgün söylemde
bulunmuþtur:
“Prusya, ordusu olan bir devlet
deðil, tam tersi, devleti olan bir
ordudur.”
Ýþte, devlette en yüce gücün ordu
olduðunu vurgulayan bu deyimi,
dünyaca ünlü Ýsrailli Yahudi tari-
hçi Ýlan Pappe, Ýsrail devleti için
þöyle kullanmýþtýr:
“Ýsrail, ordusu olan bir devlet
deðil, tam tersi, devleti olan bir
ordudur!”
Ýsrail devletinin, ordunun vesayeti
altýnda olduðunu bundan daha açýk
ve çarpýcý olarak ifade eden bir
taným olabilir mi?
Kuramsal olarak Ýsrail ordusu,
siyasi iradenin emrindedir. Çünkü
rejimin adý, demokrasidir.
Kararlarý, seçilmiþlerden oluþan
hükümet verir. Ordu hükümetin
emirlerini uygular. Daha doðrusu,
böyle olmasý beklenir.
Ancak gerçekler hiçte öyle
deðildir.
Ýsrail’in siyaset ve ekonomideki
bürokrasisi, emekli generallerle
doludur.
Ýsrail tarihinin on iki genelkurmay
baþkanýndan ikisi, sonradan
baþbakan olmuþtur. Baþbakan olan
emekli generaller, hükümetlerine
emekli generalleri bakan olarak
almýþlardýr.
Üniformasýný çýkardýktan sonra
generallerin orduyla bir iliþkileri
kalmaz, diye mi düþünüyorsunuz?
Bu boþ bir hayaldir.
Bir general, her zaman generaldir
ve generaller çok sýký baðlarla bir
birlerine baðlý olup, devlet sorun-
larýna hep ayný açýdan bakarlar.
Þimdi sýký durun.
Demokratik dünyada,
hükümetin tüm kabine toplan-
týlarýna genelkurmay baþkanýnýn
katýldýðý tek ülke, Ýsrail’dir.
Bir an olsun düþünün.
Ýsrail gibi demokratik bir ülke olan
Türkiye’de, AKP hükümetinin her
bakanlar kurulu toplantýsýna
Genelkurmay Baþkaný Ýlker
Baþbuð da katýlýyor!
Böyle bir durumda her halde ABD
uþaðý ve AB mandacýsý yazarçizer
takýmýnýn çatlamadýk yerleri
kalmazdý!
Neyse, biz yine Ýsrail’e dönelim.
Ýsrail Silahlý Kuvvetleri’nin
Genelkurmay Baþkaný, seçilmiþler-
den oluþan Ýsrail hükümetinin her
kabine toplantýsýna katýlýyor.
Bu kadarla da kalmýyor!
BARAN
Genelkurmay Baþkaný, her kabine
toplantýsýna katýlýrken, sýk sýk da
yanýnda ordunun istihbarat
servisinin (AMAN) baþkanýný da
götürüyor!
Günümüzün Ýsrail Genelkurmay
Baþkaný olan Gabi Aþkenazi,
kabine toplantýlarýnda profesyonel
görüþlerini dile getirip, nelerin
yapýlmasý nelerin yapýlmamasýný
söylediðinde, hükümetin bakan-
larýndan hiçbiri karþý çýkmaya
cesaret edememektedir. Geçmiþte,
sadece Ariel Þaron’un arada bir
sesini çýkardýðý duyulmuþtur.
Ýsrail ordusunun istihbarat servisi
AMAN’ýn baþkaný da önemli bir
konuma sahiptir.
AMAN’ýn baþkaný, ‘ulusun duru-
mu deðerlendirmesinde’ tek resmi
yetkilidir.
Ýsrail hükümetinin hiçbir bakaný
ve hiçbir milletvekili, AMAN’ýn
yaptýðý deðerlendirmelerden
kuþku duyduðunu söyleyemez.
Ýsrail ordusunun generalleri,
medyanýn tümünü tam bir dene-
tim altýnda tutarlar.
Medyada, ordu ile ilgili haber
yazanlarýn ve askeri konularda
yorum yapanlarýn hemen hepsi,
ordunun sadýk hizmetçileridir.
Genelkurmay Baþkaný’nýn ve üst
düzey generallerin görüþlerini,
sanki kendi görüþleriymiþ gibi
yazarlar.
Araplarla ilgili medyada haber
yazan muhabirlerin hemen hepsi,
AMAN’ýn ya hâlihazýr ya da eski
ajanlarýdýr. Bu kiþiler de AMAN’ýn
görüþ ve yorumlarýný sanki kendi-
lerininki gibi yazarlar.
Eðer Ýsrail hükümetinin bir bakaný,
Genelkurmay Baþkaný’nýn istek-
lerini reddeder, ya da AMAN’ýn
deðerlendirmesini hiçe sayarsa,
tüm medya o bakanýn baþýna bir
megatonluk bomba gibi düþer!
Ýsrail’in tüm TV ve radyo kanal-
larýnda yer alan söyleþi ve panel
programlarýna, emekli ve muvaz-
zaf generaller katýlýr ve hemen
hemen her konuda görüþlerini
anlatýrlar.
Ýsrail ordusu, dünyanýn en büyük
ordularýndan biridir.
Ýsrail ordusu, ulusal kaynaklarýn
çok büyük bir bölümünü tüketir.
Ýsrail ordusuna 2009 yýlý bütçesin-
den, $13,3 milyar verilmiþtir.
Ýsrail ordusunun ulusal kaynaklar-
dan aldýðý pay, kiþi baþýna bazýnda
karþýlaþtýrma yapýldýðýnda, ABD
ordusunun aldýðý paydan 15 kat
fazladýr!
Ýsrail ordusu, büyük bir ekono-
mi imparatorluðudur.
Ekonominin genelinde ordu, çok
güçlü bir etkiye sahiptir.
Büyük Ýsrail þirketlerinin çoðu,
emekli generallerin yönetimindedir.
Ýsrail’in savunma bütçesinin büyük
bir bölümü, subaylarýn maaþlarýna
ve emekli ödemelerine harcanýr.
Ýsrail ordusunun generalleri, genel
olarak, ‘tam maaþ’ ile emekli
olurlar. 43 yaþýnda emekli olan
subaylar, emekli olurken yüklü bir
ödenek alýrlar.
Bir Ýsrail generalinin maaþý, mil-
letvekili maaþýndan fazladýr.
21
Eðer bir maliye bakaný, savunma
bütçesini kýsmaya kalkýþýrsa, baþý-
na gelmedik kalmaz! Hemen, hain
ve devlet yýkýcýsý olarak
damgalanýr ve devlet güvenliðinin
temeline dinamit koymakla
suçlanýr.
Parlamenter demokrasi ile
yönetilen Ýsrail’de ordunun, askeri
gücü yanýnda, nasýl büyük bir
siyasi güce de sahip olduðunu
gördünüz.
Peki, Ýsrail’e bakýp, Türkiye’de de
bir ‘askeri vesayet’ten söz edebilir
misiniz?
Askeri vesayet deyimini aðýzlarýn-
da sakýz gibi çiðneyen, baþta
‘Pavyon’ Taraf gazetesinin CIA-
Pentagon güdümlü tezgâhtarlarý
olmak üzere, tüm ABD uþaðý ve
AB mandacýsý medya döküntüler-
ine soruyorum:
Parlamenter demokrasi ile
yönetilen Ýsrail’de askerlerin,
demokratik dünyada bir benzeri
görülmemiþ boyutta siyasi bir güce
sahip olduklarýndan haberiniz yok
mu?
Eðer ilke olarak ‘askeri vesayete’
karþýysanýz, Türk Silahlý
Kuvvetleri’ne havlamaktan
vazgeçiniz!
Yanlýþ yere havlýyorsunuz!
Þansýnýz yaver gider de nefesinizi
kesmezlerse, Siyonist Ýsrail
ordusuna havlayýnýz!
1 Joanne Good & Paul Ross, The Breakfast
Show, BBC Radio, 14.12.2009
2 Yýlmaz Dikbaþ, “Ýsrail’in Nükleer Silah
Cephaneliði”, Asya þafak Yayýnlarý, Ýstanbul,
Nisan 2006
22 BARAN Yorum
OKURLARIMIZLA BULUÞUYORUZ

NECÝP FAZIL ve FETÝH

-Salih Mirzabeyoðlu ve Fetih-
Tarih: 30 Mayýs 2010 Pazar Saat:14 00

Yer: Baran Dergisi Toplantý Salonu

Camii Kebir Mah. Sýraberberler Sok. No:4/2- A

Kasýmpaþa- Beyoðlu -Ýstanbul

Tel: (0212) 3614418

Program: Ýman, Þuur ve Aksiyon Üzerine Konuþmalar

Sürprizler... Hediye ve Helalleþmeler...

Not: Mutad Aralýklarla Yaptýðýmýz Okurlarýmýzla Buluþmayý da Bu Vesile Ýle Gün Boyu Gerçekleþtireceðiz.

ÞEHÝDLERÝMÝZ
29 Mayýs 1978 günü, 3 Haziran1978…
Konya'da tertiplenen Milli Türk Talebe
Birliði Ankara
Büyük Fetih Mitingi Teþkilatý Sekreteri
ve Yürüyüþü'nde; olan Mehmet Baydýn
zehirlenerek
Mevlâna Türbesi'nin bitiþiðin-
katledildi.
deki Selimiye Cami'nin Þehidimizin son-
önünde, sözü :
"Alnýmýza yazýlý
polis ve askerin açtýðý
olaný görürüz. Eðer
yaylým ateþi Müslüman olmamýz-
neticerisinde dan dolayý öldürüle-
ceksek, bu duacýsý
þehid oldu.
olduðumuz müjdedir,
çünkü
þehid oluruz.”

Hasan Sürel Mehnet Baydýn

Haber BARAN 23

Haftanýn Fotoðrafý

FACE BOOK’A PROTESTO!

TEMSÝLCÝLÝKLER
ÝSTANBUL 05323810740 G.ANTEP: Gökhan Altunsoy, 05427283694
Esenyurt: Özlem Turplu, Merkez: (Hukuk Danýþmaný)
KIRIKKALE
05396638660 ANTALYA Av. Çaðrý Cengiz, 05056948358-
Esenler: M. Yavuz Uçum, Merkez: Yakub Köse, 03423216165 Serhat Annadiç, 05469083448
05335747045 05436641228 Alparslan Kocaoðlan,
YURTDIÞI
Kayýþdaðý: Ýbrahim Gülþen, Manavgat: Emrullah Arslan, 05383700437
05355645963 05369654657 ALMANYA:
Sultanbeyli: Mus’ab Keskin, GÝRESUN:
Okan Fettahoðlu, 0049 15778470487
05062030924 BURSA Þebinkarahisar: Hasan Taner Baba,
Ümraniye: Selim Çelik, Nilüfer, Enes Ersin Yener 05392594402 Niedersachsen Eyaleti:
05384097418 05393782374
Cesareddin Musluoðlu,
Üsküdar: Enbiya Coþkun, ÝZMÝT HAKKARÝ - VAN:
05558448515 Kerim Gözaçan 05423139644- Merkez: Ersin Saðlamer, 0049 1799998223
05337307609 05422278790
ÝSVÝÇRE:
ANKARA
Merkez: Yemliha Kayýhan, ERZURUM: KONYA: Simurg Lerzan, 0041 787931279
05384956583 Merkez: Bektaþ Bilmez, Merkez: Hakký Aka, 05347793939
BREZÝLYA:
05383004937 KARAMAN
Keçiören: Sebahaddin Arslan, Merkez: Merve Leticia, 301 60-031

Sahibi ve Sorumlu Yazý Ýþleri Müdürü:Selim Zengin  Yayýn Kurulu: Kâzým Albayrak, Nazif Keskin, Mevlüt Yýlma-
zer, Adil Doðru  Hukuk Danýþmaný: Av. Ahmet Arslan  Ýdâri Müdür: M. Yavuz Uçum  Ýdare Yeri: Cami-i Ke-
bir Mh. Sýraberberler Sk. No: 2 Daire: 4 Kasýmpaþa/Beyoðlu - ÝSTANBUL Tel-Fax: (0212) 361 44 18 05416604089
Abone Bedeli: 3 Aylýk: 25 YTL 6 Aylýk: 50 YTL Yurtdýþý: 3 Aylýk: 60 Euro 6 Aylýk: 120 Euro Posta Çeki Hesabý: M.
HAFTALIK SÝYASÝ DERGÝ Yavuz Uçum: 6141305 (on line tercih ediniz)  Teknik Hazýrlýk: BARAN  Baský: Kuþak Ofset; Himayei Etfal Sk. Yýl-
Sayý:176 Mayýs 2010 - 22
dýrým Han No:1171-2 Caðaloðlu - ÝSTANBUL Tel: (0212) 527 41 03  Daðýtým: Turkuvaz Daðýtým  Yayýn Türü: Yay-
BÝZE YAZIN:
barandergisi@gmail.com gýn Süreli  Baský Tarihi: 26 Mayýs 2010