Professional Documents
Culture Documents
Giriş: 12 Eylülde oylayacağımız Anayasa Değişikliği ile ilgili yazdığım yazılara verilen
olumlu tepkilerin yanı sıra şöyle bir istem öne çıktı; ‘değişen maddelerin orijinal hali ile
değişik halini içeren makaleler yazılması.’ Okuyucularımın bu istemine yanıt olacak
şekilde, Anayasa’nın hangi maddesinin nasıl değiştiğine dair özet düzeyde bir derleme
ve bu maddeler hakkındaki yorumları kapsayan bir makaleyi takdirlerinize sunuyorum.
Umarım ki referandumda “neyi ne için oyluyoruz” sorusuna yanıt arayan okuyucuya,
vatandaşlarımıza yardımcı olmuş oluruz.
**
DEĞİŞİKLİK PAKETİ MADDELERİ
**
“Özel Hayatın Gizliliği” Konusu
Madde–2: Mevcut Anayasa’nın 20. maddesinde değişiklik yapılmış.
Eklenen ifade: “Herkes kendisi ile ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına
sahiptir. Bu hak, kişinin kendisi ile ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirme, bu verilere
erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda
kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda
öngörülen hallerde veya kişinin açık rızası ile işlenebilir.”
Diğer bir bakış açısıyla konu irdelendiğinde; diyelim ki bir politikacı hakkında, yada bir
STK mensubu hakkında bilgi toplayıp arşivleyen araştırmacı yazarın bu topladığı
bilgileri kullanma yetkisi de bu “kontrol” mekanizmasına takılacaktır. Bir ihtimal ki her
dönemdeki siyasi iradeler, kendi aleyhine olan her türlü bilginin yerinde kullanılmasına
gerektiğinde engel de olabilecek.
3
**
”İstismara Karşı Tedbir Konusu”
(Ailenin Korunması)
**
Sendika Kurma Hakkı İle İlgili Değişiklikler
Yorum-İrdeleme: Burada amaçlanan eğer işçinin fazla sendikaya üyeliği ise bunun çok
anlamı yoktur. Sendikaların üye sayısını kabartmak ve aidat gelirlerini artırmaya yönelik
bir katkı sağlayabilir bu değişiklik. Ayrıca belli sendikaları siyasi iktidarın yanında eyleme
hazır halde tutmak için, hazır kuvvetler niteliğindeki “örgütlü timler” halinde birkaç
sendikaya birden kayıt yaptırarak, o sendikaları siyasi iradenin ya da partinin ya da
örgütün kontrollerde tutulabilecek. Böyle örgütlü bir hareketle birçok işçinin aidatları da
“kaynağı meçhul” paralarla “peşin” ödenebilecektir. Bu durumda sınırlama gelmediği
için, “naylon sendika üyeliği” kendiliğinden oluşacak ve işçilerin lehine olan haklar da
istismar edilerek kayba uğrayabilecektir. Mevcut yasalarla, kaybolan sendikal hakların
aranması için sendikalar üyeleri adına yargıda hak arayabiliyor iken, bu anayasal hak da
ortadan kaldırılmaktadır. Hiçbir sendika üyeleri adına yargıya başvuramayacaktır.
Sonuç: İşçi kesiminin “Hayır” demesi gerekir.
**
Madde–6: 1982 Anayasa’nın 53. maddesinde değişiklik yapılıyor.
Değişikliğin özeti: Devlet memurlarına toplu sözleşme yapma hakkı veriliyor. Memur
sendikalarının temsilcileri ile hükümet yetkilileri arasında görüşmeler yapılacak, anlaşma
sağlanamadığı takdirde, her iki taraf -sendika ve hükümet- “Uzlaştırma Kurulu”na
başvurabilecek. “Uzlaştırma Kurulu”nun kararları toplu sözleşme hükmünde olup
kesindir. İtiraz ve grev hakkı yoktur.
**
Kamu Denetçiliği Konusu
**
Madde–11: Anayasa’nın, TBMM’nin Başkanlık Divanının oluşumunu düzenleyen 94.
maddesi değiştirilmektedir. Başkanlık divanının seçimi ve seçim süresi hakkında detaylı
açıklamalar vardır. TBMM iç işiyle doğrudan ilgili olduğu için ve vatandaşı doğrudan
ilgilendiren bir madde değişikliği olmadığı için yorum yapmaya gerek görmüyorum.
Sonuç: “Evet” denebilir.
**
Yüksek Askeri Şura Kararları Konusu
Yorum-İrdeleme: Fazla yoruma gerek yoktur. Haksızlığa karşı yargı yolu açılmıştır.
Memurun belli durumlarda haksız ceza alması denetlenebilecektir.
Sonuç: “Evet” denilmelidir.
**
Madde–15: 1982 Anayasa’sının “Hâkimler ve Savcıların Denetimi” başlıklı 144.
maddesinde değişiklik yapılıyor.
Değişiklik özeti: Adalet Bakanlığına bağlı müfettişler, savcıların adalet görevin idari
olarak nasıl yaptıklarını araştırma, inceleme ve soruşturma yetkisinde olacaklar. Bu
denetleme işini, hâkim ve savcı mesleğinden olan kişiler de yapabilecek.
yargılama önermek, yani diğer askeri makamlardan ayrıcalıklı olarak “Yüce Divan”
ayrıcalığını tanımak dikkat çekicidir. Bu durum, siyasi iktidarın aslında bu vesayetin
devamını istediği anlamını vermez mi? O takdirde “askeri vesayet” söylemin samimi
olmadığı görüşü baskın gelmeye başlar. Sonuç: “Hayır” denilmelidir...
**
Anayasa Mahkemesinin Yapısı
**
Madde–19: AYM’ nin görev ve yetkilerini düzenleyen 148. maddesi değiştiriliyor.
Değişiklik özeti: AYM’ ne bireysel başvuru hakkı tanınıyor. ”Anayasa şikâyeti” başlığı
ile sınırlı olan uygulama kaldırılıyor. “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi” kapsamındaki
hak ve özgürlüklerden birinin devlet gücüyle ihlal edildiği takdirde, normal yargı yollarının
tüketilmiş olması durumunda, AYM’ne bireysel başvurabilecek.
Kurul üyeliği seçimi üyelerin görev süresinin dolmasından önceki 60 gün içinde
yapılacak. Kurulun ”meslekten çıkarma” cezasına ilişkin kararlarına itiraz yolu getiriliyor.
Kurulun diğer kararlarına karşı yargı mercilerine başvurulamayacak.
**
Madde- 24: Anayasa’nın, 166. maddesi değiştiriliyor. ”Ekonomik ve Sosyal Konsey”
Anayasa kapsamına alınıyor.
**
Geçici 15. Madde Konusu
Madde- 25: Anayasanın geçici 15. maddesiyle ilgili değişikliktir. Maddenin içeriği, 12
Eylül dönemindeki Milli Güvenlik Konseyi üyeleri ile bu dönemde kurulan hükümetler ve
Danışma Meclisi’nde görev alanların yargılanmasını önlüyor. Madde yürürlükten
kaldırılıyor.
Yorum-İrdeleme: “Cuntacılar yargılanacak.” “12 Eylül cuntası hesap verecek” gibi
sloganımsı söylemler sadece siyasi ranta yöneliktir. Mademki “cunta” yargılanacaktı da
neden sekiz yıl iktidarda beklenildi? Zaman aşımına uğrayan bir suçu güya “yargılamak”
amacı, tamamen 12 Eylül mağdurlarından “evet” oyu koparmaktır. İktidar da biliyor ki
“cunta” hiçbir şekilde yargılanamayacak. Çünkü iktidar bu konuda samimi değildir. Bunu,
birçok icraatıyla ispatlamıştır. İşte örnekler: 1-Cunta lideri Kenan Evren’in Çankaya’da
ağırlanması; 2-Kenan Evren-Bülent Arınç’ın Manisa’da gösteri yapmaları; 3-Tayyip Beyle
Kenan Evren’in İzmir’deki dostluk pozları, 4-AKP kurulurken Kenan Evren’den askerden
izin için aracı olunma isteği (Tüm bu gerekçeler basına akseden haberlerden alınmadır),
5-“Bizim çocuklar” diyen “ağababa” izin vermeyeceği için... Sonuç olarak, siyasi irade
samimi değildir bu söylemlerinde. Yargılama olmayacaktır. Sadece “sembolik” olarak
cuntayı koruyan geçici 15. madde kaldırılmış olacaktır.
Sonuç: “Evet” denilmelidir.
**
Ve Sonuç
Anayasa değişikliği, TBMM’nin onayını almamış bir değişiklik olup, sadece siyasi
iktidarın oyları ve baskılarıyla halkın önüne getirilmiştir. Bu değişiklikler demokratik
müzakereyle değil, kapalı kapılar ardında hazırlandıktan sonra alelacele TBMM’ne
getirilmiştir. Adet yerini bulsun diye STK’den görüş bildirmeleri için 24 saat süre
verilmiştir. Muhalefetin önerileri dikkate alınmamıştır. Sonuçta iktidar inadı nedeniyle
TBMM de 2/3 oy çoğunluğunu alamadığı için halk oylamasına getirilmiştir.
Anayasa Mahkemesine yapılan siyasi baskılar sonucu AYM de “ne haliniz varsa
görün” deyip topu taca atmış ve böylece bu acılı paket milletin önüne gelmiştir. Millet de
zor durumda; neye ne için “evet” ya da “hayır” diyeceğine karar veremiyor. Çünkü
müthiş bir bilgi kirliliği var, müthiş bir siyasi ve sosyal baskı var... Siyasi erkin tek hedefi,
“evet” çıkmasıdır. Bunun için de her yöntem “mubah” sayılmaktadır.
“Millet istedi getirdik” söylemi geçek değildir. Millet ne anayasa değişikliği istedi ne de
yaptı. Siyasi iktidar kendisi yaptı kendisi oyladı. Her bir maddesi TBMM’de ayrı ayrı
oylanması gerekirken “paket” olarak oylandı, şimdi de vatandaştan yine bu paketin
hepsine ya “evet” ya da “hayır” deme mecburiyeti getirilmiştir.
11
Sunulan değişiklik paketin ruhu, birçok yönden sakat kalmıştır; örneğin; a) evrensel
hukuk ilkelerine göre değil özel çıkarları öne alındığı bir anlayışa dayandırılmıştır; b)
Değişikliğin temeli, “sivillik maskesi” takmış aslında sivil otoriterliği tesise
dayanmaktadır; c) “çoğulcu” demokrasiyi değil, “çoğunluk” diktatörlüğünü
yansıtmaktadır; d) “Hâkimlerin İktidarı” var denilip “İktidarın Hâkimleri” ihya edilme
amacını taşımaktadır; e) yargıya bağımsızlık, tarafsızlık ve özgürlük getirmemektedir, f)
Halkın ortak mutabakat metni olmasına özen gösterilmediği için bu oylama milleti
birleştirmek yerine ayrıştırmıştır.
13 Eylül günü çıkacak sonuç herkesi bağlar, sonrasını da hep birlikte yaşayıp göreceğiz.
Tanrıdan dileğim, Türk milletine bugünleri aratacak günler yaşatmasın!!!??? Sağlıcakla
kalınız.
26.8.2010
www.r-demir.com