You are on page 1of 13

Hem khent

hem baron
Tûba Çandar’dan
Hrant Dink’in yaflamöyküsü

4 7 12-13
Akhtamar adas›n›n dilden 12 Eylül darbesinin Beflir’le Vals : Bir ‹srail
dile dolaflan efsanesi: elimizden ald›¤› askerinin 1982 Lübnan
Tamara’n›n ›fl›¤› bir büyük ozan: Ruhi Su Savafl›’na dair haf›zas›(zl›¤›)
ORHAN M‹RO⁄LU MURAT MER‹Ç FOT‹ BENL‹SOY

S A Y I 2 3 • E Y L Ü L 2 0 1 0 • A G O S G A Z E T E S ‹ N ‹ N Ü C R E T S ‹ Z E K ‹ D ‹ R
4-5 6
Tamara’n›n Literatürde Akhtamar
›fl›¤› Akhtamar
editörden
Surp Haç Kilisesi ve
ORHAN Manast›r›’na iliflkin
M‹RO⁄LU’nun bir bibliyografya Tûba Çandar’›n, üç y›l süren yo¤un bir araflt›rma-
kaleminden ya dayanan, büyük bir emek ve titizlikle haz›rlad›-
ZAKARYA
Akhtamar efsanesi M‹LDANO⁄LU ¤› Hrant Dink biyografisi yay›mland›. Bu kitap,
15 Eylül’de 56. do¤umgününü kutlayaca¤›m›z
Hrant Dink için, ve Türkiye’nin yak›n geçmiflini
ve bugününü, bir ‘öteki’nin yaflamöyküsü üzerin-
7 9 den takip etmek isteyen okur için çok de¤erli bir
Ruhi Su’ya Her ejderan asker do¤ar!
hediye.
sayg›
Margaret Weis, Agos Kitap/Kirk ’in bu say›s›nda, Eylül ay›na denk
Don Perrin gelen baflka y›ldönümleri vesilesiyle kaleme al›n-
Büyük ozan›
kaybedeli Kang’›n Alay›: m›fl metinler de yer al›yor.
25 y›l oldu... K›yamet Tugay› ve
Ejderan Kurallar› 20 Eylül 1985’te kaybetti¤imiz Ruhi Su’yu, ölü-
DAMLA ÖZLÜER
münün 25. y›ldönümünde, Murat Meriç’in yaz›-
MURAT MER‹Ç
s›yla an›yoruz. Meriç, Ruhi Su’nun ölümünden,
ona pasaport vermeyip yurtd›fl›nda tedavi görmesi-
10-11 ni engelleyen cuntan›n sorumlu oldu¤una, ve üze-
Hem khent hem baron rinden otuz y›l geçen 12 Eylül darbesiyle, onun
yok etti¤i de¤erleri tekrar var etmek için çabalaya-
olan›n hayat› rak hesaplaflmam›z gerekti¤ine dikkat çekiyor.

Pakrat Estukyan’›n ‘Bu Memleket Bizim’ bafll›kl›


öyküsüyle ise, üzerinden elli befl y›l geçmifl olmas›-
na ra¤men hâlâ gerçek anlamda hesaplafl›lamam›fl
olan bir baflka utanc›, 6-7 Eylül olaylar›n› hat›rl›-
yoruz.

Van-Akhtamar’da, Surp Haç Kilisesi’nde, 19 Ey-


lül Pazar günü, doksan befl y›l aradan sonra ilk kez
bir ayin düzenlenecek. Devlet, bin y›ll›k bir kilise-
Tûba Çandar’dan de, y›lda bir kez ayin yap›lmas›na izin verdi... 19
Hrant Dink biyografisi: Hrant
Eylül 2010’un, ileride, hem iki halk aras›ndaki
foto¤raf: Nükhet Everi ROBER KOPTAfi iliflkiler, hem de Türkiye’de hâlâ hüküm süren
hastal›kl› ‘içerdeki ve d›flar›daki ötekiler’ zihniyeti
12-13 15 aç›s›ndan bir k›r›lma noktas› olarak an›lacak bir
Haf›zan›n depolitizasyonu Medya tarih olmas›, bu lütufkâr, izinci aç›l›m›n, hakiki,
Ari Folman ve David Polonsky metinleri her anlamda özgürlükçü bir aç›l›ma dönüflmesiyle
Beflir’le Vals: Lübnan’da Bir Yaflam Hikâyesi
(asl›nda) mümkün olacak. Orhan Miro¤lu’nun kaleme ald›-
FOT‹ BENL‹SOY ¤›, Akhtamar Adas›’na ad›n› veren Tamara’n›n ef-
ne söylüyor?
sanesini, ve Zakarya Mildano¤lu’nun, adadaki ki-
lisesi ve manast›r› konu alan yay›nlara iliflkin bibli-
Tezcan Durna (der.) yografik yaz›s›n›, bu ümitle yay›ml›yoruz.
Medyadan Söylemler
Altu¤ Y›lmaz
CEREN SÖZER‹ altug@agos.com.tr

16-17 18-19 ERMEN‹CE


Bu memleket
bizim Ekmekten gelen ‹stanbul
ekmek paras› rüyas›
Bir 6-7 Eylül
öyküsü U¤ur Biryol Ara Garmiryan
Gurbet Pastas› Rüya Gibi
PAKRAT
PAKRAT ESTUKYAN MAYDA SAR‹S
ESTUKYAN

‹ M T ‹ Y A Z S A H ‹ B ‹ A G O S Y a y › n c › l › k B a s › m H i z m e t l e r i S A N . v e T ‹ C . L T D . fi T ‹ . a d › n a Rahil Dink K U R U C U • Hrant Dink


• YAYIN DANIfiMANI Etyen Mahçupyan • SORUMLU YAZI ‹ fi L E R ‹ M Ü D Ü R Ü Aris Nalc› • GENEL YAYIN YÖNETMEN‹ Rober Koptafl
• K‹TAP EK‹ ED‹TÖRÜ Altu¤ Y›lmaz • YARDIMCI ED‹TÖR Anna Maria Aslano¤lu • GÖRSEL TASARIM VE SAYFA DÜZEN‹ Leda Mermer
• R E K L A M S O R U M L U S U L i n d a K a r i n Ö z s u • r e k l a m @ a g o s . c o m . t r • Y Ö N E T ‹ M Y E R ‹ Halaskargazi Caddesi
S e b a t A p t . N o 7 4 (Eski No 192), Kat 1, Daire 2 Osmanbey 34371 ‹stanbul • t e l : (212) 296 23 64 - 231 56 94 - 219 50 82
f a x : (212) 247 55 19 • h t t p : www.agos.com.tr • e - p o s t a : agos@agos.com.tr • B A S K I Star Medya Yay›nc›l›k A.fi. ‹nönü Cad.
Bas›nekspres yolu Star Sok. No:2 ‹kitelli 34303 ‹ST. Tel: (212) 629 08 12 • YAYIN TÜRÜ Ayl›k Yayg›n Süreli Yay›n
geceden sonra olup bitenleri unutmak ve

Tamara’n›n ›fl›¤› unutturmak isterlerdi. Bu hüzünlü aflk ma-


sal› ölüm ve ac›yla bitmesin, ölüm dile gel-
mesin bu masalda diye düflünürlerdi belki,
ve bu yüzden insanlar›n içine bir hüzün, bir
mutsuzluk dolsun istemezlerdi. Dinleyenle-
ORHAN M‹RO⁄LU rin merak› her fleyin önüne geçince de, “Bir
k›fl gecesiydi” diye sürdürürlerdi anlatmay›.
“Bir k›fl gecesiydi, ve baflka gecelere ben-
zemeyece¤i, daha o günün sabah›nda belli
olmufltu. Van gölüne girip adaya yüzülecek
1976 y›l›nda Van ve çevresinde büyük bir deprem ol- duydum. Do¤rusunu söylemek gerekirse, neye a¤lad›kla- zaman de¤ildi yani. Günlerce ya¤an kar
du. Depremi duyar duymaz, Diyarbak›r’dan bir otobüs r›n› anlayabilmem için aradan epey zaman geçmesi ge- da¤lar› beyaz bir örtü gibi örtmüfltü. Karla
dolusu genç insanla birlikte, yard›m için Van’a gitmifl rekiyordu. kapl› da¤lar›n eteklerinden kopup gelen
ve k›fl bast›r›ncaya kadar orada kalm›flt›k. Sonra, Van gölündeki Akhtamar adas›na ve bu ada- rüzgârlar›n u¤ultusu, aç kurtlar›n ulumalar›-
‹ki aya yak›n bir süre depremin yafland›¤› Muradiye da geçen bir efsaneye çok ba¤land›m. na kar›fl›yor, olup biten her fley güçlü bir f›r-
ve Çald›ran’da kald›ktan sonra geri dönmeye karar ver- F›rsat buldukça adaya ç›kt›m, badem a¤açlar›n›n al- t›nan›n kopaca¤›n› adeta önceden haber ve-
dik. Yap›lacak bir fley kalmam›flt›, k›fl bast›rm›flt› ve her t›na oturup kufllar›n sesini dinledim. riyordu. Böyle bir gecede, Tamara’n›n, elin-
yer kar alt›ndayd›. Akhtamar adas› için, dilden dile dolaflan bir masal de bir ›fl›kla, delikanl›y› bekleyece¤ini hiç
Dönüfl günü mola verdi¤imiz bir yerde, Akhtamar anlat›l›yordu. kimse tahmin edemezdi elbet.
adas›na yüzünü dönüp a¤layan Ermeni kad›nlar gör- Adada yaflayan Ermeni k›z› Tamara ile, ona âfl›k Derken, Tamara’n›n m›, yoksa baflka biri-
düm. ‹badet eder gibi, dizlerinin üstüne çökmüfl ve yüz- olan, ad› yok bir Kürt gencinin hüzünlü masal-aflk›. nin mi yakt›¤› belli olmayan bir ›fl›k, gri bir
lerini adaya dönmüfllerdi. Kimseyi umursamadan, ses- Belki de, bir halk›n yaflad›¤› ölümcül kaderin bir sis bulutunun içinde belli belirsiz par›lday›n-
sizce a¤l›yorlard›. parças›yd› bu masal. ca, her zamanki gibi, gölün k›y›s›nda bekle-
Yurtd›fl›ndan gelmifllerdi bu Ermeni kad›nlar, ve Bu yaz, ad›n› Tamara’dan alan adaya (Akhtamar) yen Tamara’n›n sevgilisi, gölün buz kesmifl Delikanl›, ›fl›¤› elinde tutan›n Tamara ol- lanan dalgalar›n içinde bir anda görülmez “‹ster inan›n, ister inanmay›n” diye sür-
Van’da, belki de Akhtamar adas›nda do¤up büyümüfl gidip, Tamara’n›n dolaflt›¤› sahilde dolaflman›n ve onun sular›na dal›p ›fl›¤a do¤ru yüzmeye bafllad›. mad›¤›n› anlad›¤›nda çok geçti art›k. Kolla- oldu. dürürlerdi anlat›c›lar, “o gece hiçbir ›fl›k
atalar›n›n, onlara vaktiyle anlat›lan ve iflte flimdi bura- yüzdü¤ü mavi sularda yüzmenin, belki de tam zaman›. Gölün yer yer donmaya bafllayan sular›n› his- r›ndaki gücün tükendi¤ini fark etti¤inde, Delikanl›n›n, onu yutan sulara gömülür- yakmam›fl olan Tamara, onu ça¤›ran bu se-
da, olaylar›n geçti¤i ve yafland›¤› bu yerde, güneflli bir Bu masal-öykü, Tamara ve tan›mad›¤›m›z, sevda hi- setmeden, karanl›¤›n ve sisin içinde ilerliyor, son kez Tamara’y› düflündü. Ama ne geri ken, ac› içinde Tamara’y› ça¤›ran sesi bir sü- si iflitti. Ve bu sesi iflitti¤i için belki, rivayet
k›fl günü, yeniden hat›rlad›klar› o ac›kl› hayat hikâyele- kâyelerini bilmedi¤imiz bütün Tamara’lar için yaz›ld›. ama flimdiye kadar yaflamad›¤› bir tuhafl›kla, dönebilecek, ne de gölün dipsiz sular›na re adan›n içinde yank›land› durdu. edilir ki, ömrünün geri kalan y›llar›n› sus-
rine a¤l›yorlard› besbelli. *** ›fl›¤a yaklaflt›¤›n› hissetti¤i her seferinde, ›fl›- batmadan, öylece, günün ›fl›mas›n› bekleye- Delikanl›y› flafl›rtan, elinde tuttu¤u ›fl›¤›n kunluk içinde geçirdi. O lanetli gecede
Ne yalan söyleyeyim, o vakitler akl›mda ne Ermeni- Birkaç y›l önce kaleme ald›¤›m bu hikâyeye bafllama- ¤›n yeri durmadan de¤ifliyordu. cek gücü kalm›flt›. yerini durmadan de¤ifltirerek onu yoran ve bafllayan zamandan sonraki günlerde ve
ler vard›, ne de Ermeni sorununu hat›rlatacak bir fley. dan önce bunlar› yazm›fl›m. Aradan zaman geçti, ada- Saatlerce yüzdü durdu delikanl›. Gölün S›rtüstü dönerek, yüzünü, hiçbir fleyin sonra da o f›rt›nal› gecede gölün dipsiz sula- y›llarda, Tamara’n›n a¤z›ndan bir tek keli-
Annem anlat›rd› bazen. Bilmedi¤i tarihlerden söz n›n ortas›ndaki kilise onar›ld› ve 19 Eylül’de görkemli ve adan›n üstünü kaplayan yo¤un sisten görülmedi¤i so¤uk gökyüzüne çevirdi. Son- r›na gömülmesine yol açan kiflinin, Tama- menin bile ç›kt›¤›na, bir daha hiç kimse ta-
etti¤i zamanlarda Kürtçe olarak flunu söyledi¤ini duyar- bir törenle ibadete aç›lacak. hiçbir fley görülmüyor, o ise bir görünüp ra da, yorgunluktan bitmifl, tükenmifl kolla- ra’n›n babas› oldu¤unu söyledi insanlar. Bu n›k olmad›. O f›rt›nal› geceden sonra, Ta-
d›k: “D› zamanê Fermana F›llaha.” Yani, H›ristiyan- Bu, çok önemli ve k›ymetli bir geliflme. Ama bir o ka- bir kaybolan ve ona yaklaflt›¤› her seferinde r›n›, yükselen dalgalar›n durmadan beflik gi- söylentiye inanmayanlar ise, Tamara’y› se- mara, sanki ruhunu ve bedenini, sonsuzluk
lar›n ferman›n›n kalkt›¤› zamanda. dar önemli bir fley var ki, o da, Vanl›lar›n, dünyan›n yerini de¤ifltiren ›fl›¤a do¤ru yüzmeye de- bi sarst›¤› gö¤sünün üstüne kenetledi. Bede- ven ve adada yaflayan bir Ermeni gencinin kadar uzun bir sessizli¤e ve huzura teslim
H›ristiyanlar›n, Müslüman olmayan halklar›n ad›y- dört bir yan›ndan adaya gelecek olan Ermenileri misa- vam ediyordu. ni, dipten gelen ve devinimleri giderek h›z- varl›¤›na inand›lar hep.” etmiflti.”
d› ‘F›llah’. fir etmek için, onlara evlerini açacak olmas›d›r.
‘F›llah’ denen insanlar kimdiler, fermanlar› neden 19 Eylül günü adaya ç›kanlar ve bu tarihi güne ta-

165 y›l sonra ‹mroz’u yeniden okumak


ve ne zaman kalkm›flt›, bir bilgimiz yoktu ama. n›kl›k edenler Tamara’n›n ›fl›¤›yla y›kans›n ve Tama-
O k›fl günü Van gölüne bak›p a¤layan kad›nlar› hiç ra’n›n ›fl›¤›yla ayd›nlans›n.
unutmad›m, onlar› ne zaman hat›rlasam hüzün ve ac› Amen!.. çizim: Addis Zaryan © 2006

s›m›n›n yan› s›ra Ça¤dafl Yunanca, Türkçe l›kl› bir makalesi, yazarlarla ilgili biyografik

D olunayl› gecelerde s›rt›n› Artos da¤la-


r›na döner, büyük bir sab›rs›zl›kla za-
yefler, nak›fllar gözlerini kamaflt›r›rd›. Ada-
n›n tafll› sahiline yaklaflt›kça, delikanl›n›n
Tamaray’la bulufltu¤u kimi gecelerde,
akflam alacas›yla bafllayan ve adadan yükse-
d› Tamara’n›n bedenine. fiiddetli bir ürper-
ti ile sars›l›rd› vücudu.
19 . yüzy›l Yunanistan›’n›n önemli ta-
rihçilerinden Korfulu Andreas Mus-
toksidis (1785-1869) ile, Aynoroz Kutlu-
ve ‹ngilizce çevirileriyle beraber yeniden ya-
y›mlanan kitapta, ‹mroz’un (Gökçeada) an-
bilgiler, ve dönemin haritalar›ndan ve gra-
vürlerinden örnekler de yer al›yor.
man›n geçmesini beklerdi. Sonra da, gece- gölün sular›na dal›p ç›kan yüzüne, kilise- lip gölün k›y›lar›nda yank›lanan flark›lar›n ‹ki sevgili göz göze gelirlerdi birden, ve mufl Manast›r› muallim-keflifllerinden ‹m- tik ça¤lardan 19. yüzy›l ortalar›na kadar Önsözde, kitab› üç dilde basarak daha
yar›s› oldu¤unda uzun ince bedenini, büyük nin duvarlar›na ifllenmifl par›lt›lar içindeki hüznü dolard› içine. Ada halk›n›n söyledi¤i k›z›n mavi renkli gözlerinden yay›lan muci- rozlu Bartholomeos’un (1772-1851), ilk uzanan tarihi anlat›l›yor. Eserin ‘Antik Kay- genifl bir okur kitlesine hitap etmeyi amaç-
bir sevinçle gölün sular›na sessizce b›rak›r, mercan, yakut, zümrüt ve elmaslar›n ay ›fl›- flark›lar, türküler çocuklu¤unun uzun k›fl zevi bir ›fl›k, bir alev topu halinde, delikan- olarak 1845 y›l›nda, ‹stanbul’da yay›mlanan naklarda Adayla ‹lgili Bilgiler’ bafll›kl› birin- lad›klar›n› belirten Stelyo Berber, halklar›n
Tamara’n›n elinde tuttu¤u meflalenin ›fl›¤›- ¤›nda parlayan flavk› vururdu. Gözleri ka- gecelerinde yak›lan kandillerin c›l›z ayd›nl›- l›n›n içine akar dururdu sanki. Bu anda, gö- ortak çal›flmas› ‹storiko ‹pomnima Gia tin ci bölümünü Mustoksidis, ‘‹mroz’un Bu- bir arada yaflamas›n›n ancak birbirlerinin
na do¤ru yüzmeye bafllard›. Ifl›k neredeyse mafl›rd› birden ve gözlerini kamaflt›ran bu ¤›nda, yafll› dengbêjlerden dinledi¤i o bit- lün dingin sular›ndan gelen o yumuflak ve ‹mvro (‹mroz Tarihi Üzerine Bir ‹nceleme), günkü Fiziki ve Befleri Durumu’ bafll›kl› kültürlerini ve tarihlerini bilmeleri ve anla-
Tamara da orda demekti. Bu meflalenin ›fl›- flavk›n ayd›nl›¤›n›, adaya ç›kt›¤› bütün ge- mez tükenmez kelamlara benzemiyordu serin h›fl›rt›lar duyulmaz olur, adan›n bar›fl 165 y›l sonra Türkçeye çevrildi. ikinci bölümünü ise Bartholomeos kaleme malar›yla mümkün oldu¤unu, ve kitab›n bu
¤›, o adaya var›ncaya kadar, havada bazen celerde ve sonras›nda, Tamara’n›n güzelli- gerçi. Ama yine de çok yan›kt› bu flark›lar ve içinde yaflayan bin bir türlü kufllar› insan› Geçti¤imiz Haziran ay›nda, Gökçeada- alm›fl. Kitapta ayr›ca, Yorgos Ksinos’un yolda öncü bir çal›flma olaca¤› yönündeki
kavisler çizer, ve adaya yüzen k›z›l saçl›, k›z›l ¤ine benzetirdi. Sanki zamana hiç yenik k›z›l saçl›, k›z›l sakall› delikanl›, bu türküle- hayrete düflüren bir suskunlu¤a gömülürdü. ‹mroz Koruma Yard›mlaflma Gelifltirme ve ‘Mustoksidis ve Bartholomeos’un ‹mroz’u: inanc›n› ifade ediyor.
sakall› delikanl›n›n, yüzece¤i mesafeyi uzat- düflmeyecek ve hiç solmayacak, saf ve ebe- rin ve bu flark›lar›n, Tanr›’n›n bir lütfü ol- ‹ki sevgili, kimi zaman, yaflad›klar› aflk›n, Yaflatma Derne¤i’nin öncülü¤üyle, t›pk›ba- 19. Yüzy›ldan bir Tarihyaz›m› Örne¤i’ bafl- Kitab›n tan›t›m› için ‹stanbul’da ve ‹m-
madan adaya ulaflmas›n› sa¤lard›. di bir güzellik olarak düflündü¤ü, Tama- du¤una inan›rd›. baflka insanlardan saklad›klar› bir s›r oldu- roz’da iki ayr› toplant› düzenlendi. 19 Hazi-
Dolunayl› gecelerin belli belirsiz ayd›nl›- ra’n›n güzelli¤ine... Yeri gö¤ü yaratan Tanr›, sevdi¤i halkla- ¤unu bir an için unutur, günefli içlerinde ran’da Pera Müzesi’nde yap›lan panelde, ede-
¤›nda mavili¤i seçilebilen sulara, aday›, san- Adaya ayak bast›¤› zamanlar›n ve Ta- r› iflte böyle flark›lara bo¤uyor diye düflü- hissetmelerini sa¤layacak flafakla bafllayan biyatç› Yorgos Ksinos, tarihçi ve kitab›n çevir-
ki kendine ait bir yavru ceylanm›fl gibi hi- mara’n›n onun ellerini tutup, uzun ince nürdü. günlerin ayd›nl›¤›nda buluflmay› özlerlerdi. menlerinden Ayfle Ozil ve tarihçi Vangelis Andreas Mustoksidis ve
mayesine alan da¤lar›n gölgesi vururdu. gövdesini suyun içinden ç›kard›¤› anlar›n Tamara’n›n halk› da Tanr›’n›n flark›larla Bunun hiçbir zaman gerçekleflmeyecek bir Kehriotis birer konuflma yapt›. ‹kinci toplan- Kutlumufllu Bartholomeos
Çok geçmeden de, Tamara’n›n elinden ya- sonras›nda hep haz veren bir yorgunluktu kutsad›¤› bir halkt› iflte. düflten ibaret oldu¤unun da fark›ndayd›lar t› ise, 22 A¤ustos’ta, Gökçeada-‹mroz Koru- ‹storiko ‹pomnima Gia Tin ‹mvro /
y›lan ›fl›¤a kar›fl›r giderdi bu gölgeler. yaflad›¤›. *** ama. Bu yüzden belki, umutsuzluk içinde, ma Yard›mlaflma Gelifltirme ve Yaflatma Der- A Historical Memorandum Concerning
K›z›n elinde tuttu¤u meflaleden yay›lan ‹lk nerede, ne zaman görmüfltü Tama- Adaya ayak bast›¤› her seferinde, Tama- günün ayd›nl›¤›ndan çok, gecelerin koyu ne¤i’nin ‹mroz Zeytinliköy’deki binas›n›n
the Island of Imbros / ‹mroz Tarihi
beyaz ›fl›¤a yaklaflt›kça soluksuz kal›rd›, k›z›l ra’y›? Do¤rusunu söylemek gerekirse, o da ra, kehribar renkli ince uzun parmaklar›n› karanl›¤›n› haber veren alacakaranl›k za- aç›l›fl›n›n ard›ndan düzenlendi. Dr. Peder Di-
Üzerine Bir ‹nceleme
sakall›, k›z›l saçl› delikanl›. Hep daha ileri hat›rlam›yordu bunu. Biri ç›k›p soracak ol- bir süre delikanl›n›n ›slak k›z›l saçlar› ara- manlar› sevmeye ve bu zamanlara al›flmaya mitrios Stratis, tarihçi Feryal Tansu¤, tarihçi
haz. Stelyo Berber
atmaya çal›flt›¤› güçlü kollar›n›n devinimi sa, k›z›l saçl›, k›z›l sakall› delikanl›n›n böyle s›nda gezdirir, uzun kirpiklerinin saklad›¤› bafllam›fllard›. Sab›rs›zl›kla, güneflin son ›fl›- Konstantina Zanu ve araflt›rmac›-yazar Erol
çevirenler: Zoe Georgula,
yavafllar, bu yavafllamayla birlikte onu Ta- bir soruya verilecek cevab› yoktu. Kim bilir nemli gözlerini yumarak, onun ç›plak bede- ¤›n›n da¤lar›n ard›nda görünmez olmas›n› Sayg›’n›n kat›ld›¤› panel, Rum Ortodoks Pat-
Paraflkevi Berber Katakalu (Yunanca);
mara’ya kavuflturacak zaman›n iyice k›sald›- belki on, belki yüz, belki de bin y›l önceydi nini koklamaya bafllard›. bekliyor ve gecenin karanl›¤› bafllad›¤›nda, ri¤i Bartholomeos’un konuflmas›yla sona erdi.
Haris Theodorelis-Rigas (‹ngilizce);
¤›n› anlard›. Her fley bir anda görünmez bu. K›z›n, biçimli çenesine do¤ru sarkan du- kendilerini o kavuflma anlar›n›n, her sefe- Ada üzerine yaz›lm›fl ilk kapsaml› kitap
Ayfle Ozil (Türkçe)
olurdu sanki. Ne aday› boydan boya kapla- Dilleri farkl› olsa da, Tamara’n›n adada daklar›, delikanl›n›n ›slak vücudunda dola- rinde yeni bir heyecan› yakan atefli içinde olan ‹mroz Tarihi Üzerine Bir ‹nceleme,
Gökçeada-‹mroz Koruma Yard›mlaflma
yan badem a¤açlar› seçilirdi art›k, ne de bafl- yaflayan halk› az çok onun halk›na benziyor- fl›r, bu dudaklar›n, onun vücuduna dokun- buluyorlard›. hem araflt›rmac›lar, hem de adaya odaklana-
Gelifltirme ve Yaflatma Derne¤i,
ka bir fley. du. Güçlü kuvvetli erkekleri ve saçlar› belle- du¤u her yerde, gölün tuzlu suyundan olufl- ‹ki sevgilinin aflk›n› yüzy›llard›r dilden di- rak bir dönemi 19. yüzy›l›n kaynaklar›ndan
rine kadar inen kad›nlar› vard› bu halk›n. mufl kristal parçac›klar› birden erimeye bafl- le anlatanlar, bu masal›n sonunu getiren o f›r- Haziran 2010, 226 s.
Aday› gece karanl›¤›n›n içinden seçmeye okumak isteyenler için de¤erli bir birincil
bafllad›¤›nda, kilisenin d›fl cephesindeki röl- Yaz k›fl bal›k yer, flarap içerlerdi. lard›. Tam da o anda, derin bir haz yay›l›r- t›nal› geceyi hiç anlatmak istemez, o f›rt›nal› Ad›n› Meryem Ana Manast›r›’ndan alan, ve bugün adan›n merkezi olan Panagia köyü. kaynak niteli¤inde.

AGOS kitap 4 eylül 2010 eylül 2010 5 AGOS kirk


foto¤raf: Bülent Özgören
Literatürde Akhtamar Ölümünün 25. y›ldönümüde

ZAKARYA M‹LDANO⁄LU
Ruhi Su’ya sayg›
Akhtamar ile ilgili ilk ve en önemli kay- MURAT MER‹Ç
V an Akhtamar Surp Haç Kilisesi ve Ma-
nast›r›, infla edildi¤i 915-921 y›llar›ndan
itibaren, sanat ve mimarl›k tarihçilerinin, sos-
nak, Ardzruni Krall›¤›’n›n vakanüvisi Tovma
Ardzruni ve onun bafllad›¤› ifli sürdüren isim- bir seçki:
Müflerref Tezcan, toplumun üzerine kara- Z›ndan ‹çinde’, ‘Mahsus Mahal’, ‘Hasan
yal tarihçilerin, co¤rafyac›lar›n, seyyahlar›n ve
ticaret adamlar›n›n gündeminden eksik olma-
siz yazar›n kaleme ald›klar› Ardzrunilerin Ta-
rihi ’dir. Tovma, Ardzrunilerin tarihini antik
dönemden al›r ve kendi dönemi olan 905 y›-
Tovma Ardzruni ve ‘‹simsiz’, Batmutyun
Ardzrunyats Dan [Ardzrunilerin Tarihi],
E ylül fena bir ay. 12 Eylül’ün sarkac› hâlâ
memleketin üzerinde sallan›rken, getir-
dikleri hâlâ bizden bir fleyler götürüyor. Son-
basan gibi çöken bu darbenin sesiydi.
12 Eylül’ün bambaflka bir yaz›n›n mev-
Da¤›’ gibi türküleri hapiste yazd›.
Hapishaneden ç›k›fl›n› müteakip, Çumra
m›fl. Avrupa’n›n bir ucundan yola ç›k›p Hin- Yerevan, 1978, 408 s. (ilk bas›m: Tiflis,
l›na kadar getirir. 14. yüzy›lda, bu anlat›ya, bahar›n en güzel ay›n› kâbusa çeviren Kenan zusu oldu¤unu söylemifltik. Genel durumu ve Ankara’ra geçen sürgünlük döneminden
distan’a, Çin’e ve Ortado¤u’ya gidenler için, 1917, Klasik Ermenice)
‘meçhul’ ya da ‘sürdürücü’ olarak adland›r›lan Evren ve arkadafllar›n›n durumu ve 12 Ey- bir kenara b›rak›p, darbenin elimizden ald›- sonra, 1960’ta, Taksim Belediye Gazino-
Van, vazgeçilmez duraklardan biri olmufl. Bu
bir tarihçi taraf›ndan ek yap›lm›flt›r. Adadaki lül’ün ‘sonras›’, elbette uzun bir yaz›n›n ko- ¤› en büyük de¤erlerden biri olan Ruhi su’nda sahneye ç›kt›, filmlerde türkü söyledi,
yollar› katedenlerin baz›lar›, yörenin sosyal ve W. Bachman, Kirchen und Moschean in
saray, liman, surlar, kilisenin duvar resimleri nusu. Biz bu yaz›da, darbenin elimizden ald›- Su’ya dönelim. yurtd›fl›nda konserler verdi, operadan ayr›ld›.
kültürel yap›s› hakk›nda araflt›rmalar yapm›fl; Armenien und Kurdistan [Ermenistan ve
ve d›fl cephe rölyeflerinin ayr›nt›l› olarak tas- ¤› bir insan›, Ruhi Su’yu anaca¤›z. Bundan sonras›i Ruhi Su ad›n›n duyulmas›y-
gözlemlerini gravürler, krokiler, foto¤raflar, Kürdistan’da Kiliseler ve Camiler], 1913. Müzikle geçen bir hayat la bafllayan yükselme dönemi. Yükselme dedi-
vir edildi¤i bu çal›flma, 1978’de Klasik Erme- ‹ki ay önce, bu sayfalarda, fiili’de yap›lan
flehir planlar› ve yaz›l› metinler halinde ya- ¤imiz, elbette ‘starl›k’ mertebesine ulaflma de-
niceden Bat› Ermenicesine aktar›lm›fl, sonra- J. Strzygowski, Die Baukunst der Armenier askeri darbe sonras›nda cunta taraf›ndan öl- Ruhi Su, 1912’de Van’da do¤du. Ailesini l›m: Yurtd›fl›nda tedavi görebilecekken alama-
y›mlam›fllar.Bu yay›nlar›n neredeyse tümün- ¤il. Sa¤l›¤›nda yapt›¤› on alt› 45’lik, on bir al-
s›nda farkl› dillere de çevrilmifltir. und Europa [Ermenilerde ve Avrupa’da dürülen Victor Jara’y› mevzu etmifl, kar›s›n›n Ermeni tehciri s›ras›nda kaybetti, Adana’ya d›¤› pasaport yüzünden bu haktan mahrum
de, mimarisi ve üslubu, tafl kabartmalar› ve büm var; bunlar hiçbir zaman büyük sat›fl ra-
Surp Haç Kilisesi’nin mimarisi, d›fl cephe- Yap› Sanat›], 1. cilt, Viyana, 1918, 433 s. an›lar›ndan bahisle bu büyük ozan›n haya- gönderildi. Amca ve yenge bildi¤i insanlar›n kalan Ruhi Su, hastal›¤› yüzünden öldü. ‹ler-
duvar resimleriyle Akhtamar’a özel bir yer ay- kamlar›na ulaflmad›. Bilakis, kendi imkânla-
sinde yer alan rölyefleri, duvar resimleri ve di- t›ndan kesitler sunmufltuk. Ruhi Su ile Jara yan›nda evlatl›k olarak büyüdü, o dönemki leyen dönemde pasaport izni ald› ama tedavi
r›l›yor. r›yla yapt›¤› bu albümler merakl›s›n›n arflivine
¤er kültürlerle iliflkisi, 19. yüzy›l ortalar›ndan A. H. Layard, Discoveries in the Ruins of aras›nda bir paralellik kurmak mümkün: Dar-ül Eytam’da yani öksüzler yurdunda ye- için çok geç kal›nm›flt›. Victor Jara gibi göz
Akhtamar hakk›nda pek çok dilde makale- girdi, elden ele dolaflt›. Bu arada Zülfü Liva-
itibaren araflt›rmac›lar›n ilgisini çeken konu- Nineveh and Babylon with Travels in Her ikisi de memleketlerinin özgürlü¤ü için tiflti. ‹lk müzik terbiyesini orada, müzik ö¤- göre göre de¤il, içten içe öldürüldü. Cenazesi,
ler ve kitaplar bulmak mümkün. Ermenice, neli’den Rahmi Saltuk’a, Cem Karaca’dan
lardan biri olur. Armenia, Kurdistan [Ermenistan ve Kürdistan türkülerini söyledi ve darbe sonras›nda ha- retmeni Mehmet Tahir’in verdi¤i keman› 12 Eylül sonras›nda yap›lan ilk büyük kitle
‹ngilizce, Almanca, Frans›zca, Rusça, ‹talyan- Grup Yorum’a kuflaklar boyu pek çok müzis- gösterisi oldu. Arflivlerde kalan kay›tlar› ölü-
1850’lerde aday› ziyaret eden A. H. yolculuklar›nda Ninova ve Babil Harabele- yatlar› cuntan›n elinde sonland›. Victor Jara, çalmaya çal›flarak ald›. Öncesinde türküler
ca ve Türkçede, yap›y› farkl› aç›lar›yla ele alan yeni etkileyen bir külliyat ç›kt›. münden sonra yay›nland›. fiiirleri ve yaz›lar›
Layard, d›fl cephe rölyeflerini bilim dünyas›na rinde Keflifler], Londra, 1853, 413 s. Santiago Stad›’nda, binlerce kiflinin gözleri söylüyordu, tok sesi herkesin ilgisini çekiyor-
çok say›da yay›n var. Bu yay›nlar üç kategori- Ruhi Su, ‘Seferberlik Türküleri ve Kuvay› Ezgili Yürek adl› kitapta topland›, an›s›na ki-
önünde, askerlerce öldürüldü. Ruhi Su ise, du; kemanla Klasik Bat› Müzi¤i’ni ö¤rendi,
ye ayr›labilir. ‹lki, do¤rudan do¤ruya Akhta- tafl›r. Arkeolog H. F. B. Lynch’in 1901 tarih-
H. F. B. Lynch, Travels and Studies yurtd›fl›nda tedavi edilebilecekken pasaport sonras›nda o hatta ilerledi. Milliye Destan›’ ad›n› tafl›yan ilk albümünü taplar yap›ld›. fiu anda piyasada Everest Ya-
mar’›, kilisenin tarihini, mimarisini, rölyefle- li iki ciltlik topografya çal›flmas›, daha sonra-
[Yolculuklar ve ‹ncelemeler], Londra, alamad›¤› için amans›z bir hastal›¤›n pençe- Ruhi Su, o zamanki ad›yla Mehmet, ço- 1971’de yapt›. Bir yandan halk flairlerinin fli- y›nlar›’nca bas›lan iki kitab›n› bulmak müm-
rini, duvar resimlerini ele alan yay›nlar. ‹kin- ki araflt›rmac›lar için önemli bir kaynak olufl-
1901, 2 cilt. sinde, yirmi befl y›l önce, 25 Eylül 1985’te cuklu¤unu yokluklar içinde geçirdi¤i için irlerini sazla söylüyor, di¤er yandan Mevla- kün: Biri yaz›lar›ndan olufluyor, di¤eri türkü
ci kategoride ise, benzer konularla beraber turur. Alman Walter Bachman ise, kilisenin
hayat›n› kaybetti. fiu cümleyi kurmak hatal› öksüzler yurdunda bambaflka bir dünyayla na’dan Da¤larca’ya uzanan flairlerin fliirlerin- sözlerini ve albümlerdeki yaz›lar›n› bir araya
Akhtamar’a önemli bir yer ay›ran, bölgesel planlar›n›, cephelerini k⤛da döken, bir an- Mehmet fievket ‹pfliro¤lu, Die Kirche von olmaz: Memleketin en büyük ozanlar›ndan tan›flt›. O dönemden söz ederken kurdu¤u den besteler yap›yordu. Naz›m Hikmet fliirini getiriyor. Ruhi Su’nun bütün albümleri Ada
kültür ve sanat tarihlerine iliflkin yay›nlar bu- lamda rölövesini ç›karan ve foto¤raflar›n› Aghtamar, Bauplastik in Loben des Lichters,
birinin ölümünden 12 Eylül sorumludur. tek bir cümle, bu dünyay› bize anlatmaya ilk besteleyen de Ruhi Su’dur. 1963’te, Na- Müzik taraf›ndan yay›nlan›yor.
lunuyor. Co¤rafya ve tarih ders kitaplar›ndan sunan ilk araflt›rmac› olur. (Bachman’›n bu Berlin, 1963. [Ahtamar Kilisesi: Ifl›kla z›m’›n ölümünün ard›ndan ‘Karal› Bir Haber
muktedir: “Oyun denen bir fleyin var oldu- Bir ansiklopedi maddesi yazsak, Ruhi
dini yay›nlara kadar uzanan, genifl bir çeflitli- çal›flmas› hâlâ birçok yay›n için temel kaynak Canlanan Duvarlar, Yap› Kredi Yay., Darbe ve getirdikleri Düflmüfl Geliyor’ türküsünü yakan da odur.
¤unu o zaman ö¤rendim, içim içime s›¤m›- Su’yu flöyle tan›mlar›z: Etkileyici bas bariton
lik içeren yay›nlar› da bir üçüncü kategori ola- teflkil ediyor.) 2003]
12 Eylül ‘öncesi’ flenlikliydi. Ajda Pek- yordu, flaflk›nd›m.” sesiyle söyledi¤i türkülerle ve saz çal›fl stiliyle
rak ele almak mümkün. Josef Strzygowski’nin 1918 y›l›nda yay›m- Dostlar Korosu kendisinden sonra gelen kufla¤› etkilemifl yo-
kan’dan Erol Evgin’e uzanan ‘popçular’›n Mehmet, bir yanda oyun, di¤er yanda
Sayfalar›ndan Akhtamar’› eksik etmeyen lanan Die Baukunst der Armenier und Europa Isdepan M›natsakanian, Aghtamar, Yere-
yan›nda Cem Karaca, Fikret K›z›lok gibi müzik, hayat›n› sürdürürken dönemin sa- Ruhi Su’nun en önemli ‘ifl’i, “yöreselden ulu- rumcu, besteci, müzik araflt›rmac›s›, flair. Bu
Ermenice süreli yay›nlar›n say›s› da az de¤il- [Ermenilerde ve Avrupa’da Yap› Sanat›] bafl- van, 1983. [Aghtamar: A Jewel of Medieval
farkl›, halk›n sorunlar›na e¤ilen flark›lar yap- vunma bakan› Recep Peker’in tebli¤iyle Ku- sala, ulusaldan evrensele” fliar›yla yola ç›karak büyük insan› ufac›k bir yaz›yla anlatmak el-
dir. Bunlar aras›nda en önemlileri, ‹stan- l›kl› iki ciltlik eseri ise, sanat tarihi aç›s›ndan Armenian Architecture / Ahtamar: Ortaça¤
may› seçenler duruyordu. Bar›fl Manço gibi leli Askeri Lisesi’ne gönderildi. Ancak müzi- kurdu¤u Dostlar Korosu. Müzik e¤itimine bette mümkün de¤il ama türkülerini dinle-
bul’da yay›mlanan Püzantiyon [Bizans], Tif- eflsiz bir kaynakt›r. Ermeni Mimarl›¤›n›n Mücevheri,
arada derede kalanlar›, Timur Selçuk gibi ¤i çok sevdi¤i için bu okuldan kaçarak Anka- bafllad›¤› günlerden beri, hayalinde böyle bir mek, kitaplar›n› okumak, fikirlerini anlat-
20. yüzy›lda, Akhtamar ile ilgili araflt›rma- Birzamanlar Yay›nc›l›k ve Gomidas
lis’te yay›mlanan ve Akhtamar ile ilgili foto¤- ra Musiki Muallim Mektebi’ne girdi; Anka- koro oluflturmak var. 1936’da, Musiki Mual- mak mümkün. Bunlar› yapmazsak 12 Ey-
Enstitüsü, ‹stanbul, 2010, 168 s.] sonradan iflin s›rr›na ererek ‘devrimci’ yola
raf ve gravürlere yer veren Azkakragan Hantes lar›n say›s› artar. Ermeni kültürü ve mimari ra Devlet Konservatuar›’nda flan ö¤rendi, lim Mektebi’nde kurdu¤u Müzik Ö¤retmen- lül’ü yapanlar›n istedi¤i yerde durmufl olu-
girenleri, ve fianar Yurdatapan ekibini de
[Etnografik Dergi], Van’da yay›mlanan eserleri üzerine yap›lan çal›flmalar zenginleflir- mezun olduktan sonra Riyaseticumhur Filar- leri Korosu, Ahmet Adnan Saygun’un hima- ruz. ‹flin fenas›, Ruhi Su’nun fliar›n› bugüne
S. Der Nersessian, Aghtamar, Church of bunlar›n yan›na katarsak, kabaca Türki-
Ardzvi Vaspuragan [Van Kartal›], ve Vene- ken, hemen hepsinde Akhtamar’a önemli bir moni Orkestras›’nda göreve bafllad›. yesinde Ses ve Tel Birli¤i Korosu’na evrilir, ulaflt›ran, onun yolunda çal›flmalar›n› sürdü-
the Holy Cross [Akhtamar, Surp Haç Kili- ye’de Bat› kaynakl› popüler müzi¤in harita-
dik’te yay›mlanan Ke¤uni ve Pazmaveb isimli bölüm ayr›lm›flt›r. 1942’den itibaren pek çok operada rol ald›. 1944’te DTCF bünyesinde oluflturdu¤u koro ren Ruhi Su Kültür ve Sanat Vakf›, S›d›ka
sesi], Cambridge, Massachhusetts, 1963. s›n› ç›kartabiliyoruz. Attila Özdemiro¤lu ile
periyodiklerdir. Frans›z çift Jean Michel ve Nicole Thi- Ayn› dönemde Ankara Radyosu’nda söyledi- ise pek çok insan›n kat›l›m›yla büyür. Hapis- Su’nun ölümünden sonra faaliyetlerine son
yapt›¤› muazzam çal›flmalarla bu haritaya
Akhtamar’daki manast›ra iliflkin elyazmas› erry’nin, tüm bölgeyi içine alan sistematik S. Der Nersessian, Documents of Armenian ¤i türküler yolunu çizdi. 1943-45 aras›nda hane sürecinde ‘koro’dan uzaklaflmayan, kü- verdi. Yaz›y›, bu vakf›n yay›mlad›¤› Bir de
yerlefltirdi¤imiz Zülfü Livaneli ise halk mü-
‹nciller ve hat›ratlar da önemli kaynaklard›r. araflt›rmalar› dikkat çekicidir. Bu araflt›rma, Architecture - Aght’amar [Ermeni Mimarisi onbefl günde bir pazar sabahlar› 10’da yay›n- çüklü büyüklü korolar kurarak mahkûmlara Ruhi Su Geçti… kitab›n›, ve kitab›n yazar›,
zi¤inden besleniyor. Onun yan›nda da Sel-
Özellikle elyazmas› hat›ratlarda, manast›r›n 1986’da Frans›zca, 1989’da da ‹ngilizce ola- Belgeleri – Akhtamar], 8. cilt, Milan, 1974. lanan ‘Basbariton Ruhi Su Türküler Söylü- türkü söyleten Ruhi Su, 1975’te kurdu¤u yak›n zamanda kaybetti¤imiz Füsun Akat-
da, Edip Akbayram, Sad›k Gürbüz, Rahmi
inflas›n›n tarihi, depremler, yenilemeler, kili- rak kitaplaflt›r›lm›flt›r. yor’, halk ozanlar›n›n fliirlerini tek saz eflli- Dostlar Korosu ile tek saz eflli¤inde çoksesli l›’y› anarak kapatal›m. Ancak bu kapan›fl Ru-
Saltuk gibi isimleri görüyoruz. Âfl›k Mahzu-
seye yap›lan eklentiler ve ya¤malamalar gibi Ermeni sanat tarihi uzman› Sirarpi Der S. Der Nersessian, Hay Arvesd› ¤inde ve tertemiz bir Türkçeyle söylemeye düzenlemeler yapar, ‘El Kap›lar›’ (1976), ‘Sa- hi Su’dan uzaklaflt›¤›m›z anlam›na gelmesin.
ni fierif ve Âfl›k ‹hsani’nin iki ucu tuttu¤u
konularda, baflka yerlerde bulunmas› müm- Nersessian’›n Hay Arvesd› Miçnatarum [Orta- Miçnatarum [Ortaça¤ Ermeni Sanat›], bafllad›¤› program. ‹lk türkü resitalini Anka- bah›n Sahibi Var’ (1977) ve ‘Semahlar’ Bilakis, ona daha da yaklaflal›m ve nicedir
‘devrimci’ ozanlar›, Ruhi Su gibi türküleri
kün olmayan birçok bilgiye rastlayabiliyoruz. ça¤ Ermeni Sanat›], Akhtamar duvar resimle- Yerevan, 1975, 88 s. ra Halkevi’nde verdi. Korolar kurdu. (1978) albümlerini bu koro eflli¤inde kayde- dinlemedi¤imiz albümlerinden birini dinle-
‘hakk›yla’ yorumlayanlar› da ekledi¤imizde,
Eçmiyadzin, ‹stanbul ve Akhtamar Gato¤i- ri cephe rölyeflerinin ait foto¤raflar›n yer ald›- I. A. Orbeli, “Pamyatniki Armyanskogo
Türkiye’de bir dönemin populer müzik ha- DTCF’de kurdu¤u koro vesilesiyle S›d›ka der. Timur Selçuk, Sarper Özsan, Cenan yelim, arkadafllar›m›za dinletelim.
gosluk merkezlerine ait iradeler de bu gruba ¤› Aghtamar, Church of the Holy Cross [Akhta- Zodchestva na Ostrove Akhtamar”,
ritas› tamamlan›yor. Umut’la tan›flt›. 1951 TKP tevkifat›nda rad- Ak›n gibi usta müzisyenlerle çal›flan koro, hâ- 12 Eylül’le hesaplaflacaksak, onun yok et-
dahil edebilece¤imiz önemli kaynaklar aras›n- mar Surp Haç Kilisesi] ve Documents of Arme- Izbrannye Trudy, Moskova, 1968. yoda söyledi¤i Alevi türküleri bahane edile- lâ varl›¤›n› sürdürüyor ve Ruhi Su’yu anma ti¤i de¤erleri var etmemiz, yeniden yaflan›r
Ürünler aç›s›ndan durum pek de farkl›
da yer al›yor. nian Architecture - Aght’amar, vol. 8 [Ermeni de¤il: Bir yanda sert ve do¤rudan söylemli rek tutukland› ve hapse girdi. S›d›ka Ha- gecelerinde sahne al›yor. k›lmam›z gerekir. Aksi takdirde o sarkaç hep
Viyana M›khitaryanlar Birli¤i’nin Anado- Mimarl›¤› Belgeleri – Akhtamar, 8. cilt] bafl- Gönül Öney, Akdamar Kilisesi, Kültür Ba- n›m’la hapishanede, Behice Boran ve eflinin Yaz›n›n bafl›nda, sanatç›n›n ölümünden bafl›m›zda sallan›r.
politik flark›lar, di¤er yanda giderek etkisini
lu’daki manast›rlarla ilgili dokuz ciltlik çal›fl- l›kl› kitaplar› da, bu konudaki çal›flmalar ara- kanl›¤› Yay., Ankara, 1989, 73 s. muratmeric@gmail.com
hissettiren Arabesk var. Ecevit’in ‘umudu- flahitliklerinde evlendi. ‘Bu Nas›l ‹stanbul darbenin sorumlu oldu¤unu söylemifltik. Aça-
mas›n›n üç cildi, Van Vaspuragan manast›rla- s›nda dikkat çeker. muz’ oldu¤u y›llar›n bol flenlikli flark›lar›n›n
J. G. Davies, Medieval Armenian Art and
r›na ayr›lm›flt›r.. Geçti¤imiz günlerde, konuya iliflkin yerini giderek karamsarlaflan flark›lar alm›fl. Ruhi Su
Architecture The Church of the Holy Cross,
Mimarl›k ve sanat tarihi ile ilgili Ermenice Türkçe bibliyografyaya de¤erli bir kitap daha Müzi¤imizde ‘Selami fiahin y›llar›’ dedi¤i- Ezgili Yürek
Aght’amar [Ortaça¤ Ermeni Sanat› ve
yay›nlarda Akhtamar’a özel bir yer ayr›l›r. eklendi. Stepan Mnatsakanian’›n, Surp Haç miz dönemin içindeyiz... fienli¤i bir ç›rp›da Everest Yay›nlar›, Eylül 2006, 220 s.
Mimarisi, Akhtamar Surp Haç Kilisesi],
Van do¤umlu Prof. Dr. Varaztad Harutyun- Kilisesi’nin duvarlar›ndaki rölyefleri Ortaça¤ sona erdiren, ayd›nl›¤› karartan, insanlar› ve (ilk bas›m: Eylül 1985, Adam Yay.)
Londra, 1991, 210 s.
yan’›n Haygagan Cardarabedutyan Batmutyun Ermeni mimarl›¤› ba¤lam›nda ele ald›¤› ve ilk insanl›¤› yok eden 12 Eylül darbesi günde-
[Ermeni Mimarl›k Tarihi, Yerevan, 1992], olarak 1983’te, Ermenice ve ‹ngilizce olarak Füsun Akatl›
Takeko Harada, The Book of Ahtamar lik hayat› durdururken, Türkiye’de pop
Yerevan’da bas›lan Aghtamar bafll›kl› çal›flma- Bir de Ruhi Su Geçti
kolektif bir çal›flmaya dayanan dokuz ciltlik Reliefs [Akhtamar Rölyefleri Kitab›], müzik dahil her fleyi etkiledi. Eli her yere
Ruhi Su Vakf› Yay., May›s 2002, 120 s.
Haygagan Cardarabedutyan Batmutyun [Er- s›, bu kez Türkçe ve ‹ngilizce olarak yay›m- ‹stanbul, 2003, 94 s. uzanan, Bülent Ersoy’un sahneye ç›kmas›n›
meni Mimarl›k Tarihi, Yerevan, 1996] bafll›k- land›. Ara Sarafian ve Osman Köker taraf›n- bile yasaklayan bir darbeden söz ediyoruz. Ruhi Su Türküleri
l› çal›flmas› gibi, Ermeni dini yap›lar› ve kili- dan haz›rlanan kitapta, Mnatsakanian’›n met- Dr. H. Hamazasb Vosgyan, Televizyondan ve radyodan günde befl vakit haz›rlayan: Karabey Aydo¤an
selerine dair birçok yay›nda da ayn› durum nine, çeflitli mimari çizimler, haritalar ve gün- Vaspuragan Vani Vanker› [Vaspuragan yay›nlanan ‘Türkiyem’ flark›s›, ve onu tarifi Everest Yay›nlar›, Eylül 2008, 473 s.
söz konusudur. cel foto¤raflar efllik ediyor. Van Manast›rlar›], Viyana, 1942. mümkün olmayan bir hazla yorumlayan
AGOS kitap 6 eylül 2010 eylül 2010 7 AGOS kirk
Her ejderan asker do¤ar!
DAMLA ÖZLÜER

Büyük savafl biter, savaflmak için yarat›lm›fl kusursuz ordu da¤›l›r, askerler sivil hayata al›flmak zorunda kal›rlarsa ne olur? Peki ya kendi-
lerini içinde bulduklar› “Ya sev, ya terk et” durumu, basit bir tercihten öte, hayatta kalman›n tek kofluluysa? K›yamet Tugay› ve Ejderan
Kurallar› iflte bu öyküyü anlat›yor. Arada tan›d›k gelen kal›plar olursa korkmay›n; Pulitzer ödüllü yazar Willa Cather’›n dedi¤i gibi, “‹n-
san öyküleri en fazla iki-üç tanedir ve bunlar sanki hiç olmam›flças›na kendini tekrar edip durur.”

cak iç ve d›fl mihraklar alttan alta yeni savafl›n ‘Ejderan’ ad› verilen bu ›rk ne
B ir ‹zlanda atasözü der ki, “E¤er madalyo-
nun sadece bir yüzünü anlat›yorsa, o öy-
kü yar›m kalm›fl say›l›r.” Ejderha M›zra¤› seri-
haz›rl›klar›n› yapmaya bafllam›flt›r bile. Bilir-
siniz, su uyur, düflman uyumaz!
tam ejderha, ne de tam olarak
sürüngendir. Uzun yaflayan,
si de genelde ‘iyi’lerin öyküsünü anlat›yordu. M›zrak Savafl› pek çok aç›dan eflsiz bir sa- büyü gücüne sahip ve iki met-
Serinin efsanevi yazar› Margaret Weis, as›l or- vaflt›r, ancak özellikle dünyaya yeni bir ›rk reyi geçen boylar›yla birer dev
ta¤› Tracy Hickman yerine Don Perrin’le bir- getirmesiyle ünlenir. Savafl s›ras›nda iyi ej- say›lan bu ›rk›n ahfâd›, kusur-
likte, bu kez kötülerin gözünden kaleme ald›- derhalar›n yumurtalar› çal›n›r ve karabüyü suz savafl makinalar›d›r. Savafl-
¤› iki kitapl›k Kang’›n Alay› öykü- marifetiyle mak için yarat›lan ve emre ita-
süyle, ‘M›zrak’ destan›n›n en az›n- yeni bir ›rk at konusunda insanlardan da-
dan bir k›sm›n› tamaml›yor. yaratmak için ha mahir olan ejderanlar›n di-
K›saca de¤inelim; Ejderha M›z- kullan›l›rlar. flileri ise, üremelerinden kor-
ra¤› (Dragonlance), fantastik ede- kan insan büyü-
biyat›n büyük çoksatan müessese- cüler taraf›ndan,
si, yay›mlad›¤› romanlar, oyun set- yumurtadan ç›ka-
leri, lisansl› oyuncaklar vb ile bu caklar› son büyü
alan›n en büyük tekellerinden yap›lmadan, öyle-
olan ‘Wizards of the Coast’un dört ce b›rak›l›r ve gizle-
atl›s›ndan (Unutulmufl Diyarlar, nirler.
Ravenloft, Ejderha M›zra¤›, Grey- Amma velakin,
hawk) biri. Bunlardan ilk üçünün pek iyi bildi¤imiz,
mebzul miktarda kitab› Türkçeye gibi tafl›ma suyla
çevrildi, ama dördüncüsünü he- de¤irmen dönmez.
nüz dilimizde okuma f›rsat›n› bu- Büyü ile ejderan ya-
lamad›k. Bu dünyalar›n hepsi bü- ratma ifli de bir yere
yülü, iyi ile kötünün daimi savafl›- kadar yürür. Ve gün
na gebe, ve buralarda, bilindi¤i gelir, devran döner;
üzere, elinizi sallasan›z bir kahramana denk Takhisis yenilince ej-
geliyor. deranlar sahipsiz kal›r.
Margaret Weis, Don Perrin
Ejderha M›zra¤›’n›n tüm öykülerine vak›f Bu sahipsiz yavrucaklardan
K›yamet Tugay› (Kang’›n Alay›, I. cilt)
olmak için ‘yerimiz dar’, bu nedenle özet ge- bir k›sm› da, Majesteleri’nin
çev. Serpil Demirci
çelim. ‹yilik tanr›s› Paladin ve kötülük tanr›- Birinci Mühendislik Ala-
Ankira Yay›nc›l›k, Nisan 2003, 314 s.
ças› Takhisis’in bitmek bilmeyen savafllar›n- y›’ndakilerdir. Bafllar›nda, bil-
dan (ki bu savafllar› her daim fitne fücur Tak- ge komutan Kang vard›r.
Don Perrin, Margaret Weis
hisis ç›kar›r) M›zrak Savafl› henüz yeni bit- Kang ve alay› son savafltan ka-
Ejderan Kurallar› (Kang’›n Alay›, II. cilt)
mifl, ‘Alt›n Komutan’ nam elf k›z› Laruanna çarken, âlemin en savaflç› ›rk-
çev. Çi¤dem Çoygun
ve yol arkadafllar›, dünyaya aç›lan kap›y› tan- lar›ndan cücelerin küçük bir
Ankira Yay›nc›l›k, May›s 2003, 311 s.
r›ça Takhisis’in surat›na kapam›fllard›r. An- köyünün yan›nda kendilerine
bir s›¤›nak infla ederler. ‹flte
perdemiz tam bu noktada ‘Wizards of the Coast’ çizerlerinden iki ejderan tasviri
aç›l›r. rinde u¤rad›klar› flaflk›nl›k ve yavrular› bü-
Zaten savaflmay› pek bir seven cüceler, yütürken yapt›klar› sakarl›klar ise, bol mik-
yanlar›na tafl›nan bu komflulardan ziyade- tarda kahkaha vaat ediyor.
siyle rahats›z olmufllard›r. Bu nedenle, cüce Kang’›n Alay›’nda tüm hayat›n› savafl-
kabilesi ile ejderan kabilesi aras›nda epey maya adam›fl bir ›rk›n, gün gelip de savafl
kanl› savafllar ç›kar. Ancak Kang bakar ki bitti¤inde ne yapacaklar›n› bilemedikleri
cüceler üredikçe ürüyor, kendi askerleri ise bir dönem anlat›l›yor. Ne ekin yetifltirme-
eksilip duruyor, “Savafl savafl, nereye kadar?” yi becerebilen, ne de düzen kurmay› bilen
diye düflünmeye bafllar ve savafllarda ölüm- bu grubun hayatta kalma çabas› ço¤u za-
cül darbe vurulmamas› emrini verir. Cüce- man içinize dokunuyor. Kang, fantastik
ler de bir süre sonra bu ‘savafl sporu’na edebiyat tarihinin en karizmatik lideri ol-
uyum sa¤lar. ‹ki ›rk, bir çeflit ‘öldürmezlik mayabilir belki, ama yaflad›¤› kimlik buna-
Sevgili yazarlar›m›z Damla Özlüer ve Murat Meriç, pakt›’ yapm›fl say›l›r. l›m› ile en ‘sahici’ kahramanlar›ndan biri
Son derece k›vrak bir dille yaz›lm›fl olan olmaya aday. K›yamet Tugay› ve ard›ndan
21 Eylül’de evleniyorlar.
öyküyü soluksuz okurken, yavafl yavafl yerle- gelen ikinci kitap Ejderan Kurallar›, oku-
Kutluyor, mutluluklar›n›n daim olmas›n› diliyoruz. flik düzene geçen Kang’›n alay›n›n, kendine yucuyu tam anlam›yla ters köfleye yat›ran
özgü bir toplumsal antlaflma oluflturmas›n› bir öyküyü anlat›yor. K›sacas› bu öykü, alt-
AGOS kitap/kirk da izliyoruz. Alaydaki ejderanlar›n, gizli difli metin okumalar› da hesaba kat›ld›¤›nda,
yumurtalar›n› bulup ilk yavrular› gördükle- tam bir karamürsel sepeti!

eylül 2010 9 AGOS kirk


K ‹ T A P T A N
Tûba Çandar, Hrant Dink’in yaflamöyküsünü yazd›

Hem khent hem baron olan›n hayat›


ARMENAK ÇAKIR (Hrant Dink’in day›s›)
Sivas Kangal’da 1928’de do¤muflum. Hrant’›n day›s›y›m. Annem, Lusiye Çak›r. Ba-
bas› Ahçik dermifl ona. Türkçede k›z›m demek. Öyle kalm›fl ad›. Alt› kardefliz biz.
Haygaz, Satenik, Sarkis (Mustafa), ben, N›vart ve Siranufl; yafl s›ras›na göre. Anamlar
Gürün’den gelmifller Sivas’a. Orada Mihri Bey isimli birinin himayesinde kalm›fllar.
K›y›m s›ras›nda sevk›yatla gelmifller. Kad›nlar efle¤in heybesine koyup tafl›m›fllar ço-
ROBER KOPTAfi
cuklar›n›; anam›n di¤er ikiz kardefli yolda kaybolmufl. Çok yafll› ve çocuk telef olmufl
sevk›yat s›ras›nda yollarda. Ermeni k›zlar›n› topluyorlarm›fl o zaman, anam da bir sü-
yönetmeni olarak bafllad›¤› yolda, Türki- re Mihri Bey’in yan›nda kalm›fl. Birkaç sene sonra Mihri Bey’in han›m› götürüp
çevresi denebilecek geniflçe bir grupla söylefl-
ye’de her türlü cemaatsel s›n›r› varl›¤›yla an- Amerikan Koleji’ne teslim etmifl onu. Sivas’ta Amerikan Koleji varm›fl o zaman. Ye-
mifl; onlarla dertleflmifl ve onlar›n ‘ses’lerini, RAKEL D‹NK’‹N MEKTUBU
lams›z k›lan, yüre¤ini memleketinin ve dün- timhanesi varm›fl oran›n. Ermeni çocuklar› orada topluyorlarm›fl, annem de orada
onlar›n Hrant Dink’e dair anlatt›klar›n›,
yan›n her derdine açan, bunu yaparken de kalm›fl…
müthifl bir özen ve titizlikle kurgulam›fl. Eflimin katledilmesinden k›sa bir süre son-
yak›nmay› de¤il hep gelece¤i infla etmeyi Babam Anto, Erzurumlu… Babam ve annesi, iki kardefliyle birlikte arabayla sevk›yata
Kitap bu haliyle, kalabal›k bir sohbetin rayd›. Tûba’n›n gelip gözleri dolu dolu, çe-
amaçlayan bir toplumsal figür olarak ortaya ç›km›fllar. Aylarca yolculuk etmifller ve sonunda Sivas’a gelmifller. Babam burada ifl
yaz›ya dökülmüfl hali gibi. Birinin b›rakt›¤› kine çekine, k›rmaktan korkarcas›na bana
ç›kt›¤› dönemi anlat›yor. Elbette ki, ad›n›n bulmufl ve annemle evlenmifl. Kangal’a yerleflmifller. Biz orda do¤duk hepimiz. Kan-
yerden öbürü devam ediyor, birinin an›msa- seslenifli:
giderek büyüdü¤ü ve çevresi kalabal›klafl›r- gal küçücük bir kaza, orada ifl yok. A¤abeyim askerden dönünce 1945 y›l›nda, biz de
mad›¤›n› bir di¤eri an›ms›yor veya birinin “Rakelcim, Hrant’›n biyografisini yazmak
istiyorum. E¤er kabul ederseniz bütün iç- ken kendisinin bir flekilde yaln›zlaflt›¤›, plan- gidip Malatya’ya yerlefltik iflte…
yanl›fl›n› bir baflkas› düzeltiyor. Sanki onlar-
ca insan, yemyeflil bir bahçeye kurulu upu- tenli¤imle, yüre¤imi ortaya koyarak anlata- l› bir flekilde milliyetçi nefretin hedefi haline
zun bir sofraya oturmufllar da, hep birlikte, ca¤›m onu. Bunun için geldim. Kabul eder getirildi¤i son birkaç y›l› da.
HOSROF D‹NK
kâh gözlerinde yafllar, kâh dudaklar›nda te- misiniz beni?” E¤er bu kitap hakk›nda tek bir fley söyle-
bessümle hep birlikte Hrant’lar›n› yad edi- Onun içtenli¤ine inanmam do¤ruydu. yecek olsayd›m, orada anlat›lan›n sadece Jo¤varan “yetimhane” ya da “kimsesizler yurdu” olarak bilinirdi, ama burada yetim ve
yorlar. Tanr› bu görevi ona vermiflti. Buna inan- Hrant Dink’in yaflamöyküsü olmad›¤›n› öksüz çocuklardan çok, Anadolu’dan getirilmifl yoksul çocuklar bar›n›rd›. Yani aileleri
Onlar›n seslerinin harmanlanmas›yla or- d›m ve destek olmaya çal›flt›m. Onun için söylerdim. Orada Türkiye’nin son yüz y›l›, vard› bunlar›n ama ‹stanbul’da de¤ildiler. Bu yüzden belki de “yat›l› yuva” demek da-
taya ç›kan kitaba Hrant Dink’in de kat›l›p dua ettim. Ermenilerin yaflad›¤› büyük trajedi ve onun ha do¤ru… Jo¤varan’›n müdürü Hrant Küçükgüzelyan, Gedikpafla’daki Protestan Er-
birinci kemanc›l›k yapmas›ysa, bu orkestra- Üç y›ldan fazla bir süredir, hayat›m›z›n etkileri en derin haliyle hissediliyor. Bunun meni Kilisesi’nde rahipti. Kilisenin alt›ndaki mekân› bu flekilde düzenlemifl ve bir yu-
n›n en güzel sürprizi. Aram›zdan al›n›fl›ndan içine girdi. Çuta¤›m’›n 53 y›ll›k yaflam›n›, nedeni de flüphesiz, yine Hrant Dink’in, bu va haline getirmiflti. Kendisi de marangozdu zaten… Jo¤varan’› Anadolu’dan alt› ço-
sonra hakk›nda çok konufltu¤umuz, hep neredeyse birlikte yaflam›fl gibi oldu. Sevinç- topraklar›n insanlar›n›n hikâyesini kendi cuk getirerek kurmufltu. Bizim zaman›m›zda ise çocuklar›n say›s› 100’ü geçmiflti ar-
baflkalar›n›n a¤z›ndan dinledi¤iniz, ama bu li, coflkulu, hüzünlü, yorgun, dingin her bir benli¤inin çimentosuyla karm›fl olmas›ndan t›k. Burada kalanlar 7-12 yafl grubu çocuklard›. ‹lkokul bitince Jo¤varan da biterdi…
kalabal›k, gürültülü hat›rlamalar nedeniyle an›na süzüldü. Sevgimizin de içine süzül- ileri geliyor; yani Tûba Çandar’›n deyifliyle, Yurtd›fl›ndaki Ermenilerden yard›msever aileler Jo¤varan’da kalan çocuklara hamilik
de galiba birazc›k unuttu¤umuz Hrant dü. Adeta bir zaman tünelinden geçerek, onun kendisini “yüz y›ll›k Ermeni” k›lm›fl yapar, onlar›n masraflar›n› karfl›lard›.
Dink’in o berrak, coflkulu, gürül gürül sesini yaflam›m›zdaki yüz y›ll›k an›lar›, anlamla- olmas›ndan.
r› kendi ruhunda yaflad› ve hissetti. Hayat›- Böylesi bir kitab› yazmak, kapkal›n bir ac›
Tûba Çandar ne kadar özledi¤inizi fark ederek okuyorsu- MAR‹ MAYR‹G (TOMASYAN)
m›z› sanki bir kez de o yaflad›. K›sacas› üç bulutunun ve karanl›¤›n ortas›ndan bir yafla-
Hrant nuz, onun kendi hayat›na veya flu ya da bu
buçuk y›ld›r yüre¤i de gözleri de bizimle möyküsünü yeniden ve bambaflka bir nefesle Eh valla o program› izleyen bütün Ermeniler a¤lad›, hepimiz a¤lad›k. Kulaklar›m›za
Everest Yay›nlar›, Eylül 2010, 712 s. meseleye dair sözlerini. Bu, Hrant Dink’in
a¤l›yor. Buna tan›kl›k edebilirim ve onu ortaya ç›karmak, flüphesiz birbirinden çok inanamad›k. Birbirine telefonlar edenler oldu gece boyunca. Televizyonu aç›n, yoksa
Agos’ta ve zaman zaman da baflka yerlerde
ailemin bir ferdi sayarak söyleyebilirim: farkl› duygular aras›nda savrulup gitmek an- seyretmiyor musunuz diye… fiimdi bak, bizimkisi tarihte bafl›na gelenler yüzünden
yay›mlanm›fl yaz›lar›ndan yap›lm›fl ve bir ga-
“‹yi ki geldin, iyi ki bu göreve talip oldun lam›na da geliyor. Tûba Çandar, pek çok in-
H ayat› boyunca yapt›klar›yla zaten
ölümsüzleflmiflti, ama bu kitap, hiç si-
linmeyecek beyaz üzerine siyah harfleriyle,
zeteci olarak ne kadar çok meseleyle temas
etti¤ini, onlarla nas›l içli d›fll› oldu¤unu gös-
ve bunu yüklendin. Bunu yük de¤il, kendi-
ne onur sayarak, bizi de onurland›rd›n.
san›n can›n› en çok yakan mevzulara girmek
anlam›na gelen bu kitap için yola koyuldu¤u
çok sinmifl bir toplumdur. Ya da, sindirilmifl, diyelim. Kendi aras›nda bile konuflmaya
çekinir, nerde ki öyle televizyonlarda ç›kacak konuflacak. Bu Hrant hem konufluyor
hem de güzel konufluyor. Al›yor saz› eline. Öyle ezilip büzülmeden, eflit olarak konu-
teren çeflitlili¤iyle insan› flafl›rtan bir sesler
Sevgili Tûbac›m bütün yüre¤imle sevgine andan itibaren yaflad›klar›n› kitap içinde za- fluyor. Derdini, s›k›nt›s›n› anlat›yor. Sözü kuvvetli yani… Hem de boyu posu yerin-
onun sonsuzu¤a giden yolculu¤unu pekiflti- derlemesi.
ve eme¤ine teflekkür ediyorum. Özellikle de man zaman küçük fragmanlar halinde ortaya de. Duruflu sa¤lam. Valla biz yafll›lar iftihar ettik, gençler de, “Tam da benim söyle-
ren, taçland›ran bir arma¤an gibi... Gazete- Kitap, 19 Ocak sonras›nda yaflananlara, ce-
hiç bitmeyecek dostlu¤una...” koyarken, bu zorlu ifl için gereken enerji, ce-
ci Tûba Çandar, üç y›ld›r kar›nca misali ça- naze törenine veya mahkeme sürecine dair hu- mek istediklerimi söylüyor,” dedi. Hepimiz hem flafl›rd›k hem sevindik. Sonra daha
Rakel
l›flmas›n›n karfl›l›¤›n›, ilmek ilmek ördü¤ü el kuki, siyasal tart›flmalara hiç girmiyor. Elbette saret ve sabr› da nerelerden devflirdi¤inin çok ç›kt› televizyonlara Hrant. Sözünü hiç esirgemiyordu art›k. O zaman da biraz
eme¤i göz nuru kitab›n›, yüre¤inden, Hrant ki bilinçli bir tercih bu. Tûba Çandar ipuçlar›n› veriyor asl›nda. Bir biyografi yaza- korktuk. Hatta sana söyleyeyim; iki türlü korktuk. Baz›lar› Hrant için korktu. Bu ço-
Dink’in yak›nlar›n›n yüreklerinden taflan belli ki, yapt›klar›yla an›lmay› ter- r› so¤ukkanl›l›¤›yla de¤il, kendisini giderek cu¤a kötü bir fleyler yaparlar flimdi diye. Baz›lar› da kendileri için. Bu çocu¤un ko-
sevgiyi ve hasreti sunuyor bizlere. O bere- cih etmifl olan Hrant Dink’i, Dink, hep yap›p ettikleriyle ve bunla- Khent var flüphesiz, ikisi bir bedende. bundan etkilenmemesi düflünülemezdi flüp- daha fazla aileden biri haline getiren sevgisi, nufltuklar›ndan, kabak bizim bafl›m›za da patlamas›n diye… Do¤rusu bu iflte…
ketli hayat›n en önemli dönemeçlerine ta- kendi istedi¤i gibi anlatmay› r›n insanlar için Khent Hrant’ta, onun çocuklu¤unu, an- hesiz. Ne var ki, en yak›n arkadafl›, T›bre- azmi ve inceli¤iyle, ‘Hrant’› yazman›n neden
n›kl›k edelim, bir insan›n kendisini nas›l arzulam›fl. Metin, 19 Ocak ifade etti¤iyle nesi N›vart ile babas› Sarkis’in (Terzi Ha- vank’ta ö¤renciyken tan›flt›¤› Armenak (Or- ona yazg›l› oldu¤u-
yoktan var etti¤ini, bunun için gerekli iç- anlat›l›yor. flim) hikâyesini, ayr›l›klar›n› ve küçük han) Bak›r, birlikte girdikleri T‹KKO safla- nu anl›yoruz. Rakel LEDA MERMER
günü sabah›ndan itibaren
gücü nereden buldu¤unu görelim, tutku- Dink ailesi üyelerinin neler Hrant, Hrant’›n, iki kardefli Hosrof ve Yervant’la r›nda yükselir, nihayet Anadolu da¤lar›na ç›- Dink’in babas› Si- Agos, Saks› Han’dayken Baron Hrant gazetede sabahlard›.
nun nas›l bi fley oldu¤unu an›msayal›m ve yaflad›klar›yla aç›l›yor ve on Hrant Dink’in birlikte bir anlamda sahipsiz kald›ktan sonra kar ve ac› bir flekilde can verirken, Hrant yament A¤a’n›n Yerler taflt› orada, kendi odas›nda hal›fleks vard›. Yerde ya-
üç büçuk y›l sonra ona bir baflka boyutta ye- befl sayfa boyunca hayat›n›n Agos Gedikpafla’daki Protestan Kilisesi’nin, Jo¤va- Dink, küçük yaflta çoluk çocuk sahibi olma- ikinci han›m› Bed- tard›. Bir gün geldik, bir bakt›k ki Kemal Gökhan’la ikisi
niden kavuflal›m diye. ruhunuzu kez- öncesi ve sonras› ran diye an›lan yetimhane k›sm›nda büyü- n›n da etkisiyle, ekmek peflinde, baflka türlü ro Ana’n›n, Brük- yerde sar›lm›fl yat›yor. Burada, Sebat Apartman›’nda da çok
Hemen söyleyelim ki, Tûba Çandar, zapla yakar gibi dönemlerini im- yüflü anlat›l›yor. Hrant Dink, orada, kardefl- bir hayat yolunu tutar. sel’deki ilk tan›flma- sabahlad› ama yerde de¤il, kendi koltu¤unda. Bir de ayr›la-
Hrant’ta, pek çok biyografi yazar›n›n yapt›¤› yakan bu bö- leyen iki ana bö- lerini ve arkadafllar›n› koruyup kollayan, on- Esas›nda, onun yapt›¤› her fleyde, Hrant lar›n›n akflam›nda mad›¤› battaniyesi vard›. Arka tarafta ona sar›l›r, yere uza-
gibi, bir hayat› didik didik ederek ö¤rendik- lümden lümden olufluyor. lara abilik ve babal›k eden, yafl›ndan büyük Küçükgüzelyan’dan devrald›¤› Tuzla Çocuk kendisine k›r›k dö- n›rd› çok yorgun oldu¤unda. Son anda bir yere gitmesi icap
lerini bizlere sunan bir Tanr› anlat›c› gibi s o n r a ‘Khent Hrant’ ve bir genç adam olmaya do¤ru giderken, ald›- Kamp›’n› yönetmesinde, Agos’ta, ve hatta, s›- kük bir dille “Ben etti¤inde giyilmek üzere gömleklerin, kravatlar›n as›l› dur-
davranmam›fl. Hrant Dink’i tan›yanlardan, Hrant ‘Baron Hrant’ bafl- ¤› kilise e¤itiminin vaaz etti¤i de¤erler ve ye- f›rdan bafllay›p hep dayan›flarak, gün gelip isterim ki, sen çok du¤u bir ask›l›k da vard› odas›nda.
onun dostlar›ndan biri olarak, onun ailesin- l›klar›n› tafl›yor bu timhane hayat›n›n gerektirdi¤i paylaflma, hamall›k yaparak becerdi¤i ‘ifl adaml›¤›’nda çal›fla çal›fla… Sen T›rafl olurdu Agos’ta, hatta bazen dufl bile al›rd›. Buras›
den bafllayarak, yak›n bölümler. dayan›flma duygusunu da yüre¤ine nakflede- önemli ifller baflarm›fl olmas›nda bile, ilk çok çok biriktire bi- eviydi onun. Bir gün Erkan O¤ur geldi, Civan Gasparyan’la
Khent’in için- cekti. Onun o yetimhanede yüre¤ine hiç ç›k- gençlik y›llar›nda benli¤ini saran solculu¤u- riktire… Sonra da çalmak için. Hava da çok s›cakt›. fiort atlet oturuyordu Ba-
de Baron, mamacas›na nakfletti¤i aflksa, hayat› boyunca nun ve devrimcili¤inin etkisi yads›namaz. yüre¤inin istedi¤i ron Hrant. Çoraplar› da vard› aya¤›nda ve de ev terli¤i… O
Baron’un tutkuyla sevece¤i Rakel Dink olacakt›. Bugün geriye dönüp bakarsak, ancak onun gibi yaz›p bitire…” flekilde karfl›lad› Erkan O¤ur’u. O da tabii kibar adam, hiç
içinde de Tûba Çandar, Hrant Dink’in kiflili¤inin gibi Anadolu kökenli, yetimhane-yat›l› okul diyerek gösterdi¤i bozuntuya vermedi.
ikinci önemli aya¤› olarak onun görmüfl ve bir zamanlar devrimin yak›n ol- yolu takip eden Biz komik bulurduk bu hallerini. Çok ilginçti asl›nda, cid-
solculu¤unu koyuyor. Koca bir du¤una inanm›fl bir Ermeni’nin, 90’l› y›lla- Çandar, sahiden de diyeti ve sertli¤iyle hepimizin çok çekindi¤i Baron Hrant
neslin yüre¤i hep birlikte daha adil r›n politik ortam›nda Agos’u kurmaya kalk›- çok çal›flm›fl, çok öyle fleyler yapard› ki, komik olurdu bizim gözümüzde.
ve daha kardeflçe bir yaflam›n haya- flabilece¤ini daha iyi anlar›z. biriktirmifl ve yüre- Arada ac›kt›¤›nda, Anna Mayrig’e menemen yapt›r›rd›. He-
liyle yan›p tutuflurken, hayat›n ada- Kitapta, Agos çal›flanlar›n›n ona seslenifli- ¤inin istedi¤i gibi pimiz yerdik ayn› sahan›n içinden…
letsizli¤ini daha küçük yaflta tenin- ni, yani ‘Baron Hrant’› bafll›¤a tafl›yan ikinci yazm›fl.
de duymufl olan Hrant Dink’in bölüm ise, onun bir cemaat gazetesinin yay›n Sa¤ olsun.
foto¤raf: O¤uz Durmaz
AGOS kitap 10 eylül 2010 eylül 2010 11 AGOS kirk
Fiflekleri atm›fls›n. Ama katliam› yapmam›fl- savafl› depolitize etme riskini bar›nd›r›r. Sa-

Haf›zan›n depolitizasyonu s›n.” Folman’›n, geçmifliyle yaflad›¤› hesap-


laflma, onu geçmiflinin ahlaki yükünü üst-
lenmeye sevk etmiyor asl›nda; geçmifliyle
yüz yüze gelip onun a¤›rl›¤›n› üzerinden at-
vafl›n esas kurbanlar› tüm savaflanlar olunca,
savafl›n politik içeri¤i, kimin kime karfl› ve
ne için savaflt›¤›, kimin sald›rgan, kimin
hakl› ya da haks›z oldu¤u gibi sorular an-
mas›na yar›yor. lamlar›n› yitirir. Elimizde, savafl›n ne kadar
FOT‹ BENL‹SOY Beflir’le Vals, Filistinlilerden ziyade ‹srail ‘kötü’ bir fley oldu¤una dair genel ve hatta
askerleri hakk›nda. Askerlerin karfl›laflt›¤› banal bir yarg› d›fl›nda hiçbir fley kalmaz.
Filistinlilerin adlar› yoktur, onlar konufl- Savafl (bu örnekte Lübnan’›n ‹srail taraf›n-
mazlar, anonimdirler. Filistinlilerin ac›lar›, dan iflgali) bütün politik ba¤lam›ndan ba-
genç askerler üzerinde yaratt›¤› tahribat› ser- ¤›ms›zlaflt›r›l›r. Bu anlamda, Beflir’le Vals’te
Türkiye’de geçen sene vizyona giren Beflir’le Vals adl› anime filmin çizgi roman versiyonu Türkçede. gilemek için ortaya konur ancak. Filmin / ‘iflgal’ kelimesine rastlaman›n mümkün ol-
Öykünün ç›k›fl noktas›, 1982’de, ‹srail askeri olarak Lübnan Savafl›’na kat›lan yönetmen Ari Folman’›n çizgi roman›n etkileyici finalinde, katliam›n mamas› belki de tesadüf de¤il. Savafl›n ba¤-
ard›ndan Sabra ve fiatilla’dan ac› içerisinde lams›zlaflt›r›lmas› da, bir kez daha, sald›rga-
yaflad›¤›, travma sonras› haf›za kayb›. ç›kan Filistinli kad›nlar›n yüzlerine de¤il de, n›n yani ‹srail’in sorumluluklar›ndan ar›n-
bu görüntü karfl›s›nda kalan asker Fol- d›r›lmas› anlam›na gelmiyor mu? Bafla dö-
man’›n yüzüne odaklan›l›r. Filistinlilerin nersek, t›pk› psikiyatr Ori’nin dedi¤i gibi,
te hata olmaz: Marjane Satrapi’nin otobi- Folman’›n, travma sonras› kiflisel haf›za Folman’›n haf›zas›, onu da, ‹sraillileri de,
B eflir’le Vals, malum, Türkiye’de yakla-
fl›k bir sene önce vizyona giren bir ani-
me film. O zaman çok tart›fl›lm›fl bu ödül-
yografik çizgi roman› Persepolis (Minima
Yay., 2008) için mesela, ayn› fleyi söylemek
kayb›ndan hareket eden öyküsünün, kolek-
tif bir tarihsel haf›zas›zl›¤›n devlet eliyle da-
ac›lar› ancak ‹srail askerleri üzerinde yaratt›-
¤› travmatik etki dolay›s›yla önemlidir.
Asl›nda bu durumu çok da garipseme-
gitmek istemeyecekleri bir yere götürmüyor.

mümkün de¤il. Satrapi’nin çizgi roman› yat›ld›¤› Türkiyeli izleyiciye/okuyucuya bu Ari Folman ve David Polonsky
lü filmin çizgi roman versiyonunun Türkçe mek gerek. Beflir’le Vals, ‘savafl karfl›t›’ bir
2007 tarihli anime filmden ba¤›ms›z olarak denli çekici gelmesine belki de flafl›rmamak Beflir’le Vals:
çevirisi geçti¤imiz ay yay›mland›. ‹zleyenler film ya da çizgi romandan ziyade, bir asker
Lübnan’da Bir Yaflam Hikâyesi
bilir; David Polonsky’nin çizgileriyle filmin okundu¤unda asla benzer bir yar›m kalm›fl- gerek. Folman, geçmifliyle yüzleflebilmek anlat›s› olarak okunmal›. Beflir’le Vals, savafl Ari Folman, geçmifliyle
l›k tad› b›rakm›yordu. için, birlikte savaflt›¤› arkadafllar›yla buluflup çev. Sabri Gürses
dinamik kurgusunun birleflimi, Beflir’le ve askerler hakk›nda, kökleri belki de Erich
Beflir’le Vals bir kâbusla bafll›yor. Filmin onlarla savafl üzerine konufluyor, konufltuk- Everest Yay›nlar›, A¤ustos 2010, 120 s. yüzleflebilmek için, birlikte
Vals’e ‘görsel flölen’ kliflesini cidden hak et- Maria Remarque’›n Bat› Cephesinde Yeni
tiriyordu. Filmin çizgi roman versiyonu- yönetmeni Ari Folman’›n arkadafl› Boaz, ça hat›rlamaya çal›fl›yor. Beflir’le Vals, kiflisel Bir fiey Yok’una kadar giden bir anlat› for- savaflt›¤› arkadafllar›yla buluflup
nun bu etkiyi muhafaza etti¤ini söylemek ona, uzun zamand›r gördü¤ü bir karabasan› düzeyde de olsa bir ‘tarihle yüzleflme’ anlat›- sanlar ancak yeni bir gelecek tasarlad›klar›n- muna baflvuruyor. Hat›rlayal›m: Remarqu-
ise güç. Ari Folman’›n filminin belki de en anlat›r. 26 tane kudurmufl köpek, gece vak- s› olarak izlenebilir/okunabilir pekâlâ. An- da haf›zalar›n› tazeleme ihtiyac› hissederler. e’›n roman›n›n ana karakteri Paul Baumer
onlarla savafl üzerine konuflu-
k›flk›rt›c› taraf›, bir çizgi-belgesel olmas›. ti penceresinin önünde toplan›r onu öldür- cak onun ‘Aflil topu¤u’ da bu yüzleflmeyle Bu anlamda tarihle yaflanan her ‘hesaplafl- s›n›f arkadafllar›yla birlikte I. Dünya Savafl› yor, konufltukça hat›rlamaya ça-
Folman, ço¤u zaman gerçek d›fl› / fantastik mek için. Boaz’a göre bu karabasan alakal›. Folman’›n, savaflla ilgili karabasanlar ma’n›n siyasi bir içeri¤i vard›r. Belki güncel bafllad›¤›nda coflkuyla gönüllü olur. Hemen wood’un Vietnam Savafl› filmlerine kadar, çimde katlanmak durumunda kalan askerle-
olanla özdefl tutulan animasyonu, kurmaca 1982’de, Lübnan Savafl›’nda yaflad›klar›yla görmeye bafllay›nca dan›flt›¤› psikiyatr dostu bir örnek vermekte yarar var. Malum, Tür- hepsi için savafl, d›fl›nda kalamayacaklar›, hayal k›r›kl›¤›na u¤ram›fl, travmatize olmufl re dair bir anlat›. Folman, Altyaz› dergisine
l›fl›yor. Ancak Folman’›n yafla-
ba¤lant›l›d›r. Boaz, savafl s›ras›nda arananlar Ori, haf›zan›n aktif yönü hakk›nda bir uya- kiye’de hemen herkes 12 Eylül’le hesaplafl-
olmayan (ya da ‘gerçek’) ile en çok efl tutu-
maktan dem vuruyor bugünlerde. Do¤al
zenginlefltirici bir deneyim, erkekliklerini is- kurban-askerin arketipi say›labilir. Bu anla- (say› 81) verdi¤i mülakatta bu durumu aç›k- d›¤› hesaplaflma, onu geçmiflinin
lan belgeselle bir araya getiriyor. Çizgisel- listesindeki Filistinlileri bulmak için köylere r›da bulunur: “Bir grup insana çocukluk re- pat edebilecekleri bir inisiyasyon töreni, ve t› formunda askerler fail de¤il ma¤durdur- ça ortaya koyuyordu asl›nda. Ona göre,
lefltirilmifl röportaj sekanslar› bu etkileyici bask›n düzenleyen birliklerde görev alm›fl- simlerini göstermifller. Resimlerin ço¤u ger- olarak herkes bu hesaplaflmay› mevcut siya-
gündelik yavanl›¤›n ötesine geçme imkân› lar, savafl onlar› bedenen ve ruhen kötürüm “Beflir’le Vals, basitçe s›radan bir askerin gö-
ahlaki yükünü üstlenmeye sevk
çizgi-belgesel deneyinin en belirgin oldu¤u t›r. Bu geceyar›s› bask›nlar›nda ‹srail asker- çekten olan fleylermifl. Bir lunapark resmiy- sal güç iliflkileri içerisinde, kendi siyasal
meflrebince tarif ediyor. Hal böyle olunca,
tafl›yan, efli benzeri olmayan bir serüvendir. eder. Beflir’le Vals de ‘bir trajedi olarak sava- zünde tüm savafllar›n anlams›z ve aptalca ol- etmiyor; geçmifliyle yüz yüze
bölümlerdi. Mamafih çizgi roman versiyo- lerinin yaflad›¤› en büyük s›k›nt›, daha onlar se sahteymifl. Lunapark foto¤raf›na oraya Roman›n gerisi Baumer ve arkadafllar›n›n fl›n ebedi kurbanlar› olan askerler’ temas›n› du¤unu” anlatan bir filmdi.
nunda bu etki kayboluyor, Folman’›n yap- köye girmeden kokular›n› al›p havlamaya 12 Eylül darbesine yol açan sürecin ne oldu-
savafl içerisinde u¤rad›klar› hayal k›r›kl›¤›na, takip ediyor. Dolay›s›yla Beflir’le Vals, Filis- Sorun belki de tam burada. Asker anlat›- gelip onun a¤›rl›¤›n› üzerinden
t›¤› görüflmeler sair çizgi karelerden ay›rt bafllayan köpeklerdir. Boaz’a, köye girerken ¤u, darbeden hangi toplumsal kesimlerin
maruz kald›klar› maddi ve manevi tahribata tinlilere ya da Filistin topraklar›n›n ‹srail ta- lar›, savaflta askerlerin yapt›klar›ndan çok atmas›na yar›yor.
edilemiyor. Polonsky’nin çizimleri çarp›c›- havlayan köpekleri öldürme görevi verilir; Beflir’le Vals, Filistin toprakla- zarar gördü¤ü, kimlerin darbe sürecinden
dairdir. Baumer, 1920’lerin ikinci yar›s›n- raf›ndan kolonize edilmesinden ziyade, sa- onlara yap›lanlara, kurban-askerlerin maruz
ona göre, evine hemen her gece gelenler, o istifade etti¤i gibi sorular hep mevcut siyasal
l›¤›n› muhafaza etse de, çizgi roman versi- r›n›n ‹srail taraf›ndan kolonize güç iliflkileri ve bu iliflkiler ba¤lam›nda fle-
daki savafl edebiyat› patlamas›ndan Holy- vafl›n neden oldu¤u ›st›raplara pasif bir bi- kald›klar›na yo¤unlafl›r. Bu da, bir anlamda
yonunda, filmin dinamizminden eser yok. öldürdü¤ü köpeklerdir. Bu karabasanla bafl-
Örne¤in, ‹srail askeri Frenkel’in, Beflir Ce- layan Beflir’le Vals ’te, ve bir karabasan baflka edilmesinden ziyade, savafl›n ne- killenen hegemonik söylemler arac›l›¤›yla
olufluyor. Dolay›s›yla günümüzde hâkim
mayel’in dev portresi önünde adeta dans bir karabasan› tetikliyor. Boaz, arkadafl›na den oldu¤u ›st›raplara pasif bir olan flekliyle ‘hesaplaflma’, pekâlâ baflka bir
ederek Filistinli direniflçileri yayl›m atefline
tuttu¤u, filme ad›n› veren sahne, çizgi ro-
onun da savaflla ilgili böyle hat›ralar› olup
olmad›¤›n› sorunca, Ari savafl hakk›nda hiç- biçimde katlanmak durumunda dünya için verilmifl bir mücadelenin belle¤i- madenataran
ni yok etmenin bir yolu haline de gelebili-
manda bütün gücünü yitiriyor. Filmin dra- bir fley hat›rlamad›¤›n› söylüyor. Ancak o
kalan ‹srail askerlerine dair bir yor. 12 Eylül’le hâkim ‘yüzleflme’ biçimi,
matik yap›s›n› pekifltiren Max Richter’in gece Ari de rüyas›nda Lübnan Savafl›’n›,
neoliberal konsensüsü sorgulayan de¤il, bes- Sarkis’in penceresinden
müzi¤inin eksikli¤i de hissediliyor. Teflbih- Sabra ve fiatilla kamplar›n› görüyor. anlat›. ‹srail’deki resmi anlat›- leyen bir hal alabiliyor. Parantezi kapatal›m.
‹nkâr ve haf›za siyaseti üzerine
Ça¤dafl sanat›n en önemli isimlerinden Sarkis’in (Zabunyan) 2 Eylül’de
n›n çok da d›fl›na ç›kmayan öy- Beflir’le Vals, Lübnan Savafl› konusunda
Zürih Üniversitesi’ne ba¤l› Kamusal Alan ve Beyo¤lu Kaz›m Taflkent Sanat Galerisi’nde aç›lan ve bir ay sürecek ‘Bir
‹srail’deki resmi anlat›n›n çok da d›fl›na ç›k-
küde, askerlerin karfl›laflt›¤› Fi- m›yor. Bu durum Sabra ve fiatilla kampla- Toplum Araflt›rmalar› Merkezi’nde ö¤retim ‹kona’ bafll›kl› sergisine paralel olarak, Sarkis – Ondan Bize / From Him
üyesi olan Seyhan Bayraktar’›n Türkiye’de to Us bafll›kl› bir kitap yay›mland›. Yap› Kredi Yay›nlar› taraf›ndan
listinlilerin adlar›, konuflmalar› r›nda gerçekleflen katliam hususunda daha
‘soyk›r›m ve haf›za siyaseti’ni ele alan doktora bas›lan kitap, Sarkis’in k›z›, sanat tarihçisi Elvan Zabunyan taraf›ndan
da belirgin hal al›yor. Ari, ona savaflta ne kaleme al›nd›.
yok – onlar ‘anonim’... yapt›¤›n› hat›rlamas› için o zamanki arka-
tezi kitaplaflt›r›ld›. Politik und Erinnerung: Der
Diskurs über den Armeniermord in der Türkei Türkçe ve ‹ngilizce, iki dilli olarak yay›mlanan ve sergiye de¤il, Sarkis’in
dafllar›yla konuflmas›n› tavsiye eden psiki- zwischen Nationalismus und Europäisierung, biyografisine odaklanan kitapta, Sarkis’le yap›lm›fl bir söylefli de yer
yatr dostuna, hiç hat›rlamak istemeyece¤i [Siyaset ve Haf›za: Milliyetçilik ve Avrupal›lafl- al›yor. Keskin bir analiz yetene¤ine sahip olan sanatç›n›n deneyimlerinin
hiç gitmemifl çocuklar›n resmini bindir-
bir gerçekle karfl›lafl›rsa ne olaca¤›n› sorar. ma Aras›nda Türkiye’de Ermeni Katliam› Söy- yeni nesillere aktar›lmas› aç›s›ndan de¤erli bir çal›flma...
mifller. Gruptaki insanlar›n %80’i sahte re-
Psikiyatr›n cevab› nettir: “Bizim kapal› tut- lemi] bafll›¤›yla, Almanca olarak yay›mlanan
simde kendini görüp, olay› olmad›¤› halde Elvan Zabunyan, Sarkis – Ondan Bize / From Him to Us,
mak istedi¤imiz karanl›k alanlara girmemizi kitapta yazar, bir söylem analizi çerçevesinde
hat›rlam›fl.” Yani Ori’ye göre mesele sadece Yap› Kredi Yay›nlar›, Eylül 2010, 154 s.
engelleyen bir mekanizmam›z var. Belle¤in Türkiye’de Ermeni soyk›r›m›na dair haf›zaya
haf›za kayb›, bir hadiseyi hat›rlayamamak odaklan›yor. Konunun, Türkiye’nin Avrupa
seni gitmen gereken yere götürür.” Gerçek-
de¤il, onu nas›l hat›rlad›¤›m›zd›r da: “Bel- Birli¤i’ne üyeli¤i ile ilgili müzakereleri süresin-
ten de, Folman’›n belle¤i onu istemedi¤i
lek dinamiktir, canl›d›r. E¤er ayr›nt›lar ce s›kça gündeme gelmesine ra¤men yeterince Masallar›n gücü
yerlere götürmüyor. Katliam›n yegâne so- Seyhan Bayraktar
kaybolmuflsa, kara delikler varsa bellek hiç incelenmedi¤inin vurguland›¤› çal›flmada, bu
rumlusu, gözünü kan bürümüfl Falanjistler- Politik und Erinnerung:
olmam›fl bir fleyi tümden ‘hat›rlay›ncaya’ meselenin, bir ‘geçmifl siyaseti’ oluflturulmas›n-
dir. ‹srail ancak ihmalkârl›¤› nedeniyle elefl- Der Diskurs über den Yazar ve çevirmen Feyza Zaim’in haz›rlad›¤› Ermeni Masallar› bafll›kl› kitap,
dek oralar› doldurur.” daki rolü ve bu siyasetlere ba¤l› olarak söylem-
Ezcümle, bir fleyi hat›rlamak onu tekrar tirilebilir, o kadar. Aç›kças›, Folman geçmi- Armeniermord in der sel de¤iflimleri inceleniyor. Çal›flmada, “Türkiye geçti¤imiz ay Can Çocuk Yay›nlar› taraf›ndan yay›mland›. Kitap, ço¤u Sahag
fliyle yüzleflirken Sabra ve fiatilla’n›n sorum- Türkei zwischen Cumhuriyeti’nin son 50 y›l›nda, bu söylemin Movsisyan (1867-1939) taraf›ndan, 20. yüzy›l›n bafllar›nda, Mufl civar›ndaki
etmek de¤il, yeniden ve çok farkl› koflullar
lulu¤unu üstlenmiyor. Orada olmaktan, Fa- Nationalismus und k›r›lma noktalar›nda uluslararas› bask›n›n rolü köylerde derlenmifl, “kiflisel de¤erlerin önemi ve akl›n› kullanman›n gücü”nün
alt›nda yeniden oluflturmak, infla etmektir.
lanjistleri sadece izlemifl olmaktan, hatta Europäisierung nedir?”, “ ‘Türk kimli¤i’ bu söylemi ve haf›za vurguland›¤› on dört masaldan olufluyor. Bu masallar aras›nda, ‘Aslanzade ve
Dolay›s›yla ‘tarihle hesaplaflmak’ ya da Zanpolate’, ‘Elmas ‹fllemeli Gömlek’, ‘Haç›n› S›rt›nda Tafl›yan Çocuk’, ‘Kâhin
onlar Filistinlileri katlederken kamp› iflaret [Siyaset ve Haf›za: oluflumunu ne yönde etkilemektedir?” gibi so-
‘geçmiflle yüzleflmek’ orada bir yerlerde du- Uçurtma’, ‘Nerso’nun yan› s›ra, Sarkis Seropyan taraf›ndan aktar›lm›fl olan
Milliyetçilik ve Avrupal›laflma rulardan hareketle, ilgili taraflarla yapt›¤› söyle-
rup bizi bekleyen bir hadisenin keflfedilme- fiflekleriyle ayd›nlatm›fl olmaktan suçluluk
Aras›nda Türkiye’de Ermeni flileri aktaran Seyhan Bayraktar, bu konuda geç- ‘Topra¤›n Gücü’ de bulunuyor.
si de¤il, onun bugünkü gerçeklik içerisinde duydu¤u anda dahi, psikiyatr arkadafl› bu
Katliam› Söylemi] miflten bugüne kadar sürdürülen çeflitli siyasi
yeniden tasarlanmas›d›r. Haf›za bu anlam- suçluluk duygusunun anlams›zl›¤›n› vurgu- Ermeni Masallar›, çeviren ve derleyen: Feyza Zaim, resimleyen: An-Su Aksoy,
Transcript (Almanya), manevralar›n bir ‘inkâr söylemi’nin ötesine ge-
da aktiftir; haf›zayla iliflkimiz, san›ld›¤›n›n luyor: “‹stemesen de Nazi rolüne sokulmufl- A¤ustos 2010, 314 s. Can Çocuk, A¤ustos 2010, 116 s.
çemedi¤ini vurguluyor.
aksine, geçmiflten çok gelecekle ilgilidir. ‹n- sun. Orada olmam›fl de¤ilsin. Oradayd›n.
AGOS kitap
12 eylül 2010 eylül 2010 13 AGOS kirk
Medya metinleri (asl›nda)
ne söylüyor?
CEREN SÖZER‹

Tezcan Durna taraf›ndan derlenen makalelerden oluflan Medyadan Söylemler, medyan›n yaln›zca kültürel donan›m aç›s›ndan avantajl›
olanlar›n sesini duyurdu¤unu, toplumdaki eflitsiz iktidar iliflkilerinin medya ürünleriyle yeniden üretildi¤ini, bu nedenle örgütlü siyasal mü-
cadele ile birlikte medya metinlerinin elefltirel gözle okunmas› gerekti¤ini savunuyor.

f›ndan benimsenmesiyle de desteklendi¤i han’›n, ‘alternatif medya’ olarak tan›mlad›-


M edya ürünlerinin söylem yönünden
elefltirisi, akademik dünyan›n yan›
s›ra, son dönemde giderek artan biçimde
ortaya koyuluyor. ‹lk makalede, Durna,
Cumhuriyet’in kurulufl döneminde, mo-
¤›, anarflist ideolojiyi benimseyen ‘Ahali’
gazetesini konu alan makalesi. Ceyhan,
okurlar›n da ilgi gösterdi¤i bir alan haline dernleflmeci olarak bilinen Falih R›fk› Atay ‘Ahali’ gazetesinin ideolojisi çerçevesinde
geldi. Öyle ki baz› sivil inisiyatifler medya ile muhafazakâr görüfllere sahip Peyami Sa- oluflan söyleminin yan› s›ra, çal›flma iliflki-
izleme iflini faaliyetleri aras›na eklerken, fa’n›n, kad›n›n toplumsal ve siyasal özgür- lerinin bu söylem üzerindeki etkilerini de
yaln›zca bu amaçla kurulan örgütlenmeler leflmesine iliflkin düflüncelerinin nas›l örtüfl- tart›fl›yor. Seçil Deren Van Het Hof ise,
de ortaya ç›kt›. ‘Kad›nlar›n Medya ‹zleme tü¤ünü gözler önüne sererken, kad›n› bir 2007-2008’de üç büyük partinin (AKP,
Grubu MED‹Z’; Uluslararas› Hrant Dink vitrin olarak konumlayan Kemalist mo- CHP, MHP) genel baflkanlar›n›n Meclis
Vakf›’n›n destekledi¤i, medyada din ve et- dernleflme paradigmas›n›n, kad›n›n yaflam grup toplant›lar›nda yapt›klar› konuflmala-
nik kökene yönelik nefret söylemiyle müca- alan›n› ‘Cumhuriyet’in evlatlar›n› yetifltire- r› popülizm çerçevesinden okuyarak, siya-
dele eden ‘nefretsoylemi.org’; Sosyal De¤i- cek olan ölçülü bir anne’ idealiyle s›n›rlad›- sal baflar› ile popülist söylem aras›ndaki ilifl-
flim Derne¤i taraf›ndan desteklenen, ulusal ¤›n› sapt›yor. Kubilay ise, makalesinde, Ke- kiyi araflt›r›yor. Her üç liderin söyleminin
bas›nda nefret suçlar›yla mücadele eden malist yurttafll›k tasar›m›n›n örtülü kad›n- de popülist unsurlar bar›nd›rd›¤›n›, ancak
‘nefretme.org’; eflcinsel, biseksüel, travesti, lar› yurttafll›ktan d›fllamas›na yönelik eleflti- ideolojileri yönünde farkl› ‘halk’/’millet’le-
transseksüellere yönelik nefret suçu ve nef- rel bir durufl sergileyen, biri geleneksel ‹s- ri dolay›s›yla farkl› ötekileri oldu¤unu tes-
ret söylemlerini teflhir eden KAOSGL ve lamc›, di¤eri ise –kendini öyle tan›mlamasa pit eden yazar, popülist söylemler ile haki-
Lambdaistanbul, bu inisiyatifler içinde en bile– kamuoyunda ‘‹slamc› Feminist’ ola- ki demokratik söylemleri birbirinden ay›r-
aktif olanlar›. rak tan›nan iki derginin (‘Bizim Aile’ ve mak için siyasal seçkinlere ve temsili de-
Tezcan Durna taraf›ndan derlenen, An- ‘Turuncu’) söylemlerine odaklan›yor. ‹nce- mokrasiye karfl› tutumlar›na bak›lmas›n›
kara Üniversitesi ‹letiflim Fakültesi ö¤retim lenen söylemlerde, kad›nlar›n erkeklerle de- öneriyor.
üyelerinin kaleme ald›¤› makalelerden olu- ¤il, örtülü olmayan kad›nlarla eflitlik talebi-
nin bulundu¤u, ve kad›nlar›n siyasal ve sos- Olumlu örnekler
flan Medyadan Söylemler, medyan›n çeflitli
Tezcan Durna (der.) yal yaflamdaki varl›¤›n›n, kad›na tanr› tara- Kitab›n son iki makalesi, ‘Görsel Anlat›la-
mecralar›nda üretilmifl metinlerin çözüm-
Medyadan Söylemler f›ndan verildi¤i iddia edilen rolün (annelik) r›n Söylemleri’ne ayr›lm›fl. ‹lk makalede,
lenmesine odaklan›yor. Kitap, medya ile si-
Libra Yay›nlar›, May›s 2010, 447 s. s›n›rlar› çerçevesinde meflru kabul edildi¤i cross-dressing (karfl› cinsin k›l›¤›na girme)
yasetin birbirinden ayr›lamayaca¤›, siyaset
ve iktidar iliflkilerinin okuldan aileye, top- saptan›yor. konusunu ele alan Özgür Yaren, bunun
lumun her alan›nda var oldu¤u ve bu eflit- lay ise, birlikte kaleme ald›klar› ‘Söylem ‘Televizyon Söylemleri’ bafll›kl› üçüncü ço¤unlukla güldürü/afla¤›lama amaçl› kul-
siz iktidar iliflkilerinin medya söylemlerinde Kuramlar› ve Elefltirel Söylem Çözümle- bölümde yer alan iki makalenin, Durna ve lan›ld›¤› filmleri de¤il, ‘ba¤›ms›z’ tan›mla-
yeniden üretildi¤i iddias›ndan yola ç›k›yor. meleri’ bafll›kl› makalede, söylem çal›flma- Kubilay’›n makaleleriyle birlikte, ço¤unlu- mas›na giren üç filmdeki (‘Dikenli Yol’,
Durna, medyan›n, içinde bulundu¤u yap›- lar›na kaynakl›k eden yönelimlerden baflla- ¤u erkekler taraf›ndan üretilen medya söy- ‘Örtüsüz’ ve ‘Ofsayt’) kullan›m›n› çözüm-
sal sorunlar nedeniyle, yaln›zca kültürel do- y›p medyada söylemlerinin analizinde s›k- lemlerinde kad›nlar›n temsil biçimleri ve lemeyi tercih etmifl. Makalede, k›l›k de¤ifl-
nan›m aç›s›ndan avantajl› olanlar›n sesini ça baflvurulan Teun Van Dijk’›n ve Nor- kad›nlara yönelik ayr›mc› tutumu pek çok tirmenin bir komedi unsuru olmaktan ç›-
duyurdu¤unu, sesi duyulmayanlar› ise daha man Fairclough’un elefltirel söylem çö- yönüyle ortaya koydu¤u görülüyor. Bu bö- kar›l›p, cinsiyet ayr›mc›l›¤› ba¤lam›nda ka-
fazla bo¤maya çal›flt›¤›n› ifade etti¤i sunufl zümlemelerine odaklan›yor. lümde, Derya Erdem, ‘Eksilerek Yaflamaya rakterleri özgürlefltiren bir durum olarak
yaz›s›nda, yukar›da ad› geçen inisiyatiflerin ‹lk bölüm iletiflim alan›na uzak okur Mahkûm Edilen Kad›nlar: Reha Muhtar’a ifllendi¤i bu filmler, alternatif ve yarat›c›
yapt›¤› gibi çözüm için örgütlü siyasal mü- için biraz zorlay›c› olsa da, söylem analizi ‹tiraf Program›nda Kad›na Dair Söylemsel söylemleriyle, olumlu örnekler olarak kay-
cadele ile birlikte medya metinlerinin elefl- çal›flmalar›nda izlenen yöntemleri ve bu Hastal›klar’ bafll›¤›n› tafl›yan makalesinde, dediliyor. Tuba Ayten ise, Ara Güler’in fo-
tirel bir flekilde okunmas›n› öneriyor. alandaki tart›flmalar› kavramak isteyenlerin ‘kad›n›n eksikli¤i’ üzerinden, geleneksel, to¤raflar› üzerinden ‹stanbul’un de¤iflimi-
‘Elefltirel Söylem Çözümlemeleri ve baflvurabilecekleri önemli bir kaynak teflkil erkek egemen söylemin neden ve nas›l üre- ne odakland›¤› yaz›s›nda, okuyucuyu geç-
Medyada Türler’ bafll›¤›n› tafl›yan ilk bö- ediyor. tildi¤ini, televizyon formatlar›n›n çarp›kl›¤› mifle do¤ru bir yolculu¤a ç›kararak bu fo-
lümde, söylem çal›flmalar›nda kuram ve ve ac›mas›zl›¤›n› da vurgulayarak çözümlü- to¤raflar›n toplumsal haf›zam›za olan kat-
yöntem tart›flmalar›n› derli toplu bir bi-
Medya söylemlerinde ayr›mc›l›k yor. Evrim Yörük ise, bir dönemin çok sey- k›s›n› ele al›yor.
çimde ortaya koyarak kavramsal bir çerçe- Kitab›n, ‘Bas›ndan Söylemler’ bafll›¤›n› ta- redilen dizisi ‘Asmal› Konak’›n görünen ve ***
ve çizen iki makale yer al›yor. Ayfle ‹nal, fl›yan ikinci bölümünde, Tezcan Durna ve görünmeyen söylemindeki feodal iliflkiler Sonuç olarak, çeflitli söylem analizi yön-
‘Anlat› Yap›lar› ve Televizyonun Anlat›sal Ça¤la Kubilay’›n kaleme ald›¤›, farkl› dö- a¤›n›n, bu çerçevede kad›n erkek iliflkileri- tem ve tekniklerinin kullan›ld›¤› inceleme-
Potansiyeli’ bafll›kl› makalesinde, anlat› nem ve farkl› medyalarda kad›nlar›n temsil nin, s›n›fsal hiyerarflinin yeniden üretimini lerden oluflan, söylem çal›flmalar›yla ilgili
türlerinin geçmiflten günümüze izini sürü- biçimlerinin benzerli¤ine iflaret eden, çok gözler önüne seriyor. kavramsal tart›flmalar hakk›nda önemli bil-
yor ve ça¤›m›z›n en güçlü mecralar›ndan çarp›c› iki makale yer al›yor. Her iki maka- giler içeren, ve medya söylemlerini sorgu-
Siyasal iletiflimde söylemin ifllevi
biri olan televizyona odaklanarak, televiz- lede de, kad›na yönelik ayr›mc› söylemin, lamak isteyen okura farkl› mecralardan
yon anlat›lar›n›n –ekonomikpolitik yap›- Kemalist modernleflme paradigmas›n›n Kitapta yer alan, bas›n ve televizyon alanla- olumlu–olumsuz pek çok somut örnek su-
dan kaynaklanan nedenlerle– ‘ço¤ulcu’ de- koydu¤u s›n›rlar›n yan› s›ra muhafazakâr r›nda siyasal iletiflimde söylemin ifllevi ko- nan Medyadan Söylemler, bu alanda çal›fl-
¤il ‘ço¤unlukçu’ bir nitelik tafl›d›¤›n› orta- toplumun kad›na dayatt›¤› geleneksel rolle- nusuna odaklanan iki makale de oldukça mak isteyenler için yol gösterici olabilecek
ya koyuyor. Tezcan Durna ile Ça¤la Kubi- rin ve yaflam tarz›n›n bizzat kad›nlar tara- dikkat çekici. Bunlardan ilki, Ça¤dafl Cey- bir kitap.

eylül 2010 15 AGOS kirk


öykü öykü

Bu memleket bizim
‘sittir’ çekti¤ini anlatt›. Konuflmalar› du- lerin evlerini de talan ediyorlarm›fl” diye de- ya ustas› Manoli, kar›s› Eleni ve k›z› Aliki. ler yap›n” diye çekilen telgraf, Selanik’teki
yuyordu Manoli, ama alg›layam›yordu. Ka- vam etti. Manoli bir kez daha dinlediklerini K›z kardefli Marika, kocas› ve iki o¤lu da bir bombac›n›n kimli¤i, Menderes hükümetinin
fas› düflüncelerle, planlarla doluydu. Akl›n- duymama halindeydi. U¤ultuydu her fley. gün önce ayn› gardan hareket etmifllerdi. talimatlar›, Ekspres gazetesinin k⤛t stoklar›,
da Arnavutköy, anas› ve babas› vard›. Kara- Bütün kötülükler, vahflet, dehflet, u¤ultu ha- *** lime lime ortal›¤a saç›lan bilgiler aras›ndayd›.
r›n› verdi; kar›s›n› ve k›z›n› buraya getirecek, linde üstüne dökülüyordu. Sadece, Tatav- O¤lu Stavro’nun tüm ›srarlar›na ra¤men, Özel Harp Dairesi’nde görevli bir generalin
PAKRAT ESTUKYAN kendisi Arnavutköy’e gidecekti. Hac›’n›n la’da herkesin kiliseye s›¤›nd›¤›n› söyledi on- trenle gitmek konusunda diretmiflti Aliki. “Çok baflar›l› bir özel harp operasyonuydu”
garaj›na indi. Garaj›n kap›s› kapal›yd›. Bir- lara. Ard›ndan da motosikletini Arnavut- 10 yafl›ndayken Yunanistan’a geldi¤i yoldan ifadesi de y›llarca sürdürülen inkârlar›n üze-
kaç kez tekmeledikten sonra kap› araland›. köy’ün tepeliklerine do¤ru sürdü. Babas›, ne 50 y›l sonra dönmek istemiflti Konstantino- rine tüy dikmiflti. Aliki flaflk›nl›k ve dehfletle
Hac› bu saatte burada olmazd› normal flart- “Nas›ls›n›z?” diye sordu, ne de baflka bir fley. poli’ye. Buna da çok direnmiflti. Stavro’nun bak›yordu duvardaki foto¤raflara. Dün cad-
“Biz baflkalar›n›n bedel ödeyerek, kan ve ter dökerek kurduklar› cennetlere de¤il, larda. Ama gelmiflti, garaj›ndayd›. O da ke- “Bu memlekette durulmaz art›k, bu herifler- can› ç›km›flt› annesini ‹stanbul’a gitmeye ik- dede gezerken tan›yamad›¤›, bulamad›¤› evi-
penkleri tam vaktinde indirdiklerini, içerde- le yaflanmaz bundan sonra. Komflumun 10 na edinceye kadar. Manoli hayatta olsayd›, ni bugün foto¤raftan bulmufl, tan›m›flt›.
yaflad›¤›m›z cehennemi cennete çevirmeye talibiz.” Hrant Dink ki arabalara bir zarar gelmedi¤ini anlatt›. yafl›ndaki o¤lu ‘Pis gâvurlar’ deyip tafl att› olacak ifl de¤ildi. Babas›n›n “Bu memlekette Stavro uzaktan izliyordu annesini, onun me-
Manoli gene dinliyor ama duymuyordu. camlar›ma. Ben her gün evden ç›karken bir- yaflanmaz art›k” sözü ölünceye kadar ç›kma- rakla foto¤raflara dal›fl›n›. Ans›z›n, bir ba¤›r›fl
Motosikletin üstündeki örtüyü kald›rd› ve kaç fleker koyar›m cebime, o veletle karfl›lafl›r- m›flt› kula¤›ndan. Aliki huzursuzdu, sanki ça¤›r›fl içerisinde, bir grup insan bast› sergi sa-
Sabah saatleri olsa “‹fl bekleyen ameleler” di- koridoru geçmifl, merdivenin birkaç basa- “Ya flimdi yapabilirim, ya hiç” diye dü-
3 veya 4 Eylül günü, Asmal› Mescit’teki
mobilya ustas› Manoli dükkân›n› kapat-
m›fl, evine gitmek üzere Galatasaray’daki
ye düflünürdü, ama bu saatte neyin nesiydi
bu? Sonra, ayn› kümelenmeyi Elmada¤’da
ma¤›n› ç›km›fllard› bile. Teti¤e pefl pefle iki
kez dokundu. ‹ki adam kanlar içinde, s›rtüs-
flündü ve evinin merdivenlerinde yatan iki
cesedi çekifltirerek soka¤a ç›kard›. Sonras›n-
derhal ç›kt› garajdan. Önce kar›s›n› ve k›z›-
n› son duraktaki kiliseye b›rakt›, ard›ndan
sam vereyim diye. Durulmaz art›k bu mem-
lekette.” Manoli ne yapt›ysa, ne kadar dil
babas›na ihanet etmifl gibi. Oysa o¤lu Stav-
ro, onun do¤du¤u kentte güzel izlenimler
lonunu. Duvardaki resimleri teker teker yer-
lere at›p k›rd›lar, üstünde tepindiler. Aliki
Feriköy’ün ara sokaklar›ndan döne dolafla döktüyse de ikna edemedi annesini ve baba- edinmesi için bir sürü detay düflünmüfltü. dehflete kap›lm›flt›. Hemen o¤lunun yan›na
tramvay dura¤›na do¤ru yol al›rken, Anka- da gördü. Pangalt›’da da benzer bir grubun, tü yere y›¤›ld›lar. 12 kalibrelik gülleler gö- da o iki ölüyü kim, ne zaman, nas›l kald›rd›
Arnavutköy’e gitti. Yolda geçti¤i her yer y›- s›n›. Arnavutköy’deki evlerini b›rak›p Tatav- Pandeli’de ö¤le yeme¤i yediler. Bir gün ön- s›¤›nd›, sindi bir duvar dibine, ve olanlar› iz-
ra’da D›fliflleri Bakanl›¤›’n›n üçüncü kat›n- bu sefer ellerinde meflalelerle yürüdü¤ünü ¤üslerini parçalamakla kalmam›fl, yak›n me- oradan, hiç bilemedi. Sanki hiç böyle bir fley
k›mdan nasibini alm›flt›. Kuyu Restoran’a la’ya, o¤ullar›n›n, k›zlar›n›n yan›na gitmeye ce son duraktaki kiliseye gitmifllerdi. Cadde- lemeye koyuldu. Sergiyi düzenleyenler, sal-
daki küçük bir odada, emekli büyükelçi fia- görünce dehflete kap›ld›. Tramvay Kurtulufl safeden atefllenince ayaklar›n› da yerden kes- yaflanmam›fl gibi. Kimse hesab›n› sormaya
u¤rad›. Tan›d›k bir sürü insan vard› kap›da. raz› olmad› iki ihtiyar. “Sen bizi merak etme, deki evlerini bulamad› Aliki. Ne kendi evle- d›rganlar› tan›yorlard›. En çok da sald›rgan
kir Bey üç meslektafl›yla toplant› halindeydi. Caddesi’ne döndü¤ünde cam flang›rt›lar› her miflti bir anda. Ard›ndan gelenler can hav- kalkmad› öldürdü¤ü canlar›n. Ertesi günler-
Bal›kç› Tanafl’a annesini ve babas›n› sordu. köyün gençleri bizi yaln›z b›rakmaz, Tanafl ri, ne de yan›ndakiler kalm›flt›. Geçen 50 bir avukattan bahsediliyordu.
Londra’dan gelen telgraf› de¤erlendiriyorlar- yönden duyulmaya bafllam›flt›. ‹ki durak liyle gerisingeri kaçm›fllard› bile. Tüfe¤ini de gazeteleri dikkatle takip etti, belki biri bu
“‹yiler, biraz önce yanlar›na ç›kt›m. Sizi me- biraz önce buradayd›” dedi babas›. y›lda hepsi 5-6 katl› apartmanlara dönüfl- Otele dönerlerken, Aliki, ertesi gün kal-
d›. “S›k›flt›k, kamuoyunun duyarl›l›¤›n› an- sonra Tepeüstü’nde indi. Can havliyle ken- k›rd›, iki gülle daha yerlefltirdi. Sonra da ol- konuda bir fley yazar diyerek. Günlerce uyu-
rak ediyorlar” dedi Tanafl, ve Yedikule’den Yafll› Apostol’un “Bu memlekette durul- müfltü. Ama en büyük sürpriz bugüne sak- kacak trenle dönmeyi önerdi o¤luna. “Bu
latabilecek, elimizi güçlendirecek bir fleyler dini içeri att› ve seslendi: “Eleni! Aliki! Ça- du¤u yerde k›m›ldamadan beklemeye baflla- yamad› Manoli. Hayat›nda ilk kez insan öl-
gelen cinayet haberlerini saymaya bafllad›. maz art›k” sözleri üç gün boyunca kulakla- lanm›flt›: Beyo¤lu’ndaki 6-7 Eylül sergisi. memlekette yaflanmaz” sözünü kaç kez tek-
yap›n” yaz›yordu telgrafta. Üçünün ortak buk yukar› ç›k›n!” Kurtulufl’ta, cadde üze- d›. Kap›n›n önü boflalm›flt›. Geçen zaman› dürmüfltü. Kufllara atefl edip birkaç›n› dü-
“Papaza iflkence yap›p kuyuya atm›fllar, k›z›- r›nda ç›nlad› durdu Manoli’nin. Dördüncü Y›llar boyu inkâr edilen, konuflulmayan, rar etti Allah bilir… Onu ikna edecek sözle-
fikri oldu M‹T Müsteflar›’yla akflam yeme¤i rinde, üç katl› bir evdi oturdu¤u – flu ‘kap› kestiremedi. Bir süre sonra düflenlerin yüzle- flürmeye benzemiyordu bu ifl. Gö¤üslerine
na da tecavüz etmifller” dedi. Bir baflkas› gün, sabah 9.30’da Sirkeci Gar›’ndan hare- üzeri örtülen 6-7 Eylül pogromu son y›llarda rini tüketmiflti Stavro, bafl›yla onaylad› an-
yemek. Kulüp uygun olmazd›, yeme¤i Göl- kapama’ dedikleri türden bir ev. Kar›s›n› ve rine bakmadan, üstlerine basmamaya dikkat niflan alm›fl ama gözlerinin içine bakm›flt›
“Bal›kl›’da mezartafllar›n› k›rm›fllar, Ermeni- ket eden trendeydi, Asmal› Mescit’li mobil- didik didik ediliyordu. Londra’dan “Bir fley- nesinin önerisini.
bafl›’nda yediler. Baflbakanl›k’ta sürdü top- k›z›n› üçüncü kata gönderdi, kendisi de çif- ederek merdivenlerden indi, caddeye ç›kt›. vurdu¤u adamlar›n. O gözlerdeki dehflet,
lant›, ancak tamamen farkl› bir kadroyla. tesine domuz güllelerini sürüp birinci kata Hiç kimse yoktu caddede. Gruplar halinde korku ve flaflk›nl›k haf›zas›na kaz›nm›flt›. Hiç
Onlar harekâtlar›n› projelendirir- akl›na gelmemiflti, 6 Eylül onun do-
ken fiakir Bey gecelik entarisini giy- ¤um günüydü. 32’yi bitirip 33’üne gir- e l i m i z e u l a fl a n l a r
mifl, takkesini kafas›na geçirmifl, di o gün. Kar›s› Eleni küçük bir pastay-
uyumaya haz›rlan›yordu. Baflbakan- la gelmiflti eve. Vurduklar›ndan biri
TAR‹H, KÜLTÜR, S‹YASET Feminizm ve Tiyatro B‹L‹M Nurten Ertul M‹ZAH
l›k’taki toplant› sabah ezan›yla sona gencecik bir o¤land›, b›y›klar› terleme-
çev. Ayflan Sönmez Miras
erdi. 5 Eylül gecesi talanc›lar› tafl›- miflti daha. Aliki bö¤ürtlenli pastay› (OSMANLI, TÜRK‹YE) Jonah Lehrer Gözlük, Mart 2010, 488 s. Kaan Sezyum
Bo¤aziçi Ün., Haziran 2010,
ma iflinde kullan›lacak kamyonlar çok sever. Çekifltirerek kap› önüne ç›- Jan Devleto¤lu Karar Ân›: Beynimiz Oh Yes!
197 s.
tedarik edilmiflti. Talanc›-çapulcu kar›rken fark etmiflti, ayakkab›s›n›n bi- ‹ngiliz Arflivlerinde Karar Vermemizi Nas›l Sa¤l›yor? Jack Kerouac Can Gençlik, A¤ustos 2010,
güruhu haz›rlanm›flt›. Ancak her ne ri de yoktu aya¤›nda. Sahi, silah sesine 12 Eylül’ün Ayak Sesleri Hakan Çörekçio¤lu (der.) çev. Ferit Burak Aydar Yeralt›sakinleri 221 s
olmufl, nas›l olmuflsa haber ‹stan- ra¤men ne Eleni ne de Aliki ç›km›flt› Do¤an, Eylül 2010, 306 s. Kant Felsefesinin Politik Evreni Bo¤aziçi Ün., A¤ustos 2010, çev. Zeynep Demirsü
bul’daki Türklere, Müslümanlara ortaya. “Ulan, beni de mi merak etme- Bilgi Üniv., A¤ustos 2010, 268 s. 301 s. Ayr›nt›, Eylül 2010, 152 s. ÇOCUK
s›zd›r›lm›flt›. 5 Eylül sabah› Manoli, di bunlar? Ayakkab›y› nerede düflürdü Uygur Kocabaflo¤lu
Tatavla’daki evinden ç›k›p Galata- acaba? Ulan, b›y›¤› bile terlememifl bu- “Hürriyet”i Beklerken: J. K. Gibson-Graham Kurt Gödel fiahsene Cam›z
Petros Markaris
saray tramvay›na binerken hiçbir nun. Kim ulan bunlar? Bural› de¤iller, ‹kinci Meflrutiyet Bas›n› Principia Mathematica Günefl Yüklü Masallar
(Bildi¤imiz) Kapitalizmin Sonu: Eskiden, Çok Eskiden
Bilgi Üniv., 186 s. A¤ustos 2010 çev. Özge Ekin resimleyen: Vaghar Aghaei
ola¤anüstülük sezmedi. Ancak, ayn› nereden gelmifller ki? Ulan ben sizin Siyasal ‹ktisad›n Feminist Elefltirisi çev. ‹lknur Özdemir
Bo¤aziçi Ün., Temmuz 2010, Can Çocuk A¤ustos 2010, 197 s.
gün bir fleyler olaca¤›n› haber alan anan›z›, avrad›n›z›…” Bacaklar›ndaki çev. Zeynep Gambetti Turkuvaz, Temmuz 2010, 231 s.
fiükrü Küçükflahin 60 s.
Türkler ve Müslümanlar kap› önle- titreme, a¤z›ndan ç›kan küfürlerle bir- Metis, Eylül 2010, 396 s.
Kemal’in Gelifli: Jean de la Hire
rinde birbirleriyle f›s›ldafl›yor, “Bu- likte azalmaya bafllad›. Ama hâlâ mide- J. C. Oates
15 Günlük F›rt›na Mine Kara - N. Emrah Ayd›nonat PS‹KOLOJ‹ ‹ki Çocu¤un Devriâlemi
gün her zamankinden daha m› er- si bulan›yor, bafl› dönüyor, gözleri ka- Do¤an, Eylül 2010, 202 s. Seksi
ken kapatal›m, yoksa ne olur ne ol- rar›yordu. (der.) Ayala Malach Pines çev. Meral Camc› çev. Gülten ‹ldeniz
maz, biraz daha m› bekleyelim” di- Manoli neyin bitip bitmedi¤ini bile- Görünmez Adam Smith Âfl›k Olmak: Can Gençlik, A¤ustos 2010, resimleyen: Baflak Karafak›
Erdal Küçükyal›n
ye birbirlerine dan›fl›yorlard›. miyordu. Kurtulufl Caddesi bir anda ‹letiflim, Eylül 2010, 238 s. Sevgililerimizi Neye Göre Seçeriz? 159 s. Can Çocuk, Eylül 2010, 103 s.
Turna’n›n Kalbi:
Mekanizma bir saat gibi ifllemeye sakinleflmiflti, kimse geçmiyordu. Akl›- Yeniçeri Yoldafll›¤› ve Bektaflilik ‹letiflim, Eylül 2010, 400 s.
Herfried Münkler Celil Oker Muhsine Helimo¤lu Yavuz
koyuldu. Yunanistan’da yaflayan bir na Arnavutköy’ün tepesinde yaflayan Bopaziçi Ün., A¤ustos 2010,
Yeni Savafllar Yenik ve Yaln›z: H›le ile D›lle: Kürt Masallar›
M‹T ajan› Selanik’te Atatürk’ün annesi ve babas›, Kurtulufl son durakta 243 s. ROMAN
çev. Zehra Aksu Y›lmazer Bir Remzi Ünal Polisiyesi resimleyen: Claude Leon
evini bombalad›, ‹stanbul’da ‘Ex- Sefa Meydan›’nda yaflayan k›z kardefli Oya Baydar
Orhan Miro¤lu ‹letiflim, Eylül 2010, 228 s. Turkuvaz, A¤ustos 2010, 287 s. Can Çocuk, Temmuz 2010, 67 s.
pres’ gazetesi “Rumlar, Selanik’te geldi. fiaflk›na dönmüfltü. Kar›s›n› ve Savafl Ça¤› Umut Ça¤›:
Ata’m›z›n evini bombalad›lar!” k›z›n› burada b›rakamazd›. Tüfe¤ini Ölümden Kalma:
Diyarbak›r Cezaevi’nden Masakazu Yamakazi Bir Yirmi Yafl Güncesi
manfletiyle akflam bask›s›nda olay› duyurdu. Andrey Platonov Cemil Kavukçu
ç›kt›. Avc›yd› Manoli. Kendine ait en büyük evlere, iflyerlerine sald›ran kalabal›k bir anda yan›na alsa bir çeflit, almasa baflka çeflit... Kol Japon Kültürü: Japonlar ve Can Gençlik, Temmuz 2010,
Mektuplar Can Özgürlü¤e Kaç›fl (Bopato – 2)
Manoli, o gün ne testere alm›flt› eline ne de zevki, çocukluk arkadafl› ‹brahim’le hafta- buharlaflm›flt› sanki. Böylesi bir dirençle kar- demiri de paramparça. Kap›, Nasrettin Ho- Bireycilik 135 s.
Everest, A¤ustos 2010, 218 s. çev. Günay Çetao K›z›l›rmak Resimleyen: Mustafa Delio¤lu
çekiç, ne rende, ne e¤e. Bütün gün, iki ç›ra- sonlar› sepetli motosikletine binip ava ç›k- fl›laflabileceklerini hesaplamam›fllard›. Kimse ca türbesi gibi olmufltu. Yapacak bir fley yok- çev. O¤uz Baykara Metis, Eylül 2010, 147 s. Can Çocuk, Eylül 2010, 98 s.
¤›yla, kurutmak için bir senedir arka bahçe- makt›. Çoklukla Tekirda¤ taraf›na kufl vur- onlara böyle bir ihtimalden bahsetmemiflti. tu. Dolu tüfe¤i kar›s›na verip “Ben Mari- Ergun Özbudun, William Hale Bo¤aziçi Ün., A¤ustos 2010, Max Brooks
de beklettikleri keresteleri incelemifller, uy- maya giderlerdi, ama fiflekli¤inde birkaç da Öncesinde evlere sald›rmak da yoktu. “Gâ- ka’ya gidiyorum” dedi. Cadde boyunca ev- Türkiye’de ‹slamc›l›k, Demokrasi 143 s. Zombi Savafl›
çev. Alican Karakaya YAfiANTI ‹smet Kür
gun gördüklerini dükkâna tafl›m›fllard›. Çok domuz güllesi olurdu. Kap› dövülmeye bafl- vurlar›n dükkânlar›n› y›kacaks›n›z, memle- lerden soka¤a at›lm›fl eflyalar›n aras›ndan ve Liberalizm: AKP Olay›
Do¤an, A¤ustos 2010, 325 s. Mutlu ve Zorlu Y›llar
yorgundu. Huyu olmayan bir fley yapt›. Eve lad›¤›nda kendisi de içeriden, merdiven ba- keti gâvurlardan temizleyeceksiniz” denmifl- zorlukla vard› Sefa Meydan›’na. Kilise kap›- Do¤an, Eylül 2010, 289 s. KENT TAR‹H‹, GEZ‹ Onur Eyüp Karado¤an (Coflkun’un Serüvenleri – 1)
gitmeden Bal›k Pazar›’na sapt›. ‹mroz’da iki fl›ndan kol demirinin ne kadar dayanaca¤›n› ti onlara, köydeki caminin avlusunda. Ama s›ndaki kalabal›¤› görünce önce oraya girdi. Spastik Engelli
Feridun Andaç Stoyan Tz. Daskalov Can Çocuk, A¤ustos 2010, 139 s.
tek att›, beyaz peynir ve kavunla. Bir yandan görmeye çal›fl›yordu. Neyle vurduklar›n› Topkap›’dan sonra ipin ucu kopmufltu. Ge- Orada ye¤enleri Niko ve Sotiri’yi gördü. S‹YASET, KÜLTÜR, Bir Gencin Mücadelesi
da kendi kendine kahrediyordu, “Manyak Erzurum: Bir Kentin Solgun Yüzü De¤irmen
merak ediyordu bir yandan da. Eski filmler- lenler öbek öbek ayr›lm›fl, her bir öbek bir “Annem babam da burada” dedi Niko day›- FELSEFE, ‹KT‹SAT Can Gençlik, Eylül 2010, 74 s.
Dharma, Temmuz 2010, 495 s. çev. Mustafa Balel Filiz Özdem
m›s›n, tek bafl›na ne iflin var meyhanede?” de gördü¤ü koçbafllar› geldi akl›na. Öyle bir kolbafl›n›n emrinde flehrin de¤iflik semtleri- s›na. O panik halindeki kitlenin içinde k›z
Jean Baudrillard Kavis, Haziran 2010, 389 s. Kitap Kurtlar› ‹çin
diyerek. ‹ki kadeh sek rak› on dakikada al- fley olmal›yd›, zira kol demiri duvara saplan- ne yönlendirilmiflti. Bundan sonras› da iflte kardeflini ve damad›n› buldu. Çok korkmufl-
Sanat Komplosu (Yeni Sanat Jason Goodwin Hayvanlar Âlemi:
m›flt› yorgunlu¤unu. Hesab› verip ç›kt›¤›nda d›¤› yerden gevflemeye bafllam›flt› bile. Bir- bu kolbafl›lar›n izan›na göre yürüyecekti. lard›. “Bizim soka¤›n Türkleri de onlarla Bir Ucu Alt›n Boynuz:
ÖYKÜ
Düzeni ve Ça¤dafl Estetik – I) Ça¤an Dikenelli Do¤adaki Dostlar›m›z
karafakinin yar›s› hâlâ doluydu. kaç darbe sonra kap› ard›na kadar aç›ld› ve Onlar hem semti biliyorlard›, hem de bir birlik oldu” dedi damat Anastas. Yan›ndaki De¤iflen Avrupa’da Bir Seyyah Leyla Ruhan Okyay
çev. Elçin Gen - Ifl›k Ergüden Ernest, Cervo ve Biz: resimleyen: Emine Bora
Tramvay Parmakkap›’dan geçerken köfle- güruh içeri dald›. “Kaç›n, silah› var” diye ba- gün önceki evleri iflaretleme iflinde bulun- komflusu da, baflgedikli ‹hsan Efendi’nin çev. M. Begüm Güzel Çilesine Âfl›k
‹letiflim, Eylül 2010, 98 s. Bir Sitkom Roman Do¤an Kardefl, A¤ustos 2010,
deki kalabal›k dikkatini çekti Manoli’nin. ¤›ran sesi duyduklar›nda, en öndekiler k›sa mufllard›. üniformas›yla kap›ya ç›k›p gelenlere nas›l Sue-Ellen Case Turkuvaz, Nisan 2010, 256 s. Can Gençlik, Eylül 2010, 126 s. Notos, Temmuz 2010, 93 s. 93 s.
AGOS kitap
16 eylül 2010 eylül 2010 17 AGOS kirk
ûÅÛï ˜·£è üÅÛç´ àÒÅã áçÂï ‰·óïÎ
¶Ä®ÓÄ ÍÄîÍ
ÇÄÑÄÓ åÍ܇ÙÑàÄ™

àÒÅãï ‰çÎfi è´ùâÒ´âÒÎØ, ÆÜÅ≠´ÅùÅüÅÒ ÏÅÒ·ı- ƉÅÒÎÅÔïùè ßÅ´ùÅùÅ´ ©·ı≠âÒ·ıÎ ÅÒìç˘ ùè ´âÒùÅ©ÅÛ´â´ ´Åâı ÉÅ´Åı·Ò
ÜçߢâÒ, ®·ı≠âÒ âı ò·üâÒ, Ä´ß⣷ı- ìÅ´ ÄÒÎóÅ´âÅ´Ø, ÆÍ. òÅ„ ÜÂÒâÌÅ´˘ ßçÁØ, ƶũÒâÒ·ı ˚Ò·ıÅ´ ÅÈëïıØ, ÂÅÔß·ıëâÅ´ ÅÈ·ıß·Ì: ÏâÒÁÅÂçÎ,
Å´áôÔ·ıëâÅ´ ùÅÒùÅ´- ´âÛ´çï´ àÒã´ùÅÛï âı ÍâÉÅÎÔÅÛï ßïÔ˘è, ·ı ïÒâÒÅ©ÅÁ·Òá ùè ÎùÎï´ Ö·Ò-

Ɖ áÅùè` ûÅß≠ç´Ûï´âÒ, ÖÅ£ë


âı ùÅÒùÅ´áÅùÅ≠ï´·ıëïı´Ø,
ô·ÒÅÖïÒè ÅÒáç´ ùè ÌùÅ©ç, ëç ·Ò˘Å´
üÅ©âÒè: àÒã´ùÅÛï˘, ©ÅÔùÅÂçÎ` úÅ-
ßÅôÛï˘ ïÒâ´Û ÅÎÂÅÒçã ÖÔÅõ çï´
Îҕ☷ıëâÅ´ ßçÁ: ™·©´ïÎù ê·ıÒ˘ï·©
õâó üÅß≠ç´Ûï´âÒ·ı ÂÅÔùÅ´·£ õÅ£Å-
ÒÅ´´âÒ: ÜÒÅß ≠Åüâó·ı âı ˜·£ ù·ıÔÅ-
ùâó·ı ≠ÒÁÅ´´ ç Å©á: ‰Å´áôÔ·ıëâÅ´
ëâÅ´ ¶Å´ù·ıëïı´
ÜÅÒ°âÅó ßâÒ Îâ£Å´ï´ ÌÒÅ© ç
¶·´ëÒçÅóç´ âùÅõ üÅÔ·Ò ßè, ÄÒÅ
âı úÅÒÂïÎ äÅßÂÅ˘Ø, ÆûÅ©ù ‚ïóï´- Æ®·ÌüÅ´´çÎ ê·ıßÅ´âÅ´ï ÆÄ´·ı≠ØèØ,
ùïÒâÅ´Ø, ÆûÅ©ù ‚ïóï´ùïÒâÅ´ - ®Åıï- ÆàÒÅãï ßè ÔÂÅı·Ò·ıëâÅ´ ÔÅùØ,
Ôâ´ÅùÅ´ àÒïÔÅÎÅÒáèØ, ÆÑÅÉÒïçó ÆÓâÒâıÅëŘØ, ÆÄÂÒâó·ı ÉÅÒá·©ëè
Å©ÎÔ⣠©ï≠·ıÅõ áçߢâÒè üÅ´ÒÅõÅ-
´˚ë ùÅÒâóï ç üÅßÅÒâó Ö·´ç ÎâÒ´áÅ-
ùïÛ üÅßÅ˘Å£Å˘ÅÛï´âÒ·ı´ üÅßÅÒ:
úÅÒßïÒâÅ´ï üâ£ï´Åù·ıëâÅßÉ: ™Å- ‰ÅÎßÅ•âÅ´ï ·Öâù·- (ò·ÎÔ·ÌÅ´Å´˘)Ø, ˙Òï´Åùï üÅßÅÒ, ¶ôïëÅÒâÅ´ ¶ïÅ-
üâÔÅ˘Ò˘ÒÅùÅ´ áÅ≠Ô ßè ùè ÉÅÛ·ıï ÔÅÒÅõ˘ç´ á·ıÒÎ, ‰·ıóùÅÒï·© ßçÁ ´ïıëÅùÅ´ °âÈ˘ÉâÒ·ıß´âÒè ïÒâ´Û ÅÒ-
ôÅÂçÎ Åó ƯïëŘ-ÑïÒ˘Øï çÁâÒ·ı´ „·ıßØ, ƯâÈùï´ÎØ, ÆÇÅôÔ âı ÉÅôÔÅı·- ÉÅ´·ıëâÅ´ üÅ©ÒâÒè ÎâÒ·ı´á´âÒ áÅÎ-
ßâÒ ÅÈÁâı, ÉÅ´Åó·Ì ÖÒ˘ï ù·£˘è âı Îҕ☷ıëïı´è ´·©´ÅÛÅõ çÒ úÅßÅôÛï ÔÅÛ·ó·ıßè ùè ÖÔ´â´ ûÅß≠ç´ï
ßçÁ Å´áÒÅáÅÒ°Åõ çï´˘ úÅÒßïÒâÅ´ï ÆÑâÒâãßÅ´ÅÔÅ´ Ò·ıëïı´ (ˆ·Ò° ßÅùÅ- ÔïÅÒÅùÅõ â´ ´·©´Å´·ı´ áÂÒ·Ûï áÅ-
è´ëâÒÛâó·Ì ÅÈÅÁï´ çÁâÒè: ûâ£ï´Åùè` üÅ©âÒ·Ì: ¶ï´„âı ·Ò ÅÒïı´ÅÒÉ·ı ùÈïı- óâÈ´âÒ·ı´ ÌÒÅ© ùÅÈ·ıÛ·ıÅõ ≠˘â£
üÅıÅ˘Åõ·´âÒ·ı´: Ä©Î Å´ÖÅß Åó âÒ⢠ɴÅùï„´âÒèØ, Æò˚- õ·ıëâÅ´)Ø, Æò·üâÒ ÎÅÒÅ´´âÒ·ı´ ßçÁ: ÜâÈ „ô˚Îï´˘ üÅ-
‡ı£·ıÒ ‰ïÒâ·ó ·ÒÂçÎ ÅıÅÒÔÅ•ÅÈ ´âÒç´ âÔ˘ ˘ïıÒÔâÒè üÒÅÂÅÒÅù ïÁÅ´, ÅÂÅÒÅ´˘´âÒ·Ì: ¨ï´ÅÒÅÒÅùÅ´
ÖóôÅı·Ò ÉÅìï´´âÒ·ı ßçÁ Ôâ£Åá- ηı´ Å„˘âÒØ, ÆûÅ•è ¶âõ à£âÈ´ï 90-ÅßâÅ- ßÅ©´˘Å©ï´ áçߢâÒ·ı ßÅÎï´, ·Ò·´˘
üÅùÅõ ç Å©Î ´ïıëï´, ·Ò·ı´ õÅ- ÅßÉ·£Á·ıëâÅßÉ ÏÅ´âÛï üÅ©âÒ·ı´ üÅß≠ç´Å©ÅÔ·ıù ·•·Ì ùÅÈ·ıÛ·ıÅõ Å©á
Ò·ıÅõ â´ ´ÅôÅÂçÎ ãÅ´ÅãÅ´ üÅ´áçÎ- ‚ï„ç˘Ø, Æòâ´á êÅÖ- ùï ÅÈëïıØ, ÆÚâ£ÅÎ- âıÎ ´·ıÅã üÅ´ÒÅõÅ´˚ë „çï´:
ıÅó·ıß·Ì, è´áóÅ©´·ıß·Ì, ó·©Î ÔâÎÅõ ç °âÈ˘´ çÒ îÎëŴ·ıóï ÉâÈ´ÅùïÒ·ı- ÅÈÅ´°´ÅÔ·ı´âÒè ˚ìÔ·ıÅõ çï´ üÅßÅ-
´âÒ·ı ßçÁ ó·©Î ÔâÎÅõ ©˚á·ıÅõ´âÒ: ı·ÒèØ, ƧÅÒÔÅÒÅ- ÂÅ´·ıëâ´ç´ Åó Åıâóï Ä©Î ÂÅÔßÅùÅ´ ÅÒìç˘ï´ ã·ıÖÅ-
ÉÅ´Åı·Ò ÂÅÔß·ıëâÅ´ üâÔÅ˘Ò˘ÒÅ- ëâÅ´ ≠·ıùÅ´: Ä©Î˚Ò Åó ÂÅÔùâÒè ≠ÅÔ ÂÅÔÅÎôÅ´ ìÅßÅ´Åùï •Å≠Åùï´ ©ÅÒ-
ÑïÒ˘ï ÅÈÅÁï´ çÁâÒè ùè ©Å©Ô´â´ ÂâÔ ‰âÔÒ·Î ä˚Â- Âï£õ áÅıØ: üâÈ ÂçÔ˘ ç Ö´ÅüÅÔÅ´˘·Ì áïÔâó
ùÅ´ ˚Òï´Åù ßè: ÔÅÒÉâÒ „ç ãÅ´ÅãÅ´ ÅÎÂÅÒçã´âÒç ßÅÒ ùÅü·©˘·Ì ·ı ÎÅÒ˘âÒ·Ì: ™Åô≠Å-
ëç Å©Î üÒÅÔÅÒÅù·ıëâÅ´ ßçÁ ·£Á·©´ï âÅ´Ø, ƶﴷıØ´, ßâÒ ÆÄ´ß⣷ı´Åù ¶Å´- ´Åâı üâ£ï´Åùï´ ÖÒÅùÅ´ óâã·ı´ âı
î´„ÂçÎ ÉÅ´Åı·Ò ÂÅÔß·ıëâÅ´ Å- ´âÒÎ: ˙Òï´Åùï üÅßÅÒ, ÑÅÒÅÖïı£ï âı ãÅÒá Æ˝çÒ˝·ÒìçØ´âÒ, È·ıÎÅùÅ´
©ÅÔ·ıù ÔÒÅßÅáÒ·ıëïı´ ßè ùÅ© üâ£ï- ÔÅ´ ùÅÔ·ı´Ø: ù·ıëïı´Ø ô·ÒÅÖÒâÅó ·•è, ·Òè üâãÅÎÅü è´ëâÒÛ·ıß ßè ùè
ÈÅÁï´ üÒÅßÅ©ÅùÅ´´ ç ·ıηıß´ÅÎïÒâó åßï´ç˚´ïıï ßïÁâı ´ÅıÅÒù·£ É·ó·Ò ´Å- ©Åô•ÅÂÅùâÅ© ÌÅÈÅÒÅ´´âÒ, üÎùÅ©
´Åùï ü˚Ò` âÒÖÅüÅ´ ÑÅÈ´ïù úÅÒßïÒ- Æ®·ı≠âÒ âı ò·üâÒØ ÉÅìï´è ©Åıâó·ıÅõ ßè´ ÂÅÒÖâıç ÖïÒ˘è ùÅÒáÅÛ·£ï´: ÄÒâıß-
Å´ßïÁÅùÅ´ ≠ÒÁÅÂÅÔ´ ·ı ≠ÒÁÅ´Åùè, ıÅÌÅÒ´âÒè ‚Å´˘èÒèÛï â´, ·Ò·´˘ õ·Ìè ÆÎÅß·ÌÅÒØ´âÒ ù˛ÅßÉ·£ÁÅÛ´çï´
âÅ´ï ·ı££âÅó: ûâÔâıÅÉÅÒ ÆÜçߢâÒØ ô·ÒÅÖÒâÅó ÉÅì´ï´ ç, ·ıÒ ï´„ÂçÎ ô·ÒÅÖï- ÔÅüÅ©âÒç´ï ´ÅüÅ´Áï Å©Î ˚ÒâÒ·ı´
Å©áÂçÎ Åó èÒÅõ ç ‡ı£·ıÒ ‰ïÒâ·ó, ó·ı- ÔâÎÅõ â´ ÂÅ´áôÔ·ıëâÅ´ ßçÁ üÅãïı ÂÅ´áôÔ·ıëâÅ´ ßçÁ °âÈ˘ÉâÒ·ıÅõ
ÉÅì´ï ÅÈÅÁï´ ô·ÒÅÖïÒ´ ç ÆûÅ©ÒÎ ßçÁ Ôâ£ÅáÒ·ıÅõ â´ 11 Òè ùè ÌùÅ©ç ùè ÂÅÒÉÅ- ïÎùÅÂçÎ üÅÒÅãÅÔ ©ÅÖâÛ·ıß ßè´ ç
ÎÅÒ°Åùï ÔÅù ÅÈ´âó·Ì ïÒ É´˚ÒÒÅ´è` âı ÅÈüÅÎÅÒÅù ó·£Åó ïÎù „â´ ÖïÔâÒ: ùâ´ÛÅ£ï áÒÎâı·Ò·ıßè: ÍÅùÅ©´ û·ùÔ-
ÑÅÈ´ïù úÅÒßïÒâÅ´Ø: ÄÂÅ ÉÅìï´è ©˚á·ıÅõ´âÒ, ·Ò·´˘ ùç üâ£ï´Åùï ßÅ´ù·ı- ÄÒÅ úÅÒßïÒâÅ´ï ÖÒÅùÅ´·ıëïı´è:
ûÅß≠ç´è âı ·ıηıß´ÅÎïÒâó·Ì üÅÒÅ- àëç ÌâÒÅáÅÈ´Å´˘ ‡ı£·ıÒ ‰ïÒâ·óï âßÉâÒâÅ´ ©â£Å˜·ô·ıëâ´ç´ âÔ˘, è´á-
ùè ≠ÅÒ·ı´Åù·ıï Æû. ûßÅ©âÅù ö. ÏÒá. ÅÂÒ·ıß´âÒ·ı ÌâÒ©ï- ëâÅ´ ©·ı≠âÒè: ¶Å´ÅıÅ´á, âÒÉ ùè ÖïÔÅùÛï´˘ ëç Å´
ãÅÔ è´ÔÅ´ï˘ï ´Åô´ï´âÒ·ı´ ÂÅ´áèô- ÂÅÔß·ıëâÅ´, Å©Î Å´ÖÅß ùè ßï≠Ô ˜Åù·ıâÛÅı Ë·ıÎÅÎÔÅ´ï ≠ÅüÅ-
ûÅßÉÅÒâÅ´Ø, ÆÓïÅÒ úÅÒÅÂâÔ ≠·ıß´âÒ ùÅß ÌùÅ©·ı- ÄÒÅ©(*) úÅÒßïÒâÅ´ ÄÒÅ úÅÒßïÒâÅ´ï É⣷ı´ ÖÒï„ ßè ·ı´ï, âı áâÈ ÖïÒ˘ï
Ô·ıëâÅ´ ·áïÎÅùÅ´è: ëŘŴÛâ´˘ ÂÅ´áôÔ·ıëâÅ´ üÅßÅÒ ÉâÒ ≠·ıùÅ´ âı ûÅß≠ç´Ûï´ Å©´Ô⣠‡ı£·ıÒ ‰ïÒâ·ó
¯ïıÒ˘•âÅ´Ø, Æû. ÍÅÒÖïÎ ÏÒá. ÇÅÒ·©- ëïı´´âÒ â´ ÅÈüÅÎÅ- ÆàÒÅãï ‰çÎfiØ ÖÒ·ıëïı´´âÒè ïßÅÎ- ßçÁ „ßçùÔ⣷ıÅõ ÉÅıÅùÅ´ üÎùÅ©
ûÅÒù ç ´≠âó, ·Ò ˙ÎßÅ´âÅ´ Ë·ıÎÅÎÔÅ´ ÖÅÛÅõ üÅß≠ç´Ûï´âÒ·ı´, ηÒÌÅõ ÅÎÂÅÒçãè ˜·ôÅáÒâÛ âÒùÒï ƉŴáôÔ·ıëâÅ´ ùÅÒùÅ´áÅùè
âÅ´Ø, Æû. ÑÒïÖ·ÒïÎ ÏÒá. ¶Å´âÅ´Ø, ÒÅù: Ä©Î ÉÅì´ï´ â´- ¶·´ëÒçÅó ÔÅóïÛ â´ âÒù·ı Å´ÁÅÔ üÅıÅ˘Åõ·© ßè` ÖÒÅô˚ÎÅùÅ´´âÒç,
úÅ©ÎÒ·ıëâÅ´ ÌâÒÁï´ ≠ÒÁÅ´´âÒ·ı´ ·Ò·´˘ Å≠ôÅÔÅ´˘ ÖÔÅõ â´ Å©á âÒùÒï É·ó·Ò ßâõ ˘Å£Å˘´âÒè: ûÅß≠ç´Ûï´âÒ, ÖÅ£ë âı 2010, 428 çÁ
Æò·ÒüÒáÅõ·ıëïı´´âÒ ù·ıÎÅùÛ·ı- ëÅô·ÒÅÖïÒ´âÒ´ â´` áÅ≠Ôï ÌÒÅ©: ™Åô` ùÅ- ˘Å£Å˘ÅùÅ´ ´ïıëâÒç ÉÅ£ùÅÛÅõ: ¶â-
≠ÅÔ Åıâóï üÅßÅÔÅÒÅõ Å£˘ÅÔ·ı- ˘Å£Å˘´âÒ·ı ˜·ıÈâÒ·ı´ ßçÁ: ûÅ©Òâ´ï ÑïÒ˘è Åıâóï õÅıÅó·ı´ ˚Òï´Åù´âÒ ùÅÒùÅ´áÅùÅ≠ï´·ıëïı´Ø (*) ®ÅÒÖâó·Ì üâ£ï´Åùï
ëâÅ´ ßÅÎï´Ø, Æfiàı ïß ßïıÎ ·ıηı- ƧÅ≠ï üïıÒè â£Å© Òâı·Ò â´ ïÒ ˜·ôÅ´ÛÅõ ãï ùè ß´Å© ÉÅÒï ©·©Î·Ì ÎÂÅÎâó ©Å-
ëïı´ ùè ÔïÒçÒ, ÉÅ£áÅÔßÅßÉ ´âÒùÅ© âÒùÒï, ûÅß≠ç´ï ßçÁ ãÅÒÖÅÛÅõ ÅÎÂÅ- ·ı´ï Å©Î âÒùÒ·Òá üÅ´ÖÒ·ıÅ´ï´ ßÅ- Æîóçëï≠ïßØ üÒÅÔÅÒÅù„·ıëïı´ ·ı££ÅÖÒÅùÅ´
Ûï„´âÒÎØ, ÆàÒ·ıÅ´á àÎÅ©âÅ´ å˝ç´- ¯ïıÒÔ Å£Å©ï ßèØ, ÌùÅ©·ıëïı´´âÒè, ˘Å´ï Á·Òá·£ âıÎ ÖïÒ˘âÒ, üâÈÅı·Ò ¶·´ëÒç-
Å£˘ÅÔ·ıëâÅ´: ™·©´ïÎù ùÅÒâóï ç èÎâó, Òçã ßè „ç ˜ÈÅÂÅ´·ıëïı´è, ˘Å´ï ·Ò Îï´: ¶Å´ÅıÅ´á ´ùÅÔï ·ı´â´Åó·Ì, ·Ò, îÎëŴ·ıó, 2010 ´ÅôÅÎïÒ·ıëïı´è
ÔïØ, ÆÜÅÎè´ùâÒ´âÒÎØ, Æfi àı ïß ßïıΠƈ·ô·ı·£ ÉÅÒ˘âÒØ, ·Ò Å©á É·ó·Òè ©ÅÔ·ıù Åóç´:
·Ò ÔÅÒÉâÒ É´·©ëï ë≠·ıÅÈ·ıëïı´´âÒ Ôâ£ÅÛï Å£˘ÅÔ ì·£·Ì·ıÒáè Î·Ì·Ò üâ£ï´Åùè` ‡ı£·ıÒ ‰ïÒâ·ó ï´˘ âıÎ Å´- (Ç. ÔÂÅÖÒ·ıëïı´) 207 çÁ
çï´ ßâÒ˚ÒâÅ© •ÅÒÅüÅÔ·ıëïı´´âÒè âı Å´ÖÅß „ç Û·Òâ´ï ÅóïıÒ·Ì ëô·ıÅõ üÅ- ÖÅÒÅÉ´Åù ç, üÅßâßÅÔÅÉÅÒ Åıâóï
100-150 ÔÅÒï ÅÈÅÁ·ıÅ© ë≠·ıÅÈ·ı- Ûï´ âı ùè ÎÂÅÈç âÖïÂÔÅÛ·Òâ´·Ì õÅ´Ò Ô⣠ùè ÖÒÅıâ´ Ä´ÖÅÒÅ©ï ßçÁ ´âÒ·ı âı ÌùÅ©·ıëïı´´âÒ·ı, ÂçÔ˘ ç òÄ‚ÇÄË ‰ÅÔÒÅÎÔâÛ` ÑÅ©·ı≠ ‚Åóè˘ßÅ´ ú.
ëïı´è, ã·ÒÎ ©Å£ëÅüÅÒâó·ı ·ÒÂçÎ ëô·ıÅõ üÅÛè: ‚çfl ·Ò âÖïÂÔÅÛ·Òâ´è Ö·Òõ·£ ûÅß≠ç´Ûï´âÒ·ı ÂÅÔùÅ´·£ ©Å´°´âó, ·Ò ÉÅıÅùÅ´ ßÅùâÒâÎÅ©ï´
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
ßïÁ·Û` Öïı£ÅÛï´âÒ ÖÅÛÅõ â´ üâÈ·ı ù˛Å•ï ïÒ ÅÒÔï´ ßçÁ, üâÔâıÅÉÅÒ, ≠ÅÔ õÅ£ÅÒÅ´´âÒ·ı ÂÅÔßÅùÅ´è: ß´ÅÛÅõ ç îÎëŴ·ıóç ´âÒÎ ûÅß≠ç´- û·Òïã·´ÅùÅ´
˘Å£Å˘´âÒ, ÉÅ´·ı·Ò·ıëïı´ è´âó·ı, Åıâóï ßÅÔ„âóï âı áïıÒÅüÅÎÅ´âóï ç: Ä©Î ÂÅÔß·ıëïı´è ô·Ò˘ï´ ßçÁ ÉÅ- Ûï´âÒ·ı ´âÒáÒ·ıß´ ·ı ÅıÅ´áè: 1
1.- ¨ÅÉÅëÅëâÒë (û. ÄÒÅß ÓÅ£óÅÒâÅ´, Ó´. à. Íïߢç≠âÅ´):
·Òßç õÅÖÅõ ç ÂÅ´áôÔ·ıëïı´ üÅÎ- Ë·ıÎÅùÅ´ ˘Å£Å˘´âÒ·ı´ ßçÁ ˜ÈÅ- ÛÅÔÒ·ıëïı´´âÒ Åó ùè ˜·ôÅ´Ûç âÒùÒï ¶ï´„áâÈ, üÅÒâıÅ´Ûï Åù´ÅÒù·Ì ïÎù
2.- îÒ (ÖÒÅÉÅÒ) - ¨Å£ùÅ ßè - ‰ÅÔùÅ´âóï·ıëâÅ´ ßÅδïù:
ùÅÛ·£·ıëïı´è: ‰Å´á·ıôÔè ˚ÔÅÒ ßï- ÂÅ´·ıëâÅ´ ˜·Ò°ÅÈ·ıëïı´è üÅß≠ç´- è´áüÅ´·ıÒ è´ùâÒÅ-Ô´ÔâÎÅùÅ´ ÌâÒï- ·ı≠ÅÖÒÅı ç ƯÅÁ˘ÅÒØ õÅ£ÅÒÅ´-
2
´âÒ·ı ëïıè: ÇÅÛï ¯ÅÁ˘ÅÒç, ßâÒ Å´ßï- 3.- íÅßÅ´ÅùÅ≠ÒÁÅ´ ßè âı ÂÅÒÉâÒÅëâÒë ßè ´·©´ Å´·ı´·Ì - Ä´°Å©´
ÁÅÌÅ©Òï ßçÁ É´ÅùÅ´ÅÉÅÒ ˜ÅÒÅõ ç ïÒ Ûïï´ ≠´·ÒüâÛ ´Åâı ˘·Ì´Ôï ÌÅÎÔÅù ÌÅ©Ò·ıß´âÒ·ı´: Äßç´ õÅ£ÅÒÅ´, Åßç´
üÅßÅâÒùÒÅÛïï´: Ä©ÎÂçÎ·Ì ßçùè ßè, ·Ò´ ç` ùÅÒùÅ´áÅùÅ≠ï´·ıëïı´è: ˘Å£ÛÒÅıâ´ïï ÌÅÒÂâÔ, Å´ÁÅÔ âı ÁÅùÅ´ ≠ÒÁÅÂÅÔï´ ßçÁ ùè ß´Å´ ÉÅã- É´ÅùÅÒÅ´:
3
ßïıÎç´ Î·ÒÌâó·Ì, ·Ò·≠ ˘Å£Å˘´âÒ Îâ- ÄÒüâÎÔï´ ÔïÒÅÂâÔâó·ı´ âı üÅßâ£ ï´˘´ÅÔï ÂÅÔß·ıëïı´ ßè´ ç: Æ13 ßÅëïı üÅß≠ç´ÅÂÅÔùÅ´ ˜·ıÈâÒ ùÅß 4.- Ú·ıÛÅùÅ´ - ˆ·ôÅáÅÒ° áâÒÅ´·ı´:
˜ÅùÅ´ÅÛ·ıÛÅõ â´ ·Ò·≠ Ö·Òõï áÅ≠ÔâÒ: ˘Å£ÛÒÅıâ´ï´âÒ ÎÅÒ˘âó·ı ·ı´Åù·ı- ÔÅÒâùÅ´ çï, âÒÉ ÖÒÂÅ´Î 15 óïÒÅ©·Ì õÅ£ÅÒÅ´´âÒ. ˚Òï´Åùï üÅßÅÒ` Ưïı- 5.- ÓÅÒï - ÑÅıÅÈï ßâõè:
Òç˘óï ˝èÒè´Øè, Ƈı´ï≠Øè âı áâÈ ≠Å- 4
Ä©ÎÂçÎ, î. áÅÒ·ı ÎùïãÉ´âÒ·ı´, îÎ- ëâÅ´ ùè ©ÅÁ·Òáç Íâı ö·ÌâÅ´ ÉÈ´âÛï ÂÅ´áôÔ·ıëâÅ´ •ÅßÉÅ´Ø, ùè 6.- ¨ÅÉÅëÅëâÒë (û. Ë·ıÉç´ ¶Å≠·©âÅ´) 1948-53:
ÂÅÔßç Å©á ÌÅÒ-ÂâÔ´âÒç´ ÔâÒ, ·Ò·´Û Åßç´ ßçùè ·ı´ï´ ïÒâ´Û 7.- ‚·Ò˘·ÔÅ´ï´ ÎïÒ·ı´ ÔâÎÅùç - ÓÅÈï ßè ü´„ïı´è - ÓÅÈï ßè ü´„ïı´è:
ßçùè, ·Ò ÅÂÅ` ùè áÅÈ-´Å© ´·©´˘Å´ ≠ÅüâùÅ´ ÂÅÔß·ıëïı´è: 5
8.- fiëÅÔÒ·´ (ûÅ©ÅÎÔÅ´Ûïï´ ≠ÅÒìÅ´ùÅÒè):
‰·óη© ´≠Å´Åı·Ò ƈçóïëØ õÅ- àëç Å©ÎÂçÎ áïÔâ´˘, ‡ı£·ıÒ
9.- Ú·ıÛÅùÅ´ ßè - (üÅù.) ÑÒÅùÅ´ ùïÎÅßÎâÅ© ëâÒë ·Òè ó·©Î „ç ÔâÎÅõ:
£ÅÒÅ´´âÒ·ı üïß´ÅáïÒè: Ä´·Ò ‰ïÒâ·óï ·ıηıß´ÅÎïÒ·ıëïı´è ùè ÉÅ- 6
10.- ˙ÒÅëâÒë (Ó. §ïÌçóçùâÅ´. 1899-1908):
âı ·ıÒï≠´âÒ·ı ÌùÅ©·ıëâÅßÉ` îÎ- ´Å© üâÔÅ˘Ò˘Ò·ıëâÅ´ áÅ≠Ô ßè, ·ıÒùç
ëŴ·ıóï ßçÁ Å©Î ÅÎÂÅÒçãè ùè ùÅÒâóï ç ß≠Åùâó ´ßÅ´ÅÔï ÉÅãßÅëïı ‡ı££ÅüÅ©âÅÛ 7
ÂÅÔùÅ´çÒ ûÅ©âÒ·ı´ âı ·ıηıß´ÅÎïÒ·ıëïı´´âÒ: ™âÒùÅ©
üÅÔ·Òè ·Ò˘Å´ ·Ò ÅÒáÅÒÅ´Å© ÉÅ- 1.- ÇïıãÅ´á ¯ç„âÅ´ï üïß´ÅáÒÅõ ëâÒëè:
®·©´âÒ·ı´: ÆÍ·ÒÌïó ·ı Å´ÌâÒÁ
8
ηÒÌïó: ûÅãïı ÎÔâ£õÅÖ·Òõâó·Ì ´Åı·Ò ÂÅÔß·ıëâÅ´ É´·©ë·Ì, 2.- ûÒÅÔÅÒÅù„ÅÔ·ı´ ßè - ‚·Ò˘·ÔÅ´ï ·Ò Å©Î Å´ÖÅß ÎïÒ·ı´ „ç -
ùÒ´ÅÎ ©ÅÈÅÁÅ´Åó: ¶âÒ·´˘ ÉÅ- ´·©´˘Å´ ßÅùâÒâÎÅ©ï´ ÂïÔï ß´Å© Ú·ıÛÅùÅ´ ßè:
9
Ûï õÅ£ÅÒÅ´´âÒç, üÅÛÅ- è´ùâÒÅ-Ô´ÔâÎÅùÅ´ ˘´´ÅÒùßÅ´ ßÅ- 3.- §Å≠ÅÔâÎÅù ßè - ¨Å£ùÅ ßè:
Ö·Òõ·ıëâÅ´ ßçÁ âıÎ ©ÅÈÅÁÅ- Îï´ ïÒ Å´ÉÅıÅÒÅÒ·ıëïı´·Ì: 4.- fi ßè áïÒ, üÒÅßÅ©ÅùÅ´ èóóÅ© - ÄãÖÅ´·ı´è Ô·ıÅı Å©á
ÔÅÒ áïÒ˘ ·ı´âÛÅ´: Ä©Î ÏâÒÁï´ üÅ≠·ı·Ì ßâÒ °âÈ˘ï´ ÔÅù ÎÅıÅÈ´Åù´âÒ·ı´ - ÓÅÖâÒùï´ ÅÈÅ´Û °Å©´Åı·Òï:
10

˘Å£Å˘ï´ ßçÁ ÅÈÅÁï´ Æ˝ÒÅ´- ç ·ıηıß´ÅÎïÒ·ıëïı´ ßè, ·Ò ßâãï ùè


5.- Í·£·ı´ ßè - úÅÒÅÎï, Ô´Å©ï´ Ö·©˘âÒ:
•ÅóÅØ´ ûÅß≠ç´Ûï´âÒè ÎÅÒ˘Åõ ÔÒÅßÅáÒç ´·Ò ü·Òïã·´´âÒ: îÎù ÖïÒ˘ï
6.- ÓÅÈï ßè ÅÒÔÅÎÅ´·ıëïı´è - úÅ´ÅÛï Ö˚Ôï (ú·ÌùÅÎ):
â´: ûÅß≠ç´Ûï´âÒ·ı ÂÅÔùÅ´·£ çÁâÒ·ı´ Ôâ£ÅáÒ·ıÅõ ó·ıÎÅ´ùÅÒ´âÒè
7.- ‰·„ - fi ÄÎÔ·ıõ·© (âÒá·ıß): Ä©Î ÅßηıÅ© ôÅ„ÉÅÈ ó·ıõ·£´âÒè ÂïÔï ÎÔÅ´Å´ ®Åù·É
˜·ıÈ ßè ùÅÒ, ·Ò ßïÅ©´ ÎÅ´Ô- Å'ó Åıâóï ≠ÅüâùÅ´ ·ı üÅ£·ÒáÅùÅ´ ùè
áÅÒ°´â´ ÂÅÔß·ıÅõè: 8.- ÇÅÛÅÖÅ´„·ıëïı´ ßè - (üÅù.) ñâÈ - Í·ı£·ı´ ßïÁÅÔ: ‰ÅÒ·´âÅ´ï Æfiark DiflçisiØ Å´·ı´ ÖïÒ˘è, ·Ò ÌâÒÁâÒÎ ó·©Î
Ìï„ï, ë·Îëï âı üÅß·ıÒùçÒï
üÅÛ ùè ÂÅÔÒÅÎÔçÒØ: 9.- àÒÖ - úçÎè ùâÒ·ıÅõ ÂÔ·ı£ ßè: ÔâÎÅı ÆÄÒÅÎØ üÒÅÔÅÒÅù„ÅÔÅ´ ßÅÔâ´Å≠ÅÒç´:
ëŴ·ıóï É·ó·Ò üÅÛŘ·ıÈâÒè ùè ÉÅ- ì·£·Ì·ıÒá´âÒ·ı ©ÅÔ·ıù ´ÅôÅ°âÈ´·£ ˆ·ôÅ´Åù Å©Î âı ´ßÅ´ ßçÁÉâÒ·ıß- 10.- ¨ÅÉÅëÅëâÒë (û. Ä´Ô·´ ñ·ıÎï´âÅ´):

Äú˙Í ˘ïëŘ
18 ÎâÂÔâßÉâÒ 2010 ÎâÂÔâßÉâÒ 2010 19 Äú˙Í ˘ïÒ˘

You might also like