You are on page 1of 96

T.C.

ULUDAG iJNiVERSiTESi SOSY AL BiLiMLER ENSTiTUSiJ FELSEFE VE DiN ANA BiLiM DALI DiN FELSEFESi BiLiM DALI

KiERKEGAARD'DA

iMAN'IN PARADOKS OLU~U MESELESi

(YUKSEK LisANS TEZi)

Ahmet BA YINDIR

BURSA 2006

T.C.

ULUDAG fiNivERsiTEsi SOSYAL BiLiMLER ENSTiTUSU FELSEFE VE DiN ANA BiLiM DALI DiN FELSEFESi BiLiM DALI

KiERKEGAARD'DA

iMAN'IN P ARADOKS OLU~U MESELESi

(YUKSEK LisANS TEZi)

Ahmet BAYINDIR

Damsman

Prof. Dr. Zeki QZCAN

BURSA 2006

T.e.

ULUDAO UNivERSITESi

SOSY AL BiLiMLER ENSTiTUSU MUDURLUOUNE

.... Anabiliml Anasanat Dah,

Bilim

Dalr'nda

............................... numarah

.................................................................................... 'run hazrrladigi " .

konulu

................................................. (Yuksek Lisans/DoktoralSanatta Yeterlik Tezi/Cahsmasi) ile ilgili tez

savunma stnavt, .1 .1 20 gunu - saatleri arasmda yapilmis, sorulan sorulara

alman cevaplar sonunda adaym tezinin/cahsmasmm (basanli/basansiz)

olduguna ( oybirligi/oy coklugu) ile karar verilmistir.

Smav Komisyonu saskaru Akademik Unvaru, Adl sovac:

Oniversitesi

Oye (Tez Darusmaru) Akademik urwaru, Adl Sovadt Oniversitesi

Oye

Akademik Unvarn, Adl Soyadt Oniversitesi

Oye

Akademik Unvaru, Adl Sovadi Oniversitesi

Oye

Akademik Unvaru, Adl sovam Oniversitesi

Ana Bilim Dah Baskaru Akademik Unvaru, Adl sovadi

...... / ....... /20 .....

Enstito MOdOrO Akademik Unvaru, Adl Soyadl

OZET

Yazar : Ahmet BAYINDIR

Universite : Uludag Universitesi

Anabilim Dab : Felsefe ve Din Bilimleri

BHim Dab : Din Felsefesi

Tezin Niteligi : Yilksek Lisans Tezi

Sayfa Sayrsi : XI + 83

Mezuniyet Tarihi : 27/10 12006

Tez : Prof. Dr. Zeki OZCAN

Darusmamlar)r

KiERKEGAARD'DA iMAN'IN PARADOKS OLUSU MESELESi

Kierkegaard felsefesi, bireyci yasam felsefesidir. Kierkegaard icin her sey varolusla ilgilidir. Iman meselesi de varolusun bir pareasrdir. Kierkegaard dtistlncesi, irrasyonel, paradoksal, varoluseu ve bireycidir. Insanla Tann arasmdaki farkhhk, paradoksal bir bicimde, Tanrr lehinde son bulur. Ama akil bu sunra varip dayanmayi ister. Kierkegaard, bu dii~iinceyi reddeder, Bundan dolayi, Kierkegaard, fideistlerin onculermden biridir, Akhn akildisr olam bilmesi imkansizdir. Zira Enkarnasyon.Ilk Gtinah, Tanrmm varhgi, hirer dogmalardir. Tann bilgisi dismdaki btitiin bilgilernniz, kesinlikten uzaknr. Birey, kendi varolusundan kendisi sorumlu olmahdir, Estetik, etik ya da dini yasam kureleri birbirinden bagnnsiz alanlardir. Iman baknmndan da boyledir.

Anahtar Sozctikler

Iman

Tanri

Paradoks

Varolus

Stlje

Estetik

Etik

Din

1ll

ABSTRACT

Yazar : Ahmet BAYINDIR

Universite : Uludag University

Anabilim Dah : Felsefe ve Din Bilimleri

Bilim Dah : The Philosophy of Religion

Tezin Nitelig] : Ytiksek Lisans Tezi

Sayfa Sayisr : XI + 83

Mezuniyet Tarihi : 27/10/2006

Tez Damsmanilaru : Prof. Dr. Zeki QZCAN

THE PROBLEM OF THE BELiEF THAT PARADOX KiERKEGAARD

Kierkegaard's philosophy is individualist life philosophy. For Kierkegaard, every thing =that is connected with human- are interested in existence. The problem of faith is the piece of the existence. Kierkegaard's ideas are irrational, paradoxical, existentialist and individualistic. The difference between God and human being is .paradoxically, to end in favour of God. But the reason wants to go to this boundary. Kierkegaard rejects this idea. Because of this, Kierkegaard is the initiator of the fideists. The reason is not possible to know unreason. So Encarnation, First Sin, The existence of God are dogmas. All our knowledge is uncertainity but not the God's knowledge. individual have to be responsible for his existence. The areas of the aesthetic, etic or religious life areas are, each other, independental areas. The faith is also.

KeyWords

Faith

God

Paradox

Existence

Suje

Aesthetic

Ethic

Religion

IV

ONSOZ

Kierkegaard, yalmz din gorusleri bakimmdan degil, hayat felsefesi acismdan da derinlemesine incelenmelidir. Cunku modern zamanlann cogul yalruzligma burunen insanoglu giderek rbenligini kaybetmistir. Oysa Kierkegaardm, bireysel kategoriyi one alan bir yasam felsefesi ortaya koymasi ve bunu da ustun bir anlanm teknigiyle dillendirmesi, onu onemsememizi gerektirmektedir. Yasarm ve onu kuran butun enstrumanlan bir varolussal kurgu icerisinde algilayip, bireyin "ben olma" bilincini ve bu bilinci mumkun kilan sartlan, varolussal bir muhtevaya sokan ve insan yasamnnn degerini ortaya koyan filozofumuz, kuskusuz cagmm bir adim ommdedir. Ondan sonra yasanan olaylar da gostermistir ki, salt spekulatif bilgi ile ugrasmak ve nesnelerin butununun isleyisinin genel ve evrensel kurallanm kesfetrnek ve her seyi bir rasyonel mantik dizgesi icerisinde algilamak, bireyi ve onun benlik bilincini dumura ugratmaktadir. Iste tam da bu noktada Kierkegaard, "gercek, oznelliktir" diyerek, ilgileri dagilmis insamn bizzat kendisi uzerine tefekkurunu saglayacak tezler gelistirmistir,

Isa'nm tecessumu, ilk gunah gibi dini meselelerden hareketle insan aklmm smirlanm ortaya koyarken din ya da Tanri'mn bilgi nesnesi yapilamayacagmi, hatta Tannnm ahlak kurallanndan bagimsiz oldugu gorusuyle Kierkegaard, neredeyse tartismalannda iman konularmm mahiyetini degil, degerini ele alan bir yaklasnm benimsemistir. Temel hareket noktasi bireyi one alan bir yaklasim olunca, dogal olarak sistem kaygismdan uzak, yasamm somut gercekligini onemseyen bir felsefe ortaya koydugunu soylemeliyiz, Gerek imanm paradoks oldugunu, gerekse Tanrmm bilgi nesnesi olamayacagnu soylerken kalkis noktasmda teolojik tartismalara yenilerini eklemek icin degil, icerisinde yasadigirmz dunyaya dusurulmekle ugradigmuz dramatik durumla ilgilenmistir, Kendinden sonraki filozoflara bu baglamda isik tutan Kierkegaard, esasen gtmumuzun yasayan filozofudur. Cunku insam anlamak icin onun en uzagmdan degil; ona en yakmdan bakmasmi bilmistir.

Bizim Kierkegaard"i tezimize konu etmemizin temel nedeni Kierkegaard'm yasam felsefesi ya da insan felsefesi olarak kurdugu paradigmasmm insanm ruh dtmyasmm imanna yonelik olusudur. Modern yasamm ictenlikten uzak, bireye sirf gosteris ve estetik yasam bicimini sahk veren yonunun farkma varan Kierkegaard, insan varolusuna, bu kesmekesten kurtulusunun adresi olarak dini alamn kurtancihgim, yani iman alarum gostermistir.

Tannya iman konusunda tarih boyunca cesitli yonelisler olmustur. Rasyonel teolojilerin yamnda salt dogmatik teolojiler de hayat bulmustur. 111mlI fideist yonelislerin yanmda akla hicbir rol bicmeyen kati fideist anlayislar da olmustur. Kati fideist gelenek icerisinde kabul edecegimiz Kierkegaard ise inanci, var olussal bir zaviyeden ele alarak soyut teoloji tartismalanmn icinde fazlaca rol almaz. Onun icin onemli olan, birey ve onun Tannya karst inancnn degerli kilan seydir, Insamn bu dunyaya gelis bicimi ve Tannsal olana donus ozlemi cekmesi, korku icerisinde, umutsuzea, hayal kmkligi yasayan, kisaca var olma mucadelesi veren tekil birey icin sonsuz kurtulusa duydugu ozlemdir.

Insam ve butun varligi bir butunun icinde algilanabilir bir dizge olarak bireysel yanmuzi hice sayan goruslere karsilik bireyin bizzat kendisini ele alan Kierkegaard, evrenin Himel bilgisinin aneak Tann tarafmdan bilinebilecegini soylemistir.

Ulkemizde yeni yeni tanmmaya baslayan Kierkegaard, din felsefesi acismda varoluscu gorusleriyle on plana cikrmstir, Fideist bakis acismdan hareketle dini dogmalann sacma ya da paradoks olusunu akil tartismalarma malzeme yapmak yerine, inancm tasidigi deger uzerinde durmustur, Gunumuzde teknolojik medeniyetin genel ve tumel kavramlan icerisinde bireysel benligini unutan, formalite bir yasam icerisinde ictenlikten ve ozden mahrum olan modern bireyin, Kierkegaard'm yasam felsefesinden ogrenecegi cok sey vardrr, Kierkegaard'rn din ve iman gorusleri, onun yasam felsefesinin butunlugu icerisinde bir anlam tasimaktadir. Kierkegaard icin merkezi bir kavram olan "Ya ... Y ada ... " secmelerimizin yasamda oynadigr roller uzerine olusturulmus bir kurgudur. Bu, iradenin surekli smanmasi anlammda dini yasannyi mi yoksa insan nefsini oksayan zevk hayatmt mi tercih edip

VI

etmediginin gostergesi sayihr, Bireysel sorumlulugumuzu, toplumsal odev anlayisma katmanuz da yeterli olmaz. Kisaca insana dusen vazife, bu dunyada ozgtir bir atilimla iman alanma kendini akil-disi yollarla birakmaktir.

Bizim burada imanm paradoks olusunu ele ahrken hareket noktamiz, soyut teoloji tarnsmalanna yenilerini eklemek degil, inancm insan hayati acismdan degeri uzerine yogunlasmak ve insanm da iman icin yaratildigi gorusunt; anlamaya cahsmak olmustur. Tann-insan ikilemini mutlak paradoksal varoluscu bir aynma tabi tutan Kierkegaard, yerlesik inanclan, on yargilan ve genel kabulleri tartisma alamna sokarak onlann tipki Sokrates gibi sorgulanmasmi saglamistir. Her cagm bir Sokrates'i olmasi gerekiyorsa, yasadigi yuzyihn Sokrates'i de mutlaka Kierkegaard olmalidir. Gundelik yasantmnz icerisinde akip giden hayata kendimizi kaptmp deger ve manevi dunyadan uzaklasan benligimizi uyaran ve bir inane refleksi asilayan Kierkegaard, felsefesiyle aramizda surekli yasayacaga benziyor. Renkli ve igneci uslubuyla Sokrates gibi sorular sorarak yerlesik dusunce dunyamizi surekli teyakkuz halinde tutan Kierkegaard, yasadigimiz yuzyilm canh filozofudur.

Yazim ve duzeltmelerde emegi gecen Yunus AKYUREK'e ve Emin Yaymlanna da tesekkur etmeden gecemem. Boyle renkli bir sahsiyetin felsefesini tez konusu edinmeme vesile olan, tez darusmamm ve hocam Prof. Dr. Zeki QZCAN'a, genis hos gorusu ve yonlendirmelerinden dolayi sonsuz sukranlanrm sunmak istiyorum.

Ahmet BA YINDIR Eyltil-2006

Vll

i<;iNDEKiLER

TEZONA Y SA YF ASI e •••••••••••••••••••••••••••••• G 0 •••••••••••••••••••••• ii

OZET 8 e e o •• iii

ABSTRA CT e ••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••• iv

ONSOZ .e v

.. .

I ~INDEKILER " "' "' "' " ..........•.. viii

Gi:Ri~

ntntsct nOLUM KiERKEGAARD VE VAROLlJ~~ULUK

A-KiERKEGAARD'IN TEOLOJiK DD$DNCELERiNiN SEYRi 20

1- Kisisel Goruslerinin Din Goruslerine 0 Ian Etkisi 24

2-Kierkegaard'm Klasik Teoloji ve Dini Kurumlarla Iliskileri 28

B-KiERKEGAARD-SOKRATES BENZERLiKLERi 30

nctxct nOLUM

U~LU DiYALEKTiK KA TEGORi

A - ESTETiK KA TEGORi 36

B - ETiK KA TEGORi 40

C - DiNi KATEGORi 43

u~iiNcu SOLUM

iMANIN PARADOKS OLU$U

A - iMAN VE PARADOKS KAVRAMI.. 49

B - KiERKAGAARD'DA P ARADOKS KA VRAMI 52

C - ETiK OLANIN TEOLOJiK ASKIYA ALINI$I.. 59

D - iMANIN DOGASI VE 6ZNELLiK 62

E - KiERKEGAARD'IN PARADOKSU BiR FiDEizM MiDiR? 66

F - HZ. iBRAHiM'iN KURBAN TECRUBESiNDEN HAREKETLE P ARADOKS

MESELESi 72

SO NU <:: 111 ••• 1& CI.III ••••••••••••••••••• a ••••••• e •• "' ••• o ••• o ••••••••••••• e •••• 76

BIBLIYOGRAFY A .. & •••• "' 00 •••••••••• 110 •••••••••••••• 0. 80

IX

Biz bu cahsmamizda Kierkegaardm iman konusundaki goruslerini ele almak istiyoruz. Ancak bunun icin once filozofun dine iliskin dusuncelerinin belirlenmesi gerektigini dusunuyoruz, Bu goruslerin de imanla butunluk tasiyacak bir tarzda incelenmesinin dogru olacagi kamsim tasiyoruz. Oncelikle sunu belirtelim ki, Kierkegaard'm din ve iman konulanndaki dusunceleri, gercekten de dikkate degerdir, 0, kendisinden sonraki bazi filozoflara, ozellikle var oluscu felsefelere ilham kaynagi olmustur. Ileride gorecegimiz gibi, varoluscu felsefelerin baslangicim bazilan her ne kadar Sokrates' e kadar geri goturse de aslmda bu, dogru degildir. Cagdas dusuncenin antopo-sentrik diyebilecegimiz bir akmu olan varolusculuk, gercek anlamda var olusculuk, Kierkegaard'Ia birlikte baslamistir. Kierkegaard'm genel olarak din ve ozel olarak iman konularmda ortaya koydugu fikirler belli kavramlar etrafmda orgutlenir. 0 nedenle soz konusu temel kavramlan iyi anlamamtz gerekmektedir. Bu anahtar kavramlar sunlardir: iy daralmasi, kaygi, estetik, etik, kesinlik (Certainity), secmerikilem), oznellikrsubjektivite) ve nihayet paradoks. Bunlar sadece Kierkegaard'da degil; daha sonraki var oluscu filozoflarda da tasryici kavramlardir. Kierkegaard dustmcesinin kuramsal cercevesini (paradigma) bu kavramlar olusturur. Onlar sadece Kierkegaard'rn .metafizik dusuncesini ifade etmeye yaramazlar; aynca dine iliskin goruslerinin de smirlanm cizip yonunu belirlerler. Bu yuzden tezimizde onlarm agirhkli bir yeri olacaktir. Adi gecen kavramlara baktigmnzda sunu gorurttz:

Bireyin var olusunun dramatik ve gizemli bir yapisi vardir. Filozofumuz bu yapiyi renldi kisiligiyle ve ironik belagatiyle ortaya koymustur; son derece zengin bir retorikle anlatrmstir. Bireyin varolus gizemine kendini kaptiran, sistem karsrti bu filozof, metafizigin butun konulanyla ilgilenmek yerine sadece ya~am ve deger kavramlanyla ilgilenmistir ve bunu yaparken de renkli ve igneleyici uslup kullanmistir.

Kierkegaard, Tannbilim problemleri uzerinde yogunlasmrstir. Ona gore insan, evrende sikinti cekmekte ve umutsuzluk icinde yalmz kalmaktadir. Tann, insan, evren, zaman, sonsuzluk gibi kavramlann anlamlan uzerinde bir uzlasma yoktur. Bu durum,

ortaya belirsizlik cikarmaktadir. Bu belirsizlik de kisiyi bunahma sokmaktadir; hayati bir kargasaya donusturmektedir; sonucta kiside bir ic daralmasi meydana getirmektedir. iy daralmasmm sonunda ortaya cikan sikmti, ruhsal anlamda kaygiya donusmektedir. Bireyi kaygiya dusuren bir diger ve bize gore daha da onemli bir nokta ise Tanri'nm ve inanca konu olan seylerin bir ogretiye donusturulmek istenmesidir. Diger bir deyisle inaner nesnel ve akla uygun hale getirme girisimleri siddeti kisiden kisiye degisen kaygiya nedeni olabilmektedir. Kolayca gorulecegi gibi Kierkegaard, sistem karsiti bir filozoftur. Onun sistem karsrthgi sadece William James gibi deyim yerindeyse ateolojik bir tutum takmmakla smirh degildir. 0 aym zamanda metafizik konularda da sistemci dusuncenin karsismdadir. Bu ozelligiyle de biraz Kant'i andirmaktadir. Ancak onun elestirel dusuncesinden ayndir. Deyim yerindeyse, Kierkegaard, Kant'm evrensel ahlak yasasmm yerine yeni bir yasa, varolus yasasmi koymustur, Bu ozelligiyle entelektualist bir dtisunumden cok psikolojikbir tutumu temel almistir. Ona gore evrenin ttununun bir akli izahmi yapmak mumkun degildir. Bunu Kierkegaard temel bir ilke olarak kabul eder. Boyle bir ilke kabul edilince, kabul edilen doktrin zorunlu olarak bir sistem ozelligi tasimamahdir. Yukanda dile getirdigimiz ic daralmasi, olumcul bir hastaligrn verdigi aciyla, olmek isteyip de olemeyen kisinin durumuna benzetilmistir, Birey, fizyolojik olarak olmese de psikolojik olarak her an olur.

Devlet dininin (Hristiyanligm), ortaya koydugu cozumler sikmn ve kaygiyr ortadan kaldirmaz, Cunku onlar sahtedir ve ozden mahrumdur. Kurumsal din, karikaturize bir icerige burunmus, topluca yapilan bir aldatmaca oyununa ve Tannyla gercek bir daIga gecmeye donusrnustur. Icerisinde tutkulu duygulammlann olmadigi, yiizeysel, icebakistan yoksun her turlu rituel, kisiyi kurtulusa goturmez, Aksine bunahma ve umutsuzluga sevk eder. lc daraImasmdan kurtulmak icin, devIet dinIerinin ya da kurumsal dinin istedigi dindarhk tiplemesinin disma cikmak gerekir. Cunku bu dinler; bireyin ozgur katihmimn yerine, nesnel ve siradan bir baglanmayi istemektedirler. Bu durumdaki birey ise sikmtidan ve ic daralmasmdan kendini kurtaramaz. Icerisinde ozgur oznel bir atihmm olmadigi, nesnel katihm surecleri, sikmtiyr gidermez, giderek sikmtmm kaynagi oIur. Sikmti derinlestikce umutsuzluk bas gosterir, "Umutsuzluk ise gunahkarhktir". Mumin, hem mumin kalarak ve hem de umutsuzluk icinde yasayamaz, Bu umutsuzIuk ve sikmtilardan gunumuzun bilimsel

2

argtimanlanyla da kurtulmamiz soz konusu degildir. Kurtulus, varolusu eline alabilen mumin bireyin hakkidir. "Ben" olma cesaretini gosteremeyen, yani Tann karsisma cikma cesaretini gosteremeyen mumin olamaz. Umutsuzluga suruklenen, benligini kaybediyor demektir. Benligini kazanmak icin her seyini kaybetmeyi goze alamayan, imam da kazanamaz. Bicagr cekemeyen Ibrahim, Ishak'a da kavusamayacaktir." Ishaka kavusabilmenin on sarti mumin olmanm sartlanm yerine getirmekten gecer. Ibrahim, umutsuzluga dusseydi, imamn atasi olamazdi, Insan, umutsuzlukla umudun sentezidir. Iste bu, diyalektiktir. Zrtlann diyalektigi, Kendi kurtulusunu, sonlulugunun karsismda Tanrmm sonsuzlugunda aramanm diyalektigidir, Umudunu askm olandan (Transandantal) kesen bireyin, Tannsal olandan uzaklastikca bunalima suruklenmesi dogal bir sonuctur, Kendi kurtulusunu, Tanrmm sonsuzlugu karsismda, kendi sonlulugunda aramahdir.

Diger merkezi kavram olanestetik durum, ins an hayatmm iptidai bir evresini teskil eder. Birey, kendisi ve zevkleri icin yasamaktadir. Kierkegaard, estetigi farkli bir sekilde anlamaktadlr.Onda estetik olan, guzel olan (aisthetikos) bir ideanm temasasmdan cok, duyusal hazzi (he done ) harekete gecirir. Sanki bir tur Epikuroscu ozellik tasir. Kuralsiz, benci1ce ve hazzm duygulammlanna hitabeden estetik durum, tehlikelidir de. Insam bencillik ve hazzm pencesine dusuren bu safestetik dusunceler, temelden mahrumdur. Estetik evre; iptidai zevklerin kisiyi kiskacma aldigi, bayagi bir noktadir. Trpki Faust'un seruveni, Don Juan'm ask destam gibi. Kierkegaard, gencliginin umursamaz donemlerini estetik donem olarak gorur. Bireyi umutsuzluga ya da ic daralmasi olarak ifade ettigi duruma, estetik durum sokar. Birey bunun farkma vardiginda bu haller kendisinde tezahur eder. Estetik, insanm gecici bir oyalanma sureci olmalidir. Cunku hazzm ve kuralsizligm egemen oldugu estetik durumun deyrnumeti, insan hayanrun sarsmtih ve sallantida olusuna isaret eder. Estetik, gunaha yakmhk anlami tasir. Insan hayatmda umutsuzlugun var oldugu, hem de olumcul olarak daimi bir istirabm yasandigi evre, estetik evredir. Bilincli her secimden mahrumiyettir. Askmunuteal) bir gayeye adanrms secmeler de gil, gunahm ve erdem-disihgm yo luna

* Kitab-i Mukaddes'te kurban olarak sunulan ism ail degil, ishak olarak gecmektedir.

3

hizmet etmektir. ins an hayatmm daima bilinc iceren secmelerden uzak kalmaya mahkum olmasi, bunahmm tam da yer etmesi demektir. Bu durum uzadikca izdirap derinlesir ve umutsuzluk, olumcul hastahk halini ahr.

Estetik hazlar, bir cesit maskeler olarak da kabul edilebilir. Hayatm gercek acilanm maskeleyen hazlardir. Insan, bu kuralsizhgm egemen oldugu estetik icinde gercek acilara ve hayatm gercegine sahit olamayacaktir. Insan hayan Tannya adanrnasiyla mutlak manada kurtulmus olur. Yegane hakikat de budur. Gercekten de Tannya adanrms hayatlar mutlak sahitlerdir. Hakikatin sahitleri onlardir. Cunku onlar Tannya karst mutlak vazifeyi tam manasiyla yerine getirmislerdir. Insan ruhu ait oldugu mevkie kavusmakla ancak suktm bulabilir. Ruhumuz, haz maskesi altmda gercek acryi kapatan bu sahtelik karsismda, Tannya kavusmakla huzur bulur. Artik Tann katmda isleyen nizam, yasarken akillanrmza hitap eden sekilde degil de mutlak kudretin adaletiyle hukum surer. Kisaca estetik hayat, kisiyi dunyevi yetersizligin ve bagimhhgin kiskacma alarak, gercekleri gormesini engeller. Gercegin ozu de Tannya adanmishktrr. Tannya kendini adayan sehit de hakikate sahitlik yaprms bir iman eridir. Iman sovalyesidir. Iman gucu, estetik hayata musaade etmez ve sikmtiya, kaygiya yol acan maskeleri ortadan kaldmr. Bunu da akli olmayan unsurlardan oriilU Tannsal alarun gucuyle gerceklestirir.

Etik eyre ise iyi ve kotunun netlestigi, yani kurallann egemen oldugu evredir.

Birey, burada normlann tammina dahil olmus bireydir. Bu ahlaki kurallar, evrensel ve nesnel bir icerik tasimaktadirlar. Kisi bunlara uymakla yukumludur. Nedensiz bir baglamsm gerceklestigi evredir. Odev ve sorumluluk tasiyan birey, etik kurallann mutlak uygulayicisi durumundadir. Bu durum bireyin ustunde ve onu asan niteliktedir. Bireyin secimine birakilrms tercih imkanlarusecmeler) yoktur ve fakat toplumun veya tarihin dikte ettigi ilkeler vardir. Bu ilkeler dunyasmm otesine uzanarak Kierkegaard'm gizli gundeminde "dini alamn" mutlak gercek alan olusunu soylemek istedigini hissetmekteyiz. 0, gerek estetik ve gerekse etikle iIgili dusuncelerini, hep "dini alamn" mutlak kesinlik tasiyan yegane gerceklik alaru olusunu ifadelendirmek icin bu fikirleri ortaya koydugunu dusunmekteyiz. Onun gayesi, dini olanm kurtanci ozelligini vurgulamakti. Bireysel secimin estetik ve etik yargilarla celismesinden kalkarak tutarli

4

bir din gorusune sicramayt denemistir, Temel sorun neye karst sorumlu oldugumuzdur. Etik yargilar, toplumun, tarihin ve devletin bireylerden uymalanm bekledigi mevzulan icerir. Devlet de toplum da bireyden hep itaat bekler, boylece uyumlu itaatkar kisi kurtuldugunu zanneder. Zamanla bu durumun hie de boyle olmadigim anlayan bireyin, bundan sonraki hikayesini Kierkegaard; kendi yasamindan izler tasiyan omeklemelerle bize anlatmaktadir. Kisaca, saf ahlaksal gorusler, nesnel ve evrensel icerikli baglams bicimleri ya da sisteme uygunluk adma yapilan ictenlikten uzak roller, temelsizdir. Bireyi, digerine karst baglayan bagin etiksel yonu yoktur. Bu bag, ancak Tannsal bagdir. Ve birey kendi var olus endiselerinden hareketle "etik olan" la iliski icindedir, Dolayisiyla birey, evrensel olanm uzerindedir, ondan yucedir. Bireyin kendi yasamim anlamlandirma girisimi, onun etik dunyasmi da meydana getirmis olmaktadir, Secmeler, etigin icerikleri olarak bireyin kontrolune birakilmaktadir.

Insamn icinde bir suru cevap arayan nokta vardir, fakat bunlarm icerisinde en fazla "kesinlik" arayist vardir ki bu cok can ahci ve sahici birdurumdur. Cok temel bir noktadir, Dusuncelerinin temellerini insa ederken Kierkegaard, secme kavramma buyuk vurgu yapmaktadir. Butnn mesele sorumlulugu ustlenip varolusu yakalarnaktan geciyor, Ibrahim in tam olarak yaptigi da budur. Kierkegaard'rn onumuze sundugu sey, hep bir ikilem formunda sunulmaktadir. Ya/ya da seklinde formule ettigi sey, hep insamn yazgismin kalkis noktasidir. Ya su ya da budur secmenin altematifi. Daha da somutlastirmak gerekirse demektedir ki Kierkegaard; ya estetik ya da etik bir hayati secebilirsin. Ama ne estetik ne de etik seni hakikate ulastirmaz. Gercek secim tutkuyla Tannya adanrmshk yonundeki secimdir. Bu bazen ahlak kurallanyla cansan bir noktada durmayi zorunlu kilsa da tannsal olanm inayetiyle birey her turlu prensipten ustundur. Bu ancak bilincli bir secimle olmah ve sorumluluk duygusuyla hareket edilmelidir. Burada varolusun yakalanabilir bir sey olmasi varolusculugun temellerinin Kierkegaard tarafmdan ortaya konulduguna isaret etmektedir. Bilincli bir secimle nasil bir kurtulus saglanabilir ve bu secim, kisiye nasil bir sorumluluk yuklemektedir. Secme ediminin boyutlan, dunyevi ve hazsal duygulammlarla ahlaki normlar ekseninde cereyan eder. Ama yukanda da soyledigimiz gibi ne estetik ne de etik bireyi bunahmdan kurtarmayacaktir. Dini evreye sicrayamanussa bir secme edimi, kendi uzerine

5

krvnlmakla kahr ve kesinlikten uzaklasir. Bu ise sikmtiya, kaygili korkuya, 1<; daralmasma ve nihayet umutsuzluga davetiye cikarmaktir,

1y sikilmasi ve kaygrh korku, insamn kendini T ann onunde hissetmesine ve var olusunun uyanmasma vesile olacak bir kaynak seklinde karsimiza cikar. Her insanda yerlesik olan ic sikmtisi, bu ic sikmtisiyla yuzlesebilen kimselerin, varoluslanmn uyamk bir bilincinde olmalanm saglar. 1 Insanm cikmazdan, bunahmdan, ic sikmtismdan kurtulmasi icin tek cozum, inane sicramasi yani iman hareketini gerceklestirmesidir, Bu gercek bir ozgtirluk edimidir. Ozgur edim de "ozgur atilmaya, bilinmeyenin icinde ileri dogru bir sicramaya benzer". Bu ise dusunceyle baglantih bir sey olmayip, bizzat dusunceye aykmhktir. Dusuncenin oldugu yerde many olmaz. Ona gore dinlerinrlhristiyanhk) one surdugu kamtlar gecersiz ve gereksizdir. Tann, tutkuyla yasamlan bir varlik oldugu icin bizim kamtlanmiz dayanaksizdir. Kesinligi, baska her seyden daha kesin olan bir seye inane, kamtlanabilirbir sey olamaz. Cunku Tann kanrtlanmaya ihtiyac duymayacak kadar kesindir. Tann dusuncesi, insani butun kesinsizliklerden kurtanr ve tinsel bir doyuma ulastmr. Bu, kilise ve devlet gibi kurumlann ortaya koydugu bir cesit karikaturize din anlayislanyla olacak sey degildir. Din ve devlet, yani resmi kilise ve telakkiler, bireye toplu bir katihmm suursuzluk gucuyle hareket etme ve sahte doyum saglama pesindedirler, Tekil var olusu atlayarak dini hayati kotarmak icin bir tumel butunluge yonelmek, beyhude bir caba ve istihzaya konu olacak bir seydir, Birey, subjektif yonuyle degerlidir. Insan hayati biriciktir ve Tanri'ya adanmasi gerekir. Cunku icerisinde kesinlik banndiran yegane dinginlik yeri tannsal alandir. Bu ise kisisel cabalan onemsemeyi gerekli kilar. Birey, tekil birey olarak onemlidir. Ama Tannya adanmis olmak ise onu bilinmeyenin icindeki bir sicramayla kurtulusa ermesi anlamma gelir.

Kierkegaard"r onemli kilan sey; dini dusunceler bakimmdan ortaya attigr fikirlerin ozgun ve cagcil olusudur, insan icin dini kategorinin esas olusunu cok ironik bir dille anlatnustir. Belki de Kierkegaard'm caglan asarak sesini gunumuze kadar duyurabilmesindeki basan, ironik uslubunun etkili ve buyuleyici olusudur. 0, gercek

AKARSU Bedia, Felsefe Terimleri sozlugii, 7. b. Inkilap Kitabevi, istanbul, 1997, s.194.

6

ironinin, Hiristiyanhgm verdigi dini egitimin bizzat kendisi oldugunu fark eder. Ona gore yururlukteki Hiristiyan ogreti tam da idillik bir mitolojidir(mythologie idyllique). Sadelestirerek soyleyecek olursak "kutsalla masumane dalga gecilen bir oyun"dur. Ictenlikten ve bireyi esas almaktan uzak klasik Hiristiyan ayinlerinin bir cesit kutsalla alay etme oldugunu ilan etmesi ve adim koymadigi var oluscu dusunceleri, bir bakima onu Protestan varoluscu ilahiyatci kabul etmemizi gerektirmektedir.

Kierkegaard, bir sistemci filozof ya da rasyonel teoloji savunucusu degildir, Aksine Tann dusuncesinin akilla izah edilebilecek bir sey olmadigmi ortaya koymaktadir. Akil dizgesi baska, inane; evreni baska turlu isler. Dusunce ve gerceklik birbirine karsittrr. Dusuncenin mantigmda birbirini izleyen sebep sonuc baglantilan ve bir tutarhk var olsa bile bu, yasamla surekli bir uyum gostermez. Inane, gercegin ta kendisidir. Inane gercegi, akla aykm unsurlar ihtiva edebilir. Hatta bu akla aykmhk olmasa inane; da olmaz. Gerceklik karsismda akli sistemler kurmak beyhudedir. Cunku yasadrgmuz surece, evrimsel sureclerden geceriz, bu da surekli bir kesinsizlik yasadigmuz anlarmna gelir. Akil, insanm ic sikmtilanmn kaynagim cozebilecek careler uretmek bir yana insam daha da sikmtilar icerisine surukler. ic; sikinnlannuzm kaynagmda kesinlikten yoksunluk vardir. Bu ise bizi kesinligin mutlak oldugu kaynaga yani Tannya goturmeli ve tutkuyla ona baglanmahdir. Bu kesinlik arzusu bireyin Tannya dogru yonelmesini ve mutiak teslimiyeti gerekli kilar. Ancak hakikatin sahidi 0 zaman olabilir. Dramatik ogelerden ve tutkudan yoksun burjuvaHiristiyanhgi, hakikatin yanmdan bile gecirmez insam. Korku ve titremeyi, gunaha egilimi (tentation), ruhsal cokuntuleri ve ahlaksal yikmtilan yasamis, fakir, sefalet yasayan, hor gorulen, dalga gecilmis, asagtlanmis insan, hakikate sahitlik yapmisnr.

Bizim burada Kierkegaard'm imam bir paradoksal problem olarak ele almasmi tez konusu yapmarmzm bir nedeni, insan tekini direk ilgilendiren cok sahici ve temel bir problem olan, iman konusu olmasidir, Ona gore Iman, icinde ozgur bir hamlenin gerceklesmesiyle var olur. Ictenlikten uzak, topluca katilnnlann saglandigi torensel edimler, imana Iayikolabilecek bir nitelik tasimazlar. Aynca dis dunyarun (toplumun) beklentilerinin determine ettigi belirlenimler, sahici ve tutkuyla yogrulmus bir mumini tatmin edecek seyler degildir. 0 halde insan varhgim tannsal olandan uzaklastiran

7

bircok gereksiz sey vardir. Bu seylerden, ruhumuzu Tannsal dunyadan uzaklastmnayi hedef edinmis, bu faniliklerden kurtanp, iman yo luna adanmak gerektir. Bu iman yolu, zahmet ve bedel yoludur. Tipki imanm atasi olan lbrahim'in seruveninde gordugtunuz gibi. Iman yo luna girmis birey icin artik sonsuzlugun, kesinligin ve mutlakhgm ozguveni telkin olmustur. Dis dunyanm kayitsizlik kanununa karst Tannsal alemin guven ve adalet duygusu ilham eden ilahi evrenine yaklasnustir. Tannsal olana ait olmak isteyisin verdigi duygu(iman), tinsel olanm kurtanciligim da belgitler. "Orada artik sonu olmayan bir ilahiduzen hukum surer. Yagmur, hem haklmm hem haksizm uzerine yagmaz, burada gunes hem hayir sahibinin hem de gunahkann uzerinde panldamaz. Burada her sey yerli yerine oturur: Y almzca cahsan ekmek kazamr, yalmzca muzdarip olan dinginlik bulur, yalmzca soyunu ruhlar diyannda surduren sevgilisinin imdadma yetisir, yalmzca bicag; ceken, ishak'a kavusur't '

ate yandan Kierkegaard, Tann-insan ikilemi konusunda kendi dtistincesinin butunlugt; icerisinde bir anlamlandirmaya gitmistir. Paradoks kelimesi onun icin vazgecilmezdir. Cunku Tannsal varhk alamyla insani varhk alanm irtibatmi saglayacak zemin basit bir duzlem degildir. Dolayisiyla bu ikilemi ortaya koyabilecek olan kavram, paradoks kavramidir. Bu kavrama ontolojik bir anlam yukleyerek paradoks kelimesinin manasma bir genisleme getirmistir. Tann-insan ikilemi bir bakima paradoksal kabul edilerek meselenin girift yam sadelestirilmek istenmistir, Kisaca burada "anlama"ya ve Tannsal olana katilmaya yonelik bir cabayi goruyoruz, Bireyin ansal varligi ile Tannnm sonsuz olusu gercegi, paradoksal bir duzlemde ele almmadigmda ortaya daha baska meselelerin cikmasi asikardir, Bu sebepten dolayi "paradoks", bir can simidi gibi Kierkegaard'm imdadma yetismistir,

Kierkegaard'i iman gorusleri dolayisiyla ele almamizm yanmda onun modem zamanlann meshur problemlerini de ele almasi bizi boyle bir konuyu incelemeye sevk etmistir. Var olusculuga ilham veren, bireyin benligi yaratma ve kendini gerceklestirme durumunda olusunu yillarca once dile getirrnesi, onun incelenmeye deger orijinal bir

KIERKEGAARD, Soren, Korku ve Titreme Diya1ektik Lirik, cev, N.Ekrem Duzen, Ara Yaymevi, Giilen Of set, s.13.

8

dtlsunur olmasnu saglanustir. Kierkegaard, insanm ozgurluk ya da kurtulus araci olarak g5rdi.igi.i i.ie;li.i evreyi diyalektik bir surec seklinde ortaya koymaktadir.

Estetik eyre; iptidai zevklerin kisiyi kiskacma aldigi, bayagi bir nokta; tipkt Faust'un seruveni, Don Juan'm ask destam gibi, etik evre ise iyi ve kotunun netlestigi yani kurallann egemen oldugu eyre; ucuncu ve son eyre ise Tannsal bir deneyimi icerir, Bu eyre insam etik prensiplerin otesine goturur. Boylece lbrahimin oglu Ishak' 1 kurban etme hikayesinde sembollesen iman ediminin dehsetengiz goruntusu, bize imanm bir bedelle beraber kazamldigiru gosterir. Kierkegaard, "oznellik gercektir, gerceklik ozneldir" derken varolusun gerceklesmesinin, insan bilincinin kendinden baslayarak yaratngmi soylemesi, iman tecri.ibesinin bireyde nihai gercekligin kendisi oldugunu gostermesi bakmundan carpicidir. Burada oznel gerceklik tecri.ibesinin gerceklesmesinde rasyonel bir edimin yeri yoktur. Cunku ozgur edim "bilinmeyen icinde bir sicramayla" gerceklesir. Hegel'in gercegi butunu ile akilsal ilan etmesine karsihk Kierkegaard, gercegin irrasyonel olusunu ilan eder. Ona gore inane; akla sigan bir olgusal gerceklik degildir, Nesnel bir incelemeye tabi tutulamaz. Cunku akil disi unsurlann akilla uzlasmasi cabasi beyhude bir cabadir. Inancm nesnesi, bizzat akla aykmhknr. Inane, akii duzleme indirgenemez. Inancm paradoksal olusu Tannsal olanla fani olusun paradoksudur. Paradoks, Tann-insan ekseninde var olmaktadir,

Inane, ahlaki yargilarla da catisabilir. Halbuki ahlaki prensipler, genel gecerdir ve tartismaya konu olmasi dahi sakmcahdir. Etik, evrenseldir ve birey ona tabi olmakla kurtulur. Fakat Kierkegaard bu noktada inancm gucunun, evrensel olam rafa kaldiracak denli gUe;IU oldugunu ilan eder. Etik ohm Teolojik olarak askiya almabilir. Surekli bir prensip olarak degil, gecici bir si.irecin yasanabilmesi icin. Tipki Hz. Ibrahim'in Ishak'r Tann adma bizzat Tann'run emriyIe kurban etme noktasmda olusu gibi. Bu dramatik olay, Ibrahime imamn atasi olma makamnu bahsetmistir, Cetin bir surec ve varolma mucadelesi, insam sonunda kurtulusa gottmnektedir. Iman, paradoksal bir kahpta ulasilmasi gereken bir kutlu sondur. Ancak 0 zaman deger kazamr. Bicagi ceken Ibrahim Ishaka kavusabiliyor. Her ne kadar insamn yeryuzundeki tarihi varolus bicimine aykmhk teskil ediyor gorunse de iman, paradoksal bir icerik tasimaktadir.

9

Butun hikaye'nin dayandigi temel; paradoks kavrammda dugumlenir.

Kierkegaard'tnparadoksu'nun ozelliklerini soyle siralayabiliriz:

Paradoks, iki karsit var olussal varhk arasmdaki ortak iliskiye gonderme yapan bir kategorik kavramdir.

Paradoks, goreliden ziyade mutlaktir.

Paradoks, geleneksel mantik anlammdaki akil kavrayismm otesindedir.

Paradoks, aklm nesnesinden cok inancm nesnesidir.3

Insanm var olus noktasmda pasif olusunu ve buna karsihk Tannnm belirleyici konumu karsismda uzlasimsal bir noktanm var olup olmadigmi anlamamiza yardimci olacak kavram, paradoks kavramidir. Bu cetin mesele baska herhangi bir kavrarmn icerigine sigmazdi,

lnsanm bireysel varligi cok onemlidir. Bireysel var olusu yakalayabilmek ya da kendini gerceklestirebilmek zor bir istir, Hayat, daima ikilemleriyle bizi zora sokar. Bir sistem; sonsuza kadar bizi tatmin etmez. Gerceklik onunde dusunce sistemi cihz cozumler uretir. Birey, daima evrimsel olarak degisir ve gelisir. Hayati ileri dogru yasanz. Akil yeni durumlara karst bize garanti veremez. Inane, Tannyla mutlak bir iliskiyi mumkun kilan ozelligiyle akh, saf disi tutar.

Kierkegaard icin "yasayan" filozof tabirini kullanmak hie de abarti degildir.

Fikirleri canh ve gunumuze rsik tutar niteliktedir. Akla karst tezler uretmesi bir yana, yasamm, bireyin ve dini alanm degerini ortaya koymasi bakimmdan cok onemlidir. Onun Din Felsefesine olan katkisi bu bakimdan cok dikkate degerdir, Nesnellik ve evrensellik kaygilanyla toplumlan, belli dini kliseler cercevesine hapseden, gosteris icerikli resmi din anlayislan, samimi ve sahicilikten uzak, bireyin secmelerinin dikkate deger olusunu atlayarak, onun "kendilik bilgisine" ve diger tabirle soyleyecek olursak kendini gerceklestirmesine karst durmaktadirlar, BO$ inanclarla halk, belli bir hizaya

TiAN MiN-LiN Timothy, "Kierkegaard'm Yasami ve Dusuncesi", Kaygi Felsefe Dergisi, cev. Metin Becermen, Gorsel Medya, Mayis, 2000, s.48.

10

getirilerek gercek dini duygulan yasamak yerine, karikaturize olmus, bir toplu bilinc kaybma ugranlmaktadir. Bunu dile getirirken kullandigi igneleyici, heyecan veren, sezgi dolu, deruni ve geveze uslubu, tepkileri uzerine cekmistir. Fakat bize gore Kierkegaard'in bu igneli uslubu, onu renkli bir sahsiyet yapnns ve dusunce tarihinde orijinal bir kisilik olarak kalmasim saglarrustir, Dini dusuncelerinde Tann-insan birligini ammsatan, mistik ogeler ve dehset anlanm tasvir etmede kullandigi uslup ile Kierkegaard, izlenmeye layik biridir.

Kierkegaard, ne on dokuzuncu yuzyilm idealizmine ne de materyalizmine yakm duruyordu, kendine ozgu var olussal soylemiyle sanki yasadigi yuzyila ait degildi. Zaten sonraki donem var oluscu felsefelere olan etkisi goz onune almmca cagiru asrms bir yasam felsefesi gelistirdigini iddia edebiliriz.O adeta anlasrlmamak uzere yazmaktadir. Boylece kacmilmaz olan yanhs anlasilma riskini ortadan kaldirdigim dusunur, Buna uygun olarak anlatimmda net onermeler ve soylemleri degil, paradokslan kullanrmstir,'

4

MOUNiER Emmanuel, Varolus Felsefelerine Giris, cev. Rifat KIRKOGLU, Alan yay, istanbul, 1986, s.183.

11

BiRiNCi BOLUM:

KiERKEGAARD VE VAROLUS<;ULUK

12

Varolusculugun genel karakteri, tammlanamayan bir var olus, herhangi hir spekulatif bilginin konusu haline getirilemeyen, tekil, bireysel kategorinin one ahnmasi olarak gorulebilir. Bunun yamnda bireyin tammlanrnasmda soyut, nesnel, bilimci yaklasimlar yerine varolussal bir yaklasim sergilemek olarak da ozetlenebilir. Y asami, sunu degil de bunu secmekle bas basa birakildiginuz bir ikilemler dunyasi olarak yahut secmeye bagh olarak ozneden hareketle oznel degerlerin ehemmiyetini ortaya koymak olarak ahrsak, varolusculugun one cikardigi seyleri daha iyi kavranz. Hatta evrenin akil verileriyle anlasrhr bir sey olmadigi, sacma bir icerik tasrdrgi da soylenebilir. Aym zamanda varolusculugu hireyin ahlak kurallarmdan bile bagimsiz kalabilecegi gibi bir kuramsal duzlemde ele aldigmuzi, Kierkegaard'i varoluscu felsefenin ilk nuvesini olusturan kisi olarak kabul etmek durumundayiz, Sistem karsiti olusu ve varolusculugun temel argumanlanm daha onceden dile getirmis olmasi onu, var oluscu felsefenin fikir babasi olarak kabul etmemizi zorunlu kilmaktadir

Sistem karsiti olusu ve var olusculugun temel argumanlanm daha onceden dile getirmis olmasi onu, var 01u~9u felsefenin fikir babasi olarak kabul etmemizi zorunlu kilmaktadir. Kierkegaard'm varolussal dedigi inancmm temelinde, kendi kisisel tecrubelerinin tutku ve duygulammlarmm yattigim soyleyebiliriz. Ona gore, paradoks, hayatm diyalektigi ve askin halleri, ic alemimizde ve insanm derinliklerinde yatan seylerdir.'

Kierkegaard, varolusu; tam da insarun varolusu olarak algilar, Tasm ya da bir agacm var olusundan ayn tutmaz. Ama ikinci anlarruyla varolus; hayat ve hayatm anlami demektir. Bir amac olarak bu var olus; "ugrunda yasamam ve olmem gereken bir hakikat bulma" gerekliliginden aynlmaz. Kendini anlamak ve tammak icin "ne yapmam gerek" ? diye soran bir kisinin yonelimidir bu var OlU~.6

PEARCE-CHANiNG Melville, Modern Chtnsuan Revolutionenes Soren Kierkegaard, A Study London, 1945, s.29.

CAULY Olivier, Kierkegaard, cev. Isik ERGODEN, Dost Kultnr Kitaphgi, Pelin Of set, 2006, s.55.

Ankara,

13

Hegel'in varolusu, bir akli sistem btitiinltigii icerisinde, bir kavram olarak ele almasina karsihk Kierkegaard, varolusun dogal mecrasmi bulmasmi saglamak istemistir. Varolusu, spekulatif bilgi butununun salt bir kavrami olmaktan kurtarmak istemistir. Soyle demektedir: "Spekiilatif dusunce, var olusu bilmez; onun icin 'var olmak', 'var olmus olmaktir. Varolus, sonsuzun salt varligmda (pure being) yiten ve yok olan bir seydir. Spekulasyon, soyutlama olarak hicbir zaman varolusla esanlamli degildir, bu nedenle varolusu asla varolus olarak kavrayamaz, yalmzca geride kalmis bir sey olarak kavrayabilir. Spektilasyon icin varolus beyhude bir seydir, onun icin yalruz salt varhk vardir. 7

Kierkegaard'm din goruslerinin de temel yaklasumni belgitleyen bu gorusune gore var olus, bir bilgi konusu degil, varolus; canli, dinamik dogasiyla mantik orgulerine sigmayan, bilimsel tammlamalann otesinde bir seydir. Bu yonuyle varolus, bunyesinde celiskiler, garibelikler(paradoks), akla karst tezler banndmr. Nesnellik ve evresellik ozelligi sergilemez. Varolus, geriye dogru okunan bir sey degil,' ileriye dogru yasanan bir gercekliktir. 'Simdi ve surada', karsimda duran, yuz yuze geldigim somut gerceklik, ancak 'ben' den kalkarak ele almabilen bir gercekliktir. Boylece varolusun bir evrensel bilgiye dahil edilemeyeceginin de kanmdir.

Kierkegaard'm ozgtm ve cagim asan kisi oldugunu gosterir. Cunku yasadrgi cagda yaygm sistemci goruslere aykm bicimde varolusu sistem disma cikamustrr. Buna benzer, varolusun; cesitli, birbirine benzemeyen ve her insan tekini ayn ayn ilgilendiren gercekliklere sahip olusundan anhyoruz ki varolus, belli bir duzenin kavramlastmlmis, statik bir parcasi olamaz. Ancak varolus, kendi olanaklan icerisinde anlasilabilen bireysel kategoriye dahil olmasi gereken bir gercekliktir. Bir bilgi nesnesi degil bir uygulama alamdir.

Varolus, evrensel bir muhtevaya sahip olmamakla, bilimsel bilgi alanimn da dismda tutulmus olmaktadir. Bu, Kierkegaard'rn yururlukteki Hegelyan telakkilere karst gelistirdigi bir tepkidir. Yalmzca felsefi kaygilarla olusturulmus bir tepki degil, ileride

7

KiERKEGAARD Soren, Concluding Unscientific Postcript to Philosophical Fragments, Volume I, Princeton, New Jersey, 1992, s.S71.

14

de isaret edecegimiz gibi dini alanm insanhayatmda isgal ettigi yer bakimmdan da yururlukteki resmi din telakkilerine ve kurumsal otoriteye karst bir durustur. Ictenlik ve dogruluk degerlerinin one cikanlmasuu kendine bir vazife kabul eden Kierkegaard, Hiristiyanhk dininin ya da Tanri'nm bir spekulatif felsefe konusu olmasma ciddi elestiriler getirmistir. Onun bu tepkisi, sadece otoriteye ve onun dikte ettigi paradigmaya degil, aym zamanda kendi var olma tutkusunu yitirme asamasina gelmis, nesnel dusuncenin veya evrensel aklm bir parcasi kabul edilmis, kamusallastmlrms ve kitlesellestirilmis modern insan tipinedir. Bu tepkilerin toplammdan, Kierkegaard felsefesinin temelini olusturan var olus dusuncesini ve bu dusunce etrafmda ortaya cikan bireysellik, icsellik ve oznellik gibi kavramlan elde ederiz.8

Kierkegaard, var olus alanlan arasma kesin cizgiler koymak suretiyle hep bir "secme" edimini karsnmza cikanr. Ya/ ya da seklinde kategorize ettigi varhk alanlanna bakis tarzi ile bir indirgemecilige de du~tii.gunu soyleyebiliriz. Ona gore birey ya estetik karsismda etik; ya da etik'e karst dini hayat yasiyordur. Bu kategorilerin simrlan kesin cizgilerle aynhr. Bir varhk alamnda bulunan ins an, diger varlik alaruna kolayca girip cikamaz. Bu indirgemecilik, onda bilmenin, anlamanm, farkma varmamn, dusunmenin degerini alcaltir, onlann yerine usdisnn, absurdu ve paradoksu koyar. Bu cok da gercekci gorunmuyor. Absurd ve paradoks ne kadar hayatm gercegi ise, akil ve mantik da 0 kadar gercegidir." Buradan anlasihyor ki bireyi one almak icin ortaya konan uc gorus, toplum ve nesnelligin alam olan dissal dtmyayi hice saymaktadir. Bu da Kierkegaard icin bir nakisa sayilabilir. Icsellik ve bireysellik adma dissal olam hesaba katmama ve nesnellige karst durus sergilemedir. Bu bir indirgemeciliktir. Hayati idame ettiren temel unsurlaricerisinde akli asan, akil-disi seyler olabilecegi gibi, akil dizgesi icerisinde anlamlandinlabilen, nesnel, objektif, evrensel dogrular da vardir. Esasen akil alam, akil-dtsma baskmdir. Akil-disihk, anzi, ferdi ve gecici bir surec olmahdir. Hayati kuran butun unsurlann akil-disi bir temel uzerine kurulu oldugu goru$u pek de isabetli gortinmttyor.

8 TA~DELEN Vefa, Kierkegaard'ta Benlik ve Varolus, Heee Yaymevi, Oncu Basimevi, Ankara, 2004, s.25.

9

a.g.e. s.289.

15

Kierkegaard': bu denli icsel maceraya surukleyen sey, yasadigr cagda her alanda oldugu gibi dini alanda da gecerli olan Hegel Felsefesine karst ortaya koydugu tepki olabilir. Ctmku Ibrahimin imtihan seruveninde gordugumuz gercek su ki; soz konusu Tann olunca akildisi, absurt veya paradoks gibi gorunen seyler dini form icinde akli asan bir seviyeye yukselmektedir. Hegel dizgesinin veya Kilisenin, Tann'mn akli ispat ve bilgi konusu yapilmasma karst Kierkegaard, var olmayi ya da varolusu one cikarmayi istemistir, 0, soyle demektedir: "Bilgiyle ugrasrnak yuzunden, var olmak nedir unuttuk.,,10 Kierkegaard, bilgi karsisma varolusu ve son tahlilde imam koymaktadir. Cunku 0, varolusun en derin hakikatini, Dunya He Tann, gecek ile ideal, anhk olan ile yasam butunu, zaman ile sonsuzluk, inane ile bilgi karsitliklanmn uzlasmaz geriliminde bulmaktadir. 11 Halbuki Hegel dizgesinde her sey belli bir akli tammlamaya dahil edilmisti. Kierkegaard'a gore "varolus dizgesi" var olamaz.V Varolus biricik yamyla oznel, bireysel kategoriye dahil olan bir gercekliktir. Bir dizgenin kavramsal bir parcasi sayilamaz. Varolus'un kendisi akli dizgelere karst akildisi ozelligiyle bir alternatif gibi gozukuyor.

Fakat Kierkegaard, sirf bir Hegel karsiti soylem gelistirmek ve altematif bir spekulatif felsefe sistemi ortaya koymak gibi bir amac icin degil, dini alamn belirleyiciligini ortaya koyabilmek icin usavurma(reasoning) yerine, paradoks mantigmi one cikarmaktadir. Cunku inane, icerisinde absurd ya da paradoks arz eden unsurlar banndurms olsa da bu, akli olanm kavrayisiru asan seylerdir. Varolus, akilla kavranamayacak karakter icerir. Bir dizgeye varolusu sikistiramayiz, Esasen Kierkegaard'm gtmdeminde gizli olan sey dini kategori olarak olusturmaya cahsug; diyalektik evrenin son asamasi olan ve nihai kurtulusun yeri olarak gordugu, dini evre'nin bir insan icin ne kadar onem tasidigidir. Bu dini eyre de birey, akla sigmayan ve etik kurallara uymayan durumlarla karsilassa da dini olanm kurtancihgma ya da

10 WHALL, Jean, Var otuscuiugun Tarihcesi, cev, Murtaza KORLAELCl, Erciyes Uni. Basimevi, Kayseri, 1994, 8.9.

11 SOYKAN, Orner Naci, "Var olus Yolunun Ana Kavsagmda: Korku ve Kaygi Kierkegaard ve Heidegger'de Bir Arasnrrna", Dogu Batl Dusunce Dergisi, sayi, 6, 1999, s. 35.

12 KiERKEGAARD Soren, Concluding Unscientific Postcript to Philosophical Fragments, Volume I, 8.112.

16

sonsuzlugun yeri olan Tannsal olana yapacagi inane sicramasi sayesinde gercek bir varolus sergileyebileeektir. Kierkegaard, spekulatif bir bilgi teorisi gelistirmek amacim tasimamaktadir. Onun amaci, tutkulardan ortilii varolussal sureclerden gecirdigi yasam felsefesine ulasmaktir. Bu da bilinmezin icinde ileriye dogru bir "inane sicramasi" ile basanlabilir. Boylece Kierkegaard'm varolusculuguna, inancm degerini ortaya koyan, hatta inane a varolussal bir muhteva katan ozgun bir hayat felsefesi kurucusu gozuyle bakabiliriz.

Kierkegaard'da daima paradoksal bir sekilde ele alman varolusculuk, hastahkh bir ozellik tasir. Bu hastahkli yapi, varolusun temelinde yer alir. Hem de olumcul bir hastahktir: Incil'de anlanldigma gore, "Lazar adh bir adam hasta idi". (Yuhanna, 11) Isa'ya bu haberi verdiklerinde 0, "Bu hastahk olurn icin degil." demisti. Ama Lazar oldu. Demek ki lsa'nm sozunun aksine hastalik olumculdu. Fakat sonra Isa onu mezardan cagirdr ve Lazar dirildi. Simdi bu hastahk olumcul mu idi? Ozetle; Kierkegaard'm varolusculugu hayatin celiskilerinin gergin noktasmda yer altr. Bu zithklann bileskesinden bir hayat felsefesi kurmustur. Varolusun en derin hakikat noktasi bu paradoksal yapmm uc noktalandir. Ona gore dunya ve Tann, gerceklik ve ideal, anhk olan ile yasam butunu, zaman ve sonsuzluk, inane ile bilgi'nin uzlasmaz geriliminde varolusun ta kendisi yer alir. Ona gore varligm anlami, bir cifit carsrsi dedigi bu dunyada degil, ic yasamda yer alrr. i<; yasamda ise korku, ic daralmasi ve umutsuzluk bulunmaktadir.r'

Ya/ ya da formatinda sunulan bu varolus olanaklan, biri digerinin altematifi olan var olus kurelerinin zrthgmda ancak varolus gerceklesir. Secme ozgurlUgunii bilincli bir tercihten yana kullanma mecalini gosteren tekil birey, varolusun paradoksal yapismdan bir diyalektige gidebilir. Daha dogrusu varolusunu gerceklestirip onu eline alabilmesi icin bilincli ozgur secimi yapabilecegi anhmi gerceklestirmesi gerekir. 0, ozgur anhnu, "bilinmezin icindeki bir sicramaya" benzeterek akil disi unsurlann hayatta belirleyici konumuna isaret etmistir, Burada Kierkegaardm supheci yonu ortaya ctkmaktadir. Cunku ona gore yasam, ileriye dogru gerceklesir ve her zaman kesin sonuclar

13 Soykan, s.36,37.

17

dogurmaz, Bu kesinsizlik icinde birey absurd olarak ifadelendirilebilecek psikolojik haller icinde biri digerine altematif olan tercihlerden birini secerek kendi varolusunu kurar. Eger Hegel sistemleri ya da herhangi bir spekiilatif dizgeye kulak verecek olsak, bireye birakilnus ne bir ozgurluk alam ne de herhangi akildisi bir surprizle karsilasmayiz. Sonuclan ve sebepleri biri digerini olusturan, kesinlik iceren rasyonel cikanmlar, Kierkegaard felsefesinde yer almamaktadir. Dolayistyla Kierkegaadi bu sistem karsiti yaklasimmdan kalkarak, hayati kuran unsurlarm aynnti yonunu ve kisiyi direkt olarak ilgilendiren bireysel kisimlanni onemsedigi icin, varoluscu filozoflarm ilk ornegi oldugunu soyluyoruz.

Kierkegaard'a gore dizgenin goz ardi ettigi en onemli sey, benim secim yapma ihtiyacimdrr. Hegelin dizgesinde secime yer yoktur. Cunku her sey diyalektik-kurgusal olarak belirlenir. Hegel'in mantik bilimi her seyi acikhyor gibi gorunur, ancak kendi yasamim, yasam-formunu secen varoluscu birey dizgenin dismda kahr, Bu durum Kierkegaard'a gore sasilacak bir dururn degildir, dizge ve varolus bagdasmaz."

Kierkegaard felsefesinde varolus tecrubesinden hareketle birey kendi yasammm efendisidir. Kendisini anlama konusunda bir sanatci gibidir. Bilim adammdan farkh olarak, "varolustan ve celiskiden kendisini soyutlayamaz, onlann icindedir.?" Var olustan soyutlamak, zorlugu ortadan kaldirmaktir, fakat varolusun icerisinde..bir. anda bir seyi anlayacak sekilde kalmak, kendini anlamak degildir. Ancak uc karsitlan bir arada anlamak ve kendini onlar icerisinde anlamak icin var olmak zordur. 16 Yani bir dizge icerisinde kavramlastinlrms bir sey, cozumu kendi mantiksal orgusuyle olusturulan sebep sonuc iliskileri, gundelik yasamda yuz yiize geldigimiz bir ikilem soz konusu olunca, celiski dizgeyi ortadan kaldirmaktadir. Varolusun derin sancilanru yasayan birey, krvrandmci secmelerle karst karsiya kalrmsnr. Ne bir dizge ne de herhangi bir akli cikanm ona yardimci olamamaktadir. Hatta toplumsal, ahlaksal bir yargi, kurtanci yonii ne kadar guclt; olursa olsun bireyin dusebilecegi bir secim

14 KIERKEGAARD Soren, Concluding Unscientific Postcript to Philosophical Fragments, s.351.

15 Tom Rockmore, Before&After Hegel. A Historical introduction to Hegel's Thought, Los Angeles, 1993s.147.

16 a.g.e. s.354.

18

zorlugunda onu yalmz birakabilmektedir. Buradan su yargiya rahathkla ulasabiliriz; estetik ya da etik degerler varolusu butun olarak kucaklayamazlar ya da varolusun bireysel kategoriye dahil olusundan hareketle.icsel, ruhsal olana disandan onerecegimiz cozum kahplan yetersizdir.

Insan denilen varhk, ancak varolusun celiskili dunyasmda bir anlamlandmnaya gidilebilir. Bu, kurgusal bir akli cikanmla olamaz, dusunce alanmdaki paradokslar, kurgusal olarak cozulebilirler ancak bunlar pratik hayatm paradokslan gibi mutlak degildirler. Hegel dizgesinde ele almacak bir paradoks gecmis bir olay olarak incelenip yamtlanabilir fakat 'simdi ve surada' karsimda duran bir mutlak secmeye karst bana bir sey soyleyemez. Temel problem, varolusunu eline almak isteyen bireyin karsilastigi paradokslar karsismda ortaya koyabilecegi pratik bilgelige nasil ulasabilecegidir, Y oks a Kierkegaard'm bir nesnel ya da evrensel bilgiye ulasma ve buradan bir spekulatif bilgi teorisi gelistirme amaci yoktur.

Kierkegaard, soyut dusunme ile varoluscu dusuncenin kesin bir karsitlignu ortaya koyar: Soyut dusunme, mantiksal teknikler araciligi ile olanaklthk bolgesini kesfeder ve yalmzca varsaynnsal bilgilerle ilerler, varoluscu dusunme ise gercek, somut birey uzerine ilerler.i" Bu varoluscu dogruluk dusuncesi, giderek Tann dusuncesinin tek gercek dusunce olusuna ulasacaktir. Cunku varolus kavrarm, hayatm butun secmelerini kapsamaktadrr. Dini ya da dunyevi olan aynrm yapilmadan hayati, buttmcul bir varolussal paradoksal problem olarak kabul ettigini goruyoruz. Dini ya da imanla ilgili olan problematik, yasam seruveninde dunyevi olandan bagimsiz ele almmamaktadrr. En azmda Kierkegaard'm kendi kisisel tecrubesi acismdan boyledir. 0, Kendi cocugunu kurban etme paradoksuna dusen Ibrahim gibi buyuk askla baglandigi nisanhsmi kurban ederek ona kavusmayi denemistir, Kierkegaard't varoluscu felsefenin babasi sayilmasim saglayan sey spekulatif akilci ilkelerin karsisma paradoksal varoluscu ilkeleri koymasidir. Varolus, her bireyde ayn ayn tezahur eder ve hicbir sistem onu kurgusal hale getiremez. V arolus akli suzgeclerden akip dokulmektedir sanki. Gecek olan da

17 THiLL Y Frank, Felse.fenin oykiisii, cev. Ibrahim ~ENER, cilt II, Izdusum yay, Kurtis Matbaacilik, istanbul, 2000, s.421.

19

varolussal olana kosuttur. Tannmn kendisi ve inanca konu olan her oge(Hlristiyanhk acismdanjparadoksal haliyle anlasilmahdir. Onu bir spekulatif dizgenin aklilestirilmis birparcasi saymak ona yapilrms en buyuk yanhshk olur. Gerek Isa'run Tannligr ya da Tanrmm varolusunun ispati veya herhangi bir dini rituel, rasyonel bir izahm simrlanna dahil olamaz. Bu ispat degil kufurdur. Cunku akil bizzat onu anlamamak uzere yaratilrmstir. Akla dusen, inanca tabi olmak ve surukledigi serencama tutkuyla kosmaktir. Inane gibi varolusun butun evreleri, akil dis; talepleriyle bireyin karsisma cikabilir, onu anlamaya degil ona tutkuyla baglanmaya cahsilmahdir. Tannsal bir Mev, baska butun odevleri iptal eder. Varolusun Tanndan asagiya dcgru birbirini takip eden silsilesi, bireysel kategorinin smirlannda gerceklesir. Tam bir ozgur secim yapabilen birey, varolusunu da eline alnus bireydir.

"Tann ahlak ulamlarmm(categories) usttmdedir" diyen Kierkegaard herkese benzemeyen bireyler icin de durum ayrudir, ahlakm genel kurallan onlar icin gecerli olamaz. lste burada Sartre var olusculugunun temel bir savmm ilk taslagmi buluyoruz. Herkes kendi olmak zorundadir, ona kendini zorlayabilecek genel bir oz ya da dtizgti(normes) yoktur."

A-KiERKEGAARD'IN TEOLOJiK DU~UNCELERiNiN SEYIU

Kierkegaard'm teolojik dusuncelerini daha ilk cocukluk yillannda aldigi karanhk ve aCI Hiristiyanhk egitimiyle baslatabiliriz. Daha sonralan alay konusu edecegi bu aCI ve karanlik egitim, onda derin dusunce degisikliklerine sebep olacaktir. Gen<;lik yillannda umursamaz bir hayat yasarms, vaktini kahvelerde israf ederek gecirmis ve ilginc fizigi ve kiyafetiyle hep alay konusu olmus ve ahlak tartismalanyla kendisi alay etmistir. Sorumsuzluk icinde gecirdigi yillardan sonra Kierkegaard, "derin deprem" olarak niteleyecegi kisa suren nisanhhk doneminin etkilerini butun hayati

18 FOULQuiE Paul, Varoluscunun Varolusu, <fey, Yakup $AHAN, Toplumsal Donusum yay. Ist, 1998, s.l 02.

20

boyunca hissetmistir. 1840 yilmda Regine Olsen adli sade bir kizla nisanlanrms ve derhal aynlmisnr. Bu olay hayatmda yasadigi en siddetli sarsmtidir. Hayatmm donum noktasi bu aynhk olmustur ve bundan sonra kendini felsefe cahsmalanna adamis ve ruhsal alemde hep uc noktalarda dolasmis fakat bu kisa sureli nisanhligm etkileri, Kierkegaard' a gore en buyuk yasam celiskisi, felsefesinin ve dolayisiyla' teolojik dusuncelerinin de temelini olusturmustur.

Oncelikle Kierkegaard, babasmdan kendisine tevarus eden dini dusuncelerin etkisini cocukluk doneminde yasamistrr. Hiristiyan inanclanna dayah bir egitim gormustur. Fakat duzenli bir sekilde egitirn ve ogretim ilkelerine bagli bir ogrenci olmarmstir. Ruhsal bakimdan inane baglanuh bunahmlar yasarmsnr. Babasuun bir sebepten Tanri'ya lanet okumasimn cezasi olarak telakki ettigi, sirayla bes cocugunu ve esini kaybetmesinin derin ruhsal etkileri Kierkegaard'da gorulmektedir.

Daha sonra "Kutsalla masumane alay edilen bir oyun" (mythologie idillique) olarak tarumladigi Hiristiyanhk, ona gore SIb bir Hiristiyanhk degildir. Hiristiyanhgm sevimli yuzuni; degil, insamn gtmahlanna sefaat edecek olan, hay ustunde can veren Isa'run Hiristiyanliguu tanmustir. Karanhk imgelerden olusan sirlarla dolu dramatik, esrarengiz gizlerle orUlu bir Hiristiyanliga tamkhk etrnistir. Bes cocugunu ve esini kaybetmis bir baba'mn hircm, asi ve dogaya olan baghhgi hesaba katildigmda, Kierkegaard'in nasil bir duygu ve dusunce atmosferinde kisiligini olusturdugu daha iyi anlasilabilir, Ilerde de gorecegimiz gibi Kendini lshak'in yerine, kisa surede aynldigi nisanhsi Regine Olseni de kendisine dogru yine Ishak'rn yerine koyacaktir. Kazanmak icin bir kurban gerekir. Babasi Kierkegaard'i oglu ise nisanhsim kurban etmek istemistir.

Onun modern tabirle soyleyecek olursak bohem icinde gecirdigi, umursamaz, genclik yasantismi kesintiye ugratan sey, gecirdigi bir nisanhhk deneyimidir. Nisanhligmm ertesinde aynlmasi kendi.yasammda yuz yuze geldigi en buyuk celiski ya da paradokstur. Ileride aynntih olarak ele alacagirmz gibi, yasadigi bu evlilik paradoksu; lbrahimi imanm atasi kilan seruvenle, kendisi arasmda bir benzerlik kurdugu paradokstur. Tanrr'nm ahlak prensiplerinden ustun olusunu belgitleyen kurban hadisesi ile evlilik tecrubesinin ona verdigi duygu ve dusunceler arasmda kurdugu bag,

21

hayatmda kesfettigi en derin paradokstur. Bu paradoks; tipkt evlat sevgisiyle, Tanrmm tartisrnaya izin vermeyen emirleri arsmdaki celisik noktada kalan Ibrahim ile etik acidan evlenmenin dogru bir davrams olusunu ve zorunluluk iceren bir temel yasa olarak dikte eden toplumsal, evrensel kanuna karst gelmeyi icermektedir, Kierkegaard'r Ibrahim yerine koyan sey; toplumun bireyden bekledigi sey evlilik yasami olmasma karsihk 0 sevdigi gene kIZI bu ugurda feda etme ikilemiyle karst karsiya bulmustur, Bu vazgecmersacrifice) sayesinde ona kavusmayi arzu etmistir. Bu eylemi bir Tann ayartmasi olarak algilanus ve kendisi icin sevgilisini kurban etmistir, Talihsiz olan su ki; sade ve siradan bir gene kiz olan Regine Olsen olanlardan hicbir sey anlamarms ve kendisi uzerinden gerceklesen metafizik tartismalara bir anlam verememistir.

Delikanhligmda, bir din bilim ogrencisiyken pek cahskan sayilmazdi; garip bir yaratiku, insanlarla birlikte yasamak icin yaratilrmsa benzemiyordu. Bedeni carpik curpuktu, cirtlak sesi ve cirkinligi ile kendisi bile alay ederdi. Ruhsal bakimdan ise tistun oldugunun farkma varmasi onu alayci, igneleyici biri yaprmsti, elestirileri hos gormez ve saldirganhkla karsihk verirdi. Zen gin bir ogrencilik hayati yasamasimn yarunda bohem diyebilecegimiz bir yasanuyi "kaybolus yolu" diye tanunladigi bu yolu birakti ve yep yeni bir kisilige burundu. Asmligi yaratihsnun dengesizliginden ileri geliyordu. Bundan sonra neden ileri geldigi bilinmeyen bir sebeple nisanhsmdan aynlmaya karar verdi. Bu noktada Tann buyruguna uyup oglu Ishak'r kurban eden Ibrahim'e benzetti kendini. Vicdan hesaplasmalan hie dinmeden devarn etti."

Bireyin genel ya da evrensel olarak niteleyebilecegimiz kurallara karst paradoksal olan mutlak bir tercih yapmak zorunda olusu onu paradoksa suruklemektedir. Kierkegaard Felsefesinin en onemli kavrami belki de "secme" kavranudir. Kierkegaard, dusunce asamalanrun ilki olarak secme kavramma vurgu yapmaktadir. Secme'nin bireysel kategoriye ait bir sey olusu yani mutlak manada bireyi ilgilendirdigi icin, bireyin evrensel yasalara olan ustunlugunu doguracaktir. Secme'nin bireyi karst karsiya birakacagi ikilemler, genel ve evrensel olana karst paradoksal bir

19 a.y.

22

algilamayi zorunlu kilmaktadir. Bu paradoks, siradan bir pratik secme olabilecegi gibi dini bir paradoks da olabilir.

Bu sebepten dolayi Kierkegaard'm teolojik ya da genel olarak din konusundaki gorusleri, "paradoks" kavramiyla cozulebilmektedir. Zaten onun bilgi kurammdan da bunu rahathkla cikarabiliyoruz: "DU1?Unce ve gerceklik derin bir zithk icerisindedir". Birbiriyle uyum icinde gorunen dusunce siralamasi, gerceklik soz konusu olunca, hayatta bunu destekleyen argumanlann olmadigini bir cirpida soylemektedir. Bu asrlmasi giic zrthk, ancak paradoks'un yardimiyla asilabilir. Teolojik dusuncelerinin ve hatta Kierkegaard felsefesinin mihveri paradokstur. Onun paradoksal gormedigi husus hemen hemen yok gibidir. Insan dunyaya gelisiyle, dunyadaki durusuyla ve tekrar dunyadan gidisiyle tam bir paradoksal varhktir. Paradoks, bireyin butunuyle yasamma anz olan bir niteliktedir. Bu, dinsel ya da dindisi ikilemi olmaksizm karsilasilan bir mutlak hakikattir. Paradoks'u kendi olanaklan icinde kavrayabilir ve sacma unsurlar icerse de ona mutlak baghhk gostererek 91k1~ yolu bulabiliriz. Karsilasacagnmz dini ya da dinsel olmayan hayal kmkhklan, beklentiyi bosa cikanci unsurlar dogmatik inancm geregi olarak oldugu gibi kabul edilecektir. Onun icin akli kihflar yersizdir. Kierkegaard, daha cok unlti, Tetullianus'a atfedilen "inamyorum, ctlnku sacma" dogmatik klisesine yakmdir. Burada sacma olan sey gerceklik disi degil, akil suurlanna sigmayistrr. Kabul edilen dusunce gercegin akil d1~1 olusundan kaynaklanmaktadir. Buradan hareketle soyle bir formulasyona gidebiliriz: Dusunce ve gerceklik biri digerini her zaman belirleyemez, dusuncenin otesinde gercekligi olan paradokslar vardir. Bu paradokslar da bireyin karsisma ani, sahsi, mutlak kahplar icerisinde secme formatmda sunulmaktadir,

Secme kavrarmyla ulasngi noktada Kierkegaard, yasam kurelerinin birbiriyle olan baglannsmi kesfetmistir. Estetik, etik ve dini eyre; Kierkegaard'm dusunsel filtresi bu uc asamali yasam kavrayismm aciklamasmdan ibaret gozukuyor. Evrilen bir sistemci kavrayis yerine birbirinden mutlak manada aynlan yasam kurelerini karsmuza cikarmaktadrr. Bunlar arasmda bireye birakilan tercih ozgUrlugU ona gore dikkatle ele ahnmasi gereken bir seydir. Buradan "secmenin" ozunde ozgur ve mutlak olus ve bireysel oznellik 'bulunur.

23

ate yandan Kierkegaard, akli olana itibar etmez. Ilerde aynntih olarak ele alacagtmiz gibi akilla inancm uzlastmlmasi cabasim Kierkegaard'da goremeyiz. Tam tersine akilla inane arasindaki yangm onemine dikkat ceker. Kierkegaard'da; Tannmn mutlak olusu karsismda kendi gunahkarligi ve simrh varhk olusu itibariyle insan Tannyi bilemez. Dini inancm insan aklma indirgenmesinin, inanci zayiflatacagmi dile getiren teolojik 'fideizm' gelenegini canlandmr, Akhn ulasabilecegi en ust nokta, kendi suurlannm bilincinde olmaktir. 20 Dolayisiyla insana yarasan inancm sigmagma dahil olmaktrr, Hayat butun birimleriyle paradoksal oldugu icin paradokstan iman ya da dini inane konulan da nasi bini alrmstir. Daha da ileri giderek diyebiliriz ki var olus; Tann dahil varolusun butun cuzleri bir paradoksal iliski ile maluldur. 0 yuzden Tannnm ispan da baska herhangi bir varolus gibi ispata konu olamaz. Onu inkar etmek ne kadar kufur ise ispat etmek de 0 kadar kufur mesabesinde algilannnstir.

0, ispat edilen kavramsal bir ilke degil "tutkuyla yasanan bir varhktir." Buradan kalkarak Kierkegaard'm Tann-insan birligini savunan bir mistik oldugunu soyleyebiliriz, Cunku varolusu butuncul bir bakisla ele almaktadir. Tann mutlakligiyla tartismalann otesinde ve mutlak olarak vardir. Bilginin nesnesi degil, "simdi ve surada" olamn oznesidir. Ona baska herhangi bir araciya ihtiyac duymadan, yasayarak inanmm. Kurtulusum, (cunku Kierkegaard, yeryuzune firlanlrmshgi ve yalmzhgi dile getiren bir filozofiur) ait oldugum seye olan dogmatik baghligimla gerceklesir, Bu "sacma olsa da inaruyorum'' formulasyonunu dogurur. Boylece Kierkegaard, gercek muminin nasil bir Tannsal olanda yol alan bir iman yolcusu oldugunu ortaya koymak istemektedir.

J-Kisisel Gijrfi~lerinin Din Gijrfi~lerine Dian Etkisi

Protestanhk icinde yetisen Kierkegaard bunu daha da derinlestirdi, Ona gore; cocuk, Hiristiyanligm "sadece tathhgma, sevimliligine ve goksel yamna gereksinim duyar. Cocuk lsa ve meleklerle birlikte yasar; karanhk gecede yildizlar gorur, Beytulhalm'de uzun yolculuklar yapar. Ancak bunlar ne kadar duygusal olursa olsun

20 West, David, Kua Avrupast Felsefesine Girts, cev. Ahmet csvizci, Paradigma yaymlan, Engin Yaymcihk, istanbul, 1998, s.164.

24

asil Hiristiyanlik olamaz; temiz ve katisiksiz bir mitoloji, kutsal ile kotuluk dusunulmeden yapilrms, bir sakalasma bir oyundur." Kierkegaard, bu sevimli dini tarumadan dogrudan dogruya, asil Hrristiyanhk admi verdigi seye giriverdi. Bu, insam gunahlardan kurtarmak icin carrmha gerilmis olan lsa'mn Hiristiyanlrgi idi. 21

Kierkegaard, uygunsuz gorulen fizigiyle, genclik yasantismm umursamaz yonu itibariyle, toplumsal ahlaki kurallara karst kayitsizhgiyla ve hatta bu kurallarla alay ederek gecirdigi anarsist denebilecek kadar sarsmtih ve protest ruhsal yapisiyla, tam bir sistem karsrti idi. Ozellikle de "sistem" diye elestirilerini yonelttigi kisi Hegel idi. Hegel sisteminin soyut bir idealizm olusu ve gercegin butuntine cevap bulma girisimi olmasi, Kierkegaard'm hedef tahtasi olmasma yetrnistir. Ona gore gercek, hie de sistemin zorunluluguna tabi olmayacak karakteriyle bireysel, anhk, mutlak ve pratik bir mulahazaya yonelik czellikler icerir, Tannmn varlrgmm ve dini dogmalann akilsal el ele vermisligi, onun hicbir zaman kabul etmeyecegi bir seydir. Sistem butunlugune uydurabilmek icin egilip bukulen inane konulan sonunda bir spekulatif birligin kavramsal bir parcasi haline getirilerek, gulunc olunmaktadir.

Onun temel gorii~ii yasamda dogru olan bilgiye erisebilmektir. Bu dogruluk "ben" den bagrmsiz, benim disimda, soyut ve baskasitarafindan tammlanrms bir sey olamaz. Dolayisiyla birey, Tann ve evrene karst bir durus sergileyecegi zaman, bu durusta bireye birakilrms alan, Kierkegaard'da bir hayli genistir, Secme ozgiirlugii, temel bir noktadir ve bireyin mutlak manada ihtiyanna birakilmistir. Boylece kendi benligini onemseyen yont; itibariyle Kierkegaard, insan merkezliiantropo-sentrik) bir dunya gorii~Une yonelmistir Hegel ise, mantiksal idealizmiyle bireyin secmelerine ve varolussal kaygilanna onern vermeden kavramsal bir insan tammlamasma gitmekteydi. Varolusu da sisteme baglamaktaydi. Bireyi saf dis: tutan bu g6ru~ tarzi, Kierkegaard icin pek inandmci gorulmemektedir. 0, soyle der: "Kisi birey olarak evrenselden yucedir ve evrensel ile mutlak ili~kidedir."22

21 Foulquie, s.10l.

22 KIERKEGAARD, Soren, Korku ve Titreme, s.71.

25

Kierkegaard'm bir diger karst C;llctlgl nokta ise Kant'm ortaya koydugu zorunlu ahlak yasasidrr. Ona gore varolussal kaygi, ahlaksal odevi geride birakir. Kant'ta akli bir zorunluluk olarak tesekkul eden ahlaksal yasa, Kierkegaard'da akli bir zorunluluk degil varolussal, kaygisal bir icerik tasir. Kierkegaard, bireyi genel ve evrensel olan butun kategorilerin uzerinde gormekle Kant'tan aynhr, Burada da birey kategorisinin one almdigini gormekteyiz, Birey, estetik ya da etik prensiplerin surekli onunde yer ahr. Bireysel/subjektif) kaygilar, genel ve evrensel olana baskmdir.

Kierkegaard, Ibrahim ornegine sanlarak kendinden bazi seylerle bu ilahi ders arasmda cikis noktalan yakalayan benzesimler bulmustur. Tann soz konusu olunca, estetik ve etik olan degerli degildir, Eger temelini kisinin birey olarak evrenselden yuce olmasmdan alan bir gizlilik yoksa Ibrahim'in tavn savunulamaz. Cunku 0, etik belirleyicilere onem vermez. Diger yandan, boyle bir gizlilik durumunda, uzlastmlamaz paradoksla yuz yiize geliriz, hele de bu uzlastirmanm, kisinin birey olarak evrenselden yuce oldugu dusuncesine dayandigi, fakat evrenselin de uzlasmamn ta kendisi oldugu dusuncesine dayandigi goz onune ahmrsa, Hegelci felsefe, mazurgorulebilecek hicbir gizliligin, hicbir olculemezligin olamayacagnn ileri surer. Boylece Ibrahim'i imanm atasi olarak kabul etmeye yetkili degildir_23 Ibrahim' in kurban olayi ile yasadigi paradoksun bir cesidini kendi hayatiyla karsilastmr. Ibrahim'e bir bedelle verilen imamn sembolu olusuyla kendisi arasmda Kierkegaard, buyuk askla baglandigi nisanhsim kurban ederek( sacrifice )0, iman eri olmak istemektedir. Cunku ahlaksal odev, ona evlenmeyi tel kin ederken 0 bunun yerine Tannsal odevi koymak istemektedir. Kendisi icin nisanlismdan vaz gecmeki sacrifice), iste paradoksal krvrandmci secim budur. Tannsal imtihan surecinden basanyla cikabilmesi icinrtipki Ibrahim gibi)iman hamlesini yapacagi bir imkana kavusmustur. Tipkr nasil bir seyin kendisini ilgilendirdigini bilmeyen Ishak gibi nisanhsi olan Regine Olsen ona bu iman hamlesini yapma imkam verecektir. Siradan bir Danimarkah olan Regine Olsen, ise olup bitenleri hicbir zaman bilememis ve kendisi uzerinden gerceklesen teolojik firtmalara hayati

23 a.g.e., s.73.

26

boyunca bir anl am veremernistir. Kierkegaard ise tamamen genclik yasantismdan siynlip ic alemindeki iman yolculuguna devam etmistir.

Onun nisam bozma karan, kendince namuslu bir insamn karandir ve hakhdir da.

Buyuk ihtimalle, Regine gibi saf bir cocugu, kendisi gibi uzuntu verici acayip bir varligm arkadasligma zorlamak istemiyordu. Regine'nin masum ruhunun ondaki derin izdiraplan paylasacak gucte olmadigmi fark etmisti. iki tarafa da oldukca zor gelen bu aynhk, Kierkegaard'i yeni acilarla karst karsiya getirmis ve derinden sarsnustir." Kierkegaard hep derin zrtliklan yasarmstir, Kierkegaard'm butun yazilan, gerek felsefeyle ilgili olan diyalektik coztlmlemeleri, gerekse sanatla ilgili olan ic cokusleri, onun kendi icindeki zithklann ve karsithklann bir belirtisidir."

Bundan boyle gorevini yerine getinnek i.izere Tannsiyla bas basa kalan Kierkegaard, olumune kadar si.irecek olan yogun bir doneme girmistir. Once 1841 yilmda bir bucuk yI1 kalacagi Almanya'ya gitti. Berlin'de basta Shelling olmak uzere filozoflan dinledi. Soma tekrar Kopenag'a geri donen Kierkegaard, felsefe cahsmalanna hiz verdi."

Bizim burada iddia ettigimiz temel tez sudur: Kierkegaard, V arolussal goruslerini paradoksal aglarla orerken dini alanm paradoksuyla di.inyevi alamn paradokslannm bir ve aym kaynaktan neset ettigini soylemektedir, Dolayisiyla Tanri'mn varhgi ya da evrensel bir yasa, bireyin karst karsiya geldigi bir somut tercih konusudur. Birinin digerinden duzlem baglammda bir farki yoktur. Bireyin varolusu, onun ozune tegaddi.im eder. Etik ya da estetik ogeler ne kadar da belirleyici olsalar, bireyin dinsel secimi ozgi.irli.igi.i soz konusu olunca bu varolus ki.irelerinin birey icin belirleyiciligi kalmaz. Her tur ahlaksal yargi ya da genel gorus kolayca askiya almabilir. Bu ilahi olanm mutlak belirleyiciligidir. En ust mahkemenin yerel butun mahkemelerin karanm yeri geldiginde askiya almasidir. Bu $U demektir; askiya alman ahlaki yasa tekrar yururluge girer ve evrensel olmakhgmdan da bir sey yitinnez. Tann karsismdaki

24 Foulquie, s.1 ° 1.

25 BiRAND, Karman, Egzistansiyalizm Uzerine Dersler, A. U. Ilahiyat Fak. Dergisi, c. 10, 1962, s. 43. 26 BAHADIRLI, Ayse Serpil, Soren Aabye Kierkegaard'tn Felsefesinde Estetik Varolusun Anlami,

istanbul Univ.Edeb. Fak. Basilmanns Doktora tezi, s.35,36.

27

varolus, Tannmn emirlerinin dismdaki her turlu belirlenimi adeta iptal eder. Insan benligi ait oldugu mutlak olana tam teslim olmayi gerektirir. Boylece bir tur Tann-insan birligine dogru giden bir dusunce silsilesi var olur.

2-Kicrkcgaard'm Klasik Teoloji ve Dini Kurumlarla ili~kileri

Kierkegaad'in klasik teoloji sistemine bir tepki oldugunu pesinen soylemeliyiz.

Teolojiye ve dini kurumlara bakisim ele ahrken daha isin basmda onun goruslerinin Hegel sistemine bir tepki oldugunu pesinen soylemeliyiz. Cunku Hegel sisteminde baska her sey gibi Tann da dizge icerisinde belli bir mantiksal, rasyonel temele oturtulmustu. Dini kururnlar da dini semboller de rasyonel bir sekilde izah edilebilen konulardi. Hegel felsefesinde rasyonel bakis tarzi esas oldugu icin kilise ogretileri de bu rasyonel aciklamalardan hareketle teolojinin ideolojisiniunuhtevasuu) kurmuslardi. Dini inane; ve Tann'mn varolusu, ozu ve kanitlanmasi meseleleri insan aklmm kabul edecegi sekilde bir "ogreti" ye donustnrulmustn. Hegel'e gore "gercek olan akli, akli olan ise gere;ekti".27 Dinin paradokslan da akil stlzgecinden gecirilerek bir aciklamaya tabi tutulmakta ve kesin, tartismasiz tarihi belgelerle doktrin halini almaktaydi.

Kierkegaard ise Dinin/Hristiyanhgm) rasyonalize edilerek ya da birtakim tarihi verilere dayandmlarak doktrin haline getirilmesine karst cikmaktadir. Bu itirazda kalkis noktasi "bireysel secim" e verdigi onem ve "kesinsizlik" gercegidir. Gerek Isa'nm Tannhgi ve yeryiiziine inisi ve carmiha gerilisi gerekse kilisenin otoritesinin mesruiyeti, kisaca dinintliristiyanhgm) hakikat olusu, onun icin akhn izah edecegi bir mesele degildir. Geryek Hiristiyanunumin), Hegel'in de objektif, doktrinel hale getirdigi, herkes icin bir ve aym seyi ifade eden bu nesnel, rasyonel ogretiyi kabul etmis kisi degildir. Hiristiyan olabilmek icin kendini karanliga atarak tehlikeyi gaze almasi gerekir."

Kiierkegaard eski inane; ve ogretilerin put haline geldiklerinde israr ediyor ve bunlar kendileri icin bir amac olup Tanri'nm kutsal gercekliginin yerine geciyorlardi.

27 DURANT, Will, Felsefe'nin Oykiisii, cev, Ender GUROL, lz yayincihk, Umut Matbaasi, istanbul, 2003, s.468.

28 a.g.e., s.469.

28

Gercek Hiristiyan inanci bilinmeyenin icme, bu fosillestirilmis insan inanclan ve modasi gecmis davramslardan uzaga, dunyanm bir ueuna firlatilnusti." "Inane sicramasi", bilinmeyen icinde, karanliga dogru yapilan bir hamledir. Kierkegaard'da karsilastiguniz Tann; objektif, dogrulanabilen, nesnel, rasyonel kavramsal Tann degil, dehsete ya da endise yuklu psikolojik hall ere dusuren, tutku yuklu Tanndir, Birey, yalruzhgmm derin dehlizlerinde bu tutkuyu yasar. Din, benligimizde yasadigumz bu tutkudur. Bu kaygi ya da ilk gunahm verdigi korku iceren tutku ya da duygulamm, aym zamanda gercek mumin olabilme imkamm saglayan seydir de. Dinde yasanan ruhsal, psikolojik haller, varolusun bir geregidir. Bize gore butun olarak varolus gerceginin bir parcasi kabul edilen Tann, Kierkegaard icin gercek bir kaygi ve korku noktasidir. Y ogun ruhsal evrelerin, bireyi karst karsiya biraktigi endise yuklu, olumctil umutsuzluk iceren hastahkli ruhsal haller aklm alacagi seyler degildir.

Kierkegaardm belki de inane birligini bozabileeek icerikteki bu asm dustinceleri devlet(resmi), dini kurumlann kabul edecegi einsten seyler degildir. 0, inancm canh, duygu dolu, dinamik, sorgulayan, bilincli, ihlas dolu, ozelliklerini one cikarmak ve fakat bunun karsismda pasif, edilgen, duygusuz, bilincsiz, samimiyet icermeyen, tutkulardan annmis, hayatm butunune muhalif, ihtiyarlanus, donuk inane sistemlerine karst cikmaktadir. Bize gore Kierkegaard'a ilham veren sey; gundelik yasantmnzin bizi yuz yuze biraktigi gercekligin, butun olarak insan hayatmi hive sayan, umutsuzluk dolu, sikmti ureten, kaygi yukltl, suursuz kanlimlar iceren tavnna karsihk; bilinei, benligi, refleksleri teyakkuz 'halinde tutaeak bir dinamik inanea ulasma arzusudur. Icerisinde yasadigi, dindarhktan uzak Danimarka halkmm suursuzca, salt torensel icerikli, din adma alisilagelmis geleneksel aliskanhklanna karst bir tepki gelistirmek istemistir, Ona gore inane, bir cirpida kazamlabilecek, degersiz, siradan bir edim olmayip, bir bedelle aneak sunulabilen ya da kazamlabilen bir temel tercih meselesidir. Boylece imanm degerini ortaya cikarmasi bakimmdan Kierkegaard'rn bu gorusleri kiymetlidir. Fakat insanhk tarihi ya da dinlerin tarihsel surec icerisinde gecirdigi evreleri goz onune aldigimizda goruyoruz ki dinler, dogma ve amentu

29 ARMSTRONG, Karen, Tanrtntn Tarihi, Ayrac yay, Onk Ajans, Ankara, 1998, s.441.

29

esaslanyla ayakta kalabilmektedirler. Rasyonel bir bicimde amentu esaslan cercevesine dahil edilmeyen, insan akhmn kavrayabilecegi bir . sekilde izah edilmeyen inane icerikleri, kisaca dini ayakta tutan temel direkler, eger belli bir bicimdetrnezhepler gibi) sistemlesemezse, varhgim idame ettirmekten endise edecektir. Kisilerin bireysel tecrubelerinin kaygan zeminine birakilan din, birlestirici bir din olmaktan uzaklasir. Bireysel tecrubenin belirsiz rotasmdaki din, kavram ve inane karmasasi yasar. Kuskusuz Kierkegaard'rn inane konulanna yaklasnru inanca karst yikici bir taarruz olmaktan da uzaktir. 0, inancm sahte boyutuna saldmr. Kandirmacaya tahammul edemez. Hristiyanligmrya da 0 zaman ki kilisenin) din adma yaptigi suistimaller, inancm toplu bir aldatmaca urum; olmasuu istemeyen Kierkegaardi karst saldmya zorlannsnr. Onun gercekten de saldirdigi din; kurtanci, Ibrahim' in, Ishak'rn ve dini temsil makammda olan peygamberlerin getirdigi din olamazdi.

Klasik Teoloji Tanri'nm ezeli, suurlu, alemi bilen ve onun yaraticisi, varlik veren, irade sahibi varhk oldugunu soyler. Kierkegaard'm Tann anlayismda icerik olarak Tann bir baska srfatlarla yuklu degildir. Kierkegaard'm konu ettigi meseleler hayatumza giren Tannyla Kutsal Kitaplarda bize anlatilan Tann arasmdaki uyumsuzluklardir. Kilisede baska Kilise dismda baska algilanan Tann anlayismm sahteligine dikkat cekmektedir. 0 ezeli, ebedi her seyi bilen Tann 'run gosteris seremonilerine konu olacak bicimde topluca bir kandirrnacanm icine cekilmesine karst, gercek dinin bireysel yonune dikkat cekmek istemistir. Bireysel acidan, dinin insam cekip ceviren ve tutkulardan orulu dehsetengiz seceneklerle bas basa birakan anlik varolussal kaygilar iceren ikilemleri, dinin ozune dair bize ipuclan vermektedir. Din, paradokslanyla dindir.

B-KiERKEGAARD-SOKRATES BENZERLiKLERi

Kierkegaard felsefesinin dusunce sacayagi; dogruluk, secenek ve Tanrr'dir.

Kierkegaard'm felsefi dogruluk dogasi dusuncesi Sokrates'ten izler tasnnaktadir. Dogruluk, bireyden kopuk bir sekilde degerlendirilemez, onunla birlikte ele almmasi gerekmektedir. V aroluscu dusunme, somut birey uzerine dogruluk konusunda ilerler.

30

Varoluscu dogruluk, nesnel ve kuramsal olarak belirsiz bir seyin icsel bir onsezisidir, varolan bir birey tarafmdan kazamlabilen en yuksek dogruluktur. Kierkegaard'm dogrulugu, kendi tammlamasma gore, inanca e~ittir.30

Kierkegaard, Sokratesi Hegelci tarzda ele ahr: Sokrates dunya tarihinde, dunyevi ruhun daha yuksek bir gelismislik asamasma dogru ilerledigi bir donnm noktasim ifade eder. Kierkegaard' a gore de zaten boylesine bir atihm, bireyin feda edilmesini gerektirir. Bilinen su ki; Sokrates'in vazifesi, Yunan ahlakmi daha yuksek bir ahlaki gelismislik asamasma kavusturmakti. Kierkegaard'ta ozgun olan sey; onun ironiyi bu ahlaki donusumu yaratacak bir arac olarak saptamasiydi, Sokrates'in de kullandigi arac; ironidir. Ironi dussellik kiskirtmasimn ta kendisiydi ve Sokrates'te bu gercek bir tarih tutkusuna donusur. 31

Kierkegaard, ironi ile cahillik iddiasuu veya baskalanna karst duyarsiz olunmasrm kastetmez. "Ironi'tye, Hegel' den annan "sonsuz, mutlak olumsuzluk" bicimindeki teknik bir anlam verilmistir. Bunun anl ami ise, diyalektik surecteki geri asamamn, daha yuksek bir asama lehine asilmasidir. Bunun kusursuz gerceklesebilmesi icin oznenin de kendi ironisinin bilincinde olmasi, veri1i gercek durum hakkmda soz sarf ederken ya da yargilamada bulunurken kendisini olumsuz olarak ozgtlr hissetmesi gerekmektedir. Burada ironiyi oznelligin ilk ve en soyut niteligi olarak gormekteyiz. Bu ise oznelligin ilk defa ortaya ciktigi ilk tarihsel donum noktasma isaret eder ki bu da Sokrates'e isaret etmektedir.32

Sokrates'in ahlakm gelisimine sagladigi katki, daha onceki tum ahlaki normlann otoritesini bilincli olarak reddetmek ve kendi ozgurluguntin farkma varmaktir. Bu normlann varsayilan otoritelerinin yerini, onlann birey tarafmdan oznel olarak kabul edilisi alnnstir. Boylece ahlaki nihilizme degil, ahlaki oznellige tekabul etmektedir.r' Sokrates'te daha yuce ahlaki gelisim yasatmak istedigi Yunan toplumu icin gelistirmek istedigi ironik ahlaki anlayis, halki bos inanclardan kurtarmaya yonelikti.

30 Thilly, cilt II s.421.

31 TAYLOR, C.C.W, Sokrates, cev, Cernal ATiLA, Altm Kitaplar, istanbul, 2002, s.109. 32 a.g.e. s.ll O.

33 a.y.

31

Kierkegaard'da ise ahlakm ironik ele alnus gayesinde inanca karsihk olarak ahlakm irdelendigini gormekteyiz. Kierkegaard, kendi benligini mutlak karsismda ironik olarak ozgurhiasederken varolusunu ya da imanmi kurtarmanm pesindedir. Sokrates'te ise Halklann bos inanclanndan siynlmalannr, eskiyen ahlak anlayislanni terk etmeyi sahk veren ahlakci kisiligiyle ozgur varolusculuga ulasmayi diliyordu. Yontem ironik olunca, sujenin ozgtirltigti hem Sokrates icin hem de Kierkegaard icin esastir. Daha yuce bir ahlaki erdemlilige ulasmak ve bos inanclardan siynlmak, bir ozgurluk alarum ve ironik bakis acismi gerektirir.

Sokrates ile Kierkegaard benzesmesinin bir yonu olarak "insani islerle ve insanlar arasmdaki olaylarla" ugrasmalandir. Hanrlanacagi gibi Sokrates'in "filozoflann babasi" olusu doga arastirmalanm bir yana birakip, felsefi dusunce uzerine yogunlasmasmdandir. 0 zamanlar mesele edilen konular: sayilar, hareketler ya da gok cisimlerinin hareketleri, buyttklukleri, yorungeleri idi. Genel olarak goksel olgularla ilgilenirlerdi. Sokrates, felsefeyi gokten yere, sehirlere indirmeye cagiran; felsefeyi evlerin icine kadar sokup dogrudan yasamla, orf ve adetlerle, neyin iyi neyin kotu olduguyla iliskilendiren ilk kisidir. Kendisinden oncekiler vakitlerinin neredeyse tamammi doga arastirmalan alamnda derinlesmeye harcarlarken, Sokrates'inkendi btittinltigti icerisinde ahlakm kurulup yerlestirilmesine yonlendirdigi hususunda herkes hemfikirdir. 34 Buna benzer olarak, Kierkegaard da bireyin bizzat keridisinden kalkarak bir yasam felsefesini kurmayi hedef edinmisti, insandan uzaklasan, sistemci ve sabloncu kavrayis bicimlerine karsihk; bireysel kategoriyi one alan, bizzat insan yasammm psikolojik, dramatik, biricik, kisaca varolussal yonlerini onemsemistir. Sahici ve degerli olanm bireye yakm olan ve birebir onunla iliskili olan sey olusunu, durust ve dogru olamn onemini vurgulamis olmasi Kierkegaard ve Sokrates'i birbirlerine yaklastirmaktadir .

Platon felsefesi, dusunce ve varhgm dolaysiz birligi ile baslanus ve bunda israr etmistir. Idealizm'de yansrmanm yansimasi olarak kendisini gosteren egilim,

34 DORION, Louis-Andre, Sokrates, cev. M. Nedim DEMiRTAS, Dost Yaymlan, Pelin Ofset, Ankara, 2005. s.8.

32

Sokrates'in sorusturmalannda da ortaya ciknusnr. Sonunda nesnel ile oznel arasmdaki soyut iliskiyi sorgulamak onun en basta gelen amaci olrnustur."

Sokrates tipki Kierkegaard gibi Tannmn var oldugunu varsayar ve bu varsayima dayanarak dogaya yerindelik ve amaclihk fikrini sokmaya cahsir. Bunu, arkasmda Tannnm var oldugunun teminati olmadan ise koyulmanm cesaretini kendisinde bulamamis olmasma baglayabiliriz, Sokrates, deyim yerindeyse, yerindelik ve amaclilik fikrini yakalamak icin agnu Tannmn istegiyle atar; zira dogamn kendisi, kansikhk cikarmak uzere, bircok bahaneyle ve bircok korkunc aracla cikip gelir." Kierkegaard ins an tecessusunun Tannyi bilmek istemekten, bu paradoksal tutkudan vazgecmeyecegini de soyler. Bunu gerceklestirirken cevaplardan cok sorular bulunur. Tipki Sokrates gibi supheci ve dogru bilgiye ulasmak isteyen bir Kierkegaard gormekteyiz. Sokrates de sokakta halkm icinde felsefe yapan bir filozof olarak Kierkegaard gibi supheci metotlar kullanrrustir.t'Sorular bazen cevapsiz birakilnnsur.

35 KiERKEGAARD, Soren, lroni Kavrami, cev. Sila OKUR, i~ Bankasi Kultur yay. istanbul, 2004, s.40.

36 KiERKEGAARD, Soren, Felseje Parcalan ya da Bir Parra Felsefe, cev, Dogan $AHiNER. i~ Bankasi Kultur yaymlan, Mart Matbaacihk, istanbul, 2005, s. 42.

33

ndxct BOLUM

U<;LU niYALEKTiK KATEGORi

34

"Allah, Ibrahim'! deneyip ona dedi: Ey Ibrahim ve 0; iste ben dedi. Ben dedi:

Simdi oglunu, sevdigin biricik oglunu, Ishak': al veMoriya diyanna git, ve orada sana soyleyecegim daglann biri uzerinde onu yakilan bir kurban olarak takdim et." 37

"Sakin bir aksamdi. Ibrahim tek basma yol aldi ve Moriya dagma vardi.Ve yuzustu yere kapandi . Gunahmi affetmesi icin Tannya yalvardi. CUnkU Ishak' 1 sunmaya razrydi. CUnkU baba ogula karst gorevini unutmustu. Bu yolu sik sik yalmz basma katetti ama dinginlik bulamadi. Sahip oldugu en degerli seyi ugruna bircok kez kendi hayatnu verebilecegi seyi Tannya sunmaya razi olmasmm bir gunah oldugunu kavrayamazdi. Ve bu bir gunahsa, gercegin aksine Ishak'i sevmemis olsa, bu gunahm affedilecegini anlayamazdi, Hangi gunah bundan daha dehsetli olabilirdi ki?' 38

Kierkegaard'rn varolus alanlan doktrininde hatadan hakikate dogru bir sira takip ettigini goruyoruz. Fakat bu alanlann ard arda gelisi onlann zamandaki srrasi olarak anlasilmamahdir. Bunlar daha cok "birlikte hazir olan subjektif keyfiyetler" manasma anlasilmahdir.Y Bu asamalar ya da varolus alanlan kendiliginden gelisecek, yumusak gecislerle atlanacak asamalar degildir. Kierkegaarda gore bir varolussal tarzdan digerine gecis; dolaysiz, ani, beklenmedik ve hatta sarsicidir. Birey yasamm celiskili kutuplannm, sonlu ve sonsuzunduygusal olarak farkma vannca somut varolusa ulasir."

Kierkegaard'm varolus asamalan Hegelin soyut dusunce yoluyla zitlann birlestirilmesi seklindeki diyalektiginin aksine, seceneklerden ya da alternatiflerden birinin secilmesi yoluyla yapilan bir sicrama olarak, ani ve akildisi olarak gerceklesir. Bunun yanmda varolus alanlan arasmda vasrta olmamasmm yamnda estetikten etige, etikten dini alana sicramanm bir hazirlik suresi de vardir. Bu bir cesit varolussal

37 TEKviN, Bab, 22, s.22.

38 KIERKEGAARD, Soren, Korku ve Titreme, s.l3.

39 MAGiLL, Frank, Egzistansiyalizmin Bes Klasigi, Cev, Vahap MUTAL, 2.b., istanbul, Dergah Yay.1997, s.43.

40 DEREN, Secil, "Angst ve Olumluluk", Dogu Bati Dusunce Dergisi, 6. sayi, 1999, s.108.

35

diyalektiktir." Evre fikri, surekli ve genel anlamda bir yol almayi ifade eder; yalmzca gecici anlami var gorunen varolussal bir konumdan cok, yola vurgu yapar. Yasamm bir yol oldugu fikri, varolusun, iliskinin dogru yonelimi sayesinde olusabilecek sekilde duzenlenmis bir sentez biciminde kavramsmda temel bulur. Ama amaci var oldugu seyi edimsellestirmek olan bir sentez, kendi olasihklanmn surekli gelisimine gerekce saglamaz. Hicbir evrenin ickin bir gelisim icinde bir baska evreye dogru kendini asmasnun icsel nedenini icermiyor olmasnun nedeni.voncelikle Kierkegaard'm Felsefi Kiruutlar ' da soyledigi gibi, her olusumun "ozgurluk yoluyla gerceklesmesi ve geciste bir zorunlulugun olmamasidir. Bu uc alana iki snur denk duser: Estetik ve etigin smmnda ironi; etik ile dinselin simnnda mizah bulunur."

A - ESTETiK KATEGORi

Uylti diyalektik kategori ya da ti9lti varhkalani olarak.elc alacagmuz bu bakis acisi aym zamanda Kierkegaard'm belki dezamarunm modasma uyum gostererek, fikirlerini ortaya koydugu temel kategorilerdir. Bu ucluntm ilk ayagi Estetik Kategoridir.

Estetigin gorkemi ve kutsalligi sudur: sadece guzel olanla iliskiye girer.

Edebiyat ve kadmlar dismda hicbir seyle iliskisi yoktur. 43

Estetik Kategori, kendisi icin ve zevklerine dayah bir hayati yasayan bireylerin icinde bulundugu eyre olarak kabul edilebilir. Bunun, bizim icin Slg bir eyre olmasi da gerekrnez. Aksine, kendine aci veren bir hastaligm pencesine dusmus birisinin bile bu hastaligm tedavisi icin kendini adamasi ve bu meyanda verdigi bilimsel ugraslar bile estetik kategoriye dahildir, Estetik Kategori icinde olan bireyin var olusu kendi kontrolunde degildir, Anhk yasar ve zevk icin harekete gecer. Hayan, duzen hatta

41 VERNEAUX, Roger, Egzistansiyalizm Uzerine Dersler, cev. Murtaza Korlaelci, Kayseri, Erciyes Unv, Basimevi, 1994,5.20.

42 Cauly, 8.104.

43 KiERKEGAARD, Soren, Baston Ctkancuun Giinlaga, cev, Suha SERTABiBOGLU, Ayrmti yay.

Ankara, 2002, 8.134.

36

kesinlik eksikligi cekerken celiski halinde olabilir. Daha planli seviyede bile, Estetik Hayat deneysel olarak kalir. Estetik Kategori, insan hayatim kapsama bakimmdan yetersizdir. Cunku dis dunyaya dayahdir. Her seyi disardan bekler. Bu yuzden edilgen ve ozgurlukten mahrumdur. 44

Estetik Kategori uclu diyalektigin iptidai ve neredeyse gecici bir surecidir ya da oyle olmalidir. Kesinlik ve anlam onda sozkonusu degildir. Henuz isin kabuk kisnu, oze dahil olmayan tesadufi yonudur, i~i daha da yogunlasnrmak icin diyebiliriz ki, estetik kategori etik ve dini kategorilere gecisin bir on hazrrhk evresidir. Fakat bu eyre kendinden sonraki evreye bir temel teskil etmez. Evirilen bir kategorinin ilk asamasi sayamayiz, Birey butun hayati boyunca estetik hayat yasayabilir. Yani sonunda herkes bir yasam diyalektigine sahip olamadan surekli bulundugu mevkide saplamp kalabilir. Zevklerin ve konformizmin insan nefsini oksayan ve surekli gunaha davetiye cikaran estetik yasam bir ust asamaya sicrayabilecegi gibi kendi uzerine krvnhp kalabilir de. Estetik evreyi bireyin yasammm coztunlemesini yapmaya kalkisngmuz zaman onemsiz saymaliyiz; cunku kesinlik ve anlamdan yoksundur. Su da bir gercek ki insan kendini salt bir ahlaki edim ve de salt dini yasanti icinde bulmaz. Insan hayatmda daima tesadufi ogelere rastlamak olasidir. Ama gecici bir sure icin bile olsa estetikevre,dini veahlaki olandan tam olarak siynlnus degildir. Fakat estetik eyre insam ruhsal manada doyuma ulastirmaz. Insamn ruhsal karmasasi ve dusunsel tecessusu, estetik evreyi yetersiz hatta gereksiz bile kabul edebilir. Cunku bu evreyi yasasan birey, kendini tam bir ozgurluk icinde varolmus kabul edemez. Kisaca dissal olana bagimhdir. Tinsel acidan Kierkegaard'a gore kurtanci olan dini evreyi basanyla kazanrms olandir. Estetik hayatm celiskilerinden bir yasam diyalektigine kavusabiliriz. Ona gore bu evrelerin celiskilerinden bir diyalektik kurulabilir. Bu anlamda gecici de olsa birey icin estetik kategori deger tasir. Cunku dini kategorinin ya da etik alamn manasuu kavrayabilmek icin bir diyalektik zithk tasiyan estetik kategori onem tasimaktadir. Birey kendini estetik yasama gore kiyaslayabilecektir.

44 STRATHERN, Paul, 90 Daklka'da Kierkegaard, cev. Murat LU, Gendas Yay. istanbul, 1999, s. 34.

37

Estetik hayati yasayan birey, hafifmesrep bir hayatm yani zevk ve sefanm icindedir. Boylece hayatmda secme sozkonusu degildir. Cunku zevk ve hazzm nesnesi duyulardrr. Estetik birey yani estet, duyularmm pesinde kosan bir zavalhdir. Bu duzeydeki bir insanm evrensel ahlaki standartlara iliskin ilgisi yoktur. Onun, ozune ve Tannya yabancilasnnligi en ust duzeydedir. 45

Tinin edimleri onda yoktur. Cunku ahlaki, dini icerikli

eylemler

gerceklestirmek askin kaygilar tasnnayi ongorur. Daha acikcasi baglanmayi ve iman hareketini gerceklesirebilecek ruhsal yetkinligi gerekli kilar. Birey icin bu dtmyada yasam gercegini kavramayi bilmek Kierkegaard icin asil olandir. Y asamda varolan seyler birey icin birer veri kabul edilmelidir. Kader gibi olum gibi kavramlann cozume kavusmasi icin sorulmasi gereken sorulan sormayi engelleyen estetik yasamm eazibesine kapilnus birey icin estetik haytan kurtulmasi odevidir. Y asamda cok temel sorular eevap beklerken estetik hayatm belirleyiciligi kisiyi bunahma girmekten koruyamaz.

Estetik bireyin dini inanci da yoktur. 46 Cunku kendini tann karsismda hissetmeyen bir bireyin estetik asamadaki yasantisi varolussal olarak hicbir deger tasimaz. Bir hristiyan icin estetik yasam gunahnr. Olmak yerine hayal kurmanm gunahkarhgrdrr, gercek bir iliskinin yerine, yasarmyla bir iliskiyi yaratmanm cabasi yerine, iyi ve dogru ile bir estetik imgelem dismda bir baglantisi olmamasmm gunahkarhgidir. 47

Estetik yasantimn kendi icinde de ust duzeyi ve alt duzeyi vardir. Tabi ki en alt duzeyinde hazzm boyundurugunda kisiligini yitirmis insan dururken; en ust duzeyde ise bu yasantmm boslugunu anlamasma ragmen bunda direnen kisi bulunur. Fazla gecmeden bu durum bireyde bir ic sikmnsma yol acacaktir. Gerceklik bilinein olmadigi yerde bannamaz. Estetik birey bilincten yoksundur. Bilincli secimle kendini yaratmak

45 csvtzct Ahmet, Felsefe Sozliigii, 2.b. Ekin Yay. Ankara, 1996, s.700. 46 a.y.

47 KIERKEGAARD, Soren, Oliimcii! Hastalik Umutsuzluk, cev. M. Mukadder Yakuboglu, Aynnti Yay. Mart matbaacthk, Istanbul, 1997, s.48.

38

genellikle umutsuzluga karst tek altematif gibi gozukuyor. Kierkegaard'm da dedigi gibi dipsiz kuyudan cikis yolu, derinden ve ictenlikle dilemektir. 48

Ozetle soyleyecek olursak, estetik birey sonsuzluk ile yani Tannsal olan ile bagmi kesmis bireydir. Umutsuzlugunun kaynagi buradadir. Insan sonsuzluk ile sonlunun, gecici ile kahcmm, ozgurluk ile zorunlulugun bir sentezidir. Sonsuzluk karsismda estetigin aglanndan kurtulamayan bireyin yasayacagi durum, ic sikmnsi ve sonucta umutsuzluktur. Bu olumcul hastahktrr. 0, olmeyi istemektedir fakat olememektedir. Umutsuzlugun ozii yasamm hicbir sey olmamasidir. Estetik bireyin icinde bulundugu durum da budur. 49 Haz duygusu estetik bireyi tam olarak ifade eder. Etik yasamm bir geregi olan evlilik hayanm estet secmez. Derinlikten yoksun, am yasamayi secer ve bu gercek bir secim degildir, Hazzm duygulammlanna kendini birakrms birisi icin secim degil hazzi tercihtir. Hele ozgur secim hie degildir. Gercek bir ozgur secimden kacistir. Estetik kategori hazzi onerirken gercek bir evlilik yasammi ongormez. Yani estet sever ama evlenmez. Bu da gercek bir ozgur secim manasi tasimaz, Baglanma duygusu, estet icin soz konusu olmaz. Bundan surekli kacar. Ictenlik, tutkuyla baglanma ve samirniyet yoktur. Kierkegaard, bu dururnu soyle dile getirir: " Insanlar en yliksek olana yirmi yaslannda zaten ulasnus oluyorlarsa var olus sadece gulunecek bir sey midir,,?50 "Estetik butun ilimlerin en hayirsiz olamdir, onu derinden seven herkes bir sekilde mutsuz olur".51

Kierkegaard, gercek varolus amaci tasimayan soyut felsefi kurgulara kaptiran Hegelci ussalciyi da bu smifa sokar. Bu tarz soyut dusunur mumkun olan her seyi dusunmekte fakat var olamamaktadir. Gercek olaylardan ve varolustan uzak olarak kendi fildisi kulesinde yasamaktadir. Onun dusuncesi sadece evrensel ve kuramsal bir dunyayi ikurma gayretindedir. Nesnel ve esyayi algilar gibi gozlem yapmaktadir.

48 Starthern, s.38.

49 KIERKEGAARD, Soren, Olumcul Hastaltk Umutsuzluk, s.lO. 50 KIERKEGAARD, Soren, Korku ve Tttreme, s.87.

5] a.g.e. s.112,

39

Dolayisiyla bu soyut dusunurun ortaya koydugu sistem, Kierkegaard felsefesiyle karsilastmldigmda "dtlstintirtl olmayan bir du~unce,,52 gibi gortmmektedir.

Bize gore dini varolusun belirleyiciligini ve tek gercek olusunu ortaya koymak isteyen Kierkegaard, bu durumu umutsuzluk olarak nitelemekte ve soyle dile getirmektedir: "Kendini zihin olarak tamyamayan veya Tann karsismda zihin olarak kendi bilincinde olmayan her insan, boylece saydam bir bicimde Tann'run icme dalamayan ama bulamk bir sekilde herhangi bir evrensel soyutlamaya( devlet, ulus, vs.)dayanan ve ona indirgenen veya kendi hakkmda bilgisiz olarak, yetileri icinde yalruzca aciklanamayan kaynaklara dayanan enerjileri gorulebilen ve benligini icebakisa dusman bir bilmece gibi kabul eden her insansal varhk, sasirtici seyler gerceklestirse de, hatta evreni aciklasa bile, estet olarak yasamdan ne kadar yogun zevk alsa da, bu tiir her varhk, bu haliyle bile umutsuzluktur. ,,53

Dini yasam alanmdan uzak olmayi simgeleyen estetik yasam, umutsuzlugu ve ic srkmtisim korukleyen ozelligiyle Tannya yabancilasmayi dogurur. Estet, Tannya yabancilasmishgi nedeniyle de var olussal anlamda bir ben'e sahip degildir. Kierkegaard, tinsel olarak benleri; her seyi tehlikeye atacak benleri, Tann karsismda mutlak olarak benleri yoktu... N e kadar bencil olsalar da benleri yoktu" V arolus seruveni eger ahlaki yasam duzeyine erisemeden ya daetik kategoriye sicrama yapamadan kendi icinde kaldigi surece birey varolusunu yakalayamayacaktir. Gercek kurtulusun yeri olan dini hayata da ulasamayacaktir.

B - ETiK KATEGORi

Etik olan evrensel olandir ve evrenselolmasi nedeniyle herkes icin gecerlidir.

Kendi eregi (telos) kendisi olmaksizin hicbir seydir, Dismdaki her sey icin kendisi erektir. Birey evrensel olanmkarsisma kendisini tikel olarak one sfudugu anda gunah

52 SAHAKIAN, William, Felsefe Tarihi, cev. Aziz Yardimh, idea Yay. istanbul, 1997,5.308. 53 KIERKBGAARD Soren, Oliimciil Hastaltk Umutsuzluk, 5.60.

54 a.g,e. 5.48.

40

isler. Ve ancak bunu kabul ederek evrensel olanla yeniden uzlasabilir. 55 Evrensel olam kabul eden birey bu noktada estetik duygulammlanna ve haz merkezli davrams kahplanna bir duzen getirmis olur. Etik snnrlandirmalar ve duzenli bir yasam secilmis olur. Omekleme yapmak gerekirse evlenmeyi istemeyen estet etik kategoride artik evlenmeyi secmis bireydir. Duygulanna bir genel ve evrensel form bulmustur. Evlilikte mutlulugu i~ ya da meslekte basanyi arar. 56

Etik eyre bir secmeye bagli olarak gerceklesir. Bu ozgiir bir secimdir. Toplumsal yasantmuzla iliskilendirebilecegimiz etik kategori "varolusun toplumsal boyutuna tekabul eder."S7 " Ahlaki alan tam olarak vazifenin gerceklesmesine adannus, ciddi bir hayattir. Bu plan uzerinde yasayan ahlakci, Kierkegaard'm korkunc kelimesine gore bir bakima Kanter ahlakm Kant insamnm kisilesmesidir. 0 normal evlidir. Her halukarda namuslu ve dogrudur. Iyi davramr, olumunu davramsmm dogrulugunda bulur. iy bans, iyi vicdanm sevinci( ... ) 0 gercek bir sekilde var oluyor zira vazifesini gerceklestirerek, vazifesine sahip cikarak, sahsi olarak ustlenerek, ozel durumunu benimseyerek ortak mecburiyetleri seciyor. 0 halde birey bir anlamda orta yolu seciyor ve genel icerisine yerlesiyor. Ama aym zamanda birey olusunu ortaya koyuyor ve dogruluyorr"

insan, etik hayatm icinde olmayi kabullendigi anda estetik zafiyetlerden de kendini kurtarrms olur. y almz dis dunya degil; ic alemin degeri kavramlmis olur. Kisi zevk hayatindan prensipler dunyasma adim atnustrr, Bu adun, ona bir dinginlik ve evrensel olanda yogrulma imkani verir. Hayatmm dominant unsurlan doyum ve tutarhhk olarak ozetlenebilir. Evrensel olanm genelligi icinde kendisine aynlan yeri kabullenmistir. Her hareketinin ozle uyumu dikkat cekicidir. Prensipler birincil nedenlerdir. Etik evrede insan, ahlaki olarak kendine yeter. 0, vazifeyi ilk siraya koyan, olmazsa olmaz kabul eden Kanter ahlak ogretisinin sanki somut bir numunesidir. Boylece kisi genelin icinde ozel olusunu kabullenmektedir.

55 KiERKEGAARD, Soren, Korku ve Titreme, s. 48. 56 Cevizci s.700.

57 WEST, David, Kua Avrupast Felsefesine Girts, cev, Ahmet cevtzct, Paradigma Yaymlan, Engin Matbaacihk, istanbul, 1998. s.173.

58 Verneaux s.19.

41

Etik yasam kategorisi varolus hareketine katilan bireyin bulundugu evreyi sernbolize eder. Kisi hem bir aktor hem de bir kostum vazifesi gorur. Genel icerisinde ozel yerinin bilincini tasir. Cunku iliskili oldugu prensipler tartisma yaratrnaksizm, saf kategorik ternellere dayamr. lnsanligm ortak kabulu olan kiymetler kisinin de icinde bulundugu topluca yapilan bir seremoniye donusur. Bu, varolusun kesinlik kazanmasi anlamma gelrnektedir. Yani inane; noktasina ulasmayi hedeflemis kisinin sicrama yapabilecegi birnoktadir. Adeta bu inane; noktasma gelebilmek icin kisi ahlaki evrede toplurnsal sorumluluklarmi icsellestirir, Bu anlamda etik kategori torel kategoridir.

Estetik birey kendisini oldugu gibi kabul ederken, etik birey kendisini bilmeye ve kendi secimiyle yaratmaya cahsir. 59 Etik birey ideal kendisi olmayi amaclar. Bagrmli, tutarsiz ve tesadufi degildir, 60

Ya/ya da ikilemi Kierkegaard'm butun feisefesinin temelinde yer almaktadir.

Bunun tammlanmasmi yapmak da zordur. Ogrcnilmcsi icin denenrnesi gerekrnektedir. Secenegin yapisi, bireysel, oznel, anhk, rnutlak, ozgur, geri almarnaz olgularla anlasilabilir. 61 Ya estetik hayatm vurdurnduymazhgnu secmek ya da etigin evrenselliginde varolusu bilinc duzeyine cikarmak, yani varolusu evrenselin ya da genelin kontrolune brrakmaktir; etik hayatm kisiye kazandirdigr iste budur. Boylece kisi bilincli secimle huzur ve guvende olmayi dolayisiyla toplumsal genellernede bireysel konurnu tammlamayi gerceklestirmis olur. Toplumun beklentilerine kendini uydurarak bir ernniyet noktasi kesfetmis olmaktadir, Artik estet'in vurdumduymazligi ve sorurnsuzca yasamasmm karsismda diledigi gibi yasayan bir kirnse degildir. Kurallann ve de toplurnun beklentilerinin belirleyiciligi esastir.

Ahlaki alanda birey mutlak ve sornut olarak kendini secip var etrneye daha dogrusu var olrnaya baslar. Estettin yasami imkanlar ve cesitlilikler arasmda ternelde degismeden kahyordu. Ctmktl onun dunya ile baglantisi yalmzca soyut duzlemde olup aslmda 0 dunyanm icinde yer almiyordu. Dili de aym sekilde estetik, yani sanatsal bir

59 Starthern, s.38. 60 Starthern, s.39. 61 Thul», s.422.

42

oyuncak gibi seylerin kendisine zarar veremeyecek bir olabilirlik duzeyinde kullamyordu, Buna karsihk ahlaki bireyin yaptigi, sanati ve duyarhhgi yasama donusturmek olmustur. Ahlaki bireyin kendisi ve dunyayla ciddi olarak ilgilenmesini saglayan sey, onun kendi icine donmesi, kendi kendisini tammasi olmustur.F

Etik kategori kisiler icin degisiklik arz edebilir. Kimi ahlakli olmaya ve ictenlige baglamr. Bu dunyada idealini ahlakh olmaya adar ve bu idrak ile kahr. Kimi de ahlak idealini bu dunyada basaramayacagmi anlamistir. Cunku bu dunyanm kendisine en uygun alan olmadigim anlamistir. 63

Ahlaki basamagm en alt basamagmdaki ins an sonrasizhk isteklerini bu dtmyada gerceklestirebilecegine inamr. Ahlakli davramsa ve doruluga sanhr. En list basamagmdaki insan ise bu dunyada ahlak idealini gerceklestirmeyi basaramayacagmin idrakine varmis olan kimsedir. Artik bu asamada birey bir ust basamagai dini varolus alanma) atlayabilmek icin yeterli olgunluga ulasmis demektir. Ciddi, prensipli, ahlakh yasantisma ragmen ahlaki insan, bu alamn kendisine uygun alan olmadrgim anlayacaktir. 64

c - niNi KATEGORi

Dini varolus alam, sikmti ve umutsuzluk dolu ruhsal hallerden imana sicrayrsm gerceklestigi alandir. Ahlaki yasamm dinginligi bireyi mutlu ve basanh kilsa da gercek dinginlik ve enmiyet alam, iman( dini) alamdir. Dini kategoride muhkem bir varolus zemini saglanrmstir. Cunku Tanrmm mutlak olusu ona yakm olmaya ve mutlak itaat etmeye ulasrms birey icin gercek bir emniyet alarudir. Etik alanda bireyin slgmagl toplumsal yasalar iken dini alanda ise arnk toplum kavrammm da otesinde her seyin duzenleyicisi olan Tannsal alanm telkin ettigi guven yatmaktadir. Insan dogasmda var olan sonsuzluk dusuncesinin bir disavurumu olarak kabul edilebilen baglanma ya da

62 Deren, s.l 04.

63 HIZIR Nusret, Felseje Yazuan, Cagdas yay, istanbul, 1976, s.71. 64 a.y.

43

rman, dini alanm semboludur. Tersinden ele alaeak olursak iman sicrayismi gerceklestiremeyen estet icin gecerli olan sikmti, endise, umutsuzluk gibi ruhsal tehditler imana ulasmis birey icin gecerliligini kaybetmistir. Ruhsal dinginlik yeri olan iman alaru, birey icin aydmhk yeridir. Bireyin kendisini sikmti, endise ve umutsuzluk gibi sarsmti yapan seylerin ayirtma vardigi noktada yani suur duzeyine ulasnnssa eger 0 zaman imanm dogacagi belirtiler ortaya cikmaya baslamis demektir. Talihsiz olan bu sikmti veren seylerin suur duzeyinde algilanamadigi estetik hayatm konforuna kapihp gitmektir

Burada ahlaki alandan inane sicramasi yapan bireyin ediminin tasrdigi anlamlarm ortaya cikardrgi ses, hie de umursanacak gibi degildir. Cunku birey, ahlakm erdemlerinden tatmin olamamaktadir. 0, kendinden askm olanla mutlak manada hemhal olmayi dilemektedir. Askin olana dogru yonelmektedir. Iman hareketini zorunlu kilan sey, Tannyi dilemektir. Burada kisinin karanm kendisinin vermesi gerekir. Tannnm var olusuyla ilgili karut gosterilmesini isterse, inanmiyor demektir. Onemli olan kamtlamaya ihtiyac duymadan inanctir ve Tann, bireyin gonlunde, ondaki inane sayesinde ortaya cikar, 65

Estetik haz, etik kategoride, odeve saygi belirleyici ilke iken, dini kategoride bu, yerini Tannya boyun egme ve baghliga birakir. 66 Bu da insanm yabancilasmayi a~tlgl noktayi isaret eder. Yabancilasma seruveni iman ve ictenlikle boyun egme noktasmda son bulurvCunku inane, birey uzerinde hakimiyetini kurmustur. Bu surecte bireyin inancma kamt aramasma ihtiyaci yoktur. Iman srcrayismi gerekli gordugt; an; onu tutan baglardan kurtuldugu andir. Atlayis, sicrama birkurtulus icin olabilir, yok olus icin degil.

Dini kategorinin paradigmasi, act ve istirap, buna bagli olarak asktir. Tann inanci aCI ve isdirabm temelleri uzerinde yukselir, Ask eylemi ve ibadet eylemi ozdestirler. Ve her ikisi de dtmyadan el etek cekme de ozdestirler. Hiristiyan nefsini kaybederek ancak Tannsmi kazanir. Rolatif amaclardan, zevk ve saadetten ve hatta

65 Cevizci, s.700. 66 Sahaktan s.31 O.

44

ilimden el cekmesi nedeniyle onun hayati zorunlu olarak istirap ve aciyla doludur. 67 Tannya iman sicrayrsi sayesinde benligin onda yok olusu, insanm kendi aslma donusudur. Bu aslma donus insanm butun varolus "tarihiligini" aciklar. 68

Dini kategori diger kategorilerin siradan erdemlerine karsihk nihai bir kurtulus recetesi vaat ettigi icin estetik ve ahlaki kategorilerin uzerinde yer ahr. Bir bakima birey dini kategoriye ulasabilmek icin diger evreleri atlayarak gelir. Bu evrede dusunce yer almaz. Hicbir toplumsal determinizme burada yer yoktur. Cunku dinin insandan oncelikle talep ettigi sey imandir. Bu iman sorgusuz ve akil ytirtitrne yontemlerine basvurmaksizin gerceklesmelidir ve ozunde absurt de olsa hicbir karmasik akil yunitmeye meydan vermez. ACI ve umutsuzluk icinde ic sikmnsryla krvranan kisi, iman sicrayisiyla savasimmi kazanabilir. lcinde tasidigi sonsuzluk olmasa umutsuzluga dusmeyecek olan birey, estetik ve etik kaygilardan siynlarak irnan sicrayrsi sayesinde belini dogrultabilir.

Estetik hayat, bireyi umutsuzluga, etik hayat ise irnan ile noktalanmadigi surece yabancilasmaya goturuyordu, Buradaki yabancilasma insan varlrgmin derinliklerinde var olan gercek seye Tannsal oze yabanci olma halidir. Bunun nedeni giderek baskalanrnn isteklerine gore eylemesi, toplurnsal kururnlarm baskismdan kurtulamamasidir. Kierkegaard'a gore yabancilasmanm temel problemi, anlamsizhk ve umutsuzlugun hukum siirdiigti bir dunyada insamn kendi benine anl am yukleyebilmesi, kendi ozune uygun bir kavrayisa ulasabilmesi problemidir. y abancilasmayi asma ancak ve ancak inane sicramasiyla, Tannya yonelmek suretiyle olabilir.69 Kisaca dini alanm kurtanci ozelligi ortaya cikmaktadir, Estetik kategoride haz on planda iken etik olanda ise bu yerini odeve saygiya birakrms iken dini alanda ise ictenlikle boyun egme ve rnutlak baglanma soz konusudur.

Dini Kategori estetik ve etik olamn diyalektik bir sentezi olarak kabul edilebilir.

Estetik olan kesinlikten yoksun idi. Etik ise kendi icinde kesinlige kavusmus ve fakat

67 Verneaux, s.19.

68 ULKEN, Hilmi Ziya, Eski Yunandan f;agda!j Dusunceye Dogru islam Felsefesi Kaynaklart Etklleri, Ulken, Yaymlan, istanbul, 1998, s.186.

69 Cevizci, s.711.

45

son tahlilde kisiyi doyurmuyordu. Bu nedenle dini olanm kabullenisiyle birlikte birey, butun kesinligin otesine uzanmaktadir. Bu, ancak bir sicrayisla gerceklesebilir. Iman sicrayisr secenekler arasmda ikileme meydan vermeyen bir kesin kabullenisin gorunmsudur .

Bu, dini bir izdirabt da gerekli kilar: Kierkegaard, aci ve izdrrabi insan icin bir kazanc olarak gorur. Zira dini asamadaki insan kendini Tannya karst sorumlu hissederek acr ve gunahm gercek anlammi ogrenir. ACI ve gunahm bulunmadigi yalanci bir guven hissi, insam Tann'dan uzak tutan bir aldatmacadir. Cunku aci ve izdrrap, Tann sevgisini tamrnaya yol acacak bir aractir. 70

Roger Vemeaux, Kierkegaard'm dini alam icin sunlan soylemektedir: "Dini alan, iman onu tek ve gunahkar olarak Tann huzuruna koydugu icin daha yuksek noktada insanm var oldugu alandin ... ) 'sevmek ve tammak bir ve aym seydir. Tann kendisi hakkmda tasidiklan ve sadece eseri ile degil fakat hazrr oldugu ile mevcut olan askla kendini sevenlere gorunur. Aksine insanm Tannya benzer hale donust; O'nun tarafmdan eritilisi yine ask iledir. Ibadet etrne, ruhun bu emilmesi ve Tannda erimesinden baska bir sey degildir. Ibadet Tanri'yi bizim istegimize dikkatli kilmaktan ibaret degil, fakat bizi Tann'ya dikkatli kilmaktan ibarettir. Ibadet, sessizlikte ve tapmmada Tann 'yr dinleme akdidir. Boylece ask akti ile ibadet akti ozdestirler ve her ikisi de dunyadan el etek cekme de ozdestirler, Hiristiyan, nefsini kaybederek ancak Tannsim kazanabilir. Suphesiz 0, 'benimki' ile 'seninki' arasmda her fark yikilmca veya yine butun 'benimkileri', 'seninkiler' haline donusturunce, Tannda bulur ruhunu. Mutlak amaciyla kendini tehlikeye atmak icin her relatif amactan, zevkten, saadetten, ilimden elcekmesi nedeniyle, bu diinyada onun hayati zorunlu olarak izdiraphdir"."

Dini kategorinin oztmde Tannya tereddutsuz inamna ve baglanma yatar. Insan icin ulasilabilecek en ust seviye dini seviyedir. Iman; insan olma noktasidrr. Burada Kierkegaard, imanm degerini ortaya koymaktadir. Varolussal diyalektik doktrin'in son

70 SHiNN, Roger L, Egzlstansiyalizm'in Durumu, Cev: Sehnaz TiNER, Amerikan Bord Nesriyat Dairesi, istanbul, 1963,5.37,38.

71 Verneaux, 5.19.

46

halkasi olan dini alan, Hz. Ibrahim'in oglu Ishak'tan kendi kurtulusu icin feragat etmeyi isteyerek ortaya koymaktadir. Bu dehset, Ibrahim' de yeni bir ikilem'e meydan vermeden kararh bir bicimde iman hamlesini yapmasmi gerektirir. Ne tur bir yargiyla catisirsa caussm Ibrahim, sonsuzlugun mutlakhgma karst mutlak basamakta imam tercih eder. Boylece dini kategorinin sembolu olur. Onun imam 0 kadar nettir. Dini Kategori paradoksal olana sonsuz baglamsm yeridir.

Dini kategori akildisi olamn akilla girdigi tartismayi keser, sacmamn inayetini belgelemeye cahsir, Hz. Ibrahim'in kurban olayi bunu ortaya koyan en guzel ornektir. Ibrahim orneginde dini olanla ahlaki olanm paradoksal durumu ele almrmsnr. Bir cinayeti Tannyi memnun eden bir kutsal eyleme donusturebilen imanm ne muthis bir paradoks oldugunu ortaya koymasi bakimmdan dikkatle incelemeye deger. Hicbir entelektuel caba, Tann'rnn Ibrahim' den talebini makul gerekcelere dayandrramaz. Ctmku imamn basladigi noktada dusunceye yer yoktur. Ibrahim de akla sigmayan bir emre karst mutlak surette inamyordu. Inancim ispatlamasi icin yani dini olana sicrayabilrnesi icin iman hareketini yapmasi da gerekiyordu. Bir babadan istenebilecek en zor seyle smandigunn farkmda olarak yapmasi gereken hamleden bir an olsun tereddut etmedi. Iman hareketi onun kurtulusu icin on sartn. Bu sikinti veren celiskinin akilsal izahi, Kierkegaard icin pek mumkun gorunmuyor. Aksine bu celiskide imamn espirisini buluyor: "Imamn oldugu yerde dusunceye yer yoktur".

Dini hayatm ozunde akilla cansan unsurlar mevcuttur; Enkamasyon gibi.

Rasyonel teoloji Kierkegaard'i tatmin etmemektedir. 0, varoluscu teolojiyi savunur. V arolus elde edilebilen bir sey olmakla, kazanc anlammda bir buyuk degerdir. Kierkagaard'rn ortaya koydugu da budur. Imana gercek degerini vermektir.

Kierkegaard, anlamsizrsacma) olsa da, hatta bilakis sacma oldugu icin imanm geregini ortaya koyuyor. lnancin dogasmda sacmahk yatar bu da onun akildisi olusunu ortaya koydugu gibi akla ustun oldugunu da belgitler. Boylece insanm varolus macerasi Tannya adanan bir kurban olur. Dini varolus alamm sacma gibi gorunen talepler icerse bile bu, Tannsal olamn mucizevi ve mutlak kurtanci olusuyla masum bir hale donusur. Dini olan estetik olam ortadan kaldirabildigi gibi etik olam da askiya alabilir.

47

iMANIN PARADOKS OLU~U

48

A - iMAN VE PARADOKS KA VRAMI

Paradoks; gorunuste mantiksiz ve celisik, fakat cok defa gercege uygun SOZ 72 ya da yanhsligi acik oldugu halde mantiksal olarak dogrulanabilen, yaygm dusunceye aykm gorusu ifade eden bir ozellik tasir. Mantiksal ya da fiziksel olsun, paradoksun temelinde bir yanhs koyum, ya da bir bilgi yoksunlugu, genellikle de diyalektik bilgiden yoksunluk yatar. 73

Iman; duyan, dusunen, bilen ve irade eden suje ile dusunulen, suurun kendisine yoneldigi, tasavvur edilen.idusunme konusu olan ve "ideal" olan bir sey oldugu gibi, ~uurdanbagl1nSlZ olarak dis dunyamn bir parcasi da olabilir. 74 Demek ki iman

".c· .. ··'c.· .." ' I

kavrammrolusttiranunsurlarm tfuniilliin bir arada bulunmasi gerekir. Iman ne sadece

bir ideal, ne de sadece bir irade. Imanm geceklesebilmesi icin yukanda sayilan ozelliklerin uyum saglamalanm gerektirmektedir. Kierkegaard, imam kuran unsurlar icerisinde irade ve sujeye genis bir yer vennektedir. Hatta kisisel olarak yasanan iman tecrubesi, bireysel iradi bir eylem olacagi icin 0, ozellikle sujenin iman tecrubesini ve irade sergilemesini onemsemektedir. 0 halde siije ve obje arasmda cereyan eden bu iman eylemini paradoks kilan nedir?

Iman su paradokstur: Tikel olan, evrensel olandan yucedir. Evrensel olanm icinde yer aldiktan soma, tikel olarak kendini evrensel olandan daha yukan koyar. Eger iman buna yol acmiyorsa, Ibrahimyitirilmis, iman dunyada hie var olmarrns demektir. 75 Tekil olarak bireyin evrenselden daha yuce olmasi, ast degil tist olmasi, evrensele ragmen hakh cikar. Tikel olarak evrenselin altma girdikten soma, evrensel aracrhgiyla, tikel olarakevrenselden daha ustun birey olan, tikel bireydir cunkt; tikel konumdaki

72 FAHiR lz and H.C.HONY, The Oxford Dictionary, cev: Fahir iz, "P"maddesi. Inkilap yay. 1978,

73 HAN<;:ERLiOGLU, Orhan, Felsefe Ansiklopedisi, c.V Remzi Kitabevi, Evrim Matbaacihk, istanbul, 1978, s.147.

74 6ZCAN, Hanifi, Epistemolojik Aculan lman, Mar. Unv. Ilahiyat Fak. Vakfi yay. No: 59, istanbul, 1997,5.65.

75 KIERKEGAARD, Soren, Korku ve Titreme, 5.49.

49

birey mutlak ile mutlak bir iliski icindedir. Butun ebediyet boyunca bir paradoks olarak, dusunceye erisilmez olarak kalacaktrr, 76

Iman, bireyin yalmzca birey oldugu gercegi uzerine kurulmustur, Birey, mutlak gorevini evrenselde ifade etmekistedigi anda meydan okumakta oldugunun farkma vanr. Birey, evrensel olandan yucedir; birey evrenselle iliskisini mutlak olan ile iliskisine gore belirler, mutlakla iliskisini evrenselle iliskisine gore degil. Paradoks, Tannya karst mutlak gorevin var oldugu soylenerek de ifade edilebilir. Cunku bu gorev iliskisinde kisi birey olarak mutlakla, mutlak olarak iliskidedir. 77

Birey mutlak olana istirak ve itaatle gorevini yerine getirir. Ama bu, genel ve evrensel olan toplumsal ahlak ve evrensel olana karsi gelmek anlammadir. Tereddut noktasmda ise birey gunah isliyordur ve kaybedilmistir. Ancak .Tannmn insandan istedigi sey; estetik, etik, her turden yasalan bosa cikardiginda ortaya cikan sey, dehsettir, paradokstur. Paradoks; her turden dtmyevikurah alt ust eden ilahi bir emirdir. Bireyin kurtulusunun tek caresi olunca, cesareti olup bu hamleyi yapabilenkisi ancak imam da kusanmis olur. Nesnel bir akil yurutme ve geriye dogru saglama yapma girisimi batil bir eylem olmaktan oteye gitmez. Iman, bir dogrularna ameliyesinin malzemesi degildir.

Tikel birey, tikel olarak mutlak olanla mutlak iliski icindedir. Bu durum uzlastmlamaz; cunku tum uzlastirmalar evrensel olamn yetkisindedir. 78 Buradan anlasilan sey, Tann insan ikileminin uzlastmlamayan iki ayn varolus gercegini anlatiyor olmasidir. Birey imanm gerceklesmesi noktasmda mutlakla mutlak bir iliski icinde olduguna gore insansal her turden kural bu iliskide askiya ahnabilir. Bu da irnamn degerini anlamak bakimmdan onemli bir veridir. Cunku Tann bizzat evrensel kaide olan ahlak kuralmi bellibir smamamn gerceklesmesi icin askiya almaktadir,

Bir varhgm ozuyle ilgili dinsel bildirim, paradoksta ortaya cikar. Bu kamtlanabilir bir iddia olmayip (boyle iddiada bulunan Teoloji daha cok supheli bir

76 KIERKEGAARD, Soren, Kahkaha Benden Yana, Aynnti Yay. Mart matbaacihk, istanbul, 2000, s.179.

77 KIERKEGAARD, Soren, Korku ve Titreme, s.61, 62. 78 a.g.e., s.50.

50

felsefe turudur), kendisini dinleyen insanm var olusunun gizli bolgesine ve orada, yalmz orada tecrube edilebilen seye dogru bir isaret etmedir. 79 Bu paradoksal kabul edilen iman anlayisma gore, kisinin kendi tecrube ve tamkligi buyuk onem kazanmaktadir. Burada siije many objesiyle dolayluindirekt) olarak degil, dogrudantdirekt) iliski kurmaktadir. Yani manan ile inamlan arasinda baska herhangi bir vasita bulunmamaktadir. Burada duyulan gtrven kisinin kendine olan guvenidir. Kesin tamkhk da denilebilir.8o

Kierkegaard'm paradoks kavramma yukledigi mana esas ahnmak istenirse, til eel bireyin icine dU~tUgU mantiksal celiski olarak gorulen sey paradoks degildir. Kierkegaard, paradoks kavrammm cagnstirdigi anlamdan faydalanarak onu yeni bir sekle sokmaktadir. Eger paradoks, mantiksal cikanmlara ya da genel kabul gormU~ yargrlara aykm gibi gozuken ve fakat icerisinde dogruluk payi tasiyan gercekler ise Kierkegaard paradoks kavramma bir genislik katnusgozukuyor. Cunku paradoks akli cikanmlar dizgesinin bir terimidir. Kierkegaard, Tann-insan ikileminin celiskisini paradoksun kavrayici mana genisligine sokmak istemistir. Iman zihin faaliyetlerimizin dogal surecinde gerceklesen basit bir akil islemi degildir, aksine varolussal, ruhsal ve ins an iradesinin smanmasi olarak kabul edilebilecek bir buyuk somut gerceklikti. Birey iman sureci icinde aktiftir. Belirleyicidir. Boylesi bir inane yolu iradeci bir iman anlayisinm eseridir. Buna gore iradenin, insam bir guven noktasma getirdigini, dolayisiyla inancm, iradenin bir eseri oldugunu ileri surer. Insan sadece inanmayi istedigi icin inanabilir. Bu da iman surecinde irade faktorunun onemine isaret eder.81

Kierkegaarda gore iman, dogasmda akil ile yan yana gelemez. Tannyi bulmak icin akla ihtiyacmuz yoktur. Tann irrasyonel olarak kabul edilir. Kierkegaard daha da ileri giderek Tann bizzat irrasyonel oldugu icin kabul edilir demektedir. Ona gore imamn paradoks olusu diger paradokslar gibi degildir; paradoks ya da absurdisacma), hem ogretici ve heyecan verici bir ozellik tasir. Dusunce dunyamiza gercek dokunakh

79 BUBER, Martin, Tanrt Tutulmast.cev, AbdiillatifTUZER, Lotus, Ankara, 2000, s.57. 80 bZCAN Hanifi, Epistemolojik Actdan Iman, s.65.

81 a.g.e. s.62.

51

duygular asilar ve butun dusuncemizi kucaklayan seyden daha buyuk bir ozellik tasir. Kierkegaard, paradoks kavramma varolussal bir icerik katrmstir.

Nesnel sorgulamaya izin vermeyenbir kabul, yani itaat noktasmda durur. Hatta tam tamma dusunmenin iflas ettigi yerde inane, paradoks olarak kendini gosterir, 82

Butun bunlar gosteriyor ki ins an icin onunde secenek gibi duran varolus alanlarmdan ne estetik ne de etik doyurucu bir varolus imkam sunamiyor. Gercek varolus, paradoksun (absurdun) ongordtigti varolustur, bu da imanm kisi icin son ve gercek kurtulus alam oldugunu gostermektedir. Hatta burada Kierkegaard'm gizli gundemi: Gercek birey imana ulasrms bireydir ve gercek sey de imanm kendisidir.

B - KiERKAGAARD'DA P ARADOKS KA VRAMI

Su bir gercek ki Kierkegaard'm dinerHrristiyanhga) bakis acismm temelinde paradoksal bakis acrsi vardir. Yani Kierkegaard, Hiristiyanhgi paradoksal kabul eder. Yazilannda sik sikparadoks kavramina basvurur. Kierkegaard icin paradoks, pozitif anlamlarla yukludur. "Paradoks hakkmda kotu dusunmemek gerekir; zira 0 dusuncenin tutkusudur, paradoksuz dtisuntir ise tutkusuz a~lga benzer. Dusunce icin bu kacmilmazdir. Oyleyse butun dusuncenin nihai paradoksutcanski), dusuncenin kendinin dustmemeyecegi bir seyi kesfetmeyi dilemesidir, Bu, dusuncenin tutkusu olarak her zaman vardir. Birey dusunurken sirf kendi olmadigi olcude bireyin dusuncesinde de vardir. Ama ahskanhk yuzunden bunu fark etmeyiz.,,83 Erotik ask paradoksunda da aym sey olur. Kisi kendi icinde sakince yasar, sonra kendisine duydugu ask bir baskasma duyulan, yoklugu hissedilen birine duyulan .ask olarak uyamr. Her sevgide kendinin sevgisi temeldir ya da temele oturur: "Komsunu kendin gibi sev" derken de aym paradoks vardir, 84

82 West 8.174.

83 KIERKEGAARD, Soren, Felsefe Parcalart ya da Bir Parca Felsefe, 8.42. 84 a.g.e., 8.44.

52

Kierkegaard'm paradoks anlayisi: iki ZIt var olussal varhk arasmdaki iliskiye gonderme yapan kategorik kavramdir. Buradaki bakis acisma yon veren sey; mutlak olarak Tannsal varolus He ins ani var olusun uzlastmlamaz olusu yatmaktadir. Bu zrthk ontolojik bir zrthktir. Paradoks; saf bir dusunsel kavram degil, Tann-insan ikilemini tammlayan ontolojik, varolussal bir tammlarnadir. Orne gin Enkarnasyon, ona gore mutlak bir paradokstur. Burada paradoksa konu olan Tannmn ve insanm paradoks olusu degil bu iki varhk arasmdaki iliskidir. 85

Bireyi paradoksa surukleyen sey, Tann'nm bilinmeyen olmasidir. Bu bilinmeyenin (Tannnm) var oldugunu ispat etmeyi istemek, anlayisa uygun degildir. Diyelimki Tann yoksa bunu ispat etmek mumkun degildir elbette. Ama eger varsa, var oldugunu ispat etmeyi istemek aptalhktir; zira ispat basladigi anda, bunu kuskulu diye degil kesin diye var sayanm, cunku aksi halde, tann var olmasaydi butun bunlann olanaksiz olacagmrhemen fark edip ispata baslamazdrm. Ama "Tannmn var oldugunu ispat etmek" ifadesini bilinmeyenin -ki vardir- Tann oldugunu ispat etmeyi istedigim anlammda yorumlarsam, kendimi pek isabet1i ifade etmis olmam, bir kavramm tammuu gelistirmekte olurum. Arastirma nesnesinin var oldugunu varsayarak elde ettigim sonuc tamamen baska bir sey olur. Akil yurutme varolusla sonuclanmaz, ancak varolustan yola cikar, Mesela bir tasm varoldugunu degil, varolan bir seyin .tas oldugunu ispat ederim. Varolusa ister bir accessorium (ek) ister ebedi prius (varsayim) denmek istensin, 0 asla ispat edilemez. ispata kalkan kisi de gizliden gizliye riyakarca Tannm kendi ozunde var oldugu bilgisini tasimaktadir. Napolyon'un var oldugu yaptiklanndan yola cikilarak ispatlanmak istenseydi, bu cok tuhaf olmaz rmydi? Eger bu yapilanlara Napolyon'un yaptiklan dersem, 0 zaman ispat fazlahktir, zira Napolyon'un adr zaten kullamlrrustir. Bunu goz ardr edersem,yapIlanlardan kalkarak bunlan Napolyon'un yaptignu asla ispat edemem ancak bu yapilanlarm buyuk bir general tarafmdan yapildigim ispat edebilirim.f"

85 Tian-Min Lin, s.46.

86 KiERKEGAARD, Soren, Felsefe Parcalan ya da Bir Parca Felsefe, 8.45,46.

53

Oysa Tann ile yaptiklan arasmda mutlak bir iliski vardir. Tann bir ad degil bir kavramdir; belki bu yuzden, onun essentia involvit existentiam (ozu var olusu icerir). Burada dehset veren smavlar karsirmza cikmaktadir. Seylerin duzeninden yola cikarak Tannmn varhgmi ispatlamiyorum; buna baslasaydim da asIa sonunu getiremezdim. Bunu ancak ideal olarak dusunulen, dogrudan dogruya ve hemen gorunur olmadiklan haliyle dusunulen olarak yapabilirdim. Ama bu durumda da Tannnm varligim yaptiklanndan kalkarak ispatlamakta olmazdim, varsaydigim idealligi gelistirmekte olurdum yalmzca. Ama bu Tannmn var oldugunu varsaymaktan ve fiilen ona giivenerek ise baslamaktan baska nedir ki? Burada serbest birakir birakmaz tepesi uzere donen bir haciyatmazla karsi karsiyayiz. Ispatlama surecindeyken de ispatlamayi birakngim anda da varhk oradadir. Bu bir an meselesidir. Bir sicramadir. Ne kadar kisa bir zaman dilimi de olsa hesaba katllmahdu.87

Tann bilinemeyen olunca nesnel bilgiye konu edilmesi de soz konusu olamaz.

Onu bilebilsek de ifade edemeyiz. Bu ise insan tutkusunu tatmin etmez. Aradaki snur(bilinmeyen) tutkunun iskencesidir ve odiiltidur aym zaman da. Ister olumsuzlama yoluyla ister ideallestirme yoluyla olsun bu bilinemezligi yanna harekati daha oteye gidemeyecektir. Bu bilinmeyen sey gelip gelip dayamlan simrdir. 0, mutlak olarak farkhdir. Insan anlayisi mutlak olarak farkh olam dusunemez. y oksa anlayis kendi kendisini aldatma yoluyla en korkunc aldatici haline gelmistir. Anlayis Tannya mumkun oldugunca yakmdir, ama bir 0 kadar da uzaktir."

Bize gore Kierkegaard, varoluscu dusuncelerinin butunlugu icerisinde hareket ederek ele aldigi meselelerde hep varoluscu temelden hareket ettigini gormekteyiz. Hareket noktasmda surekli bireyi on plana cikarmayi hedef edindigi icin bireyden kalkip yine bireyde yogunlastrgmr goruyoruz. Sistemciligin karsisma akil disihgt, nesnel olana karst oznelligi, dissal olana karst icsel olam karst karsiya getinnektedir. Hegelin Hiristiyanhk teolojisine ait Tannnm varligi, gunah, sacma, paradoks, masumiyet ve olumsuzluk gibi konulan sistemin ussallastmlrrus zihinsel ya da

87 a.g.e. s.48. 88 a.g.e. s.51.

54

kavramsal parcalan haline getirip mantigm kategorilerine dahil etmesine, dolayisiyla bireyi hesaba katmadan kurgulanan rasyonel teolojilere karst varoluscu, bireysel bakis acisini koymaktadir. insamn bizzat kendisi var olusun ihmal edilemeyen olmazsa olmaz mihveridir. Iman meselesi de gerek imana konu olan seyler bakrmmdan gerekseiman kavrammm bizzat kendisi, bireyden bagimsiz ele almamaz. Kuramlastmlmis bir ilahiyat, tahrif edilmistir. Inancm ictenligini yok etmistir. Kisaca din akilsal bir sisteme sikistrnlamaz, Bir doktrinrogreti) sekline sokulan Hiristiyanlik, puta tapicilikla e~ deger hale getirilmektedir. Boylece Hiristiyanhgin da Hrristiyan olmanm da anlami ortadan kalkmaktadir. Hegel felsefesi bu ise yaramaktadir. 0, Hiristiyanligm ozunu kaybetmesine yarayan bir spekulatif bilgi konusu olan doktrinel bir teoloji gelistirmistir. 89

Buradan sunu cikarabiliriz: Dine dahil olan meselelerle nesnel bilginin ya da spekulatif bilgi olarak ele alman bilimsel bilginin.kendisi, incelenme gerekcesi ne olursa olsun kategorik olarak bir birinden taban tab ana zrtnr. Tann bir keredogrulayici nesnel bilgi konusu olunca artik inancm yerini rasyonrakil) almistir. Dini hakikatlerin akla sigmayan konulanmn aklilestirilmesi cabasi, akh memnun etse de imamn yeri olan kalbi dolduramamaktadir. Kierkegaardm 'Imam bilinmeyene dogru veya bilinmeyen icinde bir sicrama' olarak tammlamasmdan da anhyoruz ki bu hareket ani ve paradoksaldir, Cunku bilinmez olan Tannya ancak iman hareketiyle ve suphe goturmeyen ozelligiyle bir sicrama yapilabilir. Bu ani bir harekettir. Paradoksal ve varolus sancisi icerir. Birey, iman noktasma kavramlarm akilsal incelemesinden yola cikarak de gil, sarsici ve dehsetengiz smavlardan gecerek vanr. Ibrahim orneginden cikan sonuc da budur. 0, Tannnm smamalanm basanyla kazanrms bir iman semboludur. Bunu kazanmasi icin oz varligi olan Ishak'i kurban etmesinin kendisinden istenmesi, imamn basit bir temelinin olmadigi sonucunu dogurur.

Nesnel stlphecinin tereddut dolu akilsal tetkiki iman hareketini gerceklestirmeyi ortadan kaldmr. Bir an icin tereddut mtimini kafir kilabilir, Insan dusuncesi mutlak baskasi olan Tannyi bilemez Paradoksun can ahci noktasi burasidir. Gercekten de

89 Tasdelen, s.32.

55

sonsuz Tanrmm sonlu degisebilen kavramlarla aciklanmasi imkansiz gibi gorunuyor. En azmdan SIr kavrammm icerigine zithk teskil eden her akilsal caba ogretiye donusmektedir. Ya da Jolivet'in deyimiyle boylesi aklilestirilme cabasi "Hiristiyanhgi, Hiristiyanlik degil, Hiristiyanligin karikatUrUdUr,,90 noktasma getirrnektedir. Hiristiyanhktaki Tanrmm cisimlesmesi ve var OlU9a dahil olmasi akhn izah edecegi bir konu olamaz. 0 zaman bu Kierkegaarda gore absurd ve paradokstur. Bilimsel bir kavramlastirmaya konu olamaz.

Kierkegaard'm absurd, paradoks, dogmanm bilinmezligi ve anlasilamazhgi konulanm varolussal goruslerinin butunlugu icerisinde akil disiligi on plana cikarmasiyla felsefi olmayanmon-flosofical) bir soylem gelistirdigini de soyleyebiliriz. Bu da onu bir 'istisna' kilmaktadir. Kierkegaard'm bu tutumu kendisinden sonra da felsefenin dairna felsefi olrnayanla iliski icinde olmasim dogurmustur. Varolus alanlarmda, felsefi soylemin icerik acismdan "varolus", bicimsel acidan da "felsefi dilin sanatsal kurulusu" olarak ortaya cikmasi, bu "felsefi-olmayanm oziinU olusturur. Dolayisiyla 0, kaynaklan felsefe dismda olan bir filozof olarak "istisna" dlr.91

Paradoks, varolussal bir varlik ile dil ya da dusunce arasmdaki iliskiye dayanmaz. Tanrmm "dogrudan" bilinecegini savunmak putperestlerin yaptrgi gibi dtlstmmektir. Tann sozciigii insan dusuncesi ve konusmasmm yetersiz ortammda sekillendiginden 0 celiski icinde kacnnlmaz olarak yonunu degi$tir.92 Dolayisiyla Kierkegaard'm paradoksu sonsuz Tann ile sonlu ins an dusuncesi ve dili arasmdaki iliskiye dayamr.

Kierkegaard 19m paradoks, goreliden ziyade mutlaktir. Paradoks, geleneksel mantik anlammda aklm kavrayismm otesindedir. Cunku geleneksel mantik sadece saf kavramlarla ugrasir, varolussal varhklarla degil. Bu yuzden Kierkegaard ifade eder ki, "mantik gercek anlamda varolustan farkhdir". 0, paradoksa safbir kavram olarak degil,

90 JOLiVET, R, introduction to Kierkegaard, Trans. W.H Barber, M.A. Oxon, E.P.Dutton&CoJnc New York, 1952, s.36.

91 R1COEUR, P, "Philosophy After Kierkegaard", Kierkegaard: A Critical Reader, Blackwell Publishers. Oxford,1998, s.12.

92 MAKHiNTOSH, Hugh Ross, Modern Teknoloji Ornekleri, 1937, s.235.

56

paradoksu bir gerceklik olarak ele ahr, Onun insa ettigi sey; dusunce sistemi degil, varolussal gercegi insa etme cabasidir. Cunku dusunce alamnda olasilik, zorunluluk, soyutluk, degismezlik, evrensellik ve kesinlik vardir, dolayistyla aklm nesnesidir; varolus alanmda ise gerceklik, ozgurluk, somutluk, belirlilik ve degisebilirlik vardir, bu ise inancm nesnesidir. 0, paradoksun insan akh tarafmdan cozulemeyecegini savunur. Sacma oyle bir yolda insa edilmistir ki; aslmda akil onu kendi gucuyle anlamsiza indirgeyemez ve onun bos oldugunu gosteremez. Akil sadece bir muamma ile karst karsiya oldugunu soyleyebilir. Akil icin paradoks anlasihr degildir"

Tann somut olarak bireyin karsisma cikar. Tannyla somut haliyle karsikarsiya geien birey icin soyut cozumlemeler, varolussal paradoksun cozumune katki .saglamaz. Ontolojik olarak iki ayn alamn karsilasmasinda akhn kilavuzlugu gecersizdir, Bireye dusen anlamak degil kanlmaktir. Kendini bilinmez olanm istegine sahvermektir. Akla aykm olarak gorulen seyler birey icin SIr kategorisi icerisinde kabul edilmelidir. Birey icin iman noktasma ulasmak esas olandir. Bunun icin de akla dusen bilinmezin (Tanrmm) dusunulemez olusunu kabul etmek ve sonsuz teslimiyeti geryekle~tirmektir.. Eger bir insan bilinmeyen hakkmda gercekten bir sey bilecekse, once onun (Tanrmm) kendisinden farkli oldugunu, mutlak olarak farkh oldugunu bilmelidir. Anlayis bunu kendi basina bilemez, bu bir canskidir (paradoks). Akil mutlak olarak farkli olam nasil anlayabilsin? Tanrmm bir insandan mutlak olarak farkh olusu insanm Tannya borclu oldugu seyde degil, insanm kendine borclu oldugu seydir. Oyleyse bu farkhlik nedir? Gtinahtan baska ne olabilir? Bu mutlak farkliliga birey kendisi neden olmus olabilir. Birey, kendi kusuru yuzunden mutlak baskasi olarak kalmaya mahkum olmustur. 94

Boylece ilk gunah yuzunden insanoglu Tannyla mutlak bir aynliga dusmustur.

Ademin SUy islemesiyle dunyaya dusmesi ve ademoglunun da bu SUyU dunyada var olmakla devralmis olmasi bicimindeki Hiristiyan inaner varolusun SUy kabul edildigi bir dusunceye dayamr. Kierkegaard bu SUyU yalmz insana degil, tum dogaya da yuklemistir. Doga da tipki Ademin dU~ii~ii gibi Tanndan dusmus olmakla sucludur. Iste

93 Tian Min-Lin, s.47.

94 .

KIERKEGAARD, Soren, Felsefe Parcalan ya da Bir Parca Felsefe, s.S2.

57

bu suclu olus korkuyu dogurur. Korku varolusun en temel en ilksel ortaya e;lkI~ yeridir. Insanm zamanda varolmaya devam etmesi-tann kendisini ilk gunahim insandan almak icin kendini lsa olarak kurban etse de- bu gunahm surekligini ortadan kaldirmamistrr. Gunah insanda, onun varolusunun, zamandaki varhgmm bedeli olarak suregelmektedir."

Tann-insan birliginden mutlak bir kopus yasandigmm ifadesinde Tann-insan birliginin yeniden insasmm ancak mutlak iman srcrayisiyla olacagi ortaya cikar, Bu mistik bir bakis acrsidir. Asil paradoks da budur. Ozunde Tannsal varolusu iceren insan, kendi kusuru yuzunden Tannyla mutlak baskasi olma noktasma gelmistir. Bu kopusun yeniden birlesmesi icin bireyin ait oldugu yere dontls yapmasi gerekir. Bu kayitsiz sartsiz iman hareketini gerekli kilar. Akilsal olmayan bu hareket, ictenlikle ve tutkuyla baglanmayi gerekli kilar. Bize gore bu Tann-insan birliginin rnistik bir seklidir. Ozunde Tannyla bir ve aym sey olan insan, kendi kusuru yuztmden mutlak bir baskasi olmus ve Tannya yabancilasmistir. Iste bu yabancilasma onda olumcul bir umutsuzluga, sikmn ve ic daralmasma neden olmaktadir. Dini alanda yasamayan birey Tannya yabancilasmanm sikmtrsmi, korku ve yalmzhgim yasar. Kierkegaard'm Tannsal alanm kurtanci olusunu soylemesi, bir bakima bu varolussal oze donus projesinin dogal bir sonucudur. Iman hareketini gerceklestirmek icin bilmeye gerek yok. Akh asan, aklm uzerinde bir konum teskil eden iman alaru, bilgi alam degildir. Tannya olan yabancilasma, ancak tutkuyla ve ictenlikle yine ona donmeyi arzu etmeyle gerceklesir. Tabi ki bu eylem siradan bir sey degildir. Ani ve sarsicidir. Bir sicramanm neticesinde gerceklesebilir. Akilsal ongorulerle yada sistemci nesnel cikanmlarla degil. Boylece anlasihyor ki, imam kazanmak, bu oze donus macerasmi kazanabilmektir. Tann insan ikileminde bireyin anlayisma birakilmis bir alan mevcut degil, Iman alam tutkulu duygulammlann, korku ve titremenin, dehset veren ruhsal evrelerin bulundugu alandir.

95 Soykan, s. 38.

58

C - ETiK OLANIN TEOLOJiK ASKIYA ALINI~I

Etik kategoriyi ortaya koyarken Kierkegaard, etik kategorinin kesinlik (Certainty), ve insan icin evrensel gecerlilik tasidigmi soylemisti. Etik kendi eregi (telos) yine bizzat kendisi olan idi. Bireyin gorevi, kendisini durmaksizm evrensel olanda ifade etmek, evrensel olmak icin tikelligini ortadan kaldirmaktir. Birey buna karst cikarsa gtinah isler ve meydan okuyor demektir. Sadece pismanlikla evrensel olamn icine kendini birakarak belini dogrultabilir. Bu, onun sonsuza dek eregidir. Bunun terk edilecegini soylemek, yani "teolojik olarak askidadir." demek bir celiskidir (paradoks). 96 Evrensele girdikten soma, tekil birey ne zaman kendisini one cikarmak icin bir durtu hissetse, kendisini pismanhk icinde ancak evrensele teslim ederek kurtarabilecegi bir ayartma (temptation) smaviyla karst karsiya demektir. Eger bu en yuksek smama ise, 0 zaman insanla varolusu arasmdadir. Bu durumda kisinin telos'unu teolojik olarak askiya aldigim soyiemesi bir celiskidir. Askiya almakla telos kaybedilmis olacaknr. Ama etik olanm askiya ahmsi daha yuksek bir hedefe varmak icin olursa bu bir kayip rmdir? Bu durumda Ibrahim bir evlat katili olarak yargilanmak yerine imanm atasi olarak san ve seref kazanmasim nasil izah edebiliriz.

Imamn tasidigi birinci paradoks, tikel olamn evrensel olandan yuce olmasidrr.

Bu da iman smaviyla dogrulamr. lbrahimin oykusu imanm dogasmda var olan paradoksu (sacma) ortaya koyar. Burada etik olanm teolojik olarak askiya almismi iceren ve imanm atasi olan Ibrahim' in sacmamn inayetiyle kurtulusunu gormekteyiz, 97

"Simdi oglunu, sevdigin biricik oglunu Ishak': al ve Moriya diyanna git, ve orada sana soyleyecegim daglann biri uzerinde onu yakilan kurban olarak takdim et." 98 Etik yargilanmiza tam amen ters dusen bu talep(Tannnm Talebi), mantigm emrettigi dizgeleri altust etmektedir. Halbuki Etik Kategori, varolusun toplumsal uzlasmayla sonuclanan erdemlerini banndrran, bunyesinde sasirtici seceneklere yer vermeyen

96 KIERKEGAARD Soren, Korku ve Titreme, s.48.

97 KIERKEGAARD Soren, Korku ve Titreme, s.49, 50. 98 TEKviN, Bb. 22, s.22.

59

ozellikler tasimaktadir, Etik olan evrensel olandir ve kisilerden i.istiindi.ir. Birey ona tabi olmak durumundadrr, Aksi halde birey gi.inah isliyor demektir.

Kierkegaard'm one si.irdi.igi.i sey; Kesinsizlik icinde yasayan bireyin yasantisma anlam verebilmesi iman atlayisnu yapmasma baghdir. Bu sicrama ya da atlama olarak tammlanan sey mutlak itaati icinde banndmr. Oyle ki birey muhatap oldugu emrin ne olduguyla ilgilenmeden derhal ona uymayi tercih ederek bunu gerceklestirmelidir. Tereddi.it ve nesnel sorgulama burada gecerli degildir. Boyle bir taleple karst karsiya kalan Ibrahim, cekinmeden oglu Ishak'm bogazina bWagl dayadi. Ama ayni Ibrahim Tanrmm yine onu kendisine bagislayacagnu da biliyordu. Fakat iman hareketini yapmasi gerektiginin de bilincinde olarak ilahi emre istirak etti. Boylece birey, tikel olarak evrenselin i.isti.ine cikmis olmaktadir. Burada odev, Tannya karst i.istlenilen odevdir. Eregi yine kendisi olan etik, evrensel yoni.i itibariyle tikel bireyin bu sicrayisiyla askiya ahnrrus olur. Gorev tamamlandiktan sonra etik tekrar yi.iri.irli.iktedir.

Bu askiya alnus etigin genelligine ve kesinligine bir sey kaybettirmez. Bireyi varolussal doyuma ulastiracak bir hamle gerektirir. Bu iman hamlesi ya da iman sicrayisi, kendini gerceklestirmek isteyen kisinin Tannyla mutlak olarak yi.iz yuze gelmesini dogurur, Tannya olan mutlak baghhk, etik yargilan nakzeden, onunla tab an tabana ZIt olan. bir eylemi gerceklestirerek, evrensel ve genel olanm i.isti.ine cikarak, bir cinayeti masum bir seremoniye cevirebilir.

Ibrahim orneginde kendisinden .istenen kurban kendi oz ogludur. Ama bu smav sonsuza dek si.irmez. Break cekilir ve dehset biter. Cunkli Ibrahim kurtulmustur. Askiya alman seyya da rafa kaldinlanlar tekrar yi.iri.irli.iktedir. Burada askrya alnus yine Tann'run istedigi bir sey oldugu icin masumdur. Aklm kavrayamayacagi nokta, paradoksun can alici noktasi, buradadir. Mutlagm sorgulanamaz olusu, talep ne olursa olsun yerine getirilmesini gerekli kilar. Fakat bicagm kesmemesi de yine paradokstur. o halde Tann yalmzca Ibrahimden bir hamle beklemektedir. Sonucta etik olana aykm olan bir sey fiilen gerceklesmis olmuyor. Bir bakima smamanm kismi yonu ve can alici noktasi hesaba katihyor ki, 0 da bicag; cekebilme cesaretinin smanmasidir, Tanrmm iradesi en derin ahlaki kanaatlerimize aykin dusebilir. Dini kure ahlakm bir alternatifi

60

olmaz onunla taban tab ana ZIt noktalarda durabilir. Burada bir babanm dogal evlat sevgisine ve insan toplumunun temel ahlaki ilkelerine ters duser. 99

Ahlak, birey icin bir degerdir. Oyle ki toplumsal uzlasmanm terk edilmez hususlanm icinde tasir. Degisik milletlerin bazi ortak hukuksal zeminini teskil eder. Dunya degerini uzlasimsal vazgecilmezlerinden biridir. Bazen ortak dil, kultur ve inane malzemesi dahi olabilir. Buyuk olcude evrenseldir. Dini temelleri oldugu gibi tarihin bir urunu oldugu da gercektir. Hulasa genel ve evrenseldir. Terk edilmesi celiskidir.

Fakat is, teolojik bir gayeye matuf bir yol teskil ediyorsa, 0 zaman masumlasir ve hukmu gecici bir sure icin ortadan kalkar. Kierkegaard, kendisini Ibrahim ile ozdeslestirerek kisisel yasannsmda ortak noktalar tespit etmis ve iman smavmda nisanlandigi Regine Olsen'i, tipki Ibrahim' in oglu Ishak'i kurban etmesi gibi, kurban etmistir. Etik yasam bireyden duzenli, topluma uyum saglamayi ogutleyen, kurallara saygi duyan bir ins an tipinin yasamim ongorur. Bu toplumsalduzene uyrnamayi da gunah sayar. Evlilik yasantisiyla erotik ask nesnel bir dizginlemeye uyarlanrmstir. Cok sevdigi nisanhsi Regine Olsen' den vazgecmesinin Tannmn bir istegi, bir kurban (sacrifice) oldugunu dusunmesindendir. 0 nisanlisma kavusabilmek icin Tannnm onu smadigrm dusunmustur. Ve onu kurban etmistir, Toplumun ya da etik prensiplerin bireyden bekledigi sey duzenli bir evlilik hayatidir. 0 bu toplumsal prensibi, Tann smamasrm gecebilmek icin askiya alnus ve daha yuce saydigi erek icin ondan vazgecmistir, Bunu bir tannsal talep sayip iman smavmm bir odevi kabul etmistir.

Tikel birey, evrensel ve genel olana nicin ustun kihmyor? Kierkegaard oznellige btiyuk vurgu yapmaktadir. Iman konusu dahi olsa bu bireyden bagimsiz ele almamaz. Varolusu ele gecirmek zordur. Bu zorlugu asmak dini kategorinin gerekleriyle yuz yuze gelmeye baghdir. Sarsici smamalan gecmek gerekir. Ibrahim; mutlakla mutlak olarak yuz yuze geldigi imtiham kazanrmstir.

99 West, s.173.

61

D - iMANIN DOGASI VE QZNELLiK

Kierkegaard'a gore, dogru (verite) ozneldir: "Oznellik dogruluktur" diye tekrarlar. Ama sadece "Ben dogruyu ancak bende yasam haline geldigi zaman bilirim" anlammda degil, ayrn zamanda gorelci (relativiste) anlamda da boyledir. "Bilinc, kendinden ise koyularak dogru olam yaratir"; "Dogru ozgurluk edimidir." Ancak Sartre icin oldugu gibi Kierkegaard icin de ozgur edim, geleneksel felsefenin akla dayali secimi degildir; daha 90k bilinmeyene dogru bir atlamaya, bir kor atilima benzer:

"Ozgurlugtm oztt, kesin olarak sonsuzluk tutkusu ile nesnel kesinsizligi secen bir atakhk isidir." "Dusuncenin bir tutkusu olan, 0 aykm dusunceyi" asmliga dogru iterek "tutkunun vardigi sonuclar inamlmaya deger tek buluslardir, tek onlardir dogru" diye diretir. JOO Kierkegaard dusuncesinin kalbinde yatan unlu veciz halini alnus ve eserlerinde 90k sik tekrar edilen bir cumle vardir. " truth is subjectivity" yani gercek oznelliktir. Buradan hareketle bireyin tutundugu ve Tann olarak kabul ettigi "Allah" veya "God" ya da bir ateistin tavn olan tann tammazligi, bireyin kendi secimi olmasmdan dolayi dogrudur, 101

Ona gore iki cesit gerceklik vardir. Biri dis dunyamn (Tarih ve Bilim) gercekleri ki bunlar dis kriterlere basvurarak dogrulanabilirler. Nesnellik, gercek ne? Sorusunun cevabim ararken; oznellik ise nasi I sorusunun cevabim arar. Ve oznel gercekligin nesnel kriterleri de yoktur. Kierkgaard, dua eden iki adam ornegi verir. Biri "Tann'nm dogru algilamsma" (Kierkegaard icin Hiristiyan olan) dua etmektedir; ama yanhs bir ruhIa, ikinci adam ilkeI idoline, "sonsuz icin tam bir tutkuyla" dua eden bir pagandir. Kierkegaard icin en buyuk oznel gercegin sahibi ikinci adamdir. Cttnku Kierkegaard icin onemli olan varolusumuzla temelden baglantih olan oznel gerceklerdir. 102

Ancak Kierkegaard yukandaki sozleriyle yirminci yuzyilm varolusculuguna isrk tutarken oznel gerceklige dini bir boyut eklemekle, kendisinden soma gelip ondan ilham alanlarm bir adim onunde yurudugum; gostermektedir. Cunku insan varolusunu kuran

100 Foulquie, s.l 03.

101 RUDD, Anthony, Kterkegaard and The Limits of the Ethical, Clarendon Press, Oxfort, 1993, s. 54. 102 Starthern, s.47, 48.

62

butun elemanlar benligi kusatan butun gerceklikleri de icine almaktadir. Din de inkar edilmesi mumkun olmayan bir insan gercegidir. Bireyin oznel yammn onemine vurgu yapan Kierkegaard, sistem kaygisiyla olusturulmus her turlu genellemeci goruse de karst cikar. Ona gore varolusu sistem dusuncesiyle ele almak, butun Danimarka'yi cok kuctik olcekli bir Avrupa haritasiyla dolasmaya benzer.i'" Ya da "bir devlet teorisi gelistirip butun aynntilan tek bir buttmde toplamak ama icinde olmamak gibi bir duruma benzer".lo4

lmanm dogasmda anlasilmazhk yatar. Imanm nesnesi olan temelde Tannnm varligi, Enkamasyon, ilk gunah gibi konulan akil vasitasryla anlayamayiz. Iman dogasi itibariyle guclt; bir iradeyle aktif bir secimi gerektirir. Sujerinanan), iman siirecinde iradesiyle surec icindedir, Iman, varolussal olarak uzlastmlmasi mumkun olmayan iki farkli varolus kuresinin birbiriyle olan munasebetiyle gerceklesir. Bireyden beklenen sey tam bir teslimiyet hareketidir. Daha once de dile getirildigi gibi Ibrahimin ornegi etik olanm askiya ahmsiydi. Oyleyse imanm dogasmda yatan ozellik ne idi ki bireyi boyle ulvi bir gayeye ulastiracak olamn smtr tarumazhgim gerekli kilsm. Kierkegaard bunu imanm paradoks olusuna dayandirmaktadrr.

Ahlak ilkesi yucedir ama iman noktasi daha yucedir. Daha ileri bir gaye icin hali hazirda onumuze konan gaye askiya almabilir. Ibrahim online konan secenegin neyi nakzettigine bakmaksizm hareketi gerceklestirdi, Ctmku ondan bunu isteyen mutlak olanin kendisiydi yani tannydr. Bir babamn cocugunu sevmesinin dogalhgi Ibrahim'in handikaplarmdan biri olmasmm yamnda kendi kurtulusu icin kurbamn oglu olmasi ayn bir handikapti. Fakat iman gercegi anlatilmaz bir duzlemde yer aldigt icin paradokstur. Tann istedigi hareketi yaptirdigi anda bu dehsete son verir. Bu da ikinci paradokstur. Ibrahimi imanm atasi kilan sey; paradoks temeline dayanan oznel, tikel bir eylemdir. Oznelligin "nesnel kriteri yoktur" sozli burada kendini gosterir, Boylece iman nesnel yargilanmrzm otesinde irrasyonel duzlemde yer ahr.

103 ALPYAGIL, Recep, Wittgenstein ve Kierkegaard'dan Hareketle Dill Felsefesi Yapmak, Anka Yay. istanbul, 2002, s.71.

104 KiERKEGAARD, Soren, Kahkaha Benden Yana, s.167.

63

Ona gore, insan varolusunun oldugu yerde doga bilimlerindeki gibi nesnel, evrensel, zorunlu dogrulann yoktur, buna karsm hakikatin, oznel, tikel ve kismi yonleri vardlr.105

Kierkegaard'm eserlerinde ozellikle Korku ve Titreme' de gizli bir gundemi vardir. Onun gizli gtmderni, lbrahim'in hikayesi arkasma sigmarak fisildadigi sey, tek gercek olan imandir. Tek gercek kisi de iman sahibi mumindir. Fakat 0 bunu uluorta soylemektense Tanrmm, bir einayeti masum bir seremoniye cevirisiyle dillendirir. Cunku kesin olanla olmayan, evrensel olanla olmayanm smmnda Ibrahim durur. 0 ise bicag: ceken ve lshak'a kavusandir, Yani imamm, dehsete ragmen ortaya koyabilmistir. Bu nedenle tek gerceklige ulasnusur. Iman sahibidir cunku bunun bedelini odeyerek kazanrmsnr .

"Teoloji, akil ve sagduyudan oteye gecmeseydi, ogretileri kolay ve bildik gorunurdu." 106 Diyen Hume, Tannyi bu dunyanm olgusal gerceklerine dayanarak ispatlamanm yanhshgmi ortaya koyarken; Kierkegaard da imanm irrasyonel, paradoksal (absurd) ve nihayet var olussal olusunu iddia eder ve iman ilkelerinin nesnel dunyaya olan UstUnlUgu.nU dile getirmis olmaktadirlar.

Kierkegaard, oznel gercekligi birebir varolusumuzla iliskilendirir. Bir kere daha "oznelligin nesnel kriteri yoktur". Bu yuzden oznel gercek degerlerimizin temeliyle ilgilidir, bu degerlerin dogru olup olmamasiyla degil, yani onlara olan baghhgirmzm dogasiyla ilgilidir. Hume da bilgilerimizin kaynagim deneyimde (ampirizm) anyordu. Boylece Kierkegaard ve Hume'un bulustugu ortak bir nokta ortaya cikrvermektedir, Fakat Kierkegaard'm oznel gercekligin nesnel gerceklige ustunlugune olan manci, Hume'un oIgunun onceligi iIe ilgiIi gorusunden suphe duymasma yol acti. 107

lcerisinde yasadigmuz sonlu varlik dunyasmda sonsuz olan mutlak alem ile bireyin edimi, tinsel bir edimdir. Iman sovalyesi aneak bunu gerceklestirebilir. Etik kategoride birey 'trajik kahraman' iken iman hamlesini gerceklestiren birey artik bir

105 csvtzct, Ahmet, Etige Girls, Paradigma yay. istanbul. 2002, s. 276.

106 HUME, David, Din Ustune, cev. Mete Tuncay, lmge Kitabevi, Zirve Ofset, Ankara, 1995, s.70. 107 Starthern, s.37.

64

iman eridir. Cunku 0, en sevdigi seyden feragat edecek kadar cesurdur. Dunyevi olarak smanabilecegi en korkunc odevle karst karsiyadir. 'Korku ve titremedir'.

Inancm dogasmda varolan sey, umutsuzluga karsrt olusudur, bir tiir sadakat ya da istikrardir; umutsuzluk butunuyle sokulup atildigmda benligin durumunu betimleyen sey, benligin iradesidir.!"

Kierkegaard'm iman sovalyesi olarak tammlamasmda bir anlarn butunlugu vardir. Sovalye cesareti cagnstmr, Iman adarm da tipkt sovalye gibi cesurdur. Varligmi mutlak karsismda derhal feda etrneye hazirdrr. Sonucta kazanacagi odulun kiymetinin farkmda olan bir bilgelige sahiptir. Iman hamlesini yapan kisi icin, bunu yaptigi andan itibaren prenses onun icin kaybolmustur. Cunku onu ebedi anlamda hatirlamaktadir. 109 Tannsal talep akil disi icerik tasisa da gercekten Tannya ait bir istek olunca masumlasir, Ahlaki ya da toplumsal kaliplarla celisik bir durum olsa da tam bir masumiyet ifade eder. Cunku Tann bunm kategorilerimizden ustundur,

Dedik ki, imanm dogasmda merkezi yeri teskil eden kavram paradokstur. Bu paradoksun ortaya cikis noktasmda iki ayn varolus alammn kesisme ya da bulusma noktasi bulunur. Aym zamanda bu, catisma noktasidir da. Bu bir ikilem dogurur; sonlusonsuz ikilemi. Sonsuzun mustagni olusu, sonlunun bagimh olusu bu paradoksu doguran yegane saiktir.

Kierkegaard'm ortaya attigi paradoks meselesi negatif de gil pozitiftir. 0, imanm nesnel coztlmlemeler dunyasmdan farkh bir dunyaya ait bir gerceklik oldugunu ve fakat bu dunyadayken bu firsatm verildigini soyler. Firsat zitlanyla birlikte verildigi icin birey onu zitlar arasmdan cekip cikanr. 0, iman hamlesini gerceklestirerek bunu yapar. Bu hamleyi yap an gercek kisilige ulasir. Secenekler arasmdaki gidip-gelmeler, bu hareketle son bulur.

Kesinlik varolusun merkezine oturur. Samimiyet ve dogruluktan uzak olan her edim iman hamlesini yapmaya zarar verir. Kierkegaard, zamamnm kiliselerinin

108 DEMiRHAN, Ahmet, Kierkegaard ve Din, Gelenek yay, istanbul, 2003, 8. 276. 109 KIERKEGAARD, Soren, Kahkaha Benden Yana, 8.190.

65

yurlittUgu din politikalanna karst cikrms ve ozden rnahrum dinsel torenlere, dini faaliyette bulunup kazanc saglamaya karst savas acmisnr. Bu yuzden David WEST soyle dernektedir: "Aym zamanda 0, dini yasamm once icselligini ve yerlesik kilisenin, sadeee dissal torenlerin beyhudeligini ortaya koyan guclu ve atesli bir arguman sunar. Onun tarihsel delilleri yerlesik kiliseyi ve zahit Hiristiyanlan ihtiva eden(Nesnel Hiristiyanhk) dedigi sey tumuyle uygunsuz bir mahiyettedir."

E - KiERKEGAARD'IN PARADOKSU BiR FiDEizM MiniR?

Tann hakkmda ileri surulen kamtlann veya rasyonel-felsefi arastirmalann sonuc veriei olmamasi olgusu, din konusunda imancihktfideizmjolarak adlandmlan bir tutuma suruklemistir. Buna gore dini bilgilerimizin, akilsal veya dogal bilgiye degil, yalmzca imana dayanmasi gerektigini soyleyen gorustur. Boylece din akilsal olmaktan cikmaktadir. Buakmun banda en meshurlan basta Pascal ve ardmdan da Kierkegaard'i sayabiliriz. Buradaki kalkis noktasi dinin ozgun vasiflan ve bireyin de katihm sagladigi ozgur irade ve ruh hallerinin de icinde bulundugu irnan etme eylemidir.P" Fideizmin gerekceleri bu temel uzerine kuruludur.

Fideizm'in iki turu vardir: "Sacma oldugu icin inamyorum." Tezinden hareketle dini dogrulann akla karsrt oldugunu, bu tur dogrulara rasyonel yollarla ulasilarnayacagim savunan goru~tiir ki, asm bir fideist anlayisi temsil eder. Buna gore dini dogrulann bilgisine inane tecrubesi ya da dini tecrube yoluyla ulasilabilecegi savunan bu asm goruse gore akhn hicbir kesin dogruya ulasamayacagmi iddia ederler. Kierkegaard'da oldugu gibi akla aykm ve sacma gorunen unsurlann inane yoluyla kabul edilmesini isterler. Ikinci ve ihmli fideist anlayisa gore; dini dogrulann ifadesi ve kabulu acismdan inaner temel ahp akla karst onceligini belirtmesinin yanmda akil

110 ARSLAN, Ahmet, Felsefeye Giri1j, Vadi yaymlan, FeryaJ Matbaacihk, Ankara, 1996, s.240.

66

yurutmenin ve deneysel bilginin, dini bilgilerin anlasilmasi ve ifade edilrnesi noktasmda ise yararhligma inamr. AIda dusen aydmlatrna ve aciklama girisimidir.v' I

Kierkegaard, paradoks kavrammm anlarnma bir genisleme getirmis ve paradoksu goreli olandan ziyade rnutlak olan olarak, saf dusunsel bir kavram degil, var olussal bir gecegi ifade eden ontolojik bir kavrarn olarak goruyordu. Paradoks, uzlastmlmasi imkansin iki varolussal varligm (Tann ve insan) kategorik olarak isgal ettikleri varhk alanlannm baskaligmi ve bu iki alan arasmdaki ortak iliskiyi ifade eden merkezi bir kavramdir.

Paradoks, dusuncenin bir bakima motoru ya da dusunceye dinamizm saglayan guctur. Ona gore paradoks dusuncenin tutkusu ve bireyin buttin dusuncesinde var olan bir seydir. Birey ahskanhk yuzunden bunu fark edemez. Paradoksuz dustlnilr tutkusuz asiga benzer. Anlayis ya da dusuncenin tutkusu paradoksla devarnh cansrnayi arzu etmektir. Bu cansma su ya da bu sekilde, kacmilmaz olarak, anlayismf dusuncenin) yoku~unu getirecektir. Biitiin dusuncenin en yiiksek cattsktst; dusuncenin kendisinin dii~iinemeyecegi bir ~eyi kesfetmeyi dilemesidir. Anlayism paradokslu tutkusu icinde catistigr, insam ve onun kendi hakkmdaki bilgisini altust eden bilinemeyen sey; Tanndu.ll2 Tann 'bilinmez olan' olunca, onun var oldugunu ispat etmeye kalkmak absurdtsacmadir). Imanm paradoksal olusu budur. Yani Tann yoksa bunu .ispat etmem mumkun degildir, ama eger varsa ispata kalkismam aptalhktrr. Bilinmeyen bir seyin var oldugunu ispat etmek icin "Tannnm var oldugunu ispat" seklinde ele ahrsam, bilinmeyenin var olusunu ispat etmis olmam ancak bir kavramm tammmi gelistirmis olurum. Butun ispat islemi, surekli olarak, tamamen farkh bir sey haline gelir. Dolayisiyla akil yurutmem, varolusla sonuclanmaz ancak varolustan yola cikar. Ornegin mahkemede bir suclunun var oldugunu degil; var olan samgm suclu oldugunu ispat ederim. 113 Tanrmm varolusunu ispat, bir kavrarnm tammlanmasi girisimidir. Bir varolusun ispati degildir. Tanrmm varhgim ispat etmek icin tannnm yaptiklanndan yola ctkamayacaksam onun varhgmi nasil ortaya koyabilirim? Bunu ancak var saydignn

111 Cevizci, s. 214.

112 KiERKEGAARD, Soren, Felsefe Parcalan ya da bir parco Felsefe, s.42. 113 a.g.e. s.45.

67

idealligi gelistirerek. Bu ideallige gi.ivenerek, bi.iti.in itirazlan, heni.iz ortaya atilmamis itirazlan dahi reddederim. Demek ki, ispata baslarken, idealligi ve ispati tamamlamakta basanh olacagmu varsaymisundir, ama tannnm var oldugunu var saymaktan ve fiilen ona gtrvenerek ise baslamaktan baska nedir bu? Iste burada dogrudan dogruya bir haciyatmaz durumuyla karst karsiyayiz, Serbest birakir birakmaz tepesi ustune donen haciyatrnaz, 0 halde onu serbest birakmaliyim. Bu ispat bile -ispati surdurdugum surece- sirf ispat si.irecinde olmam yi.izi.inden dahi olsa tannnm varhgi ortaya cikmaz, ama ispan biraktigim zaman varhk oradadir. Bu serbest birakma eylemi bir iman sicramasidir. Kisa bir zaman dilimi icinde de olsa.114

Insan dusuncesinin icinden atamadigi paradoksal ispat tutkusu, bilinmeyenle si.irekli catisir. Bu bilinmeyen (Tann) kesinlikle vardrr ama aym zamanda bilinmeyen olarak vardir. 0 bilinmeyenin tann olmasi onu bilemeyecegimizin de kamtidir. Boylece Tannnm bir SIr olarak tasavvur edildigini goruyoruz. Buradan su sonucu cikarabiliriz:

Insan dusuncesi bi.iti.in zorlamalanna ragmen mutlak olam bilemez. Boylece Tann insan ikilemi Kierkegaard'a gore uzlastmlamaz ve uzlastirma gayretleri de dusuncenin icinden atamadigi bir bitmeyen tutku olsa da bir seyi ortaya koymus degildir. Cunku Tann zaten ortadadir.

Insan dusuncesi mutlak olam kavrayamayacagma gore iman hareketi; akilsal, dusunsel ya da kavramsal bir zihin islemi degil; fiili, varolussal, ani, sarsict bir eylemi zorunlu kilar. Ibrahim orneginden de bunu anhyoruz. Orada dehset verici bir iman smanmasiyla karst karsiya kalrms bir insanm varolussal iman hareketini goruyoruz, Zihinsel bir akil yurutme neticesinde ulasilnus bir akli tann yerine, sarsici kararlardan gecerek bir smanma sonucu kazamlmis bir iman seri.iveni soz konusudur. Ibrahim'i imanm atasi kilan gerceklik bu acidan ele almmca imanm nasil bir icerik tasidigida ortaya cikrnaktadir.

Kierkegaard'a gore inane; bir tutkudur, tutulmadir. Tutku, bi.iti.in insanlar icin ortaktir. 0 halde hicbir.insan inanca kapah degildir. Ama inane, dusunmenin sona erdigi yerde baslar. Dusunme ve felsefe ise supheyle baslar. Suphe dustmmenin ic hareketidir.

114 a.g.e. s.47, 48.

68

Suphe inane yoluyla asihr. Supheyi meydana getiren de inancnr. Insan bu ikisi arasmda, suphe ile inane arasmdaki gerilimdedir.i'f

Kierkegaarda gore paradoks varolusun temelinde yer ahr. Lazar orneginde de anlatilamak istenen bu seydi. Paradoks butun varolusun temel ozelligiydi, Paradoksun cozulmesi icin kesin, saglam bilgi diye bir sey yoktur. Amac aklm kill kirk yararcasina bilgi edinmek degildir. "Bilgiyle ugrasmak yuzunden var olmak nedir unuttuk." Kierkegaard, varliga parmak atan bir filozoftur." Nasil bir toprakta olundugunu, kokusundan almak icin parmak yere sokulur. Ben parmagmu varolusa sokuyorum. Hicbir koku gelmiyor. Ben neredeyim? Ben kimim? Kim beni bu butunun icine birakti. Nicin ilkin bana sorulmadi? Nicin bir uzva sokuldum? Yahu nicin ilginc olmam gerekiyor.!" Dolayisiyla her sey Kierkegaard icin paradoksal bir niive tasir. Iman meselesi de imamn paradoks 61u$u da varolussaldir. Fideizmi eger inancmi kamtlayamama olarak yani "inamyorum ama kamtlayarmyorum" 1 17 seklinde ozetlersek Kierkegaard'm savmi fideizmin de otesinde kabul etmek durumundayiz. Cunku Kierkegaard kamtlamanm geregine inanmaz. Cunku zaten ortahkta olan bir varhgm kamtlanmaya ihtiyaci olmadigim soyler. 0 zaten Tannya inanmis mumin olmah. Tannnm varhgma inamyorsa ispat gereksiz, eger inanmiyorsa, Tannmn varhgmi ispat etmek mumkun degil. Cunku ispat bir varolusla sonuclanmayacaktir. Bir kavramin genisletilmesinden baska. Kierkegaard'i fideist gelenege sokan bu dustmcelerdir.

Ancak Kierkegaard'm fideizmi sistematik bir yapiya sahip degildir. 0 bireysel yasamm one almmasnn saglayacak argiimanlar gelistirmistir. Birey son derece onemlidir. Iman surecinde birey aktiftir. Imamm kazamr; hazir bulmaz. Cunku mutlak olarak insandan farkh olan bir varhk ile yuz yuze gelmek ve icinde yasadiginuz dunyamn kistaslanna aykm istenen bir talebe tutkuyla boyun egmek, basit bir zihin islemi degildir. Dedik ki sistematik bir fideist olmamakla birlikte Kiekegaard, fideist gelenek icinde yer ahr. Kierkegaard akli cikanmlarla ispatlanrms dini inanclann geregine inanmaz. Tann akli cikanmlarla varligi kabul edilen Tann degildir, 0

115 Soykan s.36. 116 a.y.

117 AYDIN Mehmet S, Din Felsefesi, Izmir Ilahiyat Fak. Vakfi yaymlan. izmir, 1999, s.233.

69

"inamyorum cunku sacmadir" (akla mantiga simaz) gorusum; savunur. Bu su demektir: akla sacma olarak gorunmesi beni ilgilendirmiyor. Akil sistemleri her seyi akla mantiga uydurmak icin zorlamaktadirlar. Sistem anlayismda bireyin ozgiir secmelerinin degeri hesaba katilmaz. Sistem devamli aym sebeplerin aym sonuclan olacagi ongorusuyle bireysel, oznel tecrubelerin onemini atlamaktadirlar.

Kierkegaard, dusunceden daha cok gercege onem vermistir. 0, dusunce srralamasmm belli bir duzende isliyor olmasma bakarak hayat uzerinde sistemler kurmanm faydasizhgma isaret eder. Ona gore "geriye dogru dtlsuntir, fakat ileriye dogru yasanz". Gelecek sey daima kesinsizliktir. Elimizde gelecegin de gecmise benzeyecegini soyleyen deliller yoktur. Kierkegaard'a gore Hegel sistemleri veya herhangi bir sistem icinde birey, varolusunun butun haklanm bulamaz. Cunku butun gerceklik oznelliktir. Oznel bireyin hesap disi tutuldugu butun spekulatif felsefeler bize gercegin hicbir kriterini vermez. Burada insam her seyin ole;iisii sayan sofistlerin gorusune benzer bir gorus bulunmaktadir. Baska her sey gibi inane; konulan da Ole;ii olarak insan tekini esas almaktadir.

Fideist anlayrsa gore dini dunya gortistlntin su veya bu derecede icinde olmadignruz surece onun ne mana ifade ettigini kavrayamayiz, Fideizmde dinin rasyonelligi konusuna da bu icinde olma acisindan bakihr. Teorik deliller bunu basarmada zafiyet gostermektedirler.i" Maneviyatm yapisi, ne betimlenebilir bir olgu ve ne de fikirler ya da kisiler (ozneler, gruplar v.b) arasmda tefsir edilebilir ve yorumlanabilirbir iliskidir; ama basansi ve baglamsal icaplan surekli olarak karanhkta kalan paradoksal performatifbir edimdir.119

Halbuki delil ve ispat cabalannm dini inane ve dusuncelerin temelde makul olduklannm gosterilmesine matuftur, Bir dusuncenin rasyonelligini gostermek bazen aciklanmasi cok zor olan meseleler oldugunda onda bir hikmetin oldugunu ortaya koymak demektir. Zihnimizde yer alan kavramlann yahut dusunce objelerinin mantiki bir siralama icinde olmasi gerekir. Insan zihni daima boyle bir siralamaya ihtiyac duyar.

118 a.g,e. s.2S.

119 Demirhan, s.160.

70

Bu ihtiyaci gidermek icin metodolojik bir takim tedbirlere basvururuz.V'' Tann, bir felsefe konusu oldugu zaman, problematik tarzda ele almmasi gerekir. Fideistlerin, Tann kavrammm ozunc uymadigim soylemeleri isabetsizdir. Cunku herhangi bir tasdik, ne kadar soyut olursa olsun, en so nunda anlammi, dunyadaki varliga ve oradaki varolus sartlanna basvurarak kazamr. Kisaca soylemek gerekirse, somutlasnrma Tann insan iliskisinin kurulabilmesi icin kacrmlmazdir. Bu ise iman iceriklerinin aklilestirilmesi diyebilecegimiz bir cabadir, Aklm en degerli cabalanndan biri olan metafizik sayesinde Tannyi bilme konusunda olabildigince mesafe kazanmarmza imkan verir.l21 Gercekten de akh tamamen devre disi birakmak suretiyle dini salt 'esrarengiz' ve 'SIr' kategorisi altmda degerlendirmenin sakmcalan daha cok gibi gorunuyor. Insanoglunun kavrayis ve anlama sureclerini aklilestirmeye ve dolayisiyla tahkike ihtiyaci vardir, Ama Kierkegaard'rn onumuze paradoks olarak cikardigi problem, tarusmaya izin vermemektedir. Tann salt irademizle sectigimiz ya da bireysel tecrubemize konu olan, ancak yasanan bir Tann olmasi onun, dil'in imkanlanna da sigmayacagi anlamma gelmektedir. Bu bir cesit lenguistik imancihga benziyor. Yalmz burada ozel bir din dili yok fakat sadece yasanan bir inane tecrubesi val'. Ve bu tecrube bireysel ozelligiyle dini olanla ozdes sayilmaktadir, Her dini tecrube bir bakima kisisellestirilmis din anlamma gelmektedir. Bu anlayism Tannsmm dinler tarihinin Tannsi kabul edilip edilemeyecegi supheli.

Kierkegaardi akildisi'nmustunlugu noktasma goturen sey biraz da sosyal ve siyasal toplu durum (konjonktur) olabilir. Genel ve evrensel butunlugt; savunan sistem carklan icerisinde kendi benligini kaybetme noktasma gelmis modern ins ana yeniden oznelligini ve sistem icinde kaybettigi ozgurlugunu yeniden kazandirmayi istemesine baglayabiliriz.

"Ben tum yasadiklanmi, celisme icinde yasanm; cunku yasam celiskiden baska bir sey degildir," Sigimlacak tek yer vardir, 0 da "inan'tdir (/oi). Ne var ki Kierkegaard'm inaru, fideizmin en mutlagidir: Tann tamtlanan bir fikir degildir;

120 Aydin s.2S.

121 6ZCAN Zeki, Agustinus'ta Tanrt ve Yaratma, Alfa yay. istanbul, 1999, s.13.

71

kendisiyle iliski kurularak yasamlan bir varhktir, Tamt aramaya hie; gerek yoktur; cunkt; Tannyi yadsimak kufiir ise, bumumuzun dibinde duran varolusunu tamtlamadan, aslmda bize kendisi hakkmda bir sey ogretmeyen tarihle, Isa'nm tannsalligim tamtlamaya yeltenmek de gene kuftirdur, Cunku "Isa konusunda hicbir sey bilinemez; 0, inancm aykin konulanndandir; salt inan icin vardir." Hiristiyanligi dogrulamaya cahsmak ... Hiristiyanhgi yikmak 0Iur."122

F - HZ. iBRAHiM'iN KURBAN TECRUBESiNDEN HAREKETLE P ARADOKS MESELESi

Kierkegaard icin imamn paradoksal olusunun somut ornegi Ibrahim'in oglu Ishak ile smanmasmda gorulur, Dini olamn kurtancihgmi esas kabul eden Kierkegaard icin bireyin iman surecindeki rolunu onemser. Ona gore iman, varolus meselesinin bir parcasidir. Kendini surekli estetik hazzm konforuna kaptmms birey, kendi varolusunu gerceklestirmede umutsuzdur. Kendisini toplumun genel ve evrensel beklentilerine uydurmus trajik kahraman olan etik birey ise, ic sikmtilanndan ve umutsuzluktan yine de payuu ahyor demektir. Burada soz konusu olan Tannsal emrin kutsal zirhi altinda dtmyevi kurallanmizm gerektiginde rafa kaldmlacagi meselesidir. Ibrahim tecrubesinin temsil ettigi sey de bu askrya alma isidir. I1ahi bir gaye, dunyevi bir eregi rafa kaldirmaktadir, Bir ust mahkeme ya da nihai mahkeme olarak etik olam askiya alabilmektedir.

Birey butun belirlenmisliklerin, beden hazzmm, ahlak kurallanmn otesine gecip, varhkla, Tannyla karst karsiya geldiginde imana ulasir, Bu ise buyuk cabalan, derin izdrraplan gerekli kilar, "Inane, her seyi kaybetmeyi goze almak demektir. Varolus ancak paradoksun, akil disihgin tepe noktasmda, inancm derin gelisimini hissedebilir. Inane, varolus deviniminin sonsuza vurmasidir, 123

122 Foulquie, s.103.

123 KIERKEGAARD, Soren, Olnmeni Hastaltk Umutsuzluk; s.11.

72

Umutsuzlugun bilincinde olmak yme de kendini gerceklestirebilmek icin gereklidir. Benliginin farkmda olmak ise ancak tannya ulasmakla saglanabilir. "Umutsuzluk, ben bilincinin oram olcusunde yogunlasir; ama ben, kendi Ol<;tisti oramnda ve Ol<;ti Tann oldugunda, simrsiz bir bicimde yogunlasir, "Ben" Tann fikriyle btiyur, Tann fikri de "ben"le buyur, Somut bireysel benimizin, sonsuz bir "ben?e donusebilmesi ancak Tann karsismda olma bilinciyle mumkundur. Alesi halde "sonsuzluk eksikligi umutsuzca sikmakta ve srmrlamakta" olup bireyin gercek bir varolusa erisemediginde ise olumcul bir hastahk noktasmda bulunur.124

Mutlak yaratici karsismda, zavalli bir insanm eyleminin, onu, yaraticisiyla dogrudan aracisiz bir iliskiye girdirmesi, iste akil almaz olan budur ve birey buna inanmahdir. "Tannyi kazanmak icin akli yitirmek", inane budur.125

Kierkegaard Korku ve Titreme adli eserinde Ibrahim' in oykusunu bir cinayeti, Tannyi memnun eden kutsal bir eyleme donusturebilen imanm ne mathis bir paradoks oldugunu anlatir ve der ki: Oyle bir paradoks ki, hicbir dusunce onu alt edemiyor. Cunku imanm basladigi yer, dusunmenin terk ettigi yerdir. Cunku Ibrahim inanmisti ve suphe etmiyordu, 0 akil almaz olana inannusti.V" Bu onu keskin ucta tutan paradokstu. Bu ancak tikel birey olana dayanarak dogrulanabilir, evrensel olana dayanarak degil.l27

Boylesine cetin bir smavla karsilasan birey icin mesajm dogru algrlandigmi bilerek bu Tannsal talebi kabullenmek ve geregini tereddutsuz yerine getirmek buyuk bir ruhsal teslimiyeti gerceklestirmeyi gerekli kilmaktadir, Ibrahim' in buyuklugu buradan gelmektedir. Onu imamn atasi yap an da bu yuceliktir. Ibrahimin, oglu lshak'r kurban girisimi hem estetik hem de etik acidan kabul edilemez.

Estetik acidan ele almmcabu estetige bir saldmdir. Cunku estetik gayet iyi anlayabilir ki, kendimi kurban edebilirim kendi ugruma baskasmi kurban edemem.i" Gecekten de estetik acidan ne tur bir gayeye matuf olursa oIsun bir cinayeti hicbir sey

124 a.g.e. s.99.

125 KIERKEGAARD, Soren, Korku ve Tttreme, s.52. 126 a.g.e. s.31.

127 a.g.e. s.55.

128 a.g.e. s.97.

73

masum gosteremez. Normal insan hayati ile inane hayan. arasmdaki yangm klasik ornegi, Ibrahim'in Ishak': kurban etmeye hazir olusudur ki, burada insan hayatmm en kutsal etik kesinligi, inancm belirsizligine boyun egmektedir; nefret uyandmci ve kisiyi acimasizca yaralayan ve aklm tamarmyla lanetledigi sey, onun dogru oldugunun kesinligiyle degil, karar yoluyla yerine getirilir. Boylesi bir Hiristiyanhk, akil hayatma bir mudahaledir, Toplumu, her seyden once kurulu bir Hiristiyan toplumunu aksatmadir.!"

Etik acidan ise "baba ogla karst vazifesini unutmu~tur."130 Ibrahim'in Ishaka baghligi, etik acidan bir babanm oglunu kendisinden cok sevmesi gerektigi soylenerek ifade edilebilir kolayca 131 Goruluyor ki Ibrahim ahlaksal acidan bu prensibi cignemistir, Eger etik icerisinde daha yuce bir erek olarak kabul etseydi bu etik olamn askiya alnnsi olmazdi. Kierkegaard boylesi icin 'trajik kahraman' ifadesini kullamr, Cunku etikci toplumsal benlige sahiptir. Onun baslica odevi, ahlaksal olani secmek ve toplumsal yuktimluluklerini yerine getirmektir. Ibrahim'in durumu ise baskadir, 0 kisisel olarak erdemlilige ulasirken trajik kahraman (mesela Agamemnon) ise etik olanda israr ettigi icin ahlakh olanm erdemliligini tasir, Ibrahimin varolus kosulu ve yasasi trajik kahramamnki gibi evrensel genel yasalar degildir, tekil ve bireysel kategoridir. Dehset salan bir suskunluktur. Cunku dehsetin sozle ifadesi mumkun degildir, Bu Tannsal.olana mutlak guveniri bir sonucudur. Budurumu Kierkegaard, Korku ve Titremede soyle dile getirir: Burada sonu olmayan bir ilahi duzen hukum surer. Burada yagmur hem haklmm hem haksizm uzerine yagmaz, burada gunes hem hakhnm hem hayir sahibinin hem de gunahkann uzerine panldamaz, Burada her sey yerli yerine oturur. Yalmzca cahsan ekrnek kazamr, yalruzca muzdarip olan dinginlik bulur, yalmzca soyunu ruhlar aleminde surduren sevgilisinin imdadma yetisir, yalmzca bicag; ceken Ishaka kavu~ur.132

Ibrahim herkes icin gecerli olan etikprensipleri ihlal etmistir, Ama yine de imanm atasi olmakla odttllendirihnesi bir celiskidir, Iman, bu celisik noktada hakikatini

129 BLACKHAM H. J, Alu Var otuscu Dusunur, cev, Ekin U~SAKLI, Ankara, 2005, s.13. 130 a.y ..

[31 KIERKEGAARD, Soren, Korku ve Titreme. s.51. 132 a.g,e. s.23.

74

sergiler. Ibrahim icin dehset veren sey, bu emrin sorgulanamaz olusudur, Tann emri olunca ahlaki prensipler degerini yitirmektedir. 0 evladma karst sorumluluklanni biliyordu ve onu kendisi icin kurban etmesi akil aImaz bir seydi. Fakat Tann emirleri her seyin ustunde olmahydi. "Ibrahim bu noktada iki hareket yapar, once teslimiyet hareketini yapar ve Ishak'tan vazgecer, Soma durmaksizmiman hareketini yapar. Bu onun tesellisidir.133 "Iman sayesinde hicbir seyden feragat etmem, tam tersine her seye sahip olurum; tipki 'biber tohumu kadar imam olan, daglan yerinden oynatabilir' sozunde oldugu gibi.134

133 A.g.e. s. 99. 134 A.g.e. s. 43.

75

SONU<;

Esasen Kierkegaard, zamamn sekilci din anlayislanna karst cikan bir ironik sair, bir edebiyatcidir. 0 ne sistematik bir filozof ne de bir sistemin yorumcusudur. Bu yuzden bazi Felsefe Tarihi kitaplannda adma rastlayamayiz, Ama zaman gostermistir ki Kierkegaard, kendi donemini asip sonraki yuzyillan etkilemis ozgun bir dusunurdur. 0, insanm umutsuzluk, ic daralmasi, kaygi gibi kesinsizliginden kurtulusunun adresini gostermek icin, dehset omekler vererek ve hor gorulmeyi goze alarak yo gun tartismalar ve yipranci polemiklere girmistir, Kurumsal kavramalara karst adeta savas acrmsur. Tek tek insan varhginm mutlak olan Tanri'da birlestiginde kurtulusun gerceklesecegini ileri surmustur. Bireysel, oznelligiyle kisinin bizzat benliginin bilincinde olmasimn onemini vurgular. Bu vurgu bireyi hice sayan kurum ve sistemci yapilanmalarm tumune karst durustur. Veley ki dini kurumsal yapilanmalann da bu anlamda bir farki yoktur. Tann, ozii geregi tutku ve sonsuz sevginin ictenlikle cosmasi sayesinde kazamlan bir iman alamdir. Bunu hesaba katmayan dusunce ya da sistem gorusleri, dinsel kihf icinde dahi olsa, aym makus kader icindedir,

Ona gore degisken ve tutarsizhk sergileyen akli kurarnlar ve kamtlamalarla Tanri'ya ulasilamaz. Iman soz konusu olunca rasyonel bilginin ya da her turden spekulatif doktrinin gereksiz ve yetersiz olusuna isaret eder. Tannya imam, yururlukteki din telakkilerinden bagimsiz ele almaktadir. Iman, bireysel kategoriye ait bir problem olarak ele almmistrr. Dini kurumlann empoze ettikleri rasyonel aciklamah din anlayislanru reddederek inancm ozundeki paradoksun belirleyiciligine isaret etmistir, Tann'run bir bilgi nesnesi olamayacaguu, aksine Tann-insan ikilemi konusunda aradaki yangin onemine vurgu yapmisur. Bizim akli cikanmlanrmzla Tannyi bilgi konusu yapmamiz dusunulemez, Sonsuzun mutlak paradoksal icerigi, bizim onu, bilgi konusu yapamayacagmuzm kanindir. Onun inane; formulasyonu; "anladigun icin inamyorum" degil; "sacma oldugu icin inamyorumdur".

76

0, paradoks kavrammm anlammi genisleterek; mutlakla tikel birey, sonsuzla sonlu arasmdaki ikilemi uzlastinlamayan dogmatik bir duzlemde ele alrmstir. Bunu da akla karst tezler uretmek suretiyle yapar. Cunku aklm yer aldigi duzlernde inancm yeri yoktur. Buttm temel gorii~ aslmda Tannnm bilgi konusu ya da aldi kategorilerin malzemesi olmasma karst durusa dayanmaktadir. Boylece yasamlan Tann yerine; ele alman, belirlenen, sirlardan annmis, yalin halde kavrayisa musait hale sokulmus, tutkulardan annmis, akli melekelerimize uydurulmus bir tarihi Tanrr'yla karst karsiya btrakilmaktaytz. Kierkegaard'in tepkisini ceken de bu turlu bir Tann anlayisi olmustur. Cunku birey bir defa Tannyi akli melekelere uydurulmus olarak kavrama alamna soktu mu, bundan soma dini hayatnu da tamamen akil cercevesinde algilayacaktir, Ama gercek DininrHiristiyanhk) hie de bu kadar akli olmadigi gorulmektedir.

Boylece Kierkegaard'm karsimiza paradoks olarak cikardigi dini sembol ve inanclanrudogma), akli olanm kavrayamayacagi seyler oldugunu da gostermektedir. Din; spekulatif bir bilgi nesnesi degil, yasamlan bir iman objesidir. Iman, ozii geregi bilinmeyen alanla ilgili oldugu icin nesnel bilgi yollanyla elde edecegimiz sonuclar, nesnel dunyayi ve onun gecici sartlanm asamaz. Cunku mutlak olanla mutlak manada karsihkh iliskiye girmek, dinin en buyuk paradoksudur. Iman gercegi, bu paradoksal noktada gerceklesir. Ona gore" dustmcenin en biiyiik caustus: yine dusiaicenin kendisinin dii$iinemeyecegi bir $eyi arzu etme cabasuhr", Insan dusuncesi bu simra surekli saldmr. Bu paradoksal tutum hicbir zaman durdurulamaz. Bilinmezin smm aslmda imamn da smmdir. Bilinmeyen Tann bizim nesnel alammiza hicbir zaman sokulamaz. Kategorik olarak mutlagm alanma ancak iman sicrayisiyla dahil olunabilir. Ashnda Kierkegaard'm gizli gundeminde dini alanm kurtancihgr ve insan tekinin ait oldugu tannsal alana donus macerasi vardir. 0 bize gore Tann-insan ikilemini Tanninsan birligiyle cozmtistiir. Gercek hakikat erinin "sehit" oldugunu soylemesinin nedeni de budur. Sehit, iman noktasmda en asm sekliyle Tannsal olanda kendini feda etmistir. Umutsuzlugun bas gosterdigi noktada care olacak sey iman edimidir. Iman kurtulus yeri ve sigmaktir. Kierkegaard' a gore iman, cagm sistem kaygilan ile ve butunu kucaklamak isteyen ve bu arada bireysel benligimizin degerini ortadan kaldiran ozellikleriyle gercek tutku ve ictenlikle yasamamiz gereken dini alana dogru bir hamle yapmaknr. Bu icerigine uygun olarak tam bir teslimiyet icermelidir. Cunku ana gore Adem'in hatasi

77

yuzunden dunyaya dusen ins an, yalruzhgmi ve terkedilmisligini ancak dii~tiigii yere dogru bir hamle ile sicrayabilir. Bu hamle akilsal degil; akil-disi ancak ani ve sarsici bir kararla gerceklesebilir. Bu karan verip sorumlulugu eline alan birey kurtulusu hak etmistir, Cunku bireysel benligimizin subjektif karan ancak bireysel yonumnzun biricik karanyla gerceklesir, Bu karar sarsici icerikte olabilir. Cunku iman, ozii geregi akhmiza uymaz. Akil-dismin akilla izahi bizi komik duruma dusurmektedir. Sehitlik ozlemi iman noktasmda en asm simrda bu gercege yonelme hamlesidir. Mutlak olarak ait oldugu noktaya hizla donmek istemenin bir disavurumudur,

Kierkegaard, Ibrahimin muhatap oldugu kurban olaymdaki dehseti fark ederek kendi gercekleriyle onun arasmda bir benzerlik kurmustur. Hikayede dile getirilen seyin, kendi oznelligiyle benzesmesi onun "bireyselligin gercekligi" fikrini benimsemesine neden olmustur. "Oznellik gercektir ve gercek, oznelliktir." Boylece oznel gerceklik, hayatimizi ileriye dcgru yasadignmz gerceginden hareketle, kesinsizlikle dolu olusu karsismda ancak inane bize bir sigmak olabilir, akil degil. Aksi halde varolusu gerceklestirmek zordur. y asam surekli degiskenligiyle bize devamh aym sonuclan vermeyebilir. Bu kesinsizlikten kurtulusun yolu da mutlak'm icine kendini birakmaktir.

Hayat, dini olanda karar kildiktan sonra yani iman hareketini secmesi sayesinde ancak var olur. Kisi ancak bu sayede varolusunu ele alabilir. Dini alan kurtancmm alamdir. Bizim gundelik gerceklerimize ya da gene! yargilanmiza aykinhk icerse de dini gerceklerin dogmatikligi esastir. Bizim akli melekelerimiz bir dinin hakikatini ifade edemez. Kategorik olarak insan akh mutlagi ve ona dahil olan SIr dolu esrarengiz hakikatleri anlayamaz.

Kierkegaard, dogmatik teoloji'yi savunurken inaner, hem Tertillianus gibi "akil dl;;r"(sayma) hem de Agustinus gibi "akh asan"?" oldugunu belirtmektedir. Butun olarak du;;unUldiigu zaman negatif bir soylem gibi gelse de muminin suphelerle krvranmasi ihtimalini ortadan kaldiran formuller gelistirmistir, Bunlann en meshuru

135 OZCAN, Zeki,Agustillus'ta Tanrt ve Yaratma, s.120.

78

imanm paradoks olusu, digeri de oznellige yaptrg; vurgudur. Mumin, ancak bu sayede durdugu yerin muhkem ve "kurtulusu hak eden" oldugunu gorur.

79

AKARSU,

ALPYAGIL,

ARSLAN,

ARMSTRONG, AYDIN,

BAHADIRLI,

BiRAND,

BOLAY,

BUBER,

BLACKHAM, CAULY,

cnvtzct.

BiBLiYOGRAFYA

Bedia, Felsefe Terimleri sozlugti, 7. b. Inkilap Kitabevi, istanbul, 1997.

Recep, Wittgenstein ve Kierkegaard'dan Hareketle Din Felsefesi Yapmak, Anka. Ist. 2002.

Ahmet, Felsefeye Giris, Vadi yaymlan, Feryal Matbaacihk, Ankara 1996.

Karen, Tannmn Tarihi, Ayrac yay. Ankara, 1998.

Mehmet S, Din Felsefesi, Izmir Ilahiyat Fak. Vakfi, Yay. Caglayan A.S. Izmir, 1999.

Ayse Serpil, Soren Aabye Kierkegaard'm Felsefesinde Estetik var olusun anlamulstanbul Univ. Edeb.Fak. Basilmarms doktora tezi.)

Karnran, Egzistansiyalizm Uzerine Dersler, s. 43 A. U. ilahiyat Fak. Dergisi c. 10, 1962.

Suleyman Hayri, Felsefi Doktrinler ve Terimler Sozltigti 6. b. Akcag yay. Ankara, 1996.

Martin, Tann Tutulmasi, cev. Abdullatif Tuzer, Lotus Ankara, 2000.

H. J., Alti Varoluscu Dusunur, cev. Ekin USSAKLI, Ankara 2005. Olivier, KiERKEGAARD, cev. Isik ERGUDEN Dost Kultur Kitapligi.Pelin Of set, Ankara, 2006.

Ahmet, Felsefe Sozitigti, 2.b. Ekin Yay. Ank. 1996.

80

--------------------- Etige Giris, Paradigma yay. ist. 2002.

DEMiRHAN, Ahmet, Kierkegaard ve Din, Gelenek yay, Kurtis Matbaasi, istanbul, 2003.

DESCARTES, Rene, Metot Uzerine Konusma, cev. K.Sakir Sel, Sosyal Yay. 1984.

DORiON,

Louis-Andre, SOKRATES, cev. M. Nedim DEMiRTAS, Dost Yayinlan, Pelin Of set, Ankara 2005.

Will, Felsefe'nin Oykusu, cev, Ender GUROL Iz yayincihk, istanbul, 2003.

DURANT,

FOULQUiE,

Paul, Varoluscunun Varolusu, cev. Yakup SAHAN, Toplumsal Donusum yay. istanbul, 1998.

HAN<;ERLiOGLU,Orhan, Felsefe Sozliigi.i, c.10, Remzi Kitapevi, Evrim Matbaacihk, istanbul, 1978.

HIZIR, HUME,

Nusret, Felsefe Yazilan, Cagdas Yay. ist. 1976.

David, Din Ustiine, cev. Mete Tuncay, Imge Yay.Zirve Of set, Ank. 1995.

HONY,

Jz Fahir, H.C. The Oxford English Turkish Dictionary, lnkilap Kitabevi, 1978.

JOLiVET,

R, introduction to Kierkegaard, Trans, W.H Barber, M.A. Ox on, E.P.Dutton&Co.Inc. New York 1952.

KIERKEGAARD, Soren, Korku ve Titreme Diyalektik Lirik, cev, N.Ekrem Duzen, Ara Yay. istanbul, 1990.

KiERKEGAARD, Soren, Kahkaha Benden Yana, Aynnti Yay.Mart Matbaacihk, Ist. 2000.

---------------------~

Olumcul Hastalik Umutsuzluk, c;ev.M.Mukadder Yakuboglu, Aynnti Yay. istanbul, 1997.

81

---------------------~

Philosophical Fragments Princeton, Univercity Press, New Jersey

---------------------~

Concluding Unscientific Postcript to Philosophical Princeton, New Jersey, 1992.

Felsefe Parcalan ya da bir parca Felsefe, cev. Dogan ~AHiNER, Turkiye i~ Bankasi Yay, Mart Matbaacihk, istanbul, 2005

Bastan Cikancmm Gunlugu, cev. Suha SERTABiBOGLU, Aynnti yay, Mart Matbaacrhk, istanbul, 2002.

Ironi Kavrarm, cev. Sila OKUR, i~ Bankasi Kultur yay. istanbul. 2004.

--------------------- Kaygi Kavranu.cev. Vefa TA~DELEN, Hece yay. Ankara, 2004.

KiTAB-I MUKADDES, TEKViN, Bab, 22, Fragments.Volume I,

MAKHiNTOSH, Hugh Ross, Modem Teknoloji Omekleri, 1937.

MAGiLL, Frank, Egzistansiyalizmin Bes Klasigi, Cev. Vahap MUTAL, 2. b.Istanbul, Dergah Yay.1997.

MOUNiER, Emmanuel, Varolus Felsefelerine Giris, cev. Rifat KIRKOGLU, Alan yay. ist.1986.

6ZCAN, Zeki, Agustinus'ta Tann ve Yaratma, Alfa Yay. Ist, 1999.

6ZCAN, Hanifi, Epistemolojik Acidan Iman, Mar. Unv. Ilahiyat Fak. Vakfi yay. No: 59 ist. 1997.

RiCOEUR, P, Philosophy After Kierkegaard, Kierkegaard:A Critical Reader, Blackwell Publishers. Oxford,1998, s.12.

PEARCE-CHANiNG, Melville, Modern Chmsnan Revolutionenes Soren

Kierkegaard, A Study London, 1945.

ROCKMORE,

Tom, Before&After Hegel. A Historical introduction to Hegel's Thought, Los Angeles, 1993.

RUDD,

Anthony, Kierkegaard and The Limits of the Ethical, Clarendon Pres, Oxfort, 1993.

82

SAHAKIAN,

SHINN,

SOYKAN,

STRATHERN, TA~DELEN,

William, Felsefe Tarihi, cev, Aziz Yardimh, 3.b. idea Yay.Istanbul, 1997.

Roger L., Egzistansiyalizm'in Durumu, Cev: Sehnaz TiNER, istanbul, Amerikan Bord Nesriyat Dairesi, 1963.

Orner Naci, Var olus Y olunun Ana Kavsagmda: Korku ve Kaygi Kierkegaard ve Heidegger'de Bir Arastirma, Dogu Ban Dusunce Dergisi, sayi 6, 1999.

Paul, 90 DakikadaKierkegaard, Gendas Yay. Ist. 1999.

Vefa, Kierkegaard'ta BenIik ve Var olus, Hece yay. Oncu Basimevi Ankara 2004.

Frank, Felsefenin Oykusu, Cev: Ibrahim ~ENER I-II, Kurtis Matbaacihk Izdusum Yay. Ist. 2000.

Ccw, Dusuncenin Ustalan SOKRATES, cev.iCemal ATiLA, Altm Kitaplar, Akdeniz Yaymcihk, istanbul, 2002.

TiAN MiN LiN, Timothy, Kierkegaard'm Yasami ve Dusuncesi Kaygi Felsefe

THILLY,

TAYLOR,

ULKEN,

VERNEAUX,

WHALL,

WEST,

Dergisi. cev. Metin Becermen, Mayis, 2000.

Hilmi Ziya, Eski Yunandan Cagdas Dusunceye Dogru islam Felsefesi Kaynaklan Etkileri, UIken yaymlan, lst. 1998.

Roger, Egzistansiyalizm Uzerine Dersler, cev. Murtaza Korlaelci, Kayseri Erciyes Unv. Basimevi, 1994.

Jean, Var olusculugun Tarihcesi, cev, Bertan ONARAN, Payel yay. ist.1999.

David, Kita Avrupasi Felsefesine Giris, cev. Ahmet csvlzct Paradigma Yaymlan, Engin Matbaacihk, istanbul, 1998.

83

Dogum Yeri ve Yth Ogr.Gordiigii Kurumlar :

Lisans

17.10.1973 Mu§
Baslama Bitirme Kurum Adi
YIll Yill
1984 1991 imam Hatip Lisesi
1993 1998 Uludag Unlversltesi Ilahlyat
Fakiiltesi
1998 2006 Uludag Universltesi Sosyal
Bilimler Enstitiisii Lise

Yiiksek Lisans

Doktora

Medeni Durum

Evli

Bildlgl Yabanci Diller ve Diizeyi:

Ingilizce, Arapea Bulgarca iyi

<;:ah§tIgl Kurum (lar)

1.

1999-2000 2000-2006

Milli Egitim Bakanhgi Tiirkiye Diyanet Vakf)

Yurtdrsi Gorevleri Kullandigi Burslar

Aldlgl Oduller

Uye Oldugu Bilimsel ve Mesleki Topluluklar

Bulgaristan Ruscuk imam Hatip

Editdr veya Yaym Kurulu Uyelikleri

Yurt i~i ve Yurt Drsmda kanldig; Projeler KatIldlgl Yurt i~i ve Yurt Dl§l Bilimsel ToplantIlar:

vavrmranan ~ah~malar

Tarih-Imza Adl Soyadi

You might also like