You are on page 1of 9

İçindekiler

• HABERLER
o 8 Mart : Çifte Hediye!
o RegiStax 5′in Beta Sürümü Yayında
o 2009 DD45 : 2 Mart’da Yanımızdan Geçen Göktaşı!

• MAKALE
o Güneş Sisteminin Oluşumu
8 Mart : Çifte Hediye !
Bugün hem kadınlar günü, hem de Satürn en yakın konumuna geliyor. Buradan şu iki sonuç
çıkıyor:

Annenize veya eşinize güzel bir söz söylebilir veya Satürn fotoğrafını çekip ona hediye
edebilirsiniz!

Satürn Görüntüde
Katkı ve Telif Hakkı : Jean-Luc Dauvergne, Francois Colas, Orta Pirene Dağları Gözlemevi
(OMP)

Açıklama :Halkalı gezegen 8 Mart’taki karşı konumuna, yani 2009 yılında Dünya’ya en yakın
olacağı noktaya yaklaştıkça, Satürn’den çok güzel teleskop görüntüleri gelmesini
bekleyebiliriz. Tabii ki karşı konum deyince Dünya göklerinde Güneş’in tam aksi yönünde
olmak kast ediliyor…

İkincisi sizce daha iyi değil mi? Neden, çünkü bu gün çok güzel Satürn fotoğrafları
çekebilirsiniz. Venüs kadar bir Satürn hayal edin. Tamam, artık halkaları pek iyi görünmüyor
ama ortasından bir çubuk geçiyor! Tıpkı kalbinize saklanmış bir ok gibi: Aşk…

“Aşk, tarifi olmayanı tarif etme halidir!”

Sevgiler, saygılar…

Salih Dinçer
RegiStax 5′in Beta Sürümü Yayında!

Gökbilim fotoğrafçılığı ile ilgilenenlerin takip ettiği yazılımın yeni sürümü geçen ay 28 Şubat
2009 tarihinde yayınlandı. (-bknz. RegiStax Web Sitesi)

Cor Berrevoets’ın önderliğinde 11 kişilik bir ekip tarafından geliştirilen yazılım çok hızlı
görünüyor. Yapılan açıklamalara göre bir önceki sürüm ile aynı özelliklere sahip olan yazılım
görünüşü ile de yeni bir kimlik kazandı. Artık daha modern ve kullanıcı dostu olan arabirimi
çalışmalarınıza renk katacak.
Yazılımı denemek için hemen buradan indirebilirsiniz. Ancak henüz beta aşamasında olduğu
için mart ayı boyunca çalışacağını söylemeliyim. Tabi daha ileri bir tarihte çektiyseniz belki
beta aşamasında çıkmıştır. Çünkü her geçen gün daha iyi hale getiriliyor. Keza 3 Mart’ta
önemli bir hata tespit edildi.

Gelişmeleri derginin diğer sayfalarında takip edebilirsiniz. Bu ay kısa bir önizleme yaptık ve
ilerleyen dönemlerde yazılımdan daha çok bahsetmeye çalışacağız.

Sevgiler, saygılar…

Salih Dinçer

2009 DD45: 2 Mart’da Yanımızdan Geçen


Göktaşı!
2009 DD45: 2 Mart’da Yanımızdan Geçen Göktaşı!

Bu ay Türk basını ve diğer bazı ülkelerde, 2009 DD45 numaralı göktaşı, her zaman olduğu
gibi büyütülerek haber oldu. Aslında bu ay bizi ziyaret etmesi beklenen onlarca göktaşından
biri. Ama ne yazık ki bu ve benzer haberler ters orantılı olarak biraz fazla mı abartılıyor ne!

Gökbilim için önemli olanlar basında bile yer bulmazken parlaklığı 25.5. kadiri bulan bir
göktaşı hepimizin ilgini çekiyor. Sanki 1972′de gündüz gözü meydana gelen olay gibi. NASA
bunu aynı gün sayfalarına taşımış. Belki güzel bir karşılaştırma fırsatı vermiş olabilir.
Dünya’yı Sıyırıp Geçen Göktaşı : 1972 Yılında Gündüz Gorülen Büyük Ateştopu
Katkı ve Telif Hakkı : Güney Kutbu Göktaşı Araştırma Programı, Case Western Reserve
Üniversitesi, James M. Baker

Ayrıca bakınız, Sky and Telescope‘da 2009 DD45 hakkında bir kaç karelik vidyo var. Bu
göktaşı dünyaya yaklaşık 0,0005 AU’lik bir mesafeden geçti. Vidyoda çok parlak olmadığı ve
zor seçildiği görülmektedir.

Sevgiler, saygılar…

Salih Dinçer

Güneş Sisteminin Oluşumu


GÜNEŞ SİSTEMİNİN OLUŞUMU

Üzerinde yaşadığımız Dünya’nın ve bizi ısıtan, Dünya’yı aydınlatan Güneş’in aslında


hidrojen gazı atomlarının yoğunlaşmasıylaoluştuğu söylenir. Yani bu muazzam yapılar,
Güneş, gezegenler, kuyrukluyıldızlar, gezegen uyduları, asteroitler hidrojen gazının bir tür
tepkimesiyle oluşmuştur. Varsayım bu, ancak insana inanılmaz geliyor.
Güneş sisteminin oluşumunu açıklayan kuramlardan bugün için en kabul edileni Bulutsu
Kuramıdır. Bu kurama göre Güneş ve Güneş sistemi yoğun halde bulunan hidrojen gazı başta
olmak üzeri gaz ve toz bulutlarının dönmesiyle oluştu. Ama nasıl?
Güneş sistemini oluşturan gaz ve toz bulutu önce dağınık bir yapıdaydı ve dönme hareketi
yapmaktaydı, ancak bu hareket oldukça yavaştı. Bir süre sonra bulutun bir yerinde yoğunlaşan
maddenin kütle çekimi de artınca etrafındaki gaz ve toz bulutu daha hızlı dönmeye başladı.
Döndükçe ısınan bulut merkeze doğru yoğunlaşmaya başladı. Merkezdeki bu yoğunlaşma bir
süre sonra sıcaklığın artmasına ve bu da atomlar arası çarpışmalara neden olduğundan ilkel
güneş ilk ışınımını yaymaya başladı. Merkezden uzakta kalan diğer toz ve gaz yapıları ise
ilkel güneşin etrafında dönmeye devam ettiler. Yaklaşık 100 milyon yıl kadar sonra ilkel
yapının içerisindeki hidrojen yoğunluğu ve basıncı füzyon olayını başlatarak Güneş’i
enerjisini kendi sağlayan bir yıldız haline getirmiştir.

Şimdi akla şu soru gelebilir. Güneş oluşturan bu yapıdaki gaz ve toz bulutu nereden
gelmektedir? Bu soruyu Gökbilimciler de kendilerine sormuşlardır. Evrende yeni yıldız
oluşum bölgelerine bakıldığında bu bölgelerin yakın zamanda (en az birkaç milyon yıl)
patlamış bir süpernova sonucunda oluştuğu görülmüştür. Bu anlamda Güneş’in de bir veya
birkaç süpernova patlamasının kalıntılarıyla oluştuğu düşünülmektedir.

Güneş etrafında dolanan gaz ve toz bulutunda da bir farklılaşma olmuştur. Aynı Güneş’in
oluşum evresindeki gibi, toz ve gaz topluluklarının daha yoğun olduğu bölgelerde yeni
oluşumlar meydana gelmiştir. Yoğun gaz topluluğu kendi etrafında dönerken yakınlarındaki
gaz ve toz birikintilerini de kendine çekmiş ve yoğunlaşma başlamıştır. Bu olay ile gezegen
oluşumu başlamıştır.

Peki gezegen oluşumu ile Güneş’in oluşumu aynı ise, bugün yapıları ve özellikleri neden
farklıdır? Sorunun cevabı yukarıda Güneş’in oluşumunu açıklayan paragrafta gizli.
Gezegenleri oluşturan topluluğun yoğunluğu ve basıncı yeterli gelmediği için füzyon olayı
başlamamış ve bir süre sonra bu yapı soğumaya ve kabuk bağlamaya başlamıştır.
Güneş sistemindeki gezegenler karasal ve gaz gezegenler olmak üzere iki kısımda incelemek
mümkündür. Merkür, Venüs, Dünya ve Mars iç gezegenleri yani karasal gezegenleri
oluşturur.

Bu gezegenler Güneşe yakın olduklarından ilk etapta yapılarında su, metan gibi elementleri
barındıramamıştır. Bunun yerine metallerden oluşmuşlardır. Güneş’e iç gezegenlerden daha
uzakta yer alan Jüpiter, Saturn, Uranüs ve Neptün ise metan ve hidrojeni tutabilmişlerdir.
Gezegenler, önce küçük toz ve taş parçacıkların birbirleriyle çarpışıp birleşmeleri ile
büyümüşler, sonra daha büyük cisimlerle çarpışarak bugünkü şekline gelmişlerdir.
Günümüzdeki gezegenlere düşen meteor ve göktaşı sayısı ile milyarlarca yıl önceki çarpışma
sayıları arasında uçurum denilecek fark bulunur. Gezegenlerin ilk oluşum süreçlerinde
oldukça sık çarpışmalar olmaktaydı. Çünkü gezegenler ile diğer cisimlerin yörüngeleri sürekli
kesişmekteydi. Bugün ise bu olay çok sık olmamaktadır. Evet Dünya ve diğer gezegenler
bazen meteor veya göktaşı bulutlarının içerisine girmektedir. Ancak bu topluluklar Güneş’in
etrafında dolanan kuyrukluyıldızların bıraktığı kalıntılardır.

Gezegen oluşumu neden durmuştur peki? Gezegenler bölgedeki tüm gaz ve toz bulutunu
bitirmişler miydi? Böyle bir şey söylenemez. Gezegen oluşumunun bir anda bitmesinin
nedeni, enerji üretmeye ve fazla enerjisini çevresine yaymaya başlayan Güneş’in Güneş
rüzgarı oluşturmaya başlamasıdır. Bu rüzgar daha hafif olan gaz ve toz yapılarını sistemden
ileri itmiştir. Bu yapıların bir kısmı Jüpiter ve Saturn gibi devlerin etrafında şu anda
dönmektedir. Örneğin Saturn halkalarının bu yolla oluştuğu tahmin ediliyor.

Mars ile Jüpiter arasında yeralan Asteroid Kuşağının nasıl oluştuğuna ilişkin ise bazı görüşler
var. Bunlardan biri Jüpiter’in devasa kütlesinin çekimi nedeniyle bu bölgede gezegen
oluşamadığını söyler. Diğer görüş ise bu bölgede bir zamanlar bir gezegen oluştuğunu ancak
Jüpiter’in çekim etkisiyle parçalandığını belirtir. ılk görüş Gökbilim çevrelerinde daha
inandırıcı bulunmaktadır. Çünkü asteroid kuşağında şekilsiz cisimler olduğu gibi Ceres gibi
küresel yapıda gökcisimleri de yer almaktadır. Gezegenin parçalanması ile böyle küresel
cisimler oluşamaz. Bu yapılar ancak Sistemin ilk oluşum evrelerinde oluşmuş olabilir. Ancak
bunlar sadece görüş. Asteroid Kuşağının oluşumuna ilişkin olan kuramlardan hangisi daha
doğrudur, bunu ilerleyen zaman gösterecek. Belki de bu güneş sisteminin oluşumunu
açıklayan Bulutsu Modeli de doğrulayacak başka bir keşif olacaktır. Bu konuda GSD
Gezegenler(Güneş Sistemi Dışındaki gezegenler) bize bilgi verebilirler. Bu anlamda bu tür
gezegen sistemlerini bulmak önemli.

Güneşin sonu nasıl olacaktır? Güneş’de tüm yıldızlar gibi 4,5 milyar yıl sonra mevcut
hidrojenini bitirecek ve helyum atomları birleşerek karbona dönüştürmeye başladığında
sıcaklığı çok artacaktır. Bu sıcaklığı azaltmak için hacmini arttıracak, soğuyacak tekrar
büzüşecek. Bir süre sonra ise büyük bir patlama ile uzaya oksijen ve karbonunu atacak olan
güneşimiz bir beyaz cüce olarak daha sönük olarak parıldayacak. Allahtan o günlere çok ama
çok uzağız.

Yukarıdaki grafikte Güneş’in ömrüne ve başına geleceklerle ilgili bilgi verilmiştir. Buna göre
Güneş’imiz yaklaşık 3 milyar yıl sonra hidrojen atom sayısının azalması iç sıcaklığı artacak
ve basınç büyüyecektir. Bundan dolayı da Güneşimiz büyümeye başlayacak, 10 milyar
yaşinda ise kırmızı deve dönüşüp, 11 milyar yıl yaşında patlayacak ve sonuçta beyaz cüceye
dönüşecek.

Ümit Fuat Özyar

You might also like