Professional Documents
Culture Documents
TANIMI VE ÖZELLIKLERİ
Berlin Duvarı’nın 1989 yılında çöküsünün ardından,1990’lı yıllardan itibaren hemen her alanda
sıkça karşilaştığımız küreselleşme sözcüğü,günümüzde sadece ekonomik bir kavram olarak
değil,içinde bulunduğumuz uluslararası sistemi tanımlamak için de kullanılmaktadır.1
“Amatör bir kameranın tespit ettiği bu çatisma…”,”Uydu tarafından ekranlara yansıyan alınmış
olan bu fotoğraf…”,”Batık denizaltından ilk görüntüler…”
Artık bugün,yerel (milli) meselelerin yol açtığı küresel etkiler,çözüm arayışlarında uluslararası
konjonktür gerçeğini dikkate alma zorunluluğunu da beraberinde getiriyor.3
1 Öztürk,Feza;”Küreselleşme-Yeni Dünya
Düzeni”,www.mfa.gov.tr/turkce/grupe/ues/5FOzturk2.htm
2 Bozkurt,Veysel;”Küreselleşme”,www.eylem.com
3Gönüllü,Ömer Said:Küreselleşme ile Gelen,İst s:57
Piyasa güçlerine daha fazla dayanan ve ekonomi yönetiminde devletin rolünün azalması olarak
tanımlanan “uyum süreci” üzerine küresel ve bütünleşik bir perspektif geliştirme amacını
gütmektedir.Burada sunulan savın özü yapısal uyumun,küreselleşme süreci ile karşilıklı bağımlılık
ve birbirini güçlendirme ilişkisi içinde bulunan dünya çapinda bir olay olduğudur.Küreselleşme
sürecinden kast edilen dünya ekonomilerinin artan bütünleşmesidir.Uyum ve küreselleşme süreçleri
geniş kapsamlı sosyo-politik sonuçlara yol açmışlardır.Değişik mekanizmalar aracılığıyla, bu
süreçler ülkeler içindeki ve ülkeler arasındaki eşitsizliğin , yoksulluğun yoğunlaşmasına sebep
olmuş ve dolaylı olarak bir dizi sosyal probleme neden olmuştur.Sadece ulusal birlik ve dayanışma
adına değil, gelecekteki büyüme için de gerekli bir yatırım olarak sosyal problemlerin ele alınması
gerekmektedir. Dolayısıyla 1990’ların karşimıza çikardigi sosyal sorunlara meydan okuyacak
kurumsal düzenlemeleri ve sosyal konfigürasyonları incelemek büyük önem taşir.4
Bir diğer ifadeyle aşirı küreselleşmecilere göre, piyasalar artık devletlerden daha
güçlüdür.Devletlerin otoritesindeki bu gerileme ise, diğer kurumlar ile birliklerin ve
yerel/bölgesel otoritelerin artarak yaygınlaşması şeklinde görülebilir.Radikal/aşirı
küreselleşmeciler, dünya toplumunun, geleneksel ulus devletlerin yerini almakta olduğunu
(ya da alacağı) ve yeni toplumsal örgütlenme şekillerinin belirmeye başladığı
düşüncesindedirler. Ancak bu grup içinde yer alanlar, homojen bir görünüm arz
etmemektedirler.Örnegin neo-liberaller, devlet gücü üzerinde piyasanın ve bireysel
otonominin başarısını memnuniyetle karşilarken, aynı grup içinde yer alan neomarksistler (ya
da radikaller), çagdas küreselleşmeyi, baskıcı küresel kapitalizmin temsilcisi olarak
değerlendirmektedirler.Fakat bu ideolojik yaklaşimlardaki farklılıklara rağmen, bugün
giderek artan bir biçimde bütünleşmiş küresel bir ekonomin mevcut olduğuna ilişkin
düşünceyi de paylaşmaktadırlar (Held, McGrew, Goldblatt ve Perraton., s.2-4).7
Küreselleşme olgusunun dünya üzerinde yayılma hızı,1980 yılından itibaren artan bir ivme
kazanmıştır.Ekonomik alanda küreselleşmenin ivme kazandırdığı unsurlar genel hatlarıyla;sermaye
ve finans çevrelerinin artan serbest dolaşim hızı, demografik yapının gelişmiş ülkeler aleyhine
değişmesiyle ortaya çikacak emek piyasalarının seyyaliyeti ve üretimdeki rolü, dış ticaretin
yaygınlaşması ve gittikçe birbirine bağlı hale gelmesi şeklinde belirtilebilir.
21. yüzyıla girerken, dünya ekonomisine damgasını vuran olgulardan birisi olarak kabul edilen
küreselleşmeyi, işgücünün, sermayenin teknolojinin ve mal piyasalarının uluslararası nitelik
kazanması şeklinde tarif etmek mümkündür. Bugüne kadar ekonomik boyutu ön plana çikarilan
küreselleşmenin gelecek yüzyılda siyasi, sosyal ve değer yargıları boyutları da gündeme gelecek ve
tüm dünya için geçerli normların oluşturulması ile küreselleşme nihai hedefine ulaşacaktır.1996
Aralık ayında Singapur’da düzenlenen DTÖ Bakanlar Konseyi toplantısında; iş standartları, rekabet
politikaları, devlet ihaleleri, rüşvet ve ayrımcılık gibi uygulamaları dünya ticareti kapsamında
değerlendirmeye alınması küreselleşmenin “tek bir dünya sistemi” yaratmaya yönelik olduğu
konusunda önemli ipuçları vermektedir.9
1980'li yılların ikinci yarısında başlayan "KÜRESELLEŞME" olgusu,1990'lı yıllarda dünya
ekonomisindeki en önemli gelişme oldu. Küreselleşme için çok farklı tanımlar
yapılmaktadır.İdeolojik açıdan değerlendirildiğinde kapitalist sistemin kendini devam ettirebilmesi
için daha çok üretmek ve daha çok mal ve hizmet satmak ihtiyacını karşilamak amacıyla dünya
pazarında serbestleşme ve sınırların kaldırılması olarak tarif edilebilir.Küreselleşme ile birlikte
dünya tek bir pazar haline gelmektedir.10
Serbest ticaret örneginde olduğu gibi küreselleşme bazı durumlarda taraflara ekonomik yararlar
da sağlamaktadır gerçekte ise hem sürecin kendisi, hem de destek gördüğü ekonomik rejimler bir
çok bakımdan insanlığın huzuru, refahı ve barışı için ciddi tehditler oluşturmaktadır ve her
platformda karşi çikilmalidir.Bunu gerçekleştirmek ise son derecede güç görünmektedir.Süreci ve
kavramı destekleyenler olumlu yönleri üzerinde yoğunlaşarak ve egemen güçleri de arkalarına
alarak direnilemez bir momentum yaratmakta ve karşi çikanlara ütopyaci saf idealistler gözü ile
bakılmaktadır.Fakat çogunlugun çikarlari ile ters düşen bütün süreçler gibi küreselleşme de
karizmatik görünümünün arkasında sırıtan kusurları taşimaktadır.Bütün propagandalara karşilık,
küresel ekonomideki gelişmeler savunulduğu ve beklenildiği gibi değildir ve dramatik krizlerle
sarsılmaktadır.13
12 Akçınar,Necati;”Küreselleşme”,www.tutuneksper.org.tr/Bulten0500/KÜRESELLEŞME.htm
13Drucker,Peter;”Globalleşme,Bölgeselleşme ve Yerelleşme”,(Çev:Prof. Dr. Coşkun Can AKTAN),
www.foreigntrade.gov.tr/ead/DTDERGI/tem98/global.htm
vurgulamak üzere kullanılan "dijital bölünme" (dijital divide) kavramının, küreselleşmeyle birlikte
giderek "dijital uçurum" (dijital abyss) haline dönüştüğü eleştirileri son yıllarda sıkça yankı
bulmaktadır.Gerçekten, günümüzde dünya nüfusunun yüzde 80’inin en temel haberleşme
olanaklarından yoksun olduğu ve Afrika kıtasında yaşayanların sadece yüzde ikisinin telefon hattına
sahip bulundukları unutulmamalı.
Küreselleşme son yıllarda üzerinde en fazla tartışılan ve hakkında en çok kitap yayınlanan
konuların başinda geliyor.Küreselleşmenin zararlarına dikkat çeken ve gerek ülkeler gerek bölgeler
arasındaki esasen mevcut olan dengesizlikleri daha da artıran etkilerini vurgulayan yayınların yanı
sıra, özellikle son yıllarda, küreselleşmenin olumlu yönlerine dikkat çekilen eserler de yayınlanmış
bulunuyor. Thomas Friedman’ın "The Lexus and the Olive Tree", John Micklethwait ve Adrian
Wooldridge’in "A Future Perfect" ve Pascal Zachary’nin "The Global Me" adlı kitapları, artık
herkes tarafından teslim edilen olumsuz yönlerine değinmekle birlikte, esas itibariyle
küreselleşmenin savunmasını yapan ve olumlu yönlerini vurgulayan eserler olarak dikkat
çekiyor.Bütün bu eserlerdeki ortak nokta, küreselleşmenin sanayi devriminden bu yana dünyayı
değiştiren en büyük güç olduğu ve yeni bir uluslararası sistem olarak kendisini kabul ettirdiğidir. 14
Elde ettikleri büyük servetin bir bölümünü, geçmişte ülkelerindeki eğitim, sağlık gibi alanlara
harcayan, "klasik" olarak adlandırabileceğimiz yardımseverlerin yanı sıra, küreselleşmenin etkisini
iyice hissettirdiği son yıllarda, çevrenin korunması, yoksulluk ve hastalıklarla uluslararası alanda
mücadele gibi küresel planda faaliyet gösteren yeni kuruluşlar da ortaya çikmaktadir.
Türkiye, dünya ile entegrasyon olma sürecinde, dünyadaki ekonomik gelişmelere uyum sağlama
becerisini göstermiştir.Örnegin, 1980’li yıllardan önce dünya genelinde kabul gören korumacı ve
ithal ikameci politikaların, Türkiye’de de uygulandığı görülmektedir.1980 sonrasında ise dünyadaki
küreselleşme hareketlerine paralel olarak Türkiye’de de ihracata dayalı sanayileşme stratejisi
benimsenmiş ve ithal ikameci politikalar terkedilmiştir.Dışa açık büyüme politikaları ile kambiyo
16 Akçınar,Necati;”KüreselleşmeÜzerine”
,www.tutuneksper.org.tr/Bulten0500/KÜRESELLEŞME.htm
rejiminde önemli değişiklikler gerçekleştirilmiş, gümrük tarifeleri belirli bir takvim içerisinde
düşürülerek, korumacılık asgari düzeye indirilmiş, yabancı sermaye özendirilmeye çalisilmis,
ihracatı artırmaya yönelik teşvikler uygulanmış ve mali piyasaların kurulması ve derinleşmesi
yolunda önemli tedbirler alınmıştır.17
Özet olarak, küreselleşme olarak gündeme getirilen ve savunulan gelişmeler yeni seçilmiş
otoritelerin yetkilerini, yeni bir ulus-ötesi seçkinler lehine kısıtlayıp yok etme çabasi içinde olan
antidemokratik bir karşidevrim görünümü vermektedir.Gerçekler ve tarihin gelişme momentleri ile
ters düşen bu oluşum doğal olarak kendi karşi tezini de içinde taşimaktadır.Savunduğu tezler,
yaşanılan gerçeklerle tutarlı olmadığı, küçük bir azınlığın çikarlarina hizmet edip, dünyanın büyük
insan kütlelerinin yaşam koşullarında bir gelişme oluşturmadığı için, çevreyi kirlettiği, politik
dengesizliklere neden olduğu için, sahip olduğu olağanüstü propaganda gücüne rağmen ayakta
kalamayacaktır.Bu süreç devam ettiği takdirde yarattığı dengesizlikler patlamalara neden olacak ve
demokrasinin üstün olduğu, sıkıntı çekenlerin seslerini duyurup çözüm bulabildiği sistemler üstün
gelecektir.
Bizim açımızdan küreselleşme Türkiye’nin kendisine yeni ufuklar belirlemesi gerektiği anlamına
17 Yağcı,Hamiyet;”Küreselleşme”www.foreigntrade.gov.tr
18 Kutlu,Melih;”Küreselleşme”,www.eylem.com
geliyor.Bölgesindeki ve buradan hareketle dünyadaki huzursuzlukların giderilmesinde insan eksenli
barış projeleri geliştirilebilecek tarihi arka plana sahip ,değerlerinden bütün dünyanın
yararlanabileceği bir Türkiye, istismar edilmeye açık küreselleşme kavramının içine hakiki
ölçüleriyle doldurabilme ve küresel barışa önemli katkılarda bulunabilme şansına sahip olabilir.19
Çokuluslu şirketler, dünya sahnesinde ulus devletlerden çok daha sonra görünmekle birlikte,
günümüz uluslararası sistemini etkileyen ve yönlendiren aktörlerin başinda gelmektedir.Birleşmiş
Milletler’ in son verilerine göre, dünyanın en büyük 200 çokuluslu şirketinin toplam kaynakları 7.1
trilyon ABD Doları tutarındadır.Dünyadaki ekonomik faaliyetlerin yaklaşik dörtte biri dolayında
olan bu rakam, Birleşmiş Milletler üyesi 189 ülkeden 182’sinin toplam ekonomik büyüklüklerinden
fazladır.Çokuluslu şirketlerin ihtiyaçlarını, çikarlarini ve hedeflerini gözetmeyen bir uluslararası
ekonomik sistemden söz etmek mümkün değildir.Çokuluslu şirketler, olağanüstü ekonomik
güçlerinin bir yansıması olarak, uluslararası ilişkilerde de etkili olabilmektedir.20
Sonuç olarak, bazı küresel gerçekleri tanımamız ve bu gerçeklerin olumsuz etkilerini göz ardı
etmeden uygulamamız gereklidir.Özetle; içe kapalı bir otarşizm felsefesi artık eskimiş bir
anlayıştır. “Kendin pişir, kendin ye”, “kendi uçağını, kendin yap” anlayışları artık geçerliliğini
yitirmiştir. Yerli malı haftalarını kutlamanın zamanı çoktan geçmiştir.Yapılması gereken
küreselleşme gerçeğini görerek ve kabullenerek dünya ekonomisi ile bütünleşmektir.