Professional Documents
Culture Documents
!^S
^<t
'«a-co^
isiO
NEFES
Digitized by the Internet Archive
in 2009 with funding from
University of North Carolina at Chapel Hill
http://www.archive.org/details/eyinsan_OOsarg
EY insan
EY insan
Yayn evi:
Nefes Yaynlar
ISBN:
978-605-0013-03-0
3. basm
Kitap yayn no: 1
Kur'an- Kerîm Çalmalar 1
Mays, 2009
stanbul
Nefes Yaynlar;
Badat Cad. Güzel Sokak Bilkan Apt.
A Blok no: 11/2
Selâmiçeme, stanbul
Tel: (216) 359 1020- 359 1021
Faks: (216) 359 4092
EY insan
EY insan
Cemâlnur Sargut
ÜNIVERSITY LBRARY
UNivnasiTY of north c:arolina
ATUIAPELHLL
1o/M(ü^
EY insan
5
çindekiler
YASIN suresi 21
l.ÂYET 23
"Yâ-Sîn"
2. ÂYET 45
Hikmet dolu Kur'an hakk için,
" Ve'l-Kur'âni'l-hakîm
3. ÂYET 60
Sen üphesiz peygamberlerdensin
"înneke le mine'l-mürselîn"
ÂYET
4. 64
Doru yol üzerindesin.
''Ala sratn müstakim"
5. ÂYET 72
(Bu Kur'an) üstün ve çok merhametli AUah tarafndan indirilmitir,
"
"Tenzile 'l-Azîzi 'r-Rahîm
6. ÂYET 78
Atalar uyarlmam, bu yüzden kendileri de gaflet içinde kalm
bir toplumu uyarman için indirilmitir
7. ÂYET 78
Andolsun ki onlarn çou gafletlerinin cezasm hak etmilerdir.
Çünkü onlar iman etmiyorlar
"Lekad hakkal kavlü ala ekserihim fehüm lâ yü'minûn"
8. ÂYET 88
Biz,onlarn boyunlarna halkalar geçirdik. O halkalar çenelere kadar
dayanmaktadr. Bu caizden kafalar yukar kalkktr.
Innâ ce'alnâfî a'nâkhim alâlenfe hiye ile'l-ezkâni fe hüm mukmehûn"
"
9. ÂYET 74
Önlerinden bir set ve arkalarndan bir set çektik de onlar kapattk,
aruk göremezler
'%^e ce'alnâ min beyni ey dibim seciden ve min halfhim
"
edden Je a§eynâhüm fe hüm lâjühsrûn
10. ÂYET 84
Onlar uyarsan da uyarmasan da onlar için birdir, inanmazlar.
11. ÂYET 89
Sen ancak zikre (Kur'an'a) uyan ve görmeden Rahmân'dan korkan
kimseyi uyarabüirsin. te böylesini, bir mafiret ve güzel bir
mükâfatia müjdele.
'Innemâ tün^rü menittebea^^kre ve hafyerrahmâne
bi'l-aybifebe§§irhü bimairetin ve ecrin kerim"
braktklar her izi yazarz. Biz, her eyi apaçk bir kitapta
(levh-i mahfut^da) sayp yazmzdr.
"Innâ nahnü nuhyil mevta ve nektübü mâ kaddemû
ve âsârehüm ve külle §ey'in ahsajnâhüjî imâmn mübîn
eer bana bir zarar dilerse onlarn (putlarn) efaati bana hiçbir
fayda vermez, beni kurtaramazlar."
'E etteh^ min dûnihî âliheten in yüridni'r-Rûhmânü bidurrin
lâ tuni annî jefâatühüm ^ey 'en ve lâ yünk^n "
"
27 ÂYET 168
"Rabbimin beni baladn ve beni ikrama mazhar
."
olanlardan kldn. .
"
"B/ mâ gafera lî rabbî ve cealenî mine 'l-mükramîn
EY insan
76- 494
O halde onlarn lâf seni mahzun etmesin; biz onlarn içlerini de
dlarn da (açk gi:(li heryanlanm biliri;^.
biHriz
"Felâyah^nke kavlühüm innâ na'lemü mâyüsirrûne ve mâ yu'linün"
ndeks 541
EY insan
deitirilmeden uzaktr.
Ahmed er-Rifâî, Sohbet Meclisleri, çev. Dr. Ali Can Tatd, stanbul: Erkam
Yayn, 1996, s. 7.
EY insan
Sevgili Dostlar,
olup §âyet nefsimizden jü-:^ görümlüü verirsek bi^e peçesini açar' ümidiyle
çahük. Örendiklerimizi ayn zamanda hâl etmeye çabaladmz bu
zevkli senelerde hayatmzn en diri zamann yaadmz
söylemek
isterim. An'dan ibaret olan, "Kun feyekûn" olan Zaman kavram
sadece Kur'ân'n zevki ile idrak edilebilir oldu.
Yüce Allah Zât'na srat olan tevhid anlayn devre devre de olsa
yaamr hâle geçirdi. Binlerce ükürler olsun.
etmesidir.
Cemâlnur Sargut
EY insan
5
Yaync Önsözü
çkmasm salamaktr.
içimizdeki hakikatin ortaya
Nefes Yaynclk
EY insan
7
YA-SIN SURES
Yâ-Sîn Sûresi Mekke döneminde inmitir. Bu sûreye; Azîme,
Mumme, Müdâfia-i Kâdiye, Kalb-i Kur'ân da denilmitir.
2 Elmall M. Hamdi Yazr, Hak Dini Kur'ân Dili, stanbul: Feza Gazetecilik,
1992, c. 6, s. 394-395.
Ya Rabbi! Senin nâmnla ie balyorum. Bütün esmâ-i ilâhîyyesiyle
(ilâhî isimleriyle) Habîb'ine tecelli eden (beliren) ve onu bütün kullarna
resul olarak gönderip herkes için srât- müstakimi (doru jol) açm
olan Allah'm! Senin isminle balyorum.
-1-
"Yâ-Sîn"
a) Sûrenin ismidir.
b) Yemindir.
*
Elmall M. Hamdi Yazr, Hak Dini Kuran Dili, stanbul: Feza Gazetecilik,
1992,c. 6, s. 398.
5 lhan Ayverdi, K/ibbea/ü Lugad: Misalli Büyük Türkçe Sözlük, stanbul:
Kubbealt Yaynevi, 2005, c.3.
^ Halûk Nurbaki, Yâ-Sîn Süresi Yorumu, stanbul: Damla Yajanevi, 1999, s. 8.
10
"a" veya "e" sesiyle okutan ibaret, hareke), kurb kâflleriyle (yaknla
ulaanlarn kefil olmalaryla) birlikte tlsml Tûr-i Sina'dan ezelden
ebede tan gösterir. Bu manevî tan, kendisinden önce ve
sonra, oradan oraya daimîdir. Bunun ne olduunu tam manâsyla
"Mm"in eddesi (Arapça'da iki kere okunmas gereken bir harfin ü^^enne
ümmîliktir.
Ahmed er-Rifâî, Sohbet Meclisleri, çev. Dr. Ali Can Tatl, stanbul: Erkam
Yayn, 1996, s. 61-63.
12
peygamberdir, resuldür.
Burada akla u hadis gelir: "Cenâb- Hakkk her gecenin son üçte
birinde dünya semâsna nazil olarak (inerek) bir ey isteyen yok mu?
der."
Skntmn en zor zamannda (son üçte birinde) kul eer hamd eden
mü'minse Allah'la irtibat kurar ve kul "an" zuhuruna mazhar olur.
Felek üzere olan semâdaki aya bak ve onun alnm yar Ya habibim!
Yeryüzünde olan halkn sana itaat etmesi güç bir ey deildir. Ben
sana feleklerde (yörünge ve kader) ve semâlarda olan eyay itaat
ettirdim. Yani kudretin elinde sana; melei, felei, a)i ve günei âciz
ve itaatkâr kldm. Sen bu dönü üzere devreden ay gör ve istersen
onu ikiye ayr ki, sana bu derece kudret ve kuvvet ihsan eyleyip,
nusret (yardm) vermiim."
• Müddesir:
• Tâ-Hâ:
Tâ harfi Tâhir (temi^, he Hadi (hidâyet eden, doru yolu gösteren) ismine
iarettir.
• Müzzemmil:
AbduUah:
Mahmud:
Makâm- Mahmud:
Hz. Muhammed (s.a.s.Jm en büyük efaat makam, cennet.
^^ Elmahl M. Hamdi Yazr, Hak Dini Foir'ân Dili, stanbul: Feza Gazetecilik,
1992, c. 8, s. 392-393.
'5 Elmahb M. Hamdi Yazr, Hak Dini Kur'ân Dili, stanbul: Feza Gazetecilik,
1992, c. l,s. 102.
^^ Suad El- Hakîm, bnü'l-Arabî Sözlüü, çev. Ekrem Demirli, stanbul: Kabalc
Yaynevi, 2005, s. 481.
16
• Allah sana yardm etsin, bilmelisin ki: Allah kendi nezdinde bilinen
sürenin belirlenmesi için felein hareketinin varl vesilesiyle
ruhlar bedenleri idare edici olarak zamanla snrlanm halde
yaratt. Felein hareketiyle zaman ilk yaratldnda, Allah yöneten
ilk ruh olarak Hz. Muhammed (s.a.s.Jn ruhunu yaratt. Sonra
ruhlar feleklerin hareketieri vesilesiyle (ondan) meydana çkmtr.
Böylece Hz. Peygamber'in ruhu ehadet âleminde bulunmadan
gayb âleminde var oldu. Allah ona peygamberliini bildirmi,
Âdem, Hz. Peygamber'in buyurduu gibi henüz 'su ve toprak
arasnda iken' onu müjdelemitir. Zaman, Hz. Muhammed (s.a.s.)
Hz. Peygamber, 'ben peygamber iken' demi, 'ben insan iken' veya
'mevcut iken' dememitir. Peygamberlik ancak Allah katndan tespit
<$,
^.
.v\^
<^. o gerçek
mevcudu tebih ederim ki. "\^ jf
"''â'/;^ ^^ varlk itibariyle Ondan baka ilâh
c. yoktur, Ezelden ebede O, Her an baka bir
ce^'
i»^ ,^3ti-
,-j3^
andadr. Zira sfatlar ve anlar itibariyle Onun i<r.
>\«'
^er
balangc ve sonu yoktur -De ki; Rabb'mn kelimelerini
vew,OV
-'-^âhir
c yazmak için deniz murekkeb olsa.ftûbb'mm kelimeleri
tükenmeden deniz tükenir. Takviye çm bir mislini de getrsek zzv-ra
(yme Rabb'mn kelimeleri tükenmez) O'nu esbh ederim ki altnda uapeiM
^
[El-Hakîm ve üstünde hava olmyon Amada yen ve göü yaratmazdan önce var
^1 Cism-i
kül d, imdi de yine o zoman olduu gibidir. Eyay yaratmas, kendisinin
eyada gzlenmesdir Eyay yok etmesi de kendisinin görünmesidir. peusQ
r^-> Vujn/\j-j^\
Varln. Akl- Kufden balyarak bu âlemler ve suretler
El-Muhît
^ '
geçitlerinden geçerektekrar Akl- Külle kavumas için geçen
zoman, fiiller tevhidinin banda yetmi sekiz bin senedir,
X^ .^^v^
gdrulmesidir <V 'y^J
Ö^^ ^cs
.^
%,
^'v.
^O)
E
<D
r 'O
ekil 1: Niyazi-i Msri, îrf'an Sofralar, çeviren Süleyman Ate, Yeni Ufuklar
Neriyat, stanbul, s. 62
Kur'ân- Mübîn'de (iyi, kötü, doru, yanlp ayrt eden) beer üç snfa
taksim edilmitir.
EY insan
19
yaratük." (Tin, 4)
Böylece insan, ezeli hadîs (meydana gelen, çkan) insandr. Ebedî olan
ne'e-i daimdir (sürekli huî(urdur). Cami' (toplayan, içine alan) olan fasl
(ayran) kelimedir. Binâenaleyh âlem onun varhyla tamamlanmtr.
Böyle olunca insan, âlemdeki yüzükte yüzüün "fass" gibidir. Fass,
hatta var olan her ey, kendisinde iki yön bulunmasndan dolay, bu
zt ifadan kapsar. Bu iki yön, "lâhutîlik" (ilâhî) ve "nâsutîlik"
(dünyaya, insanla mensup)xs.
kendisinde toplamasdr.
Fakat insan, bu dünyada bir üstün insana rastiar, yani bir müridin
uyandr ile kendi cevherinin farkna varrsa, içinde duyduu derin
özleyiin kime ve nereye olduunu anlam olur. Allah' önce d
âlemde, sonra içinde bulur. Tanr varlnn insan içinde hissedilir
hale gelmesine "tecem"denir. Tecellîye eren insan, kâinata Allah'n
görüüyle bakan ve bakt her yerde yine Allah' görme srrna eren
insan demektir^'^
"*
Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealti Neriyaü, 2000, s. 3-4.
25 Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 67.
-^ Mekûre Sargut, Arifler bahçesinden, stanbul: Özal Matbaas, 1 993, s. 38.
22
Buna delil istersen Sûre-i Yâ-Sîn'i oku. Orada yanl yol tutanlarn
Ve sen, bundan daha yanl bir yol tutup, ben esasen doru
yoldaym, küfürde ve inkârda deilim der, küfürde ve inkârda
olduun halde hilelerinle kendi kendini aldatmaya kalkarsan,
Hazarât- Hams
1. Lâhût Alemi {Mutlak Gayb Alemi): La taayyün (meydana
anlalamaz ve alglanamaz.
2^ Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealu Neriyaü, 2000, s. 526.
28 Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbaki Gölpnarl
(haz.), stanbul: Milli Eitim Basmevi, 1991, c. 6, beyit 538,540,552.
EY insan
23
Tevhid
ifade ile, Hakk'n irade ve istei ile kulun irade ettii ve istedii eyin
bir ve aym olmasdr. Burada kul kendi iradesini, Hakk'n iradesine
'^^
Ken'an Er-Rifâî'ye göre tevhid, Hakka ortak koymamaktr. Ajnca O, 'Yüksek ve
olgun kimselerin tevhidi, kâinatta Allah'tan ha§ka bir §ey görmemek, muamelesinijalm^
onunla yapmaktr. " der. (Derleyenin notu)
EY insan
25
geçtikten sonra Hak ile halk ayr görür. O hal içinde söylediklerine
mevcuttur.
Vahdet-i uhudda sâlikin her eyi bir görmesi geçicidir, birlik bilgide
deildir. Vahdet-i vücûdda ise, birlik bilgidedir. Yani sâlik gerçek
varln bir tane olduunu bunun da Hakk'n varlndan ibaret
(Allah'tan bajka §ahid olunan yoktur), vahdet-i vücûd ise, "lâ mevcûde
illallah" (Allah'tan bajka mevcutyoktur) eklinde özedenebilir.
edilmitir. Allah'n her sfati bir varhkta tecellî eder. Tek ve mudak
varhk olan Allah, bütün mevcutlarn asbdr O'nun her bir sfatimn
meydana çkmasyla eya ve hadiselerden biri de meydana çkm
olur. Vahdet-i vücûd anlaynda âlemin mahiyeti Allah'n
mahiyetine dahil edilmez. Aksine âlemin varh Allah'n varhna
dayandrlr. Alem, Allah'n bir ihsan olarak varhk sahibidir.
Feyz-i akdes demek, eya ile eyadaki istidadarn önce ilâhî ilimde,
yaratlr tam bir be^er gibi görünmütü" (Meryem, 18). Misâl âleminin
hayal gücüyle münasebeti çok yerinde ve kuvvetlidir. Çünkü hayal
EY insan
29
gösterdik. " (En'am, 75) Mülk ve melekût aym varln d, içi; kahb,
özü anlamndadr. Mülk kâinatn zahiri, melekût ise bâtndr.
Kur'ân- Kerîm'de 'Trier §ejin melekûtunu elinde bulunduran Allah 'in ^an
ne yücedir" (Yâ-Sîn, 83) buyurularak her eyin bir melekûtunun
bulunduu açkça belirtiliyor. ncil'de ise öyle denilmektedir:
"nsan eer yeniden domazsa, göklerin melekûtuna giremez."
nsann maddesi, cismi onun mülkünü, iç kuvvetieri ve mânâs ise
onun melekûtunu oluturur. Melekût âlemini görebümek için kalb
gözüne yani basirete (se:(ij, önden görüj) sahip olmak lâzmdr.
Ehlullah (Allah velileri) iki doumdan bahseder, birinci doumla
insan mülk âlemine girer. Melekût âlemine girebilmek için ikinci kez
domak gerekir. Suver-i âlem (^ekil âlemi), âlem-i kevn ü fesad (olu
ve yok olu âlemi) ve âlem-i ecsam (cisimler âlemi) bu âleme verilen
dier isimlerdir.
30
-2-
Hikmet dolu Kur' an hakk için,
" Ve'l-Kur'ânn-haldnf'
*
Hikmetli Kuran 'a andolsun ki, (Rlmalb Hamdi Ya^r)
Hikmet dolu Kur'an hakk için (Diyanet)
oW^
Hikmet, eyann hakikatlerini bilmek ve bu hakikatlerin gerekleri
ile amel etmektir. Sûfîler, "Size, aranzdan bir resul gönderdik.
Âyetierimizi size okur ve sizi tezkiye eder (temi':^ hale getirir), size
35
Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealu Neriyaü, 2000, s. 21.
36 Ebu'1-Alâ Afifi, Fusüsu'l-Hikem Okumalar çin Anahtar, çev. EkremDemirli,
stanbul: z Yaynclk, s. 69-71.
EY insan
33
Âlem-i ekber (en büyük âlem), yani koskoca âlemden murad akldr.
O da, sendedir. Sende dürülü olan âlemden küçük gördüün
cismin zahir olmaktadr. Senin cismin büyük bir âlemi ihata
edebilmek erefine lâyk bulunmasayd, ona mahal ve mevki
olmazd. Öyleyse sen artk böyle büyük bir âlemi; heykel-i
cem, vaz' ve ref ne varsa hep ona göre tatbik eder. Kâinatn
medâr- icras da akl iledir. Hazret-i Adem'in büyük
maddelerinden saylan ve yaratlanlarn ilki olan hep akldr.
Nitekim Cenab- Peygamber (s.a.s.) bu gerçei öyle haber
vermektedir: "Allah'n ilk yaratt ey akldr."^^
Ahmed er-Rifâî, Sohbet Meclisleri, çev. Dr. Ali Can Tatl, stanbul: Erkam
• Her eyde bir hikmet gizli olduunu bilmek, arif kii kârdr."^
gözüdür ki, müride intisap ettikten sonra erbain denilen krk gün
zarfnda sâlikin riyâzâta girmesi ve bundan sonra kalbine ihsan
olunan hikmet nûriyle gözünün görmesidir.Elbet bu göz ile evvelki
gözün arasnda büyük fark vardr. te bu göze, basiret gözü derler.
Resûlullah Efendimiz buyururlar ki: Bir kimse krk gün ihlâs eylese,
• "Rzk iki türlüdür; Maddî, mânevi. Maddî rzk, servet ve her türlü
41
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 453.
42
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyat, 2000, s. 435.
43
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 407.
44
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 525.
45
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 479.
46
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 486.
47
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 545.
48
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 591-592.
49
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 646.
EY insan
35
-"Mûsâ, koca bir peygamber iken Hzr (a.s.)^ muhtaç oldu. Fakat
Hzr ona muhtaç deildi. Hakim, âlime muhtaç deildir; fakat âlim
balant kuranlardr).
Her cem ise, bir Cemâl ismi ile Celâl isminin bulunmasn gerektirir.
meydana gelir.
EY insan
37
ksmdr:
Bunlar da be tanedir:
ikinci nevi harfler ise, bunlara baka harfler taallûk ettii gibi
kendileri de baka harflere taallûk ederler. Yani iki taraftan da
bitiebilir. Bunlar da dokuz tanedir:
Yani; Kâmil vasfnda, ilâhî olan be vasf ile, halka ait dört vasfn
beynini birletirmitir. Insan- Kâmil harflerinin noktasz olmasndaki
sebeb: Cenâb- Hakkk'n O'nu kendi suretinde yaratmasdr. Fakat,
ilâhî mutlak hakikatler, insana ait mukayyet (kaytl) hakikatlerden
'
38
ayrlmtr. Çünkü insan, kendini var eden bir mucide istinat etmitir
(dayanmtr). O mucid de her ne kadar kendisi ise de insann hükmü,
bakasna istinad etmektedir. te bundan dolay, noktasz (insana
ait) harfler de hem baka harflere müteallik, hem de baka harfler o
(insana ait) harflere mütealliktir.
Kur'ân' halâveti (le^^eti) ile, srf senadan (övme) ibaret olan letafeti
(cüîiiyjet, parça olu§} vardr. Kur'ân'n zâtnd. ait lezzeti, (manevî) zevk
yönündendir; maddî bir ey'i tatmak mânâsma deildir. O lezzeti
bir e}i bir kerede ihata etmek mümkün olmayan bir eydir. Zira
Bu izaha göre Kur'ân'n bir defada dünya semasna inzali (ini^i), zata
"A.ndolsun ki, biî^ sana tekrarlanan yedi âyeti (Fâtiha'y) ve yüce Kur an '
verdik" (Hicr, 87). Ayetteki "Seb'-i Mesânl" ise, cesede ait vücutta
"Zâti yedi sfatn" gerçeklemesi ile kulda meydana gelen feyzden
ibarettir demektir.
(bütün)dir.
Sen, Allah'ta muhal olan ve tâbirde (ifade) caiz (i^n) olmayan her
eyi zatta varl itibariyle gerekli hükümlerden olarak müahede
edersin (gö^le görme).
Zannetme ki, Allah yalnz zahiri (dij), bâtn (iç), evveli (ilk), âhiri
(son) ihtiva edicidir. Bilâkis Allah, bunlar ihtiva ettii gibi Hakk da,
halk da, tefaddulu (üstünlüü) de, tefaddulsuzluu de, muhali de,
vacibi de, yoku da, var da mahdudu (snrl) da ve daha bunlardan
baka ne kadar noksan ztiar mevcut ise sonsuza kadar hepsini
ihtiva (kapsar) eder. Cenâb- Hakk bunlar zat-i e'ni (i^) ile cem
edicidir. Hüviyyeti de bundan ibarettir^^
^'^
Abdü'l-kerîm b. brahim el-Cîli, nsan- Kâmil, çev. Seyyid Hüseyin Fevzî Paa,
stanbul: Kitsan Yaynlan, s. 345-362.
^^ Hüseyin GüUüce, Kur'ân Tefsiri Açsndan Mesnevi, stanbul: Ötüken Neriyat,
1999, s. 111.
44
gizlidir. "yi amel (ij) edenleri" herkes kendi ameliyle tefsir etmitir.
Peygamber'in amelini tefsir hani?^^
(gü^el kokular vs. satan) bir kât parçasna ilâç sarsa, sen: "Bütün
dükkân bunun içinde" der misin? Bu aptallk olur. Nihayet Mûsâ,
örense, ona büyük adam derler ve bir yahut yarm sûreyi biliyor,
'''
Mevlânâ Celâleddin Rûmi, Fîhi Mâ Fîh, çev. Meliha Ülker Anbarcolu,
stanbul: MilH Eitim Basmevi, 1985 s. 128-129.
''-
Hüseyin Güllüce, Kur'ân Tefsiri Açsndan Mesnevi, stanbul: Ötüken Neriyat,
1999,'s. 101.
46
^^
Muhammed (s.a.s.Jç., Kur'ân ruh olarak inzal buyurulmutur.
-3-
Sen üphesiz peygamberlerdensin.
"tnneke le mine'l-mürselîn"
*
Sen hiç §üphesi\ risâlet görevi ile gönderilen peygamberlerdensin. (Elmalk
Hamdi Ya^r)
Sen üphesi^peygamberlerdensin. (Diyanet)
Risâlet: Kulla sair halk arasnda kalan yüze verilen isimdir. Allah,
siyaha kzla, uzaa ve yakna ancak Muhammed'i Resul olarak
^^ Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyao, 2000, s. 214.
''*
Hüseyin Güllüce, Kur'ân Tefsiri Açsndan Mesnevi, stanbul: Ötüken Neriyat,
1999, s. 95.
''5
Ahmed er-Rifâî, Marifet Yolu, Doç. Dr. H. Kâmil Ylmaz (haz.), stanbul:
ErkamYaynclk, 1995, s. 163.
^^ Elmall M. Hamdi Yazr, Hak Dini Kur'ân Dili, stanbul: Feza Gazetecilik,
1992, c. 5, s. 496.
EY insan
47
Velayet: Rabb ile kulu arasnda has bir yüze verilen isimdir.
eriat nübüvveti: Hiç bir kimseye ihtiyac olmadan, nefsi ile yapt
ibadederde, bir isdklâle sahip olma yüzüne verilen isimdir*"^
Abdü'l-kerîm b. brahim el-Cîlî, Insan- ¥iâmii, çev. Seyyid Hüseyin Fevzî Paa,
stanbul: Kitsan Yaynlar, c. 2, s. 414.
Ahmed er-Rifâî, Sohbet Meclisleri, çev. Dr. Ali Can Tatl, stanbul: Erkam
Yayn, 1996,8. 64-65.
Ahmed er-Rifâî, Marifet Yolu, Doç. Dr. H. Kamu Ylmaz (haz.), stanbul:
Erkam Yaynclk, 1995, s. 168-169.
Hucvirî, Kefu'l-mahcûb Hakikat Bilgisi, Süleyman Uluda (haz.), stanbul:
Dergah Yaynlar, 1996, s. 357.
48
bir efendidir ki, Allah Tealâ, köleye ve hür insana, siyah ve beyaza,
Arap ve Acem'e, hatta cinlere göndermi olduu risâlet yükünü Hz.
Peygamber'e yüklemitir. Bu yükü O, sert ve kat bir toplum içinde,
üstelik hiç bir yardmcs olmadan ve tek bana yüklenmitir Hz.
Peygamber, öncelikle kalplerdeki taknlklar ortadan kaldrp îmân
ve emniyeti telkin (aplamak) etti Sonra hakikat yoluna ulatiracak
prensipleri ortaya koydu ve bunlarn kalplerde iyice yerlemesini
salad
hareketleri saylr
^' Ahmed er-Rifâî, Sohbet Meclisleri, çev. Dr. Ali Can Tatl, stanbul: Erkam
Yayn, 1996, s. 65.
^2 Ken'an Rifâî,erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyaû, 2000, s. 48.
^3 Ken'an Rifâî, Mesnevi Hatralar, Kâzm Bü)'ükaksoy (haz.), stanbul: nklâp
-4-
Doru yol üzerindesin.
"A/a sratn müstakînf*
*
Doruyol üzerindesin. (Rlmahl Hamdi Ya^r)
Dorujol üî^erindesin. (Diyanet)
Allah Aziz ve Rahim olduu için senin cem halinde olan mânân
fark edilmek üzere tafsilatl (ayrntl) ekilde Kur'ân da tenzil (nü^l,
Hakk' görmektir^^
s. 10.
Abdü'l-kerîm b. ibrahim nsan- Kâmil^ çev. Se^yid Hüseyin Fevzi Paa,
el-Cîlî,
buyurdular.
^'*
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 66.
^^
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyat, 2000, s. 116.
86
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealt: Neriyat, 2000, s. 122-123.
8''
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealt Neriyaü, 2000, s. 582.
EY insan
53
sfat. Alîm sfatyla içice bulunur. kisi arasnda baka isim için yer
kalmaz, arada bir boluk olmaz. Alîm sfatmn yannda Mürîd, onun
yannda Kail (söyleyen), onun yannda Kadir, onun yannda Hakem,
Tek bana ele alndnda insan da, kendisini hareket ettiren her
eyde bir saf oluturur. Dolaysyla bütün hareketlerini Allah için
Yaplan her fiil, her eylem bir "hat"tr, çünkü o fiil, o eylem ilâhî
Srat, "yol" demektir Kaf, vav ve mim iki köktür: Birincisi "insan
umredir" (Hûd, 56) '"Bana tâbi ol, seni dü^ün biryola ulatraym (srâtan
Senin Rabbinin yoluna geHnce, Allah ona "Allah kime hidâyet etmek
isterse, gönlünü Islama açar, her kimi de sapkla brakmak isterse, onun
kalbini daraltr, öyle skpnr ki, sanrsn öfkesinden göe çkacak " (En'âm,
125) âyetinde iaret etmitir. Bunun anlam, onun adeta kendi
tabiatndan çkmas demektir ki, bir ey hakikatinin dna çkamaz.
Bu srat, Srâtu'r-Rab diye isimlendirilmitir. Bunun nedeni merbub
gerektirmesi ve onu düzgün hale getirmesidir. O yolun dna çkan,
sapm ve istikametten ayrlmtr. Srâtu'r-Rab, teklife baldr.
Teklif kalktnda ise onun gerçek varl kalmaz. Bu nedenle bu
var rahmete olacaktr.
^^ Suad El- Hakîm, Ibnul-Arabî Sölpüü, çev. Ekrem Demirli, stanbul: Kabalc
Yaynevi, 2005, s. 563-566.
58
-5-
(Bu Kur'an) üstün ve çok merhametli
Allah tarafndan indirilmitir,
"Tenzile '1-Azîzi'r-Rahîtn "
*
Çok güçlü ve çok merhametli olan Allah 'm indirdii ile,
Hakk'n gerçek bir varl vardr, bu varlk zatnda ona aittir. Hakk'n,
bir de, izafî (hal bulunduu ey ile deien) varl vardr, bu da
mümkünlerin a'yamndaki varldr. Hakk'a nispede bu varlk, dier
varlklara yaydan ve Allah'n Zahir ismiyle onlara varhklarn veren
gölge gibidir. Âlem, zahiri açsndan, bir gölgedir; onun batn ve
kendisini ayakta tutan cevheri ise, ulvî (^üce) ve süflî (aa) ksmlar
ile varlk suretlerinin kendisinde açld "Nefes-i Rahmânî"dir.
Fakat halk, yani zahir âlem, sürekli bir deime ve bakalama
içindedir, ya da, yeni bir yaratlma içerisindedir. Hak ise, ezelden
beri olduu hal üzeredir. bnü'l-Arabî âlemin yaratlmasndan
yoktan yaratma}! ya da belirli bir zamanda âlemi var etmeyi
kasdetmez. Ona göre yaratma, yok olmayan sürekli ilâhî tecellîdir.
• "Bi;(jüce harfler idik. Yani bii^ biledik. Birbirim!(den kopup ayrldk. Sonra
Düen kar,yamur, dolu veya çay, dere, nehir hep der^^aya karr.
Amma bazen de karamaz. Der}^aya varmadan buhar olur, sonra
tekrar damlalaarak yamur olup düer. Yani nüzul (ini^) kavsinden
(yay) sonra uruc (çk§) kavsini tamamlamaya muvaffak olamaz. Eer
deryaya kavuursa o zaman ne çayb kahr, ne derelii, ne de
buzluu...
94
Yaar Nuri Öztürk, Kur'an'n Temel Kavramlar, istanbul: Yeni Bo)at, 1994, s.
417
^^ Abdü'l-kerîm b. brahim el-Cîlî, nsan- Kâmil, çev. Seyyid Hüseyin Fevzî Paa,
stanbul: Kitsan Yaynlar, c. 1, s.420-421.
EY insan
61
Tâ-Hâ
Ey Muhammedi Kur'ân / sana skntya düvesin diye indirmedik.
indirdik.
• Rahman, genel kapsaml anlam olan özel bir isim, Rahîm ise özel
^'^
Halûk Nurbaki, Yâ-Sîn Sûresi Yorumu, stanbul: Damla Ya^nnevi, 1999, s. 12.
^^ Kemâlüddin Abdürrezzâk Kâânîyyüs Semerkandî, Te'vilât-Kâ^âniyje, çev. Ali
Rza Doksanyedi, M. Vehbi Gülolu (haz.), Ankara: Kadolu Matbaas, 1988,
c. 3, s. 10.
62
hir feyi\ olarak kâinatn srlarn bilme kudreti) ulatran eyle tecellî
'•^^
Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, istanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 442.
'''^
Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 552.
64
-6-
Atalar uyarlmam, bu yüzden kendileri de gaflet
içinde kalm bir toplumu uyarman için
indirilmitir.
"Li tünzira. kavmen mâ ünzira âbâühüm fehüm
âfilûn"
*
'Pahalan korkutulmam§I sakndnlmam^ ve kendileri de gafil olan hir kavmi
korkutup sakndrman için.
-7-
Andolsun ki onlarn çou gafletlerinin cezasn hak
etmilerdir. Çünkü onlar iman etmiyorlar.
"Lekad bakkal kavlü ala eksedhitn fehüm lâ
yü'minûn"
*
Andolsun ki onlarn çounun üî^erine a^ap söî^ü hak olmujtur. Onlar îmâna
gelmeler (Elmalk Hamdi Ya^r)
Güne gül'e vursa kokusu aikâr olur, çöplüe vursa pis koku aikâr
olur.
Biî(im Rabbimiîi öyle bir Allah'tr ki her jeje kendi hilkatinin icâbn verdi,
sonra o i§in yaplmas ona Srât- müstakim oldu ve o iji yapmak için o
Kip kendi canna uyan hareketi yapar. Bu demektir ki, her insann levh-i
mahfuza yapl bir ad vardr. Her aln yaksnn, daha eî^^elde ya^lm§
bulunduu bu mânevi levhada neya:^lm§ ise, hakikatte o tecelli eder. Kiinin
bu levhadaki ad iyi bir ad ise, dünyada bu adn icab olan hareketi yapar.
Bu isim orada kötü bir isim olarak ya^lmijsa kiinin dünyadaki hareketlen
de kötü olur.
'05 Azîzüddin Nesefî, Tasavvufta nsan Meselesi, çev. Mehmet Kanar, stanbul,
Dergâh Yaynlar, 1990, s. 98
'"<>
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealo Neriyat, 2000, s. 136
'O''
Martin Lings, H^. Muhammed'in Hayat, stanbul: nsan Yaynlar, 1990, s. 85.
EY insan
67
Seni müjdeci ve korkutucu olarak bak ile gönderdik (Bakara, 119) Hakk /
^°^
batlla kanftrmaynifi (Bakara, 42)
(Mevaki, 79)
Varlk hakikati özünde tek, iki veçhesi itibariyle ise çift yönlüdür.
Söz konusu iki veçhe Hak ve halk, Rab-kul, bir-çok, kadim-hâdis
'"*^
Suad El-Hakîm, thnü'l-Arahî Söküü, çev. Ekrem Demirli, stanbul: Kabalc
Yaynevi, 2005, s. 219
^0^ Suad El-Hakîm, thnü'l-Arabî Söküü, çev. Ekrem Demirli, stanbul: Kabalc
Yaynevi, 2005, s. 219
68
Hak yaratlm her eyde zuhur eder ve gözükür. O halde Hak her
anlayta bilinen ve her
insan- kâmil var olan her eyin neyi hak etdini büir ve ona hakkn
verir. te bu özellik insaf diye isimlendirilir.
Hak, doasnn karlnda insann takip edecei bir yöntem olarak
farz klnm eriat anlamndadr.
Hak dünyaya, tabiat ise âhirete aittir. Çünkü tabiat her eyi mubah
sayar, hak ise yasaklar
Böyle olan bir kimsenin, imtihan günü, içinde olan ey, dna çkar.
Allah Teâlâ buyurdu: 'T^nsanlar içinde Allah 'a biryar kenanndaymij gibi
kulluk eden vardr. Ona bir iyilik gelirse yatdr, ba§na bir belâ gelirse yü^
üstü döner. Dünyay da âhireti de kaybeder, ipe apaçk kayp budur" (Hac,
11) Fakat asil olan kimse sapmaz. Adem'in sevgiliye muhabbeti aslî
idi. blis'in ibadeti ise taabbüdî (î^oraki, gösterij için) idi. imtihan
zamannda her ikisinin de içinde olan meydana çkt. Çünkü Adem
iki yüz sene alad, sevgilisi tevbesini kabul edinceye kadar kalbinin
strab dinmedi. Ama blis kovulur kovulmaz derhal Âdem
oullarn önlerinden, arkalarndan, yanlarndan yörelerinden.
'"^ Suad El-Hakîm, Ibnü'l-Arabî Söküü, çev. Ekrem Demirli, stanbul: Kabalc
Yaynevi, 2005, s. 220-221.
70
Yayn inhinas (bükülme, yay eklini alma) erilik deil, rüku dur"
1" Niyâzî Msrî, rfan Sofralar, çev. Süleyman Ate, stanbul: Yeni Ufuklar
Neriyaü, s. 107-109.
EY insan
71
"- Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Fîhi Mâ Fîh, çev. Meliha Ülker Anbarcolu,
stanbul: Milli Eitim Basmevi, 1990, s. 213-214.
72
Yora'n babas eskici idi. Sonra sultana intisap etti. Sultan ona,
padiahlara hizmet edep ve erkânn, silah kullanmay öretti.
Yüksek mertebelere çkard. O: "Biz babamzdan eskici olarak
dünyaya geldik, eskici olarak kalmak isteriz. Bu mertebeleri
istemeyiz. Sen bize çarda bir dükkân aç. Orada eskicilikle
hizmet ederse Tanr'ya hizmet, kim ona itaat ederse Tanr'ya itaat
etmi saylr. Eer Tanr isa'dan daha üstün bir peygamber gönderdi
ise, Isâ vastasyla gösterdiini, bununla fazlasyla göstermitir. Bu,
peygambere uymak, Tanr'ya uymaktr. Onun kendisine uymak
deil. Ona yaplan ibadet Tanr'ya ibadettir. Onu sevmek Tanr'y
sevmektir. Tanr'nn gayrsndan olan sevgi yine Tanr içindir. Bu
böyle senin Tanr'na kadar gider. Her eyin sonu O'na varr' ^^
-8-
BZ, onlarn boyunlarna halkalar geçirdik. O
halkalar çenelere kadar dayanmaktadr. Bu yüzden
kafalar yukar kalkktr. "
tnnâ ce'alnâ fî a'nâkhim alâlen fe hiye ile'l-ezkâni
fe hüm mukmehûn"
*
Çünkü biti onlarn boyunlarna kelepçeler geçirmi§it^ O kelepçeler çenelerine
dayanmtr da burunlarjukan kalkk, gömeri a§ag somurtmaktadrlar.
(Elmalk Hamd Yattr)
-9-
Önlerinden bir arkalarndan bir set çektik de onlar
set ve
kapattk, artk göremezler
''Ve ce'alnâ tnin beyni eydîhim edden ve min halfihim
edden fe aeynâhüm fe hüm lâyübsrûn"
*
Hem önlerinden bir sed, arkalarndan bir sed çekmip^ kendilerini
sarm^î^dr. Baksalar da görmet^ler (Elmalk Hamdi Yattr)
Önlerinden bir set ve arkalarndan bir set çektik de onlan kapattk, artk
göremet(ler. (Diyanet)
EY insan
75
Kemâlât ancak yoklukla, hiçlikle, zilletle (a^a, hakir olma) hâsl olur.
Onlar meyletmedikleri balarn emedikleri
ve için kemâlât-
insâniyyeyi kabul etmekten men olunmulardr
Hiç bir pis, kötü yahut temiz, iyi kii yoktur ki, yapt ilerin
yazld defter boynunda aslmam olsun.
Kibir ile kâfirlik (Allah' inkâr eden), Hakk yolunu öyle bir
s. 11.
^^^ efik Can, Konularna göre açklamal Mesnevi Tercümesi, istanbul: Ötüken
Neriyat, 1997, c. 3-4, beyit. 1120-1126
EY insan
77
Bir insan istedii kadar kendi kendine tövbe etsin, eer dtan
gururda ve Firavun gibi inatta devam ederse bu tövbenin faydas
olmaz. Bu hal olsa olsa bir iç aknl bir kendini aldatmadr. Zira
kibir ve gurur insann yolunu öylesine balar ki kâfir, gönlünde
nura doru bir âh ve bir inleyi bulsa bile bunu darya vuramaz.
'-" efik Can,, Konularna göre açklamal Mesnevi Tercümesi, stanbul: Ötüken
Neriyat, 1997, c. 1-2, s. 209-210.
78
Fakat Allah varken me'yus (ümidi kesmek) olunmaz. Her feryada, her
imdat isteyene mutlaka yetien Allah'n Rahman ve Rahim
olduunu bil ve ondan onun dileine uygun her eyi istemekten
kaçnma. O öyle bir yaratcdr ki eer isterse seni bir anda
zulmetten nura, küfürden îmâna, yeisten huzura ve en büyük ümide
ulatrr.
Her kimin ki kalbinde tam bir îman yerine bir üphe ve delalete
inam vardr, onun kalbi kyamet gününde hazan yapra gibi
titreyici olur.
Fakat bir gün can dediin ruh, giydii postun içini dna çeviriverir,
seni ters yüz ederse, bir taraftan görmediin hakikatler güne gibi
gözlerini kamatrr, öte yandan senin içindeki görünmeyen
iblislikler ayn güne na serilirse, o zaman bak ve gör ki sen de
dahil, dünyada kendilerini iyi sanm nice din ehlinden ne feryatlar
duyolur. Kendilerini iyi sananlarn iç yüzlerinin berbatln görüp
bümekten doacak bu feryatlar elbette yürekler acsdr.
82
Fakat aym gurur, naz ve kibirlilik içinde bir gün topraktan yaratlan
Adem'le müsabakaya girdi. Allah'a "Ben ondan üstünüm" demek
cesaretinde bulundu.
'-'
Kenan Rifâî, erhli Mesnev-i enJ\ stanbul: Kubbealü Ner3'aa, 2000, s. 476-
482.
Ahmed Er-Rifâî, Vaazlar, Naim Erdoan (haz.), stanbul: Pamuk Yaynlar, s.
76.
'-^ Ömer Turul Inançer, Sohbetler, stanbul: Kekül Yaynlar, 2005, s. 15.
Ahmed er-Rifâî, Vaa^lar, Naim Erdoan (haz.), stanbul: Pamuk Yaynlar, s.
94.
84
söylemektir.
-10-
Onlar uyarsan da uyarmasan da onlar için birdir,
inanmazlar.
"Ve sevâün aleyhim e enzertehüm em lem
tünzirhüm lâ yü'minûn"
'-^ Ahmed er-Rifâî, Vaa^^/ar, Naim Erdoan (haz.), stanbul: Pamuk Yaynlar, s.
99.
EY insan
85
benlik davas ile bir domuz gibi haram yiyici, yani bakasnn
hakkna tecavüz edici olmas ve nefsini üstün klmak için bir dier
nefsi ylan ve akrep gibi sokarak, incitip küçük düürmek sevdasna
kaplmas, nefs eytanmn: "Ben ondan hayrhym" ezel sözünü bu
âlemde tekrar etmesinden ibarettir'"''
'2<^
Mekûre Sargut, Gönülden Gönüle, stanbul: Kubbealt Neriyat, 1994, s. 120.
86
24)
Herkes böyle bir yol seçmi, alm bam gidiyor, kime küselim?
insanlar idare etmeye çabyoruz, gene de yaranamyoruz, çünkü
onlar bizim gösterdiimiz güzel davrama kar gaflete dalp
kibirleniyor.
'•^'^
Ahmed Er-Rifâî, Sohbet Meclisleri, çev. Dr. AU Can Tad, stanbul: Erkam
Yayn, 1996, s. 87.
^28 Ahmed Er-Rifâî, Marifet Yolu, Doç. Dr. H. Kâmil Ylmaz (haz.), stanbul:
Erkam Yaynclk, 1995, s. 165.
'2^ Ahmed Er-Rifâî, Vaa^^lar, Naim Erdoan (haz.), stanbul: Pamuk Yaynlar, s.
67.
EY insan
87
veya kamburumu düzelt! der mi? Dese bile, hekim tedavide âciz
hastabklara uram olanlar içindir ki, ite irat (doru yolu gösterme, )
^^'^
ve vaaz ve nasihat bunlaradr.
Ebû Cehil; "Bu ikincisi mümkün deildir. Sen sadece kendin bil",
i3>
Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i eriJ] istanbul: Kubbealt Neriyaü, 2000, s. 312-
313.
"
EY insan
89
-11-
Sen ancak zikre (Kur'an 'a) uyan ve görmeden
Rahmân'dan korkan kimseyi uyarabilirsin.
îte böylesini, bir mafiret ve güzel bir
mükâfada müjdele.
'T.nnemâ tün^rü menittehea^kre ve ha§iyerrahmâne bi'l-aybi
Jehe§§irhü himairetin ve ecrin kerîm
*
Sen ancak Kur ân a tabi olan pe görünmedii halde Rûbmân olan A.llah'tan
korkan kimseyi sakndrrsn. Ijte onu bir batlanma ve çok erefli bir
müjdele'^"
KMr'ân) olan Hz. Muhammed (s. a. s.) ve Ehl-i Beyti. Nâs, her ikisinin
hukukundan sorumludur"
kelime-i tevhididir. ayed yedi kat semâ ile yedi kat yer bir kefeye, ]^â ilahe
diyor Mûsâ da Cenâb- Hakk'a: Ya Rabbi, öyle ise sadrm (göüs) erh
et! (erh'ten maksat, :(ilmeti kaldnp nur getirmektir) ve i§imi kolayladr,
'^-^
Süleyman brahim, Meveddef P/nrian, stanbul: Yeil Yaynlar, 2000 s. 35.
'^"^
Ahmed' er-Rifâî,Marijet Yolu, Doç. Dr. H. Kâmil Ylmaz (haz.), stanbul:
Erkam Yaynclk, 1995, s. 62.
'^5 Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyat, 2000, s. 577.
EY insan
91
yerletirmitir
^^'^
Suad El- Haldm, Ibii'l-Arûbî Sö-:(lüü, çev. Ekrem Demirli, stanbul: Kabalc
Ya>nevi, 2005, s. 727-728.
92
bu}Tiruyor
137 Ahmed er-Rifâî, Marifet Yolu, Doç. Dr. H. Kâmil Ylmaz (haz.), stanbul:
ErkamYayncbk, 1995, s. 46.
'3^ Halûk Nurbâki, Yâ-Sîn Sûresi Yorumu, stanbul: Damla Yaynevi, 1999, s. 18.
EY insan
93
Zâkire gereken, AUah' âdet ve gaflet üzere deil de, tazim (sayg
göstermek) ve hürmetin en son ekliyle zikretmesidir. Zâkir, AUah'
hürmet ve tazim üzere zikretmeyi terketmesi sebebiyle Allah'tan
perdelenir.
Hiç bir mü'min yoktur ki, onun kalbinin üstünde bir eytan
bulunup, o Allah' zikrettiinde eytan geri durmasn ve O kimse
Allah' unuttuunda eytan ona vesvese vermesin.
Dier zikir ise, kendisi henüz ortada yokken ezelde AUah'n onu
zikrettiini ve ölünceye kadar da zikredeceini idrak eden kimsenin
zikridir. Dolaysyla bu kimse, AUah'n kendisini zikretmesinin ezeU
ve ebedî olduunu; kendisinin O'nu zikretmesinin ise, ehvedere
''*''
Ahmed er-Rifâî, Sohbet Meclisleri, çev. Dr. Ali Can Tatb, stanbul: Erkam
Yayn, 1996, s. 96.
'+*^
Ahmed er-Rifâî, Sohbet Meclisleri, çev. Dr. Ali Can Tad, stanbul: Erkam
Yayn, 1996, s. 131-133.
94
Zikrin âdab (edebi), tam bir azimet (sebat, kararllk), kemâl-i hudû
(alçak gönüllülüün kemâli) ve tevâzû ile dünya ve mâsivâ balarndan
syrlmak, salam bir ihlas ve kulluk uuruna vâkf olmak suretiyle
ism-i Celâl zrhna bürünmektir''^^
mükâfatla anaym...
anaym...
Beni, ö^r dileyerek ^kredin ki; sit^i mafiretle, yani: Balamakla anaym...
^"^^
Ahmed er-Rifâî, Sohbet Meclisleri, çev. Dr. Ali Can Tatl, stanbul: Erkam
Yayn, 1996, s. 134.
^^- Ahmed er-Rifâî, Sohbet Meclisleri, çev. Dr. Ali Can Tatl, stanbul: Erkam
Yayn, 1996, s. 91-92.
-*^ Ahmed er-Rifâî, Marifet Yolu, Doç. Dr. H. Kâmil Ylmaz (laz.), stanbul:
ErkamYayncbk, 1995, s. 68.
EY insan
95
Beni, tam bir irade ile ^kredinizi ki; si^^e faydal olan §eyle sif^i anaym...
Beni, kötülükleri brakmak sureti ile ^kredin ki; si-:^ Ja-:^a Ja^a iyilikler
ederek anaym...
Beni, muhtaç hallerimi^ anlatarak ^kredin ki; siî^e güç vermekle anaym...
Beni, fâni (geçici) halini-:^ bilerek ^kredin ki; si-:^ devaml bir ^kirle
anaym...
Beni, yalvararak candan ann ki; si:(i fa^^letli klmak suretiyle anaym...
Beni, ^elil (aalanan) halini-:^ anlatarak ann ki; si^ hatalar batlamak
suretiyle anaym...
Beni, yaptklarn!^ itiraf ederek annz ki; ilenen günahlar silerek siî^
anaym...
Beni, gönül safâsi ile f^kredin ki, si-:^ hâlis iyilikle anaym...
Beni ta^m (yüceltme) ederek, ^kredin ki; si^ keremli klmak irreti ile
anaym...
Beni, tekbir getirerek ^^kredin ki; si^ sair adl cehennemden kurtarmak sureti
ile anaym...
Beni, cefây terk etmek sureti ile ^kredin ki; si^ verilen söî^e vefa ile anaym...
Beni, hatay terk etmek sureti ile ^kredin ki; si^ çeitli ihsanlar ile anaym...
Beni, hi:(mette çaba göstermek sureti ile :qkredin ki; ben de si^ nimetin
Si^ ne olduunu^ düünerek beni ^^kredin ki; ben de kendi varlmla si-:^
^^
anaym...
'"^^
Abdülkadir Geylânî, Gunyetii't-Tâlihîn, çev. Abdülkadir Akçiçek, stanbul,
Salam Yaynevi, 1991, s. 714-716.
i'*5
Es Se)7d eyh Muhammed Ebu-1 Hüdâ Es Sayyâdî Er Er-Rifâî El Halebî,
Tarikat-t Er-Rifâijje ve Er-RJfâf Yolunun Esastan, çev. Mahmud Nedim Aksoy,
stanbul: Sultan Yaynevi, s. 54.
EY insan
97
eytan bulunur. Fakat mü'min, zikr-i ilâhi ile megul olunca eytan
kuçulur
Zikr-i ilâhiye devam ediniz. Çünkü zikir, vuslat- ilâhi için mknats,
kurb-i ilâhi için salam bir iptir. Zikrullah'a devam edenler Allah ile
^^'^
Ahmed Er-Rifâî, Sohbet Meclisleri, çev. Dr. Ali Can Tatl, stanbul: Erkam
Yayn, 1996, s. 132.
Ahmed Er-Rifâî, Marifet Yolu, Doç. Dr. H. Kâmil Ylmaz (haz.), stanbul:
Erkam Yayncbk, 1995, s. 51.
'^ Ahmed Er-Rifâî, Mö/t/'^/ Yolu, Doç. Dr. H. Kâmil Ylmaz (haz.), stanbul:
Erkam Yaynchk, 1995, s. 67.
'•»''
Ahmed Er-Rifâî, Marifet Yolu, Doç. Dr. H. Kâmil Ylmaz (laz.), stanbul:
Erkam Yaynchk, 1995, s. 46-51.
98
deildir. O zaman. Onlar gayba inanrlar (Bakara, âyet 2), sözü doru
olmaz. Uyank, tedbirli bir kul, sebepler perdesinden Tanr'y görür
ve kendi selâmetini sebeplerden deil, Tanr'dan bilir. Zira gördüler
'''"
Sultan Veled, Maarif, çev. Meliha Anbarcolu, Konya: Altunar Ofset, 2002,
s. 79-80.
'-'''
Halûk Nurbâki,, Yâ-Sîn Sûresi Yorumu, stanbul: Damla Yaynevi, 1999, s. 21.
100
de kendisinden bir ümidi olsun ister. Ve kim bilir, belki bir gün,
Hak, kum, ya§; her jeyi bildirdi de ruhu "O benim ilimdendir" diye
mühürledi, gi^edi
Yüce kijinin gö^ü, o ruhu gördü mü artk ona hiç bir ^ey gi^li kalmaî^
'^- Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealt Neriyat, 2000, s. 532-
535.
^^^ Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbaki Gölpnarl
(haz.), stanbul: MilH Eitim Basmevi, 1991, c. 6, beyit. 2877-2879, 2912-
2915
'^*
Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erifi stanbul: Kubbealü Neriyat, 2000,
, s. 196.
102
Gece vakti olup karanlk gelse ve her dost ancak kendi dostu ile
onu ancak ben bilirim, bir de o kulum bilir, arzda ve semâda olan
eya ikrama nisbetle azdr, az bir eydir
Rabbini ^^kret, kendini unuttuun vakit... (Kehf, 24) Yani Allah' öyle
zikreyle ki Allah'tan baka bir ey kalmasn ve kendi nefsin de
kalmasn. Çünkü hakikî zikrin mânâs, zikreden, zikredilen ve
zikrin bir olmasdr. te bu türlü zikirde bulunamn kalbinde ikilik
'5^ Sadreddin Konevî, Esmâ-i Hüsnâ erhi, çev. Ekrem Demirli, stanbul: z
Yaynclk, 2004, s. 39.
'^^
Hadis-i erifler, Ken'an Rifai'nin notlarndan.
1''"
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 317.
104
-12-
üphesizancak biz diriltiriz. Onlarn
ölüleri
yaptklar her ii, braktklar her izi yazarz. Biz, her
eyi apaçk bir kitapta (levh-i mahfazada)
sayp yazmzdr.
'l.nnâ nahnü nuhyil mevlâ ve nektühü mâ kaddemû ve âsârehüm
ve külle §ey'in ahsaynâhü fî imâmin mübm"
*
Gerçekten ölüleri hi^ diriltirim onlarn öncedenyapp gönderdiklerini ve
braktklar eserleriniya^^anî^. Zaten bi^ her §eyi açk bir kütükte, "Imâm-
mübîn "de sayp tesbit etmijit^dir
üphesi^ ölüleri ancak bi^ diriltiri-:^. Onlarn yaptklar her ip, braktklar
her i^ya^an^ Bi^l her ^eji apaçk bir kitapta (levh-i mahfuzda) sayp
ja^mijiîidr. (Diyanet)
geçiriri!^ Ve ^aten herzeyi önce açk bir kütükte, bir ana kitapta (levh-i
'•^^
emsettin Yeü, eyh-i Ekber Muhyiddin—i Arabi Hakikati Nasl Anlatyor,
stanbul: Yaylack Matbaaclk, 1997, s. 42.
EY insan
105
bnü'l- Arabi vâhid (bu vâhid (bir), ahadiyetin (bir)'igibi deildir. Ahâdiyet
sonsu-:^ tekliktir, l'^âhid ise çokun birlie ulamasdr; insanda tecellî eden
saylara eUk eder. Yani sizin Bir'in dnda belirli bir varlnz
yoktur. Saylarn varhklar Bir vastasyla ortaya çkar. Bir, hangi
"^- smail Hakk Bursevî, Ken-^-i Mahf-Gi^li Ha^ne, çev. Abdülkâdir Akçiçek,
stanbul: Bahar Yaynlar, 2000, s. 30.
'^'-^
Suad El- Hakîm, Ibnü'1-A.raM Sözlüü, çev. Ekrem Demirli, stanbul: Kabalc
Yaynevi, 2005, s. 650-651.
106
say olarak saymtr" (Cin, 28) Kitapta ise '%üçük hüyük her ne varsa
onlan saymtr" demitir (Kehf, 49) Buras divan sahibi kâtibin
Allah Hayy'dr (diri), Alim'dir (bilen), Kâdir'dir (her jeye gücü yeten),
Mürîd'dir {irade eden), Semî"dir (iiten), Basîr'dir (gören),
smail Rusûhi Ankaravî, Nak^ el-Füsus erhi, lhan Kutluer (haz.), stanbul:
Ribat Yaynlar, s. 15-16.
'^5 Suad El- Hakim, bnii'l-Arabî Söküü, çev. Ekrem Demirli, stanbul: Kabalc
Yaynevi, 2005, s. 353-354
EY insan
ÎÖ7
Insan- kâmil'in Hakk'a kar misâli aynadr ki; bir ahs aynaya
bakt zaman, onda ancak kendi suretini görür, yoksa, kendi
suretini görmesi mümkün olmaz. Allah, insan- kâmili kendi zatna
vacip (sorunlu) kld ki isimleri ve ifadan ancak onda görüle...
^'
Abdü'I-kerîm b. brahim el-Cîlî, nsan-/ Kâmil, çev. Sevyid Hüseyin Fevzi Paa,
stanbul: fâtsan Yaynlar, c. 2, s. 259.
16
Ken'an Rfâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealt Neriyat, 2000, s. 329.
108
nefeslerini ve onlara ait olan ve onlardan ortaya çkan her eyi bilir.
Söz konusu eyler, insan- kâmil olduu gibi aym zamanda insan-
kâmil de onlardr. nsan- kâmil aym zamanda bütün ilâhî isimleri
kendinde toplar. Bu bakmdan insan- kâmil onlar üzerinde hüküm
ve tasarruf sahibidir; varbklar da insan- kâmil'e bo}Tan eer ve onun
bulunduu yöne yönelirler.
^''^
Muhyiddin Arabi, Allah Kimleri Sever?, çev: Ekrem Demirli, smabul: Hayy
Kitap, s. 19-20
EY insan
109
Bizim eytan veya insan, aki veya said oluumuz ezel nasibimizdir.
Ancak u var ki, bir prlantay prlanta olarak meydana koyan, onu
temizleyip yontan elin mahareti olduu gibi, cevheri temiz ve
kabiliyeti üstün bir kiinin de cemiyetin hizmetine yarar hale gelmesi
için bir rehber insann eline dümesi icap eder'^°
gibi,
uyandrmaldr.
yapraklarndan
I
soyunmu
görünmez olan günein
ve iskelet
bir örnektir.
tekrar
olmu aaçlarn
domas
yeniden
yapraklara, çiçeklere bürünmesi gibi, asrlar ve asrlar boyunca
•
169 A A
Muhyiddîn Ibnü'l-Arabî, Marifet ve Hikmet, çev. Mahmut Kank, istanbul: iz
Yaynclk, 1995, s. 201.
'"''^
Mekûre Sargut, Gönülden Göniile, stanbul: Kubbealt Neriyat, 1994, s. 122.
110
1^' Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyati, 2000, s. 292-
293.
^^2 Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 424.
i'^^
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 98.
EY insan
111
balanm olmaktr.
^^'^
Allah'n huzurundadr.
Neticede her kii kendi amna uyan hareketi yapar. Bu demektir ki,
her insann levh-i mahfuzda yazl bir ad vardr Her ahn yazsmn,
daha ezelde yazüm bulunduu bu mânevi levhada ne yazlm ise,
dünyada bu adn icab olan hareketi yapar. Bu isim orada kötü bir
^'''*
Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealti Neriyat, 2000, s. 382-
383.
''^^
Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealu Neriyaü, 2000, s. 49.
112
-13-
Onlara, u ehir halkn misal getir: Hani onlara
elçiler gelmiti.
'^V'adrib lehüm meselen eshâbe'l-karyeti iz câehe'l-
mürselûn"
*
Sen onlara o §ehir halkn örnek ver. Hani oraja peygamberler gelmiti.
Onlara, §u ehir halkn misal getir: Hani onlara elçiler gelmiti. (Diyanet)
-14-
te o zaman biz, onlara iki elçi göndermitik.
Onlar yalanladlar. Bunun üzerine üçüncü bir elçi
gönderdik. Onlar: Biz size gönderilmi
Allah elçileriyiz! dediler.
*'tz erselnâ ileyhimüsneyni fekezzebûhü mâ
Hazret-i Isâ, Antakya ahalisini dine davet etmek üzere iki resul
miibtelâ (tutulmu) bir çocuum var, iyi edinip diyerek çocuu getirdi.
Onlar da iyi ettiler. Habîb-i Neccâr bunun üzerine îmân etti. Sonra
Antakya'ya geldiler. Fakat bo}aan emedikleri için hükümdar
bunlar zindana attrd.
(Akl- Hvvel; ilâhî ilimdir, ahadiyettir, güne§e ben^r. Akl- küllün ben'^ri
ise, suyun içine dü§en güneyin nurudur. Akl- maaj ise sudan akseden
aydnlkt?''^ V^ahdet makam ve ulûhiyet mertebesi gif^li bir hainedir.
Herkesin kalbine ve ^hnine gelen fikri, aklî ve hissi n akj ve suretler, hep o
''^^
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaû, 2000, s. 78.
'^^ Hüseyin Güllüce, Kjr'ân Tefsiri Açsndan Mesnevi, stanbul: Ötüken Neriyat,
1999,5.209-210.
Abdü'l-kerîm b. brahim el-CÎU, nsun- Kâmil, çev. Seyyid Hüse3dn Fevzî Paa,
stanbul: Ivitsan Yaynlar, c. 2, s. 97.
EY insan
115
' '''
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 265.
'^'^'
Kemâlüddin Abdürrezzâk KâânÎ3^Ki's-Semerkandî, Te'vilât--Kâjânijje, çev.
Ali Rza Doksanyedi, M. Vehbi Gülolu (haz.), Ankara: Kadolu Matbaas,
1988, c. 3, s. 12-13.
116
baka dî§î baka) arasnda bir fark yoktur. Fakat gelen sermayeyi
daha çok yapar. O mü'min, "Her baakta jü"^ tane bulunan jedi baak
bitiren bir bahçe gibidir. Allah, dilediine kat kat verir. " (Bakara, 261)
veren, her dalnda birçok dikenler bulunan kötü bir tane gibidir.
nsan, önünden her ey geçen bir ayna gibidir. Baz aynada eyann
doru, güzel görünür, bazlarnda da eri bürü görünür.
suretleri
Meselâ dev aynasnda her ey, dev gibi görünür. Yahut insanlar
Cenâb- Hakkk'n buyurduu üzere iyi veya çorak yere benzerler;
"Gü^l toprak, bitkisini Rabbinin ikiyle verir. Kötü olan da ancak kavruk
bitki çkarr. " (A'raf, 58)
yapar. Kötü toprak da iki üç devrede ijd tohumu bozar. Gerçek söz
Onlara iittirirse bile elbette yü\ çevirir, geri dönerler" (Enfal, 23)
EY insan
117
Eflâtun ruhta üç kuvvet tanyor: Biri bata olan nous yahut akl;
ikincisi kalpte olan ecaat thymoeides; üçüncüsü karnda olan
ehvet, epithymetikon'dur.
Eflâtun ruhu bir kouya benzetiyor ki, arabacs akl iki attan biri
ecaat fevkalâde asil ve güzel bir hayvan. Öteki ise hain ve daima
yoldan çkmaya müheyya (meyli olan) bir varlk, ite akl bu arabay
sürdükçe kounun intizamn (yol, usul) muhafaza ediyor.
'^' Niyâzî-yi Msrî, irfan Sofralar, çev. Süleyman Ate, stanbul: Yeni Ufuklar
Neriyaü, s. 77-78.
^^2 Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealt Neriyaü, 2000, s. 365.
'^3
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 582.
118
Üçler:
Hz. Ali Efendimizin vekili (hâhn ilimler) (sr ve hakikatle ilgili ilimlerf^''
'*''*
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyati, 2000, s. 265.
'^5 Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyat, 2000, s. 555.
^^^ Mûsâ eyh Tahir Tokad, smail Hakk
b. Bursevî, Hac Bekta- Veli,
-15-
Elçilere dediler ki: Siz de ancak bizim gibi birer
insansnz. Rahman, herhangi bir ey indirmedi. Siz
ancak yalan söylüyorsunuz.
*^Kâlû mâ en tüm illâ beerun mislünâ ve mâ enzele'r-
Rahmânü min ey'in in entüm illâ tekzibûn"
*
Onlar da: "Si'^ biî^m gibi insandan ha§ka bir §ey deilsiniz hem 'Rahman
olan Allah, hiç bir §ey indirmedi. Si^ sadeceyalan söylüyorsunu^^ dediler
Elçilere dedeiler ki: Si^e ancak biî^m gibi birer insansm^ Rahman,
herhangi bir §ej indirmedi. Si^ ancak yalan söylüyorsunuz (Diyanet)
yarar ekilde kendisine izafe edilmi iki eliyle temas ettii için onu
beer diye isimlendirmitir.
Kuyuda geçen bir temsil var: Kuyuya aülm olan Yûsuf (a. s.) ancak
kuyuya kova salamn ipine yaparak çkt. mdi peygamberler ve
veliler, Allah'tan gelip Allah'a giden kervanlar ve kafilelerdir.
Tanr elçiliini yalmz bir kavme deil, bütün ins ü cine peygamber
olmak gibi hudutsuz bir genilik içinde yapt.
190 Niyâzî-yi Msrî, irfan Sofralar, çev. Süleyman Ate, stanbul: Yeni Ufuklar
Neriyaü, s. 72-74.
'*''
Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealt Neriyaü, 2000, s. 148.
122
Fakat, bu yüz binlerce insan arasndan pek az, caizlerini bir eyhe ve
doru bir veliye yöneltmilerdir. Bunlardan da ancak bir veya iki
• Gerçi insan kendindeki nefis yükünü atar ve sâde ruh olup kalrsa,
derecesi meleklerin de üstüne çkabilir. Ancak kendini Allah'a
vakfedip, dünya kirlerinden kurtulabilenlerin says, bunu
yapmayan ve yapamayanlara nispede her zaman azdr.
Yapabilenlerin de pek çou, kendi beerîMkten syrllarm
kalabahktan gizH tutarlar. lâhî ak herkesçe bilinmez ve her cahile
söylenmez. Büyük srlar onlara kar nâmahrem (mahrem olmayan)
^^
olanlardan saklamak gerekir'
Her iki çeit an bir yerden gdalandklan halde, birinde ine bulunur,
dierinde bal vardr.
iki tür kam da bir dereden su içtikleri halde, birinin içi bombotur, dieri
ekerle doludur.
Böylece yüî^binlerce birbirine benler eyler bulunur ki, aralarnda yetmi yllk
fark vardr.
Bu yer, yedii posa olarak kendinden ayrlr. Öbürü yer, yedikleri bütün ilâh
nur olur.
'^2 Sultan Veled, Maarif, çev. Meliha Anbarcolu, Konya: Altunar Ofset, 2002,
s. 6-8.
^^^ Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealt Neriyaü, 2000, s. 502.
124
Imans^ kiji ise çorak, hiç bir §ey bitirmeyen kötü bir arat^dir. manl, melek
gibi masumdur.
194
Imansiî^ ise çeytan ve canavar misâlidir
Alîm ismi nefse ait bir isimdir. Bu sebeple nefsini bilen halk biHr.
'^"*
efik Can, Konularna göre açklamal Mesnevi Tercümesi, stanbul: Ötüken
Neriyat, 1997, c. 1-2, s. 30.
EY insan
125
mertebenin addr. lâhî zat ister o vasflar ile münferid (yalm^ olan)
olsun: Azîm ile Ferd gibi, ister Hâhk ve Rezzâk gibi mahluklara
mahsus olsun, müsavidir (ejit).
Kskançlk.
Hesap verme korkusu.
Gurur^^^
'^^ Abdü'l-kerîm b. brahim el-Cîli, nsan- Kâmil, çev. Sey)dd Hüseyin Fevzî Paa,
stanbul: Kitsan Yaynlar, c. 1, s. 153-155.
^''^
Haluk Nurbaki, Yâ-Sin Sûresi Yorumu, stanbul: Damla Yaynevi, 1999, s. 30.
126
Fakat halk peygamberi de kendisi gibi bir adam sanr, o yünden ona hased
eder.
u halde her devirde peygamber yerine bir veli vardr. Bu snama kyamete
kadar dâimîdif^''
Zaten o velî ve nebi nedir ki? Eer iyinin ve kötünün yannda ^hir olmasalar
Öütçüler, pis kiiyi, ona hir kap açlmas, iyilemesi için amherle, gülsuyuyla
Fakat ey inanlr itimat edilir kiiler, pislere temi^ eyler layk deildir ki
balamlardr.
202
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbaki Gölpnarl
(haz.), stanbul: Milli Eitim Basmevi, 1991, c. 2, be>at. 3101-3103
203
Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyati, 2000, s. 66-
67.
EY insan
129
"Bu sö\ bi':e '^hmet veriyor, bu sözden hastalanyorum si^n vaa^^tm^ iyi
Si^ bu söylerle hastalm^ yüt^erce defa arttryor... Akla ilaç olarak afyon
gül kokusu duydu mu; tersine dönüp baylan câl adl böcee
benzerler"^^
204
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbaki Gölpnarb
(haz.), stanbul: Milli Eitim Basmevi, 1991,c. 4, beyit. 281-288
205
Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealt Neriyat, 2000, s. 289-
290.
130
-16-
Rabbimiz biliyor; biz gerçekten
(Elçiler) dediler ki:
size gönderilmi elçileriz.
^'Kâlû rabbünâ yâ'lemü innâ ileyküm le murselûn"
*
Peygamberler dediler ki: "Rûbbimiîi biliyor ki bi^gerçekten si^^e gönderilmi
(Diyanet)
-17-
"Bizim vazifemiz, açk bir ekilde Allah'n
buyruklarn size tebli etmekten baka bir ey
deildir" dediler.
'"Ve mâ aleynâ ille'l-belâu'l-mübîn"
*
"Bifie düen de apaçk teblidir" (Elmalk Hamdi Yaî^r)
"Bitkim m^emi^ açk bir ekilde Allah 'in buyruklarn si^e tebli etmekten
EY insan
131
varba sahip, ne de bir fena haline varacak biri bildin, ite o zaman
Yüce Allah' gerçekten anladn saylr"'^
Sen asl ko^op, Allah'n güzel adlar ve bu adlarla ifade bulan }öice
zat yerine tezahürlere (ortaya çkma) balamrsan ya yolunu uzatm
yahut arr olursun.
Cüz'ün külle bahl yani cüz'ün kül oluu her noktadan tam olsayd,
Rabbin, dünyaya peygamberler göndermesine lüzum kalmazd.
Peygamberler, cüzleri, onlarn külle balanmalar lazm gelen her
noktadan külle balamakla vazifelidirler. Meselâ hangi hadiseler
Rahmani, hangileri eytanîdir? Hangi balar insan Allah'a ulatrr;
hangileri gaflette ve yolda brakr? Ayrca evliya olanlar kimlerdir ve
2"^ Muhyiddîn bnü'l-Arabî, Mir'atü'l rfan- rfan Aynas, çev. Abdülkâdir Akçiçek,
stanbul: Bahar Yaynlar, 2000, s. 22-27.
2"^ Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif stanbul: Kubbealt Neriyat, 2000, s. 411-
412.
132
ulatrrlar"'^*'''
Ey karde!
Hz Mûsâ Firavunu tekrar tekrar dine davet eyledi ve çok çaht ise
Bismillâhirrahmânirrahîm
Ey insanlar!
burada buluamayacam.
insanlar!
tecavüzden korunmutur.
Ashabm!
Ashabm!
Kimin yannda bir emanet varsa, onu hemen sahibine versin. Biliniz
Ashabm!
Ey insanlar!
Ey insanlar!
Ey mü'minler!
Mü'minler!
deildir.
Ashabm!
Ey insanlar!
Azas kesik siyahi bir köle banza âmir olarak tayin edilse, sizi
Dikkat ediniz!
Zina etmeyeceksiniz.
Hrszhk yapmayacaksmz.
insanlar!
ahid ol ya Rab!
ahid ol ya Rab!
ahid ol ya Rab!''^
-18-
(Bunun üzerine onlar:) Dorusu siz bize uursuz
geldiniz. Eer bu iten vazgeçmezseniz, andolsun
talarz. Ve bizden size mutlaka fena bir
sizi
kötülük dokunur, dediler.
"Kâlû innâ tetayyernâ bi küm le in lem tentetû
lenercümenneldjm ve leyemessenneliüm minnâ
sizâbün elim"
*
Onlar dediler ki: "Herhalde bi^ siî^n yü^ünü^den ugursu^ua uradk Eer
bu ipen vaf^eçmet^senif^ andolsun ki, si;^ hiç tnmadan tajlan^ ve mutlaka
bi^en si^e pek aakh bir a^ap dokunur" (Elmalk Hamdi Yaf^r)
-19-
Elçiler öyle cevap verdi: Sizin uursuzluunuz
sizinle beraberdir. Size nasihat ediliyorsa bu
uursuzluk mudur? Bilakis, siz ar giden bir
milletsiniz.
^^Kâlû tâirukum meaküm ein zükkirtüm bel entüm
ka vm ün m usdfûn "
*
Peygamberlerde föyle cevap verdiler: "Si^n uursuî(luunut(^ beraberiniî(dedir.
Sif^e öüt verildi diye mi (uursu^ua uradm^? Dorusu si^ israf âdet
(Diyanet)
Her nereye büyük bir kilit asarlarsa bu, orada nefis ve kymetli bir
ey bulunduuna delâlet eder. Ve ite nerede perde bü)Kik olursa
oradaki cevher daha iyidir. Meselâ ylan definenin üzerinde bulunur.
"'"^
Fakat sen onun çirkinliine bakma, definedeki nefis eylere bak.
Ey güvenilir kipleri Pis peylerle, temi^ peyler u^a^ma^ Pislere, temi-:^ peyler
lâyk deildir.
barmaya baladlar.
B!^ asl olmayan saçma peylerle semirmij kipleri^ Kendimi:^ öüt dinlemeye
altrmamz
Bi^im gdamz yollandr, lâfir. Olmayacak peylerdir. Si^n haber verdiini^
§eyler midemi^ bo^yor.
Siz ^^K}^ hastalmz yü'^ kat daha artrmadasnz Siz ckla ilâç olarak
afyon veriyorsunuz^'"
Fakat, bir söz ki bir kelime halinde iken bile bir ilim ve irfan
kaynadr; bir söz ki, söz ipliine ilim ve irfan incileri dizilerek
bereket saçan sular gibi faydab ve aziz olduunu bilip, ilim ve irfan
daarcn öyle sözlerle zengin et"^^
(Hadîs-i erîf)
Her eyin tövbesi vardr. Yalnz kötü ahlâk olann tövbesi yoktur
Zira o hiç bir günahtan tövbe etmez ki daha fenasn ilemesin.
(Hadîs-i erif)''"
akl! nsaniyet bu mu? Deil yirminci asr, krknc asr da olsa, yine
2'"^
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyati, 2000, s. 392.
•^'^
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 511.
2'^ Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 426.
140
bulunmazlar^^^
220
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 410.
221
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 444.
222
Haluk Nurbaki, Yâ-Sîn Sûresi Yorumu, stanbul: Damla Yaynevi, 1999, s. 35.
EY insan
141
-20-
Derken ehrin öbür ucundan bir adam koarak geldi.
"Ey kavmim! dedi, bu elçilere uyunuz.
'^Ve câe min aksa '1-medîneti raculün yes 'â kale yâ
ka vtni't-tebiu '1-mürselîn "
*
O srada cehrin ta ucundan bir adam kokarak geldi ve: "Ey kavmimi Uyun o
Derken cehrin öbür ucundan bir adam kojarak geldi. "Ey kavmimi Dedi, bu
elçilere uyunut^!" (Diyanet)
gayretiyle çalyordu."""*
Allah yolu çok korkulu, kapal ve karla örtülü idi. lk önce camm
tehlikeye sokup atm süren ve yolu yarp geçen o oldu: Herkesin bu
yolda gidebilmesi, onun yol göstermesi ve inayeti (lütuf, ihsan)
223 Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 323.
^^•^
Elmall M. Hamdi Yazr, Hak Dini Kur'ân Dili, stanbul: Feza Gazetecilik,
1992, c. 6
142
kadar apaçk ibaretlerle (Ali mran, 97) buyrulduu gibi, bütün Kur'ân
bunun beyânndadr. Yani, yollara iaretler diktik, biri bu
kazklardan herhangi birini kesmek isterse, hepsi birden: "Bizim
yolumuzu ykyorsun, yokluumuza çalyorsun; yoksa sen yol
kesici misin?" diye onu öldürmek isterler; ite bunun için önderin
Hz.Muhammed (s.a.s.) olduunu bil. Her ey, ilk önce Hz.
Muhammed (s.a.sjt gelmeden, bize erimez"^^^
Ruh vücutta Allah'n elçisidir, vekilidir. Emreden ruh, icra eden
meleklerdir""
^"^
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Fîhi Mâ Fîh, çev. Meliha Ülker Anbarcolu,
stanbul: Milli Eitim Basmevi, 1985, s. 342-343.
226 Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealt Neriyaü, 2000, s. 470.
227
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 419.
228 Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 644.
229 Ken'an Rifâî, erhli Mesnevi-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 361.
"
EY insan
143
(s.a.s.) tâbi olurlar. Çünkü Azz (i^tli, sevgli) ve Celîl (ulu) olan
Allah bu\Tirur ki: "Peygamber siî^e ne emrettiyse ona sanln; si^ neyiyasak
-^° Hac Ahmed Kayhan, Abdülkadir-i Geylânî, Ankara: Özben Matbaaclk, 1998,
s. 94-95.
2^^ Ahmed er-Rifâî, Kurtana Öütler, stanbul: Bedir Yaynlar, s. 80.
2^2 Mûsâ eyh Tahir Tokadî, smail Hakk
b. Bursevî, Hac Bekta- Veli,
Muhammed Nûru'l-Arabî, Gayb Bahçelerinden Sesleniler, Yayna Hazrlayan:
Tahir Hafzaüolu, stanbul: nsan Yaynlar, 2003, s. 41.
144
saadet) bulur"^
Gayesi Allah' bilmek olan gönül ilminin ilk neticesi nefsin slahdr.
Nefsin slah nasl olur, nasl elde edilir?
Her ilmin ve san'atn ayr ayr hocas olduu gibi bu ruh ilminin de
hocas vardr. Her ilim ve san'at talibi kendi bildiklerini unump,
onun gösterip örettiklerine gözünü kulan açar ve üstadnn
ilmine itiraz etmez ve teslim olursa, hocasmn bilgisini kazanabilir"^^
Bu canlardan biri Hayvani ruh dieri ise izafî (göreceli) veya sultanî ya
da ilâhî ruh denen iyiyi kötüden ayran ruhtur."^*^ Hâsl kelâm
Nuh'un gemisinden maksad, kâmil insamn nehf ettii bu cezbe, bu
izafî ruhtur. O hasl olmadktan (meydana çkma) sonra insamn cüz'î
akl ile ruh deryasna ve hakîkat âlemine sefer etmesine imkân
yoktur"^^
-21-
"Sizden herhangi bir ücret istemeyen bu kimselere
tâbi olun, çünkü onlar hidayete ermi kimselerdir.
"tttebiû men lâ yes'elüküm ecran ve hüm
mühtedûn''
*
"Uy^n sif^den hiçbir ücret istemeyen o î^atlara ki, onlar hidâyete erkliklerdir"
"Simden herhangi bir ü^^eret istemeyen bu kimselere tâbi olun, çünklü onlar
Sddk, benim uruma krk bin altn balad hatta avret (insann
-^^ Ken'an Rifâî, Mesnevi Hatralar, Kâzm Bü^'ükaksoy (haz.), stanbul: nklâp
Kitapevi, 1968, s. 167.
EY insan
147
Bununla demek ister ki: Görünüü, akln, fikrini bana sarfet! Sen
bu mal, zenginlii, benim vermi olduum bu âletlerle elde etmedin
mi sanki? Böylece o, hem kularndan, hem de tuzandan sadaka
istiyor.
Yapan da, veren de Hak olduuna göre Hakk taleb etmekten daha
güzel bir mükâfat olabilir mi?
2-*'
Muhyiddîn bnü'I-Arabî, Yldf:(lann Mevkî, çev. Abdullah Tâhâ Feraizolu,
stanbul: Kitsan Yaym, 1999, s. 88-89.
EY insan
149
242 Yrd. Doç. Dr. Niyazi Beki, Ahdülkadir Geylânî ve Esmâ-i Hüsnâ Kasidesi,
stanbul: Sultan Yaynevi, 2001, s. 222
150
Cenâb- Hakk bir kuluna hidâyet murad ettii, yani bir kulunu
ilmen bilmek derecesinden ayn'el yani görerek bilmek derecesine
yükseltmek istedii vakit o kulun kalbinde hidâyet nuru tecellî eder.
te o vakit bu kulun ruhu îsâ olur Gökten îsâ indi. Mehdi tamam
etti zuhur (ortaya çkma)... denmesinin sebebi budur.
247
Srr zuhur eder. Böylece de ruh nefis, nefis de ruh olmu olur.
-^'^
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 308.
244 Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealt Neriyaü, 2000, s. 538-539.
245 Yaar Nuri Öztürk, YMr'ân- Kerim Ansiklopedisi, stanbul: Hürriyet Matbacik,
1990, s. 134.
246
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 581-582.
247
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 328.
EY insan
151
-22-
"Bana ne olmu ki, beni yaratana ibadet
etmeyecekmiim! Halbuki, hepiniz
O'na döndürüleceksiniz."
^^Ve mâliye lâ a'büdüllezî fetarenî ve ileyhi türceûn''
*
"Bana ne oluyor da kulluk etmeyecekmiim beniyaratana? Hep döndürülüp
O'na götürüleceksiniz^' (Elmahl Hamdi Ya^r)
dönmef^^
-***
Kemâlüddin Abdürrezzâk Kâânî)')'üs Semerkandî, Te'vilât-Kââniyje, çev. Ali
Rza Doksanyedi, M. Vehbi Gülolu (haz.), Ankara: Kadolu Matbaas, 1988,
c. 3, s. 12
-•^^
Abdürrezzâk Kââni, Tasavvuf S ördüü, çev. Dr. Ekrem Demirli, Istanbuh z
Yaynclk, 2004, s. 366.
152
Abdiyyet yani gerçek kulluk öyle bir sfattr ki, onun hakk,
efendisinden baka hereyden kesilmektir. Abdiyyet külü veya cüz'î,
az ve çok hereyi terketmektir. Abdiyyet, meziyyet talebinde
bulunmamaktr. Abdiyyet, kulun nefsinde kardelerine kar bir
üstünlük ve farkllk görmemesidir. Abdiyyet, Âdemiyyetin
yapsnda bulunan haddi korumaktr. Abdiyyet, ilâhî takdiratn taht-
mecrasnda huzu (alçak gönüllülük) ve hayettir. Kul, hürriyet
mertebesine ulamadkça, abd-i kâmil (kâmil kul) olamaz. Gerçek
hürriyet ise mâsivânn (dünya ilgilen) esaretinden tamamen
kurmlmakür."^^
250
Suad El- Hakîm, Îbnü'l-Arab Sözlüü, çev. Ekrem Demirli, stanbul: Kabalc
Yaynevi, 2005, s. 481.
251
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 385.
^^~
ems-i Tebrizîj Makalat, çev. Nuri Gençosman, stanbul: Hürriyet Ya)inlan,
1975,c. l,s. 237.
EY insan
153
Onun için, akln varsa, benim hiç bir eye ihtiyacm yok demeyip,
kendini dünya kirlerinden artmaya ve ruhundan cehil ve gafleti
silip, onun aslî temizlii ile meydana çkarmaya bak!"^^'^
Er-Rab ism-i celîli insan Allah'a azad kabul etmeyen bir kul yapar,
insanlar geçmite kula kul, nefse kul, ilahlara kul olmulardr. Er-
Rab ism-i erifi insanlar ancak Allah'a azad kabul etmez kul eyler.
Bu Rab kelimesiyle insan hakikî kulluunu duyar. Zaman-
cahiliyette zengine kul olanlar, güzellie kul olanlar, Rablarm
unutanlar, Rab kelimesiyle ancak Allah'a kul olduklarm itiraf
ederler"^''
154
Ölüm, kulun Allah'a gidiidir diye mesut oluyorum. Bir netice deil,
bir balangçtr, bir ölüm deil ölümsüzlüktür diye iman
ediyorum.-^
"
'Ona götürüleceksiniz
-23-
"O'ndan baka tanrlar m edineyim? O çok
esirgeyici Allah, eer bana bir zarar dilerse onlarn
(putlarn) efaati bana hiçbir fayda vermez, beni
kurtaramazlar.
ettehzü min dûnihî âliheten in yüddnPr-
^'E
Rahmânü bidurrin lâ tuni annî efâatühüm ey'en
ve lâ yünkzûn ''
*
'H^f hen O 'ndan ha§ka ilahlar edinir miyim? Eer O Rahman, hana bir
î^arar dileyecek olsa, onlarn efaati bendenyana hiçbir §eye yarama^ ve onlar
beni kurtaramazlar"
"O'ndan bajka tanrlar m edineyim? O çok esirgeyici Allah, eer bana bir
257 Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealt Neriyat, 2000, s. 582-
583.
EY insan
155
-24-
"te o zaman ben apaçk bir sapkln içine
gömülmü olurum."
"tnnîizen lefî dalâlin mübîn*'
*
"
üphesi-:^ ki ben, o t^aman apaçk bir sapklk içinde olurum
(Elmall Hamdi Ya':^r)
"l§te o ^aman ben apaçk bir sapkln içine gömülmü olurum. " (Diyanet)
insanlar üç ksmdr:
sfatlanmlardr.
2^^ Kutbu'l-ârifin Seyyid Azîz Mahmud Hüdâyî (k. s): Hayat, Menâkb ve Eserleri
/Kemaleddin enocak. — stanbul: slâm Neriyat Evi, 1970.
259 Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealû Neriyat, 2000, s. 436.
2^" Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealt Neriyaû, 2000, s. 132.
156
ate oldu, su oldu, toprak oldu, nebat ve hayvan oldu. Sana öyle
nuruyla doldu.""
Ken'an Rifâî, erhli Mesnevi-i erif, stanbul: Kubbealt Neriyaü, 2000, s. 65-67
158
• Dünya, türlü türlü nimetlerle dolu bir badr. Fare ile ^lan ve
bunlar gibi olanlarn, bunlarn tabiatnda bulunanlarn ksmeti ise
Tahtamn içinde küçük kurt, tahtay yer de; "Kimin böyle lezzetli
Pislik böcei de, pislikler içinde iken, dünyada ondan baka gda
264
aramaz
26^ Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealt Neriyaû, 2000, s. 132.
2'"'*
efik Can, Konularna göre açklamal Mesnevi Tercümesi, stanbul: Ötüken
Neriyat, 1997, c. 5-6, s. 39.
EY insan
159
edecek var m ki efaat (bir suçun batlanmas için vasta olmak) etsin?
Yahut geri çevrilsek de iflediklerimif^n ba§ka türlüsünü ijlesek. ' derler"
Ama söyle, kullarn ne ile aldataym? Bana âlet ver, âcizim! deyince
2*^5
Ahmed Er-Rifâî, Marifet Yolu, Doç. Dr. H. Kâmil Ylmaz (haz.), stanbul:
ErkamYaynclk, 1995, s. 174-175.
266 Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 268.
160
buyurur"
267
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 303.
268 smail Rusûhî Ankaravî, Nak§ et-¥üsus ertoi, lhan Kutluer (haz.), stanbul:
Ribat Yaynlar Ankaravî, s. 102.
EY insan
161
kimseye beddua etme. Her eyi Hak'dan bü. Her ne ey ki vâki olur
Allah'n emri üedir. Çünkü hüküm onundur: Jilhükmü lillâhi'l-
boulmak olur.
-25-
"üphesiz ben, Rabbinize inandm, beni dinleyin."
'^tnnî âmentü birabbiküm fesme^ûn"
*
"üphesv:^ ki ben, Rabbimî^e îmân getirdim, gelin dinleyin beni" (Elmalk
Hamdi Ya^r)
2^2 Ken'an Rifâî, erhli Mesnev-i erif, stanbul: Kubbealt Neriyaü, 2000, s. 371.
2''^
Abdülkadir Geylârû, Gmjetü't-Tâlibin, çev. Abdülkâdir Akçiçek, stanbul,
Salam Yaynevi, 1991, s. 201
'^'
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 183.
EY insan
163
benzetebiliriz."'^''
"O kimseler ki "Kahhim Allah 'Ur. ' dediler ve istikamet ettiler, onlar için
^''^
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 136
2^6
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 183
2"^^
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 302
2"^^
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 541.
164
Allah: Bunlar sana veren ben deil miyim? dedii zaman, ite o
ahde sâdk kalmasdr"^^^
Ezelde ruhlara; Ben senin Rabbin deil miyim? dendii vakit: Evet,
Amel ise, onu gerek bedenen gerek kalben ilemeye çahmak, fiil ve
hareketierini ona uydurmaya gayret eylemektir.
hat ede.rsin!'"'°
Çünkü Allah O'nu halîfe kld. Böylece kâmil insan halkn istediini
bâtn yönüyle Allah'tan ahp cismânî yönüyle onlara ulatrr.
Dolaysyla bu iki yönü kendinde topladndan hilafet insana lâyk
görüldü. Bunun için Allah Teâlâ onlar vastasyla ilâhî marifete ve
yüce srlara erimeye güç yetirsinler diye yarattklaryla kendi
arasnda nebi ve velîleri tayin etti^*^'
2'''
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 478.
280
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealt Neriyaü, 2000, s. 297.
281
smâü Rusûhî Ankaravî, Nak el-Füsus erhi, lhan Kutluer (haz.), stanbul:
Ribat Yaynlar, s. 18-20.
EY insan
165
-26-
Ona: Cennete gir" denilince.
"Keke, dedi, kavmim bilseydi!".
''Kîle'dhuU'l-cennete kale yâ leyte kâvmî ya'lemûn. '
*
(Sonra ona) "haydi gir cennete!" O da dedi ki: Ne olurdu kavmim
denildi.
gelmitir. Keza Nebi (û.s.) "Allah'a göz açp kapayncaya kadar bir
223.
EY insan
167
Mânâs ne demektir
.289
Bilmenin âlâ derecesi hiçbir ey bilmediini bilmektir"
-27-
"Rabbimin beni baladn
ve beni ikrama
mazhar olanlardan kldn..."
"Bi mâ gafera. lî rabbî ve cealenî mine'l-mükramîn"
*
"Kahhimin beni batladm ve beni kendilerine ikram edilen kullarndan
kldn" (E im alili Hamdi Ya;(ir)
bilmektir''^
Marifet talebi gerektirir. Taleb ise bulmay îcâb ettirir. Bulmak da,
sevgiyi gerektirir, sevgi de ölümü, ibu ölüm fena halidir. Ölüm ise
(mükafat, bedel) Allah'a kabr." Yani: Zât' ile ona beka verir"^"^
bana zahir üim, sahibini melek de olsa kaü kalpli, kaba küar.
utandrmam.
-28-
BZ ondan sonra, onun milletini helak etmek için
üzerlerine gökten herhangi bir ordu indirmedik ve
indirecek de deildik.
'^e mâ enzelnâ âlâ kavmihî min bâ^dihi min cündin
mine's-semâi ve mâ künnâ münzilîn"
*
B/^ arkasndan kavminin ürerine bir ordu indirmedik, indirecek de deildik.
Bif^ ondan sonra, onun milletini helak etmek için tinerlerine gökten herhangi
(Diyanet)
-29-
O (Onlar helak eden) korkunç sesten baka bir ey
deildi. Birdenbire sönüverdiler.
"tn kânet illâ sayhaten vâhideten fe izâ hüm
hâmidûn"
*
Sadece bir gtirültü oldu, onlar da hemen sönüverdiler.
(Onu helak eden) korkunç sesten ba§ka bir ^ey deildi. Birdenbire
sönüverdiler. (Diyanet)
EY insan
173
-30-
Ne yazk u kullara! Onlara bir peygamber
gelmeyegörsün, ille de onunla alay etmeye
kalkrlar.
'^â hasreten ale'l-'ibâdi ma ye'tîhim min rasûlin illâ
kânû bihî yestehziûn"
*
Yataklar olsun o kullara ki, kendilerine gelen her hir peygamberle mutlaka
alay ediyorlard (Elmahh Hamdi Ya^r)
Dünyada babo bir halde görünmen seni aldatt. Burada her türlü
Onlar arasndan; bir cemaat suda bouldu. Bir cemaat yerin dibine
batt. Bir kavim taa tutuldu. Bir bakas da öldürüldü. Bir baka
kavmin suretleri domuz ve maymun suretine döndü. Bir baka
cemaat ise, kalben deitirildi. Kalbleri katlat; ta gibi oldu.
Üzerlerine de küfür basks geçti; irk mührü \Taruldu; açlmaz,
gitmez zulmeder karalar basld. Artk böylesine kalblere ne îmân
gire, ne de Islâm.^°"
Sokrat der ki: "nsan kendi felâketini kendi hazrlad gibi, saadetini
yüzü suyu hürmetine bile hayra çevirmesi çok güçtür. Ate dütüü
yeri yakar. tfaiyenin vazifesi, atein genilemesine mâni olmaktr.
• Semûd kavmi için yapacak i tükenmiti Derin bir korku içinde ilk
"B// jü^den onlan bir titreme ald ve bulunduklar yerde di;^^ üstü
çöküverdiler"
^•"^
Halûk Nurbaki, Yâ-Sîn Süresi Yorumu, stanbul: Damla Ya}anevi, 1999, s. 44.
^"'^
Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealt Neriyat, 2000, s. 369-
370.
^^^ Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealu Neriyaü, 2000, s. 190
178
^
takdir eder, her ne kadar onlar tarafndan bir özür beyân edilmemi
olsa bile bunu kendisi anlar ve bilir ki nefsinde zuhura gelen her
ey yine kendisinden oldu.^^^
• nsan kabre konduu vakit bir sayha duyar Ey gâfl, sen dünyay
terkettin, dünya da seni terketti. Sen dünyay toplamaya çabtn, o
seni toplad.
kâfirlerdir." bu}ardu.
Size görünen ekil bir tilki veya ko}ajn olabilir. Ancak bu tilkinin
tilki görünüü içinde ve bu koyun postu altnda gizli bir aslan vardr
Ne bu diki nakna ne bu ko}an postuna yiitlik satmak olur,
Isjtapb, s. 147-148
310 Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealt Neriyat, 2000, 191-192.
s.
180
ahmaklara vergidir.
vücûdu olsa. Keke kâfirler ve münafklar (içi ha^ka dip ha^ka olan),
Bir hadis-i kudsîde Allah 'Bir velîme kötü muamele eden ki§i hakikatte
hana savaj açm^ demektir" buyurur. Bir hadîs-i erifte ise 'Beni inciten,
Hey jütünü ykamam pis herif, nerdesin sen? Kiminle kavgaya giriliyor,
Hayrdan ibaret olana neden kötü söylüyorsun. Kendine gel, o alçalp yücelme
sayma.
Kötü nedir? Aalk ve muhtaç bakr. eyh kimdir? Ucu sonu olmayan
kimya!
^'^ Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 456-
457.
312 Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 368.
EY insan
181
Kötü nedir? I^i atej gibi serke (dik bal) kii. eyh kimdir? Et^el (balangm
olmayan) denilenin ta kendisi.
Atei dâima su ile korkuturlar. Fakat suyu biç ate ile korkutabilirler mi?
Ey diken anyan, cennete bile gitsen senden baka bir diken göreme^sin^^^
313 Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbaki Gölpnarl
(haz.), stanbul: Milli Eitim Basmevi, 1991, c. 2, beyit. 3340-3348
182
-31-
Mürikler görmüyorlar m onlardan önce nice ki,
Mürikler görmüyorlar m ki, onlardan önce nice kavimler helak ettik. Onlar
tekrar dönüp de bunlara gelmekler. (Diyanet)
O pr sana gülümser, fakat sen onu öyle görme; onun içinde jü-:(lerce kyamet
var.
Tann erinin gönlü derde dümedikçe Tann, hiç bir milleti rüsvây (re:^l)
etmemiçtir'^^
kasdetmijlerdi.
3112
184
A.ma atej, ona gülle nesrine dönmüü; o dinsiî^ Nemrut da bir sivrisinekle
kahrolup gitmiti.
Hüd'un, cömert Nuh 'un toplumlar da Tann 'dan aî^ap ça gelip çatnca jok
olmulard.
Hepsi de yelle suylayok oldu; çünkü çarplmaya, yere batmaya lâykt onlar.
Ondan dolay da kendi kendilerine klç vurdular, kanlan sel gibi akt.
akacakt?
yaralam
(varlklann vücut bulmadan önce Allah'n ilminde sabit belirli olan suretleri)
hükmü altndadr. Ifte bu isim ona "Bir kaç gün istediin yerde get^ dola^,
H^. Nuh; "Ey oul gel! Bahann gemisine hin de, tufan dalgalarndan kurtul,
houlma!" demiti.
Olu Ken 'an; "Hayr!" demimi, "Ben yüzmeyi örendim, senin dininden hajka
Nidh (a.s.); "Aklm hajina al, yapma!" demijti. " Bu, belâ tufannn
dalgasdr; buna kar^yü^me bilmek hiçbir ijeyarama^
Ken 'an; 'Hayr!" demijti. 'Ben senin gemine girmem! u yüksek daa
çkarm; o da her sarardan beni korur!"
olduumu sanyorsun.
Senin sö^lerin asla bana ho gelmemitir. Ben iki dünyada da senden ayrym.
Ulam!" dedi.
Ben, anadan domuj deilim ey ihtiyar! Baba da deilim ej genç, sen de pek
salnma!
Ben koca deilim, ehvetim dejok hanm; artk na^^, nat^lanmaj brak!
deeriyoktur!
Senin bu souk söî^lerin, benim kulama imdiye kadar gimedi; hele §imdi
Nüh (a.s.); "Evlâdm!" dedi. 'Bir defa olsun babann öüdünü dinlesen ne
kaybedersin?"
Baba, böylece gü^el, tatl öütler veriyor, baba sevgisi ile diller döküyordu. Olu
da ar, sert, terbiyesine karglk veriyordu.
Onlar böyle konulurlarken, kocaman bir dalga geldi, Ken an 'in babndan a^t;
onu ald götürdü, bodu.
Nüh (a.s.) dedi ki; "Ey sabr ve hilim (yumuaklk) sahibi A.llahm! Benim
Nüh (a.s.) dedi ki; "Allahm! Ehlimin lyâlimin (e§, çocuk) tufandan
Ben de saf bir kikiyim, senin vaadine gönül balamijtm. imdi neden benim
soyundan deildi! Görmüyor musun, sen îmân nuru ile aksn, bembeyazn; o
-32-
Elbette onlarn hepsi (kyamet gününde) karmzda
hazr bulunacaklar.
'*Ve in küllün lemmâ cemîün ledeynâ muhdarûn"
*
Onlarn hepsi toplanp, sadece bi^m hu-:urumuta getirilmilerdir. (Elmalk
Hamdi Ya':^r)
Huzur, kulun kalbine gelen eye dair özel bir dikkat demektir.
^^^ efik Can, Konularna göre açklamal Mesnevi Tercümesi, stanbul: Ötüken
Neriyat, 1997, c. 3-4, s. 95-96.
Huzur, halktan habersiz kaldnda (gaybet) kalbin Hak ile hazr
olmasdr (Hakk'n farknda olmas, hu^ur bi'l-Hak)
Üçüncü kyamet ise, ikinci defa sur üflendii zaman herkesin kendi
cesedinde ve hesab görülmek üzere maherde dirilip toplanmasdr ki
^^^ Suad el-Hakîm, Ibnü'l Arabî Sözlüü, çev. Ekrem Demirli, stanbul, Kabala
Yaynevi 2004, s. 305-306
^2° Abdürrezzak Kâânî, Tasavvuf Sözlüü, çev. Dr. Ekrem Demirli, stanbul, z
Yaynclk 2004, s. 496
321 Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyat, 2000, s. 194.
EY insan
189
Sûra üfleyen srafil (û.s./dir. Ruh bir safta (taraf, yer), melekler dier
bir safta bulunur. Emr-i ilâhî ve melekler buluttan gölgeler içinde
gelecektir.
"Buna ne oluyor?" dedii ^aman; ite o gün, Kabbinin ona vahiy etmesiyle
^22 Ahmed er-Rifâî, Marifet Yolu, Doç. Dr. H. Kâmil Ylmaz (haz.), stanbul:
Erkam Yaynclk, 1995, s. 176.
^-3 Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealt Neriyati, 2000, s. 464.
190
japmijsa, onu görür; (ve) kim f^erre kadar kötülük yapmsa, onu görür"
vahye (Allah'n hitab) tâbi olarak dile gelir, her sözü, her srr, her
Kyamet günü, her jeyin Hakk 'a ar^ (sunmak) edilecei gündür. O günde,
insanî vakfelerini yapmij olanlar, temi^ ve /ataletli kijiler, kendilerini
göstermek isterler.
giî:(lenmek isterler.
O günahkârn diken gibi olan vücûdunda bir gül yapra bile yoktur. Bu
sebeple ilkbaharlar, gülyetitirmeyen dikenlerle dolu fidana ve onun gizledii
srlara dümandr.
Fakat baltan aja gül gibi ve süsen çiçei gibi gü^el ve hof olan kip için
Manâsm vefaydas-:^ olan diken, gül bitirmediinden, gül bahçesinde yan gelip
324 Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealu Neriyaü, 2000, s. 480.
EY insan
191
A.ma bahçvan, gül müdür, diken midir? Bunu gü^ mevsiminde de bilir ve
kiidir. Geri kalanlar, hep ona baldrlar. Gökteki jldiî^^lann hepsi de,
Ay'n cüzüdürler.
Gülsü^^ dikenler gibi bahardan korkmayan gü^l çiçekler, müjde, müjde bahar
geliyor, diye sevinirler.
Çiçek, parlak bir ^rh giyinmi gibi kalp dökülmedikçe, meyveler varlklarm
naslgösterebilirler?
^25 efik Can, Komdanna göre apklamal Mesnevi Tercümesi, stanbul: Ötüken
Neriyat, 1997, c. 1-2, s. 185-186.
192
-33-
(Bu hususta) ölü toprak onlar için mühim bir
delildir. Biz ona yamurla hayat verdik ve ondan
dane çkardk. te onlar bundan yerler.
'^e âyetün lehümü'l-ardu'l-meytetü ahyeynâhâ ve
ahracnâ minhâ habben fe tninhü ye'külûn"
*
Hem bir delildir onlara ölü toprak. Bif^ ona hayat verdik ve ondan taneler
çkardk dayiyip duruyorlar (Elmalk Hamdi Yattr)
(Bu hususta) ölü toprak onlar için mühim bir delildir. Bi^ onayamurla hayat
verdik ve ondan dane çkardk, ipe onlar bundan yerler. (Diyanet)
olmasdr.
Botanik biolojisinde toprak, tümüyle canb bir yap kabul edilir. Yani
toprak: Arzda hayat baladndan beri canl bir varlktr.
Ana rahminde.
Ashnda canlmn hayat bulmas aym
bilimsel açdan, üç yoldan da
amac tar. Döllenmi yumurta, yeni canly meydana getirmek için
bir bekleme ve geHme süresine ihtiyaç gösterir. Biyolojik açdan bu
hikmetidir.
"Ey insanlar! Eer öldükten sonra dirilmekten jüphede ienip (bilin ki) ne
olduunu^ siî^e açklamak için ^üphesi^ biî^ si^ topraktan, sonra nutfeden,
flaman, harekete geçer, kabanr ve her gülsel çiftten bitkiler bitirir. " (Hacc, 5)
^2^ Haluk Nurbaki, Kur'ân- Kerim'den Ayetler ve ilmi Gerçekler, Ankara: Diyanet
Vakf Yay., 2001, s. 71-76.
EY insan
195
Ol ki hiç hir §eje ihtiyâc olmayan diri Tann, ölüden diri meydana getirsin.
^2^ Hüseyin Güllüce, Yjir'ân Tefsiri Açsndan Mesnevi, stanbul: Ötüken Neriyat,
1999, s. 255.
^"^ Suad el-Haldm, ibnü'l Arabi Sö-:(lüü, çev. Ekxem Demirli, stanbul, Kabalc
yay. 2005, s. 79
^29 Sultan Veled,, Maarif, çev. Meliha Anbarcolu, Konya: Altunar Ofset, 2002,
s. 203.
"
196
l>^efs skidir, ince eyleri bilir. Bilir ama deil mi ki kblesi dünyadr, onu
Tann'nn vahiy suyu bu ölüye isabet etti mi ölü topraktan bir diri î^uhûr etti
330 Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl
(haz.), stanbul: Milli Eitim Basmevi, 1991,c. 5, beyit. 549- 551-552
331
Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyati, 2000, s. 184 -
185.
332
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl
(haz.), stanbul: Mülî Eitim Basmevi, 1991,c. 4, beyit. 1656-1657
333
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarh
(haz.), stanbul: MiUî Eitim Basmevi, 1991,c. 4, beyit. 3329-3330
33'*
emseddin Yeil, Füyû-:ât, stanbul: Yeil Yaynlar, 1984, c. 6, s. 245.
EY insan
197
Topraktan a§at msn ki? Toprak bile sevgiliyi bulunca bir baharjütünden
O yaj aaç, sevgiliyle bulujunca ho§ bir hava yükünden bapan ayaa açld,
^''
donand.^
Tann diyor ki: 'Topraa nice tohum ektim, insan da topran bir to^ndan
ibaretti, onu ben yükselttim.
Yine bir hamle et de kendine toprakl sfat edin, alçall Ben de seni bütün
beylere emiryapaym.
Sadr- Cihan, bu nefesi kesilmiç âpk, ona ben nefes batlaynca dirilir,
'Bu bedeni ölü, bu can uyank âjik, benimle dinliyor. u halde o, benim
198
Ben onu hu candan yücelteyim, bu cana muhtaç olmasn. Ona bir can
durmadadr.
o Zât'tr ki bir asl, bir dayana olmad halde fer'i (parlaklk, k) yaratr,
iî^hâr eder (aça çkartmaf^'^
düî^elmitir.^'^'^
^^^ Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl
(haz.), stanbul: MilH Eitim Basmevi, 1991, c. 3, beyit. 4677-4679, 4687-
4688
^^"^
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl
(haz.), stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1991, c. 5, beyit. 1018-1019, 1024-
1025
^^•^
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl
(haz.), stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1991, c. 5, be>it. 3419, 3421, 3423,
3424
EY insan
199
suretler de peygamberlere.
Gerçi dal, yaprak ve kök evveldir ama onlarn hepsi meyve için vücut bulur}^^
Onun için Peygamber bunu anlatt, dedi ki: Kim kendisini bilirse Tanrsn
bilir.
Bajkayok, bu, bu kadardr deme. Daha arayp isteyesin diye ihsan etmitir.
Bac bostamndaki fidanlarn, mahsulünü bilesin diye sana bir kaç elma
verir.
Budayc alcya bir avuç buday verir ama ambanndakini anlasn diye verir.
42
341
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâld Gölpnarl
(haz.), stanbul: Milli Eitim Basmevi, 1991, c. 2, beyit. 994, 977-978, 971,
973
342
Mevlânâ Celâleddin Rûmi, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâki Gölpnarl
(haz.), stanbuk MiUî Eitim Basmevi, 1991, c. 5, beyit. 2114, 2116-2118
200
-34-
BZ, yeryüzünde nice nice hurma bahçeleri,
üzüm balar yarattk ve oralarda birçok
pnarlar fkrttk.
^*ye ce^alnâ fîha cennâtin min nahîlin ve â'nâbin ve
feccernâ fîhâ mine 7- 'uyun "
*
B/i^ orada hurmalklardan, üî:(üm balarndan bahçeleryaptk, içlerinde
343
Hurma aac hakikatte bol meyveli slâm aacdr.
Dert daima insana yol gösterir. Dünyadaki her i için, bir insamn
içinde ona kar bir ak, bir heves, bir dert olmazsa, insan o ii
yapmaz ve o i dertsiz, zahmetsiz olarak ona müyesser olmaz, ister
dünya, ister âhiret, ister ticaret, ister padiahlk, ister ilim, ister
Ken'an
^'^^
Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyaû, 2000, s. 193.
^^ Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealt Neriyat, 2000, s. 307.
^"^5
Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif stanbul: Kubbealt Neriyaû, 2000, s. 310.
EY insan
201
hep O 'dur. Her biri meyve verdii ^aman meyvesinden yiyin, hasat günü
hakkn (sadakasn) verin; fakat israf etmeyin; çünkü O, israf edenleri
^'^^
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Ffbi Mâ Ffh, çev. Meliha Ülker Târkâhya, stanbul,
Milli Eitim Basmevi, 1985, s. 33
34^ Halûk Nurbaki, Yâ-Sfn Suresi Yonmu, stanbul: Damla Yaynevi, 1999, s. 50-
51.
202
"Yahut senin hurmalardan ve üî^ümlerden oludan bir bahçen olmal.. " (Isrâ,
91)
"Onunla si^e, içlerinden sit^n için bir çok meyveler bulunan hurma ve ü^m
bahçeleriyaptk " (Mü'minûn, 1
9)
Üzüm büyük bir enerji kaynadr. Araba için benzin ne ise insan
hareketinde de enerji odur. Üzüm, kalorisi yüksek olan bir gdadr.
Bu cihede üzüm insana canlhk, zindelik verir. Bedenî ve zihnî gücü
arttrr.
görüntülere rastlanmayacaktr.
fakat kzarp oldu mu, aym su hem tad, hem lezzet, hem rayiha
^"^^
Prof. Dr. Davud Aydüz, Kur'ân-t Kenm'de Besinler ve ifa, stanbul: Tima, 1997
204
kazanr. Ama ayn üzüm suyu bir küpe konur, önce ra (henü^
Temi^ sohbetiyle o a^^n, müküller (^or, güç) hal olur. Topraktan üî^üm
içi dolu tane kara topraa ular toprakla halvet eder, toprakta sohbet eder.
kokusu da mahvolur.
Tamamyla mahvolur kabf^a (sklma hali) eritikten sonra kol kanat açar,
Kuyu kaî^an adam gibi sen de adamsan u bedenin kuyusunu ka:^ da suya
ula. Takat duru suyun Rabb 'inden bir ceî^be (coup kendinden geçme) gelirse
"giden-revân" derler.
349 Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i eriJ] stanbul: Kubbealü Neriyaû, 2000, s. 377.
35^^
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarh
(haz.), stanbul: MiUî Eitim Basmevi, 1991, c. 3 beyit. 2066-2070
351 Mevlânâ Celâleddin Rûmî, a.g.e., c. 5, beyit. 2044-2045.
EY insan
205
Hayatla ruhu ajrdetmek için ona hu iki lakab takt, ^unu fark edenin
f'^^
canna aferin
nsana nurdan bajka bir yiyecek yoktur. O candan bajka bir ^eyle beslenip
yetijme^ insan.
Yemek dediim akldr, ekmek ve kebap deil Oul, cana gda akl nurudur.
sararr^
eserleridir.
vurmu^tur.^^"^
Yolcu, kalbe yürü, orada seyret, orada ge\ dola§. Aaçlar var orada, akan
Her aaçtan "A. bahtsî^kijikr, hi:^ gelin, hi^" diye ses geliyordu.
diyorlard.
Ey saf adam, bu aaç, ilim sahibindeki ilimdir. Pek yüce, pek büyük ve
etrafa yaylmij bir aaçtr o! Hatta aaç da ne demek her taraf kaplayan
deni^gibi âb- hayattr (dirilik, canllk ebedi hayat suyu).
Ona kâh aaç derler, kâh günej, kâh deni\ adm takarlar, kâh bulut.
357
Tektir ama binlerce eseri, nianesi var. O bire says^ adlar gerek
^evk veren ^arap rmaklar, sü^n^e bal rmaklar vardr. Onlara orada her
356 Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarh
(haz.), stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1991,c. 3, beyit. 2016-2020
^^^ Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarh
(haz.), stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1991, c. 2, beyit. 3668-3669, 3671-
3673
EY insan
207
(içecek datan kimse) de, içenini de sarho eden bir marifete (bilgiye)
1 • ,- >^ 358
ûef^enmijtr.
Cennette mevcut olan dört rmaktan bal rma iliii olan ile
bulunan ilim, marifet ve irfana sahip olur, orada arap rma ile
Yoksullara ihsanda bulundun, ^ekât verdin, elinle bir hayrda bulundun mu,
o âlemde bu hayr aaçlk, çimenlik, çayrlk olur.
jarap rmadr.
358 Niyâzî-yi Msrî, tfan Sofralar, çev. Süleyman Ate, stanbul: Yeni Ufuklar
Neriyat, s. 55-56.
^59 Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealt Neriyat, 2000, s. 420.
EY insan
209
murakabededir (iç âleme dalp ö^nü, Allah ' düünme). Keif ehli (idrak
36ü Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnark
(haz.), stanbul: Milli Eitim Basmevi, 1991, c. 3, beyit. 3460-3464, 3468-
3469
210
Nasl ki temiz bir su, dibindeki talar, tulalar, kiremitler daha baka
eylerle üstündeki her eyi gösterirse, insann ruhu da insann tabiat
ile birlikte yorulmu olan bütün bilgiler ve göze görünmeyen
eyleri gösterir. Böyle altnda ve üstünde olan eyi, ona bir ey ilâve
361 Mevlânâ Celâleddin Rûmî, ¥îhi Mâ Fîh, çev. Meliha Ülker Anbarcolu,
stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1990, s. 52.
EY insan
211
-35-
Ta ki, onlarn meyvelerinden ve elleriyle bunlardan
imal ettiklerinden yesinler. Hâla
ükretmeyecekler mi?
''Liye'külû min semerihî ve mâ 'amile thü eydîhim
efelâ y kürün " e
*
(Bunu), Onun ürününden ve kendi elleriyle yaptklarndan yesinler diye
(yaptk). Hâlâ ükretmeyecekler mi?
(Elmalk Hamdi Ya^r)
Mühendise bak, yere tohum eker gibi gönlüne bir evyapma hayâlini kor.
bürünü?^^
362 Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl
(haz.), stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1991, c. 4, beyit. 2989
^^^ Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl
Mesnevi, çev.
(haz.), stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1991, c. 5, beyit. 1790-1793
212
^^^ Abdürrezzak Kâânî, Tasavvuf Sözlüü, çev. Dr. Ekrem Demirli, stanbul, z
Yaynclk2004, s. 315-316
3<^5
Ahmed er-Rifâî, Marifet Yolu, Doç. Dr. H. Kâmil Ylmaz (haz.), stanbul:
Erkam Yaynclk, 1995, s. 36
EY insan
213
bir anda beni onun haline, onu da benim halime koyarsn. Ya Rabbi
sana snyorum. Koru beni, buna da hidâyetini ihsan et! diye
Allah'a yalvar.
Nimet insana gaflet verir. ükürse uyandrr. Padiahn §ükür tu^gyla nimet
avlamaya gör!
batlayan, çok veren) isminden dolay olup amel karl olan bir
mükâfat mesabesinde deildir. Böylece Allah'n "Biz Davud'a
tarafmzdan bir fazl verdik" sözü kendisi için baki kalm oldu.
Dikkat edilirse bu âyette "ba" sözü açkça söylenmiyor. O halde
imdi bu vergi, bir karlk ve mükâfat m, yoksa salt ba mdr?
Apaçk ki, eer bir eye karlk olsun diye verilmi olsayd, veren
bir fazl olsun diye vermi saylmazd. Zâten bu anlam âyetteki
Bu sözle Allah Tealâ hem bir hîbe (ba§) olan nimeti, hem de
mükâfat olarak verdii nimetine ükretmeyi vâcib (yaplmas gerekli
216
^^' smail Ankaravi, Nak^el Fusus erhi, haz. lhan Kutluer, stanbul, Ribat
Yaynlar s: 117-120
EY insan
217
-36-
Yerin bitirdiklerinden, insanlarn kendilerinden ve
henüz mahiyetini bilmedikleri eylerden bütün
çiftleri yaratan Allah' tebih ve takdis ederim.
(Diyanet)
Ken'an Rifâî, erhli Mesnevi-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 458
218
lâzm.
Resulullah buyurdu: "ki at, iki köle, iki devedir. Bu mânâlar Râgb
da zikrettikten sonra "zevce (e§) ve cemisi zevcât (e^kr) bozuk bir
lügattir" der ve ilâve eder: "Her ey, bir cevher, bir araz, bir madde
ve suretten meydana gelmitir. Kendisine terkîb {bir kaç jejden
meydana getirilmi jej) arz olan hiç bir ey yoktur ki, onun yapma bir
(yapa) vardr. Yalnz Allah tektir. Cihanda bulunan her eyin, bir
EY insan
219
indirdik, orada her gü^el çifti bitirdik" (Lokman, 10)... Orada bütün
meyvelerden iki çift yaratt.." (R'ad, 3) "O ki yeri si^e be§ik yapt ve onda
siî^n için yollar açt, gökten bir su indirdi. Onunla her çejit bitkiden çiftler
"Si;^ bir tek candan yaratt. Sonra ondan ejini meydana getirdi ve si^^n için
davarlardan sekici eç indirdi: (deve, sr, koyun, keçi)... " (Zümer, 6).
ile üremektedirler "\^e sif^ çift çift yarattk" (Nebe, 8) "Ondan (kan
phts) iki eji; erkei ve dijiyi var etti" (Kyamet, 39) "O yaratt iki e§i;
erkei, diiyi... " (Necm, 45). "O'dur ki si-:^ bir tek nefisten yaratt, gönlü
snsn diye ondan e§ini var etti.." (Araf, 189). ite Allah, maddeye,
mühür basar gibi türlü ekiller vermitir^^'*
'Î3/^ her §eyden iki çiftyarattk. Umulur ki, iyice dü^ünürsünü:^' (Zâriyât,
49)
O e^eli hükme göre kâinatn bütün ^rreleri çift çifttir ve her cü-:^'ü (parça) de
Alemde her cüî^^ de muhakkak kendi çiftini ister, kehribar nasl saman
Gökyüzüyere merhaba der, demirle mknats naslsa ben de seninle öyleyim der
Bu birlikte âlem beka bulsun diye Tann erkekle kadna da birbirlerine karc
bir meyil verdi.
^^*
Veü Ulutürk,, Yjir'ân- Kerm'de Yaratma Kavram, stanbul: nsan Yaynlar,
1995, s. 127.
220
Her cüt^'e de dier bir cü^e meyil verdi, ikisinin birletmesinden bir §ey doar,
ölür^^^
• Gözümün önünde bir telgraf deil, solgun, zambak yüzlü genç bir
375 Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpmarh
(haz.), stanbul: Millî Eirim Basmevi, 1991, c. 3, beyit. 4401-4404, 4415-
4416
3'^*^
bnü'l-Arabî, Fusüsu'l-Hikem, çev. M. Nuri Gencosman, stanbul, Krkambar
Kitaph, s. 327
^^^ Ömer Turul nançer, Sohbetler, stanbul: Kekül Ya\anlar, stanbul 2006, s.
235.
EY insan
221
Yer ve gök de bizim gibi iki çiftten böyle bir tek padiah, Ahmed
dodu diye gülmede, sevinip neelenmekte. Onun nice alacak
çocuklar var fakat Ahmed hepsinden üstün^''^
iki cann hirhiriyk birletmesijü^nden gajbdan bajka bir can gelir eripr.
Her nerde iki kip sevgiyle yahut kinle birlemeler, bir üçüncü can mutlaka
doar.
görürsün.
Tann "Biî^yaplan ilere, o ilere uygun karlklar çift ettik " dedi.
Bir kadnn kocasn, yahut bir kocann karsn alp biryere götürsen ei de
ei de ^uhur eder.^^^
^^^ Sâmiha AyYCtâi]., Ate§ Aaa, stanbul: Kubbealü Neriyat, 2005, s. 61-62.
^^^ Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarh
(haz.), stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1991, c. 4, beyit. 1017-1018
380 Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarh
(haz.), stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1991, c. 5, beyit. 3892, 3894-3898
^^' Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarh
(haz.), stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1991, c. 3, beyit. 2872-2874
222
Melek ku^ gibi kanatl olmuj, akl kanad brakmij, nura bürünmütür.
Nefisle ^eytansa ecelden bir olduundan Adem'e dümandr, ona haset edip
durur^^^
gideriverir.
Bir f^rre sola doru uçmaktadr, öbürü saa gidip arayacan aramakta
Görüyorsun ya, bu bir kijide iki i§ de var. Gâh balk oluyor gâh olta!
382 Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl
(haz.), stanbul: Millî Eitim Basmevi,
c. 6, beyit. 523
1991,
^^^ Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl
Mesnevi, çev.
(haz.), stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1991, c. 3, beyit. 3193-3197
3^ Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl
(haz.), stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1991, c. 6, beyit. 35, 37
EY insan
223
vardr
Alemde insan dnda hiç bir yaratk kendi zâtyla kulluk makamnda
salamca durmad. Yani bu makamda insandan baka hiçbir varhk
385 Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl
(haz.), stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1991,c. 2, beyit. 604-607
.
224
Nefsin bir ucu "ahsen-i takvim"e (en iyi gü^el kvamda) çkar, öbür
ucu "esfel-i sâflîn"e (cehennem, en aa) iner. Bir ucu cennetin
Bu iki zt arasnda gidip gelen bir yaratk insan! Her iki durum da
nefse, insann özbenine bal.
Nutk (konumak)
Gadab (öfke)
ehvet
tidali: iffet
386 ismail Rusûhî Ankaravî, Nak§ el-Füsus erhi, lhan Kutluer (haz.), stanbul:
Ribat Yaynlar, s. 20.
EY insan
225
frat (apnhk) ile tefrit arasnda olan melekeler fazilet, erdem; ifrat ve
tefrite yakn olan melekeler ise rezalet, rezilHk nâmyla anlr. Bir ucu
Tann, bir halden bir hâle döndürme esnasnda her §eyi ^ddyla meydana
çkararak seni halden hâle döndürür durur.
olmaktan korkar durur, erler gibi Ashâb- Yemin 'in (amel defteri sadan
verilenler) le^tini umarsn
Bir yandan korkuya, bir yandan ümide düktün mü iki kanadn olur. Bir
Her ey zdd ile daha iyi bilinir. Çokluk olmasa birliin, çok renk
olmasa renksizliin, kötülük olmasa iyiliin, çirkinlik olmasa
güzelliin ve bilhassa ölümün yani yokluk olmasa varln ne
kymeti, ne hikmeti bilinir. Yine bunun içindir ki yeryüzünde
kâfirler, saptmlar, azmlar, ahlâkszlar ve imanszlar yannda
nebiler, velîler, mü'minler ve saf gönüllü ve yaratana bal sâdk
ruhlu insanlar vardr^*^^
^^^ Mustafa Özdamar, Nijâ^yi Msn\ stanbul: Krk Kandil Yaynlar, 2000, s. 75.
388 Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl
(haz.), stanbuk Millî Eitim Basmevi, 1991, c. 2, beyit. 1552-1554.
3^^ Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyat, 2000, s. 357-
358.
^^•^
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyat, 2000, s. 135.
226
Beerî maddesi ile onlara kuvvet vere, onlarla beraber ola, onlarn
^^"^
Abdü'l-kerîm b. brahim el-Cîlî, nsan- Kâmil, çev. Seyyid Hüseyin Fevzi Paa,
stanbul: Kitsan Yaynlar, s. 94-103.
228
b) Nefsin zd ikizlikleri,
c) Bilmediimiz zd ikizlikler.
Çift demek; erkekle dii, eksi ile art gibi birbirinin aym fakat zd
karakterli olan demektir.
Evrende bir kuant ipini, maddesel bir parçack tek bana meydana
gelemez; mudaka çifdyle birlikte doar. Bir protonun yaratld
yerde zd ei de (antiproton) beraber yaratlr.
Ulu Tanr her ikisinin da belli olmas için, insanlkla hayvanh bir
araya getirmitir. Eya zdd ile belli olur. Zdd olmayan bir eyi
tarif etmek imkânszdr. Yüce Tanr'mn zdd olmadndan: Ben
395 Halûk Nurbaki, Yâ-Sîn Sûresi Yorumu, stanbul: Damla Yaynevi, 1999, s. 52-
54.
EY insan
229
Ken'an Rifai, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealt Neriyaü, 2000, s. 1 56.
^^^ Ibnü'l-Arabî, Fusûsu'l-Hikem, çev. Nuri Gencosman, Krkambar Kitapl, s.
327
230
bunlara raz olsayd onlar iyi etmezdi. Ekmekçi para kazanmak için
onlarn aç olmasm ister. Fakat onlarn açlna gönlü raz olmaz.
Yoksa ekmek satmazd. Bir padiahn emirleri, padiahlarmn
dümanlar ve muhalifleri olmasm isterler. Bunlar olmazsa, onlarn
mertlikleri ve sultana olan sevgileri görünmezdi. Sultamn bir
birlikte olan peyleri de) istemek demektir. Fakat o buna raz olmaz
(Yûsuf, 23)
'^^
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Fhi Mâ Fîh, çev. Meliha Ülker Anbarcolu,
stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1990, s. 273-274.
EY insan
231
"And olsun ki, kadn Yûsufa arzulu idi. Rabbinden bir ibaret olmasa
Kanadn yolma, onun sevgisini gönlünden sök çkar. Çünkü savamak için
Meylin (eilim) olmama sabnn mânâs yok. Düman yoksa ordu sahibi
olmana ne hacet?
Kendine gel de kendini hadm etme, papa^ olma. Çünkü çekinmek ve temi^
edemedin.
olama^.
ihtiyarna sahib olmak "Saknn " emrine uyan ve kendisine sahib olan adam
için iyidir.
Sabr sahibi, kendi kanadn yok far^eder, bu suretle kanad da onu kötü
düçüncelere sevk etme^
• Bir vakit olur ki kul üphesiz Rab olur. Baka bir vakitte iftirasz
O halde sen Rabb'm kulu ol, O'nun kulunun Rabb' olmaya bakma;
sonra bu ilgi sebebiyle atee ve erimeye mahkûm olursun"**^'"
•^'^"
Sultan Veled, Maarif, çev. Meliha Anbarcolu, Konya: Altunar Ofset, 2002,
s. 147.
^^- Muhyiddîn bnü'l-Arabî, Fsûsul-hikem, çev. M. Nuri Gençosman, stanbul:
stanbul Kitapevi, 1981, s. 57
234
Viraneler oluryeri
A.ndajü\ süreryerlere
-37-
Gece de onlar için bir ibret alâmetidir. Biz ondan
gündüzü syrp çekeriz de onlar karanlklara
gömülürler.
^^Ve âyetün lehümü'l-leylü neslahu minhü'n-nehâre
fe izâhüm muzlimûn"
*
Gece de onlara bir delildir. B/^ ondan gündü':(ü soyar çkannî^^ bir de
Gece de onlar için bir ibret alâmetidir. B!^ ondan gündü:(ü syrp çekeri:^ de
gölgelere ben^r
Geceyle gündü^ görünüte birbirine •:^ttr, dümandr fakat her ikisi de bir
^^^ Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarb
(haz.), stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1991, c. 2, beyit 293, 299
236
4U5
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesrei, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl
(haz.), stanbul: Milli Eitim Basme\i, 1991, c. 3, bent. 4417-4420
^^ Suad El- Hakîm, bnii'i-Arabî Söküü, çev. Ekrem Demirli, stanbul: Kabalc
Yannevi, 2005, s.207-208.
EY insan
237
Gece bakan kiiye kendisini verir. Gece idrak eder, idraki ise
salamaz. Çünkü o görünmezlik ve karanlktr Görünmezlik ve
karanlk alglar, algy salamaz
ikinci yorum:
*'^ Sâmiha A}'vcrd, Nezihe Araz, Safiye Erol ve Sofi Huri, Kenan Kifâî ve 20.
Asnn lnda Müslümanlk, stanbul: HülbeYaynevi, 1983, s. 179.
238
nsan gecesinin son üçte birinde Hak iner ve tövbekar, dua eden
"
ve balanmak dileyen kullarna ihsanlarm datr.
Resulullah Efendimizin:
"Cenâb- Hakkk her gecenin son üçte birinde dünya semâsna nâî^l olarak
'Bir jej isteyen jok muV der" Hadîs-i erifi, Cenâb- Hakk'n bütün
varhk zerrelerinde zuhuruna iaret etmektedirBu hadisteki leyi: gece
ile maksad; halky}^et zulmetidir. Dünya semâsndan maksad, halkn
varlnn zahiridir. Son üçte birden maksad da; halkn varlmn
hakikatidir.
Son üçte bir'den maksad; kula tecellî eden ilâhî sfattan ibarettir.
Zât'n hakikatinin zuhuru da, ancak tecelli eden o sfatn
sonlarndadr. Yani Zât'n zuhuru, tecellî eden sfatlarn
sonlarndadr. Halbuki sfadara ait hiçbir ey için de son yoktur.
Zikredilen son, Zât'n hükümlerindendir. Bu duruma göre; Zât'n
zuhuru sfatiarn gecesine ait (son üçte birde) zahir olur demekdr.
ile bilmeye sebep (vasta) olan sfadarna nüzulü demektir. Zîrâ; Zat
ve sfatlara nisbetie ilâhî isimler dünya demektir. Çünkü; Cenâb-
Hakkk'n ulvî ifadan olduu gibi halkn da ona kar ubûdiy\^eti
Üçüncü marifet: bu, ilâhî bir zevktir ki; kulun varlna sirayet eder,
Bu derecede kulun eli için kudret, dili için tekvin (yaratma)^ ^Y^ Ç^
adm, gözü için; kendinden hiç bir ey gizli kalmayacak ekilde
inkiâf (açlma), kula için de, varlktaki her konuann sözünü
dinleme kudreti meydana gelir. Bu mânâya Hz. Peygamber: '^en
onun iiten kula ve gören gö^ü olurum" hadis-i kudsîsi ile iaret
buyurmutur. Yine bu derecede Hak zahir, kul ise bâtndr.
Hadisteki Rabbn nüzulünden maksad: Rububiyyetin îcablarndan
olan eserlerinin ve ilâhi sfadarmn zuhurudur. Dünya semâsndan
da murad: Velinin cisminin zahiridir. Son üçte bir'den maksad:
Zulmet (karanlk) nefsi gecesi de onlar için bir âyettir. Biz, telvinde
"^•^'^
Abdü'l-kerîm b. brahim el-Cîlî, Insan- Kâmil, çev. Sey^id Hüseyin Fevzî Paa,
stanbul: Kitsan Yaynlar, s. 409-413.
•^"^
Ken'an Rifâî, llâhiyat- Ken'an, Yusuf Ömürlü ve Dinçer Dalklç (haz.),
büendir'^'
"^^^
Hucvirî, K.e^u'1-mahcûb Hakikat Bilgisi, Süleyman Uluda (haz.), stanbul:
Dergâh Yaynlar, s. 97.
^^^ Hucvirî, Ke^u'l-mahcûh Hakikat Bilgisi, Süleyman Uluda (haz.), stanbul:
Dergâh Yaynlar, s. 251.
.
242
ihtiyarn gücü, kuvveti kesilir. ehvet suyu akmat(^ olur. Kendisinden kendi de
'*'•*
Muhyiddîn bnü'i-Arabî, FütuhâN Mekkiye, çev. Ekrem Demirli, istanbul:
Litera Yaynclk, 2006, c. 1, s. 407.
EY insan
243
Yü^ü burudur, kertenkele srtna döner. Sö-:^ söyleyemem tad alma^ olur.
Gün geçip gitmi, ak^am ça gelmi çatm§, le§ gibi beden topallamakta, yolsa
u^un.
de af(almij.
Sen yann bu iji görürüm diyorsun ama §unu bil ki gün geçtikçe o dikenler
• Yolcu kendine gel, kendine... vakit geçti ömür günef kuyuya doruldu.
ömür bitsin.
Bu aydn çerâ (fitil) sönmeden kendine gel de fitilini düf^elt, yan tazele.
Ekin flaman tamamen geçmesin agâh (uyank) ol! Yann yaparm deme. Nice
yarnlar geçtt^^
• Söyle bakalm senin neyin var? Ne elde ettin? Deni^ dibinden ne inciler
getirdin?
^'^^
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl
(haz.), stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1991, c. 2, beyit. 1215-1216, 1220-
1226, 1235-1236, 1239
"^"^
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarh
(haz.), stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1991, c. 2, beyit. 1215-1216, 1220-
1226, 1235-1236, 1239
244
Bu hayvan can kalmayncayerine koymak için hâki bir cana sahip misin?^^^
Âk, âkl annda sultandr. Fakat bunun asl ol, akn kendisi ol
senin olsun, yani sen ak olasn. Gün olup o tecellî ulesi üstünden
kaldrldkta, akn hâli senin hâlin olsun.
Ak hil'ati (kaftan) muvakkat (geçici) bir imtiyazdr (ayrcalk) ve senin
içinde yanp nefsânî ve hayvânî vasflarn yok etmen için verilir.
417 Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl
(haz.), stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1991, c. 2, beyit. 939-941, 943
41» Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealû Neriyaü, 2000, s. 155-156.
EY insan
245
ve gizlidirler.
edilen ey, zihninde sakhdr. lâhî tecellîyi (Allah'n kudret ve sim eserinin
Sen kendine asla varhk verme. Çünkü senin zuhurun Hakk'n nuru
iledir. Yoksa sen, yine evvelki madumsun yani yoksun.
Ashna kendi arzunla dön. Ve fâniyi (ölümlü) bakîde (ölümsüî^ yok et.
^^''
smail Hakk Bursevî, Ken;^-i Mahfi-Gi^^i Ha^ne, çev. Abdülkâdir Akçiçek,
stanbul: Bahar Yaynlan, 2000, s. 180-181.
246
^^20
Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealu Neriyat, 2000, s. 1 56-
157.
EY insan
247
Gaflet ehli için en büyük ve en zelîl (hor hakir) edici günah, kendi
kusurlarn bilmemeleridir. Dünyada iken ayp ve kusurlarn
bilmeyenler, bunu âhirette de bilmezler, burada cahil olan orada da
cahil olur. Zira Hakk Teâlâ: "Bu dünyada kör olan âhirette de kör
olur." (Isrâ, 72) buyurmutur.
Oyld^yaratanayü\ tutun!
Deeriyüce olan cann-:^ hor hakir ederek gökteki güneye tapyorsunuz^
Günej, Tann emriyle hiz^m a^pmiî(dr, çileri pifrir. Artk ona Tann dersen
Nihayet, yine (ac\ içinde) Tann kapsna yüz^ urup Ya Kabbi o karalty
gider, yine ona nurunu ver demez^ misin?
Hâdiselerin çou da hep geceleyin olur. Halbuki geceleyin taptn tann oysa
ortadayoktur.
Niyâzî-yi Msrî, irfan Sofralar, çev. Süleyman Ate, stanbul: Yeni Ufuklar
Neriyat, s. 24-25.
'*22
Hucvirî, Ke{fu'l-mahcüb Hakikat Bilgisi, Süleyman Uluda (haz.), stanbul:
Dergah Yaynlar, s. 259-260.
248
Mahrem oldun mu sana aiî^ açar, srlan söylerim. Bu suretle gece yans bir
Gündü^ onun doduu flamana derler. Geceleyin dodu, parlad m ortada gece
kalmaf^
Bu görünen günej, o güneyin önünde adetâ güneye kar§ :^rre nasl görünürse
öyle görünür.
kalr.
Arpn nuruna, arjin o sonsu\ ve hadsiî^ ijina karp bu güneji bir t^erre gibi
görürsün.
Gö\e Tann'dan bir kuvvet gelince î^âhiri güneji hor ve yoksul görür, baya
bulursun.
Tann öyle bir kimyagerdir ki onun bir tesiriyle duman yldu^ haline gelmitir.
^'^^
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl
(haz.), stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1991, c. 4, beyit. 576-594
EY insan
249
• Mile et de en aja bir kul ol En a§a bir kul ol, aalkla yürü de efendi
kesil!
Pervane gibi ate^e atl, o ateji kesene doldurup a^n büî^me, her§eyden kurtul!
Doduun günden beri i^in bu. Sevgi tumayla adam avlar durursun.
Ömrünün çou geçti gün ak§ama yaklajt. Sen hâlâ adam avlamaya
koyulmusun.
Gece gelir çatar tutmanda bir av bile yok Tu't^ak, sana bir baj arsndan, bir
u halde sen kendini avladn demektir. Çünkü sen hapse düktün, maksada
erinemedin, mahrum kaldn.
Hiç âlemde bi^m gibi kendi kendini avlayan bir ahmak daha var m?
^24 Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl
(haz.), stanbul: Milli Eitim Basmevi, 1991,c. 5, bept. 412-416
425 Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl
(haz.), stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1991,c. 5, beyit. 471, 473-474
250
A.vlamaya deen §ey ancak a§ktr. Fakat o da öyle herkesin tu':^na dü^er mi
hiç'?
Meer ki sen gelesin de ona av olasn. Meer ki sen tuî^at hrakasn da onun
tumana gidip düjesin
-38-
Güne, kendisi için belirlenen yerde akar (döner).
te bu, azîz ve alîm olan Allah'n takdiridir.
*'Ve'-emsü tecrî U müstekarrin lehâ zâlike
takdîrü 7- 'azîzi'l- 'alîm "
*
Günej de bir delildir ki kendiyolunda akp gidiyor Ijte bu çok güçlü ve her
Günej, kendisi için belirlenen yerde akar (döner). çte bu, a^if^ ve alîm olan
'V^e bu, Allah'a göre t^or bir çey deildir" (Fâtr, 17)
Güne saatte 700000 km'den daha büyük bir hzla Solar Apex ad
verilen bir yörünge boyunca Vega Yldz'na doru hareket
ettii de unutulmamaldr
'^-^
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl
(haz.), stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1991, c. 5, bept. 395-396, 400-402,
405-407, 409-410
EY insan
251
"^^ Kur'ân Aratrmalar Grubu, Kur'ân Hiç Tükenmeyen Mud^e, stanbul: stanbul
Yaynevi, 2002, s. 84.
252
Süleyman, Dâvûd, Idrîs, Cercis ve daha bir çok himmeti bol nebiler
bunlarn hepsi bu izhâr menzile konmulardr, bu yüce makamn
sâkinidirler"^^^
ki, ilmi zatîdir, ikincisi âlimdir ki, ilmi mevhîbîdir (ihsan olunmu).,
üçüncüsü ilm-i mükteseptir (ka^^amlmij).
lm-i zatî ile âUm olan ancak Allah'tr. lmi vehbî (Allah vergisi),
Cenâb- Hakkk'n tâHm ettii ilimdir. (H^r (a.s.) 'm ilmi gibi). lm-i
mükteseb de, insanlarn çalma ve gayretieriyle meakkatie (^orluk)
'*28
Abdü'l-kerîm b. brahim el-Cîlî, însan- Kâmil, çev. Se}yid Hüseyin Fevzî Paa,
stanbul: Kitsan Yaynlar, c. 2, s. 332.
Kemâlüddin Abdürrezzâk Kâânîyyüs Semerkandî, Te'vilât-Kâ^âniyje, çev. Ali
Alem-i ehâdete (ahitlik) ait ilimler nur-u basarla (göm/e) zuhur eder.
Alem-i melekûta ait ilimler de basiret nuru ile zuhur eder. Hiç bir
zaman nur-u basar, nur-u basîredn ilmini bilmez.
Alem-i ceberûta ait ilimler kendine has bir nur ile zuhur eder.
Medrese ilmi okumakla, kavâidle (gramer), rivayet ve kraade zuhur
ederken, irfan ehlinin ilmi nur-u uhûd ile zuhur eder. Bu ilim bir
nevî vehbî ilimdir ki, "ilm-i ledün" dahî denir. Bu ilim huzurla hâsl
olduundan dolay buna "Huzur ilmi"de denir.
Müstekarr:
Bir istikrar için, yani kendi âleminde bir karar ve ölçü meydana
getirmek hikmet ve gayesiyle yahut sonunda bir sükûnete erip
durmak için cereyan eden,
• Hiç bir ressam var mdr ki yapt resmi hiç bir menfaat ümidi gözetmeden
Hiç bir testici yoktur ki içine su konmasn düünmeden testisini srf testi
"^^^
Elmalb M. Hamdi Yazr, Hak Dini Kuran Di/i, stanbul: Feza Gazetecilik,
1992, c. 6, s. 416.
^^"^
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl
(haz.), stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1991, c. 4, beyit. 2881, 2884, 2886,
2887
EY insan
255
stiva ise onun naati ve sfatdr. Halbuki onun naati ve sfat Zât'
ile kâimdir. Ar 'a gelince; O'nun yaratt mahlûk eylerden biridir.
bir idrake de sahip deildir. Ama bu kalp olan ar, öyle bir eydir ki
her zaman Hak ona nazar eder. Onda tecellisini gösterir. Ona
semâdan keremini indirir. u hadîs-i kudsi, bu mânây pek güzel dile
getirir. "Beni semâlarm almad, ke^ yerim de. A.ma mü'min kulumun
^^^
kalbi beni ald"
Görse bile bu eya artk geceleri uyumak için dinlenen masallar gibi
insana rehavet verir gittikçe arlaan ve kapanan göz kapaklar
ardnda varlklar gölgeleir, silinir ve kaybolur.
garipler gibi, yegâne hakîki vatan olan Allah diyarndan ayr dümü
ruhlar da bu gariplii az veya çok hissederler.
arif o asrda tam vâris mertebesinde olan kâmili görse, derhal bilir
vücuttan görünmütür.
Peygamberin
aksettiren ve gruba
(demet) halinde
vârisi
dek n
olan kâmil insan ite bu ruh güneinin nurunu
dünyaya Hakîkat-i
derece derece yayan bir nur huzmesi
Muhammedi ile görünmektedir.
4^^ Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealû Neriyaü, 2000, s. 28-
29.
•^^s
Mekûre Sargut, Gönülden Göniile, stanbul: Kubbealt Neriyat, 1994, s. 164.
EY insan
257
• Ulvî âlemin zahirdeki misâli, semâ âlemidir. Allah, oraya bir güne
yerletirmitir ki onunla, yer ehlini aydnla kavuturur.
-39-
Ay için de birtakm menziller (yörüngeler) tayin
ettik. Nihayet o, eri hurma dal gibi (hilâl) olur da
geri döner.
'^Ve'l-kamera kaddernâhü menâzile hattâ âde
ke V- 'urcûni'l-kadîm "
*
Ay'a gelince, ona men-^ller tayin ettik. 'Nihayet o eski hurma salkmnn çöpü
gibi (yay haline) dönmütür (Elmalk Hamdi Ya^r)
Ay, güne gibi istikrarl bir ekilde akp gitmez. Ona bir takm
konaklar ve her konaklamaya göre bir ölçü tayin etmiizdir.
Gezegendir, her gün bir konak yerine gelir, her konaa göre bir
ekilde görünür. Araplara göre ayn konaklar:
Bunlardan her gece bir konaa konar da gelecee kadar nuru arta
arta sonra da eksile eksile son konakta - ki kavuumdan öncedir-
i)ice incelir, kavislenir. Nihayet dönüp eski urcûn gibi olana kadar.
•^'^^
Elmall M. Hamdi Yazr, Hak Dini Kur'ân Dili, stanbul: Feza Gazetecilik,
1992, c. 8, s. 417.
•*'*^
Muhyiddîn Ibnü'l-Arabî, Fütuhât- Mekkiye, çev. Ekrem Demirli, stanbul:
Litera Yaynclk, 2006, c. 2, s. 413.
.
260
yirmi sekiz menzildir. Bir baka ifâdeyle ay, seyrinde her gece
• Allah Teâlâ Kamer'i (ay) Hayy (diri) isminin mazhar kld. Sonra,
onun felekini (semâ) burçlar semâsnda devreye koydu varln
ki
Sonra, kamere bab yldz, yerin idaresine vazifeli kld. Aynen ruhu
cesedin idarecisi kld gibi... ayet Yüce Hakk Teâlâ, dünya
semâsn ruhun hakikatinden yaratmam olsayd; hikmet,
yeryüzünde hiç bir canlnn varbn gerektirmezdi... Oras cemâdât
(canstî(lar) mahalli olurdu. Ve bu iler bittikten sonra da; Allah,
Adem'i, bu dünya semâsna yerletirdi. Çünkü Adem, dünyaya bal
âlemin ruhudur ki Hakk'n âleme nazar Adem'ledir, keza âleme
rahmeti de... Daha sonra da yaratt o mevcudata, Adem'in
hayatna bab olarak hayat verdi... nsan nevi orada hayat yaad
sürece âlem devam eder. Oradan intikal edip gidince, âlem de helak
olur... Her eyi birbirine karr... Aynen Ruh'un ayrlmas sonunda
cesedin harap olduu ve her eyinin birbirine kart gibi.."^"*^
'^^ Abdü'l-kerîm b. brahim el-Cîlî, Iman- Kâmil, çev. Seyyid Hüseyin Fevzî Paa,
stanbul: Kitsan Yaynlar, c. 2, s. 317-318.
^^'^
Ken'an Rifâî, erhli Mesnevi-i erif, stanbul: Kubbealu Neriyat, 2000, s. 564-
565.
262
Ey Allah'n rahmet kaps! Açk dur! Sen eriat yolunda ilim ehline
Madem ki âb- hayat bulunduu vakit insan için bir ebedi hayat
•^^ Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 555-
566.
^9 Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 651-652.
EY insan
263
• Bil ki ayn Güne'e doru bir yüzü vardr. Bu yüz daima tamdr.
Ne artar, ne eksilir. Bir de halka doru olan bir yüzü vardr ki Ay
bu yüzünü, devri dolaysyla insanlara eksik gösterir. Ama bu
yüzünün eksik görünmesi, Güne'i takib eden yüzünün tamlna
zarar vermez. O halde senin de Hakk'a doru olan Hak nazargâh
(baklan yer) olan kalb yüzün, imânla, yakinle ve O'na güzel zan
beslemekle tam olsun. Halkn bakt taraf olan d }Kizünün
eksiklii, gizli (iç) yüzünün tamhna zarar vermez. Buna da u
hikâye uygun düer: Ömer ile Ali (Allah her ikisinden de râ^ olsun)
Yemen tarafnda Üveysü'l-Karanî'yi bulup kendisine Resûl-i
Ekrem'in (s.a.s.) vasiyet ettii hrkasm teslim ettikleri zaman ona:
zarar vermez.
-Daha da söyle.
-Evet.
Aya bak da nefsini halka kar iyi zan beslemee yöneltmekle ondan
ibret al. Yani ne zaman ki birisinin zahirinde bir ayp ve noksann
görürsen, kendi kendine: "Belki Allah ile muamelesi tamdr, ayb
bana göredir" de.
Hikâye olunur ki: Hasan- Basrî (Allah ondan ra^ olsun) bir gün
Badat'ta Dicle Nehri kenarnda siyah bir adama rasdad. Bu adam,
yannda bulunan kadnla arap içiyordu. Hatrna geldi ki: "Bu
siyahi, arap içmeseydi, benden efdal idi. "Hasan-i Basrî'nin âdeti,
452 Niyâzî-yi Msrî, rfan Sofralar, çev. Süleyman Ate, stanbul: Yeni Ufuklar
Neriyati, s. 69-71.
EY insan
265
Allah sana ledün (Allah tarafndan ihsan olunan ilim) ilminin srrm
vermi, her çeit kulunun zahir ve bâtn hallerini göstermitir. Senin
için kulun da gizlisi ve srr yoktur. Ey Ali, o halde bu üç bölüü de
bilirsin. Onlar ne yolda, hangi konaktadrlar?
Resuller arasnda nur ciheüyle (yön, taraf) fark yoktur. Aya bakarsak,
yeni doan ay Âdem, biraz daha yükselince Nuh, brahim, Mûsâ,
Isâ, nihayet bedir haH, zuhûr-u Muhammed gibidir. Bunlarn nur
ciheüyle, yani ay olmalar itibariyle asllar hep birdir. Aralarnda
'*53
Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 554.
'^5'*
Muhyiddîn bnü'l-Arabî, eceretü'l Kevn-Üstün nsan, çev. Abdülkâdir Akçiçek,
stanbul: Bahar Yaynlar, 2000, s. 67.
"
266
Türlü melekler vardr. Kimi hilâl gibi ince, kimi üç günlük ay gibi
belirli, kimi dolunay gibi nurunun son çizgisindedir. Birbirinden
daha olgun, birbirinden daha aydnhk olarak, bu melekler ilâhi nura
ahitlik ederler. Yeryüzündeki insanlarn, akl, fikir, anlay, güzellik
ve olgunluk dereceleri gibi yeryüzünün melekleri ve yeryüzünün
velîleri ile nebileri de öyle derece derecedir^^^
'ss
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 10-11.
^^^ Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbald Gölpnarl
(haz.), stanbul: Milli Eitim Basmevi, 1991, c. 6, beyit. 1208-1209.
^^'^
Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 536.
"^^ Muhyiddîn bnü'l-Arabî, Fusûsu'l-hikem, çev. M. Nuri Gençosman, stanbul:
stanbul Kitapevi, 1981, s. 114.
459 Niyâzî-yi Msrî, rfan Sofralar, çev. Süleyman Ate, stanbul: Yeni Ufuklar
Neriyaü, s. 30.
EY insan
267
sana in^l olunan tebli (eriçtirmek) et" (Mâide, 67) emrindeki minbere
oturtulmutur.
cenneti) koydu.. " (Fâtr, 35) Dördüncü makama gelince uhûd (^ahit
-40-
Ne güne aya yetiebilir, ne de gece gündüzü
geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzerler.
"Le'-emsü yenbâî lehâ entüdrike'l-kamera ve
le'1-leylü sâbiku'n-nehâri ve küllün fî felekin
yesbehûn"
*
Ne güneyin aya çatmasjara§r, ne de gece gündü':^ geçebilir; onlarn her biri
yüî^erler. (Diyanet)
"Geceyi, gündüî^ü, Güneri ve Ay' yaratan O 'dur. Her biri bir yörüngede
"Güne§ aya yetijme^ gece de gündüî^ü geçmeî^ Her birisi bir felekte yü^r"
(Yasin, 40) Yani dairesel bir eyde dönerler'^'''*
Âyet-i kerîmede: 'Hiç bir §ey yoktur ki Cenâb- Hakkk ' tebih ve tahmit
'*''-
Kemâlüddin Abdürrezzâk Kâânîyyüs Semerkandî, Te'vilât-Kâfâniyye, çev. Ali
Ashnda bu iki ilim, aslnda tek ilimdir ama iki üim itibar (gerçek
olmayp var sayma) edilir Bu itibardan dolay iki taraf erbabnn (ehil)
Bir bütün ki, cüz'ülerinin her biri hâlden hâle geçiyor. Bu demektir
ki, böyle hâlden hâle geçen ve en son hâle geçmek için yürüyen.
465
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealt Neriyat, 2000, s. 351.
466
Niyâzî-yi Msrî, irfan Sofralar, çev. Süleyman Ate, stanbul: Yeni Ufuklar
Neriyat, s. 35-36.
467
Niyâzî-yi Msrî, irfan Sofralar, çev. Süleyman Ate, stanbul: Yeni Ufuklar
Neriyat, s. 19.
272
nsann en küçük bir uzvunda bir yara olsa bundan bütün vücut ac
duyar. Küçük bir dert bütün vücûdu hummalar içinde yakar.
Bunun zdd olarak vücut umûmî bir ztrapta ise insann her uzvu,
her hücresi bu derdi benimser, onun tesiri altnda sar, solgun ve
keyifsiz olur.
Bütün zahir sebepler bâtn sebeplerin emri altnda olduu için, eer
AUah isterse her kuvvet kendi tabiat gereince tesirli olur. Allah
isternedii zaman ise tabiat yakmak olan ate bile bu tesirini
brahim yaratlh olan hiç bir insan için yakc olmamtr. Bu bir
Allah öyle buyurmutur: "B/'i^ onu ancak belirli bir miktar ile indiriri^'
(Hicr, 21) Bu miktar yaratklarn talep ettikleri haklardr, çünkü
'^^'^
Ken'an Rifâî, erhli Mesnevi-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyat, 2000, s. 178
'^^ Ken'an Rifâî, erhli Mesnevi-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyat, 2000, s. 117
EY insan
273
Allah her eye yaratln vermi ve dilediini belirli bir ölçüye göre
indirmitir. Hakk'n diledii, bildii ve hakknda hükmü verdiidir.
-41-
Onlar için bir âyet de: Zürriyetlerini (nesiller,
soylar) "fülki'l-mehûn'da" (dolu gemi)
tamamzdr.
'^e âyetün lehüm ennâ hamelnâ zürriyetehüm
f'1-fülkin-mehûn "
Onlar için bir delil de bi^m, onlarn neslini dolu bir gemide ta^mam^r.
(Elmahh Hamdi Ya^tr)
Onlarn hürriyetlerini dopdolu bir gemide tapmam':^ da onlar için büyük bir
ibrettir. (Diyanet)
^''^
Abdürrezzak Kâânî, Tasavvuf Sö'^lüü, çev. Ekrem Demirli, z Yaynclk,
stanbul 2004, s. 296-297.
'*^'
Abdülkâdir Geylânî, Gunyetü't-Tâlibin, çev: Abdülkadir Akçiçek, stanbul:
Salam Yaynevi, 1991, s. 207.
274
gerçee k tutar:
bana hareketi söz konusu olmaz. Kan hücreleri bile kann aknts
içinde yer deitirmektedir. Ancak meni hücreleri böyle özel bir
Elmalh M. Hamdi Yazr, Hak Dini Kuran Di/i, stanbul: Feza Gazetecilik,
1992, c. 6, s. 418.
Kemâlüddin Abdürrezzâk Kâânî Semerkandî, Te'vilât- Kâfâniyje, çev. Ali
Rza Doksanyedi, M. Vehbi Gülolu (haz.), Ankara: Kadolu Matbaas, 1988,
c. 3, Yâ-Sîn Sûresi, s. 14.
EY insan
275
^^"^
Halûk Nurbaki, Yâ-Sîn Sûresi Yorumu^ stanbul: Damla Yaynevi, 1999, s. 64-
66.
^^^ Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyat, 2000, s. 144.
^•^
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyat, 2000, s. 304.
276
parçaak eti kemiklere çevirdik; bu kemikleri etle kapladk. Sonra onu ba§ka
bir yaratlrla insan haline getirdik. imdi bak da Allah 'in ne mükemmel
yaratan olduunu bir dü§ün. " (Mü'minûn, 12-14)
"^^^
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 605.
* ''^
emseddin Yeil, Füyü^ât, stanbul: Yeil Yaynlar, 1 984, c. 6
EY insan
277
"Ey insanlar! Bi^ si^ hakir (degersi^ bir sudan yaratmadk m'? l§te o suyu,
belli bir î^amana kadar salam bir yere yerletirdik. B!^ bunu böyle takdir
"Ey insanlar! Eeryeniden dirilmekten üphede iseni^^ unu bilin ki, bi^ s\i
bekletiri^ sonra da sis^i bir bebek olarak dan çkannî^... " (Hacc, 5)
Eyyiit lâf brak gayri. imdiyütülerce ümit var, hemen adm atagör!
olanlar), Nuh 'un gemisine ben^eri^ Kim bu gemiye el atar, bu gemiye girerse
gemidesin.
Ayan gemiye çek de can sevgilisine giden can gibi oturduun yerde yürüye
"^^^
dur.
479 Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarb
(haz.), stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1991, c. 4, beyit. 536-541, 557.
278
^^^
Her velîyi Nuh ve kaptan bil, hu halkn sohbetini de tufan say.
baya ijler) dalarsa, sefîl (alçak) olmas tabiîdir. Ama aslî vazifesini
-42-
Ve kendilerine o misilden binecekleri eyler
yaratmamzdr.
^'Ve halaknâlehüm min mislihî mâ yerkebûn
>f
*
Yine kendileri için onun gibi binecek peyleryaratmamdr.
(Diyanet)
480 Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl
(haz.), stanbul: Milli Eitim Basmevi, 1991, c. 6, beyit. 2225
^^^ Ken'an Rifâî, erhli Mesnev-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyat, 2000, s. 134.
482 Ken'an Rifâî, Sohbeder, stanbul, Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 612
EY insan
279
uyandracak.
yanl duygu ve idrâkiniz, yine hep o aaçtan adar gibi, sizi ömür
boyu, nasl bir çocukluk yaptnza inandracak bir açklkla
karnza gelecek.
amel ederse Allah Teâlâ ona himediini de öretir. " (Hadîs-i erif) Bu öyle
bir kalp huzurudur ki senin üzerinden bütün ilimlerin yükünü ahr,
hakikatten uzaklamlardr.'^^^
arr!
'^'*
Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 505-
507.
485 Muhyiddîn bnü'l-Arabî, Fusûsu'l-hikem, çev. M. Nuri Gençosman, stanbul:
stanbul Kitapevi, 1981, s. 91.
EY insan
281
Senin ruhun, "arf'n yani Hakk'n ayrl ile yoksullua dü§müf, bedenin
Ruhun yücelere yükselmek için kanat çrpmada; bedense, pençeleri ile yere
Ey doduu yeri ölürcesine seven, oraya yapp kalan deve (yani beden)! Sen
Mûsâ kavminin yllarca Tih çölünde kald gibi, benim de seninle, bu hallerde
Ey beden! Bu yol, Hakk a kavumaya, iki adm kadar yaknd. Fakat sen
araya girdin, beni arttn. Ben senin hile oltana takldm kaldm da, bu
Yol yaknd ama ben pek geç kaldm. Ey beden devesi; senin srtnda
Sonunda Mecnûn (yani dertli ruh) ayrlk ateinde o kadar çok yand ki,
O geni çöl Mecnun 'a dar geldii için bunald da, kendini talk bir yerde
deveden aa att.
Yiit Mecnûn kendini öyle h^a ve sertlikle tala att ki, bedeni adetâ etildi.
Kendini aa öyle bir atla att ki, A-llah 'in kabas ile aya da krld.
Ayan balad ve; "Top olurum da, onun çevgeni önündeyuvarlanr giderim.
"
dedi.
devesinden inemedi
Ey Hakk yolcusu! Sen top ol da, O'nun çevgeninin önünde sdk ile, candan
Bu yolculuk Hakk sevgisinin çekip ile olur. O yolculuk ise, bi^m deve
Bu çept bir yolculuk, bambaka bir yolculuktur; her kula nasip olma^ Bu
yolculuk; cinlerin çalnmalar ile de olma^ insanlarn çalnmalar ile de elde
edileme^
ihsândrf^''
dütü.'^^^
486 Mevlânâ, Mesnevi Tercümesi, tercüme: efik Can, stanbul: Ötüken Neriyat,
1999,c. 3-4, s. 497-498
"»^^
Mevlânâ, ¥ihi Mâ Fih, çev. Meliha Ülker Târkâhya, stanbul, Millî Eitim
Basmevi, 1985, s. 26-27
"
EY insan
283
(Manevî binekler insan mîrâca ta§r, maddî binekler ise esfel-i saflîne
Kendisine bir nida (çarma) geldi: "te Sen, ite Rabb'in." Ama bu
Bu arada öyle bir nida geldi: "Yâ Muhammed, ayak bastn yer
mebde-i halkn (yaradlm§ halkn) vehminin bittii yerdi." Yani
bundan ötesini, onlar artk hayal dahi edemezler.
'*^^
Muh\iddîn bnü'l-Arabî, eceretü'l Kevn-Üstün nsan, çev. Abdülkâdir Akçiçek,
stanbul: Bahar Yaynlan, 2000, s. 136.
EY insan
285
-43-
Dilersek onlar garkederiz (batma)', o vakit onlara ne
feryatç (yardm isteyen) vardr, ne de onlar
kurtarlrlar.
'^e in ne§e' nurilâüm felâ sarîta lehüm ve lâ
lüm yünliazûn ''
*
E.ger dilesek onlan bogan^ da ne o nesiller için birferyatç, birferyad eden
"^^0
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarh
(haz.), stanbul: Milli Eiüm Basmevi, 1991, c. 6, beyit. 2208,2225
'*^'
Ken'an Rifâî, erhli Mesnevt-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 146-
147.
286
bir gündür ki, kimse kimseye sahip olamaz. Emir ve hüküm o gün
yakuz Allah'ndr.
f^
(nfitâr, 19
493
Ahmed er Er-Rifâî, Marifet Yolu, haz. Prof. Dr. Kamil Ylmaz, stanbul,
Erkam Yaynlan, 1995, s. 102
494
Abdülkâdir Geylâni, Tasavvuf Yolu, çev. Doç. Dr. Abdülvehhab Öztürk,
stanbul: Sultan Ya}anevi, 2002, s. 59
EY insan
287
Olum! "Ya Rabbi! Senin merhametinle tevessül (hir §eyi vesile kabul
etme) ederim." dediin zaman, sanki eyh Mansur kulunun
vilâyetiyle senden sual ederim demisin! Dier evliyâ-i kiram da
böyledir. Çünkü vilâyet bir ihtisastr, AUah onu dilediine verir...
^"^"^
Ahmed Rifâî, Vaa-:(lar., sad. H. Naim Erdoan, stanbul, Pamuk Yaynlar, s.
124-126
288
Tanr adam yani Tanr ile kendinden geçmi olan, her ne yaparsa
revadr (lâyk, uygun). Tanr için yaplan ilerde hatâ yoktur. O halde
O ne yaparsa dorudur.
Ulu Tanr isterse yaatr, isterse öldürür. Adilleri öldürüyor,
zâlimleri ihtiyarlayncaya kadar yaatyor.
Bunun gibi bütün iler Tanr'dan olur. Her kim bunlar ayrr ve
bunlara itiraz ederse kâfir olur."^"^^
kasdetmijlerdi.
'^'^^
Ahmed Rifâî, Vaazlar, sad. H. Naim Erdoan, stanbul, Pamuk Yaynlar, s.
127
"^^^
Sultan Veled, Maarif, çev. Meliha Anbarcolu, Konya: Konya ve Mülhakati
Eski Eserleri Sevenler Dernei yayn, 2002, s. 47
EY insan
289
A.ma ate, ona gülle nesrine dönmütü; o dinsi^ Nemrut da bir sivrisinekle
kahrolup gitmiti.
Hûd'un, cömert Nuh'un toplumlar da, Tann'dan aî^ap ça gelip çatnca yok
olmulard.
Hepsi deyelle, suylayok oldu; çünkü çarplmaya, yere batmaya lâykt onlar.
Ondan dolay da kendi kendilerine klç vurdular, kanlan sel gibi akt.
akacaktk
Toprak, su, ate ve hava bana ve sana göre cansz ve ölü görünür.
Fakat onlarn yalnz Hakk'n emrini duyan bir kula vardr. Tpk
bunun gibi ate, Hakk'n emrinde ve dâima tetiktedir. Hani Hak
"^^^
Sultan Veled, btidâ-nâme, çev. Abdülbâkî Gölpnarl, Konya: Konya ve
Mülhakat Eski Eserleri Sevenler Dernei yayn, 2001, s. 42
290
eer Allah isterse her kuvvet kendi tabiat gereince tesirli olur.
Allah istemedii zaman ise tabiat yakmak olan ate bile bu tesirini
kaybeder.'^'
Kendimde bir rej, bir tedbir olsayd her yaptm, her giripiim is kendi
hükmümce olurdu.
Ken 'an (Ht(. Nuh 'un olu) gibi hani. O da Nuh 'tan arland da koca dan
tepesine çkmaya kalkkt. Yortulmak için daa ne kadar kojtu trmandysa
kurtulutan o kadar u^klap.^^^
"^^9
Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif., stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 117.
500 Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl
(haz.), stanbul: Milli Eitim Basmevi, 1991, c. 6, beyit 2322-2324, 2327.
5^^'
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarb
(haz.), stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1991, c. 6, beyit. 2359-2360.
EY insan
291
Rj-h denitkrinde öyle kuvvetli dalgalar olur ki Nuh tufanndan yüklerce defa
daha üstündür.
Fakat Ken 'an 'in göî^ünde kl bitmitir de o jü^en Nüh 'u da brakmtr,
gemiyi de. Daa trmanmaya kalkijmpr.
Fakat derhal yanm bir dalga, da da aalklarn ta dibine atmktr,
Cenâb- Hakkk'n buna kar buyruu öyle oldu ki: "Soya sopa
baklmaz, fazîledn (erdem) mihrab ilâhî emrin men ettiklerinden
502 Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl
(haz.), stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1991,c. 6, beyit. 2084-2086
^•^^
Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealt Neriyaü, 2000, s. 62.
292
Kimi devrân (dünya) bu cihetten (yön) aceb âî^âd (öî^ür brakma) ediyor
Gele bir gün ki tahassürle (hasret çekme) ararsn bu demi (an, ^aman)
50-*
Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealt Neriyaü, 2000, s. 499-
500.
5'^-^
Ken'an Rifâî, llâhiyat- Ken'an, Yusuf Ömürlü ve Dinçer Dalklç (haz.),
-44-
Ancak bizden zamana kadar
bir rahmet, bir
yaatmak için baka.
''tllâ rahmeten minnâ ve metâan ilâhîn^'
*
A.ncak tarafm:(dan bir rahmet ve bir •:(cmana kadaryaatmak baka.
(Elmalk Hamd Ya^r)
A.ncak bi^m tarafmzdan bir rahmet ve belli bir flamana kadar dünyadan
faydalandrmam müstesnadr. (Diyanet)
^*"^
emseddin Yeil, Füjû^^ât, stanbul: Yeü Yaynlar, 1984, c. 6, s. 251.
294
öyle bir Zât'tr ki herkes, onun nimetlerine, onun n^k taksimine muhtaçtr.
Senin gibi bir kötü, o makbul ruha e§ olmuj, Nuh'un nikâhndaki kâfir gibi
adetâ.
O Nûh 'u da senden halâs ederdim (kurtarrdm). Ben de ksasa urar §eyhin
yolunda ölmek erefiyleyücelirdim.
5"''
Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 532-
533.
5°^ Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 260.
EY insan
295
getirini^ çünkü hana salât-ü selâm getirmek si^n için f^ekâttr (temizleyici)
Bana Allah 'tan vesile isteyini^ dediler ki: 'Vesile, Cennette en yüksek
derecedir. Bu dereceye ancak hir adam nail olahilecektir. istiyorum ki o adam
hen olaym. " bu hadiste una iaret vardr: Nasl ki âlim, örenci
olmadan öretmen olamazsa baba da ancak çocuk ile baba olursa,
^^^ Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarb
(haz.), stanbul: Milli Eitim Basmevi, 1991, c. 6, beyit. 2103, 2107, 2110,
2114.
296
(inen) ey nasl külliyen (bütünüyle) nazil oluyor idiyse vâsta ile nazil
bütün ayrntlar ile açklama) mutabk (uygun) olsun. Artk sen anla,^^^
• Bütün kaplar yüzüne kapand zaman, sen yine de, Fettâh olan
Allah'tan bir kapmn açlmasm bekle. Esasen, kullar her ne zaman
bir yolu kapadklarnda Allah onu mudaka açar. Bunu
rubûbiyeünin bir icâb olarak münferiden yapar. Ulûhiyetinin izzeti
O 'nun rahmetinden ümidini kesme. Yardmndan yeise dü§me. Sana A.llah 'a
yönelmek gerek. Hakîkî bir dost, velî, sahip olarak Allah kâfidir. " (Nîsa,
'''
45)
Niyâzî-yi Msrî, irfan Sofralar, çev. Süleyman Ate, stanbul: Yeni Ufuldar
Neriyaü, s.110-111.
5" Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl
(haz.), stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1991,c. 6, beyit. 1871-1874
^'2 Ahmed er Er-Rifâî, Hak Yolcusunun Düsturlar, çev. Yaman Ankan, stanbul:
Erkam Yaynlar, 1985, s. 96
EY insan
297
-45-
Onlara: "Önünüzdekilerden, arkanzdakilerden
kofunun, Rahmete âyân olasnz." denildiinde,
^*Ve izâ kîle lehümü't-tekû mâ beyne eydîküm ve mâ
halfeküm le^allekümt türhamûn"
*
Durum böyle iken onlara: "Onünü^ekinden de arkam^dakinden de korkun
ki si^ rahmet edilsin. " denildii î^aman,
5'^ smail Hakk Bursevî, Kühu'l-Beyân Tefsiri, stanbul: Damla Yaynevi, 2004, c.
7, s. 65-66.
298
sahibi bir kimse, emin klnd taraftan baka bir taraftan emin
olmamaldr. Çünkü Allah'n, önünden ve arkasndan bâtl
yurdu deildir.
5'^ Niyâzî-yi Msrî, rfan Sofralan, çev. Süleyman Ate, stanbul: Yeni Ufuklar
Neriyaû, s. \ll-\Tb.
302
lâzmdr."''^
seni ikâz eder; ve eer fâsid olursa, sana bâtl eyler söyler ve rüd
ve saadetini izâle eder.^"^"
5-" Ken'an Rifâî, erhliMesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyat, 2000, s. 319.
^-' Ken'an Rifâî'nin Ahmet er-Rifâî hakkndaki notlarndan, s. 58
522 Ken'an Rifâî'nin Ahmet er-Rifâî hakkndaki nodarndan, s. 51
"
EY insan
303
Cehennem ehli dört ksma ayrlr. Bunlardan bir grup Firavun gibi
rab olduunu iddia edip Allah'n Rabln reddederek Allah'a kar
büyüklenenlerdir. Firavun öyle demiti: "Ej topluluk! Benden ba^ka
ikinci grup, Allah'a ortak koan kimselerdir. Onlar, Allah ile birlikte
baka ilâhlar da kabul eder ve öyle derler: "-B/^ onlara, sadece bi^i
-46-
Kendilerine rablannn âyetlerinden herhangi bir âyet
de gelse mutlaka yüz çevirirler.
çevirmilerdir. (Diyanet)
ilân eden Rablerinin âyetierinden bir âyet nazil olsun da onlar tekzib
(yalanlama) ve istihza (ince ince alay etme) ile yüz çevirmesinler oknaz.
^"^"^
Onlara hangi âyetimiz nazil olmusa mutlaka yüz çevirmilerdir.
istediler.
Onlar, izhâr (ortaya çkarma) eden Nur (^k) ile ortaya çkan cisim
arasndaki fark, nur göz önünden zail (kalc olmayan) olup zulmet
(karanlk) çöktükten, ekil ve renkler görünmez olduktan sonra
görmüyorlar m? Bunu görebilseler inkârlar mümkün olmad gibi
^"^
tekzibleri (yalanlama) de mümkün olmaz.
Afâktaki (insann kendi nefsi dndaki göî^le görülen varlk âlemi) âyetler
ve eserler, insann içinde olanlar bilmek ve göstermek içindir.
^2« Ahmed er-Rifâî, Marifet Yolu, Doç. Dr. H. Kâmil Ylmaz (haz.), stanbul:
ErkamYaynchk, 1995, s. 171-172.
^^
Muhyiddîn bnü'l-Arabî, Risaleler, çev. Vahdettin nce, stanbul: Kitsan
Yaynlar, c. 1, s. 45.
550 Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyati, 2000, s. 198.
531 stanbul, Kubbealü Neriyat, 2000,
Ken'an Rifâî, Sohbetler, s. 82.
532 Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul, Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 651.
EY insan
307
terbiyesini taknma) etmi. Allah Hz. Musa'ya hitap ederek: "Ya Mûsâ!
Söyle o kuluma, Ben AUah Azimüân, onun azndan adm anma
salâhiyetini aldm. Bundan büyük ceza olur mu?" demi.
Evler çok görünseler de aslnda iki ev vardr: Biri bilgi evidir, yani
bilendir.
-47-
Onlara: "Allah'n size merzuk (rzklanm)
kld eylerden hayra sarfedin." denildiinde,
küfredenler inananlara: "Biz o kiiye yedirmeyiz, ona
Allah dilese yiyeceini verirdi, siz açk bir
dalâl içinde deil de nesiniz?" derler.
bifi mi doyuraca":^ Sif^ apaçk bir sapklk içinde deil de nesini:^" dediler.
Sen Hakk'n irâdesi hapsinde esir deilsin. Hür kimseler gibi bir
gönül ve vicdan rahatnda bulunman için sana verilmi ilâhi
^^•^
Ken'an Rifâî, erhli Mesnev-i erif, istanbul: Kubbealü Neriyati, 2000, s. 92-94.
^^^ Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü NeriyaO, 2000, 129.
s.
312
aliyji'l-aî^m.
EY insan
313
(ailesi), çoluk çocuudur. Allah indinde hayrl kul, ailesine faydal olandr.
buyuruluyor.^'*"
^""^
Ahmer'er Er-Rifâî, Onlann Alemi, çev. Abdülkâdir Akçiçek, stanbuk Bahar
Yaynlar, 1996, s. 166.
^•*'
Ahmed er-Rifâî, Sohbet Meclisleri, çev. Dr. AH Can Tad, stanbul: Erkam
Yayn, 1996, s. 186.
-'*-
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealt Neriyat, 2000, s. 312.
314
-48-
SZ doru iseniz bu tehdit ne zaman (Ne zaman bu
vaadf doru iseniz) derler.
'^e yek:ûlûne meta hâze'1-va 'dü in liüntüm sâdildn"
*
Yine onlar: 'Tier dom söylüyorsam:^^ hu (kyamet) vaadi ne !^aman?"
diyorlar. (Elmahh Ham di Ya^r)
Ve istihza (ince alay) ve tehekküm (ciddî görünüp alay etme) yolu üe:
"Hem sizin söylediiniz yevm-i mev'ûd (vaad olunmu gün), o dîvân-
mücâzât (ceî^â, karglk meclisi) doru ise ölülerin dirümesi, ihzar
""^^
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealti Neriyaü, 2000, s. 596.
544 emseddin Yeil, Füyû^ât, stanbul: Yeil Yaynlar, 1984, c. 6, s. 252.
EY insan
315
Meselâ Hz. Musa'nn asasn pek açk bir ekilde gören Yahudiler
sonradan Sâmiriyye'nin buzasna tapmtr. Hz. Isâ ölü çocuu
diriltmi, fakat bunu görenler O'nun idam kararna imza
koymutur (Koma jürisinden Marcus). Kyamete ait delil isteme ise
büsbütün abestir. Kyamet ancak saati gelince tezahür eder.
Mânâdan bir delil istemeye gelince: Mânâ gönülle sezilip farkedilen
bir sistemdir. Kalbi katlam merhametsiz kiilere bu filmi
H^. Peygamber Allah ' medh ü senadan (övme) âci^ olduundan bahsetmiti.
Çünkü o telvin (talep ve istikâmet yolunu arattrma makam), bu temkin
makamnda idi.f^^
'^^^
Halûk Nurbaki, Yâ-Sîn Sûresi Yorumu, stanbul: Damla Yaynevi, 1999, s. 71-72.
^'^^
Hucvirî, Ke^fu'l-mahcüb Hakikat Bilgisi, Süleyman Uluda (haz.), stanbul:
Dergâh Yaynlar, s. 272-273.
316
^'^^
Sultan Veled, Maarif, çev. Meliha Anbarcolu, Konya: Altunar Ofset, 2002,
s. 202.
EY insan
317
-49-
Baka deil, bir tek sayhaya (yüksek sesle barma,
haykrma) bakyorlar, onlar çekiip dururken
yakalayverir.
"Mâ yenzurûne illâ sayhaten vâhideten te'huzühüm
ve hüm yahssmûn"
*
Onlar sadece bir tek çla bakyorlar, bir çlk ki onlar çekijip dururken
5'*^
Sultan Veled, Maarif, çev. Meliha Anbarcolu, Konya: Altunar Ofset, 2002,
s. 39.
^'*^
emseddin Yeil, Füyû^ât, stanbul: Yeü Yaynlar, 1984, c. 6, s. 252.
318
can çekimedir.
Allah akndan gayr her ey, iki dünyann nimederi dahî olsa, can
çekimekten baka bir ey deildir.
550 Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealu Neriyaû, 2000, s. 544.
"
EY insan
319
gedrdi: '^u jü<^en onlar bir titreme ald ve bulunduklar jerde di^ üstü
çöküverdiler.
Ken'an Rifâî, .erhli Mesnev-i er{f\ stanbul: Kubbealt Neriyat, 2000, s. 369-370.
320
-50-
O zaman bir tavsiyeye muktedir olamazlar.
Ailelerine de dönecek deillerdir.
"Felâ yestetî'ûne tavsiye ten ve lâ ilâ ehlihim
yerci'ûn"
*
O 'Iraman bir tavsiyede bulunamazlar. Ailelerine de dönemezler. (Elmalk
Hamdi Ya^r)
(Diyanet)
552 Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyat, 2000, s. 119-
120.
EY insan
321
-51-
Sûr'a üfürülmütür, bir de ne baksnlar
kabirlerinden Rablerine doru akn ediyorlar.
^^e nünha û's-sûd fe izâhüm mine'l-ecdâsi ilâ
rabbihitn yensilûn "
*
Sür'a üfürülmütür, bir de ne baksnlar kabirlerinden Rablerine doru akn
ediyorlar. (Rlmall Hamdi Ya^r)
fidye olarak versin de, tek kendini kurtarsn. Fakat ne mümkün! Bilinmeli
üalîl Peygamber, vefat edince ruhu, Tann kapsna vard. Ulu Tann, ona
sordu:
"Ey bütün halktan devletli, daha baht yaver kip, dünyada en güç neyi
gördün?"
Halil dedi ki: "Olumu kesmek güçtü; babam cehennemde görmek güçtü;
Pek güçtü, pek müküldü ama can vermeye karp bunlar bir hiçten ibareti"
Ulu Tann ona öyle hitap etti: "Can vermek sana bir a^ap geldiyse de
Can verip öldükten sonra da ölçüye gelme^ bir hayli güçlükler var.
¥j§ o güçlüklere düerse can vermek, ona bir huî(ur bir istirahat gelir!"
Madem ki böyle bir mükül ie düüp kalmsn; neden geceyi gündü:(ii gafletle
geçirirsin?
553 Suad el Hakîm, hnii'l Arabî Sö:^ügü, çev: Ekrem Demirli, stanbul: Kabala
Yaynevi, 2005, s. 434-435
" "
EY insan
323
Bu mükül i§in çâresini hul,jol çok ucundur; önce kendine bir konak ha^rlal
Dünyay brak da ölüm ha^rhgna girij; yol ölüm ürerine kurulmutur, yol
a^ tedârikine bak!
Uî^un ömür, en iyi bir peyken onu en beter bir §ey olan dünyaya sarfetme,
Ey dünya altnnn bir arpa kadarna bile can satan, Yûsufu da böyle ucu-:(^
sattlar.
Sen, Yûsufu böyle ucu^ satn aldn, onu canla ba^la seçtin, kabullendin.
Can Yûsufunu sultan eden kip, onu, cann bile verir de satn alr!
Can Yûsufu pek aî(i\dir olum. Yûsuftan daha iyi ne var ki?
Yûsufun kadrini kör anlayama^ heyecanl gönülden ba§ka bir gönül, yanp
eriyeme^f^^
^^'*
Feridüddin Attar, Mantku't-Tayr, çev. Yaar Keçeci, stanbul: Krkambar
Yaynlar, 1998, s. 211-212
324
nsan kabre konduu vakit bir sayha duyar: "Ey gafil, sen dünyay
geçti-
EY insan
327
Ve kendini bilmenin gayet gerekli art serencâm (bir olayn iyi veya
kötü sonucu, akbeti) neye eriti onu bilmektir. Kendi hâlinin fazlas,
(Hadis)
Eer hrs sfat galip ise, fareler ve kurbaalar suretini görür. Eer
cimrilik sfat galip ise köpekler ve keçiler suretini görür. Eer kini
galip ise ylan suretini görür. Eer ehvet sfat galip ise eek suretini
görür. Eer yavuzluu (sert, çetin) sfat galip ise tilki suretini görür.
Salih sâlihle, kötü kötüyle, tayyip tayyiple (temi^ iyi) ve habis (kötü,
fesat) habis ile harolur. Sen hangisine lâyksan, senin hakkn odur.^^^
^^^ Mûsâ b. eyh Tahir Tokad, smail Hakk Bursevî, Hac Bektâ- Velî,
Muhammed Nûru'l-Arabî, Gayb Bahçelerinden Seslenirler, Ya}ana Hazrlayan:
Tahir Hafzaüolu, stanbul: nsan Yaynlar, 2003, s. 251.
328
geçme).
Sûra üfleyen srafil (a.sjâiit. Ruh bir safta, melekler dier bir safta
5^2 Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Fîhi Mâ Fîh, çev. Meliha Ülker Anbarcolu,
stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1990, s. 256-257.
EY insan
329
erkek veya kz bir evlâd sahibi olunca Azâzîl de ona arkada olmak
üzere bir evlât yetitirmitir. Bu yüzden eytanlarn says Adem
evlâdnn says kadardr. Doumlar ise kullarn amellerini yazan
meleklerin saysncadr. Kullarn amellerini yazan melekler biri
sada, dieri solda olmak üzere ikidir. Bundan sonras, derin bir
mes'ele olup sana yorumu gösterilecei gün göreceksin. Yazklar
olsun o güne kadar gaflette (Haktan hahersi^ik) kalana. Ne mutlu
ölümden evvel intibah (uyanma) edip aylanlara!
deildir.
Nefsinden yüz çeviren ise ölümün mânâsn anlar. Bilir ki, ölüm,
hislerle anlalan cisim ve suret dünyasna iltifat ve rabeti terk etmek,
âlem-i Melekût'a bakmak ve Allah yoluna girmektir. Allah'n katna
varacan bilerek ahdine vefa göstermek, O'nun rubûbiyetini kabul,
hukuk- ilâhîyi yerine getirmektir. Ki o da, ahlâk- mezmûmeden
(beenilmeyen ahlâk) syrüp güzel ahlâkla bezenmektir. nsan bu
sfatlarla muttasf (vasflanan) olduu zaman hitâb- ilâhîye mazhar
olur. O Rabbndan, Rabbi de ondan raz olarak huzûr- ilâhîye varr.
"Ey mutmain olan nefs! Sen O'ndan, O senden raz olarak Rabbine
dön!"
330
trâdî ölüm: Ruhun cesede olan bam terk etmesi ve cesede aid
sevgiden uzaklaarak AUah rzâsnda ve âhiret amelleri peinde
müstarak (kendini bilmeyecek derecede co^ku ve vecd içinde olan) olmasdr
ki, bu iradî bir ölümdür. Bu ölümle ölenler ebediyen ölmezler artk.
Yiirn Allah 'a kavurmay severse Allah da ona kavurmay ar^u eder Böyleleri
önlerine neyin çkacam imdiden görenlerdir. Böyle bir
radî ölüm, sevab; tabiî ölüm îse cezay; sevab ve ikâb (a^p, e^yet)
gerektirir. Her kim, iradî olarak mevte eriecek olursa tabiî ölümden
önce intibaha (uyanma) gelir, intibaha gelen de yorumsuz olarak
gerçei görür, erbâb- basiretten (kalp göî^ü ile hakikati görenler) olur.
563
hakîkî hayat vereni olacaktr. Fakat böyle cana can katan nameler
söylemekte srafil yalnz deildir. Peygamberlerle velîlerin sözleri
de böyledir. Bu sözleri ve bu sözlerin mânâsn iyice anla.
israfil sûru, îsâ nefesi ve Davud'un sesi gibi cana can katan böyle
seslerle batan baa doludur.
'^^'^
Ahmed er-Rifâî, Marifet Yolu, Doç. Dr. H. Kâmü Ylmaz (haz.), stanbul:
ErkamYavnclk, 1995, s. 176-180.
332
Burada kiiye düen vazife, cihan içinde bir ermi insan aramak ve
onda kemâl bulmu akln icaplarna göre hareket etmektir. Erenlerin
külli akllar, sendeki cüz'î akl oldurur. Onu kemâle ulatrr. Onu
ba bo brakmaz. Ziyan olmamasn salar. Bu, onun vazifesidir.
^^^ Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealt Neriyaü, 2000, s. 272.
8
334
esen, sular bazen seller halinde coan ve taan bahar gibi onlar da
bazen celallenirler.
aarak girer.
her inci oradan bir evk alp gider. Böyle incüerini kaybeden
gönülleri ancak derin bir keder sarar."^^'^
cehilde kalan bana küsmesin; zira alan ald, satan satt, mevsim de
geçti*'
565 Ken'an Rifâî, erhli Mesnev-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 295-
296.
^^^ Ken'an Rifâî, Ahmed er-Kifâî hakkndaki notlarndan, s. 11
EY insan
335
kyameti onun gayri bile, o kimse ahveldir (ters gören, yanlij gören).,
olur. Her bir suretten ancak o bir sr zahir olup yüz gösterir; ve
akbet (son) mahremi (gi':^i) kendine çekip, bigâneyi ihraç eder. Hak
kyamete "Gün" lakabm verdi. Zîrâ krmz ve sar olan cemâli
gösterir. Binâenaleyh "gün"ün hakikati evliyann srrdr. Gün
onlarn günelerinin muvacehesinde (yü^e§me) gölgeler gibidir. Nâ-
mahrem, mahremden ve kalb nakidden ve tortu saft:an ayrlmak
için âlemin vücûdu cui (co^ma) içindedir; ve sr gözüyle baktn
vakit, her birisi kendi asbna mülhak (katlmak) olmak için kâffe-i
âlemin (âlemin cümlesi) bu gûi (çalnma, uranma) ve cui (cokunluk)
^''^
içinde olduunu görürsün.
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Fhi Mâ Fh, çev. Ahmet Avni Konuk, haz. Selçuk
336
Sen vaktin israfil'isin; doruca kalk da kyametten önce bir kyamet kopar!
Kim, hani nerde kyamet? Derse a gü^lim, kendini göster, i^te kyamet benim de!
568
Vücûdunda emânettir
Ara bul sende srrullab
Soyun varndan ey Ken 'an
Görürsün var olan Allah
-52-
Eyvah! B2 uyuduumuz yerden kim kaldrd?
Bu Rahmann vaadettii gönderilen Resuller ite
doru imi, derler.
*'kâlû yâ veylenâ men be'asenâ min merkadinâ hazâ
mâ vâ'ade'r-rahmânü ve sadeka'l-mürselûn"
(Diyanet)
-53-
Baka deil, bir tek sayha olmu ve onlarn hepsi
derhal ihzâren huzurumuza getirilivermitir.
"in kânet illâ sayhaten vâhideten fe izâhüm cemPun
ledeynâ muhdarûn"
*
Ba^ka deil, sadece bir tek çlk olmq, derhal hepsi toplanmç hu-^urumu-:^
getirilmilerdir (Elmalk Hamdi Ya;^r)
Olan müthi bir sesten ibarettir. Bunun ü^rine onlarn hepsi hemen
huî^urumu^da ha^r bulunurlar. (Diyanet)
338
koku almazlar.
Sen, onlar görmee lâ}ik bir göz edin. ilâhî nur onu gerçekten
sevenlerin ve onun tarafndan sevilenlerin gönlünde nasl ldyor,
bunu gör!^^^
5^*^
Mûsâ b. eyh Tahir Tokad, smâü Hakk Bursevî, Hac Bektâ- Velî,
^''-
Ken'an Rifâî, erhli Mesnevt-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 542-
543.
340
Ey suret ve zahir ile marur olan kii! Sen Allah'tan gafilsin, uyan!
Çok zayf, clz, ufak-tefek bir adam vard. Herkesin gözünde, hakir
(deersi^ bir serçe gibi görünürdü. O kadar hakir ve çirkindi ki,
5'^^
Ahmed er-Rifâî, Marifet Yolu, Doç. Dr. H. Kâmil Ylmaz (haz.), stanbul:
ErkamYaynclk, 1995, s. 171.
^'"^
Mevlânâ Celâleddin Rûmi, Fîhi Mâ Fîh, çev. Meliha Ülker Anbarcolu,
stanbul: MiUi Eitim Basmevi, 1990, s. 50-51.
EY insan
341
-54-
Artk bugün hiç kimseye zerrece zulmedilmez.
Ancak yaptklarnzn cezasn çekeceksiniz.
^'Fe'l-yevme lâ tuzletnü nefsun eyden ve lâ tüczevne
illâ mâ küntüm ta 'melun "
*
Artk bugün hiç kimseye t^erre kadar ^Imedilme^ Ancak japtklanm^n
cefâsn çekeceksini^. (Elmahh Hamdi Ya^r)
O gün hiçbir kimse en ufak bir haks^ga urama^ Si^ orada ancak
japtracaklannif^n karglm alrsnv:^ (Diyanet)
Zulüm, bir eyi, mahallinden baka ve ona uygun olmayan bir yere
^^^
koymak.
5
'5 Hucvirî, Kefu'l-mahcûb Hakikat Bilgisi, Süleyman Uluda (haz.), stanbul:
Dergâh Yaynlar, s. 537.
"'^ Ahmed er-Rifâî, Marifet Yolu, Doç. Dr. H. Kâmil Ylmaz (haz.), stanbul:
Erkam Yaynclk, 1995, s. 95.
5^^ Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealti Neriyat, 2000, s. 213
342
olunmasn e'ar eder (en gü^eI ekilde söyler). Hatta eytan "Fe bimâ
aveytenî" kelamnda (ivây) Hüdâ-i Müteâl'e isnadnda kâzib (yalan
5^^ Azîz bin Muhammed Nesefî, Zübdetü'l Hakaik, haz: M. Tark Yüksel,
stanbul: Asya yay. 2003, s. 128-129
^''9
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaû, 2000, s. 349.
5^° Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaû, 2000, s. 521.
EY insan
343
vermitim. Onu niçin çürük ve kötü malzeme ile bina ettin? diye
muhakeme edilir ve neticede de mahkûm oluruz."*^'
• Ruhum bir kalbn esiri olmadan evvel, elimi bir el tuttu ve bana
güneleri, semâvâtn (gökjü^) acâibini gezdirip seyrettirdi. Nihayet
bir âleme getirerek: "te olacan yer. Buras dünyadr."
misafir
söyleyen ve si^ maher günü ile tehdit eden resuller gelmedi mi? Niçin onlan
dinleyip yolunuî^u düî^eltmediniî^^ de dünyann yalanc ve geçici olan evklerine
ki: "Her kim bizi hayrla yâd (hatrlama, anma) ediyorsa onun da
dünyada, yâd hayrb olsun! Eer bir kimse baka biri hakknda iyi
çöp görmü gibi olur. Bunun için, madem ki gece gündüz gül ve
güllük ve rem balar görebileceksin, o hâlde niçin dikenlerin ve
ylanlarn bulunduu bir yerde dolayorsun? Bütün insanlar sev ki,
5^'*
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 455.
5^5 Ken'an stanbul: Kubbealü Nerij^ati, 2000,
Rifâî, Sohbetler, s. 420.
346
'Her kim bir zerre arlnca iyilik ederse onu görecek ve her kim
"'^^''
de zerre kadar kötülük ilerse onu görecek.
-55-
Cennet ehli bugün UGL (meguliyet) içinde
zevk etmektedirler.
'^tnne ashâbe'l-cennetPl-yevme fî uulin fâkihûn"
*
Gerçekten cennetlik olanlar bugün bir meguliyet içinde î^vk etmektedirler.
(Diyanet)
586 Mevlânâ Celâleddin Rûmî, ¥îhi Mâ Fth, çev. MeUha Ülker Anbarcolu,
stanbul: MilH Eitin Basmevi, 1990, s. 306-307.
5^''
Ken'an Rifâî, lâhiyat- Ken'an, Yusuf Ömürlü ve Dinçer Dalklç (haz.),
stanbul: Kubbealü Neriyaü, 1988, s. 14.
EY insan
347
-56-
Kendileri ve zevceleri erikeler üzerine
kurulmulardr.
*'Hüm ve ezvacühüm fî zlâlin ale'l-erâiki
müttekiûn''
*
Ken dileri ve ekleri gölgelerde koltuklar üî^rine kurulmulardr. (Elmalk
Hamdi Yattr)
-57-
Orada onlara bir meyve var, hem onlara orada ne
iddia (arzu) ederlerse var.
^'Lehlim fîhâ fâkihetün ve lehüm mâ yeddeûn"
*
Onlara orada bir meyve vardr, isteyecekleri her jey onlarndr. (Elmalk
Hamdi Yaî^r)
Orada onlar için her çe§it meyve vardr. Bütün arzulanyerine getirilir.
(Diyanet)
'Dünyada öyle bir cennet vardr ki, ona giren, âhiret cennetine itiyak
soruldukta, "Mârifetullahtr. . .
" diye buyurdular.
EY insan
349
orann ehline "Hasîb" ismi ile tecellî eyledi. Ki böylece oras srf
hayrl amellerin karl oldu. Resulullah Efendimiz bu mânâda
buyurmutur ki: "H/f kimse, ameli ile Cennete gireme^ " bu ekilde
mevhibeler cennetini murad etmitir. Mücâzât cenneti murad
edilmemitir. Nitekim bu cennet ehli için Allah teâlâ öyle
buyurmutur: "insan için, jalm^ çalnmasnn kargl vardr. Çalnmann
kargl yaknda görülecektir. Sonra tam tamna mükâfat verilecektir.
(Necm, 39-41)
(Leyi, 5-7)
Ahvâli anlatld gibi olan yani cennet ehli olan ahsn, anlan
cennete girmesi pek az sâlih amele bahdr ki, Allah'n kolaybk
nasib ettii herkese nasib olur.
zuhur eder.
350
Rabbinif^e karp öyle ^an besledim^ O ^an si^ dünürdü. Dolays ile
Hâsl kötü zan sahipleri bir hasâret ve bir ziyan hasretinde yanarlar.
Cenâb- Hakkk'a kar iyi zan sahiplerinin ise Mekâsib cenneti
mekânlardr.
öyle buyurdu; "Evet ben de. Ancâki A.llah Teâlâ beni rahmetine
daldrmpr.
EY insan
351
buraya girmeyen hiç bir insan nev'i kalmayacak! Lâkin nasibi varsa,
Yüce Hakk'n takdir ettii günlerin birinde, bu cennete girer ki,
kalmtr.
Yüce Hakk beer için olan aslî ftrat hakknda öyle buyurdu: "B/^
Tezkiye yolu ile, aslî ftrat bulan zümre "Ebrâr" ad ile anld.
Lâkin Maârif cenneti böyle eylerin yeri deildir. Orada böyle eyler
onun yukarsnda da bulunmaz. Bu
hatta cennet arn kapsndadr.
Tavam ar kapsmn tavamdr.
EY insan
355
oraya baldr. Hatta herkes oradan hak taleb eder. Lâkin oras,
sadece Resulullah Efendimize mahsustur.
eyleriz.
jö/fe^r." (Hadis)'''
^^° Abdü'l-Kerîm Cîlî, nsân- Kâmil, ter. Se)yid Hüseyin Fevzi Paa, stanbul:
Kitsan yaynlar, c. 2, s. 185-197
^ '
591 A A
Muhyiddîn Ibnü'l-Arabî, Risaleler, çev. Vahdettin ince, istanbul: Kitsan
Yaynlar, c. 1, s. 117.
356
Nefs (ra^ olmu§ nefs) Hakk'n cennetine, yani örtüsü ve perdesi altna
girer.
lezzeder yeridir.
yerdir.
^^2 Suad El-Hakîm, hnul-Arahî Söküü, çev. Ekrem Demirli, stanbul: Kabala
Yaynevi, 2005, s. 135-136.
EY insan
357
• Cenâb- Hakk diyor ki: "Ey nefs-i mutmainnel Bana, benim has cennetime
benden râ^ olduun hâlde ve ben de senden rd^ olduum hâlde gel!" (Fecr,
27-28)
ona raz olmak demektir. Yani gerek Celâl (akamet, hiddet) ve gerek
cemâl her ne gelirse iyi karlayp rzâ göstermek demektir. te o
vakit Allah da kulundan raz olup cemâli cennetine davet ediyor.
koltuktur.^''
Bir hadîs-i erifte Hz. Peygamber demitir ki: Cennet ehli nimetier
dayamcdrlar.
Yaynlar, c. 1, s. 157.
59' Emir Sultan, Yâ-Sîn-i erifin Meal Tefsiri-Esrar ve Havass, çev. ve erh Melih
Yulu stanbul: Çelik Yaynevi, s. 364.
EY insan
359
"Si^ tek bir nefisten yaratan, ondan e§ini var eden Kabhini^. " (Nisa,
. .
1)
"^02
Ahmed er-Rifâî, Sohbet Meclisleri, çev. Dr. Ali Can Tatl, stanbul: Erkam
Yayn, 1996, s. 169-170.
•^03
Muhyiddin bnü'l-Arabî, ^hu'l Kuds, ter. Vahdettin nce, stanbul: Kitsan
yaynlar, s. 112
EY insan
361
-58-
Rahîm Rabdan bir kelâm, bir selâm.
"Selâmün kavlen tnin RabbPr-Rahîm"
*
(Onlara) Kahîm olan Rab'den bir selâm söf^ vardr.
sonra da affeden.
istenmediinde öfkelenendir.
^^^^
Yaar Nuri Öztürk, Kuran-t Kerim Meali, çev., stanbul: Hürriyet Ofset
Matbaaclk, 1994, S.582.
^^^ Abdü'l-kerim b. ibrahim el-Cîlî, Insan- Kâmil, çev. Sejyid Hüseyin Fevzi Paa,
stanbul: Kitsan Yaynlan, s. 421.
362
gibidir. Yani, Rahim daha Az2, daha sân yüksek ve daha husûsi
bir duruma sahiptir. Yine, Rahmân'm bütün merhametlere mutiak
ümulü vardr. Bundan dolaydr ki. Rahimdeki rahmet, tam
manâsyla ancak âhirette meydana gelir, denilmitir.
bulur.^"^
^^^ Abdü'l-kerîm b. brahim el-Cîlî, nsan- Kâmil, çev. Seyyid Hüseyin Fevzi Paa,
stanbul: Kitsan Yaynlar, s. 151-152
60^ Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealt Neriyat, 2000, s. 290-
291.
608 Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Fihi Mâ Fih, çev. Meliha Ülker Anbarcolu,
stanbul: Müli Eitim Basmevi, 1985, s. 333.
EY insan
363
Kâmil insan surette küçük bir âlem ise de, mânâda her ey
kendisinde toplanm olan muazzam ve büyük bir âlemdir. mdi
kâmil insanla al veri, Allah'la al veri etmek gibidir. te Cenâb-
Hakk bu kâmil insan hakknda Kur'ân- Kerîm'de: "Denizler
mürekkep olsa kâmil erin evsâfm yazmakla bitiremez" buyurur.
Yine: "Bir o kadar deni^ getirsek, onlar dahi kurur ve yine yalaktan âdî^
edecektir.''"
Tevhid ilmi de, her yaplan eyi Allah'tan bilmek, her gördüün
eyde Hakk'n tecellîsini görmek, u öyle oldu, bu böyle oldu diye
Allah'n iine karmamak, bir musibete urarsan kendi hatandan
bilmek, bir lutfa mazhar olursan, ben bu lutfa lâyk deilim ama
Allah'mn bir ihsam diye kabul etmek lâzmdr. Hâsü, bir bilmek,
Inkân belâdr
(Son) iki sene olmasayd Nüman helak olurdu demek suretiyle o sultana
^'*'
Abdullah Yein, Yeni Lügat, stanbul, Hizmet Vakf Yay. 2004, s. 493
EY INS7\N
365
Aleme gelen ve gelecek olan her peygamber, her velî, yüce Hak'tan
bir nefhadr. Birisi bir nefhadan maksadna ermez de o nefha, yitip
bütün âlem gerçeklii, ak, dini, tam inanc onun yüzünden artrr,
hepsi de onunla durur, halleri onun hürmetine artar ama onu
görüp bilmezler ki teekkür etsinler, evlerini, barklarn, varlarn,
yoklarn ona feda etsinler. Ama o, onlarn, kendi yüzünden diri
olduunu büir.
olgunlatird.
bineimiz çevik
Deil mi ki iki âlemde de sâkî o; âklardansn gözünü aç da.
Terü taze dallar, baharn, meyvalardan çok gonceler verir ya, tpk
onun gibi.
Yel estikçe her yana, gümüler, altnlar gibi dökülüp saçlr, savrulur
durur.
Ne dilerse hemencecik olur; hâli kötü olan onun yüzünden iyi hâl
elde eder.
•^'2
Sultan Veled, îbtidâ-nâme, çev. Abdülbâkî Gölpnarl, Konya: Konya ve
Mülhakat Eski Eserleri Sevenler Dernei, 2001, s. 320-323
EY insan
369
Adem'i kendine halîfe kld. Bu hâle göre içinde insân- kâmil var
^^^
oldukça âlem, dâima korunmu olacaktr.
<^'^
Muhyiddin Arabî, Füsûs ül- Hikem, Çev. Nuri Gencosman, stanbul: stanbul
Kitabevi Yaynlar, 1981, s. 4-5
•^"^
Sadreddin Konevî, Esmâ-i Hüsnâ erhi, çev. Ekrem Demirli, stanbul: z
Yaynclk, 2004, s. 46-47.
615 Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Fhi Mâ Ffh, çev. MeHha Ülker Anbarcolu,
stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1985, s. 164.
"
370
mânâs var? Yani bu gül-nar (nar çiçei) ite budur, demek midir?
verirsin.*^^^
-59-
Ey günahkârlar! Bugün siz ayrln (veya, ey
mücrimler! Haydi bugün bu nimetli tablodan
ayrln)
''Ve'mtâzü'l-yevme eyyühe'l-mücrimûn
*
Ej günahkârlar! Bugün j/^ bir tarafa ayrln.
^'^ Mevlâna Celâleddin Rûmî, ¥îhi Mâ Fîh, çev. Meliha Ülker Anbarcolu,
stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1985, s. 287
''^''
Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif stanbul: Kubbealu Neriyat, 2000, s. 221.
EY insan
371
halk Tanr'ya davet ederler. Asl Tanr'ya bal olan ve ondan nur
alan ve muhakkik (hakikat ehli) olan her kimse yine ona meyleder ve
bu daveti kabul eder. Aym zamanda o kimsenin can, evHyâmn
nefesiyle ondan, yeni bir aaç gibi kök tutar. Bu bahardan her an bir
tazelik ve bir dirilik meydana getirir ve meyve verir. Surete tapan ve
mukallit (taklit eden) olan kimselerin günden güne daha souk, daha
cansz ve yüzleri daha çok kara olur. Muhakkiklerde ilerleme ve
kabullenme ne nisbette artarsa, mukallitierde de inkâr o nisbette
"^'^
artar ve kymetten düerler.
erhetmitir.
B/r ay parças gibi gelen krm^^ elbiseli, bu sene de bu pas renkli hrka
o
içinde geldi. O sene de yamada gördüüm o Türk, bu sene A.rap gibi gelen bu
ayn kimsedir. Her ne kadar kadeh dei^mipe de §arap ayn araptr. Bak
jarapçmn bajina gelen ne kadar hoj! Elbisesi deimise deyâr aynyârdr. O
elbiseyi deitirip, tekrar baka ekilde geldi.
Adem'in d görünüüne bakarak o nuru görmeyenler, ona ibadet
etmekten çekindiler. Tanr, Adem'i imtihan maksadyla yaratt.
Bazlarmn bmoiklüü ve kendini onunla bir tutmak istemesi,
kibri,
Suyla topraktan mânâ î^uhur etsin diye cana ait adlar, harf ve nefes nikahyla
(peçe)yüîilerini örttüler.
Saf ruhun harflerden kurtulmas için pek çok belâlar çekmesi, pek anlayl
olmas lâî^mdr.
"Ey soru, hesap gününün sahibi Tann, yapp düf^dün, neden yine bo^ar,
ykarsn?
Tann dedi ki: Bu suali inkâr yüklünden, yahut gafletle ve nefsine uyarak
sormuyorsun, biliyorum.
olgunlatrmak istiyorsun.
Ora alp biçmeye balad. Gaybdan (görünmeyen âlem) kulana bir ses geldi:
Müsâ dedi ki: 'Yarabbi, burada tane de var, saman da... Onun için
kesiyomm.
374
lâ^m.
Tann dedi ki: "Bu bilgiyi sen kimden aldn da bir harman meydana
getiriyorsun?"
Miisâ, "Tannm, bana bu temyi^ (ayrd etme kabiliyeti) sen verdin. " dedi.
Halk arasnda temi':^ ruhlar da var, topraklara bulanm kara ruhlar da.
yaratlmtr.
'Ben bir hat^ineydim." dedi Tann, hem de gizili... bunu duy da cevherini
Yllardr §u ten ayran meydandadr da can ya, onda fâni ve deersi\ bir hâle
gelmitir.
Nihayet Tann, bir elçi kulunu ayranyaya koyup döven birisini gönderir de
Bende bir ben gi^i olduunu bileyim diye sfatla, hünerle o yay döver.
Yahut da î^âtndan adetâ bir cü^ olan bir kulunun söf^ünü iî^hâr eder de o sö-:^
623 Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl
(haz.), stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1991, c. 4, beyit. 2989, 2972, 2985,
3001-3007,3015-3036.
EY insan
375
Bir ses, ey gü:(el ve hana dünkün olan kiji, ben diken çiçeiyim, çiçek dökülür,
Çiçei, ey gül satan, gel buyana der. Dikenin sesiyse bi^m yanm^ gelmeye
kalklma der.
Gönül evini hangi ses boj bulursa o gelir, tutar. A.rtk sahibine ondan bankas
ya eri görünür, yahut acayip!
A.lemde her §ey, bir jeyi çekmektedir. Küfür, kâfiri, doruluk, doru yola
götüreni!
Kehribar da vardr mknats da. . . Sen demir de olsan, saman çöpü de olsan
Demirsen seni bir mknats kapar. Yok, saman çöpüysen kehribara tutulur
ona gidersin.
iyi kiplerle dost olmayan, elbette kötülerin yannda yer alr, onlara komu
olur.
^2'*
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi^ çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl
(haz.), stanbul: Milli Eitim Basmevi, 1991, c. 4, beyit. 1622-1626, 1629,
1631, 1633-1638, 1640
376
Herjej kendi cinsinden olana jü:(lerce kanatla uçar, gider... ona ulama
hayaliyle balarnyrtpyürürf^^
Gerçi akî (yol kesici, kötü huylu kimse), daha annesinin karnnda
iken akidir. akilii önce belli olmayan bu ruhun cisme geçtikten
sonra gösterdii iaretler erbabnca bilinir. Çünkü beden bir
bakma her ruhun içinde gelitii anne rahmidir. Beden ister beyaz
olsun ister siyah, ölüm günü meydana çkacak her hal, ruhlara ten
denilen rahimde arz (gelir) olur. Yani ruh vücûda nüfuz etmekle o
vücûda, kendi istidâdmn eklini verir; o vücûdun ruhu olur. Bir
bakma ise ruh bir kaza ve kader hükmüne boyun eer. Daha ezel
meclisinden bu âleme, ayph bir ruh olarak seyreder. Lâkin onun
ayb bir vücut perdesi altnda gizlendiinden ayb görmeyen
gözlere ayan (açkça görünmek) olmaz.
Ve bir ömür bo}na beden; can denilen çocua hâmile olur. Bir ömür
boyu onu vücut rahminde tar, besler ve ölüm, ruhun bir baka
âleme domas hadisesinin sanclardr.
Azrail ki vehim (§üphe, kuruntu) kudreti denilen bir özge {kendine öf^el)
geçirmek).
Azrail, böyle ruhlara kendi güzel çehresiyle deil, korkunç bir yüzle
''25
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl
(haz.), stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1991,c. 4, be\it. 2654-2656
EY insan
377
safî varlyla görünür ve ruh o anda derin bir akla kendini almak
isteyene balanr, bedeninden çkarak böyle bir akla sevdiinin
kollarna athr.
-60-
Ey Ademoullar! Size and vermedim mi? "eytana
kulluk etmeyin o size apaçk bir düman." diye.
''E lem a'hed ileyküm yâ benî âdeme en lâ ta'büdü'-
eytâne innehû leküm adüvvün mübîn"
*
Ey Ademoullar! eytana tapmayn, o si^ apaçk bir dümandr demedim
mi? (Elmalk Hamdi Yattr)
'Ey A-dem oullan! Si^e eytana tapmayn, çünkü o si^n apaçk bir
dü§mann^r" demedim mi? (Diyanet)
^26 Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealti Neriyat, 2000, s. 516-
517.
378
-61-
Ve bana kulluk edin, doru yol budur diye.
^^Ve eni 'büdûnî hazâ srâtun müstakîm^'
*
"Ve hana kulluk edin, dorujol budur. " diye si^e and vermedim mi?
(buyurulacak) (Elmahh Hamdi Ya^r)
alkoyan nedir?" diye sorduu zaman eytan dedi ki: "Elbette ate
ben Âdem'e secde edemem. Çünkü asl olan nurdur. Fer' (bir asln
627
Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 544.
EY insan
379
neticesi, ikinci derecede ehemmiyeti olan jej) olan yani asla nisbetle ikinci
derecede olan karanlktr. Toprak karanlk olduuna göre nasl olur
slanr.
^28 Ken'an Rifâî, erhli Mesnevi-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 499.
380
yar ayardan (gajn, ha§ka, yabanc) ayrld. Bundan evvel, bedir gibi
olan eyhin yokluu sebebiyle hâsl olan bir gece karanl içinde
her ey, birbirinin ayn görünüyordu ve güzel ile çirkin beraberdi.
Bir bedir gibi olan eyhin vücûdu ile bütün gizU ve örtülü olan
'
gücenirler. Bizim aklmzda hiç iz'an (anlayp, kavrayp) yok mu? diye
sual açarlar. Onlara demek lâzmdr ki cüz'î akl gerçi zekîdir,
bilicidir. Fakat yok olmamtr. Kald ki melek bile yok olmadkça
eytandan farksz olur. Ateten yaratlan eytan nasl topraktan
yaratlan insandan üstün olduunu iddia ederek Adem'e secde
etmedi; benHk davas güttü ve bunun için Allah'n yerinden
göünden kovulduysa, tpk bunun gibi, nurdan yaratlm olan
melek bile ben nurdan yaratldm iddiasyla secde etmeseydi eytan
olurdu.
Her kimin ki kalbinde tam bir îman yerine bir üphe ve bir dalâlete
inam vardr, onun kalbi kyamet gününde hazan yapra gibi
titreyici olur.
^29 Ken'an Rifâî, erhli Mesnevi-i erif, stanbul: Kubbealo Neriyaü, 2000, s. 139.
^^° Sultan Veled, Maarif, çev. Meliha Anbarcolu, Konya: Altunar Ofset, 2002,
s. 34.
''31
Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealt Neriyat, 2000, s. 283.
EY insan
381
Ona kulluk etmek, sultanlktan iyidir. Çünkü "Ben ondan hayrlym" sö^^ü
eytan söndür.
kulluunu seç.
Benlik tarafna gidersen çabucak âsî olur, aî^ar, yolunu kaybedersin. Yürü,
gönüle git Çünkü sen gönlün cüt^'üsün; kendine gel, sen âdil pâdiâhn
kulusunf^^
''^-
Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyat, 2000, s. 481.
633 Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl
(haz.), stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1991, c. 4, beyit. 3342, 3343, 3347,
3341.
^^•*
Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealt Neriyat, 2000, s. 388.
'
382
''^5
Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyati, 2000, s. 484.
^^^ Ken'an Rifâî, erhli Mesnevi-i erif, stanbul: Kubbealt Neriyati, 2000, s. 66.
EY insan
383
Eer bir ermi insan, bir pir, bir mürid gelir de ak, muhabbet ve
hidâyet (doru jol) merhemini senin o azm, aztm yarann üzerine
sürerse Allah' duymann, Allah'a âk
olmann cokunluu seni
kendi nefsinden ve nefsinin yaralarndan kurtarr, için bümediin ve
o hale gelmeden hazzndaki sonsuzluu bilemeyecein Hak nuruyla
dolar. Hem dünya hem de âhiret tasalarndan kendini âzâde
bulursun.
^^^ Ken'an Rifâî, erhli Mesnevf-i erif, stanbul: Kubbealt Neriyat, 2000, s. 469.
384
^^^
Zaten Allah' bilmeyenler O'nu göremedikleri için bilmezler.
verir misiniz? Benim sizden bir dileim var. Görülecek bir iim
var.'
Kapy ona açtlar. çeri girdi ve bize göründü. Bir de baktk ki ekli
u: Bir ihtiyar, a. Aym zamanda köse. Çenesinde alt veya yedi
Sonra öyle bir selâm verdi 'Selâm sana ya Muhammed; selâm size
ey cemaat-i Müslimîn (Müslüman topluluu). Onun bu selâmna
^^^ Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealû Neriyaü, 2000, s. 308-
309.
EY insan
385
ederim."
birine açmaz. Her kim ihtiyacn kendi gibi birine üç gün üst üste
onu sabredenlerden yazmaz. Sabrl kimselerin ii
anlatrsa, Allah
'Ha ite... o zaman hâlim pek yaman olur. Sanki sadaka veren, bir
testere abr eline ve beni ikiye böler.'
perde yapar.
'Ebû Bekir için ne dersin?' 'O bana câhiliyet devrinde bile itaat
'Ümmetime saadet ihsan eden; seni de taa belli bir vakte kadar akî
(e^lî kurtulutan mahrum olan) klan Allah'a hamd olsun.'
'Sana göre ihlas (katks^ samimiyet, içi dip bir olan) sahibi olan muhlis
(samimi) kullar kimlerdir?' 'Bilmez misin ya Muhammed, bir kimse ki
Bu o kimsedir ki; Allah Teâlâ Aziz (yüce, if^tli) kitabnda onu öyle
anlatr:
"eytann hâli gibidir ki; o insana: 'Kâfir ol!' dedi. ]/aktâ ki o kâfir oldu; bu
defa ona föyle dedi: T^en senden ufam... Ben âlemlerin Kabbi olan A.llab'tan
korkarm. " (Har 1
6)
Yalan: "Yalan bendendir ve ilk yalan söyleyen benim. Her kim yalan
söylerse o benim dostumdur. Her kim yalan yere yemin ederse o da
benim sevgüimdir. Bilmez misin ya Muhammed ben Adem'e ve
Havva'ya yalan yere Allah adna and içtim, "Muhakkak ben s^e
EY insan
389
nasihat ediyorum. " (A'raf 1 6) dedim. Bunu yaparm; çünkü yalan yere
namaz klarken onun yanna varrm. Orada onun bana bir gem
takarm, bam imamdan evvel secdeden ve rükûdan kaldrrm.
mamdan evvel de secde ve rükû yaptrrm. te o böyle yapt için
kyamet günü Allah onun ban eek bana çevirir.
390
Dediklerimizi yapar.
Resulullah (s. a. s.) Efendimiz blis'e ksa ksa baz sorular sordu. O
da cevap verdi:
'Hangi kadn olursa olsun, onun kalkt yere eytan oturur. Sonra
Saîd (âhiretini ha^rlam§ e^elî kurtulura ermi) olan kimse ana karmnda
saîddir. aki (e':^l kurtulutan mahrum olan) olan da yine ana karmnda
akidir. Saadet ehli klan da Allah, ekavet ehli klan da Allah.'
'
'bunlar, tâ sonuna kadar böyle deiik ekilde devam edecek... Ancak Rabbin
esirgedikleri hariç... " (Hûd, 118-119) 'Allah 'in emri behemehal (ister isteme^)
'"
yerini bulan bir kaderdir... (Ahzâb, 38)
yaratmtr.
blis'in daha evvel olan ismi "Azâzîl" idi. Halk yaratlmadan; nice
nice bin sene Allah Teâlâya ibâdet etd. Hereyden münezzeh olan
Yüce Hak bir gün ona öyle dedi "Ya Azâzîl, benden bakasna
ibâdet etmeyesin!" ve Hakk'a malum olan bir vakit sonra; Allah
emretti.
dolaydr.
Yüce Hak blis'e sordu: '.ki elimle yaptm §ey için secde etmene ne engel
Beni atehten yarattn; onu da çamurdan. " (Sâd, 76) blis'in verdii cevap
una delâlet (delil) ediyor ki: blis, huzurda konuma edeplerini en iyi
Zira yüce Hakk Teâlâ ona mâni (engel) sebebi sormad. Eer böyle
sorsayd onun ekli öyle olurdu: "ki elimle yaratüm ey için secde
Ancak men'in (yasak) mahiyetini sordu. blis ise iin srr üzerine
kelâm etti: "hen, ondan hayrlym. " (Sâd, 76)
Zira Hak Teâlâ ona: 'blis" (Sâd, 75) diye seslendi. Bu kelime ise
^^^ iltibas: ki veya daha ziyâde eyin; biri dieri sanlacak ekilde birbirine
benzemesi, manasnadr.
"
396
süfliyete atlmasdr.
Sonra Yüce Hak buyurdu ki: "Kyamete kadar lanetim ürerine olsun.
getirir. Onun aslmn iktizâs ise, tabiî engellerdir ki; Ruhun üâhî
hakikatlerle tahakkukuna engel olur. Ama bundan sonra tabiî
blis lanete uradktan sonra çok sevindi, aka gelip cotu, hatta
nefsi üe âlemi doldurdu.
Çok iyi biliyordu ki, kendi menei (kaynak) olan tabiî zulmet, AUah
Teâlâ o zulmet ehlini baas edinceye kadar vücûdda bakî kabr...
bulurlar.
cehennemi seninle, sana uyanlarla ve insanlarla tüm dolduracam. " (Sâd, 84-
yap. Mallarna, çocuklarna ortak ol. Onlara vaad et. eytan onlara
Dolays ile onlar eflâke (felek) ibâdet etmeye balarlar. Bunun sebebi
ise, yldzlarn düzenli ahkâmm (hüküm) görmeleri, günein bu
Atee tapanlara da aym ekilde urar. Bunlara da der ki: "Bu varlk,
zulmet ve taksim edümitir. Zulmet ilâhtr; ad da
nur aras
Ehrimen'dir. Nur da ilâhtr; bunun ad da Yezdan'dr. Ate ise;
nurun asldr." Bundan sonra onlar da atee tapmaya balarlar.
etmek için baka yol aramaya, fâsid etmek için baka ilâca ihtiyaç
yokmr. Böylece onlar blis 'in tebâs (halk) olurlar. Hiç bir emrine
âsî gelmezler. Çünkü cehâletie dünya sevgisi bir araya gelmitir. Bu
lâhza da onlara ayet: "Kâfir olunuz!" dese, hiç düünmeden kâfir
olurlar. Bundan sonra onlarn kalbine vesvese ekli ile girer.
O kii Hac yoluna çknca da ona öyle musallat olur: "Herkes gibi
kavi bir ümmîyi aldatmaktan daha kolaydr." dedi. Zira bUs cahili
aldatma babnda (konu) armtr. IbHs âlimle konuur ve de
delilini âlimin bildii eyle o âUme getirerek musallat olur ve
söylediinin hak olduunu o âUme anlatr. Böylece bu yolu tutmas
IbHs 'e kuvvet kazandrr.
âHme u telkinde bulunur: "u zamanda yaparm diye söz ver, ayet
yapamazsan bir mahzuru yoktur!" Çünkü bir erkee kadmn raz
etmesi için yemin etmek caizdir. sterse yalan yere yemin olsun.
yaptndan sorulmaz.
eytan Cenâb- Hakkk'a diyor ki: lâhî, senin bana verdiin dâllin
(sapkn) nâm ku\^eti hakk için; seni arzu edip senin yolunda giden
mü'min kullarn üzerinde otururum. Onlara yalan doru, günah
sevap, inkâr ikrar, küfrü îmân, acy tatl, zehiri tiryak (panzehir)
^^^
Abdü'l-kerim b. brahim ei-Cîlî, nsan-? Kâmil, çev. Se^yid Hüseyin Fevzî Paa,
stanbul: Isitsan Yaynlar, s. 207-230.
404
ak ile melûf (ah^mij, huy edinmi§) oldum, hemen siz de, cümleniz de
gelip; varn o canana kavuun, âk olun, derler.
eytan kalplerin mihengidir (ölçü); ezelde aki kimdir? Saîd kimdir?
Arslan kimdir? Köpek kimdir? Onlar birbirinden ayrmaya o âlet
edilmitir. O aki ve fask olanlar ifal edip (aldatp) dalâlete
eytan diyor ki: ben iyiyi nasü kötü ederim? Bil ki ben yalnz onlar
er ve fesada davet ediciyim ve dalâlete tevik ediciyim, lâkin
dalâlet halkedici deilim, er ve fesâd icadna kaadir deilim, çünkü
ben iyiye de kötüye de aynaym, benim elimde dalâletten bir ey
yoktur. Çünkü sait, anasnn karnnda ezelde sait olmutur. O
kimse (Ümmül-kitapta) sait saadetiyle mübeer olmutur. akî ise
akavetie kara yüzlü gelmitir. Ben bu dünya banda bir bahçvan
gibiyim, ne vakit ki kurumu ve hayrsz aaçlar gibi olan imansz
zalimlerin vücûdunu dalâlet kbc ile keserim, iman ve irfan
sahiplerine ise gücüm yetmez, ancak onlara muin ve zahir olurum.
Onlar ki varbklarn ve benliklerini (Resûlullah'n) ak muhabbeti
deryasnda eritmedikçe (Hüdây — Zülcelâlin) akn cezbedici
olamazlar. Ben ne yapaym? Eer böyle yapabilseydiler, elbet
onlara da kendi zatiarnda olan holuklarda bir miktar verirlerdi...
eytan diyor ki: Ben kalp (sahte) akçeye (para) mihengim (ölçü).
^^'^
Ken'an Rifâî, Mesnevi Hatralar, Kâzm Büyükaksoy (haz.), stanbul: nklâp
Kitapevi, 1968, s. 122.
^"^ Ken'an Rifâî, Mesnevi Hatralar, Kâzm Büyükaksoy (haz.), stanbul: nklâp
Kitapevi, 1968, s. 124.
^^"^
Ken'an Rifâî, Mesnevi Hatralar, Kâzm Büyükaksoy (haz.), stanbul: nklâp
Kitapevi, 1968, s. 126.
406
Allah sevgisi, sadece bir düünce olsa namaz klmak, oruç tutmak
gibi, ibâdet ve cismin de kart hareketler yaplamazd.
^'*'^
Sâmiha Ay\rerdi, Yolcu Nereye Gidiyorsun?, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 1997,
s. 153-154.
ö'*^
Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 499-
500.
^'^^
Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 382.
EY INS7\N
407
^^ Ken'an Rifâî, erhli Mesnev-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 496-
497
^5*^
Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 548.
Böyleleri tam bir cebir içinde, ayaklar cebir zinciriyle bal
iradesizlerdir: Tâat yolunda itaatsizlik gösteren ve kendini ibâdete
Sonra sanda solunda bir takm çizgiler çizdi ve dedi ki; 'Bunlar da
^51 Ken'an Rifâî, erhli Mesmvî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 147.
EY INS7\N
409
davet eder." ve okudu: Ijte benim doru yolum budur, ona tabî olun.
Muhakkak si-:qn sajini^ (yani amelini^ çeitlidir. Kimini^ ilim ve amel ile
say eder, Cennet'e gider. Kimini^ cehalet ve nefis arzusuyla ^ulmete kojar da
Cehennemce gider. Herkesin uyduu bir ciheti vardr. Hayr ijlerine ko§unu^
'"
Nerede olursam^ Allah hepinit^ toplu olarak bir araya getirecektir.
(Bakara, 148)
Hîle, hud'a (aldatma), yalan, gybet (bir kijinin fena hâllerini gyabnda
söyleme), kouculuk ve iftira ile blis gibi halk arasna fitneler
"Güî^l sö^ O 'na çkar, sâlih amel O 'nayükselir. " (Fâtr, 10)^'''
<'52
]Sliyâzî-}d Msrî, irfan Sofra/an, çev. Süleyman Ate, stanbul: Yeni Ufuklar
Neriyaü, s. 49.
410
Ulu Tann, Mûsaya gi^^ice dedi ki: Iblis'ten gi-:^i bir jey ören!
Mûsâyolda Ihlis'i görünce Iblis'ten gi^li bir §ey bir ni§âne örenmek istedi.
iblis dedi ki: Dâima ju sö-:(ü hatrnda tut; ben ben deme de benim gibi olma!
Sende bir kl ucu kadar bile varlk, benlik olursa kâfirsin; sende kulluk
yoktur!
Çünkü bu yolda murada erdin ni derhal o anda sende yüzerce varlk, benlik
baj gösterirf'^^
'^^^
Ferideddin-i Attar, Mantk Al-Tayr, çev. Yaar Keçeci, Isjrk Ambar Yaynlar,
1998, s. 256.
"^^•^
Ferideddin-i Attar, çev. Abdülbâkî Gölpnarl, Milli Eitim Bakanl, 1990, c.
l,s. 11.
EY insan
411
-62-
Gerçek bu iken Celâlim hakk için o, içinizden bir
çok cibilliyetleri batan çkard. O vakit s2n aklnz
yok mu idi?
'^Ve lekâd edalle minküm cibillen kesîra, e fe lem
tekûn û ta 'klûn "
*
Böyle iken o simden bir çok nesilleri yoldan çkard. Ya o t^aman düünmüyor
mujdunu^? (Elmalk Hamdi Yaf^r)
eytan simden pek çok milleti kandrp saptrd. Hâla akl erdiremiyor
muunu^ (Diyanet)
''^^
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 111.
656 Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 9.
412
haline gelmi, vahdet zuhur etmiti. Yani srf Hak korkusu zahir
olmu, her birini, Allah'n kahr istilâ etmiti. Onun için zddiyet ve
dümanhk, ancak yaratln icaplarna avdet (dönmek) edildii zaman
meydana çkar ve dünyamn hükmü kendini gösterir.^^^
derecesine ulatrr.''^^
Vücut, ruh için bir kafestir. Bu kafese bir deil, bir sürü kular
Vücûda böylece girip çkanlarn her biri bir türlü söyler. Kimi, senin
asü dostun benim, der. Kimi, hayr sana ancak ben yolda ve yâr
olurum, diye seslenir. Kimi, sen güzelsin, sen cömertsin, iyi ve çok
balayc olan sensin diye pohpohlar. Kimisi, iki âlem senin için
^^- Ken'an Rifâî, erhli Mesnevi-i erif, stanbul: Kubbealt Neriyat, 2000, s. 263.
414
etmektedir.'''
ehvete malup olana vehim de... Vehim hâlis akllar altnnn kalpdr.
mihenge vur.
yi talihli ve insan olan ki§i bilir ki; î^eki olmak, akll geçinmek iblis 'tendir.
eytan gibi ^kî olanlar, denire yü^nler gibidir. Koca bir demî^de yü^en
kimsenin kurtulmas nâdirdir. Nihayet batar, boulur; yani aklna güvenip
eriat (din hükümleri) gemisine binmey enler, sonunda helak olurlar.
^^^ Halûk Nurbaki, Yâ-Sîn Süresi Yorumu, stanbul: Damla Ya\ane\'i, 1999, s. 83.
664 Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarh
(haz.), stanbul: Millî Eidm Basmevi, 1991, c. 4, beyit. 2301-2304
<5^5
Ahmed er-Rifâî, El-Burhânü'l-Müeyjed, Bedir Yaynlar, s. 94-95.
EY insan
415
Hem de öyle bir deniî^ ki; snrs^ pek derin; kys, dibi, snacak yeri yokl
Bu deniri öyle büyük bir deni^ ki; yedi deni^ bile bir saman çöpü gibi kapar,
mahvederi
ilâhî a§k, seçkin müminler için bir gemi gibidir. Bu gemiye binenler; âfete,
Ey Hakk yolcusu! Sen; akl, :(ekây sat da hayranl satn ali Çünkü ^ekf
Halbuki hayranlk; Hakk 'in güzelliini, kudretini, san 'atn görmek, jajinp
kalmaktrl
Nuh 'un îmân etmeyen olu Kenan gibi îman gemisine binmekten kaçnma!
Onun akll ve ^kî olan nefsi; "Daa çkar kurtulursun; su, oralara kadar
O da 'Salam, yüksek bir dan üstüne çkar kurtulurum; ne diye Nuh 'un
minnetini çekeyim!" demijti.
Ey Kenan gibi olan sapk; nur gibi olan kâmil insann minnetinden nasl
çekmektedir!
Nasl olur da biî^m canm^ O 'nun minnetini çekmedi? Allah bile o kâmil
olmutur.
416
Ke^ke o, küçük çocuklar gibi bilgisini olsayd da, onlarn analarnn eteklerine
"nakli bilgi" ile bilgin olmu§ ve onunla gurura kaplm olmasayd da, bir
Böyle bir nur varken sen, eline bir kitap alp onunla mejgul olursan, ilhama
Hakk yolunda yürürken akl, ^ekdy bir tarafa at da, kendini abdal (dervi)
yap ve bir kâmil insana uy; onun i^ndeyürü! KMrtulu§u ancak bu abdallkla
bulabilirsin!
Akl ve ^ekâ sana bir kibir ve gurur verir. Abdal ol da, gönlün düz^elsin,
huî^ura ersin!
Abda Ilk dediim, halka iki kat maskara olan kipnin ahmakl deildir. Bu
abdallk; 'Trlü"ya karji, yani O'na Allah'a karp hayran olmak, O'na kar§
Akl, dostun aknda kurban et! Çünkü bütün akllar dostun bulunduu
Allah'n büyüklüü san'at, güî^ellii ve yaratma gücü ile hayrete düjer de,
aknlkla akln bandan giderse, o ':(aman, saçnn her teli bir ba§ olur, bir
akl kesilir!
geliirsin!
O akrebin ban e^ onun içindeki istekler hep budur! Huyu dâima insan
sokmaktr!
Delinin elinde bulunan silâh al da, adalet ve ban seven insanlar senden râî^
olsunlar!
Delinin elinden silâhn almazsan, hiç olmaca onun elini bala; yoksa, o
^^^ efik Can, Konulanna göre açklamal Mesnevi Tercümesi, stanbul: Ötüken
Neriyat, 1997, c. 3-4, s. 483-485.
418
ve akl ona diyecek ki: Kuzum size nezir yani peygamber gelmedi
mi? O kâfirlerin can diyecek ki; Evet, bize nezir geldi ve bize yol
gösterdi, fakat biz onu tekzib ettik (inkâr etmek) ve ona, biz sana
-63-
Vaad olunup durduunuz ite o cehennem,
'^Hâzihî cehentetnü'1-letî küntüm tûadûn"
*
Ijte vaad edilen cehennemdir. (Elmalk Hamdi Yat^r)
-64-
(Dünyada) Küfrettiiniz için bugün yaslann
ona bakalm.
"Islevhe'l-yevme bimâ küntüm tekfurun''
*
Bugün yaslann ona bakalm inkâr ettiini^ için.
(Blmall Hamdi Ya^r)
667
Ken'an Rifâî, Mesnevi Hatralar, Kâzm Büyükaksoy (haz.), stanbul: nklâp
Kitapevi, 1968, s. 17.
EY insan
419
Resulullah Efendimize sordular: "Dünja nedir?" "Bir rujadr. " diye cevap
azaplarmn çok küçük bir numûnesidir. Hem bu azap ölüm ile son
bulur, ama âhiret azab; kâfirlere dâim ve bakidir. Mü'minlerin ise
•^^•^
Ken'an Rifâî, Mesnevi Hatrdan, Kâzm Büyükaksoy (haz.), stanbul: nklâp
Kitapevi, 1968, s. 6.
^'''^
Ken'an Rifâî, Mesnevi Hatralar, Kâzm Büjoikaksoy (haz.), stanbul: nklâp
Kitapevi, 1968, s. 270.
^^2 Ken'an Rifâî, Mesnevi Hatralar, Kâzm Büyükaksoy (haz.), stanbul: nklâp
Kitapevi, 1968, s. 157.
^'''^
Ken'an Rifâî, Mesnevi Hatralar, Kâzm Büyükaksoy (haz.), stanbul: nklâp
Kitapevi, 1968, s. 62.
EY insan
421
kuyuya düerler ki, o kuyu dibinin sonu yokmr. in garibi odur ki,
o sonsuz ve dibi görünmeyen kuyu onun günahlarmn eseridir. Bu
gibi kimseler dünyada iken türlü türlü ehvet lezzetierine günahlar
ve dünyaya ar muhabbet ile nefislerini ba edirip, isyanda azp o
kuyu bu sûrede kendilerine hazrland ve cehennem de onlara
gayya kuyusu (cehennemdeki kuyu, helâli yer) oldu. Bu gayya kuyusu
yanardalarn ate püsküren ve lâvlar aktan nehirleri gibidir. Ve o
kimselerin günahlar ve isyanlar, günah ilemek için ince ince,
^'^^
Ken'an Rifâî, Mesnevi Hahralan, Kâzm Büyükaksoy (haz.), stanbul: nklâp
Kitapevi, 1968, s. 103.
•^^^
Ken'an Rifâî, Mesnevi Hatralar, Kâzm Bü}âikaksoy (haz.), stanbul: Inküâp
Kitapevi, 1968, s. 68.
422
^"^^
Ken'an Rifâî, Mesnevi Hatralar, Kâzm Büyükaksoy (haz.), stanbul: nklâp
Kitapevi, 1968, s. 33.
EY insan
423
bazen de 5.000 sene devam eder. Bu süre daha fazla veya daha az
EY insan
425
'
Muhammedi nurdur ki; Allah cenneti ve cehennemi ondan
Sûret-i
Sola düen yars yani; cehennemleri yani; atei yaratti ksmdr ki;
"Kahir" (kahreden ismi ile ona baklmtr. "Gâfr" (mafiret eden,
affeden) ismi tecellîsinin srrn saklar.
atee basana kadar cehennem ehli her azapta yeni bir kuvve
kazamrlar. Hak ifadan bir kimsede bir kere zahir oldu mu arûk ona
ekavet (kötülük) gelmez.
Allah kademini atee basti m ate zelil (alçak) olur, boyun eer;
"Yetti, yetti!" der. Bu hâl aça çknca cehennem ehli olandan azap
gider. Ate vücûdda aslî bir varlk olmaynca; iin sonunda zail
"Gazap" adaleti îcâb ettiren bir sfatür. Adalet ise iki i arasnda
verilen bir hükümden ibarettir. "Âdil" ismi Hakk'n sfaümn
ismidir, "Rahman" ise Zât ismidir. Gaffar ismi Allah'n rahmetinin
îcâb ettirdii nimete ait zuhur yerlerinin ilkidir.
EY insan
427
Kahir ismi; cezaya ait zuhur yerlerinin ilkidir ki; adaletin icâbdr,
bunda iki sfat bulunur. Kahir (kahreden, ^(orlajan), Kahhâr (^âdesijk
kahreden, yok edici, batma) sfatlar geldi ama Kahur sfat gelmedi.
Bunun mânâs rahmetin gazab geçmi olmasndandr.
^'^'^
Abdü'l-kerîm b. bralim el-Cîlî, nsan- Kâmil, çev. Se)yid Hüseyin Fevzî
Paa, stanbul: vitsan Yaynlar, s. 159-169.
428
Melekler derler ki: 'Tdani geçerken filân yerde gördüümü^ o yemyeil bahçe
vardiya.
Cehennem, o iddetli at^ab yurdu, ite orasyd. Fakat si^e balk, bahçelik,
Çalp çabalayp tertemi^ bir hâle getirdim^ Tann için atei söndürdünüz
ûlelenip duran ehvet ateini takva yeillii, hidâyet nuru hâline soktunu^
Madem ki atee mensup olan nefsi bir bahçe yapp oraya vefa tohumlan
ektini:^
Oradaki ^kir ve tebih bülbülleri, yeillikte, rmak kysnda güî^l bir tarzda
ötümeye koyuldular.
680 Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl
(haz.), stanbul: MiJU Eitim Basmevi, 1991, c. 2, be\dt. 2554-22568.
EY insan
429
kapdr. Bu perdedir.
430
Nefisle mücâhede büyük cihaddr, küfür ehli ile harb ise küçük cihaddr.
cennetin sekiz kaps vardr. nsan duyular sekiz adettir. Yani insan
idrâki sekiz ksmdr. Bunlar be duyu ile, hayal, vehim Qüphe,
yi ahlâk son derece ferah ve ho bir cennettir. Kötü ahlâk ise gayet
dar ve naho bir cehennemdir. lim ve marifet lezzeti karsnda iyi
^'^^
Suad El-Hakîm, hnii'l-Arabî Sö^lüü, çev. Ekrem DemirU, stanbul: Kabalc
Yaynevi, 2005, s. 130-131.
68:
Abdü'l-kerîm b. brahim el-Cîlî, nsan- Kâmil, çev. Seyyid Hüseyin Fevzi Paa,
stanbul: Kitsan Yaynlar, s. 169.
EY insan
431
• Cehennemler:
fidye verip kendisini kurtarmay ister. Hayr, hayr! O alevlenen bir atehtir.
'^'^^
Azizüddin Nesefî, Insan- Kâmil, çev.Mehmet Kanar, stanbul: Dergâh
Yaynlar, 1990, s. 130,1 33.
432
Allah "Müzill" (î^elil edici) ismi ile tecellî eder. Kaps kibirdir.
kapld.'" (Müddessir, 23) '"Bu, ancak be^er (insan) sözüdür. ' dedi. Onu
Sakara sokacam. " (Müddessir, 25-26)
Allah buraya "Zü'1-bat" (^or ve iddetle yakalayan) ismi ile tecellî eder.
Allah bu cehenneme "Zû kâbin Elim" ismi ile tecellî eder. Hudut
koyanlarn cehennemidir. Dünya hikmet yeridir, âhiret kudret
yeridir. Akl hikmet balar ile bahdr. Kef ise kudrete bahdr.
meydana gelmilerdir.
Cehenneme: 'Doydun mu?" diye sorulduu ^aman: Hel min meî^d (Kaf,
?>0)yani 'Daha var m?" diye cevap verecek.
Cehennem ehli için orada bir lezzet vardr. Nice insanlar vardr ki
Cehennem ehli için bir baka lezzet de kendisini aklh, bilgili sanan
asl cahil olan birinin kendisinden daha cahil gördüü baka bir
ahs sözde kendince bir meselede hatal çkarmas âmnda meydana
çkar...
434
"Cehennem ehli cennet ehline föyle seslenir: ^i^e, sudan, veya Allah 'in sif^e
nasib ettii riî^ktan yollayn. ' Cennettekiler §öyle derler: Allah ikisini de
^'^^
Abdü'l-kerim b. brahim el-Cîli, însan- Kâmil, çev. Se}Td Hüseyin Fevzî Paa,
stanbul: Kitsan Yaynlar, s. 169-185.
^^^ Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyat, 2000, s. 426.
EY insan
435
(melek): 'Siî^e Cenâh- Hakkk'm emirlerini söyleyen ve si^ maher günü ile
tehdit eden resuller gelmedi mi? Niçin on lan dinleyip yolunuru dü^eltmedini^
de dünyann yalanc ve geçici olan ^evklerine dalp Allah 'n^ unuttunu^?
imdi cehenneme girini^ ve orada dâim kaln:^ Bu cehennem, kibirliler için
Cennetlere girin ve orada dâim olarak kaln. " (Zümer, 73) diyecekler.^^*^
beenir.
^^'^
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 455.
^^'^
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealt Neriyaü, 2000, s. 438.
^^^ Sâmiha Ayverdi'nin notlarndan alnmtir.
436
Allah'n rahmetinden ümit kesmeyin" (Zümer, 53) Bir kimseye bir eyi
sevdirmek için o eyin korkulu olduunu mu söylemek lâzmdr?
Yoksa güzelliklerini mi tantmak icab eder? Bir çok uydurma ve
yaktrma hikâye ve hükümleri slâmiyete yüklemeye urayorlar
ve bu suretle herkesi dehete salp korkutuyorlar.*"^^
^^^ Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarü
(haz.), stanbul: Milli Eitim Basmevi, 1991, c. 6, be}it. 161-162.
^''0
Ken'an Rifâi, Sohbetler, stanbul: Kubbealû Neriyaü, 2000, s. 552.
^^1 Ken'an Rifâi, Sohbetler, stanbul: Kubbealt Neriyaü, 2000, s. 486.
'^92
Ken'an Rifâi, Sohbetler, stanbul: Kubbealt Neriyat, 2000, s. 487.
EY insan
437
ve kin kaplardr.
^^^ Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealt Neriyat, 2000, s. 190-
191.
438
Tann nereyi isterse orasn cehennem yapar. Gökyü^nün yücelerini ku§a ökse
ve tutmak haline getirir.
dü§ün.
belâdan korudu.
'^''•*
Sâmiha A^^verdi, Dik Gelen Taf, stanbul: Kubbealt Neriyaü, 1999, s. 129.
^^5 Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl
Mesnevi, çev.
(haz.), stanbul: Milb' Eitim Basme\d, 1991, c. 4, bevnt. 2811-2812, 2814-
2816.
EY insan
439
vardr ama, ilâhi nur, eytani nâr söndürür. Ruhu, Allah'n nuruna
Uykuda gördüün iyi ve kötü jeyler birer birer maher gününde ^hûr eder.
A.nlarsn ki rüyada bu kötü i§leri yaptn ama onlar gelip geçmedi; hepsinin bir
tabiri var!
hasredilirsin. Huy lann birer birer kurt olur da hamlkla uî^uvlanm paralar
kyamette her kötü içe, tam lâyk olan bir cet(â verir.
^^^
• Hani akl gibi... sen onu göremezsin ama o seninle beraberdir.
^""^
Ken'an Rifâî, erhli Mesneri-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyati, 2000, s. 545.
^^"^
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 543.
^'^^
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarh
(haz.), stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1991, c. 4, beyit. 3654-3659, 3662,
3663, 3675-3678
440
Zindan da hrsif^n, alçak kiinin ibâdetyeridir. Orada dâima Hakk ' anar
durur.
bunlarn!
Mûsâ, o iç ans kavim, balarn esin diye Kudüs'te alçack bir kap
yaptrd. Çünkü onlar cebbar, ba dik kiilerdi. Onlara hu küçücük, bu
yrtar, döker.
<^99
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl
(haz.), stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1991, c. 3, beyit. 2983-2987, 2993-
2997
EY insan
441
Mânân, için, ate§e hâkimdir. Fakat kabuklarn, ate§e ancak odun olabilir,
insann sim, ate§ten üstündür. Hiç cehennemin Mâlik 'i atepe helak olur mu?
u hâlde sen bedenini çoaltma, mânânn faikla olmasna bak ki Mâlik gibi
atejten üstün olasn. Halbuki sen, deri üstüne deriye bürünüyor, derilere
Bu kibirlenme nedir? içten haberdâr olmamak, içi görmek, bütün bedeni hor
700 Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl
(haz.), stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1991, c. 5, be>'it. 1933-1934, 1936-
1941, 1943, 1949-1950
442
klarn sald.' der ve hâlâ kar, buz halinde olursa akll bir insan
buna inanr m? Temmuz günei parksn da kar ve buzu yerinde
braksn! Bu imkânsz bir eydir. Her ne kadar ulu Tanr, iyi ve
kötü cüzlerin cezas kyamette verilecektir, diye va'detse de biz
onun örneklerini bu dünyada, her an, her lâhza görmekteyiz.
Meselâ bir insann )airei ferahlasa bu onun, birinam sevindirmi
olmasmn karldr. Bunun gibi üzülürse bu da bakasm üzmü
olmasndandr. tedünyamn armaanlar, ceza gününün
bunlar o
örnekleridir. Maksat, insanlarn bu pek az eylerle çounu
701 Mevlânâ Celâleddin Rûmî, ¥îhi Mâ Fîh, çev. Meliha Ülker Anbarcolu,
stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1990, s. 102-104
EY insan
443
-65-
Bugün azlarn mühürleriz de bize elleri söyler,
Cenâb- Hakk: "O günde biî^ onlann a^ann mühürleri^ " buyuruyor.
te bu hakikate kar bigâne (kayts^ iljgisi^ yabanc) ve idraksiz
zümre, maher gününü beklemeden gözleri kör olmu, azlar
mühürlenmi kimselerdir ki Hakk'n rzasn göremezler, azlarna
gem vurulmutur, mânâ ekerini yiyemezler. Eek ekerden anlar
m? Önüne bin kantar da koysan dönüp bakmaz bile. Fakat bir
parça saman verecek olsan, itiha ile sarlr.
söylemeye balarlar.^°^
Ey tâlib!
gidersen Hak ile git, nerede oturursan Hak ile otur. En güvendiin,
en kuvvetli dostun O olsun.
Allah'n varln tanyamyorum, diyorsun. Neyi tanyamyorsun?
O varba u vücûdun ahit deil mi? Cenâb- Hakk: O günde biz
onlarn azlarn mühürleriz, elleri ayaklar onlar hakknda ehâdet
eder, buyuruyor.
''03
emseddin Yeil, Yüyû^ât, stanbul: Yeil Yaynlar, 1984, c. 6, s. 260.
704 Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealt Neriyaü, 2000, s. 330-331.
EY insan
445
A ek§i suratl, temi^ik nianesi nerde? Senden eri lâflarn kokusu gelmekte,
sus, iyi ipn jütülerce alâmeti görünür.
ne dijinda!
Alem meydannda kokudan anlayan maharet sahipleri var. Öyle ataklk edip
girijme ey kalp!
Utan; geveî^elik etme! Can çekijme.. Cismi gökten, srlarn anlayan nice
705
casus var.
Maher günü her gi^i §ey meydana çkar. Her suç, kendiliinden insan re^l
Hile, ayak dile gelir, Tann huturunda onun kötülüüne çehâdet eder.
705 Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl
(haz.), stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1991, c. 4, beyit. 1738, 1737, 1743,
1745, 1746, 1756, 1759, 1763, 1764, 1766, 1773, 1775, 1782, 1793
446
Ayak, ben ehvete koftum, ferç (dirilik organ) ben ^nâ ettim diye tanklk
venr.
Gö\ der ki: Ben harama baktm. Kulak der ki: Ben kötü sö\ i/ittim.
Eer bir kimsenin kalbinde huu yani Allah korkusu varsa azasnda
da olur. Meselâ rüzgâr göz ile görülmez, onun mevcudiyeti
yapraklarn hareketinden ve tozlarn kalkmasndan anlalr. te
insanlarn kalplerinin hareketi de ceset âzâlarmn hareketiyle
anlalr. Nasl ki rüzgârn kuzeyden mi güneyden mi estii,
derse yürürler, (dur!) derse dururlar. Ayn can onlarn bir et parças
olan dillerine türlü küfürler söyletir. Fakat yine ayn can, bir gün
böyle vücutlar brakp gidince ne elleri tutar, ne ayaklar yürür, ne
dilleri konuur.
706 Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarb
(haz.), stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1991, c. 5, beyit. 2211-2216, 2218-
2219.
Ken'an Rifâî, Mesnevi Hatralar, Kâzm Büyükaksoy (haz.), stanbul: nklâp
Kitapevi, 1968, s. 108.
HY insan
447
Hüdâ istedii zaman bir hurma aacna bir hasret, bir hicran ve bir
Daviid dedi ki: Dostlar, gayri ogi-:li §eyin meydana akmas flamam geldi.
Tanrnn hilmi bunu §imdiye kadar örttü, fakat hu kaltaban, buna hiç
ükretmedi.
Kâfir olsun, fâsk (kötülük eden, A.llah 'in emirlerini tanmayan) olsun herkes
Zulüm can srlan arasnda gi^i kalr, fakat onu halkn önüne koyan
^âlimdir.
Hele bakn, benim boynu^anm var, ju âlemde cehennem öküflünü bir görün
'"^^
Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyaû, 2000, s. 311.
448
tikat ettiin (gönülden tasdik ederek inanma) peyleri söyle, gizeme diye
Zulümle, cefâ hu âlemde onun babna dikiliyor, bu ij için tayin edilmi bir
diyorya...
içinde gi':^lediin ^ey, srrnn gemini (idaresini) ele alyor, hele k^p cotuun
î^aman onu istedii gibi sürüp götürüyorya...
dikiyor.
^unu yapan Tann, maher gününde de srrn meydana çkarmak için bajka
memurlaryaratmaya Kâdir'dir.
ihtiyaç var'?
Ben atehin cü^yüm, ipe aslma gidiyorum. Nur deilim ki Tanrya gideyim
demekte.
Af^ndan bir kerecik olsun akla, dertle 'Ya Rabbi" söî^ü çkmad.
Onunyü^ dili vardr. Her dilinde deyüt^ lugât, hilesi, riyas anlatlamaz kil
EY insan
449
parçasndan ibaret olan dilin söz söylemesi sana göre akla uygun
geliyor ve her zaman gördüün için imkânsz görünmüyor; yoksa dil
Kyamet gününde âsî olan insann eli: "Sen benimle arap kadehini
tutmadn m
ve arap testisini çekmedin mi? Senin olmayan mala el
uzatmadn m, senin helâlin olmayan nâmahrem'in (yabana) elini
tutmadn m
ve ona hainlik (güveni kötüye kullanan) etmedin mi,
mazluma vurmadn m, yetime tokat atmadn m? Günahsza khç
çekmedin mi?" diye o âsîye âhidük eder. Dil der ki: "Benimle
böyle konumadn m? Bu kadar Müslümanlarn aleyhinde
709 Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl
(haz.), stanbul: MÜH Eitim Basmevi, 1991, c. 3, beyit 1442, 2447, 2452-
2462, 2464-2465, 2468, 2550-2551 2553.. ,
^'" Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Fîhi Mâ Ffb, çev. Meliha Ülker Tarkâhya, stanbul:
MÜH Eitim Basmevi, 1985, s. 168-169.
450
-66-
Dileseydik gözlerini üzerinden silme kör yapardk da
yollara dökülürlerdi. Fakat nerden görecekler?
" Velev neâü letamesnâ alâ ayünihim fe'stebeku's-
srâta fe ennâ yübsrûn''
*
Hem dileseydik gökleri ü^rinden silme kör ediverirdik deyola dökülürlerdi.
etmezler.
^" Sultan Veled, Maarif, çev. Meliha Anbarcolu, Konya: Altunar Ofset, 2002,
s. 98.
''^2
Elmalb M. Hamdi Yazr, Hak Dini Kur'ân Dili, stanbul: Feza Gazetecilik,
1992, c. 6, s. 422.
EY insan
451
vardr, görmeler; kulaklar vardr, ijitmeî(ler; onlar dört ayakl hayvanlar gibi
hatta onlardan daha saptmalardr. Onlar gerçekten gaflette olanlardr.""
^^^ Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, istanbul: Kubbealt Neriyat, 2000, s. 290.
^'"*
Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyaû, 2000, s. 282.
^
452
Sen o azizleri ve velîleri beer gibi gördükçe bil ki, sana Iblis'ten
miras kalan gözlerle bakyorsun.^^^
olan dünyada aydnhk can gözü olan enbiyâ ve onun vârisleri olan
'^^5
Ken'an Rifâî, erhli Mesnev-i erif, stanbul: Kubbealt Neriyat, 2000, s. 308-
309.
'^^^
Ken'an Rifâî, erhli Mesnev-i erif, stanbul: Kubbealt Neriyati, 2000, s. 586.
EY insan
453
''''^
Ken'an Rifâî, Mesnevi Hatralar, Kâzm Büyükaksoy (haz.), stanbul: nklâp
Kitapevi, 1968, s. 225-226.
'^'^
Ken'an Rifâî, erhli Mesnev-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyati, 2000, s. 308.
454
-67-
Yine dileseydik onlar olduklar yerde
meshediverirdik de, ne ileri gidebilirler ne de geri
dönebilirlerdi.
^'Velev neâü lemesahnâhüm alâ mekânetihîm
femestetâ'u tnudyyen ve lâ yerciûn"
*
Yine dileseydik olduklaryerde klklarm deitirirdik de ne ileri
'^'^
Ferîdeddîn-i Attar, lâhinâme, çev. Abdülbâkî Gölpnarl, stanbul: Millî Eitim
Basmevi, 1985
EY insan
455
Beerin hepsine âdem denir. Amma hepsi insan deil, bir ksm
hayvân- nâtk yani konuan hayvandr. nsan, insanhn yani
hakikati bulana derler. O insan suretinde olanlarn iç yüzlerini
''-^
Sultan Veled, Maarif, çev. MeUha Anbarcolu, Konya: Altunan Ofset, 2002,
s. 65.
^^^ emseddin Yeil, Füyüî(ât, stanbul: Yeil Yaynlar, 1984, c. 6, s. 261.
^22 Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 589.
"^23
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 569.
"^24
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 587.
456
Semûd kavmi için yapacak i tükenmiti. Derin bir korku içinde ilk
lâhî kader kaza haline gelince, bunun önüne artk hiç bir kuvvet
geçemez. Allah'a yaknl aikâr bir kimseyi tâ gönülden incitmi
olmak, tekrar onun gönlünü almak için ba vurulan çâreleri bazen
''25
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyat, 2000, s. 237.
EY insan
457
''26
Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyat, 2000, s. 369-
370.
458
Köle "Bu iyi kötü dünyas, gayh âlemi hâline gelsin, iyilik ve fenalk apaçk
bilinmesin diye akl, onlan gizlemitir.
O takdirde nasl olurdu da bu âlemde put kalr, puta tapan bulunurdu'^ Nasl
olurdu da kimsenin kimseyle alay etmeye mecali (derman) kalrd?
"^2"
bnü'l-Arabî, Fusûsu'l-hikem, çev. Nuri Gencosman, stanbul, Krkambar
Kitapb, s. 147-148
"^28
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarh
(haz.), stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1991, c. 2, beyit. 984-988, 940, 941,
942.
EY insan
459
Eer kendine varacak yolu kaparsan, can ile cânân arasndaki ikilik
deil ölümdür.
Bir ruh ki seni bilmek ve sana gelmek için bir vücûda bürünmütür,
onun yegâne yol göstericisi sensin. Çünkü "Ey kuUarm, yalnz
460
-68-
Her kimin ömrünü uzatyorsak hilkatte onu
tersine çeviriyoruz. Hâlâ akllan ermiyor mu?
^*ye men nu'ammirhu nünekkishü fî'1-halk e fe lâ
ya^klûn"
*
Bununla beraber kimin ömrünü uî(atyorsak, jaratthjta onu tersine
Kime U'^n ömür verirsek biî^ onun gelinmesini tersine çeviriri^ Hiç
dü§ünmüyorla m? (Diyanet)
Bununla beraber her kime ki uzun ömür veriyorsak, gençlik
çanda ömrünü almayp ömrünü uzatyorsak hilkatte onu tersine
çeviriyoruz, za'f veriyoruz, ihtiyarlatyoruz, belini büküp tepetaklak
^29 579-581.
Ken'an Rifâî, erhli Mesnerî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s.
"
EY insan
461
dinliyorsunuz.
"Her bir ak kl, zahir oldukça, lehvden (oyun, elence, fay das^i^) ibaret
bir merkeb, koar bir hâlde olursa, ihtiyarhn /kâr azîm (büyük,
ulu) bir ey olur. Yani, ihtiyarlk tezâyüd ettikçe (artma, çoalma)^ la'b
ve lehv (faydas^ i§) ile meguliyet artar ise, o ihtiyarlk mükil bir hâl
olur."
''^o
emsettin Yeil, Füjû^âl, stanbul: Yaykck Matbaas, 1998, c. 6, s. 261
731 Mevlânâ Celâleddin Rûmi, Fîhi Mâ Fîh, çev. Ahmed Avni Konuk, Dr. Selçuk
Eraydn (haz.), stanbul: z Yaynclk, 2002, s. 123
"
462
çk dedi
A.dem '^yücelikten sonra bu aalk nedir?" dedi. Cebrail dedi ki: "O lütuftu,
Adem, "Ey Cebrail" dedi, "Canla, gönülle secde etmitin. imdi nasl beni
cennetlerden sürüyorsun?"
Panl panl parlayan o saç, o ba, ihtiyarlk çanda berbat bir hâle gelir,
Mle rengindeki yü^ safrana benî^er. Aslan gibi kuvvetliyken gücü, kuvveti
kesilir. Kanlar gibi takatsiî^ bir hale gelir. Gürete hileyle bir pehlivan alp
yere ykarken imdi yol yürütmek üî(ere onu koltuklarlar, onun koluna
girerler.
Bu, ancak gam alâmetidir, pörsüme (sarkmak) niânesidir. Bunlann her biri
ölüm elçisidir.
Fakat bir adamn hekimi Tann nuru olursa ona kocalktan, hararetten bir
noksan gelme!(.
kuvvetlidir. Rüstem bile ona hased eder. Ölürse kemikleri ^evke gark olur,
Fakat nuru olmayan kii, meyvas^ badr. Güt(^ onu alt üst eder.
EY insan
463
kendine gel!
Suçu ///; Süsü, püsü eretidir. Öyle olduu hâlde bu elbiseler benimdir diye
dâvaya kalkpr.
vurmupur.
O da, o ^ ireti (geçici olarak) aldn bilesin diye senden mumunu kapverir.
ükür etmeyenden güzellik de kaybolur, hüner ve sanat da. Artk bir daha
• iblis de "Beni kyamet gününe kadar yaat. " dedi. Keke "Kabbimi':^ tövbe
732 Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarh
(haz.), stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1991, c. 5, beyit. 962-985.
464
Hak 'la olunca ömür de, ölüm de ikisi de hotur. Fakat Tanrs^ âb- hayat
bile atetir.
Bana daha fa^la ömür ver de daha gerisin geriye gideyim; mühletini u^t da
Bana dahafa^a ömür ver ki pislik yiyeyim, dâima bana bunu ver ki benim
gönül verme.
sakidir.
terkediyorsun?
733 Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl
(haz.), stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1991, c. 5, beyit. I(i9-ll?>, 715-716,
778
EY insan
465
Melek gibiyken eytan'a döndü ya... Elbette, çünkü o güllük ona ariyetti
734
(geçici).
Her kime ceza vermede uzun müddet vermisek, akbeti daha elim,
vahim oluyor.
düümleyiniz.
^^* Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl
(haz.), stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1991, c. 2, beyit. 715-716, 703-705,
710,712-713
^^^ Halûk Nurbaki, Yâ-Sîn Sûresi Yorumu, stanbul: Damla Yaynevi, 1999, s. 89.
466
Mukîm (gaflet halinden beri olma) ve Kadîm (e^elî, evveli olmayan) olan
Hangi gü^el jej vardr ki çirkin olmad, hangi tavan vardr ki yerlere
serilmedi?
ve ebedîdir.
''"'''
Ahmed er-Rifâî, Marifet Yolu, Doç. Dr. H. Kâmil Ylmaz (haz.), stanbul:
Erkam Yaynclk, 1995, s. 58-59
^^^
Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif stanbul: Kubbealt Neriyati, 2000, s. 298.
'^^'^
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealt Neriyaü, 2000, s. 399.
EY insan
467
-69-
BZ O'na iir öretmedik; O'na yaramazda.
O, sâde bir zikir ve parlak bir Kur'ân'dr.
*'Ve mâ âllemnâhü'-i'ra ve mâ yenbaî lehû in
hüve illâ zikrun ve Kur'ânün mübîn'^
*
J3/^ O 'na jiir öretmedik; O 'najara^ma^ da. O, sadece bir öüt ve apaçk bir
yeridir. Baka bir ifâdeyle ona hiç bir eyi mecaz yapmadk ve
kinaye (örtülü) yoluyla öretmedik. Peygambere bir ey söyleyip
'^^^
Muhyiddîn bnü'l-Arabî, ¥ütuhât- Mekkiye, çev. Ekrem Demirli, stanbul:
Litera Yayncbk, 2006, c. 1, s. 151.
'''^^
Mahmut Erol I<jbç, Sûfî ve iir, stanbul: nsan Yaynlan, s. 52
7^2 smail Hakk Bursevî, Kitâbu'n Netice, c. 1, s. 362-363
EY insan
469
bilirler
743
emseddin Yeil, Füyü^ât, stanbul: Yeil Yaynlar, 1984, c. 6, s. 262.
^"^4
Ken'an Rifâî, erhli Mesnev-i erif, stanbul: Kubbealu Neriyaü, 2000, s. 425.
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, VîhiMâ Fîh, çev. Meliha Ülker Tankahya, stanbul:
Millî Eitim Basmevi, 1985, s. 343.
^46 Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mâ F% çev. Meliha Ülker Tankahya, stanbul:
Millî Eitim Basmevi, 1985, s. 91.
470
Körün gönlüne, nurlarla dolu güneyin §klan gelme^ dejalmî^ hir hararet gelir.
Tann da dedi ki: "Eer bu sana kolay görünüyorsa bu çe§it kolay, basit bir
sûre söyleyiver.
Bil ki Kur'ân'm bir zahiri (d§) var, z^âhirin de gizili ve pek kudretli bir de iç
yüz^ü var.
O bâtnn da bir bâtn, onun da üçüncü bâtn (iç) var ki onu akllar
'''^~'
Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 212.
^48 Ahmed er-Rifâî, Sohbet Meclisleri, çev. Dr. Ali Can Tatl, stanbul: Erkam
Yayn, 1996, s. 65.
EY insan
471
Oul, sen Kur ân'in d§ jü^ne bakma, eytan da Adem'i topraktan ibaret
749
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarh
(haz.), stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1991, c. 3, beyit. 4230-4231, 4237,
4242-4248
750
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnem, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarh
(haz.), stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1991, c. 5, beyit. 3128-3130
472
"^51
Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 242-
243.
^52
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 416.
^53 Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 439.
^54
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 465.
EY insan
473
Ama külhandan (hamam oca) eser-gelirse kötü bir koku iletir. Yel
birdir ama geçtii yer yüzünden kokusu bakadr. Kimde koku
almak duygusu varsa, ikisinin arasn ayrteder. "inanan zekîdir"
denmitir. Birisi sarmsak çinese, misk (gü^l kokulu madde)
çinedim dese de burunlara sarmsak kokusu gelir; ama aksine,
Esas olarak iir dinlemek mubahtr (helâl). Peygamber (a. s.) iir
ba^ nevileri (çeit) hikmettir. Hikmet, mü'minin yitik maldr, onu nerede
bulursa oradan onu almaya en çok hak sahibi olan odur. " buyurmutur. H^.
Peygamber (a.s.) föyle der: "Arabn söylemi olduu en doru cümle jebid'in §u
beytidir: Allah hariç, her çey bâtldr. Bütün nimetler mutlaka ^âil
olacaktr.^''''
(a.s.) bir iir okumam isteyerek Ümeyye b. Ebî Sait'in iirinden bir
miktar rivayet eder misin, dedi. Bunun üzerine ona yüz beyt ür
''^^
Sultan Veled, Ibtidânâme, çev. Abdülbâkî Gölpnarb, Konya, Konya ve
Mülhakaü Eski Eserleri Sevenler Dernei, 2001, s: 52
"
474
okudum. Her bir beytin sonuna geldiim zaman: Hh, yani imdi
de öbürünü söyle diyordu. Resulullah (s.a.s.): Ümeyye, nerede ise
iirden sorulunca Resulullah (s.a.s.): "iir bir söî^ür, gü^li güî^el, çirkini
çirkindir. " bu\armulardr.
-70-
Hayat kabiliyetiolan uyandrmak ve kâfirlere de o
söz, hak olmak için.
^'Liyünzira men kâne hayyen ve yahkka'l-kavlü ale'l-
kâfîrîn''
*
(Bu), diri olan uyarmak ve kâfirlere de a^^ap söi^ünün hak olmas içindir.
Muhammed'i peygamber olarak kabul eden, din olarak islâm' seçen kimse
''^^
Hucvirî, Ke^u'l-mahcûh Hakikat Bilgisi, Süleyman Uluda (haz.), stanbul:
Dergah Yaynlar, s. 550.
EY insan
475
"Si^e bayat vermek için davet eden, A.llah 'a ve Kesülüne gidin. " (Enfâl,
Bil ki: Dünyada mevcûd olan her eyin iki ciheti (yönü) vardr.
Bakann kabiliyetine göre bir iyi taraf, bir de kötü taraf vardr.
Allah, insann bir ey yapmasn isterse o eyin iyi tarafn ona
gösterir, o da yapar. Bir eyi yapmamasn isterse, o eyin kötü
Hak Teâlâ ruh ile eyay terbiye eder. Hayat, varolu gerei o
Can nedir? hayrdan, perden haberdâr olan, lütuf ve ihsana (baij) sevinen,
Madem ki cann sim, mâhiyeti (nitelik), insana hayn, jerri haber vermede. u
hâlde hakikatten kimin daha î^âde haberi varsa o, daha canldr.
Melekler de tamamyla akldan, candan ibarettiler. Fakat yeni bir can geldi.
^^°
smail Rusûhî Ankaravî, Nak§ el-Füsus erhi, lhan Kuduer (haz.), stanbul:
Ribat Yaynlar, s. 107.
EY insan
477
eytana gelince, canla ha§la ondan ha§ çekti, canla birlenmedi, çünkü ölü bir
uzuvdu.
Can olmad için Adem'e feda olmad. Knk bir eldi, cana itaat etmedi.
Fakat o u^uv knldysa cana bir noksan gelmediya. Cann elindedir bu, onu
yineyaratabilir.
Bedenler, allan kapal testilere benzerler. Her testide ne var? Sen ona bak.
O beden testisi âb- bayatla (gerçek a§k) doludur, bu beden testisi ölüm
tabiriyle.
etsek, eti haram ve murdar olur, ceylân desek helâl olur. Bunu
hangisinden sayalm ve adn ne koyalm? Tereddütte kaldk" diye
sordular. Maharetli (hünerli) müftü, öyle fetva verdi." bunun
^'''
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl
(haz.), stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1991,c. 6, beyit. 148-157
762 Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl
(haz.), stanbuk Millî Eitim Basmevi, 1991, c. 6, beyit. 649-656
478
ceylân eti gibi helâldir." Bunun gibi Ulu Tanr, o dünya)^, dünya ile,
Resûl-i Zîân Efendimiz: "Allah Teâlâ için nur ile zulmetten (karanlk)
yetmi hin hicah (perde) vardr. " buyurmulardr. Nâib-i Hak, nur ile
olursak), âlem Hakk' idrâk edemez, Hak kendi nefsini idrâk ettii
gibi... Neden? Alemin kendi nefsi kendi nefsine hicâb
kâinata ait suret) cem' etmitir. Iblis'e gelince o, âlemden bir cüz'dür;
ite o âlemden cüz olan Iblis'e Cenâb- Hakk: "Benim iki elimle halk
Adem ile blis'in her birinin ne'eti (kaynak) birbirine zttr. Zîrâ
ne'et-i insâniyyede (insann olu§u ile alâkal, insana ait sfatlar) cüz 'i
''^^
Sultan Veled, Maarif, çev. Meliha Anbarcolu, Konya: Altunar Ofset, 2002,
s. 104-105.
EY insan
479
Ne'et-i Ibüs'e (Iblis'in yaradhji) gelince, onda cüz'-i âzam (en büyük
ksm) atetir, o da: Istilâ (üstün çkma), istikbar (kendini büyük görme),
kibir ve hile, tasallut (musallat olma) ve ceberut (çokfa^la kibir), küfür
ve inkâr, hkd (kin tutma) ve hased gibi sfatlar iktizâ eder (lâ^m
gelme). bHs, ite onun için secde etmemitir, zîrâ secde Arz 'in
sfatdr. Evet, Iblis'in secde ile memur olmas imtihan içindi,
yü^ üe sûret-i bâtnamn (iç yü:^ beyni (ara) ne kadar güzel tefrik
''^'^
emseddin Yeil, eyh-i Ekber Muhyiddin-i Arabi Hakikati Nasl Anlatyor,
stanbul: Yaylack Matbaaclk, 1997, s. 59-60.
480
-71-
Ellerimizin ileyip yaptklarndan bir takm en'am
(yumuak hayvan) yaratmz onlar için. Onlara
mâlik bulunuyorlar, görmediler mi?
''E ve lem yerav ennâ halâknâ lehüm min mâ amile t
eydînâ en'âmen fehüm lehâ mâlikûn"
*
unu da görmediler mi: Bi^ onlar için kudretimi^n meydana getirdiklerinden
bir takm hayvanlar/ en'âmlaryaratmiji^l da onlara sahip bulunuyorlar.
(Diyanet)
-12-
Ve onlar kendilerine zebûn etmiiz de,
hem onlardan binitleri var, hem onlardan yiyorlar.
"Ve zellelnâhâ lehüm feminhâ rakûbühüm ve
minhâ ye 'külün ''
*
Onlan kendilerinin biletine vermip^ de hem onlardan binekleri var, hem
onlardan yiyip içiyorlar. (Elmalk Hamdi Yaî^r)
-73-
Onlarda daha nice faydal içecekler vardr.
ükretmezler mi?
^^Ve lehüm fîhâ menâûu ve meâribü efelâ yekürûn"
*
Onlarda daha nice menfaatleri ve türlü içecekleri de var. Hâlâ
ükretmeyecekler mi? (Elmalk Hamdi Yaî^r)
vardr (inek vs.). Koyun ise, Afrika'da yaasa bile, bu zengin tüyü
tar ve bu yün srf insanlar için bu hayvanlara monte edilmitir.
Bu asl faaliyeti kendi ihtiyac için o kadar tezattr ki, bir süre sonra
"^65
Halûk Nurbaki, Yâ-Sîn Sûresi Yommu, stanbul: Damla Yaynevi, 1999, s. 91-
95.
EY insan
483
bazlar da çöllerde yol alrlar. Yani birksm basiret (kalp göf^ü ile
766 Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, istanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 52.
''''^
Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 136.
Muhyiddîn bnü'l-Arabî, Fusûsu'l-hikem, çev. M. Nuri Gençosman, stanbul:
stanbul Kitapevi, 1981, s. 91.
^''^
Ken'an Rifâî, erhli Mesnevt-i erif stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 166.
^^° Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 141.
'''''^
bnü'l-Arabî, Füsüsu'l-Hikem, çev. Nuri Gençosman, stanbul Kitabevi, s. 128
484
Refikindir (ej, arkada) sakn hor görme onu ho§ça kullan sen
Bilen nefsin bilir Hakk ', nedir hem le^t-i vahdet (birliin k'^^ti)
karlanan)
Ey, ruhun bir bedene girmesinde fayda yoktur diyen kimse! Eer
sözün faydas yoksa sus, konuma. Bu mânây anla, itiraz brak ve
ükret.
^''2
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealû Neriyaü, 2000, s. 607.
'''''^
Ken'an Rifâî, lâhiyat- Ken'an, Yusuf Ömürlü ve Dinçer Dalkhç (haz.),
onda hâkim olan Hak'tr. ster üç, ister bir saat olsun, ister on
dakika, ister bir dakika olsun, bu hal hâsl (meydana gelmek) oldu mu,
o esnada ondan, Hak tecellî eyler, kâim olur (dâim olmak) ve bütün
âlem ona tâbi olur. Çünkü nefsi aradan çkm, kendilii kalmam,
'^^"^
Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyaû, 2000, s. 211.
'^'^^
Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyaû, 2000, s. 362.
486
Kii, Hakk'a varma yolunda böyle bir rüzgâr yürü^nilü ata binmi,
ona bindirilmitir. Gaflet, bindii attan haberli olmamakür. Burada
attan murat, Hakk'dan gafil olan kimsenin akl ve ruhudur.
Bir aklla
bir ruha bindirildii halde, akldan da ruhtan da habersiz olmak, bu
aü bo yere koturmak ve koturduu at baka yerlerde, hem de
hiddetle ve gafletle aramaktr; o kadar ki at, altnda olduu halde
onu uraya buraya koturup her yerde "Benim atimi kim çald?"
diye baran ad gibi, insan bu akl ve ruh atindan gafil olabilir.^^^
Süt rma ile iliii bulunan kii burada ilim, marifet ve irfana sahip
olur.^^^
drîs mutiak bir hayvan olur. Böylece insan ve cinlerin dndaki her
^^^
Niyâzî-yi Msrî, rfan Sofralar, çev. Süleyman Ate, stanbul: Yeni Ufuklar
Neriyat, s. 55.
EY insan
489
-74-
Onlar Allah'tan baka mâbudlar edindiler, gûyâ
yardm olunacaklar.
''Ve't-tehazû miti dûnPl-lâhi âliheten leallehüm
yünsarûn"
*
Onlar Allah'tan ba§ka bir takm ilâhlar edindiler, gûyâjardm olunacaklar.
(Diyanet)
^^^ Suad El-Hakîm, bnul-Arabî Sö;lüü, çev. Ekrem Demirli, stanbul: Kabalc
Yaynevi, 2005, s. 276-277.
490
-75-
K bunlar, onlara yardma gücü yetmez. Bunlar
kendileri için hazrlanm avenelerdir (askerlerdir).
''Lâ yestetVûne nasrahüm vehüm lehürt cündün
muhdarûn"
*
Onlarn, onlarayardma güçlerijetme':^. Kendileri ise onlar için baî^
hüküm mevcut deildir. Her îtikad sahibi kendi îmân ettii ilâh ve
onun hakknda inand eyleri müdâfaa ile ona yardm eder. Onun
inand ilâh ise kendisine yardm etmez. Bu takdirde kendi
inand ilâh inanmad ilâh için bir tesir yapamaz. Bunun aksi de
böyledir. Muhalif îtikadda olana da kendi ilâhndan bir yardm
gelmez. Demek oluyor ki Allah, her itikat sahibinin kendi inand
ilâhyla yardmlamasna müsâade etmedi. Çünkü yardm edilen,
''^^
Muhyiddîn bnü'l-Arabî, Fusüsu'l-hikem, çev. M. Nuri Gençosman, stanbul:
stanbul Kitapevi, 1981, s. 100.
EY insan
491
irk, yani Tanr 'ya ortak komak en büyük zulümdür (bir §eyi yerli
786 Niyâzî-yi Msrî, tfan Sofralar, çev. Süleyman Ate, stanbul: Yeni Ufuklar
Neriyat, s. 133.
^^^ smail Hakk Bursevî, Ken-:^-! Mahf-Gi^li Ha-^'ne, çev. Abdülkâdir Akçiçek,
stanbul: Bahar Yaynlar, 2000, s. 62, 64.
^^^ Ibnü'l-Arabî, Fusûsu'l-Hikem, çev. Nuri Gencosman, stanbul Kitabevi, sf: 194
492
Gönül ehli ve cevher sahibi olan biri, bir adam döüp onun
kafasn, azn, burnunu krsa, herkes döülenin mazlum olduunu
söyler. Gerçekte döen mazlumdur. Zâlim, hiçbir hayrh ve faydal
i yapmayan kimsedir. O dayak yiyen ve kafas krlan zâlim, bu
döen hiç üphe yok ki mazlumdur. Çünkü bu cevher sahibidir ve
Tann'da fâni olmutur. Onun yapt her ey Tanr'mn yaptdr.
Tanr'ya zâlim demezler. Meselâ Mustafa (Tann'mn selâm ve salâh
onun ürerine olsun) öldürdü, kan döktü ve yama etti. Bütün bunlara
'^^^
ramen onlar zâlim, o ise mazlumdur.
inkâr etse, din ona Müslüman demez. Küfr-ü bâtl; mutlak Hakk'
^"^'^
örtmütür; Küfr-ü Hak, kendini Hak'la örtmütür.
hevâsm (nefis) ilâh kabul edeni gördün mü?" âyetinin tehdidi altna
girer.^''^
''89
Mevlânâ, ¥îhi Mâ Fih, çev. Meliha Ülker Târkâhya, stanbul, Millî Eitim
Basmevi, 1985, s. 82-83
^^°
Muhyiddîn bnü'l-Arabî, Ö;^//« Ö^//, çev. smail Hakk Bursevî, stanbul:
Rahmet Yaynlan, s. 46.
^ '
Muhyiddîn bnü'l-Arabî, Ö^iin Ö^ü, çev. smail Hakk Bursevî, stanbul:
Rahmet Yaynlar, s. 52.
EY insan
493
sfatlanmlardr.
sivrisinek yarm kanad ile ve hiç acmadan koca bir Nemrut'u yere
vurup beynini yarar. Yûnus Emre'nin:
^''*
Msrâlarm bir de bu gözle oku!
"^^2
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul, Kubbealu Neriyaü, 2000, s. 436.
''^^
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealu Neriyaü, 2000, s. 65.
"
494
-76-
O halde onlarn lâf seni mahzun etmesin; biz
onlarn içlerini de biliriz dlarn da (açk gizli her
yanlarn biliriz).
'^Felâ yahzünke kavlühütn innâ na'lemü mâ
yüsirrûne ve mâ yu'linûn"
*
O hâlde onlarn söyleri seni üt^mesin; hi^ onlarn içlerini de bilirif(^ dlarm da
(Kesulüml) O halde onlarn soteleri sakn seni üstesin. Ku^kusu^ hi^ onla
mahvedeceksin!" (Kehf, 6)
^^'^
Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealt Neriyaü, 2000, s. 163.
'^^5
smail Ankaravî, Minhâcu'l-Fukarâ-Fakirlerin Yolu, nsanYaynlar, s. 236.
EY insan
495
sevmek lâzmdr. Allah yine bana demiti ki; sana bir lutufta
bulunacam ve yaralarn onaracam.
har yani eek olmulard. Allah onlar irâd için; nurlandrmak için
Fakat heyhat, bu ikisi arasnda öyle bir perde vardr ki, gözlere
^^'^
Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealt Neriyaü, 2000, s. 370-
371.
erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealt Neriyaü, 2000,
'''^'^
Ken'an Rifâî, s. 485.
'^^ 458
Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealt Neriyat, 2000, s.
EY insan
497
• Bir gönül ki, dünya kirlerinden uzak, temiz ve saftr. te ilâhî srlar,
böyle gönüllerin aynasna akseder.
Gönülleri ilâhî nura ayna olabilecek hâlis altn gibi saf olanlarda ise,
192
^'^"
Ken'an Rifâî, erhli Mesnevf-i erif, stanbul: Kubbealt Neriyat, 2000, s. 458.
498
-77-
Görmedin mi? O insan bir nutfeden (sperm'den)
yarattk; imdi o açktan aça bir muhâsm kesildi.
"jE" ve lemyera'l-insânü ennâ halâknâhü min nutfedn
fe izâ hüve hasîtnün mübîn''
*
insan kendisini bir damla sudan jarattm-:^ görmedi mi de, §imdi apaçk bir
insan görmedi mi ki, bi':^ onu meniden yarattk. Bir de bakyorsun ki, apaçak
düman kesilmi. (Diyanet)
-78-
O kendi yaratln unutarak bize bir mesel (örnek)
getirdi: "Bu un ufak olmu kemikleri kim diriltir?"
dedi.
''Ve darabe lenâ meselen ve nesiye halkahû kale men
yuhyi^l-'zâme vehiye ramm*'
*
Yarathpn unutarak bi:^ bir de meselfrlatt: '%im diriltecekmi^ o çürümü
kemikleri?" dedi. (Elmalk Hamdi Ya-:(ir)
-79-
De ki: Onlar ilk defa inâ eden diriltir ve
O her yarat (Halk etmeyi) bilir.
"Kul yuhyîhe'1-lezî eneehâ evvele merratin ve hüve
bikülli halkn alîm
"
*
De ki: "Onlan ilk defa yaratan diriltecek ve o her yaratmay bilir. " (Elmahh
Hamdi Ya':^r)
De ki: Onlan ilk defa yaratm olan diriltecek. Çünkü O, her türlü
Yaratma her nefes yenilenir. Yok olma an, benzer suretin var olma
ândr. Bu durum, E'arîlerin (E/ W me^ebine mensub) görüünde
arazlarn (sakatlk) yenilenmesine benzer.
unu müahede (bir eyi gö^e görme, keifle seyretme) eder: Her tecellî
yeni bir yaratmay verir, bir yaratmay götürür. Bir yaratmamn gidii,
801
Varbklarda her nefes yenilenme, aklla bilinir.
AUah, ibret almamz için topra da, meniyi yani erük suyunu da,
"Ey niyeti bottuk kipi imdi bunlardan tiksiniyorsun deil mi? Bir de
bunlara bak da, düün ki, ben seni nereden nereye getirdim?
bir damla phtdan nasl olur da bir insan yaratlr diye üpheye düüyordun.
Senin yeniden hayata getiriliin, evvelki inkârna kar reddedilemez bir delil
oldu.
yoktu, ban da yoktu. O yünden düünceyi de inkâr ediyordun, inkâr edii de.
^°' Suad El-Hakîm, Ibnii'l-Arab Sözlüü, çev. Ekrem Demirli, stanbul: Kabalc
Yaynevi, 2005, s. 703-704.
"
EY insan
501
• Sen bir katre meni iken, Allah bir vücut verdi, shhat verdi, akl,
te, iki gözden mahrum olduu halde Cenâb- Hakk ona ne zekâ ve
ne akl ihsan etmi ki böyle yüksek mevkilere çkabilmitir. Sonra da
bütün bunlara ramen AUah' inkâr edebiliyor.^*^"^
Her eyin evveli sâde ve basittir. Her eyin balangc bir noktadr.
Sonra onu biz çoaltyoruz. Faraza bir harp baland zaman onun
sonunun ne olacan Sahip biliyor. Fakat o neticeye ulamak için
^°2 efik Can, Konularna göre açklamal Mesnevi Tercümesi, stanbul: Ötüken
Neriyat, 1997, c. 3-4, s. 447.
^03 Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealû Neriyaü, 2000, s. 331.
^'^•*
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealû Neriyaü, 2000, s. 427.
502
geldi?
Dalla meyva, tohuma hen^me:^. Meni, hiç insann bedenine ben^r mi?
Meni, ekmekten meydana gelir, fakat ekmek gibi midir? insan, meniden olur,
îsâ, Cebrail'in ifürmesinden vücut buldu. Fakat suret bakmndan onun gibi
Adem, topraktan yaratlmtr, topraa ben^me^ Hiç bir üf^üm ü^m çotuu
gibi deildir.
Hiç bir asl esere benî^eme^^ u halde Rahmetin ve baj arsnn aslm
bilemedesin.
Sen bu itikadnla (inanç) ve inkârn ile ilâhî kudrete acz isnâd ettin.
805 Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarb
(haz.), stanbul: Millî Eiüm Basmevi, 1991, c. 5, beyit. 3975-3978, 3980,
3982-3983, 3985
806 Ahmed er-Rifâî, Marifet Yolu, Doç. Dr. H. Kâmil Ylmaz (haz.), stanbul:
ErkamYaynchk, 1995, s. 165
EY insan
503
Ölüm sana lisân- hâl ile öyle der: "Sen, bundan gafildin, ite senden
807 Ahmed er-Rifâî, Marifet Yolu, Doç. Dr. H. Kâmil Ylmaz (haz.), stanbul:
Erkam Yaynclk, 1995, s. 172
^•^8
Ahmed er-Rifâî, Marifet Yolu, Doç. Dr. H. Kâmil Ylmaz (haz.), stanbul:
ErkamYayncük, 1995, s. 175
504
uyanlmaz bir uykuya dalm olanlar bile maher gününde bir âb-
hayat (ebedi hayat veren suyu) yudumlam gibi yeniden hayata ve
harekete kyam (ayaa kalkmak) edeceklerdir.
809 Ken'an Rifâî, erhli Mesmvî-i erif, istanbul: Kubbealû Neriyaü, 2000, s. 573-
574.
EY insan
505
Bu iaret edileni bildinse, ilmî sübûtla (sabit ilim), hârici vücut (varlk)
arasndaki fark anlarsn. Hârici suret kalknca mânâlar, hayâli
sûrederine yükselirler. Sonra oradan da ilk tecerrüdüne (soyutluuna)
ve a'yân- sabitesine (ilâhî ilimde edann eî^elden beri sabit suret ve
atmadn, fakat Allah att. " (Enfal, 1 7) Fakat kulun suretinde Hak'tan
baka bir mutasarrf (tasarruf eden) olmadn kul bilmedii,
unutmu için; kendisinin, bir irâdesi, ihtiyar ve Hak'tan ayr bir
etmi olur.
810 Niyâzî-yi Msrî, irfan Sofralar, çev. Süleyman Ate, stanbul: Yeni Ufuklar
Neriyaü, s. \A1-\AA.
506
ARah öyle bu\^rur.- "Of?a bir ke^ daha üfler, bir anda ayaa kalkar,
-80-
O ki size yeil aaçtan ate çkarandr.
imdihep onu tututuruyorsunuz.
siz
"Ellezî celale leküm mine'-ecerPl-ahdâd nâren fe
izâ entüm minhü tûkidûn"
*
Si-:^ oyejil aaçtan bir atejyapan O 'dur. imdi si-:^ ondan
Yejil aaçtan sit^n için ate çkaran O 'dun ite si-:^ atei ondan yakyorsunuz
(Diyanet)
Deil un ufak olmu kemii bir canly yaksan dahi, ben onu her an
diriltiyorum, fakat sen fark etmiyorsun. Bunun srr yeil aaçtan
çkan her gün yaktn oksijen olaynda gizlidir.
Bir canl yaklsa, kül art dnda onun temel yaps, su buhar ile
kullanlmtr.
^'^ Halûk Nurbald, Yâ-Sn Sûresi Yorumu, stanbul: Damla Yaynevi, 1999, s. 103.
^'^ Suad El-Hakîm, Ibnul-Arahî Sözlüü, çev. Ekrem Demirli, stanbul: Kabalc
Yaynevi, 2005, s. 286.
^'^ Suad El-Hakîm, Ibnü'l-Arahî Sö:(lüü, çev. Ekrem Demirli, stanbul: Kabalc
Yaynevi, 2005, s. 706.
508
filizlenir."'^'
Mûsâ aaçta atei gördü ve bir ses: Ben senin Rabbinim! dedi.
Allah ate midir? Mûsâ, sfat nurunu gördü, zât göremedi. Nasl ki
uhûd, yani görmek, mutiak olan istemek, bir surete bir vücûda
bahdr.'^'
Zahir ehli için ate olan ak, bunlar için nurdur, ibrahim'i atee
attlar. Fakat bu ate ona gülistan oldu. Halbuki ayn nur, bakas
çn atetir.
^ 820
Allah cennette bir aaç zuhur ettirdi, Havva'y Âdem'e zevce olarak
verdi ve ikisine de hitap ederek: Bu
aaca yaklamaynz,
zâlimlerden olursunuz, dedi. Fakat Âdem'le Havva ne yapsnlar ki o
güzel Allah, bu aac, ak aac klmt ve Musa'ya yine bu aaçtan:
Ben senin Rabbinim! hitab zuhur ettii gibi, ondan da ayn hitab
Âdem'le Havva'ya duyurmutur. Böylece onlarda da akl ve fikir
getirdii ebedî hayata uyananlar iri yaprakh Tûbâ aac gibi yeü
Kab^ yok edip fâni klar, fenaya ulajtmr (celâl). Nebi, §erîat ile
^24 Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealu Neriyaü, 2000, s. 280.
^^^ Suad EI-Hakîm, Ibnü'l-Arabî Söküü, çev. Ekrem Demirli, stanbul: Kabalc
Yaynevi, 2005, s. 286-287
EY insan
511
Hakk Teâlâ Kur'ân- Kerîm'de Nûr Sûresi 35. âyette kendi Zâti
nurundan misâl verip; insamn zâümn nurunu: Mikat, Misbah ve
Zücâce ile tahayyülî bir ekilde nakletmitir. Zâtin o tebihi, insamn
suretinden ibarettir. "Mkat"dan (lâmba konan yer) maksat: nsamn
sadrdr (gösü). "Zücâc''dan maksat, kalbidir. "Misbah"tan maksat
ise, insamn srrdr. Ayette geçen ecere-i mübâreke (mübarek
aaf)den maksat: gayba îmân etinektir. O gayb da Hakk'n halk
suretinde, Hakk olarak zuhurudur. te gayba îmân budur.
Zeytinden maksat, mutiak hakikattir. Çünkü mutiak hakikat ne her
bakmdan tamamyla Hakk, ne de her bakmdan tamamyla halktir,
denebilir. îman aac da "arkiyye" deüdir yani tebihi (benzetme)
nefyedecek (ortadan kaldrma) ekilde mutiak olarak tenzihi (Allah'n,
her türlü eksik ve noksandan u^ak bulunduuna ve insan vasfnda
Kâinat aaa onun akna cotu, tat, oynad Sonra onda bulunanlar
da harekete geçti. Ama hepsi, renkler ve bayramlklar... uçtu... uçtu.
^^'^
Abdü'l-kerîm brahim el-Cîlî, nsan- Kâmil, çev. Se}'\'id Hüseyin Fevzi Paa,
stanbul, Kitsan Yaynclk, s. 174-175
^28 Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyat, 2000, s. 242.
^^^
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 511.
^^°
Muh}dddîn bnü'l-Arabî, eceretü'l Kevn-Üstün man, çev. Abdülkâdir Akçiçek,
stanbul: Bahar Yaynlar, 2000, s. 11.
EY insan
513
-81-
Gökleri ve yerleri yaratan, onlar gibisini
(onlarn aynn) yaratmaya muktedir deil midir?
Elbette O Hallâkü'l-Alîm'dir
(mutlak yaratc her eyi bilendir.)
"E ve leyse'1-lezî hâleka's-semâvâti ve'l-'arda.
bikâdirin alâ en yahluka. mislehüm belâ ve Hüve'l-
Hallâku'l-'Alîm''
*
Gökleri ve yerleriyaratan, onlar gibisiniyaratmaya Kadir deil midir? Elbette
Kadirdir. Çünkü O her jeyi Yaratan 'dr, her jeyi Bilen 'dir. (Elmalk Hamdi
Ya^r)
Yaar Nuri Öztürk, Kuran' Kerîm Meali, stanbul: Hürriyet Matbaaclk, 1994,
s. 580.
^^^ Suad El-Hakîm, thnü'l-Arahî Sö'^üü, çev. Ekrem Demirli, stanbul: Kabala
Yaynevi, 2005, s. 78-79.
514
ölmütü "B/^ onu dirilttik. "Yani ilim ile diri kldk 'l^e hi\ ona hir nur
bahsettik ki onunla insanlar arasnda yürür." buyurmutur. O nur ise
hidâyet dr.''"^
^^^ Suad El-Hakîm, tbnü'l-Arabî Sö^lüü, çev. Ekrem Demirli, stanbul: Kabalc
Yaynevi, 2005, s. 254.
^^•*
bni Arabî, Fusûsu'l-hikem, çev. Nuri Gencosman, stanbul, Krkambar
Kitapl, s. 297
^35 Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealû Neriyat, 2000, s. 252.
EY insan
515
"O her an yeni bir an alr" Allah'n Zât'na ve sfâüna bir son
olmad gibi, âlemlerin dahi sonu yoktur. Zîrâ âlemler, isim ve
sfadarn zuhur Zuhur eden sonsuz olduuna
yeridir. göre, zuhur
yerlerinin de sonsuz olmas gerekir.^"*'
-82-
O'nun emri bir eyi dilerse (irade ederse) ona sâde
"Ol" demektir. O, oluverir.
''Innemâ emrühû izâ erâde ey'en en yekûle lehû
kün feyekûn"
*
O 'nun emri, bir §eyi dileyince ona sâde "Ol" demektir. O da hemen oluverir.
Elmahh Hamdi Yaî^r)
etmesidir.^"*^
kubbe olsun ve sulan sulardan ayrsn. ]/e Allah dedi, gündüzlü geceden
(yüksek), her eyin üstünde gâlib, her eyin müllcünü tasarrufu elinde
bulunduran, Yaratma da O'nun Yürütme de O'nun, (A'râf, 54) olan
Allah'a ne kadar lâyktr. Çünkü Allah'n er'î emirleri de emr
sîgâsyla varit olduuna göre, Allah'n yaratc aksiyonu ve yürütücü
deitirir. Hiç bir ey O'nu takyid (kayt altna almali) edemez, her
'''O'nun if bir ^eyin olmasn istedi mi ona, sadece "ol" demektir, hemen
oluverirP (Yasin, 82). ikinci olarak 44. srada yer alan Meryem
sûresinde geçer: ""Çocuk edinmek Allah'a yakijmaî(. O, (böyle peylerden)
münezzehtir (ayn olmak). Bir ip yapmak istedi mi, ona sadece "Ol!" der, (o
da) olur. (Meryem, 35). Allah'n bir jey vücûda getirecei ^pman onu en
yaklajik olarak ayn mânâyadr (Al-i Imrân, 47) (Al-i Imran, 59;
En'am, 73; Bakara, 117; Nahl, 40; Mü'min, 68).'"'
^"^^
Veli Ulutürk, Kur'ân- Kerîm'de Yaratma Kavram, stanbul: nsan Yaynlan,
1995, s. 49-51.
518
^'^^
smail Rusûhî Ankaravî, Nakf el-Fiisus erhi, lhan Kutluer (haz.), stanbul:
RibatYaynlar, s. 70-71.
^^^ smail Rusûhî Ankaravî, Nakj el-Füsus erhi, lhan Kutluer (haz.), stanbul:
Ribat Yaynlar, s. 88-89.
EY insan
519
144-145
845 - A *
Ba's, dirili iki türlüdür. Biri zahirî, dieri manevî. Ba'sm lügat
Bir de manevî ba's, mânevi dirüi vardr ki, bunda insan ihtiyarî
zahirinaym göründüü gibi, âhir ayn evvel ve evvel ise ayn zahir
görünür. O kimse bu mertebede: Evvel Ahir'dir, Âhir Evvel'dir.
Zahir bâtndr ve bâtn da zahirdir! der.
Kün iki ele iaret eder: söz konusu iki el bnü'l-Arabî'ye göre
etkinlik ve edilgenlik sfatlarn veya zorunluluk ve olabilirlik
"Onun emri bir eyi diledii zaman: Ol! (Kün!) demektir. O dem
olur..." Bu incelie yükselten mîrâcn ilk merdiveni: eriat ve de
hakikatin srrdr, ikincisi: Al büyüdür ki hayâl ve tasvir gücüne
yerletirilmitir. Bâtl ve yalan perdesi altnda hakta gizlenmitir.
Hüsran miracdr. eytan sratdr. Hizlan seviyesine kadar götürür.
"Bir serap gibidir ki, susamaktan bunalan onu su sanr. Oraya
vard zaman bir ey bulamaz..." (Nur, 39) Su sand "Nur" ate
olur. Karargâh ölüm saçar. Ancak, bütün bunlara ramen; ayet
^^^ Suad El-Hakîm, bnü'l-Arabi Sölpüü, çev. Ekrem Demirli, stanbul: Kabak
Yaynevi, 2005, s. 438-439.
849
Muhyiddîn bnü'l- Arabi, eceretü'l Kevn-Üstün insan, çev. Abdülkâdir Akçiçek,
stanbul: Bahar Yaynlar, 2000, s. 19-20.
EY insan
523
kimseler ki; çalnmalar dünya hayatnda iken gitmitir. A-ma onlar, halâ iyi
^^'^
Abdü'l-kerîm b. brahim el-Cîlî, Insân- Kâmil, çev. Se}yid Hüseyin Fevzî Paa,
stanbul: Kitsan Yaynlar, c. 2, s. 132-134.
^5' Abdü'l-kerîm b. brahim el-Cîlî, Insân- Kâmil, çev. Seyyid Hüseyin Fevzî Paa,
stanbul: Kitsan Yaynlar, c. 2, s. 213.
^52 Abdü'l-kerîm b. brahim el-Cîlî, nsân- Kâmil, çev. Seyyid Hüseyin Fevzî Paa,
stanbul: Kitsan Yaynlar, c. 2, s. 47.
^^^ Abdü'l-kerîm b. brahim el-Cîlî, Insân-t ¥Jmil, çev. Sejyid Hüseyin Fevzî Paa,
stanbul: Kitsan Yaynlar, c. 2, s. 351.
524
inklâptan (deinme, bir hâlden bir hâle geçme) ibarettir. "Yoktan oldu."
demekten kast, zât zâtndan sakl iken, istei ile aça çkt
demektir. Zîrâ ne var yok olabilir; ne de yok var olabilir. Zât
deryasnda meydana gelen inklâp sayesinde âlemler zuhur etti.
bir ekil olur. Arifler katnda öncesi ne idiyse, el'an (jimdi, hâlâ) yine
^-^^
Abdü'l-kerîm b. brahim el-Cîlî, nsân- Kâmil, çev. Se}yid Hüseyin Fevzî Paa,
stanbul: Kitsan Yaynlar, c. 2, s. 458.
855 Ken'an Rifâî, Sohbet/er, stanbul: Kubbealo Neriyaü, 2000, s. 211.
EY insan
525
Evvel âhir varlk Hakk'ndr. Var görünen mâsivâ ise, mudak olan
varhkta saylr. Bütün mevcut eyler, mudak Zât'tan zuhura gelir. O
varha can olan tecellî bir an kesilse o anda hepsi yoklua gömülür.^^*"
Göi^ü kula olmayan yoklara, Allah, efsun (büyü) okuyunca; "Ol!" emrini
verince, yoklar hemen coarlar, var olurlar.
Sonra var olana, bir efsun okur; 'Yok ol!" emrini verir, o dayoklua at sürer,
mahvolur gider.
A.llah gülün kulana bir jö^ söyledi, onu güldürdü, âd ta§a bir sö^ söyledi,
Topraktan yaratt bedene bir âyet okudu, beden canland, can kesildi. Güneye
bir §ey dedi, güne panlpanlparlad, nur saçc oldu.
Yine günein kulana korkutucu bir nükte söyler, ona; 'Yutul!" der, günein
yüf^üneyüklerce perde iner, tutulu verir.
^^^ Muhpddîn bnü'l-Arabî, Öî^ün Ö^ü, çev. smail Hakk Bursevî, stanbul:
Rahmet Yaynlar, s. 25.
^57 Muhyiddîn bnü'l-Arabî, Fusüsu'l-hikem, çev. M. Nuri Gençosman, stanbul:
stanbul Kitapevi, 1981, s. 3-4.
"
526
uzak durmaktr.
dayanmaktadr:
etmediyse, sana yardm edemezler. Yine hepsi toplanp ^arar vermek isteseler,
yakîn ile amel etmeye çal. Bunu baaramazdan, sabretmekte büyük bereket
ve hayr vardr. Sabrl ol Basan sabrla elde edilir. Kurtulua belâlarla
Sûre-i A'lâ, ayet 2: "O (Rabbin ki) yaratt, (yaradln birinci safhas).
^5^ efik Can, Konularna göre açklamal Mesnevi Tercümesi, stanbul: Ötüken
Neriyat, 1997, c. 1-2, s. 103.
^5' Abdülkadir Geylânî, Fütûhu'layb, stanbul: Sinan Yaynlar, 1996, s. 121.
EY insan
527
Vastasz olan emirle memur olan özellikle ancak "kûn: ol" emrine
uyan "kâin: olan"dr. Mevcut olan yani yaradl süreci tamamlanm
olan deil. câdî emir türüyle kendisine emredilen eyler sadece
âyân- sabite denen nesnelerin sabit gerçeklikleridir. Çünkü onlar
^'^"
Halûk Nurbaki, Yâ-Sîn Sûresi Yorumu, stanbul: Damla Yaynevi, 1999, s. 105.
528
-83-
Öyle! O her eyi melekûtu (kudreti) ye^dindç:
(tasarruf ve emrinde) olan Sübhan'dr Hep .
*
O halde her§eyin mülkü ve tasarrufu (hükümranl) elinde bulunan Allah 'in
Her jejin mülkü kendi elinde olan A.llah 'in jan ne kadaryücedir! Si^^ de
O 'na döneceksiniz (Diyanet)
^'^
smail Rusûhî Ankaravî, Nak^ el-Füsus erhi, lhan Kutluer (haz.), stanbul:
Ribat Yaynlar, s. lS-16.
^''2
smail Rusûhî Ankaravî, Nak^ el-Füsus erhi, lhan Kutluer (haz.), stanbul:
Ribat Yaynlar, s. 90.
863
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Dîvân- Kebîr, Abdülbâkî Gölpnarb (haz.), Ankara:
T. C. Kültür Bakanh, 2000, c. 6, beyit. 943.
864 Abdülbâkî Gölpnarb
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Dîvân- Kebîr, (haz.), Ankara:
T. C. Kültür Bakanh, 2000, c. 2, beyit. 679.
EY insan
529
tam bir ekilde yer ahyor. Hz. Isâ "ikinci defa domayan göklerin
melekûtuna giremez." buyurmutur. Kur'ân da melekût deyimine
açkça yer veriyor. "B/i^ ibrahim'e, kesin ilme erenlerden olmas için
'^'^^
Kemâlüddin Abdürrezzâk Kâânî Semerkandî, Te'vil'ât- Kâjâniyye, ter. Ali Rza
Doksanyedi, Vehbi Gülolu (haz.), Ankara, c. 3, s. 15.
^''^
Elmall M. Hamdi Yazr, Hak Dini Kur'ân Dili, stanbul: Feza Gazeteciük,
1992, c. 6, s. 426.
^'^^
Mugaddin Ibnü'l-Arabî, Ö^ün Öt^ü, çev. smail Hakk Bursevî, stanbul:
Rahmet Yaynlar, s. 23.
530
Mülk âlemi zahir adm alr, Allah'n Zât'na ait olmayan bilgi
anlamna gelir. Bâün, zahirin aksidir. Allah'a ait gerçek bilgiye iaret
eder. Bu bilgiye ise Hz. Ebû Bekir "Ey Zât'na ait bilginin kemâl
noktas, bilememek olan Allah!" sözüyle iaret etmitir. "Allah
âyetleriyle Zahir, Zât'yla Bâün'dr." "Allah Zâhir'dir: Çünkü eyay
kuatm ve onu idare etmektedir; Bâün'dr: Çünkü kuatlmaktan
münezzehtir." denmitir. Hz. Ali bu gerçee öyle temas ediyor:
"Kullarna, kullar onu görmemek üzere tecellî etti ve nefsini onlara,
kendilerine tecellî etmeden gösterdi."
melekût âlemine giri ile sülük yani tasa\^vufi eitim arasndaki ilgi
^•^^
Yaar Nuri Öztürk, Kuran ve Sünnete Göre Tasavvuf, stanbul: Yeni Boj'ut,
1998, s. 252.
869 Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealt Neriyat, 2000, s. 39.
^
EY insan
531
Maher günü kâfirler diyecek ki: "Ya Rabbi, sen bizi iki kere
Aklar da diyecekler ki: "Ya Rabbi, sen bizi iki kere dirilttin. Biri,
• Çokluk âlemi içinde durup kalan kimse âlem ile, ilâhî isimlerle,
^''o
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbeala Neriyati, 2000, s. 231.
^''^
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealt Neriyaü, 2000, s. 471.
"
532
Sen Hak ile Hakk'a nazar ettiin (yani fena mertebesinde Hakk'
müahede ettiin) zaman o kendi nefsine nazar etmi olur. Bu takdirde
nsamn sülûkunda ilk nokta ezel yani mîsak, son nokta Allah'tr. O
halde insann sülûku ölümle bitmez. nsan sonsuz bir sefer
• Cisim suretinden geç âb- mânâya (mânâ suyu) tâlib ol ki kâm (^vk,
tat) alasn. Testinin naklarn gördün fakat mânâdan gâafilsin.
diyorsun.
görmüyor musun?
Fikir cihanndan haberin yok, gafilsin, cemât (cans^ cisim) gibi suret
^^* Yaar Nuri Öztürk, Kur'ân ve Sünnete Göre Tasavvuf, stanbul: Yeni Boyut,
1998, s. 88.
534
^''^
emseddin Yeil, Kltabü't-Tasavvuf- Mesneviden Hikmetler, stanbul: Yaylack
Matbaas, 2004, s. 266-269
^'^^
Ken'an Rifâî, lâhiyat- Ken'an, Yusuf Ömürlü ve Dinçer Dalklç (haz.),
Amel mekân ister, ilim ise mekânet arar. Böyle olunca Allah bizim
için iki türlü yücelik arasn birletirdi. Bunlardan biri amel ile
mekân yücelii, öteki ise ilim ile mekânet yüceliidir. Daha sonra
irkten korumak için "Sen yüce Tanr'n bu manevî ortaklktan
tebih ve tenzih et" buyurdu. nsann, yani nsan- Kâmilin
varlklarn en yücesi olmas acâip ilerdendir. Halbuki ister
Zahir "Ben" dedii vakit bâtn "Hayr" der. Bâtn "Ben" deyince de
Zahir yine "Hayr" der. te her zt böyledir. Halbuki konuan birdir
ve O da dinleyenin ayndr.
Her kim saylar hakknda söylediklerimizi ve onlarn bir taraftan
iir:
Halk bu bakma göre Hak'tr, ibret aln; o bakma göre de Halk deildir, iyi
yiyr, hirkpir; çünkü asl birdir. O çokluktur, fakat birliiyle tecellî edince
Nefsinde yüce olan varlk ancak O'dur ki, kendisinde bütün varlk
ve yokluk nisbederini içine alan bir kemâl ola; öyle bir yüce topluluk
kudreti ile ki, hiç bir vasfn onun dnda kalmas mümkün olmaya.
Bu vasflar, ister akl ve eriat bakmndan beenilmi, isterse
Eer biri çkar da, bütün güzel ve çirkin eylere hangi nazarla
bakahm? Pislik ve aeyi (le§) gördüümüz vakit onlara Ulu Tanr m
diyelim? yolunda bir sual soracak olursa biz deriz ki Allah
bunlardan bir ey olmaktan münezzeh ve yücedir. Bizim sözümüz
pislii pislik,aeyi lâe olarak görmeyen kimseyedir. Belki hitabmz
kalp gözü açk olup kör olmayanlaradr.
u var ki bu dönü; bazlarna "Fena" yolu ile iradî bir ölümle daha
bu dünya âleminde, bazlarna da mecburî ve tabiî bir ölümle hâsl
oldu. Bu iki ölüme de "Küçük kyamet" derler.
Muhammediye'dir.
8^^ smail Hakk Bursevî, Ken-^-i Mahfî-Gi^^li Ha^ne, çev. Abdülkâdir Akçiçek,
stanbul: Bahar Yaynlar, 2000, s. 43.
^^^ smail Rusûhî Ankaravî, Nak^ e/-Füsus erhi, lhan Kutluer (haz.), stanbul:
Ribat Yaynlar, s. 163.
EY insan
539
amaçtr. Hak Teâlâ bütün yollarn sonucudur. Çünkü bir eyin yol
anlamna gelmesi için onun bir balangc ve sonucunun olmas
gerekir. Dönü, varlacak yer 0'nadr.^^°
Ayn nuru, her iyiye, kötüye vursa hile hiç kirlenir mi?
O yine tamamyla tertemi':^^ olarak aya dönüp gelir, akl ve can nurunun
Tanrya dönüp ulanmas gibi.
l§gyoldaki pisliklere vursa hile ayn nuru dâima temiî^dir.
Güneyin nuru "Geri dön " buyruunu duymu, acele aslna dönmütür.
Göîi nuru ve nur görmü f(ât, aslna dönmütür; sevdas ovalarda, çöllerde
kaimijtr.^^^
B2e güneten daha güzel görünen ay, zamanla bir veremH gibi
incelip hilâl daha sonra büsbütün hayâl olur. Demek ki kâinatta her
ey zevale yüz tutucu, yoklua boyun eicidir.^^"
döner, giderler.
Hakk 'tan; "ekle bürün!" diye emir gelir. ekle bürünürler, yine Hakk 'in
emri ile ekillerinden kurtulurlar, mücerret (soyulmu, yaln) mânâ olurlar.
Halk surettir, ekildir. Can yani ruh da emirdir. Can emre binmitir.
smail Rusûhî Ankaravî, Nakj el-Füsus erhi, lhan Kutluer (haz.), stanbul:
Ribat Yaynlar, s. 81-82.
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl
(haz.), stanbul: MiUî Eitim Basmevi, 1991, c. 5, beyit. 1258- 1264.
Ken'an Rifâî, erhti Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealu Neriyaü, 2000, s. 177.
540
dergâh olan hu dünyada, hu süfli âlemde; can ise ruh âleminde, hu^ur-
ilâhidedir.
Suyun testiye dolmas istenince, pâdiâh can ordusuna "Binini" emrini verir.
Yani Allah 'in emrinde olan ruhlarn, hulunduklan o ulvî âlemden, hu süfli
âleme (ruh âlemine) davet etmek için Allah tarafndan hu i^e memur olanlar;
heden atlanndan inerler. Hakk'n emri ile ruhlar âlemine vanrlar, orada
^^^
kalrlar.
indeks
A âdil
Adil
404
21, 117, 381,
426,431
A'râf, 146 86 Af 43
A'râf, 156 299, 351, 426 AfÜv 225
A'râf, 172 85 Aaç 453
A'râf, 50 434 Aaç ayakl 453
A'râf, 54 466, 517 ahad 13
A'râf, 93 495 Ahadiyyet 39
A'râf, 53 159 Ahiret 94, 420, 452
A'raf, 58 116 Ahkaf, 13 163
Abbas 9, 133, 442, 526 Ahkâf, 34 424
Abd 15,27,147 ahlâk 12, 39, 62, 150, 212, 269, 314,
Abdal 416 329, 409, 430
AbduUah ....9, 15, 79, 118, 148, 151, Ahlâk 92, 110, 140, 487
364, 408 Ahlâk- Muhammedi 140
Abdülkadir Geylânî23, 96, 149, 162, Ahmak 184, 289, 316
175, 326, 526 Ahmed....l, 9, 11, 12, 13, 31, 33, 44,
Abdülmelik 118 46, 47, 48, 49, 62, 83, 84, 86, 90,
Abdülmuttalib 133 92,93,94,97,132,143,159,
Abdürrab 118 166,169,171,183,189,212,
Âb- hayat 262 221,282,286,287,288,289,
Acem 48 296, 306, 313, 324, 331, 334,
Adl41,173, 174, 319, 496 340,341,359,360,362,414,
Ad kavmi 173, 319 461,466,470,502,503
Adalet 364 Ahmed-i Muhtar 183, 289
Adalet 341, 371, 426 ahsen-i takvim 19, 224
Ademl6, 19, 69, 70, 82, 83, 88, 104, Ahzab sûresi, 72 107
108,119,128,134,157,160, Ahzâb, 38 393
170,194,196,222,229,242, Ahzab, 56 295
256,261,265,291,329,342, Akü 33, 115, 156, 199, 209, 222,
359, 369, 372, 377, 378, 379, 251,275,315,359,413,414,
380,381,382,388,394,404, 416, 430, 432
412,414,461,462,471,472, Akl sahibi 33
476,477,478,502,509,515, Akl 415,416
525, 537 Akl- Küll 199
542
382,403,407,412,426,434,
435, 436, 443, 444, 453, 455,
Cafer b. Muhammed 9 456,472,478,479,495,501,
Câhü 241 508,509,512,516,520,521,
Cahiliye 133 523, 526, 540
Cahm 425, 431 Cenâb- Hakk .. 9, 12, 37, 39, 47, 62,
Can 1, 11, 33, 47, 48, 62, 76, 77, 86, 90,93,99,100,106,107,116,
93,94,97,122,124,138,158, 132,144,146,153,159,161,
169,187,191,244,256,282, 165,170,176,225,238,239,
313,322,323,332,334,360, 252,270,286,291,306,310,
411,417,445,451,458,462, 342, 344, 350, 357, 379, 403,
470, 476, 501, 509, 526, 539, 540 407, 412, 426, 434, 435, 436,
Can bahçeleri 334 455, 512, 516, 526, 540
Can çekime 445 Cenâb- Mevlâ 92, 363
Can günei 256 Cennet ....55, 98, 115, 161, 183, 206,
Can kula 332 207,208,284,316,346,348,
Can vermek 322 355,356,358,359,381,409,
Cebbar 425, 426, 427, 433 420, 422, 429, 488, 496
Ceberut âlemi 11, 23 Cercis 252
Ceberut Âlemi 22 cevher.... 28, 137, 218, 276, 372, 492
Cebir 311,408 Cevher 137, 218, 399
Cebrâü 9, 44, 283, 285 CibiUiyet 414
Cehâme 419 Cibrîl-i Emin 177
Cehennem 54, 55, 70, 115, 161, 303, CilH 36,38,42
316,409,419,421,422,423, Cin 106
424, 426, 428, 429, 430, 432, Cin, 28 106
433,434,438,440,451,496 Cinn,17 532
Cehü 83,371 Cinsiyet 376
Celâl 12, 36, 61, 83, 94, 108, 160, cisim 16, 28, 54, 66, 75, 115, 142,
209,213,226,227,357,394, 166,226,262,278,305,306,
411,412,430,478,484,510 311,329,339,421,485,533
Celîl 143 Cüneyd-i Badadî 536
Cem 37, 42, 105, 300 Cüneyd-i Badadî 24
Cemâl 12, 36, 108, 209, 226, 227, Cürcânî 23
239,241,353,357,394,472,
478, 510, 522
Cenâb- Bârî 18
Cenâb- Hak.... 9, 11, 12, 13, 34, 37, Çift 228
39,40,41,43,46,47,62,76,77, Çirkin adam 340
83,85,90,93,94,99,100,101,
104,106,107,109,110,116,
132, 144, 146, 150, 153, 159,
160, 161, 165, 170, 175, 176, Dal 37,38,367
187,193,208,209,225,238, Dalâlet 300
239, 252, 253, 270, 286, 287, Dâvûd 214, 215, 252, 331, 401
291, 293, 306, 310, 323, 342, Dehet 168
344, 350, 357, 363, 378, 379, Demir 77
546
106,152,166,236,238,252,
253,356,414,423,430,445,
F
449, 488, 489, 500, 507, 510,
513, 514, 522 Fâü. .364
EY insan
547
fânî. 20, 21, 46, 77, 85, 95, 100, 131, Gaflar 171
200,241,302,315,318,374, Garip 255
417, 492, 499, 504, 510, 520, 537 Gayb âlemi 109, 264
Fark 193 Gayb âleminin 109, 264
Fâür,17 250 Gayr 537
Fâur,35 268 Ga\Tar 171
Faür, 6 378 Gazab 84, 426, 432
Fatiha 22 Gazap atei 421
Fayda vermeyen ilimden 92 Gece ...103, 171, 235, 237, 239, 242,
Fazilet 354 246,247,249,277,282,316,
Fazilet cenneti 354 318,390
Fecr, 27-28 357 Geçici 156
Fehim 115 Gerçek 49, 77, 94, 101, 116, 152,
Felek 13 158,319,411,505
Felsefeci 80, 381 Gybet 69, 84, 389
Fenâfllah 143, 298 Gybet-Kouculuk 389
Ferd 125,402 GizH 105, 245, 390, 491, 538
Fetih 153 Gök 257, 368, 513, 514
Fetih, 10 153 Gölge 299
Fettâh 296 gönül...ll, 21, 25, 32, 78, 79, 80, 85,
Feyz 28,517,518 95,101,110,111,129,131,141,
feyz-iakdes 28 144, 147, 156, 158, 161, 175,
Feyz-i Akdes 517, 518 180,183,187,189,196,205,
feyz-i mukaddes 28 220, 233, 246, 248, 255, 257,
Feza 357, 450, 529 261,276,278,280,285,291,
Ftrat 352,353 292,311,313,323,331,332,
Ftrat Cenneti 352 334, 348, 366, 379, 380, 383,
Fiil 505 406, 407, 408, 420, 452, 464,
Firavun. 60, 66, 77, 83, 90, 162, 174, 469, 477, 487, 496, 497, 512, 533
182,183,223,229,289,296, Gönül. ..21, 109, 128, 131, 134, 157,
303, 320, 371, 372, 418, 432, 493 205,332,334,375,383,451,
Firdevs 284, 353, 425 492, 497
Firdevs cenneti 353 Gönül gözü 109, 383, 451
Firkat-i hicran 421 Gönül kula 332
Fransa 202 Gönül padiah 21
Frithjof Schuon 12 göz. 19, 34, 101, 115, 116, 156, 157,
Furkan 42,326 158,166,170,196,203,246,
Furkan sûresi, 44 326 255, 256, 261, 306, 307, 335,
Fussilet, 21 449 338,344,361,411,446,451,
Fussüet,23 350 452, 479, 495, 533
Fussilet, 53 308 Göz34, 115, 132, 203, 255, 446, 539
Futûhât, IV: 83 106 göz bebei 19
Gurur 125
Gül 367
Gün 243, 244, 335
Gaffar 124, 170, 426, 427 Günahkâr 321
Gaflet 240, 241, 247, 487 Gündüz 235, 242, 248, 371
548
Güne. ..66, 190, 247, 250, 251, 254, 357, 363, 365, 366, 369, 372,
256, 260, 263, 269, 270 378, 382, 383, 394, 395, 396,
Güney Avrupa 202 402,403,404,412,419,426,
Günü 55, 396 437,444,450,451,452,457,
Güz 190,462 461,464,465,468,469,472,
Güzel ahlâk 62 476, 478, 479, 485, 490, 492,
499,505,508,514,515,516,
519, 520, 523, 524, 529, 532,
533, 535, 537, 538, 539
Gabâvet 224 Hakâyk 9
Hakem 53,83
Hakikat. ..22, 27, 32, 39, 61, 63, 100,
H 256,311,363,453,532,535
Habbe 192 hakikat ilmi 253, 280
Habîb 8, 113, 165, 181,292 hakikaü...l2, 14, 27, 67, 68, 78, 100,
Habîb-i Neccâr 113, 165, 181 101, 108, 126, 132, 138, 179,
Habibim 153 183,222,251,278,280,331,
Habîr 92, 217, 496, 497 335, 395, 402, 422, 444, 455,
Hac, 11 69 483, 520, 529, 537
Hacc, 5 194,277 Hakikat-i Muhammediye 22, 27, 32,
Hac Bayram Veli 169 39,61,256,363,453
Hadi 14 Hakim 15
Hâdî 148, 149, 225 hakim 21, 31, 204
Hadid, 19 148 Hakk...l5, 19, 20, 24, 25, 26, 28, 33,
Hadid,4 105 37,38,42,43,47,48,49,50,51,
hadîs 19, 180, 238, 239, 240, 255, 52, 55, 56, 57, 58, 67, 68, 75, 76,
312,313,355,358,452,474, 78,83,89,90,91,92,97,104,
479, 526 105,106,107,108,111,121,
Hadis-i erif 27 124, 127, 131, 132, 138, 140,
Hafz 45 142,144,146,148,150,151,
Hâin 196 152, 153, 156, 157, 159, 161,
Hak...7, 9, 13, 14, 15, 19, 20, 22, 25, 165,167,168,169,179,180,
31, 33, 35, 38, 40, 44, 45, 46, 47, 185,188,189,190,196,213,
48, 56, 57, 58, 59, 60, 67, 68, 69, 214,216,220,222,227,229,
77,78,79,83,90,91,97,99, 238,239,241,245,246,247,
101,102,104,107,111,117, 251,252,253,256,261,262,
118,121,128,141,143,144, 263,265,273,279,280,281,
146, 147, 150, 153, 157, 159, 282, 284, 285, 287, 289, 298,
161, 167, 169, 171, 173, 177, 300,302,306,307,311,312,
179,183,188,200,213,220, 315,320,328,332,335,338,
222, 223, 227, 229, 233, 238, 341,347,349,350,351,352,
240, 243, 253, 254, 255, 256, 355, 356, 357, 359, 363, 364,
259,261,263,265,271,274, 365,366,369,374,381,390,
279, 280, 286, 289, 293, 294, 394, 396, 397, 402, 404, 406,
295,296,298,300,306,311, 407,408,411,412,415,416,
313,315,319,330,334,335, 417,421,425,426,427,433,
338, 339, 343, 352, 354, 356, 435,436,437,440,441,443,
EY insan
549
452,453,454,461,465,466, 456,480,481,483,485,487,
468, 474, 478, 479, 483, 484, 488,489,493,504,519,539
487, 490, 491, 492, 495, 497, Hayvan 19, 73, 155, 326, 363
505,511,513,515,517,518, Hayvan- Nâük 19
519, 520, 521, 522, 523, 524, Hayvani ruh 283
525, 526, 527, 528, 530, 531, Hazarât 22
532, 533, 535, 537, 538, 539, 540 Hazine 105, 245, 491, 538
HâHk 224, 265, 533, 535 Hazret 13, 23, 33, 59, 80, 87, 90,
Halîl brâhîm 46 113,121,124,152,155,166,
Halîl Peygamber 322 173,177,179,252,265,284,
HalîluUah 46 333, 336, 362, 479, 508
halkür 20,68,511 Hazret-i AH 90, 155, 265
Hallâc- Mansur 223 Hazret-i Hakk 124, 173
HaUâk 513 Hazret-i Muhammed 80, 87, 121,
Hâmân 174,375 152,177,333
haraml7, 85, 86, 124, 135, 204, 208, Hazret-iNebî 166
389,391,404,409,431,434, Hazret-i Nûh 179
455, 456, 477 helal 17
haram aylar 17 Her eyin bir kalbi vardr. Kur'ân'n
Harf 471 kalbi de Yâ-Sîn'dir 7, 166
Hârûn 90 Hesap günü 189
Hasan- Basrî 264 Hevâ 231,241
Hased 84 Hevâ ve heves 231
Hasîb 349 Heybet 102,251
Hassan b. Aty^^e 7 Hristiyan 71
Har 55 Hrs 76,84,428
Har 143, 240, 388, 502 Hrszhk 135
Harl6 388 Hzr 35, 252, 507, 510
Hayet 102 Hicr sûresi 86
Hatâ 122,313 Hicr,21 272
hava 20, 27, 197, 203, 251, 272, 289, Hicr, 86 41
411 Hicr, 87 41
Havas 276 Hicr, 9 91
Havf. 93 Hidâyet 52, 91, 150, 522
Haviye 432 Hidâyet nuru 52, 150
Havva 242, 359, 388, 509 Hikmet ...31, 32, 33, 35, 73, 83, 109,
Hay 534
53, 92, 194, 168, 305, 313, 371, 425, 473, 502
Hayal 29,115 Hüâl 266
Hayat ....37, 109, 175, 271, 321, 474, hilkat abidesi 21
476,511 Himalaya da 145
Hayber Kalesi 437 Himmet 251
Hayr 87, 185, 342, 370, 400, 409, Hindistan 158, 326
431,535 Hizmet 364
hayr 21, 60, 100, 117, 144, 225, 476 Hud 17
hayvan 19,20,52,117,150,156, Hûd Peygamber 319
193,315,316,399,454,455, Hûd,101 341
Hûd, 105 506
550
Kalb kameri 258 Kyamet günü.. 17, 55, 97, 188, 189,
Kalbi 97, 99, 167, 202, 315 190,286,321,328,339,396,
Kalb-i Kur'ân 7 449, 534
Kalb-i selim 364 Kyamet, 39 219
Kalem 62, 71, 115, 526 Kibir 76, 84, 409, 453
Kalp 91, 142, 209, 255, 269 Kibriya 83, 227
Kalp cenneti 209 Kim Allah'a itaat ederse 93
Kamer, 55 354 Kisrâ 174
Kandil 225 kitâb- mübîn 21
Kap 152 Kitap 108,127
karanlk 19, 76, 81, 103, 114, 156, Kocam ruh 407
176,217,229,237,240,245, koku 66, 129, 291, 338, 473, 509
246,269,291,306,318,339, Korkaklk 228
343, 346, 365, 377, 379, 394, Koyun 481
395,413,421,451,456,478, Köle 458
495, 496 Köpek 405
Karanlk 375 Kör 453
Karun 83 Kör-dil 453
Karye Ashab 114 Kötü 22, 116, 180, 181, 183,243,
Kasas, 88 227 268, 401, 430
Kââni 151,298 Kötü ahlâk 268, 430
Katâde 7 Kötü huylar 243
Kavmi 456 Kötü huylar 243
Kayser 174 Kudret 37, 231, 312, 411
Kayyum 124 Kuds 108,360
Kaza 65 Kudüs 440, 523
Kehf, 104 523 Kul... 49, 68, 73, 131, 152, 170, 233,
Kehf, 109 363,516 436, 499
Kehf,110 363 Kulak 446
Kehf, 24 103 KuUuk 147, 152, 153, 300
Kehf, 49 106 Kur'ân ..1, 3, 7, 9, 10, 12, 14, 15, 17,
Kehf, 6 494 18,28,29,31,32,38,39,40,41,
Kehribar 375 42, 43, 44, 45, 46, 47, 51, 54, 57,
Keüme-i ehâdet 88 61,62,65,71,77,85,86,89,90,
Kemâl 37, 165, 253, 255, 484 91,92,99,105,110,114,132,
Kerem 440 134, 141, 142, 143, 147, 148,
kef 19,32,236,432 150, 166, 175, 177, 194, 195,
Keif ehli 209, 499 201,203,210,212,217,218,
Kevn...226, 255, 257, 265, 268, 284, 219,245,251,254,255,257,
393, 512, 522 259,260,274,283,307,319,
kevnî 20,24 323,326,349,351,357,360,
Klç 468 363,386,400,414,419,450,
K 196 451,467,468,469,470,471,
Kyam 321 472, 475, 477, 494, 495, 497,
Kyamet.... 17, 55, 97, 188, 189, 190, 511,513,516,517,522,529,
219,286,315,321,326,328, 530, 532, 533
335, 339, 396, 422, 449, 534 Kur'ân 53
EY insan
553
17 283
Kur'ân- Kerîm 3, 10, 28, 29, 39, 40,
M
54,57,77,90,91,110,134,150, Maârif cenneti 353
175,177,194,203,219,245, Maârif-i Rabbâniye 13
319,323,351,360,363,451, Madde 23, 27, 75, 226, 339
469,511,516,517 Madde karard 339
Kur'ân- Mübîn 18, 469 Mahmud 13, 15, 96, 155, 267
Kusûdi Tevhid 24 Maher 314, 445, 531
Kutb 105 Mâide,3 521
Kuteybe 7 Mâide, 67 267
kutup 511 Makâm- Mahmud 267
Kutup 118,488,510 MâHk 147, 164, 224, 433, 441
Kuzey Afrika 202 Marifet 156, 165, 169, 313, 457
Kuzey Amerika 202 Mârifetullah 132
Küçük kyamet ....176, 321, 322, 537 Maurice Drac 228
küfür 48, 88, 175, 180, 187, 232, Meâric, 11-16 321
290,316,368,420,430,432, Meâric, 11-18 431
452, 458, 479, 490, 492, 521, 522 Meâric, 4 279
Kün 38, 287, 422, 519, 521, 522, Mecnûn 280, 281, 282, 485
523, 524 Mecûsi 102
Kürsî 115 Medine 126, 141
Mehdi 150
Mekâsib cenneti 349, 350, 351
Mekke 7, 80, 133, 297
Lâ ilahe illaUah 90, 332 Mekr 432
Lâ taayyün 22, 27 Melâike 173
Lâ taayyün (ahadiyyet) mertebesi. 27 Melek 222, 465, 478
lâhutîlik 20 Melekût ...23, 29, 233, 329, 529, 530
Lâm 37,38 Melekût âlemi 23, 29, 529, 530
Lanet 396, 464 Melik 42, 124, 125, 162, 354
Latif 71 Mennân 348, 425
Latîf 497 Mertebe 30
Lâtif 348, 425 Meryem ...28, 55, 188, 201, 427, 517
Levh 106, 109, 115 Mer>'em, 18 28
Levh-i Muallak 109 Meryem, 22 201
Leyi 239,349 Meryem, 35 517
Leyi, 5-7 349 Meryem, 71 427
Lisânen 92 Mer)'em, 76 55
Lokman 92, 219, 466, 497 Mescid-i Aksa 283
Lokman Hekim 466 Mesh 454
Lokman, 10 219 Mesih 183, 454
Lokman, 15 92 Mevâhib Cenneti 350
Lütuf. 356 Mevaki, 79 67
Lügât-Nâci 224 Mevcut 527
Mevlâ 131, 281, 288
Mevlânâ3, 22, 43, 44, 45, 50, 59, 71,
73,85,101,114,127,128,129,
554
44, 45, 48, 49, 50, 62, 65, 85, 87, Refref. 283
90, 121, 126, 143, 146, 152, 170, resul 8, 10, 17, 32, 46, 113, 114, 169,
Rabbi....8, 52, 83, 90, 114, 132, 159, 176, 405, 474
160,213,214,247,264,268, Rezzâk 53
284, 287, 329, 342, 343, 358, Rzâ 42, 90, 336, 526
Rahm...5, 42, 51, 58, 60, 61, 79, 99, Riya 84, 228, 404
101,124,358,361,400 Riyâ-Müdârâ, Gurur- Vakar,
Rahip Bersîsa 388 Meskenet-Tevekkül 228
Rahman 6, 41, 42, 61, 79, 89, 92, 99, Rububi^yet 124, 125, 240
361,387,423,424,426,435, 198,209,252,261,262,267,
456, 472, 534, 535 283,291,328,376,377,382,
Rahman, 1-2 41 456, 483, 506
EY insan
557
Ruh cenneti 209 Selâm. ...50, 349, 353, 360, 369, 371,
384, 491
Selâm Cenneti 349
S Selâmet 336
Sabr 208, 231 Semâ 312
Sâd,20 214 Semî 106, 124, 479
Sâd,27 257 Semûd.141, 177, 318, 319, 456, 495,
Sâd, 75 118,394,395 496
Sâd,76 394,395 Semûd kavmi 142, 177, 318, 319,
Sâd, 77 396 456, 495, 496
Sâd, 78 396 Sevgi 23, 249
Sâd, 79 396 Sevgili 3, 471
Sâd, 80-81 397 SewidlO, 43, 47, 51, 59, 60, 96, 107,
Sâd, 82 397 '14, 125, 155, 227,240, 252,
Sâd, 83 397 261,355,361,362,403,427,
Sâd, 84-85 397 430,434,512,523,524
Sadaka 313 Sfat 355,358
Sadî 466 Sfat nurlar 358
Sadr- Cihan 197 Sknti 442
Sadr- slâm 232 Sr ravzas 209
Saf 52, 229, 372, 373 Srat 51,54,55,316
Saf; 4 52 Srat köprüsü 316
Saf, 8 229 Srât- hass 57
Saff,6 13 Srât- Muhammed 57
Sar 86 Srât- müstakim 51, 54, 55, 66
Sahih 135 Srâmllah 55, 56
Said 7,457 SrruUah 10
Said b. Mansur 7 Sidre 9, 10, 251, 279
Saîr 432 Sidre-i müntehâ 9, 11, 251
Saknma 298, 299 Sin 7,10,50,51,166
Saüh 17,465 sîret 19
Sâüh....l77, 178, 318, 327, 456, 457, Sofra ....208, 266, 268, 301, 409, 505
495 Sohbet ..1, 1 1, 33, 47, 48, 62, 86, 93,
SâUh Peygamber. 177, 178, 318, 456, 94,97,169,313,360,470
457, 495 Sokrat 139,175
Sâlik 170 su 16, 20, 29, 54, 63, 68, 123, 156,
Saman 44, 373, 463 168,177,181,193,194,203,
Sâmiriy}^e 315 204,206,208,210,212,219,
Sâni 218 232,251,254,264,272,276,
Sarho 213, 390 278,289,292,334,378,415,
Sarsar 173 416,428,438,475,507,522,
Sebe,13 215 526, 534
Secde 351 Sul96, 197, 320,478, 522
Secde, 19 351 Sûfî 468
Sekerât- mevt 328 sultan 115, 152, 156, 323, 504
Sekr 209 Sûr 321,328
Sûre 7,22,526
558
357
uhûdî Tevhid 24
ahid 135 uur 468
âhid 284 ükür ..211, 212, 213, 214, 312, 463,
akî 65, 85, 377, 393, 405, 457 485
an 16 üphe 49, 166
âzelî Hazrederi 214
ecaat 117
eddâd 174
edîd 42,431 Taayyün-i evvel mertebesi 27
efk76, 77, 124, 138, 158, 187, 191, Taayyün-i sâni 27
282,417,501,526,540 Taa}'}'ün-i sâni mertebesi 27
ehâdet 23 Tabiat 121,432
ehid 330 Tabu ölüm 330, 530
ehvet 224, 231, 242, 438 Tâ-Hâ...9, 14, 61, 68, 162, 219, 423,
ems-i Tebrizî 157, 262 424, 509
ems-i Tebrîzî Hazrederi 262 Tâ-Hâ 74, A'lâ 12 423
emun 113 Tâ-Hâ, 12 424, 509
eriat 16, 429 Tâ-Hâ, 126 424
eriat 47, 275, 522 Tâ-hâ, 24-36 90
eriat nübüvveti 47 Tâ-Hâ, 49-50 162
erri 21, 116, 476 Tâ-Hâ, 53 219
Tâhir 14, 338
1
EY insan
559
65,77,92,99,106,125,140,
166,177,201,218,228,270,
z
274,275,315,358,414,465, Zahir 16, 58, 68, 170, 270, 520, 530,
468, 482, 506, 507, 517, 527 533, 535
Yâ-Sîn 69 468 Zâlim 492
Yasin, 10 87 Zaman 3, 16, 140, 153, 154, 325
Yasin, 11 87 Zan 383, 451
Yâ-Sîn, 12 106 Zan ve üphe 383, 451
Yâ-Sîn, 36 218 Zâriyât,21 308
EY insan
561
86050"01 3030'