You are on page 1of 2

Prenses joshepine, çok sıkıntılı olduğu bir günde, altından yaptırdığı gösterişli

aynasının karşısına geçerek konuşmaya başlar;

Ayna ayna;
'' Söyle bana benden daha şanslısı var mı bu dünya da ?''

Ayna: Evet, senden daha şanslısı var kraliçem. Kendisi senin gibi bir sarayda
yaşamamakta, bir gecekondu semtinde oturuyor. Ve bir köyde yaşıyor,
çiftçilik yapıyor. Senden daha fazla seviliyor, çevresindeki insanlar tarafından.
Bir sevgilisi var, kendisi gibi. Hiç bir farkı yok diğerlerinden. Ama senden daha
alımlı, yürüdüğünde bütün serçe kuşları şarkı söylüyor. Ya sana ne veriyorlar
söyler misin prenses? Tek konuşabildiğin benim saray’da?

Kraliçe aynaya karşı, sertçe konuşmaya başlar;

-Kimdir o kadın? Söyle bana kimdir? Hangi köylü kadını, benden daha güzel,
benden daha şanslı olabilir? Onun elleri nasırlar içinde, benim ellerim pamuk
gibi? Onun yüzünde çiller var, bende tek bir iz bile yok? Onun saçları
kurumuştur güneşten, benim ise ipek gibi?

Ayna önce bir içine çeker ve dilinden ne gelirse söyler;

- Adını söylersem, onu aratıp bulursunuz? Kendini size anlatırsam,


kıskanırsınız. Bu kötülüğü ona yapacağımı mı sanıyorsunuz?
Asla yapmam. Evet, ellerin de nasırlar var, evet kötü kokuyor elleri. Bedeni
her gün toz toprak içinde, her gün ter kokusuyla geliyor evine. Her gün biraz
daha ağırlaşıyor bedeni. Yüzünde çilleri var, saçları ise güneş altın da
yanmakta?
Bir fidan gibi ama ellerini değdiği yere bereket veriyor ve siz o bereketten
besleniyorsunuz?

Kraliçenin gözlerin de alev topları birikiyor, elindeki tarakla, hesap sorar


vaziyette, bir ayağıyla yere vuruyor ve konuşuyor;

- Demek onun nimetlerinden besleniyorum, demek onun verdikleriyle


yaşıyorum öylemi? Ya ben, bu ülkenin yüce kraliçesi, hiç bir işe yaramıyor
muyum milletimin gözünde? Beni gördüklerinde eğilen başları yalandan mı
eğilmekte?

Ayna mazur bir gülüş takıyor suratına, alaycı bir ifadeyle konuşuyor;

- Saygı demeyelim ona kraliçem, sadece korku diyelim. Korkuyla saygı, bir
olmakta mı sizin gözünüz de? Bakın bana, sizden korkuyor gibi görünüyor
muyum? Ben cam'dan yapılmayım, beni kırsanız dahi, zararı siz göreceksiniz?
Yâda en fazla yeni bir ayna yaptıracaksınız? Ama ya insanlarınız, onları
kırdıkça, size saygılımı olacaklarını sanıyorsunuz?

Kraliçe elindeki tarağı daha hızlı sallamaya başlar, ve konuşur bir yandan;

- Demek öyle ayna parçası. Ne çok şey biliyorsun sen? İstersen, tacımı giy de,
sen yönet bu ülkeyi? Hem sen ne sanıyorsun kendini. Kendini bana
kırdırmadan, kes sesini!

Ayna bu tepiye karşı, tepkiyle cevap verir;

Kırmak istiyorsanız, kırın. Beni kırarsanız, zararını siz göreceksiniz? Ben


sadece bir ayna değilim, bir aynanın içindekini görerek konuşun benimle?
Hem siz ne sanıyorsunuz kendini, siz ve güzelliğiniz tamamen benim elimde?

Kraliçe bu sözler üzerine, elindeki tarağı aynaya fırlatır ve ayna paramparça


olmuş bir şekilde yere düşer.

Kraliçe, yerdeki ayna parçalarından birini eline alır, ve suratını izler,


konuşmaya devam eder bir yandan;

- Aynayı kırdım,ve gördüm gerçeğimi.Aslında suratım buruşmuş,aslında çok


yaşlanmışım.Çok yalnızmışım gerçekten.Ve neden beni saraydaki kimsenin
sevmediğini anladım.Gülmeyi unutmuşum ben.Bu ne büyük kibir Tanrım !!
Saltanatım, saltanatın yanında eş değer bile değil. Şimdi anlıyorum, neden o
köylü kızın, benden daha güzel olduğunu. O kendi aynasını parçalamasına
rağmen, başkalarının aynaların da güzel. Ben ise kırdım bütün aynamı ve
artık herkesten daha çirkinim.

Kırılan ayna son bir söz söyler;

-Kırdığın ayna da, kendini göreceksin demedim mi? Ölmek üzere olan, yaşlı
bir hastasın. Kendini kraliçe görmene gerek yok, ecel saatine az kaldı, buna
hazır mısın?

Bu sözlerin ardından, Azrail gelir kadının başucuna, eliyle kalbine dokunur ve


kalp atışlarını durdurur. Kırılan aynayı, kudretiyle birleştirir ve aynı yerine
koyar. Nefesini üfler ve ayna sihirli olur. Tanrı gökten, bir melek eşliğinde,
güzel bir prenses getirir. Ve sarayın orta yerine koyar. Hikâye yeniden başlar
yazılmaya, sonra bir daha yazılır. Nice Aynalar kırılır o sarayda ve kraliçeler
veda içerler ecel şerbetlerini, kırılan bir camın parçalarıyla.

You might also like