Professional Documents
Culture Documents
Ayna ayna;
'' Söyle bana benden daha şanslısı var mı bu dünya da ?''
Ayna: Evet, senden daha şanslısı var kraliçem. Kendisi senin gibi bir sarayda
yaşamamakta, bir gecekondu semtinde oturuyor. Ve bir köyde yaşıyor,
çiftçilik yapıyor. Senden daha fazla seviliyor, çevresindeki insanlar tarafından.
Bir sevgilisi var, kendisi gibi. Hiç bir farkı yok diğerlerinden. Ama senden daha
alımlı, yürüdüğünde bütün serçe kuşları şarkı söylüyor. Ya sana ne veriyorlar
söyler misin prenses? Tek konuşabildiğin benim saray’da?
-Kimdir o kadın? Söyle bana kimdir? Hangi köylü kadını, benden daha güzel,
benden daha şanslı olabilir? Onun elleri nasırlar içinde, benim ellerim pamuk
gibi? Onun yüzünde çiller var, bende tek bir iz bile yok? Onun saçları
kurumuştur güneşten, benim ise ipek gibi?
Ayna mazur bir gülüş takıyor suratına, alaycı bir ifadeyle konuşuyor;
- Saygı demeyelim ona kraliçem, sadece korku diyelim. Korkuyla saygı, bir
olmakta mı sizin gözünüz de? Bakın bana, sizden korkuyor gibi görünüyor
muyum? Ben cam'dan yapılmayım, beni kırsanız dahi, zararı siz göreceksiniz?
Yâda en fazla yeni bir ayna yaptıracaksınız? Ama ya insanlarınız, onları
kırdıkça, size saygılımı olacaklarını sanıyorsunuz?
Kraliçe elindeki tarağı daha hızlı sallamaya başlar, ve konuşur bir yandan;
- Demek öyle ayna parçası. Ne çok şey biliyorsun sen? İstersen, tacımı giy de,
sen yönet bu ülkeyi? Hem sen ne sanıyorsun kendini. Kendini bana
kırdırmadan, kes sesini!
-Kırdığın ayna da, kendini göreceksin demedim mi? Ölmek üzere olan, yaşlı
bir hastasın. Kendini kraliçe görmene gerek yok, ecel saatine az kaldı, buna
hazır mısın?