Professional Documents
Culture Documents
1
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ.....................................................................................................................i
İÇİNDEKİLER........................................................................................................ii
BÖLÜM 1
GİRİŞ VE AMAÇ....................................................................................................1
BÖLÜM 2
BİYOMALZEMELER VE SINIFLANDIRILMASI..............................................2
2.1. BİYOUYUMLULUK...............................................................................6
2.2. BİYOMALZEMELERİN SINIFLANDIRILMASI..................................9
2.2.1. Problem Türüne Göre Sınıflandırma..................................................9
2.2.2. Doku/Organ Türüne Göre Sınıflandırma.........................................10
2.2.3. Uygulanan Vücut Sistemine Göre Sınıflandırma.............................10
2.2.4. Malzeme Cinsine Göre Sınıflandırma..............................................11
2.3. METALİK BİYOMALZEMELER.........................................................12
2.4. POLİMERİK BİYOMALZEMELER.....................................................18
BÖLÜM 3
SERAMİK BİYOMALZEMELER........................................................................21
3.1. Alümina.......................................................................................................22
3.2. Zirkonya (Zirkonyum Oksit; ZrO2)............................................................24
3.3. Karbon.........................................................................................................27
3.4. Kalsiyum Fosfat Seramikler....................................................................30
3.4.1. Hidroksiapatit...................................................................................30
3.4.1.1. Hidroksiapatitin Biyouyumluluğu................................................33
3.4.1.2. Hidroksiapatitin Üretim Yöntemleri............................................33
3.4.1.3. Hidroksiapatitin Metalik Biyomalzemeler Üzerine Kaplanması. 36
3.4.1.4. Hidroksiapatit Kaplama Teknikleri..............................................38
3.5. Cam ve Cam-Seramikler.........................................................................39
3.5.1. Cam Seramiklerin Üretim Yöntemleri.............................................42
3.5.1.1. Klasik cam-seramik üretim yöntemi............................................42
3.5.1.2. Toz yöntemleri ile cam-seramik üretimi......................................44
3.6. Biyoseramiklerin Dokularla Etkileşimi...................................................46
BÖLÜM 4
2
NANOBİYOMALZEMELER...............................................................................49
4.1. Biyomalzemeler ve Nanobiyomalzemelerin Gelişimi............................49
4.2. Biyosensörler...........................................................................................51
4.3. Biyoçipler................................................................................................52
4.4. Doku yenilenmesi....................................................................................53
4.5. Yeni Organ Gelişimi...............................................................................55
4.6. Nanorobotlar............................................................................................55
BÖLÜM 5
SONUÇ..................................................................................................................57
BÖLÜM 6
KAYNAKLAR......................................................................................................58
KAYNAKLAR
1
BÖLÜM 1
GİRİŞ VE AMAÇ
1
BÖLÜM 2
BİYOMALZEMELER VE SINIFLANDIRILMASI
Şekil 2.1. Sentez bilim dalı olarak ‘Biyomalzeme Bilimi’ ve diğer bilim
dallarıyla etkileşimi [1] .
1
hekimliğinde kullanımı, 2000 yıl öncesine kadar uzanmakta. Bronz ve bakır
kemik implantlarının kullanımı, milattan önceye kadar gitmekte.
Bakır iyonunun vücudu zehirleyici etkisine karşın 19. yüzyıl ortalarına kadar daha
uygun malzeme bulunamadığından bu implantların kullanımı devam etmiştir. 19.
yüzyıl ortasından itibaren yabancı malzemelerin vücut içerisinde kullanımına
yönelik ciddi ilerlemeler kaydedilmiştir. Örneğin 1880’de fildişi protezler vücuda
yerleştirilmiştir. İlk metal protez, vitalyum alaşımından 1938’de üretilmiştir.
1960’lara kadar kullanılan bu protezler, metal korozyona uğradığında ciddi
tehlikeler yaratmıştır. 1972’de alumina ve zirkonya isimli iki seramik yapı
herhangi bir biyolojik olumsuzluk yaratmaksızın kullanılmaya başlanmış ancak
inert yapıdaki bu seramikler dokuya bağlanamadıklarından çok çabuk
zayıflamışlar. Aynı yıllarda Hench tarafından geliştirilen biyoaktif seramikler,
(örneğin biyocam ve hidroksiapatit) ile bu problem çözülmüş bulunuyor. İlk
başarılı sentetik implantlar, iskeletteki kırıkların tedavisinde kullanılan kemik
plakalarıydı. Bunu 1950’lerde kan damarlarının değişimi ve yapay kalp
vanalarının geliştirilmesi, 1960’larda da kalça protezleri izledi. Kalp ile ilgili
cihazlarda esnek yapılı sentetik bir polimer olan poliüretan kullanılırken, kalça
protezlerinde paslanmaz çelik öne geçti. Bunun yanısıra, ilk olarak 1937’de diş
hekimliğinde kullanılmaya başlanan poli(metilmetakrilat) (diş akriliği olarak da
bilinir) ve yüksek molekül ağırlıklı polietilen de kalça protezi olarak kullanıldı. II.
Dünya Savaşından sonra, paraşüt bezi (Vinyon N adıyla bilinen poliamid) damar
protezlerinde kullanıldı. 1970’lerde ilk sentetik, bozunur yapıdaki ameliyat ipliği,
poli(glikolik asit)’den üretildi. Kısacası, son 30 yılda 40’ı aşkın metal, seramik ve
polimer, vücudun 40’dan fazla değişik parçasının onarımı ve yenilenmesi için
kullanıldı. Biyomalzemeler, yalnızca implant olarak değil, ekstrakorporeal
cihazlarda (vücut dışına yerleştirilen ama vücutla etkileşim halindeki cihazlar),
çeşitli eczacilık ürünlerinde veteşhis kitlerinde de yaygın olarak kullanılmakta.
Günümüzde, yüzlerce firma tarafından çok sayıda biyomalzeme üretilmekte.
2700’ü aşkın çeşitte tıbbi cihaz, 2500 kadar farklı teşhis ürünü ve yaklaşık 39.000
civarında değişik eczacılık ürünü, bu teknolojinin en büyük pazarını oluşturuyor.
Ancak, halen biyomalzemeden kaynaklanan aşılamamış sorunlar da var. Bunların
çözümünde doku mühendisliği ve gen tedavisi alternatif yaklaşımlar sunuyorlar.
Özellikle nanoteknoloji, bilişim teknolojileri ve fabrikasyon yöntemlerindeki
2
gelişmelere paralel olarak daha mükemmel biyomalzemelerin geliştirilmesi
hedefleniyor [2].
3
Biyomalzemelerin Kullanım Alanları’na bakıldığında insan hayatını çepeçevre
kuşattığı görülmüştür. Maddeler halinde kısaca şu şekilde sıralanabilir:
2.1.BİYOUYUMLULUK
3
malzemenin biyouyumlu olması için bulunduğu canlıdaki fizyolojik ortam
tarafından kabul edilmesi gerekir. Bu yaklaşımlara rağmen biyouyumluluğun çok
kesin bir tanımı yoktur. Çünkü kullanılan malzemenin vücudun neresinde ve ne
amaçla kullanılacağı bu tanımı belirler. Direkt kanla temas edecek malzemeyle,
direkt kemikle temas edecek malzemenin biyouyumluluk tanımları birbirinden
çok farklıdır.
2
Belirli koşullar altında, bazı malzemeler vücut tarafından kabul görürken, aynı
malzemeler, koşullar değiştiğinde vücut tarafından reddedilebilmekteydi. Son 30
yıl içinde biyomalzeme/doku etkileşimlerinin anlaşılması konusunda
önemlibilgiler elde edilmiş bulunuyor. Özellikle canlı ve cansız malzemeler
arasında çok büyük farklılıklar olduğu saptanmış durumda. Araştırmacılar,
“biyomalzeme” ve “biyouyumluluk” terimlerini, malzemelerin biyolojik
performanslarını belirtmek için kullanmışlar. Biyouyumlu olan malzemeler,
biyomalzeme olarak adlandırılmış ve biyouyumluluk; uygulama sırasında
malzemenin vücut sistemine uygun cevap verebilme yeteneği olarak tanımlanmış.
Biyouyumluluk, bir biyomalzemenin en önemli özelliği. Biyouyumlu, yani
‘vücutla uyuşabilir’ bir biyomalzeme, kendisini çevreleyen dokuların normal
değişimlerine engel olmayan ve dokuda istenmeyen tepkiler (iltihaplanma, pıhtı
oluşumu, vb) meydana getirmeyen malzemedir. Wintermantel ve Mayer bu terimi
biraz genişleterek biyomalzemenin yapısal ve yüzey uyumluluğunu ayrı ayrı
tanımlamışlar. Yüzey uyumluluğu, bir biyomalzemenin vücut dokularına fiziksel,
kimyasal ve biyolojik olarak uygun olmasıdır. Yapısal uyumluluk ise,
malzemenin vücut dokularının mekanik davranışına sağladığı optimum uyumdur.
Biyouyumluluğu yüksek olan malzemeler, bedene yerleştirilebilir cihazların
hazırlanmasında kullanılıyorlar. Ancak halen mükemmel biyouyumluluğa sahip
bir malzeme sentezi gerçekleştirilebilmiş değil. Tabloda implant cihazlarda
kullanılan çeşitli doğal ve sentetik malzemelere örnekler verilmiştir.
Biyouyumluluğu yüksek olan malzemeler, kısacası biyomalzemeler metaller,
seramikler, polimerler ve kompozit malzemeler olarak gruplandırılmakta.
Alüminyum oksit, biyoaktif cam, karbon ve hidroksiapatit (HA) biyouyumlu
seramik malzemelere örnek olarak verilebilir. Biyomalzemeolarak kullanılan
metaller ve alaşımlar ise, altın, tantal, paslanmaz çelik ve titanyum alaşımları.
Polietilen (PE), poliüretan (PU), politetraşoroetilen (PTFE), poliasetal (PA),
polimetilmetakrilat (PMMA), polietilenteraftalat (PET), silikon kauçuk (SR),
polisülfon (PS), polilaktik asit (PLA) ve poliglikolik asit (PGA) gibi çok sayıda
polimer, tıbbi uygulamalarda kullanılmakta. Her malzemenin kendine özgü
uygulama alanı mevcut. Polimerler, çok değişik bileşimlerde ve şekillerde (lif,
film, jel, boncuk, nanopartikül) hazırlanabilmeleri nedeniyle biyomalzeme olarak
geniş bir kullanım alanına sahipler.
2
Ne var ki, bazı uygulamalar için-örneğin, ortopedik alanda-mekanik dayanımları
zayıf. Ayrıca, sıvıları yapısına alarak şişebilir ya da istenmeyen zehirli ürünler
(monomerler, antioksidanlar gibi) salgılayabilirler. Daha da önemlisi,
sterilizasyon işlemleri (otoklavlama, etilen oksit, 60Co radyasyonu) polimer
özelliklerini etkileyebilir. Metaller, sağlamlıkları, şekillendirilebilir olmaları ve
yıpranmaya karşı dirençli olmaları nedeniyle biyomalzeme olarak bazı
uygulamalarda tercih ediliyorlar. Metallerin olumsuz yanlarıysa,
biyouyumluluklarının düşük olması, korozyona uğramaları, dokulara göre çok sert
olmaları, yüksek yoğunlukları ve alerjik doku reaksiyonlarına neden olabilecek
metal iyonu salımı. Seramikler, biyouyumlulukları son derece yüksek olan ve
korozyona dayanıklı malzemeler. Fakat bu avantajlarının yanısıra, kırılgan,
işlenmesi zor, düşük mekanik dayanıma sahip, esnek olmayan ve yüksek
yoğunluğa sahip malzemeler. Homojen özellik gösteren ve kullanım açısından
dezavantajlara sahip olan tüm bu malzeme gruplarına alternatif olarak da
kompozit malzemeler geliştirilmiş. Tıbbi uygulamalarda kullanılan
biyomalzemeleri; sert doku yerine kullanılacak biyomalzemeler ve yumuşak doku
yerine kullanılacak biyomalzemeler olarak iki grupta da toplamak olası. Ortopedik
ve diş implantları, genelde birinci grup kapsamına giren metal ve seramiklerden
hazırlanırken, kalp-damar sistemi ve genel plastik cerrahi malzemeleri
polimerlerden üretiliyor. Ancak, böyle bir gruplandırma her zaman geçerli değil.
Örneğin, bir kalp kapakçığı polimer, metal ve karbondan hazırlanabilir; bir kalça
protezi de metal ve polimerlerin kompozitlerinden oluşabilir [2].
2.2.BİYOMALZEMELERİN SINIFLANDIRILMASI
4
Tablo 2.1. Problem türüne göre sınıflandırma [6]
1
Kemik Kemik plakası, kemik
çimentosu
Böbrek Diyaliz makinası
1
istenildiği gibi ayarlanabilir, üretimleri zordur. Örnek; Eklem implantlarında, diş
hekimliğinde ve kalp kapakçığı yapımında kullanılabilir. [6]
2.3.METALİK BİYOMALZEMELER
Kristal yapıları ve sahip oldukları güçlü metalik bağlar nedeniyle üstün mekanik
özellikler taşıyan metal ve metal alaşımlarının biyomalzeme alanındaki payı çok
büyüktür. Bir yandan ortopedik uygulamalarda eklem protezi ve kemik yenileme
malzemesi olarak kullanılırken, diğer yandan yüz ve çene cerrahisinde, örneğin
diş implantı gibi, ya da kalp-damar cerrahisinde yapay kalp parçaları, kateter,
vana, kalp kapakçığı olarak da kullanılmaktadırlar. Metallerin biyomalzeme
pazarındaki en büyük payını ise teşhis ve tedavi amaçlı aygıtların metalik
aksamları oluşturuyor. Metalik Biyomalzeme Türleri insan vücudunda
kullanılmak üzere geliştirilen ilk metal, “Sherman-Vanadyum Çeliği”.
Biyomalzeme üretiminde kullanılan, demir bakır, krom, kobalt, nikel, titanyum,
2
tantal, molibden ve vanadyum gibi çok sayıda metal, az miktarda kullanılmak
koşuluyla canlı vücuduna uygunluk gösteriyorlar. Vücut içerisinde fazla miktarda
bulunması zararlı olan bu metaller, metabolizmik faaliyetler sırasında da
oluşabiliyorlar.
Şekil 2.3. Solda paslanmaz çelikten yapılmış bir kalça protezi, sağda yine
paslanmaz çeliğin implant olarak femur başında kullanımı görülmektedir [7].
Çelik: İki türü bulunur. Demir, karbon ve eser miktarda fosfor, silisyum ve
mangandan oluşan çelik, karbon çeliği olarak adlandırılır. %1‘den daha düşük
2
karbon içeriğine sahip ve diğer metaller ve ametalleri de içerecek şekilde
hazırlanan çelikse alaşım çeliğidir. Bu gruptaki çelikler, karbon çeliğine göre daha
pahalıdırlar ve işlenmeleri de daha zordur. Ancak, korozyon ve ısıl dirençleri çok
daha yüksektir. Alaşım çelikleri, alüminyum, krom, kobalt, bakır, kurşun,
mangan, molibden, nikel, fosfor, silisyum, kükürt, titanyum, tungsten ve
vanadyum içerebilirler. Alüminyum, aşınmaya karşı direnci artırırken, yüksek
miktarlarda eklenen krom, korozyon direncini ve ısıl direnci artırır. Bu tür
çelikler, “paslanmaz çelik” olarak adlandırılır. Biyomalzeme olarak yaygın
kullanılan paslanmaz çelik 316L olarak bilinir. “L”, karbon içeriğinin düşük
olduğunu belirtmek için eklenmiştir. Bu çelik, 1950’li yıllarda 316 paslanmaz
çeliğin karbon içeriği ağırlıkça %0.08’den %0.03’e düşürülerek hazırlanmıştır.
316L’nin %60-65’i demir olup, %17-19 krom ve %12-14 nikelden oluşur.
Yapısında az miktarda azot, mangan, silisyum, kükürt, fosfor ve molibden de
bulunur.
2
Dental Amalgam: Amalgam, bileşenlerinden biri civa olan alaşıma denir. Civa,
oda sıcaklığında sıvı fazda olur ve gümüş, kalay gibi diğer metallerle reaksiyona
girebilir. Böyle bir reaksiyon sonucu, bir oyuk içine doldurulabilecek plastik bir
kütle elde edilir. Bu özelliğinden dolayı amalgam, diş dolgu maddesi olarak
kullanılır.
Şekil 2.4.Nitinol olarak da bilinen Şekil Hafıza etkisine sahip, Ni-Ti alaşımları [8]
4
Titanyum ve titanyum alaşımları :Titanyumun, biyomalzeme üretiminde
kullanımı 1930’lu yılların sonlarıdır. Fiziksel ve kimyasal açıdan üstün özellikler
gösteren titanyum, 316 paslanmaz çelik ve kobalt alaşımlarına göre daha hafif bir
malzemedir. Özgül ağırlığı=4.5 gr/cm3, Ergime sıcaklığı 1680 oC olan ve oda
sıcaklığında sıkı dizilmiş hekzagonal kafes yapısına sahip bir metaldir. Adını
Yunan mitolojisinin güçlü tanrıları Titanlardan alır. Saf metalde oksitlenmenin
ilerlemesini ve korozif kimyasal maddelerle tepkimeyi engelleyici katı bir oksit
tabakası oluşturması sonucu, titanyum korozyona karşı direnç kazanmıştır.
Titanyum implant yüzeyinde oluşan oksit tabakasının, titanium oksit (TiO2)’ye
benzediği ve metal-oksit ara yüzeyindeki oksitlerin karışımını değiştirdiği rapor
edilmiştir. Titanyumun elde edilmesi ve işlenmesi çok zor olduğundan metal
olarak kullanılması çok özel alanlarla sınırlandırılmıştır. Buna karşılık gerek
titanyum mineralleri gerekse titanyum oksitin (TiO2) geniş kullanım alanları
vardır. En önemli titanyum mineralleri; rutil , anatase ve ilmenit’tir. TiO2 (rutil ve
anatase), tetragonal sistemde kristallenir. FeTiO3 (ilmenit) ise trigonal sistemde
kristallenir.
Titanyumun avantajları:
3
gibi metallerle alaşımı yapılır. Uluslararası ASTM , dört çeşit ticari saf titanyumu
ve Ti6AI4V, “Tİ6AI4V ekstra az boşluklu” ve TiAlNb olmak üzere, üç titanyum
alaşımını standart olarak tanımlamaktadır.Titanyum çok reaktif bir metal olup,
korozyona karşı yüksek direncini, hızla oluşan bu koruyucu oksit tabakasına
borçludur.
Yüksek reaksiyona meyilli olma özelliği aynı zamanda titanyumun arzu edilen
birçok özelliğinin oluşumuna neden olmaktadır. Neredeyse anında oksit olarak,
metal yüzeyinde yaklaşık 10 nanometre kalınlığında dirençli ve stabil oksit
katmanı oluşur. Bu oksit katmanı kıymetli metallerde olduğu gibi yüksek
biyouyumlu bir yüzey ve korozyona karşın direnç özelliği sağlar. Ayrıca bu oksit
katmanı porselene kaynaşma, polimere yapışma ve implantlarda plazma
püskürtme veya çekirdek apatit ile kaplama yöntemlerine katkıda bulunmaktadır.
Titanyum uzun süreden beri kemik içi implantı olarak kullanılmaktadır. Kemik içi
implantlar çubuk, post ve blade şeklinde saf veya alaşımlı titanyumdan
yapılmaktadır. İmplant yüzeyindeki oksit tabakasının inert etkisi, fizyolojik sıvı,
protein, sert ve yumuşak dokunun metal yüzeyini kavramasını sağlar. Canlı doku
ve implantın statik ve fonksiyonel olarak bu birleşme işlemine, osteointegration
denilmektedir. Kemik ile titanyum yüzey arasındaki bağı tanımlamak için
“osteointegration” terimini ilk kez ortaya koymuştur.
“Bio-integration”, biyoaktif bir yüzeyde kemik gelişimini tetiklemek ki, kemik ile
implant arasındaki bağı direk etkiler. Biyoaktivite lişi doku arasına girmeksizin
bir malzemenin canlı dokuya bağlanma özelliğidir. Kemikle bağlanması iyi olan
ve doku tarafından kabul edilirliği yüksek olan titanyum, yerleştirildikten sonra
vücudun bir parçası haline gelir. Bu da implanta maksimum dayanım
sağlamaktadır [9].
4
2.4.POLİMERİK BİYOMALZEMELER
5
polimer anazincirine diğer zincirlerin yan dal olarak bağlanmasıyla oluşurlar. Bu
yan dallar başka bir ana zincirle bağlandığındaysa, “çapraz bağlı” polimerler
oluşur. Dallanma, polimerlerin uygun çözücülerdeki çözünürlüğünü zorlaştırır,
çapraz-bağlı yapılarsa çözünmeyip, sadece yapılarına çözücüyü alarak şişerler.
PMMA (polimetil metakrilat), hidrofobik, doğrusal yapıda bir zincir polimeridir.
Oda sıcaklığında camsı halde bulunur. Lucite ve Plexiglas ticari isimleriyle
tanınır. Işık geçirgenliği, sertliği ve kararlılığı nedeniyle göziçi lensler ve sert
kontakt lenslerde kullanımı yaygın. Yumuşak kontakt lenslerse, aynı ailenin bir
başka polimerinden hazırlanırlar. Çapraz bağlanma, sulu ortamda polimerin
çözünmesini engeller ve bu durumdaki polimer “şişmiş hidrojel” olarak
adlandırılır.
2
önemli uygulamalardan biriyse eczacılık alanında, kontrollu ilaç salan
sistemlerdeki kullanımlar. Örnek olarak insülin salımı verilebilir. ‹nsülin salımının
kontrolu, glikoz seviyesinde artma olduğunda daha fazla insülin salabilen akıllı
hidrojellerin yardımıyla başarılabilmekte. Pek çok glikoz-cevaplı hidrojel sistemi,
pH’ya-duyarlı polimerlerden (HEMA-dimetilaminoetil metakrilat kopolimeri)
hazırlanmakta. Hidrojellerin ileri uygulamalarından biri de yapay kasların
geliştirilmesi. Elektrokimyasal uyarıları mekanik işe çeviren akıllı hidrojeller,
insan kas dokusu işlevi görebilir. Bu özellikten yararlanarak yapay kaslar
yapılmakta. Fizikokimyasal uyarılara karşı tersinir büzülme ve genişleme
kabiliyeti olan polimerik jeller, ileri robotiklerin geliştirilmesinde gerekli.
Biyoteknolojik uygulamalarda da, özellikle biyoaktif proteinlerin ayrılmasında
hidrojellerden faydalanılmaktadır. [7]
3
BÖLÜM 3
SERAMİK BİYOMALZEMELER
Biyobozunur malzemeler ise biyolojik olarak bozunarak zamanla doku ile yer
değiştirir. Pyrolytic carbon: grafit levhalarının kovalent bağla bağlandığı grafite
benzer bir malzemedir. Biodegradable : bakteri yada diğer yaşayan organizmalar
tarafından parçalanabilme yeteneği olarak tanımlanmaktadır.Bir biyoseramik
malzemenin sahip olması gereken özellikler şu şekildedir;
-Toksik olmamalı,
-Alerjik olmamalı,
-Kanserojen içermemeli,
-Alev alabilen bir yapıda olmamalı,
-Biyouyumlu olmalı,
-Vücutta uzun ömürlü olmalı ve biyofonksiyonel olmalı [10].
• Alümina
5
• Zirkonya
• Pyrolytic Carbon
• Kalsiyum fosfatlar
– TetracalciumPhosphate (Ca4P2O9)
– Amorphous calciumPhosphate
– alpha-TricalciumPhosphate (Ca3(PO4)2)
– beta-TricalciumPhosphate (Ca3(PO4)2)
– Hydroxyapatite (Ca10(PO4)6(OH)2)
• Cam Seramikler
3.1. Alümina
İmplant Kullanımı:
1
Mekanik Özellikler
1
hızda döndürülerek kristalin çekirdeklenmesine izin vermeyecek şekilde
çekilir.
Saf zirkonya, zirkon olarak bilinen ZrSiO4’ün kimyasal dönüşümüyle elde edilir.
Zirkonya’nın ergime sıcaklığı çok yüksektir (2953 0K). Saf halde, yüksek
sıcaklıklarda faz değişikliği esnasında büyük bir hacim değişikliğine uğrar. Bu
nedenle Yitriyum oksit gibi (Y203) dopant oksitler yüksek sıcaklıklarda kubik fazı
kararlı kılmak için kullanılır.
2
Şekil 3.2. Zirkonya’nın femur başı olarak adlandırılan kalça kemiğinde kullanımı
[6].
• Zirkonya da, alümina gibi bulunduğu fiziksel ortamda inert etki gösterir.
• Yüksek çatlama ve bükülme direncine sahip olduğu için uyluk kemiği
protezlerinde kullanılmaktadır.
2
Property Alümina Zirkonya
Elastik Modülü(Gpa) 380 190
Eğme >0.4 1.0
Mukavemeti(Gpa)
Sertlik, (Mohs) 9 6.5
Yoğunluk(g/cm3) 3.8-3.9 5.95
Zirkonya da, alümina gibi bulunduğu fiziksel ortam üzerinde inert etki gösterir.
Çok daha yüksek çatlama ve bükülme direncine sahip olan zirkonya, uyluk
kemiği protezlerinde başarıyla kullanılmaktadır. Ancak uygulamalarında üç
önemli problemle karşılaşılmaktadır; Fizyolojik sıvılar nedeniyle zamanla gerilme
direncinin azalması, kaplama özelliklerinin zayıf oluşu ve potansiyel radyoaktif
malzemeler içermesi. Zirkonya içerisinde yarılanma ömrü çok uzun olan
radyoaktif elementler bulunur (uranyum, toryum, vb). Bu elementleri yapıdan
2
ayırmak çok zor ve pahalı işlemler gerektirir. Radyoaktivite alfa ve gama
etkileşimi olarak ortaya çıkar ve alfa parçacıkları, yüksek iyonlaştırma
kapasitesine sahip olduklarından, yumuşak ve sert doku hücrelerini tahrip etme
olasılığına sahiptir. Radyoaktivite düzeyi düşük olduğunda da bu etkinin uzun
süreli sonuçlarının incelenmesi gerekmektedir.
3.3. Karbon
Karbon birçok farklı kristal yapıda üretilebilirler, kristalin elmas, grafit, kristalin
olmayan camsı karbon ve quasikristaline yapıya sahip pirolitik karbon. Bunlar
arasında yalnızca pirolitik karbon implant üretiminde sıklıkla kullanılır. Bununla
birlikte yüzey kaplamada da kullanılmaktadır. Ayrıca yüzey modifikasyonu
amacıyla kaplamalar, elmas kaplama şeklinde de yapılmaktadır. Malzeme
yüzeylerinin elmas ile kaplanması, medikal cihaz üretiminde bir dönüm noktası
olma potansiyeline rağmen, henüz ticari olarak yaygınlaşmamıştır.
Şekil 3.3.
Zayıf kristalize karbon gösterimi. a) tek tabaka düzlem, b)kristalin paralel
tabakaları c)dağınık karbon d)agrega kristalinler [11] .
2
Şekil 3.4. Alaşımlandırılmamış LTI Pirolitik karbona ait Kırılma Gerilimi/
Yoğunluk grafiği [12].
1
Şekil 3.5: Alaşımlandırılmamış LTI Pirolitik karbona ait Elastik Modül/Yoğunluk
grafiği [11].
1
dokuyla mükemmel bir uyuma sahiptir. Pirolitik karbon kaplanmış cihazların kan
duyarlılık testleri, kalp kanallarında ve kan damarlarında geniş bir kullanıma sahip
olabileceğini göstermiştir.
3.4.1. Hidroksiapatit
2
Şekil 3.7. Hidroksiapatit minerali [14].
2
malzemesi uygulamalarında da oldukça yaygın şekilde
kullanılmaktadırlar.Hidroksiapatit biyoseramiklerin bir diğer kullanım alanı ise
oküler implant uygulamasıdır. Biyouygunluk ve toksik olmama gibi özellikler,
hidroksiapatiti oküler implant uygulaması için ideal bir biyomalzeme
yapmaktadır.
Şekil
3 .8.
Sağda,Kulak implantı olarak kullanılan hidroksiapatit vidalar[15], Solda,
hidroksiapatit kaplı bir çelik implant malzeme görülmektedir [16].
3.4.1.1.Hidroksiapatitin Biyouyumluluğu
Ayrıca HA'nın yapısındaki gözenekler, bir kanallar sistemi gibi davranıp, kemik
yapıya kanın ve diğer önemli vücut sıvılarının ulaşmasını sağlar. HA’nın emilimi
yılda % 5-10 hızıyla gerçekleşir. Yapılan deneylerde HA implantların, öncelikle
fibrovasküler doku ile kaplandığı ve zamanla bu dokudaki olgun lamellerin,
kemiğe dönüştüğü tespit edilmiştir. HA’nın osteokonduktif özellikleri de
implantların kemiğe sıkı yapışmasına ortam ve olanak sağlar. Ayrıca HA’nın
lokal büyüme faktörlerine,özellikle kemik proteinleri-ne karşı kuvvetli kimyasal
2
bağlanma eğilimi olduğu saptanmıştır. HA non-toksik (zehir etkisi olmayan)
özelliklere sahip olması sayesinde meydana gelebilecek vücut reaksiyonları da
minimumdur.
2
düşürdüğünden optimum bir oran kullanılmalıdır. Gözenekli biyoseramik
üretiminde yaygın olarak, katılaştırıcılı birleştirme ve damlatmalı
döküm olmak üzere iki yöntem kullanılmaktadır. Doku birleştirmelerinde sık
kullanılan bu yöntemlerin dışında, polimerik sünger metodu, köpük metodu,
organik katık ekleme, jel ve kayma döküm, direkt konsolidasyon ve hidroliz
yardımlı katılaştırma gibi yöntemlerde kullanılmaktadır. (Taş, 1998–2000),
Kalsiyum HA'yı, nano-boyutlarda yüksek kimyasal homojenlik ve saşıkta seramik
tozlar olarak, kalsiyum nitrat ve di-amonyum hidrojen fosfat tuzlarının, özgün bir
kompozisyona sahip “Sentetik Vücut Sıvısı (SVS)” çözeltilerinde uygun
oranlarda çözülmesi ile başlanarak, insan vücudu sıcaklığı olan 37°C’de ve yine
insan vücudu pH değeri olan 7.4’te, biyomimetik koşullarda yürütülen özgün bir
kimyasal sentez yöntemi ile elde etmiştir. (Weng, 1997) HA üretmek için bir
ethylene glycol çözeltisi (Ca(OAC)2.xH2O) ve bir butanol çözeltisi (P205)
kullanmıştır. İşlem sırasında kullanılan, asetik asit (HOAC) ve amonyum nitrat
(NH4N03), dengeleyici ve oksitleyici olarak görev yapmıştır. Bu yöntem ile elde
edilen HA'yı, kaplamaların hazırlanması uygulamasında potansiyel olarak
tanımlamaktadır. (Taş, 2001) HA seramiklerinin elyaşar ile güçlendirilmesi
sonucunda kırılma tokluklarının artırılması için; HA elyaşarını, ergitilmiş tuz
sentezi (ETS) yöntemini kullanarak ilk kez üretmiştir [17].
Şekil 3.9.
Hidroksiapatit
oküler implant uygulanması
2
Şekil 3.10. Ti6Al4V implant Yüzeyine HA Kaplama
2
Şekil 3.11.
HA Kaplanmış
Ti6 Al4V
İmplant Malzemeye Ait XRD Grafiği[17].
3
gözenekli (PO ) (OH) ) kaplama ile hidroksiapatit (HAP, Ca10 4 6 2kaplama
yapılır. Bu çalışmada 316L tipi paslanmaz çelik yüzeyine sol-jel metodu ile HAP
kaplanarak doku ve faz yapısı üzerine pH etkisi incelenmiştir [18].
1- Daldırarak kaplama-sinterleme
2- Elektroforetik deposizyon
3- Daldırma-kaplama
4- Sıcak izostatik baskılama
5- İyon-ışın demeti püskürtme ile kaplama
6- Plasma-sprey Elektro
7- Mıknatıs püskürtme [19].
2
amorf kaplama-larla kıyaslandığında biyoaktişiği azaltacağını ileri sürerek, kemik
iyileşmesi için amorf bir dış katman ve çözülmeyi önlemek için kristalin yapıda
bir iç katmandan oluşacak bir ideal kaplamayı önermişlerdir. Hulshoff ve Jansen,
çift katman Ca-P kaplama (şorapatit-hidroksiapatit)(FA-HA) ve elektro-mıknatıs
püskürtme amorf Ca-P ile kaplı implantları, kontrol grubu olarak 4-5µm
pürüzlülüğe sahip kumlanmış titanyum implantlar ile kıyasla-yarak, keçilerin
femurlarında, denekleri implantasyondan sonraki 3, 12 ve 24. günlerde kurban
ederek, histolojik- ve morfometrik olarak incelemişlerdir. FA-HA kaplama,
titanyum implantların kumlanarak 4-5µm pürüzlülüğe getirilmesinden sonra,
propanolde ultrasonik temizlik ve 100C’de kurutulmasını takiben plasma-sprey ile
30µm kalınlıkta FA ve üzerine 30µm HA biriktirilmesi ile imal edilmiştir. Amorf
Ca-P kaplama için argon asitlemeyi takiben eletro-mıknatıslı püskürtme
uygulanarak, 2-4µm kalınlıkta tabaka elde edilmiştir. Bu çalışmada iki Ca-P
kaplama yönteminin birbirlerine olan üstünlükleri tam olarak ortaya
konamamıştır. FA-HA kaplamada dış HA katmanın kemik cevabını arttırıcı
görevini yaptığı, fakat rezorbe olmayan iç FA katmanın uzun dönemde kopmalara
uğraması halinde kemikte irritasyona yol açabileceği üzerinde durulmuştur. Ancak
Ca-P kaplı implantlardaki kemik temas yüzdesinin titanyum implantlardan daha
fazla olduğu saptanmıştır.
3.4.Cam ve Cam-Seramikler
2
Şekil 3.13. 45S5 Biyoaktif silika camın
mikroyapısı. Resimde, Silikat ve fosfat
tetrahedralarına ait Calotte modeli[22], olarak da bilinen ‘top-çubuk’ bağ yapısı
görülüyor [21].
Cam seramikler, her geçen gün akademik çalışmaların yoğunlaştığı bir alandır.
Günümüzde, kullanım alanları ve muhteviyatında bulunan malzemelerin stratejik
öneminden dolayı, cam seramikler çok önemli mühendislik uygulamalarının
anahtarı rolündedir. Cam-seramikler, özel bileşimlere sahip camların kontrollü
kristalizasyonu ile üretilen çok kristalli malzemelerdir. Kristalizasyon, cam
içerisinde kristal fazların çekirdeklenme ve büyümelerini sağlayan uygun ve
dikkatli bir ısıl işlem programı ile sağlanır. Bu tür malzemelerin mikro yapıları
sinterleme yolu ileüretilen seramiklerin mikro yapılarına benzemektedir. İç
yapıları cam malzemeden kristallenme sonucu oluştuğundan cam-seramik olarak
isimlendirilir [6].
3
3.4.1. Cam Seramiklerin Üretim Yöntemleri
5
A. Cam üretimi: Cam-seramik üretimi uygun özelliklere sahip camların üretimi ile
başlar. Cam üretiminde kullanılan birçok hammadde vardır. Hammadde
seçiminde dikkat edilmesi gereken en önemli noktalar; saflığı, fiyatı ve basit
bileşimli olmasıdır. Ayrıca hammaddelerin hazırlanması, karıştırılması ve ergime
dereceleri de göz önünde bulundurulması gereken faktörlerdir. Camın ergime ve
işlenme özellikleri ile cam-seramiğin fiziksel ve mekanik özellikleri cam bileşimi
ile kontrol edilir. Küçük miktarlardaki empüriteler bile camların ve cam-
seramiklerin özelliklerini etkileyebilir. Bu nedenle cam üretiminde kullanılan
başlangıç malzemelerininin mutlaka yüksek saflıkta olması gerekir. Başlangıç
malzemeleri (hammaddeler) tartılıp karıştırıldıktan sonra cam fırınında ergitilirler.
Ergitme küçük çaplı üretimlerde potalarda, büyük miktardaki üretim için tank
fırınlarında cam bileşimine bağlı olarak 1250-1600°C sıcaklıkları arasında yapılır.
Refrakter olarak yüksek kaliteli mullit esaslı refrakterler, mullitzirkon refrakterleri
ve bazı bileşimler için platin kaplı potalar kullanılır.
3
Şekil 3.14. Cam seramiklerin ısıl işlemi [24]
Daha az ve daha kaba kristaller üretmek yerine, daha sık ve daha ince kristaller
üretme hedefi ısıl işlemin çekirdeklenme kademesinde daha dikkatli ve daha
kontrollü olunmasını da beraberinde getirir. Isıtma kademesi boyunca camın
bileşimi çökelen değişik kristallere bağlı olarak değişmekte ve pekçok durumda
kristalizasyon, kalıntı cam fazının refrakterlik özelliğini arttırmaktadır. Isıl işlem
sırasındaki ısıtma ve soğutma hızı çok önemlidir ve dikkatli bir şekilde kontrol
edilmelidir. Isıl işlem sırasında oluşan bazı kristal fazların yoğunluğunun orjinal
cam faza göre değişebilmesinden dolayı, cam ile kristal fazlar arasında oluşan
gerilmelerin cam-seramiklerde çatlama ve kırılmalara yol açmasını önlemek için
5
hızlı ısıtmadan kaçınılmalıdır. Yavaş ısıtma sayesinde bu gerilmeler cam fazın
viskoz akışkanlığı ile önlenir [25].
6
sıcak presleme yollarından birisi izlenir. Sol-jel tekniğinin geleneksel klasik cam
üretimine karşı en önemli avantajları; başlangıç malzemelerinin çok temiz
olmasının yanısıra molekül bazında karıştırılmasından dolayı çok saf ve temiz
camların elde edilebilmesiyle, çok daha düşük sıcaklıklarda camların
üretilebilmesidir. Ayrıca, sol-jel tekniği kullanılarak fiber takviyeli cam-
seramiklerin üretimi de mümkündür [26].
2
•Malzeme toksik değil ve biyoaktifse, doku implant ara yüzeyinde bağlanma
gerçekleşir,
•Malzeme toksik değil, fakat çözünür yapıdaysa, çevresindeki doku, implantın
yerini alır.
1. Dokuların çok karşılaşılan bir tepkisi, dokunun implant çevresinde ipliksi bir
kapsül üretmesi.Bu ipliksi doku, organizma tarafından implanta karşı bir
duvar örmek için veya implantı izole etmek için üretilir. Kısacası bir çeşit
korunma mekanizmasıdır ve implant, zamanla ipliksi doku ile tamamen
kaplanarak doku yüzeyinden uzaklaştırılır. Metaller ve çok sayıda polimer, bu
çeşit bir tepkiye neden olurlar. Alümina ve zirkonya gibi hemen inert
sayılabilecek seramikler de, ara yüzeyde ipliksi doku oluşumuna neden
olurlar.
2. Kimyasal reaktişiği çok yüksek olan metal implantlardaysa daha kal ın ara
yüzey tabakaları oluşur. Ara yüzeydeki uyumluluk ve hareketlilik de
tabakanın kalınlığının büyük ölçüde etkiler.
Seramik implantların en ilgi çekici özelliklerinden biri, doku için zehir etkisi
oluşturmamaları. Dokuların çok karşılaşılan bir tepkisi de, dokunun implant
çevresinde ipliksi bir kapsül üretmesi. Bu ipliksi doku, organizma tarafından
implanta karşı bir duvar örmek için veya implantı izole etmek için üretilir.
3
Kısacası, bir çeşit korunma mekanizmasıdır ve implant, zamanla ipliksi doku ile
tamamen kaplanarak doku yüzeyinden uzaklaştırılır. Metaller ve çok sayıda
polimer, bu çeşit bir tepkiye neden olurlar. Alümina ve zirkonya gibi hemen
hemen inert sayılabilecek seramikler de, ara yüzeyde ipliksi doku oluşumuna
neden olurlar. Ancak, optimum koşullarda bu doku son derece incedir. Kimyasal
reaktişiği çok yüksek olan metal implantlardaysa daha kalın ara yüzey tabakaları
oluşur. Ara yüzeydeki uyumluluk ve hareketlilik de tabakanın kalınlığını büyük
ölçüde etkiler. Üçüncü bir doku tepkisiyse, implantla doku arasındaki ara yüzeyde
bağlanmanın gerçekleşmesidir. Bu yüzey, “biyoaktif yüzey” olarak adlandırılır.
Bağlanma, implantla doku arasındaki hareketliliği engeller, ayrıca implantın vücut
tarafından dışlanması da engellenmiş olur. Dördüncü tür etkileşimdeyse, implant
malzeme, onarım işlemi tamamlandığında çözünür ve kendisini çevreleyen doku
tarafından emilerek yok edilir. Bu nedenle emilebilir (rezorbe edilebilir) cinste
biyomalzeme kullanıldığındanda, bu malzemenin vücut sıvılarınca kimyasal
açıdan parçalanabilir yapıda olmasına dikkat edilmeli. Bozunma ürünleri de
zehirli olmamalı ve hücrelere zarar vermeden dokudan uzaklaştırılmalıdır.
2
BÖLÜM 4
NANOBİYOMALZEMELER
2
Şekil 4.1. Biyosensör [28]
3
Örümcek ağı önümüzdeki yıllar içerisinde sentetik olarak yaygınca üretilmesiyle
birlikte, savunma sanayinden tekstile kadar birçok alanda ve akıllı malzemelerin
geliştirilmesinde kullanılacaktır. Daha bugünden Pazar payı ciddi anlamda
oluşmuş olup, birçok sektörden kişi ağın nasıl daha hızlı ve seri üretilebileceğinin
yanıtlarını aramaktadır. Ancak bu anlamda 98 yılından bugüne kadar yapılmış cok
ciddi araştırmalar açıklanmamakta ve gizliliğini korumaktadır.
1.2.Biyosensörler
1
sinyalleri elektronik sinyallere dönüştürebilen çevirici ve elektronik bölümler.
1.3.Biyoçipler
Bir bilgisayar çipi, bir sıfırlar ve birler zinciri üzerinde mantık işlemleri
gerçekleştirirken biyoçip, biyokimyasal tepkimeler gerçekleştirir. Bilgisayar çipi
silikon tabanlıyken, biyoçip cam ya da gözenekli bir jel veya bir polimer malzeme
içerisinde olabilir. Bilgisayar çipi pek çok farklı amaca hizmet ederken, dışarıdan
gelen talimatları uygulayan bir hesap aracıdır. Biyoçipler ise istenilen bir işlevi
gerçekleştirmek için tasarlanmış cihazlar ve farklı işlevler için programlanma
gibi bir özellikleri yoktur. Bu bağlamda, kullanılan genleri ve gen dizisi
varyasyonlarını analiz eden biyoçipler yaklaşık 80.000 genden oluşan insan
2
DNA’sının tanımlanmasına yönelik insan Genomu Projesi’nde kullanılmış ve
işlemi büyük ölçüde hızlandırmıştır.
1.4.Doku yenilenmesi
2
Şekil 4.3. Doku Yenilenmesi Gösterimi [31]
Biyolojik ortamda bozunan bir polimerden hazırlanan bandaj, üzerinde çok küçük
oluklar içermekte. Bu bandaj, yaralı tendonları n tedavisinde büyük başarı
sağlamış. Hasarlı doku yeniden yapılanırken, tendonu çevreleyen ve serbestçe
hareketini sağlayan kılıf, tendona yapışır ve böylece tendonun hareketi engellenir.
Oysa bu oluklu bandaj hasarlı dokuya sarıldığında bu yapışma engelleniyor,
tendon iyileşiyor ve kılıf da yeniden oluşuyor. İyileşme mekanizması çok net
olarak anlaşılabilmiş değil; ancak, araştırmacılar tendonun, çevresindeki dokulara
yapı şmasına neden olan makrofajların oluklara girdiğ ini ve böylece tendonun
yapışmasının engellendiğini söylüyorlar. Oluklar litografik yöntemle açılıyor.
Genişlikleri yaklaşık 10 mikron, yani hücrelerin çapı kadar. Olukların şekli de
hücrelerin oluk boyunca üremesine izin veriyor. Bu çalışmanın devamında
araştırmacılar, litografik yöntemle polimerik malzeme üzerinde desen oluşturarak
hücre üremesini yönlendirmeye çalı şacaklar.
3
1.5.Yeni Organ Gelişimi
1.6.Nanorobotlar
Nanorobotlar 0,5 ila 3 mikron arasında değişen çok küçük boyutlarda olan ve
insan vücudunu patojenlere (hastalık yapıcılar) karşı etkin biçimde savunmak
amacıyla tasarlanan cihazlar. Nanorobot yapısı, iç ve dış olmak üzere iki bölüm
halinde tasarlanır. Dış yapı, vücudumuzda bulunan çok çeşitli kimyasal sıvılarla
temas edebilecek kadar dayanıklıyken, iç yapı tamamen kapalı ve gerekmedikçe
sıvı geçişine izin vermeyen bir vakum ortamı. Nanorobotlar, akustik sinyaller
aracılığıyla mesaj ileterek uzman doktorla haberleşebilir ve verilen komutları
yerine getirir. Görevi tamamlandığında, herhangi bir yan etkiye neden olmadan ya
da bozulmadan vücut dışarısına atılır. Nanorobota olası bir örnek olarak Robert
Freitas isimli bilim adamı tarafından tasarlanan ve yapay bir kırmızı kan hücresi
olan respirosit verilebilir. Respirosit, vücutta dolaşım bozukluğu oluşması
durumunda, oksijen sağlanması için gerekli fazladan metabolik desteği sağlar.
Bağışıklık sistemince reddedilmemesi ve vücuttaki basınca dayanması için,
nanorobotun dış yüzeyi elmas olarak tasarlanmış. Elmas dış yüzeyin kusursuz bir
şekilde pürüzsüz olması gerekiyor. Dış yüzeyin kimyasal tepkimeye girmeyecek
şekilde ve düşük biyoaktiviteye sahip olması, yüzeydeki beyaz kan hücresi
etkinliğini engeller. Küresel yapıdaki respirosit, mekanik yollar kullanılarak
oksijenle doldurulur. Yaklaşık 1000 atmosfer gibi yüksek bir basınçta doldurulan
oksijen, nanoküresel yapıdan sabit bir hızla salınacaktır. Bir respirosit, doğal bir
kırmızı kan hücresine oranla 236 kat daha fazla oksijen taşır.
1
Şekil 4.4. Nanorobot Tasarımı (Yuriy Svidinenko) [32]
1
BÖLÜM 5
SONUÇ
Biyomühendislik, takip eden yıllarda ileri kimya ve malzeme bilgisinin bir getirisi
olarak, Doku Mühendisliği ve Malzeme Mühendisliği’nin ortak çalışma alanı
haline gelecektir.
BÖLÜM 6
3
KAYNAKLAR
[1] http://www.shef.ac.uk/materials/prospective_ug/courses/tissue
[3] http://dspace.mit.edu/bitstream/handle/1721.1/34966/3-051JSpring2004/
NR/rdonlyres/91F88A47-AAD8-49A6-897E-AFC44A49EB98/0/chp_
biomaterials.jpg
[5] www.baskent.edu.tr/~mustafak/BME-201/.../biyouyumlulukdoc.pdf
[6] http://www2.aku.edu.tr/~evcin/biomaterials/sınıflandirma.pdf
[8] http://www.nnoble.com/Capabilities/NiTi/Images/NitinolShapeSet2.jpg
[9] http://makinecim.com/bilgi_9308_Biyomedikal-Uygulamalarda-
Kullanilan-Biyomalzemeler
[13] Shobert E.I. “Carbon and Graphite” . Academic Press, New York, 1964.
[14] http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/f/ff/Mineraly.sk_-
_hydroxylapatit.jpg
[15] www.azom.com/work/3ve2svxMPW0h5WDNlWGi_files/image008.jpg
[16] www.tsuhp.com/implant_stem_versys.jpg
1
[17] PASİNLİ A., “Ti6Al4V Tip Malzeme Yüzeyine Biyouyumlu
Hidroksiapatit Kaplanması ve Özelliklerinin İncelenmesi”, Ege
Üniversitesi, Ege Meslek Yüksekokulu, Makine Programı, Bornova,2004
[18] ÇAKIR A., AK AZEM F., “316L Paslanmaz Çelik Altlıkların Üzerine
Sol-Jel Tekniği İle Amonyak Takviyeli Çözelti Kullanarak Hidroksiapatit
(HAP) Kaplanması”, Bilim – Teknoloji Dergisi, Temmuz-Eylül /
2008/No.26
[19] http://www.makineihtisas.com/Teknik-Yazi_.aspx
[20] http://en.wikipedia.org/wiki/Ball-and-stick_model
[21] http://www.ucl.ac.uk/~uccaati/pic.jpg
[22] www2.aku.edu.tr/~evcin/biomaterials/camseramik.pdf
[23] http://www.metalurji.org.tr/dergi/dergi121/Sekiller/S16-T1.jpg
[24] http://www.metalurji.org.tr/dergi/dergi121/Sekiller/S14-S2.jpg
[26] http://www.metalurji.org.tr/dergi/dergi121/d121_1217.html
[28] www.biltek.tubitak.gov.tr/bdergi/yeniufuk/icerik/biyomalzemeler.pdf
[29] ANTHONY C., ‘Spider Silk - the Material of the Future’, Cosmos
Cluster 8, July 30, 2008
[30] http://en.wikipedia.org/wiki/Biochip
[31] http://www.medscape.com/content/2004/00/47/29/472915/art-
nrc472915.fig2.gif
[32] http://nanoscale-materials-and-nanotechnolog.blogspot.com/
b 2007_01_18_archive.html