You are on page 1of 7

Ömer Faig Nemanzâde

(Axlasıx 1872 - Tbilisi, 1937)

1872'de Axalsıx kazasının Azgur köyünde diler ve burada yenilikçi, devirle, zamanla he-
doğdu. İlk tahsilini molla yanında aldı. Babası onu saplaşan kitaplar yayınlamaya başladılar. 1906 yı-
Gori'deki Öğretmen Okulu'na vermek istediyse de lının Nisan ayında ise onların ortak çabaları sa-
anasının ısrarı üzerine 1882'de İstanbul'a gön- yesinde "Molla Nesreddin" mecmuasının ilk
derildi. Burada önce "Fatih" mektebinde, daha sayısı ortaya çıktı. "Molla Nesreddin" deki keskin
sonraysa "Darüşşüfeka" da eğitim gördü. 1892'de yazıları yüzünden Ömer Faig, 1907'de Çarlık
tahsilini tamamlayıp Galata Postahanesi'nde Rusya'sının gizli polisi tarafından tutuklanmıştı.
küçük memur olarak işe başladı. 1894'de Azer- Meşhur mizah şairi Mirze Elekber Sâbir, bu mü-
baycan'a dönerek Seki şehir mektebinde öğ- nasebetle yazdığı bir hicviyesinde şöyle diyordu:
retmenlik yaptı. Şehrin kültür hayatına yakından
katıldı. Burada tiyatro oyunlarının sah- "Söylemedim mi sene rahat otur, heyfsen,
nelenmesinde etkin rol oynadı. Bahçesaray'da ya- Çekme bu millet qemin, çek özüne keyf sen.
yınlanan "Tercüman"m yazarlarından biri oldu. Hane deyildir senin, getmelisen, zeyfsen,
1903'de Bakü'ye geldi. Aynı yıl Tiflis'e göçerek Me- Eylemedin e'tina, qüsse hemen oldu mu,
hemmed Ağa Şahtahtlı'mn başyazarlığı ile ya- Şimdi sene men deyen metleb eyan oldu mu?"
yınlanan "Şargî-Rus" gazetesinin redaksiyonunda
çalıştı. Hayatının bu dönemini sonraları kendisi Ömer Faig Nemanzâde, 1906-1917'de Bakü'de
böyle anlatıyordu: "1893-1903'cü ile kimi olan on gazeteci-yazar ve öğretmen olarak çalışmış, farklı
ilde Axalsıx'da, Şeki'de, Şamahı'da, Gence'de, konularda kaleme aldığı makalelerle milleti dü-
Bakı'da ve daha başga yerlerde bulunduğum vaxt- şündüren, heyecanlandıran problemlere temas et-
larda gördüyüm, duyduğum içtimai ve siyasî ya- miştir. 1917'de, vatanı Axalsıx'a dönerek buradaki
raların acısı hele üreyimden çıxmamışdı. Lakin iki- Türklerin millî menfaatlerinin savunucusu olmayı
üç dürlü senzorun gözü qarşısmda siyasî is- tercih etmişti. Gürcistan Cumhuriyeti'nin anti-
tibdaddan-hökümetin zulmünden açıkça yazmak Türk siyasîne şiddetle karşı çıkan Ömer Faik,
çetin idi. Buna göre de helelik siyasî istibdadı per- 1918'de üç defa tutuklanmış, Gürcü cezaevlerinin
deleyib ona yol veren rûhânî ve dînî istibdadın bütün zilletlerini yaşamıştı. 1918'de, Tiflis ha-
aleyhine yazmağı lazım bilirdim." pishanesinde, Ömer Faik'le görüşen şair Ahmet
1905'te "Şargî Rus" kapadıktan sonra Ömer Cavad şöyle yazıyordu: "Men bu hekareti yalnız
Faik, kalem dostu Celil Memmedkuluzâde ile bir- Ömer Faik'e deyil, milletime edilmiş hesab et-
likte gazetenin matbaasını alıp "Geyret" adını ver- diyimden Gürcü milletinin dostluğunu ürevimde
saklamakla beraber Gürcü hökümetine kalem ar- gılamalardan sonra 10 Ekim 1937'de pantürkizmle
kadaşlarım nâmından itiraz edirem. Ömer Faik suçlanarak kurşuna dizdirilmiştir.
tekçe Axalsıx'ın deyil, bütün milletin hadimidir". Ömer Faig'in hayatının öğrenilmesine ve zen-
Hapisten çıktıktan sonra Bakü'ye gelerek, gin külliyatının toplanarak yayınlanmasına ancak
1919'da Bakı Polis idaresinde çalışmış, 1920'de ise sekseninci yılların ortalarından sonra baş-
yeniden Gürcistan'a dönerek "Zehmetkeşin Sesi" lanabilmiştir.
gazetesinin başyazarı ve Gürcistan İngılâb Ko-
mitesi'nin üyesi olmuştur. Sovyet döneminde de Eserleri: De'veti Neşr-i Asare, Tiflis, 1905; Xa-
hocalık ve yazarlık faaliyetini devam ettirmiş, ders tireler, Bakı, 1987, Seçilmiş Eserleri, Bakı, 1992.
kitaplarının hazırlanmasında daha faal çalışmıştır.
1927'de emekliliğe ayrıldıktan sonra Ömer Faik, Kaynakça: Rzayeva C.M.Ömer Faiq
XX. yy. Azerbaycan kültürü ve matbuat tarihi için Ne'manzâdenin Edebi ve Publillst Fealiyyeti.
son derece önemli olan "Hatireleri" üzerinde ça- Bakı, 1973 (Rus dilinde); Abbas Zamanov. Emel
lışmıştır.Ama yazar bu hatıraları bitirememiştir. Dostları, Bakı, 1979; Şamil Qurbanov, Ömer Faiq
1937'de tutuklanmış ve üç ay süren işkenceli yar- Ne'manzâde, Bakı, 1985.

IŞIĞIMIZ SÖNMEYECEKTİR
(Ömer Faiq Nemanzâde, Seçilmiş Eserleri, Bakü-1992, s.249-250)

Tereqqi ve tekamül mütleq iki serte bağlıdır: ya Rûmîler, Elişir Nevaîler, Füzûlîler ve qeyrileri kimi
dinî veya siyasî tebeddülat. Bu tebeddülat ve Türk oğlu Türk âlimler yetişdiren bir milletin İşığı
inqılâblar herçend memleketin muhitine, milletlerin asanlıqla sönsün?
tebiet ve exlaglarma göre az-çox müx-telifdir, amma Hele eskilere, uzaqdakı tazelere de get-
netice cehetile hamisi birdir. miyelim. Her dürlü hüquqdan mehrum mem-
Doğrudur, bizde 1905'de siyasî tebeddülat oldu. leketimizde bele en cahil ve hemiyyetsiz vax-
Lakin bu tebeddülat ve inqılâb tezlikle büyük tımızda adi mirzelerden -Feteli Axundovlar, en
semereler veren bir tebietde deyildi. Belke esil fağır baqqal Meşedi Elekber'den Sâbirler Şamaxı
tebeddülatın başlangıcı, birinci tekmesi ile ikinci ve muhitinde esir qalmış seyidlerden Seyid Ezim
üçüncü üçün tebieten dala ve geri getmek lazım idi. Şirvânî kimi edibler, şairler, 12 mana ta qulluq4
Amma bu dala getmeler bütün-bütün dala çekilib eden Murtuza Muxtarov kimi müqtedir texnikler ve
yıxılmaq üçün deyil, bileks qabağal getmek fikri ile qeyriler yetişdiren bu xalq, bu millet İşığının ge-
rahatlanıp daha zorlu tekmeler vurma üçündü. lecekde gözlediyimiz "haqq ve edalet" altında
Beli, 1905-1906'ncı illerin tesiri ile biz de hamı ile daha da parlayacağı aşkâr deyil mi?
beraber "qızışdıg", bir az çalışdıq. Sonra ya-vaşladıq, Doğru, bu gün o işıq sönen kimi görünür,
sanki yorgunluğumuzu almaq istedik, aldıq. İndi yene lakin esla sönmez, çünki, o işıq özge işıqdır, çünki
hamı ile beraber biz de qızışmaya başlayırız, özümüz kimi İşığımız da qeribe xasiyyetlidir. Gö-
çalışmaya üz qoyuruz. rürsen ki, bu işıq esrlerden beri gâh etrafı qap-
Bu bizim üçün eskiklik deyil. lamış, bir çox yerler de hâlâ bâqi qalan böyük me-
Bu, inqılâb ve tekamülün tebii qanunudur. deni eserler vücuda getirmiş, gâh azalıb kiçilmiş,
Hamının basma gelen bizim de başımıza gel- hem de o qeder kiçilmiş ki, indiki kimi sönecek
mekdedir. zenn edilmiş, lakin sönmemiş. Biraz sonra yene
Burasını da boynumuza alalım ki, 1905'de bizim birden parlamış, qüvvetli me'şeller meydana ge-
payımıza düşen iş ancaq inqılâbçıları yam-sılama2 tirmiş, böyüdükce böyümüş, sonra yene alçalmış,
oldu. Esi tebeddülata ise biz hele teze ha-zırlaşırız. alçalmağın son derecesine gelmiş, herkes sönecek
Umulur ki, etrafımızda keçen vâqieler, cahanı zenn etmiş, lakin sönmemiş, yene parlamağa üz
fitreden dehşetli ingılâblar bizim bu ha- qoymuşdur.
zırlaşdırmamızı da telesdirir3. Ve bir terefden bu kimi Madam ki medeniyyet âleminin fexr etdiyi5
xarici sebebler, diğer terefden camaatımızın özünde Farâbîler, İbn Sinâlar parladan eski bir milletin bu
olan tebii istedad yanmağa başlayan İşığımızı gün milyonlarca neveleri-torunları var ve hem de
"söndürmek" deyil, daha da artıq pa-rıldadır. özlerini âleme saydıracaq böyük bir kütle
Heç ola biler mi ki, vaxtı ile İbn Sinalar, suretinde vardırlar, onların işıqları da var olub ar-
Farâbîler, Cövherîler, Uluğbeyler, Celâleddin tacaqdır. Buna ise heç bir şübhe yoxdur.
1. öne, ileriye" 2. alay etme 3. acele ettirmek, hızlandırmak 4. 1916
hizmetçilik, uşaklık 5. gurur duymak, iftihar etmek
MEN KİMEM otun soyu ve cinsi bellidir, ya bu qeder böyük bir
insan yığıncağının bir cinsi yox mu?
(s. 262-263) İşte bela da burasmdadır ki, hem var, hem de
yoxdur. Vardır: onun üçün ki, biz de özgeler kimi
Zamanımızda insan öz soy ve milletini ta- insanız. Bir de tebii, bir millet soyundanıq. Yoxdur,
nımamaq, daha doğrusu özünü bilmemek en çünki varlığımızı bilmeyiriz ki, soyumuzu da bi-
böyük günahlardan, silinmez lekelerden biridir. lelim.
Lakin bu leke tezlikle geden bir lekeye de ben- (s. 266-270)
zemir. Bu leke yaman lekedir.
Bu leke suretinde öyle yılancıq (qanqrena) ya- Ey Qafqazlı Türk, sen çoxdan İslâm qeyretini
rasıdır ki, milletimiz vücudunu, Türklük varlığını çekirsen ve bu qeyretle hetta öz varlığını, öz adını
yavaş-yavaş gemirir- yox edir. da itirmişdin.
Bu gün hem de kiçik milletlerin, xüsusile Sen İslâm uğrunda o qeder çalışmış, eqîde
mehkûm milletlerin öz huquqlarını, öz varlıqlarım qovğalarmda o qeder zerer çekmiş, o mertebe yo-
saxlamaq iddiası ile bu qeder qan tökülen bir vaxt~ rulmuşsan ki, âxırda bugün onların adlarını çek-
da bizim özümüzü tanımamazlıq belası, derin dü- mek istemeyib tekçe Müselman olmaq xeyalına
şünülürse, qara yaradan da, taun çibanmdan da düşmüsen.
daha acılı ve daha zeherlidir. Her kes öz milletini Lakin ezizim, o qeder qorxma. Yene aldanma
tanıyıb onun yolunda ağladığı, onun yolunda gö- ki, me'rifet olan yerde eqîde ixtilafı zehmet deyil,
zünü kor etdiyi böyle bir hengamede biz öz mil- rehmetdir.
letimizi sevmek deyil, onun hetta quru adım da bil- Ey Türk, dini eqideler qovğasmdan daha qorx-
meyib ortada şaşıb qalmışıq. Çoxdan çürümüş ma. Qorxma ki, onların hökmü keçmeye, onların
eqideler, teriqetler tiryekisinin beynimize verdiyi yerlerini indi siyasît-i meişet ve siyaset-i beşeriyye
sersemlikle herlenib dururuq. eqide ve meslekleri tutmağa başlayır.
Bu hal ile kim üçün ve neden ötrü ça- Ey Türk, sen çox da rahatsız olma ve şekke
lışacağımızı da, tebii itirmişik. itirmesek de bile bi- düşme: dinî olsun, dünyevî olsun, eqideni giz-
linmeyen ve bilinmediyi üçün de sevilmeyen bir letme. Senden soruşduqları vaxtda ki, "din ü eqi-
millet üçün kim delidir ki, can yandırsm? den nedir?" sen de haman söyle: Şieyem,
Kim olursa olsun, insan bir nefer, bir millet ve Sünnîyem, Babıyam ve Müslümanam.
ya bir fikri-emel uğrunda o vaxt can yandırır ki, Ey Türk senin başına çox işler gelmişdir, çox
ona o zaman âşiq olur ki, onu yaxından tanıyıb eqideler dolmuşdur. Çox şeyler bilmişsen ve bu
ürekden sevsin, yoxsa quru ve yalancı gösterişlerle gün de çox cahil deyiİsen. Bir çox ediblerin, mü-
arada mehebbet, eşq deyil, bayağı dostluq bele ellimlerin, doxtorlarm, advokatların, mekteblerde
olmaz. yüzlerce telebelerin var.
Men iddia etmek deyil, uca sesle bağırıram ki, Ey Türk, olduqca çox şey bilirsen. Sene daha
biz özümüzü tanımırıq, biz öz milletimizin boş sırf cahil, xeyir ve serini qanmayan2 demek olmaz.
adını bele bilmerig. Sen, ey Türk. Zamanın bir çox icadlarım, teze
Ne olub, niye dodağını büzdün? Görünür, fikirlerini, hetta Bir çox modalarını da öyrenirsen,
söylediklerimde şekkinl var? Çox yaxşı, buyur be- hetta dinî eqidelerin çürümeye üz dutduğunu
raber soruşalım. Kimdir o? sezib dünyevî eqidelere iman etmeye de baş-
-Marağalı Meşedî Eliesger. layırsan.
-Bu kim? Evet, çox şeyler, emeller, fenler bilmeye ça-
-Şamaxılı Ebdülqafar. lışırsan. Bir çox hünerler de öyrenmişsen. Havlara
-O biri? çıxıb ve yıldızların ne olduğunu yaxmda bilmek,
-O da Erzurumlu Dursun ağa. yerin içerilerine girib mahiyyetini anlamaq is-
Bunların birincisinden soruşalım: teyirsin. Ancaq, ancaq birce xüsusda cahilsen. O
-Meşedi- siz ne cins ve ne milletdensiniz? bârede3 heç bir zad4 bilmeyirsen. Her şeyi öy-
-İranlı veşie mezhebem. renmek istediyin halda sene en lazımlı, sene en bi-
-Ebdülqafar ağa, sen? rinci ferz olan vezifeden xeberin yox...
-Men de Qafqazlı babayam. Ne var, niye darıxdm5? Niye yene can sı-
-Dursun ağa, sen bir az oxumuşa benzeyirsen, xmtısının acısını bığlarından, dodaqlarmdan al-
gerek soyunu, milletini tanıyasan. mağa başlayırsan?
-Men de Osmanlı ve sünnîyem. Doğrusu, tütün çekenlerden olsaydım, burada
-Daha özge? mollaların salavatı kimi bir papiros çekmeyi töv-
Siz çox da deyiniz ki, "sünnîlik, şielik, babılıq siye ederdim.
bir mezheb ve eqidedir", cins ve millet ise baş- He, ay Türk. İster dara, isterse qarıx, ya-
qadır. xandan el çekecek deyilem. Sen her şeyi öyrenmek
Dünyada en kiçik bir böceyin, en yaramaz bir istediyin halda niye birce zadı, ye'ni özünü bilmek
istemirsen, niye öz varlığından, öz vücudundan,
1. şüphe 2. idrak etmeyen, kavramayan 3. mevzuuda,konuda 4. şey 5. bunalmak
öz soy ve neslinden xeberin yox? Niye sene "Kim- elde iken esi vücudunu tam, qedrini anla.
sen" dedikleri vaxt heqiqi cavabmda aciz qalırsan? Ey Türk, yaxşı bil ki, bu günkü meşherin Sûr-i
Niye sadece deye bilmirsen ki, men Türkem. Niye İsrafil'i elme, millî ittihada devet ediyor.
deye bilmirsen ki, şielikden, sünnîlikden, ba- İndinin siyasî felsefesi tereqqini milletçilikde
bılıqdan evvel sen Türk idin. İndi de Türksen ve görür. Zamanın şövket ve setavet binası milletçilik
bundan sonra da Türk olaraq qalacaqsan. bünövresi7 ve temeli üzerinde quruluyor.
Senin bu Türklüyüne ne şielik, ne Sünnîlik, ne Esrin ruhu azad milletçilikle besleniyor, bö-
de dinsizlik mane ola bilmez. yüyor. Keçmiş esrlerin keçmiş siyasî eqidelerin çiz-
Sen ey Türk, ne eqidede, ne meslekde olursan diği coğrafiya serhedlerini indiki etnoqrafiya
ol, hemişei Türksen. Sen gerek bileşen ki, dünyada yavaş-yavaş pozuyor.
hele şie, sünni, babı, şeyxi adları yox iken sen var Keçmiş esrlerde daşıb etrafa yayılan millet sel-
idin. İslâmiyyet Erebistan qumsallıqlarında doğ- leri yavaş-yavaş kiçilib öz qaynağma ve ya çoxdan
mamışdan evvel sen Altay'm etrafında dünyanın yataq elediyi yerlere çekiliyor.
gözelliklerine tamaşa eleyib zövq alırdın. Orada Vaxtı ile özgelerin sraşdırılması ile ve ya ca-
uzun seyr ve seyahetlere hazırlanırdın. hangirlik deliliyi ile yerlerinden fırlayıb âlemi ra-
Ey özünden xebersiz Türk. Medeniyyet esrleri, hatsız eden millet erdolarına indi "Her kes öz mil-
nizam, idare, asayiş usûlü "yasaq" qanunları leti yerinde" komandası veriliyor.
henüz Bağdad, Şam, Paris ve London'da yox iken,
senin yurdunda var idi.
Seni öz dadlı dilinin çığırından çıxarıb bu- Bu gün eyiden eyiye qanıram ki, dinî eqi-
günkü acmacaqlı hala salan Ereb elifba ve yazısına deden sonra insanda doğan dünyevî eqidelerin bi-
salan evvel senin göyçek elifban ve yazın var idi. rincisi milletperverlik eqidesidir, içtimai felsefenin
Ey özünü itirir, unudur derecede mü- baş özünü tanımaq eqidesidir, milletini bilmek el-
sefirperverlik, özgelere hörmet gösteren Türk, midir.
yaxşı yadına sal ki2 senin ruhun, senin qanın, senin Milletperestlik eqidesi özge eqidelerin mer-
düşüncen, senin varlığın henüz senin özünde iken helesi, keçididir.
sen bu günkü kimi dilsiz, yazısız, ye'ni millî ni- Vaxta ki, insan bâtil ve xurâfat esirliyinden
şanesiz deyildin. qurtarıb özünü, özünün hüququnu bilmeye baş-
Ey sade ürekli Türk, dünen, bu gün öz var- ladı, ondan sonra muhit ve ehtiyacm tesiri ile her
lığını, öz medeniyyetini gösterebilib, indi sene ne qaydaya girerse girsin.
köhne "barbar" gözü ile baxıb bugünkü me- Bu halda ki, mövqeyimize, muhitimize, el-
deniyyetlerin haqsızlıqlarma baxıb incinme. Seni mimize, ehtiyacımıza uyqun gelen en birinci eqi-
lazım ile tammadıqlarmı bilib incinme. demiz milletperestlik eqidesi olmalıdır.
Yox, yox, sen çox da insafsız bulunma, öz- İndi gelelim esi meqsede. Ey şie, ey babı,
özünü hele tanımadığın bir vaxtda çox da öz- sünnî Türk Qardaşlarım, dirüiyimizin millî it-
gelerden incinme. tihadda olduğunu bilenden sonra daha reva gör-
Ümid ki, tez vaxt olar, yüzde doxsanı hele yer memeliyiz ki, milletimizin kütlesini meydana ge-
altlarında qalıb gizlenen eski medeni nişanelerin, tiren âzanm bir qismi Anadolu'nun izsiz, şenliksiz,
eski eserlerin yavaş-yavaş dünya üzüne çıxar. Sen dağılmış, qorxunc bucaqlarmda yalnız başlarına
de ol vaxt artıqlığı ile üze çrarsan, gelecekde daha buraxılıb ac, çıplaq telef olalar.
güçlü yaşamaq istedadım gösterersen. Ey pak ürekli Türk, bu milletçilik zamanında
Besdir3, besdir, ey Türk, biraz ayıl. Ayıl da bir her milîet öz nüfusunu artırmaq, o nüfusla öz
çox toz-topaqlarla dolan, ağırlaşan dinî eqide per- nüfuz ve qüdretini böyütmek üçün yüz dürlü ted-
desini gözlerinin üstünden qaldır. El-ayağını bir az birler, fedakârlıqlar eder. İnsaf deyil ki, biz hazır
terpet*. Vücudunu, varlıq ağacını saran, korlayan5 elimizde olan minlerce nüfusumuzun, hem de en
tikanları, sarmaşıqları, yad ağaçların yarpaqlarmı gene ve qevi bir qüvvetin yardımsızlıqdan, bir
qır, at, qurtul. Vücuduna Allah'ın güneşi, havası lokma ekmek bulamamaklarından telef olmalarına
deysin. Başını bir az yuxarı qaldır. Öz varlığının, özümüz bile bile sebeb olalım.
öz vücudunun giymetini bil. İndiye qeder yadlar
üçün, özge varlıqlar ve vücudlar üçün özünü helak Ey uca, merhemetli Türk, senin köhne mer-
etmisen, barı bundan sonra olsun ayıl, bir özüne hemetin, ehsamn, nişanelerin O böyük cameler,
gel, öz gününe çalış. medreseler, körpüler, xestexanalar, çeşmeler hele
Ey Türk, zamanımız özge zamandır. Eğer bun- senin ecdadını xörmetle yâd etdirerler. İndi sene
dan sonra da özümüzü tanımayıb qalırsaq, qor- ne oldu ki, milyonlarla vücuda gelen esrlerden
xuram ki, gec ayıldığımız vaxt sağalıbö igitce ya- deyil, aclıqdan, çılpaqlıqdan "ölümden beter" bir
şamağa vücudumuzda qüvvet ve taget qalmamış hala düşen öz qardaşını qurtarmaq mer-
ola. hemetinden aciz görünüyorsun. Yazıq, yazıq...
Ey Türk, keçmişlerden ibret al, hele vücudun
sağlam iken, yaşamağa istedadm var iken, fürset
1. daima, her zaman 2. iyi hatırla ki 3. yeter, kâfidir 4. kımıldat, hareket ettir, oynat 5. solduran, söndüren, mahveden 6.
iyileşmek, canlanmak 7. esas, kaide, temel
XATIRELER

İSTANBUL: FÂTEH MEDRESESİNDE


(1882)
(s. 413-416)

İstanbul'un merkezine yaxm bir yerde Sultan dönüm.


Fateh'in yapdırdığı dörd minareli böyük bir câme -Necin memlekete gedirsen, dayınıza deyin
var ki, Fateh Câmesi deyirler. Özge böyük seni buraya versin. Burada oxumağı istersin mi?
câmelerin etrafında olan kimi bunun da her iki te- -İsterim, necin istemem. Lâkin dayım buraya
refinde câmelerde oxuyan talebelere mexsus med- vermez. Verse de heç alırlar mı?
reseler vardır. Bu medreseler vaxtı ile elmi bir meq- -Niçin almasınlar? Burası senin kimi yetimler,
sed üçün yapılmış olsalar da, hazırda bütün me'nası qeribler üçündür, yavrum...
ile birer tenbel, esger qaçağı, exlaqsızlıq ocağına Mürebbinin son sözü beynimde bir ümid ve
dönmüş. Her kim isterse geler, birer vasite ile bura sevine oyandırdı. Düşüne-düşüne medreseye dön-
girer, isterse oxuyar, isterse oxumaz, pozuq bir düm, amma gec geldiyim üçün dayımın yanına
halda kefil istediyi qeder qalar, hökumetden her nece gedeceyimi, ne deyeceyimi bilmirdim. Qorxa-
gün istediyi yeyecek alar, âxırda medreseden med- qorxa qapını yavaşça araladım, dayım meni gören
rese elmlerini oxuyub qurtardığma dâir icâzenâme2 kimi:
alar, Anadolu veya Rumeli'ni gemirmeye3 geder. -İndiye kimi hankı cehennemde idin? deye ba-
İşte bele yerlerde oxuyanlardan biri de meni ğırdı.
buraya getiran dayım Osman Efendi idi. Ancaq Men dayımı acıqlıiı görüb özümü dışarı atmaq
dayım Qafqaz'dan mexsusi4 oxumaq üçün geldiyi isterken, o daha tez elini qulağıma atdı ve bir-iki
üçün özgelereS nisbeten az-çox oxuyurdu. Bu med- sille de endirdi.
resede dayımla beraber bir ile yaxın qaldım. Dayım Men bundan sonra daha ne ders ez-
her gün Fateh Camisi'ne gedib ders oxuyurdu. Men berleyirdim, ne de medresede dururdum. Dayım
otaqda6 tek qalırdım. Burada birlikde gezecek, oy- câmeye geden kimi men de o mektebin qapısma
nayacaq ne bir arkadaşım, ne de beraber oynayacaq
bir yaşdaşım vardı... gedir, içerisine yana-yana baxırdım ve sonra tezce
...Bir gün dayımla beraber Soltan Selim dönüb gelirdim ki, dayım duymasın.
Câmesi'ne gedirdik. Yolun kenarında geniş, gözel Bir cüme axşamı günü yene oraya getmişdim.
bir baxçanın ortasında böyük, yüksek, dörd qatlı Birden ne gördüm: şâgirdlerl2 koma-komai3 se-
bir yapı gözüme sataşdı?. Bunun baxça qapısı bar- vine-sevine qapıdan çmrlar. Hepsinin üstlerinde
maqliğindan qorxa-qorxa içeri baxdım, gördüm ki, teze qara paltarH Qollarmda yaşıl şerid danışa-
men boyda ve daha böyük bir çox çocuqlar gü- danışa evlerine gedirdiler.
lüşür, oynaşır, qaçışırlardı. Men bir komanın arxasmca medresenin ya-
Ah, bu ne gözel yer. Tam men istediyim. xınlığma qeder getdim, ayrılacağım vaxt
Meğer bura "Darüşşefeq" mektebi imiş. şâgirdlerden biri:
Ertesi gün dayım câmeye derse geden kimi -Arkadaş, ne çox baxdm, bizi kimseye mi ben-
men de bir gün evvel gördüyüm mektebe can zetdin mi?
atdım. Qapısmda saatlarla durub içerisini ta- -Xeyır, burada kimsem yoxdur. Sizin pal-
maşayaS daldım. Çocuqlar oyunlarını qurtarıb tarınız, danışmanız^ xoşuma getdi de.
mektebe girinceye geder oradan ayrılmadım. -Burada niye kimsen yoxdur, dışarılı mısan?
Menim uzun-uzadıya durub hesretle bax- -Evet, Qafqazlıyım.
mağım mürebbenin9 gözüne sataşmış olmalı ki, -Qafqazlı mı? Kimsesiz buraya nece geldin?
mene: -Dayımla geldim.
-Yavrum, ne çox baxdın, qohumunlO, kimsen -Harada oxursun?
yoxdur ki? -Medresede, ancaq heç sevmirem. Oradan çık-
-Yox efendim. Bizim köy mektebinde de bele maq isteyirem.
oynayırdıq, qaçırdıq.Bunları görünce arkadaşlarım, -Gel bizim mektebe.
memleketin xatirime düşdü. -Meni heç oraya alırlar mı?
-Yavrum, memleketin neresidir? -Nece almazlar? Bizde Qafqazlı, Türküstanlı
-Qafqaz. da var. Sizi daha tez alırlar. Dayına de, bir erz-i
-Qafqaz mı? Buraya seni kim getirdi, nerede hal!6 yazsın, müdüre versin.
olursan? -Dayım meni medreseden bıraxmaz. O mek-
-Dayım getirdi, oxumaq üçün, Fateh Med- tebe girmeyimi heç istemez.
resesi'nde oluruq. -O halde sabah sen özün gel, müdürü gör, Qaf-
-Oxuyursan mı? qazlı yetim olduğunu söyle, yalvar, belke qebul eder.
-Evet, medresede Erebce oxuyuram. Lâkin ora- Beş-on deqiqelik söhbetden sonra ayrıldım.
sını sevmirem. İsteyirem yene memlekete geri Lâkin xeyâlım onlardan ayrılmırdı. O gece seherel?
geder yuxumda da mektebi sayıqlayırdım. Onsuz
I. keyfi 2. diploma 3. sömürmeye 4. özel olarak 5. başkalarına 6. evde 7. ilişti 8. izlemeye 9. öğretmenin 10. akraban
II. sinirli 12. öğrencilerin 13. küme küme 14. giysi, önlük 15. konuşmaya 16. arzuhal, dilekçe 17. sabaha
da ortada boş ümid ve sayıqlamadan başqa ne ola- razı olsanız, Qâfqazlı ve yetim olmasına göre qebul
bilerdi? Bununla beraber bu boş ümid ve sayıqlama ederiz. Madam ki, oxumağa hevesi var, qoyunuz8
gözüme bayquşlar yuvası kimi görünen medresede oxusun.
menim üçün xoş ve dadlı bir xeyâl idi. -Bey efendim, yeğenimi İstanbul'a medresede
Seher açılan kimi dayım câmeye, men de mek- oxumaq, molla olmaq üçün gönderilmişdir. Amma
tebe teref uçdum. Qapıda dayanıb hesretle bax- medresede oxumağa heç hevesi yox. İllah bu son
mağa başladım ki, dünenki şâgirdlerden biri meni günlerde heç qulaq asmır. Vallah men de çaşıb qal-
tanıyıb: mışam, heç bilmirem ne edim?
-A Qafqazlı? Ne durursan, erz-i halın hazırdır -O halda qoyunuz burada oxusun.
mı? Dayım az-çok fikirleşenden sonra:
-Xeyır, kime yazdıracaqdım? -Ne deyim, beyefendi, bizde oxuyana ben-
-Öyle ise burada dur, meni gözle, göreyim zemir, buyurursunuz burada oxusun, men de
müdür mektebde mi?-deyib getdi. ehvâlâtı9 memlekete yazaram.
Biraz sonra gelib güle-güle:
-Bextin varmış, müdürbey baxçada gezir-dedi. QALATA POSTXANASIN'DA
Defterinden bir yarpaq cırıbl menim, atamın (1891-1892)
adını, haralı ve nece yaşında olduğumu, harada2 (s. 413-416)
yaşadığımı yazıb getdi. Beş-on deqiqe sonra yaz-
dığı erz-i halı mene uzadıb: Sultan Abdülhemid Darüşşefeqin-bu yetimler
-Sralma, utanma, düz götür, müdürün özüne yuvasının başqa büyük mekteblere nisbetde daha
ver,-dedi. Men de götürüb müdüre verdim. Müdür az inqilabçılO, daha az zererli olduğunu sanaraq
etraflı oxuyandan sonra gülerek: mektebi qurtaran sinif yoldaşlarımdan ikisini sa-
-Demek, bizim hemşerisen. Burada heç kimsen raya - öz xüsusi kâtibliyine aldı. Biri Vidinli Hü-
yoxdur? seyn, o biri İstanbullu Şefiq idi. Qalanları İs-
-Tekçe dayım var. tanbul'un merkezi idarelerinde Avropa ile
-Necidir, nerede olur? münasibetde bulunan şö'belerine, post-teleqraf ida-
-Telebedir, Fateh Medresesi'nde olur. relerine paylandı^. Men de Avropa ile doğrudan-
Yaxmda imiş, get çağır yanıma gelsin. doğruya elâqede bulunan Qalata post ve te-
-Dayım bilse meni mektebe qoymaz ki... leqrafxanasmm "Morid" şö'besinel2 te'yin edildim.
-Ya ondan izinsiz mi geldin? Burada bir ile qeder qaldım. İdarenin yazıları Fran-
-Ne edim, o medreseden buraxmaz. sızca idi. Vezifemiz Avropa'dan gelen post ve te-
-Yox, ondan izinsiz eyi deyil. Sen get çağır, leqrafları qebul etmek idi. Buradaki emekdaşlarm
men razı ederem. hamisi Rum ve Ermeni idi. Menden başqa bir nefer
-Baş üste,-deyib getdim, amma dayıma nece de Türk yox idi. Müdirimiz Kosiyan idi. Av-
deyeceyimi bir dürlü kesdirebilmedim. Uzun dü- ropa'dan gelen mektublarla beraber çoxlu da Av-
ropa qezet ve jurnalları gelirdi. Buradaki xid-
şünüb kaşındım. Âxırda cür'ete gelib3 mektebe gir- metimin böyük bir xeyri bunları oxumaq ve
mek istediyimi, müdüre erize4 verdiyimi qısıla- Avropa metbuatı ile tanış olmaq idi. Men ilk gün-
qısıla5 anlatdım. Dayım başını sallayıb "La hövla lerde divanxanadakılarm xefiyye!3 nezareti altında
vela güvvete illah ve billah" oxuya-oxuya: olduğunu bilmediyim üçün gelen qezetleri açıb
-Hele bunun etdiyi qelete bax, anan seni med- âzâd suretde oxuyurdum.
reseye molla olmağa gönderdi, mektebe girib oy- Bir gün müdirimiz Kosiyan meni yanına ça-
namağa, gavur olmağa yox!-deye bağırdı. Men ise ğırıb sert ve acıqlı bir dil ile:
daha utanmayıb üze durdum: -Buranın qanunu bilmediyine göre bu defe ba-
-Ne olsa, daha medresede durmayacağam, ğışlayıram. Bir daha Avropa qezetlerini açıb oxu-
Erebce oxumayacağam, mektebe verirsiniz oxu- duğunu görmüyüm. Bir de siz gene efendiler hö-
rum, yoxsa qaçıb memlekete gedeceyem. Bu saat kumetin en sâdiq me'murusunuz. Buna göre de
müdürbey sizi çağırır ve gözleyir. Belke rehme6 sultan hezretleri sizi bura gönderdi. Hökumet enir-
gelib meni qebul edecek, yalvarıram ki, mane ol- lerine her kesden artıq siz tâbe olmalı ve hökumet
may asınız. sirlerini siz saxlamalısmız.
Bu ilk ve keskin duruşum dayımı dü- Sonra masanın içerisinden bir siyahıl4 çıxarıb
şündürmeye, yumşaltmağa başladı. Bu sefer ev- mene gösterdi ve tapşırdıl5 ki:
velki kimi açıqlanmadı. Başını biraz o yana, bu -Bu siyahıdakı adlara gelen mektub ve met-
yana sallayandan sonra qarşı otaqdakı yoldaşının buatı saxlayıb menim özüme veriniz ve bunu hö-
yanına getdi. Xeyli oturdu. Men ise böyle gözel bir kumet sirri bilib her bir keseiö demeyiniz ki, sonra
fürseti itireceyimden qorxub, heyifsilenib7 ne ede- mes'ûl olursunuz.
ceyimi bilmirdim. Gecden-gec dayım yoldaşı ile Siyahıda be'zi bir çox paşa ve ziyalılarml7 ad-
çıxdı ve mene: ları vardı. Bundan sonra men daha orada qezet
-Gedek, görek müdürbey ne yumurtlayacaq. oxumadım. Gelen metbuatı da her gün Kosiyan
Gedib müdürün yanına girince o: Efendi'ye verirdim. Bir zaman sonra anladım ki
-Xoş, efendi, yeğeniniz burada oxumaq isteyir,
1. yırtıp 2. nerede 3. cesaretlenip 4. dilekçe 5. çekine-
çekine 6. merhamete 7. kızıp, sinirlenip 8. bırakınız 9.
durumları 10. yenilikçi 11. dağıtıldı 12. şubesine 13. gizli
polis 14. liste 15. tembih etti 16. kimseye 17. aydınların
Kosiyan efendi sultanın inamqlı xefiyyelerinden verirdim. 2-3 aya geder böyle davam etdi. Mek-
imiş. Burada bir çox sıkmtılara qatlanmaq mümkün tebden yeni çıxdığım ve çox gene olduğum üçün
idi, lâkin yasaq qezetleri oxumamaq, haqqımızda menden o qeder şüphelenmirdiler. İşin xatiri üçün
yazılanları bilmemek, kor ve lâl olmaq çetin idi. idarede özümü tülkülüye vurur, siyasetden uzaq,
İdare işlerine biraz alışandan sonra axşamüstü anlamaz, maraqsız ve hökumet terefdârı kimi gös-
gelen metbuatdan birer dene gizleyib qoynuma terirdim.
soxur, eve getirib gece yuxulamayıb diqqetle oxu- Xidmet etdiyim ilin âxırına doğru bilmirem
yur ve seher gedib yeni gelmiş kimi müdire ve- hansı bayram idi. Bütün me'murlar gedib Nezir
rirdim. Paşa'nı ziyaret ve bendelikl ixlâsmda bulunduq.
Beş-altı aya qeder hem resmî vazifemi görür, Me'murlar sıra ile düzülüb bir-bir nâzirin
hem de xefiyyelerin gözüne xidmet eden kimi gö- önünden keçir, ona qarşı hörmetle eyilib te'zim
rünürdüm. Avropa metbuatmı oxumaq, dövlet sir- edirlerdi. Başqaları kimi çox eyilmemeyim,
rini bilmek maraq ve meqsedi ile her dürlü ağır ve te'zimde qüsur göstermeyim nâzirin diqqet-i ne-
vicdanı sıxan hallar icra edirdim. zerine qarşı olmalı ki, el işaresi ile meni eyledib:
Bir gün Paris'den Türkçe elyazısı ile basılmış -Zenn edersem, Darüşşefeq med-
bir kitab aldım. Götürüb gene oxudum. Bu, sul- resesindensiniz, deyil mi?
tanın eleyhine yazılmış en şiddetli bir hecv idi. -Evet efendim.
Bunu tamamile gizledim, müdire vermedim. Vi- -Siz medal2 almadınız mı?
dinli Hüseyn'in evine getdim. Kitabı gösterdim, -Almışam efendim.
oxuduq. -O halda necin taxmamısınız?
-Aman, Ömer, bunu tutsalar ikimizi de denizin -İmdiye qeder heç taxmamışam da, ona göre.
dibine... Getir yandıralım,-dedi. Razı olmadım. -Nerede, hankı şö'bede hizmet edirsiniz?
Ancaq yoldaşımın çox rahatsız olduğunu görünce, -Qalata postxanasmda, "Morid" şö'besinde.
dönüb yene evime geldim. Sabah en inandığım yol- -İsminiz?
daşlarımdan doktor meskûn ve Qedri Bey'e, mek- Sert bir tövr ile:
teb arkadaşlarımdan Giritli Hüseyn Bey'e ve dok- -Haydi, gediniz.-dedi.
tor Ali Fikri'ye oxudum. Âxırda qorxumuzdan On-onbeş gün sonra hizmetim deyişildi.
yandırdıq. Deyişmeyime yox, Avropa metbuatını oxu-
Bundan sonra yoldaşlarımda böyük maraq mayacağıma qaygılandım...
oyandı. Bunlarla heftede bir-iki gece gizli ge-
tirdiyim metbuatı oxuyur, seher yene de götürüb 1936

1. saygılarımızı sunduk 2. madalya

You might also like