www.barandergisi.

com

SAYI:136 20 Aðustos 2009 - 34 2 TL (kdv dahil)

ALKOLÝK
TÜRKÝYE
Dünyada
Üçüncü!
‘ÝBDACILARDAN
UZAK DURUN!’

SÝZÝ DÝYEN
HÝÇ BAKAN
KÝRALADILAR
MI KÝM?

HAYAT ÝRADESÝ VE SANAT

2
BARAN’dan...
“Bu devletin çözümü” diyorlar.
Bundan önce devlet yok muydu?
Bundan önceki çözüm teþebbüslerin-
de “devlet”in olmadýðýný akla getiren bu
söz, “Kürt Meselesi”nde ‘çözüm süreci’
baþlatanlarýn iþgal ettikleri devleti oyun-
cak yapacak, dünyanýn gözünde daha da
maskaralaþtýracak kafayý da gösteriyor.
Irak’ýn yaðmalanmasý için bir “dikta-
tör”e karþý emperyalizmle iþbirliði ya-
pýp, düþmana kapýyý içeriden açanlarý -
dün çapulcu dediklerini- törenle, saygýy-
la karþýlayanlar “devlet adamý” olabilir
mi ki herhangi bir çözümü “devlet çözü-
mü” olarak niteleyebilsin?
Ne kadar ciddi ve muteber olabilir-
ler?
Þimdi, önce “Kürt açýlýmý” sonra
“Demokratik Açýlým Süreci” baþlattýkla-
rý iddiasýndalar...
Bu, Dýþiþleri Bakaný Davutoðlu’nun
Amerika ile “altýn dönem”e girildiðini
söylediði bir “dönem”de baþlatýldý.
Hangi yürekle, hangi dünya görüþüy-
le, kimin insaný için, hangi devlet için
çözüm? Sen kim, “devlet çözümü” getir-
mek kim?
Bakanlarýnla “iþbaþý” yapar yapmaz
oturmuþ –evladýný “teröre kurban ver-
miþ” gibi- aðlýyorsun.
Sen bu vicdanla, milyonlarca Iraklý-
nýn ölümüne de aðlamamýþ, dua ettiðin
Bush Amerikasýndan sonra, yeni savaþ
suçlusu Obama’nýn geliþinden mutlu ol-
muþ; geliþini “tarihî fýrsat” olarak gör-
müþtün.
Ýþgal medyasýna “yeni dönem” de-
dirtmiþtin.
Son “açýlým” da bunlarýn kaymaðý
olacak diye düþünüyorsundur...
Kýbrýs, “çözümsüzlük çözüm deðil-
dir” denilerek Anglo-Amerikan ve Ýsrail
stratejisine peþkeþ çekilmiþken, “Kürt
meselesi”nde çapulcu liberaller siyasî
irade olmayýþýndan, cesur kararlar alýn-
mayýþýndan þikâyetçi...
Kasdettikleri siyasî irade ne?
Dýþý Ýslâm motifleriyle bezeli, dili
demokrasiyle zehirli, içi Batý vahþetini
“barýþ” diye halka açýklayan “irade”.
AB-D baðýmlýsý, Müslüman kanýyla
besili, Batý hayat tarzýnda kararlý bir ira-
de…
Vahþi Batý’ya bütün kapýlarý açýp,
Irak’ý bölen ve yaðmalayan irade...
Liberallerin “Kürt meselesi”nde ara-
dýðý “cesur ve karalý siyaset” bu, yani ça-
Temsilcilikler:
Kadýköy: Ýbrahim Gülþen
Tel: 0535 564 59 63
Bursa: Þakir Bilmez
Tel: 0539 288 77 63
Antalya: Arif Saygý,
Tel: 0536 605 24 43
Van-Hakkari: Ersin Saðlamer
Tel: 0542 227 87 90
K.Maraþ: Baki Aytemiz,
Tel: 0537 271 25 74
Samsun-Bafra: Celal Eker
Ýsmet Paþa Mah,
M. Akif Ersoy Cad., No: 16/c
Tel: 0362 542 71 67
Erzurum: Bektaþ Bilmez:
0538 300 49 37
Rize: Yücel Tanay
Tel: 0555 816 78 22
Almanya: Okan Fettahoðlu,
Tel: 0049 15778470487
Ýsviçre:Simurg Lerzan,
Tel: 0041 787931279
Brezilya:Merve Leticia,
Tel: 301 60-031
Niedersachsen Eyalet:
Cesareddin Musluoðlu,
Tel: 00491799988223
pulculuk…
Bu arada “Ya Allah-Bismillah” milli-
yetçilerine ve “ulusalcý” muhalefete ne
demeli?
Irak’ýn bölünmesine tepki koyma-
yan, Talabani-Barzani’yi aðýrlayan mu-
halefetin, Türkiye’nin bölüneceði iddi-
alarýyla yaptýklarý itiraz ne kadar ciddi
ve inandýrýcý?
Irak’ýn kuzeyindeki kukla yapýlan-
mayý, yani “Kürdistan”ý, iktidarla birlik-
te kuran muhalefet…
Mevzu Batý menfaatleri olunca gýký
çýkmayanlar?.. Batý’ya muhalif dili ol-
mayanlar... Irak’ýn kuzeyindeki yaðma-
ya koþanlar.
Bu zihniyet neye muhalif?
Muhalif olsa ne deðiþir?
Barzani-Talabani çapulcularýndan bi-
rinin Irak’ýn kuzeyine baþbakan, diðeri-
nin Irak’a cumhurbaþkaný olarak tayini
için mi bu ülkenin insaný harcandý?
Kafaya çuval geçirildi?
Bazýlarýnýn bu açýlýmlarla Türki-
ye’nin Irak’ýn kuzeyinin hamiliðine so-
yunacaðý þeklindeki yorumlarý Batýcý
medyada yazýlýp çizilirken, –bu yorum
sahibleri arasýnda Irak iþgalini destekle-
miþler de var!- biz bu meseleyi teferru-
atýyla iki yýl evvelden vurgulamaya baþ-
lamýþ, vurgulamýþtýk. Teferruatlar ara-
sýnda ‘Araplardan Kürtlere herhangi bir
müdahele veya saldýrý yapýldýðýnda bunu
Türkiye’ye yapýlmýþ kabul etmek’ de
var. (mesela bkz. BARAN S. 60, Þubat
08, Operasyon ve Tarihî Misyon baþlýklý
yazý)
Cumhurbaþkaný Gül diyor ki, “Her
ülkenin kendi sorununu kendisinin çöz-
mesi gerekir; yoksa baþkalarý bunu istis-
mar eder.”
Peki kim için çözeceksin?
Batý için, Batý’nýn ‘demokratik satan-
dartlarý’nýn yerleþmesi için.
Yok eðer sözünüzde samimiyseniz;
Irak’ýn hainlerini Ankara’da meþru sta-
tüde tanýyýp aðýrlamanýn izahýný yapýn!
Öcalan “bebek katili” olduðundan
“muhatap” deðilse, Irak’ýn kuzeyindeki
iki hain, sadece tavuk katili olduðundan
muhatap alýnýyor herhalde?
“Ortak dil ve üslup” kurulacaðýný
söyleyen AKP güdücülerinin dil ve
uslûbu hep Batýcý.
Dil ve üslûpta (jargon) nereden nere-
ye geldiler; hatýrlatalým.
Irak’taki “kanlý diktatör”ü devirdiði
Okuyucudan
Selâm ve Duâ ile...
Çok muhterem kardeþlerim,
nasýlsýnýz?
Allah’ýn izniyle, Ýnþaallah
cümlenizin aðlýk ve afiyetleri ye-
rindedir.
Sayýn dostlar, ben cezaevinde
uzun yýllardýr yatan Allah’ýn bir
kuluyum. Yaþým 53. Aðaç iþlerin-
de ve el sanatlarýnda Allah’ýn iz-
niyle, doðuþtan bir sanatkâr oldu-
ðum bilinir. Sanat ruhu ise, Al-
için elinden Müslüman kaný damlayan
istilacýyý tebrik etmiþlerdi.
Ancak evdeki hesap çarþýya uymadý.
Gerçek Iraklý demokratik tezgâha
gelmedi.
Irak’ý üçe böldüler. Oyun gereði biri
ýrk, diðer iki kýsýmda mezhep esas alýn-
dý.
Topraklarý, hazinesi, tarihî deðerleri
yaðmalandý, yakýldý, kül oldu.
Yine olmadý.
Kerkük ve Musul meselelerinde her-
þey pamuk ipliðine baðlý; olmuyor.
Sünnî-Þii, Arap-Kürt arasýnda çatýþ-
malarla birlikte iç savaþ sözkonusu; yine
olmuyor.
Demokrasi ve onunla birlikte yerleþ-
tirmek istediðiniz sapýk hayat tarzýný
Türkiye üzerinden “model ortaklýk” diye
bölgeye pompalamaya baþladýnýz.
Ýþgal edilen Irak’ýn malý Iraklýlarýn-
dýr diyordunuz; þimdi devlet de dahil bü-
tün sermaye sahiplerini, sermayelerine
sermaye katmak için, bir avuç dolar için
yaðmaya teþvik ediyorsunuz.
Senin iktidarýnla ayný yaþta görülebi-
lecek iþgalle birlikte “barýþ, huzur ve is-
tikrar” için çatlýyorsun, kapý aþýndýrýyor-
sun.
Arada “mýzýkçýlýk” yapan PKK’yý
daðdan indirerek Batý toplumunun refa-
hýna refah katacak, bundan “güç” bula-
cak, “büyük Türkiye”yi kuracaklar(!)
PKK’nýn ise “ortak düþman” ilân
edilmesinden sonra, “ortak düþman”ý
kim, henüz net deðil...
Bu “açýlým”, uluslararasý þartlarýn
Türkiye’yi açýkta býraktýðý, bölgemizde
emperyalizm lehine kontrolün mümkün
olmayacaðýnýn anlaþýldýðý bir döneme
girildiðinin iþareti; bu açýk.
Bu “açýlým”, sadece devleti iþgal
edenlerin inisiyatifi deðil, ülke gerçekle-
ri ve bölgenin dinamikleri de dikkate alý-
narak deðerlendirildiðinde Batý’nýn çö-
küþünü ertelemek amacýný taþýyan, bu
amaçla yapýlacak “açýlýmlar”la Irak top-
raklarýna gömülen istilacýnýn dünyada
güç toplamak için buradaki iþbirlikçi ik-
tidara verilen ve böylece adýna “model
ortaklýk” denilen yapýlanmanýn bölgeye
pazarlanmasýdýr.
Çok uluslu terör örgütlerine ‘emni-
yetli’ bir sömürge coðrafyasý kurmanýn
adýmlarýdýr.
Samimiyeti her türlü tartýþýlýr.
Eþ zamanlý olarak atýlan imzalarýn
lah’ýn bahþetmiþ olduðu ilahî bir
yetenektir. Ben bunu böyle bili-
rim ve Rabbime þükür olsun de-
rim. Ve yýllardýr sanat haricinde
Ýslâmî içerikli þiirler yazýyorum.
Rahman ve Rahim olan, herþeye
Kadir olan yüce Allah nasip ve
kýsmet ettiði anlar, ben de yazar
dururum. ve bunlarý bu zamana
kadar deðerlendirmedim. Yazdýk-
larýmý sizlere yolluyorum.
Belki hoþunuza gider, deðer-
Kâim ve Dâim...
mahiyetinden anlaþýlacaðý gibi enerji
havzalarýný ve geçiþ hatlarýný ilgilendi-
ren anlaþmalar, iþte bu “demokratik açý-
lým süreci”ne dahildir ve mevcut küresel
malî krizi aþmak için kritik mahiyettedir.
Durum bu merkezde...
Önümüzdeki günler hangi geliþmele-
re gebe, sürprizlere açýk...
“BEKLENMEDÝK MALLAR PA-
ZARA GELEBÝLÝR”
17 Aðustos’un üzerinden 10 yýl geç-
miþ…
Çökmüþlüðü, “açýlým”ý görülen fay-
larla birlikte ortaya çýkan köhne düzen…
Sömürge sanayiini, öz gücüyle deðil
komþusunu yaðmalamakla, veya emper-
yalist yaðmaya erketelikle ihya edeceði-
ni düþünen sanayi bakanlý bir iktidar?
Dikkat; Baþbakan T. Erdoðan’ýn þu
sözü, olan biteni açýklar mahiyettedir:
“Biz AB’ye yük olmaya deðil, yük
almaya geliyoruz.”
Onun AB danýþmaný E. Baðýþ ne de-
miþti:
“Türkiye AB’ye üye olmadan
AB’nin sorunlarýný çözmeye baþlamýþ-
týr.”
Þahsiyet olmadan devlet olur mu?
Ehliyet olmadan devlet adamý olunur
mu?
Ölçü, “Ýþin ehline verilmesi”dir.
Devlet ehliyet demektir.
Ýnsanoðluna bu hakikati din öðret-
miþ; bu ahlâký emretmiþtir.
Bu ehliyetin sýnavý ölüme kadardýr.
Devlet, onun bunun nefsaniyeti için
deðildir.
Bizim devletimiz din temelli varol-
muþ, din temelli yaþamýþtýr.
Dine alternatif iddiasý taþýyan, adý ne
olursa olsun; bu hakikati inkâr ve imha-
ya gelmiþtir.
Ýnkâr etmemiþse bozmuþ; netice ayný
noktaya gelmiþtir.
Amerika ve Batý’ya karþý –onlarýn
din gayretlerinde açýkça görüldüðü gibi-
din, yani Ýslâmî bir dünya görüþüne nis-
betle devlet ancak yaþayabilir; meselele-
rini çözebilir.
Öncelik, devleti kurtarmak!..
Dinsizlerin ve din bezirganlarýnýn zi-
hiyetinden kurtarmak.
Ve Gerçek Türk, Gerçek Kürd, Ger-
çek Arab için, gerçek açýlým pratiði nasýl
olur; bunu sergilemek.
lendirirsiniz. Zaman içinde Allah
nasip ederse çalýþmalarýmý yazýp
sizlere gönderirirm.
Benden þimdilik bu kadar.
Allah’a emanet olunuz.
Selamlar...
Orhan Kulizade
Selamlar.
Hayýrlý Ramazanlar gönül-
daþlarým.
Cemil U.

SÝZÝ HÝÇ KÝRALADILAR MI?
AKP, emperyalistlerin ve ülkemizdeki bazý iþverenlerin iþine yarayacak þekilde, kiralýk iþçilik uygulamasýný
zaten 2003 yýlýnda getirdi. Bu kötü düzenleme 6 yýlý aþkýn süredir uygulanýyor.
Yýldýrým KOÇ
B u soru ne kadar anlamsýz ve hatta kötü geli-
yor! Ancak “kiralanan iþçi” sayýsý hýzla artý-
yor ve bir süre sonra bu soruya “evet” cevabý veren
iþçi sayýsý tahminlerinizin üstünde olacak.
Nedir bu “kiralýk iþçi” olayý? Meclis’te 26 Hazi-
ran 2009 günü kabul edilen 5920 sayýlý Kanun ne ge-
tiriyordu? Cumhurbaþkanlýðý’nýn 9 Temmuz 2009
günlü Meclis’e iade yazýsý neydi? 11 Aðustos 2009
günü apar topar kabul edilen 5921 sayýlý Kanunda ki-
ralýk iþçilik ne oldu?
“Kiralýk iþçilik” þöyle bir uygulama: Bir iþçi nor-
mal olarak bir iþverenle bir iþ sözleþmesi (eski yasa-
ya göre, hizmet akdi) yapar. Doðal olarak da bu iþve-
ren için çalýþýr. Bizim çalýþma mevzuatýmýzda, bir iþ-
çinin, iþvereni tarafýndan bir baþka iþverene kiralan-
masý yoktu. Bu anlayýþ 6 yýl önce deðiþtirildi. Diðer
bir ifadeyle, eðer bir iþçi 30 lira gündelikle bir iþve-
ren için çalýþýyorsa, bu iþverenin bu iþçiyi günde 40
lira karþýlýðýnda bir baþka iþverene kiralamasý günde-
me geldi.
Böyle bir uygulama birkaç nedenle yapýlabilir.
Bir neden, iþçinin boþ vaktinin olmasýdýr. Böyle bir
durumda, iþçisini haftada üç gün kendi iþyerinde ça-
lýþtýran iþveren, bu iþçiyi haftanýn iki günü bir baþka
iþverene kiralayabilir. Diðer bir neden ise, özellikle
kiralama yoluyla kâr elde etmektir. Bir þirket, elinde-
ki personeli özellikle baþkalarýna kiralamak için kul-
lanýr. Asýl amaç iþçinin baþka iþverenlere kiralanma-
sýdýr.
Televizyon kanallarýnda ve gazetelerdeki haber-
ler, sanki Türkiye’de kiralýk iþçilik yokmuþ gibi su-
nuluyor. Bu, doðru deðil. Türkiye’de kiralýk iþçilik
uygulamasý 6 yýlý aþkýn süredir var. Son birbuçuk ay-
lýk sürede tartýþýlan, tüm iþi iþçi kiralamak olan özel
istihdam bürolarýna (iþçi simsarlýðýna) izin verilip ve-
rilmeyeceði.
Tekrar vurgulamakta yarar var. Türkiye’de 6 yýlý
aþkýn süredir iþçi kiralanýyor. Þimdi bazý güçler, tek
iþi iþçi kiralamak olan özel bürolar kurmak istiyorlar.
Bu uygulama Türkiye’nin bir ihtiyacý olarak orta-
ya çýkmadý.
Avrupa Birliði ve ABD emperyalistleri uzun süre-
dir Türkiye’de iþçi kiralanabilmesini ve tek iþi iþçi ki-
ralamak olan bürolarýn (özel istihdam bürolarýnýn, iþ-
çi simsarý þirketlerin) kurulmasýný istiyorlardý.
Niçin? Emperyalistler niçin Türkiye’de iþçi kira-
lanmasýný istiyorlar?
Emperyalist güçler, Türkiye’nin ucuz ve vasýflý
iþgücüne ihtiyaç duyuyorlar.
Madem Türkiye’nin iþgücüne ihtiyaç duyuyorlar,
açsýnlar kapýlarý, Türkiye’den milyonlarca insan Av-
rupa ülkelerine aksýn; onlarýn da ihtiyacý karþýlansýn.
Niye böyle yapmýyorlar? Niçin 1960’larda olduðu
gibi, 1 milyon insanýmýzý “misafir iþçi” olarak davet
etmiyorlar?
Böyle bir uygulama iþlerine gelmiyor da ondan.
Avrupa Birliði ülkelerinde tam bir ahlaki çöküntü
var. Avrupa Birliði’nin hükümeti durumundaki Avru-
pa Komisyonu’nun yaptýrdýðý araþtýrmalara göre, bu
ülkelerde doðan çocuklarýn yarýdan fazlasýnýn annesi
ve babasý evli deðil. Çocuklar, aile ortamýndan kopuk
olarak büyüyor. Aile içindeki iliþkiler sevgi, saygý ve
dayanýþmaya dayanmýyor. Birçok yaþlý insanýn ço-
cuklarýyla iliþkileri yok. Öldükleri, yalnýz yaþadýkla-
rý evlerinde cesetleri kokmaya baþladýðýnda anlaþýlý-
BARAN
yor. Avrupa’da evlerde bu kadar çok köpek beslen-
mesi de bu yalnýzlýðýn bir sonucu.
Aile iliþkileri çözülünce, insanlar çocuk yapmý-
yor. Nüfus sürekli olarak azalýyor. Hükümetler, nüfu-
su artýrmak için bir sürü teþvik getiriyorlar; buna rað-
men eðer göçmenler olmasa Avrupa Birliði ülkelerin-
de nüfus sürekli olarak azalacak.
Buna karþýlýk nüfus yaþlanýyor. Bu yaþlý insanla-
rýn bakýmý aileleri tarafýndan üstlenilmeyince, devlet
bu iþi üstlenmek zorunda kalýyor. Yaþlýlara bakacak
insan bile bulmakta zorlanýyorlar.
Bir taraftan iþsizlik artýyor, diðer taraftan vasýflý
ve ucuza çalýþacak iþçi ihtiyaçlarý çoðalýyor.
Avrupa iþçisi pahalý. Hem daha yüksek ücret alý-
yor, hem de bizim gibi ülkeleri sömüren AB emper-
yalistleri, bu sömürüden el koyduklarý kaynaklarýn
bir bölümüyle Avrupa iþçilerine önemli sosyal haklar
saðlýyorlar.
Bu durumda Avrupa emperyalistleri ne yapsýn?
1960’lý yýllarda Türkiye’den “misafir iþçi” (“Gas-
tarbeiter”) getirttiler. Amaçlarý, bizim insanýmýzý üç-
beþ yýl acýmasýzca çalýþtýrmak, sonra da geri gönder-
mekti. Bizimkilerin amacý da birkaç yýl çalýþýp, tarla
parasý, ev parasý biriktirip, geri dönmekti.
Ýþler böyle geliþmedi. Bizimkiler Avrupa’da yaþa-
maya alýþtý; hem de kimliklerini koruyarak. Bu her-
halde Anadolu insanýnýn bir özelliði. Avrupa’da çalýþ-
maya gidenler, Avrupalý gibi olmadý; tam tersine,
Anadolu’daki özelliklerine daha bir sarýldý. Bugün
Berlin’de, Brüksel’de, Paris’te öyle mahalleler var
ki, bir Türk olarak neredeyse Türkiye’de gibi yaþaya-
bilirsiniz. Hele televizyon kanallarý ve internet saye-
sinde, Türkiye’deki tüm geliþmeleri izleyebilirsiniz.
Emperyalistlerin ortaðý ve iþbirlikçisi Avrupa iþçileri-
nin tepeden bakan tavýrlarýna karþý da, kimliðinize
daha sýký sahip çýkabilirsiniz.
Ayrýca galiba bir diðer milli özelliðimiz, yasalarýn
açýklarýndan iyi yararlanmamýz. Emperyalist sömü-
rüden yararlanan Avrupa vatandaþýnýn kafasý, emper-
yalist sömürünün maðduru bizim kafamýz gibi çalýþ-
maz. Bizim insanýmýz Avrupa’da neler neler yaratýr.
Ýlk yýllarda sigara makinelerine para gibi kalýplanmýþ
buz atmaktan, kardeþinin çocuklarýný üstüne geçirip
aylýðýndan fazla çocuk parasý almaya, iþsizlik ödene-
ðinden yararlanýp yakýn akrabasýnýn dükkanýnda giz-
li çalýþmaya kadar binbir yolla, onu sömürmek için
Almanya’ya, Belçika’ya, Fransa’ya getiren emperya-
listlerden intikam alýr.
Avrupalý emperyalist bizim halkýmýzýn direnme
gücünün farkýnda deðildi. Öðrendiler. Bizimkiler
oraya bir yerleþti mi, ne asimle olup onlara benziyor-
lar, ne de yoðun sömürü karþýsýnda sessizce kaderle-
rine sýðýnýyorlar.
Avrupa’nýn iþçiye ihtiyacý var; ama böylelerine
deðil.
Nasýl iþçi istiyorlar?
Diyelim bir yýllýk belirli süreli iþ sözleþmesi yapa-
cak; sözleþmeyi Türkiye þartlarýnda imzalayacak; is-
tenen mesleki vasýflara sahip olacak. Emperyalist þir-
ketler onu limon gibi sýkýp iþlerini bitirdiklerinde,
Türkiye’ye geri dönmekten baþka çaresi olmayan iþ-
çi istiyorlar.
Bunun yolu da iþçi kiralamaktan geçiyor.
Ancak günümüzde Türkiye’de uygulanan iþçi ki-
ralama sistemi, Avrupa’lý emperyalistler için yeterli
deðil; çünkü tek iþi iþçi kiralamak olan bürolar yok.
Ayrýca, iþçi simsarlýðý yapan, tek iþi iþçi kirala-
3
mak olan uluslararasý þirketler de Türkiye’de faaliyet
gösterebilmeli.
Peki, böyle þirketler var mý? Tabii var.
Mesela, Ýsviçre merkezli Adecco þirketi 70 ülke-
deki 5800 iþçi kiralama bürosuyla, emperyalist güç-
lere ucuz iþçi saðlýyor. Merkezi ABD’de olan Man-
power þirketi, 67 ülkede 4300 bürosu aracýlýðýyla iþ-
çi simsarlýðý yapýyor; bu ülkelerden temin ettiði ucuz
iþçileri, emperyalistlere peþkeþ çekip para kazanýyor.
Merkezi Hollanda’da bulunan Vedior þirketi de 35 ül-
kede 2200 bürosu aracýlýðýyla iþçi simsarlýðý yapýyor,
iþçiyi acýmasýzca sömürme niyetinde olanlara iþçi pa-
zarlýyor.
Emperyalizm, iðrençlikte sýnýr tanýmýyor.
Türkiye’de kiralýk iþçilik, AKP iktidarý dönemin-
de, 2003 yýlýnda baþladý. 6 yýlý aþkýn süredir Türki-
ye’de iþçi kiralanýyor. Bir örnek vereyim. Karayolla-
rý 2. Bölge Müdürlüðü 2008 yýlý Þubat ayý içinde bir
ihale açtý. 2008/11678 sayýlý bu ihaleyle iþçi kiralan-
masý öngörülüyordu. Ýhale ilaný þöyleydi: “Karayol-
larý 2. Bölge Müdürlüðü hudutlarýndaki acil eylem,
yapým, asfalt þantiye þeflikleri ve bakým þube þeflik-
lerindeki iþ makinalarýný kullanacak 7 adet iþ maki-
nasý operatörü (5 adet yükleyici operatörü ve 2 adet
ekskavatör operatörü), 5 adet makina operatörü (si-
lindir operatörü), 8 adet sürücü operatör (kamyon –
çekici operatör) çalýþtýrýlmasý hizmet alýmý.”
Ýhale ilanýnda bu iþçilerin Karayollarý 2. Bölge
Müdürlüðü sýnýrlarý (Ýzmir, Aydýn, Denizli, Uþak,
Muðla, Manisa, Ödemiþ, Ayvalýk þube þeflikleri sý-
nýrlarý) dahilinde merkez ve taþradaki tüm iþyerlerin-
de çalýþtýrýlabileceði belirtiliyordu.
Bu uygulamanýn taþeronluktan büyük farklarý
vardýr. Karayolllarý’nda belirli bir iþin hizmet alýmý
yoluyla yaptýrýlmasý söz konusu olduðunda, ortaya
müteahhit ve taþeron çýkýyor. Kurum, bir yolun yapý-
mýný bir müteahhide veya temizlik iþlerini bir taþero-
na verebiliyor. Kiralýk iþçi uygulamasýnda ise hizmet
alýmý yoluyla bir iþ yaptýrýlmýyor. Karayollarý, bir þir-
ketten iþçi kiralýyor ve o iþçiye, kiralama sýrasýnda
belirlenen þartlara göre, istediði iþi yaptýrabiliyor. Ýþ-
çi kiralama þartlarý geniþ tutulursa, “pozisyon harici
çalýþtýrma” gibi bir sorun da çýkmýyor. Ayrýca bu yol-
la sendikadan, toplu sözleþmeden, grevden de kurtu-
lunuyor.
Ýþçi kiralama 2003 yýlýndan beri zaten vardýr; Ýþ
Kanunu’nun 7. maddesi deðiþmediði sürece de var
olacak.
AKP iktidarý, 26 Haziran 2009 günü kabul edilen
Kanunla, iþçi simsarlýðýný, iþçi kiralayan özel istih-
dam bürolarýný getirmek istedi. Cumhurbaþkanlýðý
ise, 9 Temmuz 2009 günlü kararýyla, yapýlan düzen-
lemenin Avrupa Birliði mevzuatýna uygun olmadýðý
gerekçesiyle, bu Kanunu, bir defa daha görüþülmesi
talebiyle Meclis’e iade etti.
Meclis de, 11 Aðustos 2009 günü, bu madde ol-
maksýzýn, iþsizlik sigortasýnýn yaðmalanmasýný saðla-
yacak bir düzenlemeyi içeren bir kanunu (5921 sayý-
lý Kanun) kabul etti.
Özetle; AKP, emperyalistlerin ve ülkemizdeki ba-
zý iþverenlerin iþine yarayacak þekilde, kiralýk iþçilik
uygulamasýný zaten 2003 yýlýnda getirdi. Bu kötü dü-
zenleme 6 yýlý aþkýn süredir uygulanýyor. Ýþçi simsar-
lýðý yapacak (tek iþi ülke içinde ve uluslararasý dü-
zeyde iþçi kiralamak olan) þirketlerin kurulmasý ise
þimdilik ertelendi. AKP iktidarda kalýrsa, emperya-
listlerin bu talebi “uygun bir zamanda” karþýlanacak.
4 BARAN
“ONLARDAN UZAK DURUN,
ÇÜNKÜ ONLAR YAVÞAK DEÐÝL!”
Kendileri iþbirlikçi ve yavþak olduðu için etrafýndakileri de ayný çizgide görmek isteyen
AKP'li avukat bir bakan, ÝBDA'cýlarla arkadaþlýðý olan bir avukata haber yolluyor;
"kendisi iyi avukat ama onlardan uzak dursun!"...
Kâzým GÖKBAYRAK
B akan olmuþ bir yavþak yakýn
çevresine ÝBDA’cýlar hakkýn-
da böyle diyor/demek istiyor.
Bu yavþaklara göre, teslim olmak
kolay, direnmek ise zor, tehlikeli ve
lüzumsuzdur.
Bu yavþaklara göre, herkes kendi-
leri gibi olmalý ve iþbirlikçilik husu-
sunda canla-baþla çalýþmalý.
Yine bu yavþaklara göre, rejim
muhalifi tehlikeli insanlardan uzak
durmalý, hele ÝBDA’cý ise hepten uzak
durmalý.
Yine bu yavþaklara göre, en çok
nefret edilecek kiþiler Bush, Obama,
Perez gibiler deðil, onlara isyan (ci-
had) bayraðýný açan K. Mirzabeyoðlu,
Çakal Carlos ve Usame bin Laden gi-
bilerdir.
Allahsýz Kemalistlerden daha çok
AB’ci olan bu yavþaklarýn kýblesi olan
Batý’dan bahsedelim biraz.
Batý, mükemmel sömürgecidir.
Rusya’da sömürgecidir; öyle ki canýný
acýta acýta, iliðine kadar kanýný emer.
Fakat Batý’nýn sömürgeciliði daha us-
taca, daha insanî (!) daha derindendir.
Batýnýn taktiði ilk baþta anlaþýlmaz,
sana yardým ediyor, kredi veriyor zan-
nedersin; fakat uzun vadede Batý’nýn
çýkarlarýna hizmet edici ve Batý’ya ba-
ðýmlý olduðunu anlarsýn.
Mesela, kara yollarýnýn yapýlmasý,
bunun için Batý’nýn kredi vermesi.
Görünüþte çok güzel, yollarýmýz yapý-
lýyor ya! Fakat yollarýn üzerinden gi-
decek araçlar Batý’dan gelir, o araçla-
rýn yedek parçalarý Batý’dan gelir, pet-
rol dýþarýdan gelir.
Kepçeyle veren Batý, kazanla al-
masýný her zaman bilmiþtir.
Elin oðlu keriz deðil ki, senin eko-
nomini kalkýndýrsýn, kendi ekonomisi-
ni zarara uðratsýn! Batý, menfaati ol-
madan kardeþine bile yardým etmez.
Batýnýn maddeci anlayýþýnda, dünya
görüþünde böyle bir þeye yani yardým-
severliðe yer yoktur. Batý’nýn el uzat-
týðý her iþin altýnda Batý’nýn çýkarý var-
dýr. Yahut göz boyamadýr.
Ýhracat durdu ülkede durgunluk
var fakat, dýþarýdan döviz giriþi devam
ediyor.
Batý bizi çok mu seviyor?
Tabiî ki öyle deðil.
Enflasyonun ve dövizin düþük ol-
masýndan istifade etmek isteyen ya-
bancý sermaye, döviz bozup yüksek fi-
yattan TL’ye çeviriyor ve hazine ka-
ðýtlarýndan kâr elde ediyorlar. Enflas-
yonun düþük olmasýndan istifade ile
kâr elde edip gidiyorlar. Biz de sýcak
para geldi diye seviniyoruz.
Ülke insaný durgunluktan dolayý
para kazanamaz ve geçinemezken,
elin oðlu bizim durgunluðumuzdan is-
tifade ediyor, kendi ülkesinden sýfýr
faizle topladýklarý dövizi, hem yüksek
fiyattan TL’ye çeviriyorlar, hem hazi-
ne kaðýtlarýndan ve hisse senetlerin-
den kar elde ediyorlar. Nasýlsa TC
Merkez Bankasý “faizi tek haneye in-
direceðim ve orada tutacaðým” demiþ-
ti.
Merkez Bankasý politikasý icabý
kurlar aþaðý indiði için, hem kurlar-
dan, hem de yatýrdýklarý kaðýtlardan
kâr elde edip çýkýp gidiyorlar.
Þu husus da önemli:
Ýç talep olmadýðýndan dövize de ta-
lep yok, çünkü ihracat da yok. Ne üre-
tim var, ne ihracat. Bundan dolayý dö-
viz fiyatlarý aþaðýya gidiyor. Döviz
mevcudu menfi rol oynuyor. Dolayý-
sýyla dýþarýdan çok fazla döviz giriþi
olmasa da, meydana getirdiði menfi
etki, eskisinden daha fazla oluyor.
Suspanse edilemiyor, eritilemiyor. Ba-
zen dövizin fazlasý daha az zarar verir-
ken, bazen ise dövizin azý daha fazla
zarar veriyor. Durgunlukta bu böyle.
Ýktisat, denge demek.
Erdal Saðlam (13.08.09 Hürriyet),
bir baþka yaraya parmak basýp þöyle
diyor:
“Baþbakan Tayip Erdoðan önceki
gece Rize’de yaptýðý konuþmada sos-
yal güvenlik açýðýnýn 50 katrilyon lira-
yý aþtýðýný açýkladý. Geldiklerinde 15
katrilyon olan sosyal güvenlik açýðýný
50 katrilyonu aþan bir açýða nasýl çe-
virdiklerini, hemþerilerine göðsünü
gere gere anlattý.”(…)
“Halkýn emrinde olan devlet, bir
eliyle verip ötekiyle alan devlet deðil-
dir. Halkýný düþünen devlet, kamu
açýklarýný artýrýp, ondan sonra vergi
yoluyla enflasyon yaratarak, ya da
halkýn birikimi olan deðerleri satýp
harcayarak, bunlarý verimli alanlara
ve borç ödemelerinde kullanmayýp
harcayan; kamunun borcunu sürekli
artýran devlet deðildir.”
Evet, bizim ekonomimiz böyle yö-
netiliyor; sonuçlar üzerinden ve vazi-
yeti kurtarma kabilinden. Baþýndan
itibaren milli ekonomi politikasý yok-
tur.
“Sosyal devlet” böyle mi olur?
AKP, sosyal devleti uyguluyor görü-
nüyor ama, týpký Batý gibi kaþýkla ve-
rip kepçeyle almaktadýr ve kendi pay-
larýný alýp uluslararasý sermayeye ak-
tarmaktadýr. Biz de sevinmekteyiz,
yollar yapýlmakta, hastane kuyruklarý
kalkmakta, ilaçlar bedava daðýtýlmak-
ta. “Halkýn aklý gözündedir” derler.
Zahiren bir kandýrmaca, bir sosyal fa-
aliyet var ama uzun vadede neler olu-
yor? Ülkemizin deðerleri ipotek altýna
mý alýnýyor? Köleleþtiriliyor muyuz?
AKP, ülkenin topraklarýný “mayýn-
lý arazi” bahanesiyle dýþarýya bunun
için mi satýyor?
Bütün bunlar kimin hayrýna, kimin
parasýyla hangi kaynakla, ne karþýlý-
ðýnda oluyor?
Soran yok, eden yok!
Üç kuruþ cebine giren bütün bunla-
rý unutuyor, herkes kendi menfaatine
ve kendi cebine girene bakýyor.
Alan memnun-satan memnun bir
hýrsýzlýk düzeni almýþ baþýna gidiyor;
neredeyse 7 den 70’e herkes hýrsýzlýk
peþinde, hýrsýzlýk malýndan nemalan-
ma peþinde. Genelde insanlar yolsuz-
luklara da aðzýnýn suyu akarak ve
“ben niye yiyemedim!” hayýflanma-
sýyla tepki gösteriyor. Zaten hýrsýzlýk,
mallardan verilen, kömür yardýmý, ilaç
yardýmý gibi rüþvetlere de kendini sa-
týyor.
Gerçek muhtaç insanlarý istisna tu-
tuyorum. AKP goygoycu sözde Ýslâm-
cý yavþaklarý kastediyorum, Liberal
çapulcu takýmýyla kolkola girip ayný
çizgide politika yapan cemaatçisinden
tutun ateistine kadar uluslararasý ser-
mayenin kuyrukçusu bit yavrularýn-
dan bahsediyorum.
Sömürgeci Batý’dan medet umuyo-
ruz, halkýn hissiyatý farklý olsa bile bu
devlet politikasý; AKP de en hýzlý
AB’ci.
Avrupa’da peþ peþe öldürülen
Türkler-Müslümanlar. Belçika’da ha-
pishanede gardiyanlar tarafýndan dö-
vülerek öldürülen Mikail Tekin. Gö-
zaltýna alýnan gardiyanlar hiçbir suçla-
maya hedef olmadan serbest býrakýlýr.
Tahkim kurulunda görev yapan bir
Türk hukukçu anlatýyor: “Yabancýlara
karþý kendi taraflarýný tutmadýklarý
hiçbir dava yoktur. Ýtten koyun mu do-
ðar?”
Yýldýrým Koç, Ulusal Kanal’da ko-
nuþuyor. Not alýyorum.
“Kiralýk iþçilik”, Avrupa Birliði
amaçlarýna göre oluþacak modern kö-
leliktir. AB bizden böyle bir kanun is-
tiyor, çünkü kendilerine köle iþçi la-
zým.
Batý iyi sömürgecidir; iþçi transfer-
lerini bile kendi þirketleri aracýlýðý ile
yapýyor, kendi mekanizmasýný her aþa-
mada çalýþtýrýyor.
Bir baþka mevzu: Hükümet iþsizlik
sigortasý fonunu yaðmalamak isti-
yor… Bir çok fon kuruldu, sonra bun-
lar baþka amaçlarla kullanýldý.
“Sýnýf gözüyle” programýnýn sunu-
cusu Yýldýrým Koç’a güzel bir suâl
sordu:
“Ortalýk sarý sendikadan geçilmi-
yorken “sarý sendika” tabiri unutuldu,
unutturuldu. Neden?”
Bir sual de bizden:
Ülkede muhalefet bile kalmadý.
CHP, adeta iktidara çalýþan bir lüzum-
suz muhalefet partisi. Neden?
Bir baþka önemli sual:
Müslümanlar her cephede Amerika
ile savaþýrken ve Türkiye, Amerikan
hegemonyasý altýnda iken, BD-ÝBDA
hareketi hariç ortada Ýslâmcý muhale-
fet de kalmadý. Neden?
AKP, Ýslâmcý muhalefeti söndür-
mekte ve rüþvet daðýtmakta etkili ol-
duðundan mý?
Düzen onlarýn düzeni, vatandaþý da
parayla satýn aldýlar. Ciddi muhalefet
eden ve haksýzlýða isyan edenlere de
“terörist” damgasýný yapýþtýrdýlar ve
cehenneme doðru mutlu ve müreffeh
gitmekteler, sessiz çoðunlukla bera-
ber.
Öyle mi?
Geleceðimiz karartýlýyor, çocukla-
rýmýz aptal kutusu televizyon ve inter-
net mahkumu ediliyor, milli ve mane-
vi deðerler erozyona uðratýlýyor, top-
lumun çekirdeði aile çökertiliyor ve
iþin en iðrenci, Amerika ve Batý bütün
bunlarý liboþ Müslümanlar olan AKP-
Fetullah eliyle yaptýrýyor.
Ve herkes bu halden razý ve mutlu.
Teslim olmak kolay, direnmek zor.
Dilsiz þeytaný oynamak ve Firavunun
ehramlarýna taþ taþýmak kolay.
Herkesi kendileri gibi yavþak yap-
mak gayreti içinde olanlar ise canla-
baþla çalýþmakta, ortamýn kokuþmuþ-
luðundan nemalanmaktadýr.
Nasýl olsa %40 civarýnda oy al-
makta, Ýslâmcýsý-Ýslâmsýzý yavþak
medya yanlarýnda takla atmaktadýr.
Kendileri iþbirlikçi ve yavþak oldu-
ðu için etrafýndakileri de ayný çizgide
görmek isteyen AKP’li avukat bir ba-
kan, ÝBDA’cýlarla arkadaþlýðý olan bir
avukata haber yolluyor; “kendisi iyi
avukat ama onlardan uzak dursun!”...
Tiksinti ile karþýlanan bu ahlâksýz
teklifle þu denmek istenmektedir:
“Onlardan uzak durun, çünkü on-
lar bizim gibi yavþak deðil!”

ASYA'YI SÖMÜRMEK ÝÇÝN
TÜRKÝYE'YE ENERJÝ KUÞATMASI
Batý Türkiye'nin etki alanýný kullanmak amaçlý enerji projelerini (Nabucco) uygularken,
Rusya da Türkiye'nin hinterlandý içerisinde yer alan Türkistan enerji havzalarýný eline geçirme amaçlý
projelerle (güney akým) Türkiye'yi gerçekten bölgeden saf dýþý býrakacak yönde adýmlarý atýyor.
Tuncay AKSOY
19. yüzyýlda Ýngilizlerle Rus-
larýn Asya`daki nüfuz mü-
cadelesi ilk Büyük Oyun olarak tarih
sahnesinde yerini aldý. Enerji ve nü-
fuz savaþlarýyla þekillenen `Yeni Bü-
yük Oyun`un sahnelendiði coðrafya
bu kez Asya`dan Avrupa`ya, Ortado-
ðu`dan Sibirya`ya kadar uzanýyor. Ýn-
sanlýðýn en eski hayat alaný olan As-
ya`da ise oyunlarýn en büyüðü olan ve
Türkiye merkezli yürütülen enerji
projeleri çok uluslu emperyalist dev-
letler eli ile devam etmektedir.
SSCB`nin daðýlmasýndan sonra
baþlayan dünyanýn yeni denge arayýþ-
larýnda veya Büyük Doðu-Asya’yý sö-
mürme arayýþlarýnda da Türkiye ola-
rak en hassas günlerden geçiyoruz.
Soðuk Savaþýn eski aktörleri Amerika
ve Rusya`nýn Gürcistan-Rusya çatýþ-
masýndan sonra baþlattýðý `yeni müca-
dele`ve bu mücadele ile birlikte þekil-
lenen projelerin Türkiye olmadan ba-
þarýya ulaþma þansý neredeyse hiç
yok. Bunun hem Rusya hem de Ame-
rika farkýndadýr.
Enerji Yollarý
Türkiye’ye çýkýyor
Rusya, Hazar havzasý ve Ortado-
ðu, dünya enerji arz güvenliðinin ana
merkezleri. Rusya bilinen doðalgaz
rezervleri açýsýndan dünyada birinci
sýrada, petrol üretimi konusunda ise
Ortadoðu`nun ardýndan ikinci sýrada.
Türkmenistan yaklaþýk 3 trilyon met-
reküplük gaz rezervi ile ikinci büyük
zengin ki yýllýk 120 milyar metreküpe
yakýn gaz ihraç ediyor. Karadeniz`de
Türkiye`nin baþlattýðý doðalgaz ve
petrol arama faaliyetleri de son dö-
nemde bu denize `Karadeniz Havzasý`
olarak yaklaþýlmasý sonucunu doður-
du. Basra Körfezi, Ýran ve Suudi Ara-
bistan ile Afrika`nýn enerji kaynaklarý
da sýralandýðýnda dünya enerji arz
merkezi neredeyse yüzde 80`ler ora-
nýnda Türkiye`nin etrafýnda þekilleni-
yor. Bunun farkýnda ABD ise Atlan-
tik’ten deniz aþýrý gelip özellikle Tür-
kiye’nin hakim olduðu alanlarý þekil-
lendirme peþindedir. Son yýllarda
`enerji nakil merkezi, enerji köprüsü`
þeklinde dile getirilen ve Türk Dýþ po-
litikasýnýn yeni bakýþ açýsýný da yansý-
tan bu söylemleri Nabucco isimli sö-
mürü projesinin imzalanmasý aþama-
sýnda bir çok kez duyduk.
BARAN
Türk-Rus
Enerji Yakýnlaþmasý mý?
Nabucco projesinin imzalanmasý
aþamasýný hatýrlayanlar bilirler. Türki-
ye’de !Yüzyýlýn en Büyük Projesi’
olarak tanýtýlan ve Avrupa’nýn verdiði
bir takým vaatlerle yada baskýlar neti-
cesinde Ankara’da imzalanan Nabuc-
co þu anda büyük bir kaynak sýkýntýsý
çekiyor. Batý ve ABD destekli bu pro-
jenin tamamýna yakýný Türkiye üze-
rinden geçecek borulara baðlý. Transit
veya geçiþ ülkesi olarak tanýmlanan
Türkiye son dönemde Rusya ile de
enerji projeleri baðlamýnda bir yakýn-
laþmanýn sinyalini Devlet Baþkaný Vi-
lademir Putin’in ziyareti esnasýnda
verdi. Güney Akým olarak adlandýrý-
lan bu projenin Türk ve Rus tarafla-
rýnda masaya yatýrýlarak imza altýna
alýnmasý hadisesi özellikle Batý ve
ABD basýný tarafýndan önemsenmiþ
ve hatta Rusya ile Türkiye arasýnda
baþlayan bu yakýnlaþma yeni bir itti-
fak olarak gösterilmiþtir. Türkiye’nin
Güney Akým’a katýlmasýný da, Güney
Akým’ýn alternatifi olan Nabucco için
bir türlü gazýn bulunamamasýyla açýk-
layabiliriz.
Bugün özellikle Rusya’nýn Güney
Akým Projesi ile Nabucco Projesi As-
ya’da hakimiyet saðlamak baðlamýn-
da yarýþmaktadýr. Bu yaptýðýmýz bü-
tün gözlemlerimizle apaçýk ortada
olup Türkiye’nin Nabucco’ya rakip
bir takým projeler içerisinde yer alma-
sý ise Nabucco’yu yaþama þansý olma-
yan ölü doðmuþ bir proje kýlýyor.
Velhasýl AB-D ve Rusya arasýnda
Büyük Doðu-Asya kýtasýnda hakim
olabilme mücadelelerinden de anlaþýl-
dýðý üzere özellikle bu yüzyýla hem
dünyada hem de bölgesinde Lider ve
Büyük devlet olabilme hayallerinin
enerjide saðlanan hakimiyete baðlý ol-
duðunu bilmekteyiz. Türkiye’nin
Rusya tarafýndan ortaya atýlan Güney
Akým Projesi’ne destek vermesi duru-
munda bu projenin uygulanabilir ol-
ma þansý bir hayli artacaktýr. Zira Uk-
rayna, Romanya ve Bulgaristan ile bu
anlamda sorun yaþayan Rusya, Türki-
ye’nin desteði olmadan bu projeyi ha-
yata geçiremezdi. Yine farkýna vardý
iseniz ne AB-D ne de Rusya Türkiye-
siz bir adým atamýyor.
Rusya Devlet Baþkaný Vilademir
Putin’in ziyareti esnasýnda da týpký
Nabucco projesinde dillendirilen ve
Türkiye’yi enerji koridoru þeklinde
nitelendiren bir açýklamalar zinciri
vuku bulmuþtur. Her ne hikmet ise
Türkiye her iki projede de bir koridor
yani geçiþ ülkesi olarak dizayn edil-
miþ ve Nabucco’da “söz, gaz ve hat”
nasýl Batý’nýn hizmetine sunuluyorsa
Güney Akým’da da Rusya Türkiye’ye
ayný rolü teklif ederek bu talebin Rus-
ça’sýný yinelemiþtir.
Türkiye Stratejik deðil
‘Ekonomik’ olarak
Projelerde yer almaktadýr.
Özellikle Asya’da hakimiyet kur-
maya çalýþan Rusya ile yine Asya’da
Lider Devlet olabilme statüsündeki
Türkiye arasýnda ki farký göstermesi
açýsýndan aþaðýda alýntýladýðýmýz pa-
ragrafa göz atalým…
‘Rusya bu anlaþmalarla stratejik
üstünlüðe önem verirken, Türkiye ba-
zý özel sektör þirketlerinin çýkarlarýný
da gözeten ekonomik çýkarlara daha
fazla üstünlük verdiðini ortaya koy-
muþtur. Bununla da iki lider olarak
Putin jeopolitik hedeflere doðru iler-
leyen ve uzun vadeli çýkarlarý gözeten
bir devlet adamý görüntüsü çizerken,
Erdoðan daha çok kýsa vadeli ekono-
mik çýkarlarý ön planda tutan icracý
baþbakan portresi çizmiþtir.’(TÜRK-
SAM - Sinan OÐAN- Rusya Strate-
jik, Türkiye ise Ekonomik Çýkarlara
Üstünlük Veriyor?)
Türkiye’nin stratejik üstünlüðünü
ekonomik kaygýlara tercih ettiðinin
bir kanýtý olarak da bir Rusya projesi
olan Güney Akým örnek teþkil ediyor.
Bir devlet ayakta kalabilmesi açýsýn-
dan elbetteki ekonomik kaygýlarý ön
plâna çýkartýlabilir. Ancak Asya ve Ýs-
lam dünyasýný ilgilendiren ve devletin
yaþayabilmekle ölmek arasýndaki se-
çimini ilgilendiren bir takým adýmlar-
da ne ekonomi ne de hissi yaklaþýmlar
stratejinin önüne geçemez, geçmeme-
lidir. Aslýna bakýlýrsa Türkiye enerji
üssü olmak rolünü iyice benimsemiþ
gözüküyor. Bu rol ona yine Batý tara-
fýndan verilmiþ ve yine Batý tarafýn-
dan dayatýlmýþ bir rol olduðundan “ta-
rihi rol”ünü unutmuþ bir Türkiye’nin
ise ‘enerji üssü’ olmasý veya olmama-
sý ona hiçbir fayda saðlamayacaktýr.
Yine unutulmamasý gerekli olan
þey ise Rusya’nýn bu projesinde yer
alan bir Türkiye özellikle Türkis-
tan’da ki hakimiyet alanýný kaybet-
mekle de karþý karþýya kalabilir. Açýk-
çasý Türkistan da zaten AB-D çýkarla-
5
rý ile faaliyet alaný daraltýlan Türkiye
bu bölgeleri kendi eli ile Rusya’ya
vermiþte olacaktýr. Bunun dikkatle
üzerinde durulmasý gerekiyor. Batý
Türkiye’nin etki alanýný kullanmak
amaçlý enerji projelerini (Nabucco)
uygularken, Rusya da Türkiye’nin
hinterlandý içerisinde yer alan Türkis-
tan enerji havzalarýný eline geçirme
amaçlý projelerle (güney akým) Türki-
ye’yi gerçekten bölgeden saf dýþý býra-
kacak yönde adýmlarý atýyor. Þüphesiz
Türkiye ile Rusya arasýndaki iliþkiler
önemli ve AB-D’yi bölgeden uzaklaþ-
týrýcý olabilir. Ancak Rusya gibi eko-
nomik darboðaz yaþayan bir devletin
Stratejik üstünlük elde etme giriþim-
leri, Türkiye’ye ekonomik deðil de
stratejik adýmlar atmasý yönünde ör-
nek teþkil etmektedir. Türkiye bugün
Stratejik deðil ekonomik olarak bu
emperyal projelerde yer almaktadýr.
Bu da son derece yanlýþtýr.
Ayrýca Türkiye’nin imzaladýðý
hem Nabucco hem de Güney Akým
projeleri iki zýt içerisinde yer almak
gibi görüldüðünden Türkiye’nin As-
ya’daki stratejik kaygýlarýna deðer ve-
rilmeyiþinin en büyük göstergesidir.
Bu yapýlan þeyleri ise siyasi kurnazlýk
ve de siyasi üstünlük olarak görmek
oldukça ahmaklýk tüteceðinden Bü-
yük Doðu topraklarýna yeni bir Ab-
dülhamid Han siyasi dehalýðý gereki-
yor.
Velhasýl bu dehalýðý Theodore
Herzl gibi bir çakalýn Osmanlýnýn
ekonomik yönden çökme aþamasýnda
olduðu bir dönemde Büyük Padiþahýn
yanýna Ýsrail Devleti kurmak için tam
beþ defa gelip milyonlarca sterlin tek-
lif edip sonuç alamamasýnda aramalý-
yýz. Theodore Herzl aslýnda bugün
uluslararasý þekillenen yeni projeler
ile eþdeðer bir profil sergiliyor. Eko-
nomik deðil stratejik adýmlar atan Ab-
dülhamid o günden bugüne Filistin’de
tarihî bir rol ile hatýrlanmaktadýr. O
gün Abdülhamid han ekonomiyi deðil
stratejiyi ön plâna çýkarýp Filistin’i ve
Ortadoðu’yu kazanmýþtý, bugün ken-
dilerini Batý’ya indeksleyip kapitalist
çarkýn dayattýðý ekonomik kaygýlarý
güdenler tamamý ile Büyük Doðu-As-
ya-Ýslam coðrafyasýný kaybetmiþler-
dir. Kazanmak için de bir çabalarý
yoktur.
6 BARAN

Kumandan CARLOS:
“Ýsrail'i,
Dünya Çapýnda Bir
Boykotla Çökertebiliriz”
Ýsrail'in varlýðýný tehdid eden unsur sadece dýþ þartlardan kaynaklanmamakta, kendi iç bünyesi de
çözülme ve çökme sürecindedir. Yakýnlarda yayýnlanan bir CIA raporunda, bu iç çözülme ve çatýþmalar-
dan dolayý, önümüzdeki 20 yýl içinde Ýsrail'in çökebileceði tesbiti yapýlmaktadýr. Ýþte böylesi dahilî ve
haricî faktörler sebebiyle çökmenin eþiðinde bir yapýlanmaya hayat soluðu vermenin, onu yaþatmaya
katký sunmanýn, ona meþruiyet kazandýrmanýn mânâsý ne olabilir? Hemen takdir edersiniz: Ýhanet!
Burada farkedilmesi gereken nokta, Batý emperyalizmin gayrimeþru çocuðu Ýsrail'in yaþatýlmasýyla, yine
Batý emperyalizminin kurdurduðu gayrimeþru Arab rejimlerinin yaþatýlmasýnýn içiçe geçtiðidir.
Bugün, Filistin direniþi, halk dire- Edhem Jarrar Bey’in torunlarýndandý.
niþi, hakiki direniþ, yani Filistin’deki Bir diðer ifadeyle, hem kalbî, hem
Arab halkýnýn yabancý iþgalcilere fikrî, hem fiilî, hem de sâir muhtelif
karþý 100 yýldýr süren direniþi hakkýn- baðlarla Filistin’e, Filistin dâvâsýna
da, Arab dünyasý ve tüm Ýslâm Üm- ve Filistin halkýna sýmsýký baðlý bir
meti adýna Siyonist Ýsrail rejimine insaným ben. Bu sebeble, Filistin’in
karþý yürüttükleri direniþ hakkýnda kurtuluþu ve Filistin halkýnýn bütün-
bir þeyler söyleme arzu ve ihtiyacý lüðüne kavuþmasý, beni belki her
duyuyorum. Tüm Müslümanlar ve þeyden daha fazla ilgilendiriyor.
sözde Müslüman ülke idarecileri, Fi- Böyle bir giriþ akabinde, öncelik-
listin dâvâsý ve direniþçilerine yöne- le þu tesbitle baþlamak isterim. Ýsra-
lik olarak daimî bir “destek” ifade il’in etrafýndaki ve ondan rahatsýz
ederlerken, fiilî durum maalesef bu olan devletlerin hiçbiri, Ýsrail’le as-
istikamette geliþmiyor. Sözler, yete- kerî bakýmdan boy ölçüþebilecek bir
rince fiile dönüþemiyor. nitelik belirtmiyor. Dünyanýn en mo-
Þu ân yürürlükte olan ve Suudî dern silahlarýna sahib bir devlettir Ýs-
Arabistan tarafýndan 2003’te teklif rail. Hatta Amerika’nýn en son geliþ-
edilen kapsamlý bir politika var. Si- tirdiði silahlarýn, Amerikan ordusun-
yonist Ýsrail rejimiyle olan çatýþmaya ca kullanýlmadan önce Filistinliler
yönelik olarak, çok yönlü hazýrlan- üzerinde test edildiði bir ülke. Fakat
mýþ bir teklif. Temel çerçevesi ise þu: yine bu, böyle bir iþgalci devleti taný-
Ýsrail 1967 ateþkesi öncesindeki sý- manýn, onun gasbettiði mukaddes
nýrlarýna geri çekilecek ve Filistin topraklar üzerindeki gayrimeþru var-
topraklarýnýn bu kýsmý üzerindeki ha- lýðýný kabul etmenin geçerli bir maze-
kimiyet iddiasýndan vazgeçecek, bu- reti olamaz. Bu sömürgeci, ýrkçý ve
nun karþýlýðýnda Arab Ligi ülkeleri de bölücü devleti tanýmaya dönük böyle
Ýsrail devletini tanýyacak. Bu aptalca bir teklifi tasdik etmek, ihanetin tâ
teklife bile Ýsrail yüz vermemektedir. kendisidir. Mesele, Filistin halkýnýn
Çünkü “zaman”a güvenmektedirler acýlarýna merhem olmak deðildir bu-
ve zamanýn kendileri lehine iþlediði- rada. Temelde, Batý emperyalizminin
ni düþünmektedirler. Oysa, zaman bu gayrimeþru çocuðunu nasýl hayat-
hiç de onlarýn lehine iþliyor deðildir. ta tutabiliriz hadisesidir sözkonusu
Bedeli ve süresi ne olursa olsun, dire- olan. Öyle samimi bir dilek falan
niþ sürecek ve iþgalci Ýsrail devleti yoktur yani ortada. Kaldý ki, Ýsrail’in
muhakkak ki ortadan kalkacaktýr. varlýðýný tehdid eden unsur sadece dýþ
Uzun yýllardýr savunduðum, ko- þartlardan kaynaklanmamakta, kendi
nuþarak ve yazarak dillendirdiðim bir iç bünyesi de çözülme ve çökme sü-
görüþümü ifade edeceðim. Ben, bu recindedir. Yakýnlarda yayýnlanan bir
uðurda uzun bir mücadele mazisi CIA raporunda, bu iç çözülme ve ça-
olan bir Filistin savaþ gazisiyim, Fi- týþmalardan dolayý, önümüzdeki 20
listin fedâisiyim. Silahý elime aldý- yýl içinde Ýsrail’in çökebileceði tesbi- dýrmanýn mânâsý ne olabilir? Hemen rejimlerinin yaþatýlmasýnýn içiçe geç-
ðým 1970’lerden bugüne, yaklaþýk 40 ti yapýlmaktadýr. Ýþte böylesi dahilî takdir edersiniz: Ýhanet! Burada far- tiðidir. Anlaþýlmalýdýr ki, Ýsrail’in ya-
yýllýk bir tarih belirtiyor bu. Diðer ve haricî faktörler sebebiyle çökme- kedilmesi gereken nokta, Batý emper- þatýlmasý demek, gayrimeþru Arab re-
yandan, eski eþim bir Filistinliydi, nin eþiðinde bir yapýlanmaya hayat yalizmin gayrimeþru çocuðu Ýsrail’in jimlerinin de yaþatýlmasý demek ola-
Lana Jarrar (Cerrar). Osmanlýlar za- soluðu vermenin, onu yaþatmaya kat- yaþatýlmasýyla, yine Batý emperyaliz- caktýr. Ýsrail’in varlýðýyla içiçe geç-
manýnda bu ünvan kendisine verilen ký sunmanýn, ona meþruiyet kazan- minin kurdurduðu gayrimeþru Arab miþ ve Ýslâm dünyasýnýn baþýna geçi-

Mesele, zerre esnemeksizin ve sarsýlmaksýzýn,
bu siyasî irade merkezinde, gerektirdiði tüm
bu faaliyetlerin sürdürülmesidir.
rilmiþ, Arab dünyasýnýn baþýna geçirilmiþ
bir pranganýn tahkimidir sözkonusu olan.
Fert fert bu Arab ülkeleri idarecileri ve
halký, Ýsrail’i ve Siyonist Yahudileri sev-
mezler; olabilir. Ne var ki, Ýsrail’i ayakta
tutan mihrakla kendilerini ayakta tutan
mihrak aynýdýr. Mesele Ýsrail’i sevip sev-
memekten öte, kendi gayrimeþru varlýkla-
rý için de bir ölüm kalým meselesidir kýsa-
casý. Teklif de bunun içindir.
Bu durumda ne yapýlabilir? Madem as-
kerî bir zafer için gerek teçhizat, gerekse
buna yön verecek Müslüman devletler ira-
desi henüz yoktur, o hâlde tek tek Müslü-
manlar olarak ve oluþturacaðýmýz kamu-
oyuyla zorlayacaðýmýz halký Müslüman
devletler hâlinde, hatta Siyonizmi insa-
noðlunun baþýna belâ gören tüm diðer dev-
letler ve toplumlarýyla elele, çok büyük ve
çok tesirli, yýlmayan bir kararlýlýkla ve so-
nuç alýnana kadar sürdürülecek “dünya ça-
pýnda bir boykot” organize etmektir ilk ya-
pýlacak olan. Siyonizmin soluk borularýný
kesmeye ve sýkmaya yönelik, onlarýn dün-
yadaki tüm destekçilerini de gerek fert,
gerek þirket, gerekse devlet olarak kuþat-
maya alýcý boðucu bir boykot. Bu süreçte
Filistin mücadelesi, halký ve direniþi, el-
den gelen her vasýtayla desteklenip yük-
seltilecek, neticede elbet bir gün gelecek
olan o nihaî hamle ve zafer saati kollana-
caktýr.
Burada petrol gelirine sahib Arab ülke-
leri baþta olmak üzere, Müslüman fertlere,
cemaatlere, organizasyonlara, þirketlere,
toplumlara ve halký Müslüman devletlere
çok büyük, ama ayný zamanda kendileri
için çok da kolay bir vazife düþmektedir
ki, þudur: Filistin’in imarýna mâlî katký ya-
pabilirler, hastaneler, okullar ve yollar inþâ
edebilirler, Filistinli þehid ve mahkûm ço-
cuklarýnýn tüm ihtiyaçlarýný karþýlayabilir-
ler, hatta isterlerse tüm Filistinlilerin ömür
boyu malî ihtiyaçlarýný karþýlayabilirler.
Mesele, zerre esnemeksizin ve sarsýlmak-
sýzýn, bu siyasî irade merkezinde, gerektir-
diði tüm bu faaliyetlerin sürdürülmesidir.
Bugün Filistin’de insanlarýn açlýk çekmesi
hepimizin suçudur ve telâfisi gerçekte çok
basit meselelerdir bunlar.
Boykot ise, ehemmiyeti ve tesirinin
izahý bile abes kaçacak bir kuþatma ve
boðma yoludur. Tarihteki savaþlarda da
böyle yapýlmamýþ mýdýr? Bir þehri veya
devleti çökertmeden önce, ona bir boykot
ve kuþatma tatbik edersiniz. Buna dikkat
etmediðinizde, içeceðiniz her Ýsrail des-
tekçisi firma sigara veya içeceðinin yahut
satýn alacaðýnýz her Ýsrail destekçisi firma
ürününün bile, çökertilecek düþmana bir
hayat soluðu baðýþlayacaðýný unutmamalý-
sýnýz. Amerika ve Avrupa merkezli görü-
nen nice meþhur firmanýn Ýsrail’i yaþattýðý-
ný hiçbir ân hatýrýnýzdan çýkartmamalýsý-
nýz. Onlarýn Ýsrail’i yaþatmakta gösterdik-
leri iradî kararlýlýðý, fiilî destek ve icraat
tutarlýlýðýný biz de kendi zâviyemizden
göstermedikçe, samimiyet ve zafer sözü-
nün aðzýmýza yakýþmayacaðýný bilmeliyiz.
BARAN
Tabiî nereye ne amaçla yardým edilece-
ðini de hiçbir ân gözden uzak tutmayaca-
ðýz. Ýsrail’i yaþatmak isteyen Siyonist ve
emperyalistler nasýl “CIA-Fetih” gibi hain
bir oluþumu Filistin’in baþýna oturtmuþ ve
onu güçlendirmekle meþgul iseler, biz de
kendi organizasyonlarýmýzý güçlendirecek
ve bu iþbirlikçi hainlere muhtaç býrakma-
yýcý tarzda Filistin halkýnýn iktisadî seviye-
sini yükselteceðiz. Üstelik bütün olarak
El-Fetih de bunlardan ibaret deðildir. El-
Fetih, Filistin’deki tüm siyasî görüþ men-
sublarýnýn çatýsý altýnda yeralabildiði bir
kuruluþtu temelde. El-Fetih, yýllar yýlý
böyle yürüttü mücadeleyi. Müslüman Kar-
deþler’inden Baasçýsýna, Maocusundan di-
ðer komünistlere, türlü renkten insanlara
kapýsýný açtý zamanýnda. Hedefimiz, bütün
olarak El-Fetih deðil, içlerine yerleþtirilen
“ajan” bir kliktir, bir “iþbirlikçi” zümredir.
Benim “CIA-Fetih” dediðim yozlaþmýþ
haydutlardýr.
Neticede, “boykot” merkezinde söyle-
diklerim ve diðer ifadelerim, hiç de uç çö-
zümler olmadýðý gibi, aksine son derece
mâkul ve saðduyuya dayalý basit mücade-
le yollarýdýr. Ne yeni bir ülke, ne yeni bir
kýta ne de çok yeni ve görülmedik bir baþ-
ka þeyi keþfediyor yahut icad ediyorum.
Bizlerde eksikliði görülen en büyük ihti-
yaç, “siyasî irade”dir. Hem fert, hem teþki-
lat, hem de devletler planýnda, durum ma-
alesef budur.
Devletler planýnda mücadele bahsinde
hatýrýma gelen bir noktaya temas edece-
ðim. Rusya, her ne kadar emperyal bir viz-
yon sahibi olduðu bir realiteyse de, Siyo-
nistlere, Amerika’ya, Avrupa’ya karþý neti-
cede müttefiðimiz olacak, olabilecek bir
büyük devlettir. Silah mý lâzým, ille de
Amerika’dan almak zorunda deðilsin me-
selâ. Neyse, bazen çok konuþuyorum. Ne-
ticede, Amerika’nýn Fransa’ya hediye etti-
ði bir insaným.
Diyeceðim o ki, hayatýnýn çoðu Ýslâm
ülkelerinde geçmiþ bir insan olarak, böyle
bir “boykot”un Ýslâm dünyasýnda “yüzde
doksan”, hatta yer yer “yüzde yüz” nisbe-
tinde uygulanabileceðine inanýyorum.
Kimseyi savaþa, eyleme, devlet içi karga-
þalýða falân davet etmiyorsunuz ne de ol-
sa. Bilhassa, muhteþem bir tarihe, kültüre,
asalete sahib Türkiye Müslümanlarýnýn
bunda örnek bir dayanýþma göstereceðin-
den þübhem yok. Elbet NATO’dan da çý-
kacaðýna ve kendi þanlý tarihi üzerinde
dünyada hakettiði mevkii alacaðýna da
þübhem yok Türkiye’nin.
Her neyse, benden bugünlük bu ka-
dar… K. Mirzabeyoðlu baþta, cezaevlerin-
deki tüm kardeþlerime, Türkiye’deki þuur-
lu herkese ve her kesime benden çok
selâm. Allah’a emanet olun.
7
Bizim ‘özgür kýzlar’a
Avrupa ölüm kusmakta…
Mine ALPAY - Ýktibas
F arklý olana hep tahammülsüzdü Avrupa. Ne ki biz þark
milletleri, her zaman sürüklenip gidiyorduk, onlarýn kibar
tavýrlarý, þýk kýyafetleri, valsleri peþi sýra.
Yüz yýldýr delikanlýlarýmýz, “neden bizim anne ve babalarýmýz
da balolara katýlmaz.
Batýlýlar gibi dans etmez ki” diye, yanýp tutuþuyordu.
Bilmez misin ay balam, benim ayaklarým gitmez o ritme.
Horon, de; halay, de; kalkýp oynayayým.
Ama kemençe ve neyden, baðlama ve kanundan gayrýsý yaban
gelir bana.
Yahya Kemal’den beri bizim bebeler yüzlerini çevirdikleri
batýnýn bol ýþýklý avizeleri, hantal yemek masalarý, mobilyalarýna
takýlýp kaldýlar.
Kadýnlarýn süslü tuvaletleri delikanlýlarý mest etti.
Yine de köylü bilgeler, týpký Jan Jarse gibi, “öyle deðil çaða-
lar, batý gördüðünüz gibi deðil, köhne ve çürük” demeye görsün-
ler.
Bir sitem, “siz ne anlarsýnýz medeniyetten” sýzlanýþlarý ile çe-
kip gitmeleri az görmedi bu halk.
Þimdi bir serçe kuþ gibi yere yýðýlan evlatlarýmýza bakýyorum
da; o yüz yýllýk öykünenlere mesafeli duran Anadolu bilgeliðinin
yürekli sesini yeniden duyuyorum.
Âmin Maalouf’’un dediði gibi, Lübnan’da bin yýldýr ayakta
kalan Hýristiyan ailelere þarkýn gösterdiði tahammülü, batýnýn de-
nemeye gücü olmadýðýný kýrk yýlda anlýyoruz.
Mýsýrlý Merve’yi mahkeme salonunda herkesin, eþinin gözle-
ri önünde katledebilen batýnýn acýmasýz ruhu; bu özgür kýzlara
çoktandýr tahammülünün taþtýðýný göstermekte.
Tren istasyonlarýnda, üniversitelerde, restoranlarda boy göste-
ren bu baþý örtülü özgür kýzlar, nicedir batýlýnýn canýný sýkmakta
idi.
Herkes duymakta idi; deli dana gibi öfke ile baþlarýný sallayýp,
söylenip, küfürler savurduklarýný.
Tenhada gördüðünde býçakla doðrayacaðý anýn vereceði keyfi
yakýnlarý ile paylaþtýðýný.
Mýsýrlý Merve’nin çýðlýklarý Almanya’dan Hollanda’ya ulaþ-
mýþ mýdýr?
Bir Türk kýzýnýn kaderi de Merve gibi acý oluyor.
Merve gibi okumuþ, aydýn, müteþebbis; göçmen kýz, geldiði
memlekette rahat durmamýþ.
Karadeniz’in cevval, devingen genleri ile Rize’li Arzu’nun
özgürlüðü, baþýndaki örtü ile sýnýrlý kalmamýþ.
Bir de iþ kadýný olup, çocuk yuvasý açmýþ.
Kraliçenin tanýþtýðý Arzu ile dergiler röportajlar yapmýþlar.
Hazinelerden kýymetli ailesi ve çocuklarý ile baþarýlý sosyal
hayatý ile mutlu, özgür, inançlý bir görüntü sunan Arzu’ya batýnýn
baykuþlarý fena halde içerliyormuþ meðer.
Sen göçmen gel.
Fakir kalma.
Zengin ol.
Üstelik alkol, fuhuþ, uyuþturucu batakhanesine uðramama gi-
bi batý deðerlerine sýrt çevir.
Bir de baþýnda özgürlük halesi taþýyarak, Hýristiyanlara bile,
“hadi ne duruyorsunuz siz de benim gibi Hz. Meryem’in örtüsü-
ne sahip çýkýn” mesajý ver.
Yok, bu özgür kýz bardaðý taþýrmýþtýr.
Katli þart olmuþtur.
Arzu ile benzer bir kaderi bu kez Belçika yaþatýyor; bir göç-
men kuþa.
Polisin çaðýrdýðý Mikail Aslan, iþkence ile dövülerek öldürü-
lüyor.
Bizim bebeler de hala kibar katillerin, þýk elbiselerine aldanýp;
medeniyet batýda sanmakta.
Oysa tahammülsüz batý; kanlý ellerini þýk eldiveninden çýkar-
mýþ, Hz. Meryem kadar masum Merve’yi, Mikail’i, Arzu’yu acý-
masýzca katletmekte.
Millî Gazete
8 BARAN

GLOBAL SATRANÇTA TASAVVUF

Önümüzdeki yýllarda da etkili olmasý beklenen Ýslam'ýn tasavvufi geleneðini yedeðe alarak
"Ýslam'ý pasifize etme rüyasý"nýn ardýnca gidilen bu yeni sürecin dünyada ve
ülkemizde nasýl bir seyir izleyeceðini hep birlikte göreceðiz.

Dr. Hayati BÝCE - Ýktibas

8 Temmuz 2009 tarihinde

CNNTurk.com websitesinde -
tercüme olduðu hemen anlaþýlan-
“Radikallerle mücadele için tasav-
vuf telkini” baþlýklý ilginç bir haber
yayýnlandý. (1) “Cezayir`de radikal
direniþçilerle mücadele için, hükü-
met tarafýndan tasavvuf düþüncesinin
telkin edileceði”ni bildiren 8 Tem-
muz 2009 tarihli bu ‘ilginç’ haber þu
þekilde devam ediyordu: “Polis bas-
kýnlarý, gözaltýlar ve silahlý çatýþ-
malarýn fayda vermediðini gören
Cezayir hükümeti, radikal direniþ-
çilere sufi yaklaþýmý benimsetmeye
çalýþýyor. Cezayir Diyanet Ýþleri
Bakanlýðý`ndan yapýlan açýklama-
da, hükümet tarafýndan tasavvuf
anlayýþýný anlatmak üzere bir tele-
vizyon ve radyo kanalý kurulduðu;
kurulan bu kanallar sayesinde “Se-
lefi ideolojinin Cezayir`in doðasýna
uygun olmadýðý, insanlarýn barýþçý,
hoþgörülü ve açýk görüþlü gelenek-
sel Ýslam`a dönmesinin teþvik edi-
leceði” belirtildi.
Son derecede dikkat çekici olan
bu haberden hareket ile konunun ar-
kaplanýna iliþkin bir araþtýrma yaptý-
ðýmda 1990’lý yýllardan bu yana ül- geliþmeye benzer þekilde ülkede ta- Ýslam ülkelerindeki etkisine karþý için iþbirliðine açýk “Potansiyel Or-
kenin “laik yönetimi” ile Ýslamcý savvufun yayýlmasý ile aþýrýlýk ve fa- “tasavvufun öne çýkartýlmasý” pla- taklar” baþlýðý altýnda ‘laikler’; ‘li-
güçler arasýndaki çatýþmalarda natizme karþý mücadele olarak belir- nýnda da parmaðý olduðunu ortaya beral müslümanlar’ ve “sufiler de
200.000 kadar insanýn hayatýný kay- lenmiþti. “Tasavvufi Danýþma Ku- koyuyordu. Usama Butt’a göre bu dahil” olmak üzere ‘ýlýmlý gelenek-
betmiþ olabileceðinin tahmin edildiði rulu”nun tasavvufun mükemmelliði- sürecin arkaplanýnda ABD politikala- çiler’ þeklinde üç grub sýralanmakta-
Cezayir’de bu tür bir arayýþýn olmasý- ni tanýtmak için önder pozisyonunda- rýnýn belirlenmesinde tartýþýlmaz bir dýr.
ný yadýrgamadým. (2) Fakat konunun ki aydýnlarý çaba sarfetmeðe davet et- etkisi olduðu kabul edilen think- Konunun ABD stratejileri açýsýn-
Cezayir ile sýnýrlý olmadýðýný göstere- mesi de düþünülmekteydi. (3) tanklarýn ve özellikle de -Türkiye ka- dan öneminin daha önceki RAND ra-
cek þekilde, hemen hemen ayný tarih- “Tasavvufi Danýþma Kuru- muoyunda da ismi bilinen- RAND porlarýna da yansýmýþ olduðu anlaþýl-
lerde Pakistan’da da tasavvuf ekse- lu”nun Pakistan’daki faaliyet hak- adlý düþünce kuruluþunun Sufi Ýs- maktadýr. RAND Corporation tara-
ninde yeni bir resmi organizasyona kýnda yapýlan “Devlet Destekli Ta- lam`ý “ýlýmlý ve iþ tutulabilir ortak” fýndan 2003 yýlýnda yayýmlanan ve
gidilmesi ilginç olmalýdýr. Konuya savvuf” ABD think-tanklarý Pakis- olarak tanýmlamasýnýn önemli oldu- Cheryl Benard tarafýndan hazýrlanan
global olarak bakýldýðýnda Malez- tan’da Ýslam`a devlet sponsorluðu ðuna dikkate çekiyordu. (5) “Sivil Demokratik Ýslam: Ortak-
ya’dan Fas’a; Sudan’dan Türkiye’ye için neden bastýrýyor?baþlýklý ve ABD yönetim erkinin merkezi lar; Kaynaklar ve Stratejiler” baþ-
kadar pek çok Ýslam ülkesini ilgilen- ABD’de yaþayan –muhtemelen Pa- olan Pentagon`a ‘düþünce üreten’ da- lýklý raporda da “Sufiler” baþlýklý bir
diren bir sürecin parçasý olarak de- kistan kökenli- bir hukukçu olan Ali nýþma kurumlarýnýn baþýnda gelen paragraf yer almaktaydý. (7) Bu pa-
ðerlendirilmesi gerektiðine dair yete- Eteraz imzalý yoruma göre (4) konu- “RAND Corporation”ýn 2007 tarih- ragrafta Afganistan ve Irak gibi kök-
rince kanýt olduðu görülmektedir. nun oldukça derin kökleri vardý. “Ta- li bir raporunda gerçekten de Ceza- lü tasavvufi geleneklere sahip ülke-
*** savvufi Danýþma Kurulu” öncülü yir’den Pakistan ‘a kadar geniþ bir Ýs- lerde tasavvufun derin kültürel kod-
“Ýslamabad aþýrýlara panzehir olan ve general Müþerref döneminde lam coðrafyasýnda belirmeðe baþla- larýnýn gücüne ve entellektüel potan-
olarak tasavvufu görüyor” baþlýklý “Milli Sufi Konseyi” adý ile bilinen yan bu yeni politikanýn ipuçlarý yer siyeline dikkat çekilmiþti.
bir diðer haber ise konunun Pakistan teþekkülün bölgede artan Taliban et- almaktaydý. “Ilýmlý Müslüman Að- Son olarak dünyanýn saygýn haber
(ve oradan hareket ile Afganistan) ile kisine karþý daha aktif hale getirilme- larý Ýnþasý” ( = Building Moderate dergilerinden TIME’de 22 Temmuz
ilgili yönünü yansýtýyordu. Pakistan si maksadýyla yeniden organize edili- Muslim Networks ) baþlýklý bu rapor 2009’da yayýnlanan Tasavvuf Terö-
hükümetinin resmi açýklamasýna gö- yordu. Angel Rabasa, Cheryl Benard, Lo- rü Azaltabilir mi? (= Can Sufism
re yedi üyeden oluþan “Tasavvufi *** well H. Schwartz ve Peter Sickle ad- Defuse Terrorism? ) baþlýklý yazý ko-
Danýþma Kurulu” ( =Sufi Advisory Londra’da yaþayan araþtýrmacý lý araþtýrmacýlarýn imzasý ile yayýn- nunun batýlý çevreler için ilgi kayna-
Council ) kurulmuþ ve ilk toplantýsý- Usama Butt ise “Tasavvuf ve Batý” lanmýþtýr.(6) Bu rapor hemen tüm Ýs- ðý olarak izlenmeðe devam edileceði-
ný 9 Haziran 2009 günü Pakistan Din baþlýklý yazýsýnda dünyanýn ‘global lam ülkeleri yanýnda Türkiye hakkýn- nin göstergesi oldu. Ishaan Tharoor
Ýþleri Bakanlýðý’nda yapmýþtý. Bu ku- patron’u ABD’nin hemen herþeyde da da bazý önemli deðerlendirmeleri imzalý bu yazýya göre, RAND Corpo-
rulun kuruluþ hedefi de Cezayir’deki olduðu gibi radikal Ýslamcý akýmlarýn içermektedir. Raporda ABD çýkarlarý ration, Batýlý yönetimlere tasavvufu

“doðal bir müttefik” olarak takdim etmek-
teydi. (8)
***
Buraya kadar yaptýðým ve genellikle Batý
kaynaklý yayýnlarý yansýtan alýntýlarý deðer-
lendiren okurun “tasavvufi akýmlar”ý “em-
peryalizmin iþbirlikçisi” olarak gösterdiðim
gibi –hiç mi hiç arzu etmediðim- bir sonuca
varmasý muhtemeldir.
Oysa yýllardýr Türk tasavvuf geleneði ile
ilgili ve tasavvufi hayatýn pratikleri ile yaþa-
yan birisi için “tasavvufu karalama” suçla-
masýna vardýrýlacak bu deðerlendirme çok
yanlýþ olacaktýr. Dikkat çekmek istediðim ko-
nu sadece, Ýslam dünyasýndaki her türlü geliþ-
me ile ilgili olarak batýlý strateji odaklarýnýn
bazý kurgularý olduðu ve bu kurgulanan tu-
zaklarýn farkýna varýlmasýnýn taþýdýðý önem-
dir.
Global oyun kurucularýn Ýslam dünyasýnýn
mevcut durumunun þekillenmesinde bir fak-
tör olarak görmezden gelemediði tasavvufi
akýmlarýn ve özellikle Türk tasavvuf gelene-
ðinin asýrlara varan “cihad-ý asgar” (=küçük
cihad: zahiri düþmanla silahlý mücadele) tec-
rübesinin iyi bilinmesinin gereði de ortadadýr.
Bunun Türk tarihinde nasýl etkin bir rol oyna-
dýðýnýn çok güzel bir özeti Prof. Dr. Ömer
Lütfi Barkan’ýn “Kolonizatör Türk Derviþ-
leri” çalýþmasýndan okunabilir. Prof. Barkan
hâlâ önemini koruyan bu uzunca makalesinde
Osmanlý devletinin ilk kuruluþ yýllarýnda
“derviþ-gaziler”in gerek fetihlerde fiilen yer
alan savaþçýlar, gerekse akýncýlarýn öncü kuv-
veti olarak yerleþtikleri uç noktalarda yaptýk-
larý (bir nevi psikolojik harekat olarak adlan-
dýrabilecek) bayýndýrlýk ve gönül çelme çalýþ-
malarýnýn önemine iþaret eder. (9)
Konunun çok ilginç bir örneðini ise Tür-
kistan coðrafyasýnda hâlâ etkisini sürdüren
Necmeddin Kübra’nýn Moðollara karþý veri-
len bir savunma savaþýnda þehid olarak dün-
yadan ayrýlmasý örneðinde bulmak mümkün-
dür. Mevlana Celaleddin Rumi’nin de bir þii-
rinde iþaret ettiði bu þehadetin örnek olduðu
“mücadeleci ve aktif” tavrýn pek çok örneði-
ni tasavvuf tarihimizde bulabiliriz. (10)
Düþmanla “diþe diþ mücadele” eden ta-
savvuf ehlinin yapýp ettiklerinin yakýn za-
manda vukua geldiði için kýsmen daha iyi bi-
linen bir örneðini Ýmam Þamil ve müridleri-
nin Kafkasya’daki cihad hareketinde görebi-
liriz.(11) Batý literatürüne “müridizm” ola-
rak geçen Ýmam Þamil öncülüðündeki bu su-
fi direniþinin Türkiye’ye göç eden takipçileri-
nin de ayný tarzdaki “aktif mücadele gelene-
ði” ülkemizin 1919-1922 yýllarýnda yaþadýðý
iþgal ve kurtuluþ mücadelesi yýllarýnda ortaya
konmuþtur. Ýmam Þamil’in baðlý olduðu ta-
savvufi zincirin bir halkasý olan Þerafeddin
Daðýstani’nin (vefatý:1936) Bursa’yý iþgal
eden Yunan birliklerine karþý Orhangazi-Ya-
lova hattýnda müridleri etrafýnda organize et-
tiði büyük direniþ bu aktivitenin çok tipik bir
örneði olarak tarihe geçmiþtir. (12)
Türkiye ile “ýlýmlý Ýslam” çerçevesinde
yapýlacak iþbirliðine açýk gruplar hakkýnda
RAND raporlarýndaki deðerlendirmenin yü-
zeyelliði Batý emperyalizminin -zorbalýkla iþ-
gal etse bile- son tahlilde Ýslam topraklarýnda
neden kalýcýlýk kazanamayacaðýnýn bir kanýtý
olarak da deðerlendirebilir. (Ýlgili okurun ül-
kemizde “Ilýmlý Ýslam” kuluçkasý olma po-
tansiyeli görülerek “ýlýmlý sufi Ýslam’ýn tem-
BARAN
silcisi” etiketi ile öne çýkartýlan grub”un as-
lýnda tasavvuf ile ne kadar da alakasýz bir top-
luluk olduðunu görmek için ilgili 6. ve 7. dip-
notlardaki söz konusu raporlara bir göz atma-
sý yeterlidir.)
“Cihad ruhunu yitirmiþ bir Ýslam” tü-
retmek üzere dünya çapýnda “Ilýmlý Ýslam”
prototipleri imalatý çabasýnda olan ve ülke-
mizde de bu prototiplere kuluçkalýk etme ka-
pasitesi olan kiþi ve gruplara kucak açan Ba-
týlý stratejistler, biraz ‘konuya fransýz” olma-
salar hemen anlarlardý ki Türk tasavvuf gele-
neðinde “kýlýç sallarken tevhid zikrine de-
vam eden” bir damar her zaman var olmuþ-
tur ve -bazen günümüzdeki gibi zayýf-
la(týl)mýþ olsa bile- daima var olacaktýr.
Önümüzdeki yýllarda da etkili olmasý bek-
lenen Ýslam’ýn tasavvufi geleneðini yedeðe
alarak “Ýslam’ý pasifize etme rüyasý”nýn ar-
dýnca gidilen bu yeni sürecin dünyada ve ül-
kemizde nasýl bir seyir izleyeceðini hep bir-
likte göreceðiz.
Dipnotlar :
(1) “Radikallerle mücadele için tasavvuf
telkini”;
h t t p : / / w w w. c n n t u r k . c o m / 2 0 0 9 / d u n -
ya/07/08/radikallerle.mucadele.icin.tasav-
vuf.telkini/534142.0/
(2) Algeria promotes Sufism in hopes of pe-
ace, J. Samia Mair;
http://www.examiner.com/x-9968-Baltimo-
re-Muslim-Examiner~y2009m7d13-Algeria-
promotes-Sufism-in-hopes-of-peace
(3) Islamabad sees sufism as extremist anti-
dote;
h t t p : / / w w w. p re s s t v. i r / c l a s s i c / d e t a -
il.aspx?id=97382&sectionid=351020401
(4) State-Sponsored Sufism , Ali Eteraz;
h t t p : / / w w w. f o r e i g n p o -
licy.com/story/cms.php?story_id=4993
(5) Sufism and the West, Usama Butt;
http://www.khaleejtimes.com/DisplayArtic-
leNew.asp?col=&section=opinion&xfile=da-
ta/opinion/2009/June/opinion_June148.xml
(6) Building Moderate Muslim Networks,
RAND Corp.;
h t t p : / / w w w. r a n d . o rg / p u b s / m o n o g -
raphs/2007/RAND_MG574.pdf
(7) Civil Democratic Ýslam: Partners, reso-
urces, and strategies , Cheryl Benard, RAND
Corp;
http://www.rand.org/pubs/monograph_re-
ports/2005/MR1716.pdf
(8) Can Sufism Defuse Terrorism?
http://www.time.com/time/world/artic-
le/0,8599,1912091,00.html
(9) “Kolonizatör Türk Derviþleri”, Prof. Dr.
Barkan, Ömer Lütfi; Vakýflar Dergisi, sayý:2, sf.
279-304, Ankara, 1942.
http://turkoloji.cu.edu.tr/GENEL/bar-
kan.pdf
(10)Ýþaret Taþlarý, Dr. Bice, Hayati; Ýnsan
yayýnlarý, Ýstanbul, 2006.
(11) Ýmam Þamil ve Kafkasya Cihadý hak-
kýnda bkz.
http://www.tasavvuf.info/samil.htm
(12)Kurtuluþ Savaþý Yýllarýnda Þerâfeddin
Daðýstanî hakkýnda bkz.
http://tasavvuf.sufiler3.googlepa-
ges.com/serafeddin2
Kaynak: Boyuthaber
9
Þivan Perwer'le
yüreði titreyen kim?
Baþbakan'ýn yaptýðý konuþmadaki hisli(!) vur-
gular Kürt açýlýmýnýn çözümüne vesile olacak
karmaþýk yolun çýkýþ haritasý deðildir.
Olamayacaktýr...
Neden mi?
Þundan... Bu meselenin halli önce samimiyet-
ten geçiyor da ondan.
Serdar AKÝNAN - Ýktibas
A
dým.
merika’nýn Irak’ý iþgal etmesinden birkaç hafta
önce Erbil, Dohuk, Süleymaniye sokaklarýnday-
Ýstisnasýz hemen her köþede, týpký bugün olduðu gibi
Ýbrahim Tatlýses ve Mahsun Kýrmýzýgül vardý. Türkiye,
tezkereyi oylar askerimiz de sýnýrý geçer ihtimali karþý-
sýnda binlerce Kürt, Türkiye aleyhine gösteriler yapýyor-
du. O günlerde þöyle bir iddiam oldu: “Türkiye tanklar-
dan önce Ýbo’yu ya da Mahsun’u yollasýn. Bakýn gerilim
falan kalýyor mu!”
Dün, Baþbakan’ýn Kürt açýlýmý vesilesiyle, “Þivan
Perwer’le yüreði titreyen kim?” cümlesini sarf etmesi
bana son derece samimiyetsiz geldi. Çünkü gerçekliði
yok... Grup toplantýsýnda gözyaþlarýna boðulan milletve-
killeri fotoðrafý da yüreðimi kabartmadý tersine içimi bu-
nalttý.
Bu kafa ve söylemle Kürt meselesini aþamazsýnýz.
Bu yükün altýna ne MHP ne CHP girmeyecek. Bu orta-
ya çýktý... Amerika’nýn çýkarlarýný gözeten kafalar tara-
fýndan “iki kötü adam” muamelesi görseler de milletin
büyük kýsmý anayasal bir takým köklü revizyonlara kök-
ten karþý olduklarýný gösterdiler.
Kimse kendini kandýrmasýn. Baþbakan Erdoðan’ýn
dünkü konuþmasý bir manifesto falan deðil apaçýk çare-
sizlik vesikasýdýr.
Bugüne kadar hemen hiçbir temel meselede; hiçbir
þekilde ve zeminde uzlaþmayan iktidar ve destekçileri
köþeye sýkýþtý.
Neden?
Irak uzmaný Patrick Cockburn’e kulak veren saðduyu
sahipleri Türkiye’de Kürt açýlýmý olarak tezahür eden,
kimi çevrelerin telaþýnýn ardýnda aslýnda ne yattýðýný gö-
rebilir.
Irak ordusu ve Kürtler çatýþmanýn eþiðinde!...
Bu çatýþmanýn neleri tetikleyebileceði dýþýnda enerji
havzalarý güvenliði olarak da okumak gerek.
Yani iþin özü þu: Baþbakan’ýn yaptýðý konuþmadaki
hisli(!) vurgular Kürt açýlýmýnýn çözümüne vesile olacak
karmaþýk yolun çýkýþ haritasý deðildir. Olamayacaktýr...
Neden mi?
Þundan... Bu meselenin halli önce samimiyetten ge-
çiyor da ondan.
Allahýnýz aþkýna siz Baþbakan’ýn veya Bülent
Arýnç’ýn oturup Þivan Perwer dinlediðini ve yüreðinin
titrediðini falan mý sanýyorsunuz?
Velev ki öyle olsun meseleye böylesi bir zihniyet ha-
ritasýyla ve samimiyetten yoksun bir söylemle yaklaþ-
mak neyi nasýl çözer?
Kürtler ne istiyor? Açýk ve net...
Bu siyesetin sözcüleri kim ve nerede duruyorlar? Bir
temsil sorunu var mý?
Bu sorunda çözüm istediðini söyleyen iktidar neye
dayanarak meseleyi kökünden halledecek?
Býrakýn bu iþleri...”Neden þimdi?” sorusuna açýk açýk
yanýt verin...
Neden þimdi sorusunun yanýtýný bulan bu meselenin
bu kafayla neden çözülemeyeceðini de kavrar.
Akþam gazetesi
10
PANORAMA Türkiye -------------------------------- Cumali DALKILIÇ
ALKOLÝK TÜRKÝYE DÜNYADA 3.
Batý Hayat Tarzý…
Domuz gibi bol ve süratli tüketimi
teþvik, bundan 10 yýl evveline göre
sýnýr tanýmýyor.
AKP, yaþanan ekonomik krizle
birlikte, oy potansiyelini kendini iç-
kiye vuran kitlede görülen büyük ar-
týþla yükseltmiþ olduðu görülüyor.
Batýcý hayat tarzýný teminat altýna
aldýðýný taahhüt eden AKP, içki tüke-
timinde Türkiye’yi dünya üçüncüsü
yaptý.
1930 yýlýnda kiþi baþýna sadece bir
litre olan alkol tüketimi, bugün 20 kat
arttý.
Alkole baþlama yaþý çocuk yaþta
Yeþilay’ýn hazýrladýðý 2006 Zarar-
lý Alýþkanlýklar Raporu`na göre, içki-
ye baþlama yaþý 11`e düþmüþtü. Son
durumun daha iyi olmadýðý kesin…
Araþtýrmalar Türkiye’nin içki tü-
ketiminde dünyada üçüncü sýraya
yükseldiðini gösteriyor. Sigarayý ya-
saklamak erkekliðini gösteren
AKP’nin son 6 yýlýna ithaf olunur.
Meþin yuvarlaktan sonra, içki tüketi-
minde dünya üçüncülüðü AKP ile ya-
kalandý.
Beyni iptal eden alkolün ‘cazibe-
si’, özellikle AKP’nin geliþiyle bir-
likte rastlanan bol kadeh kaldýrmalý
sofra fotoðraflarýndan sonra zirve
yaptý.
AKP, iktidarýnýn ilk yýllarýnda bü-
tün Batýlýlarýn düþman kalesi olarak
gördüðü Topkapý sarayýnda içkili sof-
ralarýn önünü açmýþ, âdetten oldu.
Kiþi baþýna 15 litre!
Toplam içki tüketimi son iki yýl-
daki artýþla, 2006’da 880 milyon litre
iken 2007’de 921 milyon litre ve
2008’de 1100 milyon litre olmuþ.
Bu tüketimin içinde rakýnýn yeri,
40 milyon litre tutuyor.
Resmi verilere göre, son 4.5 yýlda
4.4 milyar litre alkollü içki tüketilir-
ken, 3.3 milyar dolar da alkollü içki
harcamasý gerçekleþmiþ oldu. Yýllýk
kiþi baþýna düþen içki tüketimi ise
15.4 litre olarak açýklandý.
Alkol Sömürüsü
Alkol tüketimindeki sömürüde
büyük rakamlar dönüyor ve AKP’nin
kendisinden önceki iktidarlarý kat kat
BARAN
aþan teþvikiyle –özellikle turizm!- ra-
kamlar AKP’nin gözünde bütçe açý-
ðýný bile rahatlatacak boyutlarda…
Türkiye`de faaliyet gösteren en
büyük içki firmasý bT`nin lüks içki
tüketimi hakkýnda yaptýðý tespitlerle
yüksek fiyat segmentindeki ilk votka
markasý Belvedere`i Türkiye`ye geti-
ren bT`nin verilerine göre, Fran-
sa`nýn Türkiye`ye þampanya ihracatý
bir önceki seneye göre yüzde 20 arttý
ve yaklaþýk 100 bin þiþeye ulaþtý. Bir
baþka ithal marka Momarkasýnýn ise
toplam pazar içindeki payý yüzde
50… Konyakta ise bir önceki seneye
göre yüzde 129`luk bir büyüme ger-
çekleþti ve yaklaþýk 290 bin þiþeye
ulaþýldý. Konyak markasý Hen-
nessy`nin toplam içindeki pazar payý
da yüzde 72.
5 yýlda 4 Bin Çocuða Saldýrý
Sosyal Hizmetler Çocuk Esirge-
me Kurumu’nun (SHÇEK), Türki-
ye’nin BM Çocuk Haklarýna Dair
Sözleþme’nin 44. maddesi uyarýnca
hazýrladýðý ikinci ve üçüncü ‘ilerleme
raporlarý’na göre, 2001-2006 yýllarý
arasýnda 3 bin 858 çocuk cinsel saldý-
rýya maruz kalýrken, 1985-2006 yýlla-
rý arasýnda 15 yaþýn altýndaki 51 ço-
cukta “HIV” pozitif tespit edildi.
2001’de BM Çocuk Haklarý Komite-
si’ne sunulan ilk raporun devamý ni-
teliðindeki rapor, 2001-2006 döne-
mindeki geliþmeleri kapsýyor. Rapor-
da özetle þu tespitler yer aldý:
- 1985-2006 arasýnda 15 yaþýn al-
týndaki 51, 15-19 yaþ arasýndaki 59
çocukta HIV pozitif tespit edildi. Bu
rakam 20-24 yaþ arasýnda 305’e ulaþ-
tý.
-2001-2006 arasýnda 645 çocuk
suç ve þiddet sonucu öldü.
-Ayný dönemde toplam 3 bin 858
çocuk cinsel saldýrý, istismar, taciz,
cinsel iliþki ve fuhþa teþvik ve aracý-
lýk suçlarýndan maðdur edildi.
-2001-2006 arasýnda koruma al-
týndaki toplam 6 bin 282 çocuktan 4
bin 497’si ekonomik ve sosyal yok-
sunluk, 1608’i terk, 427’si üvey anne
ya da babasýnýn kabul etmemesi,
351’i anne ya da babasýnýn cezaevine
girmesi, 62’si ensest iliþki, 31’i aile
dýþý cinsel istismar, 31’i engelli olma-
sý, 25’i töre cinayeti riski olmasý gibi
nedenlerle SHÇEK’e baðlý yurt ve
yuvalarda koruma altýna alýndý.
-2001’de korunma ve bakým altýn-
da olan 473 engelli çocuk bulunur-
ken, 2006’da bu rakam 856’ya yük-
seldi.
-2001’de binde 27.8 olan bebek
ölümleri 2006’da binde 22.6’ya geri-
ledi.
-Anne ölüm oraný her yüz bin can-
lý doðumda 28.4 olarak belirlendi.
AKP’nin “baþarý hanesi”ne, ekle-
necek büyük icraatlardan biri de bu!..
Tarým Bitmiþ!
T ürkiye Erezyonla Mücadele Vak-
fý (TEMA) Onursal Baþkaný
Hayrettin Karaca, ABD ve AB’de de ta-
rýma verilen sübvansiyonlar sürekli arttý-
rýlýyorken Kemal Deþviþ’in bakanlýðý
döneminde tarýma desteðin destekleri
yüzde 50 oranýnda azaltýldýðýný ve bunun
yýkýcý tesirinin bugün ortaya çýktýðýný
söyledi. TEMA’nýn Ýþ Bankasý ile birlik-
te yayýnladýðý ‘Dünyanýn Durumu 2009’
kitabýnýn gerçekleri bir kez daha gözler önüne serdiðini vurgulayan Hayret-
tin Karaca, “Kemal Derviþ gelmiþ, etmiþ, gitmiþ’ dedi.
Açlýk Geliyor
Tarihteki bütün güçlerin topraktan alýnan verimin düþmesiyle yok oldu-
ðunu hatýrlatan Karaca, “Açlýk hýzla geliyor. Sebebi, kuraklýk ve verim dü-
þüþü’ diyerek tarýma ve topraða sahip çýkýlmasý gerektiðini söyledi. Karaca,
“Bizim Avrupa ve ABD’ye kati surette ihtiyacýmýz yok, Türkiye güçlüdür.
Benim köylüm cin gibi. Yeter ki bunun farkýnda olsun ve gereðini yapsýn”
diye konuþtu.
2 Milyar Ýnsan Aç
‘Dünyanýn Durumu 2009’ adlý kitap, Hayrettin Karaca’nýn dikkat çekti-
ði tehlikeleri doðrular nitelikte. Worldwatch Enstitüsü tarafýndan 40’ý aþkýn
uzmanýn katkýsýyla hazýrlanan rapora göre küresel kuraklýk nedeniyle Ganj
nehrinin sularýnýn azalmasýyla Hindistan’daki sulanan arazilerin yüzde 40’ý
susuz kalacak. Böylelikle sadece Hindistan’da 400 milyon insan açlýk teh-
likesine girecek.
Yeni Þafak’ýn Hinliði
Kemal Derviþ, bakan olduðu dönemde tarýma ayrýlan desteði 5,6 milyar
dolardan 3,2 milyar dolara kadar geriletmiþti. Son yýllarda destek miktarý
tekrar artýþa geçti ve yýllýk 5,5 milyar dolar seviyesine çýkarýldý. Ancak bu
rakamýn bundan 6-7 yýl öncesinden dahi düþük olduðuna dikkatinizi çeke-
riz. Yani Þafak’ýn bu rakamý parlatmasýný iktidar borzanlýðý yapmakla açýk-
layabiliriz. Çünkü ayný gazete Cargill’e yasalarda yer “yabancý sermaye”
sýnýrýný hiçe sayarak AKP’nin de geniþ imtiyazlar tanýmasýný gündeme ge-
tirmemesi Derviþ’i karalayan verilerle AKP’nin karanlýk iþlerini gizlediði-
ni bizden saklayamaz. AB,bütçesinin yüzde 45’i tarým ürünlerini destekle-
mek için ayrýlýyor. AB’nin 2007-2013 dönemini kapsayan yedi yýllýk bütçe-
sinin toplamý 862,3 milyar avro olarak belirlendi. Bu tutarýn 388 milyar av-
roluk kýsmý tarým ürünlerinin desteklenmesi için kullanýlýyor. Avrupa her yýl
tarýma destek için ortalama 55,4 milyar avro bütçe yardýmý yapýyor.
Enerji ve Ticaret Meselâ Gül’e Batý Avrupa ülkelerin-
den birinin telefon yoluyla özel bir
arzusu iletiliyor. Cumhurbaþkaný da
özel ulaklarýyla haberini Batý iþbir-
likçisi Arap sermayesinin bulunduðu
Arap körfezinden Katar’a ulaþtýrýyor
ve bir bakýyorsunuz Katar Emiri
kendini, güney sahillerimizin “seç-
kin” otellerinden birinin lobisinde
buluyor. Baþbakanla da görüþen Ka-
C umhurbaþkaný Abdullah
Gül’ün davetlisi olarak Tür-
kiye’ye gelen Katar Emiri, Þeyh Ha-
tar Emiri “Sizi dikkatle izliyoruz”
diyor.
Bodrum’daki Rixos Otel’deki
mad Bin Halife El Thani, AKP’nin
çalýþma yemeðinde –Yeni Þafak
Çok Uluslu Þirketlerin iþini kolay-
böyle diyor- Erdoðan ile El Tha-
laþtýrmak için baþvurduðu çabalarýn-
ni’nin baþta enerji ve ticari iliþkiler
dan bir yenisi… Enerji darboðazýnda
olmak üzere birçok konuyu görüþü-
bulunan ve içinde bulunduðu ekono-
yor. Baþbakan Erdoðan da, “Katar
mik kriz nedeniyle doðal gaz ve pet-
doðalgazý ve petrolü için Türki-
role olan ihtiyacý daha da derinleþen
ye’nin kalýcý ve uzun vadeli güçlü
Avrupa, bütün alternatif yollarý deni-
bir anlaþma yapmak istediðini” ifade
yor ve bunun için AKP’yi bölgeye
ediyor.
truva atý misâli sürmüþ durumda…

Cumali DALKILIÇ----------------------------------
Karzaî, Taliban öncesi Afganis-
tan’ýn uyuþturucu baronlarýndan…
Aile boyu üretici, kullanýcý ve sa-
týcý…
2001’iþgalle birlikte bebek katili
Bush’un adamý, CIA ajaný Zalmay
Halilzad’ýn Güney Afganistan’da ha-
kim nüfus Peþtunlarý Karzai lehine
kýþkýrtarak baský kurduðu ve düþman
basýnýna Afganistan’a demokrasi gel-
diðini söylediði iþgal altýndaki ilk ‘se-
çimler’de “devlet baþkaný” olarak
gösterildi; yani DÝKTE edildi.
Aradan geçen 7 yýl sonra ikinci se-
çimler, uzun bir süredir ertelenmiþti.
Kabil çýkamayan uyuþturucu tüc-
carý Karzai, Kabil dýþýnda bir km’lik
mesafeyi -o da Amerikan helikopter-
leriyle- herhangi bir operasyona hedef
olmadan katedebilirse kendisini çok
þanslý sayýyor.
Karzai bundan önceki bütün Kabil
dýþý yolculuklarýnda hedef olmuþ, ba-
zýlarýndan son anda kurtulmuþtu.
Ýþgal altýndaki seçimleri takip et-
mek üzere bölgede bulunan BBC mu-
habirinin baþýna gelen bir hadise, ül-
kedeki kaosun fotoðrafýný net olarak
veriyor. BBC için çalýþan Ian Pannell,
bir Afgan’a tanesi 10 dolardan az bir
ücret karþýlýðý, binlerce oy pusulasý
teklif edildiðini bildirdi. Bazý kiþilere
birden fazla oy pusulasý daðýtýldýðý
söyledi.
Kâbil’de Son Durum
Afgan mücahidleri 2008’den beri
baþkent Kabil’de düzenlediði operas-
yonlara büyük hýz verdi. En son geç-
tiðimiz gün NATO iþgal karargâhýnýn
önünde yapýlan operasyonda, onlarca
iþgalci ve iþbirlikçinin öldüðü öðre-
nildi. Seçimlerden birkaç gün evvel
yapýlan bu operasyondan önce, Kabil
yine çok sayýda roketatar saldýrýsýna
maruz kalmýþtý.
Afganistan’daki kaos hâlini bize
açýklayacak birkaç kiþiye söz verelim.
Bunlardan biri, Kabil`de Ýngilizce öð-
retmenliði yapan Nimetullah Vasýk,
“Kabil`in elektriði Özbekistan`dan
BARAN
AFGANÝSTAN
geliyor. Ya bir gün keserlerse?.. Bun-
dan dolayý bizim eðitim ve teknoloji-
ye ihtiyacýmýz var. Batý bize bunu
saðlasýn.” diyor.
Ýþgalci Amerikalý General David
McKiernen ise bu gerçeði, ‘Tali-
ban`ýn devrilmesinin ardýndan geçen
7 yýldan sonra istediðimiz yerde deði-
liz. Ülkenin doðu ve güneyindeki
eyaletlerdeki güvenlik durumu yeterli
deðil. Halk güvenlik konusunda hayal
kýrýklýðý yaþýyor.’ sözleriyle anlatýyor.
Kabil Büyükelçisi Amerikalý Wil-
liam Wood da, Taliban`ýn 2001`de
devrilmesinin ardýndan küçük bir
güçle Afganistan`ýn yeniden inþasýný
saðlayabileceklerini düþünerek hata
ettiklerini kabul ederken, `Fakat
2003-2004 periyodunda Taliban yeni-
den güçlendi. Ýnsanlar kendilerini iki
yada üç yýl öncesine göre daha az gü-
vende hissediyorlar. Durum birçok
açýdan 2003`tekinden daha zorlu.” di-
yor.
Taliban’ýn Gücü
Afganistan’da Taliban’ýn iþgalci-
ler ve iþbirlikçilerinden daha güçlü ol-
duðunu yine bir iþbirlikçiden öðreni-
yoruz. Afganistan Savunma Bakanlýðý
sözcüsü olarak gösterilen iþbirlikçi
General Zahir Azimi, özellikle tank
ve top gibi aðýr silah konusundaki ek-
siklikten ve henüz bir hava güçlerinin
olmamasýndan yakýnýyor. FETÖ ya-
yýn organlarýndan Zaman`a konuþan
sözcü, Amerikan hükümetinin bir yýl
içinde Ýtalya`da üretilen C-27 tipi
uçaklar vereceðini açýklýyor.
Afgan ordusunda yaþanan diðer
bir sorun ise finansman... General,
“Askerlerimiz piyasanýn altýnda maaþ
alýyor. Dolayýsýyla bu da gönüllü sa-
yýsýný azaltýyor. Askerlerimize aylýk
olarak 100 dolar veriyoruz. Bu rakam
Taliban savaþçýlarýnýn aldýðýnýn yarý-
sý. Edindiðimiz istihbarata göre Tali-
ban aylýk olarak savaþçýlarýna 200 do-
PANORAMA Dünya
lar veriyor.” diyor. ABD’nin Afgan
güvenlik güçleri için 3 yýl içinde 20
milyar dolar ödeme sözü verdiðini
bildiriyor.
Karzai Dostum’u Çaðýrdý
Afganistan’da Amerika, kendi
adayý Karzai’den baþka aday bulama-
masý, seçimleri içinden çýkýlmaz hale
getirmiþ; AB-D periþan …
Bu yüzden seçimlerden sonra,
Obama`ya sunulacak plana göre, ül-
keye gönderilecek 20-30 bin Ameri-
kan askeri, güneydeki Helmand ve
Kandahar eyaletleri ile Pakistan sýný-
rýna yerleþtirilecek.
Karzai’nin karþýsýna çýkan aday-
lardan Eþref Gani ve Ramazan Baþar-
dost ise Karzai’yi “halk desteði” için
silahlý çete liderleri ile anlaþma yap-
makla suçluyor.
Karzai, bundan önce kendisini
destekleyen iþbirlikçilerden hem be-
bek katili hem çapulcu Özbek general
Raþid Dostum’u da yanýna çaðýrdý.
Özbek’in haini, bundan bir yýl kadar
önce Afganistan’daki bir hasmýnýn
tehdidinden dolayý Türkiye’ye kaç-
mýþ, köstebek gibi yaþamýþtý. Özbek
köstebek Dostum, yandaþlarýnýn, Kar-
zai’nin seçimi kazanmasý halinde ku-
rulacak kukla yapýlanmada görev üst-
lenmeyi bekliyor.
Dostum, Taliban güçlerinin
2001’de Afganistan’ýn kuzeyindeki
saldýrýlarda Amerika ile iþbirliði yap-
mýþtý. General Dostum’un çapulcula-
rýna teslim olan yaklaþýk 2000 Taliban
mücahidi, daha sonra “Daþte Leili
Katliamý” olarak tarihe geçen hadise-
de, konteynerlerde havasýz býrakýla-
rak katledilmiþti. Yüzlerce Taliban
esirinin bulunduklarý cezaevlerinde
katledilmesi emrini veren sefil…
Dostum Þibergan kentindeki taraftar-
larýna ‘geleceðe Karzai ile beraber’
yürümek gerektiðini söyledi.
Karzai’ye rakip çýkan diðer eski
11
iþbirlikçi dýþiþleri bakaný Abdullah
Abdullah’ýn “seçim” propagandasý
ise ilginç: “Hapisteki katilleri, uyuþ-
turucu kaçakçýlarýný serbest býrakan
bir cumhurbaþkanýna oy vermek isti-
yor musunuz? Ben ise halkým için çok
çalýþacaðým.”
Afganistan...
Asya’nýn kadim kavþaðý…
Batý’nýn “gayya kuyusu”…
Bu ülkede yaþanacak her türlü ha-
dise, Batýcýlarýn güneydeki Peþtun,
kuzeydeki Özbek nüfus içinde satýn
alabildikleriyle dahi atlatýlabilecek
türden deðil…
Ýran’ýn, Rusya’nýn ayrý ayrý hesap-
larýný da birlikte düþünecek olursak
Batý’nýn hesaplarýnýn, bölgeye NA-
TO’nun sevkedilmesiyle daha da ka-
rýþtýðýný söyleyebiliriz.
NATO baþarýlý olsaydý, olmayan
prestijini yeniden kazanacaðý iddia
ediliyordu ancak, Avrupa’nýn Asya’da
ne iþimiz var gibi itirazlarý ve payla-
þýmdaki kargaþa, Obama Amerikasýný
askerî çözüm yanýnda baþka yollara
da itiyor.
Nitekim terör örgütü NATO güdü-
cüleri, Brüksel’de Taliban içinde pa-
zarlýða oturacak kesimlerin varlýðýn-
dan söz ediyor ancak bu noktada iþ
Pakistan’a sýçrýyor. Zira “pazarlýkçý”
olarak gösterilen Taliban, Pakistan’da
etkili olan bir kesim…
Pakistan Talibaný’nýn Ýngiliz iþga-
linden þikâyetçi olmayan, Londra’da
lobisi, Avam Kamarasý’nda üyeleri
bulunan, hatta bazý Anglo-sakson ai-
lelerle evlilik yoluyla iliþkileri derin-
leþen siyasî iliþkileri mevcut. Pakistan
yönetiminde, Avrupa ile baðlantýlý
mason mahfillerinin çok sayýda men-
subu olduðu biliniyor.
Rasmussen’in son açýklamasýnda
“Taliban içinde görüþebileceðimiz
çevreler var” sözü, bu gerçeði teyid
ediyor. Rasmussen önümüzdeki gün-
lerde Pakistan’ý ziyaret edeceði açýk-
ladý.
Bakalým nasýl karþýlanacak...

Afganistan ve El Kaide
El Cezire tv’ye konuþan Afganistan’daki El-
Kaide’nin Emiri Mustafa Ebu’l-Yezid, çarpýcý
açýklamalarda bulundu.
“Bu yýlýn Allah’ýn izniyle, Afganistan’daki
Ýslâm Emirliði için baþarýlar, zaferler ve güçlenme
yýlý olacaðýný ve Amerikalýlar için, Beyaz Sa-
ray’da Afganistan ve Pakistan’ý istediði ile ilgili
stratejileri olan yeni suçlu Obama için bir yenilgi
ve ardýndan da kayýplar yýlý olacaðýný umuyoruz.”
diyen Ebu’l Yezid, El Kaide’nin Ýran’la çeþitli iliþ-
kileri olduðu iddiasýna ise, Ehl-i Sünnet dünyasýn-
da yapýlan Batý propagandasýný yere çalan gerçek-
lerle cevap veriyor:
“Bu da El Kaide’ye atýlan iftiralardan biri. Ýran
ile ilgili olarak, biz Ýran’ýn düzensizlik ve ri-
yakârlýk devleti olduðunu düþünüyoruz, bu devlet
Ýslâmî bir devletmiþ gibi yapýyor ve bir Ýslâm
Devleti olduðunu iddia ediyor ama aslýnda Müslü-
manlarla savaþýyor. Ýran’da bile Ehl-i Sünnet ile
savaþýyorlar ve bunun bir sürü kanýtý var. Irak’ta
Ehl-i Sünnet ile savaþýyorlar ve arkalarýnda büyük
bir destek var. Irak’taki Sünni Müslümanlara kat-
liam yapanlar, Amerika’yý destekleyen ve Irak ve
Afganistan’a girmelerine yardým eden ve bundan
gurur duyanlar bunlar. Afganistan’dan gelen Mü-
cahidleri hapseden ve hatta ailelerini ve çocuklarý-
ný da hapsedenler bunlar. Þeyh Muhammed
Ýslâmboli de dahil hâlâ Ýran’da mahpus olan çok
sayýda Mücahid var. Karýsýnýn hapiste bakýmsýz-
lýktan öldüðü ve hatta bazý çocuklarýnýn da ayný
sebebden öldüðü haberlerini aldýk.”
Pakistan ve El Kaide
Ebu’l Yezid, Pakistan’daki son durumu ise þu
þekilde deðerlendiriyor:
“Veziristan’da ve diðer aþiret alanlarýnda,
Swat, Bajaur ve Myhamnid ve diðerlerinde saldý-
rýlarý baþlatan Pakistan ordusudur. Meþru müdafaa
durumundalar ve ordu buna zorladý. Pakistan’la
savaþmaya onlar baþlamadý, onlarýn buradaki
amacý, aþiret alanlarýndaki iþgalcileri Afganis-
tan’dan dýþarý atmaktý. Ama Pakistan ordusu onla-
ra saldýrmaya baþladý ve onlar da bu saldýrýyý geri
püskürtmeye baþladýlar. Bizler ve onlar için Pakis-
tan ordusu ve Pakistan hükümeti bizim ilk amacý-
mýz deðildi, ama bize ve onlara karþý devamlý sal-
dýrýlarýyla, Pakistan halkýna ve Mücahidlere karþý
iþledikleri iðrenç suçlarla, Arap Mücahidler ara-
sýndaki mahkumlarýn çoðuna yaptýklarý ve onlarý
Amerikalýlara teslim etmesiyle, Lal Mescidi’nde
yaptýklarý ve Ýslâm Þeriat’ýný diskalifiye edip ülke-
nin Müslümanlarýna hükmetmek için Ýngiliz yasa-
larýný getirmek için yaptýklarýyla, tüm bu suçlar ve
diðerleri bu hükümet ve Pakistan ordusu tarafýn-
dan iþlenmiþ büyük suçlardýr. Bu da böyle bir sa-
vaþa yol açmýþtýr. Ýnþaallah nükleer silâhlar Ame-
rikalýlarýn eline geçmeyecektir. Allah’ýn izniyle
Müslümanlar tarafýndan ele geçirilip Amerikalýla-
ra karþý kullanýlacaktýr.”
 BARA

T
Sezai KIRLANGIÇ
oplumlarý kendi yapýsý içinde in-
celeyen sosyoloji, bu incelemesi-
ni gerçekleþtirirken içtimai olgularý ne-
den-sonuç çerçevesinde ele alýr. Ýçtimai
KÜRT MÝLLÝ ÞUUR
yaþam bu bütünlük içinde deðerlendiri-
lirken, toplumun genel yasalarýný, niza-
-GÝRÝÞ BABINDA BÝ
mýný etkileyen öðelerini, toplumsal dav-
ranýþ kalýplarýný belirlemeye, anlamaya
ve sonuçlandýrarak ortaya koymaya çalý- Mütefekkir Salih Mirzabeyoðlu'nun söyleyiþiyle "Kavim, fikrin tecelli imkânýdý
þýr. Bu sonuçlar; mevzuyu fizik veya
matematikte ki gibi teorileri kesin bir
ortaya çýkar… Yani Kürt, Türk, Arab, ilkel bir psikoloji içinde k
hükme baðlamak þeklinde deðil doðruya Ýnsan ve kavim, bu hakikate yaklaþtýðý kada
en yakýn ‘genel kanaatler oluþturmak’
þeklinde zuhur eder. Hal böyle olunca rulduðunu söylemiþtir. Yine Ksenofon tir.
Kürt Milletine dair incelememizde doð- Karduklar’ýn son derece çevik, savaþçý,
rudan kat’i bir hüküm deðil, sadece ve Ýran kralýndan nefret eden, tehlikeli bir Tür
üstelik ‘giriþ çapýnda’ olma ölçüsünü aþ- kavim olduðu, Yunanlýlarla ilk dönem- dan
mayan, sosyolojik ‘genel kanaatler’le sý- lerde savaþ halinde yaþadýklarý bilgisini Hü
nýrlý terkibi fikirler zinciridir. ‘Ýnsan’ ne vermiþtir. zan
kadar açýk ve müþahhassa ‘insanlýk’ o M.Ö. I. yüzyýlda ise Ermeni olduðu dak
kadar mücerreddir. Lakin ‘insanlýk’ kav- ileri sürülen Kral II Tigranes tarafýndan Kü
ramýnýn bu mücerret duruþuna raðmen Korduene (Kürdistan) iþgal edilmiþ ve ma
‘millet’ kavramý müþahhas gerçeði ifade bu iþgalin akabinde Kral Tigranes, Kor- feri
eder. Milletler ve kavimler, inkâr edile- duene (Kürdistan) kralý Zarbienus’u sui- la,
mez bir varlýk olarak tarih, ekonomi, kast düzenleterek öldürtmüþtür. Yine mýþ
psikoloji, sosyoloji ve fikir dünyasýnda Eþik taþlarýndan yaklaþýk 1000 yýl sonra- gan
yerlerini almýþlardýr. Kavimlerin meyda- sýna ait bir Asur tabletinde, kral Tiglaht leri
na geliþleri, ayný coðrafyada ve ayný kül- Pleser’in Azu’ya yaptýðý seferde, Kur-ti- har
tür içinde yaþam oluþturmalarý dini ve il- e isimli halktan söz edilmekte ve ti’n
mi olarak reddedilemez hakikatlerdir. Azu’nun, bugün Güneydoðu Anadolu’da Gu
‘Ey insanlar, biz sizleri bir erkekle ve olan Hazu (Sason) olabileceði zannedil- lard
kadýndan yarattýk ve birbirinizle tanýþa- mektedir.
sýnýz diye, sizi þûbelere (ýrklara, kavim- Kürtler Ýslâm’dan çok önceleri, za- yur
lere) ve kabilelere ayýrdýk.’(Hucurat Su- man zaman Bizans’ýn (Batýlýlarýn) ya da ve
resi,13) hükmü bu hakikati iþaret eder. Perslerin (Ýranlýlarýn) iþgali altýnda yaþa- tur
Mütefekkir Salih Mirzabeyoðlu’nun dýlar. Kürtler tarihlerinin büyük bir kýs- Tür
söyleyiþiyle “Kavim, fikrin tecelli mýnda, bulunduklarý coðrafyanýn strate- ise,
eden hakikatler olarak sürekli varlýklarý- rerek ortaya koymaktadýr. Böyle bir eser
imkânýdýr; buna nispetle de, Ýslâm’ýn ha- jik özelliði dolayýsýyla, Batý ve Pers kral- olm
ný korurlar. Týpký Kürt Milleti gibi… Ya- karmaþasý içerisinde; bir yanda Laik Ba-
kikatine yaklaþýldýðý kadar kavim haki- lýklarý ile sürekli savaþ halinde olmuþlar- baþ
zýmýzda böyle bir gayeyi edinmekle be- týcý iktidarýn iþkencesi, zulmü ve yasak-
kati ortaya çýkar… Yani Kürt, Türk, dýr. Ýslâm’ýn ilk dönemlerinde de iki par- dan
raber, Müslümanlarýn uzak durmaya ça- larý diðer yanda Batýcý ve Batýlýlaþmýþ
Arab, ilkel bir psikoloji içinde kavmiyle çaya bölünmüþ Kürdistan coðrafyasý yi- Mü
lýþtýðý ya da uzak tutulmaða çalýþýldýðý sözde Kürt düþünürleri ve aydýnlarýnýn
böbürlenen deðil, Ýslâm’ýn hakikatini ne batýda Bizanslýlarýn, doðuda ise Sasa- böl
Kürt Milleti’nin sorununu açýklýða ka- Kürd’ün içini boþaltma faaliyetleri
yaþatandýr... Ýnsan ve kavim, bu hakika- nilerin(Ýran) iþgali altýndaydý. 639 yýlýn- Mü
vuþturmaktýr. Bunu yapmamýzýn sebebi Kürd’ü saðlýklý bilgi edinmekten mah-
te yaklaþtýðý kadar azizleþir, uzaklaþtýk- da, Hz Ömer (r.a) hilafeti döneminde, fak
ise Kürt Milleti etrafýnda ciddi manada rum etmektedir. Vel hâsýl bu yazý bu
ça da süflileþir… Anlaþýlýyor ki deðer Bizanslýlarýn bozguna uðratýlmasý ve Di- ve
bir bilgi kirliliði oluþturularak ve bazý yönde kendini Ýslâm’a nisbet eden fakat
keyfiyettedir; þu veya bu kavme ait ol- yarbakýr’ýn Batý iþgalinden kurtarýlmasý bey
tarihi hadiseler manipüle edilerek, yeni Ýslâm’dan bihaber, Filistin denince göz-
mak kimsenin elinde deðildir ve insan ile Kürtler rahat bir nefes almýþtýr. Diðer Sel
yetiþen Kürt neslinin aslýndan (Ýslâm’- leri yaþarýp Kürt deyince burnunu kývý-
ancak kendi emeði derecesinde þerefle- yandan 644 yýlýnda Sa’d bin Ebi Vakkas lý s
dan) uzaklaþtýlýrýp batýlýlaþtýrma ve ken- ran zavallýlara, Kürt’ü batýlýlaþtýrma te-
nir…” Bu mana çerçevesinde yaþadýðý- Sasanilerle girdiði Kadisiye savaþýnda hep
di öz kültürüne yabancýlaþtýrýp paryalaþ- laþýna girip olmadýysa Marksizm ile tah-
mýz dünyaya baktýðýmýzda nesli devam Sasanileri yenilgiye uðratýnca Kürtlere ve
masý tehlikesidir. Genelde topyekun rip edelim hezeyaný içerisinde olan hain-
eden veya etmeyen birçok milletler, ka- ait bütün yerler iþgalden kurtulmuþ oldu. dev
Müslümanlarý hedef almasýna raðmen lere ve hepsinden önemlisi, her nerede
vimler gelip gittiðini görmekteyiz. Hali Kürtler kendilerine ait bu coðrafyada iç- Ýslâ
en çok Türk ve Arap Milletleri üzerine fitne ve çýkar söz konusu ile Yahudi fikir
hazýrda Türk, Arab, Kürt, Fars, Ýngiliz, te baðýmsýz dýþta ise Hilafete baðlý bü- Yav
iki yüz yýla yakýndýr estirilen Batýlýlaþ- ve zekâsý ile nice olmazý olmuþ gibi bi- yük beylikler kurdular. Zaman içinde bu Ýran
Alman, Rus, Japon, Çin, Hint vb. birçok
týrma faaliyetleri, Kürt Milletinin sosyo- limselleþtiren ve buna milleti inandýrma- coðrafyada birçok Kürt devleti kurul- þý s
millet varlýðýný sürdürürken Lidya, Frig-
lojik yapýsýndan, Ýslâm’a olan sadakat ya çalýþan Yahudici ahmak soytarýlara, muþtur. Þeddadiler. (951-1164), Hasan- Osm
ya gibi milletlerinin ise nesilleri kesil-
duygusunun enginliðinden ve Merkezi fikirsiz ve ahlaksýz zennelere giriþ ba- veyhi´ler (950-1121), Mervaniler (985- mil
miþ ve kültürel deðerlerini miras býraka-
yönetimlerden uzak bir yerde oluþundan býnda bir deðerlendirmedir. 1087), Eyyubiler (1174-1524) bunlardan için
rak dünyadan çekilmiþlerdir. Bu millet-
hep boþa çýkmýþtýr. Yinede Batýlýlaþtýrma bazýlarýdýr. Eyyubiler bu devletler içinde faz
lerin yaþam biçimlerini, kültür yapýlarý-
faaliyetleri durmaksýzýn devam etmiþ Kürtlerin Kimliði en önemli olanýdýr. Eyyubiler Kürtlerin leb
ný, içtimai psikolojilerini, coðrafi varo-
‘yýkamýyorsa’ tahrip etmeye yönelmiþtir. kurduðu bir devlet olmasýna karþýn, týpký ki
luþlarýný incelemek ‘insan’ý daha iyi an- Kürtler, Mezopotamya’nýn yerlilerin-
Birçoðu yabancý yazarýn kaleme aldý diðer Ýslâm Devletlerinde (Emevi, Abba- ma
lamak ve ‘insani’ olaný, fýtrata uygun den olup Zagros daðlarýndan, Toros dað-
Kürt Tarihinin, Kürt Milletinin anlatýldý- si, Selçuklu, Gazneli, Osmanlý) olduðu ni i
olaný tatbikte daha saðlam ayaklar üzeri- larýna kadar uzanan coðrafyada yaþayan
ðý eserlerde Müslümanlar iþgalci istilacý ve Hint-Avrupa dili konuþan ve tahmi- gibi Kavim kimliði ile deðil Ýslâm kimli- için
ne oturtmak demektir. Her milletin için-
olarak gösterilmekte, Kürtler inanç ola- nen 20-30 milyon kiþiden oluþan bir mil- ði ile hareket etmiþ ve bütün Ýslâm coð- nin
den yetiþen âlimler, bilgeler, araþtýrma-
rak Alevileþtirilmekte, Türkmenlerle ay- lettir. M.Ö 401 yýlýnda Ýran’dan dönen rafyasýnýn devleti olmuþtur. Selahattin me
cýlar kendi milletleri baþta olmak üzere
nileþtirilmekte, çeþitli dans, müzik ve fi- paralý Yunan askerlerinin artçý komutaný, Eyyubi gibi bir Kürt serdarý, Batý ve Ya- nat
baþka milletleri de sosyolojik açýdan de-
gürleri ile Mecusi özellikler Kürtlere Ksenofon yazdýðý Anabasis, Onbinlerin hudi medeniyetinin bir numaralý düþma-
ðerlendirir ve incelerler. Bu açýdan dik-
maledilip, Kürtlerin de bunu kendi kül- Dönüþü isimli hatýratýnda, Bohan Su- ný olmuþ ve gerçekleþtirdiði akýnlar ve tin
katle bakýldýðýnda görülecektir ki, insan-
türleri olarak kabullenip yaþatmasý is- yu’nun doðusu, Dicle Nehri’nin sol tara- fetihler ile Ýslâm dünyasýnýn en etkili li- yal
lýk tarihi ‘milletler tarihi, kavimler tari-
tenmektedir. Yine ayný eserler Ýslâm’a fý ve Cudi Daðý arasýnda Karduk diye derlerinden sayýlmýþtýr. Kudüs’ün fethi, nay
hi, inançlar tarihi’nden mürekkeptir. Hal
olan düþmanlýklarýný, Samimi Kürt li- daðlý bir kavimden söz etmiþ ve Karduk- Müslümanlarý arkadan vurmakla mahir ve
böyle olunca bir takým sosyal deðiþme-
derleri aþaðýlayarak, onlarý Kürt unsuru hi” diye andýðý bu Kürdler tarafýndan, Fatými’lerin derdest edilmesi hep bu edi
lere sebebiyet veren bu olgular, inkâr
dýþýnda tutarak, bir nevi görünmezleþti- Korduene Krallýðý adýnda bir krallýk ku- Kürt Fatihi’nin zamanýnda gerçekleþmiþ- torl
edilemeyen ve üstelik bedahet ifade
ARAN

URU VE KÜLTÜRÜ
þairler grubundan bahsedilir ki, bunlar-
dan en meþhurlarý Ehmede Texti (1940?-
1760) ve Þeyh Mustafa Beserani (1641-
1702) dir.
Ayrýca Kürt Tarihi üzerine önemli bir
kaynak eser olan Þerefnâme ise Bitlis
BÝR MUKADDÝME- Kürt Hükümdarý, tarihçi, yönetici, yazar
ve araþtýrmacý Þeref Han tarafýndan 1597
tarihinde Farsça olarak, bir Kürt tarafýn-
dan, Kürt tarihi hakkýnda yazýlmýþ en es-
kânýdýr; buna nispetle de, Ýslâm'ýn hakikatine yaklaþýldýðý kadar kavim hakikati ki eserdir. Þeref Han, Þemseddin Han’ýn
oðlu ve Osmanlýlarla 1514’te ittifak ant-
inde kavmiyle böbürlenen deðil, Ýslâm'ýn hakikatini yaþatandýr... laþmasýný imzalayan ünlü Þeref Han’ýn
ý kadar azizleþir, uzaklaþtýkça da süflileþir… torunudur. Þeref Han, Þahnamede Urfa-
nýn kahraman karakteri olarak geçen
Rüstem bin Zal’in (yani Zal oðlu Rus-
ofon tir. tikleri fitnenin baþlangýcý. Fransýz devri- yazarlar tarafýndan Media ve Persia’da
tem) Firdevsi’nin Þahnamesi’nde ona
aþçý, Müslüman Kürtler ile Müslüman mi sonrasý geliþen bütün fikri, siyasi ve Crytii (Kurtoioi) olarak varlýkla belirti-
Rustem-i Kürd denildiðini aktarýr. Yine
bir Türklerin ilk iliþki ve birliktelikleri, bun- askeri hareketlerin tamamý emperyalist len kavim olduðunu ileri sürmüþlerdir.
Kürt tarihi üzerine Ýdris Bitlisi’nin Heþt
em- dan 1000 yýl öncesine, Anadolu Selçuklu çýkarlar doðrultusunda geliþtirildiðinden Bu ifade Fars bölgesinde Sasanîler döne-
Behiþt, Sekiz Cennet saymak icap eder.
sini Hükümdarý Alpaslan’a kadar uzanýr. Bi- araþtýrmacýlarýn çoðu, toplumlarý ince- minden beri yaþadýklarý söylenen birçok
Kürtçe Divan örneklerinden Nali(1797-
zans Ýmparatorluðu ile Alpaslan arasýn- lerken bir paradoks yaþarlar. Týpký Kürt Kürt aþiretinin varlýðýyla doðrulanmýþtýr.
1855)nin Divaný sayýlabilir. Bu arada
uðu daki Malazgirt (Me-lez-girt) savaþýnda; Milletine dair getirilen tenkitlerde görül- Eski Sümer ve Asur tabletlerinde;
Kürt edebiyatýnda etkili rolleri olmuþ
ndan Kürtlerin, Alpaslan’ýn ordusunda yer al- düðü gibi, en son uluslaþma, devlet ola- ‘Kurtieler, Kardakalar’. Ksenofon yazdý-
Kürt Kadýn Edebiyatçýlarý da anmalýyýz.
ve masýyla, savaþ Selçuklu Türklerinin za- mama, milliyetçilik anlayýþlarýnýn geliþ- ðý Anabasis’te ise ‘Karduklar’ olarak
Erdelanlý Mah Þeref Haným (1800-
Kor- feriyle sonuçlandý. Bu savaþý kazanmak- mesinin gecikmesi vs. Bu tür bir para- geçmektedir. Aramîler de bu bölgeye
1847), Diyarbakýrlý Sira Hanýn (1814-
sui- la, Türkler için Anadolu’nun kapýsý açýl- doks, bir fikir çeþnisinden ziyade, bilgi Beth-Kardu ve günümüzün Cazirat Ýbn
1865), Benvarili Mirheban (1858-1905)
Yine mýþ oluyordu. Diðer yandan Ýran ve Af- kirliliðinden, emperyalistlerin ilkesiz du- Omer (Cizre) ilçesine de Kardu Gazarý-
Aslýnda eserler sayýlmakla bitecek gi-
nra- ganistan’da bulunan Kürtler de Gazneli- ruþlarýnýn getirdiði çýkar çatýþmalarýn- tasý denildi. Ermeniler Kordud, Araplar
bi deðil, Kürtlerde týpký çaðdaþlarý, kom-
laht lerin safýnda Hindistan’da birçok fetih dan, içte ve dýþta iþbirlikçilik zihniyeti da Bakarda (Kardai) adýný kullandýlar.
þularý, kader ortaklarý Türkler ve Araplar
r-ti- hareketine katýlmýþ ve Gazneli Devle- içerisinde hareket eden Kürt unsurlarýn Bazý bilginler ise Halk etimolojisine da-
gibi zengin bir Kültür mirasýna ve beyni-
ve ti’nin yýkýlmasýndan sonra Afganistan’da kendi kimliklerine, inançlarýna, kültürle- yandýrdýklarý görüþle Kürt adýnýn Arapça
ne sahiptirler. Yüzyýllýk iþgal, asimilas-
u’da Guriler adýyla bir Kürt Devleti kurmuþ- rine yabancýlaþarak ortaya koyduklarý Karrada kökünden geldiðini iddia etmiþ-
yon, yok sayma ve yasak muamelesi gör-
edil- lardý. sakat anlayýþlardan kaynaklanmýþtýr. Oy- lerdir. Ancak bu görüþ yaygýn olmadýðý
me, bu eserlerin açýða çýkmasýný gecik-
Türklerin Anadolu’yu kendilerine sa dikkatlice bakýlýnca görülecektir ki gibi zayýf bir iddiadýr. Çünkü Ýslâm dini-
tirmiþ veya yabancý ülkelerde yayýnlan-
za- yurt edinmelerinin en büyük destekçisi Fransýz Devrimi adýný verdikleri, Aydýn- nin yayýlmasýyla birlikte Araplar tarafýn-
masýna sebep olmuþtur. Bu da yazýmýzýn
a da ve yardýmcýsý Müslüman Kürtler olmuþ- lanma Felsefesi ve düþüncesi diye pazar- dan, Ýranlý ya da Ýranlýlaþtýrýlmýþ aþiretler
baþýnda belirttiðimiz Kürt’ü inancýndan
aþa- tur. Malazgirt Savaþý’nda Kürtler’in, lamaya çalýþtýklarý dünya görüþü ile Ba- için Kurd (Çoðulu Akrad) sözcüðü kulla-
koparma, kültüründen koparma, kendi
kýs- Türklerin safýnda yer almasýnýn nedeni tý, kendi dýþýnda ki tüm dünyayý dumura nýlýyordu.
coðrafyasýna yabancýlaþtýrma, yalnýzlaþ-
ate- ise, Türklerin Müslüman ve Ehli Sünnet uðratmanýn, zihni faaliyet olarak iðdiþ
týrma tehlikesini doðurmuþtur.
kral- olmasýdýr. Selçuklular Anadolu’ya akýn etmenin, karanlýða gömmenin, diðer Kürtlerin Dili ve Kültürü Adý geçen þair ve âlimlere ilaveten þu
þlar- baþlattýklarýnda, oranýn yerli halklarýn- yandan bölüp-parçalayýp, sömürmenin
Kürtçe dili, bugün Türkiye, Ýran, an bilinmesi zaruri olan âlimlerden Fatih
par- dan olan Kürtler zaten birkaç asýr önce yollarýný açtýlar. Bunun neticesidir ki;
Irak, Suriye, Rusya, Lübnan gibi deðiþik Sultan Mehmed’in Hocalarýndan Molla
yi- Müslüman olmuþlardý. Doðu Anadolu Türk Devletleri 12 parçaya, Balkanlar 7
devletlerin sýnýrlarý içinde yaþamakta Gürani, Þehrezor’a baðlý Goran köyün-
asa- bölgesine gelen Türkler kendileri gibi parçaya, Araplar 16 parçaya, Kürtler 5
olan Kürtlerce konuþulur. Kurmanci, So- den bir Kürt’tü ve nesebi Þihabüddin el-
ýlýn- Müslüman ve Sünni olan Kürtlerle itti- parçaya bölündü. Türk ve Arap aþiretle-
rani ve Kelhuri ve Zazaca lehçeleri kul- Kürdi’dir. Erbil Kürtlerinden Vefiyat al-
nde, fak yoluna gitmiþ, birlikte hareket etmiþ rine kurdurulan, cetvelle çizilmiþ sýnýrlar
lanýlmakla beraber dil içerisinde, Farsça, A’yan sahibi Ýbn Hallikan, Hadis ilminde
Di- ve bölgede varlýklarýný sürdüren Kürt ile haritalarý oluþturulan, uydurukça on-
Arapça ve Türkçe kelimeler bulunmak- meþhur ‘Nuhbet el-Fiker’ kitabýnýn sahi-
masý beylerinin özerkliklerine dokunmamýþtýr. larca bayrak ile topluluklarý birbirinden
tadýr. Kürtçe, Hint-Avrupa dil ailesinin bi Takiyüddin b. Abdurrahman Þehrezo-
iðer Selçuklularla müttefik olan Kürtler, Haç- ayrýþtýrýlan milletlerin durumu Kürt-
Hint-Ýrani kolunun Kuzey-Batý Ýrani gru- ri ve Diyarbakýrlý bir âlim olan Ebu’l-
kkas lý savaþlarýnda ve Moðol saldýrýlarýnda ler’den daha acýdýr. Bugün, Kürtlerin ta-
buna ait bir dildir ve günümüz Irak’ýnda Ferec ibn el- Cevzi Amid de bir Kürt’tü.
nda hep Selçuklularla birlikte hareket etmiþ rihinde, 1991 Irak savaþý ile ortaya çýkan
resmi dil olarak tanýnmýþtýr. Meþhur Osmanlý Þeyhu’l Ýslâmlarýndan
lere ve bu birlikteliði Osmanlý Devleti ile de hainleri saymazsak, Ýslâm Milleti’ni Ba-
Kürtçe’nin Kurmanci lehçesiyle bu Ebussuud Efendi Erbil Kürtlerinden ve
ldu. devam ettirip 600 yýl boyunca, üç kýtada tý karþýsýnda, Þii Ýran karþýsýnda yalnýz
güne kadar ulaþmýþ ebedi eserleri arasýn- Buhari mütercimi Babanzade Ahmed
a iç- Ýslâm’ýn bayraktarlýðýný yapmýþlardýr. býrakma olayý yoktur. Kürt hiçbir zaman
da Elîyê Herîrî (1425-1495), Feqîyê Tey- Naim Efendi ve yine bir Þeyhu’l Ýslâm
bü- Yavuz Sultan Selim Han önderliðinde onursuzluðu kendine kimlik edinmemiþ-
ran (1590-1660), Melayê Cizîrî (1570- olan Haydarizade Ýbrahim Efendi Irak
e bu Ýran-Þii fitnesinin baþý Þah Ýsmail’e kar- tir
1640) ve Ehmedê Xanî (1650-1707) adlý Kürtlerindendi. K. nýn bu harika yetmez
urul- þý sürekli taarruz halinde bulunmuþ ve
þairlerin büyük payý vardýr. Ehmedê mi? Diye nitelendirdiði Ýslâm’a Muhatap
san- Osmanlý’nýn sýrtýný dayadýðý en güvenilir Kürt Ýsmi’nin Kökeni Xanî’nin Mem û Zîn adlý ünlü eseri ilk Anlayýþý örgüleþtiren Necip Fazýl’ýn ve
985- millet olma bahtiyarlýðýný, sürekli kendi
“Kürt” isminin etimolojik kaynaðý, kez 1730’da çevrilip yayýnlanmýþtýr. Eh- Salih Mirzabeyoðlu’nun baðlýsý olduðu
rdan içinde özerk ve baðýmsýz yapýsýný muha-
tarihi olarak çok eskilere M.Ö. 3000’lere medê Xanî, Türkçe, Arapça, Farsça yaz- Es Seyyid Abdulhakim Arvasi Hazretleri
nde faza ederek saðlamýþtýr. Bu manada deni-
kadar dayanmaktadýr. Bazý araþtýrmacý- dýðý bir çok nazýmdan baþka, uyaklý Kürt beldelerinde yetiþmiþtir. Yine Said
erin lebilir ki Kürtlerin Eyyubiler’den sonra
lara göre Kürt teriminin temelinde KUR Arapça-Kürçe sözlük olan Nûbu- Nursi Hazretleri, Kadiri tarikatýnýn seç-
ýpký ki en önemli devleti, Devleti Ali Os-
kelimesi yatmakta olup Sümer kökenli- har’ýn(Ýlk Meyvalar) da yazarýdýr. Beya- kin âlimleri ve Ýslâm mücahidi Þeyh Sa-
bba- manî’dir. Bu Arap içinde böyledir, Erme-
dir. Sümerce’de KUR, dað demektir. TÝ zýd okulu’nda öðrencisi ve ardýlý olan Ýs- id Kürt’tü.
uðu ni içinde böyledir, Avrupalý bazý milletler
eki aidiyeti ifade eder. Böylelikle KUR- maile Beyazidi (1954-1709) de ardýnda Bir yaþam biçimi olarak kültür; fert
mli- içinde böyledir. Ta ki Batýlýlaþma fitnesi-
TÝ kelimesi daðýn halký anlamýna gel- birçok þiir ve bir Kurmançi-Arapça- ve toplum olarak birlikte yaþayan insan-
coð- nin Osmanlýnýn içtimai ruhunu tahrip et-
mektedir. Kürdistan coðrafyasý bilindiði Farsça sözlük olan Gulzar’ý (Gülbahçe- larýn kendilerine öðretilen ve kendileri-
attin meye baþladýðý 1800’li yýllara ve Tazmi-
gibi daðlýk bir bölgedir. Binlerce yýldýr si) býrakmýþtýr. Hemadani Baba Tahir nin öðrendikleri ile meydana getirdiði,
Ya- nata kadar.
bu daðlýk coðrafyada yaþamasýndan do- (935-1010), Kürt edebiyatýnýn ilk yazýlý geliþtirdiði ve sonraki nesillere aktardýk-
ma- 1789 Fransýz Devrimi… Ulus Devle-
layý tarihi kaynaklar, yerel kültürler ve örneðini, bin 100 yýl önce Ýran’da Arap larý her þeyi ifade eder. Ve bu her top-
r ve tin yaygýnlaþmaya ya da Dünya emper-
ayný coðrafyada yaþayan diðer milletler alfabesiyle Kürtçe yazmýþtýr. Mela Eh- lumda farklý olabildiði gibi, ayný toplu-
i li- yalistlerinin, sömürge esasýna dayalý Sa-
Kürtlere bu adý vermiþtir. Sümercedeki made Beta(1414-1495) de yine Mev- mun içinde birbirinden farklý coðrafya
ethi, nayi Devrimcilerinin; artan hammadde
KURTÝ adý, Greklerde 2200 yýl önce lüd’ünü Kürtçe yazmýþtýr. Yine 16 yüz- ve kültürde de kendini gösterebilir. Kürt-
ahir ve iþgücünü karþýlamak, yeni pazarlar
Kurdienne (Kürt memleketi) diye geç- yýlda Erdelan valilerinin ya da Hevre- ler eserlerini genellikle Farsça ve Arapça
bu edinmek ve karþýlarýnda devasa impara-
miþtir. M. Hartmann, Nöldeke ve Weiss- man sultanlarýnýn saraylarýnda Goran dili üzerinden vermiþlerdir. Bu demek
miþ- torluklar görmek istemedikleri için türet-
bach gibi araþtýrmacýlar Kürtlerin klasik lehçesinde lirik ve dini eserler veren bir deðildir ki Kürtler kendi dillerine yaban-
14
cýlaþarak bunu gerçekleþtirmektedir.
Asla! Týpký Türklerin Osmanlýca terki-
bi misali, Kürtler de Ýslâm’ýn kendileri-
ne saðladýðý engin fikir ve anlayýþ çer-
çevesinde dillerini, kültürlerini zengin-
leþtirmiþ ve alfabe olarak Arapça veya
Farsça’yý kullanmýþlardýr. Bunda da
içinde bulunulan bölgenin, estetik kay-
gýlarýn, ruhi çerçevenin oldukça etkisi
vardýr. Kürtler öteden beri Batý’ya kar-
þý kindar ve tepkilidir. Çünkü Ýslâm’-
dan önce ki dönemde Kürt coðrafyasý
Batý tarafýndan istila edildiði zaman,
mallarý yaðmalanmakta, kültürleri yað-
malanmakta, katliamlara maruz býraký-
lýp daðlara göçe zorlanmaktadýr. Oysa
Ýslâm Devletleri olsun, Safevi Devlet-
lerinden Ýran olsun genelde Kürtlerin
ulusal Kültürlerini muhafaza etmesini
saygýyla karþýlamýþ hatta gerekli deste-
ði, ihtimamý dahi göstermiþlerdir. Ya-
vuz Sultan Selim Han’a mektup yaza-
rak Osmanlýya iltihak etmek isteyen
Kürdistan bölgesinin 21 Beyi (ki o za-
man sadece 7 tanesi mektuba imza at-
mamýþ ancak kýsa bir süre sonra bir ka-
çý daha gönüllü olarak iltihak etmiþtir)
bu rahatlýðýn, bu güvenin getirisidir.
Hemen akabinde Ýdrisi Bitlisi idaresin-
de bir özerk bir yapý tesis edilmiþ ve o
günün þartlarýnda Ýran-Þii saldýrýlarýna
karþý Kürdistan muhafaza edilmiþtir.
Bu sebeple Kürtlere ait kültürel faali-
yetlerin yoðun olduðu tarihlerde
Ýslâm’la þereflendikleri andan sonradýr.
Cami, okul, medrese, çeþme ve külli-
yeler Kürdistan’da oldukça çoktur ve
her birinin bir baþka hikâyesi, bir baþ-
ka mazisi vardýr. Misallendirirsek; Bit-
lis Medresesi, Cezire Medresesi, Zaho
Medresesi, Mardin Þehri, Ahlât’ta Ma-
raga Gözlem Evi, Siirt Tillo Medresesi
bunlardan bazýlarýdýr.
Kürtlerin Dini ve
Ýslâm’la Þerefleniþi
Kürtler, dini bakýmdan çok hetero-
jen bir millet olup aralarýnda birçok
farklý dine mensup gruplar vardýr.
Ýslâm’dan önce Mecusilik tesirinde ol-
duklarý ve Pers iþgalinin tesiri ile uzun
süre bu dine mensup olarak yaþadýkla-
rý söylenmektedir. Kürtlerin çoðunluðu
(% 90 üzeri) Sünni Müslüman olup
Ýslâmiyet’i kabul etmiþtir. Türkiye, Su-
riye, Irak ve Ýran sýnýrlarý içinde yaþa-
yanlarýn çoðunluðu Sünni olmakla be-
raber ayrýca Þii, Yezidi, Mecusi ve Hý-
ristiyan olanlarý da mevcuttur. Bütün
halinde deðerlendirildiðinde Kürtler
Akvam-ý Ýslâmiye’den dir.
Kürtlerin Müslüman olmadan önce,
en çok etkilendikleri inancýn Mecusilik
olduðu yolunda yaygýn bir kanaat
hâkimdir. Yaþadýklarý yer itibariyle,
komþu olunan ülkelerin dinlerinin ve
bölgeye has inançlarýn etkisi altýnda
kalmýþlardýr. Kürtlerin, memleketleri-
nin Hicaz bölgesine yakýnlýðý ve
Ýslâm’ýn yayýlmasýyla birlikte Kürdis-
tan’da bundan nasibini almýþ ve Sa´d
bin Ebi Vakkas´ýn (r.a) Musul seferi
(637) Müslümanlarla Kürtlerin ilk te-
masý olmuþtur. Ýslâm’ý kýlýçlarýn gölge-
sinde deðil, elçilerin daveti ile kabul
etmiþ bir millet olarak adlarýndan onur-
BARAN
la söz ettirmiþtir. Ünlü Müfessir Alu-
si’ye göre, Kürtlerin bir kýsmý Hz. Pey-
gamber(a.s.m) zamanýnda Müslüman
olmuþlardýr. Hatta bunlardan “Ebu
Meymun Cabân el-Kürdî” ismindeki
bir sahabe Kürt kökenlidir. Kürtlerin
bulunduðu bölgelerden Urfa, Harran,
Meyafarkin, Hasankeyf, Mardin, Di-
yarbakýr, Nusaybin gibi bölgeler savaþ-
tan sonra sulh yoluyla fethedilmiþler-
dir. Bu fetihler, Hz. Ebu Ubeyde’nin
görevlendirdiði büyük komutan Iyad b.
Ganem tarafýndan hicrî 19-20. yýllarýn-
da gerçekleþmiþtir. Ýlerleyen süreçte
Emeviler’in son dönemlerinde yöne-
timden kaynaklanan ve valilerin zul-
müyle biran nitelik deðiþtirmeye doðru
hareketlilik yaþayan Ýslâm devlet ida-
resi Abbasilerin egemenliðine doðru
ilerledi. Böyle bir zamanda Kürtler,
Ehlibeyt muhabbeti ve sýmsýký Ehli-
sünnet baðlýlýðý ile Abbasilerin yanýnda
yer almýþ ve yönetimin Abbasilerin eli-
ne geçmesinde önemli roller üstlen-
miþlerdi. Özellikle Kürt serdarý Ebu
Müslim Horasani, Müslüman Kürt bir-
likleri oluþturmuþ ve Kürtlerin Ýslâm
sancaðý altýnda milletleþme sürecine
büyük katkýda bulunmuþtur. Ýslâm’ýn
ilk bayraktarý Araplarken ikincisi Sela-
haddin Eyyubi ve Eyyubiler Devleti
vesilesi ile Kürtler olmuþtur. Türkler,
Selçuklu ve Osmanlý Devleti ile Kürt-
lerden sonradýr. Ýslâm kimliði ile hare-
ket eden bütün devletler; kurucularý,
yakýnlarý, ordusu, bürokrasisi, dini
kadrosu ile vs. herhangi bir kavmin
asabiyesi üzerine deðil liyakat þartlarý
üzerine bina edildiðinden, kimin öncü-
lüðünde olursa olsun ‘Aslolan Ýnsan
keyfiyetinin yükleniliþi, Ümmetin yük-
selmesi, Ýslâm’ýn zaferi ve Müslüman-
larýn kardeþliði’ olduðu için zaferler ve
iktidarlar hiçbir zaman tek bir kavme
irca edilmemiþtir. Bu sebepledir ki Se-
lahaddin’in ordusu ve devlet kadro-
su’nun çoðunluðu Türk ve Araplardan,
Osmanlý idaresinin ve ordusunun Kürt,
Arap ve diðer milletlerden oluþmuþtur.
Nüfus ve Coðrafya
Kürtler yoðun olarak Toros ve Zag-
ros daðlarýnýn kesiþtiði, Mezopotam-
ya’yý da içine alan, Türkiye’nin Doðu
ve Güneydoðusu, Irak’ýn kuzeyi,
Ýran’ýn Kürdistan, Batý Azerbaycan,
Azerbaycan (Zengilan, Lâçin, Kubadli,
Kelbecer) Kermanþah ve Loristan eya-
letlerinde yaþarlar. Mezopotamya, Fý-
rat ve Dicle Sularýnýn arasýndaki yere
denilen ve binlerce yýldýr kullanýlan bir
isimdir. Etimolojik olarak Yunanca
kaynaklý bir isim olan Mezopotamya;
ilk tapýnak, ilkyazý, ilk aritmetik, týp, ti-
caret, dýþ iliþkiler, diplomasi, barýþ ant-
laþmasý, ilk türkü, ilk yontu, ilk mut-
fak, ilk tiyatro, ilk astroloji gibi ilklere
sahne olmuþ bir yöredir.
Kaþgarlý Mahmut’un 1074’te yaptý-
ðý haritada Kürtlerin ülkesi Arapça ola-
rak “Erdu’l-Ekrad” diye kaydedilmiþtir
ki bu “Kürtlerin Memleketi” anlamýna
gelir. Kaþgarlý Mahmut, 1008’de Doðu
Türkistan’ýn Kaþgâr þehrinde dünyaya
gelmiþtir. Medreselerde tahsil gördük-
ten sonra kendisini Türk dili tetkikatýna
vakfetmiþtir. Bu amaçla Orta Asya’yý van’da yaþamaktadýrlar. Rusya’da da
boydan boya kat ederek Anadolu’ya birkaç bin Kürd’ün varlýðýndan söz
oradan da Baðdat’a gitmiþ, Divânü Lü- edilebilir.
gati’t-Türk adlý eserini 25 Ocak
1072’de yazmaya baþlamýþ ve 10 Þu- Kürtlerde Sosyal Yapý
bat 1074’te bitirmiþtir. Kitabýn asýl
Sosyal yapý; toplumdaki fertlerin,
nüshasý bu gün Ayasofya Müzesi’nde
gruplarýn, kurumlarýn, deðerlerin,
muhafaza edilmektedir.
inançlarýn, kanunlarýn, coðrafyanýn
Türkiye’deki Kürt kökenli Türk nü-
topluma verdiði formatý, biçimi ifade
fusuna dair sayým Devlet Ýstatistik
eder. Uzun yýllarýn getirdiði tecrübî bi-
Enstitüsü tarafýndan 1965’de yapýlmýþ-
rikim ve yeni edinilen fikirlerin, kendi
týr. Buna göre, 1965’de 31.391.421
kültürleri ve gelenekleri ile harmanla-
olan Türkiye Nüfusu’nun 2.219.502’si
mýþ olarak yaþadýklarý döneme tesir
ana dili olarak Kürtçe’yi beyan etmiþ-
eden Kürt aþiret reisleri, âlimleri, þeyh-
tir. Bu sayý, toplam nüfusun yüzde
leri, büyükleri yaþadýklarý toplum üze-
7,07’sine tekabül etmektedir. Sonraki
rinde en ciddi etkiye sahip kiþilerdir.
yýllarda yapýlan nüfus sayýmlarýnda et-
Hatta denilebilir ki Kürt toplumunun
nik köken belirtici herhangi bir özel sa-
Sosyal dinamikleri, ailesi, kenti, ticare-
yým olmadýðý için Kürtlerin net nüfusu
ti, yönetimi bu kiþilerin direkt tesiri al-
belli deðildir. Ancak 2005 yýllarýnda ait
týndadýr. Çünkü yaþadýðýmýz çaðda bile
nüfus sayýmýna bakýldýðýnda Türki-
gözlenerek elde edilebilecek bir sonuç-
ye’de yaklaþýk 15-16 milyon Kürt ol-
tur; Kürtler, yüzyýllardýr muhafaza et-
duðu belirtilmektedir.
tikleri ‘Geniþ Aile’ tipinin ötesinde,
Türkiye’deki Kürtler, Cumhuri-
‘Aþiret’ halinde, büyük gruplar ve top-
yet’in ilk yýllarýnda yoðunlukla Doðu
luluklar halinde yaþarlar. Þimdiler de,
Anadolu ve Güneydoðu Anadolu böl-
Aþiret olarak seksen kadar toplama va-
gesinde bulunuyorlardý. Son yýllarda
ran bu millet, dýþarýdan üç beþ bin kiþi-
yaþanan iç göçler nedeniyle, Ýstanbul,
nin temsil ettiði bir yapý olmaktan çok
Adana, Ýzmir, Bursa ve Mersin gibi bü-
uzaktýr. Tarih boyunca Aþiretler arasýn-
yük kentlere ve iþ bulma amacýyla bazý
da Milli Birlik þeklinde fazlaca uzlaþ-
Avrupa ülkelerine göç etmiþlerdir. Bu
ma görünmemiþtir. Bunda da tabiî ki
nedenle, özellikle Anadolu’nun batý-
Aþiretlerin yönetim anlayýþýndan, Bey-
sýnda yaþayan Kürt kökenli nüfusun,
lik misali özerklikten gelen özgüven-
Doðu ve Güneydoðu Anadolu’ya göre
den kaynaklanmaktadýr. Bunun her za-
çok daha fazla olduðu tahmin edilmek-
man olumsuz etkisi olmamakta, birçok
tedir; ancak yukarýda belirtildiði gibi,
kere olumlu etkileri söz konusu olmak-
nüfus sayýmlarýnda vatandaþlýk esas
tadýr. Çünkü bir yanlýþ, top yekûn bir
alýndýðý ve etnik köken sorulmadýðý
millete mal edilememekte veya bir
için, Kürt kökenli nüfusun nerede daha
grubun aldýðý karara diðer grup katýl-
yoðun olduðu konusunda kesin bir þey
mamakta böylece daha saðlýklý kararla-
söylemek imkânsýzdýr. Bunun yanýnda
rýn alýnmasýnýn da önü açýlmaktadýr.
evlilik, göç, mecburi iskân ve asimile
Tarihte sadece Ýslâm, Kürt aþiretlerini
politikalarý ile gerçekleþen bir karýþýk-
bir araya getirebilmiþ, devletleþtirebil-
lýkta mevcuttur. Lakin bu durum salt
miþ ve dünya çapýnda güçlü bir devlet
Kürtleri ilgilendiren bir durum olma-
olarak temsil edilmesini saðlamýþtýr.
yýp Türk Cumhuriyeti topraklarýnda
Bu aþiretlerden en tanýnmýþlarý; Zý-
yaþayan, Türklerde dâhil her milleti
bariler, Haletiler, Haririler, Ruþniler,
alakadar ettiðinden hadisenin boyutu
Bartiler’dir. Bunlardan bazýlarý da bu-
net deðildir. Çünkü Kürtlerin yaþadýðý
lunduklarý yerlerin adlarý ile anýlmýþ-
coðrafyada; Araplar, Ermeniler ve
lardýr, Bitlisliler, Ýmadiler, Sincariler,
Türkler de Türkiye Cumhuriyeti’nin
Gorkiler, Cezereviler gibi. Diðer yan-
ulusal politikasý neticesi bu karmaþa-
dan da bazý aþiretlerde yaþadýklarý ken-
nýn içinde kalmýþ ve kendilerini ifade
te kendi adlarýný verecek derecede güç-
edemediklerinden eksik, yanlýþ ve poli-
lüydüler, Hakkâri isminin Hakkâr aþi-
tik deðerlendirilip dýþlanmýþlardýr.
retinden gelmesi gibi. Ki Hakkâr aþire-
Irak’ta Kürt nüfusunun geneli Irak
ti bölgenin tanýnmýþ saygýn aþiretlerin-
Kürdistan Özerk Bölgesi sýnýrlarý dâhi-
den biridir. Kürtlerin tarihide bir nevi
linde yaþamaktadýr. Geri kalan nüfusun
Aþiretler, Beyler ve Beylikler tarihidir.
büyük bir kýsmý Baðdat’ta yaþamakta-
dýr. 2002 yýlýndan beridir süregelen sa-
Kaynaklar:
vaþtan zarar gören Baðdatlý Kürtlerin
Þeref Han, Þeref Name, Hasat Yay.
çoðunun savaþýn zararlarýný tekrar ya-
Kürt Milliyetçiliði, Viladamir Mi-
þamamak için Özerk bölgeye göçleriy- norsky, Thomas Bois, Örgün Yay.
le Özerk bölgenin nüfusunda deðiþik- Kürtler, Basil Nikitine, Örgün Yay.
likler meydana gelmiþtir. Özerk böl- Adýmlar, Salih Mirzabeyoðlu, Ýbda
geyle beraber Irak genelinde Kürt nü- yay.
fusu 5 milyonun üzerindedir. Ýran’da Baþyücelik Devleti, Salih Mirzabe-
yaþayan Kürtler ise çoðunlukla Kor- yoðlu, Ýbda yay.
destan Eyaletinde yaþamaktadýrlar. Ýslâm Tarihi, Mehmet Asým Köksal,
Kürt nüfusunun 8 ila 9 milyonu bulun- Diyanet Vakfý Yay.
duðu tahmin edilmektedir. Suriye’deki Emeviler Dönemi, Ýhsan Süreyya Sýr-
1 ila 2 milyon arasýnda ki Kürt nüfusu ma, Beyan Yay.
Dört Seçkin Dost Dört Halife, Þeyh
genellikle Suriye-Türkiye ve Suriye-
Þemseddin Es-Sivasi, Eskiþehir Kütüp-
Irak sýnýrlarýna yakýn bölgelerde yaþa-
hanesi
maktadýr. Ermenistan’da yaþayan 30-
Divânü Lügati’t-Türk, Kaþgarlý Mah-
40 bine yakýn Kürt de Ýran ve Türkiye
mut,
sýnýrlarýna yakýn bölgelerde ve Re-

SOSYAL PATLAMA!
TABLOLAR
Kýsa kýsa tablolar…
Sosyali patlamýþ Türkiyemden insan manza-
ralarý. Karanlýk, dipsiz bir kuyu... Çýrpýn dur,
çýk çýkabilirsen…
*Emekliler, adilane bir þekilde kendilerine
verilen yüzde 1,83’lük zamla acayip kalkýnmýþ-
lar, yatýp kalkýp RTE’nin yedi sülalesine rahmet
okuyorlar.
*Fiyatlar yükseliyor, enflasyon artýþa geç-
ti… Ramazan’a girerken çarþý pazarda temel gý-
daya zam üstüne zam…
*Karþýlýksýz çek senetler rekor üstüne rekor
kýrýyor ama sorarsanýz krizde düzel-
me alametleri var. Ya aslýnda kriz de
yok, teðet geçti teðet…
*Ýþsizlik rakamlarý açýklandý,
durumda düzelme yok. Türkiye, iþ-
sizlikte rekor kýrmaya devam edi-
yor. Krizin “teðet geçtiði” (!) ülke-
miz Dünya iþsizlik sýralamasýnda
dünyada 5. sýrada. Krizi hem teðet
geçirdiði hem de böylesi bir iþsiz-
likle bizi dünyada bir þeylerin sýra-
lamasýna soktuðu için RTE’ye mü-
teþekkiriz. Eh atalarýmýz, “baþ ol da
istersen soðan baþý ol!” sözünü her-
halde bunun için söylediler.
*Þanlýurfa’da Fak Fuk Fon’un verdiði 150 li-
ralýk yardým kuyruðunda birçok kiþi baygýnlýk
geçirirken bir kiþi kalp krizi geçirerek hayatýný
kaybetti.
*Münevver Karabulut’un babasý Süreyya Ka-
rabulut, kendisi hakkýnda suç duyurusunda bu-
lunmaya hazýrlanan Celalettin Cerrah’a yanýt
verdi. Karabulut, cinayetle ilgili suistimaller ya-
þandýðýný söyledi. Karabulut’un eþi, kýzýný öldü-
ren Cem Garipoðlu’nun yakalandýðýný fakat para
karþýlýðý serbest býrakýldýðýný iddia etmiþti. Ve bu
iddia o kadar normal karþýlandý ki… Yani çýkýn
sokaða ve rastgele sorun bakalým, polisin rüþvet
alýp bir katili serbest býrakacaðýný düþünenleri-
mizin oraný yüzde kaç? Ýþte size tuzun koktuðu-
na dair asýl dehþet verici tablo bu. Polisin rüþvet
almayacaðýný ileri sürmek cesaret iþi…
*Diyarbakýr Emniyet Müdürü Mustafa Sað-
lam, “Ne terör ne baþka bir þey trafiðin öldürdü-
ðü kadar cana kýymýyor.” dedi. Saðlam, trafik te-
rörünün mesulünün emrinde olduðu hükümet-
hükümetler olduðunu ise aðzýna almadý.
*60 bin kadýn vesika
almak için sýrada bekli-
yormuþ. Bu çalýþmýyor-
lar demek deðil. Ýþlerini
resmileþtirmek istiyor-
lar. Kaç kadýn baþvuru
yapmadan çalýþýyor ve
kaçý hâlihazýrda vesika-
lý? Ýþte Adalet, iþte kal-
kýnma.
*Son bir hafta akýlda muhtelif protestolarla
kaldý. Ýnsanlar yukarýdaki haþmetlileri her fýrsat-
ta protesto ettiler, rahatsýzlýklarýný sözlü ve fiili
olarak dile getirmekten çekinmediler. Aþ istedi-
ler, iþ istediler… En garibi de Baþbakan’a atýlan
BARAN
Seyfi ÇABUKEL
yumruk oldu. Yanlýþlýk olmuþ. Bir Baþbakan için
bu mümkün mü? Elbette mümkün ama, yumru-
ðu yanlýþlýkla da olsa yiyen bir Baþbakan, hele
hele bu Türkiye Cumhuriyeti Baþba-
kaný olursa, BOP Eþbaþkaný olursa,
bunun altýnda elbette bir þey aranýr.
Ýþ kazara da olsa yumruklarýn konuþ-
masýna geldiyse, bu durum, bundan
sonraki adým için fýrsat kollayan bir-
çok kiþi ya da grubu cesaretlendire-
bilir. Koruma ordusunun her geçen
gün daha da artýrýldýðýna þahit olsak
da, yine de yumruk patlayýveriyor.
Bu gidiþatýn ne demek olduðunu
bilenler bilmeyenlere anlatsýn. Ýste-
yenler de Üstad’ýn “Ýhtilâl” kitabýný
okusun.
Hatýrlatalým, Fransýz ihtilâli,
Kral’ýn da senin benim gibi biri olduðu anlaþýldý-
ðýnda kopmuþtu. Yani iþte o da attan düþebilir,
yalan söyleyebilir, palavra sýkabilir, yumruk yi-
yebilir, küstahlaþýp milleti azarlayabilir, yüzüne
tükürülebilir, memleketinde
en geçerli istihdam fahiþelik
olabilir, oðlunu askerden
kaçýrabilir, sünnet altýnla-
rýyla oðluna gemicik alabi-
lir, en yakýn arkadaþý namus
ve þeref sözü vermiþ olsa
da, “ben vermedim ya!” di-
ye o arkadaþýnýn sözünü ya-
latýr ama arkadaþlýklarý de-
vam eder…
CÝNNET
Ýnsanlar, bir tarafta idealsizlik, diðer tarafta
aðýr yaþam koþullarý, bozuk düzen ve bir de bu-
nun üstüne yukarýdakilerin vur patlasýn, çal oy-
nasýn hayatlarýný seyre mecbur býrakýlmalarý kar-
þýsýnda insan olmaktan
zorla çýkarýlmakta. Ne-
ticesi ise, cinnet, cina-
yet, katliam… AKP’nin
iftihar tablosu desek ye-
ri… Evet, bu iþlerin to-
humlarýný AKP atmadý
ama 7 yýllýk iktidarda
bunlara karþý gerekli
tedbirleri de almadý. Almadýðý bir tarafa bir de bu
bataklýðý besleyen kanallarý sahiplendi. Cumhu-
riyet tarihinin yüzde onluk kýsmýnda iktidar ola-
caksýn da çaresini bulabildiðin bir iþ olmayacak.
Ýktidar mazeret kabul etmez, AKP’nin sefaleti,
rezaleti, ihaneti apaçýk. Palavra deðil, insanlar
15
birbirini katlediyor ve bir sonraki kurban siz ya
da en yakýnýnýzdaki bir sevdiðiniz de olabilir.
Eðer samimi bir Müslüman olarak düþünüyorsa-
nýz, ölenin kim olduðu bile sizi ilgilendirmez.
Bir masumun katlinin bütün insanlýðýn katli gibi
demek olduðunu bilirsiniz ve içiniz acýr. Bir yer-
leriniz sancýlanýr. Ama AKP saflarýndan bakarsa-
nýz hayata, bir taraftan bu ölçüleri tekerler, diðer
taraftan da mesuliyet almak yerine piþkin piþkin
sýrýtmakta beis görmezsiniz. Ýþte, o cinnet tablo-
sundan geçen hafta basýna aksedenlerden bir ke-
sit…
Hakkari’de iki aile arasýnda kavga çýktý. Taþ,
sopa ve silahýn kullanýldýðý kavgada 7 kiþi yara-
landý.
Aydýn’ýn Ýncirliova ilçesinde akraba iki aile
arasýnda çýkan kavgada 1 kiþi öldü, 1’i aðýr 12
kiþi yaralandý.
Ankara’nýn Altýndað Ýlçesi’nde bir kiþi 8 ay-
lýk hamile eþini silahla vurarak öldürdü.
Konya’da çýkan silahlý kavgada 1 kiþi öldü, 1
kiþi yaralandý.
Trabzon’da iki grup ara-
sýnda çýkan silahlý kavgada
1 kiþi öldü, 1 kiþi yaralandý.
Adana’da bir kýraathane-
ye düzenlenen silahlý saldý-
rýda bir kiþi hayatýný kaybet-
ti, bir kiþi de yaralandý.
Kayseri’de bir kadýn
uyuyan kocasýnýn baþýna sa-
týrla vurarak öldürdü.
Bodrum’da silahla baþý-
na ateþ ederek kendini yaralayan kiþi, hayatýný
kaybetti.
Ankara’da, bir evde bulunan iki ceset üzerine
yapýlan araþtýrma neticesinde, Savaþ D’nin evli
ve iki çocuk annesi Sevda B’yi tabancayla vur-
duktan sonra intihar ettiði belirlendi.
Balýkesir’in Erdek Belediye Baþkaný Hüseyin
Aysan’ýn özel korumasý, pompalý tüfekle vurula-
rak öldürüldü.
Ordu’nun Perþembe ilçesinde, emekli öðret-
men Mesut Yýlmaz Sönmez, kafasýna aldýðý mer-
mi yarasý neticesi öldü.
Adana’da bir cinayet daha… Bir kiþi, eski ka-
rýsýnýn dostunun öldürdü.
Sultanbeyli’de, bir kiþi, tartýþtýðý eþini taban-
cayla baþýndan vurarak öldürdükten sonra intihar
etti.
Bursa’nýn Mudanya ilçesinde kavgada býçak-
lanan genç öldü, 2 kiþi yaralandý.
Þanlýurfa’da 2 aile arasýnda çýkan silahlý kav-
gada 4 kiþi hayatýný kaybetti.
16
Üstad, Yanlýþlara Þiddetle Karþý
Durduðu Ýçin Üstad Olmuþtur
Yani Üstad hakkýnda yüzlerce kitap yazýlmýþ, Ýdeolocya Örgüsü nedir, "tatbik fikri" nedir, iþte Üstad'ýn,
"Ýslamiyet'in emir subaylýðý" diye kastettiði mânâda Büyük Doðu'nun Ýslâm'ýn zamanýmýzda eþya ve
hadiseye nasýl tatbik edileceðine dair bir sistem muhtevasý belirttiði kavrayamamýþlardýr.
Cihad KOLGEZEN
A sým Öz’ün Üstad’ýn “Türki-
ye’nin Manzarasý” eseri üzeri-
ne kaleme aldýðý yazýnýn tenkidine da-
ir geçtiðimiz hafta yayýnladýðýmýz ilk
bölümden sonra, eskilerden, inþallah
eskimez-eskimeyiz diye tabir edebile-
ceðimiz Mevlüt Kayýþ gönüldaþa tesa-
düf edince, fýrsat bu fýrsat, biz de tey-
bi önüne koyduk… Koyu’lar, sohbete
katýlanlarýn araya girerek ettiði kelâm-
lar…
Dergi daha çýkmadýðýndan, Asým
Öz’ün yazýsýný özetliyorum. Mevlüt
aðabey de, “Yeni yetme bir tanesi ye-
ni þeyler görüyorsa, ona da söyleyecek
herhangi bir þey yok!” istihza cümle-
siyle sohbete baþlýyor ve: Üstad bu
güne kadar herkese bir þey dedi ama
ne için dedi? Adam oradaki dini bir te-
meli, bir usulü, esasý bozucu, gayet ra-
hat söz ederken, Üstad imanýnýn þid-
detinden buna tepki göstermiþ… Ada-
mýn zerre günahý olmasa da en ufak
bir iman zaafýnda gidiyor, kâfir oluyor
yani. Böyle keskin bir ölçü var herke-
sin bildiði. Bir adam kalkýp herhangi
bir konuda, özü zedeleyici bir ifade
kullanýyor. Üstad’ýn buna ne tepki ver-
mesi beklenir? Daha yumuþak, “aman
düzelir filan” mý demesi lazým?
BARAN
Bu adamlarýn mezhepsiz vs. oldu-
ðunu da göz önünde bulundurmak
lazým…
Ondan da öte, þimdi meselâ, iki in-
san birbiriyle medeni olarak görüþebi-
lir. Biri yanlýþ da söyleyebilir. Onun
yanlýþ olduðunu itidalli bir þekilde
söyleyebilirsin. Ama bunu bir Ýmam-ý
Azam, bir Ýmam-ý Gazalî yada büyük-
lerden biri söyleyemez. Bunu hoþ gö-
rüyorum filan diyemez. Çünkü orada
söylenen yanlýþ ifade, özü zedelediði
için, böyle bir þey düþünülebilir mi?
Konuþan insanlar sýradan insanlar ol-
sa, biri yanlýþ bir söz söylese öbürü de
ona itidalli davranýr, tolere eder. Asým
Öz Üstad’ý itidalsizlikle suçluyor ya,
bir kere Üstad’ýn konumunu bilmiyor
ki. Gayet tabi sen, ben, ya da sýradan
bir baþka adam kendi aralarýnda konu-
þurken Öz’ün kastettiði manada itidal-
li davranabilir. Bu kendi aramýzda olur
ama temsil makamýndaki bir insan
bunlara karþý itidalli davranamaz.
Bunlarýn anlamadýðý da bu.
Remz þahsiyet!
Gayet tabiî ki remz þahsiyet. Yani,
haþa o zaman Peygamber de itidalsiz
davrandý filan diyeceksin. Var mý böy-
le bir þey? O yazar diyorsa ki, “ben bi-
le itidalli davranýrken, koca Necip Fa-
zýl itidalsiz davranýyor”, iþte zaten Ne-
cip Fazýl olduðu için itidalsiz davran-
mak zorunda. Sen davranabilirsin, ben
davranabilirim… Benim, dine verece-
ðim bir kayýp olmaz ki, biz dine bir
kayýp verdiremeyiz. Sýradan insanlar
dine zarar verebilir mi? Olmaz. Ama
büyük bir þahýs bir þey yaparsa, bu bü-
yük kayýplara yol açabilir. Herkes bir
þey söylüyor iþte. Laikler filan. “Bu
çaðda bu uygulanýr mý?” Bu, þirktir,
baþka izahý yok. “Bu çað” diye bir ha-
dise yok.
Ýslâm, çaðlar üstü Mutlak Fikir…
Adam bunu bilinçli söylese, direk
kâfir oluyor. Belki bilgisiz insanlar af-
fedilebilir bunu söylediði için. Ama
bunu þuurlu olarak söyleyen varsa, ta-
biî ki ona þiddetli davranýlmak zorun-
da. Þimdi, böyle bir tavýr gösterilmi-
yorsa, bunu göstermeyen kim varsa,
bu bilgisizlikten deðil, en hafif tabirle
ahmaklýktan, korkaklýktan demek ge-
rekir. Üstad’ýn bunlarý dile getirdiði
devirlerde kimse de yok. Hem doðru-
yu söyleyecek, hem doðruyu eðip
bükmeden söyleyecek, yanlýþ yapma-
yacak. Þimdi bu adamlar bedavadan
mý? O Bediüzzaman’ýn hapis yatmala-
rý… Hafif eðilse, hapis yatmayacaktýr
yani. “Yok” diyordur, “bu böyledir!”
diyordur, onun için yatýyordur. Yoksa
bütün müsümanlarý götürüp hapse at-
mýyorlar da Said Nursî’yi atýyorlar?
Yahut Necip Fazýl’ý atýyorlar? Herke-
sin bildiði bir hadisedir, Ýmam-ý Azam
Efendimiz kendisine yapýlan teklifi ni-
ye kabul etmedi? Ýmam-ý Azam Efen-
dimize herhangi bir þey söylediler mi
ki, “sen þu yanlýþ hükmü ver, þu kara-
rý da þöyle ver!” diye herhangi bir þey
olmadý ki daha… Ýþ o noktaya gelme-
den, öyle demelerine fýrsat vermemek
için, olabilir düþüncesiyle, olma ihti-
maline karþý reddetti. Ýleride bir þeri
hükme karþý tavýr koyabilirler diye, ih-
timaline bile fýrsat vermiyor. Olmasý
gereken de budur zaten, onun için
Ýmam-ý Azam, Ýmam-ý Azamdýr. Ya da
onun için Necip Fazýl’dýr. Ýhtimal bý-
rakmamak. Biz itidalli davranalým.
Þimdi çocuk, çocuk olduðu için de
bunlarý hesaplayamayacak düzeyde.
Sen ölçüyü tepeliyorsun… Bize yana-
þan herhangi bir kiþi böyle ölçüye ters
bir þey söylese, duruma göre belki iti-
dalli davranabiliriz, belki buna ruhsat
vardýr ama bizim söylediðimiz bizi
baðlar. Sýradan insanlarýn söylediði
hiçbir þey baðlayýcý deðil ki yani. Ama
temsil makamýndaki insanlar için bað-
layýcýdýr. Meselâ günümüzden örnek
verirsek… Bir tarafta Zekeriya Beyaz
var diðer tarafta Fetullah var. Zekeriya
Beyaz’ýn söyledikleri baðlayýcý deðil-
dir. O her þeyi söyleyebilir. Kimse de
Zekeriya Beyaz söylediði için onun
söylediklerine tepki göstermez. Deðil
mi? Zekeriya Beyaz zarar veremez za-
ten. Zekeriya Beyaz, kendi ismiyle be-
raber, ortaya koyduðu þeyin remzi ol-
du. “Her þeyi söyleyebilir, her þeyi ya-
pabilir!” diye sokaktaki adamda bir al-
gý oluþtu.
Zekeriya Beyaz denilince adamýn
aklýna horoz kurban etmeye fetva ve-
ren mazur bir tip geliyor.
Horoz kesmeye, çýplak namaz kýl-
maya fetva veren… Komedyen Cem
Yýlmaz, o bile diyor ki, “bizden daha
çok güldürüyor!”… Artýk kamuoyu da
biliyor ki bu hoca-moca deðildir.
Onun için de fazla zarar vermez. Ama
Fetullah öyle deðil, Fetullah’ýn söyle-
dikleri zarar veriyor. Adam gayet rahat
diyebiliyor ki, “bu ayetler o dönemle
ilgili…” Süleyman Demirel de söylü-
yor bunu. Süleyman Demirel’in söyle-
diði herhangi bir zarar vermiyor ama o
cemaatin baðlýlarý, Fetullah söyleyin-
ce, “doðru tarafý var mý acaba!” diyor.
Þimdi, “ben politik olarak söyledim,
içeride söylenecek söz farklý, dýþarýda
farklý” böyle þey olmaz. Onun için de

O, meydan yerinde kavga eden adam. Ýþte gayet basit; Üstad bunun için Üstad'dý.
Þimdi hangi dönemde kavga ediyorsun sen? Her taraf fethedilmiþ, adam fethedilen yerlerde Fatihçilik
oynamanýn derdinde. Buralar fethedildi, geç artýk yani, "Allah" demenin yasak olduðu, "Allah ve ahlâk-
tan bahsetmenin" yasak edildiði bir dönemde bu kavga verilmiþ. Mücadele verilmiþ.
onun remz þahsiyet olma þansý yoktur.
Yani Fetullah Gülen denen adam hiç-
bir zaman Said Nursi olmayacaktýr.
Zekeriya Beyaz hiç olmayacaktýr.
Adam bir hayli bilgi sahibi ama onun-
la ilgili deðil ki bu, bu adamýn tavrýy-
la ilgili bir hadise. Kaldý ki, o müdafa-
aya kalktýðý kiþiler de o þeylerinden
vazgeçtiler zaten. Mesele sahibi kal-
madý. Bu yazýyý yazan muhtemelen
yeni okuyan, heyecanlýdýr deðerlen-
dirme aþamasýnda deðildir. Gayet ra-
hat konuþuyor. Yani ölçüde herhangi
bir þey… Ýþte, Hazreti Ömer Efendi-
mize atfedilen bir kýssa var, þu ayet ol-
maza kabul edeceðiz türünden bir þey
filan. Hazreti Ömer Efendimiz çok
þiddetli, “deðil o ayeti, oradaki bir
ötüreyi bile bütün dünya çengel atsa
kaldýramaz” diyor. Þimdi, Necip Fa-
zýl’a bunu yapacaðýna, bilgi sahibi bir
kiþiyse, “þu þu söyledikleri filanca öl-
çülere terstir.” Ýþte, “sünnet öçülerine
terstir” ya da kendilerince Kur’an
mantýðý mý diyorlar kendilerince, “ona
terstir” diye eleþtiri getirse… Þimdi
nerden baþlayacaksýn? Bir þey yapabi-
lecekse, ölçüye ters olan þeyleri deðer-
lendirmesi lazým… Bir þey yapabile-
cekse… Bu adam madem büyük bir
kimse deðil, madem, “abartýlýþ, büyü-
tülmüþ” olarak deðerlendiriyor ya þa-
yet öyle deðerlendiriyorsa, bunun ni-
çin öyle olduðunu ortaya koymasý la-
zým. Þunu anlamýyorlar, þu fark edil-
miyor esasýnda, fikir adamý geleceði
gören adamdýr. Mütefekkir bir þey
söylüyor ve bu iþ olsun diye söylenmi-
yor. Zaten mütefekkir olmasý da önü-
nü görmesiyle ilgilidir. Baran’ýn zan-
nedersem geçen haftaki nüshasýnda
Kazým Aðabey’in yazýsýnda vardý, Ku-
mandan’ýn daha önceden yaptýðý bir
tesbit vardý, iþte, “önümüze bir þey
açýlýyor, dünya konjonktüründen dola-
yý biz Ortadaoðu’da ister istemez bü-
yüceðiz” diye. Bu gün birçok kimse
de laik de olsa ayný þeyi söylüyor. Ýþ-
te, Türkiye büyüyecek, önü açýlacak.
Amerika da bunu kabullenmeye mec-
bur kalýyor, burada kalmak için kendi
adýna bu durumu kullanmaya çalýþý-
yor. Kumandan bunu onlarca sene ön-
cesinden söylediðinde kimse tiye al-
mýyordu o zaman. Herkes gülüyor, ha-
haha hihihi filan diyordu. Þimdi bir-
çok kesimden insan, “evet böyle ola-
cak” diyor. Suçu, önceden görebilme-
si... Þimdi Üstad Necip Fazýl Malat-
ya’ya gitmiþ, orda konferans verirken
Vehhabiliði anlatýyor. Bu selefi akým-
larý anlatýyor, tehlikelerini anlatýyor,
orada birisi karþý çýkarak, “ya burada
Vehhabi mi var da bunu anlatýyorsu-
nuz?” diyor Üstad’a. “Merkezi burasý-
dýr!” diyor Üstad da; “merkezi burasý-
dýr!” Yani bu tahmini en aþaðý 40 se-
nelik muhabbet. Aslýnda bunlar geçti,
çok kalmadý. 80’lerde bir furyaydý. Þu
anda bitti, öteki adamlar da bu iþler-
BARAN
den vazgeçtiler. Tekrar nerden gelen
bir akýmla canlanmaya çalýþýyorlar
bilmiyorum.
Üstad’ýn þöhreti için, “birkaç ki-
tabý okunduðundan dolayý böyle, di-
ðer kitaplarý okunsa böyle þöhret ola-
maz” diye bir þey söylüyor. Oysa Üs-
tad þöhretini Büyük Doðu’larla, mü-
cadelesiyle ve kitaplýk çaplarda yap-
mýþ biri olarak, o devirlerde de oku-
nan birisi. Adam kendisi birkaç kita-
býný okuyunca herkesi de kendisi gibi
zannetmiþ. Ayrýca Üstad, Anado-
lu’ya, kitaplarýný sözlü olarak, konfe-
ranslarla da dinletmiþ…
Þimdi ben düþünüyorum, Üstad
hangi kitabýyla meþhur oldu? Kiþilere
göre deðiþiyor bu. Meselâ Kaldýrýmlar
örneðin... Üstad’ýn söylediði bir þey
var, “adamlar beni þair filan olarak de-
ðerlendiriyor, ben dünya çapýnda bir
þey hazýrlýyorum, onun farkýnda bile
deðil!” Esasýnda Üstad’ýn bizatihi
meþhur olmasýný gerektiren þey de an-
laþýlmamýþtýr zaten. Üstad’ýn meþhur
olmasýný gerektirecek þey o getirdiði
terkip. Üstad kimine göre Kaldýrým-
lar’ýn, Ýslâmî kesime göre Sakarya…
Buna göre Mevdudi’ye çatan bir
adam…
Evet, iþte þuradakine bir þey söyle-
yen bir adam, mahkemelerinde kavga-
lý gürültülü, dik duran bir adam, kimi-
ne göre hazýr cevap… Bunlarýn içinde
Üstad’ýn asýl kimliði de kaybolmuþ.
Üstad’ý seven bir dünya insan var, hiç-
bir zaman Üstad’ý o þey noktasýnda
deðerlendirmediler. Mustafa Miya-
soðlu dâhil. Adam geçenlerde daha
yeni Ýdeolocya Örgüsünden bahsetme-
ye baþlamýþ, TV’de bir programda.
Yani Üstad hakkýnda yüzlerce kitap
yazýlmýþ, Ýdeolocya Örgüsü nedir,
“tatbik fikri” nedir, iþte Üstad’ýn, “Ýs-
lamiyet’in emir subaylýðý” diye kastet-
tiði mânâda Büyük Doðu’nun
Ýslâm’ýn zamanýmýzda eþya ve hadise-
ye nasýl tatbik edileceðine dair bir sis-
tem muhtevasý belirttiði kavrayama-
mýþlardýr. Çok da öyle Üstad’ýn eserle-
rini derinlemesine tahlil eden bir tane-
sine ben rastlamadým. Üstad’da ese-
rinde, “biz dünya çapýnda bir þey
tezgâhlýyoruz, ya bize katýlýn, ya da
eleþtirin” diye çaðrý yapmýþ hâlbuki.
Ne eleþtirmiþ, ne de katýlýnmýþtýr. Ke-
nardan bucaktan sevmiþlerdir. Bir de
fark edilmeyen þey, Türkiye’de mese-
le sahibi adam yok. Geçmiþteki büyük
adamlar, mesele sahibi adamlardý.
Meselenin sahibiydi. Üstad’ýn da,
“kim var denilince saðýna soluna bak-
madan ben varým deyici genç”… ben
varým… Ýþte bizim kýssalarýmýzda ka-
rýncanýn taraf tutmasý hadisesi. Tarafý-
mýz belli olsun ifadesi. Hazreti Ýbra-
him’in ateþini söndürmek in su taþýyor
ama fayda etmeyeceði söylendiðinde,
tarafýmýz belli olsun diye… Türki-
ye’de fikir adamý geçinenler taraflý de-
ðil esasýnda. Adam bir þeyler anlatý-
yor, tutarsa tutar. Necip Fazýl’ýnki bir
tarafýn derdi. Nasýl organize ederim
diye uðraþmýþ. Dergi çýkarmýþ, gazete
çýkarmýþ, kitap yayýnlamýþ, konferans
vermiþ, Büyük Doðu Cemiyeti’ni kur-
muþ, dünyada nerde bir hareket görse
onunla ilgilenmiþ. Diðer taraftaki
adamlar taraf deðil ki, sahibi deðil.
Kenarýndan bucaðýndan peþrev çeki-
yorlar durmadan. Türkiye’deki müca-
deleler… Ýþte, komþu ülkedeki müca-
dele, mücahidlerin verdiði mücadele
övülür, “þak-þak”lanýr, duruma göre
konjonktüre göre, birileri de kenardan
bir þey demiyor, engellemiyorsa…
Örneðin Afganistan hadisesi… Afga-
nistan’ý Sovyet Rusya iþgal ettiðinde
Türkiye’de herkes Afgan mücahidleri-
ni övüyordu. Deðil mi? Ne deðiþti þu
anda? Bir ülke, baþka bir ülkeyi geldi
iþgal etti, oranýn insanlarý direndi deðil
mi? Þimdi, Taliban zalim, zulüm, orta-
çað, NATO bir sürü bir þey. Niye?
Çünkü kendi içinde olduðu taraf iþgal
etti bu sefer. Farkýnda deðil belki ama
þimdi iþgalci kendi tuttuðu taraf. Med-
yada filan fazla sahip çýkan yok Afgan
mücadelesine. Býrak laik kesimi, Ýs-
lamcý kesimde bile yok. Rusya’yla
Çeçenistan savaþý üzerine saðda solda
ufak tefek de olsa kýpýrtýlar oluyordu
ama hafiften kapatýlýyor þimdi. Niye?
Ýslamcý hükümet de Rusya’nýn tarafýn-
da… Dünle deðiþen ne var? Rusya ge-
ne ayný Rusya, istila gene ayný istila.
Mücadele edenler de ayný adamlar ya
da onlarýn çocuklarý. Uzaydan birileri
gelmiþ de oralara yerleþmiþ deðil ki.
Dün çok güzel, bu gün kötü… Niye
deðiþti? Konjonktür deðiþince senin
tuttuðun tarafýn yönü deðiþti. Ýþte Ne-
cip Fazýl buydu, konjonktüre göre ha-
reket etmiyordu. Bütün bu Ýslamcý ke-
sim MSP tabanýnda yer etmiþti. Üs-
tad’a sahip çýkýlýrken, Üstad’ýn þaþ-
maz çizgisine ayak uyduramayýnca,
iþte görmemeye, yok saymaya baþla-
dýlar. Üstad’ýn söylediði, adamýn, “çýt”
diye bir sesi çýkýyor ama bunu koca bir
megafonla duyururken, senin sesini
ademe mahkum ediyor. Üstad’ý ademe
mahkum ettiler. Böyle bir adam yok…
Bu gün ayný mantýk Kumandan’a kar-
þý da uygulanýyor. Yok böyle biri, var
mý böyle biri? Ýþte adam hapiste, koç
gibi mücadelesine devam ediyor, ta-
raftarlarý meydan yerinde. Bunlar me-
sele sahibi, taraf olma derdinde olsa,
meseleye bakýþý da deðiþecek. Esasýn-
da dünden bu güne deðiþen bir þey
yok. Bediüzzaman’ýn kaç tane adamý
vardý ki mücadele ettiði dönemde ya-
nýnda? O zaman siyasi suçlu diye bir
kavram yoktu, herkesi ayný koðuþa
atýyorlardý, rahmetli Bediüzzaman da
o insanlarý topluyor, devþiriyor. Hepsi
de cezaevi arkadaþlarý yani. Herhangi
17
bir suçla, hýrsýzlýk dâhil, içeri düþmüþ
insanlar. O insanlar devþirebildiklerini
oralardan devþirebilmiþlerdir. Bu þu
demektir, kimsesi de yoktu dýþarýda ki
Hafýz Ali Efendi’yle ilgili geçen anlat-
týðýmýz mesele vardý, Hafýz Ali Efen-
di’ye sinirleniyor. Selâmýný almýyor.
Nedir bu? Beni taraftarsýz býraktý. Be-
nim yanýmda deðilsin diyor. O da
müftü yani, Maraþ’ýn en aðýr adamý…
Sevilen, sayýlan… Ama adamýn yapa-
bileceði o kadar. Niye Necip Fazýl bu
kadar çok seviliyordu? Necip Fazýl or-
tadaydý. Arvasîlerden bir milletvekili
þey anlatmýþtý, iþte Üstad niye büyük
filan. Adam milletvekili, evinde çocu-
ðuna Kur’an öðretirken perdeleri çe-
kip Kur’an okutuyor. Üstad da bangýr
bangýr, iþte, “Allah’ýn hükmüyle hük-
metmeyene itaat etmeyeceðiz” diyor,
“itaat edilmez” diyor. Tabiî ki cezaevi-
ne giriyor, beri taraftaki adam millet-
vekili olduðu halde, nihayetinde doku-
nulmazlýðý filan olduðu halde, bu
adam evinde perdeleri çektikten sonra
çocuðuna Kur’an okutabiliyor. Þimdi
o meydan yerinde kavga eden adam.
Ýþte gayet basit; Üstad bunun için Üs-
tad’dý. Þimdi hangi dönemde kavga
ediyorsun sen? Her taraf fethedilmiþ,
adam fethedilen yerlerde Fatihçilik
oynamanýn derdinde. Buralar fethedil-
di, geç artýk yani, “Allah” demenin
yasak olduðu, “Allah ve ahlâktan bah-
setmenin” yasak edildiði bir dönemde
bu kavga verilmiþ. Mücadele verilmiþ.
Bir baþka þey daha, Bedir niye
önemli, Bedir’e katýlanlar niye önem-
li? Diðerleri de sahabi! Bedir’e katý-
lanlar, iþte aslan gibi Bedir’de olduk-
larý için önemli, bunun izah edilecek
bir tarafý yok ki.
Adýný bilmediðimiz, hiç duymadý-
ðýmýz on binlerce sahabi var.
Tabiî ki… Niye Bedir’dekiler
önemli? Çünkü ilk mücadele, ilk þeyin
içerisindeler.
Her þeyin þerefi ilklere aittir.
Tabiî ki hiç kimse yokken adam
fethetmiþ, þimdi her þey ortada, herkes
serbest, fethet bakalým. O Mehmet
(Bayazýt) Aðabey vardý, “Büyük Do-
ðu’yu alýyor okuyor, sonra imha edi-
yorduk” diyordu… Evinde bulundur-
maktan korkuyor dergiyi. Böyle bir
ortamda mücadele verilirken, hem o
mücadeleyi verecek, hem de oradan
biri yanlýþ söylediðinde bu yanlýþtýr
diyecek… Onlar ne demiþler Üstad’a
karþý, ne söylemiþler? Ki, Hayrettin
Karaman’ýn Üstad’a yazdýðý cevabi
mektubu var. Özür diliyor… “Üs-
tad’ým öyle deðil, þöyle deðil” türün-
den, kendi þeyini de biliyor nihai itiba-
riyle. Gayet tabi Üstad öyle diyecek-
ti… Þimdi bu kiþi, bunu böyle yazmak
yerine, gidip Hayrettin Karaman’a
sorsaydý.
18 BARAN

AB-D’nin ÇÖKÜÞ GÜNLÜÐÜ

Hazýrlayan: Cüneyt KARAN

Çöküþ devam ediyor
Avrupa’da bazý ülkeler krizden
çýkma yönünde olumlu ekonomik
göstergeler verirken Amerikan piya-
sasýnda rakamlar resesyonun hâlâ de-
vam ettiðini gösteriyor.
Temmuz ayý perakende satýþ ra-
kamlarý bir önceki aya göre yine düþ-
tü. Macy’s, Nordstrom, Liz Claibor-
ne, Kohl’s gibi dev maðazalar zinciri
geçtiðimiz ay perakende satýþlarda
düþüþ yaþandýðýný açýklarken Wal-
Mart da bu olumsuzluktan kendini
kurtaramadý. Ancak bu dev maðazalar
zinciri yýlýn ilk çeyreðine göre ikinci
çeyrekte bir toparlanmanýn gözlem-
lendiðini açýkladý. Amerikan halký
ekonomik krizin devamlýlýðý ölçüsün-
de alýþ-veriþlerinden de kýsýntýya git-
meyi sürdürüyor. Ancak ekonomi uz-
manlarý perakende satýþlarýnda bu
ayýn sonuna doðru artýþlarýn olacaðýný
belirtirken buna neden olarak da okul-
larýn Eylül ayýnýn baþýnda açýlacak ol-
masýný neden gösteriyor. Perþembe
günü açýklanan perakende rakamlarý-
na göre Temmuz’da bir önceki aya
oranla satýþlar yüzde 0,1 geriledi. Ge-
çen yýlýn ayný dönemine göre olan dü-
þüþ rakamý ise perakende satýþlarda
yüzde 8,3 oranýnda gerçekleþti.
Wal-Mart, müþterileri üzerinde
yaptýðý ankete göre Amerikan halký en
çok mobilya, elektronik eþya, kitap,
CD gibi ihtiyaçlarýndan vazgeçtikleri-
ni belirledi. Wal-Mart yetkilisi Eduar-
do Castro Wright, ankete katýlanlarýn
iþsiz kalmaktan çok çekindikleri için
tasarrufa gittiklerini belirtti.
ABD’de beklenen olmadý
Yükseleceði beklenen perakende
satýþlar düþtü. Ýþsizlik maaþý baþvuru-
larý ise beklentileri aþtý.
ABD’de Temmuz ayýnda peraken-
de satýþlar yüzde 0,1 düþtü. Ticaret
Bakanlýðý, geçen ay perakende satýþ-
larýn beklentilerin üzerinde yüzde 0,1
azaldýðýný bildirdi. Ekonomistler, pe-
rakende satýþlarýn yüzde 0,7 artmasýný
bekliyorlardý. Öte yandan, geçen haf-
ta iþsizlik maaþý için baþvurular arttý.
Çalýþma Bakanlýðýnýn açýkladýðý veri-
lere göre, önceki hafta 554 bin olan iþ-
sizlik maaþý için baþvuranlarýn sayýsý
geçen hafta 558 bine yükseldi. Eko-
nomistlerin beklentisi geçen hafta iþ-
sizlik maaþý için 545 bin kiþinin baþ-
vurmasý yönündeydi.
Fannie Mac
8 çeyrektir zararda
ABD’nin en büyük konut mortga-
ge finansmaný saðlayýcýsý olan Fannie
Mac, çeyrek dönemde 14.8 milyar do-
lar zarar ettiðini ve bunun kendisinin
ayakta kalmak için üçüncü kez Hazi-
ne’den para istemeye zorlayacaðýný
açýkladý. Hükümet, Fannie Mac ve ra-
kibi Freddie Mac’in ülkenin konut
sistemi için 2007 yýlýndan bu yana
çok kritik hale geldiðini belirterek bu
þirketlerden konut sistemini destekle-
meye devam etmeleri istemiþ ve 400
milyar dolar sermaye sözü vermiþti.
Fannie Mac, regülatörünün açýklarýn
kapatýlmasý için Hazine’den 10.7 mil-
yar dolar istediðini, bu miktar ile bir-
likte tercihli hisse alým programý çer-
çevesinde Hazine’den çekilen net
miktarýn 45.9 milyar dolar olacaðýný
belirtti.
Ýþsizlik ABD’yi sarsýyor
Bloomberg’in yaptýðý bir araþtýr-
maya göre, uzmanlar temmuz ayýnda
iþten çýkarmalarýn yavaþladýðýna ina-
nýyor. Yapýlan tahminlere göre, geçen
ay bordrolu çalýþan sayýsýnda 325 bin
kiþilik azalma meydana geldi. Hazi-
randa bu rakam 467 bindi. Ýþsizlik
oranýnýn ise yüzde 9,6 ile 26 yýlýn en
yüksek seviyesine çýkmasý bekleni-
yor.
2010’da % 10 geçecek
ABD’de iþsizlik oranýnýn 2010 yý-
lý baþlarýnda yüzde 10’u geçeceði tah-
min ediliyor. Bu, bir diðer endiþe kay-
naðý olan tüketici harcamalarýnýn eko-
nomik iyileþmenin gerisinde kalaca-
ðýný ve yeterli destek vermeyeceði an-
lamýna geliyor. Çünkü iþsiz kalanlar
ve iþsiz kalmaktan korkan tüketiciler
harcamalarýný sýnýrlandýrýyor. Bu da
ekonominin yavaþlamasýna neden
oluyor. New York merkezli RDQ Eco-
nomics kuruluþunun ortaðý ve önde
gelen ekonomistlerinden olan Conrad
DeQuadros, Bloomberg’e yaptýðý
açýklamada istihdam verilerinin eko-
nomi üzerinde belirleyici olmaya de-
vam edeceðini belirterek, “Bordrolu
çalýþan sayýsýndaki azalma yavaþladý
ama bu yeterli deðil. Büyümedeki ký-
rýlganlýk iþsizlik oranýný daha üst sevi-
yelere çýkaracak” dedi. ABD’de re-
sesyonun baþladýðý 2007 Aralýk ayýn-
dan bu yana 6.5 milyon kiþi iþsiz kal-
dý. Haziran ayýnda yüzde 9,5’e yükse-
len iþsizlik oraný 1983 yýlýndan bu ya-
na görülen en yüksek seviye oldu.
Obama yaptýðý bir konuþmada “Hâlâ
çok sayýda iþ kaybetmeye devam edi-
yoruz” dedi ve bu alanda kýsa bir sü-
rede iyileþme yaþanmasý konusunda
endiþeleri olduðunu dile getirdi.
Bu arada ABD’de iþsizlik maaþý
baþvurularý 558 bin olduðu tespit edil-
di.
Çalýþma Bakanlýðý, iþsizlik maaþý
baþvurularýnýn 31 Temmuz’da biten
hafta itibariyle beklentilerin altýnda
558 bin olduðunu açýkladý. Bu raka-
mýn 580 bin olmasý bekleniyordu. Ba-
kanlýk, önceki hafta iþsizlik maaþý
baþvurularýný ise 588 bin olarak revi-
ze etti.
ABD’li iþsiz gençler Çin’e gi-
diyor
Ýþsizlik oranýnýn yüzde 9.4’leri
bulduðu ABD’de üniversiteden yeni
mezun olan gençler iþ bulabilmek için
Çin’e akýn ediyor. ABD’li gençler
baþta Þangay ve Pekin olmak üzere
Çin’in sanayi ve ticaret merkezlerin-
deki uluslararasý þirketlerde kariyer
arayýþýna giriyor. Çin’in en büyük
otomotiv parça þirketlerinden Asimco
Technologies’in kurucusu Jack Per-
sowski, geliþen ekonomi ve ucuz ya-
þam þartlarýnýn ABD’li gençlere cazip
geldiðini ifade etti. ABD’nin ünlü Ya-
le Üniversitesi’nden çok sayýda me-
zunun son yýllarda Çin’de iþ fýrsatlarý
aradýðýný kaydeden Yale Kulübü Pe-
kin Baþkaný Grace Hsieh, 2 yýldýr Pe-
kin’e gelenlerin artýþý dikkat çekti.
Çinli þirketlerin Batý ile ticari iliþkile-
ri geliþtirmek için ABD’li ve Avrupa-
lý gençlere kapýlarýný açtýðý belirtildi.
Ýngiltere’de iþsizlik zirvede
Son 14 yýlýn en üst seviyesine ula-
þarak 2.4 milyon kiþiyi aþtý. Yýlýn
ikinci çeyreðinde, iþsiz sayýsý 220 bin
artýþ göstererek, toplamda 2,4 milyon
kiþiyi aþtý. Ýngiltere’de iþsizlik oraný
da yüzde 7,8 ile 1995 yýlýndan buyana
ki en yüksek düzeyine ulaþtý.
Ýngiltere’de ticaret açýðý
10.6 milyar dolar
Haziran ayýnda ithalat yüzde 2,2,
ihracat yüzde 1,4 arttý. Ýngiltere’de
mal bazýnda ticaret açýðý 10,6 milyar
dolar oldu. Yapýlan açýklamaya göre,
Ýngiltere’nin mayýs ayýnda 6,17 mil-
yar sterlin olan ticaret açýðý haziran
ayýnda 6,45 milyar sterline (10,60
milyar dolar) çýktý.
Avrupa Birliði dýþýndaki ülkelerle
yapýlan ihracat yüzde 2,6 düþerken,
AB üyesi ülkelere yapýlan ihracatta

77 Banka Battý yüzde 4,8 artýþ kaydedildi. Birçok

ekonomist, zayýf sterlin kuru nedeniy-
le denizaþýrý ülkelerde Ýngiliz mallarý-
na olan talebin artmasýný ve ticaret

L ehman Brothers gibi dev bir yatýrým bankasýnýn bir sene önce
çöktüðü ABD’nin bankacýlýk sektöründe, piyasalardaki “kriz-
den toparlanýyoruz” iddialarý bir yana kötü geliþmeler devam ediyor.
açýðýnýn gelecek aylarda daralmasýný
bekliyor.

Bankalarda artan batýk krediler bir yana son olarak Temmuz ayýnda 3
1500 kiþi daha iþsiz kalacak
bankanýn daha iflas etmesiyle ABD’de sene baþýndan bu yana kapýsýna
Ýskandinav Hava Yollarý (SAS),
kepenk vuran bankalarýn sayýsý 77’ye ulaþtý. Kapatýlan üç bankanýn
çalýþan bin 500 personelinin iþine son
isimleri ise Community National Bank of Sarasota County, First
vermeyi kararlaþtýrdý. SAS bin 500 ki-
State Bank of Sarasota, Stearns Bank olarak açýklandý. Bu bankala-
þinin iþine son verdiði takdirde bir se-
rýn hepsi de Florida eyaletinde faaliyet gösteriyordu. Bankalarýn tüm
ne içinde 210 milyon euro tasarruf
mevduatlarýna düzenleyici kurumlar el koydu. Birkaç ay önce RBC
edeceðini açýkladý. SAS, geçen yýl
Capital tarafýndan hazýrlanan bir raporda ise önümüzdeki 3 ila 5 yýl yaptýðý bilançoda 14 milyon euro kar
arasýnda ABD’de 1000’den fazla bankanýn iflas edeceði iddia edilmiþ- ettiðini, bu yýl da 140 milyon euro za-
ti. rar ettiðini açýkladý.

MAHBUB’ÛL AÞIKÎN
(AÞIKLARIN SEVGÝLÝSÝ VE ESMA-Ý NEBÎ)
NEFSÝNÝ ARITANLAR
Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Selemin, Þems
Sûresi’nin 9. âyeti olan, “Onu arýtanlar, gerçekten
felâh bulmuþtur” kavli hakkýnda þöyle buyurduðu-
nu, Ýbn-i Abbas nakleder:
- “Allah’ýn arýttýðý bir nefs, felâh bulmuþtur!”
Ýmâm-ý Hanbel, Hazret-i Aiþe’den naklen gele-
ni aktarýyor… O, Resûlullah Efendimiz’i uyuyor
sanýrken, uyumadýðýný ve yataðýndan kalkmýþ, sec-
dede olduðunu ve þöyle dua ettiðini duymuþ:
- “Rabbim, nefsimi temizle ve takva ver; çünkü
en iyi temizleyen sensin. Sen onun dostu ve
mevlâsýsýn… Allah’ým, acizlikten, tembellikten ve
yaþlýlýktan sana sýðýnýrým. Korkaklýktan, cimrilik-
ten ve kabir azabýndan sana sýðýnýrým. Allah’ým
nefsine takvasýný ver ve onu arýt. Onu arýtanlarýn
en hayýrlýsý sensin. Sen onun dostu ve Mevlâsý’sýn.
Allah’ým fayda vermeyen ilimden, huþ’u duyma-
yan kalbden, doymayan nefisten, kabul edilmeyen
duadan sana sýðýnýrým…”
Zeyd Ýbn-i Erkam der ki:
- “Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Selem bize
öðretirdi, biz de size öðretiyoruz!”
 ÞAKK-I SADRIN KIYMETÝ
ÞAKK-I SADR
Mevâhib-i Ledünniye isimli eserde geçtiðine
göre Resûlullah Efendimiz þöyle buyurmuþ:
- “Çocukken, kendi akraným olan çocuklarla bir
dere içinde idik. Ansýzýn üç kiþinin geldiðini gör-
düm. Yanlarýnda altun bir leðen vardý. Ýçi karla do-
lu idi. Beni hemen çocuklarýn arasýndan aldýlar.
Çocuklar korkuyla kaçýp kabileye gittiler. O üç ki-
þiden biri beni, yere ve yaným üzerine yatýrdý, kar-
nýmý yardý. Onun yaptýklarýna bakýyordum, hiç acý
hissetmiyordum. Baðýrsaklarýmý dýþarý çýkartýp, o
karla iyice yýkadý, yine karnýma koydu. Diðeri de
yüreðimi dýþarý çýkarýp yardý, içinden bir parça
uyuþmuþ kan çýkarýp attý. Sað eliyle, sað ve sol ya-
nýmdan bir þey aldý. Hemen elinde nurdan bir mü-
hür peyda oldu; mühür, bakanýn aklýný baþýndan
alacak kadar güzeldi. O mühürle kalbimi mühürle-
di ve kalbim nübüvvet nuru ve hikmetiyle doldu.
Yüreðimi tekrar yerine koydu. Üçüncü kimse ge-
lip, karnýmýn yarýlan yerini eliyle sývazladý, Allahu
Teâlâ’nýn izniyle hemen iyi oldu ve elimi tutup lü-
tufla beni ayaða kaldýrdý!”
BARAN
Handan ÖZDUYGU
Ýbn-i Abbas’tan rivayet edildiðine göre, süt
anasý Halime Hazretleri:
- “Oðlum Damra, aðlayýp feryad ederek geldi
ve –çabuk yetiþin, bir kimse Muhammed’i alýp da-
ða gitti, karnýný yardý!- dedi…”
Çeþitli rivayetler olmuþtur ki, Resûlullah Efen-
dimiz, çocukluk çaðýnda iken, mübarek karnýný ya-
rýp içini temizledikten sonra, mübarek kal-i þerifi-
ni Nübüvvet nuru ile hikmetle doldurmuþlardýr.
Kalb-i þerifinin yarýlmasý, ikinci defa Hira Da-
ðý’nda iken, Cebrail Aleyhisselâm vahy ile geldi-
ðinde, üçüncü defa da Mir’ac Gecesi’nde vaki ol-
muþtur. Mübarek karnýnýn yarýlmasýndan dolayý,
Resûlullah Efendimiz asla elem duymamýþtýr.
Mübarek göðsünde bulunan Nübüvvet Müh-
rü’nün misk rayihasý gibi koktuðunu rivayet eder-
ler. Fakat Nübüvvet Mührü’nün þekli hakkýnda,
hadîs âlimleri çok söz söylerler.
Buharî Radýyallahu aleyh, naklinde þöyle bu-
yurmuþtur:
- “Mühür, o diyarda maruf olan, Hacele dedik-
leri çadýr düðmesi veya keklik yumurtasý kadardý!”

Peygamber Efendimiz, Hakk Teâlâ Hazretleri-
ne tam mânâsýyla teslim olduðundan, Allah düþ-
manlarýndan asla korkmazdý. Harblerin en fazla
þiddetlendiði, ashabýna korku geldiði ânlarda, atý-
nýn üzerinde iken, atýný müþriklerin üzerine sürer-
di. Ashab, “Yâ Resûlullah neylersin!” der, atýný tu-
tarlardý… Hazret-i Ali þöyle buyurmuþtur:
- “Savaþýn en þiddetli ânlarýnda biz, Resûlullah
Efendimiz’in arkasýna sýðýnýrýk!”
Þakk-ý Sadr’ýn hikmetidir ki, O’nun kalbine as-
la korku gelmezdi.
Þakk-ý Sadr-ý Nebevî, zâhirî olarak vuku bul-
muþtur. Müminlerin, Þakk-ý Sadr’ýn zâhiri olarak
vuku bulduðunu kabul etmeleri vacibtir.
Allahu Teâlâ’nýn, hidayetini murad ettiði kim-
senin kalbini geniþletmesinden murad, imânýn sa-
bitleþmesiyle kalbin nurlanmasýdýr.
Ta-Ha Sûresi, 23-25. âyetler: “Musa dedi ki:
Rabbim, benim göðsüme genilik ver! Ve iþimi ko-
laylaþtýr!”
En’am Sûresi, 125. âyet: “Artýk, Allah kimi
(hikmetine binaen, kendi lutfundan) hifayete erdir-
19
mek isterse, onun göðsünü Ýslâm’a açar.”
Cenab-ý Allah, Ýslâm’ý kabul eden müminlerin
kalblerini geniþletir ve hidayet nurunu o kiþinin
kalbinde parlatýr, böylece kalbte Hakk’a yakýnlýk
hâsýl olur.
Zümer Sûresi, 22. âyet: “O hâlde, Allah’ýn kal-
bini Ýslâm’a açýp da Rabbinden bir nur üzerine
olan, -küfründeki inadýndan dolayý kalbi mühürle-
nen- o kimse gibi midir?”

EMÝN - ME’MUN
Allah’ým, bu ismin sahibi zâta, salât ve selâm
eyle…
Serdar-ý Embiya, Resûlü Kibriya, Sallallahu
Aleyhi ve Selem Efendimiz, nübüvvetten evvel ve
nübüvvetten sonra, EMÝN ism-i þerifi ile bilinirdi.
Hattâ bi’set baþlamadan evvel Kureyþ taifesi O’na,
Muhammed-ül EMÝN ismini vermiþlerdi.
Tekvir Sûresi, 21. âyet: “O, kendisine itaat edi-
len EMÝN bir elçidir.”
Kendisine gelen vahiylerin cümlesini, tamamý
tamamýna hýfzýna almýþ, zaptetmiþ, ne fazla ne ek-
sik ümmetine bildirmiþtir. Bu mânâda dahi EMÝN
olduðu için, Zât-ý Pakileri’ne yerlerde ve göklerde
EMÝN ismi verilmiþtir… Nitekim, bir Hadîs-i Þe-
rif’te :
- “Ben, yerde ve semada EMÝN’im…”
Sûre-i Fetih:
- “… ta ki, Allah senin gelmiþ ve gelecek gü-
nahlarýný baðýþlasýn…”
Bu mânâ açýsýndan bakýlýnca, azardan ve azab-
dan tam mânâsýyla masundur. Yine, emniyet ve
itaat edilen mânâsýnda da ME’MUN, kendisine
hürmet edilen ve büyük zât mânâsýna ZUHUR-
MET denilmiþtir.
Allahu Teâlâ, O’na salât ve selâm eylesin…
(Devam edecek.)
20 BARAN

Eþya ve hâdise üzerine

atýlan að bizim
ESATÝR VE MÝTOLOJÝ
— “zaman bizdedir
ve mekân bize emanet!” -Güneþ ve Ay-
çað bizim!
-12-
Salih MÝRZABEYOÐLU

hem de savaþçý tanrý

MOUSAIOS MÜZLER daha nice semboller!
……………………..
VESÝLE: Geleneklere göre, Orpheus’un arka- Düþünceye dalmak
daþý, öðrencisi, ustasý, oðlu veya sadece çaðdaþý derin düþünmek Mousa:
olan Mousaios. Görünüþe bakýlýrsa, Attik efsane- temaþaya DALMAK — bir þeyin peþinden sinsice giden
sinde Orpheus’un bir kopyasýndan baþka bir þey þâirin ilhâmý — mahçub ve çekingen
deðildi. Babasý Antiphemos veya Eumoplos idi. ilhâm veren güç… — fare
Bu isimler, babasýnýn þarkýcý olduðunu gösteriyor. — fare avlamak
(Antiphemos, çok sesli þarkýlarýn mucidi idi.) Ni- Ýçten içe varýþta — avcý kedi…
tekim, Mousaios’un kendisi de hâlis bir müzisyen- NESNELERDE KARÞILIÐI OLMAYAN
dir. Annesi Selene idi. Mousaios, müziðiyle hasta- SAF HAYÂLDE KALIÞTA - can Ýþtikaklarýyla fare:
larý iyileþtirebilen büyük bir müzisyen olarak ge- müzlerin vatanýndadýr: — far - Fare
çer. Ayný zamanda bir kâhindir. Bazýlarý, “eski — “ilhâm perisidir - küçük cin — far. (Fransýzca.) - lâmba
Grek ve Lâtin nazmýnda, bir uzun, iki kýsa heceli ve mitolojide ilhâm tanrýsý…” — far’ - budak ve aðaç baþý
kalýplardan oluþan mýsra ölçüsü-daktylos vezni- bende türeten ben Her þeyin alâsý
nin” icâdýný da ona atfederler. Antik çað’dan itiba- her yerde hazýr ve nazýr olaný! Her kavmin þereflisi
ren mistik ilhâmlý þiirler, onun adýna baðlanmýþlar- — far’ - yüce nesne
dýr. MÜZ - semboldür - tasavvurdur — fer - ýþýk - parlaklýk - zinet - süs
…………………. mittir - hayâl gücü fazl ve vakar
hayvanlarýn da insanlar gibi konuþtuðu iktidar - þevket - kuvvet…
hikâyedir ve masal!
HAYAT VE RUH ………………….
…………………

Her þeyde ona mahsus bir hayat Hatýra gelen hikâye:

her þeyde ona mahsus bir ruh Müzler var Hak kýlýklý FARELÝ KÖYÜN KAVALCISI
can teb’a ise ruh vali müzler var put kýlýklý þikâyet üzerine sihirli kavalýyla
vücud binek ise ruh suvari müzler var - hikâye ve masal! fareleri peþine takýp köyden çýkaran
ve insanýn dýþýnda ne varsa ………………….. köylü yalancý çýktý - vermedi parasýný
Allah’ýn halifesi olmaya memur - insan’dan bunun üzerine çocuklarý
kendinde hayvan –HAYAT– idraki olan insan Orta Yunanistan’da Parnas Daðý sihirli kavalýyla peþine takýp
ki varlýkta görünür efendiliði sanat tanrýsý Apollon götüren kavalcý…
anlar onlarýn dilinden! ve sanat müzleri dokuz tanrýçanýn
……………………. meskeni - þairlere ilhâm veren Bu da yorum olsun bizden:
MÜZ-ik sanatkârlarýna fasýk - fare
Vücudumuz bütününün sair sanat erbabýna… kötü MÜZLER gidince köyden
ve bütün organlarýnýn köyde masumlar kaldý - ÇOCUK
giderek bütün unsurlarýnýn 19. yüzyýl ortalarýnda kalmamalýydý saf müzler
kendine has hayatý - þuuru Fransýz þiir ekollerinden biri kötü insanlar arasýnda
þuurlu düþünüþümden farklý sanat için sanat anlayýþý - PARNASYEN götürdü onlarý kavalcý - ÝNTÝKAM…
kendine mahsus tesbihi fildiþi kule þâiri
nasýl ki þuurlu olmasa da ayný müzden… Mousa - kedi - avcý kedi
her nefes Allah zikri sener - kedi - ulu kiþi
ve her uzuv þahitlik yapacak hâlimize APOLLON - Parnas daðýnda gidince ulu müzler
hesab günü MOUSA’larýn oyunlarýna yalancýlar köyünden
demek ki her uzuv baþkanlýk eden ikinci ders - yüce ruh - Kavalcý’dan
kendi hâlinde konuþan böyle tasavvur olunan tanrý istikbâl müzleri de gitti - ÇOCUK
ve onu onda bilen þuur kehânetlerini manzum sözlerle dile getiren sihirli kavalýn sesiyle…
kendi nefsini tanýyan þâirlere de ilhâm veren… …………………
Rabbini bilen
can - bilgi! Tabiatýn tanrýlarý olan Sanat - hayat iradesinin terkediliþidir
tabiatýn diþi ruhlarý Muzik - sýkan - sýkýþtýran - darlaþtýran…
Var kýyas eyle çiçeklere aðaçlara dönüþen ………………….
hayvan –can– mertebesinde bunlarýn bereketini ve lütfunu temsil eden
hayvanýn hâlinden periler ki kýrlarda - ormanlarda - sularda Fare ve ýþýk:
dilinden anlayan insan - meselesini! yaþayan genç kadýnlar iyi - ýþýk
………………….. — “tabiatla ilgisi kötü - ýþýk
ve aþklarýyla Apollon…” biri rahmanî
 BARAN 21
biri þeytanî — eþyanýn hakikati istek duymadan ve korku hissetmeden
ölçü ne? — kavmin þereflisi zaman mekân ve bu alanda geçerli yasalarýn
…………………… — altun ölümlü deðiþikliklerinden - kurtulmuþ olur…”
— nazar etme
— casus — “Tabiî ferdî idrak biçiminden
YEVMÝYE - — her þeyin en iyisi onun bilgi verici ÝDEA olarak idrakine geçiþ
DELÝ MÝDÝR ÞÂÝR? — muayene etmek… sýkýntýyla gerçekleþir
bilme isteði hayat iradesinden kurtulduðunda
AYNA - gözü güzel ve iri olan ve bilen özne basit bir fert olmayý býrakýnca
ÞÝÝR benim için AYÝN - gözü deðen kiþi hayat iradesi olmayan
MUTLAK HAKÝKATÝ ARAMA DAVASIDIR AYÝN - merasim - görenek - usul - dini adab saf bilgi nesnesi hâline gelir
ama polis nasýl üniformalý olarak Âdet - örf ve kanun - RÝT - ziynet - süs… artýk sebeb netice yasalarýyla iliþkisiz
rap rap basarak arar …………………… mevcut nesnenin kalýcý tefekkürünü gerçekleþ-
ilim öyle arar tirip
o da mutlak hakikati arar Ýngilizce’de göz - eye ona dayanmaktadýr
þiirse hýrsýz gibi Okunuþu AY: bunun dýþýndaki bütün baðýntýlardan kurtulmuþ
bacadan girerek — çeþm OLDUÐU ÞEY olduðunu
mutlak hakikat de Allah olduðuna göre — ayn ve olduðundan baþka birþey olmadýðýný
ÞÝÝR - ALLAH’I ARAMA SANATIDIR — basar görürsün!”
orada cemadla nebatla — bakýþ
hayvanla konuþulur — ince ayrýntýlarý görme yeteneði SANAT - HAYAT ÝRADESÝNÝN TERKEDÝLÝ-
deli midir þâir? — TOPLANMA NOKTASI ÞÝDÝR
…………………… — iðne deliði BAÞLADIÐI YER!
— DELMEK
Herþey kendi mertebesinde canlý - konuþan — süzmek… Ýlim sebeb sonuç neticeleriyle ilgilenir - di
ve onun hâlince onla hâlleþen - insan …………………… matematik zaman ve mekânýn þartlarý ile
ardýnca mecaza mevzu iþler tarih - hareketlerin sebebi ile
psikolojide YANSITMA dedikleri sanat - nesnenin ÝDEA niteliði üstüne düþün-
meselâ kendi hâlince eþyayý HAYAT ÝRADESÝ VE meyi
hüzünlü veya neþ’eli
addetme - yahud SANAT zihin tarafýndan tecrit edilmiþ kavram olarak
deðil
FABL kategorisinde deyiþler… Biyolojik açýdan gözlerin sebeblilik yasalarýnýn geçici akýþýndan sýyrýlmýþ
hayvanî - hayatî rolü KENDÝNDE ve KENDÝ ÝÇÝN birþey olarak
Fabl - içinde hayvanlarýn da zaman ve mekân içinde olaný görmek nesneyi ele alýr - ve bu ayrý þey genel akýþ için-
insanlar gibi konuþtuðu — istenilir olan de
hikâye ve masal — tehlikeli olabilir yitirilen en küçük parça olarak görülse de
HAYAL gücüne dayanan gözler sindirim borusunun bütünün tecelli ediþi olarak anlaþýlýr
içinde morali - ahlâký - aksiyonu bulunan keþif kolu gibidir ve zamanýn sonu gelmez çeþitliliðine eþ olur
fabl - efsane - mitos - yalan… sorgular: sözkonusu âlâ - sanki gül bahçesindeki koku-
— “þunu yiyebilir miyim nun
Þâirin hâl ve hayâl geniþliðince yoksa o mu beni yer?” mücerret bir þiþede hasý gibi…
týpký mütefekkir ve velinin ayný olabilmesi gibi bu hayat bilimi - ekonomik
þâir ve þiir yazan veli ve siyasî seviyede iþ gördüðünde ÖLMEDEN ÖLME sýrrýnýn eteklerinde gezen
hangisi - cemadla nebatla daha yüce bilginin organlarý bile bu idrak - bir dehânýn bakýþ açýsýdýr
ve hayvanla konuþan? sadece HAYAT ÝRADESÝ’nin hizmetindedir hayatý bir hatâ neticesi gören
………………….. fert ve türünün korunmasýna hizmet eder hâliyle toplum ve günlük hayat meselelerine
iradenin emrinde hareket ettiklerinde pek birþey söylemeyen - sanat için sanat anla-
onun amaçlarýný gerçekleþtirmeye
GÖZ - GÖRME SIFATI BÝLGÝ sadece bu hizmetten ibaret kalýr
yýþýndan
ruha âit iþlerin zýt oluþu
- ÝDRAK GÜCÜ en azýndan bütün hayvanlar
ve neredeyse bütün insanlar için
nefse âit iþlere
bu cümleden bir çakýntý:
ama yine de bazý insanlar için bilgi — “büyük dehâlar deliliðe çok yakýndýrlar
Hakk’ýn hüviyeti özde birlik olunca bu ibareti-köleliði kýrabilir ve ondan ayrýlýrlar - çok ince bir çizgiyle!”
O’nda asla çokluk bulunmamýþtýr onlarý esirlikten kurtarmaya yardým eder ……………………
bu sebeble O - gören herkesteki gözdür… ÝRADE ve amaçlarýný temiz bir dünya aynasý
gibi
GÖZ - sahiblerinin zâtlarýnda çoðalsa bile sadece KENDÝ ÝÇÝNDE ve KENDÝSÝ ÝÇÝN HAYAT - KUDRET
hepsinde tek hür kýlar - bu da sanat þuurunun yolu…”
o hâlde göz - ÝRADE
Hakk’ýn hüviyeti olmuþtur… — “Görme fiilini HAYAT ÝRADESÝ’nden ayýr-
…………………… mak En derinden yaþanan þeyler anlatýlamaz
BASAR: belirli þartlarda mümkündür en derin kime göre ve ne?
— Allah’ýn görme sýfatý nesneyi bakanýn kendi iradesiyle iliþkilendir- her insanýn kendi derininden hissettiði
— insanda gözün görmesi meden söze dökemediði þeyler var - doðru
— kalble hissetme ÖZNENÝN KENDÝ VARLIK’I KENDÝ ÝÇÝN- ama sýrasýnda o sözsüz duruþ bile
— idrak DE verir anlayýþlýsýna hissedileni
— fikir… VE KENDÝSÝ ÝÇÝN GÖRMESÝ MÜMKÜN- ölen çocuðunun ardýndan bir ananýn feryadý
DÜR ana olmasak da derinden bildiðimiz deðil midir
AYN: o zaman görünen nesne deriz ki - ateþ düþtüðü yeri yakar!
— göz geçici ferdin gözüyle deðil
— kaynak baðýmsýz þuurla görülmüþ olur - DÜNYA GÖ- En derinden yaþanan þeyler anlatýlmaz
— zât ZÜ soru bâki - en derin kime göre ve ne?
— týpkýsý DÜNYA GÖZÜ olup — “bir ben vardýr benden içeri!”
22
git gidebildiðin kadar söylenmiþ
söylenmemiþ
nereye gidiyorsun ve ölçü ne?
ister ben de - ister madde - ister
ruh - ister öz
ve saire - bizim baþtan ölçülendir-
memiz þu
ölçülerimizden çýkan:
— “þeriat zâhiri akýldýr
akýl bâtýnî þeriat
gitmekle bulmak ve bulmakla git-
mek bir
git gidebildiðin kadar
ölçülerimiz mutlak!”
hiç kimsenin söyleyemediði bu
insan emeðinde kendini empoze
eden
mücerret mutlak ve bunun idraki
sýçrayamýyorsa MUTLAK ÖLÇÜ
GEREKLÝ’ye
varýlacak ölçü olmadý mý mutlaka
güdük
gidiþte andýrýþlar olsa da
ölçüsüz gidiþ kayboluyor bir boþ-
lukta
hem de pek erken HAKÝKÎ BA-
TIN’ýn eteklerinde!
AKIL - bâtýnî þeriat dedik
dosdoðru yolunda giden RUH…
Ruh - herþeyin içyüzüne âit
þurda mânâ burda can orda öz
falan yerde müteal filân yerde
hayâl
Emr âlemi ve ona giren iþler
þuurun bir buudu diye kullandýðý-
mýz
kelime - ki o da ruh yerinde…
Þimdi diyelim HAYAT ÝRADESÝ:
— “gözün dýþ dünyada çok renk-
BARAN
li-çeþitli ayný þekilde zaman ve mekân kü-
görüyor olmasýna karþýlýk varlýk — “Þimdiye kadar ÝRÂDE kavra- resine âit
biçimlerini mý bir hayâldir de ikilik
içe dönen göz karþýlaþýr bambaþka GÜÇ kavramý içinde yer alýyordu hem ölüm korkusu hem de
þeylerle ben tam ters mânâda kullanýyo- bu dünyanýn zevklerine duyduðu-
tefekkür derinleþtikçe rüyâ gibi rum muz hasret
olan þey tabiattaki her güç bu hayâlden kaynaklanýr ve bizi
þu - dýþ tecrübeyle hatýrlanan iç irâdenin fonksiyonu olarak anla- baðlar
biçimler þýlmalý bundan kurtuluþ ancak
ve zihnin kendi yapýsýyla elde edi- çünkü - güç kavramýnýn arkasýnda korku ve arzuyu yok eden
len kavramlar bizim dýþ dünyaya âit bir bilgimiz bu ikiliði kaldýran bilgiyle
bunlar aþýldýkça - hepsini geride vardýr hayâl peçesi kaldýrýlýr
býrakan kiþi yâni bir fenomen ve görülen bir hepimizin tek ve ayný varlýk oldu-
biçim ve düþünceden uzaklaþýr þey ðu
neticede GÜÇ kavramý - sebeb netice ka- görülür - ve benlikten uzak olunca
karþý karþýya gelir ÝRADE ile nunlarýndan yapýlan sevecenlik…”
bu - insanýn HAYAT isteðidir tecritten ibaret
bütün tabiatýn ÝRADE kavramý — “Senlik benlik basit görüntü-
kendini fizik yasalarýnda da gös- fenomenden türetilmeyen dür
teren dýþ dünya bilgisine dayanmayan zaman ve mekân etkisi
kristallere biçim veren saf bir içten gelme benim beynimin bilme istidadýnýn
hareket ettiren mýknatýsý ve her birimizin þuurunda ortaya biçimlerinden baþka bir þey olma-
bitki dünyasýnda ve hayvanlar çýkan yan
âleminde her birimizde onun varoluþuyla il- netice olarak bu bilginin
enerjiyi saðlayan gili bütün nesnelerini þartlandýran se-
insan soyunun örf adet ahlâk ve tek kavram - biçim anlamýnda de- bebtir
kurumlarýna ðil kýsaca - benim kavrayýþ biçimi-
kültür ve medeniyetlerine biçim özne nesne iliþkisi anlamýnda de- min neticesi
kazandýran ðil BENÝM ÖZ VARLIÐIM HER
varlýk temelindeki HAYAT ÝRA- ferdin varoluþundan kaynaklanan CANLIDA MEVCUTKEN
DESÝ içinde tek kavram…” O ÖZÜ ANCAK KENDÝ ÞUUR-
kendisine düþen pay …………………….. LU ÖZÜMDE BULABÝLÝR
EN ÝÇTE BULUNAN YAÞAYABÝLÝRÝM…”
HER FERDÝN ÖZÜNDE
VE ÝÇÝNDE BULUNAN ODUR
BRAHMAN’DA
tabiatýn þuursuzca iþleyen bütün
güçlerinde
ATMAN-ÖZ (Devam edecek.)
insanlarýn þuurlu davranýþlarýnda
görünen odur - ikisi arasýnda bü- “Atman-öz ve varlýklar ayný þey
yük fark Brahman irâdesiyle
ama aynýdýr ortaya çýkanýn nesne özne iliþkisini aþar - ikilik
özü…” kalkar
Beklenen Fikrin Aydýnlýðýnda
Eþya ve Hadiselere AYLIK Bakýþ
AYLIK Dergisi
59. Sayý Çýktý
Yeni Ýletiþim Adresi:
Camii Kebir Mh. Sýraberberler Sk.
No: 2 Daire: 4/A
Beyoðlu-ÝSTANBUL
Abonelik Ýçin
Gsm: (0535) 778 04 36
 BARAN 23

TEBRÝK

Ýslâm coðrafyasýnýn göbeði Irak… Ramazan ayý…

AB-D ordusundan bir coni, hazýrladýðý bir bom-
banýn fotoðrafýný çekmiþ ve üzerine "Bir Ramazan
ÝLÂHÎ TAKDÝR'DÝR ÖLÜM Hediyesi" yazmýþ… Bundan birkaç yýl öncesine ait
O’nun adý ölümdür. Diðer namý eceldir iþte bu derler. bu fotoðrafta görülen Haçlý-Siyonist saldýrýlarýna
Doðduðun gibi birgün sen de öleceksin. Rabbine hesap vereceksin. Müslümanlar 90'larýn baþýndan beri aþina… Ve bu
Ölüm bir gün senin de kapýný çalacak ansýzýn sana da elbet vuracak. saldýrýlar, bu Ramazan da sürecek!..
Belki karanlýk ýssýz soðuk bir köþede. Belki aydýnlýk sýcak bir yerde.
Ölüm senin kapýna gelmiþ seni alýp gitmeye senin için yok ki hiç çare. % 90'ý Amerikan düþmaný halkým;
Korksan da köþe bucak kaçsan da karanlýklara saklansan da ne var ki HÝCRÎ 1430 RAMAZAN AYINIZI TEBRÝK EDERÝZ
çare.
Bir kuþ misali kanatlanýp uçsan da gökyüzüne varsan da nedir ki çare.
BARAN
Bulutlara uçsan da yýldýzlara varsan da köþe bucak oralara saklansan
da.
Iþýk hýzlý olsan da kainatý dolaþsan da sonsuzluða varsan da inan yok
çare.
ÇÝZGÝ ......................................... Juwo
Ölüm senin de kapýný belki bir sabah belki bir öðlen belki de gece ça-
lacak.
Ölüm sana gelmiþ aðlasan da sýzlasan da göz yaþlarýný akýtsan da ne ça-
re.
Gelen gelmiþ bir kere onun adý ölüm yakana bir defa zaten yapýþacak.
Seni avuçlarýnýn içine bir güzel alacak yüzüne gözüne derinden baka-
cak.
Sana belki bir nur ýþýk saçacak belki de zifir bir karanlýk sunacak.
Sen ister inan ister hiç inanma ölüm seni de vakti gelince zaten bula-
cak.
Ölüm sana gelmiþ ruhunu emanetini verdiði caný almaya gelmiþ.
Ölüm sana gelmiþ çökmüþ iki gözün önüne ahir zamana yolculuk için.
Sen yanýz geldin bu dünyaya aðlayýp baðýrarak sonra iki göz açarak.
Sen yine yalnýz gideceksin bu dünyadan susup ansýzýn çekip gidecek-
sin.
Ölüm senin kapýný çalmýþ gecenin belli olmayan bir vakti bilinmez ki
vakti.
Belki karanlýk soðuk bir vakit belki aydýnlýk sýmsýcak bir vakit.
Kimine sabahýn seher vakti kimine öðle vakti kimine bir gece vakti.
Gelen gelmiþ bir kere kim bilir ki o vakti zaten yok ki bilinen bir vak-
ti.
Tutmuþ seni yaka paçandan ruhunu kabzedip can bedeninden söküp
alacak.
Arkasýna hiç bakmadan eþine dostuna çoluðuna çocuðuna hiç sorma-
dan.
Seni ansýzýn alacak bir defa kuþatacak sonra seni alýp zaten kaçacak.
Seni bulmuþ bir kere sende son bir nefes ne çare bil ki yok çare.
Sonra kalbin duracak nabzýn artýk atmayacak iki gözün kapanacak.
Sýcak can bedenin yavaþ yavaþ soðuyacak cansýz beden olacak.
Arkandan sýra sýra yalandan aðlayanlar iki diz vurup sýzlananlar.
Kabrine varýp bir demet çiçek koyanlar iki damla göz yaþý býrakanlar.
Ölüm senin ruhunu kabzedip kaçmýþ bedenin geldiði topraða varmýþ.

O Kulizade

Sahibi ve Sorumlu Yazýiþleri Müdürü: Aydýn Alkan  Yayýn Kurulu: Harun Yüksel, Kâzým Albayrak, Nazif Keskin, Mev-
lüt Koç  Hukuk Danýþmaný: Av. Ahmet Arslan  Ýdare Yeri: Cami-i Kebir Mh. Sýraberberler Sk. No: 2 Daire: 4
Kasýmpaþa/Beyoðlu - ÝSTANBUL Tel-Fax: (0212) 361 44 18  Abone Bedeli: 3 Aylýk: 25 YTL 6 Aylýk: 50 YTL
Yurtdýþý: 3 Aylýk: 60 Euro 6 Aylýk: 120 Euro Posta Çeki Hesabý: Aydýn Alkan:5070378
HAFTALIK SÝYASÝ DERGÝ (on line tercih ediniz) Banka Hesap No: Akbank Galata Þb. Hesap No: 93 465-3  Teknik
Sayý:136, 20 Aðustos 2009 - 34 Hazýrlýk: BARAN  Baský: Kuþak Ofset Himayei Etfal Sk. Yýldýrým Han No:1171-2 Caðaloðlu-ÝS-
BÝZE YAZIN: TANBUL Tel: (0212) 527 41 03  Daðýtým: Turkuvaz Daðýtým  Yayýn Türü: Yaygýn Süreli 
barandergisi@gmail.com Baský Tarihi: 19 Aðustos 2009
 The State Of Baþyücelik
-The New World Order-
“In fact, the issue of the “State of Baþyücelik” corresponds to the main aim in composing the Büyük Do-
ðu ideology and to the principal pillar collecting all the contents of it. Nevertheless, it was in the back-
ground among the issues which were processed around it. I am taking the matter up and re-awakening
it, and would like to explain it in the metaphor of the explosion of a bomb —already made to use— in
a public place. It is hoped that it will bring a completely new view in terms of the course of events and
the concrete aims and objectives of the Islamist struggle.” (1995)

ÝBDA Yayýnlarý
Adres: Çatalçeþme Sok. Üretmen Han No: 3/ 316 Caðaloðlu ÝST. Tel: 212- 528 33 07