Professional Documents
Culture Documents
A l e x Callinicos
D O R U K Y A Y IM C IL IK / T a rih
Tarih Yapmak
Alex C allinicos
Ö cgûn Atlı:
Making History
Ç eviren:
Mermin Saatçioğlu
S a y ja ve Kaprtl* T asarım ı:
Cafer Çakm ak
ISB N : 9 7 3 - 9 7 5 -5 5 3 - 5 0 3 - 6
Brtsfeı: Ekim 2 0 0 9
B askı C ilt:
Ayhan Matbaası
M ahm utbcy Mah. Deve Kaldıran Cad.
G elincik Sok. N o :6. K aı:3. Bağcılar / İstanbul
( 0 2 1 2 ) 4 4 5 3 2 3 8 <Pbx)
0
doruk
A l e x C alli ni co s
Çeviren:
Nermin Saafçioğlu
0
doruk
A le x C a l l i n i c o s , 1 9 5 0 yılın d a G ü n e y R o d e z y a ’da (B u g ü n k ü Z im b ab w e)
d o ğ d u . D o k to ra sın ı 1 9 7 9 y ılın d a O x fo rd ’ta ta m a m la d ı. 1 9 7 9 -8 1 y ılla n ara
sın d a O x fo rd , S t. P eter's C o lleg e’d e , Ç ağd aş T o p lu m D ü şü n c e si b ö lü m ü n
d e ara ştırm a g ö rev lisi o la ra k ça lıştı. In te rn a tio n a l S o c ia lis m d e rg isin in yayın
k u ru lu n d a y e r a la n ve A cıu el M a rx 'in B rin ta n y a te m s ilc isi o la n C allin ico s,
2 0 0 0 yılı E y lü l'ü n d e . P rag'd a, IM F / D ü n y a B a n k a sı T o p la n tısı'n a karşı d ü
z e n le n e n zirv ey e k a tıld ı. J . B id et ve E. K o u v ela k is’in y ay ım a h azırlad ık lan
D ic lio n n a ir e M a r x C o n te m p o r a in 'e (P re s s U n iv e rsita ire s d e F r a n c e , Paris,
2 0 0 1 ) k a tk ıd a b u lu n d u ve N ew Left R eview 'a ç e şitli m a k a le le r yazd ı. 1 9 8 1
y ılın d a n b u y a n a U n iv ersity o f Y o rk ’ta , S iy a se t B ilim i b ö lü m ü n d e ö ğ retim
g ö rev lisid ir.
E s e r l e r i: So u llıem A fr ic a a ft e r Z im b a b w e ( 1 9 8 1 ) ; Is th e r e a fu t u r e f o r
M arx ism ? ( 1 9 8 2 ) , M arx ism a n d P h ilo so p h y ( 1 9 8 3 ) ; South A fr ic a : the r o a d to
revolution ( 1 9 8 5 ) ; The g rea t strike: th e m in ers' strike o f 198 4 - 5 a n d its lessons
( 1 9 8 5 ) ; T he r ev o lu tio n a r y r o a d to S o c ia lis m ( 1 9 8 6 ) ; S ou th A fric a betw een
r e fo r m a n d rev o lu tion ( 1 9 8 8 ) ; M ak in g H istory : M a r x is m a n d th e E ast E u ro p ean
Revolutions ( 1 9 9 1 ) ; Against p o st-M o d e rn ism : A M arx ist C ritiq u e ( 1 9 9 1 ) ;
M arxism a n d th e N e w Im p e r ia lism ( 1 9 9 4 ) ; T h e o r ie s a n d N a rr a tiv e s: R eflection s
O n T h e P h ilo so p h y O f H istory ( 1 9 9 5 ) ; Socialists in th e tr a d e u n ion s ( 1 9 9 5 ) ;
So cial th e o r y : h isto ric a l in trod u ction ( 1 9 9 9 ) ; Equality ( 2 0 0 0 ) ; Against th e T hird
W ay ( 2 0 0 2 ) ; An A n ti-C a p ita list M a n ife sto (2 0 0 3 ); N e w M a n d a r in s o f
A m e ric a n P o w er: T h e Bush A d m in istration 's P lan s f o r the W o rld ( 2 0 0 3 ) ; T he
r es o u rc e s o f c r itiq u e ( 2 0 0 6 )
İÇİND EKİLER
Ö n s ö z .............................................................................................................9
Giriş ..............................................................................................................11
B ir in c i B ö lü m
Ö Z N E L E R V E F A İL L E R
İk in c i B ö lü m
YA PI VE EYLEM
Ü ç ü n c ü B ö lü m
G E R E K Ç E L E R V E Ç IK A R L A R
D ö r d ü n c ü B ö lü m
İD E O L O Jİ V E İK T İD A R
B e ş in c i B ö lü m
G E L E N E K V E D E V R İM
Sonuç ........................................................................................................3 5 5
Dizin .........................................................................................................3 6 3
Ö N SÖ Z
(1) P. Abrams, Historical Sociology (Tarihsel Toplum bilim ) (W est Compton House.
198 2), s. 6 -7 , x.
12 |Tarih Y apm ak
et) A. Giddens, Central Problems m Sociıı/ Theory (Toplum Kuramında Başlıca Sorunlar)
(Londra, 19 7 9 ), s.2 3 0 .
(3 ) Bu çalışmaların gerçek önem i tartışm alıdır bkz. L S lo n e. T he Revival o j Narrative’
(Anlatımın Yeniden Canlanm ası), P&P, 8 5 (1 9 7 9 ); ve E.J.Hobsbawm , The Kevivnl o f
Narrative: Some C om m ents’ (Anlatımın Yeniden Canlanması: Bazı Değerlendirmeler),
P&P, 8 6 ( 1 9 8 0 ) .
(4 ) P Anderson, In the Tracks o j Historical Materialism (Tarihsel Maddeciliğin İzinde)
(Londra, 1983), s.24. Aynı zamanda bkz. bu kitabı değerlendirdiğim Perry Ander
son and "Western M arxism “ (Perry Anderson ve “Ban Marksizm’i"), IS, 2, 23 (1 9 8 4 ).
Giriş | 13
(5) Örneğin bkz. E. J . Hobsbawm, 'The Historians Group o f llıe Communist Paıiy'
(Komünist Partideki Tarihçiler Grubu), M .Cornforth'un derlediği Rebels anıl ıheır
Causes (Asiler ve G erekçelen) kitabının içinde (Londra. 1 9 7 8 ); ve B.Schwarz, ‘ The
People" in History: the Communist Party Historians Group (Tarihte “Halk'' Komünist
Parti Tarihçiler Grubu), Çağdaş Kültürel Araştırmalar M erkezinde, M aking Histories
(Tarihleri Yapmak) (Londra, 1982).
(6) Bir dereceye kadar bu daha genç ianhçılerin, KP tarihçileri üzerinde çığır açıcı bir
etkisi olmuş, ama örneğini izleme eğilimi göstermedikleri Maurice Dobb'un Studies
in the Development o f Capitalism (Kapitalizmin Gelişimi üzerine Çalışmalar) kitabının
getirdiği bir hisıoriyografya modelini de izlemiş oldukları söylenebilir: bkz. R.
Johnson, Edward Thompson, Eugene Genovese and Soc.ialist-Humamsı History (Edward
Thom pson, Eugene Genovese ve Toplumsal-Hümanisl Tarih), History W orkshop, 6
(1 9 7 8 ). Robert Brenner 'Marksist üretim biçimi düşüncesinin Studies için önemine
dikkat çekm iştir: 'Belki de (Dobb'un).başlıca katkısı, üretim biçim i tasarımını
Avrupa feodal iktisadının uzun vadeli gidişatıyla ilişkili biçim de geliştirerek, onun
içkin gelişme eğilimlerini veya "hareket yasalarfnı açıkça ortaya serebilmesi
olm uştur'; 'Dobb on the Transition from Feudalism to Capitalism' (Feodalizmden
Kapitalizme Geçiş Hakkında Dobb'un Fikirleri), Cambridge Journal of Economics.
2 (1 9 7 8 ), s.121 Üretim biçim lerine ve hareket yasalarına yönelik böyle bir ilgi
Brenner'm ve daha genç diğer Marksist tarihçilerin ortak bir özelliğidir, oysa bu çok
Önemli bir istisna oluşturan G E M de Ste Croix Ûm eği dışında Önceki kuşakla çok
daha enderdir, bu yazarın Class Struggle in the Ancient G reek World (Eski Yunan
Dünyasında Sınıf Mücadelesi) (1 9 8 1 ) kitabı Perry Anderson tarafından bu ülkede
1 4 | Tarih Y apm ak
ürelilmiş en iniz kuramsal tarih yapıtlarından biri' olarak tanım lanm ışa; Class
Stntggle in the Ancient W orld (Eski Dünyada Sınıf Mücadelesi), History W orkshop, 16
(1 9 8 3 ), s.58.
(7 ) P.Anderson, Arguments within English Marxism (İngiliz Marksizmınde Tanışm alar)
(Londra, 1 9 8 0 ), s.65.
(8 ) Anderson, In (he Tracks, s.26.
Giriş |1 5
yandan M arks'ın yazdıkları, öte yandan da, yirm inci yüzyıl ana
litik felsefesini ayırt eden o açıklık ve tutarlılık ölçütleri". C o
hen’inki, ‘tarihin aslen insanın ü retkenlik gücünün artm ası oldu
ğu ve toplum biçim lerinin bu büyüm eyi m ü m kü n kıldıkları ya
da engelledikleri derecede güçlenip yıkıldığı eski m oda b ir tarih
sel m ad d eciliktir.12 Böylelikle üretici güçlere başlıca rolü veriyor
ve aynı biçim de ısrar ediyor ki, “M arksizm (em el o la ra k davranış
la değil, ama onu sınırlayan veya yönlendiren güçler ve ilişkiler
le ilgilenir.”13 O halde C ohen için, tarihsel değişim in açıklan m a
sında yapı etm enlikten önce gelir. Buna karşın, pek ço k diğer
analitik M arksist, özellikle Jo n Elster ve Jo h n Roem er, b u n u n ye
rine toplum sal yapıların bireysel insan eylem inin n iyetlen ilm e
miş son u çlan olduğunu savunan yöntem bilim sel bireycilik d ok
trininin yanında yer alm ıştır. U ssal-seçm eci kuram ın (rational-
choice theory), neo klasik ekonom inin tem el postulalarının ge
nelleştirilm eleri olarak oluşm uş oyun kuram ı (gam e theory) gibi
b ir disiplinler öbeğinin sağladığı araçlan kullanarak M arksizm ’i
yeniden kurm a çabası da bu eğilim e eşlik etm iştir. Süreç içinde
M arks’ın belli başlı görüşlerinin pek çoğu, örneğin, em ek değer
kuramı ve kâr oranının düşm e eğilimi yasası terk edilm iştir. O
halde Elster’in uzun ve ayrıntılı Marks çalışm asını şu açıklam ay
la bitirm esi pek de şaşırtıcı değildir: “G ünüm üzde, ahlaki veya
entelektüel açıd an, geleneksel anlam da bir M arksist olm ak m üm
kün d eğildir.”''*
Bu kitabı yazm am ın b ir nedeni de b u yargıya kesinlikle katıl
m ıyor oluşum dur. Am acım etkinlik, yapı ve tarihsel değişim so
runlarını klasik M arksizm , tarihsel m addeci kuram ın odağını
oluşturan yapıtlar ve M arks ve Engels, Lenin ve T ro çk i, Luxem
burg ve G ram sci tarafından geliştirilm iş devrim ci sosyalist politi
(1 2 ) KMTH, s.\x,x.
(1 3 ) G. A. Cohen, 'Reply la Elster o n "Marxism, Functionalism, and C am e Theory" ' (Elsler'in
"Marksizm, İşlevcilik ve Oyun Kuramı"na Yanıt), Theory and Society, 11,4 (1 9 8 2 ),
s.4 8 9 .
(1 4 ) J . Elster, M aking Sense o j M arx (Marks’ı Anlamlandırmak) (Cambridge, 1 9 8 5 ),s .5 3 1
Giriş 11 7
(15) Bkz. J. Molyneux, VVJıcıt is (he Real Marxist Tradition? (G erçek Marksisı Gelenek
Nedir?) (Londra. 1985).
18 | Tarih Ya pimi h
konu dışına çıkıyor ve M arks’ın söm ürü kuram ının örtük bir ah
lak kuram ı olduğuna değiniyorum ( 1 .4 başlığı). Son olarak, O r
todoks failler anlayışının, insan eylem ini açıklam aya yardım cı
olacak yapılar getirm ekle uyum lu olduğunu öne sürüyorum (1 .5
başlığı).
İkinci Bölüm toplum sal yapı kavram ının am acı üzerine son
derece genel bazı değerlendirm elerle başlıyor (2 .1 başlığı), ardın
dan tarihsel m addeciliğin getirdiği som ut yapı kuram ının gözden
geçirilm esi (2 .2 başlığı), C oh en ’in ‘O rto d o ks’ tarihsel m ad d ecili
ğinin eleştirel bir tartışması (2 .3 başlığı) ve Elster, Roem er ve d i
ğerlerinin ‘ussal seçm eci M arksizm ’inin’ tanım lanm asıyla (2 .4
başlığı) devam ediyor. Daha sonra bu sonuncuların yöntem b i
limsel bireyciliği uzun uzadıya inceleniyor ve yapı ve eylem iki
liği faillerin üretim ilişkileri içindeki konum larından aldıkları
güçlerin tanım lanm ası lehine reddediliyor (2 .5 başlığı). Bu bizi
m akul oranda dileyebileceğim iz kadar bir tarihsel m addecilikle,
yani klasik M arksizm ’le karşı karşıya bırakıyor (2 .6 başlığı).
Ü çüncü Bölüm yapı ile etkinliğin karşılıklı etkileşim ind en
kaynaklanan kim i kuram sal sorunları inceliyor ve Heidegger ve
Gadam er'den kaynaklanan yorum sam acı geleneğinin tem sil etti
ği her tür genelleyici toplum sal kuram a karşı o olağanüstü mey
dan okum anın değerlendirilm esiyle başlıyor (3.1 başlığı). W . G.
Runcim an’ın yakın zam anlarda, bu geleneğin insan eylem inin
yorum unda yoğunlaşm asını nedensel m odellerin tanım lanm asıy
la uzlaştırma çabasının başarısız olduğu gösteriliyor (3 .2 başlığı).
Bununla birlikte, burada R uncim an’ı çürütm ek için kullanılan
Donald Davidson'ın realist yorum kuram ının yorum sam acı gele
nekte geçerli olan şeyleri yakaladığım , Jürgen H aberm as’ın ileti-
şim sel eylem kuram ına ü stü n olduğunu ve Birinci ve ik in ci b ö
lüm lerde geliştirilm iş genel yapı ve etm enlik kuram ıyla uyum lu
olduğunu savunuyorum (3 .3 başlığı). Daha sonra ussal-seçm eci
kuram ı destekleyen faydacı eylem kuram ının, her şeyden önce
insan davranışını açıklam akta kullandığı sınırlı ve araçsal ussal
lık tasarımı yüzünden eksik olduğu gösteriliyor ( 3 .4 başlığı), ama
artık yapıyla eylem i birleştiren dayanak noktası olarak görülen
çıkarlar kavramı bu kuram ın d ışın d a tutuluyor (3 .5 başlığı).
D ördüncü ve Beşinci b ö lü m ler, insanların toplum ları idame
ettirm ek, ama aynı zamanda d a d önüştürm ek için nasıl üretim
ilişkileri içindeki konu m larınd an güç aldıklarını daha som ut b i
çim de gösteriyor. D ördüncü B ö lü m sınıflar ve uluslar gibi k olek
tif failler kavram ını sunarak b aşlıy o r (4 .1 başlığı). Bu gibi kolek-
tivitelerin oluşum u k esinlik le faillerin sahip olduğu inançlara
bağlıdır ki bu da ideoloji sorum unu ortaya atar. M arksist ideolo
ji kuram ının ve egem en sın ıf id eo lo jisin in h alkça kabul edilm esi
nin toplum sal düzenin çim en to su olduğunu iddia eden ‘egem en
id eoloji tezi’nin ortaya çık ard ığı çeşitli zorluklar gözden geçirili
yor (4 .2 başlığı). Bunun ardımdan id eolojiler için , çıkarların dile
getirilm esi ve etm enlerin belBi b ir kim liği kabullenm eye davet
edilm eleri şeklinde daha alçakg ö n ü llü , yine de önem li b ir rolü
savunuyorum (4 .3 başlığı), M arksizm ’e getirilen geleneksel eleş
tiri -u lu sa l kim likleri ve bunum la birlikle ulus-devletler arasında
ki askeri çelişkileri açıklam ad a yetersiz k a lm a sı- tartışılıyor ve
Brenner’m tarih yazıları aracılııgıyla bertaraf ediliyor ( 4 .4 başlığı),
ardından tem el ve üstyapı so ru n ları üzerine bazı kısa gözlem ler
de bulunuluyor (4 .5 başlığı).
Beşinci Bölüm kısm en W a lle r B enjam in'in 'Tarih Felsefesi Ü ze
rine T ezleri’ hakkında ayrıntılı b ir değerlendirm edir. D önem sel
toplum sal dönüşüm ler, b ir ü retim biçim in in yerine b ir diğerinin
gelmesi başlıca konuları olu ştu ru yor. Bölü m , akla kuvvetle Sar-
tre’in diziler ve kaynaşm ış g ru p lar tartışm alarını getiren, Benja-
m in’in devrim i hayatın gündeilik akışı içind e Mesihvari b ir patla
ma olarak tanım lam ası ile b aşlıy o r (5 .1 başlığı). Sonra M arks’ın,
m ücadelesi günlük yaşamla d ev rim ci olan arasında b ir sü reklilik
sağlayan işçi sınıfı analizi, kvnramsal ve deneysel itirazlara karşı
savunuluyor ( 5 .2 başlığı). D ah a sonra toplum sal devrim in akıl
dişiliğim gösterm e çab asın d ak i iki argüm an gözden geçirilip red
dediliyor: ilk olarak 1.4 başlığ ı altında dile getirilm iş, işçilerin k a
pitalizmi devirm ek için ahllaki ned enleri olduğu yolundaki
2 0 | Tarih Y apm ak
(1 6 ) Elbette ki. bu tutumda yalnız değilim. Ûmegin Barry Hindess ile Paul Hirst'ün Pre-
Capitalist M odes o f Production (Kapitalizm Öncesi Üretim Biçimleri) (Londra, 1975)
kitabındaki kötü bir ünü olan ‘tarih araştırması yalnızca bilimsel olarak değil siyasal
olarak da değersizdir' beyanını (s.3 1 2 ), Hirst'ün Mancism and Historical Writing
(Marksizm ve Tarih Yazımı) (Londra, 1 985) (bûk'ım 1) kitabındaki çok daha olum
lu historıyografya değerlendirmesiyle karşılaştınn.
tarihsel araştırm ayla yakın b ir ilişki içinde gelişebileceğine ikna
etti.16 Ç alışan tarihçiler kim i zam an tarihsel toplum bilim cilerin
özgün araştırm a yapm ayıp başkalarının çalışm alarına kendi yo
rum larını getirm elerinden yakınırlar. Bu eleştirinin geçerli oldu
ğunu düşünm üyorum , ama her durum da bu kitabın içeriğine
uygun düşm eyecektir. Tarihsel yazılar burada som ut tarihsel sü
reçlerin olgusal bir değerlendirilm esini desteklem ek için değil,
savlan örneklem ek veya soran ları ortaya koym ak için alm tılan-
mıştır. Seçilm iş m etinler bir tarihçi değil de b ir am atör olan b e
nim kendi okum alarım ın kaprislerini yansıtıyor.
Son olarak, kitap, h er ne kadar dolam baçlı, dolaylı yollarla da
olsa, sonuçta siyasi b ir soranla başa çıkm a çabasıdır. 1980T er, en
azından Batı dünyasında, sosyalistler için k orku nç bir on yıl o l
du. Tiz sesleriyle ben cil, saldırgan ve kendini beğenm iş sağ kanat
politikası yükselen tarafa geçti. Kitlesel yıkım araçları gökyüzüne
erişene kadar üst üste yığıldı durdu. Polonya’daki Dayanış-
m a’dan (S olidarn osc) İngiltere’deki m adenci grevine kadar genel
karanlığı aydınlatan işçi sınıfının kahram anca m ücadelesinin çe
şitli olayları ezici b ir yenilgiyle sona erdi. E rkek ve kadınların
dünyayı değiştirm e yetilerine olan inançlarım yitirm elerine şaş
mam alı. Şim di, çim en lik üzerine b ir kitap yazm anın olaylan de
ğiştireceğine inanm ıyorum ; Dr. Jo h n so n ’in Berkeley’i b ir taşa
tekm e atarak çü rü lm esinin tersi olan bir tür başarı olurdu bu.
Ama h er k ü çü k parçanın bir yardım ı olacaktır. Eğer insanlara
açık tek gelişm e yolunun bireysel çıkarları izlem ek olduğu fikri
ni çökertm eye ve insanoğlunun topluluk halinde tarih yapma gü
cüne sahip olduğunu gösterm eye b ir yardım ım olabilirse, Yeni
Sağ'm id eolojisine b ir darbe indirilm iş olacaktır. O n lan n yazdık
ları gibi, bu kitap da A lthusser’in ‘kuram da sın ıf m ücadelesi’ adı
nı verdiği şeye soyunuyor, ama onların savunduğundan daha
başka b ir sınıfın adına.
B ir i n c i B ö lü m
Ö Z N E L E R V E F A İL L E R
(1) CW , X I, S. 10 3 -4 .
2 4 | Tarih Yapmalı
arazinin işlenm esi, bir evlilik seçim i, bir becerinin kullanılm ası,
bir evin idare edilm esi, b ir adın verilm esi”, ikinci türdeki etkin
lik de, birincisi gibi, var olan toplum sal ilişkiler çerçevesi içinde
işler ve bildik tarih anlatım ının malzem esini oluşturan “siyasi
m ücadeleler, askeri çatışm alar, diplom atik ilişkiler, ticari keşif
ler” gibi ‘u m um i’ hedefleri içeren etkinliklerle ilgilidir. Son ola
rak, kolektif olarak bü tü ncül toplum sal dönüşüm ü am açlayan,
ilk olarak Am erikan ve Fransız Devrim lerinde görülm üş, ama
tam ifadesini ancak işçi hareketinin ve devrim ci M arksizm ’in or
taya çıkışıyla bulm uş ‘daha önce görülm em iş etkin lik b içim i’ var
dır: burada, “ilk defa olarak kolektif toplum sal dönüşüm tasarı
ları, önceden düşünülm üş b ir gelecek üretm eye, geçm işin ve
şim dinin süreçlerini anlam aya yönelik sistem atik çabalarla eşleş
tirilm işti.”3
Bu ayrım ların önem i, sırasıyla A lthusser ve T h om pson tara
fından temsil edilen yapı ile etkinlik arasındaki soyut kutuplaş
m anın üstesinden gelm elerinde yatar. A lthusser için tarih ‘özne
si ya da erekleri olm ayan bir sü reç’ıir. Değişim, yapısal çelişkile
rin birikim i sonucund a olur. İnsanların bu süreç için d eki rolü
yalnızca çelişki içind eki yapıların ‘taşıyıcısı’ olarak davranm aları
dır. İnsanların k end ilerini tarihsel m ücadelelere katılan failler
olarak görm eleri gerçekliğe karşılık gelm ez on ların , ideolojide
tutarlılık ve özerklik yanılsam asıyla oluşturulm uş özneler olarak
kurulm alarından kaynaklanır. T h om p son’ın bu 'kuram sal anti-
hüm anizm ’e yanıtı aslen karşıtım olum lam aktır. T arih , insanların
yaşamlarını sü rekli olarak ürettiği ve yeniden ürettiği süreçtir.
Yapılar -ü re tim ta rz la rı- insan pratiğine konm u ş sınırları, top
lum sal dünyanın bilin çli kontrolünü elde etm e çabalarında in
sanlar tarafından üstesinden gelinm esi gereken engelleri tem sil
eder. Tarihçinin görevi, insan failler ile eylem lerinin nesnel k o
şulları arasındaki ebed i karşıtlığı ortaya çıkarm aktır.
(3 ) Ibid., s.21. Bu arada, ‘doğal-insani- sılaıı, Anderson'm Althusscr'in ‘tarih öznesi veya
erekleri olmayan bir süreçtir' formülüne eklemesidir ve bir yanlış anlamayı gösterir
gibidir.
(4 ) A.Giddens. A C ontem porary Critique o f Historical M aterialism (Tarihsel Maddeciliğin
Çağdaş bir Eleştirisi) (Londra. 1 981). s. 172.
2 6 | Tarih Yapm alı
i) kişiler r a s y o n e l v a r lık la r d ır ;
Tam anlam ıyla anlaşılırsa, yalnızca (i), (ii) ve (iii) num aralı
koşullar ‘niyete dayalı bir sistem in’ (intentional system ), yani
‘davranışları sistem e inanç ve arzu (ve um ut, k orku , am aç, önse
zi...) atfedilm esiyle - e n azından b a z e n - açıklanabilen b ir siste
m in’ varlığı için zo ru n lu d u r." Hayvanlar ve (D en n ett’in düşünce-
since) en azından bazı bilgisayarlar, bu asgari anlam da, niyete
dayalı sistem lerdir. Ama dile sahip olmaya dayanan, kendi ey
(9 ) Ibid., s.7 1 . Gönderme F. Jacob'un The Logic o j Living Systems (Canlı Sistemlerin
Mantığı) (Londra, 1 9 7 4 ) kitabmadır
(1 0 ) D. Dennett, Brainstorms (Esinler) (Brighton, 198.1), s .2 6 9 -7 1 , 2 8 1 -5 .
< 1 0 Ibid., s.3.
ö z n e le r ve F ailler |2 9
(12) P. Peltiı. 'A Priori Principles and Action-Explanalion' (A Priori İlkeler ve Eylem Açıkla
ması), Analysis, 46 ,1 (1 9 8 6 ), s.39.
(13 ) Bkz. D. Davidson, Essays on Actions and Evenıs (Eylem ler ve Olaylar üzerine
Denemeler) (O xford, 1980); ve Inquiries in Tıutlı and Interpretation (Doğruluk vc
Yorumlamayla İlgili Sorunlar) (Oxford, 1984).
(14 ) D cnneit, Brainstorms, s 19.
(15 ) G. Macdonald ve P. Peilit, Semanfics and Social Science (Anlambilim ve Toplum
Bilimi) (Londra, 1 9 8 1 ), s.6 0 , 12.
3 0 | Tarih Yapmak
Bir X varlık türü ancak ve ancak şu koşul yerine getiriliyorsa bir di
ğer Y lürü üzerinde ve ötesinde var olur: X tipinden şeylere gönder
me yaptığımız terimleri eklemek, Y tipinden maddelere gönderme ya
pan terimlerin olduğu bir dilde değerlendiremediğimiz (belli bir bi
çimde betimlenmiş) olaylann açıklamalannı vermemizi sağlamalıdır.20
Sonuç olarak,
(2 2 ) Ibid., 9 9 , 103. Peuit’in daha yeni makalesi 'A Prior i Principles', yasa koyucu açıkla
malarla eylem açıklaması arasındaki ayrımı, bu kez 'düzenleyici' ve 'norm koyucu'
Ö zn eler ve F ailler |3 3
açıklam alar arasındaki daha yüksek bir ayrım açısından yeniden ortaya koyar, bu
İkincisi niyete dayalı açıklamanın alt tarafı bir diğer adı gibi görünmektedir.
(2 3 ) G. Deleuze ve F. Cuattari, Mille Platemuı (Bin Yayla) (Paris. 1 9 8 0 ), s.9.
3 4 I Tarih Y apm ak
Çoğul, yalnızca etkili biçimde bir isim olarak, çoğulluk olarak gö
rüldüğünde, özne ya da nesne olarak, doğal ya da ruhsal gerçeklik
olarak, imge ve dünya olarak Bir ile bütün ilişkisini kaybeder. Bura
da, nesnede eksen ya da öznede bölünme temeli gibi görev yapacak
bir birlik yoktur... Çoğulluğun ne öznesi ne de nesnesi vardır, yal
nızca sayısı doğasını degişıirmeksizin artmayan belirlenimler, kütle
ler, ölçüler vardır... Toplu düzen, bağlantılarındaki her artışla bir
likte doğasında da zorunlu bir değişim olan bu çoğunluğun içinde
ki ölçülerin büyümesidir.3"
(2 5 ) A. W. H. Adkins, From llıı: Many lo the One (Çoklan Teke) (Londra, 1970). s. 15-16.
(2 6 ) lbıd.. s.267.
3 6 |T arih Yapmalı
(2 7 ) Ibid., s.44
(2 8 ) Macdonald ve Peıtiı, Semamrcs, s. 100.
(2 9 ) W eber, Economy, s.4
Ö zn eler ve F ailler |3 7
(3 1 ) C. Levi, Christ Slopped a l Eboli (İsa Ebolide Durdu) (Harmondsworih, 1982), s.75,
115.
(3 2 ) 8. A. O W illiam s, D escartes (Harmondsworth. 1 9 7 -8 ), s.6 5 -7 , 2 3 7 -4 9 .
(3 3 ) Bkz. A. J. P. Kenny, ‘Cartesian Privacy’ (Kartezyen Mahremıyel), G Pıtcher'ın
Wittgenstein (Londra, 1 9 7 0 ) derlemesinde. Birincil ve ikincil nitelikler arasındaki
önemli ayrım Galileo tarafından da yapılır, bkz. S. Drake'm Discoveries and Opinions
o j C alılco (Galileo'nun Keşifleri ve Duşûnceien) (Garden City, 1957) derlem esinde.
s.2 7 3 'len itibaren.
Ö zn eler vo: Failler |3 9
Yalnızca biçimsel bir dış dünya kavramı geliştiği sürece.... bunun ta
mamlayıcısı plan iç dünya ya da öznellik, yani bireyin kendisinin
ulaşma ayrıcalığının olduğu ve dış dünya içine oıurıularmayacak her
şeyin atfedildiği bir dünya kavramı onaya çıkabilir.34
(3 5 ) M Foucault, L'Usage ties plaisırs (Zevklerin Kullanımı) (Paris. 1984), s . 13, not 1.
(3 6 ) C. Taylor, ’Knliomıltly’ (Ussallık), M. Hollis vc S. Lukes'ın Rationality anıl Relativism
(Ussallık ve Görececilik) (Oxford, 1982) derlemelerinde, s.89. Aynca theoria için
bkz l-l-G Gadamer, Truth and Method (Doğruluk ve Yönıem )ı (Londra, 1975), s.
110-11 .
(3 7 ) Özellikle bkz. A. Koyre, Etudes Geılıleenncs (Galıle Çalışmaları) (Paris, 1966)
Ö zneler ve F a ille r ] 4 1
gu zaman kuram sal yazılar ile ortaya çık ak ları özel koşulların bu
yazılar üzerinde bıraktığı izi ayıran Larihsel mesafeyi görm e başa
rısızlığını sergilem ektir.38
Buna karşın, M acdonald ve Petlit’e açık olan b ir savunma çiz
gisi vardır. Bu da, dünya faillerinin m itik veya başka türlü, han
gi görüşe sahip olurlarsa olsunlar, yine de birbirleriyle gündelik
ilişkilerinde ‘O rtod oks failler anlayışı’nı uyguladıklarını iddia et
m ektir. Bu iddiayı biçim lendirm enin b ir yolu, bir başka kişiyi an
lamanın zorunlu olarak ona inançlar ve arzular atfetm ekten g eç
tiğini savunm aktır. Böyle b ir argüm anın, eğer aşkın bir örneği o l
duğu gösterilebilirse, ‘O rtodoks an lay ışa itiraz kaldırm az b ir sta
tü kazandırdığı düşünülebilir. Kant'ın S a f A klın Eleştirisi’ndeki
Kategorilerin Aşkın Ç ıkarım ı üzerine m od ellenm iş bu lürden ka
nıtlar, deneyim im izin kim i tartışılm az özelliklerini ele alır ve ar
dından eğer bu özellik var olacaksa, durum un ne olm ası gerekti
ğini gösterm eye k oyulurlar.İV Elim izdeki durum da, anlam ak tar
tışılmaz özellik ve ‘O rtodoks anlayış’ da anlam anın m üm kün ola
bilm esi için doğru olm ası gereken şey olacaktır. M acdonald ve
Pettit ‘O rtodoks an lay ışa ‘yadsınam az’ dediklerinde, akıllarında
olan böyle b ir sav olabilir, ama bunu açıkça su nm uyor ya da sa
vunmuyorlar. Ü çüncü Bölüm de yorum soru nu nu işlediğim izde
bu gibi sorunlara döneceğiz.
(38) Burada ortaya çıkan sorunların heyecan verici bir tartışması için. bkz. R.Rorly ve
başkaianmn derlediği Philosophy in History (Tarihle Felsefe) (Cambridge, 1984),
(3 9 ) Bkz. C. Taylor, T h e Validity of Transcendental Arguments' (Aşkın Argümanların
Geçerliliği), Proceedings o j the Aristotelian Society, sayı LXX-XIX (1 9 7 8 ).
4 2 |Tcırih Yapınalı
(4 0 ) W . E. Connolly, Tlıc Terms o f Political Discourse (Siyasi Söylemin Terim leri), 2 .baskı
(Oxford, 1 983), s.2 3 9 ; ve genel olarak bkz. 2. baskıya eklenm iş s.2 3 1 -4 3 ,
(4 1 ) M. FoucauU ve R Scnneu, 'Sexualiiy and Soliıude' (Cinsellik ve Yalnızlık), London
Review o j Books' Anthology One (Londra, 1 9 8 1 ) içinde, s. 170-1
(4 2 ) Bkz. L. Althusser, ideology and the Ideological State Apparatuses' (ideoloji s'e Dcvleiin
İdeolojik Aygıtları), L Allhusser'in Lenin and Philosophy and Other Essays (Lenin ve
Felsefe ve Diğer Denemeler) kitabı (Londra, 1971) içinde.
Ö z n ek ı ve F ailler |4 3
(43) M .Foucault, 'The Subject tıntl Power' (Özne ve İktidar). H. L. Drcylus ve P. Rabi-
now’un Michel Foucault kitabı (Brighton, 1 9 8 2 ) için Sonsoz, $.208.
(44) Bkz M .Foucault, Power / Knowledge (İktidar/Bilgi) (Bnghlon, 1 980), s 194-5. Dıs-
posılif kavramının Deleuze ve Guaıtari’nin agcncemenı (toplu düzen) kavramıyla en
azından bir akrabalığı vardır
(45) lb id .,s .9 8
4 4 |Tarih Y apm ak
(4 6 ) Ibid.. s.90.
(4 7 ) M. Foucaulı, h ı Volonte d e savoir (Bilgi İradesi) (Paris, 1 9 7 6 ), s. 125-6.
(4 8 ) Foucaulı, Power/Knowledge. s. 141 Direniş sorunu ile ilgili olarak, bkz. N.
Poulanızas, Stale, Power, Socialism (Devtel, Ikudar, Sosyalizm) (Londra, 1978).
s. 1 4 6 -5 3 ; ve P Dews, ‘The N ouvdle Philosophic and Foucault' (Nouvelle Philosophic
ve Foucaulı), Economy and Socieıy, 8, 2 (1 9 7 9 ).
(4 9 ) R A Dahi, 'The Concept o j Power' (İktidar Kavramı), R.Bell ve başkalarının derlediği
Political Power (Sıyası İktidar) (New York, 1 969) içinde, s.80.
(5 0 ) Foucaulı. Volimle, s .208.
Özneler ve F ailler |4 5
(5 9 ) N. Geras, M arx and Human Nature (Marks ve İnsan Doğası) (Londra. 1983), s.97.
(6 0 ) D. Wiggins, Sameness and Substance (Aynılık ve Töz) (Oxford, 1 9 8 0 ), s. 188.
(6 1 ) M Midgeley. Beast and Man (Hayvan ve İnsan) (Londra, 1978), s.5 8 , 331.
Ö zn eler ve F ailler \4 9
lardan (i) k endinin bilincind e olm a, (ii) niyetlilik, (iii) dil, (iv)
araç kullanm a, (v) araç yapma ve (vi) işbirliği bakım larından ayı
rır.’65 Böylece E ly a z m a la n 'nda şu nlan yazar:
de, R ousseau ve S m ith ’in 'R o b in so n cu lan 'n a karşı b ir polem ikte,
M arks d ilin top lu m sal niteliğiyle em eğinki arasındaki bağlantıyı
b erraklaştırıy or: “T o p lu m u n dışında soyu tlanm ış b ir bireyin üre
tim i... e n az b irey lerin b irlik te yaşam ayıp birbirleriyle konuşm a
dan b ir dil g eliştirm eleri kadar saçm alık tır."70
D em ek k i a ç ık tır k i, M arksTn felsefi an trop olojisi insanlara
D en n ett’in k işi o lm a tanım ın ın (iv ), (v) ve (v i) sayılı koşullarını,
yani k arşılıklı ilişk iy i, sözsel iletişim e g irebilm e yetisini ve kendi
k en d in in b ilin cin d e olm ayı atfediyor. T arih sel m addeciliğin niye
te b ağ lı b ir sistem i ve özelde de ak ılcılığı ve niyete bağlı tanım la
yan d ah a tem el ü ç koşulla ne dereceye kadar tutarlı olduğu, 1.5
başlığ ın d a ve İk in ci ve Ü çü n cü b ö lü m lerd e incelenecektir. Fakat
M arksTn e m e k , dil ve işbirliği üzerinde d uruşunun biyoloji, pa
le o n to lo ji, a rk eo lo ji ve an tro p o lo ji gibi deneysel araştırm a dalla
rının b u lg u larıyla n e kadar iyi uyuştuğunu belirtm eden geçm e
yelim .
işte n ö ro b iy o lo g Steven Rose şöyle yazıyor:
(73) Ibid., s.7 8 -9 . M arks'ın düşüncesinin 1840'lardaki dönüşümüyle ilgili olarak bkz. A,
Callinicos, Marxism an d Philosophy (Marksizm ve Felsefe) (O xford, 1983), s,40-7.
(74 ) C. A Cohen, ‘Reconsidering Historical Materialism' (Tarihsel Maddeciliği Yeniden
Gözden Geçirirken), J . R. Pennock ve J W. Chapman’m derledikleri Marxism: No-
mos XXVI (New York, 1 983) içinde, s.2 4 3 , 2 4 2 .
(75) K. Marx ve F. Engcls, Selecied \Vorfcs (Seçm e Yapıtlar) (3 cilı, Moskova, 1973), 111,
s. 19; K. Marx. Capital (Kapital), 111 (Moskova, 1971), s.8 2 0 Buradaki karşıtlık Alan
Ryan’ın işe ve mülkiyete karşı ‘kendine dönük gelişimsel' ve ‘araçsa!’ tulumlar adım
verdikten arasındadır: bkz. aynı yazarın Property and Political Theory (Mülkiyet ve
Sıyası Kuram) (Oxford, 19 8 4 ), s. 1-13.
5 4 |Tarih Y apm ak
(7 6 ) Cohen, 'Reconsidering', s. 2 3 3 .
(7 7 ) Ibid., 2 4 2 .
özneler ve F ailler 1 5 5
Bu eşit hak eşit olmayan emek için eşit olmayan haktır. Sınıf farkı
tanımaz, çünkü herkes tıpkı diğerleri gibi yalnızca bir işçidir; ama
üstü zımmen eşit olmayan bireysel donanımı ve böylece üretkenlik
yeteneğim doğal ayncalıklar olarak tanır. Demek ki, içeriğinde, bütün
haklar gibi, bir eşitsizlik hakkıdır.
'Can T h ere be a Right-Based M oral Theoıy?' (Hak Tem elli b ir Ahİ3k Kuramı Olabilir
m i?); ikisi de J. W aldron'in derlediği T heories o f Rights (H ak Kuramları) (Oxford,
1 9 8 4 ) içinde.
(8 6 ) R. W. M iller. 'M arx aıu i A nstotle: A Kind o f Consequeruutlism' (Marks ve Ansıo: Bir
T ü r S o n u ççu lu k ). K. Nıelsen ve S C . Paııen'm derlediği M arx and M orality içinde,
Canadian Jo u rn a l o f Philosophy, ek cilt V II, (1 9 8 1 ), s.3 2 3 . Aynca bkz. H. Marcuse,
Reaıon a n d Revolution (U s ve Devrim) (Londra, 1 9 6 8 ); ve G. Lukacs. Toward die
O ntology o f S o iia l Bring (Toplum sal O luş O ntolojisine Doğru) (Londra. 1 9 7 8 ,1 9 8 0 ).
5 8 | T an h Y apm ak
nedensel anlayış yerine ahlaki yargılann boşuna araya girişi tipik bi
çim de, hem gündelik yaşamda, hem de siyasal değerlendirmelerde,
etik terimlerin kendilerinin, gerçek ahlaki farkmdalıkıan aynlmaz
olan titiz maddi titizlik ve ölçülülükten yoksun bir sahte belagat bi
çiminde 'şişirilmesine’ yol a ça r”
1 .5 P ra tik A k ıl ve T o p lu m sa l Y a p ıla r
Ö nceki iki bölü m ün özeti O rtodoks failler anlayışım daha ge
niş bir insan doğası kuramı içine sığdırm aktır. David W iggins’in
de dediği gibi, ‘insanlık tarihinin ve coğrafyanın rastlantısallıkla-
n ile nedensel ilişkileri içinde görülen oluşum , insanın biyolojik
oluşum unun rastlantısallıklannı izleyen b ir oluşum dur.’96 Burada
geliştirilen görüş, hem insanlarla fiziksel dünya, hem de felsefe
ile bilim ler arasındaki sınırları görece olarak değerlendirm esi ba
kım ından, natüralisı olarak görülebilir, insan doğasına bu türden
bir yaklaşım ın toplum sal olaylan açıklayışım ıza sınırlam alar ge
tireceğini ve etik b ir kuram içinde yer alabileceğini de gördük.
(Yine de h em en vurgulam alıyım ki, bu sonuncu kuram , ‘iyi’ gibi
terim lerin gönderm e yaptıkları şeylerin nihai olarak fiziksel özel
likler olduğunun düşünüldüğü ve G .E .M o o re’u n itham ettiği tür
den b ir ‘etik natüralizm ' değildir. Bununla birlikte, ahlaki realiz
m in bir biçim in e, yani ahlaki yargıların, pek çoğunun düşündü
ğü gibi yalnızca arzu ifadeleri veya em ir kipleri olm ayıp, doğru
ya da yanlış oldukları iddiasına bağlılığı gerektirir gibidir. Her-
halükârda, bu yaklaşım çağdaş ahlak felsefesinin genelinin yanı
Aristocu gidişiyle büyük oranda uyum ludur.)97
(9 5 ) Lukes, M arxism, çeşitli yerlerde Bununla birlikle, dikkat edin, Lukes eylemleri
sonuçlan bakımından değerlendirmeyi lamamen reddetmez. Aslında, kimi durum
larda işkencenin kullanılmasını haklı göstermeye hazırdır, her ne kadar 1918
yazında Bolşeviklerin böyle bir öneriyi nefretle geri çevirdiklerini kabul eıse de: bkz.
ibid., s.6 7 , 1 0 9 -1 0 , ve R. Medvedev, Let Historyjudge (Bırakın Tarih Yargılasın)
(Nottingham, 1 9 7 6 ), s.2 6 1 -2 . Marks'ın sonuççuluğu ılejo sep h Raz'ın 'On die Nature
of Rights' (Haklann Doğası Üzerine), Mind, XC1I1 (1 9 8 4 ) ve 'Rights-Bascd M oralities’
(Hak Temelli Ahlaklar) (W aldron derlemesi Theories of Rights içinde) makalelerin
de sunduğu türden hak değerlendirmeleri arasında bir lutarsızlık da görmez.
(9 6 ) Wiggins, Sam eness, s. 185.
(9 7 ) Bkz , Örneğin, Maclniyre'm yazılarına ek olarak. I. Murdoch, The Sovereignly o f Good
(İyinin Egemenliği) (Londra, 1 970); D. Wiggins, Truth, Invention tınd the Meaning o j
Li/e (Doğruluk, Yaratım ve Yaşamın Anlamı) (Oxford, 1976); S. Lovibond. Realism
and Imagination in Ethics (Elikle Realizm ve İmgelem) (Oxford, 1983); ve B. A O. W il
liams, Ethics and the Limits o f Philosophy (Elik ve Felsefenin Sınırları) (Londra. 1985).
Ö zn eler ve F ailler |6 3
(9 8 ) Bkz. J . Raz'ın derlediği Practical Reasoning (Praıik Akd Yürütme) (Oxford, 1978).
(9 9 ) Aristo, Nicomsrht'un El/ıics, vıi. 1-10.
(1 0 0 ) G. 11. von Wright, ‘On So C alled Practical Inference' (Sözde Pratik Çıkanın Üzerine).
Raz'ın derlediği Practical Reasoning içinde, s.56.
Ö zn eler ve F ailler 6 5
(1 0 1 ) Bkz. G.E.M dc Sıe C roix. The Class St niggle in the. Ancient G reek Woı Id (l.ondra.
1981). Spanakü s isyanı için başlıca kaynak, Appıan, Civil Wars (Sivil Savaşlar). I.xiv,
6 6 | Tarih Y apm ak
YAPI VE EYLEM
2 .1 T o p lu m sa l Y ap ı K avram ı
Ne diye toplum ları sahip oldukları yapılar açısından düşü n
meli? Pek ço k değerlendirm e inşam bu tarafa yönlendirebilir. İl
kin, A nthony G iddens’in “eylem in karşılıklı olarak birbirin e ba
ğımlı olm a d erecesi” ya da “sisıem lilik ”1 olarak tanım ladığı ve
loplum ların açıkça sergilediği şey vardır, ik inci olarak ve b u n u n
la yakından bağlantılı biçim d e, toplum lar zam ana dayanır. O nla
rı kendilerini yeniden ü reten organizm alar gibi görm eyi reddede
rek G iddens’ı izleyebilir, am a kuşaklar boyu sürebilm e yeteneği
gösterm em iş insan ilişkileri g ruplann a ‘top lu m ’ terim ini uygula
mayı reddedebiliriz. Ü çü n cü sü , doğaları ve var oluşlarının içle
rinde bu lu nan belirli faillerin kim liğine bağlı olm am ası, toplum
sal ilişkilerin b ir özelliğidir. Toplum sal ilişkiler boş yer küm ele
ridir.1 D ördüncü olarak, toplum sal ilişkilerde çoğun lukla, söz
konusu olan failler anlam aksızm , ya da hatta illa ki bunların far
kında olm aksızın oluşan düzenlilikler vardır. Bu bakım dan top
lumsal yaşam , Hegel’in dediği gibi, etm enlerin sırtları arkasında
süre giden süreçleri içerir. Son olarak, bir toplum un yapısı oklu
ğunu söylem ek, başka türden b ir toplum örneği haline gelm ek
sizin degişebilm e boyu tlarının b ir sın ın olduğunu söylem ektir.
Toplum sal yapının b içim ci b ir tanım lam asını verm ektense,
bu kavram altına giren şeylerden söz eden açıklam aların günde
me getirdiği kim i sorunları gösterm eyi deneyeceğim . Başlamak
için iyi bir nokta David Lockw ood'un ‘toplum sal b ü tü nleşm e’ ile
‘sistem bütü nleşm esi’ arasında yaptığı ayrım dır, tik kavram
Lockw ood’un T alcott Parsons ve izleyicilerinin ‘n orm atif işlevsel-
cilik ’ adını verdiği şeyde m erkezi konum dadır, bu yaklaşım ı ni
teleyenler ‘ö ncelikle, toplum sal eylem in bütünleşm esinde “ortak
değer ögeleri”ne atfedilen önem li rol; ikinci olarak ela, toplum sal
denge incelem elerinin toplum sal değişim analizinden ö n ce gel
mesi gerektiği şeklind eki gerekçelendirilm em iş varsayım ’dır
Parsons’ı eleştirenler, örneğin Ralf D ahrendorf ve Jo h n R ex, bu
nun yerine çelişen çık ar ve değerlerin varlığı üstünde durdular,
kendisi 'çatışm a gruplan arasında iktidar dengesinin değişim inin
so n u cu ’ olarak açıklanan toplum sal değişim sorununu ön plana
çıkaran bir yaklaşım ; ‘İm di Loplumsal değişim in ço k sık olarak
çatışm ayla b ir arada görülm esine karşın tersi zorunlu olarak ge
çerli değildir. Bir toplum sal sistem de çatışm a, tem elde yapısal bir
değişim e yol açm aksızın, sürekli ve yoğun olabilir. Neden bir ça
tışma değişimle sonuçlanırken bir diğerinde durum bu olm uyor?’’
D ahrend orf ve Rex gibi çatışm a kuram cılarının bu soruya ve
recek bir yanıtları yoktur, Parsons’la toplum sal b ü tü nlem e so
runsalını paylaşm alarını yansıtan bir kısıtlam adır bu. Bu zayıflı
ğın üstesinden gelm ek sistem bütünlenm esi kavram ını form üle
etm eyi gerektirir: T o p lu m sal bütünlenm e sorunu d ikkatini et
m en ler arasındaki düzenli veya çalışm alı ilişkiler üzerinde yoğun
laştırırken, sistem bü tü nlen m esi sorunu bir loplum sal sistem in
(4 ) Ibid., $ .2 4 5 , 2 4 9 -5 0 .
(5 ) G iddens. C en tral P roblem s, s.6 4 ,- 6 5 -6 .
(6 ) Ibid., s.6 4 .
7 2 |Tarih Y apm ak
rım form üle etm e çabalarım gözden geçirm ektir. Tarihsel mad
d ecilik böyle bir açıklam a getirir (2 .2 başlığı). Ö n celik le bu gele
nek içinde yapı ile eylem arasındaki ilişkiyle ilgili görünürde çok
farklı iki önerm eyi, yani G. A. C ohen’in ‘O rtod oks tarihsel mad
deciliği’ (2 .3 başlığı) ile Jo n Elster ve diğerlerinin ‘u ssal-seçm eci’
M arksizm ’ini ( 2 .4 başlığı) ele alacak, ardından bu ilişkinin daha
yeterli bir açıklam asını vererek (2 .5 başlığı) M arksizm için içe-
rim lerine bakacağım (2 .6 başlığı).
R u sya ’da K apitalizm in G elişm esi'nde gösterdiği gibi) ‘belli bir bile
şimi, birkaç saf üretim tarzının belirli bir örtüşm esıni sergiler’.9
Bu ayrım M arks, Lenin ya da diğer klasik yazarlann herhangi bi
ri tarafından değil de, A lthusser ve ardıllan tarafından ortaya
konm uştur: bununla birlikte, toplum sal oluşum kavramı tarihsel
yazımında olum lu kullanım a sokulabilecek bir kavram dır.10
Tarihsel m addeciliğin tem el kavram ı, h er halükârda, üretim
tarzıdır. Bir üretim tarzının özelliğini belirlem ek, içerdiği üretici
güçleri ve üretim ilişkilerinin belirli bileşim ini açıklam aktır. Alt
husser ve C o h en ’in M arks’ın kendi evrilen ve sıklıkla tutarsız
kullanım ından yola çık arak tutarlı bir tarihsel m addecilik kura
mını yenid en kurm a çabalarının son ucun d a, bu kavram lar son
yıllarda ço k ça tartışm a kon u su olm u ştu r. Aşağıdakiler h em bu
tartışmaya, hem de M arks’m yazdıklarına, özellikle de K a p ita le
dayanm aktadır.
M arks’ın k en d i tu tarsızlıkları ve belirsizlikleri yüzünden, in
celem ek üzere yazılarının hangi p arçasının seçildiği ço k ö n em li
dir. Böylelikle C oh en y oru m u n u n sabit noktası olarak Ekonomi
Politiğin E leştirisin e K a tk ı’d a n m eşh u r 1 8 5 9 Ö n sö z’ünü alır. Ben
se tersine tarihsel m ad d eciliğin aşağıdaki özetini yeğliyorum :
(9 ) Ibid., s. 15,
(İD ) Bkz P. A nderson. Arguments within English M arxism (Londra, 1 9 8 0 ), s.3 9 . Bu, » re
lim tarzlarının bir 'ek lem lenm esi' olarak toplum sal formasyon kavramının kötüye
kullanılam ayacağını ve kullanılm am ış olduğunu söylem ek değildir Althusser'çiler,
kapitalist üretim tarzının ona özgü bir özelliğini, yani bireysel toplumsal formasyon-
lann parçaları oluşturduğu ve düzensiz ve birleşik gelişim süreçlerine u b ı b ir dünya
Sistemi kurm a eğilim ini göz nrdj etm işlerdir- bkz. özellikle L T roçki, The Third
In tern ation al a jter Ixnin (Lenin'in Ardından Ü çüncü Enternasyonal) (New York.
1 9 7 0 ). Kapitalist tarzın bu boyu tunu yeterince kavrayamamış olm ak, ç o ğ u zaman
bunun b elirli ulusal ek o no m iler içindeki hakim iyetinin halılsenm esine yol açm ıştır.
Bkz. A F o s ıe r -G ır ie r , The Modes a j Production C on troversy (Liretim Biçim len
T an ışm ası), NLR, 1 0 7 (1 9 7 8 ) .
7 4 |Tarih Y apm ak
üretim (kısm en) bunun kullanım ının bir sonucu olsun ve bece
rinin üretim e böyle katkıda bulunm ası birinin am acı olsu n .’ Her
ne kadar C oh en ’in üretici güçlerin bileşenleri tartışm ası incelikli
ve aydınlatıcı olsa da, başlıca ilgisinin b u n ların gelişim ine yöne
lik olduğunu söylem ek haksız olm az. Şöyle der: ‘Ü retici güçlerin
gelişimi, m ü m kü n kıldıkları artık değerin büyüm esiyle özdeşleş
tirilebilir ve bu da üreticileri geçindirm ek için gereken çalışm a za
manı çıkarıldıktan sonra kalan gün miktarıyla özd eşleştirilebilir,n
G elgelelim , bu yaklaşım MarksTn kendi kullanım ının önem li
bir özelliğini kapsam ıyor. G oran T h e rb o m ’un işaret ettiğine gö
re, üretici güçler ( Produktivkrafte ) kavramı MarksTn Sm ith , Ricar
do ve diğer klasik ik tisatçıların ‘üretim e yönelik güçler’ kavram ı
na getirdiği çeviri olarak ortaya çıkm ıştır. Bununla birlikte, T h er-
born şunu öne sürer:
Em ek sü reci ü ç öğeden oluşur: ‘(1 ) am açlı etkin lik, yani işin ken
disi, (2 ) bu işin üzerinde gerçekleştirildiği nesne, ve (3 ) bu işin
araçları’. (2 ) ve (3 ) -h am m ad d eler ve em ek a ra çla rı- b ir katego
riye, üretim araçlarına indirgenerek, em ek-gü cü n ü n , insanlarda
som utlaşan iş yeteneğinin karşısında k on u m lan d ırılır.15
C ohen üretici güçleri de aslen üretim araçları ve em ek-gûcün-
den oluşuyorm uş gibi g örür.16 G elgelelim , bunları bu öğeleri de
bileştiren b ir em ek-sü reci olarak görm ek, Balibar’ın üretici güçle
rin ‘b ir liste’ olarak düşünülm em esi gerekliğini savunurken par
mak bastığı ço k önem li bir noktayı gündem e getirir. Daha çok,
b u nlar’da, üretim biçim i içinde belli tipte b ir bağlantıdır, bir baş
ka deyişle, bu nlar da bir üretim ilişkisidir’17 Bunun böyle oluşu
nun b ir anlam ı yalnızca Marks için em eğin toplum sal b ir etk in
lik olduğu gerçeğinin bir sonucu olarak ortaya çıkar. İşbirliği, fa
iller arasında toplum sal bir ilişki, ‘insan var oluşunun toplum ta
rafından dayatılm ış koşulu’ olarak em ek-sü recin in zorunlu bir
ligin elde edildiği belirli biçim toplum yapısının farklı iktisadi dö
nemlerini birbirinden ayırır.14
ler yeni mülkiyet ilişkileri getirebilir, ama pek çok, pek çok önemli
durumda getirmez.32
K ayn ak: G.A.Cbhcn, K ari Marta'ın Tarih K uram ı (C larendon Yayınevi: Oxford, 1978), S. 65.
(3 4 ) Bkz., ö m eg in . P. A nderson, Lineages o j die Absolutist State (M utlakçı Devletin Soy kû-
lû g û ) (L ond ra, 1 9 7 4 ), s .4 6 2 - 5 4 9 '
(3 5 ) J . E lsıer, M aking Sense o f M arx (C am b rid ge, 1 9 8 5 ), s .2 5 7 - 8 . Elster’ın C oh en 'ın m ü l
kiyet tab lo su na yön elttiği b aşlıca diğ er eleştiri, lo n ca sistem in i yok saym ış olm ası
( s .2 5 6 - 7 ) , ç o k d a h a az ilgi çck ıc ı görünür.
8 4 |T a n k Y apm ak
pitalizm çözü m lem enin ço k önem li b ir yönü nü, yani ‘serm aye
var olur ve ancak pek ço k serm ayeler olarak var olabilir ve ken
di geleceğini saptam ası bu durum da bu nların birbirleriyle karşı
lıklı etkileşim i olarak görünür’ iddiasını içine alabilir. Bu etkile
şimin aldığı biçim rekabettir ve rekabet sayesinde serm ayeler ar-
tık-değer elde etm eye ve biriktirm eye itilir. ‘R ekabet, pek çok
serm ayenin içkin belirleyicileri birbirlerine ve kendi kendilerine
üzerine dayatm asından başka b ir şey değildir’, öyle ki ‘bireysel
sermayelerin birbirleri üzerindeki etkileri tam da serm ay e gibi
davranmaları gerektiği sonucunu getirir.’” Bu durum da söm üren
sınıfın rekabet içindeki serm ayelere bölü nm esini kale almayan
bir kapitalist üretim ilişkileri açıklam ası yeterli olm ayacaktır.
Doğrudan üreticilerin üretim araçlarıyla ve kendi em ek-güç-
leriyle olan ilişkisi ve h er üretici olm ayan m ü lk sahibin in doğası
na ek olarak, üretim ilişkileri ü çüncü bir öğe daha içerir: söm ü
rü biçim i. En azından kim i üretim araçlarının ve belki hatta üre
tici gücün kend isinin fiili sahipliği, em ekçi olm ayanların doğru
dan üreticileri söm ürm esini sağlar.
Söm ürü artık-em eğin sahiplenilm esidir, yani, doğrudan üre
ticileri, kend ilerinin ve bakm ak zorunda old uklarının geçim
araçlarını üretm ek için gerekenden daha uzun zam an çalışm aya
zorlam aktır: T o p lu m u n bir bölüm ünün üretim araçlarının teke
line sahip olduğu h er yerde, işçi, özgür olsun olm asın, kendi ge
çimi için gerekli iş zam anına, üretim araçlarının sahibi adına faz
ladan bir geçim aracı m iktarı eklem elid ir.’ Üretim tarzları, her b i
rinin içerdiği belirli artık-deger sahiplenm e biçim in e göre ayırt
edilebilir: T o p lu m u n lürlü iktisadi olu şum lannı ayırt ed en... bu
artık-emeğin h er durum da halihazırdaki ü reticilerden gasp edil
me biçim id ir.’40
Sınıfları üreıim ilişkileri içine sıkı sıkıya dahil etm eyi seçelim
seçm eyelim , kuşkusuz söm ürüyle kavramsal bir bağlantıları var
dır. G. E. M. de Sıe C roix’nm da dediği gibi, ‘sın ıf... aslen söm ü
rünün toplum sal bir yapıda yansım a biçim id ir.’’" M arks’m kendi
sinin sınıf kavram ı tartışm ası hiç sistem atik olm am asıyla kötü bir
ün kazanm ıştır. A lthusser’in sözleriyle: ‘O kuyan, Ü çüncü Cildin
(K ap ital’in) nasıl sona erdiğini bilir. Bir başlık: S ınıflar. Kırk satır,
ardından sessizlik.’42
Bu, MarksTn yazdıklarından tutarlı b ir sınıf açıklam ası çık ar
m anın olanaksız olduğunu söylem ek anlam ına gelm ez. Ste Cro-
ix’mn bunu yapma çabası bana o kadar başarılı görünüyor ki,
alıntılam akla yetineceğim :
(4 1 ) G.E.M.de Ste Croix, The Class Snuggle in theAncient G reek W orld (Londra, 1981), s.51
(4 2 ) Althusser ve Batibar, Reading, s. 193.
(4 3 ) Sle Croix, Class Snuggle, s:4 3 -4 . Ayrıca bl<2. KMTH, s.7 3 -7 ; ve W right, C/a*'
Structure, 1 .bölüm. Ste Croix'nm kadınların klasik antik çağda bir sınıf oldukları
iddiasına, Class Snuggle, s.9 8 ve ötesi, Perry Anderson tarafından haklı olarak karşı
çıkılır: bkz. Class Snuggle m ılı e Ancient W orld (Eski Çağ Dünyasında Sınıf
Mücadelesi), History Workshop, 16 (1 9 8 3 ), s.65
Yapı vc Eylem i 8 7
mürû ilişkileri ü zerin e tem ellen m iş sın ıf yapısı ‘içkin b ir düşm an
lık’ getirir ve ‘sergilenen sın ıf davranışı tem el olarak sınıf yapısı
tarafından b elirlen ir.' Bu ö n cü ller göz ön ünd e bu lu nd u ru ld u
ğunda, ‘s ın ıf m ü cad elesin in kendisi sın ıf ilişkilerinin yapısının
rastlantısaldan ço k içk in b ir so n u cu haline g elir.’44
S ıe C ro ix görü nü rd e sın ıf m ücadelesiyle söm ürüyü denkleş
tirm ekte d aha da ileri gider: ‘S ın ıf m ü cadelesi deyim ini, sınıflar (ve
bunların bireysel ü yeleri) arasındaki, aslen söm ürü ya da ona d i
renişi içeren tem el ilişkiler için kullanıyorum . Sın ıf m ücadelesi
k olek tif ey lem i zorunlu o larak içerm ez ve siyasi bir düzlem de et
kinliği k ap sayabilir ya da kap sam az.’ Ste C roix bu yoldpn gidi
yor, çü n k ü , haklı olarak, eski zam an tarihçilerine ve m o d em sos
yologlara k arşı, hem sın ıfların , hem de sın ıf m ücadelesinin ‘sın ıf
bilinci ve etkin siyasal çatışm a' içerm ed ikleri noktada bile vaıola-
bileceğind e ısrar etm ek istiy o r.45
Söm ü rüyle sın ıf m ü cad elesin i özdeş kılm anın ileri b ir adım ı,
söm ürenlerin daim a artık -em ek elde eim ek için örgütlenm eleri
gerekliği ve sö m ü rü len lerin de daim a buna direnecekleri savla
narak d oğru lanabilir. Bu d ü şü n ce y an yarıya doğrudur. Söm ürü
otom atik olarak gerçek leşm ez ve sabotaj ve iş yavaşlatma gibi
m oleküler b içim lerd e olsa da, direnişi kışkırtm aya teşnedir, ama
buradan sö m ü rü n ü n sın ıf m ü cadelesi olduğunu söylem em iz ge
rektiği so n u cu çık m az. Bazı durum larda güçlerin dengesi söm ü
renlerin o k ad ar leh in ed ir k i, ariık -eld e etm ek rulin b ir süreçtir
ve direniş d ü şü k düzeyd edir ya da m evcut değildir. Söm ürünün
s m f m ü cad elesin i açıklad ığım söylem ek daha iyi görünüyor, b u
rada sın ıf m ü cad elesi, savaşanlarında sın ıf b ilin ci olm asa da, ger
çek çatışm alard an oluşur.
A rtık bu bölü m d ek i tartışm aların b ir özetini yapabiliriz. Her
üretim tarzı ü retici gü çler ve üretim ilişkilerinin belirli b ir bileşi
mini içerir. Ü retici gü çler em ek -sü reci, doğayı d önüştürm ek ve
(4 6 ) Ibid., s.90-1
Yapı ve Eylem |8 9
1) iki veya daha fazla toplumsal varlık arasında bir ilişki varsa;
2) Toplum sal varlıklar ilişkinin öğeleri olm aları sayesinde
oluşm uşlarsa;
3) Varlıklar ilişki sayesinde karşılıklı olarak birbirlerine b a
ğım lılarsa;
4) Varlıklar ilişki sayesinde gücül olarak çatışm a halin d eler
se, o zaman böyle b ir yapısal çelişki vardır.
(5 5 ) KMTH, s. 134.
(5 6 ) Ibıcl., s. 160
Yapı vc Eylem | 9 3
EGER E tipinde bir olayın ı l ’de olduğunda, t2'de F tipinde bir ola
ya yol açtığı doğruysa O HALDE t3’te E tipinde bir olay olur.
(57) Ibid., S: 2 5 9 -6 0 , 27 8 , 2 6 1 , 2 6 3
9 4 | Tarih Yapmak
3) Çelişki Tezi: (1) ve (2) koşullan altında... Üretici güçler, daha ön
ceden bünyesinde gelişmiş olduklan üretim ilişkileriyle artık
uyumlu olmadıklan onlarla çeliştikleri bir noktaya erişeceklerdir...
(7 1 ) Ibid.. s. 156.
(7 2 ) G. A. Cohen. Reconsidering Historical Materialism, J R. Pennock vc J . W. Chapman
derlemesi Marxism: Homos XXVI (New York, 1 9 8 3 ) içinde, s.2 2 8 .
(7 3 ) Bkz M Elvm, The Pattern oft h e C.hinese Pası (Çin Geçmişinin Modeli) (Londra. 1973).
Yapı ve [ylem | 1 0 1
Sonu ç olarak,
(79) G. Bois, Crise d u feod alism e (Feodalizmin krizi) (Pans, 1976). Aynca bkz. aşağıda 4.4
başlığı.
(80) KMTH, s.151
(81) Althusser ve Ballbar, Reading, s.235. Balibar yalnızca üretici güllerin gelişim ııpı'ne
hükmeden kapitalist ilişkiler hakkında açıkça yazar, ama bu noktanın daha genel
olarak vurgulandığı açıktır.
1 0 4 | Tarih Yapm ah
(84) Levine, Arguing, s. 174, 176. Köle isyanları hakkında, bkz. M. I. Finley. Ancient Sla
very and Modem Ideology (Eski Çağda Kölelik ve Modem İdeoloji) (Hamıoııdsvvorth.
1 9 8 3 ), s .lM 't e n itibaren
1 0 6 f Tarih Y apm ak
Eger diyalektiğin yine kutsal bir yasa, metafizik bir kader haline gel
mesini istemiyorsak, bir tür bireyler üstü bütünden değil de, önce
likle bireylerden yola çıkmalıdır diyalektik devinim kendini Talih in
ardında Tanrının iradesi gibi gözler önüne seren kudretli birlik^ bir
güç değildir. Bir kere her şeyden önce bir sonuçtur, tarihsel in&anla-
n tarihlerini korkunç çelişkiler içinde yaşamaya zorlayan diyalektik
değil; şimdi oldukları gibi, kıtlık ve yoksunluğun hükmü altımdaki
ve Tarih ya da iktisadın kaydedebileceği, ama yalnızca diyalektik
usun açıklayabileceği durumlarda birbirieriyle karşı karşıya gelen
insanlardır,87
(8 7 ) J-P . Sarı re, Critique o f D ialectical Reason (Diyalektik Aklın Eleştirisi (l-ondr-a, 1976),
8 .3 6 -7
1 0 8 | Tarih Y apm ak
(8 8 ) Ibid., s.8 0 , 122, 123, 161’den itibaren, 164. Elster ağaçlan sökerek toprak
aşınmasına yol açan garibanlar örneğini kolekt.il akıl dişiliğin bir örneği olarak da
kullanır: Sour C rapes (Murdar Ciğer) (Cam bndge, 1983), s.2 7 -9
(8 9 ) J. Elster. Logic ami Society (Mantık ve Toplum ) (Londra, 1978), s.99, 106. Ayrıca
bkz. Ekler, Making Sense, s .3 7 ’den itibaren.
Yapı ve Eylem 1 1 0 9
(9 0 ) Sa n re . C ritiqu e, s.8 1 7 .
(9 1 ) A nderson, Arguments, s ,5 3 . Genel olarak bkz., s .5 1 -3 ; ve R Aronson, Jcan-Paul
S a r ın P hilosophy in the W oild (|ean-Paul San re Dünyada Felsefe) (Londra, 1980).
s .2 7 5 -8 6 .
(9 2 ) S a n re , C ritiqu e, s .8 1 7
1 1 0 I Tarih Y apm ak
Karşı-sonuçsallıgm var olması için zorunlu ilk şey, maddenin bir tür
eğilimi (bu durumda Çin’in jeolojik ve hidrolojik yapısı) tarafından
öngörülmüş olması gerektiğidir... İkincisi, msan prnhsis’i, üstüne
hem fiziksel nedenselliğin sımrlamalanm, hem de insan emeğinin
inatçı titizliğini alarak, bir kader haline gelmeli ve atalet tarafından
emilmelidir... Son olarak, ki en önemlisi de budur, etkinlik başka
yerlerde de yürütülmelidir: köylüler her yerde çalılan yakmalı veya
kökünden sökmelidir.”
(9 3 ) Ibid., s. 1 5 1 . 16 2 -3.
(9 4 ) Ibid , s.1 6 5 . 183. 2 5 0 ,2 5 1 , 132. 149.
Yapı ve Eylem |1 1 1
(9 7 ) Bkz. J. Elsier, Marxism, Funcıionalism , and Game Theory, Theory aıu! Society, 11.4
(1 9 8 2 ).
(9 8 ) J. Roemer, A General Theory o f Exploitation and Class (Genel bir Söm ürıı ve Sınıl
Kuramı) (Cambridge, MA, 1 9 8 2 ), s. 19 -2 0 . Ayrıca bkz. G. A Cohen. The Labour
Theory o f Value and the Concept o f Exploitation (Emek Değer Kuramı ve Sömürü
Kavramı). M. Cohen ve diğerlerinin derlediği Marx. Justice and H isıoıy (Marks.
Adalet ve Tarih) (l’nnceton. 1 9 8 0 ) içinde.
Yapı ve E ylem ) 1 1 3
(99) E. O. Wrighl, The Value Controversy am i Social Research (Değer Tanışm aları ve
Toplumsal Araştırma), I. Sıeedm an ve diğerlerinin derlediği The Value Controversy
(Değer Tarlışmalan) (Londra. 1 9 8 1 ) içinde, s.5 1 ,6 3 ve başka yerlerde.
1 1 4 | Tarih Y apm ak
oranda b içim sel’ bir analiz olarak tanım lar olm uştu. Bir Sraffa’cı
olan G eoff H odgson'ın yeni-R icardo’cu ek on om in in ‘ûretim -dü-
zeyinde, ilişkisel b ir sın ıf kavram ı’ ile gayet tutarlı olduğu görü
şünü de kabul ed iyordu .100 Roem er 1 9 8 2 ’de düşüncelerini ilk ya
yım ladığında, W right böyle bir sın ıf kavram ını Roem er’m söm ü
rüyü yeniden kavram sallaştırm asına karşı savundu. Ya da daha
doğrusu, R oem er’ın söm ürü açıklam asına itiraz etm ezken, sınıf
ların var oluşunun yalnızca söm ürüyü değil, ‘üretim in doğrudan
doğruya kendisi toplum sal örgütlenilm esi içind eki hakim iyeti’ de
gerektirdiğini ileri sü rd ü .101 Buna karşın, 1 9 8 5 ’te yayım lanan bir
kitapta, W right bu konum u bıraktı ve elbette ki eskiden sın ıf iliş
kilerini ‘söm ürüden çok egem enlik ilişkileri’ ile b ir tutm asının ve
bundan kaynaklanan ‘söm ürünün m arjinalleşm esi’n in çelişik sı
n ıf konum ları kuram ındaki bir dizi kural dişiliğin köken in d e ol
duğunu savundu. Bu durumda R oem er’ın ‘söm ürünün maddi te
m elinin genellikle m ülkiyet ilişkileri olarak sözü edilen, üretim
değerlerinin dağılım ındaki eşitsizliklerde yattığı... (şeklindeki)
ana m esaj’ına dayanan bir sınıf kuram ı geliştirm eye çalıştı.
W right üretim değerlerini çok geniş yorum luyordu, öyle ki yal
nızca em ek-gücünü ve üretim araçlarını değil, becerileri ve ‘ör
gütlem e varlıkları’ dediklerini de içeriyordu. Son u ç olarak, ‘veri
li toplum ların gerçek sın ıf yapısı kesişen söm ürü ilişkilerinin kar
m aşık m odelleri tarafından nitelend irilecektir’, ki burada kim i sı
nıflar hem söm üren hem de söm ürülen olabilir (bkz. aşağıda 5.2
b aşlığ ı).102
W right, kuram sal evrim i türlü kavram sal kural dışılıklara ve
am pirik sorunlara getirilen bir dizi yanıt gibi görülm esi gereken
çok dikkatli bir akadem isyendir. Fakat eski A lthussercilikten us
sal-seçm eci M arksistliğe kabuk değiştirm esinin ilk başlangıç
(103) Bkz. E. O. W righl, Class, Crisis anıl the Slale (Sınıf Kriz ve Devlet) (Londra, 1978),
s. 134-7.
(104) W righl, Reconsiderations, s. 150.
(105) Bkz., örneğin. F. Parkin, Marxism ami Class Theory (Marksizm ve Sınıf Kuramı)
(Londra, 1979).
1 1 6 | Tarih Y apm ak
pıtının bir iyi yanı söm ürünün tahakküm den m antıksal bağım
sızlığı üzerinde ısrar etm iş o lm asıd ır.106 W righi'in bütün söm ürü
ve sınıf kuram ı önceden bu nları tahakküm le b ir tutm aya yönel
diği için, bu özdeşleştirm eyi yapmayı b ir kez bırak ın ca, sınıf k u
ramını Roem er'cı oyun-kuram sal açıdan yeniden düşünm esi için
hiçbir engel kalm am ıştı.
Elbette ki, W righ t’m ED K ’yı aslen MarksTn kapitalist gelişim
çözüm lem esi için bir anahtardan ço k , sın ıl egem enliğini çözü m
lem ede b ir araç olarak gördüğünü (ve böylelikle Roem er'm sö
m ürüyü tahakküm le b ir tutm aya meydan okum ası türümden bir
eleştiriye açık olduğunu) söylem ek ne EDK’nın ne de K O D E ’nin
doğru olduğunu gösterm ek değildir. İki kuram ın savunucuları
yakınlarda köşeye sıkıştırıldılar. U ssal-seçm eci M arksistler ve ye-
ni-R icard o’cular (geniş b ir kesişim i olan iki küm e) onları gerici
likle suçlam a ve iktisadi kuram da m atem atiksel tekn iklerin k u l
lanım ına karşı düşm anca davranm akla -su çla y ıcıla rın açıkça
dünyanın düz olduğunu savunm akla aynı düzeyde gördükleri
bir s u ç - itham etm e eğilim indeler.
Bu belagat hem E D K ’nın hem de K O D E ’nin lehine ve onların
yerine sunulan M arksist iktisadi kuram ın yeni-R icardo’cu yeni
den yapılanm asının aleyhine bir grup ço k güçlü savın varlığını
gölgede b ırak m ıştır.107 Bu savlar, EDK ve K O D E’n in , gereksiz ve
m odası geçm iş olm ak şöyle dursun, yalnızca soyut ya da tarihsel
açıdan değil, şu sırada ço k büyük ve oldukça yıkıcı dönüşüm ler
yaşamakta olan bir dünya sistem i olarak kapitalizm in bilim sel
anlayışı içinde m utlak biçim de zorunlu olduğunu gösteriyor. Bu
kitap Marksist iktisadi kuram hakkında değil ve bu yüzden de
ğer tartışm asına d erinlem esine girm eyeceğim . Yine de, tartışm a
da söz konusu olan d eğerlendirm e türlerini gösterm ek gereklidir.
(1 0 9 ) Bkz., Örneğin, L.von Bortkiewicz, Value and Price in the M arxian System (Marksçı
Sistemde Deger ve Bedel), International Economic Papers, 2 (1 9 5 2 ); S. Himmehveii.
The Continuing Saga of the Rate of Profil (Süregelen Kâr Oranının Efsanesi). CSE
Bulletin, 9 (1 9 7 4 ); ve, bu sonuçlanıl bir genellemesi için, 1 Sıecdm an, M arx a fla
Sraffa (Sraffa’dan Sonra Marks) (Londra, 1977).
(1 1 0 ) J. W eeks, Equilibrium, Uneven Development and the Tendency o f the Rate o f Profit to
Fail (Denge, Eşitsiz Gelişim ve Kâr Oranının Düşme Eğilimi), Capital and Class. 16
(1 9 8 2 ), s.66.
(111) Bkz. 1. Pnroginc ve I. Slenghers. Order out o f Chaos (Karmaşadan Doğan Düzen'
(Londra, 1984).
Yapı ve Eylem 1 1 1 9
Bir dizi acayip sonuç onaya çıkar, en gariplerinden biri de, kapita
listlerin, yeni bir üretim tekniğine kapağı aımak üzere, ne gereken
yeni sabit sermayenin -yani yatırım oranının- edinilmesinin alaca
ğı zamanı, ne de henüz değerlerini çıkarmamış eski fabrikaları, alet
leri ve mevcut mallan aniden tasfiye etmenin kârlar üzerindeki et
kisini gözetmeksizin, neredeyse bile isteye, bütün sabit sermaye
stoklanm neredeyse hemen tasfiye etmeye zorunlu olacaklarıdır.'"
(1 1 4 ) Freeman, 'Logic', s.2 3 9 Mıchel De Vroey deger ilişkisinin 'anlık' doğası ile kapita
list tarza ûzgıı geri döndürülemez değişim süreçlerinin 'zaman aralıklı' mantığı
arasındaki etkileşimin önem ini vurgular, bkz. 'Value, Production and Change'
(Deger, Üretim ve Değişim). Steedman ve diğerlerinin derlemesi Vnlue Controversy
içinde. Bu ikinci yönü değerlendirmede yetersiz kalması Cuhen'in kanıtını balta
lar, 'Labour Theory'
( 115) Bkz. Fine ve Harris, Rereading-, W eeks, Capital; W eeks, 'Equilibrium'; ve P. Green,
Once M ore on the Rate o j I’rojrl (Yemden Kâr Oranı Üzerine), 7 5 ,2 ,3 2 (1 9 8 6 ).
Yapı vc Eylem | 1 2 1
(1 1 8 ) Rocm crin kiıabını b ir başka yerde uzun uzadıya tanışm ıştım : bkz. Exploitation.
Justice and Socialism (Söm ürü, Adalet ve Sosyalizm), University o f York, Moteli
Studies in Toleration. 16 numaralı Tanışm a Makalesi ( 19 8 5 ). Aynca bkz. J Elster.
R ocm cr vs.Rocm er (Roem er Roemer'e karşı), Poltıcs and Society. 1 1 ,3 , (1 9 8 2 ). .1
Roemer, Should M arxists he Interested in Exploitation? (Marksistlcr Sömürüyle. İlgi
lenmeli mi?), (Roem er derlemesi Analytical Marxism), sömürüyle Marksist’lerin
ilgilendiğini değil, kendisinin neden ilgilenmediğini açıklar.
Yapı ve Eylem 1 1 2 3
(119) Bu tanışmaya önem li bir yeni katkı için, bkz. D. Blackboum ve G. Eley, The Pecu
liarities o f G erm an History (Alman Tarihinin Özellikleri) (Oxford. 1984). Aynca
bkz aşağıda 5.5 başlığı.
(120) Elsier, Explaining, s .2 17, 22 6 . Genel olarak bkz s .2 0 9 -3 6 ; ve Elster, Mafcing Sense,
s.259'dan itibaren. Cohen güçlerin kullanımının engellendiğini 'Forces and Rela-
lıons’da savunur, s. 12 5 -3 1 .
1 2 4 | Tarih Y apm ak
idı. Benzer biçim de, Marks'ıan geriye ne kaldığım gözden geçirirken, Elster'm
vardığı sonuç su olur: 'sömürü ve yabancılaşmanın eleştirisi merkezi olmayı sür
dürüyor'; Making Sense, s .5 3 1 . Analitik Marksizm'i dışta bırakan Ûlopyacı sosya
lizmin günümüzde entelektüel olarak yeniden canlanmasına eleştirel bir bakış için
bkz. E. W ood. The Retreat fr o m Class (Sınıflan Kaçış) (Londra. 1986).
(1 2 3 ) Elster. 'M arxism. Functionalism', s.4 5 3 ,4 5 4 ,4 6 3 . Dikkat edin, bu Popper’ınkinden
daha gıiçlü bir YB versiyonudur. Popper 'eylem lenm iz(in) toplumsal çevremize,
toplumsal kıırumlara ve bunların işleme biçim ine başvurmaksızın açıklayam ad ı
ğını)’ kabul eder. The open Society and ııs Enemies (Açık Toplum ve Düşmanlan) (2
cilt, Londra. 1 9 6 6 ) 11. s.9 0
(1 2 4 ) Elsier, Ulysses, s 18.
1 2 6 | T arih Y apm ak
(l)'i kabul etm enin ü çüncü nedeni ya da neden türü olum suz
dur. Bireysel eylem leri, eylem in yapısal bağlam ı yalnızca b ir tek
sonuca izin verecek biçim de, yapısal olarak belirlen m iş gören al
ternatif toplum kuram ı türleri üzerine düşünm ekten kaynakla
nır. Tipik olarak bu kuram lar bunu açıkça değil de, daha ço k fa
illeri ‘kültürel uyuşturulm uşlar’ olarak, Adam Przew orski’n in de
yişiyle. Toplum , bu içselleştirilm iş toplum u eylem lerinde sergile
yen bireyler için içsel hale (gelecek)’ biçim de eylem lerini yöneten
toplum sal norm ve değerlerin taşıyıcılan olarak görerek, dolaylı
biçim de ortaya koy ar.131
Bu yaklaşım ın başlıca örneği elbette ki Parsons’ın ‘norm atif iş-
levselciliği’dir, ama M arksist versiyonlar da ender değildir. Sonuç
çoğu zam an, özellikle egem en b ir sınıfın üyeleri ya da tem sil
edenleri tarafından gerçekleştirilm iş her eylem in gizli b ir örünıü -
yü açık etliği ve b ir dereceye kadar kapitalizm in yapısındaki de
rin köklü değişim lere tekabül eden uzun vadeli b ir tasarının par
çası olarak açıklanabildiği kaba b ir işlevcilik Lünıdür. (Bunun da
gösterdiği gibi, işlevcilikten kom plocu b ir tarih görüşüne geçiş
fazlasıyla kolaydır) B unun b ir sonucu, ‘hata' ve ‘yanlış hesap’ gi
bi kavramların toplum sal olayların açıklanm asında işlevsel ol
maktan çıkm asıdır. Fakat bu ço k saçm adır. Cezayir’in bağım sız
lığını kazanm ası ve de G aulle’cü Beşinci C um huriyet’in kuru m
sal rejim inin kuruluşunun gerçekten de olduğu gibi 1 9 5 0 ve
1 9 6 0 ’larda verilm ekte olan Fransız kapitalizm inin gerekirlerine
uyduğunu söylem ek b ir şeydir. Bu ilişkinin bu olayların n için ol
duğunu açıkladığım söylem ek bam başka bir şeydir. Ve hata - ö r
neğin, A lgerie F n m çaise destekleyicilerinin de G aulle’ün adam la
rı olduğuna in a n m a la rı- ve rastlantının - d e G aulle’ün kişiliği ve
konum unda bir siyasal figürün hazır b u lu n m a sı-, D ördüncüden
Beşinci C u m h u riy ete kanlı ve rizikolu geçişi açıklam anın ö n em
li özellikleri olm adığını iddia etm ek gülünç olurdu. Karmaşacı
(1 3 3 ) E. Mandel, The Roîe o j the Individual in Hisiory: die Case o f World War Two (Birey *11
Tarihteki Rolü: İkinci Dünya Savaşı Örneği), NLR, 157 (1 9 8 6 ), s.7 0 ,7 3 .
Yapı vc Eylem | 1 3 1
nu kabul eder, ‘h içbir otom atik yasa b ir toplum sal sınıfın gerek
sindiği önderi seçtiğini gösterm ez.’154 Bunun b ir n ed eni, h içbir sı
nılın yalnızca var oluşu sayesinde önderlerini bilinçli olarak se
çebilecek biçim de eylem lerini düzenleyebilecek bir kolektivite
olm am asıdır (bkz. 4 .1 başlığı). Seçim m ekanizm aları çoğunlukla
düzenlenm em iş eylem lerin niyetlenilm em iş sonuçlarını içeren
m oleküler süreçlerdir. Daha bilinçli bir seçim olsa bile, önderlik
eden bireylerin oluştuğu durum lar ile etkilem e fırsatlarının oldu
ğu durum lar arasındaki zam an farkı bu nu çökertebilir. 1 9 1 4 ö n
cesindeki barışçı, giderek büyüm e yıllarında biçim len m iş Alman
Sosyal D em okrasisi, Kayzer’in düşüşünün ardından gelen fırtına
larla başa çıkm ak için uygun değildi.
Asıl siyasal kriz zam anlarında bireyler özellikle önem li bir rol
oynayabilirler. M ükem m el eseri Rus D evrim i T arihi’r ıd e T ro çki,
Lenin’in Bolşevik Partiyi g eçici h ükü m etin yerine Sovyet gücü
nün getirilm esi taktiğine çabucak ikna etm ek için vazgeçilm ez
olduğunu söyler:
9 3 4 ) ibid.. s.7 2 . Aslında, The Meaning o j the Second W orld War (İkinci Dünya Savaşının
Anlamı) (Londra. 1986) kitabında Mandel aktörlerin yapııgı pek çok stratejik ve
taktik hatanın örneklerini verir.
1 3 2 | Tarih Y apm ak
t i 3 5 ) L. Troçki, The History o f the Russian Revolution (Rus Devrimınin Tarihi) (3 cilt,
Londra, 1967), I, s .310.
(1 3 6 ) A. MacIntyre, Against the Self-Images o f the Age (Çağın Kendi İmgelerine Karşı)
(Londra, 1 971), s 5 9 ,1 . Dcutscher'ın The Prophet Outcast (Dışlanmış Peygamber)
(Londra, 1 9 6 7 ), s.2 4 2 -7 üzerine. Ironik bir biçimde, Deutscher'ın kendisi yakın
larda bir bireyin -y anı Sıalin’in - rolünü abarttığı için eleştirilmiştir; bkz. J. A. Getıy.
Origins o f the Great Purges (Büyük Temizliklerin Kökeni) (Cambridge, 1985)
Yapı ve Eylem | 1 3 3
Marks’ın kendisi serm ayenin birikim ini serm ayelerin birbiri üze
rindeki rekabetçi baskısıyla açık lar (bkz. 2 .2 başlığı). Sm ıf Söm ü
rüsü Uygunluk İlkesi kanıtının öncülleri arasına sermaye birikim i
ni öylece koyuvermek Roemer için gayet m eşrudur, ama bu, kam
un yalnızca görünürde YB’ye uyduğu gerçeğini değiştirmez, çün
kü kapitalist üretim tarzının yapısal bir özelliğini varsaymaktadır.
Roem er’ın bu özelliği bireylere atfedilen bir şeye döndürm ek
teki el çabukluğu, bana YB yandaşlarının açıklam alarının yapıla
ra güvendiğini saklam aya çalışm alarının tipik b ir örneği gibi gö
rünüyor. Bunun bazı açıklam aların rastlantısal b ir özelliği olm a
yıp, toplum sal olayların açıklam asının zorunlu olarak h em yapı
lara hem de bireylere gönderm e yapan öncü ller içerdiğini öne sü
rüyorum . Bu, 1.5 başlığında yaptığım gibi, yalnızca yapılara baş
vurm anın O rtodoks failler tasarım ıyla tutarlı olduğunu yalnızca
gösterm ekten ço k daha güçlü bir iddiadır. Bunu ortaya koym ak
iki indirgenem ez bileşen , yapılar ve bireyler arasındaki ilişkinin
değerlendirilm esini gerektirir.
Bu konuların son zam anlardaki en aydınlatıcı tartışm ası Gid-
dens’ın yazdıklarında bulunur. Yapıları ‘insan eylem inin tanın
m am ış koşulları ve öngörülm em iş sonuçları' olarak görm em izi
önerir. Böylesi bir bakış açısı, onun görüşünce, uzun zam andır
varolan yapı ve eylem ‘ik iliğ in i çözüm leyecektir. Bu G id d ens’m
tabiriyle ‘yapının ikiliği ’n in, yani ‘toplum sal sistem lerin yapısal
özellikleri bu sistem leri oluşturan pratiklerin hem aracı hem de
son ucud u r’ olgusunun üzerinde yoğunlaşm am ıza olanak vere
cektir. Daha belirli olarak, yapılar yalnızca eylemi sınırlayıcı de
ğil, aynı zam anda onu m üm kün kılıcı olarak da düşünülm elidir:
‘B öylelikle y ap ı ey lem e ka rşı bir engel şeklin de değil, cmıa aslen ürefi-
mincie rol alan bir öğe o la ra k kav ram sallaştm lm alıd ır.,H0
Yapının ikiliği yalnızca ik tid ar ile eylem arasındaki kavramsal
bağlantı b ir kez kavrandıktan sonra anlaşılabilir. Eylem ‘dönüş-
Şimdi Giddens bana tem elde doğru yolda gidiyor gibi görü
nüyor. Bununla birlikte bu, tartışm anın kim i belirli özellikleriyle
gölgeleniyor, ilkin , yapının eylem in ‘aracı’ olduğunu söylem ek
onu eylem in ‘koşu l’u olarak tanım lam aktan farklıdır. Uygulama
da, G iddens daha zayıf olan ilk versiyona yönelir. Bu ikinci ola
rak, yapıyı kurallar ve kaynaklardan oluşuyor gibi görm esiyle de
ortaya konur. Kurallar, W ittgenstein’in Felsefi A raştırm alar'da sa
vunduğu gibi, pratiği oluşturam az, öte yandan kaynaklar, G id-
dens’m da dediği gibi, yalnızca eylem in araçları olarak düşünü
lebilir. Eylemi yalnızca eylem in zorunlu koşu llan olm a şeklinde
ki zayıf anlam da koşullarlar, ama G iddens’m genel form ülü ke
sinlikle yapıların eylem i koşu llam asını daha güçlü , nedensel bir
anlamda kastetm ektedir. Ü çün cüsü , iktidar değerlendirm esi, d ö
9 4 1 ) Giddens, Central Problem s, s.91. Giddcns'ııı aklında oian tanışmayla ilgili olarak,
bkz. S. Lukes. Power (İktidar) (Londra. 1974).
1 3 8 | Tarih Yapmalı
rin (konuşm ak, hareket etm ek, vs.) de kullanılm asını getirir, ama
bu insan kapasitelerinin iki türü arasındaki ayrım ı etkilemez.
İkinci örneğin de gösterdiği gibi, yapısal kapasiteler çoğu zaman
bireysel failler tarafından değil, yalnızca k olek tif olarak kullanıla
bilir. Bu, sonraki bölü m lerd e derinlem esine in celen ecek sorunlar
ortaya çıkarır. Şim dilik sadece şuna dikkat çekm em iz yeter, bazı
yapısal kapasitelerin kullanım ı için k olek tif faillerin oluşumuna
bağım lılık, üretim ilişkilerinin genel bir özelliğinin, yani üretim
araçları ve em ek-gücüyle aynı ilişkiyi paylaşan ço k sayıda birey
sel fail içerm elerinin b ir sonucudur.
Şim di yapıları bu b içim d e görm eye karşı YB yandaşlarının yö
neltebileceği b ir itirazı, yani etm enlerin üretim ilişkilerindeki ko
num larını seçtikleri iddiasını gözden geçirelim . Bu argüm an, bi
zi 'biraz toprağı olan, b ir m akinistle evli, m üstakbel b ir m uhase
becinin annesi ve beyaz ve Katolik b ir bayan’ olan Bayan Jo n e s’un
durum unu değerlendirm eye davet eden Przew orski tarafından
ortaya konm uştur. Bayan Jo n e s bir m ağazada tezgâhtar olur.
Ama: ‘Pek ço k işçi en sonun d a kend i işini kurm ayı başarıyor. Ne
den Bayan Jo n e s da yapam asm ki?... Bayan Jo n e s işçi olur, çü n
kü işçi olmayı seç er.144 Przew orski b u iddiayı şöyle savunur:
(1 4 4 ) Przeworski, C apitalism , s .9 4 -5 .
Yapı ve Eylem 1 141
0 4 5 ) tbid., s.9 5 .
0 4 6 ) G. A. C oh en . T he Structure o f ProJeıcnan Unfreedom (Prolcieryam n Ûzgürluk-
süzlûgünün Y apısı). R oem er derlem esi Analytical Marxism içinde, s.2 3 9 ,2 3 8 .
Ayrıca bkz. Elsıer, Mailing Sense, s .2 1 1 -1 6 .
1 4 2 | Taıilı Yapm ak
(153) Ibid., s.4 9 . 4 3 . Benim Elsıcr eleştirimle Sco n Lash ve Jo h n Urry’nin ancak bu
kitabı bilildikten sonra okuduğum ilginç bir makalelerindeki kanıllan arasında
açıkça bir benzerlik vardır, 'The New Marxism o f Collective Action: A Critical
Analysis' (Ycni Kolekut Eylem Marksizm'i: Eleştirel Bir Analiz), Sociology, 18. 1
(1 9 8 4 ). Bununla birlikte, ne kadar benzerlik olduğu açık değildir, çünkü 'sınıf
kapasitesi' 'gruplanmaların seferber edebileceği örgütsel ve kültürel kaynakların
gücü' olarak açıklamaları (ibid., s.4 6 ) oldukça yogunlaşıınlm ışur; eğer açımlanırsa
Giddens'ır. yapı tasarımıyla aynı eksikliklerden zarar gördüğü onaya çıkabilir.
(154) W .V.O.Quine, O n W hat There İs (Nelerin var olduğu üzerine). From a Logical
Point o f View (M antıksal Bir Bakış Açısından) (New York. 1 9 6 3 ) içinde
1 4 6 |Tarilı Yapmak
0 5 7 ) Levine, Arguing, s. 1 9 4 -5 .
1 4 8 | Tarih Y apm ak
li 5 8 ) W righl, Giddens' Critique, s.2 7 -9 Ayrıca bkz Harman, ‘Base and Superstructure',
s. 16-18.
(1 5 9 ) W ickham,'Uniqueness', s. 185, 187.
Yapı vc Eylem 1 1 4 9
öyle geliyor ki, klasik tarihsel m addecilik şunları öne sürm ek du
rum undadır:
bir sözcüğün harfleri gibi anlam ı vardır.’1 T oplum kuram ının yo
ruma dayanm asının fizik bilim lerinde tüm dengelim sel nom olo-
jik (yasalara dayalı) açıklam a m odeli denilen şeyle tutarsız oldu
ğuna inanılm ıştır, bu m odelde bir olay ancak ve ancak genel bir
yasa ve bazı başlangıç koşullarının toplam ından çıkarsanabiliyor-
sa açıklanır (bu G raham M acdonald ve Philip Pettit’in ‘bilimsel
yasa koyucu açıklam a’ dedikleridir: bkz. 1.2 başlığı)2. Böylelikle
W eb er lüm d engelim sel-nom olojik m odelin ‘karşılanm ası somut
tarihsel yapıların anında anlaşılabilir bir “yorum u” olasılığını dış
layan ö lçütler’ içerdiğini ve ‘fenom onolojik olarak “yorum ”(un)
genellem eler altında sınıflandırılabilenler kategorisine (dahil ol
m ad ığını)’ savu nur.3 İşte böylece insan eylem inin yorum cu anla
yışı ( V erstehen) ile fizik olayların tüm dengelim sel-nom olojik
açıklam ası arasında b ir karşıtlık doğm uştur.
Bu bağlam, hem söz konusu terim tarafından daha ileri düzeyde di
le gelirden ilgilerin ufkundan, hem de onlarla bağlanalı pratikler
den oluşur. Pratikler ufkun ayrılmaz bir parçasıdır, bu yalnızca ilgi
lerin bazı pratiklerle ilişkisi olması gerektiğinden değil.ama aynı za
manda bazı ilgilerin, tam olarak içerdikleri değerlerin açıkça dile
dökülmesinden yoksun olanlann, en iyi toplumsal pratik ve kurum
lar içinde ifade bulmasından dolayı böyledir.
aracılığıyla dünya içinde belli bir var oluş biçimini, yani kendine yö
nelik (arkında lığı ifade ettiğimiz gerçekleştirdiğimiz bir etkinlik
modeli, ama yalnızca asla tamamen hakim olamadığımız bir arka
planın, yine de onu sürekli yeniden biçimlendirdiğimiz için asla ta
mamen hakimiyeti akında olmadığımız bir arka planın önünde açı-
labileıı bir modeldir.8
R uncim an’ın tezi şudur, ‘insan bilim lerinde özel bir açıklama
sorunu yoktur, yalnızca özel b ir betim lem e sorunu vardır’. T o p
lum kuram ının belli başlı dört görevini birbirin d en ayın r - bilgi
verm e, açıklam a, betim lem e ve değerlendirm e, ki bunlar sırasıy
la ‘ne?’, ‘neden?’, ‘neye benzer?’ ve ’ne kadar iyi ya da kötü?’ so
f i i ) A. Giddens, The New Rules o f Sociological M ethod (Londra, 1976), s. 19; A. Giddens,
Profiles and Critiques m Social Theory (Toplum Kuramında Profiller ve E le ş tir ile r)
(Londra, 1982), s.5, 31.
(1 2) W. G. Runciman. A Treatise on Social Theory (Toplum Kuramı Üzerine Bir Çalışma',
1 (Cambridge, 19 8 3 ), s. 144.
G erek çeler ve Ç ık arlar | 1 5 9
(1 4 ) Ibid., s.2 6 7 -8 .
(1 5 ) Ibid., s.55.
G erekçeler ve Ç ık a rla r | 1 6 1
kapalı olam az.' Bununla birlikte Bhaskar bu nun toplum sal olay
ların açıklanm asını olanaksız hale getirdiğine inanm ıyor:
(20) Bkz. R. Brenrcr, Agrarian Class Structure and Economic Development in Pre-Industrial
Europe (Sanarii Öncesi Avrupa'da Tanm a Dayalı Sınıf Yapısı ve lkıisadi Gelişme).
P& P. 7 0 (1 9 '6 ) . Ayrıca bkz. aşağıda 4 .4 başlığı
1 6 4 |Tarih Yapmnlt
yorum sam acı geleneğin tem el tezini, yani toplum sal eylem i anla
m anın, etm enin sözlerini yorum lam ayı gerektirdiği tezini ortaya
atar. Bu, Donald D avidson’ın aşağıda gösterdiği nedenden ötürü
basit bir iş değildir:
(26) Bkz. W V. O. Quine, Word and Object (Soz ve Nesne) (Cam bridge, MA, 1970),
1.bölüm ; ve ‘O n the Reasons Tor Indeterminacy o f Translation’ (Çevirinin
Belirsizliğinin Nedenleri Üzerine), JP . LXIII (1 9 7 0 ). Bütün tümcelerin gözlem
tarafından alılan alta belirlenmesiyle ilgili olarak, bkz., öm egm , K. R. Popper, The
Logic a f Scientific Discovery (Bilimsel Keşlilerin Mantığı) (Londra, 1 9 6 8 ), 1.bölüm.
(27) Davidson, Inquiries, s. 148, 152. Davidson'm Q uine'm belirsizlikle ilgili kanlılarına
katıldığına dikkatinizi çekerim: bkz., örneğin, 'The Inscrutability of Reference'
(Göndermenin Anlaşılmazlığı), ibid,
(28) Ibid.. s. 137.
1 6 8 | T arih Y apm ak
3 .3 C ö m e rtlik , D o ğ ru lu k ve C em a a t
Davidson H oşgörü İlkesini ço k daha geniş bir dil felsefesinin
parçası olarak sunm uştu. Aradaki bağ şu iddia ile kurulur: 'bir
başkasının söylediklerini anlam ak h er zaman kökten yorum u
içerir.’ Yani, çevirinin belirsizliği ve gönderm enin anlaşılmazlığı
sorunları, aynı dilin diğer konuşanlarının söylediklerini yorum
lamaya çalıştığım ız zaman bile ortaya çıkar. Bu, Frege’nin izin
den giderek radikal yorum taktiğini, konuşanların nasıl olup da
belirsiz sayıda bilinm ed ik tüm ceyi anladığını açıklam a çabası
olarak tasarlanm ış daha genel b ir anlam kuram ının b ir yönü ya
par. Davidsoıı, yine Frege’nin izinden giderek, bir tüm cenin an
lam ını doğruluk koşullarında yatıyorm uş gibi algıladığım ızı öne
sürer. T arski’nin sem antik doğruluk tasarım ım benim ser, buna
göre y ancak ve ancak p ise doğrudur, ‘p ’ tüm cesi bu doğruluk
tüm cesinde iki kere yer alır: önce söylenir, ardından doğruluk
O D Ibid., s. 125; ve başka yerler. Bkz. A. Tarski, 'The Concepts o f Truıh in Formalized
Languages' (Biçim selleştirilm iş Dillerde D oğruluk Kavramı), A.Tarski, Logic,
Semantics. Mettmımhrrmılics (Oxford, 1 9 6 9 ) içinde
1 7 0 |Törih Y apm ak
(34) M. A. E.D um m eıı, Truth and Other Enigmas (Doğruluk ve Diğer Bilmeceler) (Londra,
1978), 5.403. Ayrıca bkz. H. Pulnam, 'The Meaning o f "M eaning” C'AnlanTın
Anlamı), H. Pum am , Mmd, Language and Reality (Zihin, Dil ve Gerçeklik)
(Cambridge, 1 9 7 5 ) içinde; ve S. Kripke, Wiligenslein on Rules and Private Language
(W iugenstcin'in Kurallar ve Kişiye Özel Dil LJzerinc Fikirleri) (Oxford, 1982)
(35) Bkz. J . McDowell, ‘Amı-Realism and ıhe Episıemology of Understanding' (Anıi-
Realizm ve Anlamanın Epistem olojisi), H. Parreı ve J. B ou v eresse derlemesi Meaning
and Understanding (Anlam ve Anlama) (Berlin. 1 9 8 1 ) içinde, s .2 3 9 -4 0 Ayrıca bkz.
J. Bouveresse. ‘Herm eneunque el linguislique' (Yorumsama ve Dilbilim), ibid., s.
128-33.
1 7 2 |Tarih Y apm ak
birliği içinde olm am ız, iletişim için zo runlud u r.’40 Fakat bu fikir
birliği in sanlann bazı tem el nitelikleri paylaştığı şeklindeki olum
sal olgudan kaynaklanır. W u tg en siein ’m dediği gibi, ‘insanlığın
ortak davranışı, bilinm eyen b ir dili yorum ladığım ız gönderm eler
sistem id ir.’ in sanlann paylaşılan doğasından kaynaklanan böyle
b ir kerteriz noktası olm aksızın, iletişim in olanaklığının hiçbir
güvencesi yoktur. E lbetıe ki, ‘bir aslan konuşabilseydi, onu anla
yam azdık.’41
İkinci olarak, DavidsonTn yorum tasarım ı, görm üş olduğu
m uz gibi, nesnel bir dünyadaki in san lan n söylediklerinden ve
yaptıklanndan yola çıkm ası anlam ında realisttir. Bu onu temel
bakım lardan Jü rg en H aberm as’in sunduğu anlam a değerlendir
m esine yeğ tutulur kılar. H aberm as, iletışim sel eylem kuram ını,
erken dönem Frankfurt oku lu nun kuşkuculuğu ve karam sarlı
ğından - 1 9 4 0 la r d a aklın kendisini b ir egem enlik aracı olarak
görm eye b aşlam ışlard ır- ve çağdaş ‘p osım od em izm ’ (Lyotarcl.
Fou cau h , Alman yeni m uhafazakârları) tarafından ifade edilen
benzer tavırlardan kaçınm asına olanak tanıyacak daha genel bir
ussallık kuram ı için temel önem de g örür.42
H aberm as’in savma göre ‘anlayışa ulaşm ak insan konuşm ası
n ın içk in ereğidir.’ Ama b u , söylenenlerin (ya da, H aberm as’m
J.L .A u stin ve Jo h n Searle’ün izinden giderek adlandırdığı üzere,
kon u şm a-ed im lerin in) belirli b ir analizini gerektirir. Daha belirli
b içim d e, ‘yalnızca b ir konuşanın eleştirilebilir b ir geçerlilik savıy
la ilişkilendirdiği konu şm a-edim leri, duyan birini dışsal güçten
bağım sız olarak b ir öneriyi kabul etm eye yöneltebilir.' O halde,
‘konuşan duyanı konuşm a edim i önerisini kabul etm eye ussallık
la sevk ed eb ilir, çü n k ü ... gerekli olursa, duyantn geçerlilik savını
gerçek lik an layışı... aslen b elirli sın ırlan olm ayan ve belirli b ir bilgi
artışına m u k ted ir b ir CEM A A T kavram ını içerir. V e bö ylelik le b u iki
biliş dizisi -g e r ç e k ve gerçek o lm a y a n -, yeteri kad ar uzun b ir gele
cek zam an d ilim ind e, cem aatin hep yeniden olum lam ayı sü rd ü recek
leri ve aynı koşullar altında, her zam an yadsınacaklardan oluşur.4’
Fakat doğruluğun böyle ideal fikir birliği ile özdeş kılınm ası tu
tarsızdır. Ç ünkü ‘yeterince uzun b ir gelecek zam an dilim inde’ b i
le, ‘cem aatin yeniden olum lam ayı sü rd ürece(ği)’ lüm celerin doğ
ru olup olm adığım so n n ak her zaman m üm kündür. ‘D oğru’,
kendim izi ne kadar uzak bir gelecek b ir zam an içind e hayal eder
sek edelim , 'güvenceyle öne sürülebilir olan ’ anlam ına gelm ez.
Tam da doğruluğun nesnelliği, yani tüm celerim izle dünya ara
Anlamak, insanı ime belli bir biçimde tepki vermekte haklı göste
ren, bir ime yorum sağlayan bir içsel süreç değildir; daha çok, bir
imi zaman içinde kişinin doğal eğilimleri uyarınca kullanma pratiği
ya da alışkanlığını üstlenen bir kapasitedir.
(4$) Bkz K R. Popper, Realism and the Aim o f Science (Realizm ve Bilimin Hedefi)
(Londra, 1 982).
(49) M. Rosen, 'Critical T h e o ry ıhe Persistence of Philosophy' (Eleştirel Kuram: Felsefe
nin Devamı), S. Mitchell ve M Rosen derlemesi The N ecdfar Interpretation (Yorum
lama Gereği) (Londra, 1 9 8 2 ) içinde.
1 7 8 | Tarih Y apm ak
3 .4 F a y d a cı E y lem K u ram ı
Faydacılığı bir ahlak kuram ı olarak değil de insan eylem inin
bir değerlendirilm esi olarak düşünün. Bu haliyle, T alcott Par-
sons’tn ön erisin e g öre, dört ana özelliği vardır: ‘atom culuk, ussal
lık, deneycilik ve am açların rast geleliği’. F ailler gereksinim lerini
karşılamaya çalışan tekil insan organizm aları gibi görülür. Ussal
lık, W eb er’in Z w eck rationalitat adını verdiği ve 1.2 başlığında sö
zü edilen optim izasyon ilkesince n itelend irilen şey olarak anlaşı
lır: ‘Eylem , durum un elverdiği koşullar içinde olanaklı am açlan,
failin u laşabilecekleri arasından, anlaşılabilir ve pozitivist deney
sel bilim tarafından doğrulanabilir gerekçelerden dolayı am aca
içkin olarak en uygun araçlarla izlediği sü rece ussaldır.’ Par-
sons’m dikkat çektiği üzere, 'kuram da am açların birbiriyle ilişki
(5 3 ) T. Parsons, The Stıvcıııre o f Social Action (Toplumsal Eylemin Yapısı) (2 cilı. Ne»'
York, 1968). I. s.6 0 , 5 8 , 59, 60.
(5 4 ) J. Roemer, "Rnıional-Choice" Marxism (“Ussal-Seçmeci” Marksizm). J . Roemer der
lemesi Analytical Marxism (Cambridge, 1 98 6 içinde).
(5 5 ) Bkz Habermas, Theory, başka yerlerde.
(5 6 ) Parson, Structure, 1, s. 110. Aynca bkz. M. Olson, The Logie o f Collective Action
(Kolektif Eylemin Manlıgı) (Cambridge, MA, 197 1), s. 102-10.
G erek çeler ve Ç ık a rla r |1 8 1
(57) D. Lockwood, ‘The W eakest Link in ıhc Chain? Some Com m ents on the Marxist
Theory of Aclion' (Zincirdeki En Zayıf Halkamt? Marksist Eylem Kuramı Üzerine
Bazı Yorumlar), R. L ve I. H. Simpson derlemesi Research in ıhc Sociology o f Work
(Çalışma Sosyolojisinde Araştırmalar), I (1 9 8 1 ) (Greenwich, CT, 1 9 8 1 ) içinde,
s.437.
(58) ibid., s.4 4 1 , 4 4 2 . 4 5 3 , 4 7 6 Ayrıca bkz. Parsons. Structure. I, kısım II.
1 8 2 | Tarih Y apm ak
Bununla birlikte, ‘insanların bütün çok yönlü ilişkilerini bir tek ya
rarlılık ilişkisinin içinde eritmenin görünür saçmalığı, bu açıkça me
tafizik soyutlama modem burjuva toplumunda bütün ilişkilerin
pratikte bir tek soyul parasal-ıicari ilişkiye göre ikincil tutulmasın
dan kaynaklanır.’50
‘Söm ürü' burada M arks tarafından terim e, artık-em egin tem ellü
künü im lediği K a p ital'de atfedilenden daha geniş b ir anlam da
kullanıldığı halde, az ö n ce alıntılanan pasajın son tüm cesi olgun
laşmış iktisadi yazılarının ana tem alanndan birine, yani rekabe
tin farklı üretim etkin liklerin in eşitlenm esini getirerek, aynk ni
teliklerini soyut toplum sal em ek birim leri arasındaki niceliksel
farklılıklara indirgem esine işaret eder.
MarksTn faydacı eylem kuram ını yalnızca özellikle burjuva
bir ussallığı dile getirdiği için değil, insanların doğası hakkında
kökünden yanlış olduğu için de reddettiği, K a p it a ld e ‘kültürsüz
lerin başı Jerem y Bentham Tn kusurlarını sergilem esinden de b el
lidir:
Bir köpeğe neyin yararlı olduğunu bilmek için, insan köpeklerin do
ğasını araştırmalıdır. Bu doğanın kendisi yararlılık ilkesinden çıkar-
sanabilir değildir. Bunu insanlara uygularsak, bütün insan edimleri
ni, hareketlerini, ilişkilerini, vs. yararlılık ilkesine göre yargılayacak
kişi, önce genelinde insan doğasının, ardından da her dönemde ta
rihsel olarak değişmiş insan doğasının hesabını vermek zorundadır.
Beritham kendini bu zahmete sokmuyor. Olabilecek en kuru safdil
likle, modem küçük burjuvanın, özellikle de Ingiliz küçük burjuva
sının normal insan olduğunu varsayıyor.61
(6 2 ) C. Taylor, 'WhıU Is Human Agency?’ (İnsan Etkinliği Nedir?), T Mischel d erlem esi
The Self: Psychological and Philosophical Issues (Ben: Psikolojik ve Felseli Sorunlar.'
(Oxford, 1977), s. 103-4.
G e re k ç ele r ve Ç ık a rla r 11 8 5
c is i, M a r k s ’a in s a n ın iyi b ir y a ş a m s ü r m e s i iç in g e r e k li (d e n e y s e l
o la r a k s o r u ş iu r u la b ilir ) k o ş u lla r ı s a ğ la m a k la ilg ile n e n A r is to ’c u
b i r a h la k k u r a m ı a tfe tm e k iç in y u k a r ıd a 1 .4 b a ş lığ ı a ltın d a g ö s t e
rile n g e n e l k a n ıtla r v a rd ır.
Marks faydacı eylem kuram ını reddetm ediyse bile, reddetm e
si gerekirdi. Amartya Sen’in getirdiği eleştirilerde kuram ın ahlâk
yargılarını beslem ekteki acizliğine dikkat çekm esi ilginçtir. Sen.
bu eylem tasarım ını biçim lendiren açığa vurulan tercih kuram ım
inceler, .buna göre bir failin seçim leri altta yatan tercihlerinin b e
lirtisi olarak görülür ve bu tercihlerden tek b ek len en tutarlı ol
m alarıdır, öyle ki eğer A y yerine x ’i seçiyorsa, bir başka sefere,
x ’in de ulaşılabilir olduğu b ir durum da y'yi seçm em elidir. Sen
şöyle der: ‘eğer tutarlıysan, ister başka kim seyi düşünm eyen bir
bencil, ister gözü dönm üş b ir fedakâr, ister sın ıf bilin ci olan bir
m ilitan ol, tanım ların büyülü dünyasında yararlılık oranını arttı
rıyor olarak görûleceksind ir.’Böyle b ir eylem anlayışının açıkla
m adan bıraktığı şey, Sen ’in ‘b ir kişinin yine ona açık olan b ir d i
ğer alternatiften daha düşük b ir kişisel m u tluluk düzeyi getirece
ğine inandığı b ir edim i seçm esi olarak’ tanım ladığı ‘bağlılık’ du
rum udur. Bu durum da fail yararlılığı arttırm am aya karar verir.
Bu kavram şu olguyu açıklığa kavuşturm am ıza olanak verir.
M ahkum un ikilem i gibi durum larla karşılaştıklarında, ‘insanlar
çoğu zam an ben cil laktikler izlem ezler - b ir başka deyişle, h er ne
kadar itiraf etm eyi reddederek, eğer öteki m ahkum itiraf ederse,
en az tercih ettikleri çözü m ü n , yani azam i hapis cezasının riski
altına giriyorlarsa da, araçsal olarak ussal olana değil, itiraf etm e
nin k olek tif bakım ından opıim al-alu seçim ine yönelirler (bkz.
aşağıdaki 5 .3 başlığı). Sen’in savm a göre b u gibi durum larda ‘k i
şi kuram ın olanak tanıdığından d a h a karm aşıktır’, çü nkü ne
olursa olsun itiraf etm em eye karar vererek, yani ‘bağlılıkla hare
ket ed erek oluşturulan oyundaki d eğişiklikleri değerlendirm eye
gönüllü olm uştur. Sen’in getirdiği öneriye göre, faile ‘h er amacı
kapsayan b ir tek tercih düzenlem esinin göz alıcılığıyla donanm ış
b ir ussal budala’ olarak davranm ak yerine, ona b ir lek tercihler
G erek çeler ve Ç ıka rlar |1 8 7
(65) A. K. Sen, 'Raııonal Fools' (Ussal Budalalar), A. K. Sen, Choice, W elfare and
M easurement (Seçim , Mutluluk ve Ûlçm c) (O xford, 1 9 8 2 ) içinde, s.89, 9 2 , 103, 99 ,
1 0 0 -1 0 1 . Aynca bkz. A. K. Sen, 'Behaviour and ıhe Concept o f Preference' (Davranış
ve Tercih Kavramı), ibid.
(66) J, Elster, Ulysses and the Sirens (Cambridge, 19 8 3 ), 1. bölüm
(67) Bke. D. Davidson, ‘Hempel on Explaining Action’ (Hem pcl'in Eylemi Açıklaması),
D. Davidson, Essays on Actions and Events (Oxford, 1 9 8 0 ) içinde.
1 8 8 | Tarih Y apm ak
Verili (ve tu tarlı) arzu ve inançlara göreli ussal davranış kavram ı son
derece zay ıf b ir kavram dır. Bu biçim sel ussallığa ek olarak, y arg ıla
m a ve özerkliğin çifte b içim in d e tözel ussallığa da sahip o lm ak isle
riz... E ğer in san lar tercih -yap ıların m ve in an ç-d izgelerin in alt tarafı
edilgen d estekleri değil de, tözel anlam d a fa ille r ise, o halde yargıla
ma ve özerkliğin nasıl m ü m k ü n oldu ğun u anlam am ız gereklid ir
Bu, b en im g ö rü şü m ce, hem felsefede hem de top lu m b ilim lerind e
çözü lm em iş b aşlıca önem li so ru n d u r.6"
İnsan şöyle dem eden duram ıyor, eğer faydacı eylem kuramı
ussallığın sabit nokıası olarak alınacaksa, b u , çözülm esi son de
rece güç de olan b ir sorundur. E lster’in kuram la ilgili endişeleri
yukarıda sorduğum soruyu daha acil hale getirir: ussai-seçm eci
açıklam alara yönelik altta yatan bu. tercih niye? Yanıt, sanırım ,
güçlü b ir kuram ortaya koyuyora benzem eleridir ki bunların
uzun erim li sonuçları insanların neye benzediğine dair (yanı
Sen ’in deyişiyle 'ussal budalalar’ olduklarıyla ilgili) birkaç son de
rece zayıf varsayım dan çıkarsanabilir. U ssal-seçm eci M arksistle-
rin yöntem bilim sel bireycilikleri ve M arksist iktisadi kuram ı red
detm eleri onlara toplum sal genellem eler için alan bırakm ıyor gi
bidir. Faillerin optim izasyon peşinde oldukları varsayımı onlara
tahm inlerin çıkarsanabileceği kuram lar form üle etm eleri için hır
tem el sağlar. Bu b ir gereksinim i karşılar karşılam asına, ama an
cak klasik tarihsel m addeciliği önceden terk etm elerinden kay
naklanan bir gereksinim dir bu.
Bu bağlam içinde son olarak işaret ed ilecek iki n okta var. İlk
olarak, failleri güçlü değerlendiriciler olarak görm ek Parsons ve
ram ına getirdiği eleştiriye bir bakın. Büyük oranda Taylor’ın et
kisi altındaki Sandel, Rawls’un adalet ilkelerini çtkarsadığı baş
langıç konum uyla ilgili açıklam asında varolan etkinlik kavram ı
nı yaylım ateşine tutar. Rawls’a göre, der Sandel,
lamından çık ar sanan şudur, ‘siyaset yolunda gittiği zam an, tek
başım ıza görem eyeceğim iz bilem ediğim iz b ir yararı ortak olarak
görebiliriz.’
Sandel Rawls’u nki gibi liberal adalet kuram larına çekici b ir al
ternatif sunar. Toplum sal olayları yalnızca değerlendirm ekle kal
mayıp açıklam aya da çalışan toplum kuram ı açısından sorun şu
dur k i, siyaset çoğu zam an pek yolunda gitm em ekted ir.72 Faille
rin parçası oldukları cem aat kuşkusu z onlara kim liklerinin b ü
yük bölü m ünü kazandırm aktadır. Yapısı da çoğu zam an o n lan
birbirleriyle çelişki içine sokacak biçim ded ir. İnsanların verili bir
loplum sal oluşum içinde paylaştıkları şeyler üzerinde, onları b ir
leştiren şeyler üzerinde yoğunlaşan h içb ir toplum kuram ının,
toplumda olan şeyleri anlam landırm a konusunda b ir yaran o l
mayacak gibidir. Bizzat Rawls şöyle yazar:
Bir adalet kuram ına getirilm esi gereken sınırlam anın doğru
biçim i bu m udur, elbette tartışılır. Ama kesinlikle h içb ir akla ya
kın toplum kuram ı, b elk i de faillerin güçlü değerlendirm eleri on
ları birleştiren cem aatin oluşturucu anlam ını içerecek biçim de
güçlü varsayım lara yaslanm am alıdır. Bu, faillerin basit tartıcılar
dan ço k güçlü d eğerlendiriciler olduğu fikrini geri çekm ek ol
maz. Bu daha ço k , bireylerin toplum sal yapılarla olan ilişkileri
nin (M arksist terim lerle, üretim ilişkilerindeki kon u m lan n ın )
inançları ve arzularıyla bağlanılanım ı biçim ini de göz önünde
bulundurm am ız gerektiğini söylem ek olur. Yani, toplum sal b ir et
Bir taktiğin veya pratiğin bir birey veya grubu n çık arm a olduğunu
söy lem ek, h em alıcın ın bu n d an b ir şek ild e yarar gö receğin i, h em de
dolayısıyla o taktiği yü rü tm eyi d estek ley ecek b ir nedenin var o ld u
ğu nu öne sü rm ek tir. E lbette ki, n ed en başka d eğ erlend irm elerin al
tında yer alabilir. Fakat toplum lu nuzd a ku llanıld ığı haliyle 'çık a r
la rın b etim sel ve açıklayıcı bild irileri n o rm atif yargılarla ilişkilend ı-
ren o kavram lardan biri old u ğu n u gö rm ek ö n em lid ir.74
(77) R. A. Dahl, ‘A Critique ol ihe Ruling Elite Model’ (Yönetici Seçkinler Modelinin Bir
Eleştirisi), R Bell ve diğerlerinin derledikleri Political Power (Siyasal İktidar) (New
York, 1 9 6 9 ) içinde, s .39
(78) P. Bachrach ve M. S. Baratz, T w o Paces of Power' (İktidarın İki Yüzü), Bell ve
diğerlerinin derlemesi Power içinde; ayrıca bülün iktidar tanışm ası' ıçm, S. Lukes,
Power (Londra, 1974).
1 9 4 | T a rih Y apm ak
linçinde olm asalar bile var olduğunda nesnel olduğu anlam ında
nesnel olduğunu im a eder. Ç oğulcular nesnel çıkarlar fikrine
Lüm güçleriyle itiraz ederler, gösterdikleri n ed en ler Nelson
Polsby tarafından dile getirilm iştir: 'çoğulcuların gözünde, “yan
lış sın ıf b ilin ci” var olm az, çü nkü bu analistin değerlerinin cem a
at içindeki gruplara dayatılm asını ima ed er.’79 Bu görüşe göre, fa
illerin çıkarlarının farkında olm ayabildiklenni ya da bu konuda
yanılabildikleıini (ve bu anlam da ‘yanlış b ilin ce’ sahip old u kları
nı) söylem ek toplum kuram cısının neyin doğru olduğu hakkm -
daki kendi görüşlerini keyfi olarak faillere dayatm asına fırsat ve
rir. Bu itirazın vardığı nokta, nesnel çıkarlar kavram ının istekler
le çıkarlar arasındaki bağlantıyı kopardığını söylem ek olur. Bir
failin çıkarlarının artık istekleriyle h içbir ilişkisi yoktur.
Nesnel çıkarların isteklere hâlâ önem li b ir ilişki ile bağlı oldu
ğu şeklinde b ir değerlendirm e yapılarak, bu itirazla başa çıkm ak
üzere pek çok çaba gösterilm iştir. Bu tipik olarak, çıkarları olası
lıklara dayalı biçim de, kusursuz bilgi sahibi olm am ız d urum u n
da sahip olacağım ız istekler şeklinde tanım layarak yapılır. Sözge
limi C onnolly şunu önerir: ‘Eğer A, x ve y ’yi deneyecek olsaydı,
kendisi için tercih edeceği son u ç itibariyle x ’i seçecek idiyse, o
halde x taktiği y taktiğinden daha ço k A’m n asıl çıkarm a olan
şeydir.’ C onnolly’n in dediğine göre bu , ’alternatif deneyim ler
arasında, bu deneyim lerin içine giren ve h er birini olduğu şey ya
pan etkenler hakkında tam am en bilgi sahibi olarak yapılm ış bir se-
çim ’i içerir.80 Aynı türden b ir yaklaşım ın belki de daha açık bir
versiyonu Elster tarafından önerilir, Elster sm ıf çıkarlarını sınıf
'üyeleri(nin) hali hazırdaki tercih ve hedefleri’ olarak değil de,
‘eğer d urum lannın ned enlerinin ve m üm kün çarelerinin tam a
m en farkında olsalardı sahip olacakları hedefler gibi, üyelere bir
şekilde yüklenm iş h edefler’ olarak ta n ım la r81
(82) E O . W righl, Class, Crisis and the Slate (Sınıl. Kriz, D evlcl) (Londra, 1 9 7 8 ), s.89.
1 9 6 |T arih Y apm ak
'lçle n n d e d erin lerd e b ir yerde' gen eld e insanların ö zgü rlük arzusu
vardır. B ireylerin fiili karar alm a ve bu n lara göre hareket eım e ka
pasitesi -g e r ç e k ö z g ü rlü k le ri- sın ıf yap ışın ca sistem atik olarak bı-
ç im len d in ld ig i sü rece, özgü rlüğe y ö n elik bu gerçek çık ara dayanan
nesnel sın ıf çıkartan o lu r.83
(84) G. Therborn, The Ideology o f Power and the Pow er o f Ideology (Ikıidar ideolojisi ve
İdeolojinin İktidarı) (Londra, 19 8 0 ), s.5, 10.
(85) G. Sıedm an Jones. Languages o f Class (Sınıf Dilleri) (Cam bridge, 1 9 8 3 ), s .2 l.
1 9 8 | T arih Yapm ak
Dil, b ilin cin toplum sal varlık tarafından belirlen m esin i gerektiren
her b a sil kavram ı bozgu na uğratır, çü n k ü kendisi toplum sal varlı
ğın parçasıdır. D em ek ki asli ve m addi b ir ç ık a r ifadesine ulaşm ak
üzere siyasal dili deşifre edem eyiz, çü n k ü ç ık a n ö n ce lik le tasarlayıp
tanım layan siyasal d ilin söy lem sel yapısıdır. O halde yapm am ız ge
reken çık ar ü retim in i, k im likleri saptam ayı, üzü ntü ve özlem i b iz
zat siyasal d illerin için d e in celem ek tir.86
(8 6 ) lbıd., s.2 0 , 2 1 -2 .
(8 7 ) Ibid., s.8.
G erek çeler ve Çı h arkı ı\ 1 9 9
B u n u P a r s o n s ’ın t o p lu m s a l b ü tü n le n m e n in ik i a n a m e k a n iz
m a s ın d a n b i r in i, y a n i y e n i d o ğ a n b e b e k le r a k ın ın m “b a r b a r iş g a
li” ile b a ş a ç ık m a k z o r u n d a o la n ve ‘o r ta k d e ğ e r le r e g o n u n k iş ili
ğ in d e iç s e lle ş t ir ile c e k v e u y g u n d a v r a n ış la rı ta m a m la y ıc ı b i r ro l-
b e k le n t i- o n a y la m a d iz g e s i o lu ş tu r u la c a k b iç im d e egonun al-
cer’in k in e ta m a m la y ıc ı b i r r o lle b ü tü n le n m e s i’n i a m a ç la y a n t o p
lu m s a lla ş tır m a y ı ta r tış m a s ıy la k a r ş ıla ş tır ın .80 B e n z e r lik le r s ö z c ü k
d a ğ a r c ığ ın ın d a ö t e s in e g e ç iy o r ( T h e r b o m , s ö z g e lim i, P a r s o n s ’ın
‘e g o ’ ile ‘a lt e r ’ a y r ım ın ı k u lla n ır ). İk isi d e faille ri o n la r a a y rı b i r ro l
u y g u n g ö r e n tü r lü to p lu m s a l m e k a n iz m a la r la tu ta r lı ö z n e le r b i
ç im in e s o k u lm u ş g ü d ü y u m a k la n o la r a k g ö r ü r . T h e r b o m e lb e t
te k i, ‘to p lu m s a l d a v r a n ış ’ı ‘n o r m a t if o la r a k ta n ım la n m ış ’ b i ç i m
d e g ö r d ü ğ ü , d u r a ğ a n o ld u ğ u v e to p lu m s a l ç e liş k ile r in d e ğ e rim
h a fifs e d iğ i g e r e k ç e s iy le ro l k u r a m ın a k a r ş ı ç ık a r . B ü tü n b u n o k
ta la r iyi d ile g e tir ilm iş g e t ir ilm e s in e , a m a ş u g e r ç e k o r ta d a n k a l k
m ıy o r , T h e r b o m iç in to p lu m s a l a k tö r le r k e n d i h e d e f le n n i iz le
m e y e m u k t e d ir f a i l l e r d e ğ ild ir , d a h a ç o k to p lu m s a l k u r u lu ş la r d ır ,
d o g m , h ü k ü m a ltın a a lm a v e v a s ıfla n d ırm a s ü r e ç le r i a ra s ın d a
g e r ç e k te n d e ç e liş k ile r iç e r e b ile n , a m a a k tö r le r in a n c a k s o n u ç la
rı o ld u ğ u to p lu m s a l iliş k ile r in e d ilg e n t a ş ıy ıc ıla r ıd ır .91
O r ta d a k i g ü ç lü k g e r ç e k le b ü tü n b u k ita b ın ü s tü n e k u r u ld u
ğ u b ir g ü ç lü k tü r . Y a p ıla r la fa ille r a ra s ın d a k i iliş k iy i, ilk in i S te d
m a n J o n e s ’u n y a p tığ ı g ib i ö z n e lliğ e e r itm e d e n , ya d a İ k in c is in i
T h e r b o r n ’u n y a p tığ ı b i ç i m d e ö z n e s i o lm a y a n b ir s ü r e c in ‘d e s t e k
(9 4 ) Ibid., s. 189.
G erek çeler ve Ç ıka rlar |2 0 3
leriyle paylaştığı güçlere bağlı olduğu biçim leri gözeten etm enler
elbette ki ihtiyatlı davranm aktadır. Usun eylem e hükm etm esinin
tek yolu bu değildir; eylem in am açlarının seçim inde de devreye
girer. Eğer bu faydacı eylem kuram ıyla örtüşm ekse, bana çok
korku nç bir suç gibi görünm üyor.
İkinci itiraz isteklerin verili olm asına başka bir yönden saldı
rır. G iddens’m çıkarlar tanım ı, istekleri verili olarak görebileceği
m izi ve ardından öne sürm üş olduğum gibi özellikle faillerim ya
pısal kapasitelerine bağlı olan b u n la n n gerçekleştirilm e b içim le
rine bakabileceğim izi varsayar. Am a, der itirazcı, ya isceklerim iz
kısm en güçlerim ize bağlıysa? Elster tarafından tartışılm ış 'akıldı
şı tercih oluşum u’ m ekanizm alarından birine b ir bakın:
İD EO LO Jİ VE İKTİDA R
(1 ) T. Bums, 'On the Rationale o l ıhe Corporate System' (Birlik Sisteminin Mantığı Üze
rine), R Marris derlemesi The C orporate Society (Birlik Toplumu) (Londra, 1974)
içinde, s. 152.
ideoloji ve iktid ar 12 1 1
(2 ) A. Giddens. The Class Structure o j ıhe A dvanced Societies (Gelişkin Toplumlarm Sınıf
Yapısı) (Londra. 19 8 1 ), s 1 1 1 -1 3
2 1 2 | Tarih Y apm ak
re bir m ekanizm a olm aksızın h içbir örgüt var olam az. Bunun ter
sine b ir kolek tif kim lik hissi böylesi b ir prosedürün varlığını ge
tirmez. Bir işçi, b ir bütün olarak proletarya tarafından grevi des
tekleme yolunda k olek tif bir karar alınm ış olm aksızın, sınıf da
yanışm asına inandığı için grev sözcülerinin oluşturduğu hattı
geçmeyi reddedebilir.
Yine de örgütlerle kolektiviteler arasında yakın b ir ilişki var
dır. Paylaşılan kim liğe yönelik b ir inanç belli b ir örgüte yol aça
bilir, tıpkı söm ürgelerdeki bağım sızlık hareketlerinin Avrupa im
paratorlukları nin tebası arasında giderek büyüyen b ir ulusal bi
linç duygusundan doğm uş olması gibi. Yine bir örgütün oluşu
mu paylaşılan kim liği güçlendirebilir, tıpkı sendikaların yayılma
sının sın ıf b ilin cin i (en azından sınıf kim liği ve çelişki b ilin ci b i
çim lerinde) geliştirm esi gibi. Ortaya çıkan etkiye pek de niyet
edilmem iş olabilir: İngiliz devletinin yayılm asının İngiliz u lu sçu
luğunun on aya çık ışm a katkıda bulunm uş olm ası, II. Henry ve
ya 1. Edward gibi bü yü k devlet kurucuları tarafından h içb ir an
lamda öngörülm em işti. Bununla birlikte, sınırd a, örgütle kolek-
tivite arasındaki etkileşim birincisinin İkincisini tem sil etm e,
içerm e ya da hatta o olm a iddiasnu da getirebilir, tıpkı Stalinist
partilerin kend ilerini işçi sınıfıyla ya da ulusu bazı bağım sızlık
hareketlerinin ken dini ulusla özdeşleştirm esi g ib i.5
Bu tartışm a pek ço k sorunu ortaya atar, ilk i lam da kolektif
eylemin ussallığıyla ilgilidir. Bu en çok bedavacılık soru nu b içi
mini alır, yani, b ir bireyin, eylem in hedefini arzuluyor olsa bile
kolektif eylem e girm esinin ussal olup olm adığı soru nu , ikinci
■olarak, k olektiviteler ancak ve ancak üyeleri eylem lerini kendile
rinin paylaştığına inandıkları kim liğin ışığında eş güdüm lüyorsa
var olur. Bu faillerin toplum hakkındaki inançları soru nu n u , bir
başka deyişle, id eoloji sorununu ortaya çık an r. Ü çü n cü olarak,
farklı türden kolektiviteler arasında herhangi b ir ön em önceliği
var mıdır? Ya da, daha genel konuşulursa, tarihsel m addecilik
(5) Bkz., örneğin, Roberı Michels'm klasik Political Parties (Siyasi Partiler) kitabı (New
York, 1962).
2 1 4 | Tarilı Yapmak
4 .2 Y a n lışlık ve İd e o lo ji - 1
İdeolojinin aşağıdaki tanım ına b ir bakalım . Bir id eoloji:
(11) Genel olarak bkz. J Elsıer, Souı C nıpcs (Cambridge, 1985), IV bolüm,
(12) CIV, V. s.5 9
(13) Ibid., s.4. Ayrıca bkz Larraın, Concept, s.26.
2 1 8 |Tank Y apm ak
arasındaki belirli toplum sal ilişki... burada onlar için, şeyler ara
sındaki bir ilişkinin hayali biçim in i alır.’l+ Bunun son ucun d a ta
rihsel özgüllüğe sahip kapitalizm olgusu evrenselleştirilir, mad-
deleştirilir. Böylelikle burjuva ideolojisi için m addi bir tem el var
dır: bizzat pazar ekonom isinin işleyişi kapitalist üretim in failleri
ne ideolojik inançlar getirir. O halde ideolojik inançların kabulü,
bizzat egem en sınıfın bir suç birliğine dayanm ak şöyle dursun,
kapitalist üretim ilişkilerinin kendileri tarafından kendiliğinden
ortaya çıkarılır. Bu kuram ın sorunu tam da gücünde yatar: Meta
fetişizmi göz önünde bulunduruldukta, işçiler nasıl olur da öz
gürleşebilir? Kuram , en azından burada ortaya konan versiyo
nunda, bir hata içerir. Bizzat kapitalist ilişkilerin id eolojik in an ç
ların kabulünü getirebilm esi için, tezahürlerinin yalnızca b ir tek
yorum u, yani bu nların toplum sal ilişkilerden ço k şeyler arasın
daki ilişkiler olduğu yorum unu kabul etm esi gereklidir. Fakat bu
böyle değildir: bütün kuram lar onlar için gösterilen kanıtlar tara
fından eksik belirlenir. Kapitalist ilişkiler M arks’ın b ir dereceye
kadar haklılıkla iddia ettiği gibi m addileştirilm iş, fetişleşıirilm iş
biçim de kendilerini ortaya koyuyor-olsalar bile, bu aynı tezahür
leri yorum lam anın sayısız farklı yolu vardır.15
Bununla birlikte, tartışm akta olduğum uz id eoloji tanım ıyla il
gili daha köklü b ir zorluk vardır. Yukarıda A lm an Ideolojisi’n d en
alıntılanm ış pasaj egem en ideoloji tezi olarak biline gelm iş kav
ram ın locus classicus'udur, bu kavram N icholas A bercrom bie.
Stephen Hill ve Bryan T u rner tarafından şöyle özetlenir:
(16) N, Abercrombie ve diğerleri, Tlıe Dominant Ideology Thesis (Egem en İdeoloji Tezi)
(Londra, 1580), s. 1-2.
(17) Elsier, Souı G rapes, s. 164.
(1 8 ) Wallerstein, The M odem W orld System (Modem Dünya Sistem i), I (New York.
1974),s. 143-4.
2 2 0 | T a rih Yapmalı
olan toplum sal düzene dahil etm ek değil, y ön eten sınıfın bağlılı
ğını ve yeniden üretim ini güvence altına alm ak olm uştur.
Daha ço k egem en sın ıf üyelerinin düşünüp söylediklerinin
kayıtlarına sahip olduğum uz göz önünde bulundurulursa, g eç
m iş üzerine iddialar olarak A bercrom bile, Hill ve T u rn er’ın argü
m anlarının takdir edilm esi son derece güçtür. Bununla birlikte,
tarihçiler son yıllarda erken dönem m odern Avrupa’n ın halk k ül
türünü incelem eye başlam ışlardır, belki de ilk dönem leri için
böyle çalışm alar m üm kün olacaktır. Sonuçlar etkileyicidir ve k e
feyi egem en ideoloji tezinin eleştirileri yönünde bastırır gibidir.
işte Keith Thom as on altıncı ve on yedinci yüzyıl Ingiltere’sin
de halk inanışları üzerine devasa çalışm asında, diğerlerinden
başka D urkheim iarafından da inanılan, dinsizliğin yayılm asının
Sanayi Devrim i’n in bir sonucu olduğu görüşüne karşı çıkar: ‘sa
nayiciliğin ortaya çıkışınd an ço k önce var olan kayıtsızlık, kabul
edilm iş öğretilere m uhalefet ve bilinem ezcilik oranına hakları ye
terince teslim edilm em iştir’. Th o m as’ın gösterdiğine göre;
O rto d ok s d in in Ingiliz halkı üzerin d eki etkisi asla tam olm am ıştır.
A slında o zam an larda n ü fu su n b ir k ısm ın ın herhangi b ir d in in in
o lup olm adığı da tartışm a k o n u su d u r. H er ne kadar lam istatistik
ler asla elde ed ilem eyecekse d e , rah atlık la söy len ebilir k i, T u d o r ve
ya Sıu art d ö n em i Ingiliz h alk ın ın hepsi kilise türünd e b ir yere git
m iyordu , gid enlerin pek ço ğ u kayda d eğer b ir tered dü tle gidiyordu
ve belli b ir kısm ı da yaşam lan boyu nca H ıristiyan d ogm asının ö ğ re
tilerind en tam am en b ih a b e rd i.19
(1 9 ) K. Thom as, Religion and ıhe Decline o j Magic (Din ve Büyünün Ç öküşü)
(Hamionclsworth, 197 3 ), s.2 0 6 , 189, ve dini kayıtsızlık, cehalet ve kuşkuculuk
hakkında genci olarak bkz. s. 1 8 9 -2 0 6 .
İdeoloji ve İktid ar |2 2 1
(2 0 ) C. Ginzburg, The Cheese and the W orms (Peynir ve Kurtlar) (Londra, 1 9 8 0 ), s.112.
(2 1 ) Abercrombie ve diğerlen, Dominant Ideology, s.7 5 -6 . Genel olarak bkz. P. Burke,
Popular Culture in Early Modern Europe (Erken Dönem M odem Avrupa'da Halk
Kültürü) (Londra, 1 978)
2 2 2 | T a rih Y apm ak
Sırad an in san lan n K ilisen in onlara ‘el a tm ak la’ oldu ğun u h issetm e
leri ö lçü sü n d e, o d ereceye kad ar b ir k arşı-k ü ltü rü n öğeleri o lu ştu
ru larak, bu ö ğretiler k ılık tan çık arılacak , yad sınacak, H ıristiyan rı-
tüeli yaşam akta olan pagan inanışlarla birlik te ö rü lecek, öğreti k e n
di yaşam d en eyim lerin e daha uygun bir sim geciliğe çev rilecek tir.22
(22) E. P. Thom pson, 'Anthropology and ıhe Discipline or Historical Context’ (Antropo
loji ve Tarihsel Baglatn Disiplini), Midland Hislory (1 9 7 2 ), s.51-2.
(2 3 ) Burke, Popular Culture, s.2 0 7 , ve genel olarak bkz. ibid., 8 .bölüm.
İdeoloji vc İktidar |2 2 3
‘Halk kültürünü n silinm esi’nden söz etm ek biraz fazla iddialı gö
rünmekte: B urke ve T hom pson gibi diğer tarihçiler Hıristiyanlık
öncesi inanış ve pratiklerin ta yirm inci yüzyıla kadar ayakta kal
dığına işaret ederler. Yine de, G inzburg’u n k itabın ın (ve daha ön
ceki kitabı G ece Ç arpışm aları'n m ) kaynaklan, h alk inanışları hak-
kındaki bilgilerim iz için , am açlan tam da b u inançları düzenle
mek ve değiştirm ek olan engizisyon gibi kurum lara ve cadı m ah
kem elerine ne dereceye kadar bağlı olduğum uzu gösterir. M ichel
Foucault dikkatini on sekizinci yüzyılın sonunda disiplinler adı
nı verdiği yeni iktid ar biçim lerinin ortaya çıkışı üzerinde yoğun
laştırm ıştır. B unlan 'sürekli bir denetim in yokluğunda... “üstü n-
iklidar’’ olarak gerçekliğinin törensel sergilenim iyle pekişen’ b ir
iktidar biçim i olan m utlakıyete has gösteriye yönelik ve barbarca
infazlarla karşılaştırır. Hapishane, fabrika ve hastane gibi m o
dernliğin tipik kurum larınca temsil edilen disiplinler, bunun ye
rine bireysel davranışın düzenlenm iş ve sistem atik denetlenm esi
ni getirerek, böylelikle ‘toplum sal bütünün en ince dokusuna ka
dar’ sızar.25 E rken dönem m odem Avrupa’da dinsel inanış ve top
lumsal davranışın ‘reform e edilm esi’ çab alan n ı toplum sal iktida
rın bu daha m üdahale edici ve yaygın uygulanım m ın ilk örn ek
leri olarak görm ek akla yakın görünüyor.
A nthony G iddens ' “bilgi”nin - b ir fail ya da kolektivite tara
fından depolanabilen simgesel m alzem e- birikim i ve gözaltında
tutma’ ve ‘alı düzeyde yer alanların etkinliklerinin b ir kolektivite
içindeki üstleri tarafından denetlenm esi’ diye yazdığında aklında
olan disiplinlerdir. G iddens’a göre, ‘toplum sal bütünlenm enin
tam am layıcı ve kaplayıcı b ir öğesi olarak her anlam ında gözaltın
da tutm a yalnızca kapitalizm in gelişiyle birlikte başat önem e sa-
hip olu r.’ Kapitalizm öncesi sın ıf toplum larm da, arıık-em egin el
de edilm esi ’iktisat dışı zorlam aya, devletin ya da yerel derebey
lerinin silahlı gücüne dayanıyordu. ‘H âkim iyetlerine tabi halktan
zorla vergi ya da diğer haraç veya hizm et biçim lerin i elde etm ek
zorunda olanların iktidarı, başka kaynaklardan beslen en günde
lik yaşamın pek çok y önü ne sızm ıyordu.’ David L ockw ood’un ıe-
rim lerine d ökersek, sistem -bütünlenm esi hakim sınıfın askeri
gücüne dayanıyordu. Paylaşılan inanç ve gelenekleri içeren top
lumsal bü tü nlenm e bundan kesinlikle ayrıydı, belli başlı yerel
köylü cem aatlerinde işlem ekte ve egem en sın ıf tarafından büyük
oranda göz ardı edilm ekteydi. Buna karşın, kapitalist söm ürü as
len işçiler üzerindeki em ek güçlerini satmaya yönelik iktisadi
baskılara dayanır ve oranı genellikle em ek üretkenliği düzeyiyle
doğrudan bağlantılıdır. Bu durum da egem enlik altındaki sınıfın
üretim sürecinin hem içinde hem de dışında sistem atik denetim i
söm ürenler için daha büyük bir önem e sahip o lu r.’ “D evlet”, ida
resine içsel olarak tabi olanlar sözkonusu olduğu sü rece, kapita
list loplum larda sınıflara ayrılm ış (yani kapitalizm ö n cesi sim ilar)
toplum lardakinden ço k daha m üdahaleci ve kapsayıcı b ir ku
rum lar k üm esid ir.’26
G iddens’in analizi aydınlatıcıdır. M ichael M aıın'in 'altyapısal
ik tid ar’ adını verdiği şeyin, yani ‘toplum a gerçek anlam da sızma
ve siyasi kararlan lojistik olarak uygulama yetisi’nin sınırlam ala
rını tartışm ası da bu nu d estekler, bunun örneği görünürde kapi
talizm öncesi devletlerin en m ükem m eli olan im paratorluktur:
di, bütü n d e d eğild i. Eyaletler, sın ır boyları ve hatta 'y aban cı' yöne
tici ve seç k in le r aracılığıy la b ir kral veya im p aratoru n egem en liğin
de b ir fe d e r a l egem enlik sistem iyd i. Bu, lem eld e lo jis tik n ed enlerd en
kay nak lan ıyord u : H esap lan m a göre, ne kadar olağanü stü olursa ol
sun h iç b ir fatih in b irlik le ri ve idari m em u rlan n ı sek se n doksan k i
lom etreden daha ö te sın ırlar içind e ru ıin b ir tem ele o tu rtarak örgüt
leyip, d en etleyip g e rek sin im lerin i karşılayam az. Kral veya im parator
egem en liğini sağlam ak, yıld ırm ak için yed ekteki ken d i profesyonel
ord usun u k u llan ıy o rd u . Ama herkes biliyordu ki b u n u kullanm ak
olağanüstü lo jistik b ir uygulam ayı gerektirecekti. Yerel seçkin ler ver
gi veya haraç verdikleri sürece yerel d en etim lerine k a rışılm ıy o rd u "
(27) Mann, Sources, s. 170, 174-5. imparatorluk gücünün lojistiği feıri bkz. ibid., s. 137-46.
(281 Ibid., s.7.
(29) E. p Thom pson, Tim e.W ork-D iscipline and Industrial Capitalism' (Zaman, İş
Disiplini ve Sanayi Kapitalizmi), P&rP. 3 8 (1 9 6 7 ). Daha genel olarak bkz. Burke.
Popular Culture, 9.bölüm
2 2 6 | T a rih Y apm ak
Böylesi b ir sonuç hatalı olur. Son oıuz yıl içinde işçi sınıfı b i
linci üzerine yapılm ış bir dizi çalışm a her tarafa yayılmış b ir ha
kim ideolojiye inanm ak için pek az destek sağlam ıştır. Mantı
1 9 5 0 ’ler ve 1 9 6 0 ’lann savaş sonrası refahının doruk noktasında
yapılm ış bir dizi İngiliz ve Am erikan araştırm asının bulgularını
şöyle özetler:
4 .3 Y a n lış lık ve id e o lo ji - II
D em ek ki hakim ideoloji lezi yanlış addedilm elidir (bununla
b irlikte göreceğim iz üzere daha zayıf bir versiyonu savunulabi
lir). Hakim ideoloji tezi ölüm ünde id eoloji kuram ını da berabe
rinde mi götürür? A bercrom bie, Hill ve T u rn er kim i zaman bu
kadarını da im a eder gibidirler.36 Bu put kırıcılık Batı M ark
sizm ’inin ideoloji saplantısına getirilen tazeleyici bir düzeltm edir,
ama hataya yol açan so n u çlan olabilir. Bu kitabın başlıca savla
rından biri insanların özneler, inanç ve arzularla harekete geçen
bilinçli oyuncular olarak görülm esi gerektiğinde ısrar etm ek ol
(37) K Marx. A Contribution to the Critique o f Political Economy (Londra, 1971), s.21.
(38) Therborn, Ideology, s. 1-2.
(39) Bkz. Callinicos. Marxism. ö.bûlüm.
2 3 0 | T a rih Yapm ak
A çık lam ak üzere in an çlara (yani p ratik etkinliği yön lend irenlere)
b aşv u n ılan eylem ler, in sa n la n n gü n d elik, birbirleriy le ve çev releriy
le az ya da ç o k b a şa n lı ilişk ilerid ir: b u n lar yiyecek b u lm ak , anlaşm a
yapm ak, k u lü b eler k u rm ak gibi eylem lerd ir. Bu ilişk ilerin b aşansı
genellikle rastlantı ve talihe m al edilem ez. Fakat b aşan y ı rastlan tı
n ın güçlerine başvu rm ak sızın anlaşılır hale getirm ek istiy o rsak , ey
lem lerin altında yatan in an çların doğru oldu ğun u varsaym alıyız:
yanlış olsalardı, b aşan rastlantının ürünü olurdu. Böylece pratik etkin
liği yönlendiren inançlarda, y oru m cu n u n gönül rahatlığıyla bir doğru
luk çoğunluğunu varsayabileceği bir inançlar küm esi bulu yoru z.41
Burada yanlış bilinçle ilgili pek az kamı var. Fakat bu gibi de
ğerlendirm eler su ç birliğine yönelik bir tarih kuram ına götürm ez
mi? Hayır. Ö n celikle, hiçbir kişi ya da kolekıivitenin sınırsız ik
tidarı yoktur. Failler elbette ki kom p lo teorisine girebilirler, ama
ortak hedeflerine ulaşam ayabilirler. Ikiııcisi, başarsalar b ile, ey
lem lerinin başarılarını baltalayan niyetlenilm em iş sonuçları ola
bilir. K om plolar vardır: hata bu nların her zaman (ya da hatta ç o
ğu zam an) başarılı olduğuna inanm aktan ileri gelir. Bu, bilinçli
eylem lerin zorunlu olarak kendi kendini yenilgiye uğratıcı old u
ğuna, etkileşim leri aracılığıyla bireysel etm enlerin peşinde o l
duklarından oldu'kça farklı, am a yine de kendine has b ir ussallı
ğı ve mantığı olan bir kalıp ördüğüne inanıyora benzeyen Fouca-
ult'nun benim sediği gizil işlevciliğe düşm ek gerekliği anlam ına
g elm ez.44 Suç birlikleri bazen başanya ulaşır: devlet ve serm aye
(4 3 ) H. Pim, Som e Aspects of the South African Naiive Problem’ (Güney Afrika Yerli
Sorununun Kimi Yönleri). South African Journal o f Science, 4 (1 9 0 5 ), alınıılandıgı
kaynak M Legassıck ve D. lnnes, 'Capital Restructuring and Aparıheıd' (Sermayenin
Yeniden Yapılandırılması ve Apartheid), African Affairs, lö (1 9 1 1 )
(4 4 ) Foucaulı, Volonıe. s. 125. Bkz. C. Taylor, 'Foucaulı on Freedom and Truıh
(Foucault'm m Özgürlük ve Doğruluk Gûruşû), D. C. Hoy derlemesi Foucaulı
(O xford, 1 9 8 6 ) içinde.
İdeoloji ve İktid ar |2 3 3
(45) Bkz. M. W illiam s, An Analysis ol South African Capitalism' (Ctıney Afrika Kapım.
Uzminin Bir Analizi), CSE Bulletin, IV, 1 (1 9 7 5 ).
(46) Elster, Making Sense, s.4 7 4
2 3 4 | Tarih Yapmak
İdeoloji öyle bir biçimde ‘hareket eder' ya da ‘işlev görür’ ki, çağır
ma veya seslenme adını verdiğim ve en bildik gündelik polis (ya da
başkası) seslenmesi çerçevesi içinde -H ey, sen oradaki!’- hayal edi
lebilecek çok kesin bir işlem aracılığıyla bireyler arasından özneleri
‘toplar’ (hepsini birden toplar) ya da bireyleri öznelere ‘dönüştürür’
(hepsini birden dönüştürür).
(57) Bkz. C. Hill, The Norman Yoke' (Norman Boyunduruğu), C. Hill, Puritanism and
Revolution (Pûrilanizm ve Devrim) (Londra, 1 9 6 8 ) içinde
(58) L Althusser, Lenin an d Philosophy and Olher Essays (Londra, 1 9 7 1 ), s. 162-3.
2 4 0 | T a rih Y apm ak
4 .4 U lus, D ev let ve A sk e ri G ü ç
M odernliğin en büyük sürprizlerinden biri de -v e yalnızca
M arksisller İçin d e ğ il- yaygın ulusal, ırksal ve kabile ayrım larının
derinliği ve varlıklarını sü rd ürm ekte direnm eleri olm uştur.
1 8 4 8 ’den bu yana kapitalizm in tarihi Marks ve Engels’in K om ü
nist Manı/esfo’daki ‘halklar arasındaki ulusal farklar ve düşm an
lıklar, burjuvazinin gelişm esi, ticaret özgürlüğü, dünya pazarı,
üretim biçim indeki ve buna tekabül eden yaşam koşullarındaki
b ir örneklik sayesinde her geçen gün biraz daha yokolm aktad ır'62
şeklindeki güvenli iddialarını gerçekleştirm em iştir. Son u ç olarak
tarihsel m addeciliğin ulusal çelişkiyi açıklamayı ihm al ettiğini ya
da en azından bu ndan aciz olduğunu söylem ek artık sıkıntı ve
recek derecede sıradan hale gelm iştir.
Bu eleştirinin ilginç bir versiyonu, 4 .3 başlığındaki gensoru
tartışm am ıza iliştirilm iş toplum sal kim lik sorunu ile bağlantılı
b ir biçim de G. A. C oh en tarafından ortaya atılm ıştır. Cohen
M arks’m felsefi antrop olojisine itiraz eder, çü nkü bu insanları as
len kendilerini yeteneklerinin tam kullanım ıyla gerçekleştiren
ü reticiler olarak görm ektedir:
(6 2 ) CW , VI. s.5 0 3 .
(6 3 ) G. A. Cohen. 'Reconsidering Historical Materialism'. J . R. Pennock ve J . W.
Chapman derlemesi Marxism: Nomas XXVI (New York, 1 9 8 3) içinde, s.2 3 3 .
İdeoloji ve İktid ar j 2 4 3
(69) Aynen bkz. E. F Thom pson, 'Notes on Exierm inism , ıhe Last Stage of Civilization'
(Uygarlığın Son Aşaması Imhacılık Üzerine Notlar), NLR, 121 (1980),
(70) T. Skocpol, Stales and Social Revolutions (Devletler ve Toplumsal Devrimler)
(Cam bridge. 1 9 7 9 ), s.3 2 , 22.
246 |Tarifi Yapmak
S ö m ü rü n ü n kim i tem el b içim leri kap italizm le, ya da hatta daha ge
nel olarak s ın ıf ayrım larıyla başlam az... B enim fikrim ce, bu türden
söm ü rü n ü n b aşlıca ü ç eksen i vardır. B unlar özellikle şid det araçla
rın ın d en etim i b ak ım ın d an d evletler arasınd aki söm ü rü cü ilişkiler;
e m ik gruplar arasınd aki söm ü rü cü ilişk iler; ve c in sle r arasınd aki sö
m ürücü ilişk ile rd ir.7'
(74) M.Weber, 'The N ation-State and Economic Policy' (Ulus-Dcvlet ve İktisadı Siyasa).
Economy and Society. 9 ,4 (1 9 8 0 ), s.438.
(75) M. Weber, Economy an d Society (İktisat ve Toplum ) (Berkeley, 1978), s.941.
(76) Bkz., örneğin, F. Parkin, Marxism and Class T heoıy (Marksizm ve Sınıf Kuramı)
(Londra, 1979).
(77) Özellikle bkz. L. T roçki, 1905 (Harmondsworth, 1 9 7 3 ), kısım I, bölüm 1.
(78) Bkz. N.Buharin, 'Towards a Theory o j (lie Imperialist State' (Bir Emperyalisı Devlet Ku
ramına Doğru), N.Bııharin, Selected Writings on the Stale and the Transition to Socialism
(Devlet ve Sosyalizme Geçiş Üzerine Seçme Yazılar) (Nottingham, 1982) içinde.
248 I Tarih Yapmak
Tarihsel devletlerin pek çoğu bir örgütlü askeri güç tekeline sahip
olmamış ve çoğu bu iddiada bile bulunmamıştır. Orıaçag’da kimi
Avrupa ülkelerindeki feodal devlet merkezi olmayan derebeylerinin
denetimin deki feodal toplama askeri güce dayanıyordu. İslam dev
letleri genellikle tekelci iktidarlardan yoksundu - sözgelimi, kendi
lerinde kabile düşmanlıklarına müdahale edecek iktidarı görmüyor
lardı. Siyasi iktidarları askeri olanlardan hem devletlerde hem de di
ğer gruplarda ayırt edebiliriz. Siyasi iktidarlar merkezileştirilmiş, ku
rumsallaşmış, alansal düzenlemeye aittirler; askeri iktidarlar de her ne
rede örgütlenirlerse örgütlensinler örgütlenmiş fiziksel gücün alanı içeri
sindedirler.1'
Bu, son derece geniş içerim leri olan b ir argüm andır. Kapita
lizm öncesi toplum sal oluşum ların askeri çelişkilerini bunların
içinde hakim olan üretim ilişkileriyle açıklar ve dolayısıyla M aık-
sizm in bu gibi çelişkilere b ir açıklam a getirem ediği iddiasını çü
rütm ek için destek sağlar. B renner'ın argüm anın öncülleri üç
önemli öğe içerir. İlkin, bütün kapitalizm öncesi sınıf toplum ları-
nm ortak b ir özelliği olan, üretici güçlerin gelişim ine getirilen sı
nırla (doğrudan üreticilerin üretim araçlarına ulaşabilirligi, sö
m ürenlerin iktisat dışı zorlam aya bağlılığı) ilgili analizi vardır,
ikinci olarak, söm ürenlerin (ve elbette ki söm ürülenlerin) diğer
koşullar eşit olduğunda, maddi rahatlıklarını geliştirm eye hazır
oldukları varsayımı vardır. Bu zayıf ve akla yakın bir varsayım
dır. N ietzsche-W eber geleneği için d eki kuram cılar, bunun tersi
ne, iktidar iradesi değilse eğer, en azından egem enlik m ücadele
sinin insan varoluşunun içkin b ir özelliği olduğu şeklindeki o l
dukça güçlü ve bayağı tartışılır iddiayı ortaya koym a eğilim inde
olm uşlardır. Aslında, iktidar biçim leri ile sözde sın ıf karşıtlıkları
na indirgenem eyen çelişkinin, W eb er’in 1 8 9 6 ’da yaptığı gibisin
den b ir açıklam a haricinde nasıl açıklanabileceğini görm ek güç
tür: ‘Dünyaya uygun bir taktik izlem ek isteyen h erkes yanılsam a
lardan arınm ış olm alı ve insanlann birbirleriyle ebed i m ücadele
içinde oldukları şeklind eki tem el olgudan haberdar olm alıdır.’*4
Ü çüncü olarak, Brenner söm üren sınıfın kendisinin de parça
lanmış olduğunu varsayıyor. Böylesi b ir durum ‘siyasal birik im ’in
içerdiği askeri rekabetin önkoşuludur, feodal toprak ağalan hak-
kındaki şu değerlendirm e de bunu açık ça ortaya koyuyor: ‘Tam
da h er bireysel derebeyinin köylülere karşı (b ir derebeyi olarak)
yeniden üretim ini sağlama alm ası için gereken yetkiler (güç/hu
kuk) diğer derebeyleri için b ir tehdit oluşturuyor ve derebeyleri
arasında “siyasal birikim "i zorunlu h a le getiren rekabet ve çelişki
için genelleşm iş b ir eğilim e yol açıyord u.’85
2 .2 başlığında söm üren sınıfın doğasının üretim ilişkilerinin
bir öğesi olduğunu öne sürdüm . Böylelikle, serm ayeler arasm da-
(84) Marianne W eber, M a t W eber (New York, 1975), s.2 2 2 . W ebcr'den kendini
uzaklaştırmaya çalışan bir kuramcının bile yapıtlarında bu varsayımın lemel
olmasının bir tanışm ası için. bkz. A. Callinicos, ‘Anthony Giddens; A Contemporary
Critique', Theory and Society, 14 (1 9 8 5 ).
(85) R. Brenner, 'The Agrarian Roots of European Capitalism' (Avrupa Kapitalizminin
Tanm Kökenleri), P&P. 97 (1 9 8 2 ), s.38.
2 5 2 I Tarih Y apm ak
w -------------------------
(88i Hall. Powers, s. 1 3 6 ; genel olarak bkz. 5.bölüm.
(89) Brenner, 'Social Basis', s. 36. Ayrıca bkz. R, Brenner, 'The Origins o f Capitalist Deve
lopment: A Critique of Neo-Smithtan Manrism’ (Kapitalist Gelişimin Kökenleri: Ye
ni Sm iıh’çi Marksizmin Bir Eleştirisi), NLR, 104 (1 9 7 7 ).
(90) Mann, Sources, s .3 9 3 ; özellikle bkz. ibid., 12.bölüm Mann ve Hail Ortaçağ
Avrupa’sında Katolik kilisesi tarafından sağlanan "normatif düzenlem eyi büyük
oranda vurgularlar. Böylelikle: 'normatif denetim altına alma, üretilenin bûylesine
çok sayıda küçük, çoğunlukla oldukça yağmacı devlet ve yönetici alanlan arasında
genellikle olabileceğinden daha uzun meşaleler üzerinde ticari değiş tokuşunu
sağladı", ibid., s.3 8 3 . Trevor-Roper’ın utanmazca 'Avrupa-merkezlı' The Rise o f
Christian Europe (Hıristiyan Avrupa'nın Yükselişi) (Londra, 1 9 6 5 ) için duyduktan
hayranlığın nedeni budur, bu kitap Afnka'nıtı söm ürgecilik öncesi tarihini "barbar
kabilelerinin yerkürenin hoş, fakat uygunsuz yerlerindeki fazla b ir şey getirmeyen
dûngülen' olarak gözden çıkanr; s .11, 9. Hıristiyanlığı Ortaçağdaki ticaret yayılı
mının sine qua non koşulu olarak görmek, Yahudilerin ticaret ve bankacılıkta oyna-
dıklan merkezi rolü açıklamaz, bununla ilgili olarak bkz. Abram Leon'un klasik ça
lışması, The Jew ish Question; A Marxist Interpretation (Yahudi Sorunu: Bir Marksist
Yonım ) (New York, 1 9 7 0 ), özellikle II. ve 111. bölümler.
2 5 4 [ Tarih Y apm ak
Eger R icardo’n u n azalan kârların geri d önd ü rü lem ez gid işatın ın yal
n ızca yatırtın ve yen ilem e tarafından kon trol edilm ediği sü rece ve
ö lçü d e işlediğini kabul ed ersek, yen ilem en in yokluğu ve yatırım la
rın fakirliği son dönem O rtaçag’ın toparlanm asının neden b u kadar
yavaş ve gecikm eli olduğunu açıklam ak için fazla yetersiz k a la c a k tır11
S e rf tem elli iktisad ın aşın pazar b a s k ıla n n m alım d a b ile zirâatta bir
y en ilik yapam am ası birbiriyle ilintili şu olgular göz önü nd e b u lu n
d uru larak an laşılabilir: ilk in , d erebey in in köylü den ağır orand a ar
tık elde etm esi ve İkincisi, ken d ileri özgür olm ayan, a rıık -çık arım ı
ilişkisinin parçası ve b ö lü m ü olan in sanlar ve toprağın d evingen liği
ne ko n an en g elle r... Bu m ü lk iy et veya a rıık çıla n n ı ilişkileri göz
ö n ü n d e bulu n d u ru ld u k ta, ü retim krizinin dem ografik b ir krize yol
açm ası az ya da ç o k er geç b ek le n e ce k b ir ş e y d i *
(1 0 7 ) Burada söz konusu iklısadı akışların cn iyi tartışması, Harman, Explaining. Bunla-
nn toplumsal ve siyasal etkilerinin parlak bir değerlendirmesi için. bkz. N. Stone.
Europe Transformed 1879-1919 (Dönüşen Avrupa 1879-19191 (Londra, 1983).
ideoloji ve İktidar |2 6 3
(1 1 6 ) M. 1. Finley. The Ancicm Economy (Londra, 19 7 3 ), s.5 1 , 5 0 ; genel olarak bkz. ibid.,
1 ve 2 .bölümler.
(117) Marx, K apital, I, s. 1 75-6, noı 35.
2 6 8 |T arih Y apm ak
(1 2 4 ) G. E. M.de Sle Croix, The Class Slnıgglc in the Ancient G reek W orld (Londra, 1981),
s.5 7 -9 6 .
(1 2 5 ) Harman. 'Base and Superstructure’, s 21.
(1 2 6 ) Brenner. 'Agrarian Roots', s. 128,
İdeoloji vc İktidar |2 7 1
Feodal sın ıf ilişkileri sistem i 'siyasal olarak’ olu ştu ğu i ç i n , ... özellik
le d ereb ey lerin in h em köylü lere karşı egem en b ir kon u m u k o n tm a-
ya y ö n elik , hem d e ken dilerin i birbirlerin e karşı korum aya yönelik
g erek sin im lerin d en kaynaklan an siyasal o la ra k yönlendirilm iş tüketim
için büyüyen gerek sin im lerin in b ir türevi olarak, feodal iktisadi evri
m in gidişatına 'iktisat dışı' b ir d in am ik dayatm a eğilim in d ey d i.'”
(1 2 7 ) Marx, Kapital, 111, s.7 9 0 -1 . Fakat bkz. B. Hındcss vc P. Hirst, Prc-Capitalist Modes
o f Production (Kapitalizm Öncesi Üretim Biçimleri) (Londra, 1975), S.bûlüm.
(1 2 8 ) G. Bois, Agaınsı the Neo-Malıhusian O nhodoxy' (Ycni-M alıhus'çu Ortodoksluğa
Karşı), P&P. 7 9 (1 9 7 8 ). s.6 7 , 63.
(1 2 9 ) Brenner, ‘Agrarian Roots', s.32.
2 7 2 |Tarih Y apm ak
Dem ek ki iktisat ile siyasa ayrım ı, artık-em ek elde etm enin as
len doğrudan üreticilerin üretim araçlarına ulaşam am asından
kaynaklanan iktisadi baskılara bağlı olduğu kapitalist üretim iliş
kilerinin bir özelliğidir. Bu dile gelm e biçim in i kapitalizm ö n ce
si toplum sal oluşum lara yayarak yüceltm ek b ir yana, tarihsel
m addecilik temel ve üstyapı arasındaki analitik ayrım ın neden
bu Loplumlardaki ayrı iktisadi ve iktisadi olm ayan kuru m lar k ü
m elerine tekabül eım em esi gerektiğine genel b ir açıklam a getirir.
Ayrımın yararlı olup olm am ası açıklayıcı gücüne dayanır. U m a
rım 4 .4 başlığı altında m arksizm in görünürde sın ıf ilişkilerine in
dirgenem ez olan bir dizi fenom ene açıklam a getirebildiği yolla
rın bir kısm ına en azından dikkat çekebilm işim dir. Elbetıe ki,
bunun gibi daha başka pek ço k fenom en vardır ki en önem lileri
ırk ve cinsiyettir. Bu bölüm de eklenen değerlendirm eler bunların
ortaya koyduğu sorunlara da uygundur. Fem inistler ve siyah
ulusçular çoğu zam an M arksist sın ıf kuram ının kavram larının
‘cinsiyet körü' ve ‘ırk k örü ’ olm asından yakınırlar. Bu gerçekten
de doğrudur. Etm enlerin sınıfsal konum u cinsiyetlerinden veya
sözde ırklarından değil, üretim ilişkilerindeki yerlerinden kay
naklanır. Fakat kendi başına bu M arksizm ’i reddetm ek için bir
temel sağlam az, çü nkü M arksizm ’in başlıca kuram sal savı tam
olarak ‘ulus’, ‘cin siy et’ ve ‘ırk’ gibi terim lerin im lediği iktidar iliş
kileri ve çelişki biçim lerin i üretim güçleri ve ilişkileri aracılığıyla
açıklam aktır. Ulusal, cinsiyete ve ırka yönelik baskın ın yalnızca
varlığı tarihsel m addeciliği çürütm ez, daha ço k on un açıklana-
mnı oluşturur. İlgi çekici olan tek soru M arksizm ’in b u fenom en
leri gerçekten de açıklayıp açıklayam adığıdır.131
(131) Cinsiyet ayrımı konusunda yakın zamanlı kımı önemli Marksist katkılar şunlardır:
L German, Theories of Patriarchy' (Ataerkillik Kuramları), İS, 2, 12 (1 9 8 1 ); T.
Cliff, The Class Struggle and Women's Liberation (SınıfMûcadelesi vc Kadın Özgür
lüğü) (Londra, 1 9 8 4 ); C. Harman, 'Women’s Liberation and Revolutionaty Socialism-
(Kadın Özgürlüğü ve Devrimci Sosyalizm), IS, 2 ,2 3 (1 9 8 4 ); ve J Brenncr ve
M.Ramas, ‘Rethinking W om en’s Oppression’ IKadmların Ezilmesini Yemden
Düşünmek), NLR, 145 (1 9 8 4 ) Metinde ‘sözde ırk' tabirim kullanıyorum, çünkü
‘her tür ırksal sınıflandırma kullanımı doğrulamalarını biyolojiden başka bir kay
naktan almak zorundadır İnsan evrimi ve tarihinin göze çarpan özelliği, bireyler
arasındaki gençlik varyasyonla karşılaştırıldığında coğrafi nüfuslar arasındaki
ayrılığın son derece düşük bir düzeyde kalmış olmasıdır', S. Rose ve diğerleri, Not
In Our Genes (Genlerimizde Değil) (Harmondswonh, 19 8 4 ), s. 127; aynca bkz.
ibid., s .l 19-27. İrk farklılıkları biyolojik olarak verili değildir, baskı içindeki
toplumsal ilişkiler içinde tarihsel olarak yapılandınlmışlardır.
Beşinci Bölüm
GELEN EK VE DEVRİM
c i) Bkz. E. Bloch ve diğerleri, Aesthetics and Politics (Estetik ve Siyaset) (Londra, 1977),
s 1 0 0 -1 4 1 , Perry Andcrson'm Sunumu ile.
2 7 6 | Tarih Yapma):
... Eğer tam bilgiye sahip olarak ve zihinsel yasaklam alar o lm a k sı
zın . ken d i zoru nlu lu ğ u m u zu p roletaryan ın b ir erdem i haline g e tir
m ek yerine proletaryayla d ayanışm am ızı sürd ürüyorsak, b u b u r ju
va idealizm i değildir - devrim i yap m ak için bizim proletaryaya ge
reksind iğim iz kad ar, kendisi de aynı zoru nluluğu hissed en p ro letar
ya da bilgi için bize g erek sin ir.1
(2 ) Ibid., s. 125. Tanışm anın ard.ılanıyla ilgili olarak, bkz. M. Jay, The D ialectical
Imagination (Diyalektik imgelem) (Londra, 1973), s. 197-212.
Gelenek ve Devrim I 2 7 7
(3) Örneğin bkz. J. Roberts, Waller Benjamin (Londra, 1982). Roberts’m 'devrimci
Leninizm' olarak tanımladığı 'Bolşevizm', bu dönemdeki herhangi bir Marksislin
siyasal bağlılıklarını analız elnıek için fazlasıyla kaba bir sımllandırmadır, çünkü
Bolşevik olma iddiasındaki lüriû akımları -yalnızca Staiinizm ve Troçkizm değil,
aynı zamanda, sözgelimi, Gramsci, Buharın, Brandler- birbirinden ayırdetmcz.
(4) M. Löwy, 'Revolution against "Progress": W alter Benjamin's Romantic Anarchism'
( “llerleme"ye Karşı Devnm: W alter Benjamin'in Romantik Anarşizmi), NLR, 152
(1 9 8 5 ). s.59.
(5) R, W olin, Waller Benjamin: An Aesiliettc o f Redemption (W alter Benjamin: Bir Kurtu
luş Estetiği) (New York. 19 8 2 ), s .2 6 0 -1 .
2 7 8 | Tarih Y apm ak
(9 ) Ibid., $ .2 6 2 -3 . 26 4 .
(10) W olin, Benjamin, s .3 8 . Benjam in in hem devrimci Marksizme hem de Yahudi gizem
ciliğine karşı ‘çille yüzlü' yönelimi Gershom Stholem 'ın anılarında irdelenir: 'Ilıe
Slory of <ı Friendship (Bir Dostluğun Hikayesi) (Londra, 1 9 8 2 ), s. 1 57-234.
(1 1 ) W olin, Benjamin, s.4 8 . 5 7 -8 .
2 8 0 |T aıilı Y apm ak
Lowy’nin B en jam in ’in ‘rom antik anarşizm i' dediği şeyin güç
lüğü, devrimi düşünülem ez olacak derecede olayların norm al di
zisiyle süreksiz hale getirm esidir. Devrim, Je lz t z e it’a, insanların
yaşadığı, çalıştığı ve m ücadele verdiği tarihsel dünyadan nitelik
sel olarak ayrı kurtuluş zam anına aittir. ‘Tarihin sü rekliliği’ ile
B enjam in’in tam am lanm am ış bü yü k Baudelaire çalışm asında or
taya koymaya çalıştığı m eta fetişizm inin C ehennem iyle o kadar
açıkça karşıttır ki, birinin diğerinden ortaya çıkm ası düşünüle
mezm iş gibi gelir. Devrimi tarihe M esihvari bir baskın olarak ta
sarlam ak kaba M arksizm 'in evrim ciliğinden kesin bir kopuştur.
Ama işçi sınıfının olasılıkla ‘tarihin tozunu attıracağı’ olduğu sü
reçlerin herhangi bir analizinin yokluğunda, Ben jam in ’in tarihsel
ilerlem e kavramım eleştirm esinin açıkça varacağı son durak
A d om o’nun karam sarlığıdır.13Aslında Adorno ‘dünyayı yerinden
oynaııp yabancılaştırm a(ya), günün birinde M esih’in ışığında gö
rü neceği gibi y ank ve oyuklarıyla yoksul ve çarpıtılm ış olarak o r
taya serm e(ye)’ çalışarak, ‘h er şeyi kurtuluşun ardından görüne-
(1 2 ) Lövvy, 'Revolution’, s.58. Benjam in'in ilk zamanlardaki yan Kabalacı epistemolojisi
ve dil felsefesi için hkz. W otin, Benjamm, 2 ve3 bölümler
(1 3) Benjamin, Illuminations, s.2 5 9 . Metinde orıaya konanlara benzer eleştiriler için bkz.
T. Eaglcıon, Waller Benjamin or Towards a Revolutionary Criticism (W alter Benjamin
veya Devrimci bir Eleştiriye Doğru) (Londra, 1981).
Gelenek ve D evrim |2 8 1
çekleri gibi gözlem lem e çab ası’nı benim sediği Benjam in ’in izin
den gitm iştir. Fakat bu görüş açısı A d om o’nun son dönem kapi
talizm dünyasıyla arasında eleştirel bir mesafeyi korum asına ola
nak verm işti; m eta fetişizm inin getirdiği evrensel deneyim parça
lanmasının üstesinden gelebilecek ve o dünyayı dönüştürebile
cek herhangi b ir toplum sal gücü saptam asını sağlam am ıştı.
Benjam in'in 'T ezler ine hakim olan kapitalizm in bizi m ahkum
ettiği edilgen ve soyutlanm ış var oluş ile bu norm allikle kesinlik
le süreksiz olan devrim arasındaki aynı karşıtlık, yine k end i ayn
ilgi alanlarını M arksist b ir çerçeve içinde izlem eye çalışm ış ol
dukça kendine özgü b ir başka düşünürün yapıtlarında da bulu
nur - Sartre’m . Bu karşıtlığın en önem li örneği, D iyalektik Aklın
Eleştirisi'nin birinci cild indeki diziler ve kaynaşm ış grup tartış-
masmdadır. Diziler, der Sartre, en sıradan, gündelik b ir araya ge
lişlerdir, Bir otobü s kuyruğunu ö m ek gösterir. Bu toplum sal b ir
ilişkidir, ama otobüse ortak bağım lılıkları aracılığıyla bireylerin
birbirleriyle bağlantılı oldukları bir ilişkidir. 'D iziler b ir nesnenin
edilgen eylemi m aruz kalan insanlar arasında b ir bağ olarak baş
kalığın kullanılışını tem sil ed er.’ Radyo yayını böyle b ir diğer iliş
kidir: dinleyiciler denetleyem edikleri b ir konuşm acıyla olan or
tak ilişkileri aracılığıyla b ir araya gelirler: ‘b ir dizinin üyeleri ara
sında gerçek bir bağ olarak iktidarsızlık.’ Her şeyden önem lisi:
(1 6 ) Ibid., s.3 5 7 , 3 8 6 ,4 0 1
(1 7 ) Ibid., s.4 1 2 . 4 1 8 .
G elen ek ve D evrim |2 8 3
5 .2 M a rk siz m ve P ro letary a
Sartre örneğinde rutin parçalanm a ile kurtarıcı baskın arasın
daki karşıtlığın kökeni m etafizik bireyciliğinde, ‘tek pratik diya
lektik gerçeklik, h er şeyin ana gücü, bireysel ey lem dir’ önerm esin
2 8 4 | Tarih T apm ak
(1 8 ) lbıd.. s.322.
(1 9 ) A. Gorz, Haresvell to the Working Class (İşçi Sınıfına Elveda) (Londra, 1982), s 20.
genel olarak bkz. ibid.. 1.bolum.
G elen ek ve D evrim |2 8 5
İşçi sınıfı, M ark sistlerin savu nd uğuna göre, kap iıalisı ü retim biçim i
içind e söm ü rü len k o le k tif ü reticiler olarak tarihsel b içim d e oluşm uş
doğası yüzünden d ev rim cid ir. Söın anilen s ın ıf o larak, gen ellikle ve
sü reklilikle g erek sin im lerin i karşılayam ayan serm ayeyle sistem atik
bir çarpışm aya m aruz kalm ıştır. Başlıca üreten sın ıf olarak, hedefle
rinin peşine d ü şü p , kap italizm in iktisadi aygıtını d u rd u rm a - v e ba
zı sınırlar içind e yen id en y ö n le n d irm e - gü cü ne sah ip tir. Ve kolektif
üretici olarak, yen i, söm ü riiye dayanm ayan b ir ü retim b içim i bu l
m ak için n esn el kapasitesi vardır. Ç ıkarların, gü cü n ve yaratıcı ka
p asitesinin b u b ileşim i işçi sın ıfım kap iıalisı top lu m d ak i diğer b ü
tü n top lu m sal veya siyasi gü çlerd en aym r ve o n u sosyalizm in vaz
geçilm ez etm enligiyle vasıfland ırır.2'
(25) Bununla birlikte Sartre şunu öne sürer: 'bu (yani dizisel) yapılan ve ifade biçm ılen-
ni kapitalist topluma indirgemek ve onlan sermayenin bir tarihsel ürünü olarak gör
mek tamamen hatalı olur: içerikle farklı ama özünde benzer diğerleri sosyalist
toplumiarda da bulunabilir’; Critique, s.3 0 5 , noı 88. Bu olgu bu gibi toplundan sos
yalist olarak görmeyi reddetmek için bir temel olarak alınabilir.
(26) Draper, Theory, s.73.
2 8 8 | Tarih Yapm ak
(29) Statistical Abstarct o f the United States, 1984 (Birleşik Devletlerin İstatistikse] Ûzeıı,
1 9 8 4 (W ashington, 1983), tablo 705.
(30) Departm ent o f Employment G azette, (O cak 1986).
(31 ) Marx, Kapital, 1, s.5 7 4 -5 .
29U |Tarih Y apm ak
(32) Bkz. H. Braverman, Labour and M onopoly Capital (Emek ve Tekelci Sermaye) (New
York, 19 7 4 ); E. O. Wright, Class, Crisis and the Stale (Londra, 1978); E. O. Wrighi,
Class Structure and Income Deıerminalion (Sınıf Yapısı ve Gelir Belirlenimi) (New
York. 1 979); N. Harris, The End o f the Third W orld (Üçüncü Dünyanın Sonu)
(Londra, 1 9 8 6 ); A. Callinicos, ‘The "New Middle Class" and Socialist Politics' (“Yeni
O n a S ın ıf' ve Sosyalist Siyasei), IS, 2 ,2 0 (1 9 8 3 ); ve C. Harman, 'The W orking Class
after the Recession' (Gerilemenin Ardından İşçi Sınıfı), IS ,2 ,33 (1 9 8 6 ). Lümpen pro-
Ieleryanın devrimci rolüyle ilgili olarak 1960'ların sonundaki kent gerilla savaşının
Brezilyalı bir kuramcısını onaylayarak alıntılayıp, 1970'ler sırasında, bu on yılın
sonunda güçlü ve giderek politize olmuş bir işçi harekelinin onaya çıkışıyla
doruğuna ulaşan Brezilya'da sanayi işçi sınıfının son derece kayda değer büyümesi
ni görmezden gelmek, Gorz'un yöntemine özgüdür: bkz. Farewell, s.6 8 -9 , noı 1.
G elen ek ve Devrim 2 9 1
inak üzere görece O rtod oks bir çabaydı. W righ t’in öne sürdüğü
ne göre, m o d em kapitalizm de çok sayıda çelişkili sın ıf konu m la
rı, yani hem em eğin hem de serm ayenin kim i özelliklerini payla
şan m eslekler vardır: Böylelikle idareciler ve denetleyiciler yaşa
mak için em ek güçlerini satmak zorundadır, am a serm ayenin tür
lü işlevlerini yerine getirirler, sözgelimi, diğer ücretli em ekçilerin
işini ortak işverenleri lehine yönetirler.32
Bununla birlikte kuram daki türlü kural dışılıklar W right’i bu
görüşü terk etm eye ve Jo h n Roem er’m söm ürü üzerine çalışm a
sının geliştirilm esi olan yeni bir sın ıf değerlendirm esi sunm aya
itti. W right’in başlıca yeniliği eşitsiz dağılım ları söm ürüyü doğu
ran dört üretim değerini ayırt etm ektir; em ek-g ü cü , üretim araç
ları, örgüt ve beceriler. Bu değerlerden her birin e b ir üretim tar
zı denk düşer: feodalizm em ek-gücünü n, kapitalizm üretim araç
larının, ‘devletçilik’ örgütün ve sosyalizm becerilerin eşitsiz dağı
lımına dayanır.34
W right şöyle der:
G ü ç ku llanm a y etk isin in id arecilere verilm esi serm aye için kim i so
runları, özellikle d e, bu gü cü n sorum lu ve yaratıcı b içim d e ku llanıl
m asını sağlam ak soru n u n u ortaya ç ık a n r... G elir, d erecelendirilm iş
b ir rüşvet yapısı o larak , böyle b ir davranış için cesaretlen d irici itk i
leri yaratm akta ö nem li b ir öğed ir. V e bu n d an çıkan so n u ca göre...
id arecilerin geliri, e m e k -g ü cü n ü n değerini yenid en ü retm e m aliye
tinin (yani onlara b e ce rile rin in ü retim i ve yeniden ü retim in in m ali
y etlerini ö d em en in ) üstü n d e ve ö tesin d e b ir öğe, s ın ıf ilişkileri iç in
deki çelişkili b ir yerleşim olarak ko n u m ların ı yansıtan b ir öğe içere
cek tir.'"
W righ t’in ‘örgütsel d eğ erleri söm ürünü n ayrı bir tem eli b içi
minde analizi, sosyalizm ve kom ü nizm dışında b ir diğer kapita
lizm sonrası üretim tarzının daha, yani ana söm üren sınıfın b ü
rokrat ve idarecilerden oluştuğu ‘devletçiliğin’ var olduğuna yö
nelik inancından ayrı tutulam az. ‘H alihazırda var olan sosyalist
toplum lar’ aslında ‘devletçi’ ve sosyalist üretim tarzlarını b irleşti
ren ‘devlet bürokrasisine dayalı sosyalist' toplum lardır.45
W rig h tln buradaki uslam lam a biçim i çağdaş toplum kuram
cılarının ço k yaygın bir tepkisinin tipik durum udur. SSC B ve
onun gibi toplum ların alçakgönüllüce dürüst ve zeki hiçbir göz
lem cisi, bu n ların kapitalizm i liksinç kılan özellikleri sergilediği
ni yadsıyam az - toplum sal eşitsizlik, cinsel, ulusal ve ırksal ezil
m e, siyasi baskı, yaygın yoksulluk ve (Polonya, Yugoslavya ve
Çin gibi örneklerde) işsizlik. Marks bu gibi özelliklerin sınıflı
toplum ları özgü olduğunu ve kapitalizm in ortadan kaldm lm ası-
nın ardından giderek yok olacaklarını savunduğu için, toplum
kuram cıları b u nlan n sosyalizm de devam etm esinin M arks’ı h ak
sız çıkardığı sonucuna varıyor. Tarihsel m addecilik, üretici güç-
5 .3 D ev rim in U ssallığ ı
Şim diye kadar gördüğüm üz klasik M arksist işçi sınıfı kuram ı
na yönelik itirazlar, sözgelim i, çağdaş kapitalizm in sın ıf yapısının
M arks’m düşündüğünden çok daha parçalanm ış olduğu iddi
asıyla ilgili oldukları anlam ında deneysel olm uştur. Fakat kolek
tif eylem in kendi olanaklılıgını sorgulayan aslen kavramsal bir
başka türden eleştiri de vardır. Bu bedavacılık sorunu olarak b i
line gelm iştir. U ssal-seçm eci kuram ın en önem li bulgularından
(4 7 ) E, O. W right, 'Wli.it is Middle about the Middle Class' (Orta Sınıfta O na Olan Şey),
J . Roemer derlemesi Analytical M anasın (Cambridge, 1 9 8 6 ) içinde, s. 117.
2 9 8 | Tcınlı Yapmak
(49) Ibid., s.7 1 , 7 6 , 105, 106. Aynca bkz A. Buchanan. 'Revolutionary Motivation and
Rationality' (Devrimci Dürtü ve Ussallık). M. Cohen ve diğerlerinin derlefnesi Marx,
Justice and History (Princeton. 1 980) içinde.
(5 0 ) W. H. Shaw, 'Marxism, Revolution and Rationality' (M arksizm, Devrim vie Ussallık).
T. Ball ve J. Farr, AJicr M arx (Cambridge, 1 9 8 4 ) içinde, s .2 1 ,
3 0 0 | Tarih Y apm ak
T A B L O 5 .1 M A H K U M U N İK İL E M İ
(5 6 ) Ibid.. s .5. 8.
(5 7 ) Buchanan, 'Revolutionary Motivation', s.279.
3 0 4 | Tarih Y apm ak
(6 0 ) C. Taylor, 'W hal is Human Agency?’ (İnsan liımenligi Nedir?), T. Mischcl derlemesi
The Self: Psychological anıl Philosophical Issues (Oxford. 1 9 7 7 ) feinde, s. 114.
G elen ek ve D evrim \3 0 7
vardır. Fakaı itirazları, eger kuram sal olarak dile getirilirse, olası
lıkla bir evrensel kurallar küm esi şeklindeki Kantçı b ir ahlak an
layışından kaynaklanır. Fakat 1.4 başlığında öne sürdüğüm gibi,
M arks’ın değerlendirici bağlılıklarından anlam landırm anın en iyi
yolunun ona insan m utluluğunun (eu daim on ia) deneysel olarak
tanımlanabilir, tarihsel bakım dan belirli koşullarıyla ilgili Aristocu
erdem temelli b ir ahlak atfetm ek olduğunu kabul ettik mi, bu iti
raz daha zayıf görünür. Aristo için erdemlerin hem eudaim onia'ya
ulaşm akta yardım cı olan hem de kısm en onu oluşturan davranış
eğilim leri olduğunu bir kez daha hatırlayalım. M arks’ın sın ıf m ü
cadelesinin nasıl geliştiğini ve işçileri kapitalizm i devirip k om ü
nizm i kuracak derecede nasıl dönüştürdüğünü açıklam ası Aris
to’nun erdem ler kuram ından yankılar taşım ıyor mu?
Bedavacılık sorununun şim diye kadarki tartışm ası sosyalist
devrim in proletaryanın çıkarın a olduğu varsayımı üzerinden iler
ledi. Adam Przew orski yakınlarda bu varsayım ın tartışılır old u
ğunu öne sürm üştür, çü nkü sosyalizm kapitalizm den sonra bir
gelişm e olsa bile, bir üretim tarzından diğerine geçişin bedelleri
bu işe kalkışm aya değm eyecek kadar ağırdır. Przew orski şöyle
yazar: ‘İşçilerin maddi çıkarlarından dolayı sosyalizm i seçm eleri
için bü tü n gereken iki koşuldur: Sosyalizm in m addi gereksin im
leri karşılam ada kapitalizm den daha etkili olm ası ve sosyalizm e
doğru yönelm enin işçilerin m addi koşullarını anında ve sürekli
olarak iyileştirm esi.’”
Sorun ikinci koşulla ortaya çıkar:
la 'çözülür'. Savaşın kendisi tem el üretici gücün -işçi sınıfının- var olu
şuyla uyumsuz hale gelir ve çelişki yaln ızca devrim le -g e rç ek anlam da -
çözülebilir
lidtjue d e p ire daha çok , Nazilerin iktid an ele geçirm esinin prole
ter devrim sad ece b ir açılış oluşturacak biçim de Alman toplum u-
nun çelişkilerini arttıracağı inancıyla hareket etm ekten ibaretti.
Stalinleşm iş K om in tem ’in aptallıklarım bir yana bırakıp klasik
Marksist geleneğe bakarsak, krizler kuram ının m erkezi ilkesi
krizlerin kapitalist üretim tarzının yapısal özelliklerinden kay
naklandığıdır. Kâr oranının düşm e eğilim i ne burjuvazinin ne de
proletaryanın k olek tif edim leri veya ihm allerinin değil, bireysel
serm ayelerin rekabetçi etkinliklerinin b ir sonucudur. Przeworski
bunun tersine yeni Ricardo’cu bir kriz kuram ını kabul ediyora
benzer, buna göre krizlerin nedeni em ek ve serm ayenin ulusal
gelirdeki ücret ve kârların görece payın dağılım ı için kavgaya tu
tuşm asıdır.68 A nalitik M arksizm ’in M arksist iktisat kuram ını red
detm esinin siyasi içerim leri (bkz. 2 .4 başlığı) burada açık bir hal
alır.
F arklılığın nüvesi şudur. Klasik M arksizm için , kapitalizm de
iktisadi durum , işçiler ya da kapitalistlerin bilin çli olarak aradık
ları gelişm elerden bağım sız biçim de bozulm aya eğilim lidir. Bu
doğruysa eğer, o zam an Przew orski’nin sınıfsal uzlaşm anın baş
koşulu olarak tanım ladığı şey, yani ‘işçiler gelecekteki ücretlerin
şimdiki kârların b ir türevi olarak artacağından m antıklı biçim de
em indirler’ k oşu lu karşılanam az.69 Tam tersine, kriz zam anların
da kapitalistler ileride yaşam standartlarında yükselm e olacağına
dair hiç b ir güvence olm aksızın var olan ücretlerde indirim e git
m e yollarım arayacaklardır. Bununla birlikte Przew orski, iktisadi
krizlerin k açm ılabilir olduğuna, uygun biçim d e örgütlenm iş dev
let m üdahalesinin bunların önüne g eçebileceğine inanır gibidir:
böylelikle, ‘yatırım ve gelir dağılım ı üzerinde kapsayıcı, tutarlı bir
kam u denetim i sistem i’ni hem uygulanabilir hem de arzulanır
bu lu r.70 Bu görüşlerden hangisinin doğru olduğu burada incelen
(6 8 ) Bkz., örneğin, J. Harrison, Marxist Economics for Socialists (Sosyalistler için Marksist
İktisat) (Londra, 1978).
(69) Przeworski, Capitalism , s. 180.
(7 0 ) Ibid., s.2 1 7
3 1 2 | Tarih Y apm ak
Alman SPD ’nin kapitalizm in ‘sorum lu’ hekim leri olarak dav
randığı için aldığı öd ül, tabii ki H itler oldu. S o n u ç genel olarak o
kadar da kötü olm adı. G elgeld im , benzer b ir rolü üstlenen işçi
liderleri, sözgelim i, 1 9 7 0 ’lerde İşçi hüküm etiyle b ir Toplum sal
Sözleşm e im zalayan Britanya Sendika Kongresi ve 1 9 8 0 ’lerin
başlarında işverenlerle gönüllü olarak ayrıcalıklar hakkınd a anla
şan Am erikan işçi liderleri, genellikle karşılığında örgütlerinin
zayıflaması ve adam larının m oralinin düşm esinden başka pek bir
şey kazanm am ışlardır. Polonya’da D ayan ışm a örneğin de liderle
rin üyelerinden ‘soru m lu ’ davranış bekleyen “kendilerinin devri
me sınır koym ası" bir arayışına girm eleri, devletin askeri gücü
nün karşısında şim diye kadar görülm üş en güçlü işçi hareketle
rinden birinin silahlarını elinden alm aya yaram ıştır.7'1 Przeworski
gibi sosyal dem okrasi savunucuları işçiler kriz geçiren kapitaliz
min hekim leri gibi davranmadığı sü rece korku n ç şeylerin olaca
ğını savunm a eğilim indedirler. Çoğu zaman k ork u n ç şeyler zaten
olm akladır, çü nkü krizin ciddiliği kapitalistlerin işçilerden ancak
zorlamayla verm eye hazır olduklarından daha fazlasını talep et
likleri anlam ına gelir. Bu ‘kriz tellallığı’ değildir, tarihsel deneyi
min buna işaret etm ek üzere sağduyulu b ir düşünülüşüdür. Bi
rinci Dünya Savaşı sırasında Lenin dökülen kanlara son verecek
devrimi savunurken Schiller’den alıntı yapm ıştır: ‘Sonu gelrne-
5 .4 D evrim ve Y in e le m e
Devrimin ussallığı ü zerine bu düşünceler id eolojilerin kolek
tif failleri biçim lend irm ed eki vazgeçilm ez rolünün altını çizmiş
olm alıdır. Böylece bağlılık olgusu aslen bir kişinin ken d in i par
çası olarak gördüğü kolektiviteleri tanım lam asıyla ilgilidir. Çoğu
zam an, m adencilerin grevi örneğinde olduğu gibi, k o lek tif eyle
m e girm ek toplum sal kim liklerin seçim i etrafında döner. Ayın
zam anda, her kim lik içerdiği toplum sal dünyadaki yer hakkında,
içine örülm üş olduğu ilişkiler hakkında, içinden doğduğu tarih
sel süreçler hakkında inançlardan oluşur.
Bu bağlam da, Ben jam in ’in 'Tarih Felsefesi Ü zerine T ezler'deki
en karanlık laflarından birin i, yani devrim in ‘geçm işe doğru bir
kaplan sıçrayışı' olduğu deyişini inceleyelim . Bu, devrim i gelenek
üzerinde tem ellenm iş, gelecekten ço k geçm işe yönelm iş olarak
gösteren bir dizi form ülasyonun belki de en aşırı olanıdır. Böyle-
si bir görüş aşın derecede tu h af görünür, çünkü devrim Mark-
sist’lerce toplum sal ve siyasal bir dönüşüm , geçm işle b ir kopuş
olarak düşünülür ve çü n kü gelenek kavramı B urke’den bu yana
karşı-devrim tarafıarlan nca küresel değişim peşinde olanların
bozm a ve yok etm e tehd id in d e bulunduğu organik toplum sal sü
reklilikleri im lem ek üzere kullanılm ıştır.
Tarihsel gelenek ile siyasal tepki arasındaki bağ T o ry felsefe
cisi Roger Scruton tarafından şu sözlerde gayet iyi on aya k o n
m uştur: ‘Bir insan gelenekten yola çıkarak hareket ettiğinde, şim
di yaptığı şeyi şim diki çık arın ın odağını aşan, on u ön ceden yapıl
m ış olana ve başarıyla yapılm ış olana bağlayan b ir kalıba ait ola
rak görür.’ G eleneğin kap sad ık lan ‘bireyin “toplum içind eki var
lığ ın ım tanım lam aya yarayan b ü tü n pratiklerdir. G elen ek bire
yin kendi im gesini daha bü yü k toplum sal organizm anın b ir par
çası olarak ve aynı zam anda bu bireysel parçada içkin bulunan o
Gelenek ve D evrim |3 1 5
ıır. Zim babve’nin Afrikalı nüfusu hem dış gözlem cilerce hem de
kendi üyelerince Sona çoğunluğu ve N debele azınlığına b ö lü n
müş olarak düşünülür; ayrıca türlü Sona alt gruplan da vardır -
‘M anyika’, ‘Zezuru’, ‘Karanga’, ‘Kalanga’ vs. Bununla birlikte Ran
ger, Zim babve platosunun söm ürge öncesi halklarının kendileri
ni etnik olarak değil de, belli b ir şefin veya N debele devletinin te
baası biçim in d e siyasal olarak tanım ladıklarını öne sürer. Kabile
kim likleri, ‘kökleri derinlerde, hatırlanam ayacak kadar eski, d o
ğal’ olm ak şöyle dursun, söm ürge d ön em inin b ir ürünüdür. Ran
ger bu kim lik lerin oluştuğu süreç için d e yürürlükte olan b ir dizi
etkeni tanım lar: kabileler bulm ayı u m an , N debele'yi Zulu gibi bir
‘savaşçı ırk ’ zanneden ve onlara pek ço k sözde Zulu ‘kabile yasa-
sı’nı dayatan söm ürgeci idarecilerin ırkçı varsayım ları; halk taba
kası üzerindeki otoritesi böylelikle güçlendirilen şefler sınıfına
ayn b ir N debele kim liğinin sağlayacağı çıkarlar; b elli b ir kabile
arka planından geldiği varsayılan kişileri belli iş sınıflandırm ala
rı ile ilişkilendiren -N d eb e le dilini konuşanları gözetm enlikle,
‘m anyika’yı ev hizm etiyle, v s .- kent m eslek hiyerarşilerinin orta
ya çık ışı; belli konuşm a dillerini yazılı dillere çeviren türlü m is
yonların bölgesel Sona lehçesini etkili biçim d e icat etm eleri ve
•ardından Afrika okul eğitim indeki denetim leri aracılığıyla kendi
Sona versiyonlarını özgün lehçen in kaynaklandığı yerel düzlem
den ço k daha geniş alanlardaki siyah seçkinlere aktarm alan. Ran-
ger’m vurguladığına göre, ‘sü reç... kesinlikle alt tarafı bir söm ür
geci m anipülasyonundan ibaret değildi. Afrika’ya ait h er türden
inisiyatifi ve yaratıcılığı da içeriyord u .’ Yine de, ‘kim lik b ir dil,
kültür ve etn ik lik m eselesi olarak düşünülür oldu ve sözde d il
sel, kültürel ve etnik ayrım ların tüm ü düzm ece olsa da, böyle
k im likler k ökleri derinlerde ve “doğal” b ir şey olarak görülm ek
ted ir.’77
A frikaner veya Ndebele gibi ulusal ve etn ik kim liklerin olum
sal ve kurgusal niteliğini belirlem ek foyalannı ortaya çıkarm aya
(7 7 ) T Ranger, The Invention o f Tribalism in Zim babw e (Zim babve'tie Kabilecılıgin İcadı)
(Gweru, 19 8 5 ). s.3, 17, 6 ve başka yerler
3 1 8 |Tarih Y apm ak
Tarihte yineleme örnekleri yoktur, daha çok yineleme yeni bir şeyin
gerçekte oluşturulduğu tarihsel koşuldur. Luther’le Paul, 1789 dev-
rimiyle Roma Cumhuriyeti vs. arasındaki bir benzerlik tarihçinin
düşüncelerine kendini sunmaz, asıl öncelikle devrimciler ‘dirilmiş
Romalılar’ gibi davranmaya karar verirler, ancak bundan sonra uy
gun bir geçmişin biçemini yineleyerek, böylelikle zorunlulukla ta
rihsel geçmişten bir figürle özdeşleştikleri koşullar içinde başladık
ları eylemi yapabilir hale gelirler. Yineleme bir düşünme havramı ol
madan önce eylemin bir koşuludur."2
(8 4 ) Ibid., s. 106.
(8 5 ) G. T herbom , The Ideology o f Power and die Power o f Ideology (Londra, 1980), s. 121 -2.
3 2 2 I T arih Y apm ak
gürler arasında ortakyaşam alı (sym biotic) bir ilişki gelişti. Bu iliş
kinin birkaç yönü vardı. M ıdzim u (atalar) yönelim li köylü dini
n in toprak m ülkiyetini m h o n d o ro ,ya verm esinin, 1 8 9 0 ’larda sö
m ürge devletinin kuruluşuyla beyaz yerleşim ciler tarafından ele
geçirilen topraklarda Afrikalıların hak iddia etm esi için tem eller
oluşturm ası bu ilişkiyi m üm kün kılıyordu. G erillaların kendi
m ücadeleleri ile Ambuya N ehanda’daki gibi büyücülerin bir rol
oynadığı Sona şeflerinin beyaz egem enliğine karşı büyük başkal
dırısı olan 1 8 9 6 - 1 8 9 7 ’nin chim u ren ga'sı arasında bir süreklilik
kurm alarına olanak tanıyordu. Siyah ulusçular (ve davalarına ya
kınlık duyan Ranger gibi tarihçiler) chim urenga'nm Nehan-
da’nınki gibi büyücülerin m erkezi bir rol oynadığının düşünül
düğü, bir şekilde idealleştirilm iş bir versiyonunu sunm uşlardır.
Halihazırdaki Nehanda büyücüsü ikinci chim urenga için bir tıl
sım yapm ak üzere 1 9 7 0 ’lerde gerilla savaşının ilk aşamalarında
rol oynam ıştı. Ruh çağıran bü yü cü ler pek ço k bölgede gerillaları
köylü toplum una dahil etm ek için yaşamsal önem deydi. Üstelik
yalnızca şim diyle geçm iş arasında köprü kurm ak gibi olarak ed il
gen b ir işlevle yetinm eyip, dünyevi otoritenin ilkin şeflerden ge
rillalara ve ardından da, 1 9 8 0 ’de bağım sızlıkla birlikte, egem en
parti Z A N U -P F nin köy kom itelerine aktarıldığı siyasal iktidar
daki değişim e de etkin biçim de katıldılar.86
‘Yeniden canlandırm ayla seferberliğin’ bu örneği, M arks’m
geçm işin yinelenm eleri olarak sunulm ası gerekenlerin sadece
bu rju va devrim leri olduğu savını illa ki çürütm ez. Zira Zim bab-
ve’deki köylü savaşının so n u cu , önderlerinin ileri sürdüğü ide
o lojinin tersine, sosyalizm in başlam asından ço k sın ıf ayrıcalığı
nın siyah seçkinlere yayılması olm uştur. G erillalar ile ruh çağıran
büyücülerin arasında bağlaşıklık kuran ‘gelenek ica d ın ı değer
lendirm enin en iyi yolu, en iyi yeni bir ulusal kim liğin, geçm işte
Iran D evrim i’n in yeniliği m erkezi b ir çelişk ili p arad oksta yalar: bir
yan dan , ö n d erleri ve id eo lo jisi kararlı b ir b içim d e g erici, m od em
devrim tarihind e su gö tü rm ez b içim d e d in ci ve ilerlem e d ü şü n cesi
n e b u d ereced e d ü şm an o lan ilk ö rn e k le rk e n ; ö te yan d an , İran D ev
rim i’n in m eydan a geldiği top lu m sal bağlam ve b aşan lı o lu ş b içim i,
d iğer k arşılaştın lab ilir ayaklan m aların h e p sin d e n de ç o k d aha ‘m o-
d e m ’d i. E n ö n em lisi de, b u d ev rim b u n u yap an ilk Ü çü n cü D ünya
devrim i o larak , d ışlayıcı b ir b içim d e k en tlerd e g erçek leşü . M ü cad e
le a ra ç la n , k itle gösterileri ve siyasi genel grev, norm ald e gelişm iş
kapitalist ü lk elerd e çelişk iy le ilişk ilen d irilen lerd i. D ev rim in olduğu
ü lk e, yüzde 5 0 o ran ın d a ken tleşm eyle ve kişi başına 2 0 0 0 sterlin
d en fazla gelirle, lo p lu m sal-ik ıisad i b akım d an 1 9 1 7 ’d ek i R u sya’dan
veya 1 9 4 9 'd a k i Ç in 'd en ç o k d aha fazla ‘g elişk in ’d i. işte Iran D ev ri
(9 1 ) F. Halliday, The M aking o f the Second Cold War (İkinci Soğuk Savaşın Oluşumu)
(Londra, 19 8 3 ), s.9 4 -5 . 19 7 0 ’lerdeki Üçüncü Dünya devrimlerinin 'üçüncü dalgası'
ile ilgili olarak, genel olarak bkz. ibid.. 4.bölüm .
3 2 6 | T aıih Y apm ak
Bir yıl önce Papa Kutsal Ruhun yeryüzüne inmesi için Zafer Mey-
danı’nda dua etti, ama Söz Bedene büründüğünde, Isa’nın Vekili kı
yı bölgesi halkının işçi tulumları içindeki Mesih’i, kendini otuz beş
milyon için feda eden Mesih’i tanıyamadı. Çağdaş Ferisiler ve Sadu-
kiler, Mikelanj’ın resmettiği ve yaldızlı Barok yontular biçiminde su
nulmuş O’nun üstüne terli, kirli, ve çoğu zaman leş gibi alkol ko
kan kaba bir işçi tulumu geçirmeye tenezzül etmesini kavramakta
zorlandılar ,'w
(9 4 ) lbıd., s.6 5 -6 .
3 2 8 |Tarih Yapmak
(9 5 ) Ibid., s. 134-5.
Gelenek ve Devrim |3 2 9
‘dem okrasi’ terim ini örnek veriyor. Fakat ‘dem okrasi’nın çekir
dek anlam ı, yani halk tarafından yönelim göz önünde bulundu
ruldukta, bu uygulam aların yayılmasının kesinlikle b ir sınırı var
dır. Ayrıca, 'd em o k rasin in Batı kapitalist siyasasının liberal savu
nucuları ve M arksist eleştiricileri tarafından anlaşıldığı farklı bi
çim ler -sırasıy la, edilgenlik ve seçm enlerin parçalanm ışlığı üze
rinde tem ellendirilm iş dizisel yapılar ve coğrafi seçim bölgelerin
den çok iş yerlerinin etrafında örgüLİenmiş yığınların etkin katı
lım ını getiren karar alm a biçim leri o la ra k - terim in ayrı ve karşı
lıklı olarak uyum suz kavram ları ifade ettiğini gösterir.
Benzer biçim de ulus kavram ı bakım ından da, ulusçuluğun
sol değişkenleri vardır: sözgelim i yukarıda, Ingilizlerin köktenci
Norm an Boyunduruğu m itine değindik. Bununla b irlikte, ‘ulus’
terim i bütün kullanım larında b ir çekirdek anlam ı korur ve ken
di devletine bağlı veya bu n u n özlem ini çeken ve sın ıf karşıtlıkla
rım aşan bir cem aate gönderm e yapar. Sosyalistler için ‘bütün
ulusal gelenekleri benim sem eye çalışm ak kısa yoldan felaket
olur. H obsbaw m ’m daha bilge b ir havayla, Lenin’den alıntılaya
rak belirttiği gibi, ‘ulusçuluğu kızıla boyam ayın.’101 Davalarını
ulusçuluğun hayali cem aatlerinin görüş açısından savunan sos
yalistler, yalnızca ‘b ü tü n ölü kuşaklann geleneğinin) yaşayanla
rın beyninde b ir kâbus gibi ağırlığını hissettirdiği’ b ir durum u
sürdürm eye yardım cı olur.
işçi sınıfının nasıl olup da sanayi öncesi em eğin mevsim sel ritim
lerini yansıtan b ir b ilin ç biçim ind en güç alabildiği açık değildir.
Benjam in’in bunu bir güç kaynağı olarak gördüğü, 'Tarih F elsefe
si Ü zerine Oııbeşinci Tez’de açıktır, burada 1 8 3 0 devrim cilerinin
Paris’in saat kulelerine ateş açarak, ‘Avrupa’da son yüz yıl içinde
en ufak b ir izi bile açığa çıkm am ış b ir tarihsel b ilin c(in )’ döngü-
sel zam anı uğruna bu rju va toplum unun çizgisel, ho m o jen zam a
nını reddetm elerini onaylayarak b etim ler;109 Benjam in’in k açın ıl
m az sosyalist devrim in m otoru olan üretici güçlerin büyüm esine
yönelik kaba M arksist inanca karşı düşm anlığı, burada onu
M arks'ın Komünist Mani/esto’da o n ca vurgulam ış olduğu kapita
lizm in b ir yönü nü, toplum u proletaryanın gücünü ve iktidara
gelm e arzusunu alabileceği bir akışa fırlatan dinam ik, huzursuz,
devrim yapıcı niteliğini göz ardı etm eye iter.110 ‘Anıtları’, ‘hatırla
m a günleri olan tatiller’, sınıfsız b ir geçm işin sanayi öncesi kar
naval canlandırım larının parçalı anım sayışlandtr.
Benjam in ’in (bir başka yerde sinem a gibi yeni kültürel üretim
araçlarının devrim ci potansiyeline fazlasıyla değer biçm esiyle ta
ban tabana ters b ir biçim d e)1" kapitalizm e herhangi bir ilerletici
yönü yaraştırm am a eğilimi ik inci b ir güçlükle daha ilişkilidir.
Burjuva toplum unun ilkel kom ü nizm e dair ‘esas geçm iş’i h atırla
yışım ızı sistem atik biçim de ortadan kaldırışına sık sık yazıkla
n ır ." 2 W o lin ’in gözlem lediği gibi, Benjam in,
Marks’ın etkisi altındaki bir tarihçinin gözünde hep var olan sınıf
mücadelesi, onlar olmadan incelmiş ve tinsel şeylerin var olamaya
cağı çiğ ve maddi şeyler için bir savaşımdır. Yine de, bu manevi öğe
ler smıf mücadelesinde varlıklarını galibin payına düşen ganimetler
biçiminde hissettirmez. Kendilerini bu mücadelede cesaret, mizah,
kurnazlık ve metanet olarak ortaya koyarlar. Geriye yönelik güçleri
vardır ve egemenlerin, geçmiş ve şimdiki, her zaferini sürekli olarak
sorgu masasına oturtacaklardır. Çiçeklerin güneşe doğru dönmesi
gibi, gizli bir günedoğrulumun kuvvetiyle, geçmiş de larih göğünde
doğmakta olan güneşe doğru yönelir. Bir tarihsel maddeci bu en gö
ze çarpmayan belli belirsiz dönüşümün farkında olmalıdır.1’6
(1 1 9 ) G. E. M. dc Sıe Croix, The Class S in im le in (he Ancienl Greek World (Londra, 1981),
s.20 9 -1 0 .
(1 2 0 ) Benjamin, One-W ay Street, s.3 5 1 -2 .
(1 2 1 ) Ibid ,5 .3 7 0 .
C e k n e k ve D evrim |3 3 9
(1 2 2 ) O V , V .s .2 1 4
3 4 0 | Tarih Yapmalı
(1 3 0 ) A Gram sci. Selecliuns jrom ıhc Prison Notebooks (Londra, 1971), s 365.
3 4 4 |Tarih Yapmalı
(1 3 1 ) L. Troçki, The History o f the Russian Revolution (3 cilt, Londra, 1967), I. s. 19.
Bolşeviklerin kuram vc pratiğiyle ilgili olarak bkz C. Harman, Party and Class
(Parti ve Sınıl), yeni baskı, (Chicago, 1986); T. Cliff, Lenin (4 cilt, Londra. İ9 7 5 -9 );
J. Molyneux, M arxism an d the Parly (Marksizm ve Parti) (Londra, 1978); A.
Rabtnowich. The Bolsheviks C om e to Power (Bolşevikler İktidara Geliyor) (Londra.
1 9 7 9 ); S. Sm ith, Red Pelrograd (Kızıl Petrograd) (Cam bridge. 1 9 8 3 ); ve A.
Callinicos. 'Party and Class before 1917’ (1917'd en O nce Parti ve SiniO. IS. 2 . 24
(1 9 8 4 )
(1 3 2 ) T roçki, History, 1, s. 15.
(1 3 3 ) P. Anderson. Arguments within English Marxism (Londra, 1 9 8 0 ), s.20.
3 4 6 |Tarih Y apm ak
Burjuvazinin zaferi, ayn ve tuıarh bir dünya görüşüne sahip bir sı
nıf tebaasının bilinçli zaferi olmaktan çok, belli bir mülkiyet ilişki
leri biçiminin ve üretim araçlan üzerinde belli bir denetim biçimi
nin küresel zaferi olarak görülmelidir... Eğer bir burjuva devriminin
tanımı kapitalist mülkiyet ilişkilerinin serbest gelişiminin sağlandı
ğı hukuki ve siyasi bir çerçevenin başanlı biçimde oturtulmasıyla sı
nırlı tutulursa, o zaman ‘burjuva devrimi’nin doğrudan burjuvazi
nin işi olması gerekliliğinin hiçbir zorunlu nedeni yoktur.137
(1 3 6 ) C. W ickham , 'The O lher Transition: From the Ancient W orld to Feudalism' (Diger
G eçi}: Eski Dünyadan Feodalizme), P& P. 103 (1 9 8 4 ).
(1 3 7 ) G. Stedman Jones, 'Society and Politics at the Beginning of the World Economy'
(Dünya İktisadının Başlangıcında Toplum ve Siyaset), Cambridge Journal of
Econom ics, 1 (1 9 7 7 ), s.86. Ayrıca bkz. G. Lukacs, History and Class Consciousness
(Londra. 19 7 1 ), s.28 2 ; ve C.Htll, ‘Conclusion’ (Sonuç), C.Hill, Change and
Continuity in Seventeenth-Century England (O n Yedinci Yüzyıl İngiltere’sinde
Değişim vc Süreklilik) (Londra, 1 974) içinde.
3 4 8 |T arih Y apm ak
ney tartışm aları sırasında, ilk olarak form üle edilm eye başlanm ış
tır. Kuşkusuz türlü etkenler söz konu sudu r, ama ikisinin bu bağ
lamda sözü edilm eye değer. Birinci olarak, kapitalizm in gelişim i,
söm ürenle söm ürülen in, altta yatan iktisadi ilişkiler yapısal eşit
sizlikleri içerm eyi sûrdürse de, ilk kez olarak h uku ki eşitler ol
duğu üretim ilişkilerinin oriaya çıkışını getiriyordu. Biçim sel si
yasal eşitlik ve sın ıf söm ürüsü, en azından ilkesel olarak, karşı
lıklı uyumlu hale geldi, buna karşın İngiliz Devrim ini evrensel
erişkin oy hakk ın ın genel kabulünden ayıran üç yüzyıl içinde,
burjuva dem okrasisinin uzatmalı ortaya çık ışı, gerçekte yalnızca
belirli tarihsel koşullarda yan yana bu lu nabildiklerini gösterir.140
İkinci olarak, siyasal iktidar sorunu burjuva devrim lerinin
durum unda belli bir önem e sahip olur. İngiliz Devrim inin bu
ikinci kategoriye dahil olduğunu savunurken Hill, bunun getir
diği devlet dönüşüm ü üzerinde yoğunlaşır (bkz. yukanda 4 .4
başlığı). Bu analiz genelleştirilebilir. Kapitalist üretim ilişkileri,
m alların artan dolaşım ıyla ilişkili (ama buna indirgenem ez) oldu
ğuna göre, m erkezi olm ayan ve m olekü ler b ir biçim de gelişir.
Bununla birlik te, kapitalizm in daha fazla yayılm asının devletin
yeniden yapılandırılm asına bağlı olduğu bir noktaya ulaşılır. O
halde b u ıju v a devrim i, Stedm an Jo n e s ’un sözleriyle, ‘kapitalist
m ülkiyet ilişkilerinin serbest gelişim inin sağlandığı hukuki ve si
yasi b ir çerçevenin oiurtulm ası'nı gerektirir. Fakat bu değişiklik
var olan devletin zorla devrilm esini getirm ek zorunda değildir.
Lenin’in dediği gibi:
(1 4 0 ) Bkz. G. Therborn, 'The Rule ol Capital and the Rise o f Democracy' (Sermayenin
Hakimiyeti ve Demokrasinin Yükselişi), NLR, 103 (1 9 7 7 ).
3 5 0 | Tarih Y apm ak
Bism arck Alm anyası tepeden gelen burjuva devrim inin klasik
örneğidir (aslında Lenin bu kapitalizm yolunu 'Prusya yolu’ ola
rak adlandırır), Ja co b e n diktatoryası altındaki Fransa ise taban
dan gelm e bu rju va devrim inin başlıca örneğidir. 1 8 4 8 sonrası
dönem G ram sci’nin ‘edilgen devrim ler’ adım verdiği, yalnızca Al
m anya’da değil, Risorgim en to İtalya’sında ve M eiji hanedanının
yeniden tahta oturduğu Jap o n y a’da da sanayi burjuvazisi ile top
raklı aristokrasinin ortak yaşaması olarak görülebilir. G eoff Eley
şu saptam ada bu lu nu r:
Bir anlam ifade edebilmek için, ‘tepeden devrim’ hem uzamsal hem
de zamansal boyutlannda, bütün Avrupa bağlamını gerektirir. Bir
başka deyişle, klasik Marksist ‘eşitsiz ve bileşik gelişme’ kavramı gi
bi bir şeye ihtiyacımız vardır. Ote yandan, Almanya’da ve İtalya’da
birliğin kurulması, Hollanda, Britanya, Amerikan ve Fransız Dev-
rimlerinin önceki sırasıyla karşılaşıınldıgtnda, ayrı bir zamansallık
içeriyordu. Önceki devrimler kapitalist ilişkilerin, dünya bir yana,
Avrupa ölçeğindeki küresel zaferinden önce olmuşken, İkinciler et
kin bir biçimde kapitalizmin zaferini öngörüyordu; ilk devrimler
büyük ve küçük mülk sahiplerinin büyük oranda güç birliğiyle yü
rütüldüğü halde, sonuncular halk desteğini, asıl burjuvayı yoksui-
laştmlmış küçük üreticiler ve çocuk işçi sınıfı kitlesine karşı ko
numlandıran... müdahale edici bir toplumsal farklılaşma sürecinde
yitirmişti.'”
çıkm aya itm iştir. Tam da devrim ci süreçlerin kendi dinam iği iş
çilerin dem okrasisinin yerine stalinizm e özgü bü rokratik ve o to
riter yapıların geçirilm esine yol açm az mı? Sosyalist toplum lar
M arks’m öngörm üş olduğundan ço k daha yaygın ve düzenlen
m eleri b ir tür devleti gerektirecek çelişkilerin acısını çekm eyecek
midir? Bu çelişkilerden biri de, kadınların erkekler tarafından
ezilm esinden kaynaklanan, sın ıf karşıtlıklarına indirgenem eye-
cek ve ayrı ele alınm adıkça, bu nların ortadan kalkm asından so n
ra da ayakla kalacak olan bir egem enlik biçim i değil midir? Sos-
yalisi bir iktisat M arks’m öngörülerine ve stalinist pratiğe ters
olarak zorunlulukla m erkezi olm ayan piyasa m ekanizm alarına
dayanm ayacak mıdır? Her ne kadar bu sorular acil ve önem li o l
sa da, bu kitapta b u n lan yanıtlam ak uygun düşmez.
SO N U Ç
W alter Benjam in geçm işi görüş açım ızın şim dide girişliğim iz
m ücadeleler tarafından biçim lendirileceğim öne sürm üştü. Dulle
G riet bu kitabın ana tem asının, insanların zalim ve çoğu zaman
taham m ül edilm ez b ir toplum sal gerçekliğe direnm ek ve m ü m
kün olduğunda onu dönüştürm ek için gösterdikleri çabaların
bildiğim en güçlü im gelerinden biridir. Devrimde doruğuna
Perry A nderson’ın deyişiyle 'kam u hür irad esin e erişen bu lü r-
den insan etkinliğinin varlığı, kişilerin toplum sal yapıların ‘taşı
yıcıları’ olduğu her görüşle açıkça uyum suzdur. Gelgelelim , ta
rihsel etkinliği anlam aya çalışırken, belki de yapısalcılığa karşı
olanlar tarafından dile getirildiği için daha karanlıkta olan, iki
başka kuramsal tuzak vardır. Bunlardan b iri, gayet basit bir b i
çim de, insanları duygusallaştırm ak, kolek tif eylem olgusunu ak
törlerin cesaret ve m etanetine yönelik hayranlık ifadelerinde b o ğ
m ak, tarihsel m ücadelelerin ortaya serdiği nesnel koşu llan h er
türlü incelem e çabasını neredeyse m ü stehcen, canlı bir bedenin
teşrihi olarak görm ektir. Bazen, Edward Thom pson , asıl tarihsel
yazılarından ço k Teorinin S efaleti gibi polem iklerinde böyle b ir
tulum dan dolayı suçludur. Diğer hatalı konum bir bakım a öteki
aşın uçu temsil eder. U ssal-seçm eci kuram ın biçim sel analizleri
bireyin ve k olek tif eylem in yaptlanm zahm etli çabalarla ay nştın r.
Buna karşın onlar da eylem in nesnel bağlam ım parantez içine
alırlar, böylelikle toplum sal m ücadelelerin nedenleri ve gidişatı
çoğu zaman anlaşılm az hale gelir.
Belki de, sonuç olarak, bu kitabın argüm anının bu türlü tu
zaklardan nasıl sakındığını ve bizi ne kadar uzağa götürdüğünü
gösterm eye çalışırsam bir yararı olabilir:
(1 ) Uygun b ir etkin lik kuram ı kişilerin sahip oldukları n ed en
sel güçlerin bir kuram ı olm alıdır. Eylem enin nedenleri olarak
inanç ve arzulara başvuran insan eylem inin niyete dayalı açıkla
maları, insanlann belli türde b ir yaşayan organizm a olm aları yü
zünden ve özellikle de, yalnızca eylem lerin değil, düşüncelerini
de b ilin çli olarak düşünüp değiştirm eye yönelik özel yetenekleri
yüzünden gereklidir. Eylem açıklam aları, etm enin söz konusu
Scuıuç |3 5 7
(2) Bkz. A. Callinicos, 'Anthony Giddens - A Contemporary Critique', Theory and Society.
14 (m S)
3 5 8 | Tarih Y apm ak
(4 ) Kolektif eylemin türlü koşullan ile ilgili aydınlatıcı bir tartışma şurada bulunabilir:
S. Lash ve J Urry, T h e New Marxism of Collective Action: A Critical Analysis' (Yeni
3 6 0 | Tarih Y apm ak
y e çalışacak böyle araştırm alar için daha iyi sorular form üle et
m ekle b ir yararlan olabilir.
(7 ) Buna karşın, bu argüm anları geliştirirken asıl ilgi alanım ,
daha iyi bir toplum kuram ından ço k daha iyi b ir toplum sal d ü n
yaya yönelik olm uştur. Ö zellikle 5. bölüm sosyalist devrim in d o
ğasım berraklaştırm akla ilgiliydi. Kısm en bunun olanaksızlığıyla
ilgili bana hatalı görünen argüm anları, yani işçi sın ıfın ın yok o l
m akta olduğu ve k ü çü lm ek te olan proleterler grubu için bile
devrimin akıldışı olduğu iddialarını eleştirerek, kısm en de ger
çekleştirilm esi için gerekli öznel koşullan, başarıya ulaşabilm esi
için var olması gereken inanç ve örgüt türlerini tanım lam ayı d e
neyerek bunu yapmaya çalıştım . Devrim ci sosyalizm e yönelik
pek ço k ilgi çekici itiraz vardır, bunların kim ileri 5. b ö lü m ü n so
nunda belirtilm işti. Bununla birlikle, benim niyetim b ü tü n bu
itirazların üstesinden gelebilecek kapsayıcı bir kuram sunm ak
değil, daha ço k sosyalist devrim in bu kitapta savunulan genel et
kinlik değerlendirm esine nasıl uyduğunu gösterm ek olm uştur.
Yapısal kapasitenin en önem li örneği dünya işçi sınıfının k apita
lizmin yerine kom ü nizm i getirm ek için sahip olduğu kapasitedir,
işçilerin bu kapasiteyi yaşam a geçirip geçirem eyeceği n e bu k i
tapta ne de bir başkasında ortaya konabilir.
Theod or Adorno 1 9 5 1 ’de şöyle yazm ıştı: ‘um utsuzluğun kar
şısında sorum lulukla uygulanabilecek lek felsefe olguları k urtu
luşu gözeten bir bakış açısıyla incelem e çabasıd ır.’5 A d om o bu
yönelim i W alter B enjam in ’e borçluydu. Benjam in’in kurtuluşu
giderek sosyalist devrim le özdeşleştirir olduğunu g ön n ü ştü k.
A d om o’dan farklı olarak o, böyle b ir kurtuluştan h iç um udunu
kesm edi. Toplum kuram ını sosyalist devrim in bakış açısıyla uy
gulam ak için bazı ned enler gösterm iş olduğum u um uyorum .
Kolektif Eylem Marksizmi: Eleştirel Bir Analiz), Sociology, 18, 1 (1 9 8 4 ). Buna karşın,
yazarlar The End o f Organized Capitalism (Örgütlü Kapitalizmin Sonu) kitabında
(basılmak üzere), işçi sınıfı kolektiviLesinin koşullanm a, başka kolekıiviıe biçim le
rinin onların yerine geçeceği derecede aşınmış olduğu iddiasını üne sürdüklerinde,
onlara kesinlikle katılmıyorum.
(5 ) T. W . Adom o, Minima M oralia (Londra, 1974), s.247.
KISALTMALAR
1844 Byazmalan 49, 53, 50, 54, 285 Austin, John Langshaw 174, 334
Aydınlanmanın Diyalektiği 276
A bercrom bie, Nicholas 218, 219, Aziz Benedict 59
221, 228
Adkins, A. W. H. 34, 35, 36. 42 Bachelard, Gaston 146
Cinselliğin Tarihi 43, 44. 45 Elster, Jon 27, 30, 50, 54, 55, 56,
Lukes. Steven 40, 55, 56, 61, 62, McGinn, Colin 172, 177, 178
106, 129, 130, 132, 344 110, 111, 112, 146, 2 75, 281,
Steedman, lan 112, 113, 118, 120, 2 3 1 ,2 4 7 , 248, 2 49, 251, 264,
294 2 96, 2 97, 318
W eeks, John 116, 118, 120
Tarih Felsefesi Üzerine Tezler 276, Whelan, Frederick G. 60
2 8 3 .3 1 4 W ickham, Chris 8 3 , 8 4 , IOC, 148.
Tarih ve Sınıf Bilinci 2 1 5 , 2 36, 2 8 5 347
Tamow, Fritz 312
Wiggins, David 48, 4 9 ,6 2 ,1 7 3 ,1 7 8
Tarski, Alfred 168, 169
Williams. Beraard 38
Taylor, Charles 4 0 , 4 1 , 155, 156,
Wittgenstein. Ludwig 3 8 , 137, 170,
170, 171, 172, 183, 184. 185,
171. 173, 174, 177, 178, 185
188, 190, 2 03, 2 32, 3 04, 305,
Wolin, Richard 277, 278, 2 79, 280,
3 06, 3 5 8 , 359
2 8 5 , 3 33, 3 34, 3 3 5 , 336
Teorinin Sefaleti 356
Wright, Erik Olin 6 4 , 69, 86, 87,
Therbom , Goran 75, 81, 90, 196,
197, 199, 2 0 0 , 2 0 3 . 2 2 8 , 229, 9 8 , 113, 114. 115, 116. 133.