Professional Documents
Culture Documents
Ulusal Kongresi
14-17 Kasım 2012, Antakya-Hatay, L. BALAS, A.N. GENÇ (Editörler)
Özet
Anahtar Sözcükler
Giriş
Kıyı, karanın kenarı, karanın suda bittiği yerdir. Kıyı, kara ve denizin veya
toprak ile suyun buluştuğu yer olarak bilinmektedir (French, 1997:6). Kıyı bir çizgi
oluşturur ve bir alanla ifade edilir. Kara ile denizi birleştiren çizgide kum
yığılmalarının, fırtınaların etkisiyle kara ve deniz arasında etkileşimli bir alan
oluşmaktadır. 3621 sayılı Kıyı Kanunu’na göre, kıyı çizgisi, “deniz, doğal ve yapay
göl ve akarsularda, taşkın durumları dışında, suyun karaya değdiği noktaların
birleştirilmesinden oluşan çizgi” olarak tanımlanmaktadır. Kıyı ise, “kıyı çizgisi
ile kıyı kenar çizgisi arasındaki alan” olarak ifade edilmiştir (Kıyı Kanunu, md. 4).
Kıyı, kıyı çizgisinden başlayarak karaya doğru su hareketleriyle yaratılan kumsal
veya plaj, kaya, iri taş, sazlık, sulak alan vb. alanların doğal sınırıdır denilmekte ve
sahil şeridi için 100 m. genişlikteki bir bölge tanımlanmaktadır (Balas, 2008:2).
www.kaytmk.org
Kıyıyı yalnızca kara ile denizin kesiştiği alan olarak görmemek gerekir.
Kıyının anılması gereken önemli bir yönü, kent yaşamını tamamlayıcı kimi
nitelikleri ile ilgilidir. Kıyı alanlarının en belirgin özelliği, karasal alanlara göre
insanlar arasında yakın ilişkilere daha uygun bir ortam sağlaması, geçici de olsa
gelir farklılıklarının etkisini azaltabilmesidir. Kıyılar açık, kamusal alanlardır. Kıyı
Kanunu’na göre, kıyı kamuya aittir ve hiçbir şartla kiralanamaz ve sahiplenilemez.
(Kıyı Kanunu, md. 5). Ama kıyılarda çevre kirliliğinin önlenmesine ilişkin
önlemler alınmak şartı ile iskele, liman, barınak, yanaşma yeri, rıhtım, kayıkhane,
duş, gölgelik, seyyar tuvalet ve ahşap iskele vb. yapılabilmektedir (Gülez vd,
2007:3). Ekonomik sistemin işleyiş mantığına uygun olarak sosyal ve fiziksel
yapıdaki değişmeler ve farklılaşmalar, kentler ve kıyı kullanımına da yansırlar
(Kartal, 1980:2). Kıyılar ve kıyı bölgeleri, insan için her zaman önem taşıyan bir
doğal kaynak olma niteliğini taşımışlardır. Ne var ki, kıyılar sağlıklı bir biçimde ve
toplumun yaşam kalitesini arttıracak şekilde kullanılamamaktadır (Altan, 1984:2).
Hızla artan kent nüfusu ve kentleşme kıyı bölgelerini de hızla tahrip etmektedir.
Kent aynı zamanda, bir yaşam biçimini ifade eder. Kent planlanan,
yönetilen, kaynak yaratıp tüketen, insan ilişkileri, kuralları, nüfusu ve farklılaşması
çok olan bir yaşam yeri ve biçimidir. Kent toplumu, birlikte yaşayan insanların,
ortak yaşamlarından doğan ve yaşam biçimleri ile şekillenen insan topluluğudur.
Kenti başkalarıyla birlikte paylaşan, kent adı verilen yerde yaşayan, kentin kendine
özgü kültürünü benimsemiş olan insanlara kentli veya eski dille “şehirli”; kentli
insanların yaşadıkları alanlara “kentsel alanlar” denmektedir. Kent haline gelmeye
ve kent sayısının artmasına kentleşme adı verilir. Kentleşme olgusu nüfusa bağlı bir
büyümenin ve ekonomik, sosyal ve kültürel yapıda bir değişimin ifadesidir
(Kaypak, 2011:7). Kentin az çok statik sayılabilecek özüne karşılık kentleşme,
süregelen bir durumu gösterir (Keleş, 2004:5). Bir yerleşimin kent olarak
görülebilmesi için, salt onun fiziksel yapısını ve dokusunu oluşturan yapılarıyla
yolları göz önüne alınmaz. İşlevsel yanına da bakılır. Kentsel yerleşmenin belli bir
büyüklüğe ulaşmış, içinde yaşayanlara başta eğitim ve sağlık olmak üzere çeşitli
hizmetler sunuyor olması gerekir. Kentlerde yönetim işlevi ön planda yer alır ve
kentte yaşayanlar arasında işbölümü ileri düzeylerdedir (Alsaç,1993: 9-10).
Türkiye Kıyıları 2012
Liman Kentleri
Modern çağdaş kıyı gelişiminde iki farklı eğilim ortaya çıkar: Birincisi,
liman faaliyetlerinin kentsel su kıyısından çıkarılmasını içeren süreçlerdir. Hiç
şüphesiz, mekan boyutu içerisinde gerçekleşirler; fakat her zaman limanın kentten
tamamen işlevsel olarak çıkarılması anlamına gelmez. Bazen belirli liman
işlevlerinin kentsel işlevlerle bağdaşabilir olduğu ortaya çıkar ve böylece onlar
Türkiye Kıyıları 2012
Sonuç
Kaynaklar