You are on page 1of 287

Jean Christophe Grange _ Leyleklerin Uuu POLSYE/GERLM Leyleklerin Uuu DOAN KTAPILIK TARAFINDAN YAYIMLANAN JEAN-CHRISTOPHE GRANGE KTAPLARI

Kzl Nehirler Ta Meclisi Kurtlar mparatorluu Siyah Kan LEYLEKLERN UUU Orijinal ad: Le vof des cigognes Sditions Albin Michel S. A., Paris, 1994 Yazan: Jean Christophe Grange Franszca aslndan eviren: Ali Cevat Akkoyunlu Trke yayn haklar: Doan Kitaplk A I. bask / mays 2002 18. bask / temmuz 2005 / ISBN 975-6612-96-7 Bu kitabn 18. basks 2 000 adet yaplmtr. Kitaba katklarndan dolay gazetesine teekkr ederiz. Kapak ve kitap tasarm: DPN Design Bask: Altan Matbaaclk / Yzyl Mahallesi Matbaaclar Sitesi 222/A Baclar - STANBUL Doan Kitaplk A Hrriyet Medya Tov/ers, 34544 Gnesii-ISTANBUL Tel. (212) 449 60 06 - 677 07 39 Faks (212) 677 07 49 www.dogankitap.com.tr Leyleklerin Uuu Jean-Christophe Grange STANBUL ORHAN KEMAL L HALK KTPHANES DN VERME BLM eviren: Ali Cevat Akkoyunlu DOAN KTAP Virginie Luc'e.. I

Tatl Avrupa Birinci blm Byk yolculuk ncesi, Max Bhm'e onu son bir kez ziyaret edeceime sz vermitim. O gn, Gneybat svire'nin zeri, frtna bulutlaryla kaplyd. Gkyz, iinden yarsaydam parltlarn kt siyah ve mavimsi derinlikler ayordu. Her yandan scak bir yel esiyordu. Kiralk arabamn direksiyonunda, Leman Gl boyunca ilerliyordum. Montreux dnemecin sonunda, elektrikli havadan puslanm gibi grnd. Gln sular kaynyor, turizm mevsimi olmasna ramen oteller meum bir sessizlie mahkm gibi duruyordu. Kent merkezine varnca yavaladm, kvnla kvnla tepeye giden dar sokaklardan birine saptm.
1

Max Bhm'n da evine vardmda, hava neredeyse kararmt. Saatime baktm; beti. Zili alp bekledim. Cevap yok. Bir daha alp kulak kabarttm. eride hibir hareket yoktu. Evin evresini dolandm; ne bir k ne de ak bir pencere vard. Bu ok tuhaft. lk ziyaretimden aklmda kalanlara gre, Bhm dakik denilebilecek insanlardand. Arabama dnp beklemeye koyuldum. Gn derinliklerinde bouk grlemeler yanklanyordu. Otomobilimin stn kapattm. Saat be buuk olduunda, adam hl gelmemiti. Kafeslerini ziyaret etmeye karar verdim. Kubilimci belki de yavrularnn yemini vermeye gitmiti. Bulle kenti zerinden Almanca konuulan kesime getim. Yamur hl kararszd, ama rzgr iddetini artryor, tekerleklerimin ardndan toz bulutlar kaldryordu. Bir saat kadar sonra Wessembach'a, etraf itlerle evrili tarlalara vardm. Motoru susturdum, ekili topraklarn zerinden kafeslere doru yrdm. Tellerin ardnda leylekleri grdm. Portakal renkli gagalar, siyah beyaz tyler, keskin baklar. Sabrsz grnyorlard. fkeyle kanat rpyor, gaga tokuturuyorlard. Kukusuz yaklaan frtna, belki de g gds. te o zaman Bhm'n szlerini hatrladm: "Leylekler igdsel olarak gerler. Yolculuklarnn balangc iklim ya da beslenme koullarndaki bir deiiklie deil, ilerindeki saate dayanr. Gnlerden bir gn, hareket zaman gelir, hepsi bu." Austosun sonlarmdaydk, anlalan leylekler o esrarl iareti almlard. Biraz daha tedeki otlaklarda baka leylekler rzgrda sarslyor, gidip geliyorlard. Havalanmaya alyorlard, ama Bhm onlar "yolmu", dengelerini bozup havalanmalarm nlemek amacyla kanatlarndan birinin son boumun-daki tyleri koparmt. Anlalan bu "doa dostunun" dnya dzeni konusunda olduka deiik grleri vard. Birden yan taraftaki tarlann rzgrdan eilen ekinlerinin arasndan kemik torbasn andran bir adam kt. Kesilmi ot kokusu her yan saryor, sinsi bir ba arsnn beynime doru trmandm hissediyordum. skelet uzaktan Almanca bir eyler bard. Ben de Franszca birka kelime haykrdm. Adam hemen ayn dilde cevap verdi: "Bhm bugn hi gelmedi. Dn de gelmemiti." Adamn kel kafasnda dank birka perem vard. Durmadan onlar
2

kafasna yaptrmaya alyordu. Devam etti: "Oysa her gn gelir, hayvanlarnn karnn doyururdu." Arabaya atlayp Ekoloji Mzesi'nin yolunu tuttum. Montreux'nn yaknnda, geleneksel svire da evlerinin her ayrntya sadk kalnarak yapld, doal boyutlarda bir mze. Bacalardan her birine, Max Bhm'n byk sorumluluu altnda bir ift leylek yerletirilmiti. Bir sre sonra yapay kyn kapsndan giriyordum. Yryerek ssz dar sokaklardan getim. lerinde hilikten baka bir ey oturmuyormua benzeyen kahverengi ve beyaz evler labirentinde bir sre yolumu aradm, sonunda kuleyi, yirmi metreden yksek, karanlk, drt ke kuleyi grdm. Kulenin tepesinde, aadan sadece kenarlar grnen, dev boyutlu bir yuva vard. "Avrupa'nn en byk yuvas" demiti Max Bhm. Leylekler yukardayd, dal ve topraktan yaplm tahtlarnda. Gagalarnn takrts, bir ene kalabalnn l gibi bo sokaklarda yanklanyordu. Bhm'den hibir iz yoktu. Geri dnp nbetinin evini aradm. Gece bekisini televizyonun karsnda buldum. Elindeki sandvii srrken, kpei de se-fertasnn iindeki kftelerden kendine bir ziyafet ekiyordu. "Bhm m?" diye sordu az dolu dolu. "Evvelsi gn gelip, kuleye bakt. Merdiveni kardk. (Kubilimcinin yuvaya erimek iin kulland o cehennem makinesini hatrladm: dededen kalma, kurt yenikli bir itfaiye merdiveni.) Ondan beri, bir daha grnmedi. Malzemeyi bile yerine koymam." Omuz silkip ekledi: - Bhm burada, evinde saylr. Gelir, gider. Sylenecek baka bir ey kalmadn belli etmek istercesine, sandviinden bir srk daha ald. Kafamdan karmakark dnceler geti. - Yine karabilir misiniz? -Neyi? - Merdiveni. Peimizde kpek, frtnann iine daldk. Beki konumadan yryordu. Belli ki bu gece maceramdan hi holanmyordu. Kulenin altna varnca, onun yanndaki samanln kaplarn at. ki tekerlee bal merdiveni kardk. Makine her zamankinden daha tehlikeli grnyordu. Yine de, bekinin de yardmyla zincirleri, makaralar, kablolar altrdm, merdiven yavaa basamaklarn ykseltti. Tepesi rzgrda sallanyordu.
3

Yutkundum, trmanmaya koyuldum; dikkatle. Trmandka, ykseklik ve rzgr grmemi gletiriyordu. Ellerimle basamaklara yaptm. Karnmda uurumlar olutuunu hissediyordum. On metre. Gzlerimi duvara dikip, trmanmaya devam ettim. On be metre. Ayaklarm slak basamaklarda kayyordu. Btnyle sarslan merdiven, dizlerime titreim dalgalan gnderiyordu. Cesaretimi topladm, kafam kaldrp baktm. Yuvaya elimi uzatp dokunacak kadar yaklamtm. Soluumu tuttum, yuvadaki dallara da tutunarak son basamaklar trmandm. Leylekler havaland. Ksa bir sre uuan tylerden baka bir ey yoktu; sonra kbus grnd. Bhm oradayd, srtst uzanm, az ak. Koca yuvada, yerini bulmutu. Gmlei syrlm, topraa bulanm beyaz karn mstehcen bir ekilde meydandayd. Gzleri kanl ve bo ukurlardan farkszd imdi. Leyleklerin bebek getirip getirmediklerini bilemem, ama llerle ilgilenmeyi iyi bildiklerine kuku yok. kinci blm Mikroptan arndrlm beyazlklar, metal krtlar, hayalet gibi glgeler. Sabahn nde, Montreux'nn kk hastanesinde, bekliyordum. Acil servis kaplar alp kapanyordu. Hemireler geiyordu. Maskeli yzler grnyor, orada bulunmama aldr-makszn yeniden kayboluyorlard. Beki oku atlatamam, yapay kyde kalmt. Oysa benim durumum da pek iyi saylmazd. Aklm bamdan gitmi, sarsntlarla rperiyordum. Daha nce bir cesede hi bakmamtm. lk defa ceset gren biri iin, Bhm'nki tam bir felaketti. Kular ie dilini yemekle balamlard; sonra da grtlak blgesinden daha derinlerdeki baz eyleri. Karnnda ve yanlannda eitli yaralara rastlanmt: yrtklar, ezikler, kesikler. Sonunda kanatllar tmyle yiyeceklerdi cesedi; "Leyleklerin etobur olduunu biliyorsunuz, deil mi?" diye sormutu Max Bhm, ilk karlamamzda. Bundan byle unutmam mmkn deil. tfaiyeciler cesedi kularn ar ve kukulu uular altnda tneinden indirmilerdi. Cesedi yerde hrtl bir rtye sarmadan nce, Bhm'n kabuk tutmu ve topraa bulanm etlerini grmtm. tfaiye aracnn tepesindeki dner lambalann nda bu kesik kesik ay yzeyi grntsn hi konumadan ve itiraf edeyim, hibir ey
4

hissetmeden izlemitim. Sadece bir eit dalgnlk, rkek bir ekili. imdi de bekliyordum. Ve hayatmn son aylarn, bir atla noktalanan, coku ve kularla dolu son iki ayn dnyordum. O zamanlar, her bakmdan doru drst bir gentim. Otuz iki yanda, tarih doktoram henz almtm. "Oswald Spengler'de kltr kavram" konusunda sekiz yllk bir abann sonucu. Uygulamada hi kimsenin iine yaramayacak, ahlak alanda da inan rahatsz edecek bin sayfalk tula kalnlndaki almay bitirdiimde, aklmda tek bir ey vard: eitimi unutmak. Kitaplardan, mzelerden, sanat ve deneme filmlerinden yorulmutum. Vekleten var olmaktan, sanatn seraplarndan, insan temel alan bilimlerin halelerinden yorulmutum. Harekete gemek, hayata atlmak istiyordum. "Kaybedecek bir yllar" olduunu syleyip -byle diyorlard gerekten- insan yardm konusunda alan gen doktorlar tanyordum. Mesleklerine sarlmadan nce Hindistan' arnlayp mistisizmin tadna bakan iei burnunda avukatlar. Oysa benim kafamda ne bir meslek vard ne de egzotizm ya da bakalarnn mutsuzluuyla ilgili bir arzu. Analm ve babalm bir kez daha imdadma yetitiler. "Bir kez daha" diyorum, nk bu yal diplomat ift, yirmi yl nce gerek anne babamn ve abimin hayatna mal olan kazadan beri bana hep ihtiyacm olan vermilerdi: nce bir stanne, ilerleyen yllarda da parann alaklklar karsnda gerek bir umursamazlk taknmama imkn tanyan dolgun bir harlk. Ksacas Georges ve Nelly Braesler bana benim gibi birini arayan isvireli bir dostlarn, Max Bhm' grmemi tavsiye etmilerdi. Bir taraftan Bhm'n adresine doru yola karken, bir taraftan da "Benim gibi biri mi?" diye sormutum, iin sadece birka ay sreceini sylemilerdi bana. O birka aydan sonra, gerek bir i bulmam iin ne gerekiyorsa yapacaklard. Sonra, sonra iler beklenmedik bir hal almt. Max Bhm'le ilk karlamam, o esrarl ve anlalmaz buluma, beynime btn ayrntlaryla kaznmt. O gn, 17 mays 1991 gn, leden sonra drtte, Montreux tepelerinin darack sokaklarm uzunca bir sre arnladktan sonra Lac Soka, 3 numarann nne varmtm.
5

Ortaa'dan kalma sokak lambalarnn sraland meydan dnnce, masif ahap kapsnn zerindeki levhada "Max Bhm" yazl da evini grmtm. Kapy aldm. Bir dakikadan fazla geti, sonra tek bir kayadan yontulmu gibi duran, altm yalarnda biri dudanda bir tebessmle grnd. "Louis Antioche'sunuz, deil mi?" diye sordu. Bamla onayladm, Max Bhm'n evine girdim. Da evinin ii mahalleden farkszd. Odalar dar ve karmakt; hibir pencereyi gizlemeyen ke bucaklarla, etajerlerle, perdelerle kaplyd. Zemin saysz basamaklarla ve kerevetlerle blnmt. Bhm bir perdeyi aralad, peinden derin bodruma inmemi syledi. Duvarlar beyaza boyanm byke bir odaya girdik. Odada zerinde bir yaz makinesi ile saysz belge bulunan mee bir alma masasndan baka eya yoktu. Masann yanndaki duvarda da birer Avrupa ve Afrika haritas, bir sr de ku gravr. Oturdum. Bhm ay nerdi. Memnuniyetle kabul ettim (aydan baka bir ey imem). Bhm hzl hareketlerle bir termos, iki fincan, eker ve limon dilimleri kard. O megulken, rahata inceledim. Ksa boylu ve topluydu, fra gibi kesilmi salar da bembeyazd. Yine bembeyaz olan by yuvarlak yzn blyordu. Tknaz oluu onu hantal ve somurtkan gsteriyor, oysa yznden deiik bir saflk yaylyordu. En azndan, gz evresindeki izgilerden hep glmsyor gibiydi. Bhm dikkatle aym verdi. Elleri kaba, parmaklan kalnd. "Ormanlarn adam" diye dndm. zerinde belli belirsiz asker bir hava -bir asker ya da sertlik gerektiren bir faaliyet gemii- vard. Sonunda oturdu, ellerini kavuturdu ve yumuak bir sesle konutu: - Demek eski dostlarmn, Braesler'lerin ailesindensiniz. Grtlam temizledim: - Beni evlat edinmilerdi. - Ben de ocuklar olmadn dnyordum. - Yok zaten. Yani kendi ocuklar yok. (Bhm bir ey demediinden devam ettim.) Gerek annem ve babam, Braesler'lerin yakn dostlaryd. Ben yedi yandayken annem, babam ve abim bir yangnda ld. Ailemden geriye kalan olmad. Georges ve Nelly de beni nfuslarna geirdiler.
6

- Nelly entelektel becerilerinizden sz etti. - O konuda biraz abarttm dnyorum. (antam atm.) Size zgemiimi getirmitim. Bhm uzattm kd elinin tersiyle itti. Kocaman, gl bir el. Byle iki parmayla bilek kracak bir el. Cevaplad: - Nelly'nin yarglarna gvenirim. Size "misyonunuzdan" bahsetmi miydi? Bu iin ok zel bir grev olduunu syledi mi? - Nelly bana hibir ey sylemedi. Bhm susup bana bakt. En kk tepkimi bile gzler gibiydi. - Konu ne? diye sordum. - insanlar deil. Bhm sustu. Anlald kadaryla, gizemden holanyor olmalyd. Sonunda mrldand: - Leyleklerle ilgili. - Leylekler mi? - Bakn, ben bir doa dostuyum. Krk yldan beri kularla ilgileniyorum. Genliimde kularla ilgili bilimsel kitaplar yutuyor, elde drbn, gnlerimi ormanlarda geiriyor, her cinsi inceliyordum. Beyaz leylek yreimde zel bir yere sahipti. Onu her eyden nce inanlmaz bir gmen olduu, her yl yirmi bin kilometreden fazla utuu iin seviyordum. Yazn sonunda, leylekler Afrika'ya doru utuklarnda, ben de tm ruhumla onlara elik ediyordum. Zaten daha sonralar da seyahat etmeme ve kular izlememe izin verecek bir ie gerdim. Ben inaat mhendisiyim Msy Antioche, emekli bir inaat mhendisi. Meslek hayatm boyunca, kularn g yollar zerinde, Ortadou'da, Afrika'da byk antiyelerde almann yollarn bulmaya abaladm. Bugn, buradan kprdamyorum ama, hl ku glerini inceliyorum. Bu konuda birok kitap yazdm. - Leylekler hakknda hibir ey bilmiyorum. Benden ne bekliyorsunuz? - Syleyeceim. (Bhm ayndan bir yudum iti.) Ben burada, Montreux'de emekliye ayrlal beri, leyleklerimin hayat kusursuz. Her baharda ayn iftler gelip, ayn yuvaya konuyorlar. Bir mzik parasnn notalar gibi dzenli. Oysa bu yl, dou leylekleri geri dnmedi. - Ne demek istiyorsunuz? - Almanya'da ve Polonya'da saym yaplan yedi yz iftten, geen mart ve nisan aylarnda havada grlenlerin says
7

elliden de az. Birka hafta bekledim. Oralara kadar bile gittim. Yapacak bir ey yoktu. Kular geri dnmedi. Kubilimci birden gzme daha yal, daha yalnz grnd. Sordum: - Bir aklamanz var m? - Bunun altnda ekolojik bir felaket olabilir. Ya da yeni bir bcek ilac. Btn bunlar "belki"den teye gidemiyor. Ben kesin bilgiler istiyorum. - Size nasl yardm edebilirim ki? - Her yl olduu gibi, gelecek austosta da bir sr leylek yavrusu ayn g yoluna kacak. Onlar izlemenizi istiyorum. G'in gn. Onlarla kesinlikle ayn yoldan gitmenizi istiyorum. Karlatklar tm glkleri renmenizi istiyorum. B jlge halkna, gvenlik glerine, yerel kubilimcilere sorular sormanz. Leyleklerin neden kaybolduunu bulmanz istiyorum. Bhm'n sylediklerine ok armtm. - Bylesi bir i iin siz benden ok daha uygun... - Bir daha Afrika'ya ayak basmamaya yemin ettim. Kald ki, elli yedi yandaym. Kalbim pek hassas. Oralara gidemem. - Byle bir soruturmay yapacak bir yardmcnz, gen bir kubilimci yok mu? - Uzmanlardan holanmyorum. Bu esrar zmeye gidecek kiinin nyargsz ve bilgisiz, ak olmasn istiyorum. Kabul ediyor musunuz, etmiyor musunuz? - Ediyorum, dedim hi tereddtsz. Ne zaman gidiyorum? - Leyleklerle birlikte, austosun sonunda. Yolculuunuz yaklak iki ay srecek. Ekimde, kular Sudan'da olur. Eer bir ey olacaksa, bu tarihten nce gerekleir, diye dnyorum. Yoksa siz dnersiniz, esrar daha da koyular. Maanz ayda on be bin frank olacak. Masraflar hari. Paranz derneimizden, ALKD'den (Avrupa Leyleklerini Koruma Dernei'nden) alacaksnz. ok zengin deiliz, ama sizin iin en iyi koullan saladm: birinci snf uak biletleri, kiralk otomobiller, konforlu oteller. Austos ortasnda uak biletleriniz ve otel rezervasyonlarnzla birlikte bir miktar para alacaksnz. nerim size mantkl geliyor mu? - Ben tam aradnz adamm. Ama daha nce bana Braesler'ler-le nasl tantnz anlatn. - 1987 ylnda, Metz'de dzenlenen bir kubilim kolokyumu srasnda. O toplantnn temas "Bat Avrupa'daki leylekler
8

tehlikedendi. Georges kl renkli turnalar konusunda ok ilgin aklamalarda bulunmutu. Daha sonra, Max Bhm beni svire'nin eitli yerlerine, evcil leylekler yetitirdii iftliklere gtrd. Evcil leyleklerin yavrular gmen kular olacakt; ite izleyeceim kular bunlard. Yol boyunca, kubilimci bana atlacam macerann inceliklerini anlatyordu. Her eyden nce, kularn izleyecei yol yaklak olarak biliniyordu. Sonra leylekler gnde yz kilometreden fazla umuyorlard. Bir de Bhm'n Avrupa leyleklerini dierlerinden ayrt etmek iin kusursuz bir yntemi vard: halkalar. Her bahar, leyleklerin bileklerine doum tarihlerinin ve kimlik numaralarnn yazl olduu birer halka takyordu. Ksacas, her akam elinde bir drbnle "kendi" leyleklerini bulmas mmknd. Btn bunlara her lkede bana yardmc olacak, sorularm yantlayacak kubilimcilerle mektuplatn da ekledi Bhm. Bu koullarda, geen baharda kularn yolu zerinde neler olduunu bulacamdan kukusu yoktu. Max Bhm ay kadar sonra, 17 austos 1991 gn telefon etti, ok heyecanlyd. Almanya'ya gitmi, kularn ok yaknda havalanmak zere olduunu grmt. Bhm bankadaki hesabma elli bin frank (iki aylk pein, kalan da masraflar iin) yatrm, uak biletlerimi, kiralk araba evraklarn ve otel rezervasyon listelerini de DHL'le adresime gndermiti. Bunlara bir de Paris-Lo-zan bileti eklenmiti. Benimle son bir kez grmek, projenin ayrntlarn tartmak istiyordu. Ksacas, seyahat rehberlerim, vizelerim ve ilalarmla 19 austos sabah yedide yola koyuldum. Yol antama en acil ihtiyalarm dnda hibir ey almamtm. Dizst bilgisayarm da dahil btn eyam orta byklkte bir bavuldayd. Buna bir de srt antam eklenecekti. Her ey yolundayd. te yandan yreim szle anlatlmaz bir kargaa iindeydi: yakc bir karkla dnen umut, heyecan, rknt. nc blm Oysa bugn her ey bitti. Daha balamadan. Max Bhm leyleklerinin neden kaybolduunu hi renemeyecekti. Ben de yle tabi. nk onun lm, yapacam soruturmann da sonu demekti. Aldm paray dernee iade edecek, kitaplarmn bana dnecektim. Seyyah hayatm ba dndrc gemiti. stelik, iin byle sonulanmasna da
9

amyordum. Ne de olsa, tembel bir renciden baka bir ey olmay becerememitim. Akamdan sabaha becerikli bir maceraperest olmam iin hibir neden yoktu. Ama hl bekliyordum. Burada, hastanede. Federal mfettiin gelmesini ve otopsi sonucunu. Otopsi yaplmt nk. Nbeti doktor polisten izin alr almaz -Max Bhm'n bilinen bir yakn yoktu- otopsiye girimiti. Yal Max'a ne oldu acaba? Kalp krizi mi? Leylek saldrs m? Bu sorunun bir cevab olmalyd mutlaka, kubilimcinin cesedini paralara ayrmalarnn nedeni de buydu kukusuz. -Louis Antioche? Dncelere dalm, gelip yanma oturan adam fark edememitim. Sesi yumuakt, yz de yle. Onu asabi gibi gsteren bir peremin altnda, dzgn hatlara sahip uzun bir yz. Adam bana hl uykudan mahmur gzlerle bakyordu. Tra olmamt ve bunun olaand bir ey olduu hissediliyordu. zerinde iyi kesimli ince bir pantolon ve lavanta mavisi bir Lacoste tirt vard, ikimiz de neredeyse ayn biimde giyinmitik; aradaki tek fark tirtmn siyah, timsahn yerinde de bir kurukafa olmasyd. Cevap verdim: "Evet. Siz polis misiniz?" Bayla onaylad, dua edecekmi gibi ellerini birletirdi: - Mfetti Dumaz. Bu gece nbetiyim. Pis i. Cesedi bulan sizdiniz, deil mi? - Evet. - Nasld? -l. Dumaz omuz silkti, bir defter kard: - Onu nasl buldunuz? Bir gn nceki aratrmalarm anlattm. Dumaz not alyordu, yavaa. Sordu: - Fransz msnz? - Evet. Paris'te oturuyorum. Mfetti adresimi dikkatle not etti. - Max Bhm' uzun zamandan beri mi tanyordunuz? - Hayr. - ilikinizi nasl tanmlarsnz? Yalan sylemeye karar verdim: - Amatr kubilimciyim. Onunla birlikte, eitli kular hakknda eitici bir program dzenlemeye karar vermitik. - Hangi kular? - zellikle beyaz leylek. -Mesleiniz ne? - niversiteyi yeni bitirdim.
10

- Ne eitimi? Kubilim falan m? - Hayr. Tarih, felsefe. - Ka yandasnz? - Otuz iki. Mfetti usulca slk ald: - Hobinize bu kadar zaman ayrabildiiniz iin anslsnz. Sizinle ayn yata olmama ramen, on yldr emniyette alyorum. - Tarih beni hi ekmiyor, dedim kararllkla. Dumaz gzlerini kardaki duvara dikti. Dudaklarnda ayn hl-yal tebessm vard. - Emin olun, benim iim de bana ekici gelmiyor. Sonra yeniden bana dnd: - Size gre, Max Bhm ne zaman ld? - Evvelki gn. Beki 17'si akam onu merdivenden trmanrken grd, ama iniini grmedi. - Sizce, neden ld? - Hi bilmiyorum. Kalp krizinden, belki. Sonra da leylekler onu... yemeye balad. - Cesedi otopsiden nce grdm. Ekleyeceiniz baka bir ey var m? - Hayr, yok. - Kent merkezindeki karakola gidip, ifadenizi imzalamanz gerekecek. lene doru hazr olur. Bu da adresi. (Dumaz iini ekti.) Bu lm ok grlt karacak. Bhm nl biriydi. Leyleklerin isvire'ye dnmesini ona borluyuz. Bizler bu gibi eylere balyzdr. Duraklad, sonra sessizce gld: - zerinizdeki gmlek tuhaf... Rastlant deil mi? Bandan beri bunu bekliyordum. Kahverengi sal, ufak tefek bir kadn grnd, beni kurtard. Beyaz nlnde kan lekesi vard, yz krklarla ve izgilerle doluydu. Epey grm geirmi biri. Bu pamuk dnyada inanlmayacak bir ey, her admda takrdayan topuklu ayakkablar giyiyordu. Yaklat. Nefesi buram buram ttn kokuyordu. - Burada Bhm iin mi bekliyorsunuz? diye sordu ksk sesiyle. Ayaa kalktk. Tantrma iini Dumaz stlendi: - Bu Max Bhm'n renci dostu (sesindeki alaycl yakaladm) Louis Antioche. Dn gece cesedi bulan o. Ben de federal polisten Mfetti Dumaz.

11

- Catherine Warel, kalp cerrah. Otopsi uzun srd, dedi boncuk boncuk terlemi alnn silerek. Beklediimizden de karmak bir vaka. Bata, yaralarn yznden. Gaga darbeleri. Leylek yuvasnda bulundu, deniliyor. Hey Tanrm, orada ne aryordu ki? - Max Bhm kubilimciydi, diye cevaplad Dumaz, alnm gibi. Onu tanmamanza ardm. ok nlyd, isvire'deki leyleklerin koruyucusuydu. - yle mi? dedi kadn. Fazla etkilenmemiti. Cebindeki paketten esmer ttnl bir sigara karp yakt. Sigara imenin yasak olduunu gsteren iarete bakp, kadnn isvireli olmadna karar verdim. Duman uzun uzun fleyip, szn srdrd: - Otopsiye dnelim. Btn yaralara -sabah olur olmaz ayrntl raporu alacaksnz- ramen, adamn 17 austos akam, saat yirmi dolaylarnda bir kalp krizinden ld belli. (Bana dnd.) Siz olmasaydnz, koku ziyaretileri uyaracakt. Yine de artc bir ey var. Bhm'n kalp nakli yaptrdn biliyor muydunuz? Dumaz soran gzlerle bana bakt. Doktor devam ediyordu: - Otopsi ekibi gs kemii hizasnda uzun bir yara izi grdnde, otopsiye bakanlk etmem iin bana haber verdi. Kalp nakli yaptrdndan hi kuku yok; nce sternotomiye ait belirgin zellikler var, bir de perikart boluunda eski bir mdahaleden kalma anormal birlemeler. Ayrca, atardamarda, akcier damarnda, sa ve sol kulakklarda erimez ipliklerle yaplm dikiler grdm. Doktor Warel yeni bir nefes ekti. - Ameliyatn birka yl ncesine dayand belli, ama anlalan vcut yeni organ reddetmemi; genelde nakledilmi kalbin zerinde ret noktalarna ya da l kas hcrelerine denk gelen bir sr beyaz iz grrz. Bhm'n geirdii nakil ameliyat, bu bakmdan da son derece ilgin. Grebildiim kadaryla da ameliyat, iini bilen biri tarafndan gerekletirilmi. Soruturdum; burada Max Bhm' izleyen hibir hekim yok. te size aydnlatacanz kk bir esrar, beyler. Ben kendi soruturmam yapacam. lm nedenine gelince, srad bir ey yok. Yaklak elli saat kadar nce gereklemi miyokart enfarkts. Oraya trmanmann yorgunluu herhalde. Eer sizi teselli edecekse, Bhm ac ekmedi.
12

- Ne demek istiyorsunuz? diye sordum. Warel mikroptan arndrlm bolua uzun bir nikotin duman boaltt. - Nakledilen kalp alcnn sinir sisteminden bamszdr. Sizin anlayacanz kalp krizi zel bir sanc hissettirmez. Max Bhm lm hissetmedi, ite byle baylar. (Bana dnd.) Cenazesiyle siz mi ilgileneceksiniz? Bir an tereddt ettim: - Maalesef bir yolculua kmam gerekiyor, dedim. - yle olsun, diye kestirip att. Bir yolunu buluruz. lm ilmhaberi yarn sabah hazr olur. (Dumaz'a dnd.) Sizinle bir dakika konuabilir miyim? Mfetti ve hekim bana bakp vedalatlar. Dumaz ekledi: - Yarn leye doru ifadenizi imzalayacaksnz, unutmayn. Sonra beni koridorda brakarak, biri ok yumuak haliyle teki grltl ayakkablaryla uzaklatlar. Oysa topuklar kadnn, "Bir sorun var..." dediini duymam engelleyecek kadar takrda-myordu. Drdnc blm Darda afak maden glgeler sayor, tenha sokaklar gri bir kla aydnlatyordu. Trafik klarna aldrmadan Montreux'y getim, doruca Bhm'n evine gittim. Neden bilmem, kubilim-ci hakknda bir soruturmay dnmek bile rktyordu beni. Polisi ie hi kartrmadan benimle ilgili tm belgeleri ortadan kaldrmak, adm bile sylemeden ALKD'den aldm paray iade etmek niyetindeydim. Arabam da evinden yz metre uzakta, gzlerden uzak bir yere park ettim. nce evin kapsnn kilitli olmadn grdm, sonra da otomobildeki antamdan yumuak plastik bir para aldm. Paray kap ile pervazn arasna soktum. Plastii kilit dilinin altna kaydrmak iin kapya hafife yklendim. Bir kez daha dayannca, kap grltsz ald. Merhum Max Bhm'n evindeydim. Alacakaranlkta, da evinin ii her zamankinden ok daha kk, ok daha kuvvetli grnyordu. Daha imdiden bir lnn evi. Bodrumdaki alma odasna indim. Masann zerine braklm "Louis Antioche" dosyasm kolayca buldum. Dosyada banka havalesinin makbuzu, uak biletlerinin ve kiralanan otomobillerin faturalar da vard. Bu arada Bhm'n Nelly Braesler'nin szleri zerine ald notlan da okudum:
13

Louis Antioche. Otuz iki yanda. On yandayken, Braesler'ler tarafndan evlat edinilmi. Akll, zeki, duyarl. Ama isiz ve akgz. Dikkatli olmal. Geirdii kazann izlerini tayor. Ksm unutkanlk. Demek Braesler'ler iin, bunca yldan sonra bile kritik bir vaka, bir atlak olarak grnyordum. Kdn arka yzne baktm, hepsi buydu. Nelly ilk yllanmdaki dram hakknda hibir ayrntya girmemiti. Daha iyi ya. Dosyay aldm, aratrmay srdrdm. ekmecelerden birinde, kapanda "Leylekler" yazl olan, Max'n bana ilk gn verdii, eitli bilgilerle, temasa geileceklerle dolu dosyann bir eini buldum. Onu da aldm. Gitme zaman gelmiti. Yine de karanlk bir merakn penesinde aramaya devam ettim. nsan boyu yksekliindeki metal bir dolapta, kularla ilgili binlerce f buldum. Filer aadan yukarya dizilmi, eitli renklerde dilimlere blnmt. Bhm renk kodlarn aklamt bana. Her olaya, her bilgiye bir renk veriliyordu -krmz: dii; mavi: erkek; yeil: gebe; pembe: elektrik arpmas; sar: hastalk; siyah: lm... Bylece Bhm dilimlere bir gz atyor, aratrmasnn konusuna gre, o srada ilgilendii fileri buluyordu. Aklma bir fikir geldi; kayp leylekler listesini inceledim, sonra da bu ekmecede filerden bazlarn aradm. Bhm anlalmaz ifreli bir dil kullanyordu. Tek anladm, kaybolan leyleklerin tmnn yedi yandan byk yetikin kular olduuydu. Fileri cebime attm. Ak bir uua gemek iin artk hazrdm. imde bastrlmaz bir drt, alma odasnn her kesini aradm. Artk bir hastane dosyas aryordum. "Bhm okullarda okutulacak bir vaka" demiti Dr. Warel. Ameliyatn nerede yaptrd? Kime yaptrd? Hibir ey bulamadm. Umudumu yitirmek zereyken, alma odasna alan kk girintiye saldrdm. Max Bhm buraya bavullarn ve kubilirr gerelerini yerletiriyordu. Gnlk alma plannn zerine drbnler, fotoraf filtreleri, eitli malzemeler ve her boyda halkalar dizilmiti. Bunlarn yannda ameliyat aletleri, rngalar, bandajlar, cebireler, yara temizleyiciler grdm. Demek Max Bhm bo zamanlarnda veterinercilik oynamaktan da holanyordu. Yal adamn dnyas giderek daha bo, daha anlalmaz tutkulara ynelik grnyordu
14

gzme. Sonunda her eyi yerine yerletirdikten sonra, giri katma ktm. Hzla oturma odasndan, salondan ve mutfaktan getim. Orada svire biblolarndan, kt ynlarndan, eski gazetelerden baka bir ey yoktu. Odalarn bulunduu kata ktm. oda vard. lk geldiimde yattm oda, kk yata ve eski grnl eya-syla hl son derece tarafsz, ayn lde kiiliksizdi. Bhm'n odas kf ve hzn kokuyordu. Renkler solmu, mobilyalar belirgin bir neden olmakszn, st ste ylm. Her yeri aradm: dolap, yaz masas, komodin. Hemen hepsi de neredeyse bombotu. Yatan, halnn altna baktm. Duvar kdnn kelerini kaldrdm. Hi. Dolabn dibindeki eski bir kutuda, eski kadn fotoraflar dnda. Bir an fotoraflara baktm. Tropikal grntler nnde, yz izgileri belirsiz zarif grnl bir kadn. Herhalde Madam Bhm. Daha yeni fotoraflarda -yetmili yllarn soluk renkleri- krknda falan grnyordu. nc odaya getim. Orada da ayn boluu, ayn plakl grdm, ama hepsi buydu. Elbiselerime konmu tozlan silkeleyerek merdivenleri indim. Pencerelerin dnda gn douyordu. Yaldzl bir k mobilyalarn srtm, salonun hemen her yerinden belirgin hibir neden olmakszn fkran kerevetlerin sivri kelerini okuyordu. Kerevetlerden birine ktm. Anlalan bu evde bir sr eksik vard: Max Bhm'n salk dosyas (kalp nakli geirmi birinin yannda tonlarca reete, skaner, elektro falan olmalyd), hayatn seyahatle geirmi bir insann klasik hatralar -Afrika'dan incik boncuk, doudan hallar, trophaeum'lar...-, profesyonel bir hayatn izleri -burada tek bir emeklilik dosyasna, banka makbuzu ya da vergi beyannamesine rastlamamtm- yoktu. Max Bhm gemiiyle ilgili btn izleri silmek istese, bundan farkl davranamazd. Oysa burada bir yerlerde gizli bir blmesi olmalyd. Saatime baktm; yediyi eyrek geiyor. Adl soruturma almas durumunda, kaplar mhrlemek iin de olsa, polis her an gelebilirdi. stemeye istemeye kalktm, kapya doru yrmeye baladm. Atm, sonra birden basamaklar hatrladm. Byk salondaki kerevetler gizli blmeler iin ideal eyalard. Geri dnp, kerevetlerin kenarlarna vurmaya koyuldum. leri botu. Koarak aaya, alma odasnn yanndaki girintiye indim, birka alet kapp yukar
15

frladm. Yirmi dakika kadar sonra, Bhm'n salonundaki yedi kereveti fazla zarar vermeden am, zerleri yazsz, tozlu, kahverengi zarf bulmutum. Otomobilime binip, sakin bir yer bulabilmek iin direksiyonu Montreux'y evreleyen tepelere krdm. On kilometre kadar sonra, ssz bir yolun kvrmnda, iyden hl srlsklam aalarn altnda durdum. Birinci zarf aarken, ellerim titriyordu. Zarf 1942'de Cenevre'de rene Fogel olarak doan rene Bhm'n salk dosyasyd. Tm vcuduna yaylan bir kanser nedeniyle austos 1977'de Lozan'da, Bellevue Hastanesi'nde lmt. Dosyada birka radyografi, diyagram, baz reetelerin dnda lm ilmhaberi, Max Bhm'e gnderilmi bir telgraf ve rene'in doktoru Lierbam'n taziye mektubu vard. Mektubun zerinde, Max Bhm'n 1977 ylndaki adresi: 66, Bokassa Caddesi, Bangui, Orta Afrika Cumhuriyeti. Yreim drtnala kalkt. Orta Afrika Cumhuriyeti, Bhm'n Afrika'daki son adresi olmutu. Diktatr mparator Bokassa yznden karanlk bir ne sahip o zavall lke. Afrika'nn kalbine gmlm, kavurucu ve rutubetli cangl parlts. Ayn zamanda da gemiimin derinliklerinde gml. Cam indirip dardaki havay soludum, sonra da dosyay kartrmay srdrdm. Zarif kadnnnkilerin yan sra, Max Bhm' kendine alacak derecede benzeyen on -on drt yalarnda bir olanla gsteren fotoraflar buldum. Ayn tknazlk, ayn fra kesimi sar salar, ayn kahverengi gzler ve ayn kasl hayvan boynu. Oysa ocuun gzlerinde, Bhm'n katlna hi de uymayan bir hlya, bir aldrmazlk grnyordu. Btn fotoraflarn ayn dnemde, yetmili yllarda ekildii belliydi. Aile eksiksizdi: anne, baba, ocuk, iyi ama, Max Bhm bylesi sradan fotoraflar neden kerevetinin iinde gizliyordu? O ocuk neredeydi? ikinci zarfta tarihsiz, isimsiz, yorumsuz bir gs rntgeni vard. Anlayabildiim tek ey, rntgende grlenin bir kalp olduuydu. Kalbin ortasnda da, kenarlar ok belirgin, kck bir beyaz nokta; o denli kk ki organn "iinde" bir pht m, yoksa bir film kusuru mu, belli deil. Max Bhm'n yaptrd ameliyat dndm. Rntgendeki muhtemelen Isvireli'nin iki kalbinden biriydi. Birincisi mi, ikincisi mi? Rntgeni zenle zarfa yerletirdim.

16

Sonunda nc zarf atm ve donup kaldm. Gzlerimin nnde, insann dnemeyecei kadar korkun bir manzara sergileniyordu. Bir eit insan mezbahasn gsterir siyah beyaz fotoraflar; kancalara aslm ocuk cesetleri, kollarn ya da cinsel organlarn yerinde kanl ukurlar, dudaklar yrtk yzler, saa sola atlm ya da bir tezghn zerine sralanm uzuvlar; uzun masalann zerine yerletirilmi, kurumu gzlerini size dikmi, kabuklap kahverengiye kesmi kelleler. Btn cesetler istisnasz siyaht. Bu iren yer basit bir mezarlk deildi. Duvarlar tpk bir klinikte ya da morgda olduu gibi, beyaz fayanslarla kaplanm, saa sola parlayan ameliyat aletleri aslmt. Buras daha ok korkun bir ikence odasna ya da lmcl bir laboratuvara benziyordu. Korkun deneylerle uraan bir canavarn gizli yuvas. Arabadan indim. Gsm iren bir bulantdan skmt. Sabahn serinliinde uzun dakikalar geti. Arada srada elimdeki resimlere bir gz atyordum. Daha iyi anlayabilmek iin gerekliklerine dalmaya, onlara almaya alyordum, imknsz. Resimlerin plakl, yzeyinin ptrll bu cesetler ordusunu artc bir ekilde somutlatnyordu. Bylesi cinayetleri kim iledi? Ve neden? Arabama dndm, zarf da kapatp bir daha amamaya yemin ettim. Kontak anahtarn evirdim, gzlerim yal, Montreux'ye doru inmeye baladm. Beinci blm nce kent merkezine yneldim, sonra da gl boyunca uzanan caddeye saptm. Arabam aydnlk ve soylu Otel Teras'n parkna braktm. Gne daha imdiden klarn Leman Gl'nn renksiz sulanna yaymaya balamt. Manzara yaldzl bir hareyle alevlenir gibiydi. Otelin bahesine, manzaray evreleyen dumanl dalarn ve gln karsna yerletim. Birka dakika sonra garson grnd. Koyu bir in ay smarladm. Dnmeye altm. Bhm'n lm. Kalbiyle ilgili srlar. Sabahki aratrma sonucunda bulduum rktc eyler. Bu kadar leyleklerin peine dm basit bir renci iin fazlayd dorusu. - Gitmeden nce son bir gezinti mi?

17

Dndm. Mfetti Dumaz sinekkayd tra olmu, arkamda duruyordu. Kahverengi ince bir ceket ve ak renk keten bir pantolon giymiti. - Beni nasl buldunuz? - G olmad. Sizler hep buraya gelirsiniz. Sanki Montreux'nn tm sokaklar gle kyormu gibi. - Kim bu "sizler" dedikleriniz? - Yabanclar. Turistler. (enesiyle ky boyunca gezintiye kanlar gsterdi.) Buralar pek romantiktir, bilirsiniz. Buraya, nasl derler, bir sonsuzluk havas hkim. Sanki JeanJacques Rous-seau'nun Julle yahut Yeni Heloise' gibi. Size bir sr vereyim; btn bu klieler ldrtyor beni. ou isvirelinin de benim gibi olduunu sanyorum. Tebessm etmeye altm: - Birden alayc oluverdiniz. Bir eyler ier miydiniz? - Bir kahve. Koyu. Garsonu arp bir espresso smarladm. Dumaz yanma oturdu. Gne gzlklerini takp, sessizce bekledi. lgiyle manzaray seyrediyordu. Gelen kahveyi bir yudumda bitirip, iini ekti: - Ayrldmz andan beri bir saniye durmadm. nce Dr. Warel'le o konuma. Hani nl kan iinde olan, o kk sigara tiryakisi. Buralarda yeni daha. Byle bir ey beklediini sanmyorum. (Dumaz gl bir kahkaha att.) Montreux'de iki hafta geirdikten sonra, pat! Leylek yuvasnda bulunmu, vcudunun yars kendi kular tarafndan yenmi bir kubilimci cesedi getiriyorlar. Tamam. Hastaneden knca eve gidip zerimi deitirdim. Oradan da ifadenizi dosyaya koymalar iin karakola gittim. (Dumaz ceketinin cebini elledi.) fadeniz yanmda, burada. mzalayabileceksiniz. Polis mdrlne kadar gitmenize gerek yok. Ondan sonra Max Bhm'n evini ziyarete karar verdim. Yarm saatte btn sorularmn yantm buldum. imdi de buradaym! - Sonu? - yi soru. Sonu yok. - Hibir ey anlamadm. Dumaz masaya dayanarak yine ellerini birletirdi, sonra bana dnd. - Size sylemitim, Max Bhm nl biriydi. Onun iin bize dingin, ak bir lm gerek. Anlalr, basit bir ey. - Durum da yle deil mi?
18

- Hem evet hem de hayr. Bulunduu yerin sradlndan baka, lmde gerek bir sorun yok. Kalp krizi. Tartlmaz. Ama bunun dnda her ey karmakark. nl birinin ansn kirletmek istemiyorum, anlyor musunuz? - Neleri karmak bulduunuzu bana anlatacak msnz? Dumaz duman renkli camlarn ardndan bana bakt: - Aslnda bilgi vermesi gereken sizsiniz. - Ne demek istiyorsunuz? - Max Bhm' ziyaretinizin gerek nedeni neydi? - Size dn akam syledim ya. - Yalan sylediniz. Kk bir aratrma yaptm. Elimde sylediklerinizin doru olmadm gsteren kantlar var. Cevap vermedim. Dumaz devam etti: - Bhm'n da evini aramaya gittiimde, benden nce birilerinin daha geldiini anladm. Hatta orasnn geliimden birka dakika nce arandm da biliyorum. Zaman geirmeden, Bhm'n ikinci brosunun bulunduu Ekoloji Mzesi'ne telefon ettim. Onun gibi biri, nemli dosyalarn kopyalarm da karr, diye dndm. Sekreteri ie erken gelmi anlalan, belgelere bir gz atmay kabul etti, sonra da ekmecelerden birinde kayp leyleklerle ilgili inanlmaz bir dosya buldu. Dosyadaki en nemli belgeleri bana fakslad. Devam etmem gerekiyor mu? Gln sularm izleme sras bendeydi. Yakc ufukta minicik yelkenliler belirmeye balamt. - Sonra banka. Bhm'n ubesini aradm. Kubilimci birka gn nce nemli bir havale karm. Alcnn ad, adresi ve hesap numaras bende. Aramzdaki sessizlik daha da uzad. Bundan byle birok ynde krlabilecek, sabah havas gibi billur bir sessizlik. Konumaya karar verdim. - Bu kez bir sonu var. Dumaz glmsedi, sonra gzlklerini kard. - Bir fikrim var. Panie kapldnz dnyorum. Bhm'n lm o kadar da basit deil. Soruturma balayacak. Oysa siz zel bir grev iin ondan yksek meblal bir ek almtnz, anlalmaz bir nedenle de panie kapldnz. Dosyanz almak ve ilikinizle ilgili tm izleri silmek iin evine girdiniz. Paray saklamak isteyeceinizi sanmyorum. ade edeceinizden eminim. Ama eve girmek, ok ciddi bir su...
19

Zarflan dndm. Aceleyle cevap verdim: - Mfetti, Max Bhm'n bana verdii grev sadece leyleklerle ilgiliydi. Burada kukulu bir ey gremiyorum. Paray da dernee iade edeceim ve... - Dernek yok. -Efendim? - Sizin anladnz anlamda bir dernek yok. Bhm yalnz alyordu ve ALKD'nin tek yesiydi. Yannda birka kii altryordu, malzeme salayp brolar kiralyordu. Bhm'n bakalarnn parasna ihtiyac yoktu. Akln alamayaca kadar zengindi. aknlktan boazm dmlendi. Dumaz devam etti: - Kiisel hesab yz bin svire frangnn zerinde. stelik kasalarmzdan birinde, Bhm'n ifreli bir hesab olduundan da eminiz. Hayatmn bir dneminde, ok kazanl bir ie girimiti. - Ne yapmay dnyorsunuz? - imdilik hibir ey. Adam ld. Bilindii kadaryla, hi yakn yok. Servetini WWF ya da Greenpeace benzeri kurululara braktndan eminim. Ksacas, bizim iin dosya kapand. Oysa konuyu daha aratrmak isterdim. Bunun iin de sizin yardmnza ihtiyacm var. - Benim yardmma m? - Bu sabah, Bhm'n evinde bir eyler buldunuz mu? zarf, ateten meteorlar gibi beynime dald. - Kendi dosyamn dnda, hibir ey. Dumaz inanmyormuasna glmsedi. Ayaa kalkt. - Biraz yrmek ister misiniz? Peinden, ky boyuna gittim. - Hibir ey bulmadnz kabul edelim, dedi. Ne de olsa, adam dikkatliydi. Ben de bu sabah soruturdum; fazla bir ey renemedim. Ne gemii ne de o esrarl ameliyat hakknda. Hatrlyorsunuz; kalp nakli, ite bir sr daha. Dr. Warel bana ne anlatt biliyor musunuz? Bhm'e taklan kalpte tuhaf bir ey varm. Orada bulunmamas gereken bir ey. Kalbin ucuna dikilmi, minicik bir platin paras, hani baz protezlerin yapm iin kullanlan malzeme. Nakledilen kalplere biyopsileri daha da kolaylatrmak iin, genelde bir eit mandal taklr. Bizim karlatmz durumda ise, hi de yle deil. Warel'e gre o parann zel hibir ilevi yok. Sessiz kaldm. Rntgendeki beyaz lekeyi dndm. Elimdeki film, ikinci kalbe aitti demek. Bitirmek iin sordum: - Size nasl bir yardmm dokunabilir mfetti?

20

- Bhm size leyleklerin gn izlemeniz iin para verdi. Gidecek misiniz? - Hayr. Paray iade edeceim. Leylekler svire'ye ya da Almanya'ya uramamaya m karar verdi, yoksa byk bir frtnaya m yakaland bilemem. Beni hi ilgilendirmiyor. - Yazk. Bu yolculuk ok ie yarayacakt. Mhendis Bhm'n yoluna yle bir gz attm. Sizin yolculuunuz hi kukusuz, Afrika'da ve Ortadou'da geirdii yllan renmemize yardmc olacakt. - Aklnzdan geen ne? - kili bir alma. Burada, ben. Oralarda siz. Ben servetini ve nerelere kullanldn aratracam. Grev yerlerini ve tarihlerini reneceim. Siz de sahadaki izleri sreceksiniz; leyleklerin peinden giderek. Dzenli olarak haberleeceiz. Birka haftada Max Bhm'n tm hayatn aa karacaz. Srlarn, sevaplarn, kaakln. -Kaakln m? - ylesine azma gelen bir kelimeydi. - Peki btn bunlardan kazancm ne olacak? - Gzel bir yolculuk. Ve svire'nin dillere destan sessizlii. (Dumaz ceketinin cebini svazlad.) fadenizi birlikte imzalayacaz. Ve unutacaz. - Ya siz, siz ne kazanacaksnz? - ok ey. Her ne olursa olsun, alnm seyahat eklerinden, kaybolmu kanilerden fazlasn. Montreux'deki gnlk bir gazetenin austos basklan hi de heyecan vermez Msy Antioche, inann bana. Ben de size yalan syledim; iime tutkunum. Ama iim beklentilerimi karlamyor. Her geen gn, sknty daha da artryor. Artk salam bir i zerinde almak istiyorum. Bhm'n alnyazs bize, bir takm olarak ilerleyebileceimiz, masalms bir soruturma konusu sunuyor. Bylesi bir bilmece, bir entelektel olarak sizi de heyecanlandnyor olmal. Dnn bir. - Yann Fransa'ya dndmde sizi ararm. fadem bir iki gn daha bekleyebilir, deil mi? Mfetti glmsedi, bayla onaylad. Otomobilime kadar benimle yrd, vedalamak iin elini uzatt. Arabama binerken elinden katm. Dumaz yine glmsedi, sonra da aralk kapy tuttu. Sordu:

21

- Size merak ettiim bir eyi sorabilir miyim? Bam evet anlamnda salladm. - Ellerinize ne oldu? Sorusu beni sarst. Yllar nce eklini kaybetmi parmaklanma, derinin zerindeki minicik yara izlerine baktm, sonra da omuz silktim: - Kkken geirdiim bir kaza. Kuma boyalaryla ilgilenen bir stannem vard. Asit dolu varillerden biri bir gn elime devrildi. Sonrasn hatrlamyorum. ok ve ac btn anlan sildi. Dumaz ellerime bakyordu. Kukusuz yara izlerimi dn gece grm, bu eski yanklarn esrann sonunda zmt. Ani bir hareketle kapy kapattm. Dumaz gzlerini bana dikti, sonra tatl bir sesle ekledi: - Bu yara izlerinin anne ve babanzn kazasyla hibir ilgisi yok, deil mi? - Annem ve babamn kaza geirdiini nasl rendiniz? - Bhm'n dosyas eksiksizdi. Motoru altrdm, dikiz aynasna bakmadan kyya yneldim. Birka kilometre sonra mfettiin boboazlm unutmutum. Lozan ynnde, sessizce ilerliyordum. Biraz sonra, gneli bir tarlada bir grup siyah ve beyaz leke grdm. Arabam durdurup dikkatlice yaklatm. Drbnm kaldrdm. Leylekler oradayd. Gagalan topran iinde, sakin, kahvaltlarm ediyorlard. Biraz daha yaklatm. Yumuak tyleri, yaldzl aydnlkta kadifeye benziyordu. Parlak, kaln, ipeksi. iimde hayvanlara kar doal bir sevgi hi olmamt, ama hakarete uram des bakl bu ku, gerekten de zeldi. Bhm' Weissembach'taki tarlalarda dndm. Beni kk dnyasyla tantrmaktan mutlu olmu gibiydi. O tknaz vcuduyla ekinlerin arasndan kafeslere doru sessizce ilerliyordu. Kaln beline ramen zarif ve yava yryordu. Ksa kollu gmlei, kuma pantolonu ve boynundaki drbnle hayal manevralar yneten emekli bir albay andryordu. Kafeslerin nne vardnda, leyleklerle yumuak, sevgi dolu bir sesle konumutu. Kular nce gerilemi, bize korku dolu gzlerle bakmt. Bhm sonra bir metre yukardaki yuvaya uzanmt. Bir metre apnda, dalla ve toprakla yaplm, yzeyi temiz ve dzenli bir yuva. Dii leylek istemeye istemeye uzaklamak
22

zorunda kalnca, Bhm bana ortada yatan yavrular gstermiti. "Alt tane, anlyor musunuz ?" Minicik ku yavrularnn yeile alan gri tyleri vard. Gzlerini kocaman ayor, birbirlerine sokuluyorlard. lgin bir yaknlk, sakin bir aile yaam gryordum. Akam aydnl bu manzaraya deiik, hayaletimsi bir boyut katyordu. Bhm mrldanmt: "Kalbinizi fethettiler deil mi?" Gzlerinin iine bakm ve sessizce onaylamtm. Ertesi sabah, Bhm, iinde temas kurulacak kiilerin, haritalarn, fotoraflarn bulunduu kaln bir dosya verdikten sonra, alma odasnn merdivenlerinden karken beni birden durdurup kabaca, "Beni iyice anladnz umuyorum, Louis" demiti. "Bu i benim iin son derece nemli. Leyleklerimi bulmanz, mutlaka bulmanz ve neden kaybolduklarn renmeniz gerek. Bu bir lm kalm meselesi!" Son basamaklarn gsz nda, Bhm'n yznde beni rkten bir ifade vard. atlamaya hazr kat ve beyaz bir maske gibi. Bhm'n korkudan d patladna hi kuku yoktu. Uzaktaki kular usulca havaland. Uzun hareketlerinin sabah aydnln yrtm izledim. Dudaklarmda tebessm, onlara iyi yolculuklar dileyip yola koyuldum. Yarmda Lozan Gar'na vardm. Paris hzl treni yirmi dakika sonra kalkacakt. Bekleme salonunda bir telefon kulbesine girip, hi dnmeden telesekreterimi aradm. Tek bir mesaj vard; bundan bir ay nce, kubilim eitimim srasnda tantm Alman biyolog Ulrich Wagner'den. Ulrich ve arkadalar leyleklerin gn uydu araclyla izlemeye hazrlanyorlard. Kulardan yirmi kadarna minicik Japon yanstclar takmlar, Argos'tan alacaklar koordinatlar yardmyla her gn leyleklerin nerede olduunu hibir sapmaya meydan vermeksizin bilebileceklerdi. Bana uydu verilerinden yararlanmam nermilerdi. Bylesi bir yntem glkle tarayacam maden halkalarn peinden komam nleyecek, iimi olduka kolaylatracakt. Mesaj "Tamam, Louis!" diyordu. "Yola ktlar! Sistem kusursuz alyor. Beni arayn. Size leyleklerin numaralarn ve yerlerini bildiririm, iyi anslar." Demek kular bana yine yetimilerdi. Telefon kulbesinden ktm. Yanaklar kpkrmz aileler bacaklarna arpan seyahat antalarn srkleyerek yryorlard. Soukkanl
23

ve merakl gzlerle bakan turistler vard. Saatime baktm, sonra da taksi durana yrdm. Bu kez havaalanna gidiyordum. II Sofya, sava zaman Altnc blm Lozan-Viyana uana yetitikten, havaalannda da bir araba kiraladktan sonra, gnbatmnda Bratislava'ya giriyordum. Max Bhm bu kentin yolculuumun ilk etab olacam sylemiti. Almanya ve Polonya leylekleri her yl bu blgeden geiyordu. Buradan, Wagner'in verecei bilgiler sayesinde, istediim ynde gider, kular yakalayp gzetleyebilirdim. stne stlk Franszca konuan bir Slovak kubilimcinin, Joro Grybinski'nin de adresi vard yanmda. Ksacas, dost topraklardaydm. Bratislava, kardklar kara dumanla ehri zehirlemeye kararl grnen krmz ya da pastel mavi kk otomobillerin cirit att uzun caddelerle ve dik al bloklarla blnm, gri renkli ve kiiliksiz, byk bir kentti. Kavurucu scak bu ar atmosferi daha da boucu yapyordu. Buna ramen, bu yeni evrenin her grntsnden, her ayrntsndan haz duyuyordum. Bhm'n lm, bu sabahki korkularm daha imdiden birka k yl geride kalmt. Max Bhm notlarnda Joro Grybinski'nin Bratislava merkez garnda taksi ofr olduunu belirtmiti. Skoda ve Trabant ofrleri Joro'nun mesaisinin akam yedide bittiini sylediler. Garn karsndaki kk kafede beklememi nerdiler. Kafenin Alman turistlerle ve gzel sekreterlerle tka basa dolu olan terasna ktm. Bir ay smarladm, garsona Joro grnnce bana haber vermesini syledim, sonra da gr alanma giren her eyi izlemeye koyuldum. Birden eski hayatmdan uzaklamann keyfini karyordum. Paris'te Raspail Bulvar zerindeki gsterili bir binann drdnc katnda, geni bir dairede oturuyordum. Dairenin alt odasndan sadece n kullanyordum: salonu, yatak odasn, alma odasn. Yine de bombo ve sessiz de olsa bu geni meknda dolamak houma gidiyordu. Bu daire analm ile babalmn armaanyd. te bende bir kran duygusu uyandrmadan yaamm kolaylatran cmertliklerinden biri.
24

Benim gzmde onlar, gzlerini zerimden ayrmayan, ama uzakta durmay yeleyen adsz burjuvalard. Yirmi be yl boyunca bana sadece birka mektup yazmlar, benimle topu topu drt ya da be kez grmlerdi. Her ey sanki gerek annem ve babama lmeden nce bir sz vermiler, bu sz de eklerle ve balarla yerine getiriyorlar gibiydi. Onlardan en ufak bir sevgi beklemeyeli ok uzun zaman olmutu. O iki kiinin zerine bir izgi ekmi, buna ramen, gizli bir pimanlkla da olsa, paralarndan yararlanmay srdrmtm. Braesler'leri en son 1982'de, bana dairenin anahtarm verdiklerinde grdm. Yal iftin pek kskanlacak bir grn yoktu. Nelly ellisindeydi. Bu ufak tefek, kuru kadn, mavimtrak perukalar takyor, kafese konulmu sereleri andracak kahkahalar atyordu. Sabahtan akama kadar sarho geziyordu. Georges da ondan daha parlak deildi. Andre Gide ve Valery Larbaud'nun dostu bu eski Fransz bykelisi, artk kl renkli turnalar adalarna yeliyor gibiydi. stelik son zamanlarda dncelerini sadece tek hecelerle ve ba sallamalarla ifade eder olmutu. Ben de olabildiince yalnz bir hayat sryordum. Kadn yoktu, gezme yoktu, ok az dost vard. Btn bunlar yirmi yandayken, tam anlamyla yaamtm ne de olsa. Konuyu derinliine bildiim grndeydim. Genellikle insanlarn zamanlarn gece elenceleriyle ve arlklarla geirdii yllarda ben kendimi yalnzla, ilecilie ve eitime vermitim. Ktphaneleri on yldan fazla bir sre andrm, grlerimi bini akn sayfaya not etmi, yazm, olgunlatrmtm. Bilgisayarmn parltlar karsnda kendimi gnlk yaammn somut yalnzlna ve dnce dnyasnn tmyle soyut byklne terk etmitim. Tek fantezim zppeliimdi. Fiziimi tarifte hep zorlanrm. Yzm bir karmdr. Bir tarafta, belirgin bir incelik; erken oluan krklklarn ortaya kard hatlar, kk elmackkemikleri, geni bir aln. te yanda ise dk gzkapaklan, iri bir ene, sert bir burun. Vcudum da ayn ztl gsterir. Uzun boyuma ve zarafetime ramen, vcudum tknaz ve kasldr. Bu yzden giyimime hep zel bir ilgi gsterdim. Her zaman zarif kesimli ceketler, tleri kusursuz pantolonlar giydim. Ayn zamanda da renklerde, motiflerde, en kk ayrntlarda cesaretli olmann tadna

25

vardm. Krmz bir gmlek ya da be dmeli ceket giymenin varoluu bir davran olduuna inananlardandm. Btn bunlar imdi ne kadar uzak grnyor! Gne Bratislava zerinde batarken ben de bilmediim dilde tek tk kelimeler duyarak, arabalarn egzoz gazlarn soluyarak geen her dakikadan yararlanyordum. Saat yedi buukta ksa boylu bir adam karmda dikildi: - Louis Antioche ? Adam selamlamak iin ayaa kalkarken, hemen ellerimi ceplerime soktum. Joro bana elini uzatmad. - Joro Grybinski, deil mi? Bayla onaylad. Grn pek ho deildi. Daha ok bir frtnay andnyordu. Gri bukleleri sanki alnn krbalyor, ukura kam gzleri parlyordu. Belirgin hatl dudaklar ona gururlu bir hava veriyordu. Ellilerinde olmalyd. zerinde perian, yrekler acs giysiler vard, ama hibir ey izgilerindeki, hareketlerindeki soyluluu saklayamyordu. Ona Bratislava'ya geli nedenimi anlattm, gmen kular izlemek niyetinde olduumu syledim. Yz hemen aydnland. Zaman kaybetmeden beyaz leylekleri yirmi yl akn bir sredir izlediini, blgedeki btn g yollarn bildiini anlatt. Kesik kesik Franszca'yla syledii cmleler, birer karar gibi kyordu. Ben de ona uydu aratrmasnn prensiplerinden ve bana iletilecek kesin koordinatlardan sz ettim. Beni dikkatle dinledikten sonra, dudaklarnda bir tebessm belirdi. "Leylekleri bulmak iin uyduya gerek yok. Gelin." Arabasna, prl prl cilalanm Skodasna bindik. Bratislava knda sosyalist ikonalar ssleyenler gibi, ortalarndan tuladan yaplm uzun bacalar ykselen sanayi kompleksleri grdk. Keskin kokular scakta bizi izliyordu: eski, mide bulandrc, rktc. Sonra sra maden canavarlarn yaad kocaman ocaklara geldi. Sonunda ssz ve plak krlar grnd. Gbre kokular sanayi kokularnn yerini ald. Bu grntler, topran yreini tketecek abartl bir retime adanm gibiydi. Buday, kolza, msr tarlalarnn arasndan getik. Uzakta, kocaman traktrler baak ve toz bulutlan kaldryordu. Gne daha yumuuyor, atmosfer daha derinleiyordu. Joro bir yandan otomobili kullanyor, bir yandan da ufku gzleyip
26

benim grmediklerimi gryor, hibir farkllk bulamadm yerlerde duruyordu. Sonunda sessizliin ve sknetin hkm srd tal bir patikaya sapt. Yeil ve hareketsiz bir glck boyunca ilerledik. Srlerle ku gidip geliyordu. Balkllar, turnalar, aylaklar gruplar halinde geiyordu. Sadece siyah beyaz kular yoktu. Joro yzn buruturdu. Leyleklerin eksiklii inanlmaz bir ey gibiydi. Beklemeye koyulduk. Joro elde drbn, bir heykel kadar telasz. Ben yanna, kavrulmu topraa oturdum. Frsattan yararlanp sordum: - Leyleklere halka takyor musunuz? Joro drbnn indirdi. - Ne iin? Gidiyorlar, geliyorlar. Onlar neden numaralayalm? Nereye yuva kurduklarm biliyorum, hepsi bu. Her yl, her leylek kendi yuvasna dner. Matematik gibi kesin. - G srasnda halka taklm leyleklere rastlyor mushuz? - Tabi rastlyorum. Hesabm bile tutuyorum. -Hesabn m? - Rastladm her numaray bir yere yazyorum. Yerini, tarihini, saatini. Bunun iin para veriyorlar. svire'de biri. - Max Bhm m? - Ta kendisi. Kubilimci, Joro'nun da onun "gzclerinden" olduunu sylememiti. - Size ne zamandan beri para veriyor? - Yaklak on yldr. - Size gre, bunu neden yapyor? - Deli olduu iin. Joro iaret parman akana dayayarak tekrarlad: "Deli o adam." - lkbaharda, leylekler dnerken Bhm her gn telefon edip, "u numaray grdn m? Ya unu?" diye sorar. yle zamanlarda akl banda deildir. Maysta btn kular geip gittikten sonra, nihayet soluk alr, bir daha beni aramaz. Bu yl korkuntu. Kulardan hemen hemen hibiri dnmedi. Adamn atlayacandan korktum. Her neyse, param dyor ya, ben de grevimi yaparm. Joro bana gven veriyordu. Ben de Max Bhm iin altm anlattm, bu arada svireli'nin ldn sylemedim. Bu durum ibirliimizi daha da glendirdi. Joro'nun gznde bir Fransz'dm, yani bir Batl, zengin ve aalk bir Batl. Her ikimizin de ayn kii hesabna altn bilmek,
27

Joro'nun komplekslerini sfrlyordu. Hemen senli benli konumaya balad. Leyleklerin fotoraflarm karp sordum: - Kularn kaybolmasyla ilgili bir fikrin var m? - Sadece belirgin bir leylek tipi kayboldu. _ Ne demek istiyorsun? _ Sadece halkal leylekler dnmedi. zellikle de iki halka tayanlar. Bu bilgi son derece nemliydi. Joro fotoraflar eline ald: - Bak, dedi ilerinden bazlarm uzatarak. Kulardan ou iki halkal. ki halka, diye tekrarlad. Her ikisi de sa ayakta, eklemin hemen stnde. Bu da, yerdeyken yakalandklar anlamna gelir. -Yani? - Avrupa'da birinci halka leylek yavrular henz uamadan taklr. kincisini takabilmek iin, kuun bir ekilde hareketsiz olmas gerekir; yani hastalanmas ya da yaralanmas. te ikinci halka o zaman taklr. Yaplan tedavinin kesin tarihleriyle birlikte. te burada iyice grnyor. Joro fotoraf uzatt. Gerekten de iki halkann zerindeki tarihler okunuyordu: nisan 1984 ve temmuz 1987. Demek bu leylek doduktan yl sonra, Bhm tarafndan tedavi edilmiti. - Notlar aldm, diye devam etti Joro. Kaybolan leyleklerin yzde yetmii, iki halkal olanlardand. Topal leylekler. - Sen ne dnyorsun? diye sordum. Joro omuz silkti: - Afrika'daki, srail'deki ya da Trkiye'deki bir hastalk belki. Belki de bu leylekler tekiler kadar dayankl deildi. Belki de bu halkalar istedikleri gibi avlanmalarna engel oluyor. Ne bileyim. - Bhm'e bundan bahsettin mi? Joro artk dinlemiyordu. Drbnn kaldrm, dudaklarnn arasndan mrldanyordu: "te. te. Orada..." Birka saniye kadar sonra, hl aydnlk gkyznde esnek ve dalgal bir ku srs grdm. lerliyorlard. Joro, Slovaka kfretti. Yanlmt; bunlar leylek deildi. Bamzn zerinden geip giden aylaklard. Joro yine de onlar izlemeye devam etti, srf zevk iin. Yaz akamnn rktc sessizliinde, yrtclara baktm. Birden insann tanmad erdemin, o nefis hafifliin ne olduunu anladm. Kulara baknca kularn dnyasndan, kanat rparak
28

ilerleyen bu doal zarafetten daha byl bir ey olamayacan fark ettim. Sonunda Joro topran zerine, yanma kt, drbnn brakt. Bir sigara sarmaya koyuldu. Ellerine baknca, bana neden sa elini uzatmadm anladm. Romatizmadan yamru yumruydu. Parmaklan daha birinci boumdan dik ayla krlmt. Sava ncesi filmlerinde bundan fazlasyla yararlanan Jules Berry gibi. Bu donmu kastanyetlerle kmldayamayan, korku filmleri oyuncusu John Carradine gibi. Oysa Joro sigarasn birka saniyede sard. Yakmadan nce, sordu: - Ka yandasn? - Otuz iki. - Fransa'nn neresindensin? - Paris'ten. - Ah, Paris, Paris... Yal adamn aznda ilgin, derin bir yank uyandran, ok banal bir cmle. Ufku gzleyerek sigarasn yakt. - Bhm leylekleri izlemen iin para m veriyor? - Evet. ^ - yi i. Balarna gelenleri renecek misin? - Umarm. - Ben de. Bhm iin. Yoksa lr. Birka saniye bekledim, sonra syledim: - Max Bhm ld, Joro. - ld m? te buna hi amadm kk. Bhm'n nasl ldn anlattm. Joro fazla zlme benzemiyordu. Tabi, alamayaca para dnda. svireli'yi, genel olarak da kubilimcileri sevmediini hissettim. Kulara kendi mallar, hani neredeyse evcil hayvanlar gibi bakan bu adamlar km-syordu. Onlarn dou gklerinde zgrce dolaan binlerce kula ortak hibir yanlan olamazd. lm duas niyetine Max Bhm'n 1982 ylnda Bratislava'ya nasl geldiini, bu nemli grevi ona nasl verdiini anlatt Joro. svireli her yl leyleklerin geiini izlemesi iin ona binlerce ek kronu nermiti. Joro onun deli olduuna inanm, yine de nerisini hi tereddtsz kabul etmiti. - Bana bu kular hakknda soru sorman ilgin, dedi sigarasndan bir nefes ekerek. -Neden? - nk bunlar ilk soran sen deilsin. Nisan aynda da iki kii gelip, ayn sorular sordu.
29

- Kimdi onlar? - Bilmem. Sana benzemiyorlard kk. Bence Bulgar'd ikisi de. Biri uzun, biri ksa, gmleimi bile emanet etmeyeceim iki hayvan. Bulgarlar alak heriflerdir, bunu herkes bilir. - Leyleklerle neden ilgileniyorlarm? Onlar da m kubilimciydi? - Bana uluslararas bir rgte ye olduklarn sylediler, Tek Dnya diye bir rgt. Ekolojik bir aratrma yapyorlarm. Bir kelimesine bile inanmadm. O iki herif daha ok casusa benziyordu. Tek Dnya. Bu isim bende baz armlar yapyordu. Bu uluslararas rgt dnyann drt bucanda, zellikle de savaan lkelerde insanlk yararna faaliyetler yrtyordu. - Onlara ne anlattn? - Hi, diye glmsedi Joro. Gittiler. Bu kadar. - Onlara Max Bhm'den sz ettin mi? - Hayr. Kubilim dnyasndan habersiz gibiydiler. Syledim sana, iki kstebek. Dokuz buukta karanlk kt. Tek bir leylek bile grememitik ama, bir sr ey renmitim. Gece Joro'nun ky Sarovar'da, Ceske Budejovice'li ve grltl Slovaka'yla anlatlan maceralarla noktaland. Erkekler keeden yaplm balklar giymi, kadnlar uzun nlklere sannmlard. Bata her zamanki suskunluunu unutmua benzeyen Joro olmak zere, hepsi de avazlar kt kadar baryordu. Gece tatlyd, yank ya kokularna ramen, beni scak ve doal karlayan bu neeli insanlarm arasmda geirdiim saatlerin tadn kardm. Daha sonra Joro beni, Bhm'n adma bir oda ayrtt Bratislava Hilton'a gtrd. Leylekleri arayabilmemiz iin, Joro'ya sonraki gnlerin parasn vermeyi nerdim. Slovak nerimi glmseyerek kabul etti. Geriye sadece kularn randevularna sadk olacaklarm ummak kalmt. Yedinci blm Joro her sabah saat bete gelip beni alyor, sonra da gecenin mavisinde ldayan kk Sarovar Meydan'nda aylarmz iiyorduk. Hemen ardndan da hareket. nce Bratislava'y ve asitli dumanlarn evreleyen tepeler. Sonra gbre ve toz frtnalannm iinden ayrlklar. Leylekler ok deildi. Bazen zellikle on bir sralarnda byk bir sr belirir, glkle grlecek kadar yksekten geip giderdi.
30

Maviliklerde dnenen, hatasz gdlerinin yol gsterdii be yz siyah beyaz ku. Spiral biimi bu hareket artcyd; oysa ben kanatlar eik, gagalar dik, dmdz bir uu bekliyordum, ite o zaman Bhm'n szlerini hatrladm: "Beyaz leylek g srasnda aktif olarak umaz; onu tayan scak hava akmlarn kullanarak, szlr. Atmosferin zel bir kimyasndan domu, bir eit grnmez kayk gibi..." Demek kular scak havada kayarak, doruca gneye gidiyorlard. Akamlan uydu verilerini inceliyordum. Her leylein bulunduu yeri, dakikalarla da kesinletirilmi dereceleri, enlem ve boylamlar alyordum. Bir yol haritasnn da yardmyla, kularn rotasn izlemekte hi zorlanmyordum. Kk bilgisayarm yerleri numaralandrlm Avrupa ve Afrika haritalarmn zerinde gsteriyordu. Bylece, leyleklerin ekranda ilerleyiini grme zevkini de tatm oluyordum. ki eit leylee rastlanyordu. Bat Avrupa leylekleri Kuzey Afrika'ya ulamak iin ispanya'nn ve Cebelitank Boaz'nn zerinden geiyorlard. Mali'ye, Senegal'e, Orta Afrika Cumhuriyeti'ne ya da Kongo'ya varana dek binlerce yeni ku katlyordu onlara. Sayca on kat daha kalabalk olan Dou Avrupa leylekleri yola Polonya'dan, Rusya'dan ya da Almanya'dan kyorlard, istanbul Boaz zerinden geiyorlar, Svey Kanal'ndan Msr'a, Ortadou'ya ulayorlard. Ondan sonra Sudan, Kenya ya da ok daha aada, Gney Afrika Cumhuriyeti. Bylesi bir yolculuk yirmi bin kilometreyi bulabiliyordu. Yanstc taklm yirmi kutan on ikisi dou, tekiler ise bat rotasn kullanyordu. Dou leylekleri her zamanki rotay izliyordu: Berlin'den yola kp Dou Almanya'dan gemiler, Dresden zerinden Polonya boyunca uup ekoslovakya'ya, onlar beklediim Bratislava'ya varmlard. Uydu kusursuz alyordu. Ul-rich Wagner heyecanlanyordu: "inanlmaz bir ey" diyordu bana nc gece telefonda. "Halka kullanarak yaklak bir rota belirleyebilmek iin onlarca yl almak gerekiyordu. Yanstcfcar sayesinde, leyleklerin kullandklar yolu bir ayda renmi olaca-z!" O gnlerde, benim iin svire ve srlan sanki hi yokmu gibiydi. Ama 23 austos akam, otelde Herve Dumaz'dan gelen bir faks buldum. Yolculuumdan onu haberdar etmi, yine de imdilik Max Bhm'n gemiinden ok, leyleklerle
31

ilgileneceimi belirtmitim. Oysa federal mfettiin akl ihtiyar svireli'de gibiydi, lk faks, dalgn yumuaklyla elien asabi ve kaba bir slupla yazlm, gerek bir hikyeydi. Bir de karlamamza uymayan dosta bir dil kullanyordu: Kimden: Herve Dumaz Kime: Louis Antioche Hilton Oteli, Bratislava Montreux, 23 austos 1991, saat 20.00 Azizim Louis, Yolculuunuz nasl geiyor? Ben byk admlarla ilerliyorum. Drt gnlk soruturma, aadaki bilgileri toplamama yetti. Max Bhm 1934 ylnda, Montreux'de doar. Antikac bir iftin tek oludur, eitimini Lozan'da tamamlayp yirmi alt yandayken mhendislik diplomasn alr. yl sonra, 1963'te SOGEP mteahhitlik firmas hesabna Mali'ye gider. Nyer Deltas'nda bir bent sistemi projesinde alr. 1964'te, siyasal kargaa sonunda svire'ye dnmek zorunda kalr. Bunun zerine, yine SOGEP hesabna Msr'a, Assuan Baraj antiyesine hareket eder. 1967 ylnda kan Alt Gn Sava Bhm' yine lkesine dnmeye zorlar. svire'de geirdii bir yldan sonra, 1969'da gittii Gney Afrika Cumhuriyeti'nde iki yl kalr. Bu kez elmas konusunda dnya devi olarak bilinen De Beers irketi hesabna almaktadr. Burada maden altyap inaatlarm denetler. ORHAN KEMAL L HALKjUTPNANES Sonra, 1972'de Orta Afrika Cumhuriyeti'ne yerleir. lke o sralar Jean-Bedel Bokassa'nn elindedir. Bhm bakann teknik danman olur. Ayn zamanda birka ile ilgilenir: inaat, kahve plantasyonlar, elmas madenleri. Soruturmada 1977 ylnda yaklak bir senelik karanlk bir dnemle karlalyor. Max Bhm'n izine yeniden 1979 banda svire'de, Montreux'de rastlanyor. Afrika'da geirdii yllar sonunda ypranm, yorulmu. Temas kurabildiim herkes, onu sahada alrken tanm eski meslektalar ayn fikirde: Bhm uzlamaz, kat ve acmasz bir adamd. Hemen herkes bir saplantya dnen ku tutkusundan bahsetti. Ailesi hakknda da ilgin eyler rendim. Max Bhm evlenecei kadn, rene'i yirmi sekiz yandayken, 1962'de tanr. Hemen evlenir. Birka ay sonra bu evlilikten Philippe adnda bir oullan olur. Bhm onunla birlikte her gittii yere
32

gelen, deiik iklim ve kltr koullarna uyum salamakta zorlanmayan ailesini byk bir tutkuyla sever. Ne var ki yetmili yllarn hemen banda ilk tkezleyen rene olur. Sk sk svire'ye gelir, Afrika seyahatlerinin arasn giderek uzatr, kocasna ve oluna dzenli mektup yazar. 1976 ylnda Montreux'ye kesin dn yapar. Bir yl sonra da vcudunu saran kanser nedeniyle lr. (Max da yaklak olarak ayn dnemde kaybolacaktr.) O dnemden sonra, o srada on be yanda olmas gereken olun da izini kaybediyorum. Hi haber yok. Philippe Bhm babasnn lmnden sonra da ortaya kmad. O da m ld? Yabanc bir lkede mi yayor? Bilinmiyor. Max Bhm'n servetiyle ilgili yeni bir bilgiye ulaamadm. Kiisel hesaplarn ve derneinkileri incelediimizde, Bhm'n yaklak sekiz yz bin svire frangna sahip olduunu gryoruz. ifreli bir hesabn izine rastlanmad. (Olduundan kukum yok.) Bhm bu kadar paray nasl, ne zaman kazand? Yabanc lkelerdeki hayat srasnda bir ya da birok kirli ie karm olmal. Frsat sknts ekmemitir. Aslnda Bokassa'yla birlikte bir i -altn, elmas, fildii- evirdiklerine kafam yatyor. u srada diktatrn iki mahkemesinin dosyalarn bekliyorum. Bakarsnz bir yerde Max Bhm'n de ad geer. imdilik en byk esrar kalp nakliyle ilgili. Doktor Catherine Wa-rel, svire hastanelerinde ve kliniklerinde bir aratrma yapmaya sz vermiti. Hibir ey bulamad. Ne svire'de ne Fransa'da ne de Avrupa'nn herhangi bir lkesinde. yleyse, nerede ve ne zaman? Afrika'da m? Bu sanld kadar sama olmayabilir; insan zerinde ilk kalp nakli ameliyat 1967 ylnda Dr. Christian Barnard tarafndan Gney Afrika'da yapld. Barnard 1968 ylnda ikinci bir kalp nakli gerekletirdi. Bhm, Gney Afrika'ya 1968 ylnda gitmiti. Barnard'a ameliyat olmu olabilir mi? Aratrdm: Groote Schuur Hastanesi'nin kaytlarnda Max Bhm adna rastlanmyor. Bir baka tuhaflk daha var: Max Bhm'n sal yerinde grnyordu. Bir reete, bir tahlil, bir belge bulabilmek umuduyla evini yeni batan aradm. Hibir eye rastlamadm. Banka hesabn, telefon faturalarn taradm: bir kardiyologla ya da bir klinikle ilgili uzaktan yakndan ne bir ek ne bir temas. Oysa kalp nakli geirmi biri, sradan bir hasta deildir. Dzenli olarak doktoruna grnmek,
33

elektrolar ektirmek, biyopsiler, tahliller yaptrmak zorundadr. Btn bunlar baka bir lkede yaptrm olabilir mi? Bhm sk sk Avrupa seyahatlerine kyordu. Leylekler Belika'ya, Fransa'ya, Almanya'ya vs gitmesi iin ona iyi bir frsat yaratyordu. Burada da kmaza girdim. Benden imdilik bu kadar. Sizin de grdnz gibi, Max Bhm ok esrarl biri. inann bana, Louis: Bhm dosyas gerek. Burada, Montreux Polis Mdrl'nde, dosyay rafa kaldrdlar bile. Gazeteler yasta, durmadan "leylek dostunun" hakknda yazlar kyor. Ne eliki! Cenaze treni Montreux Mezarl'nda yapld. Tm resm zevat, kentin btn "ileri gelenleri" ii bo at yakmada birbirleriyle yartlar. Son bir haber: Bhm vasiyetinde tm servetini svire'de ok nl bir hizmet rgtne, Tek Dnya'ya brakt. Belki de bu yeni bir izdir. Aratrmaya devam ediyorum. Bana kendinizden haber verin. Herve Dumaz Mfetti beni hl artyordu. Birka gnde, baya ciddi bilgiler edinmiti. Ona bir cevap faksladm. Bhm'n belgelerinden sz etmedim. Belirgin bir pimanlk duyuyordum, ama iimdeki o tuhaf haya duygusu daha glyd. O drt grne aldanmamak, iddeti ok belirgin belgelerden ekinmek gerektiini fsldyordu. Sabahn ikisi olmutu. I sndrdm, olduum yerde kalp yar karanlkta oluan glgeleri seyrettim. Max Bhm'n gizli gerei neydi? Bu kadar kiiyi ilgilendiren leylekler bu ite nasl bir rol oynuyorlard? Yoksa iddeti beni aan srlar m koruyorlard? Onlar izlemekte her zamankinden daha kararlydm. Srlarnn sonuna kadar. Sekizinci blm Ertesi sabah kafamda iddetli bir anyla olduka ge uyandm. Joro lobide bekliyordu. Hemen yola koyulduk. Joro gn boyu Paris'teki yaammla, gemiimle, eitimimle ilgili sorular sordu. Tepenin yamacnda oturuyorduk. Toprak scaktan kavruluyor, birka koyun kuru aaklar kemiriyordu. - Ya kadnlar Louis. Paris'te bir kadnn var m? - Oldu. Birka tane. Ama ben yalnz yaayanlardanm. Kzlarn da buna zlrm gibi bir halleri yok zaten. - yle mi? Oysa ben k ceketlerinle Parisli hanmlarn senden holanacan sanmtm.
34

- Temas sorunu, diye gldm, ellerimi gstererek. O korkun, boynuz trnakl, gemiimin boluuna aitmi gibi duran ellerimi. Joro yaklat, yaralarm dikkatle inceledi. Dilerinin arasndan, yar hayranlk, yar acma dolu hafif bir slk ald. - Bunu nasl becerdin kk? diye mrldand. - ok gentim, sayfiyedeydik, diye yalan syledim. Gaz lambas elimde patlad. Joro "Vay canna!" diyerek yanma oturdu. Kazam hakknda farkl yalanlar sylemeye almtm artk. Bu davran bakalarnn merakm gidermek, kendi skmtm gizlemek iin tik gibi bir ey olmutu. Oysa Joro bouk bir sesle ekledi: - Benim de yaralarm var. Felli ellerini evirdi. El ayalar korkun iliklerle doluydu. Byk bir glkle gmleinin st dmelerini zd. Aym izler gsn de boydan boya iziyordu. Dzenli olarak daha byk, ak pembe noktalarla kesilmi, ac telleri gibi. Soran gzlerle baktm. Bana gemiini, bedeninin srrm aklamaya karar verdiini anlamtm. Donuk bir sesle, yazgsm anlatmak iin derinletirdiine inandm kusursuz Franszcas'yla anlatmaya balad. - 1968 ylnda, Varova Pakt ordular lkemi istila ettiinde, otuz iki yandaydm. Senin gibi. O istila benim iin bir umudun, gler yzl sosyalizmin sonu demekti. O sralar ailemle birlikte, Prag'da yayordum. Tanklar geldiinde yerin nasl sarsldn hl hatrlyorum. Topran altndan ilerleyen demir kkler gibi, korkun bir ses. ilk patlamalar, ilk dipik darbelerini, ilk tutuklamalar hatrlyorum. nanamyordum. Birden ehrimizin, hayatmzn hibir anlam kalmamt. nsanlar evlerinde saklanyorlard. lm ve korku sokaklarmza, beyinlerimize girmiti. Direnmeye baladk; zellikle genler. Oysa tanklar vcudumuzun, direniimizin pestilini kard. te o zaman ailemle birlikte, Bra-tislava zerinden Bat'ya kamaya karar verdik. Mmkn grnyordu. Bir dnsene, Avusturya burnunun dibinde! iki kz kardeim snrdaki dikenli telleri getikten sonra vuruldu. Babam bana bir salvo yedi. Kafasnn yars, kasketiyle birlikte utu gitti. Annemse dikenli tellere taklp kalmt. Kurtarmaya altm. Mmkn deildi. Haykryor,
35

bir lgn gibi debeleniyordu. Debe-lendike dikenler paltosuna, etine daha ok batyordu. Kafamzn zerinden kurunlar geiyordu. Kan iindeydim, o kahrolas tellere plak ellerimle aslyordum. lklar lene kadar kulaklarmdan silinmeyecek. Joro bir sigara yakt. O korkun anlar demeyeli uzun zaman olmutu. - Ruslar tutuklad bizi. Annemi bir daha grmedim. Piodv'da bir alma kampnda drt yl geirdim. Ellerine kaynam bir kazma, souktan ve amurdan gebererek geen drt yl. Durmadan annemi, dikenli telleri dnyordum. Kamp eviren dikenli tellerin dibinde dolayor, annemi yaralayan o elik paralarna dokunuyordum. Benim hatam, diye dnyordum. Benim hatam. Avularmdan kan fkrana dek ellerimle o telleri skyordum. Bir gn, eitli boyda birka tane tel aldm. Bir yelek yaparak, ceketimin altna giydim. Kazmay her kaldrm, her hareketim kaslarm yrtyordu. Bylece kendimi cezalandryordum. Birka ay boyunca, vcudumun zerine tel sararak yaadm. Sonunda alamayacak hale geldim. Her hareket beni yaralyor, yaralarm da cerahatleniyordu. Sonunda dtm. Artk kanl ve cerahatli bir yaradan, bir kangrenden baka bir ey deildim. Gnler sonra revirde atm gzlerimi. Uzuvlarm iddetli bir an, vcudum uzun bir yrtkt, ite onlar o zaman grdm. Yar bilinliyken, kirli camlarn ardndaki beyaz kular fark ettim. Melek olduklarn sandm. Dedim ki, cennetteyim, melekler beni karlamaya geliyor. Hayr, hep ayn cehennemdeydim. Sadece bahar gelmi, leylekler dnmt. Nekahetim boyunca onlar izledim. Gzetleme kulelerinin tepesinde, birok ift vard. Nasl anlataym? Bunca sefaletin, bunca acmaszln tepesinde, o parltl kular. Bu grnt bana cesaret verdi. Nasl yaadklarn gzledim, srayla kulukaya yatlarm, leylek yavrularnn kk siyah gagalarn, ilk uu denemelerini, sonra da austostaki byk yolculuu... Leylekler drt yl boyunca, her ilkbahar, bana yaama gc verdi. Kbuslarm hl burada, derimin altndayd, ama gkyzndeki o beyaz kular hayatta kalmak iin asldm ip oluverdiler. Kirli bir ip, inan bana. Ama cezam ektim. Ruslarn izmesi altnda iflahm kesilerek, ikenceye alnanlarn brtlerini dinleyerek, amur yiyip soukta titreyerek, ite neden orada olduu
36

bilinmeyen komnist bir militandan Franszca renmeye de o zaman baladm. Dar knca da parti kartm gsterdim ve bir drbn satn aldm. Karanlk kmt. Leylekler gelmemiti, Joro'nun yazgsndakilerin dnda. Tek bir kelime etmeden, arabaya bindik. Tarlalar boyunca, salnan dallar evreleyen dikenli teller masalms kvrmlar iziyordu. Yanstc taklm ilk leylekler 25 austosta Bratislava'ya vardlar. leden sonra, Argos verilerini inceledim, kulardan ikisinin Sarovar'n on be kilometre batsna vardn anladm. Joro kukuluydu, yine de haritay incelemeyi kabul etti. Oralar biliyordu: ona kalrsa imdiye kadar tek bir leylein bile konmad bir vadi. Akam yediye doru, glce vardk. G ve evreyi kolaan ederek ilerliyorduk. Etrafta kuun glgesi bile yoktu. Joro tebessmn gizlemeyi beceremiyordu. Leylek bekleyerek geirdiimiz be gn boyunca, aylak ya da herhangi bir baka yrtc olup olmadn bile anlayamayacamz kadar uzakta baz ku srleri grmtk. 0 akam bilgisayarm sayesinde leylek bulmak, Joro Grybinski iin gerek bir hakaret olacakt. Oysa birden, "Buradalar" diye mrldand. Gzlerimi kaldrdm. Kzl gkyznde bir grup dneniyordu. Yz kadar ku yavaa yer yer dalm bataklk sularna konuyordu. Joro drbnn uzatt. Kalkk gagalaryla, mavilie doru dikkatlice szlen kulara baktm. Harikayd. Sonunda onlar Afrika'ya kadar gtrecek olan kanatl yolculuun boyutlarn anlayabilmitim. Bu hafif ve yaban kalabaln ortasnda, demek bizimkilerden iki leylek vard. Kanmdan bir nee rpertisi geti. Vericiler dzenli alyordu. Harfi harfine. 27 austosta Herve Dumaz'dan yeni bir faks aldm. Ilerleyemi-yordu. Gnlk ilere dnmek zorunda kalm olsa da Fransa'y aramaktan, Max Bhm' Orta Afrika'da tanm olabilecek askerleri bulmaya almaktan vazgemiyordu. Dumaz Bhm'n orada karanlk iler evirdiinden emin, ayn ynde ilerlemekte srar ediyordu. Sonucunda da, 19731977 yllan arasnda orada alm olan Poitiers'li bir ziraat mhendisinden sz ediyordu. Mfetti Fransa'ya gitmek ve adamn tatilden dner dnmez bulmak niyetindeydi.

37

28 austos gn benim iin hareket zili ald. On leylek Bratis-lava'dan gemi, en hzllan -gnde ortalama yz elli kilometrelik bir tempo tutturmulard- da Bulgaristan'a varmt bile. Benim grevim imdi onlan arabayla, ayn yoldan izlemek olacakt; kular ilk atmalarn balad eski Yugoslavya'dan geiyorlard. Haritay inceledim, Romanya snnn izleyerek barut fsn atlatmaya karar verdim. Ne de olsa, pasaportumda Rumen vizesi vard. Sonra Calafat adl bir kentten geerek Bulgaristan'a girecek, doruca Sofya'ya gidecektim. Yaklak bin kilometrelik bir yol. Yollarn durumunu ve snr noktalann hesaba katarak, bu yolu bir buuk gnde tamamlamay umuyordum. Ksacas o sabah bir gn sonras iin Sofya Sheraton'da bir oda ayrttm, sonra da Max Bhm'n listesinden Marcel Minas adl birini aradm. Minas kubilimci deil, dilciydi; bana Bulgaristan'n leylek uzmann, Rayko Nikoli'i bulmamda yardm edecekti. Birka baansz giriimden sonra hat dt ve Sofya'ya yerlemi Fransz'la konumay baardm. Beni scak karlad. Ertesi gn saat yirmi ikide Sheraton'n lobisinde bulumay kararlatrdk. Telefonu kapadm, Dumaz'ya yeni adresimi fakslayp antam kilitledim. Hesabm der demez direksiyona geip Jo-ro Grybinski'yi son kez selamlamak iin, Sarovar'a yneldim. Gsterili bir veda olmad. Birbirimize adreslerimizi verdik. Fransa'ya gelebilmesi iin bir davetiye gndereceime sz verdim. Birka saat sonra Macaristan'da, Budapete yaknlanndaydm. len olduunda otoyoldaki bir istasyonda durdum, benzin pompas glgesinde iren bir salata yedim. Olgun buday baaklan gibi sarn ve hafif birka gen kz yzlerindeki kzark gururla bana bakyorlard. Ciddi bir ifade veren kalar, geni eneler, ak renk salar: bu kzlar dounun gzelleri hakknda kafamda oluturduum modele uyuyorlard. Bu rastlantysa zyordu beni Bandan beri nyarglarn, ortak grlerin amansz dman olmutum. Dnyann ou kez sanldndan da ak olduunu, ne kadar allm olursa olsun, gereklerin effaf ve canl grndn bilmiyordum. Bundan tuhaf bir rperti, derin bir sevin titreimi duydum. Saat bire doru, yeniden yola koyuldum.
38

Dokuzuncu blm Ertesi akam, bardaktan boanrcasna yaan yamur altnda Sofya'ya vardm. Tuladan yaplm, kirli ve ypranm binalar kt asfaltlanm caddeleri evreliyordu. Ladalar, modas gemi oyuncaklar gibi asfaltm zerinde kayp sryor, eskilikten dklen tramvaylarn nnden ramak kala kurtuluyorlard, ite bu tramvaylar, Sofya'nn gerek kahramanlaryd. Kulaklar sar edici bir grltyle, bilinmez bir yerlerden kveriyorlar, gkten boanan yamurun altnda mavi imekler akyorlard. Pencerelerinden sarms aydnlnn titretiini, yolcularn donuk yzlerinde snp gittiini grmek mmknd. Bu tuhaf katarlar imdiye kadar duyulmadk bir deneyin, kansz kobaylara uygulanan, soluk ve i karartc, genel bir elektrookun sahnesine benziyordu. Nereye gideceimi bilmeksizin ilerledim. Yol iaretleri Kiril alfabesiyle yazlmt. Sa elimle, antamdan Paris'ten alnma rehberi kardm. Kitab kartrrken, Lenin Meydam'na varmtm bile. Baklarm kaldrdm. Mimarsi frtnaya kar direnen ilahiler gibiydi. Her keden sade, gl, kk pencereli yaplar ykseliyordu. Sivriltilmi tepelerine kadar incecik ykselen kare kuleler bir mazgal sonsuzluu gibi uzanyordu. Dzgn renkleri, ilerleyen gecenin iinde bulanka parlyordu. Sada kararm bir kilise, saldrya gemek iin hazr gibi. Solda Sheraton Sofya Balkan Oteli, igalci kapitalizmin n karakollarndan biri gibi, tm heybetiyle kuruluyordu. Amerikal, Avrupal ya da Japon iadamlarnn hepsi burada kalyor, bir veba gibi katklar sosyalist neesizlikten kurtulabilmek iin buraya smyorlard. Marcel Minas lobinin ortasnda, dev avizelerin altnda beni bekliyordu. Onu hemen tandm. Bana, "Sakalm ve sivri bir kafam var" demiti. Oysa Marcel btn bunlarn da tesindeydi. Yryen bir ikonayd. ok uzun boylu ve iri yaplyd. Ayaklan ie dnk, kollan iki yana sarkk hafif kambur bir ay gibi duruyordu. zerinde uzun sakall, iri burunlu sayg uyandran bir ban ykseldii gerek bir da. Gzleri bile bal basma bir iirdi: eski bir Balkan inancna gre atelenmi gibi glgeli, yeil, hafif. Bir de tabi, klah gibi bir kelle; tmyle kel, bir dua gibi ge dikilmi. - Yolculuunuz iyi geti mi?
39

- yle de denebilir, dedim elini skmaktan kanarak. Snrdan bu yana yamur yayor. Belirli bir ortalama tutturmaya altm, ama yksek geitler ve bozuk asfalt yznden hzm drmek... - Bakn ben otobsten baka eye binmem. * Bagajm resepsiyona brakp, arkadamla birlikte otelin ana restoranna yneldik. Marcel yemeini oktan yemiti, yine de keyifle masaya oturdu. Pasaport zerinde Fransz olan Marcel, krknda, bir gebe entelektel, birok dili konuan bir dilbilimciydi. Lehe'ye, Bulgarca'ya, Macarca'ya, eke'ye, Srpa'ya, Hrvata'ya, Makedonya diline, Arnavuta'ya, Rumca'ya... anadili gibi hkimdi. Tabi bir de ingenelerin dili Roman'ye. Asl uzmanlk alam Roman'ydi. Bu konuda birok kitap, bir de -bununla vnyordu- ocuklar iin bir ders kitab yazmt. Finlandiya'dan Trkiye'ye bir sr kalburst kuruluun yesi olarak kolokyumdan kolokyuma dolaryor, Varova ya da Bkre gibi kentlerde asalak gibi yayordu. Yemek on bir buua doru bitti. Leyleklerden neredeyse hi konumadk. Minas sadece uydu almalan hakknda belirli eyler sordu. Bu konuda hibir ey bilmemekle birlikte beni hemen ertesi gn, "Balkanlar'n en nemli kublimcisi" dedii Ray-ko Nikoli'le tantrmaya sz verdi. Geceyans, Marcel'le ertesi sabah yedide otelin lobisinde bulumak zere ayrldk. nce bir araba kiralayacak, sonra da Rayko Ni-koli'in oturduu Sliven'e hareket edecektik. Minas bu gezinti fikrinden olduka holanma benziyordu. Odama ktm. Kapnn altndan bir mesaj atlmt. Dumaz'nn gnderdii bir faks. Kimden: Herve Dumaz Kime: Louis Antioche Sheraton Sofya Balkan Oteli Montreux, 29 austos 1991, saat 22.00 Azizim Louis, Fransa'da zor bir gn geirdim, ama buraya gelmeye dedi. Sonunda aradm adamla bulutum. Michel Guillard, ziraat mhendisi, elli alt yanda. Orta Afrika Cumhuriyeti'ndeki bir iftlikte drt yl. Rutubetli ormanlarda, kahve plantasyonlarnda ve... Max Bhm'le birlikte geen drt yl! Guillard' Poitiers'deki evinde, ailesiyle birlikte tatilden dnd srada buldum. Onun sayesinde Bhm'n Afrika

40

servenini tm ayrntlaryla rendim. nemli blmleri yle: - Austos 1972: Bhm Bangui'ye, Orta Afrika Cumhuriyeti'nin bakentine ayak basar. Yannda kars ve ocuu vardr. Kendini "hayat boyu bakan" atayan Bokassa'run boyunduruundaki lkenin siyasal koullarna aldrmaz gibidir. Bhm bylelerini ok grmtr. Daha nce bulunduu Gney Afrika Cumhuriyeti'nin elmas madenlerinde insanlar rlplak altrlr, elmas yutup yutmadklarn anlamak iin, maden knda rntgenden geirilir. Max Bhm koloni tarz bir eve yerleip almaya koyulur. nce Bokassa'nn "Pasifik 2" olarak adlandrlan byk bir binasnn inaatn ynetir. Bokassa etkilenir, Bhm'e baka grevler nerir. Bhm kabul eder. - 1973: Birka ay boyunca, lkenin gney ucunda, youn ormanlarla kapl Lobaye blgesinde kahve plantasyonlarnn gvenliini salamakla grevli bir ekip oluturur. Burada esas sorun, kyllerin hasattan nce kahve ekirdeklerini almasdr. te ayn blgede bir tarm projesinde alan Guillard, Bhm'le bu dnemde tanr. Hatrnda kalan asker tavrl ve kaba, ayn zamanda da drst ve ak szl bir insan olduudur. Daha sonra, Bhm iki yz villa inaat iin gerekli finansman salamak zere, Gney Afrika hkmeti nezdinde Orta Afrika Cumhuriyeti'nin szcs roln oynar. Paray bulur. Bokassa Isvireli'ye elmasla ilgili yeni bir i nerir. Elmas, diktatrn en byk tutkusudur. Bu deerli talar sayesinde muazzam bir servet edinmitir. (Kukusuz bu yklerin hepsini biliyorsunuz: Bokassa'nn mcevherlerini koyduu, konuklarna gstermekten byk zevk ald nl "reel kavanozu"; imparatorluk tacnda, hintkiraz biimi olaanst "Catherine Bokassa" elmas; Fransz Cumhurbakan Valery Giscard d'Estaing'e verdii "armaanlar" skandali...) Ksacas, Bokassa Bhm'e hem kuzeyde, yan l savanada hem de gneyde, ormanlarn ortasnda kurulmu madenleri gezmesini, elmas retimini denetlemesini nerir. Elmas madenciliinin dzenlenmesi ve kaakln nlenmesi iin, svireli mhendise gvenir. Bhm kuzeyin tozunda, gneyin canglnda btn ocaklar arnlar. Acmaszlyla madencilerin korkulu ryas haline gelir, kendi icad bir cezayla da nlenir. Gney Afrika'da ceza olarak hrszlarn hem ayaklan knlr hem de yine

41

almaya zorlanr. Bhm deiik bir yntem gelitirir; bir kablo makasyla hrszlarn Asil kiriini keser. Bu yntem hzl ve etkilidir, ama ormanda yaralar mikrop kapar. Guillard birok kiinin byle yaralardan ldne tank olmutur. Bhm o dnemde birden fazla irketin faaliyetlerini denetler. Bo-kassa'nn resm ya da gizli ticaretine paravan tekil eden Centrami-nes, SCED, Diademe, Sicamine gibi. Bhm, diktatrn temsilcisi olarak, kaakla karmaz. Bokassa'nn evresindeki hrszlardan ve yaclardan ok farkldr. Bokassa'nn irketleriyle hibir ilikisi olmamtr. Bu nedenle de, kendim de grdm, Bokassa'ya kar alm iki davann dosyalarnda ad gemez. - 1974: Bhm kaytsz ticarette, kaakla, devlet kasasndan hrszla gz yuman Bokassa'ya kafa tutar. Bu hrszlklarda]! biri dorudan Bhm' hedef alr. Gney Afrika kredisi gerekleir gereklemez, Bokassa planlanan iki yz villann yansn yaptrr, villalarn denmesi iini stlenir, sonra da iki yz villann parasn ister. Finansman iine karan Bhm fkesini yksek sesle haykrr. Hemen hapse atlr, ksa zamanda serbest braklr. Bokassa'nn ona ihtiyac vardr. Bhm elmas madenlerini denetlediinden beri, ocaklarn randman gzle grlr biimde artmtr. Bhm daha sonra diktatrn korkun boyuttaki fildii ticareti ve bu ticaretin yol at fil katliam yznden Bokassa'ya yine kar kar. alacak ey, istediini yaptrr. Diktatr ticareti srdrr, ama buna karlk Orta Afrika Cumhuriyeti'nin gneybat ucunda, Naya dolaylarnda Bayanga'da koruma altnda bir doal park almasn kabul eder. Bu park hl duruyor. Orada Orta Afrika'nn son fillerini grmek mmkndr. Guillard'a gre, Bhm'n kiilii elikilidir. Afrikallara kar son derece acmaszdr (gizlice elmas madencilii yapan birok kiiyi kendi elleriyle ldrmtr) ama ayn zamanda da sadece siyahlarn arasnda yaamaktadr. Bangui'deki Avrupa sosyetesinden, diplomatik davetlerden, ziyafetlerden nefret eder. Bhm ormanla, hayvanlarla ve tabi leyleklerle temasn yumuatt yalnz bir adamdr. Guillard ekim 1974'te, dou savanasnda Max Bhm' yannda reh-beriyle kamp kurmu grnce arr, isvireli elde drbn, leylekleri beklemektedir, ite o zaman gen ziraat mhendisine isvire leyleklerini nasl kurtardn, her
42

yl glerini izlemek iin nasl lkesine dndn anlatr. "O hayvanlarda ne buluyorsunuz ki?" diye sorar Guillard. Bhm sadece, "Beni sakinletiriyorlar" diye cevap verir. Guillard Bhm'n ailesi hakknda fazla bir ey bilmiyor. 1974 ylnda, irene Bhm artk Afrika'da deildir. Guillard koloni tarz evinde tek bana yaayan, kkrt tenli, becerikli, ufak tefek bir kadm hatrlyor. Oysa te yanda, babasnm yolculuklarna katlan Philippe'i unutmuyor. Dediklerine gre, baba-oul arasnda artc bir benzerlik varm: ayn tknazlk, ayn yuvarlak yz, ayn biimde kesilmi salar. Ne var ki Philippe annesinin karakterini almtr; ekingen, uyuuk, hayalperesttir, baba otoritesi altnda yaar ve iddet dolu eitimine gk karmadan katlanr. Bhm olunu bir "erkek" gibi yetitirmek niyetindedir. Onu hayata hazrlamak iin tehlikeli blgelere gtrr, silah kullanmay retir, grevler verir. - 1977: Bhm austos aynda M'Baki'ye, ormann ortasndaki SCAD'a ait tomruk alann denetlemeye gider. Pigme topraklarnn balangc orasdr. Kampn ormanda kurar. Yannda Niels van Dt-ten adl Belikal bir jeolog, iki rehber (bir "byk siyah", bir de Pigme) ve hamallar vardr. Bir sabah, Pigme bir ulan getirdii bir telgraf alr. Karsnn lm haberi. Oysa Bhm karsnn kanser olduunu bilmemektedir. amurlara ylr. Max Bhm bir kalp rahatszl geirir. Van Dtten eldeki imknlar -kalp masaj, hayat pc, ilkyardm ilalankullanarak onu canlandrmaya alr. Zaman geirmeden hamallara Bhm' sedyeyle, yayan birka gnlk yoldaki M'Baki Hastanesi'ne tamalarn buyurur. Oysa Bhm kendine gelmitir. Kekeleyerek, daha yaknda, Kongo snnnn tesinde bir misyon bildiini syler. (Bu blgede snr, ormanda grlmez bir izgidir.) Tedavisi iin, oraya tanmasn ister. Van Dtten tereddt eder. Bhm kararnda srar edip kabul ettirir, ayn zamanda da jeologun Bangui'ye dnp yardm getirmesini syler: "Her ey iyi olacak" der Belikal'y yattrmak iin. Van Dtten aknlk iinde yola koyulur, altnc gnn sonunda bakente va-nr. Zaman geirmeden Fransz ordusundan bir helikopter ayarlar ve blgeye dner. Helikopter Van Dtten'in gsterdii yere varnca, ne misyonun ne de Bhm'n izine rastlanr. Her ey kaybolmutur. Sanki hi
43

olmam gibi. Kubilimcinin kaybolduuna karar verilir, Belikal da Bangui'de fazla oyalanmaz. Aradan bir yl geer, sonunda Bhm kanl canl ve sapasalam, Bangui'ye ayak basar. Kongolu bir tomruk irketinin helikopteriyle Brazzaville'e gtrldn, bu mucize sonucu hayatta kalnca da uakla isvire'ye dndn anlatr. Orada, Cenevre'deki bir klinikte grd zenli tedavi sayesinde iyilemitir. imdi eski grkemli grntsnden geriye sadece glgesi kalm gibidir; durmadan einden sz eder. Tarih, ekim 1978'dir. Max Bhm ksa sre sonra gider. Bir daha Orta Afrika Cumhuriyeti'ne dnmeyecektir. Maden ynetiminde Isvireli'nin yerini eski bir paral asker, Otto Kiefer adl bir ek alr. te btn yk Louis. Bu grme baz noktalarn aydnlatlmasn salad. Ayn zamanda da glgeleri glendirdi. Mesela, irene Bhm'n lmyle birlikte, Philippe'in izini tmyle kaybediyoruz. Kalp naklindeki esrar, belki tarihi dnda hl zlemedi. Ameliyat muhtemelen 1977 sonbaharnda yapld. Oysa Cenevre'deki nekahet hikyesi koskocaman bir yalan; son yirmi yln kaytlarnda Bhm'n adna rastlanmyor. Geriye elmas izi kalyor. Bhm'n servetini bu deerli talar zerine ina ettiinden eminim. Yolculuunuzun sizi btn bu esrar aydnlatmanz iin, Orta Afrika Cumhuriyeti'ne gtrmediine de ok zlyorum. Belki de Msr'da ya da Sudan'da bir eyler bulursunuz? Ben 7 eyllden sonra bir haftalk tatile kacam. Tatil srasnda elmas borsasn ziyaret etmek iin Anvers'e gitmeyi dnyordu. Orada Max Bhm'n izini bulacam biliyorum. Btn bunlar sca scana yazyorum. Bunlar zerine dnp, ilk frsatta birbirimizle temasa geelim. Haberlerinizi bekliyorum, Herve Faks okurken, dncelere dalyordum. Bu bulmacaya, elimdeki paralan da yerletirmeye alyordum: irene ve Philippe Bhm'n fotoraflar, Bhm'n kalbinin skaneri ve bilhassa paralanm siyah vcutlarn iren fotoraflar. Dumaz'nn habersiz olduu bir konu vard: Orta Afrika Cumhu-riyeti'nin tarihini ezbere biliyordum; bilmek iin kiisel nedenlerim vard. Bu yzden Bokassa'nn yardmcs Otto Kiefer'in ad bana yabanc deildi. Tam bir iddet
44

yanls bu ek snmac, zellikle tehdit yntemleriyle tanmyordu. Tutsaklarm azna bir el bombas yerletirir, konumazlarsa pimini ekerdi. Bu yntem ona "Tonton El Bombas" takma adm kazandrmt. Bhm ve Ki-efer ayn acmaszln iki deiik yzn sunuyorlard: kablo makas ve el bombas. I sndrdm. Yorgunluuma ramen, uyku tutmad. Sonunda, yakmadan, Argos merkeze telefon ettim. Bu saatte Sofya'nn tenha telefon hatlar bana kusursuz bir balant salad. Odamn karanlnda, leyleklerin gzergh Dou Avrupa'nn numaralandrlm haritas zerinde bir kez daha siyah beyaz grnd. Bu kez ilgin bir haber vard; leyleklerden biri Bulgaristan'a varmt. Rayko Nikoli'in ehri Sliven'in biraz tesinde, byk bir ovaya konmutu. Onuncu blm - Sofya'da her ey deiiyor. imdi artk "byk Amerikan ryas" zaman. Bulgarlar kendilerine Avrupa'da elle tutulur, somut bir gelecek bulamaynca, Amerika'ya yneliyor. imdi Sofya'da ingilizce konumak, insana birok kap ayor. Amerikallarn vize iin para demedikleri bile syleniyor. Dnn artk! Bundan daha iki yl nce, Bulgaristan iin, Sovyetler Birlii'nin on altnc cumhuriyeti deniliyordu. Marcel Minas hiddetli ve alayl bir ekilde, yksek sesle konuuyordu. Parlayan gnein altnda, Balkan Dalar boyunca ilerliyorduk. Tarlalar hi umulmadk renkler sergilemeye balad: n okamalar altnda rperen sarlar, yumuatlm maviler, soluk yeiller. Sval duvarlar kire badanal kk kyler grnyordu. Marcel'in rehberliinde, otomobil kullanyordum. Yannda Ye-ta'y, pamuklu kumatan taklit bir Chanel tayyr giymi ingene nianlsn getirmiti. Ksa boylu, tombul, genliin diriliini oktan kaybetmi, gri salan bann zerinde bir yele gibi duran, ne doru kk, bombeli yzl, siyah gzl bir kadn. Roma-n'den baka bir dil konumuyor, arkada uslu uslu oturuyordu. Marcel imdi de Rayko Nikoli'in marifetlerini anlatyordu. - Bundan iyisini bulamazsn, diyordu srekli. Frsattan yararlanm, senli benli konumaya balamt. Rayko ok gen, ama olaanst zelliklere sahip. stelik uluslararas kolokyumlara katlmaya balad bile. Bulgarlar fkeden kuduruyor. Rayko lkeyi temsil etmeyi kabul etmedi. - Rayko Nikoli, Bulgar deil mi yani? Marcel sessizce gld:
45

- Hayr, Louis. O bir Rom... bir ingene. stelik en atelilerinden. Bir toplayc ailesinden geliyor. Bahar geldiinde, Romlar Sliven'deki gettolarndan kar, ovann evresindeki ormanlara dalr. Orada hlamur, papatya, kzlck, kiraz sap toplarlar. (Gzlerimi kocaman anca, Marcel gld.) Ne yani, bilmiyor musun? Kiraz sap ok gl bir idrar sktrcdr! Bu yaban bitkilerin yetitii yerleri sadece Romlar (kendilerine taktktan adla, "erkekler") bilir. Bylelikle Dou Avrupa lkeleri iinde en nemlisi olan Bulgar ila sanayiini beslerler. Greceksin; inanlmaz insanlardr. Yiyecekleri kirpi, susamuru, kurbaa, srgan otu, yaban kuzukuladr... Tabiatn sunduu, ellerini uzatp alacaklar ne varsa. (Marcel couyordu.) Rayko'yu grmeydi alt ay oldu! Yol arkadam daha sonra on be dakika boyunca Arnavut fkralar anlatt. Balkanlar'da Arnavutlar, Bat Avrupa'daki Belikallar gibidir; saflklanyla, imknszlklanyla ve aklszlklanyla fkralarn balca kahramanlandr. Minas bylesi fkralara baylyordu. - Ya bunu biliyor musun? Bir sabah Pravda'da bir haber yaymlanr: "Deniz manevralan srasnda gelien korkun bir kaza, Arnavutluk donanmasnn yansn yok etti: sol krek knld." (Marcel byk altndan glyordu.) Bir de bu var: Arnavutlar Ruslarla ortaklaa bir uzay program gelitirirler. Uzayda gerekletirilecek hayvanl bir uu. Sovyetler'e bir telgraf gnderirler: "Kpei bulduk. Stop. Fzeyi gnderin. Stop." Bir kahkaha patlattm. Marcel ekledi: - Tabi, bu zamanda, pek fkra anlatlmyor. Ama hl en ok Arnavut fkralanna glyorum. Dilbilimci ingene mutfa hakknda uzun bir konferansa giriti. (Paris'te zel bir restoran amay dnyordu.) Bu gastro-nominin "temel ivisi" kirpiydi. Gece olunca sopayla avlanyor, sonra da dikenlerini daha kolay skebilmek iin iiriliyordu. Zumi'yle, yani zel bir unla piirilip, birbirine eit alt paraya blndnde, Marcel'e gre enfes bir yemek oluyordu. - Demek yolda gzmz aacaz. - Hi mitlenme, dedi Marcel bilgi bir edayla. Kirpiler gndz gezinmezler.

46

Tam o srada, sanki onu yalanlamak istermi gibi, yolun kena-nnda bir kirpi grnd. Marcel arm grnyordu: - Mutlaka hasta bir hayvan. Ya da hamile bir dii. Yine kahkahay bastm. Dou'nun souk lkeleri, tiranca rejimleri, grilik ve neesizlik neredeydi? Marcel Balkanlar' varlacak hedefe, espri ve insan scaklna brnm elence ve fantezi lkelerine evirecek o zel by gcne sahipti. Sliven blgesine yaklayorduk. Yollar daha dar, daha dolambalyd imdi. Karanlk ormanlar zerimize kapanyordu. imdi artk "verdinlerle", gebe ingenelerin arabalaryla karlayorduk. Dknt arabalarnn zerinden, kaygl gzlerle bize bakyordu aileler. Siyah yzler, tarak yz grmemi salar, paavradan elbiseler. Bu ingeneler Yeta'ya hi benzemiyorlard. imdi Romlann zamanyd. Gerek Romlann, yola kp parmaklarnn ucuyla, sizi kmseyip acyarak soyanlarn. Sonunda Marcel sa tarafta bir patikay iaret etti. Yolun yanndan inip, nehir yata boyunca uzanan, toprak bir yol. Aalarn arasnda bir akla vardk. Ktklerin gerisinde bir kamp grnyordu: cart renkli drt adr, birka at, yere oturmu, beyaz ieklerden rgler yapan kadnlar. Marcel arabadan inip en melodik sesiyle bararak bir eyler syledi. Kadnlarn bak buz gibiydi. Marcel bize dnd: "Bir sorun var. Siz beni burada bekleyin." Kellesini yapraklarn arasndan geerken grdm, sonra tm iriliiyle kadnlarn yannda grnd. Kadnlardan biri ayaklanm, heyecanl heyecanl bir eyler sylyordu. zerinde porsumu memelerini saran, ayiei desenli bir kazak vard. Yz, aa kabuundan oyulmu gibi, kahverengi ve kabayd. Alacal bartsnn altndan ya belli olmuyordu: sadece sertlik, her zaman patlamaya hazr bir iddet. Yannda daha kk bir Romni, bayla onaylyordu. O da ayaa kalkmt. Kemerli burnu, sanki bir yumrukla knlm gibi arpkt. Kulaklarndan ar gm halkalar sarkyordu. Turkuvaz kazann dirsekleri delinmiti. nc kadn, kucanda bir bebek, oturuyordu. On be-on alt yanda olmalyd, parlak ve siyah salarnn altndan, ltl gzlerle bana bakyordu. Yaklatm. Ayiekli kadn, srayla ormann derinliklerini ve yerde oturan gen anneyi gstererek hayknyordu. Onlara birka adm kalana dek yaklatm. Romni kadn susup, bana
47

bakt. Mar-cel'in yz solmutu. "Anlayamyorum, Louis... Anlayamyorum. Rayko lm. Baharda. l... ldrlm. Ormana gidip eflerini, Marin'i grmemiz gerekecek." Yreimin kesik kesik arptm hissederek, bam salladm. Kadnlar nmze dt. Aalann arasndan, pelerine takldk. Ormanda hava daha serindi. Kknarlann tepeleri rzgrda salnyor, yolumuzun zerindeki bodur aaklar hrdyordu. Aklklarda gne nlar usulca ilerliyordu. Milyonlarca parack insana eftali kabuunun yumuakln hatrlatyordu. Yeni alma benzer bir patikay izliyorduk. Romniler hi tereddtsz ilerliyorlard. Birden zmrt kubbenin yksekliklerinden, baz sesler duyuldu. Uzak mesafelerden birbirlerine seslenen erkek sesleri. Ayiekli kadn dnp Marcel'e bir eyler syledi, beriki de ban sallayp, yrmeyi srdrd. lk karlatmz mavi kumatan bir elbise, daha dorusu, kaln iplikle tutturulmu paavralar giymi gen bir Rom'du. Adam bir alyla bouuyor, o alnn arasndan zerinde ok soluk bir iek am minicik bir dal koparmaya alyordu. nce Mar-cel'le konutu, sonra bana bakt. "Kosta" dedi. Esmer ynz ok genti, ama en ufak bir tebessmde ifadesi bir ban anlalmaz gzelliine brnveriyordu. Kosta bize katld. Birazdan, bir akla vardk. Adamlar oradayd. Bazlar, kaydrlm apkalarnn altnda uyuyor ya da uyur gibi yapyor, bazlar da iskambil oynuyordu. Bir dieri ise bir aa ktne kurulmutu. Mein gibi yzler, kemerlerde ya da apkalarda gm prltlar, en ufak bir saldrda frlamaya hazr bir g. Aalarn dibinde, yeni toplanm bitkilerle dolu torbalar vard. Marcel ktkteki adama yneldi. Uzun bir sohbetten sonra beni tantrd, sonra da Franszca ekledi: "Bu Marin', Mariana'nn, yani bebekli kzn babas. Mariana, Rayko'nun karsyd." Gen kadn geride, allklarn arasnda durmutu. Marin' bana bakt. Kara derisi ine izleriyle delik deikti; sanki yzne ivili bir maske aklm gibi. Gzleri izgi gibi, salar dalgalyd. Yzn ince bir byk blyordu. Altndan kirli bir tirtn grnd, yrtk bir ceket giyiyordu.

48

Onu selamladm, sonra teki erkeklere dnp eildim. O zaman baklma onuruna eritim. Marin' bana bakarak, Roman konutu. Marcel evirdi: "Ne istediini soruyor." - Ona leylekler hakknda bir soruturma yaptm syle. Geen yl neden kaybolduklarn renmeye altm. Ona Rayko'nun yardmna gvendiimi anlat. Nasl ld beni ilgilendirmiyor. Ama kularn kaybolmas, baka bilinmezler de ieriyor. Belki de Rayko leyleklerle ilgilenen Batllar tanyordu. Onun Max Bhm adnda biriyle ilikisi olduunu sanyorum. Ben konutuka, Marcel inanmaz bir ifadeyle eviriyordu. Anlattklarmdan hibir ey anlamamt. Yine de eviriyor, Marin' de izgi gibi gzlerini benden ayrmadan, ban hafife eerek dinliyordu. Sonra bir sessizlik oldu. Marin' bir dakika boyunca bana bakt. Sonra konutu. Uzun uzun. Dikkatle. Baka insanlarn vaheti karsnda ypranm, yorgun ruhlarn kendilerine zg sesiyle. _ Rayko belasn aryordu, dedi Marin'. Ama yine de olum gibiydi. almyordu, almamas da nemli deildi. Ailesiyle ilgilenmiyordu, ite bu daha ciddiydi. Yine de ona kinlenmedim. Tabiat buydu. nsanlar onu rahat brakmadlar. (Marin uvaldan bir iek kard.) Bu iei gryor musun? Bu bizim iin sadece birka leva kazanma yolu. Rayko iin, bir soru, bir sr. O zaman da inceliyor, gzlyor, okuyordu. Rayko gerek bir bilgindi. Btn bitkilerin, btn aalarn adn, zelliklerini bilirdi. Kularn da yle. zellikle de bahar aylarnda seyahat edenler. Senin u leyleklerin gibi. Hesaplarn tutard. Avrupal baz gace'lere mektuplar gnderirdi. Mektup gnderdikleri arasnda, biraz nce adn sylediin o Bhm'n de olduunu sanyorum. Demek Rayko da Bhm'n gzclerinden biriydi. svireli hibir ey sylememiti. Bir kr gibi ilerliyordum. Marin' devam ediyordu: - ite olanlar sana bunun iin anlatyorum. Sen de Rayko gibisin, dnenlerdensin. (Dallarn arasndan, Mariana'ya bakyordum. Babasna fazla yaklamama niyetindeymi gibi geliyordu.) Ama olumun lmnn senin kularnla hi ilgisi yok. Bu, baka bir dnyaya ait rk bir cinayet. Rom nefretinin cinayeti. Her ey ilkbaharda, nisan sonunda, yola baladmzda oldu. Rayko'nun kendine zg alkanlklar
49

vard. Martla birlikte ata atlayp buraya, vadinin kenarna kadar gelir, leylekleri gzlerdi. O zamanlar, ormanda yalnz yaard. Kklerle beslenir, ak havada uyurdu. Sonra da geliimizi beklerdi. Oysa bu bahar, bizi karlayacak kimse yoktu. Ovay aradk, orman kar kar gezdik, sonra iimizden biri, ormann derinliklerinde Rayko'yu buldu. Vcudu soumutu. Hayvanlar cesedini yemeye balamt. Byle bir ey hi grmedim. Rayko plakt. Gs yarlm, vcudunun her yeri yrtlm, bir kolu ve kam neredeyse kknden kesilmi, tepeden trnaa yaralar iinde. (Mariana, yapraklarn glgesinde narin, istavroz kard.) Bylesine bir vaheti anlamak iin adamm, ok gerilere gitmek gerekir. Sana bu yklerden istediin kadar anlatabilirim. Bizim Hindistan'dan geldiimiz, bir dans kasttan olduumuz, ite bunun gibi bir sr ey anlatlr. Btn bunlar salaka eyler. Sana nereden geldiimizi syleyeyim: Bav-yera'daki insan avndan, Romanya'daki kle pazarlarndan, Polonya'da, Nazilerin bizi basit birer kobay gibi doradklar temerkz kamplarndan. Sana anlatacam adamm. Sava srasnda ok aclar ekmi yal bir Romni tanyorum. Naziler kadn ksr-latrdlar. Kadn hayatta kalmay baard. Birka yl nce, Alman hkmetinin lm kamplar kurbanlarna para verdiini duymu. Emeklilik hakkn elde edebilmesi iin, sadece bir muayeneden gemesi, bir bakma ektiklerini kantlamas gerekiyormu. Kadn muayeneden geip belgeyi alabilmek iin en yakn dispansere gitmi. Orada, kap alnca kimi grm? Kampta onu ameliyat eden doktoru. Bu gerek bir yk adamm. Bu dediklerim Le-ipzig'de oluyor, bundan drt yl nce. Kadn annemdi, bir metelik bile alamadan, ksa sre sonra ld. - iyi ama, bunun Rayko'nun lmyle ne ilgisi var?fcdiye sordum. Marcel evirdi. Marin' cevap verdi. - lgisi? (Marin' lmcl gzlerini zerime dikti.) lgisi, ktln dnd, adamm. (Bir parmayla topra gsterdi.) Bu topran zerinde, ktlk geri dnd. Marin' sonra gsn dverek Marcel'e bir eyler syledi. Marcel evirmeden nce, tereddt etti. Marin'den bir daha tekrarlamasn istedi. Sesler ykseldi. Marcel son szleri anlayamyordu. Sonunda, gzleri ya iinde, bana dnp fsldad:
50

- Katiller, Louis... Katiller Rayko'nun yreini almlar. On birinci blm Sliven yolunda, kimse azn amad. Marin' baz baka ayrntlar da anlatmt: ingeneler cesedi bulduktan sonra, Sliven evresinde viziteye km ingene Doktor Curi'e haber vermiler. Milan Curi bir otopsi yapabilmek iin hastaneden bir ameliyathane ayrlmasn istemi. steini reddetmiler. Bir ingene iin yerleri yokmu. l de olsa. Arabay bir dispanserin nne ekmi. Ayn ey. Konvoy sonunda Romlara ayrlm virane bir spor salonuna gitmi. Otopsiyi orada, spor salonunun eki kokusunda, basket potalarnn altnda yapm Dr. Curi. Kalbin alndn orada renmiler. Ayrntl bir rapor yazp polise vermi, polis de dosyay rafa kaldrm. Romlardan kimse bu aldrmazla armam. ingeneler alkm buna. Hayr, yal Rom'u ilgilendiren, damadm "kimin" ldrdyd. O katillerin adlarn rendii gn, ite o gn gne baklarn srtn okayacakt. Yola karken, garip bir ey oldu. Manana yanma yaklat, elime sertlemi bir defter sktrd. Bir ey sylemedi ama, defterin ne olduunu anlamak iin iine bir gz atmak yeterliydi: Rayko'nun not defteri. Leylekler hakkndaki grlerini, teorilerini yazd sayfalar. Hemen defteri torpido gzne sakladm. len olduunda, Sliven'e vardk. Son derece kiiliksiz bir sanayi ehri. Orta byklkte bir kent, orta ykseklikte binalar, ortalama bir keyifsizlik. Bu deersizlik sanki maden bir toz gibi sokaklar kaplyor, insanlarn yzlerini binalarn cephelerini rtyordu. Marcel'in ingene dnyasnn nemli kiilerinden biri olan Markus Lazarevi'le randevusu vard. Onunla le yemeinde buluacaktk, btn duyduklarmza ramen, yemei iptal etmek iin ok geti artk. tahsz, kimsenin masada kalmak iin istek duymad bir yemek oldu. Markus Lazarevi bir doksan boyunda, ok esmer tenli, bileinde knye, boynunda altn zincir, kendini yakkl sanan bir zppeydi. eitli ilere girip km, milyonlarca leva kazanm, baarl Rom'un bulunmaz rnei. Sanki astar kurnazlktan, d kadifeden dokunmu gibi, ikiyzl biri. - Anlyor musunuz, dedi ingilizce. Bir taraftan da filtresi yaldzl bir sigara iiyordu. Rayko'nun lmne ok

51

zldm. Ama bu iten hi kurtulamayacaz. Hep ayn iddet, hep ayn karmak ykler. - Size gre, bu ingeneler arasnda bir hesaplama mV? - Ben byle bir ey demedim. Belki de Bulgarlar yapmtr. Ama Romlar arasnda hep eski ekimeler, kan davalar srer. Her zaman yaklacak bir ev, kazanlacak kt bir ad vardr. Btn samimiyetimle sylyorum: ben de Rom'um. - Aman Tanrm, nasl byle konuursun? diye araya girdi Mar-cel. Rayko'nun hangi koullarda ldn bilmiyor musun? - iyi ya, Marcel. (Sigarasn kk ve gri bir kl parasndan kurtard.) Bir Bulgar serserisi sokakta, kanunda bir bakla bulunabilirdi, i biterdi. Ama bir Rom, hayr. Onu ormann iinde, kalbi sklm bulmak gerekir. Hl batl inanlara ve bylere inanlan bu lkede, bu lm zihinleri tehlikeli lde sarst. - Rayko serseri deildi, diye kt Marcel. "Salata kseleri" geldi. zerleri rendelenmi peynirle kapl, yeil yapraklar. Kimse dokunmad. Kahverengi hal deli, zerlerinde beyaz rtden baka ne bir atal, ne bir tabak, hibir ey bulunmayan masalarn olduu kocaman ve bombo bir salondaydk. Taklit kristal avizeler parltsz sarkyor, dardaki gnein soluk bir aksini yanstyordu. Her ey hibir zaman gelmeyecek bir ziyafet gn iin hazrlanm gibiydi. Markus devam etti: - Cesedin evresinde hibir iz, hibir belirti yoktu. Bilinen tek ey, yreinin alnd. Blge gazeteleri konuya saldrd, akllarna ne geldiyse yazdlar. Byclk, sihirbazlk ykleri. Daha da beteri. (Markus sigarasn bastrd. Marcel'in gzlerinin iine bakt.) Ne diyeceimi tahmin ediyorsun. Sz nereye getireceini anlamadm. Marcel Franszca bir parantez at ve yzyllardan beri Romlarn yamyam olarak tanndklarn anlatt. - Eski bir efsaneden baka bir ey deil. ocuk katili canavarn ingenelere uyarlanmas. Ama Rayko'nun yreinin kaybolmas, ou kulbede titremelere neden oldu. Markus'a bir gz attm, iri vcudu kmldamyordu. Yeni bir sigara yakmt. _ Yllardan beri, diye sze giriti, imajmz dzeltmek iin urayorum. Ama yeniden Ortaa'a dndk ite! stelik
52

bunda herkes sulu. Beni iyi dinleyin Msy Antioche. Bu anlattklarm gerek. Ben sadece gelecei dnyorum. (Ahtapot parmaklarn beyaz rtnn zerine koydu.) Yaam koullarmzn iyiletirilmesi, alma hakkmzn verilmesiiin urayorum. Markus Lazarevi, Sliven blgesinde siyasal bir kiilikti. Romlarn tek aday olmas, ona nemli bir g kazandryordu. Marcel bana Lazarevi'in, elbisesinin gzel kumana aslmaktan mutlu, bir alay kirli ocukla, kruvaze kostmnn iinde Sliven gettosunda nasl kaslarak gezindiini anlatmt. Pis kokan mstakbel semenleri karsnda yznn nasl buruacan tahmin edebiliyordum. Oysa btn irenmesine ramen, Romlarn gururunu okamas gerekiyordu. Politik arzularnn bedeliydi bu; imdi de Rayko'nun lm tekerine omak sokar gibiydi. Lazarevi durumu kendi grne gre anlatyordu: - Bu lmle btn abalarmz boa gitti; zellikle de toplumsal alandakiler. Mesela, bir yardm kuruluunun da katksyla, gettoda bir salk merkezi kurdum. - Hangi yardm kuruluu? diye sordum asabi bir ekilde. - Tek Dnya. (Markus bunu Franszca sylemi, sonra da ingilizce tekrarlamt.) Only World. Tek Dnya. Birka gn iinde, birbirinden yzlerce kilometre uzaklktaki yerlerde, nc kez karlayordum bu isimle. Markus devam ediyordu: - Sonra o gen hekimler gitti. Acil bir grev, dediler bana. Ama bitmek tkenmek bilmeyen kavgalarmzdan, uyum salamama inadmzdan, gacolar kmsemelerimizden bktklarn duyarsam, hi armayacam. Bana kalrsa, Rayko'nun lm ilerindeki son cesaret krntlarn da alp gtrd. - Doktorlar Rayko'nun lmnden hemen sonra m gittiler? - Pek yle denemez. Onlar Bulgaristan'dan geen temmuzda ayrldlar. - Faaliyetleri neyi ieriyordu? - Hastalarmz tedavi ediyorlar, ocuklarmz alyorlar, ila datyorlard. Bir tahlil laboratuvarlan ve kk mdahaleler iin ameliyat aletleri vard. (Markus ne sylediini bildiini anlatmak istercesine, baparmam iaret parmana srtt.) Tek Dn-ya'nn arkasnda ok para var. ok.
53

Markus hesab dedi, on gn nce Moskova'da baarszlkla sonulanan darbe giriimine deindi. Ona gre her ey, herkesin belirgin bir rol oynad tek ve geni bir siyasal programn parasyd. Romlarn sefaleti, Rayko'nun ldrlmesi, sosyalizmin k, btn bunlar, tabi onun seilmesiyle sonulanacak mantkl bir btn oluturuyordu. En sonunda, restorann knda, ceketimin yakasm yoklad ve Volkswagen'in fiyatn sordu, dolar olarak. Sadece nasl tepki gstereceini grp keyiflenmek iin, olmayacak bir fiyat syledim, lk kez gzlerini krpt. Arabann kapsn arptm. Bizi son bir kez selamlad, iri vcudunu otomobilin camna kasar edi. Sordu: "Anlamadm. Bulgaristan'a ne iin geldim demitiniz?" Kontak anahtarn evirirken, leyleklerin yksn zetledim. "Ya, gerekten mi?" diye balad gerek bir Amerikan aksanyla ve kmseyen bir ifadeyle. Lastiklere patinaj yaptrarak hareket ettim. On ikinci blm Akam altda Sofya'ya dnmtk. Hi zaman kaybetmeden, Dr. Milan Curi'e telefon ettim. Ertesi gn leden sonraya kadar, Plovdiv'de vizitede olacakm. Kars biraz ingilizce konuuyordu. Kim olduumu ve ertesi gn akama doru kocasn ziyaret edeceimi anlattm. Milan Curi'le karlamann benim iin ok nemli olduunu da ekledim. Kadn birka saniyelik bir tereddtten sonra adresi verdi, hatta yolu biraz tarif de etti. Telefonu kapadm, bir sonraki duram, stanbul'u dnmeye baladm. Max Bhm'n bana verdii zarfta bir Sofya-lstanbul tren bileti ile bir de tren tarifesi vard. Her gece on bir sralarnda, Trkiye'ye bir tren kalkyordu. svireli her eyi hazrlamt. Birka dakika boyunca onu dndm. Bana onun hakkmda bilgi verebilecek birini tanyordum: Nelly Braesler. Ne de olsa, beni Bhm'e gnderen oydu. Telefonu kaldrdm, Fransa'daki analmn numarasn evirdim. On kadar denemeden sonra baarl olabildim. Uzaktaki zil sesini, sonra da Nelly'nin daha da uzaktan gelen sert sesini duydum. -Alo? - Ben Louis, dedim souka. - Louis? Benim kk Louis'm, nerelerdesiniz? O yapmack dost, tatl sesi duyar duymaz, cildimin altnda sinirlerimin gerildiini hissettim. - Bulgaristan'da.
54

- Bulgaristan'da! Orada ne yapyorsunuz? - Max Bhm iin alyorum. - Zavall Max. Yeni rendim. Gittiinizi sanmyordum. - Bhm bir i iin para verdi. Ben de szme sadk kaldm. lmnden sonra da olsa. - Bize haber verebilirdiniz. - Bana haber vermesi gereken, sendin, Nelly (ben Nelly'yle senli benli konuuyor, o ise bana "siz" demek iin rpmyordu). Max Bhm kimdi? Bana nerecei grev konusunda neler biliyordun? - Benim kk Louis'm, sesinizin tonu beni rktyor. Max Bhm sradan bir kubilimciydi. Birbirimizi bir kubilim kongresinde tandk. Georges'un bu konularla ilgilendiini bilirsin. Max bize pek sevimli geldi. stelik, ok da seyahat etmiti. Ayn lkelerde bulunduk ve... - Mesela Orta Afrika Cumhuriyeti gibi mi? Nelly bir an duraklad, sonra daha alak bir sesle cevap verdi: - Orta Afrika Cumhuriyeti gibi, evet. - Bana verecei grev konusunda ne biliyordun? - Hemen hemen hi. Geen maysta Max bize d lkelerde gerekletirilecek ksa bir grev iin bir renci aradm yazmt. Biz de doal olarak seni dndk. - Bu grevin leyleklerle ilgili olduunu biliyor muydun? - Byle bir ey hatrlar gibiyim. - Bu grevin tehlikeli olabileceini biliyor muydun? - Tehlikeli mi? Aman Tanrm, hayr... Yn deitirdim: - Max Bhm hakknda, ailesi, gemii hakknda ne biliyorsun? - Hi. Max ok iine kapank bir adamd. - Sana karsndan sz etmi miydi? Hatta baz hrtlar duyuldu. - ok az, dedi Nelly bouk bir sesle. - Hi olundan bahsetti mi? - Olundan m? Olu olduunu bile bilmiyordum. Sorularnz anlamakta glk ekiyorum Louis... Daha da younlaan hrtlar. Haykrdm: - Son bir soru, Nelly: Max Bhm'n kalp nakli yaptrdm biliyor muydun? - Hayr! (Nelly'nin sesi titriyordu.) Tek bildiim, kalbinden rahatsz olduuydu. Enfarktsten ld, deil mi? Louis, yolculuunuzun bir anlam kalmad. Her ey bitti...
55

- Hayr, Nelly. Tam tersine, her ey yeni balyor. Seni daha sonra ararm. - Louis, benim kk Louis'm... Ne zaman dnyorsunuz? Hrtlar yeniden balad. _ Bilmiyorum, Nelly. Georges'u p. Kendine de iyi bak. Telefonu kapadm. Analmla her konumamdaki gibi, yine sarslmtm. Nelly hibir ey bilmiyordu. Kukusuz Braesler'ler namussuz olamayacak kadar zengindi. Saat sekiz olmutu. Hzla Herve Dumaz'ya bir faks yazp o gn rendiim korkutucu bilgileri ilettim. Mesajn sonuna da Max Bhm'n gemii hakknda kendi soruturmam yrteceimi yazdm. O akam, Marcel beni ve Yeta'y bir restorana gtrmeye karar vermiti. Geirdiimiz saatlerden sonra, olduka tuhaf bir fikir. Ne var ki Minas aykrlklarn adamyd; stelik biraz gevemeye ihtiyacmz olduuna inanyordu. Restoran Ruski Bulvar'nn zerindeydi. Marcel metrdotel roln stlenip, kapdaki karlaycya -beyaz ve kirli bir smokin ceketi giymiti- terasta oturmann mmkn olup olamayacam sordu. Adam ban sallayarak onaylad, merdiveni gsterdi. Teras birinci kattayd. Geni bulvara hkim, ak pencereli, byk bir salondu buras. Buraya kadar gelmeyi beceren kokular, beni ihtiyata davet ediyordu: kzarm et, sosis, fme domuz... Yerletik. Dekora bir gz attm: ahap benzeri doramalar, kahverengi bir hal, bakr avizeler. Alak sesle konuan aileler. Sadece lo bir keden yksek sesler geliyordu: yerel votka arkinin lsn karm bir grup Bulgar. Marcel bilgi bir tavrla Yeta'nn smarlayacaklarn belirlerken, ben de ngilizce'ye evrilmi mny elime aldm. Gz ucuyla onlar izliyordum. Uzun sakal ve sivri kellesiyle Mar-cel'i. Dimdik oturmu, evresine korku dolu gzlerle bakan Yeta'y. Kk kemirgen surat dank gri salarnn arasndan gvensizce bakyordu. Bu iki kuu bir araya getiren balan tahmin edemiyordum. Dn akamdan beri, tek bir kelime bile etmemiti Romni. Garson geldi. Glkler de hemen balad. Ne "salata" kalm-" ti ne de patlcan ezmesi. Hatta ne de turiya (sebze yemei). Hele balk, hi. Sabrm tamak zereyken, garsona mutfakta ne olduunu sordum. "Sadece et" dedi Bulgarca, dudanda tatsz bir tebessmle. O zaman bonfilenin
56

yanndaki garnitrde -yeil bezelye ve patates- karar kldm, eti istemediimi tekrar tekrar syledim. Marcel bana itahszlm konusunda bir fra ekti, kesin Psikolojik saptamalarda bulundu. Yarm saat kadar sonra, smarladm sebzeler geldi. Yarmda da, neredeyse hi piirilmemi, kanl bir et paras. Birden midem kalkt. Garsonun yakasna yapp, taba hemen gtrmesini syledim. Adam debelendi. Tabaklar utu, bardaklar krld. Garson kfretti; sonra o da yakama yapt. Ayaa kalkm, dvmeye hazrlanyorduk ki, Marcel aramza girmeyi baard. Garson hakaretler ederek taba gtrrken, kedekiler kadehlerini kaldrp, beni cesaretlendirmeye altlar. lgn gibiydim, tepeden trnaa titriyordum. Gmleimi dzelttim, sakinlemek iin balkona ktm. imdi Sofya'y serinlik saryordu. Balkon Ulusal Meclis'in de bulunduu Narodno-Sabranye Meydan'na hkimdi. Bulunduum yerden, yava yava klanan kentin byk bir blmn grebiliyordum. Sofya bir vadinin dibine kurulmutur. Akam olduunda, evresindeki dalar yumuak bir maviye brnr. Tam tersine, krmz-kahverengi olan kent, btn dikkatleri kendi zerinde toplar gibidir. Krmzya alan binalaryla ve kireli duvarlanyla, dikilmi, skntl, masalms Sofya bana Balkanlar'n yreinde bir gurur kenti gibi grnr. Dou lkelerinin sefaleti klieleriyle hi de uyumayan canll ve eitlilii beni artyordu. Kukusuz Sofya da gri binalar, kalabalk benzin istasyonlar, bo dkknlar konusunda payna deni almt ama ayn zamanda ak ve havadar, irin ve lgn bir yerdi, insan hazrlksz yakalayan rlyefi, turuncu tramvaylar, renkli dkknlar kente gsterilerin kahkaha ile korku arasnda gidip geldii tuhaf bir lunapark grnts kazandryordu. Marcel terasta yanma geldi. - Daha iyi misin imdi? diye sordu omzuma vurarak. - yiyim. Asabi bir kahkaha att: - ingene restoranm seninle ortak kurmay dnemiyorum. - zr dilerim Marcel, dedim. Seni uyarmam gerekirdi. Kk bir para bonfile bile kamam iin yeterlidir.
57

- Vejetaryen misin? - yle de denebilir. - nemli deil. (Gzlerini klandrlm kentin zerinde gezdirip tekrarlad.) nemli deil. Ben de fazla a deildim. Bu restorana gelmek iyi bir fikir deildi. Birka saniye sustu. - Rayko dostumdu Louis. Gerek ve sevecen bir dost, orman herkesten daha iyi tanyan, her bitkinin yerini bilen harika bir genti. O Nikolilerin beyniydi. Hasat srasnda btn grev ondayd. - yleyse nasl oldu da Rayko'yu alt aydr grmedin? Neden ]<imse sana ldn bildirmedi? - Geen bahar Arnavutluk'taydm. Orada korkun bir alk ba gsteriyor. Fransz yetkilileri harekete geirmeye alyorum. Marin' ve tekilerine gelince, bana neden haber versinler ki? Dehet iindeydiler. Hem stelik, sonuta ben de bir gaceyim. - Rayko'nun lm konusunda, senin fikrin ne ? Marcel omuz silkti. Sanki dncelerini toparlamak istermi gibi, bir sre bekledi. - Bir aklamam yok. Romlarn dnyas, iddet dnyasdr. Her eyden nce, kendi aralarnda. Kolayca bak ekerler, yumruk atmalanysa daha da kolaydr. Kk haydutlar gibi yaarlar. Ama en korkun iddet dardan gelir. Gacelerin iddeti. Bkmayan, aman vermeyen, onlar her yerde sktran, yzyllardan beri pelerini brakmayan bir iddet. Bulgaristan'n, Yugoslavya'nn, Trkiye'nin byk kentlerinin yaknlarnda o kadar ok teneke mahallesi grdm ki. Sonu olmayan bir rkla kar korunmaya alan, isiz ve geleceksiz ailelerin yaad, amurun iinde, birbirine dayanarak ayakta durmaya alan barakalar. Bazen saldrlar iddetle, dolaysz gelir. Baka zamanlardaysa daha gelimi yntemler kullanlr. Yasalardan ve yasal nlemlerden sz ediyorum. Ne var ki sonu hep ayndr: Romlar, dar! Tank olduum btn polisli, buldozerli, yangnl mahalle tahliyelerini bir bilsen... Bir de baraka kalntlarnda, araba yangnlarnda len ocuklar grdm Louis. Romlar vebadr, lanetlenecek bir hastalktr. Tamam yleyse, Rayko'ya ne oldu? Gerekten, bilmiyorum. Belki de rk bir cinayettir. Ya da Romlar blgeden kovmak iin bir uyan. Hatta btn suu onlarn

58

zerine ykmak iin bir strateji. Her ne olursa olsun, Rayko pis bir yknn masum kurban oldu. Btn bilgileri kaydettim. Belki de bu "pis yknn" Max Bhm ve srlaryla bir ilgisi yoktu. Konuyu deitirdim: - Tek Dnya hakknda ne dnyorsun? - Gettodaki doktorlar m? Kusursuzdular. Anlayl ve fedakr. Dk kez Bulgaristan Romlarna gerek bir yardm yaplmt. Marcel bana dnd: - yi de senin Louis, btn bu olaylarn iinde, senin yerin ne? Marin'le konuurken anlattn ciddi ey de ne? Hem leylekler bu ite ne aryor? - Ben de bir ey bilmiyorum. Senden sakladm bir ey var, Marcel; bana leylekleri izlemem iin para veren, Max Bhm'd. Adam arada ld, onun lmnden beri de esrar perdesi daha da yaylyor. Sana daha fazlasn syleyemeyeceim ama, emin olduum tek bir ey var, o da kubilimcinin kirli ilere bulat. - yleyse ii neden kabul ettin? - Beni her trl entelektel megaleden uzak tutan zorlu bir eitim dneminden ktm. On yl boyunca, hibir ey yaamadm, hibir ey grmedim. nsann iinde korkun bir boluk, kafasn duvarlara vurduracak bir yaama al brakan bu kandr-macaya bir son vermek istedim. Bu, benim iin bir tutku gibiydi. htiyar Max bana Avrupa'y, Ortadou'yu, Afrika'y gezip leylekleri izlememi nerdiinde, bir an bile tereddt etmedim. Yeta yanmza geldi. Sabrszlanyordu. Garson ona hizmet etmemekte direniyordu. Sonunda hibirimiz bir ey yiyemedi. Karanlkta, gk koyu ynden derinlikler ayordu. - Dnelim, dedi Marcel. Frtna geliyor. Odam kiiliksiz, m gszd. Yamur yamak zahmetine katlanmazken, darda gk gdyordu. Hava boucu olmasna ramen, odada klima yoktu. Byle bir s, artcyd. Bandan beri Dou lkelerini lmcl bir soukta, yeterince stlamam meknlarda krk apkalar olarak dnmtm. On buukta, Argos verilerini kontrol ettim. Sliven'deki ilk iki leylek, oktan Boazii Kprs'nn yolunu tutmutu bile. Kaytlar her ikisinin de akam alty eyrek gee sralarnda, Trk snr yaknndaki Svilengrad'a indiklerini gsteriyordu.
59

Bu akam Sliven'e bir leylek daha gelmiti. tekiler de peinden gelecekti kukusuz. teki rotay, Bat gzerghn da inceledim: spanya ve Fas yolunu seen sekiz leylei... ou Cebelitark Boaz'n am, Sahra'ya doru uuyorlard. Frtna hl dinmemiti. Yatama uzandm, sndrp ba ucu lambam yaktm. te ancak o zaman Rayko'nun defterini atm. Leylee dzlm gerek bir methiye. Rayko her eyi kaydetmiti: kularn geii, yuva says, yavru says, kazalar... Ortalamalar hesaplyor, bunlardan sistemler karmaya alyordu. Defteri Max Bhm'n ok houna gidecek stunlarla, saylarla doluydu. Defterin kenarna, yetersiz bir ngilizce'yle kendi grlerini yazyordu. Ciddi, dosta, esprili grler. Sliven'de yuva kuran iftlere isimler takm, defterin sonundaki blme de isimlerin nedenlerini sralamt. Yosundan bir rtnn zerine yuvalanan "Gm Klleri", erkeinin asimetrik bir gagaya sahip olduu "ekici Gagalar", gne kzanp batarken konan "Kzl Baharlar" ite byle tandm. Rayko grdklerini teknik emalarla ve anatomik incelemelerle de sslyordu. Dier krokilerdeyse eitli halka ekilleri iziliydi: Fransz, Alman, Hollanda bilezikleri, bir de tabi Bhm'n-kiler. Rayko her izimin yanma tarihini ve grld yeri yazmt. Bir ayrnt dikkatimi ekti; ift halkal leylekler, iki deiik halka modeli tayorlard. Doum tarihlerini gsteren halka inceydi, tek bir paradan oluuyordu. Bhm'n daha sonra takt ise daha kalnd, bir kska gibi alyordu. Gidip fotoraflar buldum, kularn bacaklarm inceledim. Rayko doru grmt. Halkalar ayn deildi. Bu ayrntnn zerinde dndm. te yandan, halkalarn zerindeki yazlarda hibir farkllk yoktu; tarih ve takldklar yer, hepsi bu kadar. Darda, yamur nihayet yamaya karar vermiti. Camlan atmda serin hava ieri doldu. Uzakta Sofya, gm frtnasna tutulmu bir galaksi gibi, klarm yayyordu. Okumaya devam ettim. Son sayfalar 1991 leyleklerine ayrlmt. Rayko'nun son ilkbahar. Joro gibi Rayko da ubat ve mart aylarnda Bhm'n leyleklerinin dnmediinin farkna varmt. Joro gibi o da bunu kularn yaral ya da hasta olmalarna balamt. Rayko'nun bana syleyecek baka bir eyi
60

yoktu. Notlarm okuyarak son gnlerini izledim. 22 nisan tarihli sayfa botu. On nc blm - Tarih boyunca ingenelerin gebelii, daha ok gacelerin sonu gelmez rklnn bir sonucu gibi grnyor. Sabahn altsnda, Bulgar tarlalarnn uzaktan sken afanda ben otomobili kullanrken, Marcel oktan konferansna balamt. - Gebe olarak kalm ingeneler, toplumun en yoksullar, en mutsuzlardr. Her baharda, geni ve scak bir evin hayalim kurarak yola derler. Aym zamanda asl eliki de buradadr, bu gebelik ingene kltrnn ayrlmaz bir parasdr. Yerleik Romlar bile, dzenli olarak seyahat ederler. Erkekler kanlaryla byle tanr, aileler byle birleir. Bu gelenek, fizik yer deiikliinin de tesinde, bir yaam biimi, bir ruh halidir. Bir Rom'un evi, hep kocaman bir adr gibidir; toplumsal hayatm temeli olan, eyann, yerleimin sslerin araba iini hatrlatt byk bir odadr. Yeta arkada uyuyordu. Austosun 31'ine gelmitik. Bulgaristan'da topu topu on alt saatim kalmt. Marin'le bir daha grp sorular sormak, bir de 23 ve 24 nisan 1991 tarihli yerel gazetelere bakmak iin Sliven'e gitmeyi kafama koymutum. Polis dosyay rafa kaldrm olsa da, gazeteciler baz ilgin ayrntlar yakalam olabilirlerdi belki de. Btn bu aratrmalardan nemli bir sonu karmay ummuyordum, ama bugn yapacaklarm akamst Dr. Curi'le bulumama kadar beni oyalayacakt. te yandan, geni ovann kenarndaki leylekleri de uyanrken yakalamak istiyordum. Gazeteleri ziyaretimiz hibir ie yaramad. Rayko cinayetiyle ilgili makaleler bir rk sylemler furyasndan baka bir ey deildi. Markus Lazarevi haklyd: Rayko cinayeti zihinleri sarsmt. Atkitno gazetesi Romlar aras hesaplama savn benimsiyordu. Makaleye gre iki toplayc klan bir blge iin kapmlard. Makale sonunda Romlara kar bir iddianameye dnyor, son birka ayda Sliven'i sarsan ve ingenelerin barolleri paylatklar bir dizi skandali hatrlatyordu. Ksacas, Rayko cinayeti bu skandallarn en nemlisi, zirvesiydi. ingenelerin ormanlar sava alanna evirmelerine, Bulgar kylleri, zellikle de gezmeye gelen ocuklar iin tehlikeli bir yere dntrmelerine izin
61

verilmemeliydi. Marcel bir taraftan makaleyi eviriyor, bir yandan da fkeden kpryordu. Muhalefet partisi UDF'nin balca yayn organ Kutba ise daha ok batl inanlar zerinde duruyor. Makale ipucu bulunamama-sna deiniyor ve byclk, sihirbazlk zerine dayandrlm bir varsaymlar dizisi gelitiriyordu. Bu varsaymlara gre, Rayko bir "hata" ilemiti. Cezalandrlmas iin, yrei sklm ve bir yrtcnn acmaszlna teslim edilmiti. Sonunda da makale cehennemi bir slupla Sliven halkm uyaryor, gerekten eytan bir gruha dnm ingenelere kar dikkatli olmay tlyordu. Avclar Birlii olduka ksa bir yazda Rom vahetinin bir tarihesini sunuyordu. Kundaklanm evler, cinayetler, hrszlklar, kavgalar ve benzeri haydutluklar olduka eletirel bir slupla sralanyor, i ingenelerin yamyamlna kadar gtrlyordu. Yazar, grn desteklemek iin ingenelerin XIX. yzylda insan eti yemekle sulandklar Macaristan'daki bir olay rnek veriyordu. - Burada sylemedikleri, Romlarn o sulamalardan aklandklar, diye haykrd Marcel. stelik ge kalm bir aklanmayd bu, nk yzden fazla ingene bataklklarn dibinde lin edilmiti. Bu kadar fazlayd. Minas eski matbaada kkryordu. Avaz avaz bararak bayazar ard, eline geen kt tomarlarm frlatt, mrekkebi devirdi, arivleri taramamza izin veren yal adam sarst. Glkle de olsa, onu yattrmay baardm. Matbaadan ktk. Yeta hibir ey anlamam, peimizden geliyordu. Sliven Gar yaknlarnda prefabrik bir bfe grp, birer Trk kahvesi imeyi nerdim. Marcel yarm saat boyunca Roman homurdand, sonunda sakinleti. Arkamzda ingeneler, yrtc hayvan sessizliiyle yava yava badem yiyorlard. Marcel bayramlk azm aarak laf att. Romlar glmsedi, sonra cevap verdiler. Birazdan, Marcel kahkahalar atmaya balad. Neesi geri gelir gibiydi. Saat ondu. Yol arkadama rota deitirerek ovay arnlamay, leylekleri aramay nerdim. Marcel heyecanla kabul etti. Karakterini daha iyi tanmaya balamtm: Minas de gebeydi, sadece meknda deil, zaman iinde de gebe.

62

Sadece imdiyi yayordu. Kafasnda, bir andan dierine olan deiiklik belirgin ve kklyd. nce balarn arasndan getik. Kalabalk bir Romni grubu ardaklarn zerine eilmi, zm koparyordu. Havada ar bir zm kokusu vard. Biz geerken kadnlar doruluyor, bizi selamlyorlard. Hep ayn koyu ve mat suratlar. zerlerinde hep ayn canl ve renkli paavralar, ilerinden bazlar trnaklarn kpkrmz boyamt. Sonra, ara sra iekli bir aaca rastladmz, ssz ve kocaman ovaya girdik. Ama diri otlarn arasnda en ok grnen, parlak ve siyah bataklk izleriydi. Birden beyazms uzun bir zirve grnty bld, "ite, oradalar" diye mrldandm. Marcel drbnm alp srye evirdi. Hemen ardndan sadaki bir patikay gstererek, "Buraya sap" dedi. amurlu kara daldm. Yavaa leyleklere yaklayorduk. Orada yzlercesi vard. Bir ayaklarnn zerinde dimdik, uyuuk, sessiz. "Motoru durdur" diye fsldad Marcel. Arabadan inip ilerledik. Kulardan birka rperdi, kanatlarm rpt, sonra havaland. Durduk. Otuz saniye. Bir dakika. Kular eski dzenlerine dndler, gagalaryla topra kartrdlar, narince yrmeye devam ettiler. Yeniden birka adm attk. Kular otuz metre temizdeydi. Marcel, "Duralm" dedi, "daha fazla ilerleyemeyiz. Drbnm alp, leylekleri incelemeye koyuldum. Hibirinde halka yoktu. leye doru Marin'in dzlne vardk. Romlar bizi daha scak karladlar. Marin'in kars, ayiekli Sultana; Mermet'in kars burnu kemerli Zaynepo; elleri belinde, kzl sal kadn, Kos-ta'nn kadn Katio. Rayko'nun dul kars Mariana aylk bebei Denke'yi uyutmaya alyordu. Gne ykselmiti. allklardan, bceklerin hareketiyle tetiklenmi bir ses ykseliyordu. - Cesedi bulan her kimse, onunla grmek istiyorum, dedim. Marcel yzn buruturdu. Yine de isteimi evirdi. Bu kez Marin' bana irenircesine bakt, sonra da Mermet'i ard. Cildi kahverengi, sivri yz parltl peremlerinin altna gml bir dev. Gevezelik etmeye niyeti yok gibiydi. Kk bir dal paras koparp dalgnca dilemeye koyuldu, bu arada birka kelime etti. - Anlatacak bir ey yok, diye evirdi Marcel. Mermet Rayko'yu ormanda bulmu. Tm aile onu aramak iin
63

ormana dalm. Mermet hi kimsenin girmedii blgeye girmi. Cesedi orada bulmu. - Tam olarak nerede? Bir aklkta m, allarn arasnda m? Marcel sorumu evirdi. Mermet cevap verdi. Minas anlatt: - Bir aklkta, otlar, sanki dzlenmi gibi, ksackm. - O otlarn zerinde hi iz yok muymu? - Yokmu. - Ya evrede? Ayak izi? Tekerlek izi? - Yokmu. Aklk ormann ok ilerinde. Bir arabann giremeyecei bir yerde. - Ya ceset? diye devam ettim. Ceset naslm? Rayko boumu mu? - Sylemesi g, diye cevap verdi Marcel Mermet'in sylediklerini dinledikten sonra. Kolu gsne yapk, yatyormu. Derisi her ynde kesikmi. Barsaklar buradan (Mermet kalbini gsteriyordu) balayan kahverengimsi bir yaradan dklyormu. Tuhaf olan yzym. kiye blnm gibi. Gzler fal ta gibi ak. Bembeyaz. Korku dolu. Az kapal, rahat, dudaklar gevek. - Hepsi bu mu? artc baka bir ey? -Yok. Mermet dal parasn geveleyerek birka saniye sustu, sonra bir eyler ekledi. - Bir gn nce byk bir frtna km olmal. nk o blgedeki btn aalar yatm, dallan ve yapraklan drt bir yana savrulmu. - Son bir soru: Rayko sana hibir eyden sz etmedi mi, bir eyler bulduunu anlatmad m? Bir eylerden ekinir gibi miydi? Mermet, Marcel'in sesiyle son noktay koydu: - Onu iki ay boyunca kimse grmemiti. Btn bu aynntlan defterime yazp, Mermet'e teekkr ettim. Usulca ban sallad. nne bir anak st konmu bir kurda benziyordu. Kampa dndk. ocuklar arabann radyosunda kasetlerini dinlemek istiyorlard. Gz ap kapayncaya kadar ak kapl Volkswagen klarnetlerin, akordeon ve dmbeleklerin birbiriyle yant bir ingene orkestrasna dnd. Biraz armtm. Herkes gibi ben de ingene mziinin kemandan olutuunu sanyordum. Bu tiz sesler daha ok bir dervi raksnn byleyici zelliklerini andnyordu. Sultana bize Trk kahvesi sundu: dibi telveli ac bir iecek. Elimdeki fincana dudaklanmn ucunu dokundurdum. Marcel
64

gerek bir uzman gibi kk yudumlar alyor, bir yandan da ayiek-li kadnla sohbet ediyordu. Bana kahveden, piirilme ynteminden falan bahsediyormu gibi geldi. Marcel sonra fincann evirip, birka dakika bekledi. Sonra da uzman gzyle dibini inceledi, Sultana'nn da yardmyla yorumlar yapt. O zaman kahve falnn yntemlerinden bahsettiklerini anladm. Bense, gergin, etrafa kk glckler datyordum. Marin' ve brleri iin, Rayko'nun lm gemite kalmt. (Marcel bir yln sonunda lnn adnn zgrlne kavutuunu anlatmt: o zaman ad yeni domu bir bebee verilebilir, bir ziyafet dzenlenip, lnn ruhu kardelerinin dne girmeye son vereceinden rahata uyunabilir.) Oysa benim iin bu lm, tam tersine, imdiyi paralyordu. Kukusuz gelecei de. leden sonra ikide, bulutlar geri dnmt. Akama doru Sofya'da Milan Curi'le buluabilmek iin, yola koyulmamz gerekiyordu. Kumpanyay selamladk, glckler ve sarlmalarla onlardan aynldk. Yolda, Sliven banliysnden getik. urada burada araba en-kazlannn yatt, toprak yollarla blnm tozlu teneke mahalleleri. Yavaladm. "Burada ok dostum var" dedi Marcel. "Yine de sana bunu yapmak istemem. Gidelim." Asfaltn kenanndaki ocuklar geiimizi selamladlar. "Gace! Gace! Gace!" Yalnayak dolayorlard. Yzleri kirli, salan pislik iindeydi. Hzlandm. Birka saniye sonra, sessizlii bozdum: - Syle bana Marcel, Rom ocuklan neden bu kadar pis? - Bo vermilik falan deil Louis. Bu eski bir gelenek. Romlara gre ocuk o kadar gzel bir yaratktr ki, nazar dedirmeye hazr yetikinlerin ilgisini eker. Onun iin hi ykanmazlar. Bir eit gerei peeleme. Gzelliklerini ve saflklarn baka gzlerden saklamak iin. On drdnc blm Marcel dn yolu boyunca bana Milan Curi'i anlatt. - Deiik bir adamdr, dedi. Yalnz bir ingene. Tam olarak nereden geldiini kimse bilmiyor. Kusursuz bir Franszca konuur. Tp eitimini Paris'te yapt sylenir. Balkanlar'da grlmesi yetmili yllarn iidir. O dnemden bu yana Curi Bulgaristan', Yugoslavya'y, Romanya'y ve Arnavutluk'u kar kar dolar, insanlara bedava bakar. Elindeki imknlarla Romlar tedavi eder. ada tpla ingenelerin
65

doa bilgilerini harmanlar. Ciddi kanamalar olan bir sr kadnn hayatn kurtard. Kadnlar Macaristan'da ya da ekoslovakya'da ksrlatrlm. Buna ramen Curi gizli krtaj yapmakla suland. Galiba iki seferinde de mahkm oldu. Batan aa yalan. Hapisten kar kmaz, turnelerine brakt yerden balad. Rom dnyasmda Curi nl biridir, neredeyse bir mitostur. Byl glere sahip olduuna inanlr. Onunla konumaya yalnz gitmeni neririm. Belki tek bir gaceye konuur. ki gace, fazladr. Bir saat kadar sonra, altya doru Sofya'ya yaklayorduk. nce derin ukurlarla evrili harap mahallelerden getik, sonra da ingenelerin kamp kurup, hayatta kalmaya altklar bo arsalarn yanndan. Srlsklam adrlar alvyonlara kaplp, gidecek gibi grnyordu. Alay eder gibi; doulu usul bol kuma pantolonlar giymi Romni kzlar bu yamur ve amur cehenneminin altnda amar asyorlard. Gizli baklarla. Kaamak glcklerle. Rom halknn gzellii ve gururu bir kez daha yreimi dalyordu. Lenin Bulvar'na sapp Marcel ve Yeta'y Narodno-Sabranye Meydam'nda braktm. iftin hemen yalanda iki odal bir dairesi vard. Marcel, Milan Curi'in evini tarife kalkt. Cebinden ypranm bir defter karp koca bir sayfay emalarla, Kiril yazsyla doldurmaya giriti. "Yanlman imknsz" diyordu beni sokak isimlerine, kestirmelere ve gereksiz ayrntlara boarken. Sonunda Latin harfleriyle Curi'in ak adresini yazd. Marcel ve Yeta beni gara kadar geirmekte srarlyd. O yzden ayrldmz yerde, bu kez saat sekizde bulumaya karar verdik. Sheraton'a gelip valizimi kapattm, hesab kaln leva destele-riyle dedim. Mesaj gelip gelmediini sordum. Alt buukta yine sakin Sofya sokaklarndaydm. Bir kez daha Ruski Bulvan'ndan geip, General Vladimir Zaymov Caddesi'ne ulamak zere sola saptm. Ikl tabelalar yerdeki su birikintilerinde oynayordu. Bir tepenin stne ktm. teki yamata gerek bir orman grdm. "Parkn iinden geeceksin" demiti Marcel. Balta girmemi bir ormanda kilometrelerce yol aldm. Grimsi bir bulvar boyunca, i karartc siteler grdm. Sonunda aradm soka buldum. Dndm, tereddt ettim, yolun ukurlarnda arabann altn vurdum, isimsiz binalar
66

boyunca ilerledim. Doktor 3 C numaral binada oturuyordu. Hibir yerde bu numaraya rastlamadm. Elimdeki defteri sokakta yamurun altnda oynayan Rom ocuklarna gsterdim. Kahkahalar atarak, tam karsnda durduum apartman gsterdiler. ieride, scak daha da artt. Hava kzartma, lahana ve p kokulan yklyd. Dip tarafta iki adam asansr kapm ekitiriyordu. Kaslar ampuln plak nda parl parl, terli iki dev. "Dr. Curi?" diye sordum. Parmaklaryla 2 yaptlar. Merdivenleri koarak ktm, doktorun levhasn grdm. Kapnn ardndan bir cehennem grlts geliyordu. Kapy aldm. Birka kere. Kap ald. Mzik kulak zarlarma saldrd. Karmda ok tombul, ok esmer bir kadn duruyordu. Adm ve Curi'in adn tekrarladm, ieri girmeme izin verdiyse de, sarmsak kokulanyla ve bir ayakkab ordusuyla dolu darack bir koridorda beni brakt. Dockside' larm kardm, yzm ter iinde, beklemeye koyuldum. Kaplar arpt, grlt daha da ykseldi, sonra uzaklat. Birka saniyede, grltnn arasndan Marin' ve ailesinin otomobilimde dinledikleri mzii tandm; ayn dvnmeler, klarnet ve akordeon lgnl. Burada insan sesleri de yara katlyordu. Bir kadn sesi, ksk ve yrtc. - Gzel ses, deil mi? Gzlerimi ksp, glgeye dndm. Koridorun ucunda, hareketsiz bir adam duruyordu. Dr. Milan Curi. Marcel her zamanki hayal dnyasna sadk kalm, asl sylemesi gerekeni atlamt: Milan Curi cceydi. Minik deil (boyu bir elli falan olmalyd), ama sakatlnn btn zelliklerini tayan bir cce. Kafas dev gibi duruyordu, gs de koskocaman. Eri bacaklar glgenin iinden birer kska gibi beliriyordu. Yzn gremiyordum. Curi tok sesiyle ve kusursuz bir Franszca'yla devam etti: - Ad Esma. Romlarn divas. Arnavutluk'ta ilk ayaklanmalar onun konserlerinde balad. Siz kimsiniz, Msy? - Adm Louis Antioche, dedim. Fransz'm. Buraya Marcel Minas'nn tavsiyesi zerine geldim. Bana birka dakikanz ayrabilir misiniz? - Benimle gelin. Doktor topuklar zerinde dnp, sola sapt, gzden kayboldu. Peinden gittim. Televizyonun bangr bangr
67

bard uzun bir salondan getik. Ekranda kyl kyafeti giymi kzl sal dev bir kadn, mujik klna brnm yal bir akordeoncunun eliinde krmz ve mavi bir topa gibi dnyor, ark sylyordu. Grnt daha ok i karartcyd, ama mzik enfesti. Odadaki Romlarn kardklar grlt daha da yksekti. Abartl hareketler ve kahkahalar eliinde yiyip iiyorlard. Kadnlar parltsz byk kpeler takm, simsiyah salarn rmlerdi. Erkeklerin bandaysa keeden yaplm kk apkalar vard. Curi'in alma odasna girdik. Kapy kapatt, ar bir perdeyi ekip mzik grltsn hafifletti. Baklarm odann iinde gezdirdim. Yerdeki hal ypranmt, mobilyalar ise kartondan yaplm gibiydi. Bir kede demirler ve kaylar taklm bir yatak vard. Yatan yanndaki cam etajer paslanm ameliyat aleti doluydu. Ksa bir sre kendimi yasad bir krtajcnn, bir kknn yannda sandm. Hemen ardndan da, byle bir ey dndm iin utandm. Curi tam da bylesi nyarglar nedeniyle birka kez hapse girmiti. Milan Curi sadece dier Romlar tedavi eden bir Rom doktordu. - Oturun, dedi. Kol dayama yerleri atlam, krmz bir koltua ktm. Curi bir an karmda, ayakta dikildi. Frsattan yararlanp, onu alabildiince inceledim. Yz hayranlk uyandrcyd. Esnek ve dzenli izgilere sahip, gzel bir aa kabuu gibi. Byk baa gzlklerin evreledii kocaman yeil gzleri vard. Curi erken yalanm, krklarnda biriydi, insan esmer cildindeki derin yarklarn izini srebiliyordu, gr salar da metalik bir griydi. Oysa bu ayrntlar ondan beklenmeyecek bir gc, bir dinamizmi da vuruyordu. Kasl kollan gmleinin kuman geriyor, yakndan baklnca, vcudunun st ksmnn normal boyutlarda olduu anlalyordu. Milan Curi masasnn arkasna geip oturdu. Darda yamur hzn daha da artrmt. e kusursuz Franszcasm kutlamakla baladm. - Eitimimi Paris'te yaptm. Fakltede, Saint-Peres Soka'nda. Sustu, hemen ardndan devam etti: - Bu kadar kibarlk yeter, Msy Antioche. Ne istiyorsunuz? - Sizinle Rayko Nikoli, hani geen nisan aynda Sliven ormannda ldrlen ingene konusunda konumaya geldim. Otopsiyi sizin yaptnz biliyorum. Size baz sorular sormak isterdim.
68

- Fransz polisinden misiniz? - Hayr. Ama belki de bu cinayetin benim u anda yrttm aratrmayla bir ilgisi olabilir, diye dnyorum. Bana cevap vermek zorunda deilsiniz. Ama brakn da, kendi ykm anlataym. Ondan sonra sorduklarmn bir cevap gerektirip gerektirmeyeceine siz karar verirsiniz. - Sizi dinliyorum. Maceram anlattm: Max Bhm'n bana verdii deiik grevi, kubilimcinin lmn, gemiini evreleyen srlan, yolumun zerinde karlatm ilgin ayrntlar; benim gibi, leylekler konusunu aratran iki Bulgar', srekli karma kan Tek Dn-ya'y... Cce adam konumam boyunca gzn krpmad. En sonunda sordu: - Btn bunlarn Rayko'nun lmyle ne ilgisi var? - Rayko da kubilimciydi. Leyleklerin geiini gzlyordu. O kularn bir sr sakladklarndan eminim. Belki de Rayko'nun gzlemleye gzlemleye zd bir sr. Belki de hayatna mal olan bir sr. Btn bu sylediklerimin size anlamsz gelebileceini biliyorum Dr. Curi. Ama siz cesede otopsi yaptnz. Bana baz bilgiler verebilirsiniz. On gnde, bin kilometre yol yaptm. Yaklak on bin kilometrem daha var. Bu gece saat on birde stanbul trenine binmi olacam. Artk Sofya'da bana bir eyler anlatabilecek tek kii sizsiniz. Curi gzlerini birka saniye benden ayrmad, sonra bir sigara paketi kard. Bana da ikram etti, (teekkr ederek reddettim) etrafa gl bir benzin kokusu yayan kocaman bir akmakla yakt. Mavimtrak bir duman bizi bir sre ayrd, sonra da ilgisiz bir sesle sordu: - Hepsi gerekten bu kadar m? Boazmda ykselen fkeyi hissettim: _ Hayr. Doktor Curi. Bu ite kularla fazla bir ilgisi olmayan, yine de insan ok sarsan bir rastlant daha var; Max Bhm kalp nakli yaptrmt. Salk dosyas ya da kayd olmayan bir kalp hastas. - te imdi oldu, dedi Curi sigarasnn kln geni bir kupaya silkerek. Anlalan size Rayko'nun kalbinin alnd anlatlnca siz de bir organ kaakl ya da ona benzer bir ey var diye dndnz. - Ama bakn...

69

- Palavra. Beni iyi dinleyin, Msy Antioche. Size yardm etmek istemiyorum. Bir gaceye asla yardm etmem. Ama yapacam aklamalar vicdanm rahatlatacak. (Curi bir ekmece ap, masasnn zerine birbirlerine zmbalanm birka kt brakt.) ite 23 nisan 1991 gn Sliven spor salonunda Rayko Nikoli'in cesedi zerinde drt saat alp aratrdktan sonra hazrladm rapor. Benim yamda bylesi bir yardm fazla saylr. Raporu Bulgarca yazmak iin kendimi zorladm, oysa Roman de yazabilirdim. Ya da Esperanto. Kimse okumayacak olduktan sonra. Bulgarca bilmiyorsunuz, deil mi? yleyse ksaca zetleyeyim. Ktlar eline ald, gzlklerini kard. Gzleri sanki bir by etkisiyle yan yarya kld. - nce ereveyi izelim. 23 nisan sabah, Sliven gettosunda her zamanki turnemi yapyordum. Kosta ve Mermet Nikoli, her ikisi de iyi tandm toplayclardr, yanma geldiler. Rayko'nun cesedini bulmular, kuzenlerinin bir aynn saldnsma uradndan emindiler. Ormann iindeki aklkta cesedi grdmde, gerein hi de dndkleri gibi olmadm hemen anladm. Rayko'nun vcudunu kaplayan korkun yaralar, birbirinden farkl iki belirgin tiptendi. Cesette hayvan snklan vard, ama bu snklar ameliyat aletleriyle gerekletirilmi yaralardan sonraki bir dneme aitti. stelik, evrede ok az kan vard. Yaralarna baknca, Rayko'nun bir alyuvarlar denizinde yzyor olmas gerekirdi. Oysa durum hi de yle deildi. Bir de ceset nlplakt, vahi bir hayvann kurbanm soymak zahmetine katlanacam sanmyorum. Otopsi yapmak iin, Nikolilere cesedi Sliven'e getirmelerini syledim. Bir hastane aradk. Ama bounayd. Sonunda o spor salonunu bulduk, orada alp Rayko'nun son saatlerini genel hatlanyla canlandrma imkn buldum, isterseniz, bir dinleyin: 23/4/1991 tarihli otopsi raporundan alntlar: Konu: Rayko Nikoli, erkek. plak. 1963 ylnda skenderun, Trkiye'de domu. Muhtemel lm tarihi 22/4/1991, kalp nahiyesindeki derin yara sonucunda Sliven, Bulgaristan yaknlarnda Duru Sular olarak adlandrlan ormanda, saat yirmi-yirmi arasnda. Curi baklarn kaldrp ekledi: "Cesedin genel durumunu atlyorum. Yaralarn tanmm dinleyin."

70

Vcudun st yans. Dudaklar evresinde tka izleri dnda, yze dokunulmam. Kesik bir dil (kurban dilini koparmak iin srm olmal). Ensede gzle grlr bir morluk ya da rk yok. Gsn n ksmnn incelenmesinde, kprckkemiklerinden balayp gbee kadar inen, uzunlamasna ve dz bir yara grlyor. Ameliyatlarda kullanlan cinsten, ok kesici bir aletle gerekletirilmi, kusursuz bir kesik. Yarann kenarlarnda fazla kan grlmediinden, elektrikli neter de kullanlm olabilir. Boyunda, gsn n ksmnda ve kollarda yine kesici bir aletle yaplm saysz yark gryoruz. Sa kol omuz hizasndan neredeyse tmyle kesilmi. Gs-karn boluu yaras evresinde saysz pene izi. ncelikle ay ya da vaak penesi. Saysz srk; gste, omuzlarda, brlerde ve kollarda. evreleri di izleriyle dolu yaklak yirmi be oval var, ama ceset izlerin alnmasna izin vermeyecek kadar paralanm. Srtta hibir ey yok. Omuzlarda ve bileklerde ip izleri. Curi durdu, sigarasndan bir nefes ekip devam etti: Gs boluunun st blmnn incelenmesi, yrein yerinde olmadm gsteriyor. Atar ve toplar damarlar alnan kalbin olabildiince uzandan, zenle kesilmi. Bu, kalbi sarsmamak iin kullanlan en klasik yntemdir. Dier i organlar yaralanm: akcier, karacier, mide, dkesesi. Muhtemelen vahi hayvanlarca, yan yanya yenmi durumdalar. Cesedin iinde ya da dnda bulunan kurumu organik lif paralan iz bulmaya yarayamayacak durumda. Gs boluunda kanama belirtisi yok. Vcudun alt blm. Sa kask blgesinde derin yaralar, uyluk daman meydanda. Kam, cinsel organlar ve kalalann st blm zerinde saysz yanklar. Kesici alet bu blgede srarla kullanlmak istenmi gibi. Kam sadece birka doku ba sayesinde kopmam grnyor. Kalalarda ok sayda pene izi. Her iki bacakta da hayvan s-nklan. Sa kalann i blm di darbeleriyle paralanm. Kalalarda, dizlerde ve ayak bileklerinde ba izleri. Curi baklarn kaldrp, konutu: - ite otopsinin sonular, Msy Antioche. Birka zehir testi yapp, cesedi tamamen temizleyerek aileye iade ettim. Ne olursa olsun, hibir soruturmayla sonulanmayacak bir Rom cinayeti konusunda, yeterince ey biliyordum.

71

Tm vcudum yor, soluum kesiliyordu. Curi gzlklerini takt, yeni bir sigara yakt. Yz dumann gerisinden danszler gibi dalgalanyordu. - Bana kalrsa yle oldu: Rayko 22 nisan gecesi ormann ortasnda saldrya urad. Onu balayp, susturdular. Sonra gs zerinde uzun bir yark atlar. Kalp, uzman bir cerrah tarafndan, kusursuz bir biimde alnd. Bana gre cinayetin birinci perdesi byle. Rayko bu dnemde ld, bu konuda hi phe yok. Bu srada her ey ok sakin yapld. Profesyonelce. Katil kalbi sabrla ve ustaca kard. Ondan sonra, her ey daha abuk. Katil (ya da elinde cerrah aleti bulunan bir bakas) cesedin zerine atlp boydan boya izdi, cinsel organlarn zerinde daha fazla durdu, bayla dorad, kamn zerinde bir testere gibi, gidip geldi. Bu da katliamn ikinci perdesi. Sonra da orman hayvanlar, ii bitirdiler. Bu adan bakldnda, geceyi yrtclarn ortasnda geirmi olmasna ramen, cesedin nispeten iyi durumda kaldn sylemek gerekir. Bunu da katillerin ameliyattan nce Ray-ko'nun gsne srdkleri antiseptiklere balyorum. Anlalan ilacn kokusu hayvanlar birka saat boyunca uzakta tutmu. -te olaylarn zeti byle, Msy Antioche. Cinayet mahalli konusundaysa her eyin cesedin bulunduu yerde, muhtemelen bir brandann ya da ona benzer bir eyin zerinde gerekletirildiini syleyeceim. Aklk evresinde iz bulunamamas, bu varsaymm doruluyor. Size bunun imdiye kadar grdm en korkun cinayet olduunu sylemem gereksiz. Nikolilere gerei anlattm. Bilmeleri gerekirdi. Bu vahet, kanl bir iz gibi btn lkeye yayld, yerel basnda okuduunuzu sandm safsatalara neden oldu. Benim ekleyecek bir yorumum yok. Sadece o kbusu unutmak istiyorum. Bir kap sesi. Yine ingene sesleri, karmak uultular, sarmsak kokulan. Turkuvazl kadn elinde bir ie votka ve soda ieleri dolu bir tepsiyle geldi. Tepsiyi koltuumun yanndaki bir seh-Paya koymak iin eildiinde, kpeleri nlad. kiyi reddettim. Bana sidik rengi, sanmtrak bir sv ikram etti. Curi kendine k-k bir kadeh votka doldurdu. Grtlam bir yangn duvar kadar kuruydu. Gazozu bir dikite bitirdim. Kadnn kapy kapamasn bekleyip sordum:

72

- Vahice ilenen cinayete ramen, bunun Rayko'nun yreini karp almak amal cerrah bir mdahale olduunu dnyorsunuz, deil mi? - Hem evet hem de hayr. Evet, nk cerrah yntem ve bir lde asepsi uygulanma benziyor. Hayr, nk baz ayrntlar genel tabloya uymuyor. Her ey ormanda oldu. Oysa bir kalp ameliyat en kat antiseptik kurallar gerektirir. Bylesi kurallar tabiatm ortasnda uygulanamaz. Ama her eyden nce, "hasta"ya anestezi yaplmas gerekir. Oysa Rayko kendindeydi. - Ne demek istiyorsunuz? - Kann aldm. Uyuturucu izine rastlamadm. Gs kafesi kesilmi, ameliyat Rayko bilinliyken gerekletirilmi. Rayko acdan ld. Ter damlalarnn koltukaltma aktm hissettim. Curi gzlk camlarnn gerisinden kocaman gzlerini bana dikmiti. Sanki son cmlesinin yaratt etkinin keyfini karyor gibiydi. - Ltfen doktor, aklayn. - Kanda anestezi izine rastlanmamas dnda, belirtiler beni yanltmyor. Size kollarda, omuzlarda, bileklerde, kalalarda ve ayak bileklerinde ba izlerinden sz etmitim. Burada kullanlan kauuktan yaplm kaylar. ylesine sk ki, vcut acdan kvrandka ete gmlp, yara am. Azdaki tka da zel. ok gl bir yapkan. Ben otopsiyi yaptmda, yani Rayko'nun lmnden on sekiz saat kadar sonra sakal uzamt. (Kllar lmden yaklak gn sonrasma kadar uzamaya devam eder.) Sadece dudaklarn evresi dnda, o blge yeni tra edilmi gibiydi. Neden? nk katiller yapkan tkac karrken, yzn o blmnde kaba bir epilasyon gerekletirdiler. Ksacas, vcut kusursuz bir hareketsizlie ve mutlak bir sessizlie mahkm edildi. Sanki katiller bu acdan plak elleriyle yararlanmak, hl rperen organlarna dokunmak istemiler gibi. Size bir de Rayko'nun azndan bahsetmem gerek. ylesine korkun bir ac ekti ki, dilini srp kopard. Dilin paralar ve grtlaktan fkran kanla kendi kendini bodu, ite gerek bu, Msy Antioche. Bylesi bir ameliyat sadece hasta, lgnlktan ya da rklktan sarho beyinlerin gerekletirebilecei bir kaklk, bir canavarlktr. Israr ettim:

73

- Vericinin kendinde olmas, kalbi ie yaramaz klar m? unu demek istiyorum; ac kaslmalar, yrein fonksiyonlarm yok etmi olabilir mi? - inatsnz Msy Antioche. Ama ne kadar elikili grlse de hayr. En an ac bile, kalbi ypratmaz. Bu durumda yrek ok daha hzl arpar, tkanr ve vcuda kan pompalamaz. Yine de iyi durumda kalr. Burada sadizmin dnda anlalmaz olan, teknik samalk. Bir anestezi gerekli hareketsizlii salayacakken, neden srayan, kaslan bir vcudu ameliyat etmeli? Yn deitirdim: - Bylesi bir cinayetin bir Bulgar tarafndan ilenebileceine inanyor musunuz? - imknsz. - Ya gazetelerde okuduum gibi, Romlar aras bir hesaplama? Curi omuz silkti. Aramzda sigara duman vard. - Gln. Romlar iin gereinden de incelikli. Tm Bulgaristan'daki tek Rom doktorum. te yandan, cinayet iin bir neden de yok. Rayko'yu tanrdm. Saf bir hayat sryordu. -Saf m? - "Rom gibi" yayordu. Tam bir Rom'un yaamas gerektii gibi. Bizim kltrmzde gnlk yaam ok kat davran kurallar, yasalar karm tarafndan ynetilir. Bu kural ve yasaklar karmaasnda temel kavram saflktr. Rayko yasalarmza sadkt. - Ksacas, Rayko'yu ldrmek iin bir neden yoktu. - Hi yoktu. - Tehlikeli bir ey grm olamaz myd? - Ne grecekti ki? Rayko sadece bitkiler ve kularla ilgilenirdi. - iyi ya. - Leyleklerinizi mi kastediyorsunuz? Palavra. Hibir lkede birka ku iin adam ldrlmez. zellikle de bu ekilde deil. Curi haklyd. Bu ani iddet leyleklerle ilgili olamazd. Biz daha ok Max Bhm'n fotoraflarnn zerinde ya da kalbinin esrarnda durmalydk. Cce doktor elleriyle salarn svazlad. Gm peremleri oyuncak bir bebein yapay salarn andryordu. akaklar terden parl parld. Kadehini boaltt, sonra konumann bittiini belli

74

edercesine, usulca masann zerine brakt. Son bir soru sordum: - Tek Dnya ekipleri nisan aynda blgede miydiler? - Galiba. - Bu adamlarn elinde szn ettiiniz aletlerden vard. - Yanl yoldasnz, Antioche. Tek Dnya'dakiler iyi insanlar. Romlar hakknda hibir ey bilmiyorlar, ama onlara fedakrca balandlar. Kukularnz drt bir tarafa samayn. Hibir ey elde edemezsiniz. - Sizin grnz ne? - Rayko'nun cinayeti kesinlikle bir sr. Ne bir tank var ne bir iz ne de cinayet nedeni. Kullanlan yntemin kusursuzluu da cabas. Otopsiden sonra, en ktsn dndm. zellikle ingeneleri hedef alan rk bir senaryo. Dedim ki, Nazi dnemi geri geldi. Bunu baka cinayetler izleyecek. Ama hayr. Nisandan bu yana, hibir ey olmad. Ne burada ne de dier Balkan lkelerinde. Biraz rahatladm. Bu cinayeti de kr ve zarar hesabmza almaya karar verdim. Size ikiyzl grnyor olabilirim. Ama Romlarn gndelik hayat konusunda hibir fikriniz yok. Gemiimiz, imdimiz, geleceimiz, basklar, dmanlk gsterileri ve kmsemeden baka bir ey olmad, olmayacak. ok dolatm Antioche. Her yerde ayn nefretle, ayn gmen korkusuyla karlatm. Bununla savayorum. Elimden geldiince, halkmn aclarn hafifletmeye alyorum. eliki gibi gelebilir ama, sakat olmak bana korkun bir g verdi. Sizin dnyanzda cce, farkllnn arl altnda ezilen bir canavardan farkszdr. Oysa ben, her eyden nce Rom'um. Doumum benim iin bir frsat, ikinci bir ans gibi, anlayabiliyor musunuz? Farkllmn sava ok daha geni, daha soylu bir kavgayla glendi. Halkmn kavgasyla. Onun iin, brakn yolumda yryeyim. Eer sadistler kurbanlarnn barsaklarn dkmek istiyorlarsa, gacelere saldrsnlar. Klm bile kprdatmam. Ayaa kalktm. Curi bir ayan yere dedirebilmek iin koltuunda kayd. Koca gsyle nme dt. Hl mziin gmbr-dedii koridorda, tek bir kelime bile etmeden Dockside'lanm giydim. Vedalama zaman geldiinde Curi boucu glgenin iinden birka saniye bana bakt. - Tuhaf. Yznz bana tandk geliyor. Belki de Fransa'dayken ailenizden birisiyle tantm?
75

- Sanmam. Ailem bakentte hi oturmad. stelik annem ve babam ben alt yandayken ldler. Baka bir akrabam da yok. Curi cevabm dinlemedi. ri gzleri bir gzetleme kulesi lda gibi yzme dikilmiti. Sonunda kafasn eip, ensesini ovarken, mrldand: - Tuhaf bir his. Elini skmamak iin, kapy atm. Curi son noktay koydu. - iyi anslar Antioche. Ama leyleklerinizi aratrmakla yetinin. nsanlar ilginize layk deiller. Rom ya da gace de olsalar. On beinci blm Saat dokuz buukta, yanmda Marcel ve Yeta, Sofya Gan'ndan girdim. Burada yaldzl, hareketli, masalms bir eit sis szlyordu. Yukarlarda bir yerlere aslm, akrep ve yelkovan yay biiminde metal bir saat tm salona hkimdi. breleri var ve kalklar boyunca, kk sraylarla hareket ediyordu. Saatin altnda, karmaa. Turistler, ellerinde valizleri, endieli gruplar halinde yryorlard. Giysileri amurlu ya da yal iiler bombo gzlerle bakyorlard. Renkli earplar balam anneler ortlu ve sandaletli, klksz veletlerini srklyorlard. Hak niformal subaylar, krktk sarho, sendeleyip glyorlard. Ama en nemlisi, Romlar vard. Banklarn zerinde uyuyakalm. Peronlarda, kalabalk gruplar halinde. Raylarn arasnda, sosis yiyip votka ien. Her yanda, tarifelere, trenlere, dlerinin, programlarnn ya da ilerinin peinden seirtenlere aldrmaz, altn ilemeli earplanyla kadnlar, mee rengi tenleriyle erkekler, yar plak ocuklar. Sonra, teki ayrntlar da beliriyordu. Parlak renkler, ftr apkalar, radyolardan ykselen tiz mzikler, peronlarda satlan yer-fstklar. Sofya Gar, Dou'nun kapsyd. Bizans'n kpr kpr dnyas burada balyordu: hamamlar, altn kubbeler, oymalar ve arabeskler. Yksek minareler, mezzinlerin sonu gelmez arlaryla slam burada balyordu. Venedik'ten, Belgrad'dan gelip Trkiye'ye varmak iin, Sofya'dan gemek gerekiyordu. Byk dneme, Dou Ekspresi'nin byk viraj burasyd. - Antioche... Antioche... Bir Fransz ailesi iin olduka tuhaf bir isim. Bir Trk kentinin ad, dedi Marcel peimden kotururken.
76

Yarm yamalak dinleyerek cevap verdim: - Gemiim karanlk. - Antioche... Trkiye'ye gittiine gre, oraya, Suriye snrna kadar bir uzan. ehrin ad imdi Antakya. Eski alarda, Roma ve iskenderiye'den sonra Roma mparatorluu'nun nc byk kenti, dev gibi bir ehirdi! Bugn parltsndan ok ey kaybetti ama, hl grlecek ok ilgin yerleri var. Cevap vermedim. Marcel artk insan sersemletiyordu. stanbul'a gidecek treni, 18'inci peronu aradm. Merkez salonun dnda, gann en sonundayd. - Anahtarlar sana vermem gerekiyor, dedim Marcel'e. Arabay sen teslim edeceksin. - Endielenme, frsattan faydalanr, Yeta'ya bir Sofia by night yaptrrm! 18'inci peron sszd. Tren daha gelmemiti. Bir saatten fazla zamanmz vard. Yandaki raylarda eski trenler ufkumuzu karartyordu. Oysa sa tarafta, tozlu vagonlarn arkasnda iki kii grdm. Bizimle ayn ynde yrmelerine ramen, ellerinde bavullar yoktu. Marcel, "Ekim aynda Paris'e geldiimde, grrz" dedi; sonra da ocuuyla tek bana bekleyen bir Romni'yle konutu. Kafam Curi'in anlattklaryla dopdolu, bir an nce trene yerleip, duyduklarm dnmeye can atyordum. Tozlu vagonlann berisinde, yine o iki adam grdm. Uzun olan akrilik elyaftan yaplm, koyu mavi bir eofman giymiti: Diken diken salan cam krklarna benziyordu. teki soluk yz gnlk bir sakalla kapl, toplu ve ksayd. Hemen her garda rastlanacak, pis suratl herifler. Marcel hl Romni'yle ene alyordu. Sonunda bana dnp aklad: - Senin kompartmanna binmek istiyor, ilk kez tren yolculuu yapyormu, istanbul'daki ailesinin yanna gidiyor. Vagonlarn arasndaki boluktan bize bakan, elli metre tesindeki adamlara baktm. Ksa olan arkasn dnmt. Yamurluunun iinde bir eyler aryor gibiydi. Upuzun bir ter lekesi srtn karartyordu. Uzun olan ateli gzlerini zerimize dikmiti. Marcel glerek devam ediyordu: "Dikkat et, Bulgaristan'dan kmadan kadna dokunma! Romlar bilirsin!" Ksa boylusu dnd. "Burada durmayalm" dedim. antam almak iin eildim. Parmaklarm sapna dolamtm ki, hafif bir patlama duydum. Bir saniye sonra yere
77

kapandmda kafam evirmi, "Marcel!" diye haykryordun!. ok ge; kafas paralanmt. Kan yamurunun altnda, yeni bir "tak" sesi duydum. Yeta'mn tiz l boluu doldurdu; sesini ilk kez duyuyordum. Birbiri ardna bir, iki, , drt bouk patlama oldu. Yeta'y bolua uarken grdm. Nariei rengi ipincecik bir k her yn taryordu. "Lazerli niangh" diye dnp, asfaltn zerindeki yap yap kanlarn iinde srndm. Saa bir gz attm; Romni parmaklan kandan simsiyah, ocuunun zerinde katlp kalmt. Sola bir gz attm; katiller elik tekerleklerin arasndan beni grebilmek iin eilmi, kouyorlard. Yamurluklu olannn elinde bir hcum tfei vard. Saldrganlarn ters ynndeki tren ukuruna kaydm. Kayarken Yeta'mn cesedine arptm; krmz ve pembe barsaklar ceketinin kvrmlarnda titreiyordu. Sonra kotum, topuklarm raylara vura vura kotum. ukurdan kmakszn, raylarn sonuna vardm. Bam kaldrp salona baktm. Ayn ilgisiz kalabalk. Yukardaki saat 21.55'i gsteriyordu. evredekilerin suratlarm szdkten sonra doruldum, kanl antama sarlp, dirseklerimle kendime yol aarak kalabaln arasna kartm. Sonunda k kapma vardm. Katiller grnrde yoktu. Otoparka kadar koup, otomobilime daldm. Allah'tan daha anahtarlar Marcel'e vermemitim. Btn gcmle gaza bastm, slak asfaltn zerinde kaydm, lastiklerim patinaj yapt. Nereye gideceimi bilemiyordum ama, yine gaz kklemi, uuyordum. Beynimde birbiri ardna grntler patlyordu: Marcel'in kanl paralar halinde dalan yz, Yeta'mn raylarn zerine uan cesedi, ocuuna sarlm Romni. Krmz, krmz, hep krmz. rpertiler ensemi karncalandrdnda, be dakikadan beri yoldaydm. Arkamda, peimden hi ayrlmayan bir otomobil vard. Koyu renkli, drt kapl. Hzlandm, nce saa, sonra da sola saptm. Araba hl peimdeydi. Farlan snk, ba dndrc bir hzla ilerliyordu. Sokak lambas otomobilin iini belli belirsiz aydnlatt. Katiller oradayd. Uzun olan direksiyonda; elindeki silah brakmayan ksas da yannda. Ksa, geni namlulu bir tfek. Kafalarnn zerinde gece gr drbnleri vard.

78

Sola, uzun ve ssz bir caddeye sapp, gaza yklendim. Peim-deki de. Direksiyona yapp, kafam toparlamaya altm. Aradaki fark koruyamayacaktm. Zaten katiller de yolun dzlnden yararlanm, yanma gelerek beni sktrmaya balamlard. Saclar birbirine dedi, slak bir gcrtyla srtnd. Saa krdm, ylesine ani krmtm ki, teki otomobil dmdz devam etti. Hzm iki yz kilometreye kt. Caddenin kenarndaki sodyum lambalar frtnann altnda titreiyordu. Birden bir hemzemin geit zerinde havaya frladm, arabann asisi metal grltleri iinde asfalta arpt. ki eritli cadde, bir eride dmt. Uzun farlarmn nda bir kavaa yaklamakta olduumu grp, direksiyonu saa krdm, ite o zaman kapkara bir imek yolumu kapad; katillerin otomobili yolumu kesiyordu. Kaputun zerinde kayan ilk kurunlan duydum. Yamur iime yaryordu, ilk dik kavakta sola doru gerileyip, siyah arabann yanmdan getiini grr grmez karya, yoku aa giden yola daldm. Gaza bastm, yamuk yumuk sokaklar, karanlk kulbeler ve terk edilmi trenler karklnda ilerledike hzm artt. Bu kez, karanlk antrepolar blgesine saptm. Farlarm sndrdm, yoldan ayrlp arampole girdim. Sarsla sarsla vagonlann arasndan ilerledim, sonunda da demiryolunun yannda durdum. Arabadan indim. Yamur dinmiti. yz metre tede, terk edilmi bir antrepo glgelerin arasndan ykseliyordu. Sessiz admlarla binaya yaklatm. Camlar knk, duvarlar delikti; her yandan koparlm kablolar sarkyordu. Buraya uzunca bir sredir insan aya dememiti. Zemin uzun bir gurlamadan, ty ve dkdan yaplm yumuak bir haldan baka bir eye benzemiyordu. Binlerce gvercin buray kendilerine yuva semilerdi. Birka adm attm. Sanki gece k-rlyormu gibi oldu. Kanat rpan, kulaklar trmalayan binlerce ku. Tylerle birlikte havaya eki bir koku yayld. Bir koridora daldm. Rutubetli hava, petrol ve ya kokusu tayordu. Gzlerim karanla almaya balad. Sada, camlar knk bir dizi oda vard. Yerler cam knklaryla kaplyd. Knk iskemlelerin, devrik dolaplann, paralanm telefonlann zerinden atlayarak koridoru getim. Bir merdiven grdm. Ku dklarndan olumu beyazms bir kubbenin altnda, ba-samaklan trmanmaya baladm. Sanki dev bir gvercinin
79

k deliinden giriyormuum gibi. Birinci katta kocaman bir odaya girdim: tm rzgrlara ak, kesinlikle bombo drt yz metrekare. Boluu bir utan dierine dzenli aralklarla geen bir sra drt ke stun. Yerde, gecenin iinde panldayan korkun bir cam k-n kalabal. Kulak kabarttm. Ne bir ses ne bir soluk. Yavaa yrdm, sonunda ar zincirlerle kapatlm demir bir kapya vardm. k yolu kalmamt, ama kimse de beni burada aramazd. Sabah beklemeye karar verdim. Son stunun arkasndaki cam krklarn temizleyip yerletim. Vcudum bitkindi, ama iimde en ufak bir korku kalmamt. Stunun dibine melip bekledim, biraz sonra da uykuya daldm. Beni uyandran, ezilen cam knklanyd. Gzlerimi ap saatime baktm: 2.45. Herifler beni ancak drt saatte bulabilmilerdi. Arkamda betonun zerinde gcrdayan admlann dinledim. Anlalan arabam bulmular, ava km iki hayvan gibi peime dmlerdi. Kanat rplar yankland. Yukanda, ok yukarda, yeniden balayan yamurun tprtlan duyuluyordu. Bir gz attm. Hibir ey gremedim. ki katil ne fener ne de baka bir k kullanyordu, sadece gece gr drbnleri. Birden rperdim; bylesi aletler bazen s dedektrleriyle birlikte kullanlr. Eer dndm gibiyse, vcudumdan yaylan s, stunun arkasnda kpkrmz bir glge oluturacakt. Arkamdaki kap kilitliydi. Katiller de tek k tutmulard. Gcrtlar dzenli bir ekilde yaklayordu. nce birka adm, sonra bir sessizlik, -on ya da on be saniye- sonra yine birka adm. Takipilerim stundan stuna birlikte ilerliyorlard. Orada olduumdan kukulanmyorlard; fazla grlt karmadan, ama hibir zel nlem almakszn yryorlard. Beni son stunun ardnda bulmalan kanlmazd. Aramzda ka stun kalmt? On? On iki? Katiller stunlarn solundan geiyorlard. Gzlerimi perdeleyen ter bulutunu sildim. Yavaa ayakkablarm kardm, sonra da backlanndan yararlanarak boynuma astm. Daha da sessiz davranmaya alarak gmleimi kardm, dilerimle santim santim yrttm, elde ettiim eritlerle ayaklarm sardm. Adm sesleri yaklayordu. Belden yukans plak, akn, korkudan ter iindeydim. Stunun arkasndan bir gz attm, sonra da saa doru srayp, bir sonraki stunun ardna sindim. Ayam sadece bir kez yere de-dirmi, pamuklu tabanlarmla cam
80

knklarn datmamtm. Ne bir ses ne bir nefes. Kardan, yine ezilen cam kmklan duyuldu. O zaman, hemen bir sonraki stunun ardna kaydm. Aramzda be ya da alt stun kalmt. Onlar yine duydum. Bir sonraki stunun arkasna sradm. Planm basitti. Birka saniye sonra, katillerle ayn stunun iki yannda olacaktk. Onlar soldan geerken, benim sadan ilerlemem gerekecekti. Mantksz, neredeyse ocuksu bir plan. Yine de yapabileceim tek ey buydu. Usulca eildim, iki parmamla yerden zerinde bir cam kn bulunan bir al paras aldm. Art arda stun getim. Bir soluk sesi duyup dondum. Buradaydlar, stunun teki yannda. On saniye kadar bekledim, sonra ilk adm sesiyle birlikte saa getim, alev alev yanan srtm stuna yasladm. aknlk yreimi doldurdu. Karmda elinde maden bir panlt, eofmanl dev duruyordu. Ne olduunu anlayncaya kadar bir saniye geti. Bir sonraki saniyede, elimdeki cam kr grtlana saplanmt bile. Kan fkrd, skl parmaklarmn arasnda kprd. Silahm braktm, kollarm atm, hantalca den cesedi karladm. Dizlerimin zerinde dndm, sonra da koca devi srtma aldm. Bu korkun hareket, sanki durmadan akan kanla yalanm gibi kolay oldu. Ellerim yerde, dizlerimin zerine ktm. Yank ve hissiz avularm hibir ac duymakszn cam krklarnn zerine abanmt. Sakatlm ilk kez hayatm kurtaryordu. Srtmdaki ceset hl yakc kann boaltyordu. Gzlerim fal ta gibi, grtlam sessiz bir la ak, hibir eyden kukulanmadan ilerleyen teki katili duyuyordum. Stundaki hareketsiz ktleyi sessizce omuzlarmdan kaydrdm, sonra da korku kadar hafif komaya baladm. Katilin silahnn ne olduunu anlayabilmem iin, gvercin dksndan bembeyaz merdivenlere ulamam gerekti: adamn kemerindeki elektrik bataryasna bal, yksek frekansla alan bir neter. Arabaya kadar kotum, hemen motoru altrdm, asfalt bulana dek slak allklarn arasndan getim. Karanlk sokaklarda, tek ynl yollarda geirdiim yarm saatten sonra otoyola, istanbul ynne saptm. Karanla kar uzunca bir zaman, ak farlarmn gl nda bazen iki yz kilometreye kadar karak yol aldm.

81

Biraz sonra snra yaklatm. Yzm kpkrmz, parmaklarm kandan yap yap olmalyd. Durdum. Dikiz aynasnda, gzka-paklarmn stndeki kurumu kan lekelerini, salarmn birbirine yapm olduunu grdm; tekinin kanndan. Ellerim titremeye balad. Titreme kollarma, eneme srad. Arabadan indim. Yamur iddetini artrmt. zerimdekileri karp saanan altnda rlplak ve dimdik durdum, topuklarm saran amurun serinliini hissettim. Damlalarn altnda ykanarak, ilediim cinayetin izlerinden arnarak ylece be, on, yirmi dakika dikildim. Sonra arabama dndm, kuru amarlar bulup giydim. Yaralarm derin deildi. Ecza antamda sarg bezleri, plasterler buldum, avu ilerimi dezenfekte ettikten sonra sardm. Vizemdeki krk sekiz saatlik izni am olmama ramen, uurda hibir sorunla karlamadm. Sonra yine yola koyuldum. afak skyordu. Yolun kenarndaki iaret, stanbul'a 80 kilometre kaldn gsteriyordu. Yavaladm. Krk be dakika kadar sonra, kentin d mahallelerine yaklayor, bir yandan da notlarmda belirli bir nokta aryordum. Haritam akt. Paris'teyken, telefon konumalar ve aratrmalar sonucunda o "stratejik" noktay belirlemitim. Neyse, biraz sonra Boazii'ne hkim Byk ve Kk amlca tepelerine ulatm. Bu ykseklikten baklnca, Boaz yap yap ve hareketsiz, klden bir deve benziyordu. Uzakta stanbul, minareleri gergin, kubbeleri huzurlu, sislerin arasndan beliriyordu. Durdum. Saat alt buuktu. Geni sessizlik, sevdiim ayrntlarla doluydu: ku sesleri, uzaktan koyun melemeleri, titreen otlarda rzgr hrts. Gnein yaldz sular aleve vermeye balad. Ellerimde drbn, gzlerimi ufka diktim. Tek bir ku bile yoktu. Ne de bir glge. Bylece bir saat geti, birden yksekte, ok yksekte bir bulut belirdi, kalabalk, hareketli. Bazen siyah, bazen de beyaz. Onlard. Bin leyleklik bir sr Boaz' gemeye hazrlanyordu. Daha nce hi bylesi bir manzara izlememitim. Ayn gle, ayn tutkuyla harekete gemi, gagalar gergin, grkemli ve kanatl bir raks. Kpkleri tyden, tek gc saf rzgrdan olumu geni ve hafif bir dalga. Leylekler gzlerimin nnde, kusursuz bir gn zerinde daha da ykseldi, neredeyse grlemeyecek olana dek. Sonra birden, Boaz' atlar. Almanya'dan havalanan,
82

gdlerinden baka rehberleri olmayan o yavrular dndm. Hayatlarnda ilk kez deniz karsnda zafer kazanyorlard. Birden drbnm indirip Boaz'm sularna dorulttum. Hayatmda ilk kez birini ldrmtm. III Leylekler kibutzu On altnc blm Otomobille stanbul'dan Trkiye'nin gneybatsna, zmir'e indim. Orada Volkswagen'i otomobil kiralama irketinin temsilcisine iade ettim. Adamlar otomobilin durumunu grnce yzlerini astlarsa da, brorlerinde de iddia ettikleri gibi, anlayl davrandlar. Ondan sonra bir taksiye atlayp Kuadas'na, Rodos'a bir vapurun kalktn bildiim liman kasabasna gittim. Eylln biriydi. Bir otel odasnda du yapp zerimi deitirdikten sonra, akam yedi buukta gemiye bindim. Bundan byle gze batmayacak ekilde -tirt, kuma pantolon, toprak rengi ceket- giyinecek, Goretex apkam ve gne gzlm -gze arpmamak iin iki ek gvenlik nlemini- yanmdan ayrmayacaktm. Ne antamda ne de dizst bilgisayarmda bir hasar vard. Ellerime gelince, yaralarm kabuk tutmaya balamt bile. Saat tam sekizde, Trk kylarndan ayrldk. Ertesi sabah afak zaman, Rodos Kalesi'nin glgesinde, bu kez srail'in Hayfa Liman'na gidecek baka bir gemiye biniyordum. Akdeniz'deki yolculuk yaklak yirmi drt saat srecekti. Bu zorunlu yolculuk srasnda, kendimi koyu ay imeye zorladm. Marcel'in ilk kurunda dalan kafas, Yeta'nn delik deik olmu vcudu, bana atld muhakkak mermilerden birinin isabet ettii ingene ocuu... btn bu resimler hafzamdan kmyordu bir trl. Benim yzmden masum ldrlmt. Oysa ben, ben hl yayordum. Bu hakszl kafamdan skp atamyordum. alma tutkusu iimi kemiriyordu. Tuhaftr, bu mantkta birini ldrm olmak bana hi de nemli gelmiyordu. Bilinmeze doru yryen, lmeye ya da ldrmeye hazr, "hedef adam" olmutum. Leylekleri sonuna kadar izlemek niyetindeydim. Olaylarn yannda, kularn g olduka nemsiz grnyordu. Oysa beni bu iddetin ortasna getirip brakan, kulard.
83

Leyleklerin btn bu olaylarda kesin bir rol oynadndan her zamankinden daha emindim. Beni ldrmeye alanlar, Joro'nun szn ettii iki Bulgar olabilir miydi? Ya kurbanmn silah, elektrikli neter, Rayko'nun ldrlmesiyle dorudan ilikili grnmyor muydu? Gemiye binmeden nce, otelden Argos merkezini aramtm. Leylekler yollarna devam ediyorlard. Bataki grup iskenderun Krfezi'ne, Trkiye-Suriye snrndaki Drtyol'a varmt. Ortalamalar, kubilimcilerin deerlendirmelerinin ok, ama ok zerindeydi; leylekler imdi gnde iki yz kilometreden fazla uuyorlard. Bitkinlikten, am yaknlarnda dinlenmeleri gerekecekti. Sonra da zorunlu ynde ilerleyecekler, balk iftliklerinin kurulu olduu glcklerde beslenmek zere Celile'ye Beytan'a gideceklerdi. Benim de yolum buydu. Yolculuk srasnda, baka sorulara da cevap aradm. lm hak edecek kadar, neyi renmitim? Ya beni katillere hedef gsteren kimdi? Milan Curi? Markus Lazarevi? Sliven ingeneleri? Yoksa batan beri peimdeler miydi? Ya Tek Dnya rgt, onun btn bunlarn iinde ii ne ? Kafam kurcalayan bu sorularla uyumaya alyordum. Dalgalarn hrtsn dinleyerek gvertede uykuya dalyor, ne var ki hemen ardndan uyanp, bambaka sorularn karanlna dalyordum. 3 eyll sabah saat dokuzda, Hayfa Liman gergin havasyla grnd. Liman, sanayi merkezi ile konutlann arasnda kalmt; kent, aydnlk ve dingin Karmel Da'nn yamacnda beliriyordu. Grltl bir kalabaln dirsekleriyle kendine yol aarak, barp ararak gidip geldii rhtmn kavurucu scanda, bana macera romanlarnn Dou kontuarlarn hatrlatan canl ve kokulu, kaynayan hareketlilii hissettim. Oysa gerek o kadar romantik deildi. srail sava halindeydi. Sinirleri ypratmaya ynelik bir sava. fke ve iddetle ssl, amansz bir sava. Karaya ayak basar basmaz, bu gerginlik yzme arpt. nce, zerim arand. Bavulum zenle tarand. Beyaz perdeyle kapatlan kk bir odackta, uzun uzadya sorguya ekildim. niformal bir kadn ingilizce sorularn pe pee sralad. Hep ayn sorulan. Ayn srayla. Sonra deiik bir srayla, "israil'e neden geldiniz?" "Burada kiminle buluacaksnz?" "Burada ne yapmay dnyorsunuz?"
84

"Daha nce hi gelmi miydiniz?" "Yannzda ne var?" "israilli tandnz var m?"... Anlattklarmda bir sorun vard. Kadn leylek hikyesine inanmyordu, israil'in kularn g yolu zerinde olduundan haberi yoktu. stelik elimde sadece gidi bileti vard. "Neden Trkiye'den getiniz?" diye sordu gergince. "Hangi yoldan dnmeyi dnyorsunuz?" diye soruyordu yardma gelip ayakta duran bir ikincisi. saatlik arama ve yinelenen sorulardan sonra, gmrkten geip srail topraklarna ayak basabildim. Be yz dolar ekele evirip bir otomobil kiraladm. Kk bir Rover. Bu i iin de Bhm'n gndermi olduu kuponlar kullandm. Kiralama irketindeki kzcaz Beytan'a gitmek iin izleyeceim yolu ayrntlaryla anlatt, yoldan kesinlikle ayrlmamam tledi. "Bakn, israil plakal bir otomobille igal altndaki blgeye girmek ok tehlikeli olur. Filistinli ocuklar hemen ta atp saldrmaya balar." Kzcaza yardmlar iin teekkr edip, yoldan ayrlmayacam syledim. Darda, deniz rzgrnn uzanda, scaklk dayanlmazd. Otopark alev alevdi. Her ey sanki sabah gneinin altnda kavrulmu gibiydi. Kamuflaj elbisesi giymi, bellerinde telsiz ve erzak, ar miferli silahl askerler kaldrmlar arnlyordu. Kira anlamam gsterip otoparka girdim, otomobilimi buldum. Direksiyon ve koltuklar dokunulamayacak kadar snmt. Camlan kapatp, havalandrmay altrdm. Franszca hazrlanm rehbere bakp, izleyeceim yolu kontrol ettim. Hayfa batda, Beytan ise douda, rdn smnnn yaknndayd. Ksacas, yz kilometre boyunca, bir batan bir baa Celile'yi geecektim. Celile... Baka zaman olsa, kukusuz bu isim beni uzun dlere daldnrd. Bu efsanev meknn, Kutsal Kitap'n beii bu masals topraklarn tadn doyasya karmak isterdim. Hareket edip douya yneldim. Temasa geeceim iki kii vard: Beytan yaknnda, Neve Ey-tan kibutzunda yaral leylekleri tedavi eden Ido Gabor adl bir kubilimci ile Ben-Gurion Havaalan'nn yaknlarnda kurulu Doay Koruma Dernei adl byk laboratuvann yneticisi Yose Lenfeld. evremdeki grnt l kurakl ile ok yeni kentlerin yapay konukseverlii arasnda kararszd. Bazen develerini gden bir obana rastlyordum. Gz kamatnc aydnlkta,
85

kahverengi gmleini hayvanlannn postundan ayrt etmek kolay olmuyordu. Bazen de beyazlklanyla gz alan aydnlk ve modern sitelerle karlayordum. Manzara imdilik fazla houma gitmemiti. Beni en ok artan k oluyordu. Geni, saf ve titreimli k bir yandan olaanst, parlak ve rpertili bir fzyon olutururken, bir yandan da tm evreyi atee vermi dev bir soluk gibiydi. leye doru, bir aevinin nnde durdum. Glgeye yerletim, ay itim, fazla ekerli reklerden yedim, birka kez telefondan Gabor'a ulamaya altm, ne var ki cevap alamadm. Saat bir buukta, yola devam edip ansm daha sonra denemeye karar verdim. Bir saat kadar sonra, Beytan kibutzuna varmtm. Kusursuz ky, geni tarlalar evreliyordu. Elimdeki rehber kibutzlardan bol bol sz ediyor, bunlar "retim aralarnn kolektif mlkiyete ve kolektif tketime dayal olduu, cretinse ahmayla dorudan bir ilikisi olmad topluluklar" olarak tanmlyordu. Yaz yle bitiyordu: "Kibutzun zira politikas, etkinlii nedeniyle dnyann drt kesinde hayranlk uyandrmakta ve incelenmektedir." Ne tarafa gittiimi pek bilmeden, yeil topraklar boyunca ilerledim. Sonunda Neve Eytan kibutzunu buldum. Buray balk iftliklerinden, kirli sar yzeyleri yer yer gne nlarn yanstan dikdrtgen havuzlardan tandm. Saat olmutu. Scaklk aman vermiyordu. zenle hazrlanm beyaz evlerden oluan kye girdim. Sokaklar iek tarhlanyla sslenmiti. itlerin ardnda yzme havuzlarnn mavimsi yzeyleri grnyordu. Ama her yer sszd. Tek bir canl bile yoktu. Sokakta dolaan bir kpek bile. Balk havuzlarnn bulunduu yere gitmeye karar verdim. Dar bir vadi boyunca ilerleyen kk bir yola girdim. Havuzlar aada, karanlk sularn sergiliyordu. Gnein altnda alan kadnlar ve erkekler vard. Yokuu yayan indim. Beni ac ve uyarc balk kokusuna karm kavrulmu kuru aa kokusu karlad. Kulaklar sar edici bir motor grlts g inletiyordu. Bir traktre binmi iki erkek balk kasalarn yklyordu. "alom" diye seslendim, dudaklarmda tebessm. Adamlar bir kelime etmeden ak renkli gzlerini bana diktiler. Biri kemerinde iinde bir tabancann kabzas grnen deri bir klf tayordu. ngilizce kendimi tanttm ve Ido Gabor'u
86

tanyp tanmadklarn sordum. Yz ifadeleri daha da sertleti, adamn sa eli tabancasnn kabzasna uzand. Tek bir kelime etmeksizin. Traktr grltsn bastrmak iin haykrarak, geli nedenimi anlattm. Leylek tutkunuydum, onlar burada izlemek iin bin kilometre yol gelmitim, imdi de Ido'nun beni leyleklerin konduu yere gtrmesini istiyordum. Adamlar sessizce birbirlerine baktlar. Sonunda silahsz olan, iki yz metre kadar tede, havuzlardan birinin banda alan bir kadn gsterdi. Teekkr edip, uzaktaki kiiye doru yrdm. Gzlerinin, otomatik bir silahn arpac gibi, beni izlediini hissediyordum. Yaklap, bir kez daha "alom" dedim. Kadn doruldu. Yaklak otuz yalarnda, gen bir kadnd. Bir yetmi beten daha uzundu. Vcudu gnete unutulmu deri bir koum gibi, kuru ve sertti. Uzun peremleri hznl ve sivri yznn evresinde uuuyordu. Bana dorulmu baklar kmseme ve korku doluydu. Gzlerinin rengini syleyemeyeceim, ama kalar gzlerine titreimli bir parlt veriyordu; gnein dalgalarn srtnda at yarklar, lk akamlar boyunca topra slatan testilerdeki suyun aydnlk kvlcm gibi. zerinde amurlu bir tirt, ayaklarnda da lastik izmeler vard. "Ne istiyorsunuz?" diye sordu ngilizce. Yine leylekler, yolculuk ve do hikyesini tekrarladm. Hibir ey sylemeden birden meldi, ie koyulup elindeki ar kepeyi karanlk sulara daldrd. Hareketleri beceriksizceydi; beni tepeden trnaa kadar titreten bir ku iskeleti gibi. Birka saniye bekleyip sordum: "Bir ey mi oldu?" Kadn doruldu, bu kez Franszca cevap verdi: - do ld. G yolu, kan yoluydu. Yreimde bir boluk, kekeledim: - ld m? Ne zaman? - Yaklak drt ay nce. Leylekler dnmt. -Nasl ld? - ldrld. Bu konuda konumak istemiyorum. - zr dilerim, bilmiyordum. Ei misiniz? - Kz kardei. Kadn yeniden eildi, kepesiyle balklar izledi. do Gabor, Rayko'dan ksa sre sonra ldrlmt. Bir ceset daha. Bir esrar daha. Bir de, leyleklerin yolunun doruca cehenneme bilet kestii. Rzgrn peremlerini datt srailli kadna baktm. Bu kez durup, soran oydu:
87

- Leylekleri mi grmek istiyorsunuz? - Bakn... (bu lm tarlasnn ortasnda, isteim glnt). Tabi, ok isterdim... - do leylekleri tedavi ederdi. - Biliyorum, onun iin... - Akam olunca, tepelerin tesine gelirler. Ufka bakp, mrldand: - Saat altda, kibutzda bekleyin beni. Sizi gtrrm. - Kibutzu bilmiyorum ki. - Kk meydann yaknnda. Bir eme greceksiniz. Ku merakllar o mahallede oturur. - Teekkr ederim... - Sarah. - Teekkrler Sarah. Benim adm Louis. Louis Antioche. - alom Louis. iki adamn dmanca baklar altnda, patikaya girdim. Gzlerim gneten kamam, aklm bu yeni lmden karm, bir uyurgezer gibi yryordum. Oysa o anda sadece bir ey dnyordum; Sarah'n damarlarmda bir ate gibi dolaan gnein altnda parlayan peremlerini. Silahn tkrtsn duyunca irkilerek uyandm, gzlerimi atm. Kibutzun kk meydannda, otomobilimde uyuyakalmtm. evremde sivil erkekler, zerime gerek bir cephanelik evirmilerdi. Kahverengi sakall devler, pembe yanakl sarnlar vard. Kendi aralarnda grtlaktan gelme seslerden arnm bir Dou dili -Ibrancekonuuyorlard; ounun ba takkeliydi. Arabann iine aratrc gzlerle bakyorlard, ingilizce hayknyorlard: "Kimsin? Buraya neden geldin?" Devlerden biri yumruuyla cama vurup, bard: "Cam a! Pasaport!" Sylediklerini desteklemek istercesine, tfeinin namlusuna bir kurun srd. Usulca pencereyi ap, pasaportumu uzattm. Adam pasaportumu elimden kaparcasna ald, gzn benden ayrmakszn bir yardmcsna uzatt. Ktlarm elden ele dolayordu. Birden bir ses duyuldu, ince ve sert bir kadn sesi. evremdekiler ald. Devlerin arasnda, dirsekleriyle kendine yol amaya alan Sarah' grdm. Haykrarak adamlar itekliyor, elleriyle silahlarna vuruyor, lklar, kfrler, homurtular karyordu. Pasaportumu ald, saldrganlar azarlamaya ara vermeksizin bana uzatt. Sonunda adamlar dnd, ayaklarn sryerek,

88

homurdanarak uzaklatlar. Sarah bana dnp, Franszca aklad: - Burada herkes biraz gergin. Bir hafta kadar nce, kibutz yaknndaki asker kampta drt Arap bizden kiiyi ldrd. Uykular srasnda, yabayla. Binebilir miyim? On dakika gittik. Manzara eltik tarlas yeili yksek otlar arasna yerletirilmi, karanlk balk havuzlaryla doluydu. Birden baka bir vadinin kenarna vardk, grdklerimin gerek olduunu anlamak iin gzlerimi ovuturmam gerekti. Binlerce leylein kaplad bataklklar gz alabildiine uzanyordu. Her yanda hareket eden, ahlanan, uan beyaz tyler, gaga ular. On binlerce leylek. Aalar arlklarnn altnda eiliyordu. Sular her kuun istekle hrsla doyurduu slak vcutlar, eik boyunlar ve karmakank hareketten baka bir ey deildi. Leylekler yan kanat boyu sularda yryor, hzl, abuk, balklan sivri gagalanyla yakalyorlard. Alsace kulanna hi benzemiyor-lard. Sska, kararm grnyorlard. Onlar iin tylerini taramak ya da zenle yuvalarn dzeltmek sz konusu deildi artk. Onlan ilgilendiren tek bir ey vard; gnnde ve saatinde Afrika'ya varmak. Bilimsel adan da gerekten hi kimsenin grmedii bir durumla kar karyaydm: Avrupal kubilimciler leyleklerin kesinlikle balk avlamadklann, sadece etle beslendiklerini sylyorlard. Otomobil yerdeki kanklarda kaymaya balamt. Arabadan indik. Sarah sadece: - Leylekler kibutzu, dedi. Buraya her gn binlercesi gelir. Ne-cef l'ne meydan okumadan nce, burada glerini toplarlar. Elde drbn, kulan uzun uzun inceledim, ilerinden birinin ayanda halka olup olmadn grmek mmkn deildi. Tepemizde hem hafif hem de ba dndrc bir esinti hissettim. Baklarm kaldrdm. Koca srler, boluk brakmadan, alaktan uuyorlard. Her leylek, mavi bir ta giymi gibi, kendi rotasm izliyor, kavurucu havada kayyordu. Leylek lkesinin ortasndaydk. Kurumu otlarn zerine oturduk. Sarah dizlerini bkp kollarn ba-caklanna dolad, sonra da enesini dizlerine dayad. Sandm kadar gzel deildi. ok sert yz gneten kurumua benziyordu. Elmackkemikleri ta paralan gibi kkt. Oysa baklar,
89

tyle-riyle kalbinizin derinliklerini okayan bir kua benziyordu. - Ido her akam buraya gelirdi, dedi Sarah. Yayan gelir, batak-lklan gezerdi. Yaral ya da bitkin leylekleri toplar, ya burada tedavi eder ya da eve getirirdi. Garajda bunun iin bir yer ayrmt. Kular iin bir eit hastane. - Btn leylekler buradan m geer? - Hepsi, istisnasz hepsi. Balk havuzlanndan beslenmek iin yollann deitirdiler. - Ido size geen baharda kaybolan leyleklerden bahsetti mi? Sarah birden senli benli konumaya balad: - Ne demek istiyorsun? - Bu yl Afrika'dan gelen leyleklerin says her zamankinden daha azd. Ido'nun bu gerei kardn sanmam. - Bana bir ey sylemedi. Ido'nun da Rayko gibi gnlk tutup tutmadm merak ettim. Bir de Max Bhm iin alp almadn. - ok iyi Franszca konuuyorsun. - Bykannem ve bykbabam senin lkende domular. Savatan sonra Fransa'ya dnmek istememiler. Beytan kibutzunu kuranlar, onlar. - Buras harika bir yer. - Belki. Ben Tel-Aviv'deki eitimim dnda, hep burada yaadm, brance, Franszca ve ngilizce biliyorum. 1987 ylnda fizik mastn yaptm. Bu kadar alma ne iin? Haftann alt gn sabahn nde kalkp, bok kokulu sularda batp kmak iin. - Gitmek mi istiyorsun? - Neyle? Burada komn sisteminde yayoruz. Herkes ayn miktarda kazanyor. Yani, hi. Sarah ban kzlms gkte uuan kulara kaldrd, gnein son nlarndan korunmak iin elini siper etti. Bu glgenin altnda, gzleri kuyunun dibindeki su gibi parlyordu. - Bizde leylek ok eski bir gelenee aittir. Yaremya Israiloul-larn harekete geirmek iin yle der: Savaa atlan bir at gibi, Hepsi yarlarna dner. Gkteki leylek bile Mevsimini bilir Kumru, krlang ve turna Onun gn izlerler. - Bunun anlam ne? Sarah kular izlemeyi srdrrken, omuz silkti: - Benim de zamanm beklediim. On yedinci blm
90

Akam yemei ok keyifliydi. Sarah beni yemee davet etmiti. Kendimi bu beklenmedik ann yumuaklna kaptrm, baka hibir ey dnmyordum. Batan gnein krmz ve pembe eritlerinin karsnda, Sarah'n evinin bahesinde yiyorduk. Bana yine o pidelerden, hani beklenmedik gzelliklere alan o yuvarlak, ok yass reklerden neriyordu. Her seferinde de, azm dolu, kabul ediyordum, israil yemeklerinde bana ekici gelebilecek her ey vard. Et ok pahal olduundan insanlar daha ok st rnleriyle ve sebzeyle besleniyorlard. En nemlisi, Sarah benim iin kokulu in ay hazrlam, btn saflyla ikram ediyordu. Sarah yirmi sekiz yandayd. iddet dolu dnceleri ve perileri andran tavrlar vard. Bana israil'i anlatt. Tatl sesi honut-suzluuyla ztt. Sarah Vaat Edilmi Topraklar dyle ne yapacan bilemiyordu, Yahudi halknn arlklarndan, paralanm bir lkede bunca hakszlkla, bunca iddetle sonulanan toprak tutkusundan, hakllk duygusundan yakmyordu. Her iki tarafn da yapt zulmlerden sz etti: kollan bacaklan knlm Araplar, hanerlenmi Yahudi ocuklan, intifada atmalan. israil'in olduka farkl bir tablosunu izdi. Ona gre ibran devleti gerek bir sava laboratuvanyd; her zaman bir dinleme yntemi, bir teknolojik silah ya da bir bask arac hep bir adm ndeydi. Bana kibutzdaki hayatndan, g alma koullarndan, birlikte yenen yemeklerden, "herkesi ilgilendirecek kararlar almak iin" cumartesileri yaplan akam toplantlanndan bahsetti. Her gnn bir ncekine benzedii, bir sonraki gnn de hi farkl olmayaca o toplu yaamdan. Komn hayatnn ikiyzllne, skntlarna, alttan alta yaylan kskanlklarna deindi. te yandan, kibutzun zira etkinliini anlatyor, bykanne ve bykbabasndan, ikinci Dnya Sava'ndan sonraki ilk komnlerin kurucusu Sefarad kkenli nclerden sz ediyordu. banda lm anne ve babasnn cesaretini, heyecann ve iradesini anlatyordu. Bylesi anlarda Sarah sanki Yahudi ile kadn, ideal ile bireycilik savayormu gibi ifade ediyordu duygularn. Uzun elleri akamn serinliine adm adm uzanyor, iinde kaynayan fikirleri aklyordu. Sonra bana almalarm, gemiimi, Paris'teki yaantm sordu. Yllar sren eitimimi zetledim, bundan byle
91

kendimi ku-bilime verdiimi syledim. Seyahatimi anlattm, leylekleri israil zerinden geileri srasnda izlemek istediimi tekrarladm. Bu sabit fikir onu artmyordu; Beytan kibutzu dnyann eitli yerlerinden gelmi ku merakllarnn buluma yeriydi. Avrupa'nn ve Amerika'nn drt bir yanndan gelip g boyunca buraya yerleen, gnlerini elde drbnler ve teleobjektifler, o kular izlemekle geiren amatrler. Saat on bir oldu. Sonunda Ido'nun lm konusuna girmeye karar verdim. Sarah beni nce baklaryla dondurdu, sonra da buz gibi bir sesle konutu: - Ido bundan drt ay nce bataklkta leylekleri tedavi ettii srada ldrld. Araplar apansz bastrm. Bir aaca balayp, ikence etmiler. enesini krana dek talarla yzne vurmular. Boaz di ve kemik krklaryla doluydu. El ve ayak parmaklarn da krmlar. Sonra soyup, koyun krkma makinesiyle paralamlar. Cesedi bulunduunda, geriye sadece iyi oturtulmam bir maskeye benzeyen yz derisi kalmt, t organlar ayaklarnn di-bindeydi. Kular cesedi paralamaya balamlard. Gece kesinlikle sessizdi. - Araplardan sz ettin. Sulular bulundu mu? - Sana daha nce bahsettiim drt Arap'tan pheleniyorlar. Askerleri ldrenlerden. - Tutuklanabildiler mi? - ldler. Biz burada kendi hesabmz kendimiz grrz. - Araplar sk sk sivillere saldrrlar m? - Burada pek saldrmazlar. Ya da bu akam grdn gibi aktif olarak alan kylleri dman bilirler. - do faal miydi? - Hi deildi. Tabi bu son senelerde biraz deimiti. Silahlar, hcum tfekleri, mutalar, en tuhaf da susturucular edinmiti. Silahlaryla birlikte, gnlerce ortadan kaybolduu oluyordu. Bataklklara gitmiyordu artk. fkeli, geimsiz biri olmutu. Ya birden heyecanlanyor ya da saatlerce sessizce oturuyordu. - Ido kibutz hayatndan holanyor muydu? Sarah ac ve i karartc bir kahkaha att. - Ido benim gibi deildi, Louis. O balklardan, havuzlardan holanyordu. Bataklklar, leylekleri severdi. Gecenin karanlnda, st ba amur iinde, elinde tyleri yoluk kularla gelip, garajdaki hastanesine kapanmaktan
92

holanrd. (Sarah yine keyifsiz bir kahkaha att.) Ama beni her eyden ok severdi. Bu cehennemden kurtulabilmemiz iin bir yol aryordu. Sarah bir an duraklad, omuz silkti, sonra da masay toplamaya giriti, bir yandan da konumasn srdrd: - Aslna bakarsan Ido'nun buradan ayrlmaya hi niyeti yoktu diye dnyorum. Burada son derecede mutluydu. Gk, leylekler, bir de ben. Onun gznde, kibutzun asl gc buydu; beni elinin altnda bulundurmak. - Ne demek istiyorsun? - Sylediimi; beni elinin altnda bulundurmak. Sarah eli kolu dolu eve girdi. Masay toplamasna yardm ettim. Mutfaa ekidzen verirken, oturma odasnda gezindim biraz. Sa-rah'n evi kk ve beyazd. Grebildiim kadaryla bu oturma odas, bir de koridor boyunca biri Sarah'n, biri de Ido'nun yatak odalar vard. Bir fotorafta, geni omuzlu bir gencin resmini grdm. Gneten bronzlam yz canlyd, grnnden de tatllk ve salk yaylyordu. Ido Sarah'a benziyordu: ayn kalar, ayn elmackkemikleri; oysa Sarah'n sskal ve gerginlii Ido'da canlla dnmt. Resimdeki Ido Sarah'tan daha gen, yirmi -yirmi drt yanda grnyordu. Sarah mutfaktan kt. Baheye dndk. Yannda getirdii teneke kutuyu at. - ier misin? - Sigara m? - Hayr, ot. - Hayr, hi imem. - Pek amadm. Deiik bir adamsn, Louis. - Sen bana bakma, eer ieceksen... - Bu sadece paylaldnda keyif verir, dedi Sarah kutuyu kapatarak. Sustu, sonra ksa bir an beni szd. - imdi Louis, burada gerekten ne yaptn anlatacaksn. Ku meraklsna benzemiyorsun hi. Onlar iyi tanrm. Kutan baka bir ey konumayan, kafalar havada birtakm kaklar. Oysa sen, leylekler dnda kular hakknda hibir ey bilmiyorsun. Sende izledike izlenen bir adam gzleri var. Nesin sen, Louis? Aynasz m? Gazeteci mi? Burada, goylardan ekiniriz. (Sarah sesini al-altt.) Yine de sana yardma haznm. Bana neyin peinde olduunu syle.
93

Bir an dndm, sonra hi tereddt etmeden her eyi anlattm. Kaybedecek neyim vard? Bylesine iimi dkmek, iimi rahatlatyordu. Max Bhm'n lmeden ksa sre nce bana verdii ilgin grevi anlattm. Ona leyleklerden, gklerde szlrken birden kbusa dnen o tertemiz aratrmadan bahsettim. Bulgaristan'da geirdiim son krk sekiz saatten. Rayko Nikoli'in nasl ldn anlattm. Marcel'in, Yeta'nm bir de o zavall ocuun nasl ldrldn. Sonra da bir antreponun iinde, tanmadm birinin elimdeki cam knyla nasl grtlan kestiimi anlattm. teki alan ve onlara ldrme emri verenlerin maskelerini drmeye kararl olduumu syledim. En sonunda da Tek Dn-ya'dan, Dumaz'dan, Curi'ten ve Joro'dan sz ettim. Elektrikli neter, Rayko'nun alnan yrei, Max Bhm'n esrarl kalp nakli, her ey kafamda karmakarkt. - Btn bunlar ok tuhaf, diye bitirdim szm. Ama bu iin anahtarnn leyleklerde olduundan eminim. Ta bandan beri, Bhm'n leyleklerini bulmann dnda bir amac olduunu dndm. Kald ki kularn gzergh zerinde cinayet ardna cinayet ileniyor. - Kardeimin lmnn bu anlattklarnla bir ilgisi var m? - Olabilir. Biraz fazlasn anlatman gerek. - Dosya in-bet'in ellerinde. Artk grmen mmkn deil. - Ya cesedi bulanlar? - Azlarndan tek bir sz bile alamazsn. - zr dilerim Sarah, ama sen cesedi grdn m? - Hayr. - Sana gre... (bir an tereddt ettim) sana gre, baz organlar eksik olabilir miydi? - Ne demek bu? - Gs kafesinin iinde bir eksik var myd? Sarah'n yz karard. - organlarndan ou kulara yem olmutu. Tek bildiim bu. Cesedini afak vakti bulmular. 16 mays sabah. Ayaa kalkp, bahede birka adm attm. Ido'nun lmnn yumakta yeni bir dm, dehet yolunda yeni bir basamak olduundan phem yoktu. Oysa hl karanlktaydm, mutlak karanlkta. - Anlattklarndan hibirini anlamadm, Louis. Ama benim de sana syleyeceklerim var.
94

Yerime oturdum, cebimden kk not defterimi kardm. - Birincisi, Ido bir eyler bulmutu. Ne olduunu bilmiyorum, ama durmadan ok zengin olacamz, yaknda Avrupa'ya gideceimizi sylyordu. Balangta, samaladm dnp, fazla nemsemedim. do'nun bunlar beni sevindirmek iin uydurduunu sandm. - Bu syledikleri ne zaman balad? - Mart ba, galiba. Bir akam, son derece heyecanl dnd eve. Beni kucaklayp, bavullarm hazrlayabileceimi syledi. Yzne tukurdum. Benimle alay edilmesinden hi holanmam. - Nereden geliyormu? Sarah omuz silkti: - Nereden olacak, bataklklardan tabi. - do'dan geriye bir kt paras, bir not da m kalmad? - Her ey bahedeki garajda. Bir ey daha: Tek Dnya rgt buralarda son derece faaldir. Birlemi Milletlerle birlikte, zellikle de Filistin kamplarnda alyorlar. - Ne yapyorlar orada? - Arap ocuklarn tedavi ediyorlar, yiyecek ve ila datyorlar, israil'de o rgt hakknda hep iyi eyler sylenir. zerinde herkesin birletii ender rgtlerden biridir. Her ayrnty not ettim. Sarah ban yana eip bana bakt: - Louis. Btn bunlar neden yapyorsun? Neden polise haber vermiyorsun? - Hangi polise? Hangi lkede? Hem, hangi cinayeti? Kald ki, bu konuyu soruturan bir polis var: Herve Dumaz. Gerek amacn hl anlayamadm tuhaf bir aynasz. Ama burada yalnzm. Yalnz ve kararl. Birden, ben kamaya frsat bulamadan, Sarah ellerimi tuttu. Hibir ey hissetmedim. Ne irenme ne utanma ne de l parmaklarmn zerindeki scakln. Sarglarm zd, parmaklarn yara izlerinin zerinde gezdirdi. Sonra yznde mstehcen bir tebessm belirdi, nihayet dncelerimizin altna kayar gibi uzun uzun bana bakarak, szlerin artk geride kaldn anlatt. I On sekizinci blm Glgedeydik, ama birden her ey gne gibi bir hal ald. Kaba, iddetli ve acmasz. Hareketlerimiz kesik kesikti. pmelerimiz uzun, gizemli, tutkulu. Sarah'n vcudu bir erkeinkine benziyordu. Olmayan gsler, dar kalalar.
95

Uzun ve gergin kaslar. Azmz sadece soluk alp veriyor, sessiz kalyordu. Dilimi btn vcudunda gezdirirken, l ellerimi hi kullanmyordum. Srndm, dndm, kvrlarak ilerledim, sonunda vcudunun bir krater kadar kavurucu merkezine eritim. O anda doruldum ve vcuduna girdim. Sarah bir alev gibi kvrand. Bouk bir sesle haykrd, omuzlarma tutundu. Olduum yerde dimdik, demir gibi durdum. Sarah gsme vurdu, kalalarmzn devinimini hzlandrd. Yumuaklktan duygusallktan uzaktk. Bir lm pcnde kaynam, iki yalnz hayvan. Darbeler. Tepkiler. Yoksunluklar. Parmak derilerinin soyulduu uurumlar. Birbirini ldren pckler. ki gz krp arasnda tere batm sar peremlerini, parmaklarnn yrtt araf kvrmlarn, derisini kabartan damarlarndaki bkmleri grdm. Birden Sarah Ibrance bir eyler mrldand. Grtlandan bir homurtu ykseldi, karnmdan da buz kesmi bir volkan frlad. ylece, hareketsiz kaldk. Geceden gzleri kamam, birlemenin iddetine arm gibi. Ne keyif vard ne de paylama. Sadece kendi tenleriyle kavgal iki yaratn hayvans ve bencil, tek bana rahatlamas. Bu boluk karsnda hi pimanlk duymuyordum. Duygu savamz kukusuz yavalayacak, yumuayacak, sonunda da "iki iinde bir" olacakt. Beklemek gerekiyordu. Bu gece. Belki bir baka gece. te o zaman sevime zevk olacakt. Bir saat geti. Sabahn ilk klan grnd. Sarah'n sesi ykseldi: - Ellerin, Louis. Anlat, nasl oldu? Btn bu olanlardan sonra, Sarah'a yalan syleyebilir miydim? Yzlerimiz hl glgedeydi; hayatmda ilk kez, utanmadan, korkmadan, trajediyi btn ayrntlaryla anlatabilecektim. - Afrika'da dodum. Nijer'de ya da Mali'de, kesin olarak bilemiyorum. Annem ve babam ellili yllarda kara ktaya gmler. Babam doktordu. Siyah halka bakyordu. Paul ve Marthe Antioche 1963 ylnda Orta Afrika Cumhuriyeti'ne yerlemiler. Afrika ktasnn en gelimemi lkelerinden birine. Orada, yorgunluk nedir bilmeksizin, almalarn srdrmler. Abim ve ben, zamanmz havalandnlm snflar ile savanann kavurucu sca arasnda geirerek bydk. O dnemde Orta Afrika Cumhuriyeti, iktidar tm halkn katld bir trende Andre Malraux'nun ellerinden
96

alan David Dacko tarafndan ynetiliyordu. Durumlar olaanst deildi ama, en azndan trajik de deildi. Orta Afrika halk kesinlikle bir ynetim deiikliine taraftar deildi. Oysa 1965 ylma geldiimizde, gen bir adam, Albay Jean-Bedel Bokassa her eyi deitirmeye karar verdi. Pek tannmam bir asker olmasna ramen, Orta Afrika'nn tek rtbelisiydi ve M'Baka kabilesinin yesi olarak bakann da uzaktan akrabasyd. Doal olarak, tek bir taburdan oluan ordunun basma getirilmiti. Bokassa Orta Afrika Cumhuriyeti ordusunun genelkurmay bakan olunca, iktidarn nimetlerinden yararlanmaya balad. Resm trenlerde evre-desindekileri itip kakarak n sralara geti, Dacko'nun peinden ayrlmad, madalyalarla ssl gsyle bakanlarn nnde yer almaya alt. Ak ak, bakandan daha yal olduunu, bu nedenle iktidarn aslnda onun hakk olmas gerektiini syledi. ok zeki olmadndan, kimse ondan phelenmedi. Takntl ve kin dolu bir ayya olarak grld hep. Oysa 1965 ylnn sonunda dostluklarm daha da glendirmek iin kan kardei Temen Ban-za'yla birlikte harekete gemeye karar verdi Bokassa. Tam olarak, ylba gecesinde. 31 aralk gn btn taburunu, yani topu topu birka yz askerini toplar ve o gece manevra yaplacam anlatr. Askerler arr; daha nce ylba gecesi hi byle bir manevra yaplmamtr. Bokassa dinlemez. Kassai Kamp'ndaki birlikler akam yedide toplanr. Askerlerden bazlar cephane sandklarnda gerek mermi bulunduunu grp, nedenini sorarlar. Banza kafalarna bir tabanca dayar ve enelerini tutmalarn syler. Herkes hazrlanr. Bangui'de kutlamalar balar. Gznn nne getirmeye al, Sa-rah. Krmz bir toprakla kapl, tek tk aydnlatlm, hayalet yaplarla dolu kentte mzik almaya, alkol su gibi akmaya balar. Jandarma karakolunda, bakann adamlar, her eyden habersizdir. Dans ederler, ierler, elenirler. Saat sekiz buukta Bokassa ve Banza karakol mangasnn komutan Henri zamo'yu kurduklar pusuya drrler. Adamcaz tek bana baka bir stratejik noktaya, Roux Kamp'na gider. Bokassa onu ok scak karlar, darbe niyetinden sz eder. zamo nce bir ey anlamaz, sonra da kahkahay basar. Banza hemen elindekiyle ensesine vurur. ki ortak zamo'nun bileklerine kelepe geirip bodruma
97

srkler. Gerginlik artar. Artk David Dacko'yu bulmak gerekmektedir. Ka-muflajl krk aralk asker birlik harekete geer. Kamyonlarn zerindeki akn askerler neler olduunu yeni anlarlar. Bu meum konvoyun banda, beyaz bir Peugeot 404'e binmi Bokassa ve Banza vardr. O gece yamur yaar. Meyvelerin etini tatlandrd iin, "mango yamuru" olarak adlandrlan, o mevsime zg ince bir yamur. Kamyonlar yolda, anne ve babasn eve brakan, Dacko'nun sadk adam Binba Sana'ya rastlarlar. Sana donup kalr: "Bu kez" diye mrldanr, "darbe gerekleiyor." Askerler Rnesans Saray'na vardklarnda bakan aramaya koyulurlar. Bouna. Dacko sanki ge ekilmitir. Bokassa endielenir. Sinirli sinirli kouturur, emirler yadnr, haykrr, sarayn altnda gizli geitler, saklanacak blmeler olup olmadnn aratrlmasn ister. Sonra yeniden yola koyulur. Birlikler bu kez stratejik noktalara dalr: Bangui radyosu, hapishane, bakanlarn evleri... Kentte tam bir kargaa yaanr. Neeli, akrkeyif erkekler ve kadnlar, ilk silah seslerini duyarlar. Tam bir panik. Herkes saklanacak yer arar. Anayollar kapatlr, ilk ller orada grlr. Bokassa ldrr, tutsaklarna giriir, Roux Kamp'ndan dar adm atamaz. Korkudan atlayacak gibidir. Hl her ey deiebilir nk. Ne Dacko'yu ne de en tehlikeli danmanlarn yakalayamamtr. Oysa bakan hibir eyden kukulanmamaktadr. Sabah saat birde Bangui'ye dnerken yolda, 17'nci kilometrede, darbeyi bildiren, ld sylentilerinin yayldn anlatan ne yapacam bilmez askerlerle karlar. Yarm saat kadar sonra tutuklanr. Getirildiinde, Bokassa kollarna atlr, per ve "Sana sylemitim, er ya da ge bitirmek gerekiyordu" der. Kk grup zaman kaybetmeden Ngaragba Hapishanesi'nin yolunu tutar. Bokassa hapishane mdrn uyandrr, mdr Kongolularn saldrdn dnerek, ellerinde el bombalaryla gelir. Bokassa zindanlarn kapsn amasn, tutuklular serbest brakmasn emreder. Mdr kabul etmez. Banza silahn eker, hapishane mdr de o srada arabann arkasnda, ensesine bir tfek dayanm oturan Dacko'yu grr. "Bu bir darbe" diye mrldanr Bokassa, "Halkn gznde popler olmak iin tutuklular serbest brakmam gerek, anlyor musun?" Mdr emri
98

yerine getirir. Hrszlar, dolandrclar, katiller, "Yaasn Bokassa!" diye hay krarak kent sokaklarna dalr. Aralarnda, son derece tehlikeli katiller de vardr. Kara kabilesinden olup, birka gn sonra idam edilecek baz adamlar. Kana susam canavarlar. Sabahn ikisinde, Fransa Cad-desi'ndeki evimizin kapsn alanlar, onlard ite. Khyamz, elde tfek, uyku mahmurluu iinde kapy amaya gider. Oysa o lgnlar kapy oktan krmtr. Muhammet'i etkisiz hale getirip, tfeini alrlar. Soyup yere yatrrlar. Sopa ve dipikle burnunu, enesini, kaburgalarn krarlar. Kars Azzora koar, olanlar grr. ocuklar da gelir. Kadn ocuklar uzaklatrr. Muhammet'in vcudu bir kan glne devrildiinde, Karalar zerine atlr, kazma ve baltalarla. Muhammet bir kez bile barmamtr. Bir kez bile yalvarmamtr. Azzora bundan yararlanarak, ocuklaryla birlikte kamaya alr. Ailece yarya kadar su dolu beton bir sarnca snrlar. Adamlardan biri, elinde Muhammet'in tfei olan, onlar sarncn sonuna kadar izler. Silah sesleri su dolu sarnta yanklanmaz bile. Katil ktnda, lgn yz kan ve yamurdan karmakarktr. Karanlk sularda kk siyah cesetleri ve hamile Azzora'nn i karnn grmek iin, birka dakika daha beklemek gerekecektir. Babam ne zamandan beri olanlar izlemektedir? Eve koup tfeini, byk kalibreli Mauserini kapar. Pencerenin arkasna ker, saldrganlarn gelmelerini bekler. Annem uyanr, ba hl ylba ampanyasndan bulank, odalarmza kar. Oysa ev atee verilmitir bile. Katiller arka taraftan girmi, her odann altn stne getirmi, mobilyalar, lambalar lgn gibi devirerek yangn karmlardr. Ailemin katledilmesi konusunda kesin bir bilgi yok. Babamn kendi tfeiyle, yakn mesafeden vurulduu dnlyor. Anneme merdivenin banda saldrm olmallar. Muhtemelen odamzn birka adm tesinde, baltayla ldrld. Kllerin arasnda, paralanm ve kararm uzuvlar bulundu. Benden iki ya byk abime gelince, alev alan cibinliinin kurban oldu, cayr cayr yand. Saldrganlarn ou, kendi sebep olduklar yangnda yandlar. Beni hangi mucize kurtard bilemiyorum. Ellerim alev alev, haykrarak, yamurun altnda kotum. Annem ile babamn dostlar, Fransz Bykelisi Nelly ve Georges Braesler'in bulunduu Fransz Sefareti'nin kapsnda baygn dmm. Beni bulup katliamn vahetini gr99

dklerinde, Albay Bokassa'nn ynetime el koyduunu anladlar ve hemen Bangui'nin kk havaalanna gidip, Fransz ordusuna ait ift motorlu bir uakla katlar. Yamurun altnda havalanrken, Orta Afrika Cumhuriyeti'ni tek bir adamn lgnlna terk ediyorduk. Daha sonraki gnlerde, bu "yol kazasndan" pek az bahsedildi. Fransz hkmeti bu yeni durum karsnda epey rahatszd. Hazrlksz yakalanan Fransa, yeni ynetimi tanmak zorunda kald. Ylba gecesi kurbanlar hakknda dosyalar hazrland. Kk Louis Antioche'a ykl bir tazminat dendi. Braes-ler'ler de adaletin yerini bulmas iin ellerinden geleni yapt, iyi ama, hangi adalet? Katiller lm, olayn gerek sorumlusu da Orta Afrika Cumhuriyeti'nin devlet bakan olmutu. Szlerim afan sessizliinde asl kalmt. Sarah mrldand: - ok zldm. - zlme, Sarah. Alt yandaydm. Bunlarn hibirini hatrlamyorum. Hayatmda uzun ve beyaz bir boluk gibi. stelik, be yan hatrlayan ka kii kar? Ne biliyorsam, Braesler'lerden duydum. Vcutlarmz yeniden birbirine doland. afak iddetimizi, fkemizi pembeye, krmzya, mora boyad. Zevk yine gelmedi. Konumuyorduk. Kelimeler vcut iin hibir ey yapamaz. Daha sonra Sarah, bir serap gibi, rlplak karma oturdu, ellerimi ellerine ald. En ince dikilere bakt, cam dolu antreponun hl pembe yaralarn parmaklaryla izledi. - Ellerin sana ac veriyor mu? - Tam tersine. Tamamen hissiz. Hl ellerimi okuyordu: - Hayatmdaki ilk goysun, Louis. - stersen, din deitiririm. Sarah omuz silkti. Avu ilerimi elliyordu. - Hayr, deitiremezsin. - yi kullanlm kk bir bak ve... - srail vatanda olamazsn. -Neden? Sarah irenmi gibi ellerimi brakt, sonra da pencereden darya bakt. - Sen hi kimsesin Louis. Parmak izin yok. On dokuzuncu blm Ertesi sabah, ge uyandm. Gzlerimi amak iin kendimi zor-ladm, sonra da Sarah'n odasn, gnee boulmu
100

beyaz ta duvarlarn, kk ahap komodini, duvara raptiyelenmi, dilini karan Einstein ile tekerlekli sandalyesinde giden Hawking portrelerini inceledim. Yerde st ste ylm kitaplar. Yalnz yaayan gen bir kadnn yatak odas. Saatime baktm: 4 eyll, on bir yirmi. Sarah balk havuzlarna gitmi olmal. Kalkp dua girdim. Musluun zerine aslm aynada uzun uzun yzm inceledim. izgilerim derindi. Alnm mat bir kla parlyor, tembel gzkapaklannun ardmdaki gzlerim de ak rengini gsteriyordu. Belki yanlyordum ama, sanki yzm daha yalanm, daha acmasz bir ifadeye brnm gibi geldi. Birka dakikada tra olup giyindim. Mutfakta, ay kutusunun altna sktrlm bir ktta, Sarah'n mesajn buldum: Louis, Balklar beklemez. Akam olmadan dnerim. ay, telefon, amar makinesi: hepsi emrinde. Kendine dikkat et ve beni bekle. Gnaydm, kk goy. Sarah. ay yaptm, sonra pencereden Vaat Edilmi Topraklar'a bakarak bir iki yudum itim. Manzara burada tuhaf bir kuraklk ve verimlilik, kuru tabakalar ve yeil tarlalar karm sunuyordu. i n altnda, balk havuzlanmn prltl yzeyi, topran derisini yzer gibiydi. aydanl alp darya, kameriyenin altna yerletim. Telefonu yanma ekip telesekreterimi aradm. Balant mkemmel olmasa da mesajlarm aldm. Dumaz, ciddi ve sert, haber bekliyordu. Wagner sabrszlkla, telefon etmemi istiyordu. En artc olan, nc mesajd; Nelly Braesler'den geliyordu. lecek kadar endieliydi: "Benim kk Louis'm, ben Nelly. Geen gnk konumanz beni ok korkuttu. Neler yapyorsunuz? Beni arayn." Herve Dumaz'nn numarasn tuladm. Montreux Polis Mdrl. Yerel saatle, sabahn dokuzu. Birka denemeden sonra, balant kurmay baardm, mfetti karmdayd. - Dumaz? Ben Antioche.
101

- Nihayet. Neredesiniz? stanbul'da m? - Trkiye'de duracak vaktim olmad. srail'deyim. Konuabilir miyiz? - Sizi dinliyorum. - Demek istiyorum ki, konumamz baka dinleyen var m? Dumaz o nl kahkahalarndan birini att: - Neler oluyor? - Beni ldrmek istediler. Dumaz'nn akl gitti. - Nasl? - ki kii. Drt gn nce, Sofya Gan'nda Hcum tfekleri ve kzltesi drbnleri vard. - Ellerinden nasl kurtuldunuz? - Mucize eseri. Ama masum ld. Dumaz sessizdi. Ekledim: - Katillerden birini ldrdm Herve. Arabayla stanbul'a, oradan da vapurla srail'e getim. - Neler buldunuz ki? - Bilmiyorum. Ama bu iin odak noktas leylekler. nce Rayko Nikoli; vahi bir ekilde ldrlen bir kubilimci. Sonra, kular hakknda aratrma yapmaya altm srada, beni ldrmeye altlar. imdi de bir nc kurban. Dn, srailli bir kubilim-cinin bundan drt ay kadar nce ldrldn rendim. Bu cinayet ayn dizinin bir paras, eminim bundan. Ido da Rayko gibi bir eyler bulmu olmal. - Size saldran katiller kimdi? - Belki de geen nisanda Joro Grybinski'ye sorular soran iki Bulgar'dr. i! - Ne yapacaksnz? - Devam edeceim. Dumaz telaland: - Devam etmek mi? Ama srail polisine haber vermek, nterpol'le temas kurmak gerek! - Sakn ha. Burada Ido'nun lm rafa kaldrld. Sofya'da, Rayko'nun lmyle kimse ilgilenmedi. Fransz olduu iin, Mar-cel'inki biraz daha grlt karacak. Ama btn bunlar, genel kargaann iinde kayboldu. Kant yok, sadece dank birtakm bilgi knntlan. Uluslararas mercileri harekete geirmek iin, henz ok erken. Tek ansm, tek bama olmam. Mfetti iini ekti: - Silahnz var m?
102

- Hayr. Ama burada, srail'de, byle bir alet bulmak hi de g deil. Dumaz bir ey demedi. Hzla nefes aldm duyuyordum. - Ya siz, siz bir eyler renebildiniz mi? - Elle tutulur bir ey yok. Hl Bhm'n gemiini deiyorum. imdilik, sadece bir iliki buldum: elmas madenleri. nce Gney Afrika'da, sonra Orta Afrika Cumhuriyeti'nde. Aratryorum. teki konularda, hi sonu alamadm. - Tek Dnya konusunda neler buldunuz? - Hi. Tek Dnya tertemiz. Ynetimi effaf, faaliyetleri etkili ve ak. - rgt nereden gelmi? - Tek Dnya yetmili yllarda, Hindistan'n kuzeyinde, Kalkta'da grev yapan bir Fransz hekim olan Pierre Doisneau tarafndan kurulmu. Doisneau yoksullarla, hasta ocuklarla, czamllarla falan ilgileniyormu. rgtlenmi. Kaldnmlar boyunca kurduu dispanserler, hatn saylr bir nem kazanm. nsanlar Doisneau'dan bahsetmeye balam. n snrlan am. Batl hekimler yardma gelmi, madd kaynaklar bulmu, bylelikle binlerce kadnn ve erkein yardmna komu. - Sonra? - Sonra Pierre Doisneau, Tek Dnya'y kurmu, bir de Binbirler Kulb'n; yaklak bin yesi -nller, irketler, vs- olan her yenin on bin dolar dedii bir kurulu. Btn bu paralar (on milyon dolardan fazla) her yl daha byk gelir salamak iin kullanlm. - Bu para ne faiz getirmi? - Tek Dnya'nn brolarnn masrafm karlamaya yetecek bir faiz. rgt bylelikle hayrseverlere balarnn lks brolara deil, dorudan yoksullara datldn kantlam. Bu effaflk Tek Dnya'nn baansm nemli lde etkilemi. Tek Dnya'nn gnmzde dnyann drt bir tarafna yaylm salk merkezleri var. Tek Dnya gerek bir hayrsever ordusu ynetiyor. Bu alanda, rnek olarak gsteriliyor. Hatta konumay gletiren parazitler duyuluyordu. - Dnyadaki merkezlerinin listesini elde edebilir misiniz? - Tabi, ama... - Bir de kulp yelerinin adlann?
103

- Yanl yoldasnz, Louis. Pierre Doisneau nl biridir. Geen yl, Nobel Ban dl'n almasna ramak kalmt, hem... - Bulabilir misiniz? - alnn. Yeni parazitler. - Size gveniyorum, Herve. Sizi yarn ya da br gn ararm. - Sizi nasl bulabilirim? - Ben sizi ararm. Dumaz olaylann arl altnda akn gibiydi. Telefonu kapadm, sonra da Wagner'in numarasn tuladm. Alman kubilimci sesimi duymaktan memnundu: - Neredesiniz? diye haykrd. - srail'de. - ok gzel. Leyleklerimizi grebildiniz mi? - Burada onlan bekliyorum. Yollannn zerinde, Beytan'daym. - Balk havuzlarnda. - Doru. - Kular Bulgaristan'da ya da istanbul Boaz'nn zerinde grebildiniz mi? - Emin deilim. Boaz'n zerinde baz srler grdm. Masal gibiydi. Ulrich, telefonda fazla kalamayacam. Yeni noktalar belirlendi mi? - Burada, yanmda. - Syleyin, yleyse. - En nemlisi, bataki grup. Dn am' geip, Beytan'a doru umaya balad. Onlan yann grebileceinizi sanyorum. Ulrich zaman geirmeden leyleklerin yeni yerlerini syledi. Sylediklerini haritama iaretledim. - Ya batdan gelenler? - Batdan m? Bir dakika... En hzllan u anda Sahra'mn zerinde. Yaknda Mali'de, Nijer Deltas'nda olurlar. Bu bilgileri de not ettim. - ok iyi, dedim. Sizi iki gn sonra aranm. - Neredesiniz, Louis? Size bir faks gndermek istiyordum da. Birtakm istatistiklere baladk ve... - Maalesef, Ulrich. Burada faks yok. - Sesiniz bir tuhaf geliyor. Her ey yolunda m? - Her ey yolunda Ulrich. Sizinle konuabildiime sevindim. Ardndan Doa Koruma Dernei yneticisi Yose Lenfeld'i aradm. Yose ingilizce'yi aznda akl ta varm gibi
104

konuuyor ve ylesine banyordu ki, elimdeki telefon sarslyordu. Bu kubi-limcinin de "zel" biri olduunu tahmin ettim. Bulumaya karar verdik: Ben-Gurion Havaalan'nda, ertesi sabah sekiz buukta. Ayaklandm, mutfaktan birka pide alp srarak yemeye baladm ve Ido'nun bahedeki alma yerini aramak iin dan ktm. Geriye ne bir not ne bir istatistik ne de bir bilgi brakmt; sadece daha nce Bhm'n evinde de grdm pansuman malzemeleri. te yanda, amar makinesini buldum, iindeki kazan btn elbiselerimle dnerken, sakince kk aratrmam srdrdm. zerlerine ty yapm, eski sarg bezleri dmda hibir ey bulamadm. Anlalan, verimli bir gnmde deildim. Ama o srada, tek bir arzum vard: Sarah' grmek. Bir saat kadar sonra, amarlanm asarken, iki gmlek arasndan grnd. -iinbitti mi? Sarah cevap yerine gzn krpt ve kolumdan ekti. Yirminci blm Pencerede, gn yavaa batyordu. Sarah uzaklat. Gsnden ter akyordu. Tavanda vnlayarak dnen vantilatre dikmiti gzlerini. Vcudu uzun ve diriydi, cildiyse esmer, yank, kuru. Her hareketinde, kaslar kapana kstrlm, saldrya hazrlanan hayvanlar gibi kotuu grlyordu. - ay ier misin? - Zevkle, dedim. Sarah kalkt, ay hazrlamaya gitti. Bacaklar hafif arpkt. Bunu grp, yeniden heyecanlandm. Sarah'a kar duyduum istek, bitecek gibi deildi. ki saatlik sevime beni gevetememiti. Sz konusu olan zevk ya da keyif deildi; sanki birbirleri iin yanmak, sonsuza dek yanmak zere yaratlm iki vcudun birbirini ekmesi, kora kesmesi, kimyasyd. Sarah zerinde maden bir aydanlk, iki kk fincan ve kurabiyelerle dolu kk bir bakr tepsiyle geri geldi. Yatan kenarna oturdu, aylar ark usul, aydanl fincann ok yukarsndan dkerek doldurdu. - Louis, dedi. Btn gn dndm. Bana kalrsa, yanl yoldasn. - Ne demek bu?
105

- Kular, g yollar, kubilimciler. Burada cinayetlerden sz ediyoruz. Kimse birka ku iin birini ldrmez. Bunu daha nce de duymutum. Cevap verdim: - Btn bu ite Sarah, tek bir ortak nokta var: leylekler. Bu kularn beni nereye gtreceini bilmiyorum. Bu yolun zerinde neden bunca l olduunu da bilmiyorum. Ama bu snrsz iddetin gerisinde bir mantk olmal. - Bunun altnda para var. Btn bu saydn lkeler arasnda bir kaaklk. - Mutlaka, dedim. Max Bhm yasad bir ticaretle urayordu. - Nasl bir ticaret? - Daha renemedim. Elmas, fildii, altn? Herhalde Afrika'dan gelme deerler. Dumaz, bu dosyayla uraan svireli mfetti, konunun elmas olduundan emin. Bence de hakl. Bhm fildii karm olamazd; Orta Afrika Cumhuriyeti'ndeki fil kymna kar btn gcn kullanmt. Altna gelince, leyleklerin g yolu zerinde altna pek rastlanmaz. Geriye elmas kalyor, Orta Afrika'da ve Gney Afrika'da elmas... Max Bhm mhendisti ve bu alanda almt. Ama esrar perdesi hl kaldnlamad. 1977'de emekliye ayrlmt. Ondan sonra Afrika'ya hi ayak basmad. Leyleklerden baka bir eyle ilgilenmiyordu. Bak Sarah, bilemiyorum. Sarah bir sigara yakp omuz silkti: - Aklndan bir ey geirdiinden eminim. Glmsedim: - Haklsn. Kaakln devam ettiini, leyleklerin de kurye rol oynadn dnyorum. Mesaj gtryorlar yani. Posta gvercinleri gibi. O mesajlar da halkalarnda tayorlar. - Ne halkas? - Avrupa'da kubilimciler kularn ayaklarna halkalar takp bunlarn zerine doum tarihlerini, nereden geldiklerini ya da eer yaban leyleklerse, nerede ve ne zaman yakalandklarn yazarlar. Bhm'n leyleklerindeki halkalarn baka bir ey anlattn dnyorum. - Ne gibi? - Urunda lnecek bir ey. Rayko bunu renmiti. Bana kalrsa, kardein de. Ido mesajlarn ne anlama geldiini bulmu olmal. Bu yzden de heyecanland, zengin olacan sand.

106

Sarah'n gzlerinden bir kvlcm geti. Soluunu boaltt. Ama bir ey demedi. Ksa bir an, tmyle unuttuunu sandm. Sonra ayakland. - Louis, imdilik sorunlarn gkten gemliyor. Sen nce yeryzne bak. Eer byle d grmeyi srdrrsen, bir akal gibi vurulursun. Tirtn ve kotunu giydi. - Benimle gel. Darda, gne batyordu. Ufuktaki tepeler havann tatllnda rperiyordu. Sarah bahede yrd, sonra ev ile garajn tam ortasnda durdu. Zeytin dallarn aralayp tozu fledi. Bir branda bezi grld. Sarah, "Yardm et" diyerek brandaya yapt. Bezi ektik, altndan bir kapak kt. Gn boyunca, bu kapan zerinden en az on kez gemi olmalydm. Sarah kapa kaldrnca, gerek bir cephanelikle karlatm. Hcum tfekleri, tabancalar, cephane sandklar. "Gabor ailesinin gvenlii" dedi Sarah. "Her zaman silahmz olmutu ama, Ido baka silahlar da getirdi. Susturucu taklm hcum tfekleri." Diz kt, tozlu bir torba kard. Torbay at, tozunu silkeledi, iine silah ve cephane doldurdu. "Gidelim!" dedi. Arabama binip, balk havuzlarm getik. Yarm saat kadar sonra siyah kayalarla ve kuraklktan clzlam allarla kapl bir le vardk. Binlerce pislik ve dk bacaklarmza yapyor, mide bulandrc kokular burun deliklerimize doluyordu. Kibutz plnn ortasndaydk. Bir tkrt duyup, bam evirdim. Sarah diz km, nne yayd silahlan kontrol ediyordu. Glmseyip, anlatt: - Bu hcum tfekleri srail yapmdr. Uzi makineli tfek ve Galil makineli tfek. Klasik silahlar. Dnyada bunlardan iyisi yok. Kalanikov ve M16 yanlarnda solda sfr kalr. (Sarah bir kutu ap elini sivri ve uzun mermilerin zerine koydu.) Bu tfekler de geleneksel uzun namlulu av tfekleri gibi 22'lik kurun atar. Tek fark, bu mermilerin daha fazla barut tamas ve elik kapl olmasdr. (Sarah Galil'e muz biimi bir arjr takt, silah yandan gsterdi.) Burada, iki ekil var: normal ve otomatik. Otomatikteyken, birka saniyede elli kurununu bile ateleyebilirsin. (Sarah boluu bir seferde tanyormu gibi yapt, sonra silah yere brakt). Gelelim tabancalara. Burada grdn u iki canavar dnyadaki en
107

byk otomatik tabancalardr: 357 Magnum ve 44 Mag-num. (Sarah gm renkli tabancay ald, fildii kabzasma bir arjr takt. Tabanca neredeyse dirseine kadar geliyordu.) 44'lk on alt Magnum atar. Dnyann en gl tabancasdr. Bununla, saatte yz kilometre hzla giden bir otomobili durdurabilirsin. (Sarah kolunu kaldrd, hi glk ekmeden hayal bir noktaya nian ald; beden gc beni artyordu.) Bunun sorunu her an tutukluk yapmas. Buradaki tabancalar ok daha kullanldr. Amerikan polislerinin ou 9 milimetrelik Beretta kullanr. (Sarah gerekten de elinin biimini alm gibi duran, kusursuz boyutlu siyah tabancann arjrn kard.) Bu italyan silah Amerika'da nl 38'lik Smith Wesson'un pabucunu dama att. Bu da yeterli, sanrm. Kesin, hafif, hzl. 38'lik alt kurun atard, Beretta on alt atyor. (Parmaklaryla kabzasn kavrad.) Gerek bir silah arkada. Ama en iyileri burada: Glock 17 ile Glock 21, Avusturya mal. Berettalan bile sollayacak, gelecein silahlan. (Beret-ta'ya benzeyen, ama tam olarak bitirilmemi, batan savma yaplm bir tabanca ald.) Yzde 70 polimerden yaplm. Bir hafiflik aheseri. (Silah elime tututurdu. Bir avu tyden daha ar deildi.) Gece ate etmek iin, fosforlu bir drbn, kesinlikle tutukluk yapmayan tetik mekanizmas, on altlk arjr. Estetik merakllar bunu ok gzel olmad iin eletiriyorlar. Bana kalrsa bu "oyuncak" imdiye kadar yaplanlarn en gzeli. Glock 17, dokuz milimlik parabellum, 2lik olan da 45 milimlik atar. 21'lik teki kadar keskin deil, ama bu mermilerle, neresinden vurursan vur, dmann durdurursun. Sarah bir avu mermi uzatt. Ar, kt, tehdit dolu. - Bu iki Glock benim, dedi. Sana 21'ligi veriyorum. Dikkatli ol. Tetik benim parmama gre ayarland. Senin iin fazla yumuak olabilir. Gzlerimi inanmyormu gibi tabancaya diktim, sonra srailli kadna baktm: - Btn bunlar nereden biliyorsun, Sarah? Yeniden glmsedi: - Savatayz, Louis. Bunu hi unutma. Saldn halinde, balk ha-vuzlannda alan herkesin gizli buluma noktasna ulamak iin yirmi dakikas vardr. Her kibutz alan potansiyel bir savadr. Her an savamak zere eitilir, idman yapar, alnz. Daha bu yln bamda, Scud fzeleri
108

bamzn zerinden slk alarak geiyorlard. (Sarah 9 milimetrelii ald, kulana dayayp, namluya bir fiek srd.) Bana byle akn gzlerle bakma; u dakikada herhalde btn Israil'dekilerden fazla tehlike iinde olan, sensin. Dilerimi sktm, Glock'u aldm ve sordum: - Bana Bulgaristan'da saldranlar gelimi silahlara sahipti. Hcum tfei, lazerli nian dzeni, k glendiriciler... Ne diyorsun? - Hi. Szn ettiin malzeme gelimi falan deil. Sanayi lkeleri silahlarnn her biri bylesi malzemeye sahip. - Katillerin sivil dolaan askerler olduunu mu sylyorsun? - Asker. Ya da paral asker. Sarah tozlann iinde uzaklat, hedefler dikti. Aa dallarna tutturulmu plastik paralan, kkler zerine konmu pasl variller. Rzgrn altnda iki bklm dnd, niancln temellerini anlatt. - Ayaklar salam, kol gergin, iaret parma silahn namlusu zerinde, dmdz. Gzlerini arpacn yangna ayarla. Her atta, gen tepmeyi bileinin nden arkaya hareketiyle yumuatrsn. Dikkat et, doal olarak yapmak isteyecein gibi, aadan yukan deil. Yoksa namlunun arka ucu bileine dokunur, uzun vadede silahna tutukluk yaptnrsn. Anlald m, kk goy? Bam salladm, Sarah'n hareketlerini taklit ederek yerimi aldm. "Tamam, Sarah. Haznm." Silahn iki eliyle kavrayp uzatt, horozu kaldrd, birka saniye bekleyip haykrd: "Haydi!" Grlt balad. Sarah esiz bir atcyd. Ben de hedeflerimi vuruyordum. Kordit kokusuyla ykl sessizlik kt. Otuz iki mermi akam havasna karmt. "Doldur!" diye bard Sarah. Bo arjrler birbiri ardndan frlad, yeniden baladk. Yeni bir dalga. "Doldur!" diye yineledi Sarah. Her ey hzland: arjr yayndan frlayan kovanlar, srlen mekanizmann tkrts, arpacn yangna yerleen gez. Bir, iki, , drt arjr byle boalttk. Kovanlar yzmze arpyordu. Baka bir ey duyamyordum artk. Elimdeki Glock'tan duman ttyordu, namlunun ate gibi yandn anladm. Ne de olsa duyarsz ellerim, scaktan korkmadan, istediim gibi atee devam etmeme izin veriyordu.
109

"Doldur!" diye bamyordu Sarah. Her duygu bouk bir boalma olmutu. Elde geri tepen, srayan, titreyen silah. Kkremeyi andran hem ksa hem tok hem de sar edici bir patlama. Kokusu genzi yakan, mavimsi, youn ate. Silahlarmzn, onlarca metre tede yaratt gerekst, rktc tahribat. "Doldur!" Sarah'n tm vcudu titriyordu. Fiekleri ellerinden kayyordu. Ufku sal-dnya uram bir at alanyd sadece. Birden bu gen kadna kar korkun bir sevgi duydum. Silahm indirdim, ona doru yrdm. Gzme her zamankinden daha yalnz, iddetten sarho, bo kovanlann ve dumann ortasnda her zamankinden daha a-km grnd. Birden bamzn zerinden leylek geti. Gnn sonunda, ak ve gzel, grdm n de. Sarah'n panltl baklanyla ve hareketli peremleriyle dndn fark ettim. Ve anladm. Hemen bir arjr takt, namluya bir fiek srd, Glock'u ge kaldrd. patlama duyuldu, ardndan da tam bir sessizlik. Ar ekim bir film seyreder gibi, paralanm kularn havada szllerini, sonra da uzakta sessiz ve i karartc "pof" sesleriyle yere akl-lann izledim. Bir ey syleyemeden, Sarah'a baktm. O da bana. Sonra bam geriye atarak, bir kahkaha patlatt. ok gl, ok ciddi, ok rktc bir kahkaha. "Halkalar!" l kulara doru kotum. Yz metre tede, lelerini grdm. Toprak kanlann oktan emmiti. Ayaklarna baktim. Halka malka yoktu. Hl ayn adsz kulard. Ar admlarla geri dndmde, Sarah melmi, ln kumunda acl bir kaya gibi alayp inliyordu. O akam yine sevitik. Ellerimiz barut kokuyor, iimizde de doyuma ulamak iin gz yaartc bir tutku dolayordu, ite o zaman, gecenin derinliklerinden, bir zevk dalgas ykseldi. Bizi birden patlak veren bir olay gibi, duygularmz bastran bir grltyle kaldrd. Yirmi birinci blm Ertesi sabah, te kalktk. aymz hi konumadan itik. Dardan, kibutz alanlarnn gl ayak sesleri duyuluyordu. Sarah balk havuzlarna kadar elik etmemi istemiyordu. Gen bir Yahudi kadm kendini bir goyla bylesine gsteremezdi. Onu ptm, sonra kar yne, BenGurion Havaalan yoluna saptm.

110

Yaklak yz kilometrelik bir yolum vard. Gne ykseldike, hzm daha da artrdm. Nablus yaknlarnda, teki srail gereiyle karlatm. Askerler yolu kesmiti. Pasaport. Sorgu. Bir hcum tfeinin birka santim tesinde, bir kez daha geli nedenimi anlatmam gerekti. "Leylekler mi? Ne demek istiyorsunuz?" yi aydnlatlmam bir kulbecikte, baka sorulara da cevap vermem gerekti. Askerler miferlerinin altnda, kurun geirmez yeleklerinin iinde uyukluyorlard. Birbirlerine aknlkla bakyorlard. Sonunda Bhm'n fotoraflarn kardm, siyah beyaz kuu gsterdim. Askerler glmekten krld. Ben de gldm. ay ikram ettiler. ay iip, srtmda buz gibi bir ter, hemen hareket ettim. Saat sekizde Ben-Gurion Havaalan'nda, Yose Lenfeld'in brosunun bulunduu geni antrepolara giriyordum. Lenfeld sabrszlkla beni bekliyor, oluklu sac kapnn nnde gidip geliyordu. Doa Koruma Dernei bakan kubilimci, gerekten tuhaf bir adamd. Tuhaf biri daha. Yose Lenfeld istedii kadar avaz avaz barsn (herhalde bamzn zerinden geen uaklarn grltsn bastrmak iin baryordu), ba dndrc bir hzllkta kaba ngilizce kelimeler kullansn, kippasn eri takp burnunun zerine mafya babalar gibi bir Ray-Ban oturtsun, beni etkileye-miyordu. Artk hibir ey beni etkileyemezdi. Benim gzmde, dncelerinde bir sirk cambaznn lobutlarna younlat gibi younlaan salar aarm bu kk adam, her eyden nce sorularma cevap vermeliydi. Kendimi gazeteci olarak tantmtm. Nokta. Satrba. Yose bana nce srail'in "kubilimle ilgili" sorunlarn anlatt. Her yl iki yz seksen cinsten on be milyona yakn ku lkenin zerinden geiyor, israil'in hava trafiini altst ediyordu. Son yllarda, kular ile asker ya da sivil uaklar arasnda saysz kaza olmutu. Birok pilot lm, saysz uak onanlamayacak kadar hasar grmt. Her kazann maliyeti be yz bin dolar olarak hesaplanyordu. 1986 ylnda srail Hava Kuvvetleri duruma el koymaya karar vermi, bunun iin de onu grevlendirmiti. Bugn "ku kart bir karargh" kurmak ve hava trafiine eski gvenini yeniden kazandrmak iin Yose'nin elinde snrsz imkn vard.

111

Ziyaret sivil havaalannn kontrol kulesindeki denetim hcresinin gezilmesiyle balad. Dier radarlarn yannda, iki kadn asker gmen kulara gre ayarlanm zel bir radarn banda alyordu. Bu radarn ekrannda uzun ku dalgalan grlyordu. "te en ktsn nlediimiz yer buras" diye aklad Yose. "Beklenmedik bir uu olursa, felaketi nleme ansmz var. Ku gleri bazen inanlmaz boyutlara ulayor." Lenfeld bir bilgisayarn zerine eildi, birka tua basp ekrana bir srail haritas kard. lkenin neredeyse tm kalabalk ku srleriyle kaplyd. - Ne tr kular? diye sordum. - Leylekler, diye cevap verdi. Beytan'dan Necef e, srail'i alt saatte geiyorlar. Havaalannn pistleri leyleklerin alana fazla yaklamasn nlemek iin, yrtc kularn sesini taklit eden cihazlarla dolduruldu. Hibir ey yapamazsak, son anda uurulmak zere eitilmi yrtclarmz, "ok birliklerimiz" var. Lenfeld hem anlatyor hem de yrmeye devam ediyordu. Reaktr sesleri arasnda, dev kanatlarn altnda eilerek, ini pistlerinden getik. Yose beni aklamalara bouyor, felaket tellall ile "Panama'dan sonra dnyada kularn en ok getii ikinci lke" olmann gururu arasnda gidip geliyordu. Laboratuvara geri dnmtk. Manyetik bir kart kullanarak, maden bir kap at. Dev gibi bir uak hangarna hkim, iinde bir bilgisayar konsolu bulunan bir eit cam kafese girdik. - Burada gerek kaza koullarm canlandryoruz, diye aklad Lenfeld. Uak prototiplerine, saatte bin kilometreyi geen bir hzla ku gvdeleri atyoruz. Ondan sonra arpma noktalarn, direnleri, yrtklar inceliyoruz. - Kular m? Lenfeld przl sesiyle bir kahkaha att: - Tavuk, Msy Antioche, marketten aldmz tavuklar. Bir sonraki oda, ekranlarnda stun stun saylar, dikdrtgenlere blnm haritalar, eriler ve grafiklerle dolu bilgisayarlarla kaplyd. - Buras da aratrma blmmz, diye aklad kubilimci. Burada btn ku trlerinin gzerghn belirliyoruz. Bunun iin binlerce gzlemden, ku merakllarnn notlarndan yararlanyoruz. Verdikleri bilgiler karlnda onlara, burada kaldklar srece bir yatak, bir de baz stratejik
112

blgelerdeki kular izleme izni gibi baz ayrcalklar tanyoruz. Syledikleri ilgimi ekmiti. - Demek leyleklerin srail zerindeyken nerelerden getiklerini kesin olarak biliyorsunuz? Yose srtt ve bo bir bilgisayarn bana geti. Yeni bir srail haritasnn zerinde, bu kez nokta nokta iaretlenmi ku gzerghlar vard. Birbirine olduka yakn bu gzerghlar Beytan yaknlarnda buluuyordu. - Her ku tr iin, gzergh ve yllk gei tarihleri var. Bylece uaklarmz bu koridorlardan olabildiince kanmaya alyor. Burada, krmzyla, leyleklerin balca g yollarn gryorsunuz. stisnasz hepsinin Beytan'dan getii anlalyor. Oras... - Beytan' biliyorum. Bu gzerghlarn hi deimediinden emin misiniz? - Kesinlikle, dedi Lenfeld yine haykrarak. Burada grdkleriniz, be yldan beri gerekletirilen yzlerce gzlemin sonucu. - Kularn says hakknda istatistikleriniz, saysal verileriniz var m? - Tabi. Her yl ilkbahardan sonbahara, srail'in zerinden drt yz bin leylek geer. Nasl bir younlukla getiklerini biliyoruz. Alkanlklarn ayrntlaryla biliyoruz. Elimizde kesin tarihler, younluk dnemleri, ortalamalar var; her ey var. Leylekler saat gibi ayarldr. - Avrupa'dan gelme halkal leyleklerle de ilgileniyor musunuz? - zel bir ilgimiz yok. Neden sordunuz? - Anlatlanlara baklrsa, halkal leylekler geen yl dnmemi. Yose Lenfeld Ray-Bannn arkasndan bana bakyordu. Koyu camlarna ramen, gzlerindeki aknl grebiliyordum. Sadece: - Bunu bilmiyordum, dedi. Oysa saylar... Keyifsiz grnyorsunuz dostum. Gelin, souk bir eyler ielim. Bir koridor labirentinde peine takldm. Havalandrma buz gibi esiyordu. Alkolsz iecek makinesinin banda durduk. Ma-densuyu aldm, kabarcklarn serinlii iime keyifli bir duygu yayd. Gezimizi braktmz yerden srdrdk. Masalarla, deney tpleriyle ve mikroskoplarla dolu bir biyoloji laboratuvanna girdik. Buradaki beyaz nlk giymi
113

aratrmaclar bir eit kimyasal savaa hazrlanyorlar gibiydi. Yose olanlar aklad: - Buras, programn beyni. Burada uak kazalar en ince detayna kadar inceleniyor, bu kazalarn asker malzeme zerindeki etkileri saptanyor. Enkaz paralan buraya getiriliyor, mikroskopta numaralanyor, en kk bir ty, en ufak bir kan izi bile inceleniyor, arpma gc, darbenin iddeti hesaplanyor. Tehlikelerin gerekten lld ve gvenlik nlemlerinin tasarland yer buras. Belki inanmayacaksnz ama, bu laboratuvar tmyle orduya ait. Bir adan baktnzda, gmen kular srail davasnn dmanlar gibi grlyor. - Ta savandan sonra, imdi de ku sava m? Yose Lenfeld bir kahkaha att: - Tamamen! Size aratrmalarmzn sadece bir blmn gsterebiliyorum. Gerisi "savunma sun". Yine de sizi ilgilendireceine inandm bir ey var. Yksek tanml monitrlerle, manyetoskoplarla dolu kk bir video odasma girdik. Lenfeld aygta bir kaset yerletirdi. Ekranda ba miferli, siperlii inik bir srail havacs grnd. Aslnda, azndan baka yeri grlmyordu. Bu azdan da ngilizce, "Bir patlama duydum" szleri kyordu, "Sonra da omzuma ok gl bir ey arpt. Birka saniyelik bir boluktan sonra, bilincim ald. Ama hibir ey gremiyordum. Miferim kan ve et paralar iindeydi..." Lenfeld sahneyi yorumlad: - Pilotlarmzdan biri. Uu srasnda bir leylekle arpt. Mart ayyd, leylekler Avrupa'ya dnyordu. nanlmaz derecede anslym; leylek btn hzyla arpm, pilot mahalli paralanp dalm. Buna ramen, yere inmeyi baard. Yznden cam krklarn ve ku tylerini temizlemek saatler srd. - Neden yzn saklyor? - nk srail Hava Kuvvetleri pilotlarnn kimlii gizli kalmaldr da ondan. i - Yani bu adamla konumam imknsz m? - mknsz, dedi Yose. Ama size daha iyi bir nerim olacak. Odadan ktmzda, Lenfeld duvardaki ahizeyi ald, bir numara tulayp brance konutu. Hemen arkasndan, kurbaa yzl; ksa boylu bir adam belirdi. Ar
114

gzkapaklar patlak gzlerinin zerinde sanki bir tkrtyla kapanyordu. - alom Vilm, dedi Yose bana bakarak. Bu laboratuvardaki analiz almalarnn sorumlusu. Biraz nce grdmz kazarm btn ayrntlarn o inceledi. Lenfeld, Vilm'e ziyaret nedenimi ngilizce anlatt. Adam glmsedi, brosuna davet etti. Tuhaf bir ayrnt; Yose'ye bizi yalnz brakmasn syledi. Vilm'in peine takldm. Yine koridorlar. Yine kaplar. Sonunda kaps ifreyle alan, gerek bir kasaya benzeyen bir girintiye girdik. - Bronuz bu mu? dedim aknlkla. - Yose'ye yalan syledim. Size gstermek istediim bir ey var. Vilm kapy kapatp, yakt. Bir dakika boyunca, ciddiyetle beni szd. - Sizi byle tahmin etmemitim. - Ne demek istiyorsunuz? - 1989'daki kazadan beri sizi bekliyordum. - Beni mi bekliyordunuz? - Sizi ya da bir bakasn. zellikle Avrupa'ya dnen leyleklerle ilgili bir ziyaretiyi bekliyordum. Sessizlik. akaklarm zonkluyordu. Bouk bir sesle: - Ne demek istediinizi aklayn, dedim. Vilm girintide, daha dorusu metalden, sentetik elyaftan ve deiik malzemelerden oluan o korkun karkl aratrd. nsan yksekliinde ikinci bir kapmn nn temizleyip, yeni bir ifre evirdi. - Kazaya uram uan paralarn incelerken tuhaf bir ey buldum. Bulduumun bir rastlant deil, muhtemelen sizin de bir halkasn oluturduunuz ok daha geni bir yknn paras olduunu dndm. alom kapy at, duvar kasasma kafasn sokup, szlerini srdrd. Sesi bir maarann iinden geliyor gibiydi: - imden bir ses, size gvenebileceimi sylyor. Vilm kasadan kt. Elinde iki kk ve effaf kese vard. - stelik, bu ykten kurtulmaya da can atyorum, dedi. Soukkanllm yitirdim: - Hibir ey anlamyorum. Btn bunlar bir anlatsanz! Vilm sakince cevap verdi:

115

- Kaza geiren uam kokpitini zellikle de pilotun miferini incelediimizde, eitli paracklara da rastladk. Bu paracklarn arasnda, kokpit camlarnn tozlan da vard. alom stnde brance yazl bir etiket bulunan keselerden birini masann zerine brakt. Kesenin iinde duman rengi minicik cam paralan vard. - Ayn zamanda mifer paralarndan artakalanlar da birletirdik. (Bu kez masann zerine, daha ak renk paracklar dolu keseyi brakt.) Pilotun yaamas gerekten bir mucize. Vilm'in avucu kapalyd. - Oysa bu son paralan mikroskopta incelediimde, baka bir ey buldum. (Vilm'in parmaklan hl kapalyd.) Orada bulunmas gerekten artc bir ey. Ykselen adrenalinin de etkisiyle, birden Vilm'in bana ne syleyeceini anladm. Yine de haykrm engelleyemedim: - Tanr akna, ne? alom avucunu usulca ap mrldand: - Bir elmas. Yirmi ikinci blm Lenfeld'in laboratuvanndan ktmda, bitkinlikten lecek gibiydim. Demek alom Vilm'in aklamalar beni hayal gcmn imdiye kadar reddettii bir yere gtrecekti. Max Bhm elmas kaaks, leylekler de kuryeleriydi. Bhm'n stratejisi olaanst, artc, kusursuzdu. Tm ayrntlar anlayacak kadar ok ey biliyordum imdi. Dumaz'nn verdii bilgilere gre ihtiyar Max, iki kez elmas blgesinde almt: 1969'dan 1972'ye kadar Gney Afrika'da, 1972'den 1977'ye kadar da Orta Afrika'da. Mhendis ayn zamanda da Avrupa'yla bir hava ba oluturan leyleklerin glerini de incelemiti. Acaba kular tayc olarak kullanmay ne zaman akl etmiti? Bilinmez, ne var ki Bhm 1977 ylnda Orta Afrika Cumhuriyeti'nden ayrldnda ebekesini, en azndan Bat tarafn oluturmutu. Bunun iin Orta Afrika'da, maden yneticilerinden habersiz en gzel elmaslar bir kenara ayrmas, sonra da k sonunda halkal leyleklerin ayaklarna balayacak birka su orta bulmas yeterliydi. Talar "uuyor" ve snrlan ayordu. Bhm iin elmaslan toplamak ok kolayd. Elinde halka numaralan, svire'deki, Belika'daki, Hollanda'daki, Polonya'daki ya da Almanya'daki her yuvay, o yuvada
116

yaayan her ifti biliyordu. te o zaman yavrulara halka takmak bahanesiyle ava kyor, yetikinleri uyuturup deerli talan topluyordu. Bu dzenin baz sakat noktalan vard: leylek kazalan kayplara mal oluyordu ama, leylek sayma -ylda birka yz- bakldnda, elde edilen kr korkun, yakalanma ihtimali de neredeyse sfrd. Kubilim kusursuz bir paravand. stelik onca yln sonunda Bhm'n kendi "srlerini" oluturduu, en gl, en deneyimli leylekleri setii de dnlmeliydi. Ek bir nlem daha alm, yol boyunca gn sorunsuz getiini denetleyecek gzcler tutmutu. Ksacas Dou'da olsun, Bat'da olsun, kaaklk on yl boyunca hibir engelle karlamadan yrmt. Aklmda baka gerekler de biimleniyordu. Olaanst ykleri -her gte yz binlerce svire frangdnldnde, Bhm'n Dou leyleklerinin dnmemeleri karsnda soukkanlln yitirmesi doald. nce kularn gzergh zerine iki Bulgar gndermi, Bulgarlar da nce Joro Grybinski'yi sorguya ekip masum olduuna karar vermiler, sonra da Ido'yla karlap, ok daha tehlikeli olduunu dnerek ldrp batakln kenarna brakmlard. Sarah'n anlattklarna baklrsa, gen kubilimcinin kaakln farkna vard akt. Bir akam, Bhm'n leyleklerinden birini tedavi ederken, halkalarn iinde bir elmas bulmu olmalyd, ite o zaman plann farkna varm, servetin hayalini kurmutu. Hcum tfekleri edinmi, her akam bataklklara giderek halkal leylekleri aram, elmaslarn almt. Ksacas, Ido 1991 baharnda leyleklerin ykne el koymutu. O andan sonra, iki varsaym vard; ya do ikence altnda konumu, Bulgarlar da elmaslar almlard. Ya da Ido susmu, hazinesi bir yerde gizli kalmt. Bu varsaym aklma daha yatkn grnyordu. Yoksa Max Bhm beni neden leyleklerin peine gndersin? Oysa kularn yk her eyi aklamyordu. Kaaklk ne zamandr yaplyordu? Max Bhm'n Afrika'daki su ortaklan kimlerdi? Tek Dnya btn bu ilerde nasl bir rol oynuyordu? En nemlisi, elmaslar ile Rayko'nun yreinin karlmas arasnda nasl bir ilgi vard? Yoksa o iki Bulgar Rayko'yu da m ldrmt? Milan Curi'in szn ettii virtz cerrahlar onlar myd? Btn bu sorularn tesinde,
117

beni daha yalandan ilgilendiren baka sorular vard; bu aratrmay yrtmek iin, Max Bhm neden beni semiti? Neden leylekler konusunda en ufak bir fikri bulunmayan, ebekeyle hibir ilgisi olmayan, daha da fenas, gerei renebilecek olan beni? Tm hzmla Beytan'a doru yol alyordum. Saat yediye doru, igal edilen topraklardaki lleri getim. Uzakta, klar tepelerde gz krpan asker kamplar grdm. Nablus yaknlarnda, askerlerin oluturduu yeni bir barikatta durmak zorunda kaldm. Vilm'in verdii elmas cebimde, drde katlanm bir kdn iindeydi. Glock 21 de paspasn altnda, gvende. Bir kez daha kular hakkndaki konferansm yineledim. Sonunda, gememe izin verdiler. Saat ona doru, Beytan grnd. Akamn kokulan uyanm, gn kavutuunda gnbatmna hkim o ilgin tutkuyu besliyordu. Arabay park edip Sarah'n evine doru yrdm. Iklar snkt. Vurduumda, kap kendiliinden ald. Glock'umu kardm, namluya bir mermi srdm; insan silah kullanma reflekslerine hemen alyor. Oturma odasnda kimse yoktu. Baheye kotum, branda bezini ekip kapa atm: Galillerden biri ve Glock 17 kaybolmutu. Sarah gitmiti. Kendi usulnce. Bir asker gibi silahl. Bir gece kuu kadar hafif. 1 Yirmi nc blm Bir gn nceki gibi, saat te uyandm. 6 eyll. Sarah'n yata zerine ylm, elbiselerimle uyuyakalmtm. Kibutz canlanyordu. Kzl gecenin iinde balk havuzlarna doru yryen kadn ve erkeklerin arasna kartm, onlara Sarah konusunda sorular sormaya altm. Sorularm sadece dmanca baklarla, anlalmaz cevaplarla karland. Ku merakllarna yneldim. Kular daha uyanrken yakalayabilmek iin, erkenden kalkyorlard. Saat drtte malzemeleri gzden geirip, gn boyu kullanacaklar filmlerini, erzak ve nevalelerini hazrlyorlard bile. Ak taraalarda, ngilizce sorular sordum. Birka denemeden sonra, gen bir Hollandal Sarah' tarifimden kard. Gen kadm bir gn nce, sabah saat sekiz sralarnda Neve Eytan sokaklarnda grdn syledi. Netanya'ya gidecek otobse, 133 numaraya biniyormu. Grd bir eye ok armt; gen kadn yannda bir golf antas tayordu.
118

Birka saniye sonra, gaz kklemi, batya doru ilerliyordum. Sabah bete Celile ovalan aydnlanmaya balamt bile. Kaisareia yaknlarnda bir benzin istasyonunda durup benzin aldm. Koyu aym yudumlarken, rehberimi kartrdm, Sarah'n gittii Netanya hakknda bilgi edinmeye altm. Okuduklarm karsnda scak ay dolu fincan elimden brakacaktm, neredeyse: "Netanya. Nfusu: 107 200. nce kumlu plajlar ve sknetiyle nl bir tatil merkezi; bir de elmas tranda uzmanlam bir sanayi kenti. Herzl So-ka'nda, tralama ve perdahlama almalarna tank olabilirsiniz..." Lastiklerimden sesler kararak hareket ettim. Sarah olan biteni anlamt. Muhtemelen elmaslar da yanndayd. Saat dokuzda, deniz kenarna snm, aydnlk ve byk Netanya ufukta grnd. Pe pee dizilmi otel ve kliniklerden oluan sahil yolunu izledim, Netanya'nn gerek zelliini anladm. Sayfiye grn ardnda bu kent, gnelenerek dinlenen zengin ihtiyarlarn yuvasyd. Kararsz siluetler, kurumu yzler, titrek eller. Btn bu yallar ne dnr ki? Genliklerini, yldan yla snmac kaderlerini ypratan saysz Yom Kippur'u mu? Tekrarlanan savalar, alma kamplarnn korkunluunu, kendi topraklarn kazanmak iin verdikleri amansz kavgay m? Netanya srail'de yaayanlarn son kalesi, anlarn mezarlyd. Biraz sonra yol sada, elmaslarn mahallesi Herzl Soka'mn balad Atzma'ut Meydan'na ald. Otomobili park edip, yaya devam ettim. Yz metre kadar sonra, ilek, grltl ve kokulu bir pazar atmosferinin hkim olduu, ok daha kalabalk bir mahalleye girdim. Pazarclarn tezghlarnn altna, kapal panjurlarn ardna szmaya alan gn dar sokaklarn glgesini deli-yordu. Meyve kokular, ter ve baharat kokularna karyor, insanlarn omuzlan bitmek tkenmek bilmeyen, aceleci hareketlilikte birbirlerine arpyordu. Kippalar, siyah gneler gibi, kalabaln iinde grnp kayboluyordu. Ter iinde kalmama ramen, Sarah'n verdii crt crtt bir klfla kemerime taktm Glock 21 yznden ceketimi karamyor-dum. Birka saat nce, elinde elmaslarla, antasnda en gelimi silahlarla buradan geen gen Yahudi kadnm dnyordum. Smilaski Soka'mn kesinde aradm, elmas ileyicilerini grdm.
119

Kck dkknlar, toz kokusu iinde, birbirlerinin zerine abartmlard. Kk tornalarn grlts insann beyninde yanklanyordu. Burada zanaatkrlk tm haklarn korur gibiydi. Her kapmn nnde sabrl, belli bir noktaya younlam biri oturuyordu. Daha ilk dkkn kapsndan balayarak, "Uzun boylu, sarn bir kadn grdnz m?" diye sormaya baladm, "Size deerleri yksek, tralanmam elmas gsterdi mi? O elmaslarn deerini renmeye ya da satmaya m alyordu?" Her seferinde, ift odakl gzlklerin ya da tek gze taklm pertavszn ardndan ayn inanmaz bak, ayn hayr cevab. Mahallenin dmanl elle tutulur gzle grlr gibiydi. Elmaslar soru sorulmasndan holanmazlar. Dertten de. Onlarn grevi, talarn par-lamasyla balar. Daha nce ya da elmasn evresinde olanlarn bir nemi yoktur. Saat yarm olduunda, tm mahalleyi dolam, buna karlk en ufak bir ey renememitim. Birka dkkn sonra, ziyaretim sona erecekti. Saat bire eyrek kala ayn sorula1 n son kez, bu sefer kusursuz bir Franszca konuan yal bir adama soruyordum. Tornasn durdurup, sordu: "Elinde golf antas m dediniz? Gen bir kadn?" Saran buraya bir gn nce, akam gelmiti. Tezghn zerine bir elmas brakm ve "Ne kadar?" diye sormutu. shak Knikle-vitz nce ta a tutarak kt zerindeki yansmasna bakm, sonra da pertavszla incelemiti. Elindeki ta baka elmaslarla karlatrdktan sonra, Sarah'n getirdiinin temizlik ve saflk bakmndan kusursuz olduu kansna varmt. Yal adam bir fiyat nermiti. Sarah hi pazarlksz kabul etmiti nerilen fiyat. Is-hak kasasn boaltmt, ama mkemmel bir i yaptndan emindi. Yine de enayi deildi shak. Bu grmenin uzun srecek bir macerann ilk adm olduunu biliyordu. Onun gznde, belgesiz satlan bylesi bir elmas, dertten baka bir ey getirmezdi. Benim gibi birinin ya da daha resm bir grevlinin er ya da ge kapma dikilmesini bekliyordu. Eer tralamaya zaman bulamazsa, elmas iade etmesinin gerekebileceinin farkndayd. shak salar fra biimi kesilmi, kartal profilli yal bir adamd. Drt ke kellesi ve geni omuzlanyla kbist bir tabloyu andnyordu. Sonunda ayakland, -yan ayakland; dkkn ylesine alakt ki, konumann bandan beri iki
120

bklm duruyordum- birlikte le yemei yememizi nerdi. Anlalan shak'm bana anlataca daha ok ey vard. stelik Sarah da uzaklardayd. Yzmdeki teri sildim, elmas trasnn peine taklarak karmak sokak labirentine daldm. Bir sre sonra, bir ardan glgelendirdii kk bir meydana vardk. Serin atmn altna bir restorann kk masalar yerletirilmiti. evrede piyasa olanca hzyla sryordu. Tezghlarnn ardndan insanlar hayknyor, geenler dirsekleriyle kendilerine yol amaya alyorlard. Ak yeil kerpi duvarlar boyunca, sanki glgelere oyulmuasna hareketli teki dkknlar bu kalabalk merkezi, daha da canl bir emberle eviriyorlard. Tam samzdan, mide bulandnc bir kan kokusu burun deliklerimi doldurdu. Le kokulu kafeslerin, ty saanann arasnda bir adam, dzenli hareketlerle yzlerce tavuun boynunu vuruyordu. Krmzlk nehir gibi akyordu. Kasabn yan banda dev gibi bir haham, elde Torah, durmadan eilip kalkarak, bir eyler mrldanyordu. shak glmsedi: - Yahudi dnyasna pek alkn deil gibisiniz, delikanl. Kaer, bu sizin iin bir anlam ifade ediyor mu? Yediimiz her ey bu grdnz gibi kutsanr. Siz isterseniz bana hikyenizi bir anlatn. - shak, size hibir ey anlatamam. Dn grdnz kadnn hayat tehlikede. Ben de tehlikedeyim. Btn bu yk yaklaan herkes iin uzun bir tehditten baka bir ey deil. Bana gvenin, sorularm cevaplandrn ve bu iten olabildiince uzak durun. - O gen kadn seviyor musunuz? - Ben olsam, buradan balamazdm, shak. Ama diyelim ki, evet, o kz seviyorum. lgmca. Btn bu macera, kargaa, duygu ve iddet dolu bir ak hikyesi. imdi hounuza gitti mi? shak yine glmsedi, brance konuarak gnn yemeini smarlad. Bana gelince, tavuk kokusu itahm tamamen kesmiti. Bir ay smarladm: Elmas tras devam etti: - Benden ne gibi bir yardm bekliyorsunuz? - Bana gen kadnn getirdii elmastan sz edin. - Nefis bir ta. ok byk deil, olsa olsa birka krat. Ama olaanst bir saflk ve beyazlkta. Bir elmasn deeri, deimeyen drt kstasa gre belirlenir: arl, safl,
121

rengi ve biimi. Arkadanzn elmas kesinlikle renksiz ve kusursuz denecek kadar temizdi. inde en ufak bir parack yoktu. Bir mucize. - Kaynann kukulu olduunu dndnze gre, neden satn aldnz? Ishak'n yz aydnland: - nk benim mesleim bu; elmas tralarm ben. Krk yl akn bir sredir talan keser, faetalar, parlatrm. Bizim bahsettiimiz elmas, benim gibi biri iin gerek bir smavdr. Bir elmasm gzelliinde barol tra oynar. Yanl bir kesim, her eyin sonu olur, tan deeri sfra iner. Tam tersine, baarl bir kesim ta olduundan byk gsterebilir, deer kazandrr, yceletirir. O elmas grdmde, kaderin bana bir aheser yaratmam iin bir frsat verdiim dndm. - Tralanmadan nce, bu kalitede bir ta ka para eder? shak'm yz asld: - Bu bir para konusu deil. - Bana cevap verin; o elmasn deerini bilmek zorundaym. - Sylemesi g. Be ile on bin Amerikan dolan arasnda. Bhm'n leyleklerini, deerli ykleriyle gkleri yararken dndm. Her yl Avrupa'ya dnmler, Almanya, Belika, svire damlarnn tepesinde ayn yuvalara konmulard. Her baharda milyonlarca dolar. - Byle bir elmasn nereden gelebilecei konusunda bir fikriniz var m? - Elmas borsalarnda yl boyunca katlanm ktlar iinde dnyann en gzel ham elmaslar resmi geit yapar. Nereden geldiklerini kimse bilemez. Hatta topraktan m, yoksa sudan m -kanldklann bile. Bir elmas, gerekten isimsizdir. - Bylesi kalitede bir ta, ender olmal. Bu zellikte elmas reten madenler bilinir mi? - Tabi bilinir. Ama gnmzde damar says ok artt. Tabi hl Gney Afrika ile Orta Afrika var. Ama Angola ile Rusya da son derece "verimli". - kanldktan sonra, bunun gibi ham talar nerede satlr? - Dnyada tek bir yer var: Anvers. De Beers'den gemeyen ne varsa, yani dnya pazanmn yzde yirmisi ya da yzde otuzu, Anvers elmas borsasnda satlr. - Bunlan gen kza da sylediniz mi? - Kesinlikle.
122

Demek benim Alice, Anvers yollarna dmt. Gnn yemei geldi: kzarm fava kftesi ile zeytinyal nohut ezmesi. shak byk bir huzurla pidelere saldrd. Onu bir sre izledim. Karlnda hibir koul ne srmeksizin, btn sorularma cevaba hazr grnyordu. Gzlerinde sabr ve dikkat dnda bir ey gremiyordum. Artk hibir eyin onu artamayacan anladm. Tra olarak kazand tecrbe, gerek bir dipsiz f gibiydi. Benim gibi nice kaklar, nice ruhunu satmlar, nice hayalperestler grmt kim bilir... - Bu iler Anvers'te nasl olur? - Olduka etkileyicidir. Btn bu borsalar en az Pentagon kadar iyi korunur. Gizli kameralar her adan sizi izler. Orada siyasal renkler ya da rekabet yoktur. nemli olan, sadece talarn deeridir. - Bylesi elmaslarn satnda en nemli engeller nelerdir? Yasad bir ticaret, bir ebeke olabilir mi? shak alayl bir ifadeyle glmsedi: - ebeke mi? Evet, kukusuz. Ama ham elmas dnyas bambakadr, Msy Antioche. Herhalde dnyann en iyi korunan kalesidir. Arz ve talep De Beers tarafndan mutlak surette ayarlanr. Dnyann neredeyse tm elmaslan iin alm, eleme ve stoklama yntemleri bellidir, kendine zg bir sat sistemi vardr. Bu sistemin grevi dzenli aralklarla, belirli miktarda elmas datmaktr. Denetim d dalgalanmalan nlemek iin, dnya apnda elmas musluunu amak ya da kapamak da diyebiliriz buna. - Yani ham elmas kaaklnn imknsz olduunu, De Beers'in tm elmas datmna hkim olduunu mu sylemek istiyorsunuz? - Anvers'te satlan talar olmutur hep. Ama beni gldren, "ebeke" demeniz. Dzenli olarak ok gzel talarn gelmesi piyasann dengesini bozar, bu yzden gzden kamas imknszdr. Cebimdeki katlanm kd kardm ve Vilm'in verdii elmas avucuma aldm: - Bunun gibileri mi? shak azn sildi, gzlklerini indirdi ve uzman gzn yaklatrd. evremizde piyasa tm hzyla sryordu. - Evet, bunun gibileri, dedi akn gzlerle bana bakp elmas iade ederken. Bunlar belirli bir miktar bir rperti, bir
123

fiyat dalgalanmas yaratabilir. (Yeniden elmasa kukuyla bakt.) nanlmaz bir ey. Btn hayatm boyunca, bu kalitede be ta grmedim. Oysa iki gn zarfnda, hayatmn en gzel iki elmasyla karlatm, sanki ocuk oyunuymu gibi. Bu ta satlk m? - Deil. Bir soru daha; eer yanl anlamadmsa, bir kaaknn her eyden nce De Beers'den ekinmesi gerek, yle deil mi? - Tamamen. Yine de gmrklerdeki mkemmel uzmanlar hafife almamak gerek. Dnyann tm polisleri saklamas kolay kk talarn peinde. - Elmas kaaklnn amac ne? - Herhangi bir kaaklkla ayn; retici ve datc lkelerin vergilerinden, yasalarndan kamak. Max Bhm kimsenin hayal edemeyecei bir yntem sayesinde tm nlemleri amay baarmt, iki bilgiye daha ihtiyacm vard. Deerli tam cebime yerletirdim, antamdan kubilimcinin filerini, zamannda bana hibir ey ifade etmeyen, imdiyse baz tahminlerde bulunduum say dolu filerini kardm. - Bu saylara bir gz atp, size neyi hatrlattklarm syleyebilir misiniz? shak yeniden gzlklerini burnuna drp sessizce okumaya koyuldu. - Anlalmayacak bir ey yok, dedi. Elmaslarla ilgili zelliklerden sz ediyor. Size drt zellikten sz etmitim: arlk, renk, saflk, biim. Elmas uzmanlarnn ngilizce drt C olarak adlandrdklar zellikler: carat, colour, clarity, cut... Burada her satr, bu kstaslardan birini gsteriyor. Mesela, u paragrafa bakn. 13 nisan 1987 tarihinin altm okuyoruz: "WS", yani "Very Very Small Inclusions: olaanst saf, iindeki paracklarn on kat byten pertavszla bile grnmedii bir ta. Sonra: 10 C. Bu da arlk: 10 krat (bir krat 0,20 gram ediyor). Sonra da D harfi, yani "olaanst beyaz +" ya da en stn renk. Burada hi rastlanmayacak bir tan tarifi var. teki satrlara ve teki tarihlere bakacak olursam, bu hazinenin sahibinin insan aklnn alamayaca bir servete sahip olduunu syleyebilirim. Grtlam bir l kadar kuruydu. shak'n szn ettii servet sadece bir tek leylein yllar sren gler sonundaki
124

"karnesiy-di". antamdaki filerin saysn dnnce, bamm dndn hissettim. Bhm'e gelen, sevkiyatlarn sadece bir blm. Leylek ardna leylek. Yldan yla. Son bir konuyu dorulatmak istedim: "Ya bu, shak, bunun ne olduunu syleyebilir misiniz?" Noktal oklarla kapl bir Avrupa ve Afrika haritas uzattm. zerine eildi, sonra baklarm kaldrd: - Bana kalrsa, elmasn Afrika'daki karld blgelerden talan alp tralayan balca Avrupa lkelerine sevk yollan. Nedir bu? diye ekledi Kniklevitz alayl bir tebessmle. Szn ettiiniz "ebeke" mi? - Evet, bir bakma, szn ettiim "ebeke". Ona Bhm'n verdii bir ocuk kitabndan aldm fotokopiyi, yani leylek gzerghnn basit bir haritasn gstermitim. Ayaa kalktm. Tavuk cellad hl kan iinde yzyordu. shak da kalkt, soraca bir soru vard: - O ta ne yapmay dnyorsunuz? - Size satamam, shak. Ona ihtiyacm var. - Yazk. Oysa bu talar ok tehlikeli. Hesab deyip, devam ettim: - shak, o elmasn sizin elinizde olduunu bilen iki kii var; biri ben, biri de o gen kadn. Ksacas, konu kapanmtr. - Greceiz, Msy Antioche. Ne olursa olsun, o talar bana umulmadk bir genlik heyecan, yallk yllarmda ksa sreli bir aydnlk verdi. shak beni belli belirsiz bir iaretle selamlad. - alom, Louis. Kalabala kantm. Dar sokaklara daldm, dkknlann arasndan szldm, nerede olduumu bulmaya altm. Kafamda dnceler uuuyor, aklm toparlamam engelliyordu. stelik, beni megul eden baka bir duygu da vard. Kalabaln iinde yrmeye baladm andan beri beni sktran bir his; izlenme hissi. I Yirmi drdnc blm Sonunda Herzl Soka'n ve Atzma'ut Meydan'n buldum. Arabamn ok uzanda deildim, ama yine de kalabaln arasnda biraz daha beklemeye karar verdim. Deniz kysna doru yrdm. Aklardan gelen rzgr tuzlu saanaklar flyordu.

125

Arkama dnyor, geenlere bakp yzlerini szyordum. Grdklerimde kukulu hibir ey yoktu. Birka otomobil beyaz kta kayar gibi geti. Binalarn yksek cepheleri bir ayna kadar aydnlk, dikiliyordu. Caddenin te tarafinda, tam denizin karsnda, ihtiyarcklar sandalyelerinde titreiyorlard. Sra sra dizilmi kambur, felli srtlarna baktm, giyimlerdeki samalk karsnda omuz silktim. Scaklk 35 derecenin zerinde olmasna ramen, ar ve kaln giysilere brnmlerdi. Ynller, paltolar, bir yamurluk, hrkalar. Yamurluk! Plaja hkim parmakln yanndaki glgeye baktm. Adam yakasn kaldrmt ve srtnda uzunlamasna bir ter lekesi vard. Aklm bamdan gitti: Sofya'daki katillerden birini tanmtm. Koar adm caddeden karya getim. Adam az ak bir ekilde zaman kaybetmeden kamaya davrand, oturan ihtiyarlarn arama dald, iskemleleri devirerek, yallar drerek peine dtm. Birka admda, katile yetitim. Elini yamurluunun cebine soktu. Yakasna yapp, midesine bir yumruk attim. l grtlanda tkand. Uzi makineli tfei ayaklarnn dibine dt. Silaha bir tekme atp iki elimle ensesine sarldm. Dizimle yzne vurdum. Burnu tok bir ses kararak krld. Arkamda, devrilmi iskemlelerin arasnda kalkmaya alan rkm ihtiyarlarn iniltisini duyuyordum. "Kimsin sen?" diye haykrdm ngilizce, "Kimsin sen?" Sonra da iki gznn arama bir kafa vurdum. Adam srtst devrildi. Kafas asfalta arpt. Havada yakaladm herifi. Burnundan kkrdak ve smk akyordu. "Tanr akna, kimsin sen?" Yzne birbiri ardna birka yumruk patlattm. Hissiz parmaklarm, adamn kemiklerinin zerinde ezildi. Vurdum, vurdum, kanl azm paraladm. "Kimin hesabna alyorsun, alak?" diye haykrrken sa elimle onu tutuyor, sol elimle de ceplerini aryordum. Czdann buldum. teki ktlarn arasndan, pasaportunu ekip kardm. Gnein altnda kvlcmlanan, metalik bir mavi. Kapaktaki amblemi grnce, azm ak kald: Birlemi Milletler. Katil cebinde Birlemi Milletler pasaportu tayordu. Bu kadar da fazlayd. Bulgar bacaklarmn arasna diziyle vurdu, sonra bir yay gibi dikildi. ki bklm, soluk almaya abaladm. Beni itti, nalal
126

izmesi enemde patlad. Tekmesini son anda savutururken, dudanm yrtldn hissettim. Gne nn nnden bir kan demeti geti. Ellerimi yzme kapadm, suratm sol elimle korurken, sa elimle beceriksizce Glock'umu karmaya altm. Katil tm gcyle kayordu. Baka bir kentte olsam, kamak iin birka dakikam olurdu. srail'de polis ya da ordu gelmeden, topu topu birka saniyem vard ancak. htiyarlan geriletmek iin silahm bolukta sprr gibi gezdirdim, sonra bacaklarmn var gcyle, sendeleyerek arabama, Atzma'ut Meydan'na doru komaya baladm. Anahtar kapnn kilidine sokarken elim titriyordu. Kan oluk oluk akyordu. Gzlerim ya, bacaklarmn aras ate iindeydi. Kapy ap, koltua ktm. Hemen ardndan, sanki kafam kiye ayrlacakm gibi, midem buland. "Hareket etmek" diye dndm. "Baygnla frsat vermeden, hareket etmek." Konta evirirken, gzlerimin nnde Sarah'n yz belirdi. Hi onu bylesine arzulamam, kendimi hi bu kadar yalnz hissetmemitim. Otomobil hareket ederken asfalttan paralar kopard. Bu ekilde otuz kilometre yol aldm. ok kan kaybediyordum, gzlerim karanyordu. Sanki akaklarmda davul alnyormu ya da enem rs olarak kullanlyormu gibi. Her an askerlerce ya da polislerce durdurulmay bekliyordum. Yksek bir kayay saptayp, glgesine sndm. Dikiz aynasn yzme evirdim. Yzmn yars, hibir izgisi grnmeyen kanl bir macundan farkszd. enemin tam altndan bir et paras sarkyordu: altdudam. Mide bulantsn bastrdm, sonra salk antam kardm. Yaray temizledim, acy dindirmek iin ar kesiciler yuttum, sonra da dudaklarmn evresine bir bant yaptrdm. Gne gzlklerimi taktm ve dikiz aynasna bir gz attm: Grnmez Ada-m'n kuklas. Birka saniye boyunca gzlerimi kapatp, kafamn sakinlemesini bekledim. Demek beni Bulgaristan'dan beri izliyorlard. Ya da gzerghm, beni burada, srail'de bekleyecek kadar iyi biliyorlard. Bu son dnceye hi armadm, ne de olsa, beni bulmak iin leylekleri izlemek yeterliydi. Beni en ok artan, Birlemi Milletler pasaportuydu. Cebimden karp kartrdm. Adamn ad
127

Miklos Sikkov'du. Uyruu: Bulgar. Ya: 38. Meslei: gvenlik grevlisi. Katil gerekten de Tek Dnya adna alyor, insan yardm malzemelerinin -ila, yiyecek, aletsevkiyatn denetliyordu. Bu kelimenin baka bir anlam daha vard: Sikkov Bhm'n adamlarndan biriydi, leyleklerin g yolu boyunca bekleyip onlar gzleyen, denetleyen ya da Afrika'da ldrlmelerini engelleyenlerden. Vizeler blmn kartrdm. Bulgaristan, Trkiye, srail, Msr, Mali, Orta Afrika, Gney Afrika; damgalar varsaymmn kusursuz kantlaryd. Birlemi Milletler grevlisi be yldan beri leyleklerin gzerghn -Dou ve Bat- arnlyordu, aralksz. Sikkov'un pasaportunu Filofax defterimin yrtk kabnn arkasna sktrdm, sonra da arabay altrp Kuds'e yneldim. Yarm saat boyunca, kayalkl yerlerden getim. Anm azalyordu. Havalandrmann serinlii insana iyi geliyordu. Tek bir arzum vard: bir uaa binip bu kzgn topraklardan uzaklamak. Panik iindeyken, en ksa yolu karm, igal altndaki blgelerden gememe neden olacak uzun yola sapmtm. Bu yzden, Nablus'a vardmda, saat drt olmutu. Bu halimle ordu barikatlarndan gemenin rktc olduu gerekti. Kuds'e yz kilometreden fazla vard. te o srada, bir sreden beri arkamdan gelen siyah bir araba fark ettim. Dikiz aynasndan baktm; kavrulan havann iinde szlr gibiydi. Yavaladm. Araba yaklat. srail plakal bir Renault 25. Biraz daha yavaladm. Bin voltluk bir titremeyle rperdim: aynam yz kan iinde, direksiyona sarlm bir canavar gibi Sikkov doldurmutu. e atp, frladm. Birka saniye sonra, saatte iki yz kilometreyi gemitim. Araba hl pe-imdeydi. Bylece on dakika kadar gittik. Sikkov beni sollamaya alyordu. Her an camlarmn bir kurun yamuruyla paralanmasm bekliyordum. Glock'u yan koltuun zerine brakmtm. Birden ufukta, havann sertliinde gri ve belirsiz, Nablus'un dikildiini grdm. ok daha yaknmda, samda, bir Filistin kamp belirdi. nndeki iarette Balatakamp yazyordu, israil plakalarm hatrladm. Direksiyonu saa krp anayoldan ayrldm. Toz tekerleklerimin arasna doldu. Hzm artrdm. Artk kamp giriinin birka metre uzandaydm. Sikkov hl peimdeydi. Damlardan birinin stnde, drbnn
128

kaldrm israilli bir nbeti grdm. teki taraalarda Filistinli kadnlar heyecanla beni gsteriyorlard birbirlerine. ocuk srleri saa sola kouyor, yerden ta topluyordu. Her ey tam umduum gibi olacakt. Cehennemin kapsndan daldm. ilk talan, sokaa girdiimde yedim. n camm paraland. Solumda, Sikkov hl arabam ile zeri yaz dolu duvar arasna girmeye alyordu, ilk arpma. Arabalarmz evremizdeki duvarlara vurdu. Tam nmzde, ocuklar ta atmay srdryorlard. Renault saldrm yineledi. Sikkov, yz kan iinde, yzme hain hain bakyordu. Btn atlarda kadnlar lk atyor, asl araflarn arasnda dnp duruyorlard. Alarm dzenine gemi israil askerleri kouturuyor, ellerinde gz yaartc bombalar taraala-rn kenarna diziliyorlard. Birden, nme kk bir meydan ald. Direksiyonu serte evirip arabay kaydrdm, asi topran zerini kazrken talar her ynden yad. Camlarm paralanp dald. Sikkov yanmdan geti, sonra yolumu kapad. Tfeini bana doru kaldrn grp yan koltua yattm, o srada kurun yamuru altnda fazla direneme-yen sa kapmn kard tok grlty duydum. Ayn anda gz yaartc bombalarn sl duyuldu. Gzlerimi kaldrdm. Bulgar'n namlusuyla burun burunaydm. arpmayla den Glock'u. aradm. ok ge. Nian alrken, ensesine bir ta geldi. Yayland, bir lk atp, gzden kayboldu. Gaz dalmaya, gr azaltmaya, grtlaklar dmlemeye balad. evremizde cehennemi bir grlt vard. Gerileyip tozlarn iinde srndm. El yordamyla Glock'u buldum. Gazlar slklanyor, kadnlar haykryor, erkekler kouturuyordu. Meydann drt bir yannda, intifada savalar ellerindeki talan frlatmaktan bkmyorlard. Artk arabalanmz deil, sadece giderek kalabalklaan askerleri hedef alyorlard. Cipler tozun iinde pe pee diziliyor, ilerinden yeil niformal, gaz maskesi takm adamlar frlyordu. Baz tfekler beyazms zehir kusuyor, bazlan da plastik mermiler atyordu; bazlanysa ne grrse ona ate ediyordu: gerek ocuklara gerek mermilerle. Meydan faaliyete gemi bir yanardaa benziyordu. Gzlerim yanyordu, grtlam da alev alevdi. Sadece adm sesleri ve silah pat-

129

lamalan yeri titretir gibiydi, ite o srada, birdenbire yerden, gk grlemesi gibi dev, sert, muhteem, gl bir dalga ykseldi. Birbirine karan sesler. Filistinli genlerin alak duvarlann zerine kp ulusal marlann sylediklerini, parmaklarn zafer iaretiyle uzattklann grdm. Hemen o srada, nmde youn dumann iinde kamaya alan Sikkov'un izmelerini grdm. Ayaa kalkp, ayn ynde komaya baladm. Alak herifin peinden, darack sokaklara saptm. Toprak kaybettii kan emmiti. Birka saniyenin sonunda, Sik-kov'u grdm. Elimdeki band kopardm, Glock'un srgsn kendime ektim. Hl kouyorduk. Beyaz badanal duvarlar birbirini izliyordu. Cierlerimiz gaz doluydu, ne o ne de ben hzl koamyorduk. Sikkov'un yamurluu birka adm nmdeydi. Uzanp yapacakken, bir refleks hareketimi nledi. Sikkov dnd, elindeki 44'lk Magnum'u bana evirdi. Tabancann panlts gzlerimi kamatrd. O yne doru bir tekme salladm. Sikkov duvara doru geriledi, sonra yeniden silahn dorulttu, ilk patlamay duydum. Gzlerimi yumdum, Glock'un on alt kurununu nme doru boalttm. Bitmek tkenmek bilmeyen birka saniye uzadka uzad. Gzlerimi atmda, Sikkov'un kafas kan ve liflerle dolu bir delikten farkszd. Kararm etler, parlak krmz gayzerler oluturmutu. Beyinden ve fkran kandan lekelenmi duvarda, en azndan bir metre apnda bir delik vard. Sadece bir refleks hareketiyle silahm belime soktum. Uzakta, israil tfeklerine hl meydan okuyan Filistinli ocuklarn sarklan duyuluyordu. Yirmi beinci blm tki srail askeri beni kk meydanda buldu. Yzm kan kusuyordu, aklm gerekten karmakarkt. Ne nerede olduumu ne de burada ne aradm anlatacak durumdaydm. Salklar beni hemen uzaklatrdlar. Glock'umu ceketimin altna bastrm, brakmyordum. Birka dakika sonra, kzgn bir adrn altnda, metal bir yatakta, kolumda serum yatyordum. Hekimler gelip yzm incelediler. Franszca konutular, dikiten, anesteziden, ameliyattan sz ettiler. Beni hl ntifada kurban masum bir turist sanyorlard. O zaman Balatakamp'n be yz metre tesinde, Tek Dnya rgtnce ynetilen bir dispanserde olduumu anladm. Dudaklarm paralanm tutkaldan baka bir eye benzese
130

glmserdim kukusuz. Belli etmeden Glock'u iltenin altna kaydrp gzlerimi kapattm. Gece beni hemen tutsak etti. Kendime geldiimde, her ey sessiz ve karanlkt. adrn bykln bile seemiyordum. Souktan titriyordum ama, te yandan da tere batmtm. Gzlerimi yumup kbuslarma geri dndm. Dmde uzun ve sska kollaryla, kusursuz bir zenle ve gerek bir soukkanllkla bir ocuk vcudunu paralayan bir adam grdm. Arada srada siyah dudaklarm titreen barsaklara daldryordu. Yzn gremiyordum, gremiyordum nk engellere aslm, in lokantalarnda grlen cilalanm et paralarnn parlak toprak rengini andran gerek bir uzuv ve gs ormannn arkasnda duruyordu. Bez bir barnan altndaki et taknn da grdm. Karn yark, barsaklar kml kml, lene kadar ac eken Rayko'nun yzn. Paralara ayrlm, i organlar etrafa salm, korkun bir Prometeus gibi leylekler tarafndan paralanm Ido'yu. Gn d. Geni adr yataklarla, kfuru kokusuyla doluydu; burada gen Filistinliler yatyordu. Uzaktan, jeneratr gruplarnn homurtusu duyuluyordu. Gn boyunca kez sarglarm zdler, bir eit patlcan lapas ile gereinden koyu bir ay verdiler. Azm beton bir kapak gibiydi, vcudum da rkler iinde. Her an Birlemi Milletler yetkililerinin ya da israil askerlerinin gelip beni yataktan srkleyerek gtrmelerini bekliyordum. Oysa kimse gelmiyordu, ne kadar kulak kabartrsam kabartaym, kimse Sikkov'un lmnden sz etmiyordu. Yava yava beni evreleyen geree uyandm, intifada bir ocuk savayd, ben de bir ocuk hastanesindeydim. evremdeki yataklarda yumurcaklar ac duyuyor, gurur dolu bir sessizlik iinde can ekiiyorlard. Yataklarnn ba ucundaki rntgen filmleri un ufak edilmi vcutlarnn iflasn gsteriyordu: krk kol ve bacaklar, delikler alm organlar, hasta cierler. Bir o kadar da hasta ocuk vard. Kamplardaki shh tesisat eksiklii, her eit hastala davetiye karyordu. Akama doru, yeni bir saldn balad. Uzaktan silah sesleri, * gz yaartc bombalarn sl, Balatakamp'n dar sokaklarnda koup kendilerini koruyan zincirden boanm, nefretten lgna dnm ocuklarn lklar duyuldu. Ksa sre sonra, yarallar gelmeye balad. araflarnn iinde
131

isteri krizleri geiren, ksrklerle sarslp boulur gibi olan mosmor ocuklarn tayan, gzleri yal kadnlar. Sedyelerde kvranan, yaral, elbiseleri kan iinde, soluk benizli ocuklar. Oullarnn ellerini tutan, ameliyat bekleyen ya da darda, tozlarn iinde intikam yeminleri eden babalar. nc gn, bir israil ambulans beni almaya geldi. lkeme dnm beklerken, beni Kuds'te rahat bir hastaneye nakletmek istiyorlard. Reddettim. Bir saat kadar sonra, Turizm Bakanl'n-dan resm bir heyet gelip, bana daha iyi yemekler, daha rahat bir ilte ve baka kolaylklar nerdi. Yine reddettim. Araplarla dayanma nedeniyle deil, bu adr saklanabileceim tek yer olduu iin; dolu arjryle Glock hl iltemin altndayd, israilliler igal altndaki topraklarda bama gelebilecek her eyden sadece benim sorumlu olduumu kabul ettiimi belirten bir belge getirdiler, imzaladm. Karlnda, yeni bir kiralk araba istedim. israilliler gittikten sonra ykandm, le gibi bir aynada yzm inceledim. Cildim daha da koyulamt, stelik gzle grlr lde zayflamtm. Elmackkemiklerim cildimi bir kurukafa gibi geriyordu. Dikkatle, azm kapayan sarg bezini kaldrdm. Altdudamn altna yapm yara izi, dikenli telden dokunmuasna, neredeyse ikinci bir tebessm gibi duruyordu. Bu yeni yze bakp dndm. Sonra durmadan gelien kiiliimi. Bu gelimeden karanlk, ateli ve lmcl bir iyimserlik karyordum. Sanki 19 austosta yola km sadece beni ilgilendiren bir kyamet gn gibi geliyordu imdi. Kesinlikle balantsz, korkun tehlikelere atlan, ama her gn bulduu yeni gereklerle dllendirildiine inanan Adsz Yolcu oluvermitim, birka haftada. Hem, Saran da sylememi miydi, "hi kimse" olduumu. Parmak izsiz ellerim bu yeni zgrln sembol olmutu. O gece, Tek Dnya'y dndm. Kukulanm iyice sallantdayd. Yanlarnda geirdiim birka gn boyunca, rgtlerinin gerek deerini anlama imkn bulmutum; burada sahtekrlktan, gereksiz ameliyattan ya da organ kaaklndan eser yoktu. Tek Dnya alanlar gerekten de mesleklerini dikkatle ve fedakrlkla yapan yardmsever hekimlerdi. Ayn rgt srekli olarak yoluma ksa da, Sikkov gibileri rgt adna altklarn iddia etseler de,
132

Max Bhm esrarl bir amala, servetini rgte balam olsa da, organ kaakl iddias hibir sonuca varmyordu. Oysa bir ba vard, bundan emindim. Yirmi altnc blm Kampta tantm, Tek Dnya'nn svireli doktorlarndan Christian Lodemberg 10 eyll gn dikilerimi ald. Hemen, birka hece sylemeye altm. Tahmin ettiimin tersine, heceler yap yap azmdan ak ve anlalr kt. Konuma yeteneime yeniden kavumutum. Ayn akam, Christian'a leyleklerin peinde dolaan bir kubilimci olduumu anlattm. Christian kukulu grnyordu. - Buralarda leylek var m? diye sordum. - Leylek mi? - Hani u siyah beyaz kular. - Haa... (Christian ak renk gzleriyle, szlerimden ifte anlam karmaya alyordu.) Hayr, Nablus'ta o dediklerinden yok. Bunun iin Beytan'a, eria Irma Vadisi'ne gitmen gerekecek. Ona yolculuumu, Avrupa'da ve Afrika'da uyduyla yaplan izlemeleri anlattm. - Miklos Sikkov adnda birini tanyor musun? diye sordum. Birlemi Milletler'de alyormu. - smi bana hibir ey hatrlatmyor. Christian'a katilin pasaportunu uzattm. - Bu herifi tanyorum, dedi fotorafa bakarak. Bu pasaportu nereden buldun? - Onun hakknda ne biliyorsun? - Fazla bir ey bilmiyorum. Arada srada buralarda dolar. Karanlk bir herif. (Christian susup, gzlerini bana dikti.) Senin kaza geirdiin gn ldrld. Christian metalik mavi pasaportu iade etti. - Yznn yerinde yeller esiyordu. Yalandan atelenmi on alti tane 45 milimlik kurun yemi suratna. Bylesi bir irenlik grmedim. Burada 45'liklere pek rastlanmaz. Aslna bakarsan, bildiim tek 45'lik, senin iltenin altndaki. - Nasl rendin? - Kendi adma kk bir aramayla. - Ya Sikkov, onu ne zaman buldunuz? - Senden hemen sonra, bulunduun yerin birka sokak tesinde. O kargaada kimse onun ile senin aranda bir ba kurmad. Balangta, Filistinliler aras bir hesaplama
133

sanld. Sonra elbisesi, silah tannd; her eyi. Parmak izleri incelemesi -Tek Dn-ya'da hepimiz filiyiz- Bulgar'n kimliini dorulad. Otopsiyi gerekletiren doktorlar kafatasnda bir sr mermi buldu. Raporu, yani numarasz ve adsz o gizli belgeyi okudum. Okur okumaz da bu ite bir i olduunu anladm. Birincisi, adamn lm kuku uyandryordu, ikincisi, len, o karanlk Bulgar'd. in-bet'e bunun basit bir kaza olduunu, lnn bizim rgtten biri olduunu, bu konunun israil polisinin grev alanna girmediini akladk. Bizler Birlemi Milletler korumas altndayz, israilliler enelerini kapar. Ondan sonra kimse cinayetten ya da 45'lik-ten sz etmedi. Konu unutuldu. - Sikkov kimdi? - Bilmiyorum. Soyulmamz nlemek zere Cenevre tarafndan gnderilmi bir eit paral asker. Sikkov tuhaf bir vatandat. Geen yl birka kez, belirli tarihlerde geldi. - Ne zaman? - Pek hatrlamyorum. Galiba eylld. Bir de ubat. Leyleklerin israil'den geme tarihleri; bir teyit daha. Sikkov gerekten de Bhm'n "piyonlarndan" biriydi. - Cesedi ne yaptnz? Christian omuz silkti: - Gmdk. Sikkov, ailesinin gelip arayaca insanlardan deildi. - Onu kimin ldrdn merak etmediniz mi? - Sikkov karanlk bir herifti. lm kimseyi zmedi. Onu sen mi ldrdn? - Evet, diye fsldadm. Ama daha fazlasn anlatamam. Sana leylekler peindeki yolculuumu anlattm. Sikkov'un da onlar izlediinden eminim. Sofya'dayken, o ve baka bir Bulgar beni ldrmeye alt. Bir sr masumu vurdular. Kavgada su ortam gebertip katm. Sonra Sikkov beni burada buldu. Aslnda, bundan sonra nereye gideceimi de biliyordu. - Nasl bilebilirdi ki? - Leyleklerin sayesinde. Sikkov'un burada ne haltlar kartrdn gerekten bilmiyorsun, deil mi? - Tbb hibir ey yapmyordu en azndan. Bu yl, bundan on be gn nce geldi. Sonra, hemen gitti. Onu bir daha grdmde, lmt. Anlalan Sikkov leylekleri israil'de beklerken, "birileri" beni vurmak zere onu Bulgaristan'a armt.

134

- Sikkov'un elinde gelimi silahlar vard. Bunu nasl aklyorsun? - Cevab elinde tutuyorsun. (Elimde hl metalik mavi pasaport vard.) Birlemi Milletler gvenlik grevlisi olarak Sikkov, Birlemi Milletler Bar Gc silahlarnn eine sahipti kukusuz. - Sikkov'da Birlemi Milletler pasaportu ne aryor? - Bylesi bir pasaport ok pratiktir. Snrlardan gemek iin vizeye gerek kalmaz, kontrollerde de durdurulmazsn. Birlemi Milletler ok seyahat eden grevlilerimize bazen bu pasaportlardan verir. Bir eit "iyilik" senin anlayacan. - Tek Dnya, Birlemi Milletler'e ok yakn mdr? - Olduka. Yine de bamsz alrz. - Max Bhm ad sana bir ey hatrlatyor mu? -Alman m? - lkende olduka nl, isvireli bir kubilimci. Ya Ido Gabor? - Hayr. Milan Curi ve Markus Lazarevi adlar da Christian iin yabancyd. Yine sordum: - Sizler organ nakli gibi nemli ameliyatlar da gerekletiriyor musunuz? Christian omuz silkti: - Elimizde o kadar gelimi alet yok. - Muhtemel organ uyumazlklarm belirlemek iin, doku analizi de mi yapmyorsunuz? - Yani HLA1 rneklemesi mi, demek istiyorsun? (Szn ettii kavram defterime not ettim.) Hayr, hi. Neyse, belki. Bilmiyorum. Hastalarmz zerinde bir sr tahlil yaparz. Ama doku rneklemesini neden yapalm? Ameliyat gerekletirecek alet olmadktan sonra. Son sorumu sordum: - Sikkov'un ldrlmesi dnda, buradayken olaand iddet- lere, Intifada'yla uyumayacak acmaszlklara tank oldun mu? I. Human Leucocyte Antigens: insan Lkosit Antijeni, (.n.) Christian bayla hayr iareti yapt: - Burada bu dediin ilginlikler yok. imdi artk sanki beni ilk kez gryormuasna bakyordu; sonunda asabi bir kahkaha att. - Baklarn dm koparyor. Aslma bakarsan, dilsiz halini tercih ederim!
135

Yirmi yedinci blm ki gn sonra, Kuds'e gitmek zere yola kyordum. Yoldayken, yeni planm gelitirdim. Leyleklerin izini srmekte her zamankinden daha kararlydm. Ama bu kez yn deitirecektim; Sikkov'un srail'de bulunmas, dmanlarmn kularn gn izlediimi rendiklerinin kamtyd. Bu nedenle, onlar artmak zere bat leyleklerim izlemeye karar verdim. Bu yn deiikliinin iki yaran olacakt; birincisi, saldrganlar ekecektim, hi olmazsa bir sre iin. te yandan, Orta Afrika'ya varm olmalar muhtemel leylekler beni dorudan kaaklara gtrecekti. leden sonra drde doru, tmyle ssz Ben-Gurion Havaalan'na vardm. Akama doru, Paris'e bir uak kalkacakt. Para bozdurup, bir telefon kulbesi aradm. nce telesekreterimi aradm. Dumaz birka kez telefon etmiti. Endielenmi, uluslararas arama emri karmaya hazrlanyordu. Endielenmek iin yeterli nedeni vard: bir hafta kadar nce, onu hemen ertesi gn arayacama sz vermitim. Mesajlarndan, soruturmasnn geliimini izledim. Dumaz Anvers'ten dnm, "nemli bululardan" sz ediyordu. Anlalan mfetti elmas borsasn ziyareti srasnda Max Bhm'n izine rastlamt. Wagner de sessizliimden meraklanm, birka kez telefon etmiti. Leyleklerin gzerghn yakndan izlerken, bir yandan da bana tm gelimeleri zetleyen bir faks mesaj gndermiti. Bir de Nelly Braesler'nin telefonu vard. nce Dumaz'nn direkt numarasn tuladm. Mfetti sekiz altan sonra cevap verdi, sesimi duyunca srad: - Louis, neredesiniz? ldnz sandm. - Pek uzandan gemedim. Bir Filistin kampna snmtm. - Filistin kamp m? - Btn bunlar daha sonra, Paris'te anlatrm. Bu akam dnyorum. - Aratrmadan vaz m geiyorsunuz? - Tam tersine, daha byk gle devam ediyorum. - Neler rendiniz? - ok ey. - Mesela? - Telefonda hibir ey anlatamam. Bu akam telefonumu bekleyin, sonra da bana hemen bir faks ekin. Tamam m? - Tamam, ben...
136

- Hoa kaln. Telefonu kapadm, sonra da Wagner'i aradm. Bilim adam dou leyleklerinin Sudan'a doru ilerlediklerini dorulad; kulann byk ounluu Svey Kanal'n amt. Bu kez bat leyleklerini izleme kararmdan bahsederek, onlarn nerede olduklarn sordum. Bunun iin bir neden uydurmam gerekti: kular Afrika savanasnda grmek iin sabrszlandm, oradaki davranlarn ve beslenmelerini izlemeye can attm anlattm. Ulrich bilgisayarna bakp, istediim bilgileri verdi. Kular bu gnlerde Sah-ra'y geiyorlard. Bazlar imdiden Mali'nin ya da Nijer Deltas'nn yolunu tutuyor, bazlanysa Nijerya'ya, Senegal'e ya da Orta Afrika'ya gidiyordu. Wagner'e yeni uydu haritasn ve kularn kesin yerlerini faksla bildirmesini syledim. Bagajlarm teslim etmenin zaman gelmiti. Glock 21'i byk bir itinayla skm, iki metal paray -namluyu ve hazneyi-Christian'n bana verdii yal alet kutusuna saklamtm. te yandan, tm fiekleri atmak zorunda kalmtm. Rezervasyon blmnde, israil Turizm Bakanl'ndan bir yetkili beni bekliyordu. Olduka dosta bir tavrla, beni Balatakamp'tan beri izlediini saklamad. Onu takip etmemi istedi, ben de en ufak bir kontrolden ya da aramadan gemeksizin, elimde bagajlarm, gmrk brolarn atlama zevkini yaadm. "Arzumuz" dedi rehberim, "sizi israil kurallarnn can skc formalitelerinden kurtarmak." Bir kez daha Balatakamp'taki "kazaya" ne denli zldn tekrarlad, sonra da bana iyi yolculuklar diledi. Bekleme salonundayken, 45 milimlik kurunlar almadm iin kendime sessizce kfrettim. Akam yedi buukta havalandk. Uakta, Christian'n bana verdii kitab, Pierre Doisneau'nun kendi hayatn anlatt Les Chemins de l'espoir' atm. Alt yz sayfalk tulay apraz yntemle inceledim. Belirli bir ustalkla yazlm, ulu duygularla yorulmu bir kitapt. rnein, bir yerinde. "... Hastalarn yz solgundu" deniliyordu. "Kkrdn yakc ve melankolik renginde yumuak bir kla, usulca aydnlatyorlard evrelerini. O sabah, o ocuklann iekler, korumam ve salkl hayata iade etmem gereken hasta iekler olduklarn anladm..." Ya da: "Muson mevsimi yaklayordu. Onunla birlikte de yenilmez hastalk ve rm cesetlerin kokusu. Kent
137

krmzya brnecek, sokaklar lm aracakt. Mahalle nemli deildi, hastalk nemli deildi, insan strab grnts yaylacak ve slak kaldrmlara yapp kalacakt. Tannmayan bedenlerin kr geceye teslim edildii, insanln ateli snrlarna kadar..." Daha da ileride: "... Halil'in yz kpkrmzyd. araf sryor, gzyalarn durdurmaya alyordu. Benim nmde alamak istemiyordu. Hatta tersine, derinlerden gelen gururuyla, bana bakp glmsyordu ocuk. Birden, kan tkrd. Bunun bazen son-. suz karanlklarn habercisi, sonsuzlua girii selamlayan iy olduunu anladm..." slubu elikiliydi. Bu tanmlamalardan, bu yazdan bir eit bylenmilik ykseliyordu. Doisneau, Kalkta aclarnn biimini deitiriyor, bir bakma bu straba rahatsz edici bir gzellik kazandryordu. Yine de kitabn baarsnn, Hindistan halknn engellenemez felaketiyle bouan bu Fransz hekiminin yalnz yaamna bal olduunu tahmin ediyordum. Doisneau her eyi anlatyordu: teneke mahallelerinin sefaletini, amur ve hastalk iinde fareler gibi yaayan milyonlarca insan; kanlarn, gzlerini satarak ya da araba ekerek hayatta kalanlarn irenliini... Les Chemins de l'espoir Manici bir kitapt. Bir yanda, kalabalklarn gnlk, dayanlmaz aclar vard. te yanda da "hayr" diye haykran ve bu strapl halk iyiletiren yalnz bir adam. Doisneau'ya gre, Bengalliler ac karsnda gerek bir vakar gelitirmeyi baarmlard. Halk "mutsuzluun gururu" konusunda yazlm yklerden holanr. Kitab kapadm. Bana hibir ey retmemiti: Tek Dnya ve kurucusunun sulanamaz olmas dnda. Uak geceyarsna doru indi. Roissy-Charles-de-Gaulle gmrnden getim, sonra da aydnlk gecede bir taksiye bindim. Yurda dnmtm. fl Yirmi sekizinci blm Evime girdiimde, saat bire geliyordu. Kapnn altndan atlm mektuplara taklp sendeledim; postay topladm, yokluumda eve kimsenin girmediinden emin olmak iin btn odalar gezdim. Sonra alma odama geip, Dumaz'y aradm. Mfetti zaman geirmeden be sayfalk bir faks mesaj gnderdi. Elimdeki ktlar, oturmay bile dnmeden, bir solukta okudum. Her eyden nce, Dumaz Anvers'te Max Bhm'n
138

izini bulmutu. Elmas borsalarn gezmi, nl kubilimcinin resmini herkese gstermiti. Birok kii yal Max' tanm, dzenli ziyaretlerini hatrlamt. svireli 1979 ylndan beri her yl, hep ayn tarihlerde, nisan ile mays arasnda gelip, elmaslarm satyordu. Elmas tccarlar iinde bunu aka konusu yapp, ona "baharda iek aan bir elmas aacma sahip olup olmadm" soranlar vard. Mesajn ikinci blm daha da ilginti. Dumaz CSO'dan -Londra'da, dnya ilenmemi elmas retiminin yzde 80 ila 85'ini denetleyen dev ahm merkezi- 1969'dan bugne kadar Bat ya da Dou'da Afrika'daki elmas madenlerinde sorumlu, ynetici, mhendis ya da jeolog olarak alanlarn listesini istemiti. Dndnde bu listeyi dikkatle incelemi, Max Bhm'n yan sra ok iyi tarad iki isme daha rastlamt. Bunlardan birincisi Otto Kiefer'di. CSO'ya gre "Tonton El Bombas" Orta Afrika'da, bata Sicamine olmak zere birok elmas madeni ynetiyordu. Dumaz, Kiefer'in elmas kaaklnda kilit rol oynadndan emindi. kinci isim, hi umulmadk ufuklar ayordu. Dumaz, Gney Afrika'yla ilgili listede bir eyler artran bir ada rastlamt: 1969 ile 1972 yllar arasnda Gney Afrika'da Max Bhm'n yannda alan, imdi de Kimberley madenlerinin balca sorumlularndan biri olan Niels van Dtten. Niels van Dtten austos 1977'de Bhm'le birlikte ormana giden adamd. Van Dtten'in Flaman olduunu ileri sren, Dumaz'nm sorgulad Fransz mhendis Guillard'd. Onu kandran, Van Dtten'in ad ve telaffuzuydu. Oysa adam ne Hollandalyd ne de Belikal. Van Dtten Afrikanerdi, yani Gney Afrikal bir beyaz. Bu temel bulgu Bhm'n yetmili yllardan sonra da Gney Afrika'da bir elmas uzmanyla yakn temas olduunu gsteriyordu. Daha da nemlisi, Van Dtten karanlk bir nedenle 1977 ylnda Bhm'n yanna, Orta Afrika Cumhuriyeti'ne gelmiti. Anlalan, Bhm'n 1978 ylndaki "yeniden douundan" sonra, iki adamn ilikisi yeniden balamt. Van Dtten douda, sorumluluu altndaki madenleri soyarak gney leyleklerine elmas ykleyen kaakyd; Kiefer de batdaki. Dumaz'nm mesajnn hemen altnda Wagner'in leden sonra gnderdii faks vard. Mesajda Avrupa, Ortadou ve Afrika'nn uydu haritas zerinde leyleklerin izledii gzergh ve bundan sonra izleyecekleri rota iaretlenmiti.
139

Avrupa'da, ebekenin tepesine "Max Bhm" yazdm, rgtn beyni. Yolun ortasna, Afrika'nn gbeine "Otto Kiefer". Gneydouya, en aaya da "Niels van Dtten". Uydu haritas zerinde, bu adlar arasnda leyleklerin noktalarla belirlenmi gzergh vard. Dzen kusursuzdu. Acmaszd. Dumaz'nm numarasn tuladm. - Ee? dedi sesimi bile duymadan. - Harika, dedim. Bulduklarnz benim sonularm doruluyor. - yleyse sra sizde. Neler buldunuz? Olanlar zetledim: leylek ebekesini, elmaslar, Sikkov ile su ortam, Tek Dnya'mn konuyla ilgisini. Sonunda, Dumaz'ya Orta Afrika'ya gitme kararnda olduumu syledim. aknlktan mfettiin sesi kmyordu. Bir dakika sonra, nihayet konuabildi: - Elmaslar nerede? -Hangileri? - Dou elmaslar, kularla birlikte kaybolanlar. Bu soru artt beni. Ne Ido'dan ne de Sarah'tan sz etmemitim. Kaak servet Dumaz'y ok ilgilendiriyor gibiydi. Yalan sylemeye karar verdim: - Bilmiyorum, dedim ksaca. Dumaz iini ekti: - Bu i bizleri aacak bir nem kazanyor. - Ne demek bu? - Bandan beri Max Bhm'n Afrika zenginliklerini kardn dnyordum. Ama kk apta altm sanmtm. Kurduu dzenin boyutlar soluumu kesiyor. -Yani? - CSO yneticileriyle grtm. Yllardan beri Max Bhm'n barol oynad bir elmas kaaklndan kukulanyorlarm. Ne var ki, srrn bir trl zememiler, sizin bulduunuz leylek konusunu anlayamamlar. yi i baardnz, Louis. Ama imdi dosyay yetkilisine teslim etmemiz gerekiyor. GSO'yla temasa geelim. - Size bir anlama nereyim. Bana Orta Afrika'ya gidip dnecek kadar, on gn sre verin, sonra birlikte dosyay CSO'ya ya da nter-pol'e teslim ederiz. O gne kadar, kimseye bir ey sylemeyin. Dumaz tereddt etti, sonra: - Tamam, on gn, dedi. - Beni iyi dinleyin, diye srdrdm. Burada size de bir i dyor. Konumuzla ilgili biri kayboldu. Bir kadn. Ad Sarah Gabor. stemeden de olsa, bu ie kart, imdi de elindeki
140

elmaslar An-vers'te satmaya urayor. zini bulmanz gerek. - Bhm'n su ortaklarndan biri mi? - Hayr. Sadece talan el altndan satmak derdinde. - ok mu ta var? - Birka tane. Mantksz bir kukuyla, Dumaz'ya yine yalan sylemem gerektiini dndm. - Neye benziyor? diye sordu. - ok uzun, zayf. Yirmi sekiz yanda, ama daha fazla gsteriyor. Sansn, salan orta boy, mat bir ten, kusursuz gzellikte gzler. Yz olduka kemikli, ender grlr cinsten. nann bana Herve; onu bir kez gren, bir daha unutamaz. - Elindeki talar ham olmal, deil mi? - Evet. Bhm'n talan bunlar. - Ne zamandan beri elmaslan satmaya alyor? - Drt ya da be gndr. Sarah srailli. Onun iin Yahudi tccarlara gidecektir. Daha nce tantklannza bir sorun. - Ya izini bulursam? - Sakince yanna yaklap, benimle birlikte altnz sylersiniz, tabi elmastan bahsetmeden. Onu sadece ben dnene kadar gvenli bir yerde saklanmaya ikna edersiniz. Tamam m? - Tamam. (Dumaz birka saniye dnr gibi yapt.) Diyelim ' ki, bu Sarah' buldum. Birlikte altmza inandrmam iin, ne sylemem gerekir? - Ona Glock'unu kalbimin zerinde tadm syleyin. - Nesini? - Glock'unu. G-L-O-C-K. Anlayacaktr. Son bir ey daha. Sarah'm grnne aldanmayn. Gzel ve zarif olduu kadar da tehlikeli birisidir, israilli, bu ne demek, anlyor musunuz? Ateli silahlarda uzmanlam, deneyimli bir sava. En kk bir hareketine bile dikkat edin. - Anlyorum, dedi Dumaz heyecansz bir sesle. Hepsi bu mu? - Sizden Tek Dnya hakknda bilgi istemitim. Faksnzda bununla ilgili hibir ey bulamadm. - Olduka ciddi engellerle karlatm. -Yani? - Tek Dnya bana yeryzndeki merkezlerini gsteren ayrntl bir harita verdi. Ama Binbirler Kulb'nn listesini vermeye yanamyorlar.
141

- Oysa polis olarak, sizin... - Ne resm bir yetkim ne de grevim var. Kald ki, Tek Dnya, svire'de gerek bir kurum. Sradan bir polisin, aslnda hibir temele dayanmayan bir kuku yznden onlar rahatsz etmeye balamas ho karlanmaz. Samimi konumak gerekirse, onlar etkileyecek bir arlm yok. Dumaz sabrm tanyordu. Tm etkinliini yitirmi gibiydi. - En azndan, u elinizdeki haritay bana fakslayabilir misiniz? - Telefonu kapatr kapatmaz. - Herve, bir an nce Afrika'ya gitmek kararndaym; yarn ya da br gn. Oradan sizi arayamam. ok zorlanrm. On gn sonra, elimde bu iin btn anahtarlanyla, yeniden karnzdaym. Dumaz'yla vedalatm, telefonu kapadm. Birka saniye sonra faks makinesi vzldamaya balad. Tek Dnya merkezlerinin haritas. u srada, dnyada te biri sabit, altma yakn kamplar vard. teki kamplar, acil durumlara gre, yer deitiriyordu. Asya'da, Afrika'da, Gney Amerika'da, Dou Avrupa'da merkezleri vard. Kamplar savan paralad, aln ya da sefaletin kemir-dii lkelerde younlayordu. rnein Afrika Boynuzu'nda yirmiden fazla kamp vard. Banglade, Afganistan, Peru ve Brezilya'da da yirmi daha. Bu damk yerleimde, gzme ok belirgin grnen iki izgi vard. Balkanlar'dan yola kp, Trkiye, srail ve Sudan zerinden Gney Afrika'ya uzanan bir "dou" izgisi. Bir de, Fas'n gneyinden (Polisario Cephesi) balayp Mali, Ni-jer, Nijerya ve Orta Afrika Cumhuriyeti'ni kaplayan, ok daha ksa bir "bat" izgisi. Elimdeki haritay Wagner'inkiyle st ste koydum; leyleklerin gzergh zerindeki bu kamplar Sikkov gibi ku bekileri iin bulunmaz birer smak oluturabiliyordu. O gece hemen hemen hi uyumadm. Bangui'ye kalkan uaklar rendim; ertesi gn gece on bir buukta hareket eden bir Air Afrique ua vard. Kendime first class'ta -tabi hl Bhm'n hesabna- bir yer ayrttm. Kader bir mengene olmu, kafam sktryordu. Yine, tek ba-maydm. Srrn kavurucu ekirdeine, kendi gemiimin scak kllerine varmak iin yola koyulmak zere. IV Ormann derinliinde
142

Yirmi dokuzuncu blm 13 eyll gecesi, Roissy-Charles-de-Gaulle Havaalan'nn Air Af-rique panosu altndaki caml kaplar aldnda, daha imdiden siyah ktaya ayak bastm anladm. Uzun boylu kadnlar rengrenk bubulanyla dolayor, diplomatlar gibi giyinmi son derece ciddi erkekler gzlerini mukavva valizlerinden ayrmyor, ak renk cellabeli, elleri bastonlu, kafalar sarkl devler gidi saatlerini gsteren monitrlerin nnde sabrla bekleiyorlard. Afrika'ya giden uaklarn ou gece kalkar, bu gece de bankolarn nnde gerek bir kalabalk vard. Bavullarm teslim edip, yryen merdivenden gidi salonuna ktm. Gn boyunca, eksik malzememi tamamlamtm. Yamur geirmez bir srt antas, muambadan bir pano (Orta Afrika Cumhuriyeti yamur mevsiminin ortasndayd), ince pamukludan bir araf nevresim, ok abuk kuruyan sentetik bir maddeden yaplm yry ayakkablar ve kenarlar trtkl, ok etkileyici bir bak almtm. Beklenmedik zamanlarda kamp kurmak zorunda kalabileceimi dnerek iki kiilik hafif bir adr edinmi, sonra da salk antam stmaya, diyareye kar ilalarla, sivrisinek kovucu spreylerle zenginletirmitim. Gerektiinde maymun kzartmas ya da ite antilop yapmaktan kanmak, ayn zamanda da karnm doyurmak iin badem ezmelerini, tahl konsantrelerini, kendi kendine snan tabaklar unutmamtm. Bir de, muhtemel sorularma alacam cevaplan kaydetmek iin kk Kr kayt cihaz ile yz yirmi dakikalk kasetler. On bire doru, uaa alndk. Yan yanya dolu uakta sadece erkek yolcular vard, ilerindeki tek beyaz olduumu fark ettim. Anlalan Orta Afrika turistik bir merkez deildi. Siyahlar yerleti, tiz nlemlerle, kaba hecelerle dolu, anlalmayan bir dilde konumaya baladlar. Orta Afrika'nn ulusal dili Sango konutuklarn tahmin ediyordum. Bazen Franszca da konuuyorlard, inili kl kasntl "gerrrrrekten"lerle, ngrakl "r"lerle dolu bir Franszca. Bu beklenmedik lisan karsnda yldrm akna tutuldum. Bir dil, byle telaffuz edilen kelimeleri kadar sesleriyle de ilk kez "konuuyordu". DC 10 geceyars havaland. Yol arkadalarm evrak antalarn ap, viski ya da cin ielerini kardlar. Bir kadeh ikram ettiler. Geri evirdim. Darda, gece ldyor,
143

bizleri deiik bir haleyle kuatyor gibiydi. evremdekilerin konumalar bir ninni gibi geldi. Uykuya dalmakta gecikmedim. Sabahn ikisinde, ad'n bakenti N'Djamena'ya indik. Lombozdan baknca, pistin ucunda, iyi aydnlanmam tek bir bina grdm. Ak kapdan eki ve sanki a bir koku uan iine yaylyordu. Darda, beyazms glgeler karanlkta szlyordu. Birden, her ey kayboldu. Yeniden havalandk. N'Djamena bir d kadar ksa srmt. Sabahn beinde, srayarak uyandm. Bulutlarn zerinde, gn parlyordu. Cvams parltlarla yansyan, elikten bir buzul gibi, gri ve titreimli bir k. Uak seksen derece yatarak, bulutlarn kalbine dald. Siyah, mavi, gri katmanlardan getik, sonra da mutlak karanla girdik. Ve birden Afrika grnd. Sonsuz orman, altmzda yaylyordu. Uak alaldka belirginleen, usuz bucaksz ve dalgal, zmrt gibi bir deniz. Bir sre sonra koyu yeil aydnland, farkllat. Dank salar, sakall tepeler, fokurdayan zirveler grdm. Nehirler saryd, toprak kan krmzs, aalar da serinlik veren kllar gibi titreiyordu. Her ey canl, keskin, ltlyd. Bu dn kargaasnda, bazen nilferlerin uyuukluunu ya da otlaklarn sessizliini hatrlatan daha mat grntler, sknet vahalar gze arpyordu. Cangln iine yaplm, kck kulbeler grnmeye balad. Orada yaayan, o bolluk dnyasna ait insanlar dledim. O suyu alnm yaam, hayvan seslerinin kulaklarnzda nlad o elikten sabahlar, topran o usulca yalanmanzn izlerini korumak istercesine, ayaklarnzn altnda ktn dledim. Tm ini manevras boyunca, akna dnm, ylece kalmtm. Yenge Dnencesi'nin yerini tam olarak bilemiyorum ama, uaktan inerken dnenceyi getiimi, ekvatora yaklatm hissettim. Hava artk ateten bir borayd. Gk renksiz, sanki sabahki saanakla ykanm gibi olabildiince saf bir ltyla kaplyd. En nemlisi de, her taraftan ykselen kokulard. An lm ve hayattan, tomurcuklanma ve rmeden tuhaf bir karm oluturan, ar ve hafif kokular, inat ve gl kokular. Geli salonu plak betondan, sssz, zensiz bir bloktan farkszd. Ortasnda iki ahap masa, masalarn gerisinde de
144

yolcularn pasaportlarn ve a belgelerini inceleyen silahl askerler vard. Ondan sonra da gmrk geliyordu: zerinde tm antalarnz amak zorunda olduunuz, bozuk bir bant. (Glock hl paralara blnm, antalarma dalm durumdayd.) Asker slak tebeirle bir arp iareti izdi, gememe izin verdi. Kendimi darda, kardelerini ya da amca oullarn karlamaya gelmi amatac ailelerin ortasnda buluverdim. Rutubet daha da artmt; kendimi sonsuz bir sngere girmi gibi hissediyordum. - Ne tarafa, patron? Sert tebessml dev bir siyah yolumu kesmiti. Bana hizmetlerini sunuyordu. Hi dnmeden, belki de kafa tutma drtsyle, "Sicamine" dedim. "Beni her zamanki otele gtr." Madenin ad -benim blfm- Ali Baha'nn anahtar gibiydi. Adam parmaklarn azna gtrerek slk ald, bir sr ocuk etrafma doluup bavullarma yapt. Adam ocuklar hzlandrmak iin, durmadan, "Sicamine, Sicamine" diyip duruyordu. Bir dakika sonra asisi yere srten, tozlu sar bir taksinin iinde, Bangui yolundaydm. Bangui'nin ehre benzer bir yan yoktu. Daha ziyade derme atma malzemeyle yaplm, byk bir ky andryordu. Evler kerpiten yaplm, zerleri oluklu tenekelerle kapatlmt. Yol dedikleri sktrlm toprakt, stelik bu koyu krmz yol boyunca yryen saysz insan vard. Parlak gn altnda, Afrika renklerinin ikiliini kavradm: siyah ve krmz. Et ve toprak. afak yamurlar zemini doyurduundan, yol ltl su birikintileriyle doluydu. Erkekler tm zarafetleriyle ksa kollu gmlekler, sandaletler giymilerdi. Tembel tembel, ama ykselmeye balayan snn altnda kahramanca yryorlard. Ama asl kadnlar vard. knlarn kafalarnn zerinde, yapraksz iekler gibi tayan, taplacak kadar gzel, dik ve uzun, gururlu gvdeler. Boyunlar zarif bir gerdanla benziyordu; yzlerinde yumuack ve kararl bir ifade vard; stleri koyu, altlan beyaz uzun plak ayaklar da insann hislerini dmdz edecek kadar ekiciydi. Kyamet gn gnn altndaki narin, yaban siluetler imdiye kadar grdm en gzel manzaray oluturuyorlard. "Sicamine, ok para" diye akalat ofrn yannda oturan I rehberim. Baparman iaret parmana srtyordu. Glmseyip, bam salladm. Bir Novotel'in nne
145

gelmitik. Dev aalarn altnda, grimsi bir badanayla boyanm, ahap balkonlu bir bina. Gen Afrikalya Fransz franklar verip, otele girdim. Bir gecelik creti pein dedim, sonra da bin Fransz frangn -ormandaki servenimi karlayacak kadar- CFA frangna evirdim. Zemin katmda, egzotik bahenin ortasnda yzme havuzunun grnd geni bir i avluya bakan odama gtrldm. Omuz silk-tim. Turkuvaz renkli havuz, bu yamur mevsiminde tersane havuzlarn andryordu. Odam uygundu: geni ve aydnlk. Dekorasyon biraz kiiliksizdi, ama neden bilmem, renkler -kahverengi, toprak rengi, beyaz-bana Afrika'ya zg geldi. Havalandrma uulduyordu. Masann ekmecelerini kartrdm ve bir Orta Afrika Cumhuriyeti telefon rehberi buldum: otuz sayfalk bir kitapk. Sicamine Genel M-drl'nn numarasn evirdim. Personel mdr olduunu syleyen Jean-Claude Bonafe adl biriyle konutum. Gazeteci olduumu, Pigmeler hakknda bir aratrma yapmaya hazrlandm syledim. Madenlerinden yz-lercesinin Aka Pigmelerin topraklarnda bulunduunu biliyordum. Oraya gitmeme yardmc olabilir miydi? Afrika'da beyazlar aras dayanma hi tartlmayacak bir deerdir. Bonafe hi tereddtsz beni ormana kadar brakacak bir araba temin etmeyi, yanma da tandk bir rehber vermeyi nerdi. Ayn zamanda da, beni uyarmadan edemedi: Sicamine madenlerine yaklamak, kesinlikle yasakt. Genel mdr, Otto Kiefer adnda biri, antiyelerde yayordu ve "ast astk, kestii kestik" biriydi. Bitirirken, bir sr verircesine sesini alaltt: "Kald ki, Kiefer size yardm ettiimi duysa, bam derde girer..." Bonafe lene doru brosuna gitmemi, bylelikle ayrntlar konumamz nerdi. Kabul edip, kapattm. Bangui'deki Franszlardan bazlarna telefon ettim. Cumartesi olmasna ramen, herkes alyor grnyordu. Maden yneticileriyle, tomrukularla, Fransz Bykelilii yetkilileriyle konutum. Bu kklerinden kopmu, ypranm, genliklerini tropiklerde harcam Franszlar, benimle konumaktan mutlu oluyorlard. Sorularm ustalkla ynlendirerek, durumun ak bir resmini karmay ve Otto Kiefer hakknda ayrntl bilgi sahibi olmay baardm. Kiefer, Orta Afrika Cumhuriyeti'nin en gney ucuna, yani Kongo, Zaire ve Gabon'a kadar uzanan dev ekvator
146

ormannn ya da "byk yeilin" balad blgeye dalm drt madeni ynetiyordu. imdi Orta Afrika Cumhuriyeti'nin hesabna alyordu. Herkesin dediine gre, "maalesef, damarlar kurumutu." Orta Afrika Cumhuriyeti'nde artk yksek kalitede elmas yoktu ama yine de, dostlar alverite grsn diye, kazmaya devam ediyorlard. Oysa ben, kaliteli ta yokluunu aklayacak bilgilere sahiptim. Tm konutuum kiiler istinasz, bana Kiefer'in acmaszln, iddetini doruladlar. Artk yalanm olmasna, altmn devirmesine ramen, her zamankinden daha tehlikeliydi. Adamlarn daha iyi denetleyebilmek iin, ormann derinliklerine yerlemiti. Kiefer'in kaakln bir numaras olduundan kimsenin kukusu yoktu. Bitkisel karanlklarn ardna saklanmasnn nedeni, serbeste alabilmek, tralanmam talar ayklayarak -leylekler araclyla- arkada Bhm'e gndermekti. Kiefer'i ormann ortasnda bulmakta, karsna kmakta ya da -koullara gre- leylekleri aramaya gidiine kadar izlemekte kararlydm. Bhm'n lm olmasna ramen ek'in kurye sisteminden vazgeeceini sanmyordum. Leylekler henz Orta Afrika'ya varmamlard. Demek Kiefer'i madenlerin ortasnda yakalamak iin yaklak sekiz gn vard nmde. Saat on bire gelmiti. Ceketimi giydim ve Bonafe'yle bulumaya gittim. I Otuzuncu blm Sicamine Genel Mdrl kentin gneyindeydi. Dev aalarn glgesinde kvrlan uzun krmzms caddelerde taksiyle on dakika kadar gittik. nsan Bangui'de bir sokan ortasnda, geni ve kan rengi karklarla izilmi gerek orman paalanna ya da bitkilerin saldrsna uramasna, bir fil srsnn ayaklan altnda kalmasna ykk, bina enkazna rastlayabilir. Sicamine'in brolar iftlik evine benzer ahap bir binadayd. Binann nnde zerleri lateritle -Afrika toprakapl 4x4'ler duruyordu. Danmaya adm verdim. Topluca bir kadn, koridor boyunca bana elik etti. Kntn izleyerek yrdm. Jean-Claude Bonafe, elli yalarnda, salan dkk, imanca bir beyazd. zerinde gk mavisi bir gmlek ile ham kumatan bir pantolon vard. lk bakta, onu herhangi bir
147

Fransz yneticiden ayrt eden bir zellii yoktu. Gzlerindeki delice bakn dnda. Ani kahkahalan ve can skc dnceleriyle, adam iten kemirilmie, endieyle kavrulmua benziyordu. Gzleri cam gibi parlyor, uzun ve atafl dileri, sonsuza dek donmu bir sntla altdudana dayanyordu. Tropiklerin karsnda yenilgiyi kabul etmeye hazr deildi. Kk aynntlar, ufak ve deerli Paris kokulan eliinde, tropikal yozlamaya kar koyuyordu. - Sizinle tantma gerekten sevindim, diye giriti sze. Daha imdiden rportajnz zerinde altm. Gvenilir bir rehber buldum; Lobaye blgesinden biri, burada alanlardan birinin kuzeni. h Yontulmam aatan yaplm, zerine tek tek Afrika heykelcikleri dizdii alma masasnn arkasna oturdu, sonra da manikrl elini arkasndaki duvara asl Afrika haritasna uzatt. - Aslna bakarsanz, dedi, Orta Afrika Cumhuriyeti'nin en ok bilinen blgesi, gneyidir. Bakent Bangui burada olduu iin. Btn zenginliklerin kayna youn ormanlar buradan balad iin. Bir de tabi Orta Afrika'nn en nemli kabilesi M'Bakalann -Bokassa da bu kabiledendir- topraklan burada olduu iin. Sizi ilgilendiren blgeyse daha da gneyde, lkenin gney ucunda, M'Baki'nin de tesinde. Bonafe haritann zerinde dev boyutlarda bir yeillii gsteriyordu. O blgede ne yola benzer bir izgi vard ne patika ne de bir ky. Hi, yeilden baka, hi. Sonsuzlua uzanan orman. - ite bizim madenimiz de burada, diye srdrd konumasn. Kongo'nun biraz zerinde. Aka Pigmelerin topraklarnda. "Byk Siyahlar" o topraklara asla girmez. Korkudan dleri patlar. Beynimde bir grnt olutu. Karanlklarn Efendisi Kiefer yannda koca bir ordu olsa ormanda olduu gibi gvende olamazd. Onun nbetileri aalar, hayvanlar ve masallard. Ceketimi kardm. Buras an scakt. Havalandrma almyordu. Bona-fe'ye bir gz attm. Gmlei terden snlsklamd. Devam etti: - Ben ahsen Pigmelere hayranlk duyuyorum. Nee ve gizem dolu, olaanst bir halk. Oysa orman daha da olaanst. (Gzleri hayranln gsteriyor, ie kn biimi dileri aralanyor, sonsuz mutluluunu belirtiyordu.) O evrenin nasl ilediini bilir misiniz, Msy Antioche?
148

Byk yeil hayatm ktan alr. Kaln dallarn arasndan, damlalkla gelen aydnlktan. (Bonafe tombul parmaklaryla bir at kurdu, sonra da bir sr verecekmiesine sesini alaltt.) Bir aa devrilmeye grsn, kt! Gne klan alan boluktan ieri dolar. Bitkiler nlar yakalar, alabildiince byr, delii tkar, inanlmaz. Yerde, yklm aa topra gbreler, yeni bir kuak dourur. Byle gider. Orman duyulmadk bir eydir, Msy Antioche. Youn, kalabalk, ldrc bir dnyadr. Kendi temposuyla, kendi kurallaryla ve kendi sakinleriyle kendine zg bir evren. Binlerce deiik bitki cinsi, onlarn altnda binlerce eit omurgal, omurgasz! Bonafe'ye, dk omuzlannm arasna gmk korkun ve balmumu gibi yzne bakyordum, istedii kadar dirensin: tropiklerin uyuukluuna gmlyor, eriyordu. - Orman... tehlikeli midir? Bonafe kkrdad: - Bakn... evet, diye cevap verdi. Olduka tehlikelidir. zellikle de bcekler. ou hastalk tar. Kinine direnli, hrn, inat bir tr stma ya da kemiklerinizi yuvalarndan uratacak kadar yksek atee neden olan sivrisinekler vardr. Isnklanyla korkun kantlara neden olan bcekler, yollannn zerinde ne varsa, ykp geen kanncalar, damarlannza, tmyle tkayana dek lifler sokuturan kurtuklar vardr. Baka pislikler de, mesela ayak parmaklarnz kemiren pireler ya da kannz emen vampir sinekler. Ya da etlerinizin iine yumurtlayan, ok zel kurtlar. Ka-fatasmda bir srs vard. Kafa derimin altnda kazmalann, srtnmelerini, ilerlemelerini hissediyordum. Sizinle konuan birinin gzkapaklan altnda yrdklerini grmek de mmkndr. ^Bonafe gld. Kendi kard sonulara kendi arm gibiydi.) Doru, orman olduka tehlikelidir. Ama btn bu anlattklanm kazadr, istisnadr. Fazla endielenmeyin. Orman harika bir eydir, Msy Antioche. Harika... Bonafe telefonunu kaldmp Sango dilinde bir eyler syledi. Sonra bana bakp, sordu: - Ne zaman yola kmak istiyorsunuz? - Olabildiince abuk. - izin belgeniz var m? - Ne izni? Adamn gzbebekleri byd. Sonra Bonafe yeni bir kahkaha patlatt. Ellerini birbirine vurarak, tekrarlad: "Ne
149

izni?" izgileri terden panldyordu. Alayl gller atarken bir yandan da cebinden ipek bir mendil kard. Sonra da aklad: - Elinizde bakanlk izni olmadan uradan uraya gidemezsiniz. En dar patika, en kk ky bile polis karakollarnn denetimi altndadr. Ne yapalm! Afrika'da yayoruz, bamzda da hl asker bir ynetim var. stelik son gnlerde kanklklar, grevler falan da oldu. Onun iin Enformasyon ve Ulatrma Bakanl'ndan bir izin istemeniz gerek. - Ka gnde verirler? - Korkarm, en azndan gnde. stelik bavuruyu yapmak iin, pazartesiyi beklemeniz gerekecek. Ben kendi adma, bavurunuzu bakan nezdinde desteklerim. Melezdir, iyi bir dost. (Bonafe bunu sanki iki olgu birbirine balym gibi sylemiti.) ilemleri hzlandrmaya alnz. Bunun iin nce kimlik fotoraflan-nza ve pasaportunuza ihtiyacm olacak, (istemeye istemeye, szn ettiklerini verdim; bunlann arasnda Sudan iin aldm, artk gereksiz olan vizeden kopardm iki fotorafm da vard.) O belgeyi alr almaz... Kap vuruldu. Iriyan bir siyah girdi. Yz yuvarlak, burnu yass, gzleri patlakt. Cildi ksele gibiydi. Otuz yalannda grn-- yordu, zerinde mavinin hkim olduu bir cellabe vard. - Gabriel, dedi Bonafe, sana Louis Antioche'u tantaym. Fransa'dan gelen bir gazeteci. Pigmeler hakknda bir aratrma yapmak iin, ormana gitmek istiyor. Belki ona yardm edebilirsin. Gabriel gzlerini bana dikti. Bonafe de bana dnd: - Gabriel Lobayelidir. Btn ailesi ormann snrnda yayor. Dev siyah, patlak gzleriyle, dudandaki tebessmle bakmaya devam ediyordu. Beyaz olan devam etti: - Gabriel ktlarnz bakanla gtrecek; kuzenlerinden biri orada alyor, izniniz hazr olur olmaz, emrinize bir 4x4 vereceim. - ok teekkr ederim. - Bana teekkr etmeyin. Araba hibir iinize yaramayacak. M'Baki'den otuz kilometre sonra, orman balar. Yol falan kalmaz. - Sonra?
150

- Maden blgesine kadar yaya gitmeniz gerekecek. Yaklak drt gnlk bir yry gze almanz neririm. - Madene kadar yol amadnz m? Bonafe kkrdad: - Yol mu? (Siyah deriliye dnd.) "Yollar" diyor, Gabriel. (Yeniden bana yneldi.) ok komiksiniz, Msy Antioche. Karlaacanz cangl hakknda en ufak bir fikriniz bile yok. O bitki rtsnn herhangi bir yolu haritadan silmesine birka hafta yeter. O sarmak kargaasnda yol amaktan yllar nce vazgetik. stelik, haydi bilmiyorsanz syleyeyim: elmas, olduka hafif bir yktr. Tamak iin kamyonlara, gelimi malzemeye ihtiya olmaz. Yine de madene mekik dokuyan bir helikopterimiz var. Ama o helikopteri sadece kendi personelimiz iin kullanyoruz. Karanlk sularda szlen bir ylanbal gibi, dudaklarnn ucunda bir tebessm belirdi. - Hem ormann ilerine ulatnzda, bizimkilerden yardm istemenin de bir anlam olmaz. Madenciler ar koullarda alr. Ustabamz Clement bunan tekidir. Kiefer'e gelince, sizi daha nceden uyarmtm: yanna yaklamayn. Ksacas, madenin uzandan gein ve misyona gidin. - Misyon mu? - Ormann daha ilerinde, Alsace'l bir rahibe bir dispanser kurdu. Orada Pigmeleri tedavi edip, eitiyor. - Oralarda yalnz basma m yayor? - Evet. Ayda bir kez, erzakn tamamlamak zere Bangui'ye gelir. Helikopterimizi kullanmasna izin veriyoruz. Sonra hamallaryla birlikte, bir aylna gzden kaybolur. Eer aradnz sk-netse, bundan iyisini bulamazsnz. Bundan daha geri bir yer dnlemez. Rahibe Pascale size en ilgin Aka kamplarnn yerini syleyecektir, iinize gelir mi? Derin cangl, Pigmelerin koruduu bir rahibe, glgelerin ortasnda da Kiefer. Afrika lgnl bam dndrmeye balamt. - Son bir isteim olacak. - Sizi dinliyorum. <a - Bana otomatik bir tabanca iin 45'lik mermi bulabilir misiniz? Bonafe sanki gerek maksadm anlamak istermiesine, kukuyla bakt. Gabriel'le bir an baktktan sonra cevap verdi: - Sorun olmaz.
151

Bonafe avucunun iiyle masaya vurdu, sonra Gabriel'e dnd: - iyice anlald m, Gabriel? Msy Antioche'u ormann snrna gtreceksin. Ondan sonra da kuzenine ona misyona kadar rehberlik etmesini syleyeceksin. Dev zenci ban sallad. Gzlerini benden ayrmamt. Bonafe onunla bir retmenin rencisiyle konutuu gibi konuuyordu. Oysa Gabriel, hi zorlanmadan, aklna gelecek bir fikirle ikimizi de suya gtrp susuz getireceklere benziyordu. Zeks hinoluhin bir bcek gibi, boucu scakta yzyordu sanki. Bona-fe'ye teekkr edip, Kiefer konusuna geri dndm: - Baksanza, mdrnzn bylesi bir batan ortasna yerleme fikri size de tuhaf gelmiyor mu? Bonafe yine srtt: - Bu, olaya hangi taraftan baktnza bal. Elmas madencilii son derece ciddi bir denetim gerektirir. stelik, ynetim konusunda Kiefer'e sonuna kadar gvenebilirsiniz. Bir soru daha sordum: - Max Bhm' tanm mydnz? - isvireliyi mi? Hayr, ahsen tanmadm. Ben buraya 1980 ylnda, onun Orta Afrika Cumhuriyeti'nden ayrlmasndan sonra geldim. Sicamine'in ek'ten nceki yneticisiydi. Tandklarnzdan biri miydi? zr dilerim ama, buradaki herkese gre Bhm (Kiefer'den ok daha betermi. Bu da az bir ey deil. (Omuz silk-ti.) Ne yapalm, dostum; Afrika insan canavarla itiyor. - Max Bhm, Afrika'dan hangi koullarda ayrlm? - Hibir fikrim yok. Sanrm, salyla ilgili bir sorun. Ya da Bokassa'yla. Belki de her ikisi. Gerekten, hi bilmiyorum. - Bay Kiefer Isvireli'yle ilikisini srdrm olabilir mi? ite bu soru fazla olmutu. Bonafe gzleriyle beni szd. Her bir gzbebei dncelerimin derinliklerine younlam gibiydi. Cevap vermedi. Huysuzca glmseyip, ayaa kalktm. Kapnn eiindeyken, Bonafe srtm svazlayp, tekrarlad: - Sakn unutmayn dostum, Kiefer hibir ey bilmemeli. Byk aalarn glgesinde yrmeye karar verdim. Gne ykselmiti. amur yer yer kurumu, tozlar kzl bir boya gibi uuuyordu. Aalarn ar tepeleri, rzgrn soluuyla usulca sallanyordu.

152

Birden, omzumda bir el hissettim. Dndm. Gabriel, yz tebessmden yusyuvarlak, karmda duruyordu. Ciddi bir sesle konutu: - Patron sen Pigmelerle benim kaktslerle ilgilendiim kadar ilgileniyorsun. Oysa ben sana Max Bhm ile Otto Kiefer'den bahsedebilecek birini tanyorum. Yreim durur gibi oldu. -Kim? - Babam. (Gabriel sesini alaltt.) Babam Max Bhm'n rehberiydi. - Ne zaman grebilirim? - Yarn sabah Bangui'de olacak. - Zaman kaybetmeden Novotel'e gelsin. Onu bekleyeceim. Otuz birinci blm le yemeini otelin terasnda, glgenin altnda yedim. Havuzun evresine yerletirilmi masalarda, tropikal narlarn glgesinde nehir balklar yenilebiliyordu. Novotel ssz gibiydi. Ender mterileri kontratlarm koar adm gerekletiren ve dn uandan baka bir ey beklemez grnen Avrupal iadamlaryd. Oysa ben, otelden holanmtm. Ak renk ta deli, yaprak dolu geni teras, bitkilerin sarmaklardan bir nehir, ayrkotlann-dan glckler oluturduu, terk edilmi smrge evlerinin melankolisine sahipti. Bir taraftan elimdeki capitaine'in tadm karrken, te yandan da bahvan fralayan otel mdrn izliyordum. Tepesi atmak zere, yeilimtrak tenli gen bir Fransz. Siyah bahvann dikkatsizlik sonucu devirdii bir gl sakssn dorultmaya alyordu. Konumalar duyulmadndan, grnt gerekten komikti. Beyazn asabilii, siyahn abartl hareketleri, zntl yz, dalgnca ban sallamas: her ey sessiz bir filmden alnm komedi sahnesini hatrlatyordu. Mdr hemen arkasndan bir taraftan beni Orta Afrika'ya getiren karanlk nedenleri merak ederken, dier taraftan da bana ho geldin diyordu. Dudamdaki yara izine bakp, yzn buruturduunu grdm. Aratrma projemden bahsettim. O da kendi yksn anlatt. Bangui Novotel'i ynetmek iin gnll olmutu. Meslek hayatnn nemli bir dnemi; bununla belki de burada bir eyler ynettikten sonra, insann hibir eyden korkmamas gerektiini belirtmeye alyordu. Ondan sonra Afrikallarn yetersizlii, aldrmazl ve saysz kusurlar zerine uzun bir
153

nutuk ekti. "Her eyi kilitlemek zorundaym" diyordu, beline takl anahtar destesini gstererek. "Sakn ola ki drst grnlerine inanmayn. Bu grdkleriniz, uzun 'mcadelelerimin' meyvesi." (Yneticinin "mcadelesi" btn garsonlarn koca bir aka gibi katlandklar ksa kollu pembe bir gmlekten ve bir papyon kravattan ibaretti.) "Otelden kar kmaz" diye devam etti, "yalnayak kulbelerine dnp, yerlerde uyurlar." Yneticinin yznde, Bonafe'de grdm ifade vard. Bir yp-ranmlk, tuhaf bir anmlk, sanki vcudun iinde gelien, insanlarn kanyla beslenen bir kk gibi. "Bu arada" dedi sesini alaltarak, "odanzda ok kertenkele var m?" Olmadn syledim, uzun bir sessizlikle yanmdan gnderdim. Yemekten sonra, elmaslar ve kalp cerrahsi konusunda Paris'ten aldm dosyalar incelemeye karar verdim. Deerli talarla ilgili belgeleri -karma yntemleri, snflandrma, krat- hzla gzden geirdim. Bugn Bhm'n ebekesi ve balca balantlar konusunda yeterince bilgiye sahiptim. Teknik bilgiler ile zel yorumlar bana ok fazla ey kazandramazd. Tp ansiklopedilerinden alntlardan oluan kalp cerrahsi dosyasna getim. Bu ameliyatlarn tarihi, cesur nclerce yazlm gerek bir kahramanlk destanyd. Bylelikle baka alara dalma frsat buldum: Kalp cerrahsinin gerek balangc, Charles Bailey sayesinde Phi-ladelphia'da grlr. Bailey'in mitral kapaka ilk mdahalesi 1947 yl sonuna uzanr. Baarsz bir mdahaledir bu. Hasta kan kaybndan lr. Ne var ki Bailey doru yolda olduunun kantlarn yakalamtr. Meslektalar onu iddetle eletirirler, delilikle, kasaplkla sularlar. Bailey bekler. Dnr. Mart 1948'de Wilmington Memorial Hastanesi'nde baarl bir valvlotomi gerekletirir. Ne var ki hasta, bir reanimasyon hatas sonucu, nc gn lr. Bailey projelerini gerekletirmek iin gezici cerrahla soyunmak ve mdahalelerini onaylayacak hastaneler aramak zorundadr. 10 haziran 1948'de Bailey ayn gnde iki ayr mitral darl ameliyat yapmak zorunda kalr. Hastalardan birincisi, mdahale bitmeden, kalp durmas nedeniyle lr. Charles Bailey ameliyathaneye girmesi
154

yasaklanacak korkusuyla, baarszlk haberi duyulmadan nce teki hastaneye koar, ite o zaman, bir mucize gerekleir: ikinci ameliyat baarl olmutur. Sonunda mitral kapak cerrahsi domutur... Okumaya devam ettim, tm dikkatimi kalp nakillerine evirdim: ... nat bir sylentinin aksine, 3 aralk 1967'de ins-^n zerinde ilk kalp naklini deneyen Gney Afrikal cerrah Christian Neethling Bar-nard deildir: ondan daha nce, ocak 1960'ta Fransz cerrah Pierre Senicier tedavi edilemez bir kalp yetmezliinin son safhasna giren altm sekiz yandaki bir hastann gsne bir empanze kalbi takmtr. Ameliyat baarl geer; ne var ki nakledilmi kalp sadece birka saat alacaktr... Sayfalar evirdim: ... Kalp cerrahsinin en temel admlarndan biri de Profesr Christian Barnard tarafndan 1967'de Cape Town'da gerekletirilen kalp naklidir. Hemen ardndan Amerika Birleik Devletleri'nde, ngiltere'de ve Fransa'da da uygulanacak bu mdahalenin yntemi Amerikan profesr Shumway tarafndan gelitirilmi olup, "Shumway yntemi" adyla anlmaktadr... Hasta, Louis Washkansky, elli be yandadr. Yedi yl sresince enfarkts geirmi, sonuncu krizden kesin bir kalp yetmezliiyle kmtr. Cerrahlardan, anestezi uzmanlarndan, teknisyenlerden olumu otuz kiilik bir ekip 1967 yl kasm ay boyunca Cape Town'da-ki Groote Schuur Hastanesi'nde Profesr Christian Barnard'm ameliyatn gn ve saatini belirtmesini beklemitir. Karar 3 aral 4 arala balayan gece verilir: yirmi be yanda gen bir kadn, bir trafik kazasnda lmtr. Kalbi Louis Washkansky'nin arzal yreinin yerini alacaktr. Washkansky ameliyattan sonra hafta yaar, ama zatrreeye direnemez. Nakledilen kalbin reddedilmesini nlemek iin ald inanlmaz saydaki immnodepresif ila, bnyesini bylesi bir enfeksiyona direnemeyecek kadar zayflatmtr... Btn bu alm vcutlar, ellenen organlar midemi bulandn-yordu. Yine de Max Bhm'n okuduum bu tarihte yerini aldndan emindim. svireli 1969'dan 1972'ye kadar Gney Afrika'da almt. Kalp naklini aklayacak akl almaz bahaneler dndm. Belki de Cape Tovm'da
155

Christian Barnard'la ya da onunla alan cerrahlarla tanmt. Belki de 1977 ylnda geirdii krizden sonra, zel bir nakil ameliyat geirmek zere, Gney Afrika'ya dnmt. Ya da, henz bilemediimiz bir nedenle, kalp nakli yapabilecek doktorlardan birinin 1977 ylnda Kongo'da bulunduunu duymutu. Btn bu varsaymlar gzme ok zayf grnyordu. Ayn zamanda da Bhm'n fiziksel toleransnn "mucizev" zelliini aklayamyordu. Dosyada tolerans sorunlaryla ilgili blm buldum: ... kalp cerrahsi alannda, cerrahlkla ilgili problemler oktan zlmtr; geriye kalan sorunlar daha ok immnolojiyle ilgili olanlardr. Gerek ikizlerin oluturduu olaanst koullarn dnda, akrabas da olsa, vericinin kalbi alcnn vcudu tarafndan yabanc olarak tannacak ve ret olayyla karlaacaktr. Bu nedenle, ret olaynn nemini azaltmak iin, alcda immnodepresr tedavisi uygulamak zorunludur. Genellikle bavurulan tedavi yntemleri (azatiyoprin, kortizon) zgl olmayp, bata enfeksiyon olmak zere birtakm riskler tar. Son yllarda, seksenlerde, yeni bir rn gelitirildi: siklosporin. Bir Japon mantar cinsinden elde edilen bu madde, ret olaylarn byk lde nlemektedir. Bylece hastalar yaam beklentilerinin katlandn grmekte, nakil ameliyatlar da kolaylkla yaplabilmektedir. Kukusuz ret olayn azaltmann bir baka yolu da, olabildiince uygun bir verici bulmaktr. Burada en elverili zm, ikiz olmamakla birlikte karde ya da yakn akraba olan, alcyla birlikte ayn drt histokompatibilite antijenlerine (HLA) sahip olan bir vericidir (e HLA vericisi). Burada, bbrek gibi, yaamsal olmayan organlardan sz edilmektedir. Bunun imknsz olduu durumlarda, verici olarak kadavralardan yararlanlr, hekimler mmkn olan en uygun koullara ulaabilmek iin uzaktan dei tokulara girer. Unutmamak gerekir ki, yirmi bini akn farkl HLA grubu vardr... Dosyay kapattm. Akamn alts olmutu. Darda karanlk oktan kmt. Kalktm, odamn caml kapsn atm. eri dolan scak havadan soluksuz kaldm. mrmde ilk kez tropikal scakla karlayordum. Bylesi bir iklim ikinci derecede bir gerek ya da tekilerin arasnda bir koul deildi. Bu iklim insann derisine vuran bir iddet, kalbi ve vcudu tanmlamas sevimsiz -bedenin, organlarn
156

peltelemeye, kendi sularnn iinde erimeye baladklar bir yumuama- derinliklere srkleyen bir arlkt. Akam gezintisine kmaya karar verdim. Bangui'nin geni caddeleri botu, insann gzne arpan kaba ve amura bulanm ender yaplar gndz olduundan ok daha plak grnyordu. Nehre doru yrdm. Ubangi'nin kylar sessizdi. Bakanlklar ve elilikler ryasz bir uykuya dalmt. Bfljbet tutuyorlard. Suyun yaknnda, ka-izanan aalarn birbirine dolanm tepelerini grdm. Bazen, aalardan bir yerden bir prt ykseliyordu. O zaman yar canavar, yar balk dev gibi bir hayvann kentin grltsn duyup slak otlarn arasna daldm dnyordum. Biraz daha yrdm. Bangui'ye varmdan beri, beynimi kemiren bir dnce vard. Bu vahi lke, hayatmn ilk yllarnda, benim kendi "lkem" olmutu. Bydm, oynadm, okumay ve yazmay rendiim bir cangl adac. Annem ve babam neden gmlmek iin Afrika'nn bu en cra blgesini semilerdi? Bir orman paras iin neden her eyi, servetlerini, rahatlarn, dengelerini feda etmilerdi? Gemiimi hi dnmezdim; ne annemi ne babam ne de yaammn bu kr alanlarn. Ailem beni ilgilendirmiyordu. Ne babamn amalar ne kocasnn peinden gitmek iin her eyinden vazgeen annemin ball, hatta ne de benden iki ya byk, diri diri yanm o abi. Kukusuz, bu aldrmazlk bir eit savunmayd, belki de bir snak. Bu sna sk sk ellerimin duyarszly-la karlatnyordum. Cildim kollanm boyunca kusursuz tepkiler veriyordu. Onun tesinde, hibir belirgin his yoktu. Sanki grnmez bir tahta ubuk ellerimi duyarl dnyadan ayrm gibi. Belleimde de benzer bir eyler tekrarlanyordu. Alt yama kadar gemiime inebiliyordum. Ondan tesi boluk, yokluk, hilikti. Ellerim yanmt. Ruhum da yle. Cildim ve ruhum ayn biimde kabuk balamlar, iyilemeyi unutmaya ve duyarszla oturtmulard. Birden durdum. Nehir kenarndan uzaklamtm. imdi iyi aydnlatlmam geni bir caddede yryordum. Baklanm kaldrdm, cadde adnn yazl olduu tellere aslm levhaya baktm. Batan aaya bir titreme sard beni. Avenue de France. Farknda olmadan, admlarm beni kar konulamaz bir biimde trajedi sahnesine, annemin ve babamn 1965
157

ylba gecesi lgn katiller tarafndan katledildikleri yere getirmiti. Otuz ikinci blm Ertesi sabah, geni bir emsiyenin altnda kahvalt ederken, admn sylendiini duydum: - Msy Louis Antioche? Kafam kaldrdm. Karmda elli yalarnda bir adam duruyordu. Ksa boylu, tombul grnyordu; zerinde de haM renkli bir gmlek ile pantolon vard. Adamdan tartlmaz bir otorite yaylyordu. Max Bhm' hatrladm, vcudunu, klm; iki adam benzeiyordu. Aradaki tek fark, karmdaki adamn bir ngiliz emsiyesi kadar siyah olmasyd. - Ta kendisi. Siz kimsiniz? - Joseph M'Konta. Sicamine'den Gabriel'in babas. Hemen ayaa kalktm, oturmasn nerdim: - Bende sizi bekliyordum. Ltfen oturun. Joseph M'Konta oturdu, sonra ellerini gbeinin zerinde kavuturdu. Ban omuzlarnn arasna gmm, merakl gzlerle evresini inceliyordu. Ezilmi gibi bir yz, koca delikli bir burnu, sanki sevgiyle glgelenmi gibi slak gzleri vard. Oysa dudaklar ireniyormuasna kvnlmt. - Bir ey ier miydiniz? ay? Kahve? - Kahve ltfen. M'Konta da gz ucuyla beni szyordu. Kahve geldi. lke hakknda, scak ve yolculuum hakknda birka nezaket cmlesinden sonra, Joseph hemen konuya girdi: - Max Bhm hakknda bilgi mi topluyorsunuz? - Evet. - Onunla neden ilgileniyorsunuz? - Max dostumdu. Onu lmnden ksa sre nce, isvire'de tamdm. - Max Bhm ld m? - Bir ay nce, kalp krizinden. Haber onu pek artmamt. - Demek kk saat bozuldu. Sustu, dnd, sonra devam etti: - Ne anlatmam istiyorsunuz? - Her eyi. Orta Afrika'da yaptklarn, gnlk hayatn, gitmesinin nedenlerini. - Bir soruturma m yapyorsunuz? - Hem evet hem de hayr. ldkten sonra, onu daha iyi tanmaya alyorum. Hepsi bu.
158

M'Konta kukulu bir ifadeyle sordu: - Polis misiniz? - lgim yok. Anlatacanz her ey aramzda kalacak. Sz veriyorum. - Minnettarlnz gstermeye hazr msnz? akn akn, baktm. M'Konta daha ak konutu: - Birka banknot, demek istiyorum... - Bana anlatacaklarnza bal, dedim. - htiyar Max' iyi tanrdm... Birka dakikalk bir pazarlktan sonra, "dost fiyatnda" anlatk. O andan itibaren, senlibenli konumaya balad. Konumas hzlyd. Kelimeler suyun dibindeki bilyeler gibi frlyordu azndan: - Patron, Max Bhm tuhaf biriydi... Burada, kimse Bhm diye bilmezdi onu... Bizler iin o Ngakola'yd... Beyaz bynn babas... - Neden bu ad taktlar? - Bhm'n baz gleri vard... Salarnn altnda sakl... salar bembeyazd... dimdik, ge doru zyorlard... Hindistancevizi fidan gibi, anlyor musun?.. O gcn onlardan alyordu... herkesin iini okurdu... elmas hrszlarn yakalard... hep... kimse ona kar gelemezdi... kimse... gl bir adamd... ok gl... ama gecenin tarafndayd. - Ne demek istiyorsun? - Karanlklarda yayordu... ruhu... ruhu karanlklarda yayordu... M'Konta kahvesinden bir yudum ald. - Max Bhm'le nasl tantn? - 1973'te... kurak mevsimden nce... Max Bhm kyme, orman kenarndaki Bagandou'ya geldi... Bokassa tarafndan gnderilmiti... kahve plantasyonlarn denetlemek iin... o dnemde hrszlar kahveleri alyordu... birka haftada, Bhm onlar korkuttu. -Nasl becerdi? - Bir hrsz sust yakalad, sopayla kemiklerini krd, sonra ky meydanna kadar srkledi... orada eline bir kazk ald -hani tohum ekmek iin topra kazdmz kazklardanve hrszn iki kulann zarn deldi. - Sonra? diye kekeledim. - Sonra... Bagandou'da bir daha kimse kahve almad.
159

- Yannda bakalar var myd? - Hayr... yalnzd... Max Bhm kimseden korkmazd. Tek basma, bir orman kynn meydannda bir M'Baka'ya ikence etmek. Bhm gz kara bir adamd anlalan. Joseph devam etti: - Bhm ertesi yl yine geldi... bu kez elmas madenlerini denetlemeye gelmiti... yine Bokassa'nm hesabna... damarlar SCAD'n, cangln yanndaki byk tomruk iletmesinin tesine kadar uzanyordu... Sk ormanlar bilir misin patron? Bilmez misin? nan bana, gerekten ok sktr... (Joseph kocaman elleriyle bitki rtsn taklit etti; "r"leri hafif svari alaynn hcumu gibi takrdyordu.) Bhm'n korkusu yoktu... gneye inmek istiyordu... rehber aryordu... ben orman ve Pigmeleri iyi tanyordum... Aka dilini bile konuuyordum... Bhm beni seti... - Maden sahasnda beyazlar var myd? - Bir tane var... Clement... bir Aka'yla evli, zrdelinin biri... Hibir etkisi yoktu... tam bir anari... - Damarlarda deerli talara rastlanyor muydu? - Dnyann en gzel elmaslarna, patron... glcklere eilmek yeterliydi... Bokassa Bhm' bu yzden gnderdi ya... (M'Konta tiz bir sesle gld.) Bokassa, deerli talara tutkuluydu! Joseph bir yudum daha kahve iti, sonra gzlerini reklerime dikti. Taba uzattm. Az dolu, szlerine devam etti: - O yl, Bhm drt ay kald... Bata, "zenci kran" roln oynuyordu... sonra iletme yntemini deitirdi, dzeni oturttu... nan bana, her ey yolunda gidiyordu... Yamur mevsimi geldiinde, Bangui'ye dnd... Ondan sonra, her yl hep ayn dnemde geldi... "Denetleme ziyareti" diyordu buna... - Kablo kesicisini o zaman m kullanyordu? - Demek duydun patron?.. Her neyse o kerpeten hikyesi ok abartld. Kerpeteni bir kez kullanrken grdm onu, Sicamine * kampnda... stelik bir hrsz deil, bir rz dmanm cezalandrmak iin... Kck bir kzn rzna geen, sonra da ld sanp cangln ortasnda terk eden bir ala. - Ne oldu? M'Konta'nm somurtkanl daha da artt. Bir rek daha ald.
160

- Korkuntu. Gerekten korkun, iki adam katili yzkoyun yatrm, bacaklarm, kaldrmt... kapana kslm hayvan gzleriyle evresine bakyordu... sanki inanmyormu gibi, histerik bir glle glyordu... O zaman Ngakola elinde koca kerpeteniyle geldi... Kerpetenin azn kocaman ap, bir harekette hrszn topuunun zerine kapatt... at!., herif l bast... bir daha, i bitti... balar kopmutu... ayaklarm grdm patron... grdme inanamadm... bileklerinden sarkyordu... kemikler frlam... her yer kan... sryle sinek... bir de kyn sessizlii... Max Bhm ayakta duruyordu... hibir ey demeden... gmlei kan iindeydi... yz bembeyazd, ter iinde... Doru patron, bunu hi unutmayacam... ite o zaman, hibir ey demeden, bir tekmede adam evirdi, sonra kerpeteni uzatp rz dmannn bacak arama kapad... Soluum kesildi. - Demek Bhm bu kadar acmaszd? - Sertti, evet... Ama kendine gre, adil davranyordu... Sadizm-den ya da rklktan deil. - Max Bhm rk deil miydi? Siyahlardan nefret etmez miydi? - Hi deildi. Bhm alan tekiydi, ama rk deildi. Ngakola bizimle yayordu, bize sayg duyuyordu. Sango biliyor ve orman seviyordu. Kutu merakndan da bahsetmiyorum. - Neden? Kutu merakndan m? - Kutu merak. Canm, dzme ite... Bhm siyah kadnlara baylyordu. (Joseph bunun dncesi bile insan yakarm gibi, ellerini oynatt.) Devam ettim: - Bhm elmas alyor muydu? - almak m? Bhm m? Asla... Sana syledim; Max adildi. - Yine de Bokassa'nn kaakln denetliyordu, deil mi? - lere o gzle bakmyordu... onun taknts dzen, disiplindi... kamplarn hatasz ilemesini isterdi... ondan sonra, elmaslar kim alm, paray kim toplam, aldrmazd... ilgilenmiyordu bunlarla. Onun gznde, bunlar zenci mutfa gibiydi... Max Bhm elini bylesine iyi gizlemi, kaakl sonraya brakm olabilir miydi? - Joseph, Max Bhm'n kubilim tutkunu olduunu biliyor muydun?
161

- Kular m demek istiyorsun? Tabi patron. (Joseph bir kahkaha att: yznn ortasnda parlak renkli bir kl.) Onunla birlikte leylek gzetlemeye gittim. -Nerede? - Bayanga'da, Sicamine'in tesinde, batda Oraya binlerce leylek gelirdi. ekirgeleri, kk hayvanlar yerlerdi. (Joseph glmekten knlyordu.) Bayanga halk da leylekleri yiyordu! Bhm buna raz olamazd. Bokassa'y ulusal park kurmaya raz etti. Bir anda binlerce hektar orman ve savan dokunulmaz oluverdi. Ben bu ileri hi anlamadm. Orman herkesin olmal! Neyse, Bayanga'da filler, goriller, bongolar, ceylanlar korumaya alnd, Tabi leylekler de. Demek isvireli kularn kurtarmay baarmt. Daha o zamandan, leylekleri kaaklkta kullanmay planlyor muydu? En azndan, ak olan bir ey vard: Bokassa iin elmaslar, Bhm iin kular. - Max Bhm'n ailesini tandn m? - Hem evet hem de hayr... Kars hi grnmezdi... hep hasta. (Joseph btn dilerini gstererek srtt.) Tam beyaz kadn ite!.. Bhm'n olu farklyd... bazen bizimle gelirdi... bir ey demeden... hayalperestin tekiydi... ormanda gezerdi... Ngakola onu eitmeye alrd... 4x4'leri kullandrrd... avlanmaya, madende iileri denetlemeye zorlard... onu bir erkek gibi yetitirmek isterdi... oysa gen beyaz orada dalgnca korkmu bir ekilde kala-kalrd... ie yaramaz bir adam... en artc olan Philippe Bhm ile babas arasndaki benzerlikti... inan bana patron, bir elmann iki yars gibiydiler... ayn yap, ayn fra gibi salar... ayn karpuz surat... Oysa Bhm olundan nefret ederdi... -Neden? - Olan dlekti nk. Bhm de bu korkuya dayanamyordu. - Ne demek istiyorsun? Joseph tereddt etti, sonra yaklat, sesini alaltt: - Olu bir ayna gibiydi, anlyor musun? Kendi korkusunun aynas. - Biraz nce Bhm'n kimseden korkmadn sylyordun. - Kendinden baka kimseden. M'Konta'nn slak gzlerine baktm. - Kalbi patron. Kalbinden korkuyordu. (Joseph elini gsne gtrd.) ierde bir bozukluk olmasndan korkuyordu...

162

durmadan nabzm tutuyordu... Bangui'deyken, hep klinie kapanrd... - - Bangui'de klinik mi vard? - Sadece beyazlar iin bir hastane. Fransz Hastanesi. - Hl duruyor mu? - Ksmen. Bugn artk siyahlara da ald, alanlar da Orta Afrikal doktorlar. En nemli soruya getim: - Bhm'n son macerasna katldn m? - Hayr. Bagandou'ya yeni yerlemitim. Artk ormana gitmiyordum. - Yine de bu konuda bir eyler biliyorsundur? - Sadece anlatlanlar. M'Baki'de bu yolculuk bir efsane oldu. Kod adyla anlyor; PR 154, madencilerin inceleyecei blgenin ad. - Nereye gitmilerdi? - Zoko'nun ok telerine... Kongo snrndan sonra... - Evet? - Yoldayken, Ngakola bir Pigme'nin getirdii bir telgraf ald... kars lmt... kalbi daha fazla dayanamad... devrildi... - Devam et. Joseph'in somurtkanl o kadar artmt ki, dudaklar kvrlyordu. Tekrar ettim: - Devam et Joseph. Yine tereddt etti, sonra iini ekti: - Ormanla yapt gizli anlamalar sayesinde, Ngakola kendine geldi... bynn, ocuklarmz karan panterin sayesinde... Guillard'n anlatt, Dumaz'nn naklettii szleri hatrladm. M'Konta'nn szleri mhendisinkilerle aynyd. Burada herkesi korkutacak kadar malzeme vard. Karanlklarn ortasna yolculuk, korkun bir esrar, sel gibi yamurlarn altnda, llerin lkesinden geri dnen bu eytans kahraman, beyaz sal adam. - Bhm'n izinden, ormana gideceim. - Kt bir fkr. Yamur mevsiminin ortasndayz. Elmas madenlerini imdi tek bir kii, Otto Kiefer adnda bir katil ynetiyor. ok yrmek, gereksiz tehlikelere atlmak zorunda kalacaksn. Bir hi uruna. Orada ne yapmay umuyorsun?

163

- Austos 1977'de gerekten neler olduunu anlamak istiyorum. Max Bhm'n kalp krizinden nasl sa kurtulduunu. Ruhlar benim iin yeterli bir aklama deil. - Yanlyorsun. Nasl yapacaksn? - Madenlere yaklamayp, Rahibe Pascale'in yannda kalacam. - Rahibe Pascale mi? Kiefer'den bir parmak daha yumuak biridir. - Bir de bana Zoko'daki Pigme kampndan bahsettiler. Orada kalmay dnyorum. Oradan, madenlere gidip gelebilirim. O dnemde damarlarda alanlara dikkat ekmeden sorular sorabilirim. Joseph kafasyla hayr iareti yapt, sonra kendine bir fincan kahve daha doldurdu. Saatime baktm; on biri gemiti. Gnlerden pazard, aklma yapacak hibir ey gelmiyordu. - Joseph, dedim, Fransz Hastanesi'nde bir tandn var m? - Kuzenlerimden biri orada alyor. -Gidebilir miyiz? - imdi mi? (M'Konta kahvesini yudumluyordu.) Beinci kilometredeki akrabalarm ziyaret etmek, sonra da... - Ne kadar? - Fazladan on bin. Glmseyerek kfrettim, sonra paray gmlek cebine sktrdm. M'Konta gz krpt, sonra fincann masaya brakt: - Gittik say patron. Otuz nc blm Fransz Hastanesi, Ubangi'nin kysndayd. Nehir, parl parl bir gnein altnda, tembelce akyordu. Youn allklarn ardnda, siyah, kocaman, hareketsiz grnyordu, iinde balklarn ve kanolarnn yapp kalaca kvaml bir urup gibi. Kyda, bir gece nce dolatm yerde yryorduk. Yrdmz yerin evresi, pastel renkli aalarla doluydu. Sada, bakanlklarn toprak rengi, pembe, krmz renkli geni binalar. Solda, nehir tarafnda, her zamanki meyve, manyok, incik boncuk satclarnn terk ettii, otlann iine snm tahta barakalar. Her ey sakindi. Toz bile, ktaki kousundan vazgemiti. Pazar gnyd. Dnyann her yerinde olduu gibi, pazar Bangui'de lanetliydi. Sonunda, hastane grnd, iki katl, terk edilmiliin renginde, kare bir blok. Smrge mimarsi, beyazms sva sslerle oyulmu ta balkonlarda grlyordu. Tm bina
164

laterit ve bitkilerce kemirilmiti. Ormann peneleriyle krmzms izler duvarlara saldrmt. Talar, rutubet doluymuasna, imie benziyordu. Baheye girdik. Cerrah nlkleri aalara aslm, kuruyorlard. Kumalar kzl renkli korkun lekelerle doluydu. Joseph yzmdeki ifadeyi grd. Bir kahkaha att: - Bu grdn, kan deil patron. Toprak, daha dorusu laterit. zini silmek mmkn deildir. Kapdan girmem iin kenara ekildi. Kaba sval, muambas eprimi hol, bombotu. Joseph bankoya vurdu. Uzun dakikalar geti. Sonunda beyaz nl krmz lekelerle dolu uzun boylu biri belirdi. Ellerini birletirip, eildi: - Size nasl yardmc olabilirim? dedi srnak bir sesle. - Alphonse M'Konta burada m? - Pazar gn burada kimse olmaz. - Ya sen, sen kimse deil misin? - Adm Jesus Bomongo. (Adam daha da eildi, ylarak ekledi.) Emrinizdeyim. - Arkadam burada sadece beyazlarn bulunduu dneme ait arivlere bir gz atmak istiyor. Mmkn m? - Bakn, bu konu, benim sorumluluumda, ben de... Joseph bana bakp aklayc bir iaret akt. Pazarlk etmi olmak iin, biraz tarttm sonunda cebimden bir on bin CFA frang daha kt. Joseph ayrld. Yeni rehberimin peinden, karanlklara dalan bir koridora girdim. Bir merdiven ktk. - Doktor musunuz? diye sordum. - Sadece hastabakc. Burada, neredeyse ayn eydir. kat trmandktan sonra, gne nn oymal sslerin arasndan aydnlatt yeni bir koridora girdik. Havaya keskin bir eter kokusu hkimdi. Getiimiz odalardan hibirinde hasta yoktu. Sadece bir malzeme kargaas: tekerlekli sandalyeler, uzun metal borular, pembemsi araflar, duvar boyu dizilmi karyola paralan. Hastanenin at katandaydk. Jesus bir deste anahtar kard, gcrtl ve arpk bir demir kapy at. Kapnn eiinde durdu. - Dosyalar orada, st ste yl, diye aklad. Bokassa'mn dnden sonra, hastane sahipleri kat. Hastane iki sene kapal kald, sonra da Orta Afrikallar tedavi etmek iin atk. Artk bizim de kendi doktorlarmz var. ok fazla dosya bulamayacaksnz. Bangui'de tedavi gren beyaz says azdr. Sadece baka yere nakledilemeyen acil vakalar.
165

Ya da tam tersine, iyi huylu hastalklar. (Jesus omuz silkti.) Afrika tbb gerek bir felakettir. Bunu herkes bilir. Sadece bycler sayesinde ayakta kalabiliyoruz. Bu nemli aklamadan sonra, topuklarnn zerinde dnp gzden kayboldu. Yalnz kalmtm. Arivde sadece saa sola dalm birka masa ile birka iskemle vard. Duvarlar uzun ve siyahms akntlarla kararmt. Uzaktan gelen sesler fokurdayan havay delip, geiyordu. Metal bir dolabn iinde, dosyalan buldum. Drt rafn zerinde sararm, rutubetin kerttirdii dosyalar ylmt. yle bir kantrd-mda, dosyalatn dzensiz, karmakank yldn anladm. Salam bir destek oluturabilmek iin masalan birletirdim, sonra da dosyalar st ste masalann zerine yerletirdim. Her biri yzden fazla dosyadan oluan, on be stun vard. Yzmdeki terleri sildim ve okumaya giritim. Ayakta, iki bklm, her dosyann ilk sayfasna bakyordum. Bu sayfada hastann adn, yan ve hangi lke vatanda olduunu gryordum. Ondan sonra da hastalk ve verilen ilalar yazlyd. Bylece binlerce dosya kantrdm. Fransz, Alman, spanyol, ek, Yugoslav, Rus, hatta inli adlan bu dayanksz yabanclan ypratan eitli ateli hastalklarla birlikte gzmn nnde geit yaptlar. Stma, barsak enfeksiyonlar, alerjiler, gne arpma-lan, zhrev hastalklar... Her seferinde ila adlan, hep ayn ilalar, bir de daha ender olarak, birinci sayfaya ineyle tutturulmu, ilgili bykelilie yazlm eve dn bavurulan. Saatler birbirini izledi, dosyalar da. Saat be olduunda, aratrmam bitirmitim. Ne Bhm'n ne de Kiefer'in adna bir kez bile rastlamadm. Yal Max burada da hi iz brakmamt. Arkamda adm sesleri duydum. Jesus neler olupbittiine bakmaya geliyordu. - Ee? dedi kafasn uzatarak. - Hi. Aradm adamla ilgili en ufak bir iz yok. Oysa dzenli olarak bu hastaneye geldiini biliyorum. -Adine? - Bhm. Max Bhm. - Hi duymadm. - Yetmili yllarda Bangui'de bulundu. - Bhm, Alman ad m? - isvire.
166

- svire mi? Aradn adam svireli mi? (Jesus tiz bir kahkaha att, ellerini rpt.) svireli Bunu batan syleseydin ya. Buralar aramak bir ie yaramaz patron. svirelilerin salk fileri baka yerde. - Nerede ? diye sordum sabrszlkla. Jesus hakarete uram gibi yapt. Birka saniye sessiz kaldktan sonra, iaret parman uzatt: - svireliler ciddi insanlardr patron. Bunu hi unutmamak gerek. Hastane 1979'da kaplann kapadnda, hastalarnn salk filerini isteyen sadece onlard. Baz vatandalannn svire'ye Afrika mikrobu getirmelerinden korkuyorlard. (Jesus zntyle ban ge kaldrd.) Ksacas, btn dosyalan alp gtrmek istediler. Orta Afrika Cumhuriyeti ynetimi bunu kabul etmedi. Anlyor musun, hastalar isvireli olabilir, ama hastalklar Afrikalyd. Her neyse, epey tartma oldu... - Sonra? diye heyecanla szn kestim. - ite buras patron, biraz gizli. Burada sz konusu olan, salk hizmetlilerinin drstl, onun iin... Eline yeni bir on binlik sktrdm. Teekkrlerini bir tebessmle belirtip, zaman kaybetmeden devam etti: - Dosyalar talyan Bykeliliine gtrld. Yal Max'n bu ayrnty bilmeme ihtimali yzde birdi. Jesus szlerini srdrd: - Bykelilik bekisi arkadam. Ad Hasan. talyan Bykelilii kentin br tarafnda... Le gibi bir taksiye bindim, otomobilin olanca hzyla Bangui'yi bir utan dierine getim. On dakika kadar sonra, italyan By-kelilii'nin merdivenlerinin nndeydim. Bu kez, gereksiz konumalara girmedim. Hasan', gzlerinin etraf mor halkal, ksa boylu ve kvrck sal bekiyi buldum, fazla lafa gerek duymadan eline bir be binlik sktrdm, tm itirazlarna ramen binann bodrumuna srkledim. Ksa sre sonra eliliin konferans salonunda oturmu, nmdeki drt metal ekmeceye bakyordum; 1962 ve 1979 yllan arasnda Orta Afrika'da bulunmu isvire vatandalarnn tbb arivine. Dosyalar alfabetik sraya gre, kusursuz bir dzende sralanyordu. B harfine geldiimde, Bhm ailesinin dosyalarn buldum. Birinci dosya Max'a aitti. ok kalnd, ii bir sr reeteyle, tahlille ve elektroyla doluydu. Max
167

lkeye geliinden hemen sonra, 16 eyll 1972'de Fransz Hastanesi'ne gelmi, tam bir muayene yaptrmt. Bahekim Yves Cari da sakin olmasn, fazla efor harcamamasn nermi, sonra da isvire'den ithal edilecek bir ila yazmt. Kiisel notlar blmne, dolmakalemle u notu dt Yves Cari: "Miyokart yetmezlii. Yakndan izlenecek." Son cmlenin alt izilmiti. Ksacas yal Max ayda bir hastaneye gelmi, reetesini yenilemiti. Yllar getike, ilacn dozu da dzenli olarak artyordu. Bhm uzatmalar oynuyordu. Dosya temmuz 1977'de, ok yksek dozda verilecek ila reetesiyle sona eriyordu. Bhm bir ay sonra cangla girdiinde, kalbi eskisinin gsz bir yanks gibiydi. irene Bhm'n dosyas mays 1973'te almt. En stte isvire'de yaplm tbb tahlillerin kopyalan vard. Dr. Cari fallop borusu enfeksiyonuna yakalanm hastasn izlemekle yetinmiti. Tedavi sekiz ay srmt. Bayan Bhm iyilemiti, ama dosyasna "ksrlk" notu dlmt, irene Bhm o srada otuz drt yandayd. Dr. Kari iki yl sonra Max Bhm'n karsnda baka bir hastalk buldu. Dosyada Lozan'daki doktora gnderilmi, yeni tahliller yaplmas gerektiini belirten uzun bir mektup vard. Cari doru terimleri kullanmaktan ekinmiyordu: "Rahim kanseri tehlikesi." Bunu Afrika kliniklerinin imknszlklann anlatan bir yaknma blm izliyordu. Dr. Cari sonu olarak, meslektandan irene Bhm' Afrika seyahatlerini seyrekletirmeye ikna etmesini rica ediyordu. Bayan Bhm'n dosyas baka bir belge olmakszn 1976'da kapanyordu. Devamn biliyordum tabi. Lozan'da yaplan tahliller, rahatszln kanser olduunu doruluyordu. Kadmcaz isvire'de kalmay yelemi, tedavi grerek iyilemeye, bu arada hastaln kocasmdan ve olundan gizlemeye almt. Bir yl sonra da lmt. Kbus, Philippe Bhm'n, kubilimcinin nihayet bulduum olunun dosyasyla elle tutulur bir hale geldi. ocuk daha Afrika'ya geliinin ilk aylarnda, ateli hastalklara yakalanmt. On yandayd. Bir yl sonra, uzun bir ishal tedavisi grmt. Sonra, sra amiplere gelmiti. Dizanteri balangcnn nne geilmiti ama, gen Philippe'in karacierinde bir apse kalmt. Reeteleri gzden geirdim. 1976 ve 1977'de durumu dzeliyordu. Kontrollerin aras uzuyor, tahlil sonulan cesaretlendirici olmaya balyordu.
168

Artk on be yandayd. Ne var ki dosyas 28 austos 1977 tarihli bir lm ilmhaberiyle son buluyordu, ilmhabere iliik, bir de otopsi raporu vard. zenle yazlm, buruuk raporu kardm. Raporun altnda "Dr. Hippolyte M'Diaye, diploma: Paris Tp Fakltesi" imzas vard, ite o gne kadar kbusun bekleme odasnda olduumu o anda anladm. Otopsi raporu / M'Baiki Hastanesi, Lobaye 28 austos 1977 Konu: Bhm, Philippe Cinsiyeti: erkek Beyaz 168 santimetre, 78 kilogram plak Doumu 8/9/1962, Montreux, svire. lm yeri ve tarihi: yaklak olarak 24/8/1977 gn Orta Afrika Cumhuriyeti, Lobaye blgesinde, M'Baiki'ye elli kilometre uzaklkta, sk ormanlarn ortasnda. Yanaklardaki ve akaklardaki pene izleri dnda, yzde bir yara yok. Azn iinde, muhtemelen enenin byk bir gle kaslmas sonucunda baz dilerde krklar, bazlarnda da sadece atlaklar olumu (yzde rk izine rastlanmad). Ense krlm. Gsn n tarafnda, sol kprckkemiinden balayp gbee kadar inen, derin ve dmdz bir yara grlyor. Gs kemii boylu boyunca kesilmi, bylece gs boluunun ortaya kmas salanm. Tm gs zerinde, zellikle de ana yarann evresinde, saysz pene izi gryoruz. Her iki kol da kesilmi. Sol el parmaklan krlm, sa elin iaret ve yzk parmaklar koparlm. Gs boluu, kalbin yerinde olmadm gsteriyor. Karn boluunda, birden fazla organn yok olduu ya da paraland grlyor: barsaklar, mide, pankreas. Cesedin yaknnda, zerinde bir hayvana ait di izleri bulunan organik paralara rastland. Gs boluunda herhangi bir kanama izine rastlanmad. Sa kaskta, uylukkemiine kadar uzanan ok geni (yedi santimetre) bir kesik. Kam, testis ve kalalarn st ksm koparlm. Kalalarda saysz pene izleri, sa ve sol kalalarn i blmlerinde yrtklar grld. Her iki topuk da tamamen krlm.

169

Sonu: isvire vatanda gen Bhm, Kongo snn yaknlannda babas Max Bhm'le birlikte gittii PR 154 denetimi srasnda bir gorilin saldnsna urad. Pene izleri geriye hibir kuku brakmyor. Gen kurbann zerindeki yaralardan bazlan da bu hayvan cinsine zg. Kurbanlarnn kamalann nlemek iin goriller, genel olarak avlan-nn kalalannn d blmn koparmak ve topuklann krmak detini gsterirler. Bu cinayetin sorumlusu olduu sanlan, birka haftadan beri blgede dolat bilinen yal erkek gorilin bir Aka Pigme ailesi tarafndan vurulduu syleniyor. Not: Ceset bu leden sonra, Bangui'deki Fransz Hastanesi'ne nakledildi. Dr. Yves Carl'a gnderdiim bu rapora lm ilmhaberini de ekliyorum. 28 austos 1977. Saat 10.15. ite o an, zaman durdu. Baklarm kaldrdm, koskocaman ve bombo salona baktm. Yzm kaplayan tere ramen, buz gibiydim. Philippe Bhm'n otopsi raporu Rayko Nikoli'inkine, insann akln kartracak kadar benziyordu. On yl arayla iki kii ldrlm, iki kurbann da yrei alnm, cinayete bir hayvan saldrs ss verilmek istenmiti. Oysa bu dehet verici buluun da tesinde, Max Bhm'n kaderindeki sr ekirdeini de anlamtm imdi; canglm derinliklerinde, PR 154 denetimi srasnda olanlar; olunun kalbi, babasma nakledilmiti. Otuz drdnc blm Gece her zaman rahatlatmaz. stelik bu 16 eyll pazartesi sabah, karmakark duygularla kalktm. Uykum, gen Philippe Bhm'n ektii aclarn musallat olduu bir karabasana dnmt. Hayatta kalabilmek iin olunu kurban eden Max Bhm'n kaderinin korkunluu karsnda dehete dmtm. Artk elmas peindeki aratrmamn, Max'n da kanl bir boyundurukla baland, olaanst katillerin peinde, ok daha derin bir yarla at ba gittiini anlamtm. Odamn balkonunda, aym iiyordum. Sekiz buukta, telefonum ald. Bonafe'nin sesini tandm: - Antioche? Bana teekkr edebilirsiniz dostum. Hafta sonu bakanla konutum, izin belgeniz bakann genel sekreterinin masasnda sizi bekliyor. Hemen gidin. Arabalardan biri, bugn leden sonra ikiden itibaren emrinizde olacak. Sizi Gabriel gtrecek. Yannza yiyecek, armaan, malzeme olarak neler almanz gerektiim anlatr. Bir ey daha; size
170

yz mermilik bir torba da verecek, ama bu konuda kimseye bir ey sylemeyin, iyi anslar. Telefonu kapatt. Demek zaman gelmiti. Orman beni bekliyordu. Birka saat sonra, -4x4'n yerine gnderilen- bir Peugeot 404'e binmi, yola koyulmutuk. Arabann direksiyonunda Gabriel vard; zerinde "AlDS. Korunuyorum. Prezervatif kullanyorum" yazl ti-rtyle. Srtnda da, prezervatif takm bir Orta Afrika Cumhuriyeti haritas. Daha Bangui'den kar kmaz, yolumuz kesildi. Kt yzl, tfekleri tozlu, klksz askerler durmamz emrettiler. "Kimliklerimizi inceleyeceklerini, sonra da arabay arayacaklarn" sylediler. Gabriel zaman geirmeden, elinde pasaport ve izin belgesiyle, kontrol kulbesine gitti. ki dakika sonra dan kt. Barikat kalkt. Afrika ynetiminin yntemleri kolay anlalmaz. O andan sonra, grnt ltl bir renk ald. Aalar ve sarmaklar gz alabildiine uzanyor, katrandan yaplm daman saryorlard. "Orta Afrika'nn tek asfalt yolu" dedi Gabriel. "Beren-go'ya, Bokassa'mn eski sarayna gidiyor." Gne etkisini yitirmiti, hzmzn rzgr da tatl ve ho kokular yklyd. Yolda sadece siyahlara zg o zarafetle, asfaltn kenarndan yryen insanlara rastlyorduk. Kadnlar bir kez daha soluumu kestiler. Yksek otlarn arasnda, bylesine doal yryen, uzun, esnek ve yalnz iekler... Elli kilometre kadar sonra, ikinci barikata geldik. Lobaye blgesine girmek zereydik. Bir kez daha Gabriel'in gei pazarl yapmas gerekti. Arabadan indim. Gk kahverengilemiti. Morumsu kocaman bulutlar dolayordu. Aalarda ku salkmlar, yaklaan frtnadan rkm gibi, cvldayordu. evrede karmakark bir hareketlilik gze arpyordu. Kamyonlar duruyor, erkekler derme atma tezghlar boyunca, dirsek dirsee iiyorlar, kadnlar da yere km, eit eit yiyecekler satyorlard. ou geni leenlerin dibinde birbirlerine dolanp alan, tyl ve alacal, canl trtllar satyordu. Kadnlar leenlerinin yanna km, yksek perdeden tiz sesleriyle bararak mteri kztryorlard: Patron, trtllarn mevsimi geldi. Hayatn, vitaminlerin mevsimi...

171

Birden, yamur boand. Gabriel Mslman kardelerinin yannda birer ay imemizi nerdi. Derme atma bir verandann altna sndk, beyaz cellabeler giymi, balarna o bilindik fesi yerletirmi insanlarn yannda hayatmn ilk gerek ayn itim. Dakikalarca yamuru seyrettim, dinledim, hayran oldum. Bu sadece saanak deil, insamn yreinde bir dostluk, bir ekicilik, bir iyilik tad brakan, ba baa bir bulumayd. - Gabriel, M'Baiki'de Dr. M'Diaye adnda birini tanyor musun? - Tabi. Blge valisi. Aslnda ona bir nezaket ziyareti yapmamz gerekecek. zin belgeni imzalamas iin. Yarm saat kadar sonra yamur dinmiti. Yeniden yola koyulduk. Gabriel torpido gznden koyu renkli, kt mermilerle dolu bir naylon torba kard. Zaman geirmeden mermilerden on altsn arjrme yerletirdim, arjr de Glock'a taktm. Gabriel azm amad. Gz ucuyla beni izliyordu. Ormanda otomatik tabanca tamakta alacak bir ey yoktu. te yandan bylesine hafif, tkrtlar sessiz ve seri bir silah ilk kez gryordu. M'Baki grnd. Bir tepenin yamacnda, dank kk mahalleler olarak kurulmu, topraktan ve tenekeden yaplm bir barakalar topluluu. Tepede, soluk mavi renkli byk bir yap vard. "Dr. M'Diaye'nin evi" diye mrldand Gabriel. Arabayla kapsnn nne kadar gittik. Sarmaklarla ve kocaman yapraklarla dolu, karmakark bir baheye girdik. ocuklar hemen grnd. Aalarn ardndan glmseyerek bizi izliyorlard. Ev sanki smrge dneminin izlerini tayordu. Oluklu sac damn altnda, nefis bir ev olabilecekken, dinmek bilmeyen yamurlarn, yakc gnein insafna terk edilmi gibiydi. Kap ve pencerelerin yerinde, yrtk perdeler grnyordu. M'Diaye gzleri kpkrmz, kapnn nnde bekliyordu. Geleneksel selamlamann ardndan, Gabriel iinde bolca "Sayn Valim" bulunan bir nutka balad, gezimle ilgili karmak aklamalar yapt. M'Diaye dalgnca dinliyordu. kk omuzlu, banda rengi solmu hasr bir apka olan, ufak tefek bir adamd. Yz donuktu, baklarysa daha da donuk. Afrika ayyann direnli bir rneinin karsnda duruyordum, imdiden sarho bir ayyann. Neyse, sonunda bizi ieri ald.

172

Evin byk salonu glgelere gmlmt. Duvarlar boyunca grnen slaklklar karanlkta bir eyler mnldanrcasna szmaya devam ediyordu. M'Diaye izin belgemi imzalamak iin ekmecesinden bir dolmakalem kard. teki kapdaki perdenin aralndan, koca memeli iri bir zenci kadmn trtllardan bir yemek hazrladn grdm. Larvalan ulan sivriltilmi ubuklara takyor, sonra da korlann zerine yerletiriyordu. ocuklar evresinde kouuyor, dnp duruyorlard. M'Diaye belgeyi hl imzalamamt. Gabriel'e dnd: - Bu mevsimde orman tehlikeli olur. - Evet, Sayn Valim. - Vahi hayvanlar var. Yollar bozuk. - Evet, Sayn Valim. - Byle gitmenize izin veremem. - Evet, Sayn Valim. - Banza bir kaza gelse, size nasl yardm ederim? - Bilmiyorum, Sayn Valim. Sessizlik. Gabriel iyi bir rencinin dikkatli ifadesini taknmken, M'Diaye asl konuya girdi: - Bunun iin biraz paraya gerek var. Gerektiinde size yardm edebilmem iin bir teminata. Maskaraln bu kadar da fazlayd. - M'Diaye, dedim. Sizinle konumam gerek. nemli bir konu hakknda. Vali bana doru dnd. Beni ilk kez grm gibiydi. - nemli bir konu mu? (Bir an baklar odada doland.) yleyse ielim. - Nerede? - Kahvede. Evin hemen arkasnda. Darda hafiften bir yamur, yeniden yamaya balamt. M'Diaye bizi meyhaneye benzer bir yere gtrd. Yer sktrlm topraktand, masa yerine de ters evrilmi sandklar kullanlyordu. M'Diaye bira smarlad, Gabriel ve ben ise soda. Vali bitkin baklarn bana evirdi: - Sizi dinliyorum, dedi. Hi girizghsz, sze girdim: - Max Bhm' hatrlyor musunuz? -Kimi? - On be yl nce, elmas madenlerini denetleyen bir beyaz. - Hi hatrlamyorum. - riyar, ormanda yaayan, iilere dehet saan sert ve acmasz bir adam. - Hayr. Gerekten.
173

Masann zerine vurdum. Bardaklar srad. Gabriel aknlkla bana bakt. - M'Diaye, o zaman ok gentiniz. Tp diplomanz yeni almtnz. Max'n olunun, Philippe Bhm'un otopsisini siz imzaladnz. Bunu unutmu olamazsnz. ocuk bulunduunda kollan kopmutu, vcudu yaralarla kaplyd, kalbinin yerindeyse yeller esiyordu. Btn bu ayrntlar sizin raporunuzdan aldm M'Diaye. Rapor yanmda, altnda da imzanz var. Doktor cevap vermedi. Kan ana gzlerini bana dikti. Baklarn benden ayrmadan, el yordamyla bardam buldu. Birasm azna gtrp usulca, kk yudumlarla iti. Ceketimin altndan, Glock'un kabzasn gsterdim. Meyhanenin teki mterileri dar kt. - Sonu olarak, bir goril saldrs dediniz. Yalan sylediinizi biliyorum. 28 austos 1977 gn, muhtemelen para karlnda, bir cinayeti grmezden geldiniz. Cevap verin, pabucumun doktoru! M'Diaye bam evirdi, kap aralndan grnen gk parasna bakt, sonra yeniden bardan dudaklarna gtrd. Glock'u klfndan karp ayya herifin yzne vurdum. apkas utu. Cam paralan etine batt. Kopuk yanann altndan pembemsi dietleri grnd. Gabriel beni durdurmaya alt; koca adam ittim. M'Diaye'yi yakaladm, silahm burun deliklerine dayadm. - Alak! diye haykrdm. Yalannla bir cinayeti akladn. ocuk katillerini korudun, sen... M'Diaye kollanndan birini zorlukla kaldrd: - Ben... konuacam. (Gabriel'e bakt, sonra gsz bir sesle konutu.) Bizi yalnz brak... Zenci kayboldu. M'Diaye oluklu sac duvara dayand. Soluk solua sordum: - Cesedi kim buldu? - Onlar... kalabalkt. - Kim, onlar? Ayya cevap vermekte gecikiyordu. Parmaklarm sktm. - Beyazlar... gnlerce nce... Basky biraz azalttm. Glock'un namlusu hl burun deliklerinin altndayd. - Bir arama yolculuu... Elmas daman aramak iin, ormana gitmilerdi.
174

- Biliyorum, PR 154. Bana isimlerini syle. - Max Bhm vard. Olu, Philippe Bhm. Bir de baka bir beyaz. Bir Afrikaner. Adm bilmiyorum. - Bu kadar m? - Hayr. Bir de Otto Kiefer vard, Bokassa'nn adam. - Otto Kiefer de mi onlarla gitmiti? - E... evet. Yeni bir iliki daha aydnlanyordu: Max Bhm ile Otto Kiefer birbirlerine elmaslar iin olduu kadar o vahi gece nedeniyle de balyd. Vali azn sildi. Kan gmleine akyordu. Devam etti: - Beyazlar buradan, M'Baiki'den getiler, sonra da SCAD'a gittiler. - Sonra? - Bilmiyorum. Bir hafta sonra iri beyaz, Gney Afrikal olan, tek basma geri dnd. - Aklama yapt m? - Aklama yok. Bangui'ye dnd. Bir daha grmedik. Hi grmedik. - Ya tekiler? - iki gn sonra, Otto Kiefer grnd. Gelip hastanede beni buldu, ve "Kamyonette senin iin bir hasta var" dedi. Tannm, bir cesetti, bir beyaz cesedi, gs boydan boya yank. Her taraftan barsaklar sarkyordu. Bir sre sonra, Max Bhm'n olu olduunu anladm. Kiefer bana, "Bunu bir goril yapt" dedi. "Otopsi yapman gerek." Tepeden trnaa titremeye baladm. Kiefer bana bakp bard: "Otopsiyi yap, Allah'n cezas. Hem sakn unutma, bunu yapan bir goril." Ameliyathaneye girip, almaya baladm. - Sonra? - Kiefer bir saat sonra geri dnd. Korkudan dm patlyordu. Yaklap, "Bitti mi?" diye sordu. Ona Philippe Bhm' bir gorilin ldrmediini syledim. Azm kapamam syledi, cebinden bir tomar Fransz frang kard; yepyeni, gcr gcr be yzlk banknotlar. Paralan cesedin ak gsne tktrmaya balad. Tanrm, barsaklarn iinde yzen o paralan hi unutmayacam. Bana dedi ki: "Sana millete palavra anlatman sylemiyorum. (Hl banknottan cesedin iine sokuturuyordu.) Sadece bunun Allah'n belas bir goril saldns olduunu dorulaman istiyorum." Cevap vermek
175

istedim, ama oktan gitmiti. Ak yarann iine yirmi bin frank brakmt. Banknotlar karp temizledim. Sonra da raporu istedikleri gibi yazdm. Gzm hibir ey grmyordu. M'Diaye donuk baklann hl benden ayrmamt. Silah yeniden yzne dayayp, soludum: - Bana cesetten bahset. - Yaralar... ok inceydi. Yazdm gibi, pene izi deildi. Neter iziydi. Hi kukum yok. Bir de, yrein kaybolmas var. Gs boluunu aar amaz, atar ve toplar damarlarn kesilmi olduunu grdm. Profesyonel biri tarafndan. O zaman gen beyazm kalbini aldklarn anladm. - Devam et, dedim titrek bir sesle. - Vcudu kapayp, raporumu yazdm. "Goril saldns." Bu kadar. - Neden daha basit bir lm ekli dnmedin? rnein, basit bir stma. - mknsz. Bangui'de Dr. Cari'n cesedi greceini biliyordum. - Dr. Cari imdi nerede? - ld. ki yl nce, tifsten. - Philippe Bhm konusu nasl bitti? - Bilmiyorum. - Sana gre, bu vahi ameliyat kim yapm olabilir? - Hi fikrim yok. Ama bir cerrah olduu kesin. - Max Bhm' sonra hi grdn m? - Bir daha hi grmedim. - Kongo snrnn tesinde, ormandaki bir dispanserden sz edildiini duydun mu? - Hayr. (M'Diaye kan tkrd, sonra kolunun tersiyle dudak-lann sildi.) Biz oralara hi gitmeyiz. Orada panterler, goriller, ruhlar var... Oras gecenin evreni. Parmaklarm gevettim. M'Diaye ykld. Kadnlar, erkekler, kouturup gelmiti. Meyhanenin camlarna yapmlard. Kimse ieri girmeye cesaret edemiyordu. Kalabaln arasndan, Gab-riel'in mnldandn duydum: - Louis, hastaneye gtrlmesi gerek. Bir doktor. M'Diaye bir dirseinin zerinde doruldu: - Ne doktoru? diye sntt. Doktor benim.

176

Kmseme dolu baklanm ona dorulttum. Uzun uzun, krmz bir eyler kustu. karartc grnty izleyen siyahlara dndm: - Tann akna, una bir bakn! Sze kansan M'Diaye oldu: - Ya mazot ne olacak? diye sordu bouka. - Ne mazotu? - Hastanede elektrik iin, mazotun parasn dememiz gerek. Yzne bir deste CFA arptm, sonra da topuklarmn zerinde dndm. t I Otuz beinci blm Bozuk ve amurlu bir yolda saatlerce gittik. Gne batyordu. Camlarn zerine tozdan vck vck, kuru bir yamur iniyordu. Sonunda, Gabriel dayanamayp, sordu: - Patron, bu hikyeyi nereden biliyorsun, beyaz adam hakkndaki? - Bu eski bir hikye, Gabriel. Brakalm onu. Sen ne dnrsen dn, ben buraya Pigmeler konusunda rportaj yapmaya geldim. Tek amacm bu. nmzde, iki yan barakalarla dolu, geni bir patika alyordu. SCAD ky grnd. Sada, uzakta, bkhane binalar seiliyordu. Gabriel yavalad. Krmz toza bulanm, vcutlar tok bir sesle arabann amurluklarna srtnen erkek ve kadm kalabalnn arasndan getik. Renklerin ve duygularn iddetinden bitkin dmtm. Kyn teki ucunda, beton binalar ykseliyordu. Gabriel aklad: "Rahibe Pascale'in eski dispanseri. Yarn sabah ormana hareket etmeden nce, bu gece burada uyuyabilirsin." Kk binalarn iinde yksek cibinliklerin altna saklanm, naylon rtl kamp yataklar gze arpyordu; ksacas, rahat bir gece geirmek iin ne gerekiyorsa vard, ileride krmz toprak yol, sonunda gerek bir yeil duvar gibi dikilen ormann iine dalyordu. Sadece bu sonsuzlukta ynn kaybeden yol seiliyordu. Gabriel birka siyahla birlikte arabay boaltt. Ben Bonafe'nin verdii blge haritasn incelemeye koyuldum. Bounayd. Gitmek istediim ynde tek bir patika yoktu. Gneye doru be yz kilometre boyunca uzanan sk ormanlardan nce ad belirtilen son nokta, SCAD'd.
177

Bkhane ky sarmak ve bitkilerden olumu dev bir uurumun kenarnda, dengede durur gibiydi. Birden, gzlerimi kaldrdm. evremizde deiik adamlar vard. Boylan bir buuk metreyi gemiyordu. Paavralar, le gibi tirtler, yrtk gmlekler giyiyorlard. Tenleri ak renkti, karamela rengi, yzlerinde de tatl bir tebessm vard. Gabriel hemen sigara tuttu. Glmeler duyuldu. ri siyah anlatt: "te Akalar patron, Pigmeler. Hemen yaknda, Zoumia'da, sazdan kulbelerde yaarlar." Birka kadn grnd. Memeleri plak, kannlar yuvarlak, balarnda yapraklardan ya da kuma paralarndan talar. ocuklarn srtlarnda tayor, erkeklerden de fazla glyorlard. Onlar da sigaralara keyifle uzandlar, zevkle tttrmeye koyuldular. Kadnlarn hepsinin de sa ok ksayd. Bu ksa salarn iinde ince zevk rn hazineler grnyordu. lerinden birinin ensesinde testere diine benzer sslemeler vard. Bir dierinin kalar nokta nokta braklmken, akaklarnda yollar grnyordu. Ciltlerindeki izler, eriler, arabeskler, kk figrler izen imi yaralar gze arpyordu. Bir ayrnty fark edip dondum; buradaki btn Pigmelerin dileri sivriltilmiti. Gabriel beni Zoko'ya kadar gtrecek kuzeniyle, Beckes'yle tantrd. Gzlerinden gne gzln karmayan, Adidas marka eofmanlar giymi, dal gibi ince ve uzun bir siyaht. nsann cesaretini kracak kadar sakindi. Dilerini gstererek glmsedi, baka hibir yorumda bulunmak gerei duymadan, ertesi sabah burada, yedide buluacamz syledi. Gabriel de peinden gitti. SCAD'da bir "aile yemei" yemek istiyordu. Sekiz gn sonra, dispanserde bulunmasn syledim. Ban sallad, gz krpt, iyi anslar diledi. Peugeot'nun uzaklatn duyduumda, boazm dmlendi. Biraz sonra hava karard. Bir kadn yemek hazrlad. Payma den manyok (dk kokulu, grimsi bir bulama) anan boalttm, sonra da dispanserin damnda uyumaya karar verdim. Yldzlarn altnda, pamuklu arafmn iine girdim. Gzlerim ak, uykunun bastrmasn bekledim. Birka saat sonra, sk ormanlar grecektim. Byk yeili. tiraf etmeliyim ki, maceramn bandan beri ilk kez korkuyordum. Canglm derinliklerinden bana ho geldin diyen mehul hayvanlarn bouk homurtular gibi inat bir korku.
178

Otuz altnc blm Beckes ertesi sabah yedide grnd. Birlikte bir ay itik. Duraklamalarla ve dnce dolu "iyi"lerle kesilen, snrl bir Franszca konuuyordu. te yandan, gney blgesini avucunun ii gibi biliyordu. Ona kalrsa nmzde uzanan ve tomruk iletmesinin buldozerleri tarafndan alm yol, bir kilometre sonra sona erecekti. Ondan sonra, dar patikalarda ilerlemek gerekecekti. Bylesi patikalardan giderek, Zoko'ya buuk gnde varmay umuyordu. Bylesi bir maratonun ne anlama geldii konusunda en ufak bir fikrim olmadan, bam sallayp onaylyordum. Ekip yola koyuldu. Beckes ykmz tamak iin be Pigme tutmutu. Bizi karanlklarn sonuna kadar izlemeye kararl grnen, sigara tttrp glmseyen, paavralar giymi be kk adam. Bir de gen bir a tutmutu, Tina adnda, gzelliiyle insan serseme eviren bir M'Baka. Saakl bubu iinde salnarak yryor, kiisel eyalarn ve aletlerini koyduu koca tencereyi bann zerinde tayordu. Durmadan glyordu. Sanki bu yolculuk houna gitmiti. Sigara datp, yolculuu ayrntlara girmeden anlattm. Beckes sylediklerimi Sango'ya eviriyordu. Sadece Zoko blmnden bahsedip, kafamdakilerin geri kalann aklamadm. Pigme kyne varnca, yalnz bama yola kp birka kilometre gneye, Otto Kiefer'in madenine gitmeyi dnyordum. Btn yolculuun bir haftada biteceini tekrarlayp, uzun uzun krmzms yola baktm. Toprak damar sonsuzluklarnda, korkun bir aa ve sarmak kargaasnda son buluyordu. Ekip yola kovuldu. Cangl gerek bir mezarlkt, inat bir yaam kavgas ile derin bir yok oluun karm. Nereye baksanz, yosun kapl kkler, devrilmi aalar gryor, abartl bir hayatn son rpnlarna benzer rm kokular duyuyordunuz. Ormanda yrmek bu sonsuz can ekimede, kokular melankolisinde, yosun ve su birikintilerinin krgnlnda ilerlemek gibiydi. Bazen gne grnyordu. Parlak yla, uyanmaya, scakln dokunuuyla ani ktan beslenmi a vcutlar gibi kvrlmaya balayan karmakark yaprak ve sarmak kalabalm ykyordu. te o zaman orman masalms bir livara, admlarnzn altnda trtsn duyduunuzu

179

sandnz ok gl, ok aceleci bir byme lgnlna dnyordu. Oysa ben hibir bask hissetmiyordum. Orman ayn zamanda usuz bucaksz, ak, kocaman bir denizdi. Sarmaklarn doland yksek gvdelerin tesinde, asl allarn, ieklerin tesinde, Avrupa'daki ormanlarmz andran dev dantelin tesinde, ormana hkim olan olaanst bir zgrlkt. lklara ve aalara ramen orman geni ve havadar bir boluk hissi uyandryordu. Kukusuz bu yalnzlk bir seraptan farkszd. Ormanda bir milim bile boluk yoktu. Her ey kaynayor, itiiyordu. Beckes'ye gre, her hayvann kendine zg bir blgesi vard. Bir aacn devrilmesiyle oluan aklk kirpinin snayd. inden klmaz, sarmaklarla kapl aa diplerinde antiloplar yayordu. st ak boluklara gelince, buras yuvalarn aalarn tepesine kuran, yamura bile aldrmakszn gn boyu cvldayan kularn meknyd. Bazen, btn hepsinin nne geen bir srtnme ya da slk duyulduunda, Beckes'ye soruyordum, "Neydi bu lk?" diye. Birka saniye dnyor, sonra cevap veriyordu: - Karnca. - Karnca m? - Kanatlan ve gagas var, suyun zerinde yryor. (Omuz silki-yordu.) Karnca ite. Beckes'nin ekvator ormanlan konusunda kendine zg grleri vard. Tm M'Bakalar gibi, o da ormann, yaban hayvanlarla gizli bir ibirlii yapan gl ve grlmez ruhlan banndrdna inanyordu. Hem Orta Afrikallar hayvanlardan bir Avrupal gibi bahsetmiyorlard. Onlann gznde hayvanlar korku ve sayg duyulmas gereken, gizli duygulan ve gleri olduuna inanlan stn, en azndan insanlara eit yaratklard. rnein Beckes, "onu" kzdrmaktan ekindii iin gorilden bahsederken sesini alalt-yor, bir akam panterin bakyla lambann camm nasl krdm anlatyordu. Saanaklar ilk gnden balad. Aalar, ku hklan ya da kendi ateimiz gibi yolculuun blnmez bir paras olan, aralksz bir boanma. Yamurlar serinlik getirmiyor, tam tersine, sadece yrymz zorlatnyordu; toprak derinleiyor, ayaklan-mzn altnda gerek kanklar

180

alyordu. Yine de herkes, gklerin fkesi bize ulaamazm gibi, yrmeye devam ediyordu. Saanan altnda, M'Baka avclanyla karlatk. Avlarm srt-lannda tadklan dar sepetlerde gtryorlard: toprak rengi postlanyla ceylanlar; emzikli bebekler gibi kvnlm ebekler; dikenli krkleriyle, gm renkli kanncayiyenler. Byk siyahlar bizlerle birlikte birer sigara tttryor, bakp glmsyorlard ama yzleri bir endie dalgasyla ayaklanm gibiydi. Gece olmadan kuzeye, ormann smnna varmak istiyorlard. Karanla meydan okumay, ruhlar sakinletirmeyi sadece Akalar biliyordu. Oysa ekibimiz -ayakl bir kfr gibi- gneye inmeye devam ediyordu. Her gece kampmz yamurdan etkilenmemi bir yerde kuruyorduk. Saat alt olduunda karanlk birden kyor, atebcek-leri aydnlanp, aalar arasnda dolamaya kyordu. Biraz sonra atein evresine kenetlenmi, yere oturmu, a hayvan sesleri kararak yemeimizi yiyorduk. Yolculuumun gizli amacn dnyor, konumuyordum. Sonra adnmn altna srnp, yamur damlalannn ift katl tavana derken kardklan sesi dinliyordum. ylesi anlarda sessizlie gmlyor ve yaadm macerann trajik rotasm zihnimde canlandnyordum. Leylekleri, bir meteor gibi getiim lkeleri, ayaklanmn altndan akan iddet sellerini dnyordum. Sanki yaknda kaynan bulacam, Max Bhm'n olunun yreini ald, adamn, Bhm'n, Kiefer'in ve Van Dtten'in elmaslar ve leylekler zerine kurulu eytan bir antlama imzaladklar kanl bir nehri trmanyormuum gibi geliyordu. Bir de Sarah' dnyordum. Pimanlk ya da znt duymakszn. Baka koullarda olsa, belki de birlikte bir hayat kurabilirdik. tiraf etmeliyim ki, ayn zamanda da a Tina'y dnyordum. Yolun sonuna doru, elimde olmadan kaamak baklar atyordum ona. Bir kralie profiline sahipti; stne stlk uzun bir # boynu, geni bir enesi, kaln, gzel ve ekici dudaklan vard. Aada, kk alnnn glgesinde, gzleri parlyordu. Kaznm kafasnn zerinde, rgler dikiliyordu, bongo boynuzlan gibi. Birka kez baklanm yakalamt. Bir kahkaha atm sonra da dudaklann billur bir iek gibi bzerek mnldanmt: - Korkma Louis.

181

- Korkmuyorum, demitim kararl bir sesle, sonra da yeniden patikann tmseklerine dnmtm. nc gn, Pigme kampnn glgesine bile rastlamamtk. Gk artk bir an olmu, yorgunluk kaslarmz birer sopa gibi germiti. Topran iine alm derin bir kuyuya dimdik dalma, bir daha dnme umudu tamakszn bitkilerle kaynama duygusu her zamankinden daha glyd imdi. Oysa 18 eyll akama doru, yolumuzu kesen, alev alev yanan bir aa grdk. Bitki okyanusunun ortasnda, kzl bir kor. Yola kmzdan beri insan varlyla ilgili ilk belirti, insanlar aacn yamur sular altnda yklmasn beklemek yerine, yakmay tercih etmilerdi. Beckes saanak halinde yaan yamurun altnda, dudaklarnda bir tebessmle dnd: - Varmak zereyiz. i Otuz yedinci blm Zoko kamp ormanda olduka geni bir akln ortasnda kurulmu bir daire biimindeydi. Yapraklardan yaplm kulbeler ile lateritten yaplma barakalar ortada, bir l kadar plak meydan evreliyordu, ilgintir, yer, duvarlar ve yapraklardan oluan kubbe ormann renklerinde -krmz ve yeil- deil; daha ok, sanki can-gln kabuu kaznm gibi, sert bir toprak rengindeydi. Zoko bitki dnyasnn ssleri iine girmi gerek bir aklk gibiydi. Burada byk bir hareketlilik gze arpyordu. Kadnlar ileri iekler, taneler ve kklerle dolu ar rg sepetler tayarak toplayclktan dnyorlard. Her biri ayr patikalardan gelen erkeklerin srtndaysa maymunlar, ceylanlar ya da alar vard. Mavimsi ar bir duman kulbelerin arasndan dolanp kvrm kvrm dmleniyor, sonra da kamp merkezinin zerinde ykseliyordu. Bu karmak havada -yamur az nce dinmiti- kulbelerinin nnde bu geniz yakc duman besleyen aileler grlyordu. "Bcekleri uzaklatrmak iin" diye fsldad Beckes, "Pigme yntemi." arklar duyuldu. Neredeyse tirolyen gibi tiz, tekdze ezgiler, alev alev yanan aac grdmzde de bizi karlayan, sesi sanki son derece duyarl bir telmi gibi kullanan, nlayan bkmler. Akalar ya uzaktayken byle haberleiyorlard ya da bu sevinlerini gstermenin basit bir yoluydu.

182

ri bir siyah bizi karlamaya geldi. Bu Zoko Pigmelerinin "sahibi", eitmen Alphone'tu. Karanlk basmadan hemen yaknda, buradakinden daha kk bir akla kurulmu, on metrelik bir sundurmann altna yerlememizi istiyordu. Ailesi de oradaym. Yol arkadalarm palmiye yapraklarndan kulbecikler yaparlarken, adrm sundurmann yanna kurdum, iki gnden beri ilk kez, evremiz kuruydu. Alphonse durmakszn konuuyor, uzaktan Pigme kampnn ayrntlarn gstererek "maliknesinden" sz ediyordu. - Rahibe Pascale nerede? diye sordum. Alphonse'un kalar kalkt: - Dispanser mi demek istiyorsunuz? Kampn te ucunda, aalarn arkasnda. Bu akam gitmemenizi tavsiye ederim. Rahibe memnun deil. - Memnun mu deil? Alphonse arkasn dnd, zntyle cevap verdi: - Hi memnun deil. Hamallar atei yaktlar. Yaklatm, yalak biiminde minicik bir tabureye ktm. Ate trdyor, kesif bir slak ot kokusu yayyordu. Alevlerin tutsa olmu bitkiler, istemeye istemeye yanyor gibiydi. Birden karanlk bast, rutubetli boluklarla, serin rzgrlarla, ku lklanyla dolu gece geldi. Benliimin derinliklerinde, yreimin hemen altnda aralk braklm bir pencereden gelen hafiflik gibi, bir eit an, solua benzer bir ey duydum. zerimizde, yldzlardan delik deik, aydnlk bir gk alyordu. Gkkubbeyi grmeyeli drt gn olmutu. te tamtamlar o zaman dvlmeye balad. Kendimi glmsemekten alkoyamadm. ylesine gerekd, ayn zamanda da o denli olaand ki. Cangln en derin yerinde, dnyann yreinin atn duyuyorduk. Beckes dorulup, homurdand: "Yan tarafta len var Louis. Gitmemiz gerek." Arkasnda Tna keyifli sesler karyor, omuzlarm titretiyordu. Bir dakika kadar sonra, byk akln kenarndaydk. Alacakaranlkta, her ynde kouturan Aka ocuklar grlyordu. Topraktan yaplm kulbelerin nnde kz ocuklan hurma yapraklarndan etekliklere bulunuyorlard. Ellerine mzraklar alm birka ocuk, ahenkli admlar atmaya alyor, sonra da glmekten knlyorlard. Kalalar dallardan ve yapraklardan l l kadnlar, evredeki
183

allklardan dnyorlard. Erkekler bir yandan Beckes'nin datt sigaralar tttryor, bir yandan da bu hareketlilii neeli yzlerle izliyorlard. Durmadan alan tamtamlar, insanlarn ateini krklyordu. Alphonse elinde bir gemici feneriyle kageldi. "Pigmelerin dansn m grmek istiyorsunuz patron?" diye fsldad kulama. "Benimle gelin." Peine takldm. Kulbelerin yaknnda kk bir sraya yerleti, gemici fenerini meydann ortasna brakt. Bylelikle, kk hayaletlerin vcutlar kolaylkla grlr oldu. Danslar ate ve len rengine brnm geceyi yrtyordu. Akalar birbirinden farkl daireler halinde dans ediyorlard. Erkekler bir tarafta, kadnlar teki tarafta. Daireden bouk bir ezgi ykseliyordu: "Aria mama, aria mama..." Bouk ve ciddi seslerin arasmdan, bazen kalabalkta dikilmi bir ocuun tiz sesi de duyuluyordu. "Aria mama, aria mama..." Lambann ndan nce kadnlar geti. Yuvarlak karnlar. Esnek bacaklar. iek buketleri. Hemen arkalarndan erkekler grnd. Karamela renkli ciltleri gaz lambasnn nda krmzya, altn parltsna, sonra da kl rengine dnyordu. Hurma yapraklarndan yaplm eteklikler zamansz titreiyor, kalalarn hareketli bir tlle rtyordu. "Aria mama, aria mama..." Tamtam gmbrtleri hzland. Tamtama, aznda sigara, tamtamn zerine kapanmt. Boynunu bir kartal gibi dikmi, btn kaslanyla vuruyordu. rpertimi engellemeye altm. Bembeyaz gzleri gecenin iinde parlyordu. Alphonse bir kahkaha att. "Krdr. algclarn en iyisi, basit bir kr." Ksa srede tam-tamcnn yanna baka algclar geldi. Ritm hzland, yanklarla beslenip, topran ba dndrc ve kar konulmaz sarkm oluturdu. Baka sesler ykseldi, bulutu, "Aria mama, aria mama..." ezgisinin zerinde birleti. By, yaldzl gn altnda sesli bir lt gibi ykseliyordu. Lambann nnden yine kadnlar geti; tek sra halinde, tamtam vurulanna gre ilerleyerek, bir ndekinin belini tutarak. Sanki parmak ulanyla ritme dokunuyor, okuyor gibiydiler. Yanknn onu douran sese ait olmas gibi, kadnlann vcudu da tamtamn vurulanna aitti. Saf bir yanklanma, bir doku titreimiydiler. melmi, ellerini yere dayam, bir sarka gibi gidip gelerek; birden hayvan, ruh, hava perisi olmulard...
184

- Neyi kutluyorlar? diye sordum; tamtamn sesini bastrmak iin haykrmak zorunda kalmtm. Alphonse gz ucuyla bana bakt. Yz karanlkta seilmiyordu: - Kutlamak m? Yas tutuyorlar, demek istiyorsunuz. Gneyli bir aile, kk kzm kaybetti. Bugn Zoko kardeleriyle birlikte dans ediyorlar. Burada dettir. - Neden lm? Alphonse bam sallayp, kulama bard: - Korkun bir ey patron. Gerekten ok korkun. Gomoun goril saldnsna urad. Krmz bir tl gerei rtt. - Bu kaza hakknda ne biliniyor? - Hi. Onu kampn by, Boma bulmu. Gomoun o gece dnmemi. Pigmeler aramaya kmlar. Ormann almasndan korkuyorlarm. - Ne c? - Gomoun geleneklere sayg gstermiyordu. Evlenmek istemiyordu. Zoko'da, Rahibe Pascale'in yannda okumaya devam etmek istiyordu; ruhlar kendileriyle alay edilmesinden holanmazlar, ite goril ona bu yzden saldrd. Herkes bilir bunu: orman intikamn ald. - Gomoun ka yandayd? - Galiba on be. - Tam olarak nerede oturuyordu? - Kiefer madenlerine doru, gneydou kamplarndan birinde. Deri zerindeki vurular, zihnime saplanyordu. Kr adam hzlanyor, st gzleri karanl delip geiyordu. Haykrdm: - Bana btn anlatabilecein bu mu? Baka bir ey bilmiyor musun? Alphonse yzn buruturdu. Beyaz dileri grtlann pembeliinde grnd. Israrm elinin tersiyle itti: - Bo ver gitsin patron. Bu hikye uursuz. ok uursuz. Eitmen kalkar gibi yapt. Kolunu tuttum. Ter yzmden akyordu: - iyi dn Alphonse. iri zenci patlad: - Ne istiyorsun patron? Gorilin geri gelmesini mi? Gomoun'un kollarn ve bacaklann kopard. Yolunun zerinde ne varsa ezdi geti. Aalan, sarmaklar, topra. Seni duymasn m istiyorsun? Bizi de pestil gibi ezmesini mi istiyorsun?
185

M'Baka bir srayta kalkt, fkeli bir hareketle feneri kapt. Pigmeler hl dans ediyor, bu kez dev bir trtl taklit ediyorlard. Kr adamn tamtam hzlanyordu. Yreimin vurular da. Cinayetler dizisi isimler ve tarihler olarak beynime kaznyordu. Austos 1977: Philippe Bhm. Nisan 1991: Rayko Nikoli. Eyll 1991: Gomoun. Gen kzn kalbinin yerinde yeller estiinden emindim. Birden bir aynnty hatrladm, Alphonse, "Yolunun zerinde ne varsa ezdi geti. Aalan, sarmaklar, topra" demiti. Yirmi gn kadar nce, Sliven ormannda Rayko'nun cesedini bulan ingene, "Bir gn nce byk bir frtna km olmal. nk o blgedeki btn aalar yatm, dallan ve yapraklan drt bir yana savrulmu" demiti. Nasl oldu da daha nce anlamadm? Yrek hrszlan helikopter kullanyorlard. Otuz sekizinci blm Saat bete gn d. Orman yumuak seslerle yanklanyordu. Btn gece uyuyamamtm. Akalar saat ikiye doru treni bitirmilerdi. Karanln ve sessizliin iinde, palmiyelerin altnda kalm, glgelere pembemsi klann saan son korlan izlemitim. Artk hi korkmuyordum. Sadece ezici bir bitkinlik hissi, bir de neredeyse gvenlik duygusu gibi, tuhaf bir sknet. Kollaryla bana artk hi dokunamayacak bir ahtapotun yan banda ilerler gibiydim. Gnn ilk damlalan dt. nce hafif bir tprt, sonra da daha sert, daha dzenli bir gmbrt. Ayaklanp, Zoko kyne doru yrdm. Kulbelerin nnde, ateler oktan yaklmt. Birka kadn, kukusuz o gnk av iin hazrlanan byke bir a onanrken grdm. Meydan getim, kulbelerin arkasnda, tepesinde beyaz bir ha bulunan genie bir beton bina grdm. evresinde de baheler ve bir bostan. Ak kapya doru yneldim, iri bir siyah, dmanca baklarla yolumu kesti. "Rahibe Pascale uyand m?" diye sordum. Adam cevap vermeye frsat bile bulamadan, ieriden bir ses duyuldu: "Girin. Korkmayn." Tartma kabul etmeyecek, otoriter bir ses. Dediini yaptm. Rahibe Pascale'in ba akt. zerinde sadece siyah bir kazak, altnda da yine ayn renk bir de etek vard. Aarmaya yz tutmu salar ksa kesilmiti. Saysz kra ramen, yznde talann ve nehirlerin zaman tanmazl vard. Buz
186

mavisi gzleri yllarn amurundan km elik panltsna benziyordu. Omuzlan geni, elleri kocamand. Daha ilk bakta kadnn ormann tehlikelerine, kvrandnc hastalklara ve barbar avclara kar koyacak gte olduunu grdm. - Ne istiyorsunuz? dedi yzme bile bakmadan. Oturmu, kahve fincannn yanndaki ekmek dilimlerine tereya sryordu. Oda neredeyse bombotu. Dipteki duvara dayanm buzdolab ile musluun dnda. Tahtadan yaplm, armha gerilmi sa heykelcii acl gzlerini odada gezdiriyordu. - Adm Louis Antioche, dedim. Fransz'm. Kafamdaki sorularn cevabm bulabilmek iin binlerce kilometre yol geldim. Bana yardm edebileceinizi umuyorum. Rahibe Pascale hl ekmeklerini yalyordu. Glkle saklanm, yumuak, rutubetli bir ekmekti elindeki. Burada, ormann ortasnda, umulmadk bir hazine gibi grnen beyazl gzlerimi kamatryordu. Rahibe baklarm yakalad. - Balayn. Grevlerimi ihmal ediyorum. Ltfen oturun. Ve kahvaltm paylan. Bir iskemleye ktm. Rahibe aldrmazlktan baka bir ey okunmayan gzlerle bakt. - Sorularnz neydi? - Kk Gomoun'un nasl ldn renmek istiyorum. Soru onu hi artmad. Eline kaynar aydanl alarak cevap verdi: - Kahve mi? Yoksa ay m? - ay ltfen. Glgede bekleyen ocua Songo dilinde bir eyler syledi. Birka saniye sonra, isimsiz bir Darjeeling'in geniz yakc kokusunu duydum. Rahibe sze devam etti: - Demek, Akalarla ilgileniyorsunuz? - Hayr, dedim, elimdeki ay fleyerek. Korkun lmlerle ilgileniyorum. -Neden? - nk hem bu ormanda hem de baka yerlerde birok kurban ayn ekilde ld. - Soruturmanz vahi hayvanlar da kapsyor mu? - Vahi hayvanlar, evet. Bir bakma.

187

Yamur hl bamzn zerinde trampet alyordu. Rahibe Pascale elindeki yal ekmek dilimini kahvesine batrdEkmein yumuak dokusu, kahveyle temasta daha da yumuad. Rahibe sert bir ene hareketiyle dmek zere olan paray kopard. Kadnda sylediklerim karsmda aknlm belli edecek hibir iaret yoktu. Yine de szlerinden tuhaf bir alayclk seziliyordu. Bu ifte anlam oyununu bozmaya altm. - Rahibe, ak konuacam. Bu goril hikyesinde bana inandrc gelen tek bir kelime yok. Orman konusunda pek tecrbeli saylmam, ama bu blgede gorile pek rastlanmayacam biliyorum. Gomoun'un lmnn u anda soruturduum bir dizi zel cinayetle ilgili olduunu dnyorum. - Delikanl, sylediklerinizden hibir ey anlamadm. Bana nce kim olduunuzu, burada ne aradnz anlatmanz gerekecek. Bangui'den yz elli kilometre uzaktayz. Cangln bu deliine ulamak iin, drt gn yrm olmanz gerek. Sizin ne Fransz subay ne maden mhendisi ne de bamsz bir giriimci olmadnz belli. Eer yardmma gveniyorsanz, o zaman sorularma cevap vermenizi neririm. Birka kelimeyle, soruturmam zetledim. Leylekleri, yol boyunca bana elik eden "kazalar" anlattm. Bir ay tarafndan paralanan Rayko'nun lmnden sz ettim. Philippe Bhm'n hayatna mal olan goril saldrsna deindim. Gomoun'unkiyle karlatrarak bu lmlerin ayrntlarna girdim. Kalp hrszlna deinmedim. Elmaslardan, elmas kaaklndan da bahsetmedim. Tek istediim, rahibenin dikkatini bu rastlantlara ekmekti. Kadn artk bana inanmayan gzlerle bakyordu. Yamur da damn zerindeki tenekeleri dvmeye devam ediyordu. - Hikyeniz mantksz, ama sizi dinleyeceim. Sorularnz neydi? - Gomoun'un lm konusunda ne biliyorsunuz? Cesedini grdnz m? - Grmedim. Birka kilometre teye gmdler. Gomoun daha gneyde dolaan gebe bir ailenin yesiydi. - Size vcudunun durumunu anlattlar m? - Bu konuyu gerekten konumak zorunda myz? - ok nemli.

188

- Gomoun'un bir kolu ve bir baca kopmu. Gs yaralarla, yrtklarla kaplym. Gs kafesi ackm, para paraym. Vahi hayvanlar i organlarn yemiler. - Hangi hayvanlar? - Herhalde yrtc hayvanlar. Akalar Gomoun'un boynunun, gslerinin ve kollarnn pene izleriyle dolu olduunu sylediler. Ne bileyim? Pigmeler zavall kz kamplarnn olduu yere gmdler, sonra da geleneklerine uyarak, oray bir daha dnmemek zere terk ettiler. - Vcutta baka yara izi var mym? Rahibe Pascale kahve fincanm elinde tutuyordu hl. Tereddt etti, sonra fincan masann zerine brakt. ki elinin de hafife titrediini grdm. Sesini alaltt: - Evet... (Tereddt ediyordu.) Cinsel organ abartl bir ekilde ackm. - Irzna geildiini mi sylyorsunuz? - Hayr. Bir yaradan sz ediyorum. Vajinasnn ucu pene darbeleriyle alm gibi. Dudaklar hafife yrtlm. - Vcudunun ii naslm? Yani, kayp olan baz organlar var mym? - Size syledim; baz i organlar yar yanya yenmi. Btn bildiim bu. Zavall daha on beinde bile deildi. Tanr ruhunu cennetine alsn. Kadn sustu. Devam ettim: - Gomoun'un ocukluu nasl geti? - ok alkand. Derslerimi byk bir dikkatle izliyordu. Bu kk kz Aka geleneklerine srt evirmiti. Okumak, kente gitmek, byk siyahlarn yannda almak istiyordu. Son zamanlarda, evlenmeyi bile reddetti. Pigmeler orman ruhlarnn Gomoun'dan intikam aldn dnyor. Dn gece dans etmelerinin nedeni de bu. Ben de artk buralarda duramam. SCAD'a dnmek zorundaym. Gomoun'un benim yzmden ld syleniyor imdi. - Fazla zgn grnmyorsunuz rahibe. - Orman bilmiyorsunuz. Burada lmle yayoruz. lm dzenli olarak karsna kim karsa gtryor. Bundan be yl nce, buradan az tedeki Bagou kampnda retmenlik yapyordum, ki ayda, yz kamp sakininden altm ld. Verem salgn. Hastalk byk siyahlar tarafndan "ithal edilmiti". Eskiden Pigmeler sk ormanlann oluturduu bitki kafesinin korumasnda, mikroplardan uzak yaarlard.
189

Bugn ise, dardan gelen hastalklar halk krp geiriyor. Benim gibi insanlara, tedaviye, ilalara ihtiyalar var. imi yapyor, dnmemeye alyorum. - Gomoun ormanda yalnz bana dolar myd? Kamptan uzaklar myd? - Yalnz bir kzd. Patikalar boyunca, elinde kitaplar, uzaklamay severdi. Gomoun ormana, ormann kokularna hayrand. O bakmdan, gerek bir Aka'yd. * - Elmas madenlerinin etrafnda dolat oluyor muydu? - Bilmem. Bu soru da nereden kt? Hl cinayet olduunu dnyorsunuz! Gln bu. Hayatnda cangdan kmam kk bir Aka kzndan kim ne isteyecek? - Rahibe, galiba size yeni bir gerei daha anlatmann zaman geldi. Size Bulgaristan'dan Rayko'nun ldrlmesinden sz ettim. Bir de 1977'de burada ilenmi Philippe Bhm cinayetini anlattm. Bu iki cinayetin ortak bir noktas var. - Nedir? - Her iki cinayette de katiller ameliyat yntemleri kullanarak kurbanlarnn yreini almlar. - te bu palavra. Bu sylediiniz trden bir ameliyat doal ortamda dnmek bile imknsz. Rahibe Pascale soukkanlln yitirmemiti. Gzleri hl parlak ve souktu, ama kirpiklerini imdi daha hzl krptryordu. - Size gerein ta kendisini anlatyorum. Bulgaristan'da, ingene'nin otopsisini yapan doktoru grdm. Ameliyat konusunda en ufak bir kuku bile yok. Bu katillerin elinde, nerede olursa olsun, en uygun artlarda mdahalede bulunmalarn salayacak korkun imknlar var. - Bu sylediinizi aklnz alyor mu? - Evet; bir helikopter, jeneratr gruplar, basnl bir adr, daha bir sr zel malzeme... Yine de, bulunamayacak eyler deil bu saydklarm. - Ee, yleyse? diye szm kesti rahibe. Sizce kk Gomoun... - Bu neredeyse kesin. Rahibe, atya arpan damlalarla ezamanl olarak, ban "hayr" anlamnda sallyordu. Bam evirdim, kapnn aralndan bitki rtsn seyrettim. Orman yamurdan sarho olmua benziyordu.
190

- Daha szlerimi bitilmedim rahibe. Size daha nce Orta Afrika ormanlarnda 1977'deki "kazadan" sz etmitim. O dnemde Orta Afrika Cumhuriyeti'ne gelmitiniz, deil mi? - Hayr, Kamerun'daydm. - O yln austos aynda, Philippe Bhm ormanda, Kongo'da bulundu. Ayn iddet, ayn acmaszlk, ayn yrek hrszl. - Szn ettiiniz kimdi? Fransz m? - Max Bhm'n, burann biraz tesinde elmas madenlerinde alan bir svirelinin oluydu. Max Bhm'n adn duymam olamazsnz. Cesedi M'Bai'ki'ye tadlar. Hastanede bir otopsi yaptrld. Sonu olarak "goril saldrsna" karar verildi. Oysa imdi elimde otopsi raporunun bask altnda yazdrldna dair kant var. Saldrnn insan elinden ktn gsteren baz belirtiler es geilmi. - Nasl bu kadar emin olabiliyorsunuz? - Otopsiyi gerekletiren doktoru buldum. M'Diaye adl, Orta Afrikal bir doktor. Rahibe bir kahkaha att: - M'Diaye salan biridir! - O zamanlar imiyordu. - Nereye varmak istiyorsunuz? M'Diaye size cerrah mdahale konusunda neler anlatt? Operasyonun insan elinden ktn gsteren belirtiler nelermi? Eilip fsldadm: - Sternotomi. Neter izleri. Damarlarn kusursuzca kesilmesi. Bir an susup, Rahibe Pascale'i izledim. Gri cildi rperiyordu. Bir elini akana gtrd: - Tanrm, bu kadar iddet, neden? - Bir adam kurtarmak iin rahibe. Philippe Bhm'n kalbi, z babasna nakledildi. Max Bhm birka gn nce korkun bir enfarkts geirmiti. - Canavarca bir ey... imknsz... - Rahibe, bana inann. nceki gn, M'Diaye'den gerei rendim. Sofya'da, Rayko'yla ilgili duyduklanmla rtyor. Belirtiler ayn lmcl lgnl, ayn sadistlii iaret ediyor. Tuhaf bir sadistlik aslnda; nk bir yandan da baka bir hayat kurtarmaya abalyor. Gomoun bylesi bir katilin kurban oldu. Rahibe Pascale elini alnna koymu, bam sallyordu:

191

- Delisiniz siz, delisiniz siz... Kk Gomoun konusunda elinizde en ufak bir kant yok. - iyi ya rahibe, size ihtiyacm var demitim. Kadncaz birden gzlerini bana dikti. Zaman kaybetmeden sordum: - Cerrah bilginiz var m? Rahibe hl, bir ey anlamadan yzme bakyordu. Sonunda cevap verdi: - Vietnam'da ve Kamboya'da sahra hastanelerinde altm. Aklnzdan geen ne? - Cesedi karp, bir otopsi yapmak istiyorum. - ldrmsnz. - Rahibe varsaymlarm dorulamam gerekiyor. Bana sadece siz yardm edebilirsiniz; Gomoun'un cesedindeki organlarn cerrah bir mdahaleye im, yoksa bir hayvann saldrsna m uradn sadece siz syleyebilirsiniz. Rahibe yine yumruklarm skt. Gzleri, gzkapaklan altndaki elik kreler, maden bir parltyla parlyordu. - Gomoun'un kamp ok uzakta, ulalamaz bir yerde. - Rehber tutarz. - Kimse oraya gitmez. Hem kimse bir mezara saygszlk etmenize gz yummaz. - yleyse birlikte gideriz rahibe. Sadece siz ve ben. - Bir ie yaramaz. Ormanda ceset abuk rr. Gomoun yaklak yetmi iki saat nce gmld. u konutuumuz anda bile, vcudu iren bir solucan yuvasna dnmtr. - Vcudun bu halinde bile, bir cerrah bann kusursuz izlerini grmek mmkn olmal. Birka saniyelik bir inceleme yeter. Siz ve ben, bu yar hl kazanabiliriz. Bo hurafelere kar, korkun gerei. - Olum, kiminle konutuunuzu hatrlayn. - iyi ya ite. Gerein bykl karsnda, l bir bedenin saygszla uramasnn ne deeri olabilir? Tanr'nn ocuklan a tutkun deiller mi? - Susun, gnahkr adam. Rahibe Pascale ayaa kalkt, iskemlesi tiz bir ses kararak gcrdad. Gzbebekleri, arduvaz rengi teninde bir yanktan farkszd imdi. Derinlerden gelen bir sesle konutu: - Gidelim. imdi. Aniden dnd, Sango dilinde bir eyler haykrd. Siyah bir adam grnd, sonra kouturmaya balad. Rahibe siyah kazann altndan bir zincire taklm gm bir Isa'l ha
192

kard. Ha pt, birka kelime mnldand. Isa gslerinin arasna dnnce, han sanki isa'nn ektii aclann arl altnda daha fazla dayanamam gibi, aaya doru kaydn grdm. Ben de kalktm, kalknca sendeledim. Dnden beri hibir ey yememi, gzm bile krpmamtm. Masann zerinde, dokunmadm ay fincan duruyordu. Bir dikite bitirdim. Darjeeling lk, yap yapt. Kan tadnda. Otuz dokuzuncu blm Saatlerce yrdk. nde, Rahibe Pascale'in ua Victor, elindeki palayla allarn iinde bize yol amaya alyordu. Onun arkasnda rahibe, hak renkli panosunun iinde dimdik yryordu. En arkada da ben, kararl ve zgn. Dmdz, gneye iniyorduk. Hzl admlarla, sessizce. Yryor, kayyor, trmanyorduk. Yal ktkler ve yamru yumru kkler, yosun kapl kayalar ve yap yap dallar, suya batm allklar ve keskin yapraklar. Yamur dinmek bilmiyordu. Cepheye yryen askerlerin korku kazklarndan gemeleri gibi, yamurun ltl mzraklarndan geiyorduk. Su birikintileri oalyordu. Gsmze kadar kapkaranlk sulara batyor, ite o zaman geri dn olmayan bir dala getiimiz duygusuna kaplyorduk. Yarm gn sren yry blecek ne bir lk ne bir canl vard. Ormann hayvanlar allklarn ardna ya da inlerinin iine saklanm, gze grnmemilerdi. Yolumuza sadece Pigme kt. lerinden biri, nereden bulduu bilinmez toprak rengi ve siyah izgili bir kamuflaj gmlei giymiti. Kafasnn tepesinde dar bir erit vard. Mohikanlarnki gibi, gerek bir fra. nde yryenin gbeinin altnda duman zerinde bir kor paras, omzunda da yapraklardan rlm, silindir biimi ve kapal bir sepet vard. Rahibe Pascale ndekiyle konutu. lk kez Aka dili duyuyordum. Kaln sesi, tip^k "hmm-hmm"larla ve havada asl kalan uzun seslilerle yanklanyordu. Aka sepetini ap, rahibeye uzatt. Yeniden konutular. Hedefe der gibi zerimize yaan yamurun altnda, hareketsiz duruyorduk. Aalarn yapraklar damlalarn iddeti altnda eiliyor, aa gvdelerinden aa gerek seller akyordu. Rahibe bana bakmadan mrldand: "Bal, Louis." Sepete bakmak iin eildim. Parltl petekleri, yamalanm hazinelerine sarlm arlan grdm. Aka'ya bir gz attm. Keskin dili bir tebessmle bakyordu. Omuzlan ine izlerinden delik deikti. Bu adam vzr vzr bir aaca
193

trmanrken, sonra da yaprakl kubbenin altna szp kovann fkesine meydan okurken dndm. Kabuktaki bir yanktan ellerini sokusunu, birka ekerli somun iin, kovann iini aratnm gzlerimin nne getirdim. Sanki dncelerimi desteklemek istiyormu gibi, zerinden bal damlayan bir somun uzatt. Bir parasn kopardm, azma gtrdm. Boazma hemen nefis, ar ve derin bir koku doldu. Dilimin basks, mukavvams altgenlerden imdiye kadar tatmadm bir nektar kard. ylesine ho, ylesine tatlyd ki, karnmda bir eit ani esriklik duydum; sanki barsaklarm sarho olmu gibiydi. Yanm saat kadar sonra, Gomoun'un kampna varmtk. Burada bitki rts farklyd. Bizi o ana kadar evreleyen balta girmemi younluk artk yoktu. Tam tersine, orman aralanm, dzene girmiti, ince uzun, kapkara aalar gz alabildiine yaylyor, bu yayllaryla neredeyse kusursuz bir simetri oluturuyorlard. Hayalet kampta birka adm attk; aalarn altna belirli bir dzene uymakszn yaplm birka kulbeden baka bir ey yoktu. Youn bir yalnzlk hkm sryordu. Tuhaf, kesinlikle bo, kesinlikle hareketsiz bu yaprakl kubbe bana lmn eletii bir baka yeri, Max Bhm'n hareketimden nceki afak vakti aradm evini hatrlatyordu. Rahibe Pascale kk bir kulbenin nnde durdu. Victor'a bir eyler syledi, beriki de eski paavralara sanlm iki krek kard. Rahibe kubbenin hemen arkasnda, yeni kazlm topra gsterdi. "Buras" dedi. Sesi, yamur damlalannn grltsnde, zorlukla duyuluyordu. Srt antam yere braktm, kreklerden birinin sapma yaptm. Victor suskun ve titrek, bana bakyordu. Omuz silktim, elimdeki krei krmz topraa daldrdm. Bir insann brne bir bak saplyormuum gibi geldi. Kazyordum. Rahibe Pascale Victor'a bir eyler daha syledi. Anlalan, yolculuumuzun amac hakknda hibir ey anlatmamt. Hl kazyordum. Yumuack toprak, kree hi direnmiyordu. Birka dakikada, elli santimlik derinlie ulatm. Ayakla-nm bcek ve kklerin kaynat yosunlara batyordu. Rahibe, "Victor!" diye haykrd. Baklanm kaldrdm. M'Baka gzlerini ondan ayrmadan, ylece duruyordu. Baklan rahibeden bana yneldi, benden de rahibeye. Sonra topuklarnn zerinde dnd, bacaklannn olanca gcyle kat.
194

Sessizlik evremizi sard, iime devam ettim, ikinci krein yerden kaldnldn duydum. Gzlerimi kaldrmadan, mnldan-dm: "Brakn rahibe. Ltfen." Gsme kadar ukurun iindeydim imdi. evrem solucan, kurt, bcek ve rmcek kaynyordu. Bazlan darbelerimin iddeti karsnda kayor, bazlan da sarsnty srdrmemi engellemek istermi gibi, pantolonumun kumana yapyordu. Topran kokusu duyulann altst ediyordu. Elimdeki krek amurun slak birikintilerine arpyordu. Ne aradm unutmu, kazyor, kazyordum. Oysa birden daha sert bir yzeye dokunmak, beni geree geri dndrd. Yol arkadamn kiiliksiz sesini duydum: "Aa kabuu Louis. Az kald." Bir saniye tereddt ettim, sonra krein ucuyla topra kazdm. Bir tahta paras gzkt. Yzeyi hafif kabank, krmz ve atlakt. Krei ukurun dma attm, ellerimle aa kabuu karmaya uratm, ilkinde ellerim kayd, amura kapaklandm. Rahibe Pascale mezarn banda dimdik, elini uzatt. "Beni rahat brakn!" diye hayknp, yemden ie koyuldum. Bu kez kabuk gzle grlr biimde yerinden oynad. Saanak ak ukuru dolduruyor-du. Birden tahta knld. O hzla srtst dtm, kopan paray kafamda hissettim, iimde tuhaf bir yumuaklk duydum. Bir saniye kadar bu beklenmedik duyguyu tattm, sonra tm gcmle haykrdm; duyduum yumuaklk Gomoun'du, onun ocuk vcuduydu. Doruldum, sakinlemeye altm. Gen kzn cesedi nmde uzanyordu tm yoksulluuyla. iekli solmu bir elbise, zerine de ypranm bir ceket giydirmilerdi. Bu denli yoksulluk yreimi burktu. Yine de ocuun duru gzellii karsnda akndm. Aile kzlarn gmmeden nce yaralarm temizlemiti. Saldndan geriye sadece ellerinde ve plak ayak bileklerinde grnen hafif izler kalmt. Yz dokunulmam gibiydi. Kapal gzlerinin evresi kahverengi ve geni halkalarla kaplyd. Bu ortak zellie de armtm; lm, iki kahverengi mrekkep lekesi gibi, uykuya tpatp benziyordu. Bardm: "Sra sizde rahibe. abuk inin, yamur ukuru taracak!" Rahibe Pascale panosunu karm, me-zann banda dimdik duruyor, Isa'l hayla oynuyordu. Maden salan, grimsi yz, hepsi yamurun altnda parlyor, kadna elikten heykel havas veriyordu. Yeniden haykrdm: - Rahibe abuk! Fazla zamanmz yok.
195

Rahibe donmu gibiydi. Elektrik saanaklan gibi, aralkl titremeler vcudunu sarsyordu. -Rahibe! Rahibe bir parman mezara doru uzatt, sonra mekanik bir sesle kekeledi: - Tanrm, kz... Kz gidiyor... Baklarm ayaklarma evirdim ve mezarn amur duvarna dayanmak zorunda kaldm. Yamur derecikleri Gomoun'un elbisesinin altna szmt. Bacaklarndan biri imdi birikintinin yzeyinde, cesedin bir metre tesinde yzyordu. Sa kol omuzdan ayrlyor, ceketin yakasm aarak, kemiin beyazms kntsn ortaya karyordu. "Allah kahretsin!" diye mrldandm. Krmz sularda batp kyordum, glkle de olsa mezardan ktm. kar kmaz, yzst uzandm, ellerimi kk kzn koltukaltlarndan geirdim. Yitirdii kolu, aa kabuunun yannda sular aprdatyordu. Elbisenin kuma elimden kayd. Hrsla haykrdm: "Rahibe, yardm edin. Tanr adna, yardm edin!" Kadn kprdamyordu. Gzlerimi kaldrdm. Kol ve bacaklar gerek elektrooka tutulmu gibi kaslyordu. Dudaklar titreiyordu. Birden sesini duydum: ... Aziz Isa Efendimiz, sen ki mezarn banda dostun Azir'in lmne aladn, gzyalarmz sil, sana yalvaryoruz... Ellerimi yine amura daldrdm ve ocuun cesedine daha gl asldm. Bask altnda, kzcazn az ald, iinden solucanlar sald. Aka kz iinde milyonlarca bcei barndran deri bir klft artk. Elimdekini brakmadan kustum, iimdeki safray boalttm. ... Sen ki lleri yeniden canlandrdn, kardeimize ebed hayat bala, sana yalvaryoruz... Daha gl asldm, sonunda kk kz amurun yzeyine kardm. Gomoun bir bacan ve sa kolunu yitirmiti. Elbisesi la-terite bulanm ksz kalasnn zerinde yzyordu. En yakndaki kulbeye yneldim. Cesedi kaptm, yapraklarn korumasna sndm. ... Kardeimizi vaftiz suyuyla kutsadn, onu Tanr'nn ocuklarnn hayatnn btn nimetlerinden yararlandr, sana yalvaryoruz... Karanlkta kk cesedi kuru topran zerine yatrdm. Tavan ylesine alakt ki, emekleyerek hareket edebiliyordum. Rahibe Pascale'in antasn almak iin dar
196

frladm, sonra yeniden kulbeye dndm. Orada malzemeyi kardm; ameliyat aletleri, lastik eldivenler, gemici feneri, bir de ne ie yarayacan bilmediim, bir otomobil krikosu. antada bunlar dnda yeil kttan maskeler ve su ieleri de vard. Hepsi tertemiz ve el dememiti. Aletleri plastik bir rtnn zerine yerletirirken azndan, burnundan, gzlerinden bcek kusan Gomoun'a bakmamaya alyordum. Srlsklam elbisesi karnnn hizasnda hafife kabarmt. Altnda milyonlarca yaratk kaynyordu. Koku dayanlmazd. Birka dakika sonra, her ey bitmi olacakt. ... Onu kendi vcudunla besledin, onu krallndaki masana kabul et, sana yalvaryoruz... Yeniden dar ktm. Rahibe Pascale hl ayn yerde, duasn okuyordu. Hzla iki koluna yaptm, bu mistik felcin etkisinden kurtarabilmek iin btn gcmle sarstm. "Rahibe" diye haykrdm. "Allah kahretsin, kendinize gelin!" ylesine iddetle sarsld ki, elimden kurtuldu, bir dakika kadar sonra da, gzkapaklanyla "evet" dedi. Kulbeye kadar koluna girmem gerekiyordu. Gemici fenerini yakp, tavandaki dallardan birine astm. Stms bir beyazlk bizi aydnlatt. Rahibenin yzne bir maske taktm, zerine nlk giydirdim, sonra da ellerine lastik eldiven geirdim. Elleri artk titremiyordu. Donuk baklar kk kza yneldi. Soluu kt maskeyi kaldrp kaldrp indiriyordu. Keskin bir bakla, ameliyat aletlerini getirmemi iaret etti. Getirdim. Ben de nlk giymi, maske takp eldiven geirmitim. Rahibe Pascale makas ald, gsn amak iin elbiseyi kesmeye koyuldu. iimi yeniden iren bir bulant kaplad. Kk Aka'nn gs, kck, farkl, korkun bir yarayd. Kk memelerinden biri neredeyse kknden kesilmiti. Sa yannn hemen tm, koltukaltndan kasa kadar olan blm, tpk simsiyah ve atlak dudaklar gibi derin yrtklarla kaplyd. Daha da yukarda, kolsuz omzundan kemiin ucu grnyordu. Ama en nemlisi, asl yara, uzun ve belirgin olan asl yara, gsn st ksmndayd. Korkun bir grnt; sanki yrek yeni, hareketli ve rktc bir hayata balam gibi, yarann iki yanndaki deri hafife rperiyordu. Yine de btn bunlar gen kzn cinsel organnn yannda, hibir eydi; tmyle tysz vajina gbek deliine kadar alm, derinliklerinde kurtlarn, parlak kabuklu bceklerin
197

kaynat kahverengi kvrmlar ortaya karmt. Baylacak gibi olacakken, dehetle, baka bir gerei grdm. nmde Bhm'n fotoraflarndan birinin bire bir kopyas duruyordu. Balant. Balant buradayd, llerin ve karanlklarn dokusuna kaznmt. "Louis ne yapyorsunuz? Bana krikoyu verin!" Maske sesi bouyordu. Kekeledim: "Kri... krikoyu mu?" Rahibe ban sallad. Krikoyu uzattm. Yanna brakt, sonra buyurdu: "Yardm edin." iki eliyle asl yarann sol kanadna yapm, gs kemiine salamca dayanmt. Gcm tkenmiken, ben de ayn eyi yarann sa kanadna yaptm, sonra birlikte ekmeye baladk. Yark aldnda, rahibe krikoyu ald, iki ucunu gs kemiklerinin arasna yerletirdi. Hemen ardndan krikonun dilisini evirmeye koyuldu, kk gs kafesinin boluk zerine almasn izledim. "Su!" diye haykrd. Rahibeye ielerden birini uzattm. Koca ieyi boaltt. Yaradan bcek dolu bir takn boald. Rahibe Pascale hi tereddt etmeden ellerini yara daldrd, gen kzn organlarndan geriye ne kaldn aratrd. Bam evirdim. Rahibe Pascale biraz daha su dkt, sonra da feneri daha yalandan tutmam istedi. Elini bileine kadar cesedin gs boluuna soktu. Yz yaraya deecek kadar yaklat. Birka saniye boyunca i organlarn kartrd, sonra ekildi, dirseiyle krikoyu yerinden frlatt. Gs kafesinin iki kanad, bir bceinkiler gibi, hemen kapand. Rahibe rpertilerle sarslarak geriledi. Yzndeki maskeyi kopard. Cildi ylan derisi gibi kuruydu. Gri gzbebeklerini benimkilere dikip mrldand: - Haklymsnz Louis. K ameliyat etmiler. Kalbini almlar. Krknc blm Saat be olduunda, Zoko kampna varmtk. Gne alalyor-du. Yamurluklarmz ve srlsklam ayakkablarmz kardktan sonra, Rahibe Pascale tek bir kelime etmeden ay ve kahve hazrlad, isteim zerine yazd lm ilmhaberini hemen cebime tktrdm. Fazla bir deeri olamazd; Rahibe Pascale hekim deildi. Ama yine de onurlu birinin tankl yerine geerdi. - Rahibe, birka soruya daha cevap vermek ister misiniz? - Sorun. Rahibe Pascale sknetine kavumutu. Baladm:
198

- Orta Afrika'da buraya, cangln ortasna inebilecek ka helikopter var? - Sadece bir tane. O da Otto Kiefer'in, Sicamine'i yneten adamn emrinde. - Madendekilerin byle bir cinayet ileyebileceklerine inanyor musunuz? - Hayr. Gomoun profesyonel uzmanlar tarafndan ameliyat edilmi. Sicamine'dekiler kaba barbarlardr. - Para karlnda, bylesi bir operasyona yardm etmi olamazlar m? - Belki. Ahlak deerleri yoktur. Kiefer uzun zaman nce tutuklanm olmalyd. yi ama, neden? insan niye kk bir Pigme kzna saldrmak iin cangln ortasna girer ki? stelik, neden bylesi artlarda? Vcudunu neden bylesine kesip dorar? - Bu da bir sonraki sorumdu rahibe. Zoko sakinlerinin HLA grubunu renmenin bir yolu var mdr? Rahibe Pascale fal ta gibi alm gzlerini bana dikti: - Doku grubunu mu demek istiyorsunuz? - Evet. Kadn duraklad, elini alnnda gezdirdi, sonra mrldand: - Aman, aman Tanrm. - Cevap verin rahibe. Var mdr? - Aslnda, vardr... Ayaa kalkt. - Gelin. Rahibe bir el feneri ald, sonra kapya yneldi. Peinden gittim. Darda hava kararm, ama yamurun hz kesilmemiti. Uzaklarda bir yerde, bir jeneratr grubunun homurtusu duyuluyordu. Rahibe Pascale anahtarlarn kard ve bir odann, dispanserle ortak olan kapsn at. eri girdik. Boyutlar olsa olsa alt metreye drt metre olan odaya gl bir dezenfektan kokusu hkimdi. Solda, karanlklarn iinde, iki yatak grnyordu. Ortada, tahlil aletleri: radyografi, fzyogard, mikroskop. Sada, krk dkk bir masann zerinde, bir kablo karmaas ve ak gri bloklar ortasnda bir bilgisayar. Fenerin , birok CD-Rom'un da bulunduu bilgisayar grubunun zerinde dolat. Gzlerime inanamyordum; burada inanlmaz sayda veri depolayacak bir imkn vard. Resimleri hafzasna alacak, sonra da bilgisayarn belleine aktaracak bir tarayc grdm. Ama en artc olan, bilgisayara bal olan cep telefonuydu.
199

Rahibe Pascale fakirhanesinden dnyann drt bir tarafyla temas kurabiliyordu. Cangln ortasna dikilmi bu beton bina ile aletlerin gelimilii arasndaki elikiye armtm. - Bilmediiniz bir sr ey var Louis. Her eyden nce, buras Afrika'nn bir kesinde unutulmu bir misyon deil. Tam tersine. Zoko dispanseri bir yardm kuruluunun da desteiyle becerilerini snadmz bir pilot projedir. - Hangi yardm kumlusu? diye kekeledim. - Tek Dnya. Soluum kesildi. Kalbim tekledi. - Bundan yl nce, kilisemiz Tek Dnya'yla bir anlama imzalad. rgt Afrika'da kalc olmak istiyor, bunun iin de tecrbelerimizden faydalanmay dnyordu. Bize modern malzeme, rahibeler iin teknik bir eitim ve ihtiyalarmza gre ila nerdiler. Tek yapmamz gereken Cenevre'deki merkezleriyle temas srdrmek, aratrmalarmzn neticelerini bildirmek, sras geldiinde de hekimlerini karlayp arlamakt. Barahibe bu tek tarafl anlama Jabul etti. 1988 ylnda. Ondan sonra, her ey B!den fonlar ayrld. Zoko misyonu alet yar- )nya'mn uzmanlar buraya gelip bana aletlerinin nasl kullanlacan gsterdiler. - Nasl adamlard? - Tanr'ya inanmyorlar ama, insanla iman ediyorlar; en az bizler kadar. - Malzeme dediiniz, nelerden oluuyor? - zellikle tahlil malzemesi; yani radyografi, salk taramas iin gerekenler. - Ne taramalar? Rahibe Pascale yzn buruturdu. Sanki yznn metalini izmi sivri bir u gibi. Mrldand: - Ben de pek bilmiyorum Louis. Hastalarn kann almakla, biyopsi yapmakla yetiniyorum. - tyi de, tahlilleri, analizleri kim yapyor? Rahibe tereddt etti, sonra gzlerini indirip fsldad: -O. Bilgisayar gsteriyordu. - Paralan programlanm taraycya yerletiriyorum, testleri o yapyor. Sonular hemen bilgisayara aktarlyor, bilgisayar da dosyalar tutuyor. - Burada bu dediiniz tahliller kimlere yaplyor?
200

- Herkese. Bu onlann iyilii iin, anlamyor musunuz? Yorgunca bam sallayarak onayladm, sonra sormay srdrdm: - Sonular kime bildiriliyor? - Cenevre'deki merkeze. Modem ve cep telefonu sayesinde, dzenli olarak bilgisayarla temas kuruyorlar ve Zoko Pigmeleri-nin salk durumuyla ilgili veri tabanlarna girip, istatistikler hazrlyorlar. Salgn tehlikesi, parazit gibi oluumlar izliyorlar. Her eyden nce, bir korunma yntemi. Bylece, acil bir durumda, ihtiyacn duyduumuz ilalar bekletmeden gnderebiliyorlar. Yntemin sinsilii kanm donduruyordu. Rahibe Pascale tm masumiyetiyle organik rnekler alyordu. Sonra bilgisayar yazlmn ngrd testleri gerekletiriyordu. Bylece program, baka verilerle de birlikte, her Pigme'nin HLA grubunu da inceliyordu. Sonra bu sonular Cenevre'deki genel merkezin bavuru kayna olarak kullanlyordu. Zoko sakinleri her trl doku zellikleri bilinen, kusursuz bir insan deposuydu. Kukusuz Sliven'de, Balatakamp'ta da hastalar ayn yntemle gzleniyordu. Bu sistem Tek Dnya'nn btn kamplarnda kullanlyor, bylece rgt korkun bir organ livar gibi alyordu. - Tek Dnya'yla kiisel temasnz var m? - Hi yok. ila siparilerimi bilgisayar zerinden veriyorum. Ayn zamanda da burada uygulanan alan, yaplan tedavileri de ekliyorum. Bazen de modem araclyla aletlerin ileyiini denetleyen bir teknisyenle temasa geiyorum. - Tek Dnya yetkilileriyle hi konumuyor musunuz? - Hayr. Rahibe birka saniye sustu, sonra devam etti: - Bu aratrmalar ile Gomoun'un lm arasnda bir iliki olduunu mu dnyorsunuz ? Aklama yapmaktan ekmiyordum. - Hibir eyden emin deilim rahibe. Aklmdan geenler ylesine inanlmaz ki... Elinizde Gomoun'un dosyas var m? Rahibe Pascale masann zerindeki metal bir kutunun iini arad. Birka saniye sonra, bir karton uzatt. Fenerin nda, kartonun zerini okudum. Fie kk Gomoun'un ad, ya, doduu ky, boyu ve kilosu yazlmt. Sonra stunlar grnyordu. Solda, tarihler. Sada, ocukcaza uygulanan tedaviler. Bir orman ocuunun gnlk yaamm
201

ssleyen olaylar grdmde, yreim skt. Sonunda kartonun altnda, aradm kk harflerle yazlm olarak buldum. Gomoun'un HLA tiplemesini. HLA: Aw193-B375. Tylerim rperdi. Bu harfler hi kukusuz kk Aka'nn hayatna mal olmutu. - Louis bana cevap verin; bu analizler, kzcazn lmnde bir rol oynad m? - Henz ok erken rahibe, ok erken... Rahibe Pascale topluine ba gibi parlayan gzlerini bana dikmiti. Yzndeki ifadeden, yntemin acmaszlm nihayet anladn grdm. Asabi bir tik yine dudaklarn titretiyordu. - Bu imknsz... imknsz... - Sakin olun rahibe. Daha hibir ey bilmiyoruz. Ben... - Hayr, susun... imknsz. Geri geri ktm, sonra yamurun altnda, kampa doru kotum. Yol arkadalarm atein evresinde toplanm, akam yemei yiyorlard. Manyok kokusu sundurmann altn doldurmutu. Oturmam sylediler. Yola kma emri verdim. Hemen. Bylesi bir emir sapklkt. Byk siyahlar koyu karanlklardan ok korkarlard. Ne var ki sesimden ve yzmden, hibir tartmay kabul etmeyeceim anlalyordu. Beckes ve dierleri istemeye istemeye toparlandlar. Rehber kekeledi: - Ne... nereye gidiyoruz patron? - Kiefer'e. Sicamine'e. ek'i afaktan nce yakalamak istiyorum. Krk birinci blm Btn gece yrdk. Sabahn drdnde, Kiefer'in madenlerine yaklamtk. Gnn masn beklemeye karar verdim. Hepimiz iliklerimize kadar slanmtk ve bitkindik. Snacak bir yer arama zahmetine bile katlanmadan, patikann kenarna yerletik. Balan-mz omuzlarmza gml, meldiimiz yerde uyukladk. zerime imdiye kadar hi karlamadm bir uykunun bastrdm hissediyordum. Gzlerimi kamatran kapkara bir imek beynimdekile-ri paralad, sonra beni sanki kl yataklarn en derinine yatrd. Saat bete uyandm. tekiler hl uyuyorlard. Zaman kaybetmeden, tek bama, maden iletmelerine doru yrdm. Bunun iin, madenciler tarafndan alm eski patikay izlemek yeterliydi. Aalar, sarmaklar, bataklklar
202

patikaya kar saldnya gemi, yolun zerinde zarif tezhipler, yaprak am ejderler, kk freskler iziyordu. Sonunda patika geniledi. Glock'u klfndan kardm, arjrn dolu olup olmadm kontrol ettim, sonra kemerime taktm. Bir su birikintisine batm bir avu insan, elleriyle topra kazyor, sonra da topladklan amuru elekten geiriyordu. Yaptkla-n kokulu ve slak bir sabr iiydi. Madenciler afakla birlikte ie koyuluyor, yava hareketlerle alyorlard. Koru renk gzlerinde bitkinlikten ve sersemlikten baka bir ey okunmuyordu. lerinden bazlan ksryor, sonra karanlk sulara tkryordu. Dierleri titreiyor, bitmek bilmeyen prtlar kanyorlard. evrede, ku lklanyla ve kanat sesleriyle dolu bitkisel bir gemi gibi, yksek yaprak kubbesi ykselip alyordu. In altnms ans ykseliyor, gz alabildiine yaylyor, artk her yapran ucunu yakyor, dallann ve sarmaklarn doldurduu kk boluklar atee veriyordu. Derenin yukarsnda, barakalardan yaplm bir kamp grlyordu. Teneke bacalardan youn dumanlar ykseliyordu. Otto Kiefer'in inine doru yrdm. Buras barakalarla ve bez adrlarla evrili, krmz ve amurlu, yeni bir aklkt. Ortaya uzunca bir masa kurulmutu; masann evresinde de kahve iip manyok yiyen otuz kadar ii vard. Bazlar radyonun zerine eilmi, jeneratrlerin gmbrtsne ramen Radyo Bangui'yi ya da RF'yi dinlemeye alyordu. Yzlerinde binlerce sinek vard. adrlarn giriine ateler yaklmt. Alevler iinde maymunlar kzanyor, ttslenmi tyleri iren bir koku yayyordu. Her yanda, ateten titreen insanlar vard. Bazlar yrtk prtk elbiselerini -ceketler, kazaklar, muambalar- st ste giymiti. Her eit pabu -sandaletler, izmeler, burnu timsah az gibi alm mokasenlergrlyordu. Dierleriyse yan plakt. Turkuvaz renkli bir bubuya sarnm, bana rgden bir eit inli apkas geirmi, uzun boylu bir adam gzme kestirdim. Bir karnca-yiyenin boynunu vurmu, dikkatle hayvann kann iiyordu. Burada elikili bir hava esiyordu; bir umut ve umutsuzluk, sabrszlk ve aldrmazlk, bitkinlik ve heyecan karm. Tm bu insanlar ayn kayp de aitti. steklerine tutunmu,
203

hayatlarn ellerinin kzl amurdaki gnlk aramalanna adamlard. Son bir kez, kamp gzlerimle taradm. evrede motorlu bir aracn glgesi bile yoktu. Bu adamlar ormann tutsayd. Masaya yaklatm. lerinden birka usulca ayakland. Adamn biri sordu: - Ne aryorsun patron? - Otto Kiefer'i. Adam zerindeki tabelada "Ynetim" yazl oluklu sacdan kulbeye bir bakt. Kulbenin kaps aralkt. Vurup girdim. Elim Glock'un kabzasnda, son derece sakindim. Gzlerimin nndeki manzarann rktc hibir yan yoktu. Solgunluuyla bir iskeletin kansz parltsn anmsatan uzun biri, ahap ve metalden yaplm eski bir televizyonun zerindeki videoyu onarmaya alyordu. Altmlarmda olmalyd. Bandaki apka, benimkine benziyordu. Metal ereveli, hava delikli, hak renkli bir kasket. Gri renkli bir fanila giymiti. Belinde bo bir tabanca klf vard. iekbozuu izleriyle kapl yz uzun ve kemikliydi. Burnu sivri ve uzun, dudaklan inceydi. Gzlerini bana doru kaldrd. Mavi, slak, donuk ve bo baklar. - Selam. Ne istiyorsunuz? - Otto Kiefer misiniz? - Hayr, ben Clement'm. Videodan anlar msnz? - Pek saylmaz. Otto Kiefer nerede? Adam cevap vermedi, yeniden cihazn zerine eilip, homurdand: "Bana bir tornavida lazm." Sorumu tekrarladm: - Kiefer'in nerede olduunu biliyor musunuz? Clement tulara basyor, gstergeleri kontrol ediyordu. Bir sre sonra, yzn buruturdu. Korku barsaklarm burdu; ih-tiyann dileri sivriltilmiti. - Kiefer'den ne istiyorsunuz? dedi gzlerini kaldrmadan. - Sadece birka soru sormak. Altmlk ihtiyar yine homurdand: "Bana bir tornavida lazm. Galiba nerede olduunu biliyorum." Yanmdan geti, zeri slak ktlarla ve bo ielerle dolu metal bir masann arkasna doland. En stteki ekmeceyi at. Ayn anda zerine atldm ve ekmeceyi elinin stne kapadm. Gergin koluna tm gcmle abandm. Bilei tok bir ses kararak knld. Clement'n gk bile kmad. lgn herifi ittim, gitti slak tahtaya yapt. Knk eli bir 38'lik Smith Wesson'a
204

kenetlenmiti. Elindeki tabancay kaptm. htiyar hareketimden yararlanarak, sivri dilerini elime geirdi. Korkunun glgesini bile duymadm. Tabancann kabzasyla suratna vurdum, fanilasnn yakasndan yakaladm, ayaklarn yerden kestim ve zerinde plak memeli bir kadn resmi olan takvime kadar kaldrdm. Clement yine yzn buruturdu. Aznda derimden kopard lifler vard. 38'lii burun deliine soktum. (Artk det haline geldi.) - Kiefer nerede alak? Herif kanl dudaklarnn arasndan mnldand. - bne. Hibir ey sylemeyeceim. Namluyla azna vurdum. Dudaklannn arasndan birka di frlad. Grtlan sktm. Patlak dudaklanndan boanan kan, sklm elimden akyordu. - t Clement. Konuursan iki dakikada buradan km olurum. Seni madeninle, beyaz Pigme lgnlklannla ba baa bra-knm. Konu. Kiefer nerede? Clement salam eliyle azn silip homurdand: - Burada deil. Parmaklarn sktm: -Nerede? - Bilmiyorum. - Kafasn tahta duvara arptm. Takvimdeki kzn memeleri titreti. L - Konu Clement. - Ba... Bayanga'da. Burann batsnda. Yirmi kilometre... Bayanga. Beynimde bir imek akt. M'Konta'nn szn ettii ovalarn ad. Her sonbaharda kular oraya geliyordu. Demek leylekler dnmt. Haykrdm: - Kularn yanna m gitti? - Kular m? Ne kuu? Kan iici herif numara yapmyordu. Neler dndnden haberi yoktu. Devam ettim: - Ne zaman gitti? - iki ay nce? - iki ay, emin misin? - Evet. -Helikopterle? - Tabi. Hl yal srngenin boynunu skyordum. Kr kr derisi iiyor, oksijen bulmaya alyordu. armtm. Bu anlattklar varsaymlarmla uyumuyordu. - Gittiinden beri, hi haber almadn m? - Hayr... almadm...
205

- Hl Bayanga'da m? - Bilmiyorum... - Ya helikopter? Helikopter yaklak bir hafta nce geldi, deil mi? - Evet. - iinde kim vard? - Bilmiyorum. Grmedim. Kafasm yine tahta duvara arptm. plak memeli kz ivisinden kurtuldu. Clement ksrd, sonra kan tkrd. Tekrarlad: - Yemin ederim. Hibir ey grmedim. Biz... biz sadece helikopter sesi duyduk. Hepsi bu. Madene inmediler. Yemin ederim! Clement bir ey bilmiyordu. Elmaslann ya da alnt kalplerin rgtne dahil deildi. Kiefer'in gznde, kmdaki amur kadar bile deeri yoktu anlalan. Yine de srar ettim: - Ya Kiefer? O helikopterde miydi? Yal madenci tm sivriltilmi dilerini gstererek srtt: - Kief er mi? Artk kimseyle gidemiyor. - Neden? - Hasta. - Hasta m? Neler anlatyorsun Tanr'nn cezas? Yal beki ypranm vcudunu sarsarak tekrarlyordu: 1 - Hasta. Kief er hasta. Has... hasta... Clement kanl kahkahalarnda bouluyordu. Parmaklarm atm, yere ylmasna engel olmadm. - Ne hastal, lgn ihtiyar? Konu. Bana lgnlklarn habercisi, yan bir bak att, sonra gcrtl bir sesle cevap verdi: - ADS. Kiefer AiDS'e yakaland. Krk ikinci blm Bacaklarmn olanca gcyle kotum, ormanda Beckes'nin, Tina'nn ve tekilerin yanna vardm. Elimi sardm, sonra yeniden hareket emri verdim; bu kez Bayanga'ya doru. Daha geni bir patikay izleyerek, doruca batya doru yrdk. Yol on saat srd. Souk manyok artklarn yemek iin verdiimiz mola dnda durmadan, soluk solua, bitkin, sessiz, on saatlik bir yry. Yamur yeniden balamt. Hi dikkatimizi bile ekmeyen, bitmek tkenmek bilmeyen sicimler. Arlam elbiselerimiz vcudumuza yapyor,

206

ilerlememizi gletiriyordu. Yine de tempomuzu yavalatmadk, akam sekize doru Bayanga grnd. Uzakta sadece birbirlerinden ayr, titrek klar grlyordu. Havay bir manyok ve mazot kokusu sarmt. Bacaklarmda vcudumu tayacak derman kalmamt. Yreime, bir kbusun knlan dalgas gibi, yakc bir sanc rekleniyordu. "Kosica'nn, terk edilmi tomruk irketinin villalarnda kalacaz" dedi Beckes. Karanlk kentten getik, patikann sonsuz dnemeler izdii sazl bir ovay geride braktk. Yol birden geniledi, gecenin karanlnda byklnden baka bir eyi grlmeyen geni bir savana ald. Ormann bat snmna varmtk. Villalar grnd. Birbirlerinden ylesine uzaktaydlar ki, yabanc gibi duruyorlard. Birden, elinde bir el feneri olan bir siyah yolumuzu kesti. nce Beckes'yle Songo dilinde bir eyler konutu, sonra da bizi kk bir verandaya alan geni bir eve gtrd. yz metre kadar temizde, yan aydnlk baka bir villa grlyordu. Fenerli adam, sesini alaltarak aklad: - Dikkatli olun, o villada bir canavar var. - Nasl bir canavar? - Otto Kiefer diye bir ek. Korkun bir adam. -Hasta, deil mi? Zenci fenerinin n yzmde gezdirdi: - Evet. ok hasta. ADS. Kiefer'i tanyor musunuz? - Adn iittim. - O beyaz hayatmz mahvediyor, patron. Geberemedi bir trl. - Durumu umutsuz mu? - Tabi ki, dedi adam. Ama hastal dediim dedikiliini engellemiyor. 0 hayvan tehlikeli. Hem de ok tehlikeli. Onu burada herkes tanr. Kim bilir ka siyah ldrd. Bugn de yannda el bombalan ve otomatik silahlar var. Hepimizi br tarafa gnderecek. Ama istedii olmayacak! Benim de bir tfeim var ve... Zenci tereddt etti. fkesi burnunda birine benziyordu. - O herif villada tek bana m kalyor? - Yannda hizmetini gren bir kadn var. Bir M'Bati. O da hasta. (Zenci duraklad, sonra yine fenerini yzme tutarak devam etti.) Yoksa onu mu grmeye geldin patron? Gece lk bir urup gibi ard.

207

- Hem evet hem de hayr. Bir ziyaret etmek isterdim dorusu. Hepsi bu. Bir dost ziyareti. Zenci fenerini indirdi: - Tuhaf dostlarn var patron. (ini ekti.) Burada, kimse bize et vermek istemiyor artk. Kiefer ldnde, her eyi yakmaktan sz ediyorlar. Beckes ykleri villaya tayordu. Tina gecenin karanlnda kaybolmutu. Zenci'nin parasn verip, son sorumu sordum: - Ya leylekler, hani o siyah beyaz kular? Buradan uzaa m konarlar? Zenci kollarn at, tm ovay gsterdi: - Leylekler mi? Buraya bile konarlar. Topraklarnn tam ortasndayz. Birka gn sonra, saylar binleri bulur. Ovada, nehir kysnda, evlerin evresinde. Her yerde. Bir adm atamayacak hale gelirsin. Yolculuum bitmi, son noktaya varmtm; leyleklerin, Louis Antioche'un, Otto Kiefer'in yolunun sonuna, elmas kaakl zincirinin son halkasna. Adamla vedalatm, srt antam alp eve girdim. Olduka byk, alak masalarla, ahap koltuklarla denmi bir yerdi. Beckes koridorun sonunda, sadaki odam gsterdi. Odama girdim. Ortada, yatan tepesinden inen, yksek ve geni bir cibinlik vard. Tllerin arasndan bir ses ykseldi: - Geliyor musun Louis? Her yer karanla gmlm olsa da, Tina'nn sesini tanmtm. - Orada ne aryorsun? dedim, soluk solua. - Seni bekliyorum. Bir kahkaha att, parlak dileri alacakaranln dokusunu paralad. Tebessmn cevapladm, kaderin bir kerecik de olsa nefes alma zaman tandn dnerek, cibinliin altma szldm. Krk nc blm Hi zaman kaybetmeden, hzl hareketlerle bubusunu zdm. iki gs ahap torpiller gibi frlad. Azm kvrck ve yakc organna kapadm. Orada neyi aradm bilmiyordum; belki unutulmay, belki sevgiyi, belki de tuzlu pimanlklar. Cildi rperdi. Dzgn bacaklar kirlettiim imparatorluun zerine ald. zerimde bir ses Songo dilinde konutu, sonra da uzun parmakl eller beni kaldrd, kalalarmn zerine oturdu, beni karanln kvrmna

208

yerletirdi. O zaman usulca, ok usulca, Tina'nm bacaklarnn arasna girdim. Vcudu gergin ve keskindi, sanki kas ve zarafetten yorulmutu. Hi dokunmuyormu gibi yaparak, yumuaklklanyla, gcyle istedii gibi oynuyordu. Tina bana sahip olmay bildi. Bilinmez, derin ve zonklayc hareketleri boyunca, beni de srkledi. Elleri srlarm yerle bir etti, tenimin en duyarl noktalarn buldu. zerine tnemi, tere ve atee boulmu, dudaklarm siyah koltukaltlarnda, rktc dili aznda, sert ve rpertili gslerinde gezdiriyordum. Birden, gereinden de abuk, iimde bir dalga ykseldi, bir zevk patlamas yerini straba brakt. O anda, sanki ruhumu zmek istermi gibi, grntler beynimi kuatt. Gomo-un'un bceklerle kapl cesedini, Sikkov'un yakc boynunu, Mar-cel'in kanl yzn grdm, ocukluumun cibinlii alevler ve trtlar iinde kayboldu. Birka saniye sonra, her ey bitmiti. Zevk damarlarm dolduruyor, daha imdiden damamda bir kabir tad brakyordu. Oysa Tina'nm ii daha bitmemiti. Kllarmn ortasna atld, ltl yumuak dili ve gergin vcudu hayvansal bir fkeyle do-rulana dek, koltukaltlarm, bacak aram yalad, emdi. Artk terli bir savunma yapamyordum. Tina inleyerek elimdeki sarglan zd, parmaklanm karanlkta parlayan ateli, pembe organna soktu. Kvranarak, dnenerek zevkin doruuna eriti; o srada yeniden alan yaramdan akan kan bacaklarna szyordu. te o zaman bir koku patlamas oldu, gen kadnn keskin zevkinin kokusu gibi, yakc ve nefis rayihalar yayld. Tina gerildi, kendi nektarnda yok olan bir zevk iei gibi, araflarn zerine devrildi. O gece hi uyumadm. Tina'nn molalar boyunca, durmadan dndm. Kaderimin gizli mantn, hayatm tehlikeye girdike nme konulan ve gittike artan heyecanlar, duygular, ihtiam dndm. Btn olanlarda arpc bir simetri vard; yamurlu gkler, Marcel'in dostluu, Sarah'n ya da Tina'nn okaylar gardaki acmaszlkta, igal altndaki topraklardaki iddette ve Gomoun'un kirletilmi cesedinde yanklanyordu. Her ey, zerinde yrdm ve bana ramen beni hayatn sonuna gtren ayn yolun iki yakasn oluturuyordu. nsann daha fazlasn kaldramayaca, bilincinin tesinde bir yerde, gereinden
209

fazlasn bildii iin lm kabul ettii noktaya. Evet o gece, cibinliin altnda, lmmn mmkn olduunu kabul ettim. Birden bir grlt duyuldu. Birka saniye boyunca ayn hafif ve inat yank, sabah havasnda bir parlt tokumas gibi tekrarland. ok iyi tandm bir rpnt, bir patrtyd bu. Saatime baktm. Sabahn alts olmutu. Gne storlu camlarn ardnda gszce parlyordu. Tina uykuya dalmt. Pencereye yaklatm, storlu camlan atm, dar baktm. Oradaydlar. Sska bacaklarnn zerinde dikilmi, yumuak, gri. Bir soluk gibi yere konmu, imdi de ovaya yaylyorlar, vil-lalann evresinde dolanyorlar, nehrin kysnda kalabalklap, ince uzun sazlarn arasnda dolayorlard. Zamann geldiini anladm. - Gidiyor musun? diye fsldad Tina. Cevap yerine, cibinliin altna dndm ve onu ptm. Yastn zerinde dik rgleri grnyor, gzleri de alacakaranlkta ate-bcekleri gibi parlyordu. Vcudu karanlklara kanmt. Sanki arzu glgelerin iinde, yerini bulmu gibiydi. simsiz ve gizli, ama gelip bulacaklar iin ba dndrc. Elimi bu zevk sap zerinde gezdirip biteviye yumuaklk tuzaklar kuran teni, kntlar, byl yuvarlaklklan okayamadm iin, hi bu kadar ac ekmemitim. Kalkp giyindim, sonra kk ses kayt cihaznn gerektii gibi alp almadn kontrol edip cebime attm. Tabanca klfn taktmda Tina yaklat, uzun kollanyla sarld. Burada ebed bir II sahne oynayacamz anladm; savann her lkede, her dilde, binlerce yldr tekrarlanan veda sahnesi. - Cibinliin altna gir, diye mnldandm. Orada hl kokularmz var. Onlan bul ve sakla kk ceylan. Sonsuza dek kalbinde yaasnlar. Tina szlerimi hemen anlamad. Sonra yz aydnland, Sango dilinde veda etti. Danda, slak afan zerinde, gk menevileniyordu. Yksek otlar kvlcmlar sayordu; daha nce hi bylesine temiz bir hava solumamtm. Binlerce leylek, gz alabildiine yaylyordu. Siyah ve beyaz, beyaz ve siyah. Zayf, tysz, bitkin grnyorlard, ama mutlu olduklan belliydi. On bin kilometre sonra, hedeflerine varm
210

olacaklard. Bu son etabn karsnda yalnzdm, Kiefer'in, kbusun son paralarn bilen canl cenazenin karsnda da yalnzdm. Son bir kez Glock'umun arjrn kontrol ettim, sonra yola koyuldum. Herifin kald ev, nehir sularnn zerinde apak grnyordu. Krk drdnc blm II Grlt karmadan verandann basamaklarm trmandm. Salona girdiimde, ahap bir kanapeye kvrlm, horul horul uyuyan M'Bati kadnn grdm. Kaba yz rahatsz bir uykuda, alabildiince irkin grnyordu. Yanaklar sabahn ilk klarnda parldayan yara izleriyle kaplyd. Kadnn evresinde, ocuklar zeminin zerine kvrlm, yrtk prtk battaniyelerin altnda uyuyorlard. Sola bir koridor alyordu. Villann biraz nce ayrldm eve ne denli benzediini grnce ardm. Kiefer de benim kaldm villann bir eine yerlemiti. Dikkatle ilerledim. Duvarlar boyunca yzlerce kertenkele kouturuyor, kuru gzleriyle beni izliyordu. Villaya tarif edilemez bir koku hkimdi. Nehirden gelen kokular da atmosferi doyurmutu. Biraz daha ilerledim, iimden bir ses Kiefer'in benimkinin ei olan odada kaldm fsldyordu: koridorun sonunda, sadaki odada. Odann kaps akt. Alacakaranla gmlm bir odayla karlatm. Yksek cibinliin altnda, bo gibi grnen bir yatak uzanyordu. Yatan yanndaki alak masann stnde yarsaydam ieler ve iki rnga vard. Mezara benzeyen odann iine bir iki adm attm. - Burada ne aryorsun adamm? Buz gibi bir rpertiyle dondum. Ses cibinliin ardndan gelmiti. Ama buna ses demeye bin ahit isterdi. Olsa olsa bir fslt, anlalr szckler olutururken zorlanan, tkrk ve hrtlarla dolu bir slk. Bu sesin mezara kadar benden ayrlmayacan hemen anladm. Ses devam etti: - oktan lm birine bir ey yaplmaz. Yaklatm. Elim Glock'un kabzasmda, rkm bir ocuun eli gibi titriyordu. Sonunda, tl perdenin arkasndakini grdm. Tm ruhumdan ykselen irenme duygusunu bastramadm. Hastalk Otto Kiefer'i kurallara uygun biimde kemirmisti. Teni iskeletine bol gelen, bumburuuk bir deriden farkszd. Ne banda sa ne de yznde ka ya da kirpik vard. Baka bir yerinde de kl ty olmad belliydi. Alnnda, boynunda,
211

kollarnda, urada burada siyahms lekeler, kurumu kabuklar grlyordu. Koyu izgili beyaz bir pyama giymi, lmn tesine gemi bir adam gibi yatanda oturuyordu. Yz hatlarn gremiyordum. Sadece gz yuvalarn, iki gzn kkrt gibi parldad karanlk boluklar seebiliyordum. Belirgin olan tek bir ey vard: klsz cilt zerinde kapkara, kupkuru dudaklar. Dudaklar daha da kara, imi dietlerini rtyordu. Azn iinde de dzensiz ve sarmtrak diler parlyordu. Konuan ite bu korkunluktu. - Cigaran var m? -Yok. - Pislik. yleyse koca kn burada neden gezdiriyorsun? - Size... size sorulacak birka sorum var. Kiefer tkrkler saarak gld. Pijamasnn zerine kahverengimsi salyalar akt. Adam hi aldrmad. Glkle konutu: - yleyse kim olduunu biliyorum. Sen iki aydan beri ilerimizin iine eden pezevenksin. Biz seni br tarafta, douda, Sudan'da sanyorduk. - Planlarm deitirmem gerekti. Yoksa ne yapacam kolaylkla tahmin edilir olmaya balamt. - Sen de buraya, ihtiyar Kiefer'i bulmaya geldin. yle mi? Cevap vermedim. Belli etmeden, ses kayt cihazn altrdm. Kiefer'in soluklan pes seslerde slklanyor, tkrk dalgalarnn tepesinde kouyordu. Bataklkta boulmakta olan bir bcein l gibi. Saniyeler geti. Kiefer yeniden konutu: - Ne soracaksn ocuk? - Her eyi, dedim. - Neden anlataym ki? Buz gibi bir sesle yantladm: - nk acmasz birisin Kiefer. Btn acmaszlar gibi, sayg duyduun kurallar var. Savan, kazanann kurallar. Sofya'da birini, bir Bulgar' ldrdm. Bhm adna alyordu, israil'de de bir bakasn ldrdm, Miklos Sikkov adnda biri, o da Bhm'n maasyd. M'Baki'de M'Diaye'yi biraz silkeledim, on be yl nce senin neler yazdrmak istediini anlatt. Clement'n dilerini krdm, buraya kadar gelip seni buldum Kiefer. Neresinden bakarsan bak, kazanan benim. Elmaslarn ve leyleklerin yksn de biliyorum. Geen nisandan beri, kayp talan
212

aradnz da. ebekenin nasl altn anladm. Planlannz rendii iin, srail'de do Gabor'u ldrdnz rendim. Bir sr ey biliyorum Kiefer. Bu sabah da, namlumun uundasn. Elmas kaakl bitti. Max Bhm ld, senin de fazla zamann yok. Kazandm Kiefer, ite bunun iin konuacaksn. Islk hl yanklanyordu. Karanlkta, Kiefer'in horlad dnlebilirdi. Ya da tam tersine, slk alan, tehdit eden bir ylan gibi, pusuya yattn. Sonunda, fsldad: - Peki, ocuk. Bir anlama yapalm, sen ve ben. Hastalklann penesinde kvransa da, silahm kafasna evrilmi olsa da, Kiefer hl ie hkim adam roln oynamaya devam ediyordu. ek elindeki kozlan sayd. fkeli sesinde belli belirsiz bir Slav aksan seiliyordu: - Bu kadar ey bildiine gre, burada bana ne ad verdiklerini de renmi olman gerekir: "Tonton El Bombas". arafn altnda, hemen yaknmda, patlamaya hazr, scack bir el bombas var. ki seenekten biri. Ya bu sabah terim, sen de kran belirtisi olarak beni nallarsn. Ya da beni vuracak kadar taakl kmazsn, o zaman ben ikimizi de havaya uururum. imdi. Bana bu ii bitirmek iin gzel bir frsat verdin ocuk. Tek bama, ok g olurdu. Yutkundum. Kiefer'in eytans mant sinirlerimi germiti. lmne birka gn kalmken, neden Glock'la intihar etmek istiyordu ki? Cevap verdim: - Seni dinliyorum Kiefer. Zaman gelince, elim titremeyecek. Canl cenaze sntt. Dudaklanndan kara salyalar szd. - ok iyi. yleyse iyi dinle. Bylesi yklere her gn rastlayamazsn nk. Her ey yetmilerde balad. Bokassa'nn sa kolu gibiydim. O dnemde, yaplacak epey i vard. Hrszlardan bakanlara kadar her eyin, herkesin ivisi kmt. Karanlk iler yapyor, paym da alyordum. Gel keyfim gel. Ne var ki Bo-kassa gittike ldnyordu. nce iki Martine hikyesi kt, sonra kesik kulaklar. ktidar hrs da kannca, iler sarpa sarmaya balad... Bokassa 1977 bahannda bana bir grev nerdi. Max Bhm'e elik edecektim. svireli'yi yle byle tanyordum. Yanllar dzeltmek tutkusu dnda, olduka yararl bir herifti. Kahve ve elmas kaaklna girimiken bile, ellerini temiz tutmaya alyordu. Bhm o yl M'Baiki'ye gelmeden bir elmas damar bulmutu. aknlkla araya girdim:
213

- Damar m? - Evet. Bhm ormanda su birikintilerinin kenarnda kusursuz elmaslar bulan kyller yakalamt. Bulduu damarn deerini belirlemek ve elmas karma ilemlerini balatmak iin tand Gney Afrikal bir jeologu buraya getirtti. Bhm elini pislie srmyordu ama, Bokassa kukuluydu. Kafasnda, svireli'nin ona kazk atacana dair bir kan vard. Bu yzden ii bana verdi, yanmzda da Bhm, jeolog ve Van Dtten adl bir herif daha vard. - PR 154 aratrmas. - Ta kendisi. - Sonra? - Her ey planland gibiydi. Gneye, SCAD iletmesinin tesine getik. Yanmzda on kadar hamalla, yamurun altnda, amurlarn iinde, yayan. Damara ulatk. Bhm ile tekerlek arkada analizleri yaptlar. -Tekerlek mi? - Van Dtten homosekseldi. Afrikal o koca kulampara, siyah kalalara ve kk iilere baylyordu... Yoksa bir resim izmem mi gerekecek ufaklk? - Devam et Kiefer. - kisi gnlerce alt. Yer belirleme, karma, analiz. Her ey Bhm'n varsaymlarn doruluyordu. Damar elmas kaynyordu. imdiye kadar grlmemi kalitede elmas. Kk, ama kesinlikle tertemiz. Van Dtten inanlmaz bir verim alnacam sylyordu. O akam, madene ve alacamz dle kadeh kaldrdk. te o srada nereden geldii belirsiz bir Pigme kageldi. Max Bhm'e mesaj getirmi. Ormanda byledir. Akalar ulaklk yaparlar. svireli mektubu okuduktan sonra amurun iine yld. Derisi bir otomobilin i lastii gibi imiti. Van Dtten atld. Gmleini yrtp, gsne masaj yapt. Ben yerdeki kd aldm. Bayan Bhm'n lm haberi. Max Bhm'n evli olduunu bile bilmiyordum. Olu durumu hemen kavrad. Her zamanki ocuk haliyle salya smk alamaya, hkrmaya balad. Oysa ocuun orada, sivrisinek istilalanmn, slk dolu su birikintilerinin iinde hi ii yoktu. Hepimizi bir panik havas sard. Nerede olduumuzu bir dnmen gerek adamm. Yryerek SCAD'dan , M'Baki'den drt gn uzaklkta. svireli'yi kimse, hibir ey kurtaramazd. lme mahkmdu. Kafamda tek bir ey vard; o lanet yerden uzaklamak, gkyzn grebileceimiz bir
214

yere gitmek. Hamallar bir sedye hazrladlar. Czlam ektik. Ama Bhm kendine geldi. Bizim gibi dnmyordu. Kongo snrnn tesinde, bildii bir dispanserden sz ediyordu. Orada bir doktor varm. Onu dnyada kurtarabilecek tek doktor, o herifmi. Alayp haykryor, lmek istemediim sylyordu. Olu da ayn fikirdeydi, Van Dtten ise mzldanmaya balamt. Allah kahretsin! Orada hepsini brakp giderdim ya, hamallar hepimizden atik davrand. Selamsz sabahsz tydler. Ksacas, pek alternatifimiz kalmamt. Sedyeyi tamak, anasn dnp viyaklayan ocua destek olmak gerekiyordu. Bhm'e ila verdik, sonra da drdmz; ben, Van Dtten ve iki Bhm, yola koyulduk. Son frsat kervan. En inanlmaz olan neydi biliyor musun ocuk? Alt yedi saatlik bir yryten sonra gerekten de dispanseri bulduk, inanlmaz! Ormann tam ortasnda, kocaman bir bina. Koca laboratuvanyla, beyaz nlkler giymi, kouturan siyahlanyla! Hemen iin iinde baka bir ey olduunu dndm. Kark bir i. te o zaman adam grdm. Krknda, uzun boylu bir herif, olduka da yakkl. Allah kahretsin! Cangln gbeindesin adamm, karnda da sakin sesiyle sana, "Ne oldu?" diyen Hint racas klkl bir herif. akaklarmda bir uultu hissettim. Sinirlerim gerildike, hzn artran bir matkap gibiydi. Bu doktoru ilk kez duyuyordum. Sordum: -Kimmi? - Bilmiyorum. Hi renemedim. Ama daha o anda Bhm'le birbirlerini uzun zamandr tandklarm, Bhm'n doktora daha nce, muhtemelen baka aratrmalar srasnda rastladm anladm. Yapraktan sedyesinin zerinden bryordu. Doktora bir eyler yapmasn, ne olursa olsun yapmasn sylyor, lmek istemediini haykryordu. evreye bir bok kokusu yaylmt. Bhm ne varsa, donuna doldurmutu. Bhm' bandan beri gzm hi tutmamt ocuk, inan bana. Onu yle grmek, kanm beynime sratt. Pislik! Hepimiz sert, acmasz insanlardk evlat. Siktirici Afrikal beyazlar. Oysa orman bizi yemeye balamt. O zaman doktor eilip sordu: "Her eye hazr msn Max? Gerekten her eye?" Sesi tatlyd. Bir sosyete dergisinin sayfalarndan frlama benziyordu. Bhm adamn yakasna yapt, ksk sesle: "Beni kurtar doktor" dedi. "Neremin
215

arzal olduunu biliyorsun. Onun iin, kurtar beni. Neler yapabileceini gstermenin zamandr. Elmasmz var. Gerek bir servet. Yukarlarda, topran iinde." lgnla bak! O iki herif sanki bir gn nce ayrlm gibiydiler. Asl nemlisi, Max Bhm sanki karsndaki bir kalp uzmanym gibi konuuyordu. Akim alabiliyor mu adamm, cangln gbeinde? Kiefer duraklad. Ik yava yava oday aydnlatyordu. Adamn yz korkunluunu yayyordu. Elmackkemikleri ylesine kkt ki, onlar kaplayan deriyi yrtacak gibi duruyordu. Birden bu el bombal katile kar byk bir acma duydum. Dnya zerinde hibir insan bylesi bir rmeyi hak edemezdi. Kiefer szlerini srdrd: - O zaman doktor bana dnd. "Onu ameliyata almak zorundaym" dedi. "Burada m?" diye sordum. "Yoksa ldrdnz m?" "Pek fazla seeneimiz yok, Msy Kiefer" dedi herif. "Yardm edin de gtrelim." Birden, adm bildiini fark ettim. mz de tanyordu. Van Dtten'i bile. ihtiyar Max' ieriye, fayans kapl byke bir odaya tadk. Vzr vzr ten, havalandrmaya benzer bir ey duyuluyordu. Ameliyathaneye benziyordu. Steril, falan. Ama midemi bulandran, uzaktan gelen kan kokusu gibi bir ey vard. Kiefer Bhm'n resimlerindeki mezbahay anlatyordu. Bulmacann paralan birer birer yerine oturuyordu. Darbenin etkisiyle, sarsldm. El yordamyla ahap koltuu yakaladm, usulca oturdum. Kiefer srtt: - Ban m dnd evlat? Sk tutun. nk bu anlattklarm daha girizgh bile deil. Birinci steril odada du alp deimemiz gerekti. Sonra ikinci bir odaya girdik, cam bir blmenin arkasnda ameliyat masasm grdk. Aslnda iki masa vard, nikelden. Bhm' yatrdk. Doktor sakince, yumuaka davranyordu. Bir sre sonra, ilk odaya dndk. Olan bizi bekliyordu. Doktor onunla tatl tatl konutu: "Sana ihtiyacm olacak, koca adam" dedi. "Baban iyiletirmem iin, senin kanndan bir miktar almam gerekecek. Tehlikesi yok. Hibir ey duymayacaksn." Bana dnp buyurdu: "Bizi yalnz brakn Kiefer. Bu ok hassas bir ameliyat. Hastalarm hazrlamam gerek." Odadan ktm evlat. Kafam davul gibiydi. Nerede olduumu bile bilmiyordum. Darda, bardaktan boanrcasna yamur yayordu. Van Dtten'i buldum. Tir tir titriyordu. Ho,
216

benim de durumum ondan farkl deildi ya. Bylece, saatler geti. Neyse, sabah ikiye doru, doktor grnd. st ba kan iindeydi. Allak bullak yz kire gibi olmutu. Derisinin altndan damarlar grnyordu. Onu grdmde, iimden, "Bhm ld" dedim. Oysa herif pis pis srtyordu. Gaz lambasnn nda, gzleri parlyordu. "Max Bhm kurtuldu" dedi. Sonra da ekledi: "Ancak olunu kurtaramadm." Ben doruldum. Van Dtten bam ellerinin arasna alp mrldand: "Aman Tanrm..." Haykrdm: "Olunu mu? Allah'n belas ibne, ne yaptn? ocua ne yaptn pis kasap?" Adama cevap frsat bile tanmadan, dispansere daldm. Beyaz fayanslarla kapl, gerek bir labirentti. Nihayet ameliyathaneyi bulabildim. Elinde AK-47 otomatik tabanca olan bir gndz feneri nbet tutuyordu. Yine de camdan baknca, katliamn izlerini grebiliyordum. Yerler kpkrmzyd. Duvarlar da yle. Masalar krmzya boyanmt sanki, insan vcudundan bu kadar kan akabileceim hi bilmezdim. Havada bir rmlk kokusu vard. Donup kalmtm. Odann bir kesinde, karanlkta, beyaz bir arafn altnda sakince uyuyan Max' grdm. Ama daha yaknmda, sada, kk Bhm vard. Bir et ve barsak yn gibi. nm duymusundur evlat. lmden hi korkmadm, insanlara, zellikle de siyahlara ac ektirmekten hep ok holandm. Ama gzlerimin nndeki, her eyin de tesindeydi. Vcudun her taraf kesiklerle kaplyd. Sana anlatamayacam kadar ok yara vard. Olann gs, grtlandan gbek deliine kadar yarlmt. Karnnn zerinde yap yap barsaklar kmldyordu. Cerrahn yaptm anlamak iin lim olmaya gerek yoktu. ocuun kalbini karp, babaya nakletmiti. Cangln ortasnda byle bir ameliyat gerekletirebilmek iin, deha olmak gerekirdi. Oysa gzlerimin nndekiler, bir dhinin eseri deildi. Bir lgnn, bir Nazi pezevenginin, ne bileyim, onun gibi birinin iiydi. Dayanlr gibi deildi adamm, yemin ederim. On be yldan beri, o parampara cesedi dnmediim tek bir gece olmad. Yaklatm, yzm cama yaptrdm. Kk Bhm'n yzn grmek istiyordum. Ba olmayacak bir ayla, 180 derece dnmt. Dehetle yuvalarndan frlam gzlerini grdm. ocukcazn azna tka balanmt, ite o zaman o alan ameliyat anestezisiz, canl canl yaptn anladm. Tabancam ekip, darya
217

ktm. Doktor yannda tepeden trnaa silahl drt gndz feneriyle beni bekliyordu. Ellerindeki gemici fenerlerini zerime tuttular. Gzlerim kamat, hibir ey gremez oldum. Doktorun yumuak sesini beynimin iinde duydum: "Mantkl olun Kiefer. En ufak bir harekette, sizi bir kpek gibi geberttiririm. Artk siz de bir ocuun cinayetinde su ortakl etmi durumdasnz. Kongo'da da, Orta Afrika'da da, bunun cezas idamdr. Oysa benim diyeceklerimi yaparsanz, hibir sorun kmaz, stelik ok para da kazanrsnz..." Doktor bana ne yapmam gerektiini anlatt. Kk Bhm'n cesedini M'Baki'ye gtrp, siyah bir doktordan bir lm ilmhaberi almam gerekiyordu. Bu iten epey kazanl kacaktm. En azndan, imdilik. Daha sonra, ok daha krl iler gelecekti. Seme ansm yoktu. Philippe Bhm'n cesedini bir sedyeye baladm, iki hamalla birlikte SCAD'a doru gittik. Baba Bhm' o lgn herifin ellerine braktm. Van Dtten oktan kamt. Kamyonetimi buldum, ocuun cesedini alp, M'Baki'ye kadar gittim. Bamdan geenler irenti, ama ormann doktorun zerine kapanacam, bu kbusu sileceini umuyordum. O korkun smav gecesinde, Bhm, Kiefer ve Van Dtten istemeden de olsa, ruhlarm eytana satmlard. Bu ly baka birinin ynettiini hi dnememitim. 1977 ylnn o austos gecesinden beri, beyaz kontrol altna alnmt. Max Bhm'n yeni kalbi zerindeki titanyum kapsln anlam imdi anlalyordu; o kapsl cinayet deliliydi, doktorun "imzas", cinayeti somutlatran, doktorun Bhm ve dier ikisi zerindeki denetimini glendiren bir kantt. - Sonrasm biliyorum Kiefer, dedim. M'Diaye'yi sorguladm. Yazaca raporu dikte ettin, sonra da cesetle Bangui'ye dndn. Peki, sonra ne oldu? - Bokassa'ya bir palavra attm; bir gorilin saldrdm, kk Bhm'n ldn, baba Bhm'n de Brazzaville zerinden lkesine dndn syledim. Anlattklarm olduka kuku ekiciydi, ama Bokassa byle eylere aldrmyordu. Onun gznde tek bir ey vard; yeni elmas damarlar. Ta giyme trenine ay kalmt. Bulabildii her yerde elmas aryordu. "Ta" iin. Mutlak bir gizlilik iinde, ormana bir elmas karma ekibi yerletirildi. antiyeyi ben ynetiyordum. Ekim ayma kalmadan, olaanst talar bulduk. Talar zaman geirmeden, tralanmalar iin Anvers'e gnderildi.
218

- Bhm' bir daha ne zaman grdn? - Bir buuk yl sonra, ocak 1977'de, Bangui'de. Gzlerime inanamadm, ihtiyar Max korkun derecede zayflamt. Hareketleri yava ve dikkatliydi. Fra gibi kesilmi salar, hi olmadklar kadar beyazd. Ubangi'nin kysnda, rahata konuabilmek iin, sakin bir yer bulduk. Zaten kentte hava snmaya da balamt; renci hareketleri yaylyordu. - Bhm sana ne anlatt? - Bana imdiye kadar duyduum en lgn ii nerdi. zet olarak, dedikleri unlard: "Bokassa'nn gnleri sayl Kiefer. indirilmesi sadece birka haftay alr. Senin ve benim dmda, Sicami-ne'in gerek potansiyelini kimse bilmiyor. O daman yneten sensin. Adamlarna hkimsin, stoklan sen kontrol ediyorsun. Bu ilerin ormanda nasl yrdn ikimiz de biliyoruz, deil mi? En gzel talan kendine ayrman kimse engelleyemez. Kimse su birikintilerinden gerekten ne kadar elmas karldn sormaz." (Afrika'nn en doru adam Bhm, bana elmas almay neriyordu. Diyecek bir ey yoktu; geirdii "ameliyat" kiiliini derinden etkilemiti...) "Benim iin" diye devam etti, "Afrika bitti. Buraya bir daha dnmek istemiyorum. Asla. Ama Avrupa'da, talan teslim alp, Anvers'te sata karabilirim. Ne dersin?" Dndm. Elmas hrszl, benimki gibi bir ite alanlar iin hep en kkrtc arzu olmutur; gn boyu bokun iinde abalamak, parmaklarnn arasndan hazineler aktn grmek, iin tehlikelerini de biliyordum. "Ya kuryeler Bhm?" dedim. "Elmaslar kim tayacak?" Bhm cevap verdi: "Can alc nokta da buras ya" dedi. "Elimde kurye var. Kimsenin yakalayamayaca, tutuklayamaya-ca kuryeler. Uaa, vapura ya da bilinen herhangi bir tata binmeyen, gmrkten ya da herhangi bir kontrolden gemeyen kuryeler." Hibir ey demeden yzne bakyordum, ite o zaman, "araclann" gstermek zere, birlikte Bayanga'ya gitmemizi nerdi. Orada, ovada, Avrupa'ya doru yola kmaya hazrlanan binlerce leylekten baka bir ey gremedim, isvireli drbnn bana uzatt ve ayanda halka olan bir leylek gsterdi. "Yirmi yldan beri" dedi, "leyleklerle ilgileniyorum Kiefer. Mart aynda Avrupa'ya dndklerinde onlan karlyor, besliyor, yavrulannn bacaklanna halka takyorum. Yirmi yldan beri glerini, hayatlan-nm dnemlerini inceliyorum; bunlarla birlikte de,
219

beni ocukluumdan beri ok meraklandran bir sr baka aynnty. Bugn, incelemelerim hi dnmediin lde iimize yarayacak. u kua bir bak. Bana halkal bir ku gsteriyor. "Bir an iin halkann iine bir ya da birka ham elmas yerletirdiini dn. Ne olur? iki ay sonra o elmaslar Avrupa'da, belirli bir yuvaya iner. Matematik kadar kesin. Leylekler her yl, kesinlikle ayn yuvaya dner. Eer bu yntemi halkal leyleklerin tmne yayarsak, hibir sorunla karlamadan binlerce elmas gnderebiliriz demektir. Bahar geldiinde, kulan bulur halkalanndaki elmaslan alnm. O zaman da geriye Anvers'e gidip elmaslan satmaktan baka yapacak bir ey kalmaz." Isvireli'nin projesi birden kafamda belirmeye balamt. Sordum: "Benim rolm ne olacak?" Bhm cevap verdi: "Elmas mevsimi srasnda, en gzel paralan kendine aynrsn. Sonra Bayanga'ya gider, elmaslan kularn halkalan-na gizlersin. Sana bir tfek ile uyuturucu mermi veririm. Zaten iyi niancsn Kiefer. Byle bir i en fazla iki haftan alr. Senin iin her yl on bin dolar aynnm." Byle bir iin getirebilecei servet karsnda, gerek bir sefalet neriyordu, isvireli bu ite yalnz olmadn anlatt. Neler yaptn anlamaya balamtm. Proje baka bir yerden gelmiti. Bu, cerrahn, cangldaki doktorun fikriydi. Bizi elinde tutuyordu, bu kaakl yaptrmak iin yeterli kozu vard. Ayn kaaklk, bu kez benimle ayn grevi yapan Van Dtten'le douda, Gney Afrika'da da hazrlanyordu. Keye skmtk, deersizdik, ama ayn zamanda da ok zengin olacaktk. "Tamam, varm" dedim. Gerisini zaten biliyorsun. Elmas kaakl kusursuz iledi. Her yl leyleklerin bacaklarna bin kadar elmas astm. Paym isvire'deki ifreli hesabma yat-nyorlard. Batda olsun, douda olsun, iler sorunsuzca yryordu. Geen nisana kadar..." Kiefer sustu. Dudaklarndan bir emme grlts kt, sonra tm vcudu, iten gelme bir sanc tarafndan ekiliyormu gibi, kasld. Kiefer srtst yld, sonra kapkara gz ukurlarnn iinden, bana bakt: - Kusura bakma evlat. Biberon saatim geldi. Ba ucu masasndan bir rnga ile bir ie ald, ieden ampul biiminde bir doz morfin kard. Birka hareketle ineyi hazrlad. Elleri titremiyordu. Kahverengimsi bir lastik paras ald, sonra sol kolunu uzatp syrd. Kolu stms bir denizde tuhaf mercan adacklar izen phtlam kan
220

kabuklar gibi koyu ve kumlu lekelerle kaplyd. mngay dudaklarnn arasna ald, tek elinin ustalyla lastik eridi sktrd. Damarlar hemen iti. Kiefer inenin ucuyla damarlara dokundu, en uygun saldn noktasn arad. Birden, ineyi saplad. Morfinin tesiriyle dertop oldu, hareketi zerinde younlat. plak kellesi bir gne mmn nnden geip, ltl bir ta gibi, beyazms bir parlt yayd. Derisinin altndaki kemiimsi eklemler oynad. Saniyeler geti. Sonra Kiefer gevedi. Bouk bir kahkaha att, sonra ba yine glgelere dnd. Son sylediklerini dndm. Evet, devamn biliyordum. Dou leylekleri geen nisan aynda dnmemilerdi. Bhm panie kaplm, adamlarn gndermiti, iki adam leyleklerin gzerghn gezmi, hibir ey bulamamlard. Sadece Ido'yu, onlara bilgi verebilecek tek kiiyi ldrmlerdi. Daha sonra, Max Bhm beni ayn gzergh denetlemeye gndermi, peime de ok "merakl" kmam durumunda beni temizlemeleri iin, iki Bulgar' takmt. Bylece, leylekleri hakknda en kk bir ayrnt renebilmem iin, beni lme mahkm etmiti. Ana soru hl deimemiti: neden ben? Belki de Kiefer bunun cevabn verebilirdi. Sanki gzlerimden dncelerimi okuyormu gibi, soran o oldu: - Peki, ama sen ocuk, sen kularn peine neden dtn? - Bhm'n emriyle. - Emriyleymi... Kiefer kapkara ve yap yap bir kahkaha att -korkun bir hrlama- siyah lifler yine pijamasna akt. Tekrarlyordu: - Bhm'n emriyle... Bhm'n emriyle... Grlty bastracak kadar ykselttim sesimi: - Neden beni setiini bilmiyorum. Kubilim konusundan habersizdim, ama en nemlisi, ebekenizin yesi deildim. Oysa Bhm beni bir ekilde, katiller arasndaki oyuna katlan bir kpek gibi, size kar kullanmak istemiti. Kiefer iini ekti: - Artk bunlarn bir nemi yok. Zaten iimiz bitikti. - Bitik miydi? - Bhm lmt evlat. O olmadan, ark dnmyordu. Yuvalar, numaralar bilen sadece oydu. ifreyi yannda mezara gtrd. Bizi de beraber. Artk hem bir ie yaramyor hem de ok ey biliyoruz. - Kim bu, biz dediklerin?
221

- Ben, Van Dtten, Bulgarlar. - Bayanga'da saklanmann nedeni bu mu? - Evet. Hem de alelacele. Ama buraya vardmda, hastalk artt. Kaderin garip bir cilvesi ocuk. Altmnda AlDS, bundan daha matrak bir ey olabilir mi? -Ya Van Dtten? - Nerede olduunu bilmiyorum. Gebersin. - Seni tehdit eden kim Kiefer? - Sistem, doktor, ne bileyim ben. ok daha geni, uluslararas bir sistemin parasyz, akyor musun? Ben on yldr bu delikte ryorum. Bu konuda sana bir ey anlatacak halim yok. Bhm bu iteki tek temasm oldu hep. - Tek Dnya ad sana bir ey hatrlatyor mu? - yle byle. Sicamine'in yaknnda, bir misyonlar var. Pigmelerle ilgilenen bir rahibe. yle ilerle uramyorum. Canl ameliyatlar, kalp hrszlklar Kiefer'in ii deildi. Yine de srar ettim: - Sikkov'un zerinde Birlemi Milletler pasaportu vard; senin haberin olmakszn, Tek Dnya hesabna alm olabilir mi? - Evet, mmkn. - Geen mays aynda, Bulgaristan'da, Slivenli bir ingenenin, Rayko Nikoli'in ldrlmesinden haberin var m? -Yok. - Ya on gn kadar nce, Sicamine yaknlarnda Gomoun adl kk bir Pigme kznn ldrlmesinden? Kiefer doruldu: - Sicamine yaknlarnda m? - Masum rol oynama Kiefer. O doktorun Orta Afrika Cumhuriyeti'ne geri dndn biliyorsun. stelik senin helikopterinden bile yararland. Kiefer yataa devrilip mrldand: - Anlalan, ok ey renmisin kk adam. On gn kadar nce, Bonafe bana bir mesaj iletti. Doktor Bangui'ye dnmt. Anlalan, elmaslarn peindeydi. -Elmaslarn m? - Bu yln rnnn. Talatn u ya da bu ekilde buradan karlmas gerek. (Kiefer pis pis srtt.) Ama doktor beni bulamad. Bir blfle cevap verdim:

222

- Bulamad, nk arad sen deildin. ek yeniden doruldu: - Neler sallyorsun? - Elmaslar iin gelmemiti Kiefer. Onun gzlerinde, para sadece bir ara. ikinci derecede bir ara. - yleyse neden bu zenci dolu ukura dnd? - Gomoun iin, kk Pigme'nin kalbini almak iin. Hasta tkrd: - Allah kahretsin, sana inanmyorum! - Kzn cesedini grdm Kiefer. ek dnr gibiydi. - Benim iin gelmediyse, Allah kahretsin... Demek rahat lebilirim. - Daha lmedin Kiefer. Doktoru bir daha hi grdn m? - Hayr. - Adn da bilmiyorsun? - Hayr, dedim ya. - Fransz m? - Franszca konuuyor, tek bildiim bu. - Aksanszm? - Aksansz. - Fizik olarak, nasl biri? - Uzun boylu. Sska suratl, ak alnl, gri sal. Gerek bir ta kafa. - Hepsi bu mu? - Beni rahat brak ocuk. - Doktor nerede saklanyor Kiefer? - Dnyann bir yerinde. - Bhm doktoru nerede bulacan biliyor muydu? - Sanrm, evet. Sesim atlak kyordu: -Nerede? - Bilmiyorum. Koltuu itip ayaklandm. Oda demir parmaklklar bkecek kadar scak olmutu. Kiefer inledi: - Ya aramzdaki pazarlk alak herif? Gzlerinin iine baktm: - Endielenme. Kolumu uzattm, Glock'un horozunu kaldrdm. Kiefer haykrd: - ek tetii ibne. Hl tereddt ediyordum. Birden arafn altndaki el bombasn, ek'in emniyet pimine dolanan parmam grdm. Ellerimi birletirdim, tek el ate ettim. Cibinlik titredi. Kiefer mat bir sesle patlad, cibinlii siyah kana ve

223

kapkara beyin paralarna bodu. Darda, kanat rparak havalanan leyleklerin grltsn duyuyordum. Birka saniye sonra tl perdeyi ektim. Kiefer yastm zerine dalm bo bir le, kan, et ve kemik artndan baka bir ey deildi artk. Pimi yan yarya ekik el bombas arafn kvrmlar arasndayd. Bu insan macununun ortasnda kk elmaslar ve halkalar -bu yln "hasad"grdm. Hazineyi olduu yerde braktm, ama halkalar topladm. Koridora ktm. M'Bati kadn srayarak uyanm, veletlerinin ortasnda, ellerini kollarm sallayarak komaya alyordu. Gzyalarnn ardndan glyordu; canavar lmt. Dirseklerimle kendime yol atm. Duvarlarn zerinde kertenkeleler korkun, karmak ve yeilimsi bir kalp gibi, hl kouturuyorlard. Dar frladm. Gne beni durdurdu. Gzlerim kamat, basamaklar sendeleyerek indim, sonra da Glock'umu kpkzl topraa braktm. Her ey bitmiti ya da her ey yeniden balyordu. nmde, uzaklarda bir yerlerde, Tina bana doru kouyordu. 1 v Cehennemde bir sonbahar Krk beinci blm Drt gn sonra bir afak vakti, Paris'e dnmtm. Tarih 30 eylld. Raspail Bulvar'ndaki geni dairem gzme kk ve kasvetli grnd. Kstl meknlara alkn deildim artk. Son iki hafta boyunca gelen mektuplar topladm, sonra da telesekreter-deki mesajlar dinlemek iin alma odama getim. Birka aylk yokluum karsnda akna dnm arkadalar ya da akrabalar seslerinden tandm. Dumaz'dan hi mesaj yoktu. Bu sessizlii pek hayra yoramyordum. Baka bir tuhaflk da, Nelly Braes-ler'den yeni bir mesaj olmasyd. Yirmi be yllk uzaktaki eitimim srasnda bile, beni bylesine sk aradm hi hatrlamyordum. Bu ani ilginin nedeni neydi? Saat sabahn altsyd. Evin iinde dolatm, sanki bam dner gibi oldu. Yaadm btn maceralardan sonra kendimi hayatta, bylesi bir konforun ortasnda bulmak tuhafma gidiyordu. Gzmn nnden Afrika'daki son gnlerim geti. Beckes'yle birlikte, Kiefer'in kanl cibinlie sarlm cesedini -elmaslaryla- ovann bir kesine
224

gmmz. Otto Kiefer'in yastnn altnda saklad otomatik silahla intihar ettiini sylediimde, Bayanga jandarmalarnn kard glkler. Nehir kysnda, son bir kez daha sevitiim Tina'yla vedalamam. Afrika yolculuum sat k kadar, karanlklar da yaratmt. Otto Kiefer'in anlattklar elmas kaakl defterini kapyordu. En nemli iki aktr lmt. Van Dtten, Gney Afrika'da bir yerlerde saklanyordu herhalde. Sarah Gabor hl ortalklardayd, kim bilir, belki de elmaslarm satmay becermiti. Gen kadn zengin olmasma zengindi ama, artk ba da beladayd. Katiller oktan peine dm olmalyd. Elmas kaaklndan geriye sadece bu soru kalmt, kanatl kuryelerin yks oktan bitmiti. Geriye btn bu olaylarn perde arkasndaki adam, Afrikal "hekim" kalyordu. Herif en azndan on be yldr, dnyann eitli kelerinde kurbanlarn canl canl ameliyat ediyor, kalplerini alyordu, insann aklna ilk gelen, organ kaaklyd tabi; ne var ki ayrntlar gerein ok daha karmak olduunu kantlyordu. Cerrahn bylesi bir sadistlik uygulamasnn ardndaki neden neydi? Alclarn lkesinde bir organ kaakl ebekesi kurmak ok daha kolay olacakken, neden dnya apnda ve bylesine ciddi bir seim yapmak ihtiyacm duyuyordu? Yoksa belirli bir doku grubunun mu peindeydi? u anda elimde sadece iki nemli ipucu vard. Birinci ipucu: "hekim" ile Max Bhm 1972 ile 1977 yllan arasnda ekvator ormanlarnda, Isvireli'nin gezileri srasnda, tesadfen tanmlard. Demek ki cerrah Kongo'da ya da Orta Afrika'da oturuyordu; mrn cangln ortasnda geirmedii de muhakkakt. Ksacas iki lkenin snrlar ve hastanelerinde adamn izine rastlayacamdan emindim, ama elimde resm bir yaz olmadan bu kurumlardan istediim bilgileri nasl alrdm? Bir baka yol da, Avrupal uzman kalp cerrahlarna sorular sormamdan geiyordu. 1977 ylnda, Max Bhm'e cangln ortasnda kalp nakledebilecek biri, olaanst bir uzman olmalyd. Franszca konuan, Afrika'nn ortasna srgne gitmi bylesi bir virtzn izini bulmak g olmamalyd. te o zaman Max Bhm'n otopsisini gerekletiren ve Dumaz'ya soruturmasnda yardmc olan Dr. Catherine Warel'i hatrladm.
225

ikinci ipucu, Tek Dnya'yd. Katil, kurumun kurucularnn haberi olmadan analiz ve bilgi mekanizmasndan yararlanyor, bu sistem sayesinde dnya zerindeki kurbanlarn belirtiyordu. Sahada da tedavi merkezlerinin helikopterlerini, mikroptan arndrlm adrlarn ve dier lojistik imknlarn kullanyordu. Bylesine rahat hareket edebilmesi iin, kukusuz rgt bnyesinde ok nemli bir yeri olmas gerekirdi. Ksacas, Tek Dnya'nn rgtlenme emasna ihtiya vard. Bu bilgileri Afrika'dan getirdiim notlarla karlatrdmda, belki de btn rastlantlarn arasnda bir adn parladn grecektim. Bu konuda da resm bir kimliimin olmamasnn gln yayordum. Hibir yetkim, zel hibir grevim yoktu. Dumaz uyarmt beni, "Dnya apnda tannm bir yardm rgtne saldrmak kolay deildir" demiti. Kiisel soruturmam, ayak sryordu ksacas, incinmi, hayal krklna uram, imdiye kadar yaadklarmdan ok daha derin bir yalnzla itilmitim. Hayatta kalmam bile, bir mucizeydi. Kanl ebekenin karsna kabilmek iin, bir an nce polisten yardm istemek zorundaydm. Sabahn yedisiydi. Herve Dumaz'nn ev telefonunu evirdim. Cevap yoktu. Kendime bir ay yaptm, kafamdan karanlk dnceler geirerek, salona gittim. Sehpann zerine ydm postay gzden geirdim: davetiyeler, niversite arkadalarmdan gelen mektuplar, entelektel dergiler ve gazeteler... Son birka gnn Le Monde gazetelerini alp, dalgn gzlerle baktm. Birka saniye sonra, aknlk iinde aadaki haberi okuyordum: Elmas borsasnda cinayet 27 eyll 1991 gn, Anvers'teki nl Beurs voor Diamanthandel'in brolarnda bir cinayet ilendi. Elmas borsasnn st kattaki brolarndan birinde Saran Gabor adl srailli gen bir kadn, elindeki Glock marka otomatik tabancayla svire federal polisinden Mfetti Herve Dumaz'y ldrd. Ne gen kadnn ldrme nedeni ne de o gn sata sunduu olaanst elmaslarn kayna konusunda bilgi yok. O 27 eyll 1991 sabah saat dokuzda Beurs voor Diamanthanderde her ey normaldir. Brolar alr, gvenlik nlemleri alnr, ilk "satclar" gelmeye baslar. Dnya elmas
226

retiminin Gney Afrikal De Beers imparatorluunca denetlenmeyen yzde 20'si burada ve Anvers'teki dier elmas borsalarnda ilem grr. Uzun boylu, sansn gen bir kadn, elinde deri bir antayla saat on buukta gelir ve ana salona girer. Tccarlardan birinin brosuna ynelir, elinde iinde ona yakn kk, ama olaanst saflkta elmas bulunan zarf gsterir. srail asll tccar (adnn aklanmasn istemiyor) gen kadn tanr. Bir haftadan beri, iki gnde bir gelen, hep ayn sayda ve ayn olaanst gzellikteki elmaslar sata sunan kadndr. Oysa bu kez, olaya bir nc kii mdahale eder; gen kadna yaklap, kulana bir eyler fsldayan, otuz yalarnda bir adam. Kadn birden dner ve antasndan otomatik bir tabanca karr. Tereddtsz ate eder. Adam alnna yedii kurunla, yere ylr. Gen kadn grlty duyup koan nbetileri tehdit ederek, kamaya alr. Son derece sakin, geri geri ekilir. Ne var ki borsann gelimi gvenlik sistemlerinden habersizdir. Asansrlerin bulunduu birinci kat sahanlna vardnda, evresini kurun geirmez camlar ! I sarar, herhangi bir yne kamasn engeller. Tuzaa dt anda, silahn brakp teslim olmasn tleyen geleneksel mesaj duyar. stenileni yapar. Asansr boluundan kan Belika polisince etkisiz hale getirilir. Olaydan sonra Beurs voor Diamanthandel gvenlik birimleri ile Belika polisi ve polisin elmas kaakl konularnda uzmanlam kiileri gvenlik kameralar kaytlarndan cinayet sahnesini tekrar tekrar seyretti. Kimse bu ani cinayetin nedenini anlayamad. Katil ile kurbannn kimlikleri polisi kukuya drd. Kurban Herve Dumaz adnda, svire federal polis mfettiiydi. 34 yandaki bu gen polis Montreux Polis Mdrl'nde grevliydi. ki haftalk izninde, An-vers'te ne aryordu? Eer gen kadn tutuklamak niyetiyle orada bulunuyorsa, neden borsann gvenlik glerine bavurmad? Btn bu bilinmeyenler, gen kadmn kiiliiyle daha da derinleiyor. 28 yanda bir kibutz yesi olan Sarah Gabor, rdn snn yaknnda, Beytan'da oturuyor. Balk iftliklerinde alan bu gen kadnn elmaslardan bylesi bir serveti nereden edindii bilinmiyor...

227

fkeyle elimdeki gazeteyi buruturdum. iddet yine sahnedeydi. Yine kan akyordu. Btn nerilerime ramen, Dumaz bildiini okumutu. Beceriksiz polisler gibi, Sarah' tehdit etmeye kalkmt. Sarah ise bir an bile tereddt etmemi, mfettii alnnn ortasndan vuruvermiti. Dumaz lmt, Sarah da demir parmaklklarn ardndayd. Kanl sonun insan avutacak tek bir yan vard: hi olmazsa gen sevgilim artk gvendeydi. Kalktm, alma odasma getim. Hi dnmeksizin, pencerenin nnde durdum, perdeyi atm. Evimin yarandaki Amerikan Merkezi'nin bahesi altst edilmiti. Aalklar ve allklar yerlerini buldozerlerin kapkara izlerine brakmt. Geriye sadece birka aa kalmt. Bir an nce Sarah Gabor'la grmeliydim. Bu da uluslararas polisle ilikiye gemem iin bir frsatt. Krk altnc blm Saatler bir maki yangn gibi, hzla ilerledi. Birka telefon -uluslararas numaralar, elilikler, mahkemeler- ettim, sonra da benim amdan nemli olan izni; Brksel'in dnda, Gaushoren Kadnlar Hapishanesi'ndeki Sarah'la grmemi salayacak izni alabilmek iin bir dizi faks ektim. len olduunda, gerekli btn bavurulan yapmtm. Neredeyse her seferinde, cinayete yeni bir k tutabilecek nemli bilgilere sahip olduumu tlatm-tm. Ya herr, ya merr durumundaydm artk. Ya beni ciddiye alrlar, bylelikle beni kararmn sonularndan sorumlu olmaktan kurtarrlard ya da deli olduuma kanaat getirip btn bavurularm boa karrlard. Saat on birde, uluslararas numaralar servisini bir kez daha aradm. Birka saniye kadar sonra, 20 austos gecesi Max Bhm'n otopsisinin yapld Montreux Hastanesi'nin on iki numarasn tuluyor, santral memuruna Dr. Catherine Warel'le grmek istediimi sylyordum. Bir dakika sonra, gl bir "alo?" duydum. - Adm Louis Antioche, Doktor Warel. Beni hatrladnz m? - Hayr, dedi kadn. - Bundan bir ay kadar nce, kliniinizde karlamtk. Ben Max Bhm'n cesedini bulan kiiyim. - Ha, tamam. u kubilimci, deil mi? Benden mi, yoksa Bhm'den mi bahsediyordu, anlamamtm.

228

- Evet. Dr. Warel ok nemli bilgilere ihtiyacm var. O lmle ilgili bilgilere. Bir akmak kapann maden sesini duydum. - Sizi dinliyorum. Eer bir yardmm olabilecekse... Konumaya balamak zereyken, szlerimin tamamen sama bulunacam dndm. - Telefonda konuamayacam. Sizi en ksa zamanda grmem gerek. Catherine Warel soukkanl bir kadnd. Tereddt etmeden cevap verdi: - yleyse bugn leden sonra gelin. Saat bire doru, Orly'den Lozan'a bir uak var. Ben de sizi e doru klinikte beklerim. - Orada olacam. Teekkrler doktor. Yola kmadan nce, Sofya'da Dr. Curi'in numarasn evirdim. On be dakikalk baarsz giriimlerden sonra, kardaki telefonun zilini duydum. Zil on yedi kez ald, sonunda uykulu bir ses Bulgarca cevap verdi: -Alo? Milan Curi'in sesiydi, anlalan ekerlemesini blmtm: - Doktor, ben Louis Antioche, hani u leylek merakls. Birka saniyelik bir sessizlikten sonra, ciddi bir ses duydum: - Antioche mu? Son bulumamzdan beri, hep sizi dndm. Hl Rayko'nun lmn m aratryorsunuz? - Hem de nasl. Galiba katilini de buldum. - Galiba katilini... - Evet. En azndan izini. Rayko'nun ldrlmesi, nedenlerini hl aklayamadm kusursuzca rgtlenmi bir sistemin paras. Emin olduum tek bir ey var; bu ebeke tm dnyaya yaylm durumda. Buna benzer cinayetler, baka lkelerde de ilenmi. Katliam durdurmak iin, yardmnza ihtiyacm var. - Syleyin, dinliyorum. - Rayko'nun HLA grubunu renmem gerek. - Kolay. Otopsi raporu hl burada. Ayrlmayn. Alp kapanan ekmeceler, evrilen sayfalar duyuyordum. - ite. Uluslararas snflandrmaya gre, Rayko'nunki Aw19 3^37,5-

229

Boazmda bir eyler dmlendi. Gomoun'un grubuyla ayn. Bylesi bir benzerlik rastlant olamazd. Kekeleyerek sordum: - Bu ender rastlanan ya da belli zelliklere sahip bir grup mudur? - Hibir fikrim yok. Benim uzmanlk alanm deil. Kald ki, o kadar ok doku grubu var ki, ben... - Yaknnzda bir faks var m? - Evet. Bir merkez var, onun yneticisi de... - Bana otopsi raporunuzun bir rneini, bugn gnderebilir misiniz? - Tabi. Peki ama, neler oluyor? Telefon ve faks numaralarm yazdrdm, sonra devam ettim: - Bakn Doktor Curi. Dnyann neresinde olursa olsun, insan kalbi almaya merakl bir cerrah var. Afrika'nn balta girmemi ormanlarnda, cesedi Rayko'nunkinden farksz bir kzcazn otopsisine bizzat tank oldum. Szn ettiim adam, bir canavar Curi. Vahi bir hayvan, yine de gizli bir mantk erevesinde hareket ettiini dnyorum, anladnz m? Tok sesi kulamda yankland: - Kimliini biliyor musunuz? - Hayr. Ama haklymsnz; olaanst ustala sahip bir cer-rahm. - Hangi milletten? - Fransz, belki. En azndan, Franszca konuulan bir lkeden. Cce dnr gibiydi. Devam etti: - Ne yapacaksnz? - Aratrmam srdreceim. Bu aralarda nemli bilgiler bekliyorum. - Polise haber vermediniz mi? - Daha vermedim. - Antioche, size bir soru soracam. - Ne sorusu? Hatta hrtlar duyuldu. Cce sesini ykseltti: - Sofya'da beni ziyaret ettiinizde, yznzn tandk geldiini sylemitim. Cevap vermedim. Curi srarla devam etti: - Bu benzerlii uzun uzun dndm. Sonunda Paris'te tandm bir doktoru hatrladm. Ailenizde tpla uraan kimse var m? - Babam doktordu.
230

- Onun da ad Antioche muydu? - Elbette. Curi, vaktim dar. Cce konumasn srdrd: - Altml yllarda Paris'te alt m? Yreim hzla atmaya balad. Babamn ad iimde bir kez daha bouk bir endie yaratyordu. - Hayr, babam mrn Afrika'da geirdi. Curi'in sesi uzakta yankland: - Hl hayatta m? Babanz hl yayor mu? Parazitler artmt. Kesik kesik cevap verdim: - 1965 ylnn son gn ld. Bir yangnda. Annem ve erkek kardeimle birlikte. ldler. de. - Elleriniz o yangnda m yand? Telefonu sert bir hareketle kapadm. Ailemden bahsedilmesi iimde hep bir korku, denetlenemez bir endie uyandryordu. Ccenin sorularn anlayamyordum. Babam Paris'te nasl grm olabilirdi? Curi eitimini Saints-Peres Soka'nda yapmt, ama altml yllarda, daha ocuktu. Saat on bir buuktu. Bir taksi durdurup, havaalanna gittim. Uu boyunca, gazeteleri okudum. ou elmas cinayetine kk bir yer ayryor, ama hibiri daha fazla bilgi vermiyordu. Daha ok srailli gen bir kadnn bir Belika kentinde svireli bir polisi ldrmesinin dourduu diplomatik glkleri sralyorlar, "zntlerini" bildiren ve bu "trajedinin bir an nce aydnla kavumasn" dileyen isvire ve srail bykelilerine deiniyorlard. Lozan'da bir otomobil kiraladm ve Montreux'ye doru yola ktm. Curi'in sorularnn sebep olduu rahatszlk beynimi ke-miriyordu. Durumun karkl karsnda direncimi yitirmek zereyken, bir yandan da iimin ne kadar acele olduunu, bir an nce bir eyler yapmam gerektiini dnyordum. Btn bu dncelerin zerinden de, Afrika anlarm szlyordu. Tina'nn yannda geirdiim ltl gece, Bayanga patikalarnn dnemeleri, yamurun parltlar... tabi bir de Gomoun'un cesedi, Otto Kiefer'in yz, Max Bhm'n, olunun, Rahibe Pascale'in birbirlerine bal, korkun alnyazlan... Derinlerde de hep, o cerrah. Yz, ad olmayan cerrah. Klinikte, Dr. Warel beni bekliyordu. Derin izgili yzn, sert Fransz sigaralarm hatrladm. Girizgh yapmaya gerek duymadan konuya girdim: - Doktor, Max Bhm'n lmnden sonra, baz aratrmalar iin Mfetti Dumaz'ya yardm ettiniz.
231

-Doru. - Ben de mfettile birlikte altm. imdi de baz bilgilere ihtiyacm var. Kadnn yz deiti. Bir sigara yakt, dumann fledi, sonra sordu: - Polis olmadnza gre, hangi hakla? Bir solukta cevap verdim: - Max Bhm dostumdu. ldkten sonra, gemii zerinde bir aratrma yapyorum. ok nemli baz bilgilere ihtiyacm var. - Mfetti Dumaz beni neden bizzat aramyor? - Herve Dumaz ld doktor. Bhm'n lmyle balantl olarak, bana sklan bir kurunla ldrld. - Siz neler sylyorsunuz? - Bugnk gazeteleri aldrn doktor. Doruyu syleyip sylemediimi greceksiniz. Catherine Warel bir an duraklad. Birka saniye sonra, kendinden pek de o kadar emin olmayan bir sesle sordu: - Bu hikyede sizin rolnz ne? - Tek bama alyorum. Polis er ya da ge soruturmay devralacak. Bana yardma hazr msnz? Dr. Warel'in dudaklarndan bir duman bulutu syrld. Sonunda cevap verdi: - renmek istediiniz ne? - Max Bhm'n kalp nakli yaptrdn biliyorsunuz herhalde. Ameliyat sene nce falan yaplm olmal. Oysa bu ameliyatn izlerini bulamadnz, ne svire'de ne de baka yerde. Kubilim-ciyi tedavi eden doktorun adna da ulaamadnz. - Doru. - Oysa ben, ameliyat gerekletiren cerrahn izini bulduuma inanyorum. artc birisi. Hatta, korkutucu bile denebilir. - Ne demek istiyorsunuz? - Bu adam kalp cerrahisinde uzman, bir virtz. Ayn zamanda da, tehlikeli bir cani. - Bakn Msy Antioche, sizi dinlemekle doru mu yapyorum bilemiyorum. Elinizde bu iddialarnz kantlayacak bilgi var m? - Bir eyler var. Son grmemizden bu yana, dnyay dolatm, Max Bhm' aratrdm. Bylece, kalp naklinin ne artlarda gerekletiini rendim.
232

-Nerede? Nasl? - 1977 ylnda, Orta Afrika'da. Max Bhm'n gs boluuna, bu ameliyat iin ldrlen olunun kalbi takld. - Aman Tanrm... Ciddi misiniz? - Bir hatrlayn doktor; alcnn vcudu ile takma kalp arasndaki olaanst uyumu bir hatrlayn. Titanyum kapsl de hatrlayn; cerrah Max Bhm'n iplerini elinde tutmak iin ameliyat isteyerek "imzalad". Catherine Warel bir sigara daha yakt. Soukkanll hl direniyordu. Sordu: - Szn ettiiniz adam tanyor musunuz? - Hayr. Ama dnyann bir yerinde ameliyatlarna devam ediyor. Henz bilemediim nedenlerden dolay, dnyann hemen her yerinde insanlarn kalbini canl canl ald, almaya da devam ediyor. Elinde snrsz imknlar var. - Organ kaakl m demek istiyorsunuz? - Hi fikrim yok. imden bir ses, bambaka nedenler olduunu sylyor. Adam bir lgn. Tahmin edemeyeceiniz kadar acmasz. Warel az dolusu duman fledi: - Ne demek istiyorsunuz? - Kurbanlarn canl canl ameliyat ediyor. Doktor ban edi. Sigaras bir elinden, dierine gidip geliyordu. Sonunda, gs cebinden bir bloknot kararak, mrldand: - Sizin... sizin iin ne yapmam istiyorsunuz? - Bu adam, austos 1977'de Kongo ve Orta Afrika arasndaki snr blgesinde faaliyet gsteriyordu. O dnemde, ekvator ormanlarnn ortasnda, dispanser gibi bir yeri vard. O dnemde de gizlendiinden eminim, ama varlyla birtakm izler brakm olmal. Doktor olarak aletlere, ilalara ihtiyac vard... izini bulabileceinizden eminim. Unutmayn, szn ettiimiz adam, bir uzman; sizin de dediiniz gibi, bu alanda baarnn pek ender olduu bir dnemde, cangln ortasnda bir kalp naklini baaryla gerekletirebilecek biri. Catherine Warel sylediklerimi ayrntlaryla not ediyordu. Sordu: - Hangi lkeden? - Franszca konuuyor. - Afrika'ya ne zaman yerletiini biliyor musunuz? - Hayr. - Sizce, hl orada m?
233

- Hayr. - u anda nerede olduuna dair en ufak bir fikriniz yok mu? - Tek Dnya'yla ibirlii yaptn dnyorum. - Yardm kuruluuyla m? - eytanca planlarn gerekletirmek iin, rgtn altyapsndan yararlandn dnyorum. Dr. Warel emin olun, size gerei anlatyorum. Geen her gn, yeni bir kbus gibi. Bu adam devam ediyor, anlyor musunuz? Belki de biz burada konuurken, o dnyann bir kesinde masum bir ocua ikence yapyor. Warel skntyla cevap verdi: - Abartmayn. Bir iki telefon etmem gerekecek. Bu akama kadar, en ge yarna kadar istediiniz bilgileri bulurum. Yine de bir sz vermi olmak istemiyorum. - Tek Dnya'da alan doktorlarn listesini bulabilir misiniz? - Zor. Tek Dnya ok kapal bir kurum. Bakalm, bir eyler yapabilecek miyim. - Eer haklysam doktor ve eer katil isim deitirmemise, iki bilgi rtecektir. Mmkn olduunca acele edin. Warel birden siyah gzlerini bana dikti. Parlak linolyumlu koridorun bir kesinde, ayakta duruyordu. Baklarna karlk verdim, gzleri gergin, ama gvenliydi. Polise haber vermeyeceini biliyordum. Krk yedinci blm Akam Paris'e vardmda, saat ona geliyordu. Ne eliliklerden ne de mahkemelerden cevap almtm, ne de Doktor Warel'den bir mesaj. Sadece Curi Rayko'nun otopsi raporunu gndermiti. Scak bir du aldm, sonra da sombalkl ve patatesli bir omlet piirdim. Koyu kahverengi ve dumanl bir Rus ay itim, sonra da elimde Glock, uykunun gelmesini umarak yataa uzandm. On bire doru telefon ald; arayan Catherine Warel'di. -Ee? dedim. - imdilik bir ey yok. Yarna 1960 ile 1980 yllar arasnda Orta Afrika'da bulunmu Fransz ya da Franszca konuan doktorlarn listesini bekliyorum. Ayn zamanda da bana daha ayrntl bilgiler verebilecek baz eski dostlar aradm. Tek Dnya cenahnda, doktorlarn listesini almak imknsz. Yine de her ey bitmi saylmaz. Tek Dnya'da ie balayan gen bir kulak uzman var. Yardm etmeye sz verdi.

234

Tm cephede bozgun. stelik zaman da durmuyordu. Umutsuzluumu gizlemeye altm: - ok iyi doktor. Bana gsterdiiniz gven iin teekkr ederim. - Bir ey deil. Bu gzler neler grd, bir bilseniz. Yine de bana bugn anlattklarnzn yaranda, solda sfr kalr. - Anahtarlar elime bir geirebilsem... size de anlatrm. - Kendinizi kollayn. Yarn tekrar arayacam. Kafam bombo, telefonu kapadm. Beklemek gerekiyordu. Telefon yeniden aldnda, afak henz skmemiti. Telefona uzanrken, baucu masamn zerindeki quartz saatin kadranna baktm. 05.24. "Alo?" diye homurdandm. - Louis Antioche? Doulu ivesi gl, ok bouk bir ses. - Kiminle gryorum? - Itzak Delter, Saran Gabor'un avukatym. Yatakta doruldum. - Sizi dinliyorum, dedim, anlalr bir sesle. - Sizi Brksel'den aryorum. Galiba dn bykelilie telefon etmisiniz. Saran Gabor'u grmek istiyormusunuz, doru mu? - Doru. Adam grtlam temizledi. Sesi bir kontrbas gvdesi gibi yanklanyordu. - Anlamanz lazm, bugnk koullarda, isteinizin gerekletirilmesi son derece g. - Onu grmeliyim. - Bayan Gabor'la ilikinizin derecesini, mahiyetini renebilir miyim? - ilikimiz, kiisel. - Yahudi misiniz? - Hayr. - Saran Gabor'u ne zamandan beri tanyorsunuz? - Yaklak bir aydr. - Onunla srail'de mi tantnz? - Beytan'da. - Ve elinizde bize iletilecek nemli bilgiler olduunu dnyorsunuz? - Evet, sanrm yle. Karmdaki dnyor gibiydi. Sonunda birden, uzun ve ciddi bir konuma yapt:

235

- Msy Antioche, bu konu karmak, ok karmak. Hepimizi g durumda brakt. srail devletinden bahsetmiyorum sadece, ie karan btn devletleri. Sarah Gabor'un dncesizce hareketinin buzdann sadece grnen ucu olduuna eminiz. ok daha nemli, uluslararas bir ebekenin grnen ucu olduuna. nsann alnna aklm bir Glock mermisi iin "dncesizce hareket"; anlalan Delter nemsizletirme konusunda baya uzmanlamt. Avukat szne devam etti: - Her lkenin polisi dosyay inceliyor. imdilik, btn bilgiler gizli tutuluyor. Bayan Gabor'la greceiniz szn kesinlikle veremem. te yandan, Brksel'e gelmenizde yarar var; oturup konumamz iin. Btn bunlar telefonda konuamayz. Bloknotlarmdan birini aldm: - Bana adresinizi verin. - srail Bykelilii'ndeyim, II. Joseph Caddesi, 71. - Adnz tekrarlar msnz? - Itzak Delter. - Msy Delter, ak konualm; size hi ekinmeden yardm edebilirim. Ama bir artm var; Bayan Gabor'la greceimden emin olmalym. - Bu bizim kararmz deil. Yine de istediiniz izni almak iin, elimizden geleni yapacaz. Eer soruturmaclar bulumanzn soruturmann yararna olacana inanrlarsa, o zaman bir sorun kacan sanmam. Bence her ey ibirliinize ve elinizdeki bilgilere bal... - Hayr. Bu i tam bir alveri. nce, Sarah. Sonra, bendeki bilgiler. lene doru Brksel'de olurum. Delter iini ekti; bir reaktr grlts gibi: - Sizi bekleyeceiz. Birka dakika sonra duumu alm, tram olmu, giyinmitim. nemli gnlerin sedef dmeli, ipek grisi Hackett takmn giymitim. Otomobil kiralama irketine gitmek iin bir taksi ardm. Bhm'n parasndan geriye topu topu otuz bin frank kalmt. Buna ek olarak, austos ve eyll aylarna ait yirmier bin franklk aylm vard. Toplam olarak, "doktoru" keye sktrmak iin gerekli tm yolculuklar karlayacak bir yetmi bin frank. Tabi bir de kolaylkla deitirilebilecek kiralama kuponlar ve first class uak biletleri.

236

Kapy ardmdan kapatrken, adrenalimin ykseldiini hissettim. Krk sekizinci blm Saat dokuzda kuzey otoyolunda, Brksel ynnde ilerliyordum. Gk uursuz bir dinamonun sarglar gibi, karanlk zgler yuvarlyordu. Yol boyunca, manzara da deiiyordu. Krmz tuladan yaplar, krlarn arasna szm kanl kabuk! "jr gibi grlyordu. Kahverengimsi ve dn olmayan bir katmann iine gi-riyormuum gibi geliyordu. Burada, aynkotlarnn ve raylarn arasnda, umutsuzluk bitiyor gibiydi. leye doru, snn getim. Bir saat kadar sonra, Brksel'deydim. Belika bakenti gzme parltsz, donuk bir kent olarak grnd. Somurtkan bir sanatnn izdii, kollan ksa bir Paris. Bykelilii kolayca buldum. ada mimar eseri -gri beton ve dmdz balkonlar- bir bina. Itzak Delter beni girite bekliyordu. Sesine benziyordu. Kusursuz takm elbisesinin iinde rahatsz, bir doksanlk bir dev. Kocaman kafas, saldrgan enesi ve fra biiminde kesilmi san salanyla diplomatik dosyalarda uzmanlam, deneyimli ve kurnaz bir avukattan ok, sivil giyimli bir askere benziyordu. Bu daha iyiydi. Bylesi bir adamla konumay tercih ederdim. Gereksiz laflarla zaman kaybetmezdik hi olmazsa. stm arandktan sonra, Delter beni dekorasyonu kiiliksiz kk bir broya ald. Oturmam nerdi. Reddettim. ylece, ayakta, kar karya birka dakika konutuk. Benden bir kafa uzunda olsa, fkeme ve srlanma younlam, kendimden emindim. Delter, Sarah Gabor'u grmem iin izin aldn syledi. Ben de elimde elmas iini aklamaya yarayacak ve gen kadnn kaaklarla dorudan ilikide olmadn gsterecek bilgiler olduunu akladm. Delter kukuluydu, hapishaneye gitmeden nce baz sorular sormaya kalkt. Reddettim. Yumruklann skt," derisinin altnda ene kemikleri kasld. Birka saniye sonra gevedi, glmsedi. Derinden gelen sesiyle, "etin ceviz ktnz, Antioche" dedi. "Gidelim. Arabam aada. Saat 14'te Ganshoren Hapishanesi'nde olmamz gerekiyor." Yolda giderken, Delter ak ak Sarah'n sevgilisi olup olmadm sordu. Duymam gibi davrandm. Bu kez Yahudi olup olmadma dnd. Bamla "hayr" dedim. Bu
237

dnceye kafasn takm gibiydi. Baka soru sormad. Sarah Gabor'un ok g bir "mvekkil" olduunu anlatt. Hi kimseyle, hatta onunla, avukatyla bile konumuyormu. Brksel'e geldiimi duyunca, beni grmek istediini sylemi. rpermemeye altm. Demek, her eye ramen, aramzdaki ak hl glyd. Brksel'in bat mahallelerinin ad "De Profundis"1 olabilirdi. Skntya ve zntye yaplan bir yolculuktu bizimki. Kahverengi evler, kendi kurumu kanlarnda donmu karaltlar ve parltlar, tuhaf bir organ bulutu oluturuyordu. "Geldik" dedi Delter, kaps granitten kare stunlarla evrili geni bir yapnn nnde dururken. Kapda, makineli tfekli iki kadn nbet tutuyordu. Kafalarnn zerinde, taa "Kadnlar Mahkemesi" kazlyd. Geldiimizi ieriye bildirdiler. Birka saniye kadar sonra, elli yalarnda bir kadn grnd. Yznde kuku dolu ifade vard. Kendini tantt: Odette Wilessen, hapishane mdiresi. Meum ku gzlerini bana dikerek, gl bir Flaman aksanyla, "Sarah Gabor sizinle grmek istediini bildirdi. Aslnda, yeni bir emre kadar kimseyle grtrlmemesi gerekiyor, ama hem Bay Delter hem de sorgu hkimi onunla grmenizin olumlu sonu verebileceini dnyor. Sarah Gabor g bir tutuklu Msy Antioche. Yeni glklerle karlamak istemiyorum. Haddinizi bilin, yeter." Birka adm atp, kk bir baheye ktk. "Beni burada bekleyin" diye buyurdu Odette Wilessen. Gzden kayboldu. Ta emenin yannda bekledik. Sessiz ve hznl atmosfer, manastn andryordu. stelik bir cezaevinde bulunduumuzu belli edecek en ufak bir ey yoktu. evremiz pencerelerinde tek bir parmaklk bile bulunmayan, klasik mimar eseri gri binalarla doluydu. Mdi-re yannda kendinden yirmier santim uzun, maviler giymi iki gardiyan kadnla dnd. Odette Wilessen peinden gelmemizi syledi. Bir sra aacn yanndan getik, bir kapmn nne vardk. Uzun bir koridorun sonunda, binann iinde, caml yksek bir kap dikilrvadB|fl[fe* ve kirli camn zerinde gk mavisi renginV% yito^jK?^**1^ szcklerle balayan ve ller iin okuduklar bir duas, (.n.) de geni ve yass demirler grlyordu, ite o zaman, hapishanenin neden dardan grnmediini anladm.
238

Tutukevi, bina iinde bina olarak yaplmt. Etraf ta evrili bir demir ve kilit yn. Yaklatk. Mdirenin bir iaretiyle, kapnn br yanndaki bir kadn kilidi at. Bir akrt duyuldu. Bembeyaz, kreltici neonlarn yrtt skk ve puslu, bambaka bir mekna girdik. Koridor devam ediyordu. Gk mavisi renkli boya her yeri, kck pencereleri kapatan telleri, duvarlarn yarsn, kilitleri, metal levhalar, her eyi kaplyordu... Gn nn glkle szabildii bu yerde soluk neonlarn btn bir yl boyu, gece gndz czrdamalar gerekiyordu herhalde. Gardiyan kadnlarn peine dtk. evre, usuz derinliklerdeki basn gibi, ar ve mutlak bir sessizliin altnda eziliyordu. Koridorun sonunda saa dnmek, yeni bir anahtarevirmek, yeni bir kap amak gerekti. st ksm caml bir kap grdm. Kadn yzleri belirdi. Kk diki makinelerinin evresinde alyorlard. Baklar zerimde topland. Birka saniye boyunca ben de onlar inceledim, sonra baklarm indirip yoluma devam ettim. Farknda bile olmadan, doutan olan ve asla kaybolmayacak bir leke gibi, yzlerinde sularnn izlerini bulmak istercesine bakm, tutuklu kadnlar szmtm. Kaplar birbirini izledi, her birinin arkasnda baka faaliyetler vard: bilgi ilem, mlekilik, dericilik... Devam ettik. Boyalar dklen yass parmaklklarn ardnda gri ve i karartc bir gn grdm. Siyahms duvarlar, asfalt atlam, ortasndan bir voleybol filesinin getii, st ak bir avluyu evreliyordu. Avluda kadnlar kol kola gidip geliyor, sigara tttryorlard. Gzleri yine bana evrildi. Yaral, onuru krlm, rselenmi insanlarn gzbebekleri. Altnda nefretle kark bir arzunun okunduu, karanlk ve derin gzbebekleri. "Haydi" dedi gardiyanlardan biri. Itzak Delter kolumdan ekti. Yeni kilitler, yine anahtar akrtlar... Sonunda grme odasna vardk. ok daha karanlk, ok daha soluk, byke bir odayd buras. Oda, ahap ereveleri ve raflar ayn maviye boyanm camlarla uzunlamasna ikiye blnmt. Tutukevinin mimar bu beton snak benzeri binaya maviyle zarif bir hava vermeye niyetlenmiti anlalan. Odann eiinde durduk. Odette Wilessen bana dnd:

239

- Tekrar ediyorum Msy Antioche, bu grme allmn ok dnda. Sarah Gabor tehlikeli bir kadn. Dikkatli olun baym, dikkatli olun. Odette Wilessen bir ene hareketiyle, grme hcreleri boyunca ilerleyeceim yolu gsterdi. Tek bama, bombo blmelerin arasnda ilerledim. Caml blmeler yanmdan getike, kalbim daha hzl arpyordu. Birden bir glge grdm. Geri dndm, zeminin ayaklarmn altndan kaydm hissettim. Camn karsndaki bir iskemleye ktm. Canm te tarafnda Sarah, donuk ifadeyle ylece bana bakyordu. Krk dokuzuncu blm Kibutz arkadamn salar ksackt. Sapsar dank salar imdi zarif ve dzgn, kare biiminde kesilmiti. Neonlarn glgesinde, teni soluk grnyordu. Oysa kk elmackkemikleri, her zamanki gibi gzlerinin yumuaklna meydan okur gibiydi. Karmdaki, leyleklerin arasnda tantm, gzel ve inat vahi kadnd. - Suratndan den bin para Louis. - Harika grnyorsun Sarah. - Yzndeki o yara izi de ne ? - srail'den bir an. Sarah omuz silkti: - te burnunu her tarafa sokmann cezas. zerinde kolsuz, bol, mavi bir gmlek vard. Ona sarlmak, dudaklarm vcudunun kvrmlarnda gezdirmek, diri bedenini okamak isterdim. Ksa sreli bir sessizlik oldu. Sordum: - Naslsn Sarah? - Grdn gibi. - Seni grdme seviniyorum. - Buna grmek mi diyorsun? Zaten gerekleri hi kavrayama-dn ki... Gizli bir mikrofon olup olmadm anlamak iin elimi rafn altnda gezdirdim. - Bana her eyi anlat Sarah. Beytan'dan gidiinden itibaren, her eyi. - Yoksa artk kstebeklie mi soyundun? - Hayr Sarah. Tam tersine. Onlara susuzluunu kantlayacak bilgiler vermeyi vaat ettiim iin, seninle grmeme izin verdiler. - Onlara ne anlatacaksn?

240

- Elmas kaaklnda ne denli nemsiz bir rol oynadn kantlayacak her eyi. Kibutz sakini omuzlann silkti. - Saran, seni grmeye geldim. Ayn zamanda da renmeye. Bana gerei borlusun. Gerek bizi kurtarabilir; hem seni hem de beni. Sarah bir kahkaha att, buz gibi gzlerini bana dikti. Cebinden usulca bir paket karp bir sigara yakt, sonra sze giriti: - Btn bu olanlar, senin yznden, Louis. Bunu o kaln kafana iyice sok. Her ey, anladn m? Beytan'da son gece leyleklerin halkalarndan sz ettiinde, o zamana kadar dikkat etmediim baz ayrntlar hatrladm. Ido'nun lmnden sonra, btn eyasn kaldrmtm. Hem odasn hem de laboratuvar dedii ve leylekleri iyiletirmek iin kulland o delii. Eyalann yerletirirken, bir blmenin iinde, zerleri kanl yzlerce halka buldum. O anda, blmedeki irenliklere hi nem vermedim. Yine de, hatrasna ve kubilim tutkusuna saygmdan, o bez antay ayn yerde, blmede braktm. Sonra da unuttum. ok sonralar, sen halkalar iine saklanm mesaj fikrinden sz edince, beynimde bir imek akt. O zaman do'nun antasn hatrlayp anladm: do senin aradn bulmutu. te bu yzden silah alm, gnlerce kaybolmutu. Her gn leylekleri vuruyor, bacaklarndaki halkalar skyordu. O akam sana hibir ey sylememeye karar verdim. Seni kukulandrmamak iin, byk bir sabrla, afan skmesini bekledim. Sonra sen Ben-Gurion Havaalan'na gidince, laboratuvara dndm, halkalar bulunduklar yerden kardm. Penseyle ilerinden birini atm. Birden elime bir elmas dt. Gzlerime inanamyordum. Hemen bir bakasn atm. Onun da iinde daha kk boyutlarda birka elmas vard. teki halkalara getim, her seferinde elmasla karlatm. Mucize sonsuza dek tekrarlanyor gibiydi; nmde bine yakn halka vard. - Sonra? - Sonras, artk zengindim Louis. Elimde kamak, kibutzu, amuru, balklar unutmak iin yeterli imkn vard. Ama nce, emin olmam gerekiyordu. Yol antam hazrladm, yanma birka silah aldm ve Netanya'ya, elmasn bakentine gitmek zere otobse bindim. - Biliyorum, izini oraya kadar srdm.
241

- Gryorsun ya, bir ie yaramam. Ben cevap vermeyince, Sarah szlerini srdrd: - Orada bulduum bir elmas tras, talarmdan birini satn ald. nce beni dolandrmaya kalkt, ama sonra elimdeki talarn olaanst kalitede olduklarn saklayamad. Zavall ihtiyar! Heyecan yznden okunuyordu. Ksacas, elimde bir servet vard. O srada ylesine mutluydum ki, iine dtm durumu, leylekleri kullanarak elmas kaakl yapan delileri dnmek aklma bile gelmedi. Bildiim tek bir ey vard; o herifler kardeimi ldrmler, elmaslarn peine dmlerdi. Bir araba kiralayp Ben-Gurion'a gittim. Orada, Avrupa'ya kalkan ilk uaa bindim. Sonra biraz daha yol yapp, elmaslar emin bir yere sakladm. - Sonra? - Aradan bir hafta geti. Bamsz reticiler elmaslarn genellikle Anvers'te satarlarm. Ksacas, oraya gidip kyasya bir pazarlk yapmam gerektiini anladm. Grnmeden, hemen. - O srada... o srada hl silahl miydin? Sarah tebessmn gizleyemedi, iaret parmam bana uzatt, baparmayla hayal bir tabancann horozunu kaldrd. - Msy Glock beni hi yalnz brakmad. Bir an iin, "Sarah ldrm" diye dndm. - Elmaslar iki gnde bir, onluk ya da on belik keselerle elden karmaya karar verdim. lk gn, Netanya terzilerine benzeyen yal bir Yahudi'yi gzme kestirdim. Birka dakikada 50 000 dolarm oldu. iki gn sonra yine gittim, bu kez bir bakasna; 30 000 dolarm daha oldu. nc gidiimde elimdeki keseyi amak zereyken, omzuma biri dokundu. "Sakn kprdamayn, tutuklusunuz" dediini duydum. Srtmda bir namlu hissettim. Aklm bamdan gitti Louis. Btn umutlarmn bir anda yok olduunu grdm. Paramn, mutluluumun, zgrlmn yerle bir olduunu. Elimde Glock, dndm. Ate etmek niyetinde deildim; tek istediim, yolumu kesmeye kalkan o polis bozuntusunu etkisiz hale getirmekti. Oysa o pezevengin elinde horozu kalkk 9 milimetrelik bir Beretta vard. Seeneim kalmamt; tek bir kurun attm, alnn nianlayp, tek bir kurun. Herif beyninin yansn kusarak yere yld. (Sarah kt kt gld.) Tetie dokunacak frsat bile olmamt.
242

Tabancam elmas tccarlarna dorulttum, elmaslarm topladm. Dehet iindeydiler. Onlar soyacam sanyorlard herhalde. Geri geri ekildim. Bir an iin kurtulacam sandm. te o zaman evremi camlar sard. O kahrolas akvaryumda hapis kaldm. - Btn bunlar gazetede okudum. - Hikye burada bitmiyor Louis. Sarah her zamankinden daha marur, sigarasn gergince sndrd. - Beni tutuklamaya alan, isvire federal polisinden Herve Dumaz adnda biriymi. Belikallarn gzne, i birden ok kark grnmeye balad. Belika'da, bir israilli tarafndan ldrlen isvireli bir polis. Bir de, nereden geldii belli olmayan servet deerindeki elmaslar. Belikallar beni sorgulamaya baladlar. Sonra, yerlerini avukatm Delter'e braktlar. Ondan sonra isvire'den bir heyet kageldi. Tabi, hibirine hibir ey anlatmadm. Kimseye. Ama hep dndm; Belika'da olduumu kimse bilmezken, neden isvireli sradan bir mfetti beni Anvers'e kadar izlesin? ite o zaman bana szn ettiin "tuhaf polisi" hatrladm, sen leyleklerin ve kaaklarn peinde koutururken, beni izlemesi iin Dumaz'y peime taktm anladm. O aynasz ayama dolatran orospu ocuunun sen olduunu anladm. Rengim soldu, kekeledim: - Tehlikedeydin. Dumaz ben dnene kadar seni koruyacakt... - Beni koruyacak myd? Sarah ylesine gl bir kahkaha att ki, gardiyanlardan biri, elinde silah, merakla yaklat. Uzaklamasn iaret ettim. - Beni korumak m? diye tekrarlad Sarah. Dumaz'nn kim olduunu anlamadn m yani? Peine dtn kaaklarla ibirlii yaptm? Son szleri mideme bir yumruk gibi indi. Kanm dondu. Azm amaya frsat bulamadan, Sarah szlerini srdrd: - Sorguya ekilmeye baladmdan beri, elmaslar hakknda bir sr ey rendim. Onlara anlatabileceimden ok daha fazlasn. Delter bir keresinde Interpol'den biriyle geldi, Simon Rickiel adl bir Avusturyalyla. Onlarla ibirlii yapmam salamak iin, bana ok nemli eyler anlattlar. zellikle de ay sonunu getirebilmek iin karanlk baz
243

irketlerin ok daha karanlk gvenlik ilerini stlenen Herve Dumaz adl kokumu bir polis yetkili hakknda. Vurulduktan sonra, Dumaz'y tanyan bir sr tank kt. Sylediklerine gre, her yl ilkbaharda, buraya gelip elmaslarm -benimkilerin ei, kk, ama benzersiz kalitedesatan Max Bhm'e elik edermi. Kafanda hikye belirmeye balad m? (Sarah gld, sonra bir sigara daha yakt.) Ku grdm ama, senin gibisini asla. Kalbim yerinden frlayacak gibiydi. Ayn zamanda da, her ey gzmde aka canlanyordu: Dumaz'nn ihtiyar Max hakkndaki bilgiye ok abuk ulamas, bu iin altnda elmas kaakl olduu konusundaki srar, beni Orta Afrika'ya gnderme tutkusu. Herve Dumaz, Max Bhm' tanmt tanmasna ama, ebeke hakknda hibir ey bilmiyordu. Belli etmeden beni kullanm, kayp elmaslar bulmak, sistemin arklarnn nasl dndn renmek iin benden yararlanmt. Korkun bir bulant boazm dmledi. - Sana yardm etmek istiyorum Sarah. - Yardmna ihtiyacm yok. Avukatm beni buradan karacak. (Gld.) Ne Belikallardan ne de isvirelilerden korkuyorum. Biz en glleriyiz Louis. Bunu sakn unutma. Yeniden sessizlik hkim oldu. Birka saniye sonra, Sarah alak sesle devam etti: - Louis, seninle hi konumadmz bir ey var... -Ne? Sesi hafif bouk kyordu: - Senin lkende de, leyleklerin ocuk getirdiine inanrlar m? Soruyu birden anlayamadm. Sonunda, cevap verdim: - inanrlar Sarah. - Bunu niye sorduumu biliyor musun? iskemlenin zerinde kvrandm, boazm temizlemeye altm. Bundan iki ay kadar nce, seyahate hazrlanrken, zellikle bu konuyu da incelemitim. Sarah'a Tanra Holda'nn leylekleri haberci olarak kulland Germen efsanesini anlattm. Tanra yamur sulanyla birlikte gkten den llerin ruhlarn nemli bir yerde koruyordu. Sonra ruhlar ocuk bedenlerine sokuyor ve annelerine gtrmeleri iin leyleklere tatyordu. Avrupa'dan Ortadou'ya kadar hemen her yerde, turuncu gagal kularn ocuk getirdiine inanldm da anlattm. Sudan'da bile, bebekleri leyleklerin getirdii sanlyordu. Oysa orada, bebekleri evlerin damna brakt iin sevilen,
244

siyah leyleklerdi... Baka anektotlar anlattm, sevimli ve sevgi dolu. Bu, ksa olduu kadar sonsuz, saf bir ak anyd. Hikyemi bitirdiimde, Sarah mrldand: - Bizim leylekler sadece iddet ve lm getirdi. Yazk, yoksa hi itirazm olmazd. - Neye itirazn? - ocua. Senden ocuklara. Heyecan bedenime ateten bir ylan gibi ad. Bir srayta kalktm, yank ellerimi cam blmeye dayadm. Haykrdm: "Sarah!" Vahi kadnm gzlerini yere indirdi, burnunu ekti. Birden kalkp fsldad: - Kaybol Louis. Acele et, kaybol buradan. Oysa kaan, arkasna bakmadan kaan oydu. Modern bir Euri-dike gibi, gk mavisi tahtadan bir cehennemin iine doru. Ellinci blm - Simon Rickiel'le grmek istiyorum. tzak Delter kalarn att. rse benzeyen enesini at: - Rickiel? u nterpolc m? - Evet, dedim. Konumak istediim adam o. Delter'in omuzlar kalkt. Ceketinin hrtsn duydum. Ganshoren Hapishanesi'nin bahesindeydik. - Byle kararlatrmamtk. Benimle konumanz gerekiyordu. Yapacanz tanklk, en ok beni ilgilendiriyor; anlatacaklarnzn mvekkilimi savunmamda ne kadar yararl olacan grmek istiyorum. - iyi anlamadnz Delter. Size kazk atmak niyetinde deilim. Aklamalarmn tek bir amac var, o da Sarah' alabilecei en ar cezadan kurtarmak. Oysa bu uluslararas bir hikye. O yzden anlatacaklarmn durumu iyi bilen bir nterpolc tarafndan da dinlenmesini istiyorum. Son cmleyi bir tebessmle destekledim. Delter surat asyordu. Aslnda bunu, onun yapabilecei btn manevralar nlemek iin istiyordum. Sarah'n anlattklarndan, Rickiel'in ok ey bildiini anlamtm. Leylek olsun olmasn, Max Bhm uzun sreden beri uluslararas polis rgtnn mercei altndayd. Interpolcnn yannda, her ikimizin de iyi bildii bir konuda konuacaktk. Delter ksk sesiyle homurdand: - Benimle dalga geiyorsunuz Antioche. insan benim gibi bir avukatla alay edip, cezasz kurtulamaz. - Tehditlerinizi kendinize saklayp, Rickiel'e haber verin. Her ikinize de ne biliyorsam anlatacam.
245

Delter granit kapya kadar nmden gitti. Onun otomobiline bindik, ince ince yaan yamurun altnda, Brksel'e kadar yol aldik. Avukat yol boyunca tek kelime etmedi. Sonunda iki saat kulesi arasna skm, geen yzyldan kalma siyah bir binann nnde durduk. Binann cephesi, daha imdiden klan yank, yksek pencerelerle kaplyd. Kurun geirmez yelekler giymi silahl nbetiler, yamurun altnda kllarn kprdatmyorlard. Geni bir merdivenden ktk. Delter ikinci katta kh gcrtl parke kh eprimi hal kapl, sonu olmayan koridorlara sapt. Sanki kendi evindeymi gibi. Sonunda, standart model (kirli sar duvarlar, soluk lamba, maden eya, harp ncesi dnemden kalma yaz makineleri), kk bir polis brosuna girdik. Delter neredeyse kendi kadar iri, ksa kollu gmlekli, Magnum 38'li iki polisle bir sre ene ald. Adamlarn silahlarm gizlemek iin nasl bir ceket giymesi gerektiini dndm. Adamlar skntyla yzme baktlar, ilerinden biri masann arkasna geip, her zamanki sorular sordu: ad, soyad, doum tarihi, aile durumu... Sonra parmak izlerimi almak istedi. Srf meydan okumu olmak iin, pembemsi ve dmdz avularm kaldrdm. Grdnden sarslma benziyordu. Birka zr mrldand, sonra da baka bir odaya girip kayboldu. Bu arada Itzak Delter de srra kadem basmt. Uzun bir sre sabrettim. Kimse, tam olarak neyi beklemekte olduumu aklamak zahmetine katlanmad. Pimanlklarmla bouarak bekledim. Sarah'la grmek, beni sarsmt. Yanllarm -ve sonulan- kafamda dnp duruyor, bense kendimi savunacak hibir ey bulamyordum. Cinayet kar klsa da, ilense de, igd ve deneyim gerektiren ciddi bir meslektir. Etkili olmak iin gz karalk yeterli deildi anlalan. Delter kageldi. Yannda tuhaf biriyle, yznn st yans ie dibi gibi kaln camlarla kapl, buruuk yzl, ksa boylu biriyle. Bu narin glge nden fermuarl bir kamyoncu kazan ve kaln kadifeden bir pantolonun iinde bouluyordu. En gzeli ise, ayakkablanyd; adamn ayanda kaln tabanl, dilleri uzun, kocaman spor pabulan vard. Tam bir rap'i ayakkabs. Bir de kazann kvnmlannm altnda, belindeki kemere takl bir otomatik
246

tabanca seiliyordu; 9 milimlik parabellum atan bir Glock 17, Sarah'n silahnn bir ei. Delter eildi, bizi tantrd: - te Simon Rickiel, Louis. Interpol'den. Bizi ilgilendiren konuda, en nemli muhatabmz. (Ksa boylu adama dnd.) Simon, ite size szn ettiim tank, Louis Antioche. Admn ve soyadmn sylenmesi, avukatn koyduum kurallara uymaya karar verdiinin belirtisiydi. Ayaa kalktm, ellerim arkada, eildim. Rickiel beni kk bir tebessmle onurlandrd. Yz sanki ikiye blnmt; st ksm bir ienin iinde hapsol-mu gibi hareketsizken, dudaklar kvnlyordu. Uluslararas polisleri gzmde baka trl canlandrmtm demek. - Benimle gelin, dedi Avusturyal. Brosu teki odalara benzemiyordu. Duvarlar lekesiz, parkeler koyu ve cilalyd. Ortadaki byk ahap masann zerinde, en son model bir bilgisayar sistemi gze arpyordu. Bir yanda da, gerek zamanda dnya aktalitesini gsteren bir Reuters monitr, bir de, kukusuz Interpol'e zg bilgiler aktaran bir nc ekran grdm. - Oturun, dedi Rickiel masasnn arkasna geerken. Bir iskemleye oturdum. Delter daha geride kald. Avusturyal dorudan konuya girdi: - Tamam. Bay Delter kendi isteinizle tanklk etme arzusunda olduunuzu syledi. Dediine gre, elinizde bu dosyay aydnlatmamza yardm edecek ve belki de Sarah Gabor'a yaplan sula-malan hafifletecek baz bilgiler varm. Doru mu? Rickiel aksansz bir Franszca konuuyordu. - Tamamen, dedim. Polis bir an durdu. Boynunu omuzlannn arasna gmm, kol-lann masasnn zerinde kavuturmutu. Bilgisayar ekranlan stms lombozlar gibi, gzlklerinde yansyordu. Devam etti: - Dosyanz inceledim, Msy Antioche. "Profiliniz" en azndan artc. ksz olduunuzu sylyorsunuz. Evli deilsiniz, yalnz yayorsunuz. Otuz iki yandasnz, ama imdiye kadar hi iiniz olmam. Btn bunlara ramen bolluk iinde yayor, Paris'te Raspail Bulvan'nda bir dairede oturuyorsunuz. Bu rahatnz Puy-de-Dme blgesinde
247

oturan zengin toprak sahipleri olan analnz ve babalnz Nelly ve Georges Braesler'nin size gsterdikleri sevgi ve ihtimama dayandnyorsunuz. Bunun yan sra, insanlardan kopuk ve yalnz bir hayat yaadnz sylyorsunuz. Buna ramen, bana olduka hareketli grnen ve neredeyse tm dnyay kapsayan bir yolculuktan dnyorsunuz. Baz noktalan aratrdm. zinize zellikle Orta Afrika'da ve srail'de, stelik de ok ilgin koullarda rastlyoruz. Son bir eliki daha; zarif bir zppe grn takmyorsunuz ama, yznzde taze bir yarann izleri var; ellerinizdeki yanklarn szn bile etmiyorum. Ksacas, siz kimsiniz Msy Antioche? - Bir kbusta yolunu kaybetmi bir yolcu. - Bu dosya hakknda neler biliyorsunuz? - Her eyi ya da hemen hemen her eyi. Rickiel omuzlarnn arasndan sessizce gld. - Bakn, bu iyi ite. Mesela, bizlere Bayan Sarah Gabor'un zerinden kan elmaslarn kaynam aklayabilir misiniz? Ya da Herve Dumaz'nn Beurs von Diamanthandel yetkililerine haber verme zahmetine katlanmadan, Sarah Gabor'u neden tutuklamaya kalktn? - Tabi aklayabilirim. - ok iyi. yleyse sizi dinliyor ve... - Bir dakika, diye szn kestim. Burada avukatsz ve korumasz, stelik de yabanc bir lkede konuuyorum. Bana ne gibi bir garanti vereceksiniz? Rickiel yine gld. Bilgisayar klarnn arasnda, gzleri souk ve hareketsizdi. - Bir sulu gibi konuuyorsunuz Msy Antioche. Her ey bu ie ne kadar kartnza bal. Yine de size tank olarak idar adan endielenmemenizi, rkmemenizi sylemek isterim. Interpol kltrleri ve snrlan birbirine kartran dosyalar konusunda olduka deneyimlidir, iler ancak daha sonra, ie karm lkelerin yasalar sonucunda, karr. Siz anlatn Antioche, biz gereken ayklamay yaparz. Sizi imdilik gayrresm olarak dinleyeceiz. Szleriniz teybe alnmayacak, kaydedilmeyecek. Sonra, anlattklarnzn nemine gre, sylediklerinizi bu serviste alan baka uzmanlar nnde tekrarlamanz isteyeceim. te o zaman "resm tank" olacaksnz. Her ne olursa olsun, hrszlk yapmam, kimseyi de ldrmemiseniz, Belika'dan zgr

248

bir insan olarak ayrlacanza sz veriyorum. Bu kadar sizin iin yeterli mi? Yutkundum, ilediim cinayetlerin zerine kafamda birer arp izdim. Son iki ayda bamdan geen nemli olaylar zetledim. Anlatrken, antamdan szlerimi destekleyecek eyler kardm: Max Bhm'n fileri, Rayko'nun not defteri, Curi'in otopsi raporu, Ben-Gurion'da Wilm'den aldm elmas, Philippe Bhm'n lm ilmhaberi, Rahibe Pascale'in imzalad belge, Otto Kiefer'in "itiraf kaseti"... Sonu olarak da, masann zerine svire'de bulduum belgeleri braktm; Max Bhm'n fotoraflarn ve titanyumdan bir kapsl tayan kalbinin radyografisini. Konumam bir saat kadar srd. "Elmas hrszlan" ile "kalp hrszlan" arasndaki ifte esran ve iki ebekenin birbirine nasl bal olduunu anlatmaya altm. Ayn zamanda da herkesin bu iteki roln belirtmeye zen gsterdim; zellikle de istemeden I de olsa bu ie kansan Sarah'n; benden yararlanan ve deerli ta-lann yerini rendikten sonra Sarah' gz krpmadan ldreceinden kuku duymadm kokumu Polis Mfettii Herve Dumaz'nn. Karmdakilerin tepkilerini gzleyerek sustum. Rickiel'in camdan baklan, masasnn zerine braktm belgeleri inceliyordu. Dudaklannda donup kalm bir tebessm. Delter'e gelince, az ak kalmt. Sessizlik son kelimelerime kt. Sonunda Rickiel konutu: - nanlmaz. Anlattklarnz gerekten inanlmaz. Yzm alev alevdi: - Bana inanmyor musunuz? - Yzde seksen inanyoruz, diyelim. Ama anlattklannz iinde kantlanmas gereken ya da en azndan dorulanacak o kadar ok ey var ki. Sizin "kant" adn verdikleriniz, olduka greceli. Bir ingene'nin karalamalan, tp eitimi almam bir rahibenin vard sonular, tek bir elmas, btn bunlar salam kanttan ok, gsz birer belirti. Kasetinize gelince, dinleyeceiz tabi. Yine de bylesi bir belgenin mahkeme tarafndan kabul edilmeyeceini biliyor olmalsnz. Geriye sadece u Gney Afrikal jeologun, Niels van Dtten'in tanklna bavurmak kalyor. Ksa boylu aynaszn gzlklerini krma isteim gemlenecek gibi deildi. Oysa iimden bir yerden Avusturyal'nn
249

soukkanllna hayranlk da duyuyordum. Anlattklarm herhangi bir dinleyiciyi olduu yere mhlayacakken Rickiel sadece dinliyor, tartyor, hikyenin btn ynlerini grmeye alyordu. Avusturyal szlerini srdrd: - Her ne olursa olsun, size teekkr borluyuz Antioche. Bizi bir sredir dndren birok noktay aydnlattnz. Dumaz'nn ldrlmesi bizi ok artmad, nk nterpol yaklak iki yldan beri elmas kaaklna bulatndan kukulanyordu. Onun hakknda olduka ciddi bilgiler de edinmitik. simleri biliyorduk: Max Bhm, Herve Dumaz, Otto Kiefer, Niels van Dtten. ebekeyi de biliyorduk: Avrupa-Orta Afrika-Gney Afrika genini. Ama asl bilgiler eksikti; yani kuryeler, kantlar. ki yldan beri belli bal aktrleri izliyorduk. ahsen hibiri elmas yolundan gemedi. Oysa bugn, sizin sayenizde, leyleklerden yararlandklann biliyoruz. Bu anlattklanruz size olaanst gelebilir ama, inann bana, bundan ok daha beterini de grdm. Sizi kutluyorum Antioche. nadnz ve cesaretiniz iin. Eer bir gn leyleklerinizden gna gelirse, bana bir telefon ediverin; size uygun bir iim olabilir. Konumann ald biim karsnda akna dnmtm. - Ve... hepsi bu mu? - Hayr, tabi deil. Konumaya daha yeni baladnz. Yarn, bu anlattklarnz kda dkeriz. Sorgu yargcnn da sizi dinlemesi gerek. Tanklnz Sarah Gabor'un mahkemeyi beklerken israil'e gnderilmesini salayabilir. Katillerin cezalarm kendi lkelerinde ekme isteini tahmin edemezsiniz. mrmz tutuklu dei tokuu yaparak geiriyoruz. Elmaslar konusu byle. O esrarl doktorunuza gelince ok daha kukuluyum. Yzm ate iinde, ayaa kalktm: - Hibir ey anlamamsnz Rickiel. Elmas ebekesi kertildi. O tarafta her ey bitti. Oysa te yanda, dnyann her bir kesine gidip, insanlarn yreklerini alan lgn bir cerrah var. O lgn, karanlk, vazgeilmez ve rktc bir amacn peinde. Bundan eminim. Harekete gemek iin gerekli tm imknlara sahip. Bugn acil olan tek bir konu var; o ala yakalamak. Deneylerini gelitirmek iin yeni birini ldrmeden, onu tutuklamak. - Brakn da, neyin acele olduuna ben karar vereyim. Bu akam Brksel'de, otelde kaim. Adamlarm Wepler'de sizin

250

adnza bir oda ayrd. En lks otel olmasa da, rahatlna diyecek yoktur. Yarn grrz. Masann zerine vurdum. Delter ayaa frlad, Rickiel'in kl bile kprdamad. Haykrdm: - Rickiel, dnyay dolaan bir canavar var, diyorum! ocuklar ldryor, ikence ediyor. Arama emirleri kartabilir, bilgisayar aratrmalar yaptrabilir, binlerce olay karlatrp, tm dnya polisini harekete geirebilirisiniz. Tanr akna, dediimi yapn! - Yarn Antioche, diye mrldand polis, dudaklarn hafife oynatarak. Yarn. Israr etmeyin. Kapy arparak ktm. Elli birinci blm Birka saat sonra otel odasnda, hl fkeyle homurdanmaktaydm. Birok bakmdan, hem de adamakll kandrlmtm. Elimdeki btn bilgileri Interpol'e vermi, karlnda -en azndan soruturma asndan- hibir ey alamamtm. Tek tesellim, sylediklerimin Sarah'n yararna bir etki yaratacayd. Bunlarn tesinde, btn gn kmazlarla doluydu. Telesekre-terimi aram, hibir mesaj gelmediini grmtm. Dr. Warel'e telefon ettim; buradan da bir sonu alamadm. Akamn sekiz buuunda telefonum ald. Hemen atm. Duyduum ses beni artt: - Antioche? Rickiel. Sizinle konumam gerek. - Ne zaman? - Hemen, imdi. Aadaym, otelin barnda. Wepler'in koyu pembe halyla kapl bar, bardan ok kark zevkler iin yaratlm bir snaa benziyordu. Simon Rickiel'i bol kazann iine gmlm, deri bir koltua oturmu buldum. nnde bir bardak viski, dikkatle zeytinlerini kemiriyordu. Hl Glock'unu yannda tayp tamadn merak ettim; bir de, tabancay benim kadar hzl ekip ekemediini. - Oturun Antioche. Oturun ve sert adam roln artk brakn. Bunu oktan kantladnz. Oturdum, bir fincan in ay smarladm. Birka saniye boyunca Rickiel'i inceledim. Yans buulanm bir aynaya benziyordu, yzn bombeli camlar yutmu gibiydi. - Sizi bir kez daha kutlamaya geldim. -Kutlamaya m?

251

- Biliyorsunuz, su konusunda belirli bir tecrbem var. Yaptnz soruturmann deerini biliyorum, iyi i becerdiniz Antioche. Gerekten. Daha nce yaptm i nerisi aka deildi. - Buraya bunun iin gelmediniz ya? - Hayr. Bugn leden sonraki hayal krklnz ok iyi anlyorum. Katil cerrah yknze gereken nemi vermediimi dnyorsunuz. - Doru. - Baka bir ey yapamazdm. En azndan, Delter'in yarmda. - Ne ilgisi var? - in bu yan onu ilgilendirmiyor. Garson aym getirdi. ayn ar ve kekremsi kokusu bana ormann yosunlarn hatrlatt. - Yani, sylediklerime inanyor musunuz? - Evet. (Rickiel hl krdannn ucunu zeytinlere batnp, oynuyordu.) Ama size sylediim gibi; iin o yan nemli bir soruturma almas gerektiriyor. stne stlk, bana kar drst olmak zorundasnz. - Drst olmak m? - Bana her eyi anlatmadnz. Anlattklarnz ortal velveleye vermeden renmi olamazsnz. Bir yudum ay rahatszlm gizlememe yardm etti. Masumluk ynn setim: - Ne demek istediinizi tam anlayamadm Rickiel. - Pekl. Bugn leden sonra Max Bhm'den, Otto Kiefer'den, Niels van Dtten'den bahsettik. Gerek katillerden. Ama kabul edersiniz ki hepsi de altmn am, neredeyse zararsz kiiler. Oysa bu kiiler korunuyordu. Koruyanlarn iinde Dumaz vard, tamam; ama bakalar da olmal. Ondan ok daha tehlikeli birtakm adamlar. lerinden birkan biliyorum. Adlarn size syleyeceim. Sizin iin ne anlam tadklarn soracam. Rickiel elindeki zeytini yutmadan nce, alayla glmsedi: - Miklos Sikkov. Karacierime bir aparkat almtm. ene kemiklerimi hafife araladm: - Tanmyorum. - Milan Kalev. Sikkov'un su orta olmal. Mrldandm: - Kim bunlar? - Yolcular. Sizin gibi, ama daha talihsiz. Her ikisi de ld.
252

- Nerede ? - Kalevin cesedi 31 austos gn Sofya'nn d mahallelerinden birinde, krk bir ieyle grtla yarlm olarak bulundu. Sikkov ise 6 eyllde, srail'de ld. gal altndaki topraklarda. Yznde on alt kurun. Her iki dosya da kapatld. Birinci cinayet, siz Sofya'dayken ilendi Antioche. teki de, sizin israil'de olduunuz srada. Tam ayn yerde, Balatakamp'ta. lgin iki rastlant, sizce de yle deil mi? Tekrarladm: - O iki adam tanmyorum. Rickiel yeniden zeytinleriyle oynamaya balad. Bara bir grup Alman iadam girmiti. timeler, kahkahalar. Rickiel, dudaklar pnl prl, devam etti: - Baka isimler de var Antioche. Marcel Minas, Yeta Yakovi ve van Tornoy hakknda neler biliyorsunuz? Sofya Gar katliamnn kurbanlar. Bu kez daha anlalr bir sesle akladm: - Bu isimler gerekten bir ey artrmyor. - Tuhaf, dedi Avusturyal. Sze devam etmeden nce bir yudum viski iti. Beni Interpol'de almaya iten neydi, biliyor musunuz Antioche? Tehlikeden holanmam deildi. Sadece dillere kar duyduum tutku. Gen yamdan beri, bu alanla ilgileniyorum. Su dnyasnda lisann nemini imkn yok tahmin edemezsiniz. u srada Amerika'da, FB ajanlar in lehelerini renebilmek iin kafa patlatyorlar. Onlar iin l eteleri kertmenin tek yolu, bu. Neyse, btn bunlar Bulgarca'y rahata konutuumu sylemek iin anlatyorum. (Bir tebessm.) Onun iin, Dr. Milan Curi'in imzalad lm ilmhaberini dikkatle okudum. Olduka bilgilendirici, hatta ok dehet verici. Ayn zamanda da Bulgar polisinin 30 austos gecesi Sofya Gar'nda gerekleen bir katliamla ilgili olarak hazrlad raporu da okudum. Profesyonel ii. Katliam srasnda, masum ld; adlarn saydklarm: Marcel Minas, Yeta Yakovi, bir de kk bir ocuk, van Tornoy. ocuun anas tanklk etti Antioche. Hi kuku brak-mamacasma. Katillerin asl hedefi, tarifi sizinkine uyan bir beyaz-m. Birka saat sonra Milan Kalev bir antrepoda, hayvan gibi boazlanarak ldrlyor. Lapsang' imekten vazgetim. - Hl bir ey anlamyorum, dedim kekeleyerek.

253

Rickiel de zeytinlerini brakt, gzlerini bana dikti. Gzlk camlan kzl ate kvlcmlar gibi, iki bardan yanstyordu. - Servislerimiz Kalev ve Sikkov'u tanyorlard. Bulgar paral askeri olan Kalev, baz tp bilgilerini kullanarak kurbanlarna elektrikli neterle ikence etmekten holanrd. Kansz, izsiz, ama zenle at yaralarla korkun ac veren biri. Sikkov asker eitmendi. Yetmili yllarda, Uganda'da di Amin Dada'mn birliklerini eitiyordu. Otomatik silah uzman. Bu ikisi, zellikle tehlikeli insanlard. Rickiel ksa bir sre sustu, sonra bombay patlatt: - Tek Dnya iin alyorlard. arm gzkmeye altm: - insan amalan olan bir kurum iin alan paral askerler, yle mi? - Stoklarn korunmas ya da personelin gvenlii iin yararl olabilirlerdi. - Maksadnz ne Rickiel? Sz nereye getirmek istiyorsunuz? - Tek Dnya'ya. Bir de geni kapsaml varsaymnza. -Ee? - Size gre, Max Bhm tek bir kiinin emrinde yayordu ya da yeniden domutu; onu austos 1977'de kesin bir lmden kurtaran virtz cerrahn emrinde. Doru mu? - Kesinlikle. - Yine size gre, bu cerrah Bhm zerindeki etkisini Tek Dnya araclyla kullanyordu. Yal Isvireli'nin btn mirasn rgte brakmasnn nedeni de bu. yle deil mi? - Evet. Rickiel elini bol kazann altna sokup, ince bir dosya kard; dosyadan da daktiloyla yazlm tek bir sayfa. - yleyse ben de size varsaymlarnz dorulayacak baz olaylar anlataym. aknlk soluumu kesiyordu. - rgt hakknda kiisel bir aratrma yaptm. Tek Dnya srlarn iyi koruyor. Faaliyetlerinin boyutlarn, altrd doktorlarn saysn, balarn kesin olarak bilmek ok g. Ama ben iin Bhm tarafndan ilerleyerek, rahatsz edici gerekler buldum. Max Bhm karanlk gelirlerinin byk bir blmn Tek Dnya'ya balyordu. Her yl rgte yz binlerce svire frang "veriyordu". Bana kalrsa, bu bilgiler eksik. Tabi Bhm bir sr bankadan ve ifreli hesaptan yararlanyordu. Onun iin para transferinin gerek boyutunu bilmemiz imknsz. Ama kesin olan bir ey var;
254

Bhm, Binbirler Kulb yesiydi. Sistemi biliyorsunuzdur. Bilmediiniz Bhm'n kulbn kurulu aamasnda bir milyon svire frang balad. Bu da neredeyse bir milyon Amerikan dolan eder. Unutmayn, bu dediim 1980 ylnda, yani elmas kaaklnn balamasndan iki yl sonra. aknlk. Ik. ihtiyar Max kazancm sadece "doktora" deil, Tek Dnya'ya veriyordu. rgt ya canavan dllendirmeyi zerine alyordu ya da cerrahn "deneylerini" kendi adna destekliyordu. Rickiel devam ediyordu: - Bana Dumaz'mn Bhm'n kendini nerede tedavi ettirdiini bir trl bulamadm sylemitiniz, isvire, Fransz ya da Alman kliniklerinde kubilimcinin izine rastlamamt. Oysa ben kalp nakli yaptrdktan sonra tahlillerini byk bir gizlilik iinde yaptrd yeri bildiimi sanyorum. Tek Dnya'nn Cenevre'deki merkezinde; orada son derece gelimi tbb cihazlar var. Tabi Bhm bu gizliliin karln bolca veriyor, rgt de bunca para aldktan sonra, bylesi bir "hizmet" sunmay reddedemiyordu. aydan bir yudum imeye altm. Parmaklann titriyordu. Rickiel doru tahmin ediyordu kukusuz. - Sizce btn bunlar neyi kantlyor? - Tek Dnya'nm kesinlikle baka bir eyleri gizlediini. Bir de sizin "doktor" dediiniz adamn Tek Dnya'da ok nemli bir grevi olduunu; bu grev sayesinde Kalev ve Sikkov gibilerini grevlendirdiini, kendi deneylerini finanse ettiini, dnyann en deerli kalp hastasna, bir leylek terbiyecisine gerekli "hizmetleri" salayabildiini. Rickiel elindeki kozu iyi saklamt; onunla leden sonra bulutuumda, Tek Dnya ve elmas kaakl konularnda gsterdiinden ok daha fazlasn biliyordu. Sanki dncelerimi oku-muasna, sze devam etti: - Sizinle karlamadan nce Antioche, Max Bhm ile Tek Dnya arasndaki tuhaf ilikiyi biliyordum, ama kalp hrszl konusunda en ufak bir fikrim bile yoktu. Rayko ve Gomoun cinayetleri ok daha uzun bir zincirin halkalan. Sizden ayrldktan sonra, kapsaml bir bilgisayar aratrmas yaptrdm. Interpol terminalleri sayesinde, son on ylda gereklemi ve belirgin zellii kurbanlarn kalplerinin kaybolmas olan iddete dayal lmlerin listesinin karlmasn istedim. Interpol yesi lkelerin bilgisayar ortamna sunduklan bilgilerin okluunu tahmin
255

edemezsiniz. Kalp hrszl gibi kolay rastlanmayacak bir zellik aratrmay kolaylatrd, liste bu akam sekizde elime geti. Eksiksiz olduunu syleyemem, nk sizin "hrsz", hakknda pek bilgi alamadmz yoksul ya da kriz iindeki lkelerde faaliyet gsteriyor. Yine de listenin yeterli olduunu dnyorum, insann srtm rpertiyor, ite, bakn. Fincanm paraland. Kaynar ay hissiz parmaklanma dkld. Listeyi Rickiel'in elinden yrtarcasna aldm. Organ hrsznn ngilizce yazlm meum yks: 21/08/1991. Ad: Gomoun. Pigme. Cinsiyeti kadn. Yaklak olarak temmuz 1976'da dodu. 21/08/1991'de Orta Afrika Cumhuriyeti'nin Lobaye blgesinde, Zoko yaknnda ld. lm koullan: kaza/goril saldrs. zellikler: saysz darbe/kalp kayb. Kan grubu: B Rh+. HLA tiplemesi: Aw19 3B37 5. 22/04/1991. Ad: Rayko Nikoli. ingene. Cinsiyeti erkek. 1963 ylnda Trkiye'de, skenderun'da dodu. 22/04/ 1991'de Bulgaristan'da, Sli-ven yaknlarndaki Duru Sular'da ld. Dosya kapand. zellikler: saysz darbe/kalp kayb. Kan grubu: 0 Rh+. HLA tiplemesi: Aw19 3-B37 5. 03/11/1990. Ad: Tasmin Johnson. Hotanto. Cinsiyeti erkek. 16 ocak 1967'de Gney Afrika Cumhuriyeti'nde, Maseru yaknlarnda dodu. 03/11/1990'da Gney Afrika'da, Waka madeni yaknlarnda ld. lm koullar: yaban hayvan saldrs. zellikler: saysz darbe/kalp kayb. Kan grubu: A Rh+. HLA tiplemesi: Aw193-B37 5. 16/03/1990. Ad: Hasan el-Begassen. Cinsiyeti erkek. Yaklak olarak 1970'te Sudan'da, Cebel el-Fau yaknlarnda dodu. 16/03/1990'da 16 numaral kyn sulak tarlalarnda ld. lm koullan: yaban hayvan saldns. zellikler: saysz darbe/kalp kayb. Kan grubu: AB Rh+. HLA tiplemesi: Aw19 3-B37 5. 04/09/1988. Ad: Ahmet skam. Cinsiyeti erkek. 5 aralk 1962'de srail'de, igal altndaki topraklarda, Beytllahim'de dodu. 04/09/1988'de Beyt Callah'ta ld. lm koullan: siyasal cinayet. Konu aydnlanmad. zellikler: saysz darbe/kalp kayb. Kan grubu: 0 Rh+. HLA tiplemesi: Aw193B37 5. Liste bu ekilde, sayfalarca devam ediyordu. Bilgisayar aratrmalarnn balad 1981 ylna kadar. Gerekte ok daha geriye gittii varsaylabilirdi. Dnyann eitli
256

kelerinde onlarca ocuk ya da yetikin, kz ya da erkek tek ortak noktalar, Aw19 3-B37 5 snf HLA tiplemeleri yznden ikence grmt. Sistemin amanszl bam dndryordu. Gomoun ile Rayko'nun tiplerinin benzerliini rendiimde dndklerim, eytan bir boyuta ulamt. Rickiel dncelerimi seslendirerek devam etti: - Anlyorsunuz, deil mi? Sizin bu ku bir kaaklk yapmyor, hatta tehlikeli deneylere girimek derdinde bile deil. Onun peinde olduu ok daha byk, ok daha nemli bir ey. Dnya zerinde ayn doku grubuna ait kalpler aryor. - Hepsi... hepsi bu mu? - Hayr. Size bir ey daha getirdim. Rickiel elini bol kazann altna soktu, bu kez siyah naylon bir torba kard. Kazann neden byle geni olduunu anlamtm: iine istediini saklayabiliyordu. Torbay masann zerine brakt. Torbann iinde gm yapkan banda sarlm 45'lik Glock arjrleri vard. Interpolcye baklarmla sordum. - Bunlarn iinize yarayabileceini dndm. Bu "paralar" havaalanndaki X nlarnn etkisini sfrlayan kurunlu bir yapkanla kapl. Silahnz bilinmeyen bir ey deil Antioche. Polimer-den yaplm tabancalar yolcularn, zellikle de terristlerin en sevgili silah oldu. Sarah Gabor da Glock kullanyordu, 9 milimetrelik parabellum. Hem Sikkov'un bandan geen "kazay" sakn unutmayn; yznde on alt tane 45'lik mermi vard. Gzm arjrlere dikmitim; en azndan yz elli tane 45'lik mermi; yani bir o kadar lm ve iddet vaadi. Simon Rickiel buz gibi bir sesle bitirdi: - Size daha nce de sylemitim; nterpol karmak konular soruturmada tecrbe sahibidir. Gerektiinde, zaman kazanmak iin, yetki devrine de gidebiliriz. Bu kalp katilinin maskesini dreceinizden eminim. Bizden ok nce. nk bizim elmas kaakl dosyasn tamamlamamz, sylediklerinizi aratrmamz, Van Dtten'i bulmamz gerekiyor... Bugn size yalan syledim; leden sonra anlattklarnz DAT'a kaydedildi, hemen ardndan da bilgisayara yklendi. fadeniz burada, cebimde. mzalayn. Sonra da kaybolun. Tek basmasnz Antioche. Gcnz de buradan geliyor. Tek Dnya'ya szp, o ala bulabilirsiniz. Bulun onu; Rayko'ya, Gomoun'a, daha bilmem ka kiiye o
257

korkun ikenceleri ektiren herifi bulun. Bulun onu. Bulduktan sonra da, ne istiyorsanz yapn. il Elli ikinci blm Odama dndmde, telefonumun zerindeki krmz k yanp snyordu. Ahizeyi kaldrdm, santraln numarasn evirdim: - Louis Antioche, oda numaram 232. Bana mesaj var m? yice belirgin bir Belika aksan cevap verdi: - Msy Antioche... Antioche... bir bakaym... Klavye tularnn tkrtsn duydum. Kolumun dibinde, damarlarm bamsz birimler gibi, derimin altnda atyordu. - Saat yirmi bir on bete Catherine Warel adnda biri aram. Odanzda deilmisiniz. fkeden kudurmu gibiydim: - Gelen telefonlarn bara ynlendirilmesini istemitim! - Vardiya saat yirmi birde deiti. steinizi iletmedikleri iin zr dilerim. - Numara brakm m? Ses Catherine Warel'in telefonunu verdi. Zaman geirmeden o numaray tuladm. Zil iki kere ald, sonra da doktorun ok sert sesini duydum: -Alo? - Ben Antioche. Bir eyler bulabildiniz mi? - stediiniz bilgiler elimde. nanlmaz. Btn sylediklerinizde haklymsnz. Son otuz ylda Kongo'da ya da Orta Afrika'da alm Fransz ya da Franszca konuan doktorlarn listesini buldum. lerinde sizin aradnza uyabilecek biri var. Hem de nasl biri! Ad Pierre Senicier, kalp naklinin gerek nclerinden. 1960 ylnda, insana maymun kalbi takarak, ilk kalp naklini gerekletiren bir Fransz cerrah. Tm vcudum ateli titremelerle sarslyordu. Senicier. Pierre II Senicier. Aklmda Bangui'de okuduum ansiklopedi pasaj glgeli izgiler halinde belirdi: ... Ocak 1960'ta Fransz Cerrah Pierre Senicier tedavi edilemez bir kalp yetmezliinin son safhasna giren altm sekiz yandaki bir hastann gsne bir empanze kalbi takmtr. Ameliyat baarl geer; ne var ki nakledilmi kalp sadece birka saat alacaktr...
258

Catherine Warel devam ediyordu: - Bu gerek dhinin yks tm tp evrelerinde bilinir. O dnemdeki kalp nakli byk ses getirdi, ama Senicier birden ortadan kayboldu. O zamanlar, gizli ameliyatlar ve yasak deneyler yapt iin bann tabipler birliiyle dertte olduu sylendi. Senicier ailesiyle birlikte Orta Afrika'ya snd. Anlatlanlara baklrsa, iyi amalarn adam, siyahlarn doktoru oldu. Bir eit Al-bert Schweizer, ite. Senicier aradnz adam olabilir. Yine de, uymayan bir ey var... - Ne? diye mrldandm, titrek bir sesle. - Max Bhm'n austos 1977'de ameliyat edildiini sylememi miydiniz? - Evet. - Tarihten emin misiniz? - Kesinlikle. - yleyse, ameliyat Senicier yapm olamaz. - Neden? - nk 1977'de oktan lmt. 1965 ylnn sonunda, ylba gecesi ailesiyle birlikte Bokassa'mn ihtilalden hemen sonra balad mahkmlar tarafndan ldrld. Pierre Senicier, kars ve iki ocuu, villalarn harabeye eviren yangndan kurtulama-yp ldler. Ben bu kadarn bilmiyordum ama... Louis, orada msnz? Louis... Louis? Elli nc blm Kutup blgesine yaz geldiinde buzul sanki pimanlk duyuyormu gibi yarlarak, Bering Denizi'nin karanlk ve dondurucu sularna alr. O srada aklm da yleydi. Catherine Warel'in kahredici aklamalar maceramn cehennemi emberini iyice daraltyordu. Karanlklarm aydnlatacak tek bir kii vard dnyada; analm, Nelly Braesler. Gaz kklemi, Fransa'nn ortasna doru yol alyordum. Alt saat kadar sonra, gecenin sonunda Clermont-Ferrand' gemi, birka kilometre dousundaki Villiers kyn aramaya balamtm. Kumanda tablosundaki saat be buuu gsteriyordu. Sonunda, kk ky farlarmn nda beliriverdi. Dndm, bir daha dndm, Braesler'lerin evini buldum. Arabay duvarn dibine park ettim. Gn yava yava aanyordu. Sonbaharla kzaran manzara kendi alevlerinde donmu bir orman andryordu. Her ey, szle anlatlmaz bir sknetin tutsayd. Siyah kanallar
259

yksek otlarla ayn seviyeye ykseliyor, plak aalar dmdz ve gri gkyzn trmalyordu. Tatan bir U oluturan konan avlusuna girdim. Solumda, yz metre tede, kl renkli kulann kmldand kafeslerin arasnda, Georges Braesler'yi grdm. Srt bana dnkt, beni grmemiti. imlerin zerinden sessizce yryp eve girdim. eride her ey ta ve ahapt. Taa oyulmu geni pencereler baheye alyordu. Meeden yaplm koca eyalardan gl bir cila kokusu ykseliyordu. Dvme demirden avizelerin yerdeki talara glgeleri vuruyordu. evreye bir Ortaa sertlii, acmasz ve kr bir soyluluk kokusu sinmiti. Kendimi zamann uzanda, bir snakta hissettim. Ayrcalklarna ekilmi devler iin gerek bir in. - Siz de kimsiniz ? Dndm, Nelly'nin sska siluetini, kk omuzlarn, alkoln daha da soldurduu kire gibi yzn grdm. Yal kadn da beni tand, duvara dayanmak zorunda kalp kekeledi: - Louis... Burada ne aryorsunuz? - Pierre Senicier'den bahsetmeye geldim. Nelly sendeleyerek yaklat. Hafife maviletirilmi perukasn yanl oturttuunu fark ettim. Anlalan analm gece gzn krpmam, imdiden sarho olmutu. Tekrarlad: - Pierre... Pierre Senicier mi? - Evet, dedim heyecansz bir sesle. Artk ergenlik yana eritim sanyorum. Ergenlik ve gereklerin yama. Yal kadn gzlerini indirdi. Kirpiklerinin usulca titrediini grdm, sonra da dudaklarnda beklenmedik bir glmseme belirdi. "Gerek..." diye mrldanp, sonra daha kararl admlarla zerinde eitli ieler bulunan sehpaya doru yrd. Doldurduu iki kadehten birini bana uzatt. - ki imiyorum Nelly. Hem stelik, daha ok erken. Israr etti: - in Louis. iin ve oturun, ikisine de ihtiyacnz olacak. Tartmadan, dediklerini yaptm. minenin yannda bir koltua ilitim. rpertilerim daha da artt. Bir yudum viski itim. Alkoln yakcl iyi geldi. Nelly karma, pencerenin nne oturdu. Elindeki iki iesini yanna, yere koydu, sonra bardandakini bir dikite bitirdi. Barda yeniden

260

doldurdu. Rengine ve kendine gvenine kavumu gibiydi. Bana "sen" diye hitap ederek, konumaya balad: - insann hi unutamad eyler var Louis. Mezar tann mermerine kazmm gibi, kalplerimize kazman gerekler. Pierre Re-nicier adn nereden duyduunu bilmiyorum. Neler bildiin hakknda da bir fikrim yok. Leylek gnn nasl olup da seni buraya, dnyann en iyi saklanan srrm mezarndan karmaya gnderdiini anlamadm. Ama hibirinin nemi yok. Artk hibir eyin nemi kalmad. Gerei sylemenin zaman geldi Louis, benim iin de, belki zgrlk saati ald. Pierre Senicier, Paris'in yksek burjuvazisinden bir ailenin ocuuydu. Babas Paul Senicier nl bir yneticiydi ve birok cumhuriyetten, adna leke srmeksizin gemesini bildi. Sade, sessiz ve acmasz bir adamd; dnyay bir vuruuyla ykacakm kadar gsz gren, korkutucu biriydi. Yzyln hemen balarnda kars ona birka ylda erkek ocuk dourdu, gelecekleri parlak ocuk. Oysa ocuklar durgun beyinli ve soyunun sonuncusu gibiydi. Baba kuduru-yordu, ama hi olmazsa servetiyle grn kurtarmay baar-yordu. En byk oul, durgun zekl ve kambur Henri, "atolar" korumaya gitti; ato dedikleri, Normandiya'da harap konakt. Fizik olarak daha gl grnen Dominique orduya yazld, babas sayesinde birka rtbe ald. En aklllar ve en kurnazlar olan kk Raphael ise din adam oldu. Henri'nin maliknelerinin yaknnda bir kilise edindi, ksa sre sonra da unutulup gitti. Paul Senicier o dnemde ocuklaryla artk hi ilgilenmiyordu. Gz 1933'te doan drdnc olu Pierre'den bakasn grmyordu. Paul Senicier o yllarda ellisine varmt. Ondan ok da gen olmayan ei son anda drdnc ocuunu dourmu, sonra da son grevini hakkyla baarmasna, oluvermiti. Pierre her bakmdan Tanr'nn bir ltfuydu. O olaanst ocuk, dejenere ailenin btn becerilerini, btn yeteneklerini alm gibiydi. Yal babas tm zamann olunun eitimine ayrd. Ona okumay ve yazmay bizzat kendisi retti. Zeksnn gelimesini heyecanla izledi. Pierre delikanllk ana geldiinde, Paul Senicier olunun da kendisi gibi devlet memuru olacan umdu. Oysa olu tbba ynelmek istiyordu. Baba raz oldu. Olunun kiiliinde gerek bir yetenein domakta olduunu hissediyordu. Hakl kt. Pierre Senicier daha
261

yirmi ndeyken, kalp alannda uzmanlam, iyi bir cerrah olup kt. Pierre'i o dnemde tandm. Ne yapacan bilmeyen mark ve iddial zengin ocuklarnn arasnda, kural bozan bir istisna gibiydi. Uzun boylu, muhteem, sadeydi. Tm vcudu esrarl bir sessizlikle yanklanyordu. Hatrlyorum; toplantlar dzenliyorduk. Kendi yalnzlyla kanszlam yaban hayvanlar gibi kapandmz ssl geceler. Kzlar annelerinin elbiselerini giyiyorlard, erkekler de kaskat, kolal eski smokinler. Bylesi gecelerde biz kzlar sadece bir kiiyi bekliyorduk, Pierre Senicier'yi. O zamanlar bile byklerin, sorumluluklarn dnyasna aitti. Ama geldiinde, toplant bambaka oluyordu, \vizeler, elbiseler, ikiler, her ey onun evresinde dnyor gibiyi i. Nelly duraklad, bardan yeniden doldurdu. - Pierre Senicier ile Marie-Anne de Montalier'yi tantran benim. Marie-Anne ok yakn dostumdu. Sansn, sska, hep yataktan yeni kma benzeyen, salar karmakark bir kzd. En arpc olan da, solukluuydu; baka hibir renkle, hibir tonla karlatrlamayacak bir beyazlk, effaflk. Marie-Anne bir nceki yzyl Afrika'ya, vahi topraklara yerlemi zengin bir Fransz ailesinin ocuuydu. Sylentilere gre aile siyah rkla karmamak iin kendi iinde evliliklere gz yummutu; bazlarna gre kanszlklarnn, renklerindeki solukluun nedeni buydu. Marie-Anne Pierre'i grd anda k oldu. Bazen, onlar tantrdm iin, aklamas g bir pimanlk duyduum oluyordu. Oysa kaderleri belirlenmiti. MarieAnne'n tutkusu ksa zamanda bir endieye, kzcaz d dnyadan koparan amansz bir korkuya dnt. Gnler getike, onu daha da gzelletiren koyu bir a brnd. Pierre ile Marie-Anne ocak 1957'de evlendiler. Dn yemeinde Anne-Marie kulama eilip: "Mahvoldum Nelly" diye mrldand. "Biliyorum, ama bu benim seimim." Georges Braes-ler'yle o dnemlerde tantm. Benden bykt, iirler ve senaryolar yazyordu. Diplomat olarak dnyay gezmek istiyordu. "Claudel ya da Malraux gibi" derdi. O gnlerde olduka gzeldim, aklm bir kar havada, dnyaya fazla aldrmazdm. Eski dostlarm gittike daha seyrek grmeye balamtm. Marie-Anne dnda. Onunla dzenli olarak mektuplayorduk. Bu mektuplar sayesinde, ocuuna hamile kald kocasnn, Pierre Senicier'nin gerek kiiliini reniyordum. Pierre Senicier 1958 ylnda
262

Pitie Hastanesi'nin kalp cerrahsi blmnde nemli bir yere sahipti. Yirmi be yandayd. nnde parlak bir meslek hayat vard, ama iinde de kar konulamaz bir ktlk eilimi. Marie-Anne bunlar mektuplarnda anlatyordu. Kocasnn gemiini aratrm, dehet verici karanlk dnemlere rastlamt. Senicier daha renciyken kedi yavrularn canl canl kesip bierken yakalanmt. Tanklar d grdklerini sanmlard; straptan kaslm kck hayvanlarn korkun lklar fakltenin tonozlarnda yanklanyordu. Daha sonralar Villejuif hastanelerinden birinde, anormal ocuklara korkun eyler yaptndan kukulanlmt. Zavall ocuklarn vcutlarnda nedeni aklanamayan yaralara, yanklara, kesiklere rastlanmt. Tabipler birlii Senicier'yi meslekten menle tehdit ettii sralarda, 1960 ylnda ok nemli bir gelime oldu. Pierre Senicier o zamana kadar yaplamam bir ameliyat gerekletirdi ve bir insann gsne bir empanzenin kalbini takt. Hasta ancak birka saat yaayabildi, ama mdahale cerrah alanda byk bir ilerleme olarak grld. Karanlk kukular unutuldu. Senicier bilim dnyasnn selamlad, ulusal bir kahraman oluverdi. Daha yirmi yedi yandayken, General de Ga-ulle'n elinden Legion d'Honneur Nian ald. Bir yl sonra, baba Senicier ld. Vasiyetiyle servetinin byk bir blmn Pierre'e brakmt, o da bu parayla Neuilly-sur-Seine'de zel bir klinik at. Pasteur Klinii birka ayda Avrupa'nn en zenginlerinin kendilerini tedavi ettirmeye geldikleri, nl bir kurum oluverdi. Pierre Senicier nnn doruundayd. te iyilik drts o dnemde ortaya kt. Kliniin bahesinde, kk yetimlerin bakmna ya da zellikle ingene ocuklarnn eitimine ynelik bir yetimhane yaptrd. nnden yararlanarak devletten, irketlerden ve halktan nemli balar toplad. nce ienin bardaa demesinden kan ngrty, sonra da grtlaktan inen svnn sesini duydum. Birka saniyelik bir sessizlikten sonra Nelly dilini aprdatt. Kafamda olaylar bir noktaya doru younlamaya, karanlk bir dalga gibi ykselmeye balyordu. - ite her ey o dnemlerde deiti. Marie-Anne'n mektuplarnn tarz deiti. Dosta ifadeleri bir kenara brakp, kanl, korkun mektuplar yazmaya balad. (Nelly kt kt gld.) Arkadamn akln kardn
263

dnyordum. Anlattklarna inanmam mmkn deildi. Ona kalrsa, Senicier'nin kurumu dayanlmaz bir barbarlk yuvasndan baka bir ey deildi. Kocas bodrumda ifte kilitli bir ameliyathane yaptrm, bu ameliyathanede de akla gelebilecek en canavarca deneyler, korkun organ nakilleri, canl ameliyatlar, akl alamayacak ikenceler iin, ocuklar kullanyordu. Ayn zamanda da, ingene ailelerin ihbar dosyalar da ylmaya balamt. Pasteur Klinii'nin aranmasna karar verildi. Senicier'nin ilikileri ve n onu son kez kurtard. Polis basknndan zamannda haber alnca, enstitsnde yangn kard. Ancak st kattaki ocuklar ile klinikteki hastalar kurtarabildiler. Yani kts atlatld. En azndan resm adan. nk gizli ameliyathaneden canl kan olmad. Senicier dehet ameliyathanesini kilitlemi, zavall ocuklar diri diri yakmt. Ksa bir soruturma sonucunda, yangnn kazayla kt kararna varld. ocuklar ya ailelerine iade edildi ya da baka kurumlara datld, dosya da kapand. Marie-Anne bana son bir mektup gnderdi, kocasnn -safln bu kadar- artk "iyiletiini", birlikte Afrika'ya giderek siyahlarla ilgileneceklerini yazd. O srada Georges da Gneydou Asya'da diplomatik bir greve atand. Onunla gitmem iin beni ikna etti. 1963 kasmndaydk, otuz iki yamdaydm. Birden holde bir k yand. Yn yelekli, yal bir adam grnd, Georges Braesler. Kollarnda tyleri amurlu, kocaman ve ar bir ku tayordu. Gri tyler yerlere dkld. Adam salona girer gibi olunca, Nelly durdurdu: - Git buradan, Georges. Adam bylesi bir sertlie hi armad. Benim orada bulunmama da. Nelly haykrd: -Defol! ihtiyar topuklarnn zerinde dnp kayboldu. Nelly biraz daha iip geirdi. Odaya gl bir viski kokusu yayld. Gn salonu hafife aydnlatyordu. imdi Nelly'nin km yzn grebiliyordum. - 1964'te, Tayland'da geirdiimiz bir yldan sonra, Georges yeniden tayin oldu. Yakn dostu Malraux o dnemde kltr bakanyd. Afrika'y iyi biliyordu, bizi de Orta Afrika'ya gnderdi. Bize o zamanlar, "Oras inanlmaz bir yer" diyordu, "masal gibi." Turan Yolu'nun yazan lkeyi daha iyi anlatamazd, ama ok nemli bir ayrntdan habersizdi; Pierre ve Marie-Anne Senicier iki ocuklaryla birlikte orada
264

yayorlard. Bulumamz olduka tuhaf oldu. Eski dostluk balar yeniden kuruldu. lk yemeimiz kusursuzdu. Pierre yalanmt, ama daha sakin, gevemi grnyordu. Eski yumuak ve mesafeli tavrlarna yeniden kavumu gibiydi. Hastalklarla bouan, tedavi etmeye urat Afrikal ocuklarn kaderinden yaknd. Eski kbuslarn binlerce yl uzanda grnyordu; Marie-Anne'n yazdklarndan kukulanr olmutum. Oysa gnler getike Pierre Senicier'nin gerekten de ldrdna inanmaya baladm. Pierre Afrika'da yaamak zorunda olduu iin fkeden kuduruyordu. Meslek hayatna son vermi olmay kabullenemiyordu bir trl. Hi grlmemi, kimsenin dleyemedii baarlara imza atmken, mazotla alan ameliyat masalarnda ya da manyok kokulu koridorlarda en kaba ifay datmak zorunda kalmak. Senicier bunu kabul edemiyordu. fkesi kendine ve ailesine kar derin bir intikam duygusuna dnt. Senicier iki olunu inceleme konusu gibi gryordu. Her ikisinin de son derece kesin biyotiplerini karm, kan gruplarn, doku gruplarn analiz etmi, parmak izlerini almt... ocuklarnn zerinde tamamen psikolojik, ok korkun deneyler uyguluyordu. Baz yemeklerde, hi unutamayacam, ok sarsc sahnelere ahit oldum. Masaya yemek geldiinde Senicier ocuklarna eilip mrldanyordu: "Tabaklarnza bakn, ocuklarm. Ne yediinizi sanyorsunuz?" atalnn ucuyla ocuklarn iaret ediyor, sonra da sorusunu tekrarlyordu: "Hangi hayvan yediinizi sanyorsunuz? Kk ceylan m? Domuzcuu mu? Maymunu mu?" Sonra da, dehete dm ocuklarn gzlerinden yalar boalana dek, elektrik lambasnn lo nda parldayan yap I yap et paralaryla oynuyordu. Hi rahat vermiyordu: "Belki de baka bir eydir. Burada zencilerin neler yedii bilinmez ki. Belki de bu gece..." ocuklar panik iinde, masadan kayorlard. Marie-Anne ta gibi duruyordu. Senicier srtyordu. ocuklarn yamyam olduklarna, her gece insan eti yediklerine inandrmak istiyordu. ocuklar ac iinde byyorlard. Byk olan gerek bir sinir hastas oldu. 1965 ylnda, daha sekiz yandayken, babasnn olanca canavarlnn bilincindeydi. Kat, sessiz, duygusuz oldu, bu yzden de, gariptir, babasnn gzne girdi. Pierre Senicier sadece byk oluyla ilgileniyor, onu btn
265

gcyle, btn acmaszlyla seviyordu. Bu eytan mantk, ocuun ok daha fazlasna katlanmasn gerektiriyordu, her gn biraz daha fazlasna... Gerek buhrann penesine dene kadar. Senicier neyin peindeydi? Hibir zaman renemedim. Oysa olu konuma yeteneini yitirdi, uyumlu hibir davran gsteremez hale geldi. O yl, Noel'den birka gn sonra, iki nemli olay oldu. ocuk intihara kalkt. Afrika'da nasl intihar edilirse, yle: yksek dozda alnnca insan vcudunda, zellikle de kalbinde geri dndrlemez etkiler yapan nivakin tabletleri yuttu. ocuun hayatn kurtarmak iin tek bir yol vard: yeni bir kalp. Pierre Senicier'nin yazgsndaki gizli tutarll gryor musun? Olunu intihara srkledikten sonra, imdi de onu kurtaracak cerrah, tek virtz olarak sahneye kyordu. Senicier hemen, be yl nce, altm sekiz yandaki birine yapt gibi, bir kalp nakli gerekletirmeye karar veriyor. Bangui'deki evinde, bir lde mikroptan arndrlm bir ameliyathane kurmutu. Oysa elinde ok nemli bir eksik vard: olunun reddetmeyecei, alr halde bir kalp. Uzaa gitmesi gerekmedi; iki olu neredeyse kusursuz bir doku benzerlii gsteriyordu. Doktor btn lgnlyla, byn kurtarmak iin kn feda etmeye karar verdi. 1965 ylnn ylba-sndan bir gn nceydi. Senicier her eyi ayarlad, ameliyathaneyi hazrlad. Bangui'de heyecan ykseliyordu. Kentin drt bir kesinde insanlar dans ediyor, iki iiyordu. Georges'la Fransz Bykelilii'nde bir gece dzenlemi, btn Avrupallar davet etmitik. Cerrah mdahalesine hazrlanrken, bu kez kaderi tarihe yakaland. O gece Jean-Bedel Bokassa bir darbe yapt ve silahl birlikleriyle bakenti igal etti. atmalar yayld. Yamalar, yangnlar, ller vard. Bokassa zaferini kutlamak iin Bangui Hapishanesi'ndeki tutuklular serbest brakt. Ylba gecesi kbusa dnt. O genel karmaann iinde, nemli bir olay daha oldu. zgrlklerine kavuan tutuklularn arasnda, son zamanL larda korkun deneylerine yeniden balam Senicier'nin kurbanlarndan birinin ailesi de vard. Senicier ailenin intikam alacandan korkmu, bin bir bahaneyle hapse tklmalarn salamt. -te bu ailenin yeleri serbest kalr kalmaz intikamlarn almak iin Senicier'nin evinin yolunu tutmulard. Geceyarsna doru, Senicier ameliyatn son
266

ayrntlaryla ilgileniyordu. ki ocuk da bayl-tlmt. Elektrokardiyogramlar alyordu. Kan dolamlar, kan basnlar denetim altndayd, kateterler hazrd. Tutuklular o srada geldi. Kaplar krp, baheye girdiler. nce khya Muhammet'i ldrdler, sonra da onun tfeiyle kars Azzora'y ve ocuklarn vurdular. Senicier lklar, grlty duydu. Eve koup, avlanmak iin kulland Mauser'i ald. Saldrganlar, kalabalk olmalarna ramen, Senicier'ye fazla direnemediler. Doktor adamlar teker teker vurdu. Ama asl nemli gelime, baka taraftayd. Kk olunun babas tarafndan gtrldn gren Marie-Anne ameliyathaneye girdi. Tpleri, kablolar kopard, kk olunu bir ameliyat arafna sard. Alev alev yanan, kanl sokaklardan geerek kat. Fransz Bykelilii'ne vardnda, panik doruktayd. Btn beyazlar ieride gizlenmi, neler olduunu anlamaya alyordu. Serseri kurunlar iimizden bazlarn yaralam, bahemiz atee verilmiti. te eliliin penceresinin tesinde Marie-Anne' o an grdm. zerinde krmz topraktan lekelenmi mavi izgili elbisesi, kelimenin tam anlamyla alevlerin iinden kyordu. Kucanda da arafa sanl kk bir vcut. ocuun askerler tarafndan yaralandn sanp kotum. Krktk sarhotum, Marie-Anne'in silueti gzlerimin nnde dans ediyordu. Haykrd: "Olunu ldrmek istiyor, Nelly! Kalbini karmak istiyor, anlyor musun?" Birka saniyede her eyi anlatt. Byk olunun intiharn, kalp nakline gerek olduunu, kocasnn kararn. Marie-Anne kucanda baygn ocuuna sarlyor, soluk solua konuuyordu. "Abisini ancak bu kurtarabilir. Onun iin kaybolmas gerek. Tmyle kaybolmas." Bunlar sylerken, baygn ocuun ellerini tuttu ve cayr cayr yanan allarn arasna soktu. Yanan minicik ellere bakarak, tekrarlad: "Parmak izi yok, ad yok, hibir eyi yok! Uaa bin Nelly. Bu ocukla birlikte kay-bol. Bu ocuk artk yaamamal. Asla. Herkes ld bilmeli." Sonra o ac ve sinir yuman ayaklarmn dibine, krmz topraa brakt. Sendeleyerek uzaklaan glgesini hi unutamayacam Louis. Onu bir daha grmeyeceimi biliyordum. Nelly sustu. Yank ellerimi gzyalarmdan srlsklam yzme kaldrp, kekeledim: - Aman Tanrm, hayr...

267

- Evet, Louis. O ocuk, sendin. Pierre Senicier senin baban. Sende hibir an brakmayan 1965 ylba cehennemi, senin ikinci doum gnn oldu. O gece, Senicier ailesinin villalarnda kan yangnda ld bildirildi. Doru deildi; aile kamt, bilmediim bir yere kamt. Marie-Anne kocasn senin yangnda ldne inandrmt. Pierre byk olunu yaatmay baard, muhtemelen bir Kongo hastanesinde bir kalp nakli gerekletirdi. ocuk ksa sre sonra kalbi reddetti, ama cerrah kendi soyu zerinde dnyann ilk kalp naklini baarmt. Bunu baka ameliyatlar izledi. O gnden beri Senicier insanlarn kalbini alyor, otuz yldan beri can ekien oluna naklediyor. Senicier hl anyor Louis. Dnyann zerinde, kalpleri izliyor. Frederic'in vcuduyla kusursuz bir uyum salayaca iin, "senin" kalbini anyor. Ellerim yzme kapand, gzyalarn soluumu tkad: - Hayr, hayr, hayr... Nelly bouk bir sesle devam etti: - O gece, Marie-Anne'in isteini yerine getirdim. Georges'la birlikte bir uak bulup katk. Paris'e dnnce, seni tedavi ettirdim. Senin iin yeni bir kimlik uydurdum. (Nelly bir kahkaha att.) Trkiye'ye, Antakya'ya atanmak zereydik. Sana kalacamz kentin eski adn, Antioche adn vermenin elenceli -i karartacak kadar elenceli- olacan dndm. Yeni kimlikler bastrmakta hi glk ekmedim. Georges'un hkmet nezdinde ok sk ilikileri vard. "Louis Antioche" oldun. Parmak izin yoktu. Kimliinin zerindeki izler, Georges'un souk bir ubat gecesi Paris morgunda bulduu, boulmu bir ocua ait. Hikyeni yeniden yazdk Louis. Afrika'da yangnda len iyiliksever bir doktor ailesinin oluydun. Yangndan sadece sen kurtulmutun. te seni btn varlnla, byle "yarattk." Sonra beni byten dady buldum. Eitimini stlenmesi iin para verdik. O bile gerei hi renmedi. Biz de kaybolmaya karar verdik. Yoksa, ok tehlikeli olurdu. Babann zeksn, srarcln, ikiyzlln bilemezsin. Bizden uzakta, gemiinden uzakta, Louis Antioche iin kayglanmak gerekmezdi. Ben sadece uzaktaki anne roln oynayacak, elimden geldiince hayatm kolaylatracaktm. O gnden bu yana, tek bir hata yaptm; seni Max Bhm'le tantrdm. nk o svireli hikyeni biliyordu. Umutsuzlua kapldm bir gn, anlatmtm. Onu eski bir dost, Georges ve benim
268

gibi eski bir "Afrikal" olarak gryordum. Oysa imdi Max'm Senicier'yi de tandn, z babandan intikamm almak iin, sana bu grevi verdiini biliyorum. Gzyalanmm gerisinden haykrdm: a - Peki bugn Senicier kim? Tann akna kim! Konu Nelly. Yalvaryorum; hangi adn gerisinde saklanyor? Nelly bardan bir dikite boaltt: - Pierre Doisneau, Tek Dnya'nn kurucusu. VI Kalkta, devam ve son Elli drdnc blm 4 ekim 1991, yerel saatle 22.10. Kaderimin Kalkta'da balanmas mantkl, kusursuz, deitirilemezdi. Maceramn son iddetini yaamak iin bu Hint kentinin kokumu cehenneminden daha uygun bir sahne bulunamazd. Air ndia uandan inerken, nemli ve mide bulandrc kokular, musonun son hrltlar gibi yayld. Tropikler bana bir kez daha kzgn kaplarn ayordu. teki yolcularn, parlak sarili iman hanmlarn, koyu takm elbiseli kara kuru erkeklerin peine takldm. Bir nceki durakta, Dakka'da Katmandu'ya gitmeye hazrlanan turistlerin dnyasndan kesin olarak ayrlm, Bengalli yolculara katlmtm. Yine yalnzdm, her zamanki evremde, lkelerine dnen Hintlilerin, kendilerini kayp davalara adam misyoner ve hastabakclarn ortasnda yapayalnzdm. Tavan ar ar dnen pervanelerle kapl binaya girdik. Her ey griydi. Her ey lkt. Salonun bir kesinde, sska bir ii kazma darbeleriyle yerde derince bir ukur ayordu. Yannda ocuklar yzlerini gizliyor, gslerindeki iek izlerini gsteriyorlard. Mezarkent Kalkta beni hi aranamesiz karlyordu. gn nce, gzyalanm ve deheti silerek Braesler'lerin evinden km, arabama binerek bakente dnmtm. Ayn gn, Hindistan'n dousundaki Bengal'e gitmek zere "vize almak iin" Hindistan Konsolosluu'na bavurmutum. "Turist olarak m?" diye sormutu ufak tefek bir kadn, gzleri kukuyla dolu. Kafam sallayarak, "Evet" demitim. "Ve Kalkta'ya gideceksiniz, yle mi?" Bu kez hi konumadan, kafam sallamakla yetinmitim. Kadn

269

pasaportumu alm, sonra da "Yarn bu saatlerde gelin" demiti. Gn boyu alma odamda zihnimi megul edecek hibir dnce, hibir an yoktu. Parkenin zerinde bo gibi duran seyahat antama ve arjrleri tamamen dolu silahma bakarak saatlerin gemesini beklemitim sadece. Ertesi sabah sekiz buukta iine Hindistan damgas baslm pasaportumu alm, doruca Roissy Havaalan'na yollanmtm. Beni hedefime yaklatrabilecek btn uularn bekleme listelerine kaytlydm. leden sonra te, nce istanbul'a, sonra da Basra Krfezi'ndeki Bahreyn adasna gitmek zere havalanyordum. Sonra oradan da son ara duramza, Banglade'in bakenti Dakka'ya indik. Uularla, bir trl gemek bilmeyen beklemelerle dolu otuz drt saatin sonunda Bengal'in komnist bakenti Kalkta'daydm. Bir taksi tuttum, Bengal'in standart otomobili, ellili yllarn ortasnda grlmeye balanm bir Ambassador. Havaalannda nerdikleri otelin adresini verdim; kentin Avrupa mahallesinde, Sudder Street zerindeki Park Otel. Yksek otlarla evrili yolda on dakika gittikten sonra, boucu scak Bengal kentini etkisi altna ald. Kalkta gecenin bu saatinde bile tklm tklm ve hareketliydi. Karanln tozunda binlerce siluet grlyordu: yzleri glgeli, ksa kollu gmlekli erkekler; plak karnlar karanlkta kaybolmu, rengrenk sarilere brnm kadnlar. Hibirinin yzn gremiyordum, sadece kzlarn alnndaki renkli noktalar, yoldan geenlerin siyah beyaz baklarn. Evlerin mimarlerini, cephelerini de seemiyor, kenarlar sadece kahverengi balardan, incecik kol ve bacaklardan oluan bir glgeler ynnn iinde ilerliyordum. Kalabalk her ynde kaynayordu. Arabalar arpyor, kornalar alyor, kafesli tramvaylar kalabaln arasnda kendilerine yol ayordu. Zaman zaman, grltl bir kortej grnyordu. Krmzya, sarya, maviye sarnm, geniz yakc tts kokularnn iinde alglar alp inat nakaratlar syleyen bo bakl yaratklar. Bir cenaze. Bir yortu. Sonra gruh yeniden kapanyordu. Czamllar arabaya srtnyor, cama vurup yapyorlard. Bir de, gecenin karmaasnda, Kalkta'da ilk bakta dikkat eken ey, zil seslerinin yanklaryd: rickshaw'lar ya da kent iinde zayf bacaklaryla koarak, derin atlaklar olumu
270

asfaltn zerinden geip egzoz kokularm soluyarak ekeklerini eken bu insan atlar. Oysa kokularn yannda, insanlar hiti; havaya acmasz, kudurmu, iddetli yaratklar gibi babo dolaan, katlanlmaz kokular hkimdi: kusmuk, kf, tts, baharat. Gece kocaman bir rk meyveye benziyordu. Taksi Sudder Street'e girdi. Park Otel'e baka bir isim verdim, iki yz dolar bozdurup, karlnda rupi aldm. Odam aktaki merdivenlerin ucunda, birinci kattayd. Kk, pis ve havaszd. Cam atm, mutfan zerinde bulunduumu anladm. Dayanlmazd. Hemen kapattm, kapy kilitledim. Bir sreden beri pis havay soluyup tkryordum. Grtlam ve burnum siyahms bir maddeyle kaplanm gibiydi, gmleimin kvnmlan da hava kirlilii denen o iren rmlkle doluydu. Kalkta'da yanm saatimi doldurmadan, iten zehirlenmitim bile. En az hava kadar pis suyla ykandm, stm deitirdim. Sonra da Glock'un paralann birletirdim. Yavaa, emin hareketlerle tabancay oluturdum. arjre on alt mermi doldurdum, sonra da kabzaya yerletirdim. Klf kemerime taktm, zerime de kuma ceketimi geirdim. Aynada kendimi inceledim. Kusursuz bir elilik ktibi ya da Dnya Bankas grevlisi. Kapmn kilidini ap ktm. nme ilk kan sokaa daldm. Sokaktan ok, ypranm asfaltnn kenannda yalvaran gzlerle bakan dilencilerin reklendii, osesiz ve kaldnmsz bir barsak. Hintliler, Nepalliler, inliler yanma yaklayor, dolarlarm bozmay neriyorlard. Came-knlan ykntlara alan deliklerden baka bir ey olmayan sefil dkknlardan mide bulandnc kokular ykseliyordu. ay, galeta, kri... Duman ynlan karanlklan tkyordu. Sonunda kapal bir arnn grnd genie bir meydana vardm. Saysz ate parlyordu. Atelerin evresinde de yaldzl glgelerle oyulmu yzler dalgalanyordu. Meydan boyunca, yzlerce insan uyuyordu. Zift uykusuna dalm, rtlerin altnda birbirlerine kenetlenmi vcutlar. Nemli asfalt yer yer ateten bir kuma gibi panldyordu. Sefaletin dehetine ve adlandrlamayacak kokuya ramen grnt l sld. evremde tropik gecenin zel dokusunu yakalyordum. Altn ve atele delinmi, dumanlarla ve kokularla buulanm, gerein gizli taneleri gibi bu siyah, u mavi, o gri.
271

Geceye biraz daha daldm. Ynmle ilgilenmeden saptm, dndm. imdi artk kt zeminli, rk ve kokumu maddelerle kapl dar sokaklarn bld kapal ardaydm. Kaplar ara ara kocaman boluklara alyor, bu boluklarda kannca insanlar elektrik ampullerinin soluk nda inanlmayacak byklkteki kafesleri ekmeye, itmeye alyorlard. Oysa burada hareketlilik diniyor gibiydi. Bengalli-ler kapal dkknlarnn nnde melmi, radyo dinliyorlard. Berberler bezgin bir ekilde birka kafay tra ediyordu. Baz erkekler gndz mezbaha olmas muhtemel -duvarlarda kan izleri grlyordu- bir blmn nnde ayakta, pinpona benzer bir oyun oynuyorlard. Her tarafta sanlar. Kpekler gibi, zgrce gidip gelen, gl, kocaman sanlar. Bazen Hintlinin biri ayaklarnn arasnda rm bir pislik yiyen bir san grveriyordu. O zaman, sanki yerdeki herhangi bir evcil hayvanm gibi, bir tekme atyordu. O gece, kenti ve korkularn evcilletirmeye alarak saatlerce yrdm. Otelin yolunu bulduumda, sabahn olmutu. Sudder Street boyunca sefaletin kokusunu bir daha soludum ve yine siyah tukurdum. Glmser gibi oldum. Evet, kuku yok, Kalkta en uygunuydu. ldrmek ya da lmek iin. Elli beinci blm afak vakti yeniden dua girip giyindim. Be buukta odadan kp otelin lobisinde -kk bir baheyi evreleyen sekinin zerine yerletirilmi tahta bir tezgh- uyuklayan Bengalliyi sorguya ektim. Hintli Tek Dnya'nn Hovrah Kprs yaknnda bir merkezi olduunu sylyordu. Karmam imknszd; orada hep uzun bir kuyruk olurdu. "flah olmazlardan ve pisliklerden oluan bir kuyruk" dedi tiksintiyle. Kmsemenin Kalkta'ya uymayacak bir lks olduunu dnerek adama teekkr ettim. Gn domakta tereddt ediyordu. Sudder Street dkk oteller ile "ngiliz kahvalts" ve "tavuk tandurilerin" yan yana, karmakark sunulduu pis lokantalarn sraland gri bir caddeydi. Birka ekeki gidonlarna yapm, arabalarnn zerinde uyuyorlard. Gzlerinden birini kaybetmi yan plak bir adam, toprak bir fincan iinde zencefil kokulu bir ay sundu. Koyu ve kaynar aydan iki fincan itim, sonra taksi bulmak zere yoluma devam ettim.
272

Be yz metre sonra, yolun iki yanndan boyalar atlam ve renksiz Victoria saraylar frlad. Saraylarn dibinde, le gibi rtlerin altna bzlm yzlerce vcut kaldrmlar kaplyordu. Parmaklarn ve yzn kaybetmi czamllardan bazlar yoluma kt. Admlarm hzlandrdm. Sonunda ykk mzelerle evrili, geni Cavaharlal Nehru Road'a vardm. Cadde boyunca, dilenciler hnerlerini sergiliyorlard. lerinden biri nilfer pozisyonunda oturuyor, kafasn asfalttaki kocaman delie daldrp, evresini toprakla dolduruyordu. Sonra da amuda kalkp, dizlerini ge ykseltiyordu. Yaptklar beenilirse, birka rupi vermek gerekiyordu. Bir taksi durdurup kuzeye, Hovrah Kprs'ne yneldim. Gne kentin zerinde ykseliyordu. Otlarla kapl kaldrm talarnn arasnda, tramvay raylar parlyordu. Trafik henz youn deildi. ose boyunca koan, kocaman arabalar eken adamlardan baka pek kimse yoktu. Kaldrmlarn kenarnda, koyu derili adamlar, su birikintilerinde ykanyordu. Balgam tkryorlar, elik bir telle dillerini kazyorlar, kullanlm sularda durulanyorlard. Biraz daha tede ocuklar, klleri rzgrda uuan yan yank p ynlarn dikkatle elden geiliyorlard. Yal kadnlar aaklarn dibine byk apteslerini yaparken, yollar evlerden, trenlerden, tramvaylardan salkm saak boalan insanlardan kalabalklamaya balyordu. Scaklk arttka, Kalkta insan terliyordu. Sokaklar ve caddeler boyunca kanlmaz tapnaklar, kemikli inekleri ve alnlarnda renkli bir gzya damlas tayan sadhulan da grdm. Hindistan, korku ile mkemmelliin gizli bir pckle birletii lke. Taksi nehir kenarnda, Armenian Ghat'a ulat. Tek Dnya'nn merkezi otoyol kprsnn glgesinde dikiliyordu. Kaldrm boyunca, maden stunlarca tanan bezden bir sundurma. Sundurmann altnda, ak tenli Avrupallar ila kutularn ayor, ime suyu damacanalarn yerletiriyor, yiyecek paketlerini datyordu. Merkez bylece otuz metre boyunca uzanyordu. Otuz metrelik yiyecek, bakm ve iyi niyet. Sonra, hastalarn, topallarn ve teki alarn bitmez kuyruu. Doruca bir kulak delicinin kulbesinin arkasna yerleip, bu daha iyi dnya meinlerinin sevaplarm gzlemeye baladm. Bir yandan da ilerine ya da sefil kaderlerine
273

yryen Bengallileri izliyordum. Belki de gne balamadan nce Kali'ye bir kei kurban etmeye ya da nehrin yal sularnda ykanmaya gelmilerdi. Scaklk ve kokular bam artmt. Sonunda, saat dokuzda, grnd. Elinde ypranm, deri bir anta, yalnz bana yryordu. Daha iyi grebilmek iin, tm gcmle ykselmeye altm. Pierre Doisneau/Senicier uzun ve zayf bir adamd. zerinde ak renk kuma bir pantolon ve ksa kollu bir gmlek vard. Yz hatlar akmakta gibi keskindi. Geni aln kvrck gri salarna ykseliyor, derinin altnda gergin enesi sert tebessmn tayordu. Pierre Doisneau. Pierre Senicier. Kalp hrsz. Farknda olmadan, Glock'un kabzasn sktm. Bir planm yoktu, sadece olaylar izlemeye gelmitim. Mucizeler takm daha da kalabalklamt. Fosforlu ortlar giymi gzel sarnlar, Hintli hemirelerin yardmyla, dikkatli melek grnlerine brnm, kompres ve ila datyorlard. Czamllar ya da hastalkl anneler birbirini izliyor, ila ya da yiyecek haklarm alp, teekkr anlamnda balarn sallyorlard. Saat on biri eyrek geiyordu ve Pierre Doisneau/Senicier gitmeye hazrlanyordu. antasn kapatt, evresine glckler datt sonra kalabalkta kayboldu. Biraz geriden izlemeye baladm. Bu insan kalabalnda beni fark etmesine imkn yoktu. Oysa ben uzun boyunu elli metre geriden bile grebiliyordum. Bylece yirmi dakika kadar yrdk. Doktor herhangi bir intikamdan korkmuyor gibiydi. Neden korkacakt ki? Kalkta'da herkesin hayran olduu, gerek bir azizdi. evresini saran bu kalabalk korumalarn en glsyd. Senicier yavalad. Daha gzel grnl bir mahalledeydik. Sokaklar daha geni, kaldrmlar daha az pisti. Ke banda, yeni bir Tek Dnya merkezi grdm. Yavaladm, aramzdaki mesafenin iki yz metreye kmasn bekledim. Scaklk insan bayltacak gibiydi. Ter yzmden aa akyordu. Ezelden beri burada yayormua benzeyen bir ailenin yanna, glgeye sndm. Yanlarna oturdum, bir ay istedim. Sefalete dalmaktan holanan turistler gibi. Bir saat daha geti. yiliksever faaliyetini srdren Senicier'nin hareketlerini ve davranlarn izliyordum. Cinayetlerini yakndan bildiim adamn burada aziz rol
274

oynamas soluumu kesiyordu. kiyzl kiiliine derin bir nefret duyuyordum. Hayatnn her annda, ellerini bir gs boluuna daldrdnda da, czaml bir kadn tedavi ettiinde de, bylesine samimi olduunu anladm. Bu kez, taktik deitirdim. Burada hastabakc rol oynayan Avrupal kzlardan bazlaryla tanmak iin Senicier'nin gitmesini bekledim. Yarm saat kadar sonra, Doisneau ailesinin varlkl bir Brahman'n balad, Mermer Saray adl dev bir sarayda oturduunu rendim. Bacaklarmn olanca gcyle kotum. Kafamda bir fikir beliri-verdi: Senicier'yi Mermer Saray'da karlamak ve onu kendi evinin nnde vurmak. Ameliyat masasnda. Bir taksi evirip, Salu-mam Bazar'a gitmek istediimi syledim. Yarm saatlik kalabalktan, dar sokaklardan, taklm kornalardan sonra, taksi nihayet gerek bir pazara dald. Araba dkknlarn tentelerine ya da kadnlarn sarilerine dokunmadan geemiyordu. Kfrler yamur gibi yayor, gne kalabaln arasndan, birbirini izleyen parltlarla patlyordu. Mahalle bir karnca yuvasnn dehlizleri gibi daralyor, derinleiyordu. Sonra birden, kocaman bir park, palmiyelerin arasnda, beyaz stunlarn tad geni bir ev grnd. - Mermer Saray m? diye ofre sordum, haykrarak. Adam dnd, elik gibi dilerini gstererek glmsedi, ban sallad. Parasn deyip dar frladm. Gzlerim baktklarn grmek istemiyordu. Yksek tellerin ardnda tavus kular ile ceylanlar dolayordu. Parkn girii kilitli bile deildi. Beni durduracak bir beki de yoktu. imlerin zerinden yrdm, basamaklar trmandm ve bin bir mermerli saraya girdim. Kendimi aydnlk ve gri, byk bir odada buldum. Her ey mermerden yaplmt; renk ve ekil farkllklar gsteren, pembemsi sinirler, mavilemi damarlar, koyu ve youn bloklar sergileyen, donmu bir gzellik ve arlk karm sunan mermerden. Her eyden nemlisi, bulunduum oda beyaz ve zarif yzlerce heykelle doluydu: sanki hepsi bir Floransa sarayndan km gibi, Rnesans stili erkek ve kadn heykelleri. Bst ormannn iinden getim. Sakin ve hayaletimsi baklar beni izler gibiydi. Kar taraftaki kap, zerinde ta bir balkonun bulunduu bir avluya alyordu. Avluda ilerledim. evremde ustalkla oyulmu pencerelerin
275

sraland yksek cepheler dikiliyordu. Mermer Saray bu serinlik ve dinginlik adacn evreleyen devasa bir yapyd. Bu avlu, binann kalbi, yaama nedeniydi. Pencerelerin, ta korkuluklarn, stunlardaki ilerin ne Hint gelenekleriyle ne de Victoria mimarisiyle en ufak bir ilgisi yoktu. Yine, sanki talyan Rnesans'na ait bir yapda yryormuum gibi geliyordu bana. Mermer zeminden birka basamakla inilen kk bahe tropikal bitkilerle kaplyd. Fskiyeler rzgrn arzusuna uygun olarak dans ediyordu. Bu gerekd mekndan glgeli bir hava, yalnz bir sknet, ssz bir haremin ok tatl ryas gibi bir ey yaylyordu. urada burada dikilen heykeller buraya eriebilen gne nlarnn nne vcutlarn ve yuvarlaklklarn seriyorlard. Kalkta'da, anlatmas imknsz karmaann ortasnda olmamz mmkn myd? nce ku sesleri duyuldu. Avlu boyunca uzanan st kapal geide girdim. Girer girmez duvarlara asl byk tahta kafeslerin iindeki beyaz kular grdm. - Bunlar kuzgun, ak kuzgun. Kolay bulunmaz. Yllardan beri yetitiriyorum. Arkama dndm; Marie-Anne Senicier karmda duruyordu, onu hep dlediim gibi, beyaz salar renksiz yznn tepesinde toplanm. Sadece kanl ve acmasz bir meyve gibi, kzl az grnyordu. Gzlerim karard, dizlerimin ba zld. Konumak istedim, ama basamaklardan birinin zerine ylp midemde ne varsa karmaya baladm. Uzun saniyeler boyunca safra kusup tukurdum. Sonunda, anl grtlama ramen mrldanmay baardm: - z... zr dilerim... ben... Marie-Anne skntma son verdi: - Kim olduunu biliyorum Louis. Nelly telefon etti. Byle grmemiz ok tuhaf oldu. (Sonra ok daha yumuak bir sesle ekledi.) Benim kk Louis'm. Azm sildim -kan da geliyordu- ve gzlerimi kaldrdm. z annem. Heyecann altnda eziliyor, konuamyordum. Dalgn sesle devam eden o oldu: - Abin orada, bahede uyuyor. Grmek ister misin? aymz davar. Bam onaylarcasna salladm. Bana yardm etmek istedi. Elini itip kendi bama doruldum, gmleimin yakasn atm. Avlunun ortasna yryp, bitkileri kenara ittim. Arkalarnda divanlar, minderler, zerinde bakr bir aydanln buhar pskrtt gm bir tepsi vard.
276

Divanlardan birinde, Hint tunii giymi bir erkek uyuyordu. Tamamen keldi, kire beyazlndaki yznn izgileri elikten kk bir kalemle alm gibiydi. Yat ekli ocuu andryordu, ama yaratk evresindeki mermerden de yal grnyordu. Yabanc bana benziyordu. Geni aln ve ukura kam bitkin gzleriyle ayn soyun zelliklerini tayordu. Oysa vcudunun benimkiyle hi ilgisi yoktu. Tuniinin altndan kemikleri saylyor, omuzlarnn darl grlyordu. Gsnn hizasnda, kenar ilemeli aralktan da grnen, kaln bir sarg bezi vard. Frederic Senicier, ebed ameliyatl abim. - Uyuyor, diye mrldand Marie-Anne. Uyandralm m? Son ameliyat ok baarlyd. Eyllde ameliyat oldu. Kk Gomoun'un yz gzlerimin nne geldi. Karnmda iddetli bir kaslma oldu. Marie-Anne d dnya onu hi ilgilendirmi-yormu gibi ekledi: - Abini sadece o hayatta tutabilir, anlyor musun? Ksk sesle sordum: - Oda nerede? - Ne odas? - Ameliyathane. Marie-Anne cevap vermedi. Birka santim teden yal kadnn soluunu hissediyordum. - Aada, evin bodrumunda. Oraya kimse giremez. Bilemezsin nasl... - Akamlar kata oraya iniyor? - Louis... - Kata? - On bire doru. Hl Frederic'e, gs dzensiz aralklarla inip kalkan ihtiyar ocua bakyordum. Gzlerimi gmleini kabartan sargdan alamyordum. - Laboratuvara nasl girilir? - ldrmsn. Sknetime kavumutum. Kanm damarlarmda uzun ve dzenli dalgalar halinde dolayor gibiydi. Dnp gzlerimi anneme diktim. - O kahrolas ameliyathaneye girmenin bir yolu yok mu? Annem gzlerini indirip fsldad: - Bekle beni. Avluyu geti, birka dakika sonra elinde anahtar dolu bir halkayla dnd. Halkay ap, anahtarlardan birini
277

uzatrken, gzleri bo bo bakyordu. Demir anahtar aldm sadece. - Bu akam yine geleceim, dedim. On birden sonra. Elli altnc blm Geceyans Mermer Saray'daydm. Basamaklar inerken, ar ve youn kokularla karlatm. lmn ta kendi kokusu, karanlkla-nn zsuyunun, damar suyunun kokusu. ylesine gl bir koku ki, tm direnmeme ramen, cildimin gzeneklerini besliyor gibi. Kan. Kan selleri. ren manzaralar dndm. zerinde pembemsi tepeciklerin, sulandnlm lalin, kahverengi kabuklarn dolat koyu krmz bir perde. Merdivenin bitiminde, elik bir kilitle kapatlm, souk hava deposu kaps benzeri bir kapyla karlatm. Annemin verdii anahtar denedim. Darda, gecenin mutlak karanl hkimdi. Ama merdivenden kayan glge beni yanltmamt. Hayvan inine dnmt. Ar kap menteeleri zerinde dnd. Elde Glock, babamn laboratuvanna girdim. Vcudumu ho bir serinlik sard. O anda beni evreleyen kbusu tandm. Btn benliimle Max Bhm'n fotoraflarnn arasnda yryordum. Beyaz neonlarla aydnlatlm beyaz fayans kapl laboratuvar, gerek bir kadavra ormann andryordu. Cesetler engellere aslmt. Yanaklar, yz kaslarn, gz ukurlarn delip geen engellerin ular meum bir ltyla panldyordu. Btn cesetler Hintli ocuklara aitti. Usulca sallanyor, engellerini hafife gcrdatyor, kahredici yaralarn gsteriyorlard: ak gs kafesleri, etleri yaran kesikler, eklemlere kazl glgeli yarklar, frlak kemik balar... Ve her yerde kan. Gsleri boyayp cilalam gibi duran kurumu seller. Deri kntlar boyunca arabeskler izen hareketsiz taknlar. Yzleri, gsleri, bacak aralarn lekeleyen mrekkep parltlar. Souk ve dehet tylerimi rpertiyordu. Elimin tm dikkatime ramen tetii ekecei duygusuna kapldm. aret parmam savata yapld gibi, namlu boyunca uzattm, sonra da gzlerimi drt aarak ilerlemeye altm. Ortada, fayanstan bir blok zerinde kelleler vard. Korkunun arptt, son ifadede donmu ince yzler. Gz ukurlarnda, strap hilalleri gibi uzun mavi halkalar. Btn
278

kelleler boynun altndan kesilmiti. Blok boyunca yrdm. br uta, bir uzuv ynna rastladm. Koyu ciltli kk kollar, ince bacaklar birbirine karm, iren birer girift harf dizisi oluturmutu. zerlerinde ince bir buz tabakas vard. Kalbim rkm bir hayvan gibi arpyordu. Birden, bu korkun ynn altnda, cinsel organlar grdm. Diplerinden koparlm olan kamlar. Etten balklar gibi grnen, kpkrmz, kz ocuu vulvalar. Haykrmamak iin dudaklarm srdm. Scak bir duygu grtlam doldurdu. Yaram amtm. Tm duyularm ayakta evreyi dinledim, biraz daha ilerledim. Uzuvlar, her biri deiik dehetlerle birlikte yanmdan geiyordu. Kk ta sandukalarn iinde kanl etler vard. Vcut paralan engellerin ucunda, iy kapl topalar gibi usulca dnyordu. Anlalmaz korkunluklar sergileyen, l l, aslm skaner resimleri grdm. Bir kavanozun dibine tktrlmasna, tek bir vcut gibi yap yap, Siyam ikizi kalpler, karacierler, bbrekler. Ben ilerledike s dyordu. Yrye yrye son kapya vardm. Kilitli deildi. Kapy araladm, yreim yerinden frlayacak gibiydi. Ameliyathane, tmyle botu. Ortada, cam etajerlerin arasnda, beyaz bir aydnlk yayan dbkey lambann altnda ameliyat masas. Onun da zeri bo. Bu gece kimse ikence grmeyecekti. Kafam uzatp ieri bir gz attm. Birden, bir kuma hrts duyup bam evirdim. Ayn anda da, ensemde youn bir yanma hissettim. Dr. Pierre Senicier tepeme binmi, elindeki rngann inesini etime saplamt. Haykra-rak geriledim, ineyi ekip attm. ok ge. Daha imdiden duyularm arlamaya balamt. Silahm dorulttum. Babam korkmu gibi kollarn kaldrd, yine de yaklamaya, yumuak bir sesle konumaya devam etti: - Kendi z babana ate etmeyeceksin, deil mi Louis? Yavaa yaklat, beni gerilemek zorunda brakt. Glock'u kaldrmaya abaladm, ama bileimde gcn zerresi kalmamt. Ameliyat masasna arpp sendeledim, gzlerimi bir anda atm; saniyenin yzde biri kadar bir sre uyuyakalmtm. Beyaz k ba dnmemi daha da hzlandryordu. Cerrah szn srdrd: - Bu an artk hayal etmeye bile cesaret edemiyordum oul. Sen ve ben, ileri uzun zaman nce braktmz yerden
279

alacak ve Frederic'i kurtaracaz. Annen hislerini kontrol edemedi Louis. Kadnlar bilirsin ite... O anda kaplardan birinin bouk bir sesle kapandn duydum, aceleci admlar iittim. Buzdan sislerin arasndan, trnaklarn bize uzatm annem grnd. Yz ine ve bak yaralanyla kaplyd. Sendeledim. Son bir gayretle Glock'u babama evirip tetie bastm. Metalin sesi, birka santim tedeki annemin lkla-nnn arasnda yankland. Silahn tutukluk yaptn anladm. Bir imek gibi, bana silah kullanmasn reten Sarah'n hayalini grdm. Tabancann mekanizmasn oynattm, skm mermi frlad. Namluya mermi srerken, korkun bir "hayr" duydum. Bu annemin sesi deildi; babamnki de. O canavar elindeki parltl metal trpanla karsnn kellesini uururken, haykran benim sesimdi. ikinci "hayr" lm boazmda dmlendi. Glock'u elimden braktm, cam angrtlan arasnda, srtst dtm. Patlamalar duyuldu. Babamn gs binlerce kanl paraya blnd. Serap grdm sanyordum. Oysa yere derken, elinde Uzi makineli tfek, Dr. Milan Curi'in, cce ingene'nin ba aa resmini grdm. Silahtan hl o kurtanc salvonun duman ttyordu. ORHAN KEMA t L HALK KTOPHANff Elli yedinci blm Kendime geldiimde kan kokusu kaybolmutu. Sarayn avlusunda, sazdan bir sedire yatrmlard beni. Sabahn sedefmsi yaylyor, uzaktan da ak kuzgunlarn lklarn duyuyordum. Bu tatl mrltnn dnda, eve mutlak bir sessizlik hkimdi. Hl neler olup bittiini kavramaya alrken, dost bir el bir fincan ay uzatt. Milan Curi. Ksa kollu gmlekli, ter iinde, omzunda da Uzi. Yanma oturdu, hi girizgha gerek duymadan, ciddi sesiyle hikyesini anlatt. Zencefilli ay ierek dinledim. Sesi iyi geliyordu. Benim iin kendi kaderimin hem paralayc hem de sakinletirici yanks gibiydi. Milan Curi babamn kurbanlanndand. Altml yllarda Curi, Paris'i evreleyen bo arsalarda yaayan saysz ingene ocuundan biriydi. Gezgin, zgr ve mutlu. Tek kusuru, ksz olmasyd. 1963 ylnda Neuilly'deki Pasteur Klinii'ne gnderildi. Kk Milan topu topu on yandayd. Pier-re Senicier bacaklarnn enfeksiyon kapmas iin, zaman geirmeden dizkapaklannn altna stafilokok mikrobu rnga etmiti. Deney babnda. Bu i son
280

yangndan, maskesi drlmek zere olan cerrahn "temizlenmesinden" sadece birka gn nce gerekletirilmiti. Oysa Curi sakatlna ramen imlerin zerinde srnerek yangndan kamay baard. Deney laboratuvarndan sa kurtulan sadece oydu. Birka hafta boyunca, bir Paris hastanesinde gereken tedaviyi grd. Sonunda tehlikeyi atlattn, ama kkrdaklanndaki enfeksiyon nedeniyle boyunun daha fazla uzamayacan anlattlar. Curi "kazara cce" olmutu. Kk Rom iki kat farkl olduunu anlad, iki kat marjinal. Hem ingene hem de cce. Kk ocuk devlet bursuna hak kazanmt. Derslerine byk bir ciddiyetle eildi, a kalm gibi okudu, Franszcasn kusursuzca gelitirdi, bu arada da Bulgarca, Macarca, Arnavuta rendi, tabi Romansini de gelitirdi. Halknn tarihini inceledi, Hint kkenli olduklarn anlad, onlar Avrupa'ya getiren gn aynntlann rendi. Curi tp okumaya, ama mesleini ingenelerin milyonlan bulduu yerlerde uygulamaya karar verdi; yani Balkanlar'da. Milan parlak ve kararl bir renciydi. Yirmi drt yanda renimini tamamlam, stajn da baaryla bitirmiti. Berlin Duvan'nn tesine, halknn arasna yerlemeyi kolaylatrmak amacyla Komnist Parti'ye yazld. Ona bunca ktlk eden sadist doktoru aramay hi dnmedi. Tam tersine, klinikte geirdii gnleri unutmak iin elinden geleni yapt. Olaylan onun yerine vcudu hatrlayacakt. Milan Curi on be yl boyunca, dkk Trabantyla Dou Bloku lkelerini kar kan gezdi, Romlan sabrla ve tutkuyla iyiletirdi. Birka kez hapse atld. Btn sulamalara meydan okudu, her seferinde alnnn akyla kt. ingenelerin doktoruydu, sz konusu olan kadnlan ksrlatrmak ya da antropometri lmleri yapmak deilse, baka hibir doktorun elini srmeyecei, grmeyecei ingeneleri, kendi halkn tedavi etti. Sonra, o kapsn aldm yamurlu gn geldi. Bir bakma, lanetli ziyareti gibiydim. Her eyden nce, onu Rayko konusunu hatrlamaya zorlamtm. stelik, belli belirsiz de olsa, yzm, unutmaya alt dehete benziyordu. O srada bu nceden grmlk hissinin nereden ktn anlayamamt. Ne var ki ilerleyen haftalarda, yzm gznn nnden gitmedi. Giderek hatrlamaya balad.
281

izgilerimin zerine isimler, olaylar yerletirdi. O srada bilmediim bir eyi anlad; beni Pierre Senicier'ye balayan kan ban. Afrika dnnde ona telefon ettiimde, Dr. Curi beni sorguya ekmiti. Cevap vermemitim. Bu hareketim, karanmn pekimesine neden oldu. te yandan da, hedefe, o eytans yaratkla hesaplamaya yaklatm tahmin etti. Uaa atlayp Paris'e geldi. Orada, beni 3 ekim sabah Braesler'lerin maliknesinden dnerken yakalad. Beni Hindistan Bykelilii'ne kadar izledi, nereye gideceimi renmek iin elinden geleni yapt, sonra Fransz pasaportunu uzatarak Bengal iin vize istedi. ingene doktor 5 elcim sabah da, ben Tek Dnya'nn merke-zindeyken peimdeydi. Orada Pierre Doisneau/Senicier'yi grr grmez tand. Beni Mermer Saray'a kadar izledi. Karlama annn geldiim biliyordu. Onun iin. Benim iin. teki iin. Ne var ki gece olduunda, saraya zamannda giremedi. Stunlarn, ak kuzgun kafeslerinin yanndan geti, avlunun basamaklarn trmand, her oday arad, sonunda da MarieAnne Senicier'yi tutsak ve yaral olarak buldu. Kocas ani heyecannn nedenini renmek iin karsna ikence yapmt. Curi kadncaz zd. Marie-Anne hibir ey syleyemedi, yz delik deik olmutu, ama bodrumdaki snaa doru komaya balad. Tuzaa dtm biliyordu. Annem laboratuvara girdiinde, Curi daha merdivenlerdeydi. Olaylann gerisi ruhumun duyarl yzeyinden sonsuza kadar silinmeyecek: Pierre Senicier'nin saldms, annemin kellesini uuran gz kamatrc trpan, canavan yok edemeyen silahm. Curi ortaya kp Uzi'nin tetiine bastnda, serap grdm sanmtm. Yine de baylmadan nce, koruyucu meleimin beni babamn penesinden kurtardn biliyordum. Bir kilometre tandan daha uzun olmayan, ama cyle fayansa tm hikyenin kitabesini yazan bir koruyucu melek. Sabahn alts olmutu. Ben de kendi bamdan geenleri anlattm. Szlerimi bitirdiimde, Curi hibir yorum yapmad. Ayaa kalkt, bundan sonraki saatler iin plann anlatt. Btn gece boyunca, laboratuvarn bir daha almamak zere yok edilmesine almt. Hl hayattaki birka ocuu anesteziyle bayltm, sonra da yksek dozda mikroptan anndnc ila vermiti. Sonra, bu ekilsiz
282

yaratklarn bu lanetliler bakentinde kendilerine bir yer edineceklerini umarak, kurbanlann kamalarna yardmc olmutu. Sonra abimi bulmutu, Frederic de annemin adn hayk-rarak Curi'in kollanna ylp kalmt. Sonra yine snaa inmi, btn cesetleri merkez ameliyathaneye toplayarak yakmt. Atei yakmak, alevleri kontrol altnda tutmak iin beni bekliyordu. "Senicier'ler?" diye sordum, uzun bir sessizliin ardndan. Curi bir ey olmam gibi cevap verdi: - Ya onlar da brleriyle birlikte yakanz ya da Kali Ghat'a, nehir kysna gtrrz. Orada insanlar cesetleri Hint geleneklerine uygun olarak yakmay stlenirler. - Neden onlar da, ocuklar deil? - ok ocuk var Louis. - Pierre Senicier'yi burada yakalm. Annem ile abimi Kali Ghat'a gtrrz. O andan sonras sadece alev ve scaklkt. Fayanslar scakta patlyor, biz atei insan vcutlanyla beslerken yank et kokusu bamz dndryordu. Yank ellerim korlara daha da yaklamama izin veriyordu. Ateten kaan uzuvlan alevlerin arasna atarken kafam bombotu. Youn duman, avluya ak hava deliklerinden kyordu. Kokularn hizmetkrlar ekeceinden, mahalle sakinlerini uyandracandan emindik. Gelip atei sndrecek, olan biteni greceklerdi. Kk Milan'n gdk bacaklarna ramen kap kurtulmay becerdii klinik yangnn dndm bir an. Bangui'yi, annemin hayatm kurtarmak iin ellerimi feda ediini hatrladm. Curi ve ben, ikimiz atein oullarydk. Burada da cehennemin kaynaklaryla son bamz yakyorduk. Hemen arkasndan garajdan bir kaptkat kardk, arkaya Marie-Anne ve Frederic Senicier'nin cesetlerini yatrdk. Direksiyona getim, Curi de Kalkta sokaklarnda gideceim yolu gsterdi. On dakika sonra, Kali Ghat'a varmtk. Mahallenin iinden nehrin kk kollar, l ve yeilimsi sular boyunca uzayan, dar ve sonu olmayan bir sokak geiyordu. Din heykel atlyeleri ile genelevler yan yanayd. Her ey uykuda gibiydi. Damlar ile elektrik kablolarnn arasndan grnen renksiz ge bakarak, bir robot gibi kullanyordum arabay. Curi birden durmam syledi. Sa tarafta tatan bir kaleyi gstererek, "Buras" dedi. D duvarn zerinden bezek ve
283

heykelciklerle kapl saysz kule grnyordu. Ben arabay park ederken, Curi girie doru yrd. Zaman geirmeden peine dtm, otlan ksa kesilmi, geni bir avluya ktm. Avlunun drt kesinde, odun ynlar yanyordu. Ynlarn evresinde iskelet gibi adamlar dneniyor, ellerindeki uzun sopalarla korlar kartryor, alevlerin yaylmasn nlyorlard. Yalmlar kurun mor parltlar karyor, kaln ve kapkara bir duman yayyorlard. Kokuyu, yank insan eti kokusunu tandm, o srada alevlerden kurtulan bir el grdm. Adamlardan biri hi nemsemeden eli ald, alevlerin arasna att. Birka dakika nce, ayn benim yaptm gibi. Gzlerimi kaldrdm. Ta kuleler afan griliinde ykseliyordu. Birden hi dua bilmediimi hatrladm. Curi avlunun bir kesinde yal biriyle konuuyordu. Bengal dilini rahata konuur gibiydi. htiyarn eline kalnca bir rupi destesi sktrp yanma geldi. - Birazdan bir Brahman gelir, dedi. Bir saat iinde tren yaplacak. Kllerini nehre atacaklar. Her ey sanki gerek Hintliymi-ler gibi olacak Louis. Daha iyisini yapamazdk. Bir ey sylemeden bam salladm. zerine beyazlara brnm bir ceset yatrdklar odun ynn atee veren iki Bengalliyi izledim. Curi baklarm izleyip mrldand: - Bu grdklerin Dom'dur, Hindistan kastlarnn en d. Bir tek onlar llere dokunabilir. Bundan binlerce yl nce, ark syleyip hokkabazlk yaparlard. Romlarn atalar. Benim atalarm Louis. Marie-Anne Senicier'nin kafasn ve vcudunu, Frederic'in cesediyle birlikte arafa sardk. Kimse arafn iindekilerin Batl olduunu anlayamazd. Curi yeniden ihtiyar adama dnd. Bu kez daha yksek sesle konutu, yumruunu sallayarak tehdit etti. Hibir ey anlamyordum. Hemen arkasndan gittik. Arabaya binmeden nce, cce ihtiyara dnp bir eyler haykrd, beriki de endie ve kin dolu bir hareketle ban sallad. Yoldayken Curi olanlar aklad: - Domlar odundan tasarruf etmeye baylr. Cesetler yar yarya yanmken, artklar nehrin akbabalarna atar, yanmam odunlar da yeniden satarlar. Marie-Anne'a ve Frederic'e bunu yapamazdm.

284

Gzlerimi nmdeki yoldan ayramyordum. Karanlk yalar yanaklarmdan szlyordu. Daha sonra, Dakka uana bindiimizde, grtlamda hl yank insan eti tad vard. Sonsz Birka gn sonra, Kalkta'da on binlerce insan, laboratuvannm yanmas sonucu ac bir ekilde len Fransz Doktor Pierre Doisneau ile ailesinin yasn tutuyordu. Avrupa'da bu lmden ok bahsedilmedi. Dr. Pierre Doisneau bir efsaneydi efsane olmasna, ama uzak ve gerekd bir efsane. stelik eseri lmnden sonra da devam ediyor. Kurduu Tek Dnya her zamankinden ok daha hzl geliiyor, yardmlarn yayyor. Gazeteler ve televizyonlar Pierre Doisneau'nun 1992 ylnda Nobel Bar dl'ne aday gsterilmesi gerektiini sylemeye balad bile. Hangi adan baklrsa baklsn, Simon Rickiel elmas kaakl aratrmasn ustalkla yrtt. 24 ekim 1991 gn Cape Town polisi kentin k mahallelerinden birinde kadns tavrl ve endieli bir ihtiyan, Niels van Dtten'i tutuklad. Usta ile ortaklarn birbiri ardndan lmeleri nedeniyle kukusuz rahatlam grnen Afrikaner, hi zorluk karmadan btn karanlk ilerini aklad. ebekenin ana hatlann anlatt, insan ve yer isimleri, tarihler verdi. Simon Rickiel sayesinde ifadesini okuduumda, Van Dtten'in, itiraflarnda hem Pierre Senicier'nin roln hem de doktorun kaakya yapt antaj gizlemeye altnn farkna vardm. Sarah Gabor bugn israil'de tutuklu. Mahkm kadnlarn kibutzdaki gibi, ak havada altklar bir kampta. Sarah bir bakma "balang noktasna" geri dnm saylr. Mahkemesi daha balamad, ama soruturmann nda dosyasnn ok karanlk grlmedii syleniyor. Gen kadna yazdm saysz mektuba cevap alamadm. Bu sessizlii, bran topraklarnda beni ok etkileyen gurura ve gl iradeye yoruyorum. Gzel kibutzlunun elmaslarnn ve parasnn yerini kimse bulamad. Kalp hrszlna gelince, bu hikye hibir resm belgede yer almad. Gerei sadece Simon Rickiel, Milan Curi ve ben biliyorum. Bu srr mezara gtrmekte de kararlyz. Ayrlrken, Milan Curi sadece, "Bir daha birbirimizi grmemeliyiz Louis" dedi. "Dostluumuz yaralarmz kanatmaktan baka bir ie yaramaz." Elimi tuttu, var

285

gcyle skt. Bu deerli adamla el skmak, sakatlk kompleksimi sonuna dek yok etti. STANBUL ORHAN KEMAL L HALK KTPHANES I D.98 ISBN 975-6612-96-7 789756 612965 Gmen kulardr leylekler. Her bahar Avrupa'ya gelir, yaz sonunda tekrar Afrika'ya doru yola karlar. Ama bu yl geri dnmeyecekler... Louis Antioche'un kayp leyleklerin srrn zmek iin kt yolculuk ksa srede kbusa dnr. Paralanm cesetler, nereden kt belli olmayan katiller... Aray onu, Bulgaristan'daki ingene mahallelerinden igal altndaki topraklarn gnete kavrulan kibutzlarna, Orta Afrika Cumhuriyeti'nin balta girmemi ormanlarndan Kalkta'nn arka sokaklarna kadar gtrecektir. Hatta cehenneme kadar... Snr tanmayan bir hayal gc, kusursuz bir kurgu, tyler rpertici iddet sahneleri, nefes nefese bir gerilim: JeanChristophe Grange'yi bu tarzn zirvesine karan, "Kzl Nehirler"i dnya apnda bir baarya ulatran bu nitelikler, "Leyleklerin Uuu "nda da var. Korkutucu bir yolculuk, artc bir kitap! "Kzl Nehirler ve Ta Meclisi'ni okudum, nanyorumki biz polisiye roman yazarlar ok salam, sk, sarkmayan, soluk solua i okunan bir kurguyla, edebiyatn temel ilevi olan insan benliine yolculuu ! gerekletirebiliriz." Ahmet mit j l "Yeni bir Stephen King. Soluk solua bir tempo, dozu hi azalmayan bir gerilim, gerekst iddet sahneleri. Grange inanlmaz bir ustalk sergiliyor." VSD, Fransa i Jean-Christophe Grange 1961'de Fransa 'da dodu. eitli haber ajanslar ve gazeteler iin alt. "Paris-Match " iin gezi-macera rportajlar, "Figaro Magazine" iin bilimsel rportajlar hazrlad. Btn dnyada ve Trkiye'de aylarca ok satanlar listesinden inmeyen "Kzl Nehirler" ve "Ta Meclisi"nden sonra, "Leyleklerin Uuu " yazarn Trke'de kan nc roman.
286

16 YTL 16.000.000 Tl! Jean Christophe Grange _ Leyleklerin Uuu

287

You might also like