You are on page 1of 3

Kültür

Hüseyin ÇALDAK *

BİRKAÇ KELİME BİRÇOK

KELÂM
İnsanın mahiyetini ve başka insanlarla iletişimde başarı yollarını ifade eden kelimeler
vardır.Yani “sevgi insanı” olmanın formülünü veren kelimeler..

38 Şubat 2009
B azen öyle kelimeler olur ki, bir-
çok anlam taşır, birçok kelam
olur. Kelimeler birbirine çok
benzediği halde ifade ettikleri kelam çok farklı
olur. Kelime aynı olur makama ve zamana göre
farklılık arz eder. Bizim burada ele alacağımız ke-
“Bir hiç” uğruna kırılan kalp, “hiç bir” şey-
le kolay kolay düzeltilemez. Çünkü insanoğlunun
üzerinde en çok kavga ve gürültü kopardığı şey-
lere bakıldığında, bunların çoğu gerçekten bir
hiç uğruna yapılan yanlışlardır. Bunun için bilgi-
li olmak yetmez, insanın kendini bilmesi gerekir.
limeler birbirine benzeyen, ancak ifade ettikleri Zira, “En güzel bilmek haddini bilmektir.” diye
anlamlar çok, hatta zıt anlamlı olanlardır. Ayrıca düşünüyorum.
ele alacağımız kelimeler arasında hem benzeşen.
Aristo da bunun için “Ey ölümlü insan! Ölüm-
hem farklı mânâlar ifade edenler olacaktır.
süz kini barındırma kalbinde.” der.
İnsanın mahiyetini ve başka insanlarla ileti-
Niçin bilmek her zaman yetmiyor? Çünkü, sa-
şimde başarı yollarını ifade eden kelimeler var-
tır (yazılı olanlar) her zaman gerçeği vermez, ba-
dır. Yani “sevgi insanı” olmanın formülünü veren
zen sadır’a (gönül) bakmak gerektir.
kelimeler... Bunlardan bir kaçı:
Kalp zenginliğine sahip olmak aslında, başka
İnsandaki asıl güzellik sûrette değil
bir şeye ihtiyaç bırakmayacak kadar bir büyük bir
sîrettedir, yani içiyle dışıyla ortaya koyduğu ya-
zenginliktir. Daha üst noktası E. Mısrî’nin şu de-
şayış tarzında… Tasavvuf Felsefesindeki “kâmil
diğine karşılık gelir:
insan”, sîretiyle değerlendirilmiştir. Bu anlamda;
“Erdemli kişi, hiçbir şeye sahip olmayan ve
İnsan, iç dışa, dış içe çevrildiğinde utanılacak
hiçbir şeyin kendine sahip olamadığı kimsedir.”
şeyi olmayandır. Yani kalıp değil kalp önemli-
dir insan için. Başkalarının değerlendirmelerine ehemmi-
yet veren, aslında iflas etmiş insandır. Şan, şöh-
Sâdî-i Şîrâzî’nin meşhur “Bostan-Gülistan”
ret elde etmek; desinler, sevsinler, alkışlasınlar,
adlı eserinde kalp için Farsça şöyle bir beyit mev-
bilsinler, görsünler... gibi kaygılar, kalp sarayına
cuttur:
giden yola kurulan engebelerdir. Bunların tümü-
Kâ’be bünyâdu Halîl-i Âzer est; nü yok eden, karşılıksız olan ve menfaat gözetme-
Dîl, nazargâh-ı Celîl-i Ekber est. yen sevgidir.

Yani, “Kâ’be, Peygamber Halil İbrahim’in inşa İnsan bazen de karşıdakini tevazu ile elde et-
ettiği bir binadır; fakat Yüce İlah’ın nazar ettiği melidir; her zaman başı dik olmalı, ama hiçbir
(asıl kâ’be), insan kalbidir.” Şöyle düşünmek ge- zaman dik başlı olmamalıdır. Çünkü empati ol-
rek bu beyti okurken: Kâ’be kutsaldır; ama kalp, madan sempati olmaz. Bu konuda gönül adamı
belki ondan daha kutsaldır. Ebrehe orduları Mevlânâ şöyle der: “Aynı dili değil, aynı duy-
kutsal binayı tahrip etmeye yeltenince na- guları paylaşanlar anlaşabilir.”
sıl helak olduysalar, bir insanın kalbini
Güzel konuşmak bir sanattır, insanlarla
de bilerek ve bir hiç uğruna kırmak o
kalp bağlılığı için. Fakat, güzel dinlemek daha
kutsala ihanetten dolayı, o kalbi kı-
güzel bir sanattır.
ranın helâkine sebep olur.
Güzel konuşmak göze girmenin, güzel dinle-

39
mek ise kalbe girmenin yolunu açar. “Dinlemek, de ayrı bir formül vardır: “Sevdiğini bulamazsan,
gösterebileceğimiz nezaketlerin en yükseğidir.” bulduğunu seveceksin.”
der D. Carnegie.
Şu şekilde ifade eder bunu, Epiktetos: “Haya-
“Bir insana karşı, işlenebilecek en büyük gü- tında olup biten şeylerin dilediğin şekilde olma-
nah, ona karşı kayıtsız davranmaktır.” diye söy- sını dileme. Nasıl oluyorsa öyle olmasını arzu et!
ler Bernard Show. Böyle davranırsan her daim mutlu olursun.”

Sağırların en beteri, kusurunu işitmek isteme- Mutluluk her zaman gülü için dikene katlan-
yendir. Nitekim, kendini gören, hakkı göremez. mak değil, bazen dikende gülü de görebilmektir;
biraz da başkaları için yaşamaktır.

Başkası düştü mü, “Çürük tahtaya basmasay- “Yaşam üç gündür. Dün, içindekilerle birlikte
dı.” deriz. Kendimiz düşünce, bastığımız tahtanın geçip gitti, yarına gelince, ona yetişeceğin kesin
çürük olmasından şikâyet ederiz. değildir. İşte senin olan gün, bu gündür; onu iyi-
ce değerlendir.” diye öğütler düşünürlerimiz. De-
Kendimiz için avukat, başkaları için savcı ro-
mek üç günlük bir yaşamda, başkalarıyla da mut-
lünü oynarız daima. Kendimizi bin bir dereden
luluğu yakalamalı insan.
su getirerek savunurken, karşıdakini dinlemeden
yargılar, cezalandırır ve infaz ederiz. Bu yanlıştan Muhabbet semasında ak yüzlü Dolunay olabil-
kurtulmanın yolunu kalp ehli olanlar şöylece ifa- mek için fedakârlık çölünde sabırlı bir seyyah ol-
de etmişlerdir: Başkalarını sık sık affedin, fakat mak kaçınılmaz olur. Her şeye rağmen bütün za-
kendinizi asla... manlarımız güllük gülistanlık olmaz. O zaman da
şöyle düşünmeli insan:
O halde çıkarı aradan çıkararak sevmeli in-
sanları; bütün sıkıntılara ve meşakkatlere rağ- “Bir gün dünyaya ait büyük bir derdin olur-
men. Meşakkat insanın gıdasıdır aslında. Hayat sa Rabbine dönüp ‘Benim büyük bir derdim var.’
yolunda birer kamçıdır zafer için. deme, derdine dönüp, ‘Benim büyük bir Rabbim
var.’ de.”
Her zaman ve zeminde insan istediği konuda
*Dr.
istediği şekilde başarılı olamayabilir. Bunun için

40 Şubat 2009

You might also like