You are on page 1of 17

Aile Şirketlerinde Entelektüel Sermaye Açısından Bilgi

Yönetimi Uygulamalarının Değerlendirilmesi

MUHSİN HALİS
İSKENDER ÇALMAN

ÖZET
Örgütsel bilgi, sürdürülebilir rekabetin önemli bir unsurudur. Bu nedenle bilginin kuramsallaştırılması
faaliyeti olarak kabul edilen Entellektüel Sermaye (ES) hem araştırmacılar hem de uygulayıcılar cazibesini
korumaktadır. Entellektüel Sermayeye ilişkin yazın incelendiğinde onun çok sayıda disiplinin oluşturduğu bir
mozaik olduğu görülmektedir. Muhasebeciler, bilgi teknolojisi uzmanları, sosyologlar, psikologlar, insan
kaynakları yöneticileri ve eğitimciler farklı bakış açılarıyla ES’yi değerlendirmektedirler. Muhasebeciler ES’nin
bilançoda nasıl ifade edileceğini, Bilgi teknolojisi uzmanları, onu bilgi sistemlerine nasıl kodlayacaklarını
araştırtmaktadırlar. Sosyologlar bir güç olarak ES’nin dengeleyiciliğini açıklamaya çalışmaktadırlar. Psikologlar
ES ile ilgili gelişimi zihinsel süreçlere dayandırmak istemektedirler. İnsan kaynakları yöneticileri entelektüel
sermaye konusunda yatırımın karlılığını (ROI) hesaplamak istemektedirler. Eğitim ve geliştirme çalışanları
entelektüel sermayeyi kurma ve ölçme konusunda yoğunlaşmaktadırlar. Bu çalışmada yönetim disiplinlerinin
farklı alanlarından derlenen anlaşılır bir literatür taramasıyla birlikte, şirketlerin Bilgi Yönetimi uygulamaları
çerçevesinde ES’nin değerlendirilmesine ilişkin bir saha araştırması ve sonuçları sunulacaktır.
I.GİRİŞ
Yönetim bilimci akademisyenlerin, teori geliştirme ve geliştirdikleri teorileri uygulama ve öğretme gibi
iki önemli amaçları vardır. Bunun bir sonucu olarak mevcut yönetim bilgilerinin ve araştırılmakta olan
değişimlerin yeni nesil yöneticilere nasıl aktarılacağı kaygısını taşımaktadırlar. Bu çerçevede yeni araştırmalar
yapma ve hatta önceki çalışmalardan yeni fikirler çıkarma çabaları da buna eklenmekte, ilave olarak denenmiş
olanı kavramsallaştırmak gibi bir sorumluluk da üstlenmektedirler. Bilginin kavramsallaştırılması konusunda
akademisyenlerin olumlu katkılarının var olup olmadığı konusundaki tartışmalar yüzyıllardır sürse de,
akademisyenler kullanılabilir bilgileri kavramsallaştırarak onu yeni nesillere bilimsel nosyonlarla sunmalıdırlar.
Öğrenmenin maliyetinin yükselmesi, alternatiflerin artması ile bilgi talebinde bulunanların harcamalarına dikkat
ettikleri görülmektedir. Bir çok eğitimin artık maliyet değil bir yatırım olduğu konusundaki görüş yaygınlığını
artırarak devam etmektedir. Bilginin bir değer olarak artık bilançolarda yer alması ve bilgi temelli katma değerin
ölçülebileceğine yönelik ciddi iddialar akademik alanda olduğu kadar uygulama alanında da önemsenmektedir.
Bu rekabet artırıcı yeni trendin adı entellektüel sermayedir. Akademisyenlerin de iddialı bir şekilde bu kavram
üzerinde çalışmaları bundandır. Ancak henüz yeni ve daha önce söylenmemiş olan bu kavramın teorik çerçevesi
kesin hatlarla belirlenmiş değildir (Bontis, 1999:272).
Günümüzde sıkça sorulan sorulardan biri entellektüel sermayenin hangi alanlarda katma değer
yaratacağıdır. Bu soruya cevap olarak değişik bir perspektifler kullanılabilir. Birincisi, Entellektüel Sermaye
1990’lı yılların başında popüler ve yaygın kullanılmaktaydı (Stewart, 1991, 1994). Entellektüel Sermaye Stewart
tarafından “Yeni bir tenis topu markası – hatları pek belirgin olmayan ama oldukça büyük zıplamaya yeteneğine
sahip” şeklinde tanımlandı. Ancak yaygın olarak araştırılan; değişim mühendisliği, kalite çemberleri, amaçlara
göre yönetim vs. gibi konuların moda kavramı çerçevesinde yarattığı tartışmalara ES kavramı da dahil oldu;
çünkü bunların bir çoğu moda olmaktan öte geçemeyeceği düşünülen kavramlardı. Bu ön yargıdan dolayı
yeterince ciddi çalışmalar ortaya çıkmamaktadır. Yinede ES’nin “belirsizlik” özelliği, zor problemlere çözümler
bulmak için daima fırsat kollayan, daha çok uygulama ile ilgilenen bazı meraklı araştırmacıların ilgisini çekmeye
devam etmektedir.
ES alanında ilk çalışmalara bakıldığında “tanımsız ve kavranması zor” retorik bir içerik taşıdığı
görülmektedir. Ancak yaratılan bilginin katma değere dönüşmesi için ölçülebilmesi bir zorunluluktur. Bu
nedenle ES ile ilgili asıl problem ES’nin ölçümüdür. Maalesef başlangıçtaki kavramsal tartışmalar “soyut
içeriğin” aslında kolay dokunulabilir “somut” boyutunun dikkatten kaçmasına ve akademisyenler için dipsiz bir
kuyu gibi algılanmasına yol açmıştır.
Entellektüel sermayenin yeni ekonomik boyutu da ilgiçtir. Ekonomi literatüründe kıt kaynakların nasıl
yönetileceğini öğretmek zaman almaktadır. Geleneksel ekonomik model, arz ve talebin pazar fiyatını belirlediği,
kıtlık varsayımlarına bağlı olarak geliştirilmiş ilkelere dayanır. Bütün yeni başlayanlara, “eğer arz düşerse
fiyatlar yükselir” kuralı öğretilir. Ancak bir kaynak olarak bilgi kıtlık varsayıma göre değerlendirilemez. Bilgi
arzı ne kadar çok olursa veya paylaşımı ne kadar çok olursa o kadar çok değer kazanır. Bilimsel çalışmalar,
1900’lü yılların başındaki dünyadaki tüm bilgiler 30 yılda bir iki katına çıktığını göstermektedir. 1970 lü yıllara
gelindiğinde bu rakam 7 yıla inmekte yani yedi yılda tüm bilgilerin iki katına çıkmaktadır. Araştırmacılar bunu
biraz daha ileriye götürerek öngörülmemeler ile 2010 yıllarında dünyadaki tüm bilgilerin 11 saatte bir iki katına
çıkacağını tahmin ediyorlar. Bu bağlamda entellektüel sermayenin önemini daha iyi bir gerekçe ile açıklamaya
da gerek kalmamaktadır (Bontis, 1999: 275).
Bilgi Yönetimi, bilgi akışı ve sermaye stok’u gibi birbiri ile bağlantılı iki olguyu kapsamaktadır.
Burada soru örgütlerin bu olguları rasyonel bir şekilde kullanıp kullanmadıkları ile ilgilidir. Daha yakın zamana
kadar stratejik işletme yönetiminde görülemeyen kaynakların varlığı ve oynadığı role yeterli değer verilmiyordu.
Bu açık, gerçek ekonomiler için çok zor bir durum oluşturmaktadır. Bir işletmenin ekonomik değeri sadece onun
görünen mal varlığı kadar değildir. Bir işletmenin ekonomik değeri işletmenin, herhangi bir varlık elde
edildiğinde katlanılan maliyet, işletmenin kuruluşundan hâlihazırdaki durumuna kadar katlandığı maliyet,
yenileme maliyeti, şu anki piyasa fiyatı gibi bileşenlerden oluşur. Bilgi, yüksek kalitede ürün, güvenilir ek
hizmetler ve dağıtım ağı da bir işletmenin görünmeyen mal varlıklarıdır. Charles Handy (1989) bir firmada
sadece sahip olunan bilginin %20’sinin kullanıldığını ifade etmektedir.
2.LİTERATÜRDE ENTELEKTÜEL SERMAYE
Bilginin önemi tarihin derinliklerine kadar uzansa da, onun sistematik bir şekilde ele alınması
muhtemelen ‘bilimsel yönetim’e dayanır. Frederick Taylor (1911), işçilerin yaşadıkları deneyimleri ve ifadeye
edilmemiş yeteneklerini nesnel kurallar ve formüllerle ifade etmeye çalışmıştı. Barnard (1938) ise yönetim
sürecinde ‘davranışçı bilgi’ yi de hesaba katarak bilimsel yönetimin ufuklarını genişletti. Bu iki görüşün birbiri
içinde erimesiyle ileride ‘örgüt teorisi’nin temelini oluşturacak yeni bir ‘bilgi yönetimi’ sentezi doğmuş
oluyordu. Fakat yönetimle ilgili fonksiyonların yerine getirilmesinde ‘karar alma’yı kavrama önceliği,
bilgisayarın ve bilişsel bilimin gelişmelerinden derinden etkilenen Simon’a (1945) aittir. Simon, insanın bilişsel
kapasitesinin sınırlarının farkına varmış ve literatüre ‘sınırlı rasyonellik’ terimini sokmuştur.
Geleneksel sermaye girdileri fiziksel mekan ve para olanakları ile sınırlı iken, ‘entellektüel sermaye’
kuşağının sınırlarını büyük olasılıkla örgütün kolektif ‘sınırlı rasyonelliği’ tayin edecektir. Schumpeter (1934)
ise bir bütün olarak ele aldığı ekonomideki değişim sürecine dikkatini yoğunlaştırmıştır. Yeni ürün ve
faaliyetlerin ortaya çıkmasını ‘bilgi’nin tekrar tekrar ve değişik kombinasyonlar oluşturmasına bağlamaktadır.
Penrose (1959) bu görüşü daha da ileriye taşıyarak örgüte kişisel bir sıfat kazandırarak onu hafızası olan bir
varlık gibi bir çeşit ‘bilgi koruma deposu’ olarak ele aldı. Nelson ve Winter gibi evrimci teorisyenler (1982) de
firmayı bilgilerin depolandığı ve saklandığı bir kasa olarak yorumladılar. Nelson ve Winter’e göre bilgi, düzenli
ve tahmin edilebilir karakterli davranışsal kalıplar (veya kendi deyimleriyle ‘rutin’ler) olarak saklanır.
Bugün, örgütlerin, yenilenmek için bilgiyi geliştirme, koruma ve kullanma amacıyla kullandıkları
stratejilerin doğası ve performans sonuçları, iş stratejilerinin önemli alt başlıklarından birini oluşturur; fakat
mevcut liteartürde bu önemli konu hak etmediği bir muameleyle karşı karşıya kalmıştır (McGrath, Tsai,
Venkatraman ve MacMilla, 1996). Ekonomi biliminin genel kabul görmüş sınırları içinde kalan ekonomistler,
üretimin maliyet yapılarını bütün yönleriyle belirleyerek bilgiyi, bütün firmaların erişimine açık olduğunu
varsayarak ‘üretim fonksiyonları’ kümesi içinde etkisiz bir unsur olarak görüp bilgiden kaynaklanan performans
farklarını önemsememektedirler (Nelson 1991; Teece 1982). Bu arada bu önemsememe eğilimine kısmi bir
istisna olarak ‘yaparak öğrenme’ konusundaki endüstriyel örgüt literatürünü gösterebiliriz (bkz. Fudenberg ve
Tirole, 1986).
Biraz da bu eksikliğe tepki olarak, strateji sahasında son 40-50 yılda küçümsenmeyecek sayıda teori
üretildi. ‘Örgütsel ekonomi’ ve ‘örgüt teorisi’, ‘bilgi yönetimi’ nde firma düzeyinde farklılıkların varlığını
kabullenmekle kalmayıp, bu farklılıkların, firmanın ekonomik performansının belirlenmesinde önemli bir rol
oynadığını ileri sürüldü. Bu yaklaşımlara ‘genel strateji’ (Ansoff, 1965; Andrews, 1971), ‘firmanın kaynak
tabanlı incelenmesi’, (Penrose, 1959; Rubin, 1973; Teece, 1982; Wernerfelt, 1984; Barney 1986a, 1991;
Diericks ve Cool, 1989; Hall, 1992), ‘evrimci teori’ (Nelson ve Winter, 1982; Winter, 1987) ve ‘öz yeterlilikler’
(Prahalad ve Hamel, 1990) gibi örnekleri dahil edilebilir.
Rekabet avantajı ekonomik olarak analiz edildiğinde, endüstrideki firmaların karlılığının nasıl
belirlendiği daha açık olarak ortaya çıkacaktır. Birçok teorisyen ‘stratejik analiz’in ana merkezinde endüstriyel
farklılıkların değil, firma farklılıklarının bulunduğunu ileri sürmektedir (Nelson, 1991; Rumelt, 1991). Bundan
da öte, geleneksel formal iktisadi araçlarının çoğu optimal ‘ürün piyasası’ faaliyetlerini belirlemekte
kullanılırken, geleneksel ‘strateji’ kavramı firmanın kaynak durumu cinsinden ifade
edilmektedir (Learned, Christensen, Andrews ve Guth, 1969;Wernerfelt, 1984). Genelleştirilecek olursa, neo-
klasik ekonominin ‘bilgi’ye yaptığı görmezden gelme muamelesi sürmektedir. Bütün firmaların, piyasanın
“görünmez eli” tarafından yönlendirilirken aynı sabit bilgiye sahip olduğu varsayılmaktadır. Bu teorik bakış açısı
iki önemli kabullenme sebebiyle bilgi olgusunu değerlendirmede yetersizdir. Neo-klasik ekonomistler bütün
tarafların tam ve kusursuz olarak bilgilendirildiğini ve kaynakların tamamıyla taşınabilir mobil olduğunu
varsayar. İşte bu iki varsayım, bireylerin bilişsel kapasitelerinin sınırlı olduğu (Simon, 1991) ve bazı örtük (tacit)
bilgi formlarının söze dökülmesinin imkansız olduğu (Polanyi, 1967) görüşleriyle çelişirler. Örgütte gizlenmiş
bu çeşit bilgi formları ‘firmanın evrimsel teorisi’ ile daha iyi açıklanabilir.
Polanyi’nin gizli - açık bilgi (tacit-explicit) ayrımı, literatüre Nelson ve Winter (1982:134)in “An
Evolutionary Theory of Economic Change” tarafından sokulmuştur. Nelson ve Winter’in bu çalışmalarının en
önemli noktası bu gizli ve açık bilgilerin etkileşebileceği ortamı oluşturan davranışsal kalıplar veya kendi
deyimleriyle ‘örgütsel rutin’leridir.
Örgütsel rutinler, bazıları bürokratik kurallarda açıkça görülen, bazıları da
örgütün kültüründe zımni olarak varolan, örgütün genetik materyalleridir. Zımni olarak
varolan ile açıkça varolan arasındaki etkileşim, bireylerin bir konu hakkında karar
verirken, seçtikleri tercihin bir realiteye uygulandığında iktisadi olarak faydalı olup
olmayacağını göz önünde bulundurmaları ve bu bireysel tercihlerin giderek örgütün
rutinlerine işleyerek gelecek bireysel tercihleri şekillendirmeleri ve kısıtlamaları yönüyle
evrimseldir (Nelson ve Winter 1982:134).
Nelson ve Winter (1982)in evrimsel teorisi, neo-klasik ekonomi geleneğinin bir kısım eksiklerini
gidermesine rağmen değişen işletme çevresinin kendisiyle mantıksal bir bütünlüğü içerisinde yol açtığı sonuçları
değerlendirme konusunda yetersizdir. Organizasyondaki bilginin ‘rutinler’ içinde saklı olduğu doğru olabilir,
fakat evrimsel teori zamanla bu rutinlerin değişmesini veya aynen kalmasını açıklamaz. Örneğin, görünen
kurallar belli bir zamanda yazıya geçirilmişse; biz, çevre şartlarının bizi başka stratejik yönelimlere
zorlayacağını, daha ileriki bir zamanda bu kuralların çok da uygun olmayabileceğini söyleyebiliriz (Bontis,
1999:278). Bu görüş daha da ileri götürülerek, örgüt rutinlerinin, değişik zamanlardaki değişik çevre şartlarının
etkileriyle oluşarak örgütte gizlenmiş kuralların toplamı olduğu söylenmiştir. Firmanın kuralları ve kaynakları
üzerindeki bu iç odaklanma firmanın kaynak-tabanlı bir görüşle değerlendirilmesine dayanak oluşturur.
Firmaya ‘kaynak tabanlı’ bakış, esasen ‘firma stratejisinin rekabet analizi’ne bir tepki olarak Wernerfelt
(1984), Barney (1986 a,b), Teece (1988), (Teece, Pisano ve Shuen, 1994) ve Prahalad ve Hamel (1990)
tarafından geliştirilmiştir. Bu teoriye önemli katkı yapanlar arasında Penrose (1959) ve Chandler (1977,1990)
sayılabilir. Firmaya ‘kaynak tabanlı’ bakış, bir girişimin, en iyi şekilde, taklidi zor kaynaklar ve yeterlikler
toplamı olarak görülebileceğini söyler. (Penrose,1959; Barney,1986a, b; Wernerfelt, 1984). Firmaya özel
kaynaklar, patent ile korunan üretim teknikleri veya ticari sırlar gibi fiziksel, ya da, işletme rutinleri veya marka
değeri (brand equity) gibi manevi değerler olabilir.
Kaynak tabanlı görüş ile ilgili literatürde rahatsızlık verici ölçüde var olan kavram zenginliği aynı
zamanda bu konu ile ilgili zihinsel berraklığı da olumsuz etkilemektedir (Nanda, 1996). Mesela Ayırt Edici
Yeterlik (Selznick, 1957), stratejik firma kaynakları (Barney, 1986), görünmez varlıklar (Dierickx ve Cool,
1989), öz yeterlikler (Prahalad ve Hamel, 1990), toplu yetenekler (Nohria ve Eccler, 1991), Dinamik yetenekler
(Teece Pisano ve Shuen, 1994), Bileşken (combinative) yetenekler (Kogut ve Zander, 1992) ve daha bunlar gibi
gün yüzüne çıkmayı bekleyen nice kavramlar büyük bir olasılıkla sırada beklemektedirler. Her ne kadar
araştırmacılar keşfettikleri kavramın farklı olduğunu iddia etseler de, aslında diğerlerinden değer ve içerik
açısından çok az farklı buluşlarını gelişen yeni tanımlar pazarına sunarak bir yatırımcı mantığıyla
davranmaktadırlar. Yeni çıkan bu terminolojiyi pekiştirmeye alternatif bir yol olarak işletme girdilerinin genel
tanımlarıyla başlanmalı ve sonra hangi şartlarda bu kaynakların faydalı olacağı analiz edilmelidir (Nanda, 1996)
Bilgi yönetimi teorisyenleri bilginin firmanın biricik kaynağı olduğu hususunda fikir birliğindedirler
(Grant 1996). Firmanın bilgi tabanlı görüşü, firma için en önemli gerekçenin bilginin meydana getirilmesi ve
uygulanması olarak tanımlar. Firmanın bilgi tabanlı görüşü üretim fonksiyonun ve firmayı dinamik gelişen bilgi
üretiminin ve uygulamasının kaynak tabanlı teorilerin ötesinde özerk bir yapıda olduğu anlayışı verebilir.
Penrose (1959); firmayı bir bilgi sistemi olarak görmek, dikkati sözde firmanın mutlaka kullanması gereken
verilen kaynaklara değil de firmanın kaynakları tarafında servisler üzerinde olduğunu iddia etmektedir.
3. KAVRAMSAL BOYUTUYLA ENTELEKTÜEL SERMAYE
“Entellektüel sermaye” kavramı, henüz gereği kadar anlaşılmış olmaktan uzaktır. Parasal ve maddi
kaynakları kullanma konusunda kılı kırk yaran yatırımcı ve yöneticiler, ne yazık ki, entellektüel girdiler ve
çıktıları ihmal etmektedirler. Çoğu şirket yöneticisine, sahip oldukları bilginin ne kadarını kullandıkları sorulsa,
büyük olasılıkla alınacak cevap “sadece yüzde 20” olmaktan öteye geçememektedir. Oysa, şirketin piyasa değeri
ile defter değeri arasındaki fark olarak tanımlanan entellektüel sermaye, gerçekten de kağıt üzerindeki değerden
bazen onlarca bazen yüzlerce kat fazla olabilmektedir.
Entelektüel sermaye kavramına ilişkin farklı tanımlar yapılmıştır. Bu tanımların bazıları şunlardır:

• Stewart; “entelektüel sermaye, zenginlik yaratmak üzere kullanılan entelektüel


malzemedir, yani bilgi, enformasyon, entelektüel mülkiyet ve deneyimlerdir” (Stewart, 1997, s.XII,
Çev : N. Elhüseyni) şeklinde tanımlamaktadır.

• Hugh McDonald’a göre entelektüel sermaye “bir kuruluşun içinde bulunulan ve ilave avantaj
yaratmada kullanılabilen bilgi, bir başka deyişle bir şirket içindeki insanlar tarafından bilinen ve
şirkete bir rekabet üstünlüğü kazandıran şeylerin toplamı” (Stewart, 1997, s.72) şeklinde
tanımlamaktadır.

• Klein ve Prusak ise, “daha yüksek değerli bir varlık üretmek üzere harekete geçirilmiş
entelektüel malzeme” (Büyüközkan, 2002, s.36) olarak değerlendirmişlerdir.
• Entelektüel sermaye, bir organizasyonun bilgi değeridir(Akpınar, 2000;52).

• Entelektüel sermaye, duyumsanmayan ve görünmeyen varlıklar olarak bir işletmenin sahip


olduğu kayıtlı bilgiler ve işletmedeki çalışanların bilgi, beceri ve deneyimleridir (Büyüközkan,
2002;35).
Entellektüel Sermaye hakkındaki çoğu araştırma muhasebe ve finanssal boyutunu görmezden
gelmektedir. Bu araştırmaların çoğu aşağıdaki iki soruya cevap vermeye çalışmaktadır.
1) Firmaları kağıt üzerindeki değerlerden çok daha değerli kılan şey nedir? Yani bir işletmenin bilanço
değeri ile, bu değere ödenilmeye hazır olunan değer arasındaki fark nedir? Bu sorunun cevabı, işletmenin
bilançosunda yer almayan bilgi değeridir (Brooking, 1997, s.364). Ancak daha çok geleneksel muhasebede yer
alan ve yabancı literatürde “good will” olarak ifade edilen şerefiye kavramıyla bu soruyu
cevaplandırmaktadırlar. Fakat bu değer farkı şerefiyeden daha fazladır.
2) Özel anlamda fiziksel olmayan değeri yüksek varlıklar nelerdir? Bu soruya cevap olarak: entelektüel
sermaye; bilgi, beceri, deneyim ve enformasyonun oluşturduğu, işletmenin mevcut ve gelecekteki başarısını
doğrudan etkileyen ve rakip firmalarla farkını ortaya koyan sahip olduğu bilgi, bilgi sistemleri, patent, telif
hakları ve lisans anlaşmaları gibi maddi olmayan –soyut- varlıkların bütünü şeklinde tanımlanabilir. Ancak
Bontis bu değerlendirmeye katılmamakta; patent, telif hakları ve lisans anlaşmaları gibi maddi olmayan –soyut-
varlıkları entelektüel sermayenin dışında “entelektüel varlıklar” olarak tanımlamakta, entelektüel sermayenin bu
entelektüel varlıkları doğurduğunu öne sürmektedir. (Bontis, 1999. 433-462)

ENTELLEKTÜEL
SERMAYE

İnsan Sermayesi Örgütsel Sermaye Pazar Sermayesi Yenilik Sermayesi

Prof esyonel . Süreç Müşteri İlişkileri Süreç Yenileme


Yeterlilikler Altyapı Tedarikçi İlişkileri Ürün Yenileme
Uygulama üstünlüğü Kültür Pazar Yeterliliği Yapı Yenileme
Sosyal yeterlilik Yönetim Diğer ilişkiler Teknoloji Yenileme
Motivasyon ............. ............. .............
Liderlik
..............

Şekil-1: Entelektüel Sermaye ve Bileşenleri


Bazı yazarlar entelektüel sermayenin “insan” ve “yapı” olmak üzere iki bileşenden oluştuğunu ileri
sürmektedirler (Edvinsson, 1997;366). Buna göre yapısal sermaye de müşteri ve örgütsel sermaye olmak üzere
iki alt bölüme ayrılmakta, örgütsel sermaye de yeniden yenilik ve süreç olarak iki alt alana ayrılmaktadır
(Büyükozkan, 2002;37) Literatürde yaygın olarak kabul edilen görüşe göre ise (yukarıdaki şekilde de görüldüğü
gibi), entelektüel sermaye, insan sermayesi, yapısal sermaye ile müşteri (ilişkisel) sermayeden meydana
gelmektedir (Roos –Roos, 1997, s.416).
Sveiby ise, entelektüel sermaye unsurlarının; organizasyon seviyesindeki görülmeyen varlıklar oluşan
şirket kültürü, bilgi sistemleri ve çalışma şekli olarak açıklanabilen içsel yapı ve çevreyle ilişki sonucu oluşan
sermayeyi kapsayan dışsal yapı ve çalışanların yeteneklerinden oluştuğunu ileri sürmektedir (Bukh ve diğ.,
2001, s.91).
Dzinkovski ise, entelektüel sermaye unsurlarını, çalışanlar, işletme ve müşteriler olarak
sınıflandırılmaktadır (Guthrie, 2001, s.30). Bu belirtilen unsurlara yenileme ve gelişme sermayesi gibi unsurlar
ekleyenler de bulunmaktadır. Aşağıda entelektüel sermaye unsurları, genel kabul gördüğü üzere, insan
sermayesi, yapısal sermaye ve müşteri sermayesi olarak üç başlık halinde incelenecektir.
Kurumsal öğrenme Chris Argyris(1992) tarafından bir firmadaki bilgi akışı olarak tanımlanmaktadır.
Bu çerçevede örgütsel öğrenmeyi, firmadaki bilgi stoku anlamına gelen entellektüel sermaye takip eder. İki
kavramı birleştirmek için entellektüel sermayeyi kurumsal öğrenmenin stok ünitesi gibi kabul etmek faydalı
olabilir. Bununla beraber entellektüel sermaye, eğitim ve öğretim programları tarafından öğretilmeye gerek
duymaz.Yani beşeri sermayeden farklıdır. Beşeri sermaye; insanlara bilgi, beceri ve hüner kazandırmak için
yapılan eğitim harcamalarıdır. Buna göre beşeri sermaye kavramı ile kastedilen, üretim sürecinde yer alan
insanların bilgi ve deneyimlerinin geliştirilmesine yönelik yapılan yatırımları ifade etmektedir. Bu ise,
entelektüel sermaye unsurlarından insan sermayesinin bir bileşenini oluşturmaktadır.
Entellektüel sermaye; telif hakkı, patent, yarı iletici (Toplayıcı), topografı hakları ve çeşitli dizayn
haklarını kapsayan entellektüel malları kapsamaz ancak; ticaret ve hizmet sembollerini kapsar. Birçok işletme
entellektüel varlıkların denetimine pek dikkat etmez. Bir işletme için kendine ait bir patentin var olduğunu bilme,
onun değerini içeren bilgiye sahip olunmadıkça, çok anlamlı değildir. Bu patent, yatırımın karlılığında, ticari
potansiyelde, rekabet avantajında ve bunun birçok yerde görülebilir ve değişik açılardan değerlendirilebilir.
Entellektüel malların değeri, “Var Olma Nedeni”ni yansıtan yasal perspektif olarak varsayıldığında dikkate
alınabilir. Bir patentin kendi başına hiçbir değer ve anlamı yoktur. Entellektüel varlık ve entelektüel sermayen
tamamen karşılıklı bir ilişki içerisindedirler, fakat entelektüel varlık entelektüel sermayenin bir çıktısı olarak
görülmelidir.
Entellektüel Sermaye olgusu üç alt alanda incelenebilir. Her birinin yapısı, kapsamı, parametresi ve
tanımlama güçlükleri metin içerisinde açıklanacak (Bkz ŞEKİL-1). Daha sonra iki itici güç olarak güven ve
kültürün entellektüel sermayenin gelişimi üzerindeki etkileri değerlendirilecektir.

ENTELLEKTÜEL
1. Sıra
SERMAYE

İnsan Yapısal İlişkisel


2. Sıra Sermayesi Sermaye Sermaye

Temel Esas Zeka Rutinler Bağlantılar


Kapsam Çalışanlar ı bağlılı ğı İç kurumsal bağlar Dış kurumsal bağlar
Parametre Hacim Randıman Uzun ömürlü
Kodlama Zorluğu Yüksek Orta En yüksek

Güven Kültür

İtici Güçler
Şekil-2: Entelektüel Sermayenin Yapısı (Bontis, 1999:433-462)

3.1. İNSAN SERMAYESİ


İnsan sermayesi, çalışanların zihnindeki sözsüz (tacit) bilgi, beceri ve davranışların toplamıdır. Bu
sermayenin geliştirilmesi; başarıda sürekliliğin sağlanması, kurumun bilgi, deneyim ve becerilerinin
artırılmasına, bir başka deyişle çalışanların kişisel gelişimlerine yapılacak olan yatırımın ön planda tutulmasına
bağlıdır. İnsan sermayesi “kalıtsal mirasla gelen yetenekler”, “eğitim”, “deneyim” ve “yaşama ve işe karşı
tutum” gibi bireysel düzeyde değerlendirilen dört faktörün bileşiminden meydana gelir. İnsan sermayesi
buluşçuluğun ve stratejik yenilenmenin kaynağı olduğu için önemlidir. İnsan sermayesinin aslı örgüt üyelerinin
zekasıdır. İnsan sermayesinin alanı sahip olunan bilgi yoğunluğu kadardır.
İnsanın sermaye olarak tanımlanması ilk anda duygusal bir tepki oluşumuna neden olsa da yetenekler,
yetkinlikler, deneyim, özel beceriler, bireysel ya da grupsal uzmanlaşma olarak düşünüldüğünde ve insan-kültür
- toplum bağlamı yapıldığında en çarpıcı değer olduğunu söylenebilir. İnsan sermayesi, işletme bünyesinde
bulunan insanların bilgi, beceri, yetenek, tecrübe, sezgi ve tutumları gibi beşeri unsurların toplamını ifade eder.
Stewart, insan sermayesini, bütün merdivenlerin başladığı yer, buluşçuluğun kaynağı ve kavrayışın pınarı olarak
kabul etmekte, Edvinson ise, entelektüel sermayeyi bir ağaca benzeterek insanları bunun yetişmesini sağlayan
bitki özleri olarak betimlemektedir (Stewart, 1997, s.94).

Üretim faktörleri içinde en anlamlı katma değer insanla sağlanabilir. İnsanın işletme açısından önemi
onun, yenilenmenin ve buluşçuluğun kaynağı olması, işletmenin piyasa ihtiyaçlarını karşılayan örgütsel
yetenekleri olmasıdır. Bir örgütün insan sermayesi ile öğrenmesi sinerjik bir etki yaratır. İnsanların yeni bilgiler
edinmeleri ve bilgilerini kolektif olarak paylaşmaları bireyler ayrıldıktan sonra da öğrenme devam edecek
şekilde bir süreç oluşmalıdır ki, kuruluşun insan sermayesi kuruluş için kalıcı katma değer üretebilsin. Örgütün
öğrenme yeteneği ise yeni fikirlerle bunların kuruluş içinde genelleştirilmesi yeteneğinin bir fonksiyonudur.

İşletmelerin amacı, karlı kullanabilecekleri ölçüde insan sermayesine sahip olmaktır. İnsan
sermayesinin özünü buluşçuluk oluşturmaktadır. Bu nedenle bir işletmede çalışan insanlar zamanlarını ve
yeteneklerini büyük ölçüde yenilik getirici faaliyetlere yönelttiğinde, insan sermayesi yaratıcı bir şekilde
kullanılmış olur (Stewart, 1997, s.95). Bu sermayeyi geliştirmek, çalışanların fikirlerine önem vermeye ve iş
geliştirmeye yönelik önerilerini dinlemeye bağlıdır.
İçinde bulunduğumuz bilgi çağında işletmelerin temel hedefi insan sermayesini verimli bir şekilde
kullanmaktır. İşletmelerin içinde bulunduğu kızgın rekabet ortamı onların sahip oldukları insan sermayesini
verimsiz kullanma lüksünü ortadan kaldırmaktadır. Bu nedenle işletmeler, bünyelerinde bulunan insanların
tümünü işin içine katmakta ve onların sahip oldukları fikirlerden maksimum düzeyde yararlanma yoluna
gitmektedirler. Bünyesinde bulunan insanların sahip oldukları bilgilerden en iyi biçimde yararlanmada
işletmenin kolektif yeteneği olarak da belirtilen insan sermayesinin bileşenlerini aşağıdaki gibi sıralamak
mümkündür (Guthrie, 2001, s.35);
Tablo-1: İnsan Sermayesine İlişkin Göstergeler
Gerektiğinde çalışanların eğitiminin desteklenmesi Teknik bilgi (know –how),
Şirketin destekleyici ve rahat atmosferi Eğitim,
Önemli yeni fikirlere açıklık. Mesleki yeterlilik,
SERMAYESİ

Birlik ve beraberlik ruhu. Bilgi üretimine yönelik çalışmalar,


Yeni elemanların alımında hassasiyet. Kendini geliştirme
Çalışanlarımızın farklılığı Girişimcilik coşkusu,.
Çalışanların yapabildiklerinin en iyisini yapmaları. Mucitlik
Çalışanların yaratıcı ve zeki olarak kabul edilmesi. Kabullenici ve reddedici yetenekler,
Yeni fikir ve ürünler geliştirebilme. Değişimcilik
İse alma programlarının mükemmelliği
İNSAN

Grup tartışmalarına heyecanla katılma


Personel devir hızı konusunda duyarlılık
Örgütsel hafızanın önemini kavrama
Çalışanların yeteneklerini geliştirmelerine olanak verme
Örgütsel hedeflerin ve müşteri beklentilerinin paylaşılması

3.2. Yapısal Sermaye


Yapısal sermaye, bir örgüt olarak işletmenin sahip olduğu yöntem ve politikalar olarak
kurumsallaştırılmış bilgi teknolojilerden - veritabanları, kayıtlar ve çeşitli biçimlerdeki belgelemeye, yönetim
felsefesinden - örgüt kültürüne ve finanssal ilişkilere kadar bütün unsurların bileşimini ifade eder.
Bir çok karmaşık ilişkiden oluşan ve üyeleri tarafından mantıklı bir şekilde anlaşılan örgütsel yapısıyla
işletmeler, çalışanları tarafından bilinen kuralları takip ederek amaçlarına ulaşır. İşletmenin amaçlarına ulaşma
etkinliği, çalışanları ve işlerin yapılışını etkileyen sistemin yapısına bağlıdır. Çalışan insanlar zeki olabilir, ama
sistem zayıfsa örgütsel zeka işletmeyi amaç edindiği noktaya ulaştıramaz. Güçlü yapısal sermayeye sahip olan
firmalar ise destekleyici kültüre sahiptirler. Çalışanlarına bir şeyi denemeyi, başarısızlığa uğrasalar bile, tekrar
denemeyi çok görmezler. Buluşçuluğun temelinin bilgiye dayandığının farkındadırlar. İşletmelerde insan
sermayesini oluşturan bilginin önemi küçümsenemez. Fakat insan sermayesini işletme başarısına dönüştürecek
yapı işletme yönetimidir. İşletme yönetimi ise diğer bileşenleri ile birlikte yapısal sermayeyi meydana
getirmektedir. Bu nedenle yapısal sermaye insan sermayesinden daha önemlidir. İşletmeden işletmeye farklılık
arz etmekle birlikte örgüt içerisinde yapısal sermayeyi oluşturan unsurları aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür
(Önce, 1999, s.29);
Tablo-2: Yapısal Sermayeye İlişkin Göstergeler
Yeni fikir ve ürünler geliştirme. Entelektüel Varlıklar
Başarıların paylaşılması Patentler,
Pazar yönelimli yönetim Telif hakları,
Öneri ve yeni fikirlerin uygulanması Dizayn hakları,
Ek değer katma konusunda liderlik Ticari sırlar,
YAPISAL SERMAYE

Pazar payında artış Ticari amblemler,


Yeniliğe açık sistem ve prosedürler Hizmetle ilgili amblemler.
İş çevrim hızının artması Altyapı Varlıkları;
Bilgili elemanlara sahip olma Yönetim felsefesi,
Fonksiyonel ve erişimi kolay veri sistemi Örgüt kültürü,
Sipariş ve teslimatta hız Yönetim süreçleri,
Çalışan başına düsen gelir oranında artış Bilgi sistemleri,
Çalışan başına düsen gelir oranında liderlik Ağ sistemleri,
Yüksek pazar payı Finanssal ilişkiler.
Maliyet liderliği
Kaliteye rağmen maliyetleri düşürme

3.3. Müşteri (İlişkisel) Sermayesi


Müşteri sermayesi, organizasyonun müşteri, tedarikçi ve toplumun geri kalan kesimiyle ilişkisinin
değerini ortaya koyar (Chwalowski, 1997, s.89) ve söz konusu kişilerin organizasyona bağımlılıklarını ifade eder
(Aşıkoğlu – Aşıkoğlu, 1998, s.587).
Konuyla ile ilgili olarak Stewart şu ifadelere yer vermektedir. “müşterileri olan her şirketin müşteri
sermayesi vardır”. Entelektüel varlıkların üç genel kategorisi – insan sermayesi, yapısal sermaye ve müşteri
sermayesi -içinde değeri en belirgin olan müşterilerdir. Faturaları ödeyen onlardır. Bu nedenle finanssal
raporlarda bıraktıkları ayak izleri, çalışanların, sistemlerin ya da kapasitelerin vurduğu damgalara oranla daha
kolay gözlenebilir. Müşteri sermayesini yansıtan piyasa payı, müşteri tutma ve kaçırma oranları, müşteri başına
karlılık gibi göstergeleri takip etmek görece kolaydır.” (Stewart, 1997, s. 158- 159). Müşteri sermayesinin
unsurlarını aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür (Guthrie, 2001, s.35);
Tablo-3: Müşteri Sermayesine İlişkin Göstergeler
Yüksek müşteri memnuniyeti Müşterilerle duygusal bağlılık
Müşteri sayısında artış - Markalar
MÜŞTERİ SERMAYESİ

Müşteri araştırması - Müşterilerle ilişkiler


Müşteri geribildirimini değerlendirme - İşletme imajı
Müşterilerle uzun süreli ilişkiler kurma - Dağıtım kanalları
Müşteri beklentilerini aşma - Tedarikçilerle ilişkiler
Müşteri taleplerini firmaya yayma - Hükümet politikalarını izleme
Müşteri bağlılığı - Endüstriyel kurumların davranışları
Sürekli geliştirilen ürünler - İşle ilgili işbirliği
İç müşteri memnuniyeti - Lisans anlaşmaları
Müşteri sadakati - İstenen nitelikteki sözleşmeler
Müşterilerin problemlerine acil çözüm - Franchising anlaşmalar
Günümüzde işletmelerin temel amacı olan kâr elde edebilmenin gerekli araçlarından birisi müşteri
memnuniyetini sağlamaktır. Tarihi süreç içerisinde bir zamanların üreticinin egemenliğine dayanan geleneksel
pazarlama anlayışında “ne üretirsem alılar!” felsefesi yerini müşteri memnuniyeti ve toplumun uzun vadeli
çıkarlarını gözetmeye dayalı “neyi, nasıl üretir ve ne şekilde sunarsam alırlar?” anlayışına bırakmıştır. Doğal
olarak bu anlayış, aniden oluşmayıp toplumsal ve ekonomik gelişmeyle paralel bir seyir izlemiştir.
Kültürümüzde yer alan “müşteri velinimetimizdir” özdeyişi, müşteri sermayesinin eski versiyonu olarak
bugünkü manada değerini ortaya koyuyor olmalı. İnsanların müşterilere karşı doğal ve samimi davranıştan uzak
müşteri memnuniyetine yönelik rol yapıyor olmaları işletmelerin sahip oldukları müşteri sermayesinden
yeterince istifade edememelerinin bir nedeni olarak görülebilir. Geçmişin “müşteri velinimetimizdir” felsefesi ile
günümüzün müşteri memnuniyetine dayalı modern pazarlama anlayışı arasındaki farklılık da burada doğuyor
olsa gerek.
Bir işletmeyi alanında lider yapan, sunulan hizmette veya üretilen üründe müşterinin ne istediğini
anlayarak davranmasıdır.
Güvenin günlük hayattaki önemi günümüze kadar çok yaygın bir şekilde ifade edilmesine rağmen,
akademik bir kavram olarak kullanımı oldukça yenidir. Organizasyondaki grup üyeleri arasında görev
paylaşımında karşılıklı güven anlayışının önemi büyüktür.
4. SONUÇ VE DEĞERLENDİRME
Entellektüel Sermayenin örgütler için ne denli vazgeçilmez olduğunun kritik tartışmaları güncelliğini
korumaktadır. Vücudumuz için kaslarımız ne kadar önemli ise Entellektüel Sermayeye de işletme için o kadar
önemlidir. “Eğer kullanmazsan kaybedersin” ilkesiyle var olan ES’nin iyi kulanılması ve geliştirilmesi
gerekmektedir. Hızla gelişen dünyada global yarışmada ayakta kalmanın önemini anlamayan işletme artık yok
gibidir. Ayakta kalabilmek için ise şirketlerin yarışmada fark yaratan faktörler ile galip olması gereklidir.
(Hampden – Turner, 1992) Gelecekteki araştırmalar ES’yi kullanma ve ES’nin kültürel boyutuyla bağlantılı
olacaktır. Sonuç olarak, iş alanındaki bütün liderler ES’nin iş hayatında performansa sağlayacağı katkının
farkında olmalıdırlar. Entellektüel Sermayenin ölçülmesi ve stratejik yönetimi yüzyılımızdaki en önemli yönetici
aktivitesi olabilir.
Araştırma modelinde Entellektüel sermayeyi üç unsurun bileşimi olarak ele aldık. Bu üç unsur; (1)
Firmandaki bireylerin mevcut bilgilerinden en iyi sonuçları çıkarabilecek firmanın kollektif yeteneği olarak
tanımlanan insan sermayesi, (2) Piyasa ihtiyaçlarını karşılamak için firmanın örgütsel yetenekleri olarak ele
alınan yapısal sermaye ve, 3) Üretilen mal ya da hizmetin son kullanıcısı olan müşteri memnuniyeti olarak da
müşteri sermayesidir.
Bu unsurlar arasında mantıksal bir ilişki bulunmaktadır. Yani bir işletme, çalışanlarının mevcut
bilgilerinden en iyi sonuçları çıkarabilecek şekilde bir yönetim anlayışına sahipse (insan sermayesi), piyasanın
beklentilerine en iyi cevabı verebilecek şekilde örgütsel yeteneklerini kullanarak (yapısal sermaye) ürettiği mal
ya da hizmet ile son kullanıcısı olan müşterilerini memnun edebilir (müşteri sermayesi) bu şekilde karlılığını ve
sürekliliğini sağlayabilir.
Bu mantıksal ilişkiye dayalı olarak 51ölçek maddesi ile ölçmeye çalıştığımız entelektüel sermaye
anketinin alt unsurları; insan Sermayesi (15 madde), yapısal sermaye (16 madde) ve müşteri sermayesi (13
madde ile) ölçülmeye çalışılmıştır. Ayrıca 7 madde ile de entelektüel sermayeye verilen cevaplarla aynı
doğrultuda olmayan kontrol amaçlı çeldirici maddelere yer verilmiştir.

Yapısal
Sermaye

+0,88

İnsan +0,86 Entelektüel +0,89 Müşteri


Sermayesi Sermaye Sermayesi

-0,12

Kontrol
Değişkenler

Şekil-3: Entelektüel Sermaye ve Bileşenleri Arasındaki Korelasyonlar


Ölçeği oluşturan bu dört grup madde arasındaki ilişkiyi ölçmek amacıyla korelasyon analizi yapılmış ve
çıkan sonuçların, kontrol grubuyla birlikte, anlamlı bir bütünlük gösterdiği gözlenmiştir. Şekilde, entelektüel
sermayeyi meydana getiren bileşenler arasında pozitif, kontrol grubuyla entelektüel sermaye değişkenleri
arasında ise negatif korelasyonlar olduğu görülmektedir.
Yapılan regresyon analizi sonucunda da benzer ilişkiler tesbit edilmiştir. Oluşturulmaya çalışılan
modele ilişkin veriler aşağıda verilmektedir.
Tablo-4: ES İçindeki Alt Bileşenlerin Etkinliğine İlişkin Regresyon Analizi Sonuçları
Model Özet İstatistikleri
Model R R2 Düzeltilmiş R2 Tahminin Std. hatası
1 ,996 ,991 ,991 7,715E-02
a Tahmin edilenler: (Katsayı), Müşteri Sermayesi, İnsan Sermayesi, Yapısal Sermaye
ANOVA
Kareler Serbestlik Ortalamanın Anlamlılık
Model F
Toplamı derecesi karesi düzeyi
1 Regression 64,131 3 21,377 3591,261 ,000
Residual ,577 97 5,953E-03
Toplam 64,709 100
a Tahmin edilenler: (Sabit), Müşteri Sermayesi, İnsan Sermayesi, Yapısal Sermaye
b Bağımlı Değişken: Entellektüel Sermaye (ES)
Katsayılar
Standardize
Standardize Anlamlılık
Edilmiş t
edilmemiş katsayılar düzeyi
katsayılar
Model B Std. hata Beta
1 (sabit) -,132 ,050 -2,626 ,010
İnsan Sermayesi ,347 ,010 ,427 33,337 ,000
Yapısal Sermaye ,385 ,015 ,391 26,220 ,000
Müşteri Sermayesi ,302 ,015 ,317 20,243 ,000
a Bağımlı Değişken: Entellektüel Sermaye (ES)

Bu verilere göre ES yi belirleme gücü istatistiksel olarak anlamlı bulunan Müşteri Sermayesi, İnsan
Sermayesi, Yapısal Sermaye değişkenlerinin modeldeki fonksiyonel ifadesi aşağdaki şekildedir.

ES = - 0,132 + 0,347 (İnsan S.) + 0,385 (Yapısal S.) + 0,302 (Müşteri S.)

Elde edilen bu katsayılara bağlı olarak Entellektüel Sermayenin, her üç değişkenle de hemen hemen
aynı oranda ilişkili olduğu görülmektedir. Her ne kadar da ayırt edici gibi gözükmüyor ise de değişkenlerin
Entellektüel Sermayeye yaklaşık olarak aynı oranda katkıda bulunmaları ortak etkileşim katsayısına sahip
olmalarından dolayı eşit öneme sahip olduklarını göstermektedir.

Aile işlemelerinin rekabet durumlarını ölçmeyi amaçlayan ve 10 maddeden oluşan rekabet gücü ölçeği
için rekabet durumlarını ve üstünlüklerini rakipleriyle karşılaştırarak (en üstün oldukları durum için 10 puan en
zayıf oldukları durum için 0 puan) verdikleri cevaplar bağlamında ilgili ölçek için ortalama ve standart sapmalar
Tablo-5’te verilmiştir. Bu tabloda yer alan değişkenler ile entelektüel sermaye arasında, yapılan korelasyon
analizi sonucunda, %99 önem düzeyinde p<0,001) anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Ancak Entellektüel sermaye
bileşenleri ile rekabet performans göstergeleri arasında yapılan korelasyon analizleri sonucu da yine Tablo-5’te
verilmektedir. Buna göre ayrı ayrı ES bileşenleri ile rekabet performans göstergeleri arasında anlamlı ilişkiler de
saptanmıştır.

Tablo-5: Entellektüel Sermaye Bileşenleri İle Rekabet Performansı Arasındaki Korelasyonlar


S. Müşteri Yapısal İnsan
Ortalama
Sapma sermayesi sermaye sermayesi
Sanayi liderliği 6,25 2,258 ,401** ,474** ,372**
Geleceği görüş 7,44 1,794 ,429** ,517** ,496**
Kar 6,72 1,937 ,299** ,291** ,375**
Karin artması 6,71 2,104 ,252* ,289** ,281**
Satışlardaki artış 6,84 2,028 ,215* ,331** ,340**
Vergiden sonraki mevduat karı 6,09 2,125 ,197* ,310** ,342*
Vergiden sonraki satış karı 6,07 2,055 ,102* ,184 ,206*
Genel olarak rekabete verilen tepki 6,96 2,229 ,293** ,369** ,236**
Yeni üretime başlamada basari 7,33 2,103 ,342** ,388** ,419**
Genel is performansı ve basari 7,5 1,944 ,340** ,423** ,382**
** Correlation is significant at the 0.01 level (2-tailed). * Correlation is significant at the 0.05 level (2-tailed).
Entellektüel sermaye bileşenleri ile rekabet performansı arasındaki korelasyonlara baktığımızda aile
işletmelerinin % 50 ye yakın bir kısmının geleceği görme hususunda kuvvetli bir tepki koyarak bu bileşenlerin
önemini fark etmişlerdir. Ancak vergiden sonraki satış karının bu bileşenlerle olan ilişkisi zayıf olarak ortaya
çıkmıştır.

AİLE İŞLETME....
EKLER:
BİLGİ YÖNETİMİ UYGULAMALARINA İLİŞKİN SORULARA VERİLEN CEVAPLARA AİT
İSTATİSTİK TABLOLARI

1) Şirketinizin kaç çalışanı var? 2)Şirketiniz hangi seviyede çalışıyor?


Frekans Yüzde (%) Frekans Yüzde (%)
1-24 kişi 24 23,5 Yerel 10 9,8
25-49 kişi 34 33,3 Avrupa 11 10,8
50-99 kişi 24 23,5 Bölgesel 23 22,5
100-249 kişi 10 9,8 Ulusal 33 32,4
250+ kişi 10 9,8 Uluslararası 23 22,5
Toplam 102 100,0 Toplam 100 98,0
Cevapsız 2 2,0
Toplam 102 100,0
Aile işletmelerindeki şirketlerdeki ortalama çalışanların sayısına baktığımızda ağırlığını % 33 olarak
gördüğümüz 25-49 grup aralığı önem kazanmaktadır.Yine bu şirketler % 32.4 oranıyla ulusal bazda çalışarak
ekonomiye katkı sağlamaktadırlar.

4)Şirketiniz bilgi yönetimi (BY) ve Entelektüel sermaye yönetimi (ESY) uygulamaları var mi?
Entellektüel sermaye açısından “evet” diyenler ile “hayır” diyeler arasında bir farklılık olup olmadığını
belirlemek için yapılan t testi sonucu bir farklılık olmadığı görülmüştür. Yağılan varyans analizi sonucunda ise
performans değişkenleri ile entellektüel sermaye arasında “evet” diyenler ile “hayır” diyeler arasında bir farklılık
olduğu gözlenmiştir.

5) Kaç yıldır bu konuda çalışıyorsunuz? 6) Bu is için ne kadar yatırdınız?

Frekans Yüzde (%) Frekans Yüzde (%)


0-1 yıl 4 3,9 1-49 $ 2 2,0
1-2 yıl 1 1,0 100-249 $ 2 2,0
2-3 yıl 6 5,9 250-499 # 2 2,0
3-4 yıl 2 2,0 500-999 $ 1 1,0
4-5 yıl 3 2,9 1000 + $ 13 12,7
5 + yıl 6 5,9 Toplam 20 19,6
Toplam 22 21,6 Cevapsız 82 80,4
Cevapsız 80 78,4 Toplam 102 100,0
Toplam 102 100,0
Bir çok aile işletmelerinin Entelektüel Sermayeden haberi olmazken, haberi olanlarında yaklaşık % 6 sı 3yıllık
bir uygulama süreci bulduklarını ve yine yaklaşık % 13 nün de 1000$’ın üzerinde bir yatırım yaptığı
görülmektedir.

7) Yukarıdakilerin rakamların yüzde kaçını 8) Bütçenizi bunun dışında nelere harcıyorsunuz?


Bilgi Teknolojisi (BT) için harcadınız?
Frekans Yüzde (%) Frekans Yüzde (%)
0-24 % 4 3,9 Danışmanlık 7 6,9
25-49 % 8 7,8 Insanlar(yeni görevli) 2 2,0
50-74 % 4 3,9 Eğitim ve Geliştirme 7 6,9
75-100 % 5 4,9 Diğerleri 6 5,9
Toplam 21 20,6 Toplam 22 21,6
Cevapsız 81 79,4 Cevapsız 80 78,4
Toplam 102 100,0 Toplam 102 100,0

Aile işletmeleri bütçelerinin yaklaşık % 8 ini Bilgi Teknolojilerine ayırarak, % 7 lik bir kısmını ise danışmanlık
hizmetlerine ayırmaktadırlar.

9) BT ile ilgili faaliyetlerinizin etkinliğini nasıl ölçersiniz?


Frekans Yüzde (%)
Artan kar / Gelir 4 3,9
Artan müşteri memnuniyeti 12 11,8
Geliştirilmiş rakip pozisyonu 3 2,9
Entellektüel sermayedeki kar 1 1,0
Diğer 3 3,0
Toplam 21 20,6
Cevapsız 81 79,4
Toplam 102 100,0

Bilgi teknolojilerinin sonuçlarını almak ve işletmede geri bildirim sürecini gerçekleştirmek isterken artan müşteri
memnuniyeti yaklaşık % 12 lik bir önemle gösterge olmaktadır.

Entellektüel Sermaye ve Bilgi Yönetimi konusunda


10) basarili oldunuz mu? 11) Evet ise nasıl? 12) Hayir ise niçin?
Frekans (%) Frekans (%) Frekans (%)
Uzman yönetim desteğinin
Evet 15 19,8 Yönetim Desteği 5 4,9 3 2,9
noksanlığı
Hayır 2 2,0 Büyük Yatırım 5 4,9 Stratejik odak noksanlığı 1 1,0
Henüz belli Firma genelinde
9 8,8 2 2,0 Yanlış çözüm uygulaması 2 2,0
değil kabul
Toplam 26 30,6 Açık strateji 2 2,0 Başka sebepler 2 2,0
Cevapsız 76 69,4 Başka 1 1,0 Toplam 8 7,8
Toplam 102 100,0Toplam 15 14,7 Cevapsız 94 92,2
Cevapsız 87 85,3 Toplam 102 100,0
Toplam 102 100,0

Aile işletmeleri, entelektüel sermaye ve bilgi yönetimi konularında bilinçli olmalarına rağmen bu konulara
yönelik çalışmaları yoktur varsa da başarısızdırlar. Bu uygulamaları gerçekleştiren aile işletmelerinin yaklaşık %
20 si ise başarılı olduklarına inanmaktadırlar.

13) Girişiminizin faydalı olup olmadığını nasıl belirlersiniz?14) Üst Yönetim girişiminize nasıl katkı sağladı.
Frekans Yüzde (%) Frekans Yüzde (%)
Araştırma zamanındaki azalma 2 2,0 Tam zamanlı 11 10,8
Kırtasiyecilikte azalma 1 1,0 Kısmi zamanlı 6 5,9
Müşteri memnuniyetindeki artış 11 10,8 Düzensiz 3 3,0
Kardaki artış 2 2,0 Katılmadı 1 1,0
Başka sebepler 3 2,9 Toplam 21 20,6
Toplam 19 18,6 Cevapsız 81 79,4
Cevapsız 83 81,4 Toplam 102 100,0
Toplam 102 100,0

13 ve 14 nolu sorularda çoğu aile işletmeleri girişimlerinin faydalarını ve üst yönetimin girişimlere olan katkısını
nasıl ölçebileceklerini bilmemektedirler. Diğerleri ise genelde müşteri memnuniyetini gözönünde
bulundurmaktadırlar.

15) Kim istediğinde sisteminize ulaşabilir? 16) Sisteminizi kim güncelleştirir


Frekans Yüzde (%) Frekans Yüzde (%)
Ortaklar 13 12,7 12 11,8
Eğiticiler 1 1,0 3 2,9
PSLS(Sistem Danışmanları) 2 2,0 3 2,9
BY Personeli 1 1,0 1 1,0
Herkes 4 3,9 2 2,0
Toplam 21 20,6 21 20,6
Cevapsız 81 79,4 81 79,4
Toplam 102 100,0 102 100,0
Sisteme erişim konusunda en önemli ağırlık % 13 ile ortaklar da olmakta ve güncellenmesi içinde yine
kendilerinin onayına başvurulmaktadır.

17) BY ve ES amacıyla kullanılan araçların dağılımları

CRM / Pazarlama veri tabanı 5


E-Mail Sistemi 5
Uygulamalı Yönetim sistemi 5
Vaka Yönetimi 5
Özel personel portalları 8
%
Müşteri portalları 12
Dış bilgi Kaynakları 12
İntranet 12
Bilgi Yönetimi 16
Döküman Yönetimi 20

0 5 10 15 20 25

BY ve ES için kullanılan araçların yaklaşık % 16 sını bilgi yönetimi % 20 sini ise doküman yönetimi
oluşturmaktadır.

18) Bilgilerinizi BY ve ESY deki gelişmeleri nasıl


19) Gelecek için planlarınız?
güncelleştiriyorsunuz?
Frekans (%) Frekans (%)
E-mail haberleriyle 3 2,9 Varolan sistemi geliştirme 6 5,9
konferans/sergi/seminer 4 3,9 Yeni sistemi uygulamak 7 6,9
internet 7 6,9 Daha fazşa personel yetiştirmek 4 3,9
içsel güncellemelerle 4 3,9 Müşterilere erişim sağlamak 3 2,9
Özel yayınlar 1 1,0 diğerleri 1 1,0
diğer 1 1,0 Toplam 21 20,6
Toplam 20 19,6 Cevapsız 81 79,4
Cevapsız 82 80,4 Toplam 102 100,0
Toplam 102 100,0

Aile işletmelerinde BY ve ESY ‘ndeki güncelleştirmeler % 7 lik bir ağırlıkla internet aracılığı ile
gerçekleştirilmektedir. Gelecek için ortaya konulacak plan ve stratejiler yine %7 lik bir oranla yeni sistemleri
uygulamaya geçirme konusundadır.

20) BY ve ESY girişimlerinde bulunmak için planınız var mi?


Frekans Yüzde (%)
Evet ise 21.soru ile 28. soru arasını doldurunuz. 33 32,4
Hayır ise 29-31. soruları doldurunuz. 58 56,9
Toplam 91 89,2
Cevapsız 11 10,8
Toplam 102 100,0

BY ve ESY konularında çalışmak ve uygulamalarda bulunmak üzere % 33 lük bir kesim evet derken yaklaşık %
57 lik bir kesim ise bu konularda çalışmama taraftarıdır.

22) Girişiminiz için özel bir bütçeniz var mi 23 24) Bütçenizi aşağıdakilerden hangisine harcarsınız?
Frekans (%) Frekans (%)
Evet 23 22,7 İnsana 4 3,9
Hayır 12 11,8 Danışmanlık hizmetine 3 2,9
Toplam 34 31,4 bilgi teknolojisine 12 11,8
Cevapsız 68 66,6 Eğitime 9 8,8
Toplam 102 100,0 Diğerleri 1 1,0
Toplam 29 28,4
Cevapsız 73 71,6
Toplam 102 100,0

25) Size göre bu girişimin faydası ne olacaktır 26) Girişiminizin geleceğini hangi faktörler etkileyecek
Frekans (%) Frekans (%)
Çalışılan zamanlardaki verimde artış 9 8,8 Amaç ve stratejilere uygunluk 12 11,8
Araştırma zamanında azalma 1 1,0 Doğru kaynağı bulmak 4 3,9
Kırtasiyecilikteki azalma 3 2,9 Firmanın kültürünü değiştirmek 6 5,9
Müşteri memnuniyetindeki artış 11 10,8 Bütçeye kaynak bulmak 3 2,9
Karda artış 4 3,9 müşteri baskısı 2 2,0
Başka sebepler 3 2,9 stratejik ortak bulma 2 2,0
Toplam 31 30,4 Diğerleri 1 1,0
Cevapsız 71 69,6 Toplam 30 29,4
Toplam 102 100,0 Cevapsız 72 70,6
Toplam 102 100,0

İşletmeler bu girişimlerle birlikte çalışılan zamanda bir verimlilik artışı beklerken müşteri memnuniyeti ile de
bunun pekişeceğini öngörmektedirler. Gelecekte girişimin etkilenme faktörü ise yaklaşık %12 ile amaç ve
stratejilere uygunluk olarak belirtmektedirler.Daha sonra da firma kültürünün değişmesi de buna katkı
sağlayacaktır diye düşünmektedirler.

27) Aşağıdakilerden hangisini sisteminizde bulunduracaksınız


27) Aşağıdakilerden hangisini sisteminizde 28) Aşağıdaki basari kriterlerini önem sırasına göre birden
bulunduracaksınız altıya kadar sıralayınız
Frekans (%) Frekans (%)
Doküman yönetimi 1 1,0 Entellektüel sermayenin katma değeri 2 2
Vaka yönetimi/iş akışı 5 4,9 Kar/gelir artışı 6 5,9
Bilgi yönetim sistemi 8 7,8 Maliyetlerin düşmesi 6 5,9
Uygulamalı yönetim
4 3,9 Müşteri memnuniyetini artırma 6 5,9
sistemi
E-mail sistemi 3 2,9 Rekabeti geliştirme 5 4,9
Dış bilgi kaynakları 1 1,0 Verimliliği artırma 5 4,9
Özel personel portalları 1 1,0 Toplam 30 29,4
İnternet 1 1,0 Cevapsız 72 70,6
CRM/pazar veri tabanı 3 2,9 Toplam 102 100,0
Toplam 27 26,5
Cevapsız 75 73,5
Toplam 102 100,0

Aile işletmeleri ağırlıklı olarak bilgi yönetimi sistemini işletmelerinde görmek isterken, kendileri için kar/gelir
artışı, maliyetlerin düşmesi ve müşteri memnuniyetini önem sıralamasında ön plana çıkartırken rekabeti
geliştirme ve verimliliği arttırma ikinci planda kalmakta, entelektüel sermayenin katma değeri fazla dikkate
alınmamaktadır.

KAYNAKLAR
Argyris, Chris. (1992). On Organizational Learning. Cambridge Mass.: Blackwell.
Argyris, Chris. (1994). “Good Communication That Blocks Learning”, Harvard Business Review, July-August,
77-85.
Barnard, C. (1938). The Functions of the Executive. Cambridge: Harvard University Press.
Barney, Jay B. (1986a). “Organizational culture: Can it be a source of sustained competitive advantage?”,
Academy of Management Review, 11, 3, 656-665.
Barney, Jay B. (1986b). “Strategic factor markets: Expectations, luck, and business strategy”, Management
Science, 32, 10, 1231-1241.
Barney, Jay B. (1991). “Firm Resources and Sustained Competitive Advantage”, Journal of Management, 17,
99-120.
Bontis, Nick (1997). “Royal Bank Invests in Knowledge-Based Industries,” Knowledge Inc., 2, 8, 1-4.
Bontis, Nick and John Girardi. (2000). “Teaching Knowledge Management and Intellectual Capital Lessons: An
empirical examination of the TANGO simulation”, International Journal of Technology Management,
forthcoming.
Bontis, Nick, Dragonetti, N., Jacobsen, K. and G. Roos. (1999). “The knowledge toolbox: a review of the tools
available to measure and manage intangible resources”, European Management Journal, 17, 4, 391-
402.
Bontis, Nick. (1996a). “There’s a Price on your Head: Managing Intellectual Capital Strategically”, Business
Quarterly, Summer, 40-47.
Bontis, Nick. (1996b). “Economic Value Added”. In R. Michalski and M. Sealey (Eds.), Society of Management
Accountants of Canada Professional Program, Toronto: Society of CMAs, Module 5, Part 4.3.
Bontis, Nick. (1998). “Intellectual capital: An Exploratory Study that Develops Measures and Models”,
Management Decision, 36, 2, 63-76.
Bontis, Nick. (1999). “Managing an organizational learning system by aligning stocks and flows of knowledge:
An empirical examination of intellectual capital, knowledge management and business performance”,
PhD Dissertation, Ivey Business School, University of Western Ontario.
Bontis, Nick. (2000). “CKO Wanted – Evangelical Skills Necessary: A review of the Chief Knowledge Officer
position”, Knowledge and Process Management, 7, 4, in press.
Bouwen, R., and Fry, R. (1991). “Organizational Innovation and Learning: Four Patterns of Dialogue between
the Dominant Logic and the New Logic”, International Studies of Management and Organization, 21,
4, 37-51.
Chandler, Alfred D. (1977). The Visible Hand: The Managerial Revolution in American Business. Cambridge:
Belknap/Harvard University Press.
Chwalowski, 1997, s.89
Dierickx, Ingemar and Karel Cool. (1989). “Asset Stock Accumulation and the Sustainability of Competitive
Advantage”, Management Science, 35, 1504-1513.
Edvinsson, L. and M. Malone. (1997). Intellectual Capital. New York: Harper Business.
Fudenberg, Drew and Jean Tirole. (1986). Dynamic Models of Oligopoly. London: Harwood.
Guthrie, 2001, s.30
Hall, Richard. (1992). “The Strategic Analysis of Intangible Resources”, Strategic Management Journal, 13,
135-144.
Handy, Charles B. (1989). The Age of Unreason. London: Arrow Books Ltd.
Hansen, G. and B. Wernerfelt. (1989). “Determinants of firm performance: The relative importance of economic
and organizational factors”, Strategic Management Journal, 10.
Hofstede, G. (1978). “Value Systems in Forty Countries”, Proceedings of the 4th International Congress of the
Association for Cross-Cultural Psychology.
Hofstede, G. (1991). Cultures and Organizations: Intercultural Cooperation and Its Importance to Survival,
Glasgow: HarperCollins.
Kessides, I. (1990). “Internal vs. external market conditions and firm profitability: An exploratory model”,
Economic Journal, 100.
Kogut, Bruce and Udo Zander. (1992). “Knowledge of the Firm, Combinative capabilities, and the Replication
of Technology”, Organization Science, 3, 383-397.
Learned, E., Christensen, C., Andrews, K., and Guth, W. (1969). Business policy: Text and cases. Homewood,
IL: Irwin.
McGrath, R., Tsai, M., Venkatraman, S. and I. MacMillan. (1996). “Innovation, competitive advantage and rent:
A model and test”, Management Science, 42, 3.
Nanda, A. (1996). “Resources, Capabilities and Competencies”, In B. Moingeon and A. Edmondson (Eds.),
Organizational Learning and Competitive Advantage. London: Sage.
Nelson, Richard R. (1991). “Why Do Firms Differ, and How Does It Matter?” Strategic Management Journal,
12, 61-74.
Nelson, Richard R. and Sidney G. Winter. (1982). An Evolutionary Theory of Economic Change. Cambridge,
MA: Belknap Press.
Nohria, N. and R. Eccles. (1991). “Corporate Capability”, Working Paper No. 92-038, Harvard Business School.
Nonaka, I. and H. Takeuchi. (1995). The Knowledge-Creating Company. New York: Oxford University Press.
Penrose, Edith Tilton. (1959). The Theory of the Growth of the Firm. Oxford: Basil Blackwell.
Pfeffer, J. (1994). “Competitive Advantage Through People”, California Management Review, Winter, 9-28.
Polanyi, Michael. (1967). The Tacit Dimension. New York, NY: Anchor Day Books.
Prahalad, C.K. and Gary Hamel. (1990). “The Core Competence of the Corporation”, Harvard Business Review,
May-June, 79-91.
Prusak, L. (1996). “The Knowledge Advantage”, Strategy & Leadership, March/April. Quinn, J.B. (1992).
Intelligent Enterprise. New York: Free Press.
Roos, J., Roos, G., Dragonetti, N. and L. Edvinsson. (1998). Intellectual Capital : Navigating in the New
Business Landscape, New York: New York University Press.
Rubin, P.H. (1973). “The Expansion of Firms”, Journal of Political Economy, 81, 936-949.
Schmalense, R. (1985). “Do markets differ much?”, American Economic Review, 75.
Schumpeter, Joseph A. (1934). The Theory of Economic Development. Cambridge, MA: Harvard University
Press.
Selznick, P. (1957). Leadership in Administration, New York: Harper and Row.
Senge, P. M. (1990). The Fifth Discipline: The Art and Practice of the Learning Organisation. New York:
Doubleday Currency.
Simon, Herbert A. (1991). “Bounded rationality and organizational learning”, Organization Science, 2,1.
Simon, Herbert. A. (1945). Administrative Behaviour, New York: Macmillan.
Stewart III, G. (1991). The Quest for Value, HarperCollines, 1991.
Stewart III, G. (1994). “EVATM: Fact and Fantasy”, Journal of Applied Corporate Finance, Summer.
Stewart, 1997, s.XII, Çev : N. Elhüseyni
Stewart, Thomas A. (1991). “Brainpower: How Intellectual Capital is Becoming America’s Most Valuable
Asset”. FORTUNE. June 3, 1991. pp.44-60.
Stewart, Thomas A. (1994). “Your Company’s Most Valuable Asset: Intellectual Capital” FORTUNE. October
3, 1994. pp.68-74.
Stewart, Thomas A. (1997). Intellectual Capital: The New Wealth of Organizations. Doubleday/Currency: New
York.
Taylor, F. (1911). The Principles of Scientific Management. New York: Harper and Brothers.
Teece, David .J. (1988). “Technological Change and the Nature of the Firm”, In G. Dosi, C. Freeman, R. Nelson,
G. Silverberg, and L. Soete (eds.), Technical Change and Economic Theory, London: Frances Pinter.
Teece, David J. (1982). “Towards an Economic Theory of the Multiproduct Firm”, Journal of Economic
Behavior and Organization, 3, 39-63.
Teece, David J.., G. Pisano, and A. Shuen (1994). “Dynamic Capabilities and Strategic Management”, Working
Paper, Center for Research in Management, University of California at Berkeley.
Ward, A. (1996). “Lessons learned on the knowledge highways and byways”, Strategy & Leadership,
March/April.
Wernerfelt, Birger. (1984). “A Resource-Based View of the Firm”, Strategic Management Journal, 5, 171-180.
Winter, Sidney G. (1987). “Knowledge and Competence as Strategic Assets”, The Competitive Challenge:
Strategies of Industrial Innovation and Renewal (David J. Teece, ed.). Cambridge, MA: Ballinger
Publishing Company. 159-184.
Bontis, Nick. (1999). "Managing Organizational Knowledge by Diagnosing Intellectual
Capital: Framing and advancing the state of the field", International Journal of
Technology Management,18, 5/6/7/8, 433-462

You might also like