You are on page 1of 87

Atuan Mezarl GR "EVE, gel Tenar! Haydi eve gel!

" Derin vadide, alacakaranlkta, elma aalar iek amak zereydiler; glgeli dallarn arasnda, orada burada, tek tuk iekler amt; uuk pembe ve beyaz, tpk soluk birer yldz gibi. Sra sra meyva aalarnn arasndaki sk, taze ve slak otlarn zerinde, kk kz salt komu olmak iin kouyordu; sesi duyar duymaz gitmedi; yzn eve dnmeden nce uzun bir daire izdi. Kulbenin kapsnda, arkasndan gelen atein nda bek-leyen anne, aalar altnda kararmaya balayan otlarn zerinde uuan bir para devedikeni gibi yukar aa hareket edip kouan minicik ekli seyretti. Kulbenin kesinde, bir hortumun donmu amurlarm kazyarak temizlemekte olan baba, "Neden gnlnn ocua balanmasna izin veriyorsun?" dedi. "nmzdeki ay onu almaya geliyorlar. Temelli. Onu gmp, kurtulsak da ayn ey. Zaten yitirecein birine balanmann yarar ne? O bizim iimize yaramaz. Onu aldklarnda para verslerdi hadi neyse, ama vermeyecekler. Alacaklar ve de her ey bitecek." Aalarn arasnda, kendisine bakmak iin duran ocuu izlemekte olan anne hibir ey sylemedi. Yksek tepelerin stnde, meyve bahelerinin tepesinde akam yldz keskin bir berraklkta parlyordu. "Bizim deil o; buraya gelip, Mezarlar'n Rahibesi olmas gerektiini syledikleri andan beri, hi bizim olmad. Neden anlayamyorsun bunu?" Adamn sesi kederden ve acdan kabalamt. "Drt tane daha ocuun var. Onlar burada kalacak ama bu kalmayacak. Yani, gnln ona balama. Brak gitsin!" "Zaman gelince," dedi kadm, "brakacam." Minik, plak, beyaz ayaklaryla amurlu toprak zerinden koarak gelen ocuu karlamak iin eildi ve onu kucaklad. Kulbeye girmek iin dnerken, ocuun siyah sam pmek iin basn edi; ama kendi sa, ocaktaki atein nm kprtsnda, ak renkli grnyordu. Adam darda, ayaklar souk, plak topraa basm dururken, yukarda berrak bahar gkyz kararmaya balamt. Alacakaranlkta yz strapla doluydu; szcklere dkmeyi baaramayaca, donuk, ar ve fkeli bir strapla. Sonunda omuzlar-n silkti, kansmn ardndan ocuk sesleriyle nlayan, atein aydnlatt odaya girdi. 10 l YUTULMU Tiz bir bom sesi ac ac barp sustu. Bunu izleyen sessizlik, sadece ar bir kalp at hzyla, tatl tatl vuran davul sesine elik eden ayak sesleriyle bozuldu. Taht Binasi'nm atsmdaki atlaklardan, bir blm kiremit ve talarn olduu gibi km olduu stunlar arasndaki aralklardan, titrek gne , verevle-, mesine ldyordu. Gnein douundan bir saat sonrayd. Mermer yer talarmn arasndan kan yabani otlarn buzla kapl l yapraklar, rahibelerin uzun siyah cppelerine takldka trd-yordu. Geni salonun ift tarafl stunlar arasndan drder drder geldiler.

Davul tekdze alyordu. Hibir ses konumad, hibir 11 gz bakmad. Siyaha brnm kzlarn tad mealeler, gneli yerlerde kzlms, aralardaki loluklarda ise daha parlak yanyordu. Darda, Taht Binasi'nn merdivenlerinde adamlar duruyordu; muhafzlar, borucular, davulcular. Byk kaplardan ieri sadece kadnlar girmiti, bo tahta doru drder drder yavaa yryen kara cppeli, kukuletal kadnlar. kisi ne kt; siyahlar iinde olduklanndan heybetli grnen iki kadn; birisi ince ve dimdikti, dieri ise imand ve att her admda salnyordu. Bu ikisinin arasnda alt yalarnda bir ocuk yryordu. Dz, beyaz uval bir elbise giyiyordu. Ba, kollar ve bacaklar plak, yalnayakt. Son derece minik grnyordu. Uzun boylu iki kadn dierlerinin karanlk sralar ha-linde beklemekte olduu, tahta doru ykselen merdivenlerin basnda durdular. ocuu biraz ileri doru ittiler. Yksek platformun zerinde duran tahtn her iki yan, atnn kasvetinden sarkan, byk, karanlklarn alarndan olumu perdelerle rtl gibiydi; bunlarn gerekten perde mi yoksa daha youn glgeler mi olduunu gz seemiyordu. Arkasndaki ve kollarndaki deerli talarn ve altnn donuk parlakl iindeki taht da siyaht; muazzamd. stne bir adam otursa kaybolup giderdi; taht insan boyutlarna gre yaplmamt. Bostu. inde glgelerden baka hibir ey oturmuyordu. ocuk, tek basma krmz damarl yedi mermer merdivenin drdn kt. Basamaklar o kadar geni ve yksekli ki, bir sonraki basamaa trmanmaya yeltenmeden, her iki ayayla ayn basamaa basmak zorunda kalyordu. Ortadaki basamakta, tam tahtn karsnda, tepesi oyuk, byk, kaba bir tahta blok vard. ocuk iki dizi zerine kp hafife yana doru dnerek bam, oyua yerletirdi. Orada hi kprdamadan diz kt kald. Beli kemerli, beyaz ynl bir cppe giyen bir siluet, birdenbire tahtn sa tarafndan, glgeler arasndan ileri kt ve merdivenlerden ocua doru uzun admlarla ilerledi. Elinde bir buuk metrelik, parlatlm elikten bir kl tutuyordu. Tek bir sz sylemeden, hi tereddt etmeden, klcm savurup iki eliyle kk kzn boynunun stnde tuttu. Davullar almay kestiler. 12 Keskin alet en yksek noktaya savrulup havada asl kald anda, siyahlar iinde bir siluet, tahtn sol yanndan frlayp merdivenlerden aaya doru srayarak kurbanedicinin kollarm daha elimsiz olan kollaryla durdurdu. Klcn keskin ucu havada parlad. Bu ekilde bir an iin dengede kaldlar; beyaz siluet ve siyah siluet; her ikisi de birer yzden yoksun, her ikisi de kprdamadan duran ocuun siyah salar aynlnca ortaya kan beyaz boynu zerinde. Sessizce, her ikisi de yana doru srayarak tekrar merdivenlere trmanp, muazzam tahtn arkasndaki karanlk iinde gzden kayboldular. Bir rahibe ne doru ilerle-yerek kase iindeki bir svy diz km ocuun yanndaki basamaklara dkt. Leke salonun loluunda simsiyah grnyordu. ocuk ayaa kalkarak drt basama zahmetle indi. Merdivenlerin dibinde durunca, o iki rahibe ocua siyah bir cppe, kukuletal ve

kolsuz bir manto giydirip onu tekrar merdivenlere, kara lekeye, tahta doru dndrdler. "isimsizler, kendilerine sunulan, gerekten de hep isimsiz domu olan bu kz grsnler. Onun yaamm, lmne kadar olan yllarm ve zaten onlarn olan lmn kabul etsinler. Onu kabul edilir bulsunlar. Onu yutsunlar!" Borular kadar tiz ve sert olan dier sesler cevap verdi: "Yutuldu! Yutuldu!" Kk kz cppesinin siyah kukuletasnn altndan tahta bakt. Tahtn byk pene eklindeki kollar ile arkasna kaklm mcevherler tozla kaplyd; oymal arkalnda rmcek alar, iinde de bayku pislikleri vard. Tahtn tam nndeki, kzn diz km olduu yerin stndeki en st basama hibir lml kmamt. stleri o kadar tozluydu ki boz topraktan bir yoku gibi grnyorlard; krmz damarl merdivenlerin yzeyleri kim bilir ka yldr, ka yzyldr elenmi tozun altnda tamamen gizlenmiti. "Yutuldu! Yutuldu!" Davul birdenbire tekrar almaya balad, daha hzl bir tempoyla. Sessizce ve itie kaka bir alay oluturup douya, kapnn 13 kare eklindeki na doru tahttan uzaklatlar. Her iki yanda ift sra halindeki sk stunlar, bir sr solgun bacan baldrlar gibi tavann altnda lolua doru uzanyordu. ocuk rahibelerin arasnda ve artk onlar gibi siyahlar iinde yryordu. Donmu minik ayaklar, donmu yabani otlar ve buzlu talar vakarla iniyordu. Gne nlar harap atnn atlaklar arasndan nnde parladnda yukar bakmad. Muhafzlar byk kaplar sonuna kadar atlar. Siyah alay, sabahn erken saatlerinin zayf, souk na ve rzgarna kt. Gne doudaki enginliin zerinde yzyor, parlyordu. Batda, dalar gnein sar m yakalamlard, tpk Taht Bina-s'nn cephesi gibi. Tepenin daha aasnda kalan dier yaplar hala morumsu glgeler iindeydiler; ilerideki kk tepeciin zerindeki Tanr Kardeler Tapna hari: Tapnan yeni yaldzlanm at, gn tm hametiyle yanstyordu. Rahibelerin siyah sras, drder drder, dne dne Mezarlar Tepesi'nden aa-ya ilerliyordu. Yrrlerken bir yandan da yavaa mrldanma-ya baladlar. Ezgilerinde sadece nota vard; tekrar tekrar tekrarlanan szck de o kadar eskiydi ki anlamm yitirmiti, tpk yitip gitmi bir yolun kenarnda kalan bir yol iareti gibi. Tekrar ve tekrar bu szc mrldandlar. Rahibenin Tekrar Yaratl gn kadn seslerinin hafif mrltlaryla dolmutu; kuru, aralksz, monoton bir sesle. Kk kz odadan odaya, mabetten mabede gtrld. Bir yerde diline tuz konuldu; baka bir yerde salar ksa kesilip ya ile ykanp sirke ile kokulandnlrken, yzn batya dnp diz kt; daha baka bir yerde, tiz sesler ller iin bir at okurken, bir sunan ardndaki kaln, siyah bir mermer parasnn zerine yzkoyun yatt. Btn gn boyunca o da dier rahibeler de ne bir lokma bir ey yediler ne de bir yudum su itiler. Akam yldz batarken kk kz yatana yatrdlar; daha nce hi uyumad bir odada, koyun postlarndan yaplm battaniyeler arasna, rlplak. Bu oda yllardr ilk defa o gn alan bir ev-deydi. Odann ykseklii uzunluundan fazlayd ve hi pencere-si yoktu. eride l bir koku vard; hareketsiz ve bayat. Sessiz

14 kadnlar kz orada, karanlkta braktlar. Onu braktklar gibi yatt, hareketsiz kald. Gzleri falta gibi ackt. Bu ekilde uzun bir sre yatt. Yksek duvarn zerinde bir n kprdadm grd. Koridordan, eliyle rtt saz mumundan ancak bir atebcei kadar k yaylan biri yaklat. Gl bir fslt: "Hu, orada msn Tenar?" dedi. ocuk cevap vermedi. Kapdan bir ba uzand; garip bir ba, soyulmu bir patates gibi sasz, patates ans bir ba. Gzler de patates gzleri gibiydi, kahverengi ve kk. Burun, byk ve yass yanak kmelerinin arasnda kck kalmt; az ise dudaksz bir yarkt. ocuk kprdamadan bu yze bakt. Kzn gzleri iri, kara ve sabitti. "Hu, Tenar, benim kk balpeteim, buradasn demek!" Ses bouk bir sesti, bir kadnnki kadar tizdi ama kadn sesi deildi. "Burada olmamam gerekirdi; kapnn dna aitim ben; benim yerim kapnn nndeki sundurma. Ama kk Tenar'mn nasl olduunu grmem lazmd; o kadar uzun bir gnden sonra, h, naslm benim kk balpeteim?" ri yar ve sessiz adam kza doru ilerledi, salarm arkaya doru dzeltmek istercesine elini uzatt. "Ben artk Tenar deilim," dedi ocuk adama bakarak. Adamn eli havada kald; ona dokunmad. "Hayr," dedi bir sre sonra fsltyla. "Biliyorum. Biliyorum. Artk sen Yutulmu'sun. Ama ben..." Kz bir ey sylemedi. "Kk biri iin zorlu bir gnd," diye sz deitirdi adam, byk sar elindeki clz k kmldarken. "Bu Ev'de olmamalydn Manan." "Evet, evet. Biliyorum. Bu Ev'de olmamalydm. ey, iyi geceler, km... yi geceler." ocuk hibir ey demedi. Manan yava yava dnerek oradan ayrld. Hcrenin yksek duvarlarndaki lt ld. Artk, Yutulmu anlamna gelen Arha'd&n baka bir ad olmayan kk kz, durmadan karanla bakarak srtst yatt. /5 11 MAHALLN ETRAFINDAK SUR OCUK bydke, unuttuunu bile fark etmeden annesinin hatrasn unutmaya balad. O buraya. Mezarlar Mahalli'ne aitti; her zaman da buraya ait olmutu. Yalnz bazen, temmuz aynn uzun gecelerinde, batda, gn batmndan sonraki kzllkta aslan rengine brnen orak dalar seyrederken, ok eskilerde bil ocakta ayn parlak sar kla yanan atei dnrd. Ve bu d nceyle birlikte birinin kendisine sarlm olduu hatras can lanrd; bu ok garipti nk burada ona deil sarlmak, ok er der dokunuluyordu. Ho bir kokunun hatras; yeni ykanm \ 16

adaay kokulu suyla durulanm salarn mis kokusunun, ak renk uzun salarn, gn batmnn ve atein yayd n renginin hatras canlanyordu. Ona kalan sadece bunlard. Hatrladndan daha ok ey biliyordu elbette, nk ona tm yk anlatlmt. Yedi sekiz yalarndayken "Arha" denilen bu insann gerekte kim olduunu merak etmeye ilk baladn-da koruyucusu Muhafz Manan'a giderek, "Bana nasl seildii-mi anlat Manan," demiti. "Sen bunu biliyorsun km." Gerekten de biliyordu; uzun boylu, atlak sesli rahibe Thar, kz szckleri ezberleyinceye kadar anlatm, o da tekrar etmiti: "Evet, biliyorum. Atuan Mezarlar'nn Tek Rahibesi'nin lmyle, ay takvimine gre bir ay iinde cenaze ve arnma trenleri tamamlanr. Bundan sonra Mezarlar Mahalli'nin belirli Rahibeleri ve Muhafzlar l geerek Atuan'n kasabalar ve kylerine gider, arayp sormaya balarlar. Rahibe'nin ld gece doan kz ocuunu ararlar. Byle bir ocuk bulunca beklerler ve gzlerler. ocuun kafa ve bedenen salam olmas gerekir; byrken raitizm, iek hastal veya herhangi bir sakatlk geirmemeli veya kr olmamaldr. Eer be yasma kadar kusursuz gelebilirse o zaman gerekten ocuun bedeninin, len Rahibe'nin yeni bedeni olduu anlalr. ocuk Awabath'taki Tan-nkral'a duyurulur ve buraya, kendi Tapna'na getirilip bir yl boyunca eitilir. Sene sonunda Taht Binasi'na gtrlr ve ad, onun Efendileri olan simsizler'e geri verilir: nk o da isimsiz biridir. Ebediyen Yeniden Doan Rahibe'dir." Bunlar kelimesi kelimesine Thar'n ona anlattklaryd; o da bir kelime daha fazla bir ey sormaya cesaret edememiti. Zayf rahibe zalim deildi ama son derece souk ve demir gibi bir ka-nuna gre yaayan biriydi; Arha ondan korkuyordu. Ama Ma-nan'dan korkmuyordu, stelik ona hkmediyordu, "imdi, bana benim nasl seildiim! anlat!" Bylece Manan ona tekrar anla-trd. "Buray, ayn bymeye balamasnn nc gnnde terk ederek kuzeye ve batya doru yola ktk; nk eski Arha, bir 17 nceki ayn nc gn lmt. lk nce byk bir ehir olan Tenacbah'a gittik; geri hem Avvabath' hem de orasn grenler, Tenacbah'n Awabath'm yannda, pire devenin yannda nasl ka-lrsa yle kaldm sylyorlar. Ama benim iin yeterince b-ykt. Tenacbah'da bin kadar ev vardr! Sonra yolumuza devam edip Gar'a gittik. Fakat bu ehirlerin hibirinde, bir ay nce, ayn nc gn bir kz ocuu dnyaya getiren kimse yoktu; bazlarnn olan bebekleri olmutu ama olanlar ie yaramaz... Bylece Gar'n kuzeyindeki dalk blgeye gittik, kylere ve kasabalara. Oralar benim memleketimdir. Ben, nehirlerin akt, her yerin yemyeil olduu o dalarda domuum. Bu lde deil." Bunu syledii zaman Manan'n gr sesinde bir tuhaflk duyulur, kk gzleri kapaklarnn arasna btn btn gizlenir, biraz duraksar ve en sonunda devam ederdi. "Bylece bir nceki ay doan bebeklerin ebeveynlerini bulup onlarla konutuk. Bazlar bize yalan sylyorlard. 'A evet, elbette bizim kz-mz geen ayn nde dodu!' nk biliyor musun, zavall insanlar ou zaman kz bebeklerden kurtulduklarna memnun oluyorlard. Sonra, tepeler arasndaki vadilerde, kasvetli kulbelerde oturan baka yoksullar

vard; gnleri saymaz, zamann nasl ilerlediin! de pek bilmezlerdi; bu yzden bunlar tam olarak bebeklerinin ne kadarlk olduunu syleyemezlerdi. Ama biz yeterince sorgulaynca her zaman gerei bulurduk. Yine de yava ilerleyen bir iti. En sonunda bir kz ocuu bulduk, Entat'n kuzeyinde, meyva baheleriyle dolu vadideki on haneli bir kyde. Sekiz aylkl; o kadar uzun sredir aryorduk. Ama Mezarlar'in Rahibesi'nin ld gece domutu; tam onun ld saat iinde. Annesinin dizinde oturmu, biz odaya, maaraya doluan yarasalar gibi doluurken, bize parlak gzlerle bakan gzel bir bebekti! Baba fakir bir adamd. Zengin bir adamn meyva bahelerindeki elma aalarna bakyordu; be ocuk ve bir keiden baka kendisine ait hibir eyi yoktu. Ev bile kendisinin deildi. Bylece hepimiz oraya dolutuk; rahibelerin ocua baklarn-dan ve kendi aralarnda konumalarndan, en sonunda Yeniden Doan' bulduklarm dndkleri anlalyordu. Anne de bunu 18 anlamt. Bebei kucaklam tek bir sz bile sylemiyordu. Bylece ertesi gn tekrar gittik. Bir de ne grelim! Parlak gzl minik bebek, sazdan bir karyolaya yatm alayp baryordu ve tm bedeni ince uzun izler ve ateten kaynaklanan krmz lekelerle doluydu; anne de bebekten daha yksek sesle alyordu, 'Ah! Ah! Bebeim Cad Parma'na yakaland!' Aynen byle diyordu; iek hastalm kastediyordu. Benim kymde de bu hastala Cad Parma derlerdi. Ama Kossil, imdi Tanrkral'm Yksek Rahibesi olan Kossil, karyolaya gidip bebei kucana ald. Dierleri hep geri ekilmiti, ben de dahil; hayatma pek nem vermem ama kim iek hastal olan bir eve girmek ister? Ama o kadnn hi korkuu yoktu. Bebei kucama ald ve "Atei yok," dedi. Sonra parmam tkrkleyerek krmz noktalar sildi; ktlar. Noktalar sadece dut urubuymu. Zavall saf anne bizi kandrarak ocuunu alkoymay dnm!" Bunun zerine Manan iten gelen kahkahalarla gld; sar yz pek de-imemiti ama vcudu sarslyordu. "Bu yzden kocas kadn dvd, nk rahibelerin gazabndan korkuyordu. Ksa bir sre sonra le geri dndk ama her yl Mahal'den biri, elma bahe-lerinin arasndaki kye geri dnp ocuun nasl olduuna bakyordu. Bylece be yl geti ve Thar ile Kossil, Tapman muhafzlar ve Tanrkral'm, gvenlik amacyla elik etmeye yollad krmz miferli muhafzlarla, o yolculua ktlar. ocuu bura-ya geri getirdiler nk gerekten de ocuk Mezarlar'm yeniden domu Rahibesi'ydi ve buraya aitti. Ve o ocuk kimdi dersin km, h?" "Ben," dedi Arha, gremedii bir eyi, gr alanndan km bir eyi grmek istercesine bolua bakarak. Bir keresinde "Anne... ne yapmt, ocuu almaya geldiklerinde?" diye sonnutu. Ama Manan bilmiyordu; son yolculukta rahibelerle birlikte gitmemiti. Kz da bunu hatrlayamyordu. Hatrlamann faydas neydi zaten? Bunlar gemiti, geip gitmiti. Gelmesi gereken yere gelmiti. Tm dnyada sadece bir yer biliyordu: Atuan Mezarla19 r Mahalli.

Buradaki ilk ylnda, byk yatakhanede, yalar drt ile on drt arasmda deien dier rahibe adaylaryla birlikte yatt. O zamanlar bile Manan, On Muhafz iinden, onun zel muhafz olarak ayrlmt. Karyolas Byk Ev'deki yatakhanenin, kzlarn uyumadan nce glp fsldatklar, esnedikleri, sabahn gri nda birbirlerinin salarm rdkleri, alak tavanl ve uzun ana odasndan ksmen ayrlm bir blgeye konmutu. ismi kendisinden alnp Arha olduunda. Kk Ev'de, hayatinin geri kalan zamannda kendisine ait olacak yatakta ve odada, tek ba-na yatmaya balad. Ev onun eviydi: Tek Rahibe'nin Evi; ve kimse oraya onun izni olmadan giremezdi. Daha kkken, insanlarn uysallkla kapm almalarm duymak ve "Girebilirsiniz," demek houna gidiyor, iki Yksek Rahibe'nin, Kossil ve Thar'n, onun izin vereceine garanti gzyle bakp evine kapy almadan girmeleri canm skyordu. Gnler gnleri, seneler seneleri hi deimeden kovalad. Mezarlar Mahalli'ndeki kzlar zamanlarm derslerde ve disiplin altnda geiriyorlard. Hi oyun oynamazlard. Oyun oynayacak zaman yoktu. Kutsal arklar ile kutsal danslar, Kargad Toprak-lar'nm tarihini ve kendilerini hangi tanrya adamlarsa onun srlarm reniyorlard: Bunlar ya Awabath'ta hkm sren Tan-nkral ya da kiz Kardeler Atwah ile Wuluah't. Hepsinin arasn-da yalnzca Arha simsizler'in ayinlerini rendi; bunlar da ona sadece bir kii tarafndan, kiz Tanrlar'n Yksek Rahibesi Thar tarafndan retiliyordu. Bu her gn onu dierlerinden bir saat kadar ayryordu ama onun da gnnn ou, dierleri gibi sadece almakla geiyordu. Srlerinden elde ettikleri ynn nasl erileceini ve dokunacam; her zaman yedikleri yiyecekleri nasl ekip bieceklerin! ve nasl hazrlayacaklarm rendiler: mercimek, soan, lahana, kei peyniri, elma, lapa yapmak iin elenmemi kaba msr unu, mayasz ekmek yapmak iin ince un ttkleri karabuday ve bal. Balarna gelebilecek en gzel ey, Mahal'in yarm mil kadar kuzey dousunda, ln iinden akan, yeil, bulank derede 20 bala gitmelerine izin verilmesi; le yemei iin yanma bir elma veya souk karabuday pidesi alp, kamlar arasnda btn gn kuru gne altnda oturup, yemyeil suyun yava yava akm ve dalarn stne den bulutlarn glgelerinin yavaa deimelerim seyretmekti. Ama eer olta gerildiinde yass, parlak bir bal dere kysna ekip havaya kaldrnca heyecandan lk atarsanz, o zaman Mebbeth tpk zehirli bir ylan gibi, "Kprdanma, yaygarac aptal ey!" diye tslard. Tanrkral'n tapna-nda hizmet veren Mebbeth, hala gen ama bir ta kadar sert ve hain, esmer bir kadnd. Balk avlamak onun tutkusuydu. Onun uygun tarafnda durup hi ses karmamanz gerekirdi yoksa sizi bir daha bala gtrmezdi; o zaman da dereye sadece yazn kuyular alald zaman su doldurmak iin gidebilirdiniz. Bu skc bir iti; yarm mil kavurucu beyaz scan altnda, zar zor dereye kadar yryp sra bal iki kovay suyla doldurduktan sonra mmkn olduu kadar hzl, yoku yukar Mahal'e doru gitmek yani. lk yz metre kolay olurdu ama sonra kovalar arlamaya, insann omuzundaki srk kzgn demirdenmi gibi yanmaya balar, k kuru yol zerinde gz kamatrr ve her adm daha zorlar, yavalard. En sonunda, sebze tarlasnn yanndaki Byk Ev'in arka bahesine varr,

kovalar byk sarnca arltyla bo-altrdnz. Ve sonra ayn ii tekrar yapmak iin dnerdiniz; tekrar, tekrar ve tekrar yapmak iin. Mahal'in -buraya verilen isim sadece buydu, baka bir isme de ihtiyac yoktu, nk buras Karg mparatorluu'nun Drt Ada zerindeki en eski ve en kutsal yerdi- snrlar iersinde birka yz insan yaamaktayd ve bir sr bina vard: tane tapnak, Byk Ev, Kk Ev, hadmaalannn yatakhaneleri, surlarn dnda hemen yaknda kolcularn barakalar, bir sr esir kulbesi, depolar, allar ve iftlik binalar. zerinde adaay, dank ynlar halinde tel-otu, clz yabani otlar ve l ba-haratlarndan baka bir eyin yetimedii batdaki orak dalarn tepesinden, uzaktan bakldnda, kk bir kasabaya benziyordu. Uzaktaki dou dzlklerinden baktnda bile insan, dalarn eteindeki kiz Tanrlar Tapna'nn atsndaki altnn, bir 21 kaya tabakasndaki mika katman gibi, gz krptm ve parlad-n grebilirdi. Tapnan kendisi de, penceresiz, alak bir sundurmas ve kap olan, beyazla svanm kp eklinde bir kayayd. Biraz altnda bulunan ve birka yzyl daha yeni olan Tanrkral'n Tapna, yksek reva ve bir sra balar boyal beyaz stunuyla daha gsteriliydi; bu stunlarn her biri ormanlk Hur-at-Hur' dan gemilerle getirilen masif sedir aacndan yaplm ve Ma-hal'e yirmi kle tarafndan plak dzlklerden zahmetle srk-lenerek tanmt. Bir yolcu, ancak altn aty ve parlak stunlar grdkten sonra hepsinin stnde. Mahal Tepesi'nin daha yukarsnda bulunan, ln kendisi gibi sarms kahverengi ve ykk, soyunun en eski tapnam grrd: yamal duvarlar ve dzce, harap kubbesiyle muazzam alak Taht Binasi'n. Bina'nn arkasnda, tepenin btn zirvesini evreleyen, hi har kullanlmadan yaplm, yer yer yklm, masif tatan bir sur vard. Bu tatan halkann iinde, be buuk alt metre yk-sekliinde siyah talar, topraktan dev parmaklar gibi ykseliyordu. nsan bunlar bir kere grnce, ister istemez yeniden ve yeniden bakard. Orada, anlam ykl olarak dururlard ama yine de ne anlam tadklar bilinmezdi. Bu talar dokuz taneydi. Biri ayakta dimdik, dierleri biraz eri duruyordu; ikisi de devrilmi-ti. Talarn st, sanki zellikle leke leke boyanm gri ve turuncu liken ile kaplanmt; donuk bir parlakla sahip, plak ve simsiyah olan biri hari. Dokununca insann eline przsz geliyordu ama dierlerinin zerinde, liken tabakasnn altnda silik oyultular grlebilir veya elle hissedilebilirdi - ekiller, iaretler. Bu dokuz ta, Atuan Mezarlar'yd. Sylendiine gre burada ilk insann zamanndan, Yerdeniz yaratldndan beri duruyorlard. Karalar okyanusun derinliklerinden kartldnda karanlkta dikilmilerdi. Kargad'n Tanrkrallar'ndan ok daha ya-hydlar, ikiz Tanrlar'dan da yalydlar, ktan da. Bunlar, insanln dnyas var olmadan nce hkm srenlerin mezarla-nyd, isimlendirilmemi olanlarn; ve onlara hizmet eden kadnn da ismi yoktu. 22 Talarn yanma pek sk gitmiyordu Arha, ondan baka hi kimse de talarn bulunduu. Taht Binasi'mn arkasndaki tepenin stndeki ta surlarn iindeki o topraklara ayak basmyordu. Ylda iki kere,

ilkbahar ve sonbahar ekinokslarna en yakn dolunayda Taht'n nnde kurban kesilirdi; o zaman Arha Bi-na'nn arkasndaki alak kapdan, ii ttmekte olan kei kan ile dolu byk bir pirin tas tayarak gelirdi. Bunun yarm ayakta duran siyah tan dibine, yarm da molozlarn iine gmlm olan, yzyllardr sunulan kanla lekelenmi, devrik talarn st-ne dkmesi gerekiyordu. Bazen Arha, sabahlar erkenden kendi basma buraya gider, Talar aranda gezinerek n dk adan gelmesiyle daha belirgin hale gelen oyultulardaki belirsiz kntlar ve izikleri zmeye alr, ya da orada oturup batdaki dalara ve aada kalan Mahal'in atlarna ve damlarna bakar. Byk Ev'in ve muhafzlarn barakalarnn etrafndaki faaliyetlerin ilk kprtlar-n, derenin yanndaki seyrek otlaklarna giden koyun ve kei srlerim seyrederdi. Talar aranda hibir zaman yapacak bir ey olmazd. Oraya sadece, gitmesine izin verildii iin giderdi, nk orada yalnz oturdu. Kasvetli bir yerdi. l yaznn len scanda bile burada bir soukluk olurdu. Bazen birbirine en yakn duran, birbirlerine sanki bir srr paylayorlarm gibi dayanm iki ta arasmdan geerek slk alard. Ama hibir sr sylenmezdi. Mezarlar Surlan'ndan, kendisinden daha alak baka bir sur kyor. Mahal Tepesi etrafnda uzun, eri br bir yarm daire izip kuzeye, dereye doru ilerliyordu. Bu surlar Mahal'i korumaktan ok ikiye ayryordu: Bir yanda tapmaklar, rahibelerin ve muhafzlarn evleri, dier tarafta da kolcularn ve tarlalar ekip bien, hayvanlar gden. Mahal iin yiyecek temin eden klelerin yerleri vard. Bunlarn hibiri suru amazd, sadece baz ok kutsal bayramlarda, kolcular, davulcular ve boru alanlar, rahibeler alayna elik ederdi, ama tapnaklarn eiklerinden ieri adm atmazlard. Baka hibir erkek Mahal'in i topraklama ayak basmazd. Bir zamanlar buraya hac iin gelinirdi; Drt 23 Ada'dan krallar ve kabile reisleri buraya ibadet etmek iin gelir-di. lk Tanrkral, bir buuk yzyl nce, kendi tapmandaki ayini gerekletirmek iin gelmiti. O bile Mezartalar'nn yanma girememiti; o bile Mahal'in etrafndaki surlarn dmda yatp kalkmak zorunda kalmt. insan, ayak parmaklarm atlaklara sokarak surlara rahata trmanabilirdi. Baharn sonlanna dom bir akamst. Yutulmu, Penthe adndaki bir kzla surlarn stnde oturuyordu. Her ikisi de on iki yandayd. Byk Ev'in dokuma odas olan muazzam ta tavan arasnda; her zaman cansz siyah ynlerin eri-lip siyah cppeler iin kumalarn dokunduu byk dokuma tezgahlarnn basnda olmalar gerekiyordu. Avludaki kuyudan su imek bahanesiyle dar szlmler, sonra da Arha, "Haydi!" diyerek, Penthe'yi tepeden aa. Byk Ev'in gr sahas-nin dna, surlara gtrmt. imdi surlarn tepesinde, metre yukarda plak bacaklarm dar sallandrm, douya ve ku-zeye doru ara vermeden uzanmakta olan bo dzlklere baka-rak oturuyorlard. "Denizi grmek isterdim," dedi Penthe. "Ne iin?" dedi Arha, surlarn stnden koparm olduu bir ipekotunun ac sapm ineyerek. plak topran ieklenme zaman daha yeni gemiti. Sar, krmz, beyaz renkli, bodur ve abuk iek aan tm minik l iekleri tohuma kayorlar, engel eklindeki

hnerli tohum kabuklarm yere drerek, kl beyaz rengindeki minik tycklerini ve emsiyeciklerini rzga-ra sayorlard. Meyva bahesindeki elma aalarnn altndaki topraklar uuan, ezilmi beyaz ve pembe ieklerle doluydu. Dallar yeildi; Mahal'i evreleyen uzun mesafeler iinde grlebilen tek yeil aalard bunlar. Onlarn dmda her ey, bir ufuktan dierine, skc, sarms kahverengi, l rengiydi; dalar hari - onlarda, iek amaya balayan adaaylar yznden gmi bir mavilik vard. "ey, neden olduunu bilmiyorum. Sadece deiik bir ey grmek istiyorum. Buras hep ayn. Hibir ey olmuyor." "Her yerde olan herey, burada balar," dedi Arha. 24 "Biliyorum... Ama olan eylerin bazlarm da grmek istiyorum!" Penthe glmsedi. Yumuak, huzurlu bir grnm vard. Gnein stt talar zerindeki ayaklannn tabanlarm kayordu, bir sre sonra devam etti, "Biliyor musun, kkken deniz kenarnda yayordum. Kymz kum tepeciklerinin tam ardn-dayd; bazen sahile gider oynardk. Bir keresinde, denizden geen bir gemi filosu grdmz hatrlyorum, ta denize alyorlard. Koup kydekilere syledik, herkes seyretmeye geldi. Gemiler krmz kanatl ejderhalara benziyordu. Bazlarnm, ejderha bal, gerek boyunlar vard. Atuan'n yanndan yelken aarak gelmilerdi ama Karg gemileri deillerdi. Batdan, Adalar'dan geliyor demiti bakanmz. Herkes onlar seyretmek iin toplanmt. Galiba karaya kmalarndan korkuyorlard. Gemiler sadece geip gittiler, kimse nereye gittiklerini bilmiyordu. Belki de Karego-At'a savaa gidiyorlard. Ama dnsene bir, gemiler gerekten de, insanlarn amur rengi olduu ve insan, gz ap kapayncaya kadar sihirleri altna alabilen sihirbazlarn adalarndan geliyordu." "Beni alamazlar," dedi Arha hiddetle. "Ben onlara bakmaz-dm. Onlarn hepsi aalk, lanetli sihirbazlar. Ne cretle Kutsal Toprak'a bu kadar yakn yolculuk edebilmiler?" "Amaan. Herhalde Tanrkral bir gn hepsini yenerek onlar esir alr. Ama yine de denizi tekrar grmek isterim. Gelgitin meydana getirdii glcklerde kk ahtapotlar olurdu; onlara 'B!' diye barrsan bembeyaz oluveriyoriard. Bizim Manan geliyor, seni aryor." Arha'nn muhafz ve ua, surlarn i tarafndan yava yava geliyordu. Elinde tuttuu bir demet byk, yumuak yabani soandan bir tane daha koparmak iin duruyor, sonra dorulup etrafm kk, donuk, kahverengi gzleriyle aratryordu. Yllar getike o da imanlamt; tysz sar derii gne altnda prldyordu. "Adamlarn taratma doru kay," diye tslad Arha; iki kz, bir kertenkele gibi kvrak, surun d tarafndan aaya doru, i 25 taraftan grnmeyecek ekilde, duvarn tepesinin hemen altmda tutunabildikleri kadar sallandlar. Manan'n yava admlannn yaklatm duydular. "Huu! Huu! Patates surat!" diye mrldand Arha, otlarn arasndaki rzgar kadar hafif, alayc bir fsltyla. Ar ayak sesleri durdu. "Kim var orada," dedi gvensiz bir ses.

"Km? Arha?" Sessizlik. Manan ilerledi. "Huu-huu! Patates surat!" "Huu, patates gbek!" diye fsldad Penthe, taklit ederek, sonra da kkrtlarn bastrabilmek iin inledi. "Biri mi var orada?" Sessizlik. "Eh, peki, peki," diye iini ekti hadmaas; ar admlarm srdrd. Bayrn stnden gzden kaybolunca kzlar tekrar surlarn tepesine trmandlar. Penthe terden ve glmekten pespembe olmutu; Arha'nm grn vahiydi. "Aptal, yal kse, her yerde beni takip ediyor!" "Etmek zorunda," dedi Penthe, mantkla. "Onun ii bu, sana gzkulak olmak." "Hizmet ettiklerim bana gzkulak oluyor. Ben onlar memnun ediyorum; onlardan baka kimseyi memnun etmek zorunda deilim. Bu yal kadnlar ve yarm adamlar, bu insanlar beni rahat braksn. Ben Tek Rahibe'yim!" Penthe onu szd. "Ha," dedi hafife, "biliyorum Arha-" "O halde beni kendi halime brakmalar gerek. Srekli emir devermesinler!" Penthe bir sre bir ey sylemedi ama i geirip tombul bacaklarm sallayarak ve gzn aaya, yavaa yksek, bulank, hudutsuz ufka doru ykselmekte olan engin, solgun top-raklara dikerek oturdu. "Biliyorsun, yaknda emirleri sen vermeye balayacaksn," dedi en sonunda yavaa, "ki yla kadar, artk ocukluktan kacaz. On drt yanda olacaz. Ben Tanrkral'n tapmana gi26 deceim, benim iin pek bir ey deimeyecek. Ama sen gerekten de Yksek Rahibe olacaksn o zaman. Kossil ile Thar bi-le sana boyun emek zorunda kalacak." Yutulmu, bir ey sylemedi. Yz aslm, siyah kalarnn altndaki gzleri gkyznn m, solgun bir parltyla yaka-lamt. , "Geri dnmemiz gerek," dedi Penthe. "Hayr." "Ama dokuma mdiresi Thar'a syleyebilir. Sonra, birazdan da Dokuz lahi zaman gelecek." "Ben burada kalyorum. Sen de kal." "Seni cezalandrmazlar ama beni cezalandrrlar," dedi Penthe her zamanki nazik haliyle. Arha cevap vermedi. Penthe iini ekip kald. Gne, dzlklerin tepesindeki pusun iinde batyordu. ok uzakta, arazinin uzun, kademeli eiminde koyunlarn ngraklar hafif bir sesle nlyor, kuzular meleiyordu. Bahar rzgar, hafif esintilerle, ho kokulu ve kuru kuru esiyordu. Kzlar geri dndnde Dokuz lahi bitmek zereydi. Meb-beth onlarm "Adamlarn Suru"nda oturduklarm grm ve ba-rahibesi olan, Tanrkral'n Yksek Rahibesi Kossil'e bildirmiti. Kossil ar aksak, ask suratl biriydi. Yznde ve sesinde hibir ifade olmakszn konutu iki kzla, onu takip etmelerim syledi. Onlar Byk Ev'in ta koridorlanndan geirip, n kapdan kartarak,

tepeciin zerine, Atwah ve Wuluah Tapnakla-r'na gtrd. Orada, bu tapnan Yksek Rahibesi; bir geyiin ayak kemikleri kadar uzun, kuru ve zayf olan Thar ile konutu. Kossil Penthe'ye, "Cppeni kart," dedi. nsann derisini biraz kesen, bir tomar kamla kz krbalad. Penthe buna sabrla ve sessiz gzyalaryla dayand. Yemek verilmeden dokuma odasna yolland; ertesi gn de hi yemek yiyemeyecekti. "Eer bir kez daha Adamlarn Suru'na trmanrken yakalanrsan," dedi Kossil, "bu basma gelenlerden ok daha korkun eylerle karlaacaksn. Anlyor musun Penthe?" Kos-sil'in sesi yumuakt fakat mfik deildi. Penthe, "Evet," diyerek, ar giysisi srtndaki kesiklere smke eilip bklerek 27 oradan svt. Arha kamlama ilemim seyretmek iin Thar'n yannda durmutu. imdi de Kossil'in kamnn kamlarm temizlemesi-ni seyrediyordu. Thar ona, "Dier kzlarla trmanrken ve kouurken grl-men yakk almaz. Sen Arha'sn," dedi. O, yz ask, cevap vermeden durdu. "Senin yalnzca yapman gereken eyleri yapman daha doru. Sen Arha'sn." Bir an iin gzlerin! Thar'n, sonra da Kossil'in yzne doru kaldrd; baknda, insan rperten, derin bir nefret ya da fke vard. Ama zayf rahibe umursamad; tam tersine biraz daha ne doru eilerek, neredeyse fsltyla, szlerim salama balad: "Sen Arha'sn. Geriye hibir ey kalmad. Hepsini yuttular." "Hepsini yuttular," diye tekrarlad kz, alt yandan beri hayatinin her gn tekrarlad gibi. Thar bam hafife edi; krbac yerine kaldran Kossil de basn edi. Kz bam emedi ama uysallkla dnd ve gitti. Dar ve karanlk yemekhanede sessizce yenen, patates ve taze soandan oluan akam yemeinden, akam ilahilerinin okun-1 masndan, kaplara kutsal szcklerin aslmasndan ve Sylen-1 meyen Ayini'nden sonra, gnn ileri bitmi oluyordu. Artk kzlar yatakhaneye gidip, ilk saz mum yanncaya kadar zarlarla ve sopalarla oyunlar oynayabilirler, karanlkta yataktan yataa fsldaabilirlerdi. Arha, her gece yapt gibi, Mahal'in bahele-rinin ve bayrlarnn arasndan, tek basma yatt Kk Ev'e doru yola koyuldu. Akam rzgar tatl tatl esiyordu. Bahar yldzlan ynlar halinde parlyordu, tpk ilkbahar krlarndaki papatya srleri veya nisan aynda deniz zerinde kprdaan klar gibi. Ama kz ne krlar ne de denizi hatrlyordu. Yukanya bakmad. "Hu, km!" "Manan," dedi umursamazca. ri glge kzn yanma doru srnd, yldzlarn klar bu sasz kafada parlyordu. 28 "Cezalandrldn m?" "Ben cezalandrlamam." "Tabii... Doru..."

"Beni cezalandramazlar. Cret edemezler." Kocaman elleri aa doru sarkm, iri ve belirsiz gvde-siyle ylece duruyordu. Kzn bumuna yabani soan, adaay ve Manan'n kenarlar skk ve stne ksa gelen, eski psk siyah cppesinin ter kokuu geldi. "Bana dokunamazlar. Ben Arha'ym," deyip, tiz ve kzgn bir sesle, gzyalarna bouldu. Onu bekleyen iri eller kalkarak, kz kendine doru ekti, hafife sarld ve rgl salarm okad. "Tamam, tamam. Minik balpetei, minik kz..." Kz, onun gl fisltsn gs boluunun iinden duyarak daha ok sarld. Ksa bir sre sonra gzyalar durdu ama sanki ayakta duramayacakm gibi Ma-nan'a sarlp kald. "Zavall km," diye fsldad Manan, ocuu kucakla-yp, tek basma uyuduu evin kapma kadar tarken. Yere indir-di. "imdi iyi misin km?" Kz evet anlamnda bam sallad, ona arkasm dnd ve karanlk eve girdi. 29 III TUTSAKLAR KK EVin koridorlarnda Kossil'in dzgn ve telasz ayak sesleri duyuldu. Uzun ve ar bir siluet, odann kapm doldurdu; rahibe bir dizini yere dedirmek iin eildiinde, kld; ayaa kalktnda yeniden byd. "Hanmefendi." "Ne var Kossil?" "u ana kadar, isimsizlerin Blgeleri ile ilgili baz meselele-re bakmam iin bana izin verilmiti. Eer dilerseniz, artk sizin de grme, renme ve imdiki yaammzda henz hatrlayamadnz bu meselelerle ilgilenme vaktiniz geldi." 30 Kz penceresiz odasnda oturuyordu; gya tefekkre dalm-t ama aslnda hibir ey yapmyor, hemen hemen hibir ey dnmyordu. Yzndeki sabit, duygusuz, kibirli ifadenin dei-mesi epey bir zaman ald. Bunu saklamaya alt halde yine de deiti. Kesin bir alayla, "Labirent mi?" dedi. "Labirente girmeyeceiz. Ama Altmezar'dan gememiz gerekecek." Kossil'in sesinde, Arha'y rktmeyi amalayan, korku ya da korku taklidi saylabilecek bir ton vard. Kz acele etmeden ayaa kalkarak umursamaz bir tavrla, "ok iyi," dedi. Fakat, Tanrkral'm rahibesinin iri csseli vcudunu takip ederken, ii iine smyordu: Sonunda! Sonunda! Sonunda kendi topram greceim! On be yandayd. Ergenlik ama gireli bir yl gemiti, ayn zamanda da, Karg lkeleri'nin en byk yksek rahibesi demek olan, Tanrkral'm kendisinin bile emir veremedii, Atuan Mezarlar'nn Tek Rahibesi olarak tm glerim eline almt. Artk herkes onun nnde diz kp selam veriyordu; suratsz Thar ile Kossil bile. Herkes onunla zenli bir hrmetle konuuyordu. Fakat hibir ey deimedi. Hibir ey olmad. Takdis merasimi biter bitmez, gnler daha nceki gibi akp

gitmeye devam etti. Erilmesi gereken ynler, dokunmas gereken siyah kumalar, yaplmas gereken ayinler vard; Dokuz ilahi her gece sylenmeli, kaplar kutsanmal. Mezar Talar ylda iki kere kei kanyla beslenmeli. Bo Taht nnde karanlk ay danslar yaplmalyd. Ve bylece koca bir yl gemiti, tpk daha nceki yllarn getii gibi; hayatinin tm yllar byle mi geecekti? indeki sknt bazen o kadar kuvvetlenirdi ki dehet verici olurdu: Onu kskvrak yakalard. Pek de uzun olmayan bir sre nce bu konuda konumak zorunluluunu hissetmiti. Eer ko-numazsa delireceini sanmt. Konutuu insan Manan'd. Gururu srrm dier kzlara, tedbir de daha yal kadnlara amasn engellemiti, ama Manan sadk bir kseden baka bir ey deildi; ona ne syledii hi nem tamyordu. Hi ummad halde, Manan'n ona verecek bir cevab vard. 31 "ok eskidendi," dedi Manan. "Bilirsin km, bizim drt adamz bir imparatorluk olarak birlemeden, bamza bir Tanrkral gemeden nce, bir sr kk krallar, prensler ve reisler vard. Her zaman birbirleriyle kavga ediyorlard. Ve buraya kavgalarm sona erdirmek iin geliyorlard. O zamanlar yleydi, hizmetkarlar ve ordularyla prensler, kabile reisleri, bizim adamz olan Atuan'dan, Karego-At'tan, Atnini'den, hatta Hur-at-Hur'dan bile geliyorlard. Ve sana ne yapmalar gerektiini soruyorlard. Sen Bo Taht'n nne gidip, onlara simsizler'in tlerin! aktarrdn. Bu ok zaman nceydi. Bir sre sonra Rahip krallar gelip Karego-At' ynetmeye baladlar; ksa bir sre sonra da Atuan'. imdi de, drt-be insan mr sresidir Tan-nkrallar drt aday birden ynetiyorlar ve buralar bir imparatorluk haline soktular. Bylece her ey deiti. Tanrkral isyankar kabile reislerim bastrp, kavgalar kendi halledebiliyor. Bir tann olduu iin de, anlayacan gibi, simsizler'e pek sk danmak zorunda kalmyor." Arha durup bunu dnd. Zamann burada, bu l arazisin-de, dnya kurulduundan beri ayn biimde yaanan, deimeyen bu Talar'n altnda pek bir anlam kalmyordu. Eskileri lp yenileri kan, deien eyler hakknda dnmeye pek alk deildi. Olaylara bu k altnda bakmak onu huzursuz etti. "Tan-nkrallarn gleri, benim hizmet ettiklerimin glerinden ok daha az," dedi kalarm atarak. "Elbette... Elbette... Ama insan gidip bunu bir tanrya syleyemez minik balpetei. Onun rahibelerine de." Manan'n kk, kahverengi, parlak gzleriyle gz gze gelen kz, Mahal'e ilk geldii gnden beri korktuu Tannkral'n Yksek Rahibesi Kossil'i dnnce onun ne demek istediin! anlad. "Ama Tanrkral ve tebaas Mezariar'a ibadetlerinde kusur ediyorlar. Kimse gelmiyor." "Ee, buraya kurban edilmek zere mahkumlar gnderiyor ya. Bunda kusur etmiyor, simsizler'e gnderilen armaanlar konusundada." 32 "Armaanlar! Kendi tapna her yl yeniden boyanyor, sunanda yzlerce arlk altn var, kandillerde gl ya yanyor! Bir de Taht Binasi'na bak - tavannda delikler var, kubbesi atlyor, duvarlar

san, bayku ve yarasa dolu... Ama yine Tanr-kral'dan da, tapnaklarndan da, ondan sonra gelen tm krallardan daha uzun sre ayakta kalacak. Onlardan nce de oradayd, hepsi yok olduunda yine orada olacak. Oras her eyin merkezi." "Oras her eyin merkezi." "Orada zenginlikler var; Thar bazen bana onlar anlatyor. Tanrkral'n tapnam on kere dolduracak kadar. Yzlerce yl nce, yzlerce nesil nce, kim bilir ne zaman verilmi altnlar ve ganimetler var. Hepsi, yer altnda, ukurlara ve mahzenlere kilitlenmi. Beni daha oraya gtrmyorlar, bekletip duruyorlar. Ama orasnn nasl olduunu biliyorum. Taht Binasi'nn altnda, tm Mahal'in altnda, imdi durduumuz yerin altnda da odalar var. Orada yolunu kaybedecein dolambal tneller var. Labirent. Sanki tepenin altnda byk bir ehir var gibi. Altnla, eski kahramanlarn kllaryla, eski talarla, kemiklerle, yllarla ve sessizlikle dolu." Kendinden gemi, vecde dalm gibi konuuyordu. Manan onu seyretti. Manan'n aptal surat, belirsiz ve dikkatli bir mahzunluktan baka bir ifade tamazd; o anda her zamankinden daha da mahzundu. "Ee, sen de bunlarn hepsinin efendisisin," dedi. "Sessizliin ve karanln." "yle. Ama bana, Taht'n arkasndaki ve yerin stndeki odalardan baka hibir ey gstermiyorlar. Yeraltndaki yerlere giden girileri bile gstermediler bana; sadece bazen onlar hakknda bir eyler geveliyorlar. Kendi topraklarm benden saklyorlar! Neden beni durmadan bekletiyorlar?" "Daha kksn. Ve belki de," dedi Manan bouk alto sesiyle, "belki de korkuyorlardr kk. Ne de olsa, oras onlarn topraklar deil. Senin. Oraya girdiklerinde tehlike iinde oluyorlar. simsizler'den korkmayan lml yoktur." Arha bir ey sylemedi ama gzleri parlad. Bir kez daha Manan ona, gereklere baka bir gzle bakmay gstermiti. 33 Thar ve Kossil her zaman iin ona yle korkun, souk ve gl gelmiti ki, onlarn korkabilecekleri aklnn uundan gememi-ti. Ama Manan haklyd, Arha'nn bir paras olduu, ait olduu o glerden ve yerlerden korkuyorlard. Ya yutulurlarsa korkusuyla karanlk yerlere girmeye korkuyorlard. imdi Kossil ile birlikte Kk Ev'in merdivenlerinden aa-ya inip Taht Binasi'na giden dik dolambal patikadan ilerlerken Manan'la yaptklar o konumay hatrlayp tekrar sevinle cotu. Onu nereye gtrrlerse gtrsnler, ne gsterirlerse gstersinler, korkmayacakt. Yolunu hep bulacakt. Patikada onun biraz gerisinde olan Kossil konutu. "Hanmefendinin grevlerinden biri, bildii gibi, baz belirli mahkumlarn, efendimiz Tannkral'a hrmetsizlik veya hainlik etmi soylu baz sulularn kurban edilmesidir." "Ya da tsimsizler'e," dedi Arha. "Doru. imdi, Yutulmu'un daha henz ocukken bu ii stlenmesi uygun olmazd. Ama hanmefendi artk ocukluktan kt. Zincirler Odasi'nda, bir ay nce efendimiz Tanrkral'n lt-fuyla, ehri Awabath'tan gnderilmi olan tutsaklar var." "Tutsaklarn geldiklerinden haberim yoktu. Neden benim haberim olmad?"

"Eskilerin, Mezarlar'n ayinlerinde buyurduklar gibi tutsaklar gece ve gizlice getirildi. Eer hanmefendi surlarn yanndan ilerleyen patikadan giderlerse gizli yolu izlemi olurlar." Kubbeli binann arkasnda, Mezarlar' snrlayan byk ta surlardan gitmek iin patikadan ayrld. Surlar oluturan talar masifti; en k bir insandan daha ar, en by ise bir araba kadard. ekilsiz olmalarna ramen dikkatlice yerletirilmiler ve kenetlenmilerdi. Yine de yer yer surlar bozulmu, talar ekilsiz ynlar halini almt. Sadece ok uzun bir zaman dilimi bunu yapmay baarabilirdi; kzgn gnleri ve dondurucu so-uklaryla l asrlar, binyil, tepelerin kendilerinin farkedilmez hareketleri. "Mezarlar Surlar'na trmanmak ok kolay," dedi Arha, surlarn yan sra yrrlerken. 34 "Onlar yemden yapacak kadar adammz yok," diye cevap verdi Kossil. "Koruyacak kadar adammz var ama." "Sadece esirler. Onlara gvenilmez." "Eer korkutulurlarsa gvenilir. Surlarn iindeki kutsal topraklara girmesine izin verdikleri yabanclara verdiimiz cezay onlara da verelim." "O ceza nedir?" Kossil sorunun cevabm renmek iin sormad. Cevab ok nceleri Arha'ya o retmiti. "Taht'n nnde boynunun vurulmas." "Hanmefendi Mezarlar Surlar'na nbeti dikilmesim n diliyor?" "yle," diye cevap verdi kz. Cppesinin uzun siyah kollar iinde parmaklar kvanla birbirine kenetlenmiti. Kossil'in, kleleri bir de sur nbeti iin grevlendirmek istemediin! biliyordu; gerekten de bu gereksiz bir grevdi, nk buraya hangi yabanc gelecekti ki? Bir adamn, kazara veya bilerek, Mahal'in bir mil kadar evresinde fark edilmeden gezinmesi pek olacak i deildi; gerekten de Mezarlar yaknnda hibir yere yaklaa-mazd. Ama bir nbeti onlarn hakk olan bir sayg demekti ve Kossil bunun aksini tartamazd. Arha'ya uymak zorundayd. "Buradan," dedi kadnn bouk sesi. Arha durdu. Mezarlar Surlar'nn etrafndaki bu patikada sk sk yrmt ve buray Mahal'in her admm tand kadar iyi tanyordu; her tam, her dikenini, her devedikenini. Sol tarafta, byk ta sur, kzn misli boyunda ykseliyor, sa tarafta da biraz sonra tekrar batdaki otlaklarn eteine doru ykselen tepe, s ve kra vadiye doru meylediyordu. Arha tm etrafndaki yere tekrar bakt, daha nce grmemi olduu hibir ey grmedi. "Krmz talarn altndan hanmefendi." Bayrdan birka metre aada, donmu, krmz bir lav ta-bakas, tepede, bir basamak veya alak bir uurum oluturmutu. Oraya gidip kayalara dnerek tam nnde durduunda, bunlarn bir buuk metre yksekliinde, kaba bir kapya benzediim fark 35 etti. "Ne yaplmas gerekiyor?" Kutsal yerlerde, bir kapnn nasl alacam bilmiyorsanz onu

amak iin uramann hibir ie yaramayacam ok nceleri renmiti. "Hanmefendide tm karanlk yerlerin anahtar var." Ergenlie ulatnda yaplan ayinden beri Arha, kuanda, zerinde kk bir haner ve kimisi uzun ve ar, kimisi de bir olta kadar kk, on anahtarn asl olduu demir bir halka tayordu. Halkay kaldrarak anahtarlar yayd. "u," dedi Kossil, iaret ederek; sonra da kaln iaret parmam iki krmz ukur-iam tan yzeyi arasndaki yara koydu. ki gsterili kilit dili olan uzun demir bir ubuktan oluan anahtar yara girdi. Arha her iki elini de kullanarak anahtar so-la doru evirdi; nk anahtar zor girmiti; yine de kolaycack ald. "Ya imdi?" "Beraber..." Beraberce kaba kaya yzeyini anahtar deliinin soluna doru ittirdiler. Krmz kayann eri br bir blm, ar ar ama tutukluk yapmadan ve ok az bir grltyle ieri doru, dar bir aralk alncaya kadar hareket etti. eride karanlk vard. Arha eilerek ieri girdi. Ar giysiler iinde ar bir kadn olan Kossil, dar geitten srnerek gemek zorundayd, eri girer girmez, srtm kapya verip zorlanarak itti ve kapy kapatt. erisi zifiri karanlkt. Hi k yoktu. Karanlk, ak gzler zerine, slak bir keeymiesine bask yapyordu. Neredeyse iki bklm duruyorlard, nk bulunduklar yer bir metreden birazck daha yksekli ve o kadar dard ki Arha el yordamyla etrafm aratrrken elleri hem sa hem de sol taraf-taki nemli talara deiyordu. "Ik aldnz m?" Fsltyla konuuyordu, her insann karanlkta yapt gibi. "Ik almadm," diye cevap verdi Kossil arkasndan. Kos36 sil'in sesi de kskl ama sanki glmsyormu gibi acayip bir ton vard sesinde. Kossil hi glmsemezdi. Arha heyecanland; boyun damarlar kt kt atyordu. Kendi kendine hiddetle, "Benim yerim buras, buraya aidim, korkmayacam!" diyordu. Dndan bir ey sylemedi. Dmdz ilerlemeye balad; gidecek tek bir yn vard. Tepenin iine ve aaya doru ilerliyordu. Kossil, giysileri kayalar ve yerleri sprerek ve syrarak, nefes nefese takip ediyordu. Aniden tavan ykseldi: Arha dik durabiliyor, ellerim uzatt-nda da duvarlara demiyordu. Toprak kokan bunaltc hava, yzne daha serin ve daha nemli bir biimde dedi; havadaki zayf hareketler, byk bir genilik hissi veriyordu. Arha, keskin siyahla doru bir iki dikkatli adm att. Sandall ay ann altndan kayan bir akl ta, baka bir akl tama arpt; bu clz ses yanklar yaratt, bir sr yank, kk, az ve gittike daha da az. Byk maara engin, yksek ve geni olmalyd ama yine de bo deildi: Maarann karanlnda bir ey, grnmeyen nesnelerin veya blmlerin yzeyleri, yanky binlerce blme ayryordu. "Burada Talar'n altnda olmalyz," dedi kz fsltyla; fsl-ts bo siyahla doru koarak, uzun bir sre insann kulaklar-na takl kalan, rmcek alar kadar mkemmel, sesten iplikle-re dnt.

"Evet. Buras Altmezar. Devam et. Ben burada kalamam. Duvar sola doru takip et. giri ge." Kossil'in fslts tslad (ve ardndan da clz yanklar). Korkuyordu, korkuyordu gerekten. Burada simsizler'in arasnda, onlarn mezarlarmda, onlarn maaralarnda, karanlkta olmaktan holanmyordu. Buralar onun yeri deildi, buraya ait deildi. "Buraya bir meale ile geleceim," dedi Arha, el yordamyla byk maarann duvarlarnda yolunu bulurken, orda bir dantel kadar ptrl, burda pirin kadar przsz olan talarn garip e-killerini, ukurluklarm, kabarklklarm, kvrm ve kelerini 37 merak ederek: Bunlarn oyma ii olduu kesindi. Belki de tm bu byk maara, eski gnlerin heykeltralar tarafndan yaplm bir eserdi. "Burada k yasaktr." Kossil'in fslts kesindi. O bunu sylemeden de Arha bunun yle olmas gerektiini biliyordu. Buras karanln biricik eviydi, gecenin en orta noktas. Parmaklar kez karmak, tatan siyahlk iindeki boluu yalayp gemiti. Drdnc ef erinde akln enini ve bo-yunu yoklayp iine girdi. Kossil arkasndan geliyordu. Hafif bir meyille tekrar yukar doru kmakta olan bu tnelde, sol taraftaki bir akl getikten sonra atalaznda saa dndler: Yeraltnn krlnde, topran iindeki sessizlikte, hep el yordamyla, hissederek. Byle bir geitte, saylmas gereken aklklardan birisi atlanmasn ve atalaz fark edilmeden geilip gidilmesin diye, insann, srekli uzanp tnelin her iki tarafm da tutmas gerekir. Tm klavuzlar bu temast; insan yolu-nu gremiyordu ama elinde tutabiliyordu. "Buras Labirent mi?" "Hayr. Buras Taht'n altndaki kk labirent." "Labirent'in girii nerede?" Arha karanlkta oynanan bu oyunu sevmiti, nne daha byk bir bilmece konmasn istiyordu. "Altmezar'da getiimiz ikinci aralkl. imdi sandaki kapy bul, tahta bir kap, belki gemiizdir bile..." Arha Kossil'in ellerinin duvarda, kaba kayay trmalayarak, huzursuzca gezindiim hissetti. Parmak ularm hafife kayann stnde tutuyordu; bir an sonra parmak ularmda ahabn dzgn damarlarm hissetti. Kapnn stne abannca kap gcrda-yarak kolaylkla ald. Bir an, gzleri ktan krlemi olarak kalakald. Yontulmu tala rlm, zincire aslm tten bir meale ile aydnlatlm, geni ve alak bir odaya girmilerdi. Bacas olmayan bu yer meale dumanyla kirlenmiti. Arha'nn gzleri yand ve suland. "Tutsaklar nerede?" 38 "Orada." En sonunda odann te yanndaki ekilsiz ynn insan olduunu fark etti. "Kap kilitli deil. Nbeti de yok mu?" "Gerekmiyor." Duman tabakasnn iinden bakarak, tereddt iinde odann

ortasna doru biraz daha ilerledi. Tutsaklar, her iki ayak ve birer el bileklerinden, duvarn talarndan kan byk bir halkaya kelepelenmilerdi. Eer ilerinden birisi yatmak isterse, kelepeden sarkan zincirli kolu havada durmak zorundayd. Salar ve sakallar, keelemi bir yumak oluturmu, glgelerle birlikte yzlerim saklyordu. Birisi yar yarya uzanm dier ikisi de oturmu ya da melmilerdi. plaktlar. Yaydklan koku du-mannkini bile bastryordu. Aralarndan biri Arha'y izliyor gibiydi; gzlerinin parltsn! grdn zannetti; sonra bundan pek emin olamad. Dierleri ne kmldandlar ne de balarm kaldrdlar. Arkasn dnd. "Artk insan bile saylmazlar," dedi. "Hibir zaman insan olmadlar. Tanrkral'n mbarek hayat-na kasteden hayvan ruhlu eytanlar bunlar!" Kossil'in gzleri k-zlms meale yla parlad. Arha tekrar korku ve merakla tutsaklara bakt. "Bir adam, bir tanrya nasl saldrabilir? Nasl olur bu? Sen: Nasl yaayan bir tanrya saldnnaya cret edersin?" Adam, salannn siyah ormanndan ona bakt ama hibir ey sylemedi. "Awabath'tan yollanmadan nce dilleri kesilmiti," dedi Kossil. "Onlarla konumayn hanmefendi. Bunlar pislik. Bunlar sizin ama onlarla konumanz, onlara bakmanz veya onlar hakknda dnmeniz iin deil. Onlar, simsizler'e sunmanz iin sizin oldular." "Nasl kurban edilecekler?" Arha artk tutsaklara bakmyordu. Onun yerine Kossil'e dnm, csseli vcuttan ve souk sesinden g alyordu. Ba dnd; duman ve pislik kokuu midesini kaldrmt ama yine de 39 mkemmel bir skunetle dnebiliyor ve konuabiliyor gibiy-di. Daha nce birok kez yapmam myd ayn eyi? "Efendilerin! ne tarz bir lmn memnun edeceini en iyi Mezarlar'in Rahibesi bilir ve semek de onun iidir. Birok yntem vardr." "Kolcularn ba Gobar baltayla kafalarm uursun. Kan Taht'n nne dklecek." "Kei kurban eder gibi mi?" Kossil, Arha'nn yaratclnn eksiklii karsnda alay ediyor gibiydi. Arha dili tutulmu gibi kald. Kossil devam etti. "Dahas, Gobar bir erkek. Hibir erkek Mezarlar'n Karanlk Blgeleri'ne giremez, eminim hanmm bunu hatrlyordur. Eer girerse, dar kamaz..." "Onlar buraya kim getirdi? Kim besliyor?" "Benim tapnamda hizmet eden muhafzlar, Duby ile Uah-to; hadm olduklar iin benim gibi onlar da simsizler'e hizmet iin buraya girebilirler. Tanrkral'n askerleri tutsaklar bal ola-rak surlarn dna braktlar; muhafzlarla beraber onlar Tutsaklar Kapsi'ndan, krmz kayalardaki kapdan buraya getirdik. Her zaman yaptmz gibi. Yemekle su, Taht'n arkasndaki odalarn birinde tavanda bulunan kapaktan aa sarktld." Arha yukar bakp ta tavanda, mealenin bal olduu zincirin yannda tahtadan bir kare olduunu grd. Bir insann iin-den geemeyecei kadar kkt fakat buradan sarktlacak bir ip, tutsaktan ortadakinin eriebilecei bir yere kadar gelebilir-di. Tekrar,

abucak baka yere bakt. "O halde, artk bunlara yemek ve su getirmesinler. Meale sonsun." Kossil bayla syleneni kabul etti. "Ya cesetleri, ldkleri zaman?" "Duby ile Uahto getiimiz byk maaraya, Altmezar'a gmsnler," dedi kz, sesi canl ve yksek olmaya balamt. "Bunu karanlkta yapmalar gerek. Efendilerim cesetleri yutacaklardr." "Emriniz yerine getirilecektir." "Beendin mi Kossil?" 40 "Evet, hanmefendi." "O halde gidelim," dedi Arha, crtlak bir sesle. Geriye d-np, tahta kapya ve Zincirler Odasi'ndan tnelin siyahlna doru aceleyle ilerledi. Buras, yldzsz, sessiz, grntsz veya ksz, yaamsz bir gece gibi tatl ve sakindi. Arha temiz karanla dald ve sanki suda yzyormu gibi aceleyle yrd. Kos-sil de arkasndan ve gittike daha da geride kalarak, nefes nefe-se, hantal hantal, onunla beraber hzland. Arha hi tereddt etmeden, geldiklerinde yaptklar gibi, atlayaca ve takip edecei dnemeleri tekrarlayarak, geni yankl Altmezar' dolaarak, kapal tatan kapya giden son uzun tnelde iki bklm emekledi. Orada yere melerek, belindeki halkada duran uzun anahtar arad. Buldu ama anahtar deliini bulamyordu. nndeki grnmez duvarda bir para bile k yoktu. Elleriyle bir kilit, bir srg, bir kulp yoklad ama bir ey bulamad. Anahtar nereye gi-recekti? Dar nasl kacakt? "Hanmefendi!" Kossil'in yanklarla artan sesi, uzakta arkasnda bir yerde tslad ve patlad. "Hanmefendi, kap ieriden almaz. k yok. Geriye dn yok." Arha kayaya yaslanarak meldi. Bir ey sylemedi. "Arha!" "Buradaym." "Gel!" Geitten, bir kpek gibi, elleri ve dizleri zerinde emekleye-rek Kossil'in eteklerine gitti. "Saa. abuk! Burada oyalanmamak gerekir. Buras benim yerim deil. Beni takip edin." Arha ayaa kalkarak Kossil'in cppesine tutundu. Byk maarann garip bir biimde oyulmu duvarm, sa taraftan izle-yerek epeyce ilerlediler; derken karanlk iinde siyah bir bolua girdiler. Artk yukar doru gidiyorlard, tnellerin iinde, basamaklardan. Kz hala kadnn cppesin! tutuyordu. Gzleri ka-palyd. 41 Gz kapaklanndan ieri k szlyordu. Yine o duman dolu mealeyle aydnlatlm odaya geldiklerin! dnerek gzleri-ni amad. Fakat hava tatl ve kuruydu, kf kokuyordu, tandk bir koku; ayaklar da neredeyse tahta bir merdiven kadar dik olan basamaklardayd. Kossil'in cppesin! brakarak baknd. Basnn stnde bir tavan kapa ak duruyordu. Kossil'in arkasndan,

srtnerek buradan geti. Bu kapak onu bildik bir odaya geir-miti, Taht Binasndaki Taht Odasi'mn arkasndaki odalardan bi-rine, iinde birka sandk ve demir kutu bulunan kk ta bir hcreye. Kapnn dndaki holde gn zayf, boz bir renkle parldyordu. "Dier kap, Tutsaklar Kap, sadece tnellere alr. Dar almaz. Tek k yolu burasdr. Eer baka bir yol varsa bile ben bilmiyorum, Thar da bilmiyor. Eer bir yol daha varsa, bunu siz kendiniz hatrlayacaksnz. Ama baka bir kap olduunu sanmyorum." Kossil, alak sesle ve bir eit garezkarlkla konumutu. Siyah kukuletann iindeki ask yz solgun ve terden snsklamd. "Bu ka gelirken izlenen dnemeleri hatrlamyorum." "Ben size anlatrm. Sadece bir kere. Bunlar hatrlamanz gerekir. Bir dahaki sefere sizinle birlikte gelmeyeceim. Buras benim yerim deil. Siz tek banza gelmelisiniz." Kz bam sallad. Yal kadnn yzne bakt; g bela denetim altnda tutabildii korkuyla solgun ama yine de sanki onun zayflndan eytanca bir zevk duyuyormu gibi muzaffer olan yznn ne tuhaf grndn dnd. "Bundan sonra tek bama geleceim," dedi Arha; sonra, Kossil'den uzaklamaya alrken ayaklarnn bamn zld-n hissetti ve oda etrafmda dnmeye balad. Rahibenin ayaklarnn dibine, kk kara bir yumak gibi yld kald. "reneceksin," dedi kprdamadan, hala nefes nefese duran Kossil. "reneceksin." 42 IV DLER VE MASALLAR ARHA birka gn iyileemedi. Ona humma tedavisi uyguladlar. Ya yatamdan kmyor ya da Kk Ev'in sundurmasnda, yumuak sonbahar gneinin altnda oturuyor, batdaki dalar seyrediyordu. Kendisini zayf ve aptal hissediyordu. Tekrar tekrar aklna ayn dnceler geliyordu. Bayld iin ok utanyordu. Mezarlar Surlar'na nbeti dikilmemiti, ama imdi bu konuda Kossil'i sorgulamaya cesaret edemiyordu. Kossil'i grmeyi hi istemiyordu: Asla. Tm bunlarn nedeni baylm olmaktan utanmasyd. 43 Sk sk gnein altnda, bir dahaki sefere tepenin altndaki karanlk yerlere gittiinde nasl davranacam tasarlyordu. Bundan sonra gelecek tutsaklara, nasl daha ayrntl. Bo Taht'n ayinlerine daha ok uyabilecek bir lm seecei konuu zerin-de dnd. Her gece, karanlkta, lklar atarak uyanyordu, "Henz lmemiler! Hala lyorlar!" ok fazla rya gryordu. Ryasnda, yemek piirmesi gerekiyormu diye grd, byk kazanlar doluu lezzetli bulamalar; bunlar yerdeki bir deliin iine dkyormu. Ryasnda, bir kase doluu su tamak zorunda olduunu grd, derin pirin bir kase; karanlklar iinden, ok susam olan birisine. Bu insana hi eriemiyordu. Uyand, kendisi de susamt ama bir bardak su almaya gitmedi. Pencereleri olmayan odada, gzleri ak, uyank yatt.

Bir sabah Penthe onu grmeye geldi. Arha, sundurmadan, onun Kk Ev'e, sanki oradan geiyormu gibi umursamaz, amasz bir havayla yaklatm grd. Eer Arha konumasay-d, kz merdivenlere gelemeyecekti. Fakat Arha yalnzd ve konutu. Penthe, Mezarlar'n Rahibesi'ne yaklaan herkesin vermek zorunda olduu selam eilerek verdi ve Arha'nn nndeki merdivenleri oflaya poflaya, zahmetle kt. Boyu olduka uzam ve tombullamt; ne i yapsa yz kpkrmz kesiliyordu, imdi de yrmekten kzarmt. "Hasta olduunu duydum. Sana birka tane elma ayrdm." Aniden, bol siyah cppesinin altndan bir yerlerden, iinde alt-; yedi tane muntazam sar elma bulunan hasrotundan bir file -, kard. Artk Tanrkral'n hizmetine adanm, Tanrkral'n tapna-nda Kossil'in denetimi altnda hizmet ediyordu; ama henz rahibe olmamt, hala rahibe adaylar ile birlikte ders alyor, kk ileri gryordu. "Bu yl Poppe ile birlikte elmalar biz ayrdk; en iyilerini sana ayrdm. Her zaman iyi elmalar kurutuyorlar. Elbette en iyilerini saklyorlar ama yine de bana bu byk israf gibi geliyor. Ne kadar gzeller, deil mi?" 44 Arha, elmalarn soluk altn satenden kabuuna dokundu; kahverengi yapraklarn, hala narin bir biimde tutunduklar sap-larna bakt. "ok gzeller." "Bir tane al," dedi Penthe. "imdi deil. Sen al." Penthe kibarlndan en kk elmay seti ve aa yukar on, sulu, usta ve ilgili srkta yiyip bitirdi. "Btn gn yiyebilirim," dedi. "Hi doymuyorum. Keke rahibe olacama a olsaydm. O yal varyemez Natabba'dan daha gzel yemek piirirdim; sonra kap kaa da yalayabilir-dim... Ah, Munith hakknda sylenenleri duydun mu? Hani ii-ne gl ya konan, tkalar olan uzun ince kavanoza benzer, u pirin kaplar var ya, onlar parlatmas gerekiyormu, lerini de temizlemesi gerekiyor zannetmi, eline, hani yle bir paavra sararak iine sokmu ve de sonra kartamam. Biliyor musun, o kadar ok uram ki bilei imi; gerekten sklm. Yatakhanenin bir uundan bir ucuna, 'kartamyorum! kartamyo-rum!' diye bara bara drt nala komu. Punti de artk ok sar ya; yangn var zannetmi, gelip de renci rahibeleri kurtar-snlar diye muhafzlara lk la seslenmi. Uahto da st sa-yormu, ne olduunu grmek iin aldan dar frlam; kapy ak brakm; btn salan keiler dar km ve avluya akn etmi, Punti'yi, muhafzlar ve kk kzlar tosmular; Munith elindeki pirin kab sallayarak krizler geiriyormu; Kossil tapnaktan geldiinde hepsi etrafta kouturuyormu. Kossil, 'Bu da nesi? Bu da nesi?' demi." Penthe'nin ak renkli yuvarlak yznde souk bir alay belirdi; aslnda yznn ifadesi Kossil'in souk ifadesine hi benzemese de her naslsa Kossil'e ok benziyordu, o kadar ki Arha, neredeyse korkun saylabilecek, kocaman bir kahkaha att. " 'Bu da nesi? Bu da nesi?' demi Kossil. Sonra- sonra, kahverengi kei Kossil'i tosmu-" Penthe glmekten kvranyordu, gzleri yaarmt. "Ve M-Munith keiye kapla v-v-v-vurmu-" Her iki kz da glmekten katlyor, dizlerim tutuyorlar, ileri geri sallanyorlard.

45 "Sonra Kossil dnerek, 'Bu da nesi? Bu da nesi?' demi, ke i- keikeiye..." yknn sonu kahkahalar arasma kanm-t. Penthe sonunda gzlerim ve bumunu silerek farkna bile varmadan bir elma daha yemeye balad. Bu kadar iten glmek Arha'y biraz sarsmt. Kendi kendi-ni biraz yattrdktan sonra, "Buraya nasl gelmisin Penthe?" diye sordu. "Ee, annemle babamn altnc kzymm; bu kadar ok kz yetitirip evlendiremeyeceklermi. Bylece yedi yasma geldi-imde beni Tanrkral'm tapnana getirerek ona sunmular. Bu dediim Ossawa'da olmu. Sanrm orada ok fazla renci rahibe vard ki, beni buraya yolladlar. Veya belki de benim ok iyi bir rahibe veya nemli bir ey olacam dnmlerdi. Ama yanlmlar!" Penthe elmasm neeli ve ackl bir yzle srd. "Rahibe olmamay ister miydin?" | "ster miydim! Elbette! Bir domuz obanyla evlenip domuz ukurunda oturmay tercih ederdim. Hibir Allahn kulunun gelmedii insan yok eden bu eski le, btn yaadm gnler boyunca, bir yn kadnla birlikte diri diri gmlmektense her ey olmay tercih ederdim! Ama benim dileime kalm bir ey yok; nk beni buraya adamlar ve ben de burada sktm kaldm. Ama bir sonraki yaammda, Awabath'ta dansz olurum inallah! nk bunu hak etmi olacam." i Arha, Penthe'ye gzn dikerek ciddi ciddi, dnceli d-1 nceli bakt. Sylediklerini anlamamt. Altn elmalar kadar toparlak, yaam dolu ve sulu, seyretmesi bile gzel olan Pent-he'yi imdiye kadar grememi olduunu hissetti; bugne kadar ona bakmadm, onu grmediim. "Tapmak sana bir ey ifade etmiyor mu?" diye sordu, biraz sert bir tavrla. Her zaman uysal ve kolaylkla ezilen Penthe bu kez tela-' lanmamt. "A, biliyorum. Efendilerin senin iin ok nemli," dedi, Arha'y akna eviren bir umursamazlkla. "Ne de olsa bu insana mantkl geliyor nk sen onlarn tek zel hizmetkarsn. Sen onlara adanmadn, zellikle onlar iin dodun. Ama 46 bana bak. Ben Tanrkral'a kar huu iinde falan m olmalym? Tanrkral, Awabath'ta, evresi on mil olan, at altndan bir sarayda da yaasa, alt taraf bir insan. Elli yalarnda ve kel. Bunu btn heykellerinde grebilirsin. Ve her iddiasna girerim ki, o da herkes gibi ayak trnaklarm kesmek zorunda kahyordur. Ben de onun tanr olduunu gayet iyi biliyorum. Ama benim dn-cem u: ldkten sonra daha tanrsal olacak." Arha Penthe'nin dncelerine katlyordu, nk o da kendi kendilerin! Kargad'm Tanrsal mparatorlar olarak nitelendiren bu krallarn sonradan treyen, gerek ve sonsuz Gler'in. hakk olan ibadeti armaya alan, sahte tanrlar olduunu dnme-ye balamt. Fakat, Penthe'nin szlerinin gerisinde katlmad, ona tamamen yeni olan ve onu korkutan bir ey vard. nsanlarn birbirlerinden ne kadar farkl olduklarm ve hayat ne kadar deiik grdklerim fark etmemiti. Bam kaldrp baknca, birdenbire

pencerenin dnda havada asl duran kocaman ve kalabalk, yepyeni bir gezegen, tanrlarn hi nemsenmedii, tamamen deiik bir dnya grm gibi oldu. Korkarak bunlar g-znden uzaklatrd. "Bu doru. Benim Efendilerim uzun uzun zaman nce ldler; onlar hibir zaman insan da olmamlard... Biliyor musun Penthe, seni Mezarlar'n hizmetine aldrabilirim." Arkadana daha iyi bir seenek sunuyormuasna mutlulukla konuuyordu. Penthe'nin yanaklarndaki pembelik derhal kayboldu. "Evet," dedi Penthe, "aldrabilirsin. Ama ben... bu ite baarl olabilecek biri deilim." "Neden?" "Ben karanlktan korkarm," dedi Penthe hafife. Arha, ufak bir azarlama sesi kard, ama memnun olmutu. Penthe tanrlara inanmyor olabilirdi ama -her lml ruh gibikaranln isimlendirilemeyen glerinden korkuyordu. "Biliyorsun, sen istemedikten sonra byle bir ey yapmam," dedi Arha. Aralarma uzun bir sessizlik girdi. "Gn getike Thar'a daha ok benziyorsun," dedi Penthe, 47 kendine zg yumuak, hlyal edasyla. "krler olsun kP Kossil'e benzemiy rsn! Ama sen ok glsn. Keke ben de gl olsaydm. Ben sadece yemek yemesini seviyorum..." | "Yemene bak," dedi Arha, stnlk taslayp elenerek; Pen-| the yava yava nc elmay da ekirdeklerine kadar tketti, j Birka gn sonra, Mahal'in bitmek tkenmek bilmeyen | ayinlerinin talepleri, Arha'y kendine ait olan bu yaantdan ayr-j di. Dii kei, zamansz ikiz dourmutu ve adet olduu zrel bunlar kiz Tanr Kardeler'e kurban edilecekti: Bu, Barahibe' nin de hazr bulunmas gereken nemli bir ayindi. Sonra, ayn karanlk olduu zaman geldi; Bo Taht'n nndeki karanln merasimlerinin yaplmas gerekiyordu. Arha tamamen siyahlar iinde, Taht'n nndeki geni tun tepsilerin iinde yanan ifal | bitkilerin insana uyku veren dumanlarm cierlerine ekerek dans' etti; o dans ederken etrafndaki havay, onun ellerinin yava ve emin hareketlerini, ayaklarnn eilip bklmesini izleyen haya-1 letler kaplad. Uzun zaman nce hece hece Thar'dan rendii, anlamm hibir insann anlamad arklar syledi. ift sra halindeki byk stunlarn arkasna, yar karanla saklanm olan rahibeler korosu, arkasndan bu garip szckleri tekrarladlar; geni ykk odadaki hava, sanki buraya doluan hayaletler ark-| lan tekrar tekrar yineliyormu gibi seslerle uuldad. i Av/abath'taki Tanrkral, Mahal'e baka tutsak yollamad; Arha da zamanla, imdiye kadar oktan lm ve Altmezar'daki byk maarada, derin olmayan mezarlara gmlm olan tutsan ryasn grmemeye balad; jk O byk maaraya geri dnmek iin cesaretim toplad. Ora-" ya geri dnmeliydi: Mezarlar'in Rahibesi, yolunu yordamm renmek iin, korkmadan kendi topraklarna girebilmeliydi. j| lk girdiinde, yerdeki kapak onu zorlamt; yine de korktuu kadar zor olmad. Kendini buna ok hazrlamt, tek basma girip sinirlerine hakim olmaya o kadar kararlyd ki oraya geldi-inde ve bunda korkacak bir ey olmadm anladnda, neredeyse dehete dt. Mezarlar orada olabilirdi ama o onlar gr-

48 myordu; hibir ey grmyordu, erisi simsiyaht, sessizdi. Ve hepsi de buydu. Birbirini izleyen gnler boyunca her gn oraya gitti; hep Taht'n arkasnda bulunan, yerdeki kapaktan girdi; ta ki, garip oymal duvarlaryla byk maarann tm dolamm reninceye kadar; insan grmeden ne kadar renebilirse. Duvarlar hi brakmyordu nk bu byk boluun iinde hareket ederken ksa sre sonra karanlkta ynn kaybedebilirdi; en sonunda aptal gibi duvara dndnde ise nerede olduunu bilemezdi. nk daha ilk seferinde renmi olduu gibi, karanlk yerlerdeki en nemli ey insann getii ve geecei dnemeleri ve geitleri bilmesiydi. Bu geitleri ve dnemeleri saymas gerekiyordu nk hepsi ele ayn geliyordu. Arha'nn bellei ok iyi eitilmiti; insann yolunu grerek ve saduyuyla deil de doku-narak ve sayarak bulduu bu acayip oyunda hibir zorluk ekmedi. Ksa srede Altmezar'dan dar alan tm koridorlar ve geitleri. Taht Binasi'nn ve tepenin zirvesinin altndaki kk labirenti su gibi renmiti. Fakat hi girmedii bir koridor vard: Krmz kayadaki giriten sonra soldaki ikinci kap, bildii bir kap diye girerse, belki de bir daha yolunu bulup geri dnemeyecei kap. Kapdan girip Labirent'i renme arzusu gitgide daha da artt ama yerstnde onun hakknda renebilecei her eyi reninceye kadar bu arzuyu bastrd. Thar, Labirent'in baz odalarnn isimleri ve bu odalara gitmek iin dnlmesi ve dnlmemesi gereken dnemelerin liste-si haricinde pek bir ey bilmiyordu. Bunlar Arha'ya anlatyordu ama ne topraa ne de eliyle havaya izebiliyordu; kendisi bu talimatlar hi yerine getirmemi, Labirent'e hi girmemiti. Ama Ar-ha ona, "Boyal Oda'ya doru ak duran demir kapdan nereye gidiliyor?" veya, "Kemikler Odasi'ndan, nehrin yanndaki tnele giden yol nasl?" diye sorunca, Thar bir sre sessiz kalp, eski-Arha' dan uzun zaman nce renmi olduu garip talimat tekrarlyordu: u kadar drt yol azndan geip u kadar yerde sola dneceksin falan, filan. Bunlarn hepsini Arha, tpk Thar gibi, genellikle daha ilk keresinde ezberliyordu. Geceleri yatana yattnda, bu 49 yerleri, odalar, dnemeleri gznn nne getirmeye alarak kendi kendine tekrarlyordu. Thar Arha'ya, her binada, tapnakta ve hatta darda kayalarn altnda bulunan, labirente alan bir sr gzetleme delii gsterdi. Ta rme duvarl tneller a, tm Mahal'in altn, surlarn dna kadar kaplyordu. Orada, aada, karanlkta miller-ce uzunlukta tneller vard. Orada ondan, iki Yksek Rahibe'den ve onlarn zel hizmetkarlar olan hadmaalar Manan, Uahto ve Duby'den baka kimse, attklar her admn altnda yatan bu labirentin varlm bilmiyordu. Dierleri arasnda bu konuda belli belirsiz baz sylentiler vard; Mezartalarnn altnda bir eit maaralar ve odalar olduunu biliyorlard. Fakat hibiri isimsizler ile ilgili herhangi bir konuyu ve onlar iin kutsal olan yerleri fazla merak etmiyordu. Herhalde ne kadar az bilirlerse o kadar iyi olacam dnyorlard. Arha, elbette son derece me-raklyd; Labirent'e alan gzetleme delikleri olduunu

bildii iin bunlarn yerlerini arad; yine de bunlar yerlerin demeleri arasna veya lde topraa o kadar iyi gizlenmilerdi ki, Thar bunlarn yerini gsterinceye kadar, birini bile bulamad; hatta kendi Kk Ev'indekini bile. Bahar balarnda bir gece iinde mum olan bir fener ald, feneri yakmadan aaya indi, Altmezar' geerek krmz kaya ka-piya giden geidin solundaki ikinci geide girdi. Karanlkta, geitte otuz adm ilerledi, demir kasas kayaya yerlemi olan bir kapdan geti: O ana kadar yapt keiflerin snryd bu kap. Demir Kap'y geip tnelin iinde epeyce ilerledi, sonunda yol saa doru dnmeye balaynca mumu yakp etrafna baknd. nk burada a izin veriliyordu. Artk Alt-mezar'da deildi. Daha az kutsal ama daha korkun bir yerdey-di. Labirent'teydi. Mum nn kk dairesinde onu ilenmemi bo duvarlar, tavan kemerleri ve ta zemin evreledi. Hava hareketsizdi. nnde ve arkasnda tnel karanla doru uzuyordu. Kesien ve tekrar kesien btn tneller aynyd. Getii ve dnd yerlerin saylarm iyice aklnda tutuyor; son derece iyi 50 bildii halde Thar'n talimatlarm kendi kendine tekrarlyordu. nk Labirent'te kaybolmaya gelmezdi. Altmezar'da ve etrafndaki ksa geitlerde Kossil ve Thar onu bulabilirlerdi; veya Manan onu aramaya gelebilirdi, Arha birka kez onu oralara g-trmt. Buraya hibiri gelmemiti: Sadece kendisi. Altmezar'a gelip, yanm mil tedeki tnellerin sarmal krdmnde kay-bolmuken ona seslenmeleri de pek ie yaramazd. Ona seslenen, her koridorda ayr ayr yanklanan seslerin yanklarm nasl duyacam hayalinde canlandrd; o seslere doru gitmek isteyecek ama zaten kaybolmu olduundan daha da kaybolacakt. Bunu o kadar canl bir biimde kurmutu ki hayalinde, uzaktan seslenen bir ses duyduunu zannederek durdu. Fakat hibir ey yoktu. Kaybolmayacakt. ok dikkatliydi; ve buras onun yeri, onun topraklaryd. simsizler, karanln gleri, burada onun admlarna rehber olurlard, tpk Mezarlar'n Labirent'ine girme-ye cret eden bir lmly yolundan kartacaklar gibi. Bu ilk seferkide pek uzaa gitmedi; mutlak yalnzlnn ve bamszlnn garip, ac ama yine de houna giden o kesinlii, iinde byyp onu tekrar tekrar geri aracak ve her seferinde daha uzaklara gtrecek lde kuvvetleninceye kadar ilerledi. Boyal Oda'ya ve Alt Yollar'a gitti; uzun Tnel'den geti ve Kemikler Odasi'na giden tuhaf dolambalara girdi. "Labirent ne zaman yaplmt?" diye sordu Thar'a; hogrsz zayf rahibe cevap verdi: "Bilmiyorum hanmefendi. Kimse bilmiyor." "Neden yapld?" "Mezarlar'n hazinelerini saklamak ve bu hazineleri almak isteyenleri cezalandrmak iin." "Benim btn grdm hazine, Taht'n arkasndaki odalarda ve altndaki mahzenlerde. Labirent'te ne var?" "ok daha byk ve ok daha eski bir hazine. Bakmak ister misiniz?" "Evet." "Sizden baka kimse Mezarlar'n Hazine Dairesi'ne giremez. Hzmetkarlannz Labirent'e gtrebilirsiniz ama Hazine Daire-

51 si'ne gtremezsiniz. Manan bile girse oraya, karanln fkesi uyanr; Labirent'i canl terk edemez. Oraya siz, sonsuza dek tek banza girmek zorundasnz. Ben Byk Hazine'nin nerede ol-duunu biliyorum. On be yl nce, lmeden, geri geldiinizde tekrar size anlatmam iin bana yolunu anlatmtnz. Boyal Oda' nin gerisinde, Labirent'te izleyeceiniz yolu size syleyebilirim; hazine odasnn anahtar, halkada sapnda bir ejderha ekli olan gm anahtar. Ama oraya yalnz gitmelisiniz." "Bana yolu anlat." Thar anlattka Arha hatrlad, tpk ona anlatlan her eyi hatrlad gibi. Fakat Mezarlar'n Byk Hazinesi'ni gnneye gitmedi, steinin, bilgisinin henz tam olmad yolundaki bir his onu alkoydu. Veya belki de bir eyi daha sonras iin saklamak istiyordu; hala umacak bir eyi olmas iin, hep plak duvarlar veya tozlu bo hcrelerde son bulan, karanlklar iersindeki o sonsuz tnellere cazibe katacak bir ey iin. Hazinesin! grmeden nce bir sre daha bekleyecekti. Sonra, zaten onlar daha nce grmemi miydi? Hala, Thar ile Kossil'in lmeden nce grd veya syledii eyler hakknda konumas, onu bir garip yapyordu. Hakikaten de lm olduunu ve eski bedeninin ld saatte yeni bir beden iinde yeniden doduunu biliyordu: Sadece on be yl nce bir kez deil, ama elli yl nce ve ondan nce ve ondan nce, yllar, yzyllar nce, nesiller ve nesiller nce, Labirent'in kazlm olduu, Talar'n dikilmi olduu, simsizler'in lk Ra-hibesi'nin bu Mahal'de yaad ve Bo Taht nnde dans ettii ilk yllardan beri. Yaanm tm o yaamlar ve kendi yaam, hepsi birdi. O lk Rahibe'ydi. Tm insanolu tekrar tekrar douyordu ama bir tek o, hep kendisi olarak douyordu. Yzlerce kere Labirent'in dnemelerini ve yollarm renmi ve sonunda sakl odaya varmt. Bazen hatrladm hissediyordu. Tepenin altndaki karanlk yerler ok tandk geliyordu ona, sanki buralar onun topraklar deilmi de eviymi gibi. Ayn karanlk zamanlarnda dans etmek iin uyuturucu ttsleri cierlerine doldurduunda ba ha52 fitliyor ve bedeni artk ona ait olmuyordu; o zaman, siyah cp-pesi iinde, yalnayak yzyllar zerinde dans ediyor ve bu dansn hi bitmediin! biliyordu. Ama yine de Thar'm, "Bana lmeden nce demitiniz ki..." demesi her zaman iin garipti. Bir keresinde, "Mezarlar' soymaya gelen o adamlar kimler-di? Bunu hi baaran oldu mu?" diye sormutu. Hrsz fikri ona, heyecan verici ama ihtimal dahilinde olmayan bir ey gibi geliyordu. Mahal'e gizli gizli nasl gelebilirlerdi ki? Haclarn say ok azd, tutsaklardan bile az. Arada bir Drt Ada'da bulunan daha nemsiz tapnaklardan yeni renciler ve kleler gnderilir veya tapnaklardan birine, altn veya nadide ttsler sunmak iin kk bir grup getirdi. Hepsi buydu. Kimse buraya yanllkla veya alveri iin, etraf gezip grmek iin, almak iin gelmez-di; kimse emredilmedike buraya gelmezdi. Arha en yakn kasabann bile ne kadar uzakta olduunu bilmiyordu, yirmi mil mi, daha m fazla; en yakn kasaba da ufak bir yerdi. Mahal bo ve

yalnz olmasyla korunuyordu. Mahal'in etrafndaki l geecek kimsenin, diye dnyordu, ancak karla kapl bir ovadaki siyah bir koyun kadar grnmeme ans var. Kk Ev'de veya tek basma tepenin altnda olmad zamanlarda, artk ounlukla birlikte olduu Kossil ve Thar'n ya-ninda oluyordu. Nisann frtnal souk bir akamyd. Kossil'in, Tanrkral'n tapnanm arkasndaki odasnda, ocakta yanan adaay alsnn clz ateinin etrafnda oturuyorlard. Kapnn d-nda Manan ile Duby, ubuklar ve markalarla oynanan bir oyun oynuyorlard; ubuklar havaya atp ellerinin tersiyle tutabildikleri kadar ubuu tutmaya alyorlard. Manan ile Arha, bu oyunu hala gizli gizli Kk Ev'iri i avlusunda oynuyorlard. rahibe sustuunda, den ubuklarn takrts, bouk bouk kan galibiyet ve malubiyet mrltlar, atein zayf trtlar duyuluyordu. Duvarlarn gerisinde, her yerde, l akamnm derin sessizlii uzanyordu. Zaman zaman iddetli, seyrek bir yamurun tprts duyuluyordu. "ok zaman nce, Mezarlar'! soymaya gelen bir sr kii ol53 mutu; ama kimse baaramad," dedi Thar. Suskun bir insan ol-masna ramen arada bir yk anlatmay severdi, ounlukla da bunu Arha'nn eitiminin bir paras olarak yapard. Bu gece de ondan bir hikaye kacaa benziyordu. "nsan nasl byle bir eye cret edebilir?" "Onlar cret eder," dedi Kossil. "Onlar Adalar'dan gelen sihirbazlarm, byc insanlarm. Bu Tanrkral'm Kargad l-, keleri'ni ynetmesinden nceydi; o zamanlar bu kadar kuvvetli j deildik. Bycler deniz yoluyla batdan Karego-At ve Atuan'a | gelirler, sahildeki kasabalar talan eder, iftlikleri yamalar, hat- i ta Kutsal ehir Awabath'a kadar bile giderlermi. Ejderhalar ol-1 drmeye geldiklerim sylyorlarm ama kasabalar ve tapnak-J lar soymak iin buralarda kalyorlarm." 'm "Ayrca, byk kahramanlar aramza dalp kllarnm kuv-| vetini deniyorlarm," dedi Thar, "ve gnah dolu sihirlerim yap-| yorlarm. Bunlardan birisi, byk bir byc, bir ejderha-efen-j dii olan biri, ilerinde en by, burada belasm bulmu. Bu| ok uzun zaman nceydi, ok ok uzun zaman nce fakat yk-j su hala dillerde, hem sadece de burada deil. Sihirbazn ad Er"; reth-Akbe'ymi; Bat'da hem kralm hem de byc. Topraklar nmza gelip Awabath'ta Karg'l baz isyankar beylerle bir olup ehrin ynetimi iin ikiz Tanrlarn Tapnasn Yksek Ra-| hibi ile savam; insann sihrine kar tanrlarn imekleri; et-| raflarndaki tapnak harap olmu. Sonunda Yksek Rahip sihir-1 bazn cadlk asasn krm, g tlsmm ikiye ayrm ve omi yenmi. Erreth-Akbe ehirden ve Karg topraklarndan kam, Yerdeniz'i bir utan bir uca geerek en batya gitmi; sonra da orada bir ejderha onu katletmi nk artk gc kalmamm. O gnden beri de Adalar'm gc ve kudreti srekli zayflad. Onu yenen Yksek Rahip'in ismi ntathin imi, Tarb hanedan-nin baym; kehanetler yerine gelip yzyllar getikten sonra Karego-At'taki Rahip krallarn, daha sonra da tm Kargad'n Tanrkrallarnn geldii hanedan, te o gn ntathin'den sonra Karg topraklarnn gc ve kudreti artt. Mezarlar' soymaya gelenlerin hepsi Erreth-Akbe'nin krk sihrini arayan sihirbazlard. 54

Fakat o hala burda. Yksek Rahip'in saklad yerde. Ve kemikleri de..." Thar ayaklannn altndaki topra iaret etti. "Yar burada," dedi Kossil. "Dier yar da sonsuza kadar kayboldu." "Nasl kayboldu?" diye sordu Arha. "ntathin elindeki yarm, sonsuza kadar emniyette kalsn diye Mezarlar'n Hazine Odasi'na vermi. Dier yar sihirbazn elinde kalm fakat kamadan nce, bunu nemsiz bir krala, ad Hupun'lu Thoreg olan isyankarlardan birine vermi. Neden byle yaptm bilmiyorum." "Hrgr karsn, Thoreg'in kibirlenmesini salasn diye," dedi Kossil. "Baard da. Thoreg'in ardllar, Tarb hanedan hkm srerken ayaklandlar; onu kral ya da tanr olarak kabul etmeyip ilk Tanrkral'a kar silahlandlar. Onlar lanetli, tlsmlan-m bir soymu. Artk hepsi ld." Thar bayla tasdik etti. "imdiki Tanrkral'mzn babas Dnyaya Doan Tanr, Hupun ailesinin isyanm bastrarak saraylarm ykm. Bu olaydan sonra, Erreth-Akbe ve ntathin zama-nindan beri sakladklar yarm tlsm kaybolmu. Kimse tlsmn basma ne geldiin! bilmiyor. Bunlar da bir mr nce olmu." "p diye atld kukusuz," dedi Kossil. "Hi de deerli bir eye benzemediini sylyorlar; Erreth-Akbe'nin Halkasi'nn yani. Hem ona hem de byc insanlarn her eyine lanet olsun!" Kossil atee tkrd. "Buradaki yarm grdnz m?" diye sordu Arha Thar'a. Zayf kadn bam hayr anlamnda sallad. "Tlsm, Tek Rahibe'den bakasnn girmesi yasak olan o hazine odasnda. Belki de oradaki hazinelerin iinde en deerli olan odur, bilemiyorum. Sanrm yledir. Yzlerce yldr, tlsm alabilmek iin Adalar'dan hrszlar ve bycler gnderildi; bu insanlar ii altn dolu sandklarn yamndan geip bir tek o eyi aradlar. Erreth-Akbe ve ntathin yaayal ok oldu ama ykleri hala hem burada hem de Bat'da biliniyor ve anlatlyor. Asrlar getike baz eyler eskir ve yok olur. Deerini koruyabilen kymetli eyler veya anlatlmaya devam eden ykler ok azdr." 55 Arha bir sre derin derin dndkten sonra, "Mezarlar'a girmek isteyen bu adamlar ya ok cesur, ya da ok aptalm. simsizler'in glerini bilmiyorlar mym?" "Hayr," dedi Kossil, souk sesiyle. "Onlarn tanrlar yok. Onlar by yapyorlar, kendilerin! tanr sanyorlar. Ama tanr deiller. Ve ldkleri zaman da tekrar domuyorlar. Kemik ve toz yn haline geliyorlar; ruhlar ksa bir sre, rzgar savurun-caya kadar, rzgarla birlikte uulduyor. Onlarn lmsz ruhlar yok." "Fakat bu yaptklar byler nedir?" diye sordu Arha, bylenmiesine. Bir zamanlar, Adalar'dan gelecek olan gemilere srtm dnp, onlara bakmay reddedeceini sylediim hatrlamyordu. "Nasl yapyorlar? Ne ie yaryor?" "Numaralar, aldatmacalar, hokkabazlk," dedi Kossil. "Biraz daha fazla," dedi Thar, "eer anlatlanlarn birazc bile doruysa. Bat'nn bycleri, rzgarlar kartp yattrabi-lir, rzgar

istedikleri yne doru estirebilirmi. Bu konuda herkes birleiyor, hep ayn yky anlatyor, ste bu yzden onlar ok iyi denizci olurlar; yelkenlerim bu byden rzgarla doldurup istedikleri yerlere gidip denizdeki frtnalar yattrabiliyor-lar. Ve denildiine gre, isterlerse k yapabiliyor veya etraf karartabiliyorlarm; talar prlantaya, kurunu da altna eviri-yorlarm; gz ap kapayncaya kadar byk bir saray veya btn bir ehir ina edebiliyorlarm, en azndan grnte; kendilerim diledikleri gibi ayya, bala veya ejderhaya evirebiliyor-larm." "Ben bunlarn tmnn doru olduuna inanmyorum," dedi Kossil. "Tehlikeli olduklar, usta birer hilekar olduklar, kaypak olduklar tamam. Ama dediklerine gre, sihirbazn elin-den o tahta asay alnca hi gc kalmyormu. Byk bir ihtimalle asalarn zerlerinde eytani rnler yazldr." Thar yine bam sallad. "Gerekten de bir asa tayorlar ama o sadece ilerinde barndrdklar gcn bir aleti." "yi ama gc nasl ele geiriyorlar?" diye sordu Arha. "Nereden geliyor?" "Yalanlardan," dedi Kossil. 56 "Szcklerden," dedi Thar. " Adalar'dan gelen byk bir sihirbaz, Byc'y -byle deniyor onlara- seyretmi olan birinin anlattna gre. Bat'ya akma giderken birini tutsak almlar. Adam onlara kuru odundan bir sopa gstererek bu sopaya bir sz sylemi. Ve hoop! sopa iek am. Bir sz daha sylemi ve hoop! krmz elmalar sallanm. Sonra bir sz daha sylemi ve sopa, iekler, elmalar, hepsi yok olmu; onlarla birlikte sihirbaz da. Sadece bir szckle, bir gkkuann gzden kaybolduu gibi gzden kaybolmu; gz ap kapayncaya kadar, hi iz brakmadan: Bir daha da onu o adada bulamamlar. Bu sadece hokkabazlk m yani?" "Ahmaklar aldatmak kolaydr," dedi Kossil. Tartmay nlemek iin Thar baka bir ey sylemedi; ama Arha konunun deimesinden hi holanmamt. "Byc insanlar neye benziyorlar?" diye sordu, "beyaz gzl ve simsiyah insanlar m gerekten?" "Siyah ve irkin insanlar. Ben hi grmedim," dedi Kossil, taburesinin stndeki ar cssesini kprdatp ellerim atein zerine doru gererek. "kiz Tanrlar onlar uzak tutsun," diye mrldand Thar. "Bir daha buraya gelmezler," dedi Kossil. Derken, ate atr-dad; damda yamur fkrdad ve kasvetli kapnn nndeki Ma-nan, "Hah ite! Yarm aldm, yarm!" diye crtlak bir sesle bar-d. 57 v TEPENN ALTINDAK IIK YIL ksa dnmeye balarken Thar ld. Yazm insan harap eden bir hastala tutulmutu; zaten zayifken, iskelete dnmt, zaten az konuuyordu, artk hi konumaz olmutu. Sadece, bazen yalnz olduklarnda Arha'ya konuuyordu; zamanla bu bile azald ve Thar sessizce karanla gitti. Gittiinde Arha onu ok zledi. Thar kat olsa bile zalim deildi. Arha'ya rettii ey gurur-du, korku deil. J Artk sadece Kossil kalmt. a Baharda, kiz Tanrlarn Tapna iin Awabath'tan yeni bir

58 Yksek Rahibe gelecekti; o zamana kadar, Arha ve Kossil, ikisi Mahal'in yneticileriydiler. Kadmiar, kza "hanmefendi" diye hitap ediyor ve emrettii zaman da uymak zorunda kalyorlard. Ama Arha Kossil'e emretmeyi bir trl renememiti. Bunu yapmaya hakk vard ama gc yoktu; Kossil'in kendinden daha yksek bir mevkiye duyduu kskanla ve kendi denetimi altnda bulunduramad her eye kar duyduu nefrete kar koymak ok byk bir g gerektiryordu. Arha, (yumuak huylu Penthe'den) gnahkarlarn varlm rendiinden ve bunlar korksa bile bir gerek olarak kabul ettiinden beri Kossil'e daha lml bakabiliyor, onu anlayabiliyor-du. Kossil'in iinde ne simsizler'e ne de tanrlara kar bir iman vard. G dnda hibir eyi kutsal saymyordu. Bugn gc Kargad lkelerinin mparatoru elinde tutuyordu, bu yzden de onun gznde gerekten Tanrkral olan oydu ve o da bu Tanr-krala layyla hizmet edecekti. Ama ona gre, tapmaklar sadece gsteri, Mezartalar kaya, Atuan Mezarlar yeraltnda korkun ama bo bir delikli. Eer elinden gelseydi Bo Taht'a tapnmay kaldrrd. Eer cret edebilseydi, lk Rahibe'yi ortadan kaldnr-d. Arha bu gerei bile olduka lml karlamt. Hibir eyi dorudan sylemedii halde, belki de Thar onun bunu grmesin! salamt. Hastalnn ilk safhalarnda, zerine sessizlik kmeden nce, Arha'dan bir-iki gnde bir gelmesin! rica etmiti; onunla konuuyor, Tanrkral ve atalarnn yapt ileri ve Awa-bath'n adetlerim -nemli bir rahibe olarak bilmesi gereken, ama genellikle Tanrkral ve saray iin pek de vn verici olmayan konularanlatyordu. Ve kendi hayat hakknda konuuyor, bir nceki Arha'nn ve hayatinin neye benzediini, neler yaptm anlatyordu; bazen, pek sk olmamakla beraber, Arha'nn u an-daki hayatinin zorluklarnn ve tehlikelerinin ne olabileceinden bahsediyordu. Bir kez bile Kossil'den adyla sz etmedi. Fakat Arha on bir yldr Thar'n rencisiydi; anlamak ve hatrlamak iin bir ima veya bir ses tonundan tesine ihtiyac yoktu. Yas Ayinleri'nin kasvetli curcunas bittikten sonra Kossil'den 59 kanmay alkanlk haline getirdi. Gnn uzun ileri ve trenleri j son bulunca ssz meskenine gidiyor ve zaman bulduka Taht'nJ arkasndaki odaya gidiyor, yerdeki kapa aarak karanla iniyordu. ster gece ister gndz olsun, nk orada bunun hi nemi yoktu; kendi topraklarnda sistemli bir keif gezii srdryor-du. Kutsallnn byk arlyla Altmezar, rahibelerden ve onlarn en gvendikleri hadmaalanndan baka herkese kesinlikle yasakl. Onlardan baka oraya girmeye cret eden herhangi bir adam veya kadn, simsizler'in gazabna urayarak kesinlikle l-drlrd. Fakat rendii tm kurallar iinde Labirent'e girmeyi yasaklayan bir kurala rastlamamt. Buna gerek yoktu. Buraya sadece Altmezar'dan girilebiliyordu; her neyse, rmcek ama girmemeleri iin sineklerin kurala m ihtiyac vardr? Bylece, yolu rensin diye Manan' sk sk Labirent'e yakn blgelere gtryordu. Manan buna pek hevesli deildi ama Arha'ya

her zaman itaat ediyordu. Kossil'in hadmaalar Duby ile Uahto'nun Zincirler Odasi'na giden yolu ve Altmezar'dan k yolunu bilmelerine ama ondan fazlasn renmemelerine dikkat ediyordu; onlar Labirent'e hi sokmad. Kendisine mutlak bir biimde sadk olan Manan'dan bakasnm gizli geitleri bilmesin! istemiyordu. nk buralar onundu; sonsuza kadar onun. Labirent'in tmn kefe balamt. Tm sonbahar boyunca ou gnn bu usuz bucaksz koridorlarda yryerek geirdi; yine de daha ulaamad blgeler vard. Bu geni ve anlamsz yol am izlemek insan bitkin dryordu; geilen ve geilecek olan, sonu gelmeyen dnemeleri ve geitleri aklda tutmaktan bacaklar yoruluyor, zihni bunalyordu. Byk bir ehrin sokaklar gibi yeraltna, yekpare kayann iine oyulmu olan bu yer harikayd; ama iinde yryen lmly yormak ve kafasn kartrmak iin yaplmt ve bu yerin rahibesi bile sonunda burann byk bir tuzaktan baka bir ey olmadm dnmeliydi. Bylece k gitgide kendini hissettirdike Arha keif gezilerim Taht Binasi'nn kendisine, sunaklara, sunaklarn altndaki veya arkasndaki girinlere, kutu ve sandk odalanna, kutu ve 60 sandklarn iindekilere, geitlere ve tavan aralanna, kubbenin altnda yzlerce yarasann yuvalanm olduu tozlu bolua, karanln koridorlarna birer giri olan bodrumlara ve bodrumalt-larma yneltti. Elleri ve elbisesinin kollar, demir bir sandkta sekiz asrdr durmaktan toz haline gelmi bir misk otunun kuru hosluuyla kokulanyor, aln rmcek ann yapkan siyahyla lekeleniyor, asrlarca nce bir kraln Mezarlar'n isimsiz Gleri'ne armaan olan, zamanamna uram ok gzel sedir aacndan bir sandn zerindeki oymalar incelemek iin bir saat diz -kyordu. te kral oradayd, byk burunlu dik bir ekil; ve ite yass kubbesi ve sundurma stunlaryla Taht Binas da oradayd; kimbilir ka yzyl nce toprak olmu bir sanat tarafmdan tahta zerine oyulmu narin bir kabartma. Bu erevede burnu krlm olan Tek Rahibe de orada, tun tepsilerden uyuturucu dumanm koklayp ya kehanette bulunuyor ya da krala t veriyor. Rahibenin yz, hatlarn ortaya karmayacak kadar k-kt, ama yine de Arha yzn kendi yz olduunu hayal ediyordu. Byk burunlu krala ne sylediin! ve onun mteekkir olup olmadm merak ediyordu. Tpk bir insann gneli bir evde oturmak istedii, zellikle sevdii yerler olduu gibi onun da Taht Binasi'nda yle yerleri vard. Sk sk binann arka blmndeki kaftan odalarndan birinin stndeki, kk bir asmakata gidiyordu. Burada, kendi l-kelerinden ve hayattaki tm insanlarn lkelerinden daha nemli bir yer olduunu kabul ettikleri Atuan Mezarlar Mahalli'ne tapnmak iin gelen byk krallar ve efendiler zamanndan kalma eski kaftanlar ve giysiler saklanyordu. Bazen bu insanlarn kzlar veya prensesler topaz ve koyu renk ametistlerle ilenmi bu yumuak beyaz ipekleri stlerine giyip Mezarlar'n Rahibesi ile birlikte dans ediyorlarm. Hazine odalarnm birisinde, byle bir dans ve darda bekleen lordlarla krallar gsteren kk, boyal fildii masalar vard; nk o zamanlar da imdi olduu gibi erkeklerin Mezarlar toprana ayak basmalar yasakl. Ama gen kzlar, beyaz ipekler iinde girip Rahibe ile birlikte dans edebili-

61 yorlarm. Rahibenin kendisi evdokumas, kaba kumatan siya lar giyermi hep; hem o zamanlar hem de imdi. Ama Arha, ^ lip yllarm etkisiyle rm o ho ve yumuak kumalara, ke| di hafif arlklaryla kumatan ayrlan bozulmaz mcevherle? dokunuyordu. Bu sandklarda Mahal'in tm misk ve tts koku-| larmdan baka bir koku daha vard: Daha taze bir koku, daha za-| yf, daha gen. .9 Hazine odalarmda, her bir sandn iindekileri tek tek, mu| cevherlerden pasl zrha, miferlerin krlm sorgularma, toka-^ lar, ineler, brolara kadar, tun, gm kaplama ve altnlara ka-j dar her eyi ezberledi. f Onun varlndan rahatsz olmayan baykular kirilere otu-j rup sar gzlerini bir ap bir kapyorlard. atnn kiremitleri ara-i sndan bir para yldz parlyor veya kar, tpk o eski ipekler gibi, insann eline bile gelmeden, ho ve souk souk elenip UDA yordu. 9 Kn, gecenin ge bir saatinde Bina'nn ii ok soumutuT Arha gidip yerdeki kapa at, merdivenlerden aa sallanarak kapa stne kapatt. Artk iyice renmi olduu Altmezar'a; giden geide doru sessizce ilerledi. Burada hi k tamyordu; tabii ki; eer elinde, Labirent'e gittii iin veya yukarda karanlk geceden geldii iin bir lamba varsa bile Altmezar'a yakla-, madan nce sndrrd. Burasn hi grmemiti; hem de hi,| tm rahibelik nesilleri boyunca. imdi geitte, tamakta olduu lambann iindeki mumu fleyip, hzm hi azaltmadan, tpk karanlk sulardaki kk bir balk gibi zifiri karanla dald. Bu-ras yaz k, ne souk olurdu ne de scak: Hep ayn sabit, deimez, biraz rutubetli bir rperti. Yukarda, kn azametli dondurucu rzgar ince ince inen karlar ln stnde spryordu, Burada ise ne rzgar vard ne de mevsim; buras souk, sakin ve gvenliydi. Boyal Oda'ya gidiyordu. Bazen oraya giderek, mumunun nda karanlktan beliren garip duvar resimlerini incelemeyi seviyordu: Uzun kanatl ve byk gzl adamlar, sakin ve so' murtkan. Kimse ona bunlarn ne olduunu syleyemiyordu, Ma62 hal'in baka hibir yerinde byle resimler yoktu ama o tahmin edebiliyordu; bunlar tekrar domayanlarn lanetlenmi ruhlary-di. Boyal Oda Labirent'teydi, o yzden nce Mezartalar'nn altndaki byk maaradan gemesi gerekiyordu. Eimli geitten buraya yaklarken zayf bir grilik belirdi; yaln bir ipucu ve bir parlt; uzak bir n yanksnn yanks. Bu keskin siyahlkta hep olduu gibi, gzlerinin ona bir oyun oynadm dnd. Gzlerim kapatnca parlt yok oldu. Gzlerini anca tekrar belirdi. Kprdamadan duruyordu. Gri, siyah deil. Hibir eyin grnmedii, hereyin simsiyah olmas gereken yerde, ancak seilebilen bir solgunluun donuk ky. leriye doru birka adm att ve elini tnel duvarnn o ta-raftaki kesine doru uzatt; ok belli belirsiz elinin hareketim grd. Yoluna devam etti. Bu insann aklnn hayalinin almayaca kadar

tuhaf bir eydi; n hi var olmam olduu yerdeki, karanln en i mezarndaki bu zayf kprt. Siyahlar iinde yalnayak sessizce ilerledi. Koridorun son dnemecinde durup yavaa son admm att, bakt ve grd. Daha nce grmemi olduu eyi grd; yzlerce kere yaad halde grmemi olduu eyi: Mezartalarnn altndaki, insan eliyle deil Topran gleri tarafndan oyulmu byk kemerli maaray. Yeralt sularnn iiliiyle ok uzun yllar nce, buras kristallerle sslenmi, sivri tepeler ve telkari beyaz ki-retalaryla bezenmiti: kadim karanln bir zaferle iinden kt parltl, gz kamatran duvarlar ve tavanyla muazzam, narin, kark, elmastan bir saray, ametist ve kristalden bir ev. Bu harikay yaratan k parlak deildi ama karanla alm gzlerini kamatryordu. Byk maarann iinde yavaa, mcevherlerle dolu tavana arpp binlerce kvlcm saarak ve maarann duvarlarna binlerce garip glgeler drerek hareket eden k, bir bataklk gibi yumuakt. Ik, tahta bir asann uunda duman karmadan, tkenmeden yanyordu. Asay bir insan eli tutuyordu. Arha n yann63 daki yz grd; esmer bir yz: bir adamn yz. Kprdamad. Uzun bir sre adam, geni maaray bir utan bir uca dolat, Dantelli ta perdelerinin arkasna bakyor, Altmezar'a giden koridorlardan bazlarm inceliyor ama girmiyor, sanki bir ey aryormu gibi hareket ediyordu. Mezarlar'n Rahibesi hala kprdamyor, geidin karanlk kesinde durup bekliyordu. Belki de en aklnn almad ey, bir yabancya bakyor olmasyd. ok nadiren bir yabanc gryordu. Bu adamn muhafzlardan biri- yo, surun gerisindeki adamlardan biri, bir kei oban veya bir kolcu, Mahal'in klelerinden biri olmas gerektiim dnd; buraya da simsizler'in gizlerini grmek, belki Mezarlar'dan bir iki ey almak iin gelmi... Bir ey almak iin. Karanlk Gleri soymak iin. Kutsal olana saygszlk: Szckler Arha'nn aklnda yava yava belirdi. Bu bir erkekli; hibir erkein aya Mezarlar'n toprana, Kutsal Yere dememeliydi. Ama yine de buraya, Mezarlar'n kalbi olan bu oyuk yere gelmiti. Buraya girmiti. In yasak lanm olduu, dnya durduundan beri hi k grmemi yerdi k yakmt. isimsizler neden onu arpmamlard? ; imdi adam durmu, yarklarla dolu, bozuk ta zemine bak yordu. nsan burasnn alp tekrar kapanm olduunu grebil yordu. Mezarlar iin kazlm olan asitli verimsiz toprak bir d ha baslarak dzeltilmemiti. Efendileri o uunu yutmutu da bunu niye yutmuyordu? B n neden yutmamlard? Neyi bekliyorlard? i Ellerinin harekete gemesi, dillerinin sylemesi iin... "Git! Git! Yok ol!" diye bard aniden tm gcyle. By yanklar, karanl bulandrrcasna maara iinde tiz bir sesle patlaynca aknlk iindeki yz Arha'ya doru dnd ve bir an iin byk maarann sarslan ihtiamnda Arha'y grd. Sonra k snd. Tm ihtiam da yok oldu. Kr edici bir karanlk ve sessizlik. Artk yeniden dsnebihyordu. In tlsmndan kurtul-mutu.

64 Krmz kayadaki kapdan girmi olmalyd. Tutsaklarn Kapsi'ndan, o halde yine oradan kamak isteyecekti. Yumuak kanatl baykular kadar hafif ve sessizce, sadece ierilere alan kapya doru giden alt tnele doru, byk maarann yarm da-iresi iinde kotu. Tnelin aznda eildi. Dardan gelen bir hava akm yoktu; adam kapy arkasndan ak brakmamt. Kap kapalyd ve eer tnelin iinde bulunuyorsa burada tuzaa dmt. Ama tnelin iinde deildi. Arha bundan emindi. Bu skk yerde, bu kadar yaknnda olsayd Arha onun nefesini duyar, ya-amnn scaklm ve atm hissederdi. Tnelde kimse yoktu. Ayaa kalkt ve dinledi. Nereye gitmiti? Karanlk, bir sarg gibi gzlerini bastryordu. Altmezar' grm olmak aklm kartrmt; akl karmakark olmutu. Bura-sn sadece sesle, dokunula ve karanlktaki hava akmlaryla tanmlanan bir yer olarak biliyordu; hibir zaman grlmemesi gereken bir giz. Grnce giz yerini dehete deil, bir gzellie, karanlktan da derin olan bir gize brakmt. imdi yava yava ilerliyordu, tereddtle. El yordamyla so-la, ikinci geite, Labirent'e kan geide doru ilerledi. Burada duraklad ve dinledi. Kulaklar ona, gzlerinden fazla bir ey sylemiyordu. Fakat elleri, tatan kemerin altndaki yolun iki yannda durdu; tan zayf ve belirsiz titreimim hissetti; rperten duru havada buraya ait olmayan bir koku vard: Yukarda, ak gkyznn altnda, l dalarnda yetien yabani adaay kokuu. Burnunu izleyerek yavaa ve sessizce koridordan aa doru ilerledi. Muhtemelen yz adm kadar sonra Arha onu duydu. O da neredeyse Arha kadar sessizdi fakat karanlkta admlarm o kadar emin atamyordu. Arha belli belirsiz bir ayak hrts duydu, adam sanki bozuk zeminde sendelemi ama kendisin! hemen toparlam gibi. Baka ses yoktu. Arha bir sre bekledikten sonra, sa elinin parmaklaryla hafife duvara dokunarak yava yava devam etti. Sonunda parmak ularna, yuvarlanm bir metal u65 bk geldi. Arha orada durdu ve uzanabildii kadaryla uzun ve dar demir parasm, dar doru kntl kaba demir kulp eline gelinceye kadar yoklad. Bunu aniden tm gcyle aa doru ekti. Korkun bir gcrt ve gmbrt koptu. Mavi kvlcmlar elale gibi dkld. Yanklar, Arha'nn gerisindeki koridorda ho-murdana homurdana azald. Arha ellerini uzatt ve yznn hemen birka santim ilerisinde, ptrl demir kapnn yzeyine dokundu. | Derin bir nefes ald. Duvar sama alp tnelden yava yava Altmezar'a doru kt, Taht Binasndaki tavan kapma gitti. Artk sessiz olmak iin bir neden kalmad halde, acele etmeyerek sessizce yrd. Hrszm yakalamt. Adamn getii kap, Labirent'e girilen ve klan tek kapyd ve sadece dardan alabilirdi. imdi orada aada, yerin altndaki karanlktayd ve bir daha da

dar kamazd. Arha, yava yava ve dimdik yryerek Taht' geip stunlu uzun salona girdi. Yksek bir ayak stnde duran, azna kadar kor halindeki mangal kmryle dolu tun bir kabn durduu bu yerde dnp Taht'a kan yedi basamaa yaklat. En alt basamakta diz kt ve alnm, st baykular tarafn-dan avlanan sanlarn kemikleriyle pislenmi souk, tozlu tan stne koydu. "Beni affedin, Sizin karanlnzn bozulduunu grdm iin," dedi, szckleri yksek sesle sylemeden. "Sizin mezarla-nnzn tecavze uradm grdm iin beni affedin. cnz alnacak. Ah, Efendilerim, lm onu size getirecek ve o bir daha domayacak!" Ama yine de dua ederken bile, aydnlanan maarann titreyen parlakl, lmn yerindeki hayat hayalinde canlanyordu; bu hrmetsizliin karsnda dehete deceine ve hrsza kar fke duyacana, o sadece olanlarn ne kadar garip olduunu dnyordu, ne kadar garip... "Kossil'e ne sylemeli?" diye sordu kendi kendine, dar 66 kip k riizgarnn iddetiyle karlaarak pelerinine sarlrken. "Hibir ey. Daha deil. Labirent'in hanm benim. Bu Tann-kral'n ii deil. Hrsz ldkten sonra ona sylerim belki. Onu nasl ldrsem? Kossil'i arp onun lmesini seyrettirmeliyim. Arad neydi ki? Deli olmal. Ya ieri nasl girdi? Krmz ka-yadaki kapyla, yerdeki kapan anahtarlar bir tek bende ve Kossil'de var. Krmz kayadaki kapdan girmi olmal. Sadece bir sihirbaz aabilir o kapy. Bir sihirbaz-" Durdu; rzgar neredeyse ayaklarm yerden kesecekti. "O bir sihirbaz, Adalar'dan bir byc; Erreth-Akbe'nin tlsmm aryor." Ve bunda ylesine edepsiz bir cazibe vard ki, o buz kesen rzgarda bile birden her yan snverdi ve yksek sesle gld. Mahal'n her yan ve etrafndaki l simsiyah ve sessizdi; rzgar iddetlendi; Byk Ev'de k yoktu. Rzgarda, ince ve grnmez kar tanecikleri uutu. "Eer krmz kayadaki kapy sihirbazlkla aabiliyorsa baka kaplan da aabilir. Kaabilir." Bu dnce bir an iin onu rpertti ama ikna etmedi. simsizler onun ieri girmesine izin vermiti. Neden olmasn? Hibir zarar veremezdi ki. Hrszlk mahallini terk edemeyen bir hrszn ne zarar olabilir ki? Sihirleri ve kara gleri olmalyd adamn; buraya kadar gelebildiine gre kukusuz byk gler; ama daha ileriye gidemezdi. Hibir lmlnn sihirleri, Mezar-lar'daki varlklarn, Taht' bo duran Krallar'm, simsizler'in ira-delerinden daha gl olamazd. Kendine gvenini tazelemek iin Kk Ev'e doru hzland. Manan sundurmada, klk yata saylan pelerinine ve klksz krk battaniyesine sarlm uyuyordu. Arha, onu uyandrmamak iin k yakmadan sessizce girdi. Kk kilitli bir oday at; holn gerisinde bir yklk. akmaktandan, zeminde belirli bir yer bulmaya yetecek kadar bir kvlcm kartt ve diz kerek demelerden birini kmldatarak kaldrd. Birka santim byklnde ar ve kirli bir kuma paras gelmiti eline. Bunu, sessizce kenara att. Birden geri ekildi nk bir n yu-

67 kar, tam yzne doru parlamt. Bir sre sonra, son derece dikkatle delie bakt. Adamn asa-snn uunda o acayip tadm unutmutu. Aadaki karanlkta, onu en fazlasndan duyabileceini dnmt. I unutmutu ama onu tahmin ettii yerde de bulmutu: Tam gzetleme deliinin altnda, Labirent'ten kamasn engelleyen demir kapnn nnde. Bir eli kalasnda, bir eliyle de ucuna hafif bir bataklk yakamozynun takl olduu boyu tadar tahta asasn belli bir eimle tutarak orada duruyordu. Adamn Arha'nn iki metre kadar al-tndaki ba hafife bir yana doru eilmiti. Giysileri herhangi bir k gezgininin veya hacnn giysilerinden farkszd; ar, ksa bir pelerin, deri bir tunik, yn tozluk, backl sandaletler; srtn-da hafif bir torbas vard, buradan bir su mataras sallanyordu; kalasnda da knnda bir bak vard. Orada, bir heykel kadar kprtsz duruyordu, sakin ve dnceli. Yava yava asasn yerden kaldrd ve Arha'nn gzetleme deliinden gremedii parlak uunu kapya doru tuttu. Ik deiti, daha kk ama daha parlak oldu, youn bir parlaklk. Yksek sesle konutu. Konutuu dil Arha'ya yabancyd ama daha da yabanc olan sesiydi, derin ve tnlyd. Asann ucundaki k parlad, titredi ve soldu Bir an iin tamamen snd, Arha onu gremedi. Sabit, solgun, meneke rengi bataklk tekrar belirdi; Arha onun kapdan ayrldm grd. Ama sihri baarya ulamamt. Kapy sk skya kapal tutan gler, onun sahip olduu btn bylerden daha kuvvetliydi. Etrafna, sanki imdi ne yapmal, der gibi baknd. inde bulunduu tnel ya da koridor aa yukar bir buuk metre geniliindeydi. Tavan kaba tal zeminden yer yer buuk yer yer drt buuk metre yksekteydi. Burada duvarlar ilenmi taland; har kullanlmadan ama son derece dikkatlice ve sk sk yerletirilmiti; yle ki insan, talarn aralklarna ba-mn uunu bile pek sokamazd. Talar ykseldike birbirlerine doru eilerek bir kemer oluturuyorlard. 68 Baka hibir ey yoktu. leriye doru hareket etti. Att bir adm onu, Arha'nn gr alannm dna gtrd. Ik zayflayp yok oldu. Arha tam kuma ve demeyi yerine yerletirecekti ki nndeki zeminden hafif bir n ok gibi ykseldi. Kapya geri dnmt. Belki de burasn bir kez terk edip labirente girerse, buray tekrar bulamama ihtimalini fark etmiti. Tek bir sz syledi, ksk bir sesle. "Emenn," dedi ve sonra daha yksek bir sesle, "Emenni" diye tekrarlad. Ve demir kap, pervaznn iinde takrdad; alak yanklar kemerli tnellerde gkgrlts gibi yuvarland; Arha'ya ayaklarnn altndaki yer sallanyor gibi geldi. Fakat kap kapal kald. O zaman adam gld; dnen bir adama yakan ksa bir kahkaha. "Kendimi amma da aptal yerine koydum!" Bir kez daha etrafndaki duvarlara gz gezdirdi; yukar doru bakarken, Arha onun esmer yzne yerleen glmsemeyi grd. Sonra adam yere oturdu,

torbasn omuzundan indirip iinden bir para kuru ekmek kartarak ktr ktr yedi. Deri matarasnn kapam aa-rak sallad; matara elinde sanki hemen hemen homu gibi hafif duruyordu, imeden kapam kapatt. Torbasn arkasna, yastk yerine koyup pelerinine sarld ve yere uzand. Asas sa elindeydi. Srtst yatarken, bir tutam veya top eklindeki bir k asadan ykselerek, belli belirsiz, basnn arkasmda, yerden birka metre yukarda asl kald. Sol eli gsnn stnde, boynundaki ar bir zincire asl duran bir eyi tutuyordu. Orada son derece rahat, bada kurmu oturuyordu; baklar gzetleme deliinin evresinde gezinip uzaklat; i ekerek gzlerini kapatt. Ik yava yava daha da belirsizleti. Adam uyudu. Gsnn stndeki yumruu geveyerek yanma kaynca yukardaki seyirci, adamn zincirinde tad tlsm grd: Yeni ay eklinde kaba bir metal parasna benziyordu. Sihir gcnn zayf parlts snd. Adam sessizlik ve karanlk iinde yatt. Arha kuma yerine koyup, demeyi de yerine yerletirip, 69 dikkatle ayaa kalkarak kendi odasma geti. Orada, uzun bir sre, rzgar grlts iindeki karanlkta, gznn nnde lmn evinde donuk bir halde titreyen o kristal parlaklk, yanmayan o yumuak ate, tnel duvarnn talar, uyuyan adamn sakin yz; uyumadan yatt. 70 VI NSAN KAPANI ERTES gn, ayr ayr tapnaklardaki grevlerim ve rencilere verdii kutsal dans dersini bitirdikten sonra Kk Ev'e kap dikiz deliini aarak aaya bakt. Ik yoktu. Gitmiti. Geit vermeyen kapnn yannda fazla oyalanacam tahmin etmiyordu ama bakabilecei tek yer orasyd. Ama kendisi kaybolduktan sonra, o nasl bulacakt adam imdi? Labirent'in tnelleri, Thar'n anlattna ve kendi deneyimle-rine gre, dnemeleriyle, kollaryla, sarmal ve kmaz yollaryla, yirmi milden daha uzundu. Mezarlar'n en uzanda bulunan kmaz geit, ku bak, belki de bir mlden fazla deildi. Ama, aada, yeraltnda hibir ey dz gitmiyordu. Tm tneller d71 nyor, ayrlyor, birleiyor, dallanp budaklanyor, a gibi rlyor, dmleniyor, baladklar yerde biten zenle rneydana getirilmi yollar takip ediyordu, nk ne balangc ne de sonu vard, insan burada gidip, gidip, gidip yine de bir yere varmaya-bilirdi, nk varlacak bir yer yoktu. Labirentin bir merkezi, bir kalbi yoktu. Kap bir kez kitlendi mi bu iin sonu yoktu. Hibir yn doru deildi. Belirli odalara ve blgelere giden yollar ve dnemeler Ar-ha'nn belleinde yer etmi olmasna ramen, o bile uzun keif gezilerinde yanma salam bir yumak yn alyor, ilerledike ayor, geriye dnerken de yuma takip ederek saryordu. nk saylmas gereken dnemelerden veya geitlerden birini kar-sa, Arha bile kaybolabilirdi. Ik hibir ie yaramazd, nk burada iaret ta

yoktu. Tm koridorlar, tm kaplar, tm geitler aynyd. imdiye kadar millerce yol katetmi ama girmi olduu kapdan on metre bile uzaa gidememi olabilirdi. Arha Taht Binasi'na, kiz Tanrlar'n tapnana, mutfaklarn altndaki kilere giderek yalnz kald bir an yakalayp tm dikiz deliklerinden aaya, souk ve youn karanla bakt. Yldzlarla parlayan, dondurucu souuyla gece geldiinde, Te-pe'deki belirli yerlere giderek baz talar kaldrd, tekrar aaya gz atp, aadaki yldzsz karanl grd. Adam oradayd. Orada olmas gerekiyordu. Yine de ondan kaabilmiti. Arha onu bulmadan susuzluktan lecekti. Onu bul-mas iin Manan' labirente yollamak gerekecekti; bir kez onun ldne iyice emin olduktan sonra. Bu insann aklna bile getirmek istemedii bir eydi. Yldzlarn altnda, Tepe'nin sert topranda otururken fkesinden gzlerinde yalar birikti. Geriye, Tanrkral'n tapnana doru inen yokuu kan pa-tikaya gitti. Oyma balklaryla stunlar, yldzlarn nda kradan bembeyaz parlyorlard, tpk kemikten direkler gibi. Arha, arka kapy ald; Kossil onu ieri ald. "Hanmefendiyi buraya hangi rzgarlar att?" dedi endaml kadn, souk ve tetikte. 72 j "Rahibe, Labirent'te bir adam var." Kossil hazrlksz yakalanmt; ilk kez hi beklemedii bir ey olmutu. Durduu yerde bakakald. Gzleri biraz byr gibi oldu. Arha'nn aklndan, Kossil'in, onun taklidini yapan Pent-he'ye ne kadar ok benzedii geti; iinden lgnca glmek geldi ama kendini tuttu ve glmesi geti. "Adam m? Labirent'te mi?" "Bir adam, yabanc." Sonra, Kossil hala ona inanmaz gzlerle bakarken ekledi, "Pek grm olmasam da, bir adam bir bakta ayrt ederim." Kossil Arha'nn alayclm nemsemedi. "Oraya bir adam nasl girmi?" "Byyle sanrm. Adamn teni koyu, belki de Adalar' dandr. Mezarlar' soymak iin gelmi. Onu ilk Altmezar'da, Ta-lar'n tam altnda buldum. Benim varlm fark edince sanki yo-lunu biliyormu gibi Labirent'in giriine kat. Arkasndan demir kapy kilitledim. Sihirler yapt ama bunlar kapy etkilemedi. Sabah labirentin ilerine girdi. imdi onu bulamyorum." "I var m?" "Var." "Suyu?" "Kk bir matara; dolu deil." "Mumu bu vakte kadar bitmitir bile." Kossil hesap yapyordu. "Drt veya be gn. Belki alt. O zaman benim muhafzlar yollar cesedini dar kartrsn. Kan Taht iin aktlmal, ve -" "Hayr," dedi Arha, ani ve keskin bir hiddetle. "Onu canl olarak bulmak istiyorum." Rahibe tm arlyla tepeden kza bakt. "Neden?" "lmn- lmn uzatmak iin. simsizler'in kutsallkla-nna kar hrmetsizlik etti. Altmezar k ile kirletti. Mezar-lar'n hazinesin! soy maya geldi. Bir tnelde tek basma lme terk

edilmekten daha byk bir ceza ekmeli." "Evet," dedi Kossil sanki bu konuyu tartyormu gibi. "Ama onu nasl yakalayacaksnz hanmefendi? Bu riskli bir i. Ama br iin bir riski yok. Labirent'te bir yerde, ii kemiklerle, ora73 ya girip de kamayan insanlarn kemikleriyle dolu bir yer yok' mu?.. Brakm Karanlk Varlklar onu kendi bildikleri gibi ceza-landrsnlar, kendi yollaryla, Labirent'in kara yollaryla. ok dayanlmaz bir lmdr susuzluk." "Biliyorum," dedi kz. Dnd ve tslayan, buz gibi rzgara kar balm basma ekerek darya, geceye kt; bunu bilmiyor muydu sanki? i Kossil'e gelmesi ne ocuka, ne aptalca bir eydi. Burada yardm bulamazd. Kossil'in kendisi de bir ey bilmiyordu; tm bildii o souk bekleyi ve sonundaki lmd. Kossil arlamyordu. Adamn bulunmas gerektiim anlamyordu. brleriyle ayn olmamalyd. Bir kez daha buna dayanamazd. lm nasl olsa gelecekti, bari kolay olsundu; gn nda. Elbette ki bu hrszn, yzyllardan beri Mezarlar' soymaya yeltenen bu ilk adamn klla lmesi daha uygun derdi. Tekrar doacak lmsz bir ruhu bile yoktu. Hayaleti koridorlarda szlanp duracakt. Orada tek basma, karanlkta susuzluktan lmesine izin verilemezdi. Arha o gece ok az uyudu. Ertesi gn ayinlerle ve grevlerle doluydu. Geceyi, sessizce ve fenersiz, Mahal'in tm karanlk binalarndaki ve rzgarn sprd tepedeki dikiz deliklerinin bi-rinden brne giderek geirdi. Sonunda, hava aarmadan iki saat nce yatmak iin Kk Ev'e gitti ama yine de dinlenemi-yordu. nc gn, akamst ge saatlerde, tek basma le, imdi k kuraklnda iyice alalm, sazlar buz tutmu olan dereye doru yrd. O anda aklna bir ey geldi; sonbaharda, Labirent'te ok uzaklara gitmi. Altl Ha' gemi, uzun eimli koridor boyunca talarn gerisinde akan bir su sesi duymutu. O tarafa giden susuz bir adam, burada kalmaz myd? Orada bile dikiz delikleri vard; bunlar bulmas gerekiyordu ama zaten Thar her birini geen yl ona gstermiti. Arha fazla zorlanmadan delikleri tekrar buldu. Yerleri ve ekilleri hatrlama yetii, kr bir insannki gibiydi: Her gizli noktay, bakmaktan ok el yordamyla buluyordu sanki. Mezarlardan en uzakta olan ikinci delikte, balm kesmek iin havaya kaldrp gzn tepsi gibi dz kayada alm olan delie yerletirecei srada, tam al74 tnda byc mn lo panitsm grd. Oradayd, yar yarya gr asnm dnda. Dikiz delii kr geidi soruma kadar gsteriyordu. Sadece srtm, eilmi boynunu ve sa kolunu grebiliyordu. Duvarlarn kesine doru oturmu, sap mcevherlerle bezenmi elik bayla talar kazyordu. Ban keskin ksm krlm, ksack kalmt. Krlm para tam dikiz deliinin altnda duruyordu. Yer altnn o l durgunluunda berrak ve mrltl akm duyduu, geit vermez duvarn br yannda akan suya ulamak iin talar ayr-maya alrken knmt. Hareketleri kayglyd. Bu gn ve geceden sonra, demir kapnm nnde kvrak ve sakin durup kendi yenilgisine glen o adamdan ok

farklyd. Hala dik kafalyd ama gc onu terk et-miti. O talar harekete geirip kenara ekecek tlsm kalma-mt; ie yaramaz bam ie katmak zorundayd. Sihirbaz bile solgun ve donuktu. Arha bakarken k titredi; adam bam sallad ve haneri elinden drd. Sonra sebatla tekrar eline alp, krk ba talarn arasna sokmaya alt. Arha dere kysnda, buzlu sazlarn arasna yattt, nerede olduunun veya ne yaptnm farkna bile varmadan, dudaklarm souk kayannkilere dayayp, elleriyle ses dalmasn diye az-nin etrafm kapatt. "Byc!" dedi; ta boazdan geen sesi, yer altndaki tnelde souk souk fsldad. Adam rkt, srayp sendeleyerek ayaa kalkt, bylece de Arha tekrar baktnda onun gr asnn dna km oldu. Azm bir kez daha dikiz deliine koyarak, "Dere boyunca giden duvardan geriye yr, ikinci dnemeten don. lk dnemeten sola. Sadan iki dneme atla, ncden saa don. Sadan bir atla, ikinciden don. Sonra sola, sonra saa. Orada, Boyal Oda'da kal," dedi. Bir kez daha bakmak iin kprdadnda, bir an iin, dikiz deliinden kalem eklinde bir gn nn girmesine neden olmu olmalyd ki, bir daha baktnda, adam tekrar gr as-na girmi, yukar, delie doru bakarken buldu. Adamn, ancak grebildii garip bir ekilde yaral yz, gergin ve sabrszd. 75 Dudaklar kuru ve kararmt; gzleri parlakt. Asasnn m; Arha'nn gzlerine gitgide daha ok yaklatrarak yukar kaldr-; di. Arha korkarak geriye ekildi, dikiz deliin! kapatp stn talarla rtt ve ayaa kalkarak abucak Mahal'e geri dnd. El-lerinin titrediini fark etti; yrrken, bazen, ba dnp, geiyor-. du. Ne yapmas gerektiini bilmiyordu. | Eer adam, ona vermi olduu talimata gre hareket ederse resimler odasna girebilmek iin demir kap ynne doru gele-; ekti. Orada hibir ey, adamn oraya gitmesi iin bir neden yoktu. Boyal Oda'nn tavannda bir dikizleme delii vard; kiz ^ Tanrlar'n hazine odasna alan gzel bir delik; belki de buray dnmesinin nedeni buydu. Bilemiyordu. Neden onunla konu-mutu? ; Dikiz deliklerinin birinden, birazck su sarktabilirdi ona, sonra da onu suyu brakt yere arrd. Bu onun daha uzun sre yaamasn salard. Arha'nn diledii kadar daha dorusu. Ara sra su ve biraz yiyecek indirirse, adam Labirent'te dolaa-rak yaamm gnlerce, aylarca srdrrd. Arha da onu dikizleme deliklerinden seyreder, suyu nerede bulabilecein! sylerdi; bazen ona yanl eyler sylerdi ki bou bouna gitsin; ama hep gitmek zorunda kalsn. Bu ona isimsizler'le alay etmenin. lmsz ller'in gml olduklar yerlerde o salaka erkekliiyle kabadaylk etmenin ne demek olduunu retirdi! \ Fakat o, orada olduu srece kendisi Labirent'e hi gireme-yecekti. Neden olmasn, diye sordu kendi kendine ve cevaplad - nk, arkamdan ak brakmam gereken demir kapdan kaabilir... Ama Altmezar'dan daha ileriye gidemez. Gerek uydu i ki onunla karlamaktan korkuyordu. Onun gcnden, Altme-zar'a girmek iin kulland sanattan, srekli yank tutan o ; sihirbazlktan korkuyordu. Yine de, bu o kadar korkulacak bir ey

miydi? Karanlk yerlerde hkm sren gler Arha'nn ya-! nindayd, onun deil. Akas orada, simsizler'in diyarnda; adamn yapabilecei fazla bir ey yoktu. Demir kapy aama-mt; sihirli yiyecekler de toplayamamt; ne duvardan su getir-tebilmiti, ne de duvarlar yksnlar diye eytani yaratklar ar-, 76 mt; Arha'nn yapmasndan korktuu hibir eyi yapamamt. gnlk aratrmalarna ramen, esas arad yer olan Byk Hazine Odasi'nn kapm bile bulamamt. Arha da bugne kadar Thar'n bu odaya gitmek iin tarif ettii yolu aramam, belirli bir korku, gnlszlk, daha zamamnn gelmediine dair tad bir his yznden bunu hep ertelemi, ertelemiti. imdiyse, neden o yolculuu adam onun adna yapmasn, diye dnd. Adam Mezarlar'in hazinesine diledii kadar baka-bilirdi. Hazinenin ona ne yarar olurdu ya! Adamla elenir, ona altnlar yemesini, elmaslar da imesini sylerdi. gndr onu saran bu sinirli ve ateli acelecilikle kiz Tanrlar'n tapnana koup kemerli kk hazine odasnn kapm aarak zeminde gzelce saklanm dikizleme deliinin stn at. Boyal Oda tam aada ama zifiri karanlkt. Adamn labirentte takip etmek zorunda olduu yol daha dolambal, belki de millerce daha uzundu; bunu unutmutu. Kukusuz gten kuvvetten dm, hzl gidemiyordu. Belki de verilen talimat unutacak ve yanl dnemelere sapacakt. ok az insan Arha gibi bir kere duyduu tarifi aklnda tutabilirdi. Belki de onun konutuu dili hi anlamyordu. Eer yleyse, o zaman yere dp lnceye kadar karanlkta dolasnd; aptal, yabanc, inansz. Karanlk onu da yutuncaya kadar ruhu Atuan Mezarlar'nn ta yollarnda szlanp dursundu... Az uyku ve kt ryalarla dolu bir geceden sonra ertesi sabah erkenden kk tapnaktaki dikizleme deliine geldi. Aa-ya bakt ve hibir ey gremedi: zifiri karanlk. Zincirin ucuna bal kk teneke bir lambann iinde yanan bir mumu aa indirdi. Oradayd, Boyal Oda'da. Mumdan kamaan gzleri tekrar grmeye balaynca bacaklarm ve sarkk duran ellerinden birini grd. Arha, yerdeki bir deme ta byklndeki kocaman dikizleme deliinden seslendi: "Byc!" Bir hareket yoktu. l myd? indeki tm kuvvet bu muydu? Dudak bkt; kalbi hzl hzl att. "Byc!" diye ba-rd, sesi aadaki bo odada nlad. Adam kprdad ve ya77 vaa otump, dehet iinde etrafma baknd. Bir sre sonra, ta-; vandan sallanan minik lambaya doru gzlerini krptrarak | bakt. Yz dehet vericiydi; imiti ve bir mumyann yz ka-1 dar karayd. Elini, yannda yerde duran asasna koydu ama tahtada k mk belirmedi. Hi gc kalmamt. "Atuan Mezarian'nn hazinesini gnnek istiyor musun, byc?" Adam canndan bezmi bir halde yukarya, Arha'nn feneri-nin ma gzlerini ksarak bakt; grebildii tek ey buydu. Bir sre sonra, glmsemeye kalkp beceremeyerek bam bir kez evet anlamnda sallad. "Bu odadan k ve sola git. Sola sapan ilk koridora gir..." Nefes

bile almadan, uzun bir liste halindeki yolu, aralksz sralad ve sonunda, "Orada, buraya gelmene neden olan hazineyi bulabilirsin. Belki de su da bulabilirsin. imdi hangisin! tercih ederdin, byc?" dedi. Asasna dayanarak ayaa kalkt. Arha'y gremeyen gzlerle yukar bakt ve bir eyler sylemeye alt ama kuru boazn-da ses kalmamt. Hafife omuz silkti ve Boyal Oda'dan kt. Arha ona hi su vermeyecekti. Zaten hazine odasna giden yolu da hibir zaman bulamazd. Yolun tarifi hatrlayamayaca kadar uzundu; o kadar uzaa gitse bile ukur vard. Karanlk-1 tayd imdi. Yolunu kaybeder, sonunda dar, bo ve kuru koridor- S lardan birinde dp kalrd. Sonra Manan onu bulup dar ta-rd. Bu da sonu olurdu. Arha dikizleme deliinin kenarm elleriyle kavrayarak, korkun bir acya katlanmak istercesine dudaklarm srp, melmi vcudunu ileri geri, ileri geri sallayp du-, ruyordu. Ona hi su vermeyecekti. Ona hi su vermeyecekti. Ona lm, lm, lm, lm, lm verecekti. Arha'nn hayatinin o kuruni annda, siyah klk cppesi iinde iriyar haliyle Kossil, ar admlaryla yanma geldi. "Adam daha lmedi mi?" Arha basn kaldrd. Gznde ya yoktu; saklayacak bir e78 yi de yoktu. "Galiba," dedi kalkp eteklerim silkelerken. "I snd." "Numara yapyor olabilir. Bu ruhsuz insanlar ok hilekardr-lar." "Emin olmak iin bir gn beklerim." "Evet, hatta iki gn. Sonra Duby oraya inip onu dar karr. Duby yal Manan'dan daha kuvvetli." "Ama Manan simsizler'in hizmetinde, Duby deil. Labi-rent'te Duby'nin gitmemesi gereken yerler var; hrsz bunlardan birinde." "E, yleyse imdiden kirlendi demektir-" "Orada lmyle de temizlenecek," dedi Arha. Kossil'in yz ifadesinden kendi yznde garip bir eyin olmas gerektiini anlyordu. "Buras benim topraklarm rahibe. Efendilerinim emrettii gibi burasyla ben ilgilenmeliyim. lmle ilgili daha fazla derse ihtiyacm yok." Kossil'in eki, can skc ve souk yz, bir l kaplumbaa-snn kabuuna ekildii gibi, balnn iine ekildi. "Nasl is-terseniz hanmefendi." Tanr Kardeler'in sunann nnde ayrldlar. Arha, bu kez duraksamadan Kk Ev'e gitti ve Manan' kendisine refakat et-mesi iin ard. Kossil'le konutuundan beri ne yapmas gerektiini biliyordu. Manan ile birlikte tepeye trmanarak Taht Binasi'na, oradan da Altmezar'a gittiler. Birlikte uzun kap kulpunu amak iin a-balayarak Labirent'in demir kapm atlar. Burada lambalarm yakarak ieri girdiler. Arha nde, Boyal Oda'ya doru, oradan da Byk Hazine Odasi'na doru ilerlediler. Hrsz fazla uzaa gidememiti. Manan ile Arha, kaplumbaa hzyla be yz adm kadar gitmemilerdi ki ona rastladlar; bir kenara atlm aput yn gibi dar koridora kmt. Dmeden nce asasn drmt; asa ondan biraz ileride duruyordu. Az kanl, gzleri de yar ackt. "Yayor," dedi, diz km, byk sar eli kara boynun stnde, adamn nabzm yoklayan Manan. "Onu boazlayaym m

79 hanmefendi?" "Hayr. Onu canl istiyomm. Onu kaldr ve peimden getir." "Canl m?" dedi Manan, rahatsz rahatsz. "Ne iin, kk hanm?" "Mezarlar'n klesi olmas iin! enene hakim ol da dedii-mi yap." Yz her zamankinden daha melankolik olan Manan itaat etti; gen adam uzun bir bohaymasna zahmetle omuzuna ykledi. Srtndaki ykle Arha'nn arkasndan sendeleyerek yryordu. Bu halde uzun sre gidemezdi. Geri dnerken birok kere durup Manan'n soluklanmasn beklediler. Her durdukla-nnda koridor, bir dierinin ayn oluyordu: Ykselerek kemer eklim alan grimsi sar, sk skya rlm talar, eri br ta zemin, l hava; nefes nefese homurdanan Manan, kprdamadan yatan yabanc, koridorda her iki ynde karanla doru daralan ktan kubbe iinde donuk donuk yatan iki lamba. Her du-rularnda Arha, yannda getirdii mataradan adamn kuru az-na biraz su damlatyordu; yava yava, geri gelen yaam onu ldrmesin diye. "Zincirler Odasi'na m?" diye sordu Manan, demir kapya kan geide girdikleri nde; bu soru zerine Arha ilk defa bu tutsa nereye gtrmesi gerektiin! dnd. Bilmiyordu. "Oraya deil, hayr," dedi, her zaman olduu gibi dumann, kt kokunun, keelemi, dilsiz ve grmeyen yzlerin hatra-syla ii kalkarak. Ayrca Kossil de Zincirler Odasi'na gelebilir-di. "Labirent... Labirent'te kalmal ki sihir gcne yeniden ka-vuamasn. yle bir oda bulabilir miyiz..." "Boyal Oda'nn kap, kilidi ve bir dikizleme delii var, hanmefendi. Eer kaplarn bir ie yarayacam dnyorsanz." "Burada hi gc yok. Onu oraya gtr Manan." Bylece Manan onu geldikleri yolun yarma kadar geri srkledi, glkle ilerleyerek ve itiraz edemeyecek kadar nefes nefese. Sonunda Boyal Oda'ya girdiklerinde Arha, kendi uzun ve ar klk yn pelerinin! kararak tozlu zeminin zerine serdi. "Onu bunun stne yatr," dedi. 80 Manan melankolik bir hayretle hrldayarak bakakald. "Kk hanm-" "Ben adamn yaamasn istiyorum Manan. Souktan lecek, bak imdi de nasl titriyor." "Giysiniz kirlenecek. Rahibe'nin giysisi. O bir inansz, bir erkek," dedi Manan dnmeden; kk gzleri sanki ac ekiyormu gibi kryordu. "O zaman pelerini yakp yeni bir tane dokuturum. Haydi Manan!" Bunun zerine Manan itaat ederek eildi ve tutsa srtndan siyah pelerinin zerine devirdi. Adam l gibi kprdamadan yatyordu ama boynundaki damar kuvvetle atyor, arada bir gelen kaslmalarla vcudu yatt yerde titriyordu. "Zincirlenmesi gerek," dedi Manan. "Tehlikeli birine benziyor mu?" dedi alayla Arha; fakat Manan tutsan balanabilecei, talara raptedilmi demir bir halka

gsterince, Zincirler Odasi'na gidip zincir ve kay getirmesine izin verdi. Manan sylene sylene, gidecei yn kendi kendine mrldana mrldana koridorlardan aa yrd; bundan nce de Boyal Oda'ya gidip gelmiti ama hi kendi basma deil. Arha'nn tek lambasnn nda duvardaki resimler hareket ediyor, seiriyor gibi grnyordu; byk sarkk kanatlaryla zaman olmayan bir kasvet iinde, melmi veya ayakta duran, o grlmemi insan biimleri. Arha diz kp azar azar tutsan azna su damlatt. So-nunda adam ksrd ve elleri dermanszca mataraya uzand. Arha onun su imesine izin verdi. Yz srlsklam, kan, toz toprak bulam bir halde srtst yatt ve Arha'nn anlamad bir dilde bir iki kelime bir eyler mrldand. Sonunda Manan, bir zincir, anahtaryla birlikte byk bir asma kilit ve insann beline oturup kilitlenen demir bir kelepe srkleyerek geri dnd. "Yeterince sk deil, karabilir," diye homurdand son halkay duvara raptedilmi halkaya kilitlerken. "Hayr, bak." Artk tutsandan daha az korkan Arha, elinin demir kelepe ile adamn gs arasna girmediin! gsterdi. 81 "En az drt gn daha alk ekmezse kamaz." "Kk hanm," dedi Manan szlanarak, "hesap sormak gibi olmasn ama... bir kle olarak simsizler'in ne iine yarayabilir ki? O bir adam, kk bir adam." "Sen de bir salaksn Manan. Haydi iine devam et ve yaygara yapmay da brak." :| Tutsak onlan parlak, yorgun gzlerle izliyordu. "Asas nerede Manan? te burda. Bunu ben alacam, iinde sihir var bunun. Aa, bir de bu; bunu da alacam," ve evik bir hareketle adamn tniinin yakasndan grnen gm zinciri yakalayp, adam Arha'nn kollarm tutup onu durdurmaya alrken basndan koparrcasna kard. Manan adamn srtm tekmeledi. Arha zinciri, adamn ulaamayaca bir yerde, tepesinde sallad. "Bu senin tlsmn m byc? Pek de bir eye benzemiyor, daha iyisini bulamadn m? Bunu senin iin saklayacam." Ve Arha zinciri kendi basndan geirip, uunda asl olan eyi, ynl cppesinin ar yakasnn altna saklad. "Onun ne ie yaradm bilmiyorsun," dedi adam, son derece bouk bir sesle, Karg dilini yalan yanl telaffuz ederek, ama yeterince anlalacak bir ekilde. Manan, adam bir kere daha tekmeledi; bunun zerine adam acyla hafife homurdand ve gzlerin! kapatt. "Rahat brak Manan. Gel." : Arha odadan ayrld. Sylene sylene, Manan da onu takip etti. O gece, Mahal'in tm klar sndkten sonra, Arha tekrar tepeye trmand; tek basma. Matarasn Taht'n arkasndaki odada bulunan kuyudan doldurdu; suyu ve byk, yass, mayasz bir karabuday pidesini Labirent'teki Boyal Oda'ya gtrd. Bunlar, kapnn i tarafna, tutsan ancak yetiebilecei bir ye-re brakt. Adam uyuyordu ve hi kprdamad. Arha Kk Ev'e dnd ve o gece o da uzun uzun, derin derin uyudu. Akamst erkenden, tek basma Labirent'e geri dnd. Pide ortada yoktu ve matara da kurumutu; yabanc srtm duvara dayam oturuyordu. Yz, kirden ve yara kabuklarndan hala i-

82

,-/

ren bir haldeydi ama tetikte olduunu belirten bir ifadesi vard. Arha odann kar tarafnda, zincirli olduu iin, byk bir ihtimalle adamn ulaamayaca bir yere geti ve ona bakt. Sonra baklarm evirdi. Fakat zellikle bakabilecei bir yer yoktu. Bir eyler Arha'nn konumasn engelliyordu. Sanki korkuyor-mu gibi kalbi arpyordu. Ondan korkmas iin hibir neden yoktu. Adam onun ellerindeydi. "Ik olmas ok ho," dedi adam, Arha'y rahatsz eden yumuak ama derin bir sesle. "Senin adn ne?" diye sordu Arha otoriter bir edayla. Sesi kendisine normalin dnda yksek ve ince gelmiti. "ey, genellikle bana evik Atmaca derler." "evik Atmaca m? Senin adn bu mu?" "Hayr." "O halde, senin adn ne?" "Bunu sana syleyemem. Sen Mezarlar'n Tek Rahibesi misin?" "Evet." "Sana ne derler?" "Bana Arha derler." "Yenilip yutulmu olan- anlam bu mu?" Adamn kara gzleri onu dikkatle izliyordu. Hafife glmsedi. "Senin adn ne?" "Benim adm yok. Bana sorular sorup durma. Nereden geliyorsun?" " Adalar'dan, Bat'dan." "Havnor'dan m?" Arha'nn bildii, Adalar'a ait tek ehir veya ada ismiydi bu. "Evet, Havnor'dan geliyorum." "Buraya neden geldin?" "Atuan Mezarlar benim halkm arasnda da bilinir." "Ama sen bir kafir, bir inanszsn." Adam bam sallad. "Yo hayr. Rahibe. Ben karanln g-lerine inanrm! Ben simsizler'le baka yerlerde de karlatm." "Nerede baka yerlerde?" 83 "Adalar Diyar'nda - Adalar'da- buras gibi Topran Kadim Gleri'ne ait yerler var. Fakat hibiri buras kadar byk deil. Baka hibir yerde tapnaklar, rahibeleri yok, buradaki gibi tapnlmyor onlara baka yerlerde." "Sen de onlara tapnmak iin geldin," dedi Arha alayla. "Ben onlar soymak iin geldim," dedi adam. Arha adamn ciddi yzne bakt. "Kendini beenmi!" "Kolay olmayacam biliyordum." "Kolay m! Byle bir ey olamaz. Eer bir inansz olmasaydn bunu bilirdin. simsizler, kendilerine ait olan korurlar." "Benim aradm ey onlarn deil." "Tabii, mutlaka senindir, yle deil mi?" "Benim hakkm olan bir ey." "Sen nesin o halde - bir tanr m? Kral m?" Arha orada zincirlenmi, kir iinde, yorgunluktan bitmi bir halde oturan adam batan aa szd. "Sen hrszdan baka bir ey deilsin!"

Adam hibir ey demedi ama baklar Arha'nnkilerle karlat. "Bana bakamazsn!" dedi Arha ciyak ciyak. "Hanmm," dedi, "Sizi gcendirmek niyetinde deilim. Ben bir yabancym, sizin snrlarnza izinsiz girmi biri. Ne sizin adetleriniz! biliyorum, ne de Mezarlar'n Rahibesi'ne gsterilme-si gereken saygy. Ben sizin insafnza kalmm ve eer sizi gcendirdiysem zr dilerim." Arha konumadan durdu ve biraz sonra yzne ate bast-n, bir aptal gibi yanaklarna kan hcum etmeye baladm fark etti. Ama adam ona bakmyordu ve yanaklarnn kzardm grmedi. Arha'nn szne uymu, kara baklarm baka yere evir-miti. Bir sre her ikisi de konumad. Etraflarm evirmi olan boyal ekiller, zgn, kr gzlerle onlar izliyordu. Arha tatan bir srahi doluu su getirmiti. Adamn gzleri habire buna kayyordu; bir sre sonra Arha, "stiyorsan i," dedi. Adam derhal kendisini srahiye doru srkledi ve sanki bir arap kadehiymiesine kolaylkla kaldrarak byk yudumlarla 84 ,^"" iti. Sonra giysisinin kolunun bir kesini slatarak, elinden geldiince, yzndeki ve elindeki kirleri, kabuk tutmu kanlar, rmcek alarm temizledi. Bir sre bu ile urat; kz da onu seyrediyordu, ini bitirdiinde daha iyi grnyordu ama yapt bu kedi temizlii yznn bir yanm kaplayan yaralar ortaya kard: Sanki korkun irilikteki bir penenin paralayan trnaklaryla yaplm, gznden azna kadar drt paralel kabart halin-de uzanan, esmer cildi zerinde beyaz beyaz duran, oktan iyilemi eski yaralar. "Onlar ne?" dedi kz. "O yara." Adam hemen cevap vermedi. "Ejderha m?" dedi, kmsemeye alarak. Buraya kurba-niyla alay etmek iin inmemi miydi zaten, ona kendi aresizli-iyle ikence etmek iin? "Hayr, ejderha deildi." "Sen bir ejderha efendisi deilsin, en azndan, o halde." "Yo," dedi adam biraz gnlszce, "ben bir ejderha efendi-siyim aslnda. Ama yaralar ondan nce oldu. Sana daha nce Karanlk Gler'le karlatm sylemitim, baka yerlerde. Bu benim yzmdeki iaret de simsizler'in akrabalarndan biri-ne ait. Ama artk o isimsiz deil, nk ismini rendim, sonun-da." "Ne demek istiyorsun? Ne ismi?" "Bunu sana syleyemem," dedi adam ve yz ciddi olduu halde glmsedi. "Bunlar samalk, deli samas, kstahlk. Onlar isimsizler! Sen ne dediini bilmiyorsun-" "Senden bile daha ok biliyorum Rahibe," dedi adam, sesi gitgide derinleerek. "Bir daha bak!" Adam basn, Arha yana-ndaki drt korkun izi grmek zorunda kalsn diye evirdi. "Sana inanmyorum," dedi Arha, sesi titreyerek. "Rahibe," dedi adam kibarca, "sen pek yal deilsin; Karanlk Varlklar'a pek uzun sredir hizmet ediyor olamazsn." "Ama ettim. ok uzun sredir! Ben lk Rahibe'yim, Yeniden Doan. Ben bin yldr efendilerime hizmet ediyorum ve on85

dan nce bir bin yl daha. Ben onlarn hizmetkar, onlarn sesi ve onlarn elleriyim. Ve Mezarlar' kirietip grlmemesi gerekene bakanlardan onlar adna alanm! Yalanlanna ve vnmeleri-ne bir son ver; anlamyor musun, bir szmle muhafzm gelip senin basn gvdenden ayrr. Veya buradan gidip kapy stne kilitlersem, o zaman kimse asla buraya gelmez; sen burada, karanlkta lrsn ve benim hizmet ettiim o varlklar senin etini yerler, ruhunu yutarlar ve kemiklerim burada tozun iine brakrlar." ! Adam yavaa, evet anlamnda bam sallad. " Arha kekeleyerek syleyecek sz bulamaynca, bir rzgar gibi odadan kp akrtyla kapy kilitledi. Brak, geri gelmeyeceim dnsn! Brak, orada, karanlkta terlesin, kfretsin, litresin ve o yalan yanl, ie yaramaz sihirlerim yapmaya alsn! Fakat Arha zihninde onun, tpk daha nce demir kapnn yannda grm olduu gibi, gneli bir ayrda sere serpe yatan koyunlar misali, uyumak iin uzandm grebiliyordu. Arha kilitli kapya tkrp kirlerden arnmak iin bir iaret yapt ve neredeyse koar admlarla Altmezar'a gitti. Taht Binasndaki tavan kapana doru duvar kenanndan giderken, parmaklar, tan donmu dantele benzeyen dzgn yzeyim ve izlerini sprd. Lambasn yakp bir kerecik daha, bir an iin, zamann oymu olduu talar, duvarlarn o tatl l-tsn grme istei sard iini. Gzlerini sk sk yumarak aceleyle yoluna devam etti. 86 VII BYK HAZNE ODAS GNLK trenler ve grevler hi bu kadar ok, bu kadar nemsiz ve bu kadar uzun gelmemiti. Solgun yzleri, sinsi halleriyle kk kzlar, yerinde duramayan renciler, baklar kat ve souk ama yaamlar gizli kskanlk, dert, kk ihtiraslar ve nafile arzularn ekimesinden ibaret olan rahibeler - arasnda yaad ve insani dnyasn! meydana getiren tm bu kadnlar, imdi ona hem ackl hem de skc geliyordu. Fakat byk glere hizmet veren, merhametsiz Gece'nin rahibesi olan kendisi, bu nemsizliin dndayd. O, gnlk ya87 amlarnn ezici anlamszlm; tek zevki, mercimek yemeinize komunuzdan bir para daha byk iya paras koyabilmek olan gnleri umursamak zorunda deildi... O, gnlerden tamamen kurtulmutu. Yeraltnda hi gndz olmazd. Her zaman ve sadece gece vard, i Ve o bitmez gecenin iinde de, tutsak'. Demirlerle balanm, taahapsolmu, onun gelmesini veya gelmemesini; ona gnlnn diledii gibi su, ekmek ve yaam veya bir bak, bir cellat kasesi ve lm getirmesin! bekleyen, karanlk sanatlarla uraan esme(| adam. * Kossil'den baka kimseye adamdan sz etmemiti ve Kosstf de baka kimseye sylememiti. Adam gn gecedir Boyal Oda'da kalyordu ve Kossil Arha'ya onun hakknda bir ey sor-mamt. Belki

de onun ldn ve Arha ile Manan'n onu Kemikler Odasi'na tadklarm varsayyordu. Kossil bir eyi oluru-na brakacak cinsten biri deildi; ama Arha kendi kendine Kos-sil'in sessizliinde tuhaf bir ey olmadm tekrarlyordu. Kossil her eyin sakl tutulmasn ister ve soru sormaktan nefret ederdi. Ve ayrca Arha ona iine karmamasn sylemiti. Kossil sadece sylenenleri yapyordu. Bununla beraber, adamn lm olduu varsaylacaksa, Arha onun iin yemek isteyemezdi. Bu yzden, Byk Ev'in kiler-lerinden elma ve kuru soan almann yan sra, kendi de yemek yemeden idare ediyordu. Tek basma yemek istiyormu gibi davranarak, sabah ve akam yemeklerim Kk Ev'e yollamalarm salamt; her gece yiyecekleri Labirent'teki Boyal Oda'ya in-diriyordu, orbalar hari hepsini. Her seferinde drt gn sren, gn boyu tutulan orulara alkt; bu aklna bile gelmiyordu. Labirent'teki adam, kzn ekmek, peynir ve fasulyeden oluan bereketsiz porsiyonlarm, sinek yutan kurbaalar gibi yiyordu: Hop! gitti. Be veya alt kere daha ayn eyi yapabilecei aka grlyordu; fakat o yine de kza, sanki kendisi kzn konuuy-mu, kz da, Arha'nm yklerde duyduu Tanrkral'm sarayndaki, kzarm etler, tereyal ekmekler ve kristaller iindeki araplarla bezenmi ziyafet sofralarmn sahibesiymi gibi, arbal/ 88 bir ekilde teekkr ediyordu. ok garip biriydi. " Adalar neye benziyor?" Arha aaya fildiinden kk katlanr bir tabure getirmiti, bylece onu sorgulad zamanlar ya ayakta durmak ya da yere, onun seviyesine oturmak zorunda kalmyordu. "Bir sr ada var. Krkn krk misli diyorlar, sadece Adalar Diyar'nda; sonra Uyreler var; imdiye kadar kimse tm Uy-reler'i gezemedi, adalarm da sayamad. Her ada dierinden farkldr. Ama belki de aralarnda en gzel olan Havnor'dur, dnyann ortasndaki byk toprak paras. Havnor'un gbeinde, ii gemilerle dolu bir krfezde Havnor ehri var. ehrin kuleleri beyaz mermerden yaplm. Her prensin ve tccarn bir kulesi var, btn kuleler birbiri zerinden ykseliyor. Evlerin atlar krmz kiremitten, kanallarn zerindeki tm kprler krmz, mavi ve yeil mozaikle ilenmi. Sonra, prenslerin beyaz kulelerden dalgalanan bayraklar da rengarenk. En yksek kuleye Erreth-Akbe'nin Klc sapldr, ge doru uzanan sivri tepeli bir kule gibi. Havnor'da gne doduunda, nce klcn keskin yerine vurarak onu parlatr ve gne battnda da Kl daha bir sre akamn stnde altn gibi parlar." "Erreth-Akbe kimdi?" diye sordu kz kurnazca. Adam basn kaldrp kza bakt. Bir ey sylemedi ama biraz srtt. Sonra, sanki fikrini deitirmi gibi, "Aslnda burada onun hakknda az ey biliyor olabilirsiniz. Belki de Karg lkele-ri'ne gelmesinden baka hibir ey. Peki ya o yknn ne kadarm biliyorsun?" dedi. "Byclk asasn, tlsmm ve gcn kaybettiim - senin gibi," diye cevaplad kz. "Yksek Rahip'ten kaarak batya gitmi ve ejderhalar onu ldrm. Ama buraya Mezarlar'a gelseydi ejderhalara gerek kalmazd." "Doru sze ne denir," dedi tutsa. Bu konuda bir tehlike sezdii iin Arha daha fazla Erreth-Akbe

hakknda konumak istemedi. "Onun bir ejderha efendisi olduunu sylyorlar. Sen de bir ejderha efendisi olduunu sylyorsun. Sylesene, nedir bu ejderha efendisi?" 89 Arha'nn konuma tonu hep alayc, adamn cevaplar dorudan ve ackt, sorular ciddiye alrmasna. J "Ejderhalarn konumay kabul ettii kii," dedi adam, "bir ejderha efendisidir; en azndan meselenin esas bu. Birok insann sand gibi bu, ejderhalara hkmetme ustal deildir. Ej-derhalara kimse hkmedemez. Konu bir ejderha olursa akla gelen soru da hep ayndr: Seninle konuacak m yoksa seni yiyecek mi? Eer yiyeceine deil de konuacana gvenebilirsen, ite o zaman bir ejderha efendisi olursun." "Ejderhalar konuabiliyor mu?" "Elbette! Biz insanlarn ok zor rendii, by ve ekillendirme iin tlsmlar yaparken blk prk kullandmz Kadim Dil'de konuurlar. Hibir insan o dili tam anlamyla bilemez, onda birini bile bilemez. Bunu renecek kadar vakti yoktur. Ama ejderhalar binlerce yl yaarlar... Senin de tahmin edecein gibi, onlarla konumaya deer." "Atuan'da ejderha var m?" "Asrlardr yok sanrm; Karego-At'ta da yok. Ama en ku-zeydeki adanz Hur-At-Hur'da, dalarda hala ejderhalar olduu-nu sylyorlar, Adalar'da artk hepsi en batdalar, hi insan yaamayan, ok az insann urad uzak Bat Uyreleri'nde. Eer ackrlarsa doularndaki topraklara saldrrlar; ama bu ok ender olur. Ben onlarn dans etmek iin toplandklar aday grdm. Byk kanatlaryla daireler izerek uuyorlard, sonbaharda uuan sar yapraklar gibi bir ieri bir dar, bat denizi ze-rinde yksee, daha yksee." Gzlerinin nnde canlanan grntyle, baklar duvarlardaki siyah resimleri, duvarlar, topra ve karanl delerek, gnein kavutuu yere kadar kesintisiz uzanan ak denizi ve altn rzgardaki altn ejderhalar grd. "Yalan sylyorsun," dedi kz hiddetle, "bunlar uyduruyor-sun." Adam aknlkla ona bakt. "Neden yalan syleyeyim ki Arha?" "Kendimi bir salak, bir aptal gibi hissedeyim, korkaym diye. Kendini bilge, cesur, gl, bir ejderha efendisi filan olarak 90 gsteresin diye. Ejderhalar dans ederken grmsn, Havnor'un kulelerini grmsn, bilmediin de bir eycik yok. Ve ben de hibir ey bilmiyorum ve hibir yere de gitmedim. Fakat btn bildiin yalan! Sen bir hrsz ve bir tutsaktan baka bir ey deilsin; senin bir ruhun yok ve bir daha da buray hi terk edemeyeceksin. Okyanuslar varm, ejderhalar, beyaz kuleler rnuleler varm hi fark etmez, nk bir daha onlar gremeyeceksin; bir daha gnein m bile gremeyeceksin. Benim btn bildiim ey karanlktr, yeraltndaki gece. Ve gerekten varolan tek ey de budur. Sonuta, bilmen gereken tm gerek de budur. Sessizlik ve karanlk. Sen her eyi biliyorsun byc. Ama ben bir tek ey biliyorum - tek gerei!" Adam bam edi. Bakra alan kahverengi elleri, dizleri zerinde

hareketsizdi. Kz adamn yanandaki drt yaray grd. Adam karanln daha derinlerine gitmiti; lm ondan daha iyi biliyordu, lm bile... iinde ona kar bir nefret kabard, bir an iin bu duygu onu bodu. Neden orada o kadar biare ve o kadar gl oturuyordu? Neden onu malup edemiyordu? "Bu yzden yaamana izin verdim," dedi birdenbire Arha, bir an bile ne dediini dnmeden. "Bana byclerin numaralarm nasl yaptklarm gstermeni istiyorum. Bana gsterebilecek bir sanatn kald srece yaayabilirsin. Eer byle bir sanatn yoksa, hepsi samalk ve yalandan ibaretse, o zaman iin bitti demektir. Anlyor musun?" "Evet." "ok iyi. Yap yleyse." Bir dakika iin adam bam elleri arasma alarak duruunu deitirdi. Demir kemer onun rahat etmesine hep engel oluyordu, sadece dmdz yattnda rahat edebiliyordu. Sonunda basn kaldrd ve son derece ciddi, konumaya balad. "Dinle Arha. Ben bir Byc'ym, yani senin sihirbaz dediin ey. Benim belirli bir sanatm ve baz glerim var. Bu bir gerek. Ayn zamanda, burada. Kadim Glerin Mahalli'nde benim gcmn ok az olduu ve hnerlerimin bana bir fayda salamad da bir gerek. u anda sana gzbaclk yapp, bir sr 91 acaiplikler gsterebilirim. Bu bycln en nemli ksmdr Ben ocukken bile gzbaclk yapabiliyordum; burada bile yapabilirim bunlar. Ama bunlara inanrsan, korkarsn ve eer korku seni hiddetlendirirse beni ldrtmek isteyebilirsin. Eer bunlara inanmazsan, bunlar sadece bir aldatmaca, bir yalan olarak grebilirsin, ve biraz nce sylemi olduun gibi yine ben haya-tm kaybederim. u anda tek amacm ve arzum hayatta kalmak." Bu szler Arha'y gldrd ve "Aa, bir sre daha hayatta kalacaksn, bunu anlamadn m? Aptalsn sen! Tamam, bu gzba-larn gster bana. Bunlarn aldatmaca olduunu kabul edip bunlardan korkmayacam. Aslnda gerek olsalar da korkmazdm zaten. Ama yap bakalm. Kymetli postun emniyette, en azndan bu gece iin." Bu szler zerine de adam gld, biraz nce Arha'nn gld gibi. Adamn hayatm bir top gibi birbirlerine atp duruyorlar, oynuyorlard. "Sana ne gstermemi istersin?" "Ne gsterebilirsin?" "Her eyi." "Amma yksekten atyorsun." "Hayr," dedi adam, biraz tahrik olduu grlyordu. "Atmyorum. En azndan atmak istemiyorum." "Bana grlmeye deer bulduun bir eyi gster. Herhangi bir ey!" Adam bir sre bam eip ellerine bakt. Hibir ey olmad. Arha'nn lambasnn iindeki yal mum donuk donuk ve titremeden yanyordu. Duvarlardaki siyah resimler, gzleri donuk bir krmz ve beyazla boyanm uamayan o ekiller, hem onun hem de dierinin zerine doru bydler adeta. Hi ses yoktu. Arha, hayal krklna urayarak ve bir bakma da kederlenerek iini ekti. Adam zayft; byk eylerden sz ediyordu ama bir ey yapamyordu, yi bir

yalancdan baka bir ey deildi; hatta iyi bir hrsz bile deildi. "Eee," dedi sonunda Arha ve kalkmak iin eteklerin! toplad. Arha kprdannca yn garip bir ekilde 92 hrdad. yle bir stne baknca aknlktan kalakald. Yllardr giydii o ar siyahlar yok olmutu; elbisesi turkuvaz renginde ipektendi, akam havas gibi parlak ve yumuak. Kalalanndan an eklinde aa doru dklyordu; tm etek, gm tellerle, minik incilerle ve kristal krntlaryla ilenmiti, yle ki tpk Nisan yamuru gibi yumuack prldyordu. Dili tutulmu gibi bycye bakt. "Beendin mi?" "Nereden-" "Bir zamanlar, Havnor'daki Yeni Saray'da, Gndnm Kutlamalar'nda bir prensesin stnde grdm bir elbise bu," dedi adam, yaptndan memnun bir ekilde elbiseyi szerek. "Bana grlmeye deer bir ey gstermemi sylemitin. Ben de sana, seni gsterdim." "Yok et - yok et bunu." "Sen bana kendi pelerinin! verdin," dedi adam sanki gcenmi gibi. "Ben sana bir ey veremez miyim? Neyse, merak etme. Bu sadece bir gzba; bak." Parmam kprdatt belli bile olmad, kesinlikle tek bir sz bile sylemedi ama ipein mavi ihtiam yok oldu ve Arha kendi kaba siyah giysileri iinde kald. Kz bir sre kprdamadan kald. "Senin grndn gibi olup olmadm nasl anlayabilirim?" dedi sonunda. "Anlayamazsn," dedi adam. "Sana nasl grndm bilemiyorum ki." Kz tekrar derin derin dnd. "Beni, seni baka trl grmem iin kandrm ola-" Kz szn birden kesti, nk adam elini kaldrarak ksa, ufack bir hareketle yukary iaret etmiti. Kz onun bir tlsm yaptm zannederek aceleyle kapya doru ekilmiti; ama adamn el hareketini izleyince gzleri, yksek, karanlk, kubbemsi tavandaki, kiz Tanrlar tapnana alan kk kare eklindeki dikizleme deliine iliti. Dikizleme deliinden hi k gelmiyordu; kz hibir ey gremiyor, yukarda herhangi birinin sesini duymuyordu; fakat 93 adam iaret etmiti ve sorgulayan baklar kzn zerindeydi. Her ikisi de bir sre kprdamadan durdular. "Senin bylerin, ocuklar iin ahmaklk sadece," dedi Arha ak seik. "Numaralardan ve yalanlardan ibaret. Yeterince grdm. simsizler'e yedirileceksin. Bir daha gelmeyeceim." Arha lambasn alarak dan kt ve demir srgleri yerine serte ve grltyle itti. Sonra kapnn hemen nnde durdu ve dehet iinde kald. Ne yapmalyd? Ks sil ne kadarm grm veya duymutu? Ne konuuyorlard? Tutsaa sylemeye niyetli olduu eyleri syleyemiyordu sanki. Adam hep onun karan, ejderhalardan, kulelerden, simsizler'e isim

vermekten, yaamak istediinden ve zerine yatma-s iin verdii pelerinine minnettar olduundan sz ederek kar-tryordu. Hibir zaman sylemesi gereken eyi sylemiyordu, l Arha ona, hala gsnde gizli gizli tad tlsm hakknda bu ey soramamt. | Bu da kt olmamt; Kossil dinlediine gre. yi de ne olurdu ki, Kossil nasl zarar verebilirdi ona? Daha kendi kendine soruyu sorarken, cevab biliyordu. Kafesteki ahini ldrmekten kolay bir ey yoktur. Adam, tatan kafesin iinde zincirlenmi, aresizdi. Sadece bu gece, Tanrkral'n Rahibe-si'nin, hizmetkar Duby'yi onu boazlamak iin gndennesi yeterli olurdu; veya eer Duby ve Kossil Labirent'! bu noktaya kadar bilmiyorlarsa bile, Kossil'in tm yapaca dikizleme deliin-den aa. Boyal Oda'ya biraz zehir-tozu dkmek olurdu. Kossil'in kutular ve ieler doluu ktlk malzemesi vard, kimisi yemei ve suyu zehirlemek iin, kimisi havay zehirleyip uzun sre o havay koklayan birini ldrmek iin. Bylece sabaha kadar lm, her ey de bitmi olurdu. Bir daha da Mezarlar'n altnda k olmazd. Arha, darack ta yollardan, Manan'n, karanlkta yal bir kurbaa gibi sabrszca melmi bekledii Altmezar'n girime doru kotu. Manan Arha'nn tutsaa yapt ziyaretlerden rahatsz oluyordu. Arha onun Boyal Oda'ya kadar gelmesine izin vermiyordu; bu ekilde bir anlamaya varmlard. Kz imdi, Ma94 nan'n orada elinin altmda olmasma sevindi. En azndan ona gvenebilirdi. "Manan, dinle. Boyal Oda'ya gideceksin, hemen imdi. Adama, onu Mezarlar'n altna diri diri gmmeye gtrdn, syle." Manan'n kk gzleri parlad. "Bunu yksek sesle syle. Zinciri a ve onu-" Durdu, nk tutsa en iyi nerede saklaya-bileceine dair bir karara varmamt. "Altmezara," dedi Manan, sabrszca. "Hayr aptal. Bunu sylemeni syledim, yapmam deil. Bekle-" Nerede Kossil ve Kossil'in casuslarndan korunabilirdi? Kos-sil'in gelmeye cesaret edemeyecei tek yer, yeraltnn en derin, simsizler'in topraklarnn en kutsal ve en gizli yerinden baka hibir yer deildi. Yine de Kossil hemen hemen her eye cesaret etmez miydi? Karanlk yerlerden korkuyor olabilirdi ama amac-na ulamak iin korkusunu denetleyebilirdi. Kimse Kossil'in, Thar'dan veya Arha'nn daha nceki yaamndan, hatta geen yllarda kendi yapm olabilecei gizli keif gezilerinden Labi-rent'in plannn aslnda ne kadarm renmi olabileceini bile-mezdi; Arha onun grndnden daha fazlasn bildiinden kukulanyordu. Ama renmi olamayaca tek bir yn vard: En iyi saklanan su". "Adam benim yolunu gstereceim yere getireceksin ve bunu karanlkta yapacaksn. Sonra, ben seni buraya geri getirdi-imde Altmezar'da bir mezar kazacaksn ve bir tabut yapacaksn; bunu mezara bo olarak koyacaksn ve sonra tekrar mezar rteceksin; yle ki bunu arayan biri el yordamyla arayp bula-bilsin. Derin bir mezar. Anlyor musun?" "Hayr," dedi Manan, ters ters ve sinirle. "Km, bu aldatmaca akllca deil, yi deil. Burada bir adam bulunmamal! Bunun bir cezas vardr..,"

"Evet, yal bir aptaln dili kesilecek! Sakn bana neyin akllca olduunu sylemeye kalkma. Ben Karanlk Varlklar'n emir-lerine uyuyorum. Beni izle!" "zgnm, kk hanm, zgnm..." 95 Birlikte Boyal Oda'ya dndler. Burada, Manan ieri girip halkadaki zincirleri zerken Arha tnelin dnda bekledi. Kaln sesin, "imdi nereye Manan?" diye sorduunu ve ksk pes bir sesin ters ters, "Senin diri diri gmleceini sylyor hanm efendi. Mezar Talar'nn akma. Ayaa kalk!" diye cevap verdiim duydu. Ar zincirlerin, bir krba gibi sakladm iitti. Tutsak, kollar Manan'n deri kemeriyle bal olarak dar kt. Manan arkasndan, adam ksa bir tasma kaysyla kpek tutar gibi tutuyordu ama tasma adamn belindeydi ve kay da demirdendi. Adamn gzleri kza evrildi fakat kz mumu sn-drd ve tek bir sz sylemeden karanlkta yola koyuldu. Derhal, Labirent'te ksz dolat zamanlar yapt gibi yava ama olduka dzenli admlarla, parmaklarnn ucuyla ok hafife ama hemen hemen srekli olarak iki taraftaki duvarlar taraya-rak, gitmeye balad. Manan ile tutsak, tasma kay yznden tkezleye tkezleye, sakil bir ekilde arkadan geliyorlard. Fakat karanlkta gitmeleri gerekiyordu; nk Arha her ikisinin de bu yolu renmelerim istemiyordu. Boyal Oda'dan sola don, bir akl ge; sonraki saa don, sadaki akl ge; sonra uzun kavisli yolu geip, uzun, kaygan ve normal bir insan aya iin ok dar olan bir kat merdivenden aa. Bu merdivenlerden sonrasna Arha hi gitmemiti. Hava burada daha ktyd; ok durgundu ve kendine zg keskin bir kokuu vard, izleyecei yol, hatta bunlar anlatrken Thar'n kulland ses tonu bile aklndayd. Basamaklardan aa (arkasnda zifiri karanlkta tutsak tkezledi ve Arha, Manan'n birdenbire kuvvetli bir ekile onu ayakta tuttuunu ve adamn nefesinin kesildiini duydu) ve merdivenlerin hemen dibinden sola doru. Sol taraftan giri geip, ilk saa sapp, sadan ileri. Tneller keli ve eriydiler, hibiri dmdz gitmiyordu. "Sonra Hendek'in kenarndan gemelisin," dedi Thar'n sesi, zihninin karanlklarndan, "yol ok dardr". Kz admlarm yavalatarak eildi ve nndeki yolun zemi-nini eliyle yoklad. imdi koridor, uzun bir sre dz devam ediyor, yolcuya sahte bir gven veriyordu. Aniden yeri yoklayan 96 eli, o ana kadar nndeki ta ellemeyi ve sprmeyi hi brakmam olan eli, hibir ey hissetmedi. Burada tatan bir knt, bir kenar vard: kenardan sonra da boluk. Sada, koridorun duvar dimdik ukura dalyordu. Solda ise, ancak bir kar genili-inde, kayadan bir knt veya bir kenar ta vard. "Burada bir ukur var. Yznz soldaki duvara doru donun, duvara yapn ve yan yan gidin. Ayanz kaydrarak y-rtn. Manan zincirleri iyi tut... Kenara geldiniz mi? Gittike daralyor. Arlmz topuklarnza vermeyin. Evet, ben ukuru getim. Bana elini uzat. Tamam..." Tnel, yanlara alan bir sr girile kk zigzagiar halin-de

ilerliyordu. Bunlarn bazlarndan geerken, ayak sesleri garip bir ekilde, derin derin yanklanyordu; bundan da garibi, insan ieri doru eken belli belirsiz bir esinti de hissediliyordu. Bu koridorlar da biraz nce gemi olduklar ukur gibi ukurlarla son buluyordu herhalde. Belki de Labirent'in bu alt bl-mnn altnda bo bir yer, ok derin ve ok geni, byk bir maara bulunuyordu, yle ki Altmezar maarasnn bile yannda kk kalaca bir maara, ieri doru giden muazzam siyah bir boluk. Fakat bu boluun zerinde, karanlk tnellerin iinde ilerledikleri yerde, koridorlar yava yava darald ve alald, ta ki Ar-ha bile melmek zorunda kalncaya kadar. Bu yolun bir sonu yok muydu? Son, birdenbire nlerine kt: kapal bir kap. ki bklm, normalden biraz daha hzl giderken Arha, kapya elleri ve yzyle arpt. Eliyle anahtar deliim buldu, sonra da belindeki halkada duran, o gne kadar hi kullamad, sapma ejderha ekli verilmi olan kk gm anahtar. Anahtar, delie uydu ve kilidi at. Kz, Atuan Mezarlarsn Byk Hazine Dairesi'nin kapm at. Kuru, eki ve bayat bir hava, karanlkta dar doru uuldad. "Manan, sen buraya giremezsin. Kapnn dnda bekle." "O girecek de ben giremeyecek miyim?" "Eer odaya girersen Manan, bir daha kamazsn. Bu benim 97 dmdaki herkes iin geerli bir kanun. Benim dmda hibir lml bu oday diri olarak terk edemedi. eri girecek misin?" "Ben darda beklerim," dedi zgn ses karanlkta. "Hanmefendi, hanmefendi, kapy kapamayn-" Onun korkuu kz o kadar huzursuz etti ki kapy azma kadar ak brakt. Gerekten de bu yer Arha'y kasvetli bir dehetle doldurmutu; ayrca, eli kolu bal olduu halde tutsaa kar da bir gvensizlik tayordu, eri girer girmez hemen m yakt. Elleri titredi. Lambann mumu, alevi zar zor ald; ierisi havaszd. Onca uzun ve karanlk geitten sonra insana parlak gelen sarms titrek k altnda glgelerle dolu hazine dairesi nlerinde uzanyordu. Hepsi tatan, hepsi ekmein stndeki kf gibi ince gri bir tozla kapl alt tane byk sandktan baka bir ey yoktu. Duvarlar kaba, tavan da alakt. Souktu; insann kalbindeki kan donduracak kadar derin ve havasz bir souk. Hi rmcek a yoklu, hibir ey yoktu, hatta Labirent'in nadir, kk, beyaz rm-ceklerinden bile yoktu. Toz kalnd; her bir zerrecii burada, zamann ve n olmad bu yerde gemi olan bir gn saylabi-lirdi: Gnler, aylar, yllar, asrlar hep toz olmulard. "Aradn yer buras," dedi Arha, sesi ciddiydi. "Buras Mezarlar'n Byk Hazine Dairesi. te geldin. Hibir zaman da ayrlamazsn." Adam hibir ey sylemedi; yz sakindi fakat gzlerinde Arha'y duygulandran bir ey vard: Bir keder, ihanete uram birinin bak. "Bana canl kalmak istediini sylemitin. Buras, senin hayatta kalabilecein, benim bildiim tek yer. Kossil ya kendi ldrr, ya da bana ldrtrd seni, evik Atmaca. Ama buraya ulaamaz." Adam hala bir ey sylemiyordu. "Zaten Mezarlar'dan hibir zaman ayrlamazdn, anlamyor musun? Burasnn hibir fark yok. Sonra en azndan yolculuu-nun... yolculuunun sonuna geldin. Aradn ey burada."

Adam, bitmi bir ekilde, byk sandklarn birinin zerine 98 oturdu. Srklenen zincirler tasa serte angrdayarak arpt. Adam etrafna, gri duvarlara ve glgelere baktktan sonra gzlerim Arha'ya evirdi. Kz bakm kararak ta sandklara bakt. Onlar amak iin en ufak bir arzusu yoktu. lerinde ne gibi harikalarn r-mekte olduunu hi umursamyordu. "Burada o zinciri takmana gerek yok." Arha adamn yanma gitti, demir kemeri ap Manan'n deri kemerini kollarndan kard. "Kapy kilitlemek zorundaym ama geri geldiimde sana gveneceim. Buradan ayrlamayacam, bunu denememen gerektiim biliyorsun deil mi? Ben onlarn cn alyorum, onlarn isteklerim yerine getiriyorum; eer gvenimi boa kartrsan o zaman onlar kendileri alrlar. Geri geldiimde, camm ac-tarak veya beni kandrarak odadan ayrlmaya almamalsn. Bana inanmalsn." "Dediklerine uyacam," dedi adam kibarca. "Getirebildiim zaman, su ve yiyecek getireceim. ok fazla olmayacak. Su yeterli olur ama bir sre iin yiyecek fazla olmayabilir; ben de ackyorum, anlyor musun? Ama hayatta kal-mana yetecek kadar getiririm. Bir veya iki gn gelemeyebilirim, belki daha bile uzun srebilir. Kossil'i aradan karmalym. Ama geleceim. Sz veriyorum. Burada matara var. Sakla bunu, hemen gelemem. Ama geri geleceim." Adam basn ona doru kaldrd. Yzndeki ifade tuhaft. "Kendine iyi bak, Tenar," dedi. 99 VIII SMLER AR HA, Manan' karanlkta dolambal yollardan geri gtrd ve Altmezar'n karanlnda, Kossil'e, tutsan gerekten de cezalandrlm olduunu kantlayacak olan mezar kazmas iin brakt. Ge olmutu; doruca Kk Ev'e yatmaya gitti. Gece aniden uyand; pelerinim Boyal Oda'da unuttuunu hatrlad. Adam, o rutubetli mahzende stabilecek kendi ksa pelerinin-den baka bir eyi, yatabilecek tozlu tatan da baka yeri yoktu. Souk bir mezar, souk bir mezar, diye dnd znt iinde ama tamamen uyanamayacak kadar yorgundu ve ksa bir sre 100 sonra tekrar uykuya dald. Rya grmeye balad. Boyal Oda' nin duvarndaki llerin, karanlk yerlerin tozuna melmi, a-mura bulanm, insan elli, insan ayakl ve insan kafal o byk ku ekillerinin ruhlarm grd. Uamyorlard. Yemekleri amur, iecekleri de tozdu. Bunlar tekrar domayanlarn ruhlary-d; simsizler'in hrsla yutmu olduklar eski insanlar, inansz-lard. Glgeler iinde Arha'nn etrafna melmilerdi ve ara sra trt ve cvlt sesleri geliyordu, lerinden biri ona iyice yaklat. lk bata Arha korktu ve kovalamaya alt ama kprdaya-mad. Bu yaratkta insan deil ku yz vard; ama salar altn-dand ve bir kadn sesiyle,

"Tenar," dedi efkatle, yumuaka, "Tenar". Uyand. Az amur ile kapatlmt. Yeraltnda tatan bir mezarda yatyordu. Kollar ve bacaklar kefenle balanmt; ne kprdayabiliyor ne de konuabiliyordu. mitsizlii o kadar byd ki bar patlayp ald ve bir ate kuu gibi, ta paralayp gn na kt - gn na, penceresiz odasndaki zayf gn na. Bu kez gerekten uyanarak, gece boyunca grd ryalardan bitmi, kafas karm olarak yatakta oturdu. Giysilerim giydi ve Kk Ev'in etraf duvarlarla evrili avlusundaki sarnca gitti. Kollarm, yzn, bam olduu gibi, vcudu souktan sarslp kam vcudunda harekete geinceye kadar, buz gibi suya daldrd. Sonra sular damlayan sam geriye doru savurup dimdik ayakta durarak sabahn gkyzne bakt. Gne doal ok olmamt; gzel bir k gnyd. Sarms hava ok berrakt. Yukarda, ok yukarda, gnein m yakalam, altn bir benek gibi parlayan bir ku daireler izerek uuyordu; bir atmaca, bir l kartal. "Ben Tenar'm," dedi, pek yksek olmayan bir sesle ve orada, ak, gnele ykanm gn altnda, souktan, korkudan ve sevinten titredi, "smimi geri aldm. Ben Tenar'm!" Altn nokta, batya, dalara doru dnerek gzden kayboldu. Gnein douu Kk Ev'in saaklarm yaldza boyad. Aada allarda koyunlarn ngraklar alyordu. Mutfan 101 bacasmdan yaylan odun duman ve karabuday lapasnn kokuu, ho ve serin rzgarla dalyordu. "ok am... Nasl bildi? smimi nasl bildi?.. Ah, yemek yemem lazm, ok acktm..." Balm basma ekerek kahvaltya kotu. gnlk yar orutan sonra yemek, kendine gelmesine neden oldu ve ona bir denge verdi; imdiye kadar kendini bu kadar lgn, kaygsz ve rkek hissetmemiti. Kahvaltdan sonra ken-disini Kossil'le baa kabilecek yeterlilikte hissediyordu. Byk Ev'in yemek salonundan dar karken uzun boylu, iriyar kadnn yanma giderek alak bir sesle, "Hrsz iini hallettim. .. Ne kadar gzel bir gn!" dedi. Souk gri gzler, siyah baln iinden yan yan bakt. "Rahibenin, kurban edilen bir insandan sonra gn yemek yemekten saknmas gerektiin! zannediyordum." Bu doruydu. Arha bunu unutmutu ve yznden de bunu unuttuu okunuyordu. "Daha lmedi," dedi en sonunda; biraz nce son derece kolayca taknd umursamaz tonla konumaya alarak. "Diri diri gmld. Bir tabutun iinde. Biraz daha havas vardr, tabutun delikleri kapatlmad; tahta bir tabut. Yava yava olacak lm. ldne emin olunca oruca balarm." ^ "Nasl bileceksiniz?" Arha bocalayarak yine duraksad. "Ben bilirim, sim... Efendilerim bana syler." "Anlyorum. Mezar nerede?" "Altmezar'da. Manan'a Przsz Ta'n altn kazmasn! syledim." Bu kadar aceleyle, bu kadar aptalca ve gze girmek ister gibi konumamalyd; Kossil'le mevkiine gre konumaly-d.

"Tahta bir tabutta canl. Bu bir sihirbaz iin riskli bir ey hanmefendi. Byl szler syleyemesin diye azm iyice kapattnz m? Elleri bal m? Dilleri kesilse bile parmaklarnn ula-nyla bile by yapabilir bunlar." "Sihirbazlnda bir ey yok, numara hepsi," dedi kz, sesini 102 ykselterek. "Adam gmld ve Efendilerim onun ruhunu bekliyorlar. Ve de gerisi sizi ilgilendirmez rahibe!" Bu kez ok ileriye gitmiti. Dierleri duyabilirdi; Penthe ile birka kz, Duby, rahibe Mebbeth; hepsi onlar duyabilecek ya-knlktayd. Kzlarn hepsi kulak kesilmiti ve Kossil de bunun farkndayd. "Burada olan her ey beni ilgilendirir hanmefendi. lkesin-de olan her ey, benim hizmetinde bulunduum Tanrkral', lmsz Adam' ilgilendirir. Yerin altndaki yerleri, insanlarn kalplerinin iini bile aratrr, bakar; ve hi kimse onun girmesi-ni yasaklayamaz!" "Ben yasaklarm. Eer simsizler yasaklarsa hi kimse Me-zarlar'a giremez. Onlar senin Tanrkral'ndan nce de vard, sonra da olacak. Onlardan tatllkla sz et, rahibe. Sana kar fkelerim kabartma. Senin ryalarna, kafann karanlk kelerine gi-rip seni delirtirler." Kzn gzleri alev alevdi. Kossil'in yz siyah kukuletasnn iine ekilmi, gizleniyordu. Penthe ve dierleri seyrediyorlard; bylenmi bir halde, dehet iinde. "Onlar yal," dedi Kossil'in pek yksek olmayan ama kukuletasnn derinliklerinden slk gibi ince kan sesi. "Onlar yal. Bir buras hari, onlara tapnan kalmad. Gleri bitti. Onlar sadece glge. Artk onlarn gc yok. Beni korkutmaya kalkma, Yutulmu. Sen lk Rahibe'sin, bu ayn zamanda senin son rahibe olduun anlamna da gelmez mi?.. Beni oyuna getiremezsin. Karanlk benden hibir ey gizlemez. Dikkatli ol Arha!" Dnd ve csseli, emin admlarla, kra dm yabani otlar, ar, sandaleti! ayaklaryla ezerek, Tanrkral'n beyaz direkli evine doru yoluna devam etti. Zayf ve kara kz. Byk Ev'in n avlusunda, sanki donmu da topraa yapm gibi kalakald. Kimse kprdamad, hibir ey kprdamad; avlunun, tapnan, tepenin, l dzlnn ve dalarn o enginliinde Kossil'den baka kprdayan olmad. "Karanlk Varlklar senin ruhunu yutsunlar Kossil!" diye ba-rd, ahinin lna benzeyen bir sesle ve ileriye doru ger103 ginlemi kolunu kaldrarak, tapnamn basamaklarna tam adm atmken, lanetim rahibenin csseli srtna doru indirdi. Kossil sendeledi ama ne durdu ne de dnd. Yoluna devam edip Tanr-kral'n kapsndan ieri girdi. Arha o gn. Bo Taht'n en alt basamanda oturarak geir-di. Labirent'e girmeye cesaret edemedi; dier rahibelerin arasndayken oraya giremezdi. ine bir arlk kt ve byk binann souk loluunda, saatler ilerledike bu arlk onu orada alkoydu. Binann kar kesinin kasvetine doru ift ift uzanan kaln, solgun stunlara, atdaki deliklerden eik olarak ieri szan gn izgilerine ve Taht'n yaknndaki ayakl tun kaptaki kmrden bukle bukle tten kaln dumana uzun uzun bakt. Ba nne eik, akl

durmadan alarak ama yine de sanki aptallam gibi, sanlarn kemikleriyle mermer basa-maklara ekiller izdi. Ben kimim, diye sordu kendi kendine ve bir cevap alamad. Manan, kardan, ifte stunlar arasndan, ayaklarm srye srye geldiinde, k artk oktandr binann karanlm izgilerle aydnlatmyor ve souk younlayordu. Manan'n hamur gibi yz zgnd. Byk elleri yanma sarkm, kzn uzamda durdu; cppesinin skk bir kenar topuklarna kadar sarkmt. "Kk hanm." "Ne var Manan?" Kz Manan'a donuk bir sevgiyle bakt. "Km, brak da sylediim yapaym... yapld dediin eyi. lmeli o, km. Seni byledi. Kossil cn alacaktr. O hem yal hem de gaddar, sen ise ok gensin. Yeterince kuvvetin yok." "Bana bir ey yapamaz." "Seni herkesin gz nnde, akta ldrse bile, tm mparatorluk'ta onu cezalandrmaya cesaret edecek bir kii bile kmaz. O, Tanrkral'n Yksek Rahibesi; ve u anda Tanrkral hkm sryor. Ama o, seni gzler nnde ldrmez. Bunu gizlice, zehirle, gece yapar." "O zaman ben de yeniden doarm." Manan iri ellerim outurdu. "Belki de seni ldrmez," diye 104 fsldad. "Ne demek istiyorsun?" "Seni orada aadaki... odaya kilitleyebilir... Senin o adama yaptn gibi. Ve sen de yllarca ve yllarca canl kalrsn, belki. Yllarca... Ve sen lmediin iin yeni bir Rahibe de domaz. Ama Mezarlar'n bir Rahibesi de olmaz, ayn karanlmda yaplmas gereken danslar yaplamaz, kurbanlar verilemez, kan dklemez ve Karanlk Varlklar'a tapnmay unutur insanlar, sonsuza kadar. Efendisiyle birlikte onlarn istedii de bu." "Onlar beni serbest brakr Manan." "Sana fkeliyken brakmazlar, kk hanm," diye fsldad Manan. "fkeli mi?" "O adam yznden... Hrmetsizliinin cezas verilmediin-den. Ah, km, km! Onlar affetmezler!" Kz, ba nnde, en alt basaman tozlar iinde oturdu kald. Avucunda tuttuu kk eye bakt; bir farenin minik kafatas. Tahtn stnde at kiriindeki baykular biraz kprdadlar; hava geceye doru kararmaya balamt. "Bu gece aaya, Labirent'e inme," dedi Manan yava yava. "Evine git ve uyu. Sabah olunca Kossil'e git ve laneti onun zerinden kaldrdm syle. Hepsi bu kadar. Ondan sonra kork-mana gerek yok. Ona kant ben gsteririm." "Kant m?" "Bycnn ldne dair." Kz kprdamadan oturdu. Yava yava yumruunu skt; narin kafatas krld ve gt. Elini atnda avucunda kemik ve toz kymklarndan baka bir ey yoktu. "Hayr," dedi. Avucunun iindeki tozu silkeledi. "O lmeli. Sana by yapt. Sen yolunu ardm Arha!" "Bana by my yapmad. Sen hem yal, hem de dleksin

Manan; yal kadnlar seni korkutuyor. Onun yanma gidip, onu ldrp, 'kantm' nasl alabileceini dnyorsun? Dn gece karanlkta izlediin yolu. Byk Hazine Dairesi'ne giden yolu biliyor musun? Dnemeleri sayp, basamaklara, sonra ukurla105 ra, sonra da kapya gidebilir misin? Kapy aabilir misin?.. Ah zavall yal Manan, kafan ok kaln. Kossil seni korkutmu. imdi Kk Ev'e git, uyu ve tm bunlar unut. Beni de lmle ilgili konumalarnla boup durma... Ben sonra gelirim. Haydi, haydi, aptal moruk, yal ahmak." Ayaa kalkt ve kibarca Ma-nan'n geni gsn itti, srtm svazlayarak gitmesi iin onu iteledi, "yi geceler, iyi geceler!" Manan, istemeye istemeye, huzursuzca ama itatkar bir ekilde dnd; stunlar ve ykk atnn altnda, uzun salondan zahmetle yrd. Kz onun gidiim seyretti. Gittikten bir sre sonra ve Taht'n krssnn etrafmda dolat, arkasndaki karanlkta kayboldu. 106 IX ERRETH-AKBE'NN HALKASI ATUAN MEZARLARI'mn Byk Hazine Dairesi'nde zaman gemezdi. Ik yoktu; hayat yoktu; ne tozun iinde en ufak bir rmcek hareketi ne de souk toprakta bir solucan vard. Kaya ve karanlk; bir de gemeyen zaman. Adalar'dan gelen hrsz, byk bir sandn tatan kapa-na srtst uzanmta, tpk bir mezarn zerine oyulmu bir ekil gibi. Onun hareketleriyle yerinden kalkm olan toz, giysileri zerine kmt. Kprdamyordu. Kapnn kilidi takrdad. Kap ald. Ik, l siyahl krd; 107 taze hava akm l havay kantrd. Adam hareketsiz yatyordu, Arha kapy kapatarak ierden kilitledi; lambasn bir sandn zerine koyarak yavaa hareketsiz ekle doru yaklat. rkek rkek hareket ediyordu; gzleri fal ta gibi alm, karanlkta yapt uzun yolculuk nedeniyle, gz bebekleri bymt. "evik Atmaca!" Kz adamn omuzuna dokunup ismini tekrar syledi, bir daha syledi. O zaman kprdanarak inledi adam. Sonunda, yz bitkin, gzleri bo bo oturdu. Kza, tanmyormu gibi bakt. "Benim ben, Arha - Tenar. Sana su getirdim. Al, i." Sanki elleri uyuukmu gibi mataray beceriksizce tutmaya alt adam ve suyu iti, ama kana kana deil. "Ne kadar oldu?" diye sordu, zorlukla konuarak. "Bu odaya geleli iki gn geti. Bu nc gece. Daha nce gelmedim. Yemei almam gerekiyordu - ite burada." Yannda getirdii torbadan gri yass somunlardan birini kard ama adam bam sallad.

"A deilim. Buras... ldrc bir yer." Bam elleri aras-na alarak kprdamadan oturdu. "yor musun? Boyal Oda'dan pelerini getirdim." Cevap vermedi. Kz pelerini elinden brakarak, adama gzlerini dikerek durdu. Biraz titriyordu ve gzleri hala siyah ve falta gibi ackt. Aniden, dizleri zerine kp iki bklm oldu ve alamaya balad; gzlerinden ya getirmeyen ama vcudunu sarsan derin hkrklarla. Adam ar ar sandn zerinden kalkt ve kzn zerine eildi. "Tenar-" "Ben Tenar deilim. Ben Arha deilim. Tanrlar ld, tanrlar ld." Adam elini kzn basma koyarak balm geriye ekti. Konumaya balad. Sesi yumuak, szckler ise kzn hi duymam olduu bir dildendi. Szcklerin sesi, kzn gnlne yaan yamur gibi geldi. Dinlemek iin sustu. 108 Kz sustuunda, adam kz kucana alarak, biraz nce kendi yatt byk sandn zerine, bir ocuk gibi brakt. Kendi ellerim kzn elleri zerine koydu. "Neden aladn Tenar?" "Anlataym. Sana ne sylesem fark etmez. Sen bir ey yapamazsn. Yardm edemezsin. Sen de lyorsun, yle deil mi? O yzden hi, hi nemi yok. Hibir eyin nemi yok. Kossil, Tannkral'n Rahibesi, zaten hep gaddard; seni bana ldrtmeye alyordu. Dierlerim ldrdm gibi. Ben de yapmak istemedim. Onun ne hakk var? Sonra simsizler'e meydan okuyarak onlarla alay etti; ben de onu lanetledim. O zamandan beri de ondan korkuyorum, nk Manan'n syledikleri doru, Kossil tanrlara inanmyor. Onlarn unutulmasn istiyor ve beni de uyurken ldrecek. O yzden uyumadm. Kk Ev'e geri dnmedim. Dn btn gece Taht Binasi'nda kaldm, dans giysileri-nin bulunduu at katndaki odalardan birinde. Gn madan Byk Ev'e gidip mutfaktan biraz yiyecek aldm; sonra da Taht Binasi'na geri dnp btn gn orada durdum. Ne yapmam gerektiim bulmaya alyordum. Ve bu gece... bu gece, ok yor-gundum; kutsal yere gidip uyuyabileceim! dndm; oraya gitmeye korkabilirdi. Seni ilk grdm o byk maara. Ve... oradayd. Krmz kayadaki kapdan girmi olmal. Elinde bir lambayla oradayd. Manan'n kazm olduu mezar eeliyordu, iinde bir ceset var m yok mu diye bakmak iin. Ayn mezarlk-taki bir san gibi; eelenen byk, iko, siyah bir san. Ve Kutsal Yer'de k yanyordu, karanlk yerde. Ve isimsizler hibir ey yapmadlar. Onu ne ldrdler ne de ldrttlar. Onlar lm. Ben artk rahibe deilim." Elleri kzn ellerinde, ba biraz ne eik, durmu dinliyordu adam. Yanandaki yaralar sinirden mosmor, giysileri ve sa toz iinde olduu halde yzne ve duruuna bir dinlik gelmiti. "Yanndan geip gittim, Altmezar'n iinden. Mumu, ktan ok glgeler yaratyordu; beni duymad. Ondan uzaklamak iin Labirent'e girmek istedim. Fakat girdiim zaman, beni izliyormu gibi gelmeye balad. Btn koridorlar boyunca, arkamda 109

birisini duydum durdum. Ve nereye gideceim! bilemedim. Burada emniyette olacam! dndm; Efendilerim'in beni burada koruyup savunacaklarm dndm. Ama korumuyorlar, gitmiler, lmler..." , "Onlar iin mi alyordun - ldkleri iin? Ama onlar buradalar Tenar, burada!" "Nasl bilebilirsin ki?" dedi kz kaytszca. "nk, Altmezar'n altndaki byk maaraya admm attmdan beri, her an onlaruhareketsiz tutabilmek iin, onlarn dikkatim ekmemek iin uramak torunda kaldm. Tm hnerim bu ie gitti; tm gcm bunun iin harcadm. Bu tnelleri sonu gelmez by alaryla rdm; uyku byleri, hareketsizlik byleri, gizleme byleri; ama yine de beni fark ettiler, yan fark ettiler; yar uykuda yar uyanklar. Byle olduu halde bile onlara kar byle uramaktan ok yprandm. Buras korkun bir yer. Burada insann umudu olamaz. Bana su verdiin zaman susuzluktan lyordum, yine de beni kurtaran tek ey su deildi. Bu suyu veren ellerin gcyd." Bunu sylerken, bir an iin, kzn avucunu kendi avucu iinde havaya doru dndrd, gzleri kzn avucuna dalarak; sonra arkasn dnd ve odann iinde birka adm att sonra tekrar kzn nnde durdu. Kz bir ey sylemedi. "Onlarn gerekten ldklerim mi dndn? inden yle olmadm biliyordun. Onlar karanlk ve lmez varlklar; ktan da nefret ederler: Bizim lmllmzn ksa, parlak n-dan. Onlar lmszdr ama tanr deiller. Asla tanr olmadlar. Onlar hibir insan ruhunun tapnmasna layk deiller." Kz, gzleri arlam; bak, titreyen lambaya dikilmi, dinledi. "Sana imdiye kadar ne verdiler Tenar?" "Hi," diye fsldad kz. "Verebilecekleri hibir eyleri yok. Yapc hibir gleri yok. Tm gleri karartmak ve zarar vermek. Bu mahalden ayrlamazlar; onlar buras; ve buras onlara braklmal. Onlar inkar edilmemeli ve unutulmamal ama onlara tapmamal da. Yer g110 zeldir, parlaktr ve efkatlidir ama hepsi bu kadar deil. Ayn zamanda Yer korkuntur, karanlktr, acmaszdr. Tavan, yeil ayrlarda lrken lk atar. Dalar, gizli atelerle dolu byk ellerini yumruk yaparlar. Denizde kpekbalklar vardr; ve insanlarn gzlerinde acmaszlk. Ve eer insanlar bu eylere ta-pariarsa ve kendilerini bunlarn nnde alaltrlarsa, bundan ktlk doar; bunlarn mahalleri karanln topland yerlere, bizim simsiz dediimiz Varlklara, k'tan nce varolan Yer'in Gleri'ne, karanln, ykmn, deliliin glerine, tamamen braklm yerlere kurulmutur... Sanrm onlar, senin u rahibe Kossil'ini de uzun zaman nce delirtmiler; sanrm o, bu maaralarda gizli gizli dolat gibi kendi kiiliinin labirentinde de dolayor ve artk gn m hi gremiyor. Sana simsizler'in ldn sylyor; ancak kaybolmu bir ruh, kaybolmu bir gerek, buna inanabilir. Onlar varlar. Ama onlar senin Efendin deil. Hi olmadlar. Sen zgrsn Tenar. Sana bir kle olduun retildi ama sen kendini zgr kldn."

Yzndeki ifade deimedii halde, kz dinledi. Adam baka bir ey sylemedi, kisi de sessizdi; ama bu, kz odaya girmeden nceki sessizlik deildi, ki kiinin nefesleri vard imdi ve damarlannda yaamn hareketi ve teneke lambann iinde yanan mum, clz, canl bir ses. "Benim ismimi nerden biliyordun?" Adam odann iinde bir aa bir yukar, ince tozu kaldra-rak, insan uyuturan rpertiyi stnden atmak iin bir g sarfe-derek kollarm ve omuzlarm gererek, yrd. "isimleri bilmek benim iim. Benim sanatm. Bak, bir eye by rmek iin onun gerek ismini bulmak gerekir. Bizim adalarda gerek isimlerimizi tm yaammz boyunca, son derece gvendiimiz kiiler hari, herkesten sakl tutarz, nk bir isimde ok byk bir g ve ok byk tehlike vardr. Bir zamanlar, zamann balarnda Segoy Yerdeniz adalarm okyanusun derinliklerinden kard zaman, herey kendi gerek ismini tayormu. Ve by ileri ile bilgelik, hala Yaradl'n bu gerek ve eski dilinde, bu bilgidedir - yeniden renmekte ve 111 yeniden yapmakta. renilmesi gereken tlsmlar vardr elbette, kelimeleri kullanma yollar; sonra insan sonularm da bilmeli-1 dir. Ama bir bycnn tm yaam boyunca yapt ey isimleri bulmaktr, isimleri nasl bulacam bulmak." , "Benimkini nasl buldun?" l Bir an iin adam kza bakt; aralarndaki glgeleri delerek geen derin, ak bir bak; bir an duralad. "Sana bunu syleyemem. Sen sarlp sarmalanm, st rtlm, karanlk bir yere gizlenmi bir fener gibisin. Yine de n parldyor; m sn-drememiler. Seni gizleyemiyorlar. I bildiim gibi, seni bildiim gibi, senin ismini de biliyorum Tenar. Bu benim yeteneim, benim gcm. Sana daha fazlasn syleyemem. Fakat bana syle: imdi ne yapacaksn?" "Bilmiyorum." "Kossil imdiye kadar bo mezar bulmutur. Ne yapar?" "Bilmiyorum. Eer geriye, yukarya gidersem, beni ldrte-bilir. Yksek Rahibe'nin yalan sylemesinin bedeli lmdr. Eer isterse beni Taht'n basamaklarnda kurban ettirebilir. Ve Manan, klcm kaldrp Karanlk Siluet'in onu durdurmasm beklemek yerine, bu kez gerekten benim basm kesmek zorun-1 da kalabilir. Bu kez. Karanlk Siluet onu durdurmaz. Kl inip j kafam keser." i Sesi donuk ve yavat. Adam kalarm att. "Eer burada uzun sre kalrsak," dedi, "sen delireceksin Tenar. simsizler'in fkeleri senin aklna km. Ve benimkine. Sen buradayken daha iyi oldu, ok daha iyi. Ama sen gelinceye kadar ok vakit geti ve gcmn ounu harcadm. Hi kimse Karanlk Varlk-lar'a uzun sre, tek basma dayanamaz. Onlar ok gller." Durdu; sesi alald, lafnn uunu karm gibiydi. Elleriyle alnm ovuturdu ve hemen tekrar mataradan su imeye gitti. Ekmekten koca bir para kopararak kardaki sanda gitti, oturup yemeye balad. Syledii doruydu; kz kafasnda, tm dncelerini ve duygularm karartan ve kartran bir arlk, bir bask hisseder gibiydi. Yine de, tek basma koridorlardan gelirken olduu gibi 112

dehete kaplmamt. Sadece, odann dndaki mutlak sessizlik korkun geliyordu ona. Bunun nedeni neydi? Yeraltnm sessizliinden daha nce hi korkmamt. Ama imdiye kadar hi simsizler'e itaatsizlik etmemiti, onlara kar hi durmamt. En sonunda kz, alamakl kk bir kahkaha att. "te burada, imparatorluun en byk hazinesinin zerinde oturuyoruz," dedi. "Tanrkral, sadece bir sandm alabilmek iin tm kanlarm verirdi. Ve biz, ilerine bakmak iin birinin bile kapam kaldrmadk." "Ben kaldrdm," dedi evik Atmaca, azndakini ineye-rek. "Karanlkta m?" "Kk bir k yaptm. Bir tlsm. Burada yapmas zor-du. Asam olsayd bile zor olurdu ama onsuz, yamur altnda, slak odunla ate yakmaya benziyor. Fakat sonunda geldi. Ve aradm eyi buldum." Kz, ona bakmak iin, yzn yava yava kaldrd. "Halka m?" "Yarm halka. br yar sende." "Bende mi? br yar kaybolmutu-" "Ve ben buldum. Bir zincirle onu boynuma taktm. Onu sen kardn ve bana, daha iyi bir tlsm edinemedin mi diye sordun. Erreth-Akbe'nin Halkasi'nn yarsndan daha iyi bir tlsm, onun tamamdr. Ama te yandan yar da hi yoktan iyidir. Sonu olarak, imdi sende benim yarm halkam, bende de senin yarm halkan var." Adam kza, mezarn glgeleri arasmdan glmsedi. "Onu aldm zaman bana bununla ne yapacam bilemezsin demitin." "Bu doruydu." "Ya sen biliyor musun?" Evet anlamnda bam sallad adam. "Anlat bana. Bunun, bu halkann ne olduunu ve kaybolmu olan yarma nasl rastladm, buraya nasl ve neden geldiim anlat. Btn bunlar bilmem gerek, o zaman belki ne yapabilece-imizi bulurum." 113 "Belki bulabilirsin. Pekala. Erreth-Akbe'nin Halkas ne mi? Grdn gibi kymetli bir grn yok, bir yzk bile deil bu. ok byk. Belki bir bileziktir, ama bunun iin de ok kk grnyor. Hi kimse bunun kimin iin yaplm olduunu bilmiyor. Bir keresinde bunu Zarif Eifarran takm, Solea Ada denizin dibinde kaybolmadan nce; ve o takt zaman da halka eskiymi. Ve sonunda, Erreth-Akbe'nin eline gemi... Madeni, sert gm, stne dokuz delik delinmi. Dnda, sanki dalgalar izilmi gibi bir deseni var, iinde de dokuz G Rn. Sendeki yarda drt tane btn ve bir tane de yarm rn var; benimki de ayn. Krk, tam o semboln ortasna denk geliyor ve onu bozuyor. O zamandan beri ona Kaybolmu Rn deniliyor. Dier sekiz tanesi Byclerce biliniyor: Delilikten ve rzgar ile ateten koruyan Pirr, dayanma gc veren Ges ve dierleri. Fakat krlm olan rn adalar birbirine balayan rnd. Bu, Ba R-n'yd, ynetimin alametiydi, barn alameti. Hibir kral lkesi-ni, eer o alametin etkisinde ynetmiyorsa, iyi ynetiyor saylmaz. Kimse onun nasl yazldm bilmiyordu. O kaybolduun-dan beri Havnor'da hibir byk kral ortaya kmad. Prensler ve zalim hkmdarlar, Yerdeniz'deki adalar arasnda savalar ve kavgalar oldu.

"Bylece Denizler Diyar'nn bilge hkmdarlar ve Bycleri, belki kaybolmu rn eski haline getirebilirler midiyle, ErrethAkbe'nin Halkasi'n istiyorlard. Fakat sonunda, hi kimse Atuan Mezarlar'ndaki yary bile getiremedii iin, onu ara-maya adam yollamaktan vazgetiler; dier yar, Erreth-Akbe'nin Kargl krala vermi olduu yar da ok uzun zaman nce kay-bolmutu. Aramann bir faydas olmadm sylyorlard. Bu yzlerce yl nceydi. "Sonra ben buna rastgeldim. imdi senin olduundan birka ya daha byktm; deniz zerinde bir... kovalamaca, bir eit av zerindeydim. Avladm ey beni oyuna getirdi; Karego-At ve Atuan kylarndan pek uzak olmayan, burann gney batsn-da, tenha bir adackta karaya vurdum. Buras, ortasnda uzun, yeillikli kum tepecikleri ve bir tuzlu su kaynandan baka hi114 bir eyi olmayan bir kum eridinden ibaret kck bir adayd. "Yine de burada iki kii yayordu. Yal bir adamla bir kadn; sanrm kardetiler. Benden dleri kopmutu. Kimbilir ne kadar uzun zamandr hi insan yz grmemilerdi. Yllarca,. belki de onlarca yl boyunca grmemilerdi. Fakat ben yardma muhtatm ve bana iyi davrandlar. Denizde srklenerek gelmi tahtalardan yaplm bir kulbeleri ve bir ateleri vard. Yal kadn bana yiyecek verdi; deniz ekildii zaman kayalarn zerin-den toplad midyeler ve ta atarak yakaladklar kularn kurutulmu etleri. Benden korkuyordu ama yine de bana yiyecek verdi. Sonra ben onu korkutacak hibir ey yapmaynca bana g-venmeye balad ve bana hazinesin! gsterdi. Onun da bir hazi-nesi vard... Bu kk bir elbiseydi. ncilerle ilenmi saf ipek kuma. Kk bir kz elbisesi, bir prensesin elbisesi. Kendi stndeyse ilenmemi fok derii vard. "Konuamyorduk. O zamanlar Karg dilini bilmiyordum; onlar ise Adalar Diyar'nn hibir dilini bilmedikleri gibi kendi dillerini de ancak biraz biliyorlard. Oraya kk birer ocukken getirilip lme terk edilmi olmallar. Nedenim bilmiyorum, korkarm onlar da bilmiyorlardr. O adadan, rzgardan ve denizden baka hibir ey bilmiyorlard. Fakat aynlrken, kadn bana bir armaan verdi. Bana, Erreth-Akbe'nin Halkasi'nn kaybolmu yarm verdi." Bir sre sustu. "Bunun ne olduu hakknda ondan fazla bir bilgim yoktu. Asrn dnya zerindeki en byk hediyesi; ve bu hediye, fok derii iindeki, zavall, yal, saf bir kadn tarafndan, onu cebine atp. Teekkrler!' diyerek yelken ap uzaklaan, salak, kaba bir adama verilmiti... Neyse, bylece ben yoluma devam ettim ve yapmam gerekeni yaptm. Derken baka eyler oldu ve bat-ya. Ejderhalar Yolu'na gittim, falan, filan. Fakat, halkay hep ya-nimda bulunduruyordum, nk verebilecei tek eyi bana armaan olarak veren kadna kar minnettarlk duyuyordum. s-tne alm deliklerden birinden zincir geirerek onu boynuma taktm ve bir daha aklma hi getirmedim. Sonra bir gn, Seli115 dor'da, En Uzak Ada'da, Erreth-Akbe'nin ejderha Orm ile dvrken ld kara parasnda Onn'un soyundan gelen bir ejderha ile konutum. O bana, gsmde tadm eyin ne olduunu syledi.

"Bunu bilmememi ok komik buldu. Ejderhalar bizi pek komik bulurlar. Ama Erreth-Akbe'yi hatrlyorlar; ondan sanki bir insan deil de bir ejderhaym gibi sz ediyorlar. " Adalar'a geri dnnce sonunda Havnor'a gittim. Ben Gont'ta dodum; Gont sizin Karg adalarnn en batsmda yer alr. Doduumdan beri epeyce gezmitim ama hi Havnor'a git-memitim. Artk oraya gitmenin zaman gelmiti. Beyaz kuleleri grdm, byk adamlarla, tccarlarla, prenslerle, eski lkelerin hkmdarlaryla konutum. Onlara bende olan syledim. Onla-ra, eer isterlerse, barn anahtar olan Kaybolmu Rn' bulmak iin gidip halkann Atuan Mezarlar'nda bulunan dier yarm arayabileceimi syledim. nk dnyada bara ciddi ekilde ihtiyacmz var. ok mteekkir oldular; hatta bir tanesi kaym hazrlamam iin bana para bile verdi. Bylece sizin di-linizi rendim ve Atuan'a geldim." nndeki glgelere dalarak sustu. "Bizim kasabalarmzdaki insanlar, derinin renginden, telaffuzundan senin bir Batl olduunu anlamadlar m?" "Ah, insanlar kandrmas kolaydr," dedi olduka dalgn, "eer gerekli numaralar biliyorsan. Gzbayla baz deiiklikler yapar insan; bir Byc'den baka kimse bunlarn altndakini gremez. Sizin buralarda, Karg lkelerinde ne Bycler var ne de sihirbazlar. ok nceleri byclerinizi kovdunuz ve By Sanat'nn uygulanmasn yasakladnz; imdi de bunun varhna pek inanmyorsunuz." "Byye inanmamam retildi bana. Bu Rahip Kral'n retilerine ters dyor. Ama ben senin Mezarlar'a ve oradan da krmz kayadaki kapdan ieriye ancak sihir yoluyla girebilmi olacam biliyorum." "Sadece sihirbazlk deil, ayn zamanda iyi tler sayesin-de. Yazy biz sizlerden daha ok kullanyoruz sanrm. Okuma116 sini biliyor musun?" "Hayr. Kara sanatlardan biri o." Adam evet anlamnda basn sallad. "Ama kullanl bir ey," dedi. "Atuan Mezariar'nn eski ve baarsz bir hrsz baz tarifler ve Byk Ama Byleri'ni kullanabilen birinin ieri gi-rebilmesi iin talimat brakm. Bunlarn hepsi, Havnor prensi-nin hazine dairesindeki bir kitapta yazlyd. Prens bunu okumama izin verdi. Bylece byk maaraya kadar girebildim-" "Altmezar'a." "eri nasl girileceini yazm olan hrsz, hazinenin orada, Altmezar'da olduunu zannediyormu. O yzden oraya baktm ama tlsmn bundan daha iyi saklanm olmas gerektiim hissediyordum, labirentte daha derin yeriere. Labirent'in giriini biliyordum; seni grdmde, labirente saklanp, orasn aratrmak dncesiyle ieri girdim. Bu bir hatayd elbette, isimsizler beni ellerine geirmi, aklm kartmlard. O zamandan beri de gitgide daha da zayfladm ve aptallatm. nsann onlara teslim ol-mamas gerek, kar koymak, ruhunu hep gl tutmak ve p-heye yer vermemek gerek. Bunu uzun bir zaman nce rendim. Ama bunu yapmak ok zor; bu kadar kuvvetli olduklar bir yerde. Onlar tanr deil, Tenar. Ama insanlardan daha kuvvetliler." kisi de bir sre sustular. "Hazine sandklarnda baka neler buldun?" diye sordu kz donuk

donuk. "Fasa fiso. Altn, mcevher, talar, kllar. Yaayan hibir insann sahiplenmeyecei eyler... Syle bana Tenar, sen nasl Mezarlar'n Rahibesi seildin?" "lk Rahibe ld zaman, tm Atuan'da gezip Rahibe'nin ld gece doan bir kz ocuu ararlar. Ve her zaman da bulurlar. nk bu yeniden doan Rahibe'dir. ocuk be yasma gelince onu buraya, Mahal'e getirirler. Ve alt yasma gelince de onu Karanlk Varlklar'a verirler; Karanlk Varlklar ocuun ruhunu yutarlar. Bylece ocuk onlara ait olur; ilk gnden beri de hep onlara ait olmutur. Ve ismi de yoktur." "Buna inanyor musun?" 117 "Buna her zaman inandm." "Buna imdi inanyor musun?" Kz bir ey sylemedi. Tekrar, glgeli sessizlik dt aralanna. Uzun bir sre sonra kz, "Bana... bana Bat'daki ejderhalar anlatr msn?" "Tenar, ne yapacaksn? Burada oturup, mum bitinceye ve tekrar karanlk gelinceye kadar, birbirimize masallar anlatp duramayz." "Ne yapmam gerektiin! bilmiyorum. Korkuyorum." Ta sandn zerinde, ac eken biri gibi, ellerini birbirine sk sk kenetleyerek dimdik oturdu. "Karanlktan korkuyorum," dedi. Adam tatl tatl cevap verdi. "Seimini yapman gerek. Ya beni brakp, kapy kilitleyip, yukarya, sunaklanna gidip beni Efendilerine vereceksin; o zaman Rahibe Kossil'e gidip onunla barrsn -bu da bu yknn sonu olur- ya da kapy ap benim-le birlikte buradan kacaksn. Mezarlar' terk edeceksin, Atuan' terk edeceksin ve benimle birlikte denizleri aacaksn. Bu da baka bir yknn balangc olur. Ya Arha olman gerek ya da Tenar. Her ikisi birden olamazsn." Derin sesi, kendinden emin ve kibard. Kz glgeler arasm-dan onun sert, yaral ama gaddarlk ve hile bulunmayan yzne bakt. "Eer Karanlk Varlklar'n hizmetinden ayrlrsam, beni ldrrler. Eer bu mahalden ayrlrsam lrm." , "Sen lmezsin. Arha lr." "Ben yapamam..." "Bir insann yeniden doabilmesi iin, lmesi gerekir Tenar. O taraftan grld kadar zor bir ey deil bu." "Dar kmamza izin vermezler. Hibir zaman." "Belki vermezler. Yine de denemeye deer. Senin bilgin, benim de hnerim var; ve aramzda..." Durdu. "Erreth-Akbe'nin Halkas var." "Evet ya, o var. Ama ben aramzda baka bir eyin daha olduunu dnyordum. Gven diyelim... isimlerden biri de bu. Bu ok byk bir ey. Tek basma her ikimiz de zayf olduu118 muz halde, buna sahip olduumuz iin kuvvetliyiz; Karanln Gleri'nden daha kuvvetliyiz." Gzleri, yaral yznde aydnlk ve parlakt. "Dinle Tenar!" dedi. "Ben buraya, sana kar silahlanm bir hrsz, bir dman olarak geldim; sen bana merhamet gsterdin ve

bana gvendin. Ben de sana, yzn ilk grdm zamandan, Mezarlar'n altndaki maarada seni karanln iinde tm gzelliin ile grdm o andan beri gvendim. Sen benim gvenim! boa kartmadn. Benim de bunu demem gerekir. Sana verebileceim tek eyi vereceim. Benim gerek adm, Ged. Senin bu srra sadk kalman gerekir." Ayaa kalkt ve kza yarm ay eklindeki, delinmi ve oyulmu gm uzatt. "Brak da halka tamamlansn," dedi. Kz yarm halkay onun elinden ald. Dier yarnn asl durduu gm zinciri boynundan, paray da zincirden kard. Her iki paray da, krk kenarlar birleecek ve bir btn haline gelecek ekilde avucunun iine koydu. Yzn kaldrmad. "Seninle geleceim," dedi. 119 X KARANLIIN FKES KIZ bunu syleyince, ad Ged olan adam, elini, kzn tlsm tutan elinin zerine koydu. Kz ararak basn kaldrp baknca, adamn yaam ve zaferle al al olmu, glmsediini grd. Adamdan korktu ve mitsizlie kapld. "Her ikimizi de zgr kldn," dedi adam. "Hi kimse tek basma zgrln kazanamaz. Gel, henz zamanmz varken vakit harcamayalun! Tekrar avucunu a, biraz daha." Kz parmaklarm gm parasnn zerine kapatmt ama onun istei zerine tekrar parmaklarm aa-rak, halkay krlan keleri denk gelecek ekilde avucunun iinde tuttu. Adam paralar almad ama parmaklarm zerlerine koydu. Birka szck syler sylemez, yznden ter boand. Kz avucunun iinde, sanki orada kk bir hayvanck uyuyormu da k120 prdanm gibi, garip, hafif bir titreim hissetti. Ged iini ekti; gergin duruu gevedi ve alnndaki teri sildi. "te," dedi; Erreth-Akbe'nin Halkasi'n eline alarak kzn sa elinin parmaklanndan, elinden zar zor bileine geirdi. "te!" dedi, memnuniyetle seyrederken. "Uyuyor. Bu bir kadnn veya bir ocuun bilezii olmal." "Bir arada kalacak m?" diye mrldand, gm halkann souk ve narin bir ekilde ince kolundan kaydm hisseden kz, huzursuzca. "Kalacak. Erreth-Akbe'nin Halkasi'na, bir aydanl tamir eden ky cads gibi sadece bir tamir bys koyamazdm. Bir ekilleme bys kullanp onu bir btn yapmalydm. Artk hi krlmamasna btn. Tenar, gitmemiz gerekiyor. Ben torbayla mataray getireyim. Sen pelerinim giy. Baka bir ey var myd?" Kz kapda, kapy amak iin beceriksizce urarken, adam, "Keke asam olsayd," dedi; kz hala fsldayarak, "Hemen kapnn dnda. Getirmitim," dedi. "Neden getirmiim?" diye sordu adam merakla. "Seni... kapya gtrmeyi dnmtm. Brakmay." "Byle bir seenein yoktu aslnda. Beni klen yapp, sen de bir kle olabilirdin, ya da bana zgrlm verip, benimle birlikte sen de zgr olurdun. Haydi km, cesaretim topla, anahtar evir."

Kz ejderha sapl anahtar evirdi ve alak, karanlk koridora bakan kapy at. Mezarlar'n Hazine Dairesi'nden, kolunda ErrethAkbe'nin ha'kasyla dar kt, adam da peindeydi. Duvarn, zeminin ve kubbenin talarnda, pek ses saylamayacak, hafif bir titreim vard. Uzaktan gelen bir gkgrlts veya ok uzaklarda kocaman bir ta yuvarlanyormu gibi. Kzn salar diken diken oldu ve dnmek iin bir an bile durmadan, teneke lambann iindeki mumu fleyerek sndrd. Adamn arkasnda kprdadm duydu; o kadar yaknd ki, adamn sakin sesi, kzn salarm kprdatyordu; adam, "Lambay brak. Eer gerekirse ben k yakarm. Darnn zaman ne?" 121 dedi. "Buraya geldiimde geceyarsn oktan gemiti." "O halde ilerlemeliyiz." Ama kprdamad. Kz, yolu gstermesi gerektiini fark etti. Labirent'ten k yolunu bir tek o biliyordu; adam da onu izlemek iin bekliyordu. Kz, tnel burada alak olduu iin eile-rek yola koyuldu, ama olduka hzl gidiyordu. Grnmeyen drtyol azlarndan, souk bir nefes ve keskin, rutubetli bir koku, altlarndaki muazzam boluun yaamsz kokuu geliyordu. Geit biraz daha ykselince kz dik durabildi ve ukura yaklatka admlarm sayarak, daha yava gitmeye balad. Ged, kzn tm hareketlerinin farknda evik admlarla onu biraz gerisinden izliyordu. Kzn durduu an, o da durdu. "ukura geldik," diye fsldad kz. "knty bulamyorum. Yo hayr, burada. Dikkat et, sanrm talar gevemi... Hayr, hayr, bekle - gevemi." Ayann altndaki talar sallandka kz yan yan geriye salam zemine ekildi. Adam kz kolundan yakalad ve tuttu. Kalbi arpyordu. "knt emniyetli deil, talar gevemi." "Kk bir k yapp bakaym. Belki doru sz kullanarak onlar onarabilirim. Her ey yolunda km." Kz, adamn ona hep Manan'n hitap ettii ekilde hitap etmesinin ne kadar garip olduunu dnd. Ve adam asasmn uunda, kor alevi veya sisin arkasndaki bir yldz gibi zayf bir k yakp, kara cehennem ukurunun yanndaki dar yola adm atnca, kz adamn arkasnda karanln derinliinde hayal meyal seilen bir csse grd ve bunun Manan olduunu anlad. Fakat sesi boaznda bir yumru gibi dmlenip kalmt; baramad. Tam Manan gelip, onu sallantl tneinden, yanndaki ukura itecei srada, Ged basn kaldrarak onu grd ve aknlkla veya bir fke lgnlyla, ona asas ile vurdu. lyla birlikte asadaki k, tam hadmaasnn yzne doru, dayanl-mayacak bir beyazlkla parlad. Manan, byk ellerinden birini gzlerine siper etmek iin kaldrd ve Ged'i yakalamak iin mitsizce bir hamlede bulundu, elinden kard ve dt. 122 Derken hi sesi kmad. Kara ukurdan yukar hi ses ykselmedi; ne yere arpan vcudunun sesi, ne lmnn sesi, ne bir ey. kntya korkuyla yapan, ukurun aznda diz km olan Ged ile Tenar kprdamadlar; dinlediler; hibir ey duymadlar.

Ik, belli belirsiz grnebilen gri bir tutam eklindeydi. "Gel!" dedi Ged elini uzatarak; kz bu eli tuttuunda g-zpek admla onu karya geirdi. I sndrd. Kz tekrar, ona yolu gstermek iin ne geti. Uyumu, bir ey dnemi-yordu. Ancak bir sre sonra dnmeye balad. Saa m solo, m? Durdu. Onun birka adm arkasnda duran adam, yavaa, "Ne oldu?" dedi. "Kayboldum. Ik yak." "Kayp m oldun?" "Dnemelerin... getiimiz dnemelerin saym unuttum." "Ben saymtm," dedi Ged, biraz daha yaklaarak. "ukurdan sonra sola, sonra saa, sonra tekrar saa dndk." "O halde bundan sonraki saa olacak," dedi kz otomatik-man ama kprdamad. "Ik yak." "Ik bize yolu gstermez, Tenar." "Hibir ey gstermez. Bitti. Kaybolduk." l sessizlik kzn fsltsnn zerine kp onu yuttu. Kz, souk karanlkta, yambanda duran tekinin hareketim ve scaklm hissetti. Adam elini arayarak tuttu. "Devam et, Tenar. Sadaki ilk dneme." "Bir k yak," diye yalvard kz. "Tneller yle dnyor ki..." "Yapamam. Boa harcayacak gcm yok. Tenar onlar, Hazine Dairesi'nden ayrldmz biliyorlar. ukuru getiimiz! biliyorlar. Bizi aryorlar, bizim irademizi, bizim ruhlarmz aryorlar. Sndrmek iin, yutmak iin. Ben bunu yank tutmalym. Tm gcm buna gidiyor. Onlara kar koymalym; senin123 le birlikte. Senin yardmnla. Yolumuza devam etmeliyiz." "k yok," dedi kz ama ileri doru bir adm att. Sonra, sanki her admnm altnda siyah bir boluk, topran altndaki boluk azna kadar alacakm gibi bir adm daha att. Ged eli-ni sk sk, scack kavramt. ilerlediler. Onlara uzun gelen bir sre sonra basamaklara vardlar. Basamaklar daha nce bylesine dik deildi; basamaklar kayalarda bulunan darack kaygan kntlardan baka bir ey deildi. Fakat trmandlar ve biraz daha hzlanarak yollarna devam ettiler, nk kz eri geidin, basamaklardan sonra uzun sre sapmalar olmadan devam ettiini biliyordu. Yolu takip edebilmesi iin, sol duvar zerinde iz sren parmaklar bir bolua geldi, sol ta-rafa alan bir geide. "Buradan," diye fsldad; ama adam ekingen davranyor gibiydi, sanki kzn hareketlerindeki bir ey onda kuku uyandrm gibi. "Yo," diye mrldand kz kafas karm bir halde, "bu deil, bundan sonra yola alan geit. Bilmiyorum. Yapamayacam. k yok." "Boyal Oda'ya gidiyoruz," dedi sakin ses karanlkta. "Nereden gitmemiz gerek?" "Bundan sonraki sol geitten." Kz yoluna devam etti. Uzun bir yay izdikten sonra, iki tane aldatmaca yol geip saa doru ayrlan. Boyal Oda'ya doru giden geite geldiler. "Dmdz ileri," diye fsldad kz; artk karanl amak daha

kolayd, nk kz demir kapya doru giden bu geitleri daha iyi biliyordu ve yzlerce kez buradaki dnemeleri saymt; eer dnmeye almazsa, beynine km olan o garip yk, kafasm kartramyordu. Fakat srekli, onun stne km, onu bastran eye daha da, daha da yaklayorlard; bacaklar o kadar yorulmu ve arlamt ki onlar kprdatmak iin harcad aba yznden bir iki kere inledi. Ve yambanda adam, sanki tm bedeninin gcn kullanarak byk bir aba harcyor-mu gibi derin bir nefes alp, nefesini tutuyor, sonra tekrar tekrar ayn eyi yapyordu. Bazen kesik ve keskin bir kelime veya bir 124 kelimenin bir blmn syledii duyuluyordu. Bylece sonun-da demir kapya geldiler; kz ani bir korkuyla ellerim uzatt. Kap ackt. "abuk!" diyerek arkadam kapdan geirdi. Sonra, en uzak kede durdu. "Kap neden ackt?" diye sordu. "nk, kapatmak iin Efendilerinin senin ellerine ihtiyalar var." "Artk nmzde..." Sesi ksld, konuamad. "Karanln merkezi var. Biliyorum. Yine de Labirent'ten ktk. Altmezar'dan darya ka yol var?" "Sadece bir yol. Senin gelmi olduun kap ieriden almaz. Yol, byk maaradan geip, Taht'n arkasndaki odaya, tavandaki kapya giden geitlerden ilerliyor. Taht Binasi'na." "O halde o tarafa doru gitmeliyiz." "Ama o orada," diye fsldad kz. "Orada, Altmezar'da. Byk maarada. Bo mezar kazyor. Onun yanndan geemem, ah, bir kere daha onun yanndan geemem!" "imdiye kadar gitmitir." "Oraya gidemem." "Tenar, stmzdeki tavan kmesin diye tutuyorum u an. Duvarlarn zerimize kmesin! engelliyorum. Ayaklarmzn altndaki zeminin almasn engelliyorum. Bunu, ukuru, hizmetkarlarnn bekledii yeri getiimizden beri yapyorum. Eer ben zelzeleyi engelleyebiliyorsam, sen benimle birlikte bir insan ruhuyla karlamaktan m korkuyorsun? Bana gven; benim sa-na gvenmi olduum gibi! imdi benimle gel." Birlikte ilerlediler. Ucu buca olmayan tnel ald. Daha fazla havann varlm hissettiler, karanln genilediim. Mezar Talar'nn altndaki byk maaraya girmilerdi. Sa taraftaki duvar taraf mdan, maaray dolanmaya baladlar. Tenar bir iki adm gitmiti ki duraklad. "Bu ne?" diye mrldand, sesi dudaklarndan zorla geti. Havann l, engin ve kara kabarcnda bir grlt vard: Bir titreme veya sarsnt, insa125 nin iliklerine, kemiklerine kadar hissettii bir grlt. Kzn parmaklarnm altndaki, zamann oyduu duvar, sarslyor, sarslyordu. "Devam et," dedi adamn kuru sesi, zorianarak. "abuk ol| Tenar."

Kz ileri doru tkezlenirken, en az yeraltndaki gizli mahzen kadar sarsnt iinde olan, kapkaranlk karann iinde, "Af-fedin beni. Ey Efendilerim, ey isimsiz varlklar, en eskiler, affe-din beni, affedin beni!" diye bard. Hibir cevap gelmedi. Hibir zaman cevap gelmemiti zaten. Taht Binasi'nn altndaki geide geldiler, merdivenleri trmanarak son basamaa, tavandaki kapan altna vardlar. Kapak kapalyd, kzn her zaman brakm olduu gibi. Kz, kapa aan yaya bast. Kapak almad. "Krlm," dedi kz. "Kilitlenmi." Adam kzn yanndan geerek kapan yanma geldi ve srlyla kapya dayand. Kapak kprdamad. "Kilitli deil, ar bir eyle almasn engelliyorlar." "Aabilir misin?" "Belki. Herhalde Kossil orada bekliyordur. Adam var m?" "Duby'yle Uatho, belki dier muhafzlar - erkekler buraya giremez." '\ "Hem ama bys yapp, hem orada duran insanlar etkisiz hale sokup, hem de karanln iradesine ayn anda kar gelemem," dedi adamn ciddi sesi, dnceyle. "O halde dier kapy denemeliyiz, kayalarn iindeki kapy, benim girmi olduum kapy. Kossil onun ieriden alamayacan biliyor mu?" "Biliyor. Bir keresinde benim kapy amaya almama izin vermiti." s "O halde, Kossil orasn yok sayyrdur. Gel. Gel, Tenar!" Kz, yeraltnn derinliklerinde gerilmi muazzam bir yay gibi titreyen ve uuldayan ta basamaklara kmt. "Nedir bu - bu titreim?" "Gel," dedi adam; o denli ciddi ve o denli kendiliden emin 126 bir ekilde syledi ki bunu, kz ona itaat etti ve tekrar basamaklardan ve geitlerden inerek o korkun maaraya gitti. Maarann giriinde, sanki topran kendi arlymas-na, ylesine kr ve uursuz, ylesine byk bir nefret ykyle ezilmeye balad ki, ylarak farknda bile olmadan yksek sesle, "Buradalar! Buradalar!" diye bard. "O halde brakalm, onlar da bizim burada olduumuzu bilsinler," dedi adam; asasyla ellerinden ileriye doru, deniz dal-galarnm gn na sald gibi, tavandaki ve duvarlardaki binlerce elmasa doru beyaz bir parlaklk sald: In zaferi; iinden iki kiinin byk maarann tam ortasndan geerek katklar n zaferi. Bu iki insann glgesi, tataki beyaz yapraks ssler, parlayan yarklar ve bo, ak mezarlar zerinde yaryordu. Eilerek alak kapdan, tnelden aa doru katlar; nce kz, arkasndan adam. Orada, tnelde, kayalar grlemeye ve ayaklarnn altndan kaymaya balad. Ama yine de k onlarla birlikteydi, insann gzn kamatryordu. Kz nndeki tatan ehreyi, l ehreyi grr grmez, topran gmbrtlerinin ara-sndan adamn sesini, tek bir szck sylerken duydu ve dizleri-nin zerine derken, adamn asas, basnn zerinden kapal kapnn krmz kayasna vurdu. Kaya tutumuasna beyaz bir alevle yanarak parampara oldu. Darda, gkyz tan vaktine doru aaryordu. Gkyznde birka beyaz yldz, ykseklerde souk souk duruyordu.

Tenar yldzlar grd, yznde tatl rzgar hissetti fakat ayaa kalkmad. Orada, toprak ile gn arasnda elleri ve dizleri zerine meldi. Tan vaktinden nceki o yan aydnlkta adam; o yabanc, esmer ekil, dnerek, kz ayaa kaldrmak iin kolundan ekti. Yz simsiyah ve bir ifritinki kadar sapknd. Kz rkerek ve sanki aznn iinde l bir dil dnyormu gibi kendine ait olmayan bir sesle ciyaklayarak ondan uzaklat, "Hayr! Hayr! Bana dokunma - brak beni. Git!" Ve debelenerek ondan uzaklap geriye, Mezarlar'm paralanmakta olan dudaksz azna doru ilerledi. 127 Adamn kz sk sk tutan eli gevedi. Sakin bir sesle, "Takmakta olduun ba adna, gelineni istiyorum Tenar," dedi. Kz, kolundaki halkann gmnde, yldzlarn m grd. Gzleri bu kta, sendeleyerek ayaa kalkt. Elini adamn avucuna brakarak onunla birlikte gitti. Koamyordu. Tepeden aaya doru yrdler. Arkalarnda, kayalar arasndaki kara azdan, nefret ve at dolu, uzun bir uluma duyuldu. Etraflarna talar dyordu. Toprak titredi. Onlar yollanna devam ettiler; kzn gzleri hala bileindeki yldz nn parltsndayd. Mahal'in batsndaki lo vadideydiler. Artk trmanmaya balamlard; sonra birdenbire, adam kza dnmesini syledi. "Bak-" Kz dnd ve grd. Vadiden gemi, imdi elmaslarn ve mezarlarn zerinde ayakta veya yatk duran dokuz byk dikilitala, Mezar Talan'yla ayn hizada duruyorlard. Daha nce olduklar yerde sabit duran talar, hareket ediyorlard. Talar sil-kindiler ve gemi yelkenleri gibi yava yava yana yatmaya baladlar. Aralarndan biri, yerinden kopup ykselir gibi oldu; derken ta bir titremedir ald ve ta devrildi. Bir bakas ilkinin zerine, onu ezerek aprazlamasna dt. Arkalarnda, douda-ki sar k karsnda simsiyah duran Taht Binasi'nn kubbesi titredi. Duvarlar esnedi. O harap, muazzam bir btn halindeki ta ktle, akar su iindeki amur gibi ekil deitirmeye balad, kendi iine kt; bir kkremeyle ve ani bir moloz ve toz frtnasyla yana yatarak kt. Vadinin topra dalgalanp salland; bir tr byk dalga tepeye doru trmand ve Mezar Talar ara-snda, tozlar gri duman misali darya pskrten azm aa-daki siyahla doru am muazzam bir yark olutu. O ana kadar ayakta duran talar devrilerek, yark tarafndan yutuldular. Sonra, insana gkyznn kendisinde yanklanm gibi gelen bir atrt ile yarn kaba siyah dudaklar kapand; tepeler bir kere daha sarslarak duruldular. Kz baklarm zelzelenin dehetinden, yzn gn nda hi grmemi olduu yanndaki adama evirdi. "Bunu sen alkoyuyordun," dedi. Sesi, topran kudretli kkremesinden ve ba128 nlanndan sonra, kamlar arasndaki esinti gibiydi. "Sen zelzeleyi, karanln fkesini alkoydun." "Yolumuza devam etmeliyiz," dedi adam, doan gnee ve harap olmu Mezarlar'a srtm dnerek. "Yorgunum, yorum..." Yolda ilerlerlerken tkezleyince, kz onun koluna girdi. Her ikisi de

ayaklarm srye srye ilerliyor, daha hzl gide-miyorlard. Byk bir duvardaki iki minik rmcek gibi, tepede, ykselmekte olan gnele sararm ve seyrek adaay glgele-riyle yol yol olmu kuru toprak zerinde duruncaya kadar, tepenin engin yokuundan zahmetle trmandlar. nlerinde, etekleri mosmor, balar altn gibi parlayan bat dalar uzanyordu, kisi de bir an iin durduktan sonra tepenin doruunu aarak Mezarlar Mahalli'nin gr asndan ktlar, gittiler. 129

TENAR uyand; uzun sreler boyunca yrd, tm etlerinin ryp dkld ve kemiklerinin ifte beyazlnm karanlkta zayf zayf parlad kt ryalardan zar zor kurtuldu. Gzlerim altn sar a aarak adaaynn keskin kokusunu cierlerine ekti. Uyandka zerine bir holuk geldi, bir haz onu yava yava, tmyle kaplad, ta ki tancaya kadar; kollarm cppesinin siyahlndan kartp gerinerek, dorulup oturdu, etrafna sorgusuz sualsiz bir memnuniyetle bakt. Akamd. Gne, yce ve batya doru uzanan birbirine ya130 kn dalarn ardndan kaybolmutu ama battktan sonraki parlakl yeri ve g dolduruyordu: Engin, berrak bir k g; dalarn ve vadilerin engin, orak ve altn sar topraklar. Rzgar dinmiti. Hava souktu ve her yer tamamen sessizdi. Hibir ey kprdamad. Yakndaki adaay allarnn yapraklar kuru ve boz renkliydi; kurumu minik l bitkilerinin saplar eline hafif hafif batyordu. In muazzam sessiz ihtiam, tepelerde, havada, her dal, solmu her yaprak ve gvde zerinde parlyordu. Sol yanma baknca adamn l topra zerinde, pelerinine sarnm olarak, bir kolu basnn altnda, derin derin uyuduunu grd. Uykudayken yz neredeyse kalarm atyormuasna sertti ama sol eli topran zerine; stnde hala gri tyden eski psk klf, diken ve baakklaryla kendini zar zor savunan kk bir devedikeninin yanma, gevek bir ekilde uzanmt. Adam ve minik l devedikeni; devedikeni ve uyuyan adam... Adam, gc topran Kadim Gleri'ne denk ve en az o kadar kuvvetli olan biriydi; ejderhalarla konumu ve tek bir szyle zelzeleleri durdurmu biri. Ve orada, topran zerinde, elinin yanibanda bymekte olan bir devedikeniyle birlikte uy-kuya dalm yatyordu. Bu ok garipti. Yaamak ve dnyada olmak, onun dlediinden ok daha byk, ok daha garip bir eydi. Gkyznn hameti adamn tozlu salanna deiyordu; bir an iin devedikenini de altn rengine evirmiti. Ik yava yava soluyordu. Ik solarken, souk da giderek keskinlemeye balad. Tenar kalkarak kurumu adaay al toplamaya balad; dm dallar topluyor, kendi aplarnda en az mee aalarnn byk dallar kadar boum boum ve iri olarak bym olan kaba dallar kryordu. Yorgunluktan daha fazla yryemeyecek halde olduklar iin, scak le vaktinde burada konaklamlard. Birka bodur ard aac ile henz inmi olduklar batdaki bayrn meyli onlara yeterli bir snak oluturmutu. Mataradan biraz su itikten sonra yatp uykuya dalmlard. Kk aalarn altnda daha byk dallardan olumu bir erp

ym vard; Arha bunlar toplad. Topraa gmlm 131 kayalarn kesine gelecek ekilde bir ukur kazarak, elik akma ile iinde bir ate yakt. Adaay yapraklar ve rplarm-dan oluan kav bir anda alev ald. Kuru dallar kzl alevlerle reine kokulu iekler at. Artk atein evresi olduka karanlk grnyor, yldzlar tekrar heybetli gkte beliriyordu. Alevlerin trts uyuyan adam uyandrd. Ask yzn elleriyle ovuturarak oturdu ve sonunda dimdik ayaa kalkarak atee yaklat. "Acaba-" dedi uykulu uykulu. "Biliyorum, ama geceyi burada, atesiz geiremeyiz. Hava ok souyor." Bir dakika sonra da ekledi, "Ya da senin bizi scak tutacak veya atei gizleyecek bir byn yoksa..." Ayaklar neredeyse atein iine girmi bir halde, kollar diz-lerinin evresinde, atein yanma oturdu adam. "Bir," dedi, "Ate byden ok daha iyi. Burada, etrafmza bir gzba yaptm; eer biri gelirse, bizi alrp veya ta gibi grsn diye. Neden dnyorsun? Bizi izlerler mi?" "Bundan korkuyorum ama yine de izleyeceklerim zannetmiyorum. Kossil'den baka hi kimse senin orada olduunu bilmiyordu. Kossil ve Manan'dan baka. Onlar da ldler. Taht Bina-s kerken, mutlaka o da oradayd. Tavandaki kapan orada bekliyordu. Dierleri, geriye kalanlar benim de Taht Binasi'nda veya Mezarlar'da olduumu ve zelzelede ezildiimi dneceklerdir." Kz da kollaryla dizlerine sarlarak titredi. "Umarm dier binalar yklmamtr. Tepeden insan pek anlayamyordu, ortalkta ok toz toprak vard. Herhalde btn tapnaklar ve evler yklmamtr; kzlarn uyuduklar Byk Ev mesela." "Zannetmem. Kendi kendisini yutan sadece Mezarlar'd. D-np giderken, bir tapnan yaldzl damm grdm; hala ayaktay-d. Sonra tepenin altnda kprtlar vard, kouan insanlar." "Ne diyecekler, ne dnecekler... Zavall Penthe! imdi Tanrkral'n Yksek Rahibesi olmak zorunda kalabilir. Buradan kamak isteyen hep oydu. Ben deil. Belki imdi kaar." Tenar glmsedi. inde, hibir dncenin ve korkunun karartamaya-ca bir nee vard; altn rengi kta uyannca iinden ykselen 132 o ayn kesin nee. Torbasn aarak, iki tane kk pide kard; birini atein zerinden Ged'e uzatt, dierim srd. Ekmek sert ve ekiydi; yemesi de ok hotu. Bir sre beraberce yediler. "Denizden ne kadar uzaktayz?" "Buraya gelmek iki gn ve gecemi almt. Dnmemiz daha ok vakit alacaktr." "Benim gcm kuvvetim yerinde," dedi kz. "yle. Yreklisin de. Ama yoldan yorgun," dedi adam glmseyerek. "Ayrca ok da ekmeimiz yok." "Su bulabilecek miyiz?" "Yarn, dalarda." "Bize yiyecek bir eyler bulabilir misin?" diye sordu kz, ekinerek, belli belirsiz.

"Avlanmak iin hem zamana hem de silaha ihtiya vardr." "Ben ey demek istemitim, yani sihirle." "Tavanlar arabilirim," dedi adam, atei eri br bir ard omayla kartrarak. "imdi, etrafmzda, tavanlar de-liklerinden ortaya kyorlar. Gece onlarn zamandr. Birini ismiyle arrsam, yanma gelir. Ama o ekilde yanma ardn bir tavan yakalayp, derisini yzp kzartabilir misin? Belki alktan lecek duruma gelirsen. Ama bu gvene ihanet etmektir bence." "Evet. Ben dnmtm ki, belki sadece..." "Bir sofra dizivereyim," dedi. "Ah, bak onu yapabilirim. Eer istersen altn tabaklar iinde hem de. Ama bu sadece gzba- olur ve eer gzban yersen, daha da ok ackrsn. nsan kendi szcklerini yiyince ne kadar beslenirse o kadar beslenirsin." Kz, bir an iin onun beyaz dilerinin ate nda pariad-ngrd. "Senin u byn de tuhaf," dedi kz, biraz da eitlikten doan bir vakarla; Byc'ye hitap eden bir Rahibe olarak. "Sadece byk meseleler iin yararl oluyor gibi." Adam atee biraz daha odun att; ate, ard kokulu kvlcm ve trtlardan oluan havai fiekler halinde ykseldi. 133 "Gerekten de bir tavan arabilir misin?" diye sorgulad Tenar birdenbire. "armam ister misin?" Kz evet anlamnda basn sallad. Adam yzn ateten evirerek yldzlarn klaryla dopdolu, snrsz karanla yumuak bir sesle seslendi, "Kebbo... O kebbo..." Sessizlik. Hi ses yoktu. Hibir kprt yoktu. Hemen, titreyen atein nn tam kenarnda, yere ok yakn, kara kehribar akl gibi bir gz yalnzca. Krkl bir srtn kavisi; bir kulak, uzun, tetikte, havaya kalkm. Ged bir daha konutu. Kulak seirdi ve aniden, glgeden dier kulak da kt; sonra minik hayvan dnerken, Tenar bir an iin hayvann tmn grd; gecenin iindeki iine umursamazca dnerken, kk, yumuak, kvrak sraym. "Ah!" dedi kz, nefesin! brakrken. "ok hotu." Ve hemen sordu, "Ben de yapabilir miyim?" "ey-" "Anladm, bu bir sr," dedi hemen, tekrar ar ballna dnerek. "Tavann ismi bir srdr. En azndan, insan onu olur olmaz, nedeni yokken kullanmamaldr. Fakat srdan ziyade bir yetenek veya bir esrar olan ey, armann gcdr, anlyor musun?" "Evet," dedi kz, "sende olan g. Biliyorum!" Sesinde, yalandan bir alaya gizlenmemi bir tutku vard. Adam ona bakt ve cevap vermedi. simsizler'e kar verdii savatan tr hala bitkindi; gc-n kuvvetim sarslan tnellerde harcamt. Kazanm olduu halde vnecek hali kalmamt. Biraz sonra, atee mmkn olduu kadar yakn bir yere tekrar kvrlarak uyudu. Tenar, atei besleyerek ve bir ufuktan bir ufua, k takmyldzlannn aydnlm seyrederek oturdu, ta ki bu ihtiam ve sessizlikten ba dnp uykuya dalncaya kadar. Her ikisi de uyandlar. Ate snmt. Kzn seyrettii yldzlar

imdi dan ardnda uzaklardayd ve doudan yenileri do134 . mutu. Onlar uyandran soukta, l akammn kuru souu ve bak gibi kesen rzgar. Gneybatdan, gkyzn kaplayan, buluttan bir pee geliyordu. Odun yn hemen hemen bitmiti. "Yryelim," dedi Ged, "afak vaktine pek bir ey kalmad." Dileri o kadar takrdyordu ki, kz sylediklerini zar zor anlad. Yola koyuldular, batya doru giden bayr yava yava trmandlar. allar ve kayalar, yldzlarn nda simsiyah beliriyorlard; yrmek, gndzki kadar kolayd. Bir sre dkten sonra yry onlar stt; iki bklm olup titremeyi braktlar ve daha rahat ilerlemeye baladlar. Bylece, gnn ilk klaryla, o gne kadar Tenar'n yaamm snrlam olan bat dalarnn ilk ykseltilerine varmlar-d. Titreen altn yapraklar hala dallarnda duran aalardan meydana gelmi bir koruda durdular. Adam bunlarn telli kavak olduunu syledi; kz ardtan, pnarn kenarndaki hastalkl kavaklardan ve Mahal'in meyve bahesindeki krk tane elma aa-cndan baka aa tanmyordu. Telli kavaklar arasndaki kk bir ku, "cik, cik" dedi alak bir sesle. Aalarn altndan ince ama gr, kayalar ve alayanlardan kuvvetle aan bir dere bara bara akyordu; donmaya frsat bulamayacak kadar hzla. Te-nar, neredeyse korkmuta ondan. O, her eyin yava hareket ettii sessiz le alknd: Tembel tabiatl nehirler, bulutlarn glgeleri, dnp duran akbabalar. Kahvalt iin bir para ekmekle son peynir krntsm da bltrp biraz dinlendikten sonra yollarma devam ettiler. Aksama olduka yksee varmlard. Hava, kasvetli, rzgarl ve dondurucuydu. Bol odunu bulunan baka bir derenin va-disinde konakladlar ve bu kez ktklerden onlar olduka scak tutacak kuvvetli bir ate yaktlar. Tenar mutluydu. Bir sincabn ii oyuk bir aacn devrilmesiyle ortaya kan kabuklu yemi hazinesin! bulmutu: birka kilo iyi ceviz ile Ged'in Kargca'daki ismini bilmedii iin ubir dedii, przsz kabuklu bir yemi. Kz bunlar, teker teker, yass bir tala, eki olarak kulland baka bir ta arasnda krd; kr135 d her iki cevizden birini adama verdi. "Burada kalabilmek isterdim," dedi, tepeler arasnda kalm rzgarl ve alacakaranlk vadiye bakarak. "Buray sevdim." "Gzel bir yer buras," diye kabul etti adam. "nsanlar hibir zaman buraya gelmezler." "Pek sk deil... Ben dalarda domuum," dedi adam, "Gont Da'nda. Havnor'a giderken oradan geeceiz, eer kuzeyden giden yolu seersek. Kn, denizden, bycek bir dalga gibi, bembeyaz ykselen o da grmeye doyum olmaz. Benim kym de bunun gibi bir derenin hemen yanndayd. Sen nerede domusun Tenar?" "Atuan'n kuzeyinde, Entat'ta sanrm. Hatrlamyorum." "Seni o kadar kkken mi almlar?" "Be yandaymm. Bir ocakta yanan bir ate hatrlyorum. .. Baka da bir ey yok." Adam, sakallar uzamaya balam olsa da en azndan temiz

grnen enesini ovuturdu; soua ramen her ikisi de dalar-daki derelerde ykanmlard. enesini ovuturdu; dnceli ve ciddi grnyordu. Kz adam seyretti; onu atein nda, dan alacakaranlnda seyrederken kalbinde hissettiklerim kim-selere syleyemezdi. "Havnor'da ne yapacaksn?" dedi adam, soruyu kza deil de atee doru sorarak. "Sen -benim tahmin ettiimden de fazlasyla- gerekten yeniden dodun." Kz evet anlamnda basn sallad, hafife glmseyerek. Kendini yeniden domu gibi hissediyordu. "En azndan dili renmek zorundasn." "Senin dilini mi?" "Evet." "renmek isterim." "iyi yleyse. Bu kahat," diyerek kzn siyah cppesinin ku-cana bir ta frlatt. "Kabat. Bu ejderha dilinde mi?" "Yo, yo. Senin amacn by yapmak deil, dier adamlarla ve kadnlarla konumak!" 136 "yi ama akltann ejderha dilindeki karl ne?" "Tolk," dedi adam. "Ama benim, seni sihirbaz ra yapma-ya niyetim yok. Ben sana Adalar'da, Denizler Diyar'nda insanlarn konutuklar dili reteceim. Buraya gelmeden nce ben de sizin dilinizi renmek zorunda kaldm." "ok acaip konuuyorsun." "Hi kukusuz. imdi, arkemmi kahat," diyerek ta gen vermesi iin elini kza uzatt. "Havnor'a gitmem art m?" dedi kz. "Baka nereye gitmek istersin Tenar?" Kz tereddt etti. "Havnor ok gzel bir ehirdir," dedi adam. "Ve sen, halkay, barn simgesini, kaybolmu hazineyi gtryorsun. Hav-nor'da seni bir prenses gibi karlarlar. Onlara gtrdn bu byk armaan iin sana sayg gsterirler, ho karlarlar, ho tutarlar. O ehirdekiler soylu ve cmert insanlardr. Derinin renginden dolay sana Beyaz Hanm derler ve bu kadar gen olduun iin de seni daha ok severler. Ve bu kadar gzel olduun iin. Sana gzbaclyla gsterdiim elbise gibi yzlerce elbi-sen olur, ama hakikileri. vg, kran ve sevgiyle karlanrsn. Sen, imdiye kadar yalnzlk, kskanlk ve karanlktan baka hibir ey renmemi olan, sen." "Manan vard," dedi kz, kendini savunarak, dudaklarnn kenar birazck titreyerek. "O beni seviyordu ve her zaman bana iyi davranyordu. Bildii kadaryla da beni koruyordu ve ben onu bu yzden ldrdm; kara ukurun iine dt. Ben Havnor'a gitmek istemiyorum. Ben burada kalmak istiyorum." "Burada - Atuan'da m?" "Dalarda. u anda bulunduumuz yerde." "Tenar," dedi adam ciddi ve sakin sesiyle, "o halde burada kalacaz. Benim bam bile yok ve kar yaarsa her ey ok zor olacak. Ama yiyecek bulduumuz srece-" "Hayr. Kalamayacamz biliyorum. Sadece aptal gibi davranyorum," dedi Tenar ve atee yeni bir odun atmak iin, ceviz

kabuklarm etrafa saarak ayaa kalkt. Yrtk prtk, tozlu cp137 pei ve siyah pelerini iinde incecik ve dimdik duruyordu. "Bildiklerim artk hibir ie yaramyor," dedi, "ben de baka hibir ey renmedim. renmeye alacam." Ged sanki acyla kvranr gibi baka bir tarafa doru bakt. Ertesi gn zirvedeki kahverengimsi bir otlaktan getiler. Geitte sert bir rzgar esiyordu, insan kr eden ve insana batan karla kark bir rzgar. Ancak, dan dier tarafndan iyice aa-ya indikten sonra, zirvelerdeki kar bulutlarnn altnda, Tenar, dadan duvarn arkasndaki topraklar grd. Yeildi - am aa-larnn, otlarn yeili, kar iindeki tarlalarn ve nadasa braklm tarlalarn yeili. Kn bu l halinde bile; allklar plak ve ormanlar gri dallarla doluyken bile, buralar yemyeil topraklard, mtevaz ve zarif. Dan yksek ve kayalkl eiminden aas-n seyrettiler. Tek kelime etmeden Ged, gnein bulutlarn kaln rt ve bulamac ardndan alalmakta olduu baty iaret etti. Gnein kendisi gizlenmiti ama ufukta, neredeyse Altmezar'n duvarlarndaki kristallerin gz kamatran prlts gibi bir prlt vard; dnyann kenarnda neeli bir titreim sanki. "Bu nedir?" dedi kz, ve adam, "Deniz," dedi. Ksa bir sre sonra, kz bundan daha az harikulade, ama yine de yeterince harikulade bir ey grd. Bir yola vardlar ve bu yolu takip ettiler; yol onlar hava kararrken bir kye ulatrd: Yolun etrafna dizilmi on, on iki ev. insanlar arasna girmekte olduklarm fark edince korkuyla yoldana bakt. Kz bakt bak-masna ama onu gremedi. Yannda, Ged'in giysileri iinde, onun gibi yryen, onun pabularm giyen, baka bir adam yryordu. Cildi beyazd ve sakal yoktu. Adam kza bir bak frlatt; gzleri maviydi. Gz krpt. "Onlar kandrabilecek miyim?" dedi. "Giysilerim nasl buldun?" Kz kendi stne basma bakt. zerinde, kyl kadnlarn giydii kahverengi etek ve ceket ile byk krmz yn bir al vard. 138 "Aa," dedi kz birdenbire durarak. "A, sen - sen Ged'sin!" Daha kz onun adm sylerken, adam son derece ak seik, bildii kara ve yaral yzyle, kara gzleriyle grd; yine de kar-snda soluk yzl yabanc duruyordu. "Bakalarnn yannda adm syleme. Ben de seninkini sylemeyeceim. Biz Tenacbah'dan gelen iki kardemiiz. Eer merhametli bir ehre grebilirsem, bir lokma yemek isteyeceim." Adam kzn elini tuttu ve birlikte kye girdiler. Ertesi sabah, dolu bir karn ile ve samanlkta uyunmu rahat bir uykudan sonra, kyden ayrldlar. "Bycler sk sk dilenir mi?" diye sordu Tenar, keiler ile benekli ineklerin otladklan yeil tarlalar arasndaki yolda. "Neden soruyorsun?" "Dilenmeye alkmsm gibi geldi bana. Hatta bu konuda ok baanlydn." "ey, evet. Eer o adan bakarsan, tm hayatm boyunca dilendim. Byclerin pek bir eyleri yoktur, anlayacan. Daha

dorusu asalar ve giysilerinden baka bir eyleri yoktur, eer gezginseler. Birok insan onlar iyi karlayp, yiyecek ve yatacak yer verir. Onlar da iyi kt karlm verirler." "Ne karl?" "Mesela, kydeki o kadn. Onun keilerim iyiletirdim." "Neleri vard?" "Her ikisinin memesinde de iltihap vard. Kk bir olan-ken ben de kei otlatrdm." "Kadna onlar iyiletirdiim syledin mi?" "Hayr. Nasl syleyebilirdim? Neden syleyeyim ki?" Biraz sustuktan sonra kz, "Gryorum ki byn sadece byk meseleler iin geerli deilmi," dedi. "Misafirperverlik," dedi adam, "yabanclara gsterilen iyi niyet, bu ok byk bir eydir. Teekkr etmek de yeterlidir elbette. Ama keilere acdm." Akamst, byk bir kasabaya vardlar. Buras, evleri tuladan, etrafnda Karg usul, mazgall siperleri ve drt kesine yerletirilmi gzetleme kuleleri bulunan surlarn altnda, celep139 lerin byk bir koyun srsn gttkleri bir kasabayd. Sarms tuladan rlm duvarlarmn zerinden, yz hatta daha fazla J evin, krmz kiremitli damlar balarm uzatyorlard. Kapda, j krmz tyl balklaryla Tanrkral'n hizmetinde iki muhafz duruyordu. Tenar, bu balklar takan adamlarn, aa yukar her yl Tanrkral'n tapnana para veya tutsak balarna elik etmek iin, Mahal'e geldiklerini grmt. Surlarn dndan ge-erlerken Ged'e bunu sylediinde, o da, "Ben de grmtm bunlar, ocukken," dedi. "Gont'a aknlar dzenlemilerdi. Benim kyme de gelmilerdi yamalamak iin. Ama geri pskr-tlmlerdi. Sonra, Annouth'da, kyda bir sava olmutu; bir sr adam lmt, yzlerce diyorlard. Belki imdi halka bir-letiine ve Kaybolmu Rn yeniden ortaya ktna gre Karg imparatorluu ile Adalar arasnda byle saldrlar ve lmler olmaz." "Byle eylerin devam etmesi aptallk olur," dedi Tenar. "Tanrkral bu kadar kleyi ne yapar ki?" , Arkada, bunu bir sre dnd. "Eer Karg lkeleri, Ada-1 lar Diyar'n yenerse mi demek istiyorsun?" Kz evet anlamnda basn sallad. "Bunun pek olabileceini sanmyorum." "Ama baksana imparatorluk ne kadar kuvvetli - surlaryla, insanlaryla u byk ehre baksana. Eer saldrrlarsa, sizin topraklarnz nasl bunlara kar koyabilir?" "Oras pek byk bir ehir deil," dedi adam dikkatle ve kibarca. "Ben de damdan yeni indiim zaman byle bir ehri muazzam bulurdum. Fakat Yerdeniz'de, bir sr, bir sr ehir var; bu onlarn yannda kasaba gibi kalr. Bir sr, bir sr ada var. Bunlar greceksin Tenar." Kz bir ey sylemedi. Yz ask, yolda zorlukla yrmeye devam etti. "O ehirleri grmek harika bir ey: Kayn yaklarken, onlarn denizden ykselilerin! grmek. iftlikler ve ormanlar; limanlar ve saraylaryla ehirler, dnyadaki her eyin satld pazar yerleri." 140

Kz onaylarcasna basn sallad. Adamn kendisini neelendirmek istediim biliyordu ama o neesini dalarda, o derenin at lo vadide brakmt. imdi ise iinde gitgide byyen bir korku vard. nnde uzanan her ey, bilinmeyendi. Mezar-lar'dan ve lden baka bir ey bilmiyordu. Bu ne ie yarard ki? Yklan labirentteki dnemeleri, ken sunak nnde yaplan danslar biliyordu o. Ormanlar, ehirler, adamlarn gnlleri hakknda bir ey bilmiyordu ki. Aniden, "Orada, benim yanmda kalacak msn?" diye sordu. Adama bakmyordu. Adam, klk deitirmi halindeydi, beyaz tenli bir Karg kyls; kz onu o ekilde grmeyi sevmemi-ti. Fakat sesi deimemiti, Labirent'in karanlmda konuan ayn sesti. Adam cevap vermekte gecikti. "Tenar. Ben gnderildiim yere gidiyorum. Ben arm izliyorum. imdiye kadar bir yerde fazla kalmama izin verilmedi. Bunu anlayabiliyor musun? Ben yapmam gerekeni yapyorum. Gitmem gereken yere gitmem gerekir. Bana ihtiyacn olduu srece, Havnor'da senin yannda olacam. Ve sonra, eer bana ihtiyacn olursa, beni ar. Gelirim. Beni arrsan, mezarmdan bile kar gelirim Tenar! Ama seninle kalamam." Kz hibir ey demedi. Bir sre sonra adam, "Orada, bana ok ihtiyacm olmayacak. Mutlu olacaksn," dedi. Kz sessizce kabullenerek basn sallad. Yan yana denize doru ilerlediler. 141

XII YOLCULUK KAYIINI, yakndaki kyllerin Bulut Burnu dedikleri, byk kayalk bir burnun yan tarafndaki bir maaraya saklamt, Kyllerden biri onlara akam yemei olarak gvete balk verdi. Sarp kayalklardan kumsala, gri gnn son klaryla varm-lard. Maara, kayann iine dokuz metre kadar giren dar bir ya-nkt; denizin ykselme eridinin tam zerinde bulunduu iin de kumlu zemini nemliydi. Maarann az, denizden grlebiliyordu; Ged, kk teknelerinde avlanan gece balklar atei grp merak edebilecekleri iin ate yakmamalarn sylemiti. Bylece, insann parmaklarna yumuack, yorgun bedenine ise 142 ta gibi sert gelen kum zerine, acnacak bir halde yattlar. Ve Tenar, maarann aznn biraz altnda bulunan, kayalara arpan, kayalar emen ve kayalar zerinde patlayan denizi ve dou-ya doru millerce uzanan kumsaldaki gkgrltsn dinledi. Tekrar, tekrar, tekrar ayn sesleri kartt deniz; yine de ayn deildi sesler. Hi dinlenmedi deniz. Dnyann btn adalarndaki kylarda, bu durmak bilmez dalgalarla kendi kendini kabartt ve hi dinmedi, hi durulmad. l, dalar: onlar kprtsz duruyordu. Onlar sonsuza kadar gr ve donuk bir sesle barmyo.-du. Deniz durmadan konuuyordu ama dili kza

yabancyd. Anlaya-myordu. Deniz alakken, ilk gri kla kz huzursuz uykusundan uya-narak bycnn maaradan kmakta olduunu grd. Onun, yaln ayak ve belinden skt peleriniyle, aadaki siyah tyl kayalar zerinde bir ey arayarak gezinmesini seyretti. Adam geri geldi. Maaraya girerken keserek ierisini karartmt. "Al," dedi, bir avu doluu, kavunii dudakl mor talara benzeyen, slak, iren eyi uzatarak. "Bunlar da ne?" "Midye, kayalardan. Bunlar da iki tane istiridye, daha da makbuldr. Bak - byle." Kzn ona dalarda dn vermi olduu, anahtar halkasndaki kk hanerle kabuunu aarak, iindeki deniz suyunu da sos niyetine kullanp kavunii midyeyi yedi. "Piirmeden mi yiyorsun? Diri diri?" Bir sre iin kz, ona bakmay reddetti; mahcup bir yzle ama azimle midyeleri birer birer aarak yemeye devam etti adam. ini bitirince, maaraya, burnu ileri dnk, denizde srk-lenip gelmi bir iki tane ktkle kumdan ykseltilmi olan kayn yanma gitti. Tenar bir gece nce kaya baktnda pek gz tutmam ve pek bir ey de anlamamt. Boyu tahmin ettiinden daha uzundu, kendi boyunun misliydi. i, nasl kullanlacam bilmedii ve ona tehlikeli grnen nesnelerle doluydu. Kayn basnn (o buruna byle diyordu) iki yanma gz resmi i143 zilmiti; ve yar uykudayken, ona hep kayk kendisini seyredi-yormu gibi gelmiti. Ged bir an iin kayn iini arayp taradktan sonra, bir eyle geri geldi: Kuru kalmas iin iyice sarlp sarmalanm bir paket sert ekmek. Kza byk bir para ikram etti. "A deilim." Adam kzn ask yzne bakt. Ekmei daha nceki gibi sararak kaldrd; maarann azna oturdu. "Denizin ykselmesine iki saat kadar var," dedi. "Sonra gidebiliriz. Huzursuz bir gece geirdin, neden imdi uyumuyorsun?" "Uykum yok." Adam cevap vermedi. Orada, kza yan dnerek, talarn karanlk kemeri altnda, ayak ayak stne atarak oturdu; kz onu maarann ilerinden seyrederken denizin prl prl kabarts ve hareketi arkasnda kalyordu. Adam kprdamad. Talarn kendisi kadar hareketsizdi. Adamdan, suya atlan bir tan halkalar gibi, hareketsizlik yaylyordu. Sessizlii, konumann yoklu-undan ok, ldeki sessizlik gibi, kendi basma bir ey haline geldi. Uzun bir sre sonra, Tenar ayaa kalkarak maarann azna geldi. Adam kprdamad. Kz adamn yzne bakt. Yz bakrdan dklm gibiydi - kat, kara gzleri kapal deil ama yere bakyor; az sakin. Adam da deniz gibi kzn ok uzandayd. imdi neredeydi, hangi ruhani yolda yryordu? Kz onu izleyemezdi. Adam, kz izlemesi iin zorlamt. Onu ismiyle armt; kz da emekleyerek onun eline gitmiti, ayn karanlktan kp gelen kk, yabani l tavannn ona gittii gibi. Ve imdi, halka da adamda olduuna gre, imdi Mezarlar ykldna ve rahibesi yeminini sonsuza kadar bozduuna gre, imdi ona ihtiyac yoktu ve

kzn onu izleyemeyecei bir yere gitmiti. Kzla kalmayacakt. Onu kandrmt ve onu yapayalnz brakacakt. Kz eilerek yumuak bir hareketle, adamn kemerinden, 144 ona vermi olduu kk elik haneri ekip ald. Bir heykeli soymak gibi bireydi bu. Hanerin sadece bir taraf keskindi ve ancak on santim uzunluundayd; kurban baklarnn bir minyatryd. Bu, Mezar-lar'n Rahibesi'nin giysilerinin, at klmdan kemeri ve bilinen bir amac olmayan dier baz paralarn yan sra, anahtar halkasnda tamas gereken bir parasyd. Haneri, ayn karanlk zamannda yapt danslardan biri hari hi kullanmamt; dans srasnda haneri Taht'n nnde havaya atarak yakalyordu. O dans seviyordu; dans, ayaklarnn ritminden baka elik eden bir mzik olmayan vahi bir danst. Bu dansa alrken, haneri sapndan tutmann hilesini reninceye kadar hep ellerini kesmiti. Kk haner, insann elini kemiine kadar, ya da bir boynun atardamarlarm kesecek derecede keskindi. Onlar kza ihanet edip, yzst brakm olsalar bile, kz hala Efendileri'ne hizmet edebilirdi. Karanln bu son eyleminde kza rehber olup, elini ynetebilirlerdi. Kurban kabul edebilirlerdi. Kz, adama doru eildi, bak sa elinde, kalasmn arka-snda duruyordu. Kz bunu yaparken, adam yzn yavaa kal-drarak kza bakt. Yznde, uzun bir yoldan gelmi, korkun eyler grm birinin ifadesi vard. Yz sakindi ama strap do-luydu. Kza doru bakp, onu her an biraz daha net grmeye baladka, yzndeki ifade belirginleti. Sonunda, "Tenar," dedi, onu selamlarcasna, kzn bileindeki delikli ve oymal gm halkaya dokunmak iin elini uzatrken. Bunu adeta gveni-ni tazelemek istercesine, tevekkl ile yapt. Kzn elindeki haneri nemsemedi. Baklarm evirdi, aadaki kayalar zerin-den derin derin kabaran dalgalara bakt ve glkle, "Zaman geldi... Gitme zaman geldi," dedi. Adamn sesiyle kzdaki lgnlk yok oldu. Korkuyordu. "Onlar geride brakacaksn Tenar. Onlardan kurtularak gidiyorsun imdi," dedi adam, ani bir gayretle yerinden kalkarak. Gerindi ve pelerinim kemerle yeniden iyice skt. "Kay indi-rirken bana yardm ediver. Ktklerin zerine koydum, yuvarla-yabilmek iin. te byle, it... bir daha. Tamam, tamam, oldu. 145 'Atla' dediimde, iine atlamaya hazrlan. Buras, kay suya indirmek iin maharet isteyen bir yer - bir kez daha. Tamam! Atla iine!" - ve kzdan sonra kaya srayarak, tam o dengesini kaybettii anda yakalayp kayn iine, yere oturttu; bacaklarm ardma kadar aarak yere salam bast; kreklere yuklenerek kay, kpk iinde grleyen burnun uundan, kayalar zerinden am bir gelgit dalgas zerinden ok gibi doru denize frlatt. Slk yerden uzaklatktan sonra krekleri kaya alarak kayn direini dikti. imdi, Tenar iinde ve deniz darda olunca kayk ok kk grnyordu. Adam yelkeni takt. Donuk krmz renkli yelken byk bir zenle yamanmt, kayk da olabildiince temiz ve dzenli ol-masna ramen btn takmlar, uzun ve zorlu bir kullanmn izlerim tayordu.

Ustalarna benziyorlard: ok uzaklara gitmiler ve iyi muamele grmemilerdi. "imdi," dedi adam, "imdi uzaklatk, imdi kurtulduk, gerekten uzaklatk Tenar. Bunu hissediyor musun?" Hissediyordu. Karanlk el, kalbinin zerindeki, mr boyu sren hkmn geri ekmiti. Ama dalarda olduu gibi neele-nemiyordu. Bam kollarna gmerek alad; yanaklar tuzlu ve slakt. e yaramaz bir ktle baml geirdii, boa harcanm yllanna alad. Ac ac alad nk zgrd. renmeye balad ey aslnda zgrln ykyd. zgrlk ar bir yktr, ruhun yklenmesi gereken byk ve garip bir sorumluluk. Kolay deildir. Verilen bir armaan deil, yaplan bir seimdir; bu seim de zor bir seim olabilir. Yol, yu-karya, a doru kar; ama ykl yolcu oraya hibir zaman yaramayabilir. Ged brakt kz alasn; ne onu avutacak tek bir sz syledi; ne de gzyalarn dindirdikten sonra, oturup Atuan adasnn alak mavisine doru bakarken onunla konutu. Adamn yz sert ve tetikteydi, sanki fek banaym gibi; hep ileriye bakarak, sessiz ve seri, yelken ve dmenle ilgileniyordu. Akamst, gitmekte olduklar yn, gnein bat yanm iaret etti. "Oras Karego-At," dedi; Tenar adamn iaretim izle146 yerek, tepelerin uzaktaki buluta benzer hayalini, Tanrkral'n byk adam grd. Atuan geride gzden kaybolmutu. inde byk bir sknt vard. Gne gzlerine altndan bir eki gibi iniyordu. Akam yemekleri kuru ekmek, Ged'in bir akam nce Bulut Bumu'ndaki dereden kayn fsna doldurduu su ve Tenar'a iren gelen ttslenmi kuru balktan ibaretti. K akam, abuk ve souk, deniz zerine indi. Kuzey tarafnda, uzakta, bir sre zayf k kprtlarm, Karego-At'n uzak sahilindeki kk kylerin atelerinden yaylan sar klar grebildiler. Bunlar, okyanustan ykselen pus iinde kayboldu; derin sular zerindeki yldzsz gecede yalnzdlar. Kz kayn kna kvrlverdi; Ged de su matarasn basma yastk yaparak buruna yatt. Rzgar gneyden gelen hafif bir esinti olmasna ramen, alak dalgalar yanlarm yalarken, kayk aralksz yoluna devam ediyordu. Burada, kayalkl sahilden uzaklarda deniz de sessizdi; sadece kaya dedike birazck fsldyordu. "Eer rzgar gneyden eserse," dedi Tenar fsltyla, nk deniz de fsldyordu, "kayk kuzeye gitmez mi?" "Evet, eer biz orsa etmezsek. Ama ben kayn yelkenine by rzgar koydum, batya gitsin diye. Yarn sabaha kadar Karg sularndan km oluruz. O zaman dnya rzgaryla gitme-sine izin veririm." "Kendi kendine mi dmen kryor?" "Evet," diye cevaplad Ged ciddiyetle, "uygun talimat verdikten sonra. Kaymm pek fazla talimata ihtiyac yok. Ak denize kmt o, Dou Uyre'deki en uzak adann ilerilerine; Erreth-Akbe'nin lm olduu, en batdaki Selidor adasna git-miti. Benim Ufkabakan'm, ok akll, becerikli bir kayktr. Ona gvenebilirsin." Muazzam derinliin zerinde by ile ilerleyen kayn iinde kz, karanla bakarak yatyordu. Tm hayat boyunca karanla bakmt; ama bu daha engin bir karanlkt, bu okyanusun zerine ken gece.

Hi sonu yoktu. Hi tavan yoktu. Yl147 dzlarm gerisine uzanyordu. Hibir dnyevi G ynetmiyordu onu. Iktan nce de vard, sonra da olacakt. Tm ktln tesine uzanyordu. Karanlkta, kz konutu: "Sana tlsmn verilmi olduu kk ada bu denizde mi?" "Evet," diye cevap verdi adamn sesi karanln iinden. "Buralarda. Belki de gney taraflarnda. Bir daha bulamam." "Ben onun kim olduunu biliyorum, sana halkay veren yal kadnn." "Biliyor musun?" "Bana hikayeyi anlatmlard. Bu lk Rahibe'nin bilgilerinin bir blmn oluturuyordu. Thar anlatmt; ilk nce Kossil'in yannda, sonra yalnzken tamamm anlatt; lmeden nce benim-le konutuu son seferdi. Hupun'da, Awabath'taki Yksek Ra-hip'in ykseliine kar savaan soylu bir aile varm. Bu ailenin kurucusu Kral Thoreg'mi; ardllanna brakt hazine iinde yarm halka da varm, Erreth-Akbe'nin kendisine vermi olduu halka." "Bu, gerekten de Erreth-Akbe'nin Kahramanlklar'nda anlatlyor. Deniliyor ki... senin dilinde, 'Halka krld zaman, yans Yksek Rahip ntathin'in elinde, yar da kahramann elinde kald. Yksek Rahip, krk yary, simsizler'e, Atuan'daki Yerin Eskileri'ne gnderdi; bu yar, kaybolmu yerlerdeki karanla gitti. Fakat ErrethAkbe dier krk yary, "Brakn, tekrar birleinceye kadar bu para, kta, bir gen kzn eyizinde, bu lkede kalsn," diyerek akll kraln Tiarath adl kzma verdi. Byle dedi kahraman, batya yelken amadan nce.'" "Demek ki halka, yllar boyunca bu ailenin kzndan kzma geti. Halknn tahmin ettii gibi kaybolmamt. Fakat Yksek Rahipler kendilerini Rahip Kral ilan edip. Rahip Krallar da imparatorluu kurup kendilerine Tanrkral demeye baladklar zaman, tm bu sre zarfnda Thoreg ailesi gitgide daha zayflayp fakirlemi. Ve en sonunda, Thar'n bana anlattna gre, Thoreg slalesinden geriye sadece iki kii kalm, iki kk ocuk, bir kz bir olan, Awabath'taki Tanrkral, imdi hkm srmekte 148 olan Tanrkral'm babasym. ocuklar Hupun'daki saraylarn-dan kartm. Hupunlu Thoreg ailesinden birinin sonunda, imparatorluun sonunu getireceine dair bir kehanet varm, bu da onu korkutuyormu. ocuklar kartarak, denizin ortasnda ssz bir ada bulmu ve onlar bu adada birazck yiyecek ve zerlerindeki elbiseyle brakm. Onlar bakla, boarak veya zehir-leyerek ldrmeye korkmu; nk kral kan tayorlarm ve kral ldrmek, tanrlarn bile basma bela getirirmi. ocuklarn isimleri Ensar ile Anthil'mi. Sana krk halkay veren Anthil' di." ; Adam uzun bir sre sessiz kald. "imdi yk tamamland," dedi sonunda, "ayn halkann tamamland gibi. Ama bu ok ac bir hikaye Tenar. Kk ocuklar, o ada, grm olduum yal adam ve kadn... nsan dilinden zar zor anlyorlard." "Sana bir ey soracam."

"Sor." "Ben Adalar'a, Havnor'a gitmek istemiyorum. Ben oraya, yabanc adamlar arasna, o byk ehre ait deilim. Ben hibir yere ait deilim. Kendi balkma ihanet ettim. Ve ok kt bir ey yaptm. Beni de bir adaya brak, kraln ocuklarm braktklar gibi; stnde hi insan olmayan, hi kimse olmayan ssz bir adaya. Beni brak ve halkay Havnor'a gtr. Bu benim deil, senin. Benimle hibir ilgisi yok. Ne de senin balknn benimle bir ilgisi var. Beni kendi halime brak!" Yava yava, derece derece, ama yine de kz hayretler iinde brakarak, nndeki siyahlkta, kk bir ay gibi bir k dodu; adamn emriyle gelen byl bir k. Kayn bumunda kza dnk otururan Ged'in dik tuttuu asasnm ucuna asl kald. Yelkenin altn, kpeteyi, tahta demeyi, yzn, gmi bir kla aydnlatyordu. Adam dosdoru kzn yzne bakyordu. "Ne ktlk yaptn Tenar?" " adamn Taht'n altndaki odaya kapatlarak lme terk edilmelerini emrettim. Alk ve susuzluktan ldler. ldler ve oraya, Altmezar'a gmldler. Mezartalar, mezarlarnn zeri-ne devrildi." Kz sustu. 149 "Daha baka da var m?" "Manan." "O lm benim boynumun borcu." "Hayr. O beni sevdii ve bana sadk olduu iin ld. Beni koruduunu dnyordu. Klc benim ensemin zerinde tut-mutu. Kkken bana ok iyi davranrd - aladmda." Tekrar sustu, nk ii kabarm, gzyalarn zor tutuyordu ama yine de artk alamayacakt. Elleri, elbisesinin siyah kvrmlanna kenetlenmiti, "Ben ona hi iyi davranmadm," dedi. "Havnor'a gitmeyeceim. Seninle gelmeyeceim. Kimselerin uramad bir ada bul ve beni oraya kartp brak. Ktln cezas ekilmeli. Ben zgr deilim." Deniz pusuyla bozlam yumuak k, aralarnda parld-yordu. "Dinle Tenar. Bana kulak ver. Sen ktln aracydn. Ktlk kt. Bitti. Kendi mezanna gmld. Sen hibir zaman zulm ve karanlk iin yaratlmamm; sen yakalamak iin yaratlmtn, tpk yanan bir lambann yakalayp, yayd gibi. Ben lambay snkken buldum; onu ssz bir adada, bulu-nup da atlm bir ey gibi brakmayacam. Seni Havnor'a gtrp Yerdeniz'in prenslerine 'Bakn! Karanln yerinde , onun ruhunu buldum. Onun sayesinde kadim bir ktlk hie vard. Onun tarafndan mezardan darya karldm. Onun sayesinde krlm olan bir btn oldu; nefret olan yerde artk bar olacak,' diyeceim." "Gelmeyeceim," dedi Tenar strapla. "Gelemem. Bu doru deil!" "Ve ondan sonra," diye devam etti adam skunetle, "seni prenslerden ve zengin beylerden ayracam, nk senin yeri-nin oras olmad doru. ok gen ve ok akllsn. Seni kendi memleketime, doduum yer olan Gont'a, eski ustam Ogion'a gtreceim. imdi iyice yaland o, ok ulu bir Byc, yumuak kalpli bir adam. Ona 'Sessiz' derler. Denize hakim Re Albi uurumunda kk bir evde oturur. Birka keisi ve kk bir bahesi var. Sonbaharlarda, tek basma, aday dolamaya kar;

150 derelerin at vadilerden ormanlar, dalar dolamaya. Bir zamanlar ben de onunla, orada yaamtm; senden daha kk-ken. Pek uzun sre kalmadm yannda, kalacak kadar akll deildim. Ktlk peinde kotum, emin ol, ok gemeden de be-lam buldum... Ama sen beladan kap geliyorsun, zgrlk aryorsun; kendi yolunu buluncaya kadar sessizlik istiyorsun. Orada iyilik ve skunet bulacaksn Tenar. Lamba, orada, bir sre rzgarn iinden yacak. Bunu yapar msn?" Yzlerinin arasndan denizin boz pusu geiyordu. Kayk, uzun dalgalarn zerinde hafife ykseliyordu. Etraflarmda gece, altlarnda da deniz uzanyordu. "Yaparm," dedi kz, uzun uzun i geirerek. Ve uzun bir sre sonra, "Ah, hemen olmasn isterdim... oraya imdi gitmek..." "Pek uzun srmeyecek, km." "Oraya gelecek misin, hi?" "Gelebildiim zaman geleceim." Ik snd; etraflarm olduu gibi karanlk sard. Gn doular ve batlanndan, k yolculuunun sakin gnleri ve buz gibi rzgarlarndan sonra Deniz'e vardlar. Byk gemiler arasndan, kalabalk deniz yollarnda yelken atlar; Ebavnor Boaz'ndan geerek Havnor'un gbeinde skm kalm krfeze ve krfezi geerek Byk Havnor Limani'na girdiler. Beyaz kuleleri ve kar iinde beyaz ve parlak duran ehri grdler. Kprlerin atlar, evlerin krmz damlar kar kaplyd; k gnei altnda limandaki yzlerce geminin buz tutmu armalar prldyordu. Gelilerinin haberi onlardan nce varmt, nk Ufkabakan'm yamal krmz yelkeni bu sularda tannrd; karl rhtmda byk bir kalabalk toplanmt; insanlarn balar zerinde, parlak ve souk rzgarda renkli bayraklar rpnyordu. Tenar, kayn arkasnda, yrtk prtk siyah pelerininin iinde dimdik oturuyordu. nce bileindeki halkaya, sonra da kala151 balk, rengarenk sahile, saraylara, kulelere bakt. Sa elini hava-ya kaldrd; halkann gmnden gne yansd. Hareketli sularn zerinden, rzgarda, belirsiz ve nee dolu bir alktr koptu. Ged kay ieri soktu. Ged'in gemi babalarma doru att ipi tutabilmek iin yzlerce el uzand. Ged iskeleye sraya-rak elini kza uzatt. "Gel!" dedi glmseyerek, kz kalkt ve geldi. Havnor'un beyaz caddelerinden onun yannda, elini tutarak ar ar ilerledi, tpk evine dnen bir ocuk gibi. 152

You might also like