You are on page 1of 67

BILGI YAYINLARI : 146 DENEME, ANI DIZISI : 25 Birinci Basim Mart 1972 BiLGi YAYINEVI Sakarya Caddesi 8 Yenisehir,

Ankara Telf. :17 74 03-12 50 67 DOSTOYEVSKI BATI, BATI DEDIKLERI. (YAZ IZLENIMLERI ZERINE KIS NOTLARI) Trkesi: Ergin Altay BILGI YAYINEVI Kapak Dzeni : Fahri KARAGZOGLU BILGI BASIMEVI - ANKARA, 1972 IINDEKILER Birinci Blm nsz yerine ..................... 7 ikinci Blm Trende........................... 19 nc Blm Btn btn gereksiz ............... 31 Drdnc Blm Simdi de, geziye ikanlar iin gerekli olan Fransiz'da mantik yoktur sznn, gerek olup olmadigi zerine son dsnceler...... 59 Besinci Blm Vaal............... ............ 71 Altinci Blm Burjuva zerine..................... 89 Yedinci Blm Bir nceki blmn devami............ 111 Sekizinci Blm Bribri ile mabis .................. 133BIRINCI BLM nsz yerineDostlarim, sizlere yurt disi izlenimlerimi anlatayim diye ka aydir sikistirip duruyorsunuz beni. Oysa bu diretisinizin beni ikmaza soktugundan habersizsiniz. Ne anlatacagim size? Simdiye dek bilinmeyen, sylenmemis, yeni ne anlatabilirim? Biz Ruslardan hangimiz (yani hi degilse dergiydi, gazeteydi okuyanimizi demek istiyorum) Avrupa'yi 9Rusya'dan iki kat daha iyi bilmeyiz? Ayip kamasin diye iki kat diyorum, aslinda on kat daha iyi biliriz Avrupa'yi. stelik, sizlere anlatacak bir seyim bulunmadigini; hi bir seyi sirayla grmedigim iin (bazi seyleri grms olsam bile, incelemeye firsat bulamadim) syle sirasiyle, dzgn bir biimde anlatamayacagimi da ok iyi biliyorsunuz. Berlin'de, Dresden'de, Bisbaden'de, Baden-Baden'de, Kln'de, Paris'de, Londra'da, Lksemburg'da, Cenevre'de, Cenova'da, Floransa'da, Milano'da, Venedik'te, Viyana'da bulundum. Hatta iki kere grdm bu kentlerden bazilarini. inanir misiniz, iki buuk ayda, evet iki buuk ayda gezdim bunca yeri! Siz hak verin, iki buuk ayda bu kadar yolu tepen bir insan ne grebilir, anlayabilir? Gezi programimi nceden, daha Petersburg'da hazirladigimi hatirlarsiniz. Yurt disina ilk ikisim degildir bu: Ilk ikisim ocukluk yillarima rastlar. Uykuya yattigimda annem, ya da babam Ratklif'in romanlarindan paralar okurlardi bana o zamanlar. Hatirlarim, btn gece kbus grmeme neden olurdu bu romanlar. Korkudan zangir zangir titrerdim. Sonra bir de kirk yasinda iktim yurt disina. Zamanin darligina bakmadan, elden geldigince ok sey degil, her seyi, ne olursa olsun her seyi grmek istiyordum tabi. Isin kts, grecegim gezecegim yerleri sogukkanlilikla seecek durumum da hi 10 mi hi yoktu. Tanrim, ne ok sey bekliyordum bu gezimden! Varsin hi bir seyi ayrintilarina dek grmeyeyim, inceleyemeyeyim, diye dsnyordum (ama grdm her seyi, her yere gittim); grdklerimden bir btn, genel bir izlenim kalacaktir bellegimde nasil olsa. Kutsal mucizeler lkesi kusbakisi, bir utan bir uca serilecektir gzlerimin nne bir anda. Szn kisasi, yepyeni, hos, gl bir izlenim dolduracak iimi. Yazin iktigim geziyi dsndke simdi en ok neye zldgm bilseniz bir... Hi bir seyi geregince yakindan, gremedigime degil, hemen her yere gittigim halde, szgelimi Roma'ya gitmedigime zlyorum. Hos Roma'ya gitseydim, bu kez de papayi grmeden gelirdim ya... Anlayacaginiz, yeni yeni seyler, yerler grmek, uzaktan syle genel bir izlenim edinmek tutkusuna delice kaptirmistim kendimi. Bylesine bir itiraftan sonra daha ne bekliyorsunuz benden? Ne anlatabilirim size? Ne aiklayabilirim? Kentlerin grnmn, daglari, tepeleri mi? Ya da -kusbakisi- lkeleri mi? Byle bir seye kalkissam sanirim, ok

yksekten utugumu nce siz sylersiniz bana. Hem drst bir insan sayarim kendimi ben; bir gezmen olarak bile olsa, yalan sylemek istemem. Oysa bir grnm de olsa anlatmaya baslasam size, yzde yz yalan karistiririm szlerime. Gezmen oldugum iin yapmam 11bunu, benim durumumda bir insan yalan sylemeden yapamayacagi iin sylerim yalan. Siz hak verin: Szgelimi, Berlin son derece eksi bir izlenim birakti bende, sonra topu topu bir gn kaldim orada. Berlin'e haksizlik ettigimi, onun eksi izlenim birakan bir kent oldugunu kesinlikle syleyemeyecegimi biliyorum simdi. Dpedz eksi olmasa bile, hi degilse kekredir bile diyemem. Bylesine haksiz bir yanlisliga niin dstm peki? Hi kusku yok ki, karacigerimden hasta hasta, yagmurlu, sisli dumanli iki gn kara trenle Berlin'e kadar gzlerimi kirpmadan tangir tungur yol alip, yzm sapsari, bitkin mi bitkin, her yanim dklr bir durumda kente indigimde, daha bakar bakmaz, Berlin'in Petersburg'a i-nanilmayacak derecede benzedigini grmemdir bunun nedeni. Petersburg'un sokaklarindan ayri bir yani yoktu buradakilerin, kokular da ayniydi, sonra (birakalim, saymakla bitmezler nk!)... Vay canina, diye geirdim o anda iimden, kurtulmaya alistigim, katigim seylerin benzerlerini grmek iin mi sallandim trende iki gn, bunca sikintiya katlandim? Ihlamur agalari bile gitmedi hosuma Berlin'in; oysa en degerli varligini bir an duraksamadan verir bu agalarin ugruna Berlinli; belki anayasasini bile ikarir gzden. Berlin-linin anayasasindan daha degerli bir seyi ol-, madiginiysa bilmeyen var midir? stelik, Ber12 imlilerin hepsi de Alman'a ylesine benziyor-lardi ki, Kaulbach'in* fresklerini bile grmeden -ah, korkun bir seydi bu!- (iimde, insanin Alman'a pek alismasi gerektigi, yabancisi olursa onlarin toplu halde bulunduklari yerde yasayamayacagi inanci) Dresden'e attim kapagi. Dresden'de de Alman kadinlarina karsi su isledim. Sokaga ikar ikmaz, Dresdenli kadindan daha igren bir yaratigin olamayacagi; Rus ozanlarinin en sakragi, kendine en ok gveneni olan ask sarkicisi Vsevolod Krestovski'nin bile burada kendine gvenini yitirebilecegi dsncesine kapildim. Samaladigimi, onun hi bir durumda kendine gvenini yitiremeyecegini sezinlemekte gecikmedim tabi. Iki saat sonra anlasildi her sey: Otel odama dnp de aynanin karsisinda dilimi ikarinca, Dresdenli bayanlar zerine dsncemin kapkara bir iftira oldugundan kuskum kalmadi. Sapsariydi dilim, ktyd... Insan -diye geirdim iimden-, doganin bu krali, ufacik karacigerine bylesine mi bagimli? Aman ne bayagilik! Kendimi bu esit dsncelerle avutmaya alisarak Kln'e yollandim. Ne yalan syleyeyim, ok sey bekliyordum Kln katedralinden; genligimde mimarlik grenimi yaparken byk bir saygiyla izmistim onu def*Wilhelm Kaulbach (1805-1874). nl Alman ressami. 13terime. Dnste Kln'den geerken, yani bir ay sonra -Paris'ten dnyordum- ikinci kez grdm Kln katedralini. Birinci keresinde gzelligini gremedim diye nnde diz kp beni bagislamasi iin yalvarmak geldi iimden. Karamzin* de Reys aglayaninin nnde yle diz kmemis miydi?... Birinci grsmde hi hoslanmadim katedralden; dantel, evet basbayagi dantel gibi, yz elli metre yksekliginde bir masanin zerindeki kgit dantel gibi bir sey izlenimi birakti bende. Dedelerimizin Puskin iin pek bir sade yaziyor, nasil demeli, parlak sz az siirlerinde diye buyurduklari gibi; bende Yce yani az dedim kendi kendime. Bu ilk kararimda iki seyin etkili oldugu kanisindayim; bunlardan birincisi kolonyadir. Jan-Mariya Farina hemen dibinde katedralin. Hangi otelde kalirsaniz kalin, ruhsal durumunuz ne olursa olsun, dsmanlarinizdan da, zellikle Jan-Mariya Fari-na'dan ne denli saklanirsaniz saklanin, gene de bulurlar sizi onu kullananlar: Kolonya ou la vie,** kurtulus yoktur bundan. Tam byle, kolonya ou la vie! diye bagirdiklarini kesin*Nikola Mihaylovi Karamzin (1766 -1826). nl Rus tarihisi. Edebiyatla da ugrasmistir. Yoksul Liza adli yapitinin Rus edebiyatinda zel bir yeri vardir. **Ya kolonya ya hayat. 14 likle syleyemem, ama kim bilir, belki de byle diyorlardir. Hatirliyorum, hep yleymis gibi geliyordu bana o gn, bu ses inliyordu kulaklarimda. Sinirlerimi bozan, bana haksizlik ettiren ikinci sey, yeni Kln kprsyd. ok gzel bir kpr bu elbette, kent de hakli olarak vnyor onunla, ama biraz fazla vnyor gibi geldi bana. Hemen o anda sinirlendim buna tabi. Sonra, benzeri grlmemis kprye giriste oturmus, herkesten para a!an o adam, uzattigim -gerekten az olan- geis cretini alirken, bilmedigini bir suumun cezasini benden kesiyormus gibi soguk olmamaliydi... Bilmiyorum ama, Almanlar kendilerini pek begeniyorlar bence. Yabanci, hele hele Rus oldugumu anladi adam diye geirdim iimden. Hi degilse, gzleri syle diyordu sanki: Gryor musun kprmz, zavalli Rus? Bu kprnn yaninda da, biz Almanlarin yaninda da bir solucandan farksizsiniz; yok nk senin byle bir kprn. Kabul edin ki can sikici bir durum bu. Alman byle bir sey sylemedi tabi, belki aklindan bile geir-memistir, ama ne nemi var? Adamin byle sylemek istedigine ylesine inaniyordum ki o anda... sonunda fkelendim, sylendim kendi kendime: Cani cehenneme, biz de semaveri bulduk... dergilerimiz var... en gzel elisleri bizde yapiliyor... sonra... Szn kisasi, iyice bozuldu sinirlerim, bir sise kolon-

15ya alip (kurtulus yoktur bundan.) Fransizlarin ok daha sevimli, ilgi ekici olacaklari umudu iimde, Paris'e yollandim. Simdi siz hak verin: Kendimi sikip da bir gnden ok, sz gelimi bir hafta kalsaydim Berlin'de, Dresden'den de bir hafta kalmadan kamasaydim, Kln'e , hi degilse iki gn ayirsaydim, grdgm seylere ikinci, nc keresinde baktigimda baska gzle grmez miydim onlari, daha bir drst kanilar edinmez miydim onlar zerine? Gnes isini, su bildigimiz, basit gnes isini var ya, onun bile, hayli etkisi oldu bu iste: Birinci keresinde de, Kln'e ikinci gelisimde oldugu gibi piri! piril olsaydi katedralin stnde, hi kusku yok ki gerek parlakligiyle grrdm yapiyi; yurtseverlik duygumu kabartmaktan baska bir seye yaramayan o kasvetli, hatta biraz yagmurlu sabah aldatamazdi beni. Bu szlerimden, kisinin yurtseverlik damarinin yalniz kt havalarda kabardigi sonucu ikarilmamalidir. Gryorsunuz iste dostlarim; Iki buuk ayda her seyi dogru olarak grmenin olanagi yoktur. Bu nedenle en dogru, en gvenilir bilgileri veremeyecegim size. Ister, istemez dogru olmayani sylemek zorunda kalacagim kimi zaman... Ama burada kesiyorsunuz szm. Bu kez size gerekli olanin dogru bilgiler olmadigini, isterseniz bu esit bilgileri Reyhard'in gezi rehberinde bulabileceginizi sylyorsu16 nuz. Geziye ikanlarin, geregin pesinde kosacak yerde (aslinda pek seyrek olur onu yakalayacak gleri), biraz da itenligin pesinden gitseler hi de fena olmayacagi grsn savunuyorsunuz. Kendine byk bir n saglamayacak da olsa, kisisel izlenimlerini, yalniz onu ilgilendiren bir servenini anlatmaktan ekinmese diyorsunuz-, ikari iin bilinen yollara sapmasa ne iyi olurdu. Kisacasi, size gerekli olanin, kisisel, ama iten izlenimlerimin oldugunu sylyorsunuz. yle mi? Demek dpedz gevezelik gerekli size; yzeyde kalan karalamalar, arabuk edinilmis izlenimler... Buna bir diyecegim yok, hemen basliyorum yleyse. Elimden geldigince de iten olmaya alisacagim. Yalniz, yazdiklarimin belki de ogunun yanlis olacagini unutmamanizi istiyorum. ogunun diyorum, hepsinin degil. Szgelisi, Ntre-Dame'in, Mabil balolarinin* Paris'te olduklari gibi gereklerde yanilamaz insan. zellikle Mabil geregi, Paris zerine yazan Ruslarca ylesine tanitlanmistir ki, artik kusku bile edilemez bu konuda. Belki yanilmam bunda, ne var ki bunu da kesin sylemiyorum. Roma'ya gidip de Saint-Pierre katedralini grmemenin olmayacak bir sey oldugunu sylerler, bilirsiniz. D* Paris'te verilen, bekr erkeklerle hafif kadinlarin katildigi bir esit balo. 17snn ki ben de Londra'ya gittim de Saint-Paul'u grmedim. inanin dogru sylyorum. Saint-Paul Katedralini grmedim. Geri Saint-Pierre ile Saint-Paul bir tutulamaz, ama ne olursa olsun, geziye ikmis bir insan iin dogru degil bu. Iste size vnemeyecegim birinci servenim (Aslinda syle uzaktan, bes yz metre teden grdm onu, ama Pentonvil'e gidiyordum, bos verip getim.) Neyse, asil isimize gelelim artik! Hem biliyor musunuz, durmadan dolasip, kusbakisi (Kusbakisi yksekten anlamina gelmez. Biliyorsunuz, mimar bir deyimdir bu.) evet, durmadan dolasip, kusbakisi bakmadim her seye. Londra'da geirdigim sekiz gnn ikin, tam bir ay Paris'te kaldim. Paris zerine bir seyler yazacagim size, nk Saint-Paul katedralinden de, Dresdenli bayanlardan da daha bir yakindan tanidim onu. Hadi, basliyorum. 18 IKINCI BLM TrendeMantik yoktur Fransizda; olmasini da kendi iin mutsuzluklarin en byg sayardi. Geen yzyil yazdi bu tmceyi Fonvizin*, Tanrim, ne neseli olmaliydi bunu yazarken! O anda hazdan iinin fikir fikir kaynadigina bahse girebilirim. Hem kim bilir, Fonvizin'-den bu yana drt kusaktir hep haz duyarak * Deniz Ivonovi Fonvizin (1745 - 1792). nl Rus oyun yazan. Kolagasi, Anasinin Kuzusu gldrleri en taninmis yapitlaridir. 21okuyoruz bunu belki de. Yabancilari elestiren bu esit tmceler -gnmzde bile rastlaniyor bylelerinebiz Ruslar'a nedense oldum olasi pek bir haz verir. Gizlidir bu haz tabi, bazen kisinin kendinden de gizlidir. Gemisteki tatsiz bir seyin alma duygusu sezilir bunda. Elbette iyi bir duygu degildir bu, gelgelelim hemen hepimizin iinde onun kk saldigindan da kuskum yok. Oysa birisi byle bir duygumuz oldugunu syledi mi parlariz hemen, agzimiza geleni syleriz. Itenizdir de byle kizarken. Sanirim, Belinski* bile -bu anlamdaduygularini gizleyen bir slavyanofildi. Hatirliyorum, bundan on bes yil nce, Belinski'yi ilk tanidigim zamanlar o da arkadaslari da tuhaf kaacak derecede asiri bir saygiyla egilirlerdi Batinin, zellikle Fransa'nin nnde. Moda Fransa'ydi o devirde (bin sekiz yz kirk alti yillarindan sz ediyorum). George Sand, Proudhon vb. gibi adlara tapilmiyordu, ya da Louis Blanc, Ledru-Rollen falan gibiler degildi saygi duyulanlar. Hayir, birtakim kk, degersiz adlar ikmisti ortaya mantar gibi, is ciddye binince bir anda silinip gittiler tabi. Oysa insanligin gelecegi iin ok sey bekleniyordu onlardan. Kimilerinden, derin bir * Grigoryevi Belinski (1810-1848). nl Rus elestirmeni. niversiteden atilmasina neden olan bir de roman yazmistir. 22 saygi dolu fisiltiyla sz ediyorlardi... Elden ne gelir?

mrmde Belinski kadar koyu Rus grmedim ben. Ondan nce bir de aadayef* gz dnmsesine, bazen de -Belinski gibi- kr krne kmsemisti bize zg olan her seyi, Rus olana dudak bkmst. Hatirladigim bazi seylere dayanarak sylyorum bunu. Kim bilir, Fonvizin'in bu sz arada bir Belinski'ye bile pek irkin gzkmemistir belki. En drst, yasalara en uygun bir vasiligin bile pek hosa gitmedigi zamanlar olur. Allahas-kiniza, yurdunu sevmenin yabancilara kfretmek demek oldugunu, benim de yle dsndgm sanmayiniz. Hi de yle dsnmyorum ben, dsnme niyetinde de degilim; hatta aksine... Ama ne yazik ki, su anda daha duramayacagim bu konu zerinde. Yalniz, sirasi gelmisken sunu da hatirlatayim: Paris'ten sz edecegime, Rus edebiyatina daldigimi dsnmyorsunuz ya? Elestiri yazisi yaziyorum sanmiyorsunuz ya? Hayir, yapacak baska bir seyim olmadigindan, bos durmamak iin yaziyorum bunlari. * Pyotr Yakovlevi aadayef (1793 - 1856). Puskin'in yakin arkadasiydi. 1836'da Teleskop dergisinde nl Felsefe Mektubu yayinlandi. Rus toplumuna saldirilari, batiyi vmesi tepkiyle karsilandi. Drt mektup da yurt disinda yayinladi. 23Trendeyim, devresi gn inecegim Eydku-nena'yi, yani yurt disindaki ilk izlenimimi dsnyordum. Arada bir hizli hizli arpmaya basliyordu yregim. En sonunda grecektim Avrupa'yi. Neredeyse kirk yil hayalimde yasattigim Avrupa'yi grecektim. On alti yasindan beri, Nekrasof'un* Belopyatkin'inin Kamak istiyordum isvire'ye, dedigi gibi, olanca itenligiyle hep ayni seyi dsnen, ama kamayan ben, en sonunda giriyordum kutsal mucizeler lkesine. zlemini ylesine ektigim, ylesine inatla inandigim lkeye gidiyordum. Arada bir Tanrim, ne biim insanlariz biz Ruslar? diye geiriyordum iimden. Gerekten Rus muyuz biz? Hangimiz olursak olalim, niin Avrupa'nin bu denli gl, byl, ekici bir etkisi oluyor zerimizde? Bizlerin -yz bin kisinin- hl bir hi saydigimiz, deger vermedigimiz, elli milyonluk basit Rus halki; sayin mizah dergilerimizin, sakallarini kesmiyorlar diye hl alay ettikleri elli milyon insan degil tabi su anda szn ettigim. Hayir, toplumumuzun *Nikola Alekseyevi Nekrasof (1821 -1877). Halki Rus ozani. En nemli yapitlari: Kim Iyi Yasiyor Rusya'da, Demiryolu, Kyl ocuklari. 24 ayricalikli, tm olanaklari tekeline almis bir grup insanindan sz ediyorum. Dogrusu, her seyimiz, bilimimiz de, sanatimiz da, toplum dzenimiz de, insanligimiz da, grgmz de, her seyimiz oradan, kutsal mucizeler lkesinden alinma! Yasayisimiz, daha ocukluktan baslayarak, Avrupa dnya grsne, gelenegine gre dzenlenmistir. Hangimizin gc yeterdi bu gidise karsi koymaya, bu baskiyi yenmeye? Niin hl tam Avrupali olmadik? nk (sanirim bu konuda herkes, bazilari seve seve, tabi bazilari da dis bileyerek, herkes kabul edecektir bu grsm) evet, hl tam Avrupali olmadik nk olabilecek kadar olgunlasmadik daha. Ama bu bambaska bir konudur. Benim demek istedigim, bizlerin bylesine gl etkiler altinda bile Avrupalilas-madigimizdi. Aklim ermiyor buna. Dadilarimiz engel olmadi tabi Avrupalilasmamiza. Arina Rodionovna (Puskin'in dadisi) olmasaydi Puskin diye bir ozanimizin olmayacagi dsncesi gerekten de hem acidir hem gln. Samadir! Sama degil midir yoksa? yle ya, sama degil de nedir? Gnmzde grenime ok ocuk gtryorlar Fransa'ya, bir baska Puskin alip gtrseler oraya, ne Arina Rodinov-na'si olurdu orada ne de besikte duymaya basladigi Rusa'si. Kim Rus olmadigini syleyebilir Puskin'in? Soylu bir ailenin ocuguydu. 25Pugaof'u* anlamis, daha hi kimse bir seyin farkinda degilken onun ruhunun derinliklerine inmisti. Byelkin'in** soylu kisiligi vardi onda. Dogup bydg ortamdan byk bir sanat, gcyle ayrildi, sonra Onyegin'in*** kisiliginde, halkin gzyle insafsizca elestirdi onu. Byk bir insanin, stn bir insanin yapabilecegi bir seydi bu ancak. Insan ruhuyla anayurdu arasinda kimyasal bir bagin var oldugu, insanin z topragindan hi bir trl kopamaya-cagi, kopsa bile eninde sonunda tekrar ona dnecegi savi dogru mudur acaba? Slavyano-fillik gkten inmedi ya bize... Geri sonralari bir Moskova zlemi grnm kazanmistir slavyanofilligimiz; ama bunun zlemden te bir sey oldugu da su gtrmez bir gerektir; hem sanirim, bazi gnllerde ilk bakista grndgnden ok daha derin yer etmistir. Belki Moskovalilarin ruhunda daha da derinlere islemistir. Insan kimi zaman nasil yaniliyor ilk anda. Bazi canli, gl dsnceleri kusak gerektigince anlayamaz da, bazen sonu, baslangitan bambaska ikar... Avrupa'nin esiginde -biraz can sikinti*Yemelyan Ivanof Pugaof (1726 -1775). Katerina II. zamanindaki byk halk ayaklanmasinin nderi. Puskin Yzbasinin Kizinda onu anlatir. **Puskin'in roman kahramani.Byelkin'in Hikyeleri ***Yevgeniy Onyeginin erkek kahramani. 26 sindan, biraz da issiz gszlkten- bu dsncelere dalmistim iste trende. Iten olacaktim ya! Bizde, gnmze kadar bu esit seyleri, yapacak isleri olmayan kimseler dsnmstr yalniz. Ah, trende bos oturmak ne ok sikiyor insanin canini! Bizim Rusya'da, tuttugunuz bir is yoksa duyacaginiz can sikintisinin

tipa tip ayniydi bu sikinti. Geri trene binmissin gidiyorsundur, her ihtiyacin ayagina geliyordur, hatta arada bir bebek gibi oyaliyorlardir da seni, isteyecek baska bir sey olmadiginin kendin de farkindasindir; gelgelelim can sikintisi gene de birakmaz yakani; kendin bir sey yapamadigin iin sikilir canin; zerine fazla dstkleri iin, oturup yolculugunun sonunu beklemekten baska bir sey elinden gelmedigi iin sikilirsin. Geri bazi istasyonlarda indim, tren boyunca bir asagi bir yukari kostum, kostum. Ne olursa olsun umursadigim yoktu; alisik olmadigim iin yorulsam, hatta dsp bir yerimi kirsam viz gelirdi! Kendi ayaklarim zerindeydim, kendime bir is bulmus onu yapiyordum ya, yeterdi. Durup dururken bir kaza olsaydi, vagonlar birbirine girseydi -elim kolum bagli- baskalarinin suunun cezasini ekmeyecektim... Ne kt sey su issiz gszlk, neler geliyor insanin aklina! Hava yavas yavas karariyordu bu arada. Trenin isiklarini yakmaya baslamislardi. Kar27simda, toprak sahibi, yasli bir kari koca oturuyordu, iyi insan olduklari yzlerinden belliydi. Birka gnlgne Londra'ya, bir sergiye gidiyorlardi; ocuklarin! evde birakmislardi. Sagimda, on yildir Londra'da ticaretle ugrasan bir Rus oturuyordu; is iin Petersburg'a gelmis ancak iki hafta kaldiktan sonra -islerini bitirir bitirmez- dnyordu. Yurt zlemi duygusunu hepten yitirdigi belliydi. Solumda temiz pak, sarisin, saf kan bir Ingiliz vardi. Btn Ingilizler gibi ortadan ikiye ayirmisti salarini, son derece agirbasliydi. Yolculugumuzun basindan beri hi birimizle -hi bir dilde- bir szck bile konusmamis, gndz hep okumustu. Ancak Ingilizlerin dayanabilecekleri, Ingilizlere zg o ince baskili, kk bir kitaptan basini kaldirmamis; gece saat on olunca da izmelerini agir agir ikarmis, terliklerini giymisti. Besbelli, uzun yillarin aliskanligiydi bu, trende de degistirmek istememisti aliskanliklarini. ok gemeden uyudu herkes; trenin ddg, tekerleklerin sesi uykusunu getiriyordu insanin. Ben oturuyordum, dsncelere dalip gitmistim. Bu blmn basindaki Mantik yoktur Fransiz'da dsncesine nereden vardigimi da bilmiyorum. Size bir sey syleyeyim mi: Paris'e gidinceye kadar trende dsndklerimi hak yerini bulsun diye anlatacagim burada. yle ya, ben o zaman sikildim, simdi biraz da siz sikilin. Ne var ki, bazi okuyuculari 28 da kurtarmam gerek; bu nedenle, bu dsncelerimi gereksiz diye adlandiracagim ayri bir blmde verecegim. Sizler sikila sikila okuyacaksiniz onu; isteyenler de, gereksiz oldugu iin okumadan geecekler. Okuyucuya karsi ok dikkatti, insafli davranmali nk; dostlarla daha bir siki fiki olabilir insan. Devam edelim: 29NC BLM Btn btn gereksizAslinda dsnce falan degildi bunlar; bir esit bakisti evreye, elde olmadan grlen seyler, hatta sunun bunun, daha ok da hi bir seyin zerine kurulan hayallerdi. nce gemise daldim; Fransiz mantigi zerine yukardaki zl sz syleyen adami dsnyordum, bu zl sz ok uzaklara gtrd beni. Zamaninin byk aydinlarindandi bu adam. 33Geri nedense mr boyunca Fransiz kaftani giydi. Hep, svalye soyu oldugunu gstermek (oysa byle bir sey yoktur bizde) evet, svalye soyu oldugunu gstermek, bir de, Patyomkin'-in* bekleme odasinda gururunu koruyabilmek iin pudra srd yzne, kili tasidi ya, yurt disina ikar ikmaz da Paris'i nefretle anmaya basladi; hemen verdi kesin kararini: Mantik yoktur Fransiz'da, olmasini da kendi iin mutsuzluklarin en byg sayardi. Yeri gelmisken syleyeyim, kilitan, kadife kaftandan sz etmekle Fonvizin'e attigimi sanmiyorsunuz ya? Aklimin ucundan bile geirmedim byle bir seyi! Kaba kumastan yakasiz kyl ceketi giyemezdi ya... Hele simdi bile bazi beyler, tam Rus olmak, halkin iine girmek iin bu kyl ceketini giymeyip, kendilerine yeni bir bale kostm bulmuslarken (bulduklari bu bale kostm, Rus halk operalarinda, yazma yemenili Lyudmina'larina vurgun Uslan'larin, sahneye ikarlarken giydikleri giysiyi andiriyor) evet, gnmzde bile bazi beyler, tam Rus olmak, halka yaklasmak iin bu kyl ceketini giymeyip, kendilerine yeni bir bale kostm bulmuslarken o hi giyemezdi kyl ceketini. Fransiz kafta*Grigori Patyomkin (1739 -1791). Rus Prensi. II. Katerina'nin gzne girerek maresallige kadar ykselmistir. 34 nini daha bir anliyordu halk o zamanlar: Elbette, beydir o, bizim gibi giyinemez ya. Gnmzn toprak sahiplerinden biri, halka yaklasmak iin Rus giysisi giymis, kyllerin bir toplantisina gitmis. Onu uzaktan gren kyller aralarinda fiskosa baslamislar: Kimdir su palyao kilikli herif? Anlayacaginiz, yaklasa-mamis halka toprak sahibi. Bir bey de syle sylemisti bana: - Hayir, hayir, hi bir seyde geri kalmayacagim. Mahsus kesecegim sakalimi, gerekirse frak bile giyecegim. Kendi isime bakacak, onlara yaklasmak istedigimi belli etmeyecegim. Beylik yapacagim, kili kirk yaran, eli siki, hatta -baktim ki yle olmak gerekiyor- sert, astigi astik kestigi kestik bir bey olacagim. Daha sayacaklardir beni o zaman. Her sey, baslangita kendini saydirmaya baglidir. Vay canina l -diye geirmistim iimden-. Adamin karsisindakiler dsmani sanki. Bilmeyen de savasa hazirlaniyor sanir. Son derece sevimli bir baskasi:

- yle ama -demisti-, aralarina girersem, toplanir yargilarlar beni hemen, gemisteki bir suum yznden kirbalanmama karar verirler. Halim nice olur o zaman? Iimden, Olsun varsin, ne ikar! demek geldiydi birden de tutmustum kendimi, dememistim. Korkmustum nk. Niin hl e35kiniriz bazi dsncelerimizi aiklamaktan ?- diye dsndm- Kirbalarlarsa kirbalasinlar, ne nemi var bunun? Sanat profesrleri durumdaki bu gibi degisiklikleri hayatin aci yani diye adlandirirlar yalnizca. Kisinin herkesten uzak yasamasi iin yeterli bir neden midir bu acaba? Hayir, ya insanlarla hasirnesir yasamalidir kisi, ya da yapayalniz. Bazilari katlanamaz buna tabi, zellikle zayif ocuklarla anneleri. Iimden geirdiklerimi sylesem, karsimdaki bagirirdi: - Insaf siz de yani! ocuklarla annelerini ne karistiriyorsunuz simdi? Bir inek baskasinin bahesine girdi diye, durup dururken dnyayi atese vermeye benzerdi sizinki. Tm insanligi ilgilendiren bir olay yapip iktiniz kck bir seyi. - Haklisiniz, kuskusuz, gln, evet hem gln, hem de pis bir seydi bu. Bulasmak istemiyor insanin cani. Bunu sz konusu etmek bile utan verici bir sey. Hepsinin cehennemin dibine kadar yolu var: Beni kirbalamasinlar da onlara ne yaparlarsa yapsinlar. Bana sorarsaniz, toplumun yargisi ne olursa olsun, yerindedir, haklidir: Onu yargilama olanagini bulsalar bile, sevimli arkadasima bir kirba bile vurmazlardi. Kardesler, bu adamin yaptigi alakliga karsilik para cezasi verelim ona, 36 diye karar verdi Sedrin'in* anlattigi il mahkemelerinden biri: Alisik degildir adamcagiz kirba yemeye. Biz kyller biliriz, onun tadini... Bu yazdiklarimi okuyan biri, - Gericilik! -diye bagiracaktir- Kirba'i savunmak ha! (Yemin ederim ki bundan, kirbaci savundugum anlamini ikaracaklar olacaktir). Bir baskasi, - Insaf, nelerden sz ediyorsunuz byle? -diyecektir-. Paris'i anlatacaktiniz, kirbaca atladiniz. Nerede kaldi Paris? teden baska biri, - Samaladiginizin farkinda degilsiniz galiba ?-diye karisacaktir sze-, daha yeni duydunuz bu yazdiklarinizi, oysa geziye yazin ikmistiniz. Ta o zaman trende nasil dsnms olabilirsiniz btn bunlari? Cevabim hazirdir buna: - Hakli olmasina haklisiniz ya, yazdiklarimin yaz izlenimleri zerine kis notlari oldugunu unutuyorsunuz. Kis notlarina kisla ilgili bazi seylerin de eklenmesi olagan degil mi? stelik Eydkunen'e yaklasirken hatirliyorum-, ana*Mihail Yevgrof Saltikof (Takma soyadi Sedrin). nl Rus hiciv yazari (1826-1889). Sonra sorumlu yneticisi oldugu Anayurt Notlari dergisinde 1847'de yayinladigi eliskiler uzun hikyesi yznden Vatka' ya srld. 37yurt zerine derin derin dsncelere dalmistim. Oysa Avrupa'ya gitmek iin birakmistim anayurdumu. Gene hatirliyorum, kurdugum bazi hayaller de bunlara benzer seylerdi. Daha ok sunu dsnyordum: esitli devrelerde Avrupa'nin ne gibi bir etkisi olmustu zerimizde? Uygarligiyla konuk gelmisti bize daima; ne derece uygarlastirmisti bizi? daha dogrusu, ne derece uzaklastirmisti bizi uygarliktan? Simdi dsnyorum da, pek bos seylere yormusum kafami. Ama blmn basinda uyarmistim sizi, burada yazacaklarimin gereksiz olduklarini sylemistim. Sahi nerede kalmistim? Evet! Fransiz kaftaninda. O getirdi beni buralara. Iste, byle Fransiz kaftanlinin biri de Kolagasini yazmisti zamaninda. O devirde pek sevilmisti Kolagasi. Patyomkin, Canini versen, bundan iyisini yazamazsin Denis, demisti. Uyku sersemligiyle syle bir kipirdamisti yerinden sanki herkes. Bos durmak, baskalarinin gsterdigi yne gitmek o zaman da mi tak demisti insanlarin canina? diye devam ediyordum dsnmeye elimde olmadan. O zamanki Fransiz yol gstericilerden sz etmiyorum yalnizca: sirasi gelmisken hatirlatmak istedigim bir sey daha var: Asiri derecede saf bir ulusuz biz, bunun tek nedeni de temiz yrek-liligimizdir. Szgelisi, bos oturuyor, oturuyor, sonra birden, birisi bir sey dedi, bir sey yapti, stmze bir canlilik geldi, kendimize yapacak 38 is bulduk sanip firliyoruz yerimizden. En kk bir kusku yoktur iimizde, artik inanla dopdolu-yuzdur. Bir sinek gese yanimizdan, fil geti saniyoruz. Toylugu, aligi da ekleyin buna... Kolagasi'ndan hemen nce basladi bize bu -ama o zamanlar gzle grlmeyecek kadar kkt tabi- hl da devam ediyor: Kendimize bir ugras bulduk mu cosup basiyoruz igligi. Sevinten iglik atmayi, kendimizi paralamayi pek severiz. Ama iki yil geer aradan, suratimizi asip her birimiz bir kseye ekiliriz. Ne var ki, yz kere bile yapsak ayni seyi, gene de usanmaz, yorulmayiz. Yabancilarin yardimina gelince, Fonvizin zamaninda bunun en kutsal, en uygar yardim oldugundan toplumumuzda hemen hi kimsenin kuskusu yoktu. Simdi de pek azdir tabi, kusku edenler. Aydinlarimizin hepsi yabanci yardimdan yanadirlar. Heyecanli savunucularidirlar yabanci yardimin. Ama o zamanlar, evet o zamanlar her esit yabanci yardima ylesine gveniliyordu ki,

daglari yerlerinden nasil oynatmadigimiz sasilasi seydir: Alaunsk yaylalarinin, Pargo-lovsk tepelerinin, Valdaysk doruklarinin hl yerli yerinde olduklarini grnce gzlerine inanamiyor insan. yle ya, o devrin bir ozani bir kahraman iin syle demiyor muydu: Yaslandigi dag titrerdi. devam ediyordu sonra: 39Tepeleri tuttugu gibi bulutlara firlatirdi. Bir sz oyunu vardir burda kuskusuz. Yeri gelmisken syleyeyim: Yalniz edebiyattan, sanat degeri olan edebiyattan sz ediyorum burada. Avrupa'nin yurdumuzdaki srekli, verimli etkisini onun zerinde izleyecegim. O zamanlar Kolagasi'ndan nce de, o devirde de basilan okunan kitaplari syle bir dsnnce sevinli bir gurur dolduruyor insanin iini! Simdi, Kuz-ma Prutkof diyorlar, gnmzn gzbebegi, ilgin bir yazar var bizde. Btn kusuru grlmemis derecede alakgnll olmasi: Yapitlarini topluca yayinlamadi hl. Yalniz ok eskiden, agdas'ta Dedemin Anilari diye karmakarisik birtakim yazilari ikmisti. Dsnn bir kere, Katerina devrinden kalma bu yag tulumu yetmislik dede, Oakof'da bulunduktan sonra yurda dnp de anilarini yazmaya kalkisirsa neler dktrmez... Yazarken kim bilir ne haz duymustur. Neler neler de grms! Btn anlattigi birka fikraydi: Svalye de-Monbagon'un zekice cevabi: Gnn birinde svalye de-Monbagon'un gen, gzel esi, kralin yaninda yksek sesle sormus: Efendim, kpek mi kuyruguna baglidir, kuyruk mu kpege? Hazircevapligiyle taninmis svalye hi bozulmadan, tersine, her zamanki so-gukkanliligiyle cevap vermis: Hanimefendi, kpegi basindan oldugu gibi, kuyrugundan da tutarak gtrmek yasak degildir hi kimseye Bu cevap pek hosuna gitmis kralin; svalyeye armaganlar vermis. 40 Uydurma saniyorsunuz bunu, biliyorum, byle bir olay olmamistir, diyorsunuz. Ama yemin ederim size, daha on yasimdayken, Katerina devrinin kitaplarindan birinde syle bir fikra okumustum. Ezberlemistim onu ylesine sarmisti beni-hl unutmadim: Svalye de-Rogan'in zekice cevabi: Svalye de-Ro-gan'in agzinin ok pis koktugunu herkes bilir. Bir gn Prens de-Konde yataktan kalkarken o da oradaymis. Prens de-Konde syle demis ona: ekilin svalye deRogan. Uzaklasin benden, ok pis kokuyorsunuz. Svalye hemen yapistirmis cevabi: Koku benden degil, sizden geliyor sayin Prensim, yataktan daha yeni kalkiyorsunuz nk. Bu toprak sahibini getirin gznzn nne simdi. Eski bir askerdir, kolunun birini bile kaybetmistir belki savasta. Yz klesi olan yasli bir karisi, Mitrofanus ogullari vardir. Cumartesileri hamama gider, bayginlik gelene kadar kalir orada. Gzlg burnunun zerine dsms, bu esit fikralari -onlari geregin ta kendisi sayarak- byk bir dikkatle satir satir okur. O zamanlar Avrupa'dan gelen bu haberlere gsterilen saf gven, verilen nem ne tuhaftir! Efendime syleyeyim, Svalye de-Rogan'in agzinin ok pis koktugunu herkes bilirmis... Kim bilirmis, niin bilirmis ?Tam-bovsk ili ayilarindan hangisinin haberi varmis bundan? Hem kim bilmek istiyormus bunu bakalim? Ama bu esit bozguncu dsnceler viz gelir ihtiyara. Bu- zekice sylenmis szlerin 41sarayda bilindigine ocuksu bir itenlikle i-nanir; bu da yeter ona. Hi kusku yok ki, kolayca benzedik Avrupalilara o zaman (dis grns bakimindan tabi). Ruh ynnden onlara benzememiz iin de hayli kirba sakladi... Ayagimiza ipek orap geirip, bir de peruk takip kili kusandik mi Avrupali olacagiz saniyorduk. isin kts, hosumuza da gidiyordu bu. Oysa gerekte degisen bir seyimiz yoktu: Her seyi, agzinin pek pis koktugu bile herkese bilinen de-Rogan'i bir yana koyup, gzlklerini ikardiktan sonra usaklarini gene kirbalatiyordu yasli adam; ailesine sert davraniyordu gene; ufacik bir saygisizligi yznden, her yani kabarincaya kadar kirbaliyorlardi gene ahirda komsu kk toprak sahiplerini; byklere yaranmak iin alaklikta yarisiliyordu gene. Kyl bile simdikinden daha bir anliyordu beyleri: Daha az kmsyor-lardi onu, gelenekleriyle daha az alay ediyorlar, daha ok ilgileniyorlardi onunla. Simdiki kadar yabanci degillerdi ona, beyler daha bir az Alman'dilar. Geri pek yukardan bakiyorlardi, ama nasil bakmasinlardi... bey olduklari nerden belli olacakti? lnceye kadar kirba-lasalar bile, simdikinden daha bir iyi davraniyorlardi halka, daha az yabanciydilar nk o zaman. Szn kisasi, btn bu beyler basit, ktk gibi insanlardi; her seyi en ince ayrintisina dek grenmeye alismazlar, eline geeni alir, alar irpar, kirbala adam dver, aciyarak omuz silker, insafli ocuksu bir ahlksizlik iinde yasayip giderlerdi. Bana sorarsaniz, bu dedeler hi de o kadar saf (de-Rogan' lar, Monbazon'lar konusunda bile) degildiler. Hatta pek bykleri bazen kurnazmis bile, o zamanin Avrupa'dan gelen etkilerini daha bir iyi geiriyorlarmis akil szgecinden. Btn bu olmayacak hayaller, bu ikiyzllk, bu Fransiz kaftanlari, kol dgmeleri, peruklari, kililari, ipek oraba giren bu hantal, kalin bacaklar; o zamanin Alman perugu takmis, postali giymis ufak tefek erleri, hepsi hepsi, - saniyorum-korkun dalaverelerdi; asagidan, usaka bir yaltaklanisla sisirilmeydi. yle ki, bazen halk bile farkina variyordu bunun, olup biteni anliyordu. Insan ktip, dzenbaz ya da kolagasi olsa bile safa, acikli bir biimde inanabilir gene de svalye de-Rogan'in en stn insan olduguna. Hi bir seye engel oldugu yoktu bunun: Gvozdilof'lar eskisi gibi indiriyorlardi gene sopalarini: Patyomkin'imiz ve onun gibilerin, de-Rogan'larimizi evlerinin ahirlarinda kirbalatmadiklari

kaliyordu bir; Monbazan'lar kol dgmeli elleriyle canli, l demeden herkesin derisini yzyor, ipek orapli bacaklariyle rasgele yere yapistiriyorlardi tekmeyi; markizler boyunlarini kirmayi kahramanca gze alarak takla atiyorlardi saraydaki kabul trenlerinde. 42 43Szn kisasi, bu ismarlama, zoraki Avrupalilik Petersburg'dan -yeryznn, tarihinde en ok masal olan kentinden- baslamak zere, inanilmayacak bir rahatlikla yerlesmisti iimizde o zamanlar. Ama durum degisti simdi. Petersburg da aldi payina dseni. Artik bsbtn Avrupali-lastik, bydk. Gvozdilof bile inceldi; sopa atmak gerekince kibar kibar vuruyor simdi, bir Fransiz burjuvasi gibi davraniyor. Hele biraz daha zaman gesin, gney eyaletlerinde yasayan br kuzey Amerikali gibi, zencilerle ticaretin gerekliligini bildiriyle savunmaya kalkisacaktir. Su bildiriyle savunma isi de Amerika'dan Avrupa'ya byk bir hizla yayiliyor zaten. En sonunda gidiyorum oraya, gzmle grecegim, diye dsnyordum. Insan, gzyle grp grendigini kitaplardan grenemez hi bir zaman. Sirasi gelmisken, Grozdilof zerine birka szck sylemek istiyorum: Fonvizin, Kolagasi'ndaki en parlak tmceyi acaba niin komedide soylu, yce Avrupaliligin temsilcisi Sofiya'ya degil de; kolagasinin, ylesine aptal, aptal oldugu kadar da grgsz, geri kafali olarak yarattigi karisina syletmis? Oysa kadinin agzindan ikan ipe sapa gelmez her sz o degil de, onun arkasina saklanmis baska biri sylyordu sanki... Geregi sylemenin sirasi gelince de Sofiya degil, kolagasinin karisi syledi bunu. te yandan, 44 yalnizca katiksiz bir aptal degil, degersiz bir kadin olarak da ikarmistir karsimiza. Ama gene de korkmustur bu tmceyi Avrupa kltr almis Sofiya'ya syletmekten; onun karaca-hil, aptal bir kadinin agzindan ikmasini daha bir olagan, sanat ynnden daha bir akla yatkin bulmustur. Komedinin bu yeri hatirlanmaya deger iste. Hi bir ama gdlmeden aik aik itenlikle, hatta derin dsnmeden yazildigi iin son derece ilgintir bu para. Kolagasinin karisi, Sofiya'ya syle diyor: ...Bizim alayin birinci blgne Gvozdilof adinda bir yzbasi bakiyordu. yle hos bir karisi vardi ki o kadar olur. Adam bazen durup dururken kizardi bir seye -daha ok sarhosken olurdu bu-, Allah seni inandirsin canimin ii, ayaginin altina alirdi kadincagizi. Sopayi rasgele yerine indirirdi de indirirdi. En olmadik bir sey iin canini ikarirdi zavallinin. Bakinca yregim paralanirdi, aglardim. Sofia: Byle zc seyleri anlatmayin bana ltfen efendim. Kolagasinin karisi: Sen bunu duymak bile istemiyorsun anacigim, dsn ki yzbasinin karisi katlaniyordu! Bylece aydin Sofiya, sonradan edinilme duygululuguyle, basit bir kadinin karsisinda samalamis oluyordu. Bu sz (daha dogrusu, cevap) Fonvizin'in en basarili, en insan, en... iten szdr. Toplumumuzun nde gelenleri arasinda turfanda yetistirilmis byle ok aydin vardir. Turfanda yetistirilmis olmalarini da pek ok severler bunlar, baskaca bir 45sey istemezler. Ama isin en ilgin yani, Gvoz-dilof'un hl sopa atmasidir karisina. Yalniz eskisinden biraz kibar dvyor onu simdi. Gerekten yle. Eskiden bu isin daha bir gnlden yapildigini sylyorlar! Kimi seviyorsam onu dverim... Hatta, kadinlarin, sopa yemedikleri zaman huzursuz olduklarini syleyenler bile var: Dvmedigine gre sevmiyor demektir. Ama ilkel, gelismemis, basit bir duyguydu bu. Uygarlastik artik, degistik. Gvozdilof, gerekli oldugu iin dvmyor simdi karisini; budala, yani geri kafali oldugu, yeni dzeni anlayamadigi iin dvyor. Yeni dzende, sopadan ok daha etkili ceza esitleri de var hem. Gvozdilof zerinde bu denli durmanin asil nedeni, bizde onun zerine hl derin anlamli, duygulu yazilarin yazilmasidir. stelik o kadar ok yaziyorlar ki, halka da gina geldi artik. Oysa bu yazilar olmasa da Gvozdilof, lmsz denebilecek derecede canlidir bizde. Evet efendim, canli ve saglikli, tok ve sarhostur. Simdi bir kolu, bir bacagi yok; yzbasi Kopeykin gibi bir anlamda kan dkt. Karisinin yle hos, yle hos bir kadin oldugu gnler ok geride kaldi. Yaslandi, yz szld, sararip soldu; kirisiklar, istirap porsuttu onu. Ama o, kolu bacagi kopuk yzbasi kocasi hasta yatarken basucundan ayrilmamis, gzlerini kirpmadan sabahlara kadar hizmet etmisti ona; avutmaya alismis, gzyasi 46 dkmst. Yigidim, erkegim benim, diye aglamisti. Iyi yrekli sahinim benim, kahramanim! Varsin bir ynden acikli, iler acisi bir sey olsun bu, varsin olsun! Ama bir de br yn vardir; Rus kadininin, her seyi ba-gislayabilen engin sevgisini, Rus dnyasinda bundan yce bir seyin olmadigini gsteren br yn... yle degil mi? Dahasi var, Gvozdilof sarhoslugu birakti artik, bazen dvmyor da karisini, yani eskisinden daha seyrek dvyor, zamana uyuyor, arada bir tatli szler bile sylyor karisina. Yasliliginda anladi nk karisi olmadan yasayamayacagini. ikarinin nerede oldugunu bilen bir insandir, burjuvadir. Ama simdi de bazen dvyor karisini: Itigi zamanlar, ya da karisi tasalanmaya basladigi zamanlar, eski aliskanligiyle... Kim ne derse desin, gene de bir ilerlemedir bu, insanin gnln rahatlatacak bir durumdur, bilirsiniz, gnlmzn rahatligina pek dsknzdr biz... Evet efendim, gnlmz rahat artik, hem ok rahat. Geri hl pek gzel degil evremizdeki hayat, ama ne nemi var bunun! Biz , ylesine gzeliz, ylesine uygarlastik, ylesine Avrupalilastik ki, yzmze baktika midesi bulaniyor halkin! Artik hepten yabanci, baska ulustan sayiyor bizi

halk; tek bir szcgmz, tek bir kitabimizi, tek bir dsncemizi anlamiyor... ama ne derseniz deyin, bir ilerlemedir bu. Simdi halki da halkin olan her 47seyi de ylesine kk gryoruz ki, yepyeni, grlmemis bir tiksinti bile duyuyoruz ona. Monbazon'lar, de-Rogan'lar zamaninda bile yoktu bu tiksinti. Ama, gene ne derseniz deyin, bir ilerlemedir bu. stelik nasil da inaniriz uygar oldugumuza, sorunlari ne de yukardan bakarak z zveririz. Hem ne sorunlardir bunlar: Toprak, halk diye bir sey yoktur; ulus, belirli bir vergi sistemidir yalnizca; ruh da, tabula rasa*; gerek insanin, toplum insaninin sipsak yapiliverilecegi balmumu... Avrupa uygarligini benimsediniz, bes de kitap okudunuz mu tamamdir... Ne rahatiz simdi! gurur dolu bir huzur var iimizde. Hi bir seyden kuskumuz yok nk, btn sorunlari zdk, imzamizi da bastik altina... Szgelimi, kendini bizim gibi huzura rahata birakmayip bizlerin yce kisiligimizle yetinmedigi, bunlari kendine lk benimsemedigi, bizden daha iyi, daha gzel bir seyler aramak yrekliligini gsterdigi iin kendimize ne byk bir gvenle hasladik Turgenyef'i... Bizden daha iyi ha, aman Allahim! Evrende bizden daha iyi, daha kusursuz ne olabilir? Ama gnn grd Bazarof yznden... Tam bir nihilist oldugu halde huzuru bulamayan, hep bir seyler arayan (soylu bir yregin nitelikleridir bunlar) Bazarof nedeniyle hayli atildi ona. Aslinda *Lat., tabuta rasa: sil bastan. 48 Kuksina yznden -Turgenyef'in Rus gereklerinden ikarip gzlerimizin nne serdigi bu aydin kahramani yznden bile-az papara yemedi. Kadin haklarina karsi durdugunu syleyenler bile ikti... Ama siz nasil isterseniz yle dsnn, gene de bir ilerlemedir bu. Halkin karsisinda uygarligin temsilcileri olarak ylesine bir onbasi kendini begenmisligiyle durusumuz var ki, grmege deger: Ellerimiz kalalarimizda, bakisimiz akmak akmak, kurulduka kuruluyor, yzlerine tkrrcesine bagiriyoruz: Pis kyl, ulus denen sey aslinda bir vergi dagitimindan, geri kafaliliktan baska bir sey degilken ne grenecegim senden? yle ya, geri kafaliliga mi tutsak edecektik kendimizi yani! Ah Tanrim; tam yeri gelmisken... Baylar, bir dakika iin tutalim ki gezimi bitirip yurda dndm. Izninizle bir olay anlatacagim size: Bu sonbahar en ilerici gazetelerden birini almistim elime. Baktim: Moskova'dan bir haber. Baslik syle: Barbarlik kalintilarindan biri daha (Ya da buna benzer br seydi. Ne yazik ki gazete yok yanimda simdi. Anlayacaginiz, ok gl bir baslikti.) Haberde, bu sonbahar Moskova'da bir sabah yayli bir arabanin sokaklarda dolastigindan sz ediliyordu, Arabada zilzurna sarhos, tiril tiril giysili, patan bir kadin varmis; naralar atiyor, bagira agira sarki sylyormus. Arabacinin giysisi de incecikmis; o da sarhosmus, o da bir sarki 49heceliyormus agzinda! At bile kordonluymus. Ama o da sarhos muydu, bilmiyorum. Sarhos olsaydi gerek. patan kadinin elinde, bes-belli, mutlu bir gece geiren yeni evlilerden aldigi kk bir boha varmis. Gelen geene gsteriyormus onu. Bohada, basit halk arasinda devresi gn yeni evlilerin anne babalarina gsterilmesi gelenek olan giysileri varmis tabi. patani grenler katila katila glyormus: Glnmeyecek gibi degilmis dogrusu. Bu grlmemis, hl, uygarligin bunca basarisina karsin gnmze kadar sregelen! barbarliktan byk bir fkeyle, nefretle sz ediyordu gazete. Ne yalan syleyeyim baylar kahkahalarla gldydm bu haberi okuyunca. Ah, ltfen ilkel giyinisi, hafif giysileri, rtleri falan savunuyorum sanmayin. Igren bir seydir bu, delilik, yabaniliktir, slav kokar; biliyorum, itirazim yok. Ama patanin kt bir niyeti yoktu yle bagirip agirirken; tam tersine, aikyrekliliginden, iyiyi, yceyi, Avrupaliligi bilmediginden, yeni gelini yceltmek amaciyle bagirip agiriyordu. Buna glmemistim ben. Birden hanimefendilerimizi, moda dkknlarimizi hatirlamis, ona glmstm. Hi kusku yok ki, uygarlasmis kibar bayanlarimiz annelerine babalarina karsi ince giyimi savunmuyorlar artik; ama, sz gelisi, terziye syle modaya uygun, zarif bir giysi ismarlamalari gerekince de, gzelim Avrupa giysilerinin bilinen yerlerine byk bir ustalikla pamuk koymasini sylyorlar! Niin mi yapiyorlar bunu? Tabi ki gzel olsun diye, gzel pour paraitre.,.* Dahasi var: Onlarin kizlari, okulu yeni bitirmis, on yedi yasindaki bu masum yaratiklar da biliyorlar pamugu, her seyi biliyorlar; onun ne ise yaradigini, zellikle nerelere, bedenin hangi yerlerine konulacagini, hangi amala kullanildigini biliyorlar hep... Glerek, Bu abalar, bu zen, pamukla byltmeye iliskin bilinli zen, diye geiriyordum iimden, daha bir temiz mi sanki, daha bir akillica, daha bir drst m? Saf bir inanla, bylesinin gerektigi, bylesinin daha iyi, daha drst bir davranis oldugu inanciyle anne babaya gtrlen o sanssiz hafif giysinin kt oldugu sylenemez aslinda!... Allahaskiniza dostlarim, uygarligin bir ilerleme olmadigi, tersine, son zamanlarda Avrupa'da her esit ilerlemenin tepesinde kirbacin, cezaevinin bulundugu zerine bir syleve baslayacagim korkusuna kapilmayin. Bizde uygarligin gerek, olagan gelismenin yasala-riyle barbarca karistirildigini ispata kalkisacagimi da sanmayin. Uygarligin Batida bile ipliginin oktan pazara ikarildigini, ancak varliklilarin (geri herkes ya varliklidir orada, ya da varlikli olmak ister) evet, ancak varlik*Grnmek iin. 51lilarin, sirf paraciklarini kurtarmak iin uygarligi savunduklarini da sylemeyecegim. Insan ruhunun ne tabula rasa, ne de toplum insaninin kalipla dklebilecegi balmumu oldu-gunu da anlatmaya alismayacagim size. Insana nce kisiligin, sonra bilimin, daha sonra da zgr, drst bir yasayisla, ulusal glerine inancin gerekli oldugunu falan da ispata kalkismayacagim. Bizdeki ilericilerin (aslinda ogu ilericilikten ok uzaktir ya

neyse...) evet ne diyordum, bizdeki ilericilerin pamugu hi de savunmadiklarini, ince giysiyi oldugu gibi onu da yerden yere vurduklarini bilmedigimi syleyecegimi de dsnmeyin sakin. Hayir, hayir, yalniz bir sey sylemek istiyorum su anda: Haberde hafif giysiler syle bir yerilmekle birakilmiyor, bunun barbarlik oldugu sylenip geilmiyordu. Basit halka zg ulusal barbarligimiz, soylu evrelerimizin Avrupa uygarligina taban tabana zit bir sey olarak seriliyordu gz nne. Edepsizlikti yazida yapilan; yazar, iyi olduklarini syledigi insanlarin aslinda belki de bin kere daha igren, kt olduklarinin farkinda degildi sanki; bizlerin eski kr inanlarimizi, bayagiliklarimizi daha da asirilariyle degistirmekten baska bir sey yapmadigimizi bilmiyor gibi yazmisti yaziyi. Bize zg kkl kr inanlarimiz, bayagiliklarimiz grmezlikten geliniyordu. Halkin nnde, ellerimizi belimize koyup bylesine kurulmanin, stelik yzlerine 52 tkrrcesine konusmanin lemi var mi?... Insanin kendi kusursuzluguna, baskalarini kk grmeye hakki olduguna bylesine inanmasi gerekten de gln, hem ok gln bir seydir! Sonra, bunun inan mi, halki kmseme mi, yoksa Avrupa uygarligi karsisinda duyulan akilsizca, klece bir tapinis mi oldugunu da bilmiyoruz. yle olsa daha da gln olurdu zaten. Ben de ne diye anlattim bunu sanki? Her gn binlercesiyle karsilasiyorsunuzdur. Bagislayin. Ama benim yaptigim da dogru degil! Inanin ki dogru degil yaptigim! Dedelerden torunlara atladim nk hemen. Oysa aradakiler de var. atski'yi* hatirlayin. Saf kurnaz dede de degildir o, elleri belinde dikilip her seye karar veren, kendini begenmis torun da... atski, bizim Rus Avrupa'sinin ok degisik bir tipidir. Rusya'yi da, topragini da seven ama, Incinen duygularina bir kse... arayip bulmasi gerektiginde gene Avrupa'ya giden sevimli, heyecanli bir tiptir. Kisacasi, bir zamanlar ok yararli olmus, ama artik hi bir ise yaramayan bir tip. Bir laf ebesidir o, *Griboyedof'un Akildan Bel adli oyununun kahramani. 53bir palavraci, ama itendir de, bir ise yaramadigina yrekten zlr. Simdi yeni kusakta yeniden dogmustur. Gen glerimize de, onun yeniden ortaya ikacagina da inaniyoruz. Ama Famusof'un balosunda oldugu gibi asiri heyecanli degil de magrur, gl, sevimli, seven bir insan olacaktir artik. Ayrica, incinen duygularina aradigi ksenin Avrupa'da degil, belki de hemen burnunun dibinde oldugunu sezinleyerek, ne yapmasi gerektigi bilincine varip onu yapacaktir. Bakin ne diyecegim: Artik bizde herkesin uygarlik onbasisi olmadigina inandigim gibi, gnmzn yeni insaninin halklastigini da iddia edebilirim. Ama sonra szedecegim bundan. Simdi atski zerine birka szck sylemek istiyorum. Bir seye ermiyor aklim: Biliyorsunuz, zeki bir insandi atski. Nasil olmus da bir is bulamamis kendine bu zeki insan? Bunlar iki kusak is bulamamislardir zaten. Bir gerektir bu, gerege karsi bir sey sylenemez elbette, ama merak edip sorabilir insan. Zeki bir insanin ne zaman, hangi kosullar altinda olursa olsun, kendine bir is bulamamasina aklim ermiyor iste benim. Bu noktanin tartismali oldugunu sylyorlar, ama ben inanmiyorum onun zeki bir insan olduguna. Kisiogluna akil, istedigi bir seye erismesi iin verilmistir. Kilometrelerce yol yrrsn de hi bir seye yaramaz, ama amacina dogru yrrsen yz adim atinca 54 hayli yaklasmis olursun ona. te yandan bir adimda amacina erismek istiyorsan, akil degildir seninki bence. Hatta ehlikeyif derler bylelerine. Zora gelemezler, adim adim yaklasmaya alisik degildirler, bir adimda amaca ulasmayi -ya da uuruma gitmeyi- yeglerler. Bu da bir esit rahatligina dsknlktr. Dogrusu, atski de o zaman yurt disina sivismakla akillilik etti; biraz ge kalsaydi, bati yerine doguda bulurdu kendini... Bizde pek seviyorlar batiyi,-hi degilse- sikistilar mi orada aliyorlar solugu. Bakin, ben de oraya gidiyorum iste. Mais moi c'est autre chose.* Hepsini grdm orada, yani ogunu grdm, o kadar oklar ki, srsne bereket... Incinen duygularina bir kse ariyorlar. yle olmasa bile, bir sey ariyorlar gene de. Famusof'un balosundan sonra atski'lerin kusagi kadinli erkekli oraya dolustular; hem yalniz atski'ler degildi dolusanlar: Moskova toptan gitmisti oraya. Emekli olup, hastaliklardan kurtulmak iin kaplicalara giden ka tane Repetilof, Skolozub var orada simdi? Natalya Dmitri-yevna kocasiyle oradadir yzde yz. Kontes Hlestova'yi bile her yil gtryorlar oraya. Hatta Moskova'dan da biktilar. Yalnizca Mol-alin yok aralarinda: O baska bir yn tuttu kendine, baba ocaginda kaldi. Anayurduna, *Ama bana gelince is degisir. 55baska bir deyimle, dogup bydg topraklara adadi kendini... O denli ykseldi ki... Famu-sof'u evine bile sokmuyor: Kyden tanisiyoruz canim, kentte selm verilmez bylelerine. Isler arasindan bir is bulmus kendine. Petersburg'da oturuyor... basariya da ulasti. Rusya'yi taniyor, Rusya da onu. Evet, ok iyi taniyor onu Rusya, uzun sre de unutmayacak... Artik susmuyor bile eskisi gibi, tersine, durmadan konusuyor. Kitaplari da dsrmyor elinden... Neyse, birakalim onu simdi. Bizimkilerin Avrupa'da mutlu yasayabilecekleri bir kse bulmak umuduyle oraya gittiklerini sylyordum; dogrusu, orada buradakinden daha mutlu olduklarini saniyordum. Oysa yzlerinde ylesine bir hzn var ki... Zavallilar! O ne huzursuzluk, o ne telstir! Hepsi de ellerinde birer gezi rehberiyle dolasiyorlar. Gittikleri her kentte grlmeye deger diye bilinen yerlere kosuyorlar hemen. Dogrusu, zorunluymuslar, grevleri yle

gerektiriyormus gibi, ulusal niteliklerini birakmiyorlar gene de. Rehberde adi geen her sarayi - pencereli olsa bile- grmeden gemiyorlar. Moskova'nin, Petersburg'un en olagan evlerinin tipatip ayni olan vali konaklarinin birini kairmiyorlar; gzlerini alabildigine aip hayranlikla bakiyorlar Rubens'in sigir etine, rehberde yle buyruldugu iin- bunun soylu bir gzellik olduguna inaniyorlar. Rapha 56 el'in Madonna'sina kosuyor, budalaca bir merakla dikiliyorlar karsisinda: Her an bir seyin olacagini, birisinin yerden bitip onlarin hznn, bitkinligini dagitacagini bekliyorlar. Hi bir sey olmayinca da, buna sasarak ayriliyorlar oradan. Bu, grlecek seylerden ok elindeki rehbere bakan; yeni, onun sasirtacak hi bir sey beklemeyen Ingiliz turistlerinin o kendine gven dolu, dogal merakina benzemez. Ingilizler rehberde dogru bilgi verilip verilmedigine bakarlar yalnizca; sz konusu tasin agirliginin, yksekliginin rehberde sylendigi kadar olup olmadigiyle ilgilenirler... Hayir, bizim merakimizda tuhaf, sinirli, tutkulu bir sey vardir. Hi bir zaman hi bir seyin olmayacagina kesinlikle inaniriz -ilk sinek yanimizdan uup geinceye kadar tabi-; bir sinek utu mu ha basladi ha baslayacak diye sabirsizlaniriz... Akli basinda insanlardan sz ediyorum burada elbette. tekileri ne dsnelim: Tanri korur ylelerini her zaman. Oraya btn btn yerlesmis, ana dillerini unutmaya, Katolik papazlarini dinlemeye baslayanlari da birakalim bir yana. Ne var ki, hepsi zerine birden sunu syleyebilirim: Eydkunen'e ayak basar basmaz, sahibini yitiren kk kpeklere benziyoruz hemen. Bunlari sakadan yazdigimi saniyorsunuzdur Tanri bilir. Birilerini suladigim kanisindasinizdir belki de. Gnmzde toplumumuzun bunca sorunu varken siz ekip 57Avrupa'ya gidiyorsunuz! Kyl sorunu halledilmeye alisiliyor, siz Avrupa'da yasiyorsunuz! falan filan... Ah, hayir, hayir, hi de byle bir sey demek istemiyorum. Baskalarini sulamak bana mi kalmis? Bilirim haddimi ben. Hem kimi, niin sulayacagim? Bir grev verilse bize, seve seve yapariz, ama yok, vermiyorlar. Biz olmadan da pekl yapiliyor her sey. Bos yer yok, isler tutulu. Durup dururken ne diye gidip burnumuzu sokalim? Grdnz m deyimi? Burunlarini sokmayacaklarmis... Ezbere biliriz bu szleri. Ama nedir bu? Nerelere geldim ben byle? Avrupa'daki Ruslari nasil tanimisim bu kadar? Eydkunen'e yaklasiyoruz daha... Sahi, getik Eydkunen'i. Aslinda Berlin'i de, Dresden'i de, Kln' de, hepsini getik. Dogrusunu sylemek gerekirse hl trendeyim; ama Eydkunen degil artik nmzdeki kent, Arkelin'e yaklasiyoruz, Fransa sinirindayiz. Ah, ya Paris, evet ya Paris, ondan da sz edecektim biraz, unuttum! Bizim Rus Avrupa'si ok derin dsncelere daldirdi beni. Ama Avrupa Avrupa'sina konuk giden bir insan iin bagislanabilecek bir sutur bu. zr dilemeye de gelmez ya aslinda. Gereksiz bir blmd bu nk. 58 DRDNC BLM Simdi de, geziye ikanlar iin gerekli olan Fransiz'da mantik yoktur sznn, gerek olup olmadigi zerine son dsncelerBizim kompartimana henz gelen drt yeni yolcuyu -drd de Fransiz'di- tepeden tirnaga szerken soruyordum kendi kendime: Yok canim, niin mantiksiz olsun Fransiz'lar? Arkelin'den yeni kalkmistik. Oradaki gmrk grevlilerini saymazsak, anayurtlarinda karsilastigim ilk Fransiz'lar bunlardi. Gmrk grevlileri son derece kibar davranmislardi yol61culara, abucak bitirmislerdi islerini. Glmseyerek girmistim trene. Sekiz kisilik kompartimanda Arkelin'e kadar iki kisi yolculuk etmis-tik. Ben, bir de alakgnll, temiz yrekli, orta yasli bir Isvireli. ok iyi bir yol arkadasiydi Isvireli, iki saat durmadan ene almistik. Ama alti kisi olmustuk simdi kompartimanda. Yeni yol arkadaslarimizin gelmesiyle, benim Isvirelinin birden susmasi pek sasirtti beni. Yarida kesilen konusmamiza devam etmek istediysem de, isteksiz, kisa cevaplarla geistirdi sorularimi; basini evirip pencereden disari bakti bir sre, sonra Almanca gezi rehberini ikardi, okumaya daldi. Ben de ilgilenmedim onunla daha; sessizce, yeni yol arkadaslarimizi incelemeye koyuldum. Tuhaf insanlardi bunlar. Esyalari filan yoktu, yolculuga ikmisa da benzemiyorlardi hi. Yolcu olduklarini belli edecek ne bir anta vardi yanlarinda, ne de giyinisleri uzaktan yakindan andiriyordu yolcu giyinisini. zerlerinde, bizim emirerlerinin, ya da orta halli ky toprak sahiplerinin usaklarinin giydiklerinden pek az iyi durumda, eski psk ceketler vardi. Drdnn de gmlegi kirli mi kirliydi. Pek parlak renkli kravatlari da pisti. Birinin boynunda ipek bir esarp artigi vardi. On bes yil araliksiz takila ta-kila sahibinin boynundan neredeyse yarim kilo yag emmis esarplardandi bu. Ayni adamin Kolunda da, findik byklgnde sahte pirlan62 ta tasli kol dgmeleri vardi. Gelgelelim, pek bir kuruluyorlardi adamlar. Drd de hemen hemen ayni yaslardaydi -otuz bes yaslarinda gsteriyorlardi- yzden benzemedikleri halde, son derece andiriyorlardi birbirlerini. Bitkin grnyorlardi. Hepsinin de -birbirinin ayni- bilinen o Fransiz sakali vardi. Bunlarin, felegin emberinden gemis insanlardan olduklari, uzun yillar boyunca kendilerine -tatsiz da olsa- aliskan birer insan dis grns edindikleri belliydi. Ayrica, birbirleriyle tanisiyorlar gibi de gelmisti bana; ama aralarinda bir szck olsun konustular mi, hatirlamiyorum. Bize, yani Isvireliyle bana bakmak istemiyorlardi sanki. Umursamaz tavirlarla islik alarak yerlerine oturduktan sonra, ilgisiz, -ama inatla- pencereden disari bakmaya baslamislardi. Ben de bir sigara yakmis, -can sikintisindan- onlari incelemeye koyulmustum. Dogrusu, bir

soru kurcaliyordu kafami: Neyin nesidir bunlar acaba? diye soruyordum kendi kendime. Isi desem, isi degildiler, burjuvaya da benzemiyorlardi pek, Sakin emekli asker, a la demi solde* ya da bunun gibi bir sey olmasinlar? Aslinda yle uzun uzun ilgilenemedim onlarla. On dakika sonra bir istasyonda durdu tren,dr*Fransa'da I. imparatorluk subayi olup, Restorasyon dneminde aiga alinan subaylara verilen ad. 63d de kalkip, kompartimanin kapisini hizla arparak iktilar. Biz yolumuza devam ettik. Oralarda trenler pek beklemiyor istasyonlarda; iki, bilemediniz dakika durup kalkiyorlar. Yolculuk sikici olmuyor bu yzden, yani gidecegi yere abuk variyor insan. Yalniz kaldigimizda Isvireli hemen kapadi rehberini, yanina koydu, glmseyerek bakti yzme. Konusmamiza devam etmek istedigi belliydi. Yzne merakla bakarak, - Adamlarin yolculugu pek kisa srd -diye basladim. - O kadardir yolculuklari zaten. - Taniyor musunuz onlari? - Onlar mi?... Polistiler... Sasirmistim. - Nasil? -dedim-. Ne polisi? - Basbayagi bildigimiz polis... Anlamadiginizi sezinlemistim zaten. - Yani... asit mi demek istiyorsunuz? Hl inanamiyordum. - Evet. Bizim iin bindiler trene. - Emin misiniz? - Elbette! Ilk gelisim degildir bu. Daha gmrkte, pasaportlarimiza bakarlarken gsterdiler bizi onlara, adimizi falan sylediler. Bizimle biraz yolculuk etmek iin bindiler trene. - Bizi orada grdkten sonra bir de kom64 partimanimizda yolculuk etmeleri ne diye gerekti? Daha istasyonda gstermisler bizi onlara, yle sylyorsunuz. - Ancak adimizi, soyadlimizi bildirdiler. Oysa yetmez bu. Ama simdi en kk ayrintilarimiza varincaya kadar taniyorlar, biliyorlar bizi: Yzlerimizi, giysilerimizi, esyalarimizi, kisacasi, her seyimizi... Sizin kol dgmelerinizi grdler. Sigara paketinizi ikardiniz, onu da grdler. Anlayacaginiz, kk ayrintilarin hepsini biliyorlar simdi. Paris'te kaybolabilirsiniz ortadan, adinizi degistirebilirsiniz. -Kusku e-dilecek bir insansaniz tabi-. Iste bu ayrintilar sizi bulmalarina yardim edebilir o durumda. Bu bilgilerin hepsini indikleri istasyondan telle bildirecekler Paris'e. Gerekli yerde ne olur ne olmaz diye saklayacaklar bu bilgileri orada. Ayrica, otel yneticileri de, otellerinde kalan yabancilarin en kk ayrintilarini bildirmek zorundadirlar polise. Saskinligim gememisti hl. - Peki ama bir kisi yetmiyor muydu da drt kisi geldiler? -diye sordum. - ok boldurlar burada onlar. Bugn yabanci az galiba, ok olsaydi her kompartimana dagilirlardi. - Insaf edin yani siz de, baslarini evirip yznze bile bakmadilar adamlar. Disari baktilar hep. - Merak etmeyin, her seyi grmsler65dir... Bizim iin gelip oturdular buraya nk. Ah iste -diye geirdim iimden-, kimi mantik yoktur Fransiz'da der; kimi asit oldugunu syler. Isvireliye yan gzle kuskulu kuskulu bakarak (utanarak itiraf ediyorum bunu) syle geirdim iimden: Asil asit olan sensin galiba canim; iyi numara yapiyorsun.Ama inanin ki bir an kapildim kuskuya, hemen geti. Tuhaftir ama elden ne gelir; dsnceler kendiliginden geliyor insanin aklina... Isvirelinin syledigi yalan degildi. Indigim otelde en kk ayrintilarina kadar her seyimi hemen not edip gereken yere bildirdiler. Ayrintilarla ufak tefek seylerin not edilmesi sirasinda insan, otelde kaldigi srece attigi her adimin, her hareketinin titizlikle izlenecegi duygusuna kapilabilir. Ne var ki, birinci keresinde pek sikistirmadilar beni, syle stnkr yazdilar. Otel defterinde sorulan sorulari saymiyorum tabi, kimin nesi oldugunuz, nereden geldiginiz, niin geldiginiz, nasil geldiginiz, vb. sorulur bu defterlerde; her soruya cevap vermek zorundasiniz. Ama, sekiz gnlgne Londra'ya gidip dndgmde, nce kaldigim Hotel Coquillier'de yer bulamayinca kaldigim otelde ok daha iten davrandilar bana. Hotel des Empereus'du adi. Her bakimdan geleneklere daha bir bagli grnyordu. Otel sahibiyle karisi ok iyi insanlardi. Ikisi de yasliydi. Son derece kibardilar. Msterilerine 66 karsi olaganst iyi davraniyorlardi. Otele geldigim gnn aksami otel sahibinin karisi koridorda yakaladi beni, yazihaneye buyur etti. Kocasi da oradaydi; ama oteli yasli kadinin ynettigi belliydi. Kibarca, - Bagislayin -diye basladi-, bazi bilgiler gerek bize de... - Vermistim ya istediginiz bilgileri... pasaportum sizde.

- yle ama... votre tat?* Bu votre tat? dedikleri ok karisik bir seydir bence, hi bir zaman gitmemistir hosuma. Ama ne syleyebilirim? Gezmen desem, ok soyut bir szck bu. Homme de lettres** de basit kaiyor. Otel sahibinin karisi, - Iyisi mi propritaire*** yazin -dedi-, bildiginiz gibi doldurun. En iyisi yle. Kocasi onayladi: - Ah, evet, en iyisi bu. - Oldu. Simdi de Paris'e niin geldiginizi syleyin. - Geziye iktim, bir sre kalacagim. *Durumunuz ? **Edebiyat adami. ***Mlk sahibi. 67- Him... evet,pour voir Paris* Boyunuzu syler misiniz msy? - Nasil yani? - Boyunuzu bilmiyor musunuz? - Gryorsunuz, orta boyluyum. - Evet msy, orta boylusunuz... Ama daha bir ayrintili syleseniz iyi olacak... Bence... yle saniyorum ki... Yasli kadin, ne syleyecegini bilmeden devam ediyor, bir yandan da bakisiyle kocasina onun bu konuda ne dsndgn soruyordu. Kocasi, boyumu gz karari ltkten sonra, - Asagi yukari benimki kadar -dedi. - Ne iin gerekli size bu? -diye sordum. Yasli kadin deftere boyumu yazarken, - Ah, dedi, ok ge-rek-li. Gerekli szcgn kibarca uzatmisti. Devam etti: - Simdi, msy, salarinizi syleyin, Sari... him... olduka aik sari... Salarimin rengini de yazdi deftere. Sonra kalemi masaya birakip ayaga kalkti; dudaklarinda son derece sevimli bir glmseme, yanima gelirken, - Suraya gelin ltfen msy -dedi-. Iki adim yaklasin pencereye. Gzlerinizin rengine bakmam gerek. Him... aik kahverengi... *Paris'i grmek iin. 68 Gene kocasina bakarak, onun dsncesini sordu. Birbirini ok sevdikleri belliydi. Kocasi, asiri ilgili, hatta telsli, - Daha ok griye aliyor -dedi. Kasimin zerini gstererek karisina gz kirpti. - Voil.* Neyi gsterdigini anlamistim hemen. Alnimda kk bir yara izi vardir; karisinin bu kk belirtiyi de not etmesini istiyordu. Sinav sona erince yasli kadina, - Simdi de ben sorayim izninizle -dedim-, gerekten istiyorlar mi sizden bu bilgileri? - Ah, msy, ok ge-rek-li bu!... Kocasi basini evet anlamina sallayarak, pek inandirici bir sesle, - yle, msy! -diye dogruladi. - Ama Htel Coquillire'de sormadilar bana bunlari. Yasli kadin kesin, - Olamaz -dedi-. Baslari belya girer sonra. Haberiniz olmadan lp bimislerdir sizi. Yzde yz not etmislerdir her seyinizi, yzde yz. Biz msterilerimize karsi iten, aik yrek-liyizdir; akraba gibi yasariz onlarla. Siz de seveceksiniz bizi. Greceksiniz... Kocasi atildi heyecanla, - Evet msy!... *Iste. 69Yasli adam duygulanmisti. Sonra onlari tanidigim kadariyle,son derece drst, sevimli bir kari kocaydi bunlar. A-ma ge-rek-li szcgn hi de zr dileme, ya da durumu hafifletme anlamina kullanmiyorlardi. Bu szck zorunluluk anlami tasiyordu onlarca; kendilerinin dsnceleriyle de asagi yukari uyusan bir zorunluluk... Paris'teydim iste. 70 BESINCI BLM VaalEvet, Paris'teyim iste... Ama size zellikle Paris zerine ok sey anlatacagimi sanmayin sakin. Hem sanirim, onun zerine Rusa o denli ok sey okumussunuzdur ki, bikmissinizdir artik. Sonra, siz

de bulundunuz orada, belki de benden ok daha iyi grdnz her seyini. Sunu da syleyeyim, yurt disindayken rehberle dolasmaktan da, geziye ikmis bir insanin uy73masi gereken yasalara, zorunluluklara uymaktan da son derece nefret ederim. Bu yzden bazi yerlerde ylesine seyleri grmeden getim ki, sylemesi bile ayip. Paris'te de oldu kairdigim seyler. Sylemeyecegim bunlarin neler oldugunu, ama yalnizca sunu syleyecegim: Bir sifat buldum ben Paris'e, bunun yerinde bir sifat oldugunu savunmaya da hazirim. Yeryznde en drst, en erdemli kent Paris'tir. O ne dzendir yle! O ne usluluktur! Iliskiler kesin izgilerle belirlenmis, saglam temeller zerine oturtulmustur. Her seyin gvenligi saglanmis, benzerlerinden ayrilmistir. Insanlar rahat, son derece mutlu yasiyorlar orada! Rahat, mutlu olduklarina kendilerini inandirmislar da... Bundan tesi yok. Ama yle olduguna inanmiyorsunuz siz; abarttigimi, kt yurtseverligimin etkisinde kalarak iftira ettigimi, byle bir seyin olamayacagini haykiriyorsunuz. Ama hak verin dostlarim: Notlarimin daha birinci blmnde uyarmistim sizi; belki de korkun seyler uyduracagimi, samalayacagimi sylemistim. Neyse, birakin beni de devam edeyim. Ayrica, yalan sylesem bile, bunu, dogru syledigime yrekten inanarak syleyecegimi de biliyorsunuz. Bence yeter de artar bile bu kadari. Hadi serbest birakin beni artik. Evet, pek ilgin bir kent Paris. O ne konfor, -rahat yasamaya hakki olanlar iin- o ne 74 rahatlik yle! O ne dzen, sonra o ne -nasil demeli- dzen huzuru yle! Dnp dolasip dzene geliyorum hep. Dogrusu, biraz daha ileri gitseler, bir buuk milyonluk Paris, sessizlige, dzene bogulmus Alman kasabalarina, szgelimi Heidelberg'e dnecek. Olacagina bakin... Heidelberg'in byg olamaz mi sanki? O ne dzene giris! Yanlis anlamayin beni. Hi nemi olmayan-szn gelisi tabi-dis dzen degil bu yalnizca; iten, ruhtan gelen byk bir dzen. Paris -isteyerek sanki- daraliyor, seve seve klyor, glmseyerek bzlyor. Bu konuda -szgelimi- Londra ok gerilerde kalir! Topu topu sekiz gn kaldim Londra'da; bu kent -hi degilse distan- parlak birtakim grnmleri olan, apaik, plani dzensiz bir kent izlenimi birakti bellegimde. Her seyi ylesine byk, birbirinden ylesine kesin zelliklerle ayrilmis ki! Bu ayriligin iinde kolayca aldanabilir bile insan. Her degisiklik, her ayri zellik, hemen yanindaki karsitiyle pek bir uzlasmis, anlasmis, el ele yryorlar. Birbirlerine karsit olduklari halde silip atmiyor biri tekini. Her biri inatla savunuyor kendini -ilk bakista anlasiliyor bu- bildigi gibi yasiyor. Birinin tekine karistigi, engel olmaya alistigi yok. Ama te yandan ayni inati, bagnaz, hatta eskimis savas orada da srp gidiyor. Batida filizlenen hep beraber yasama, bir topluluk yaratip karincalar gibi rgtlenme 75dsncesini yok etmeye ynelen savastir bu. Birbirini yememek iin karincalara benzemeyi bile gze alan dsnceyi ortadan kaldirmak iin srdrlmektedir bu savas! te yandan, Paris'te olan sey orada da gze arpmaktadir: Umutsuzlugun dogurdugu, statuquo'dan ayrilmamaya duyulan ayni ilgin z'em orada da vardir; tm isteklerini, umutlarini etle koparip atmak iinden, gelecegini -belki en ilericileri-ninkinde bile inancin eksik oldugu gelecegini- lanetlemek, Vaal'e* tapmak... Szcklerin parlakligi heyecanlandirmasin sizi: Ancak nde gelen, dsnebilen insanlarin ruhunda bilinli olarak grlr btn bunlar; toplumun byk kalabaliginin atilimlarindaysa bilinsizdirler, igdseldirler. Szgelisi Paris'te burjuva, bunun byle gerektigine bilinli olarak inanir, pek de hosuna gider inanmak; hatta bunun byle gerektiginden kusku ederseniz dver sizi. Kendine olan btn gvenine karsin, hl bir seyden korktugu iin dver. Geri ayni durum Londra'da da var, ama grnm ok daha engin, ok daha ezicidir orada! Dis grnste bile ayrilir Paris'ten Londra. Gece gndz kaynasip duran o deniz gibi usuz bucaksiz kent, makinelerin ugultusu, evlerin *Eski Filistinlilerin, Finikelilerin, Suriyelilerin dilinde Hkmdar, Efendi anlamina gelen bu szck Incil'de bu uluslarin Tanrisi anlamina kullanilir. 76 damlarina (neredeyse altlarina da) dsenen o demirler, o gzpeklilik, beceriklilik, aslinda burjuva dzeninin dorugu olan grnsteki o karisiklik, suyu zehirli akan o Thames, taskmr dumani ykl o hava, o grkemli parlak kentin, Whitechapel gibi o korkun kseleri -halk yari iplak, a, yabandir oralarda-, milyonlarca insaniyle, dnyanin her yerine uzanan ticaret kollariyle City, piril piril saray, evrensel sergi... Gerekten de grmeye deger bir sergi bu. Dnyanin drt bir ksesinden bunca insani buraya toplayip tek bir sr yapan ulu gc hissediyorsunuz burada; yce dsnceler geliyor akliniza; burada amaca oktan varildigini, utkunun, grkemin burada oldugunu hissediyorsunuz. Hatta, bir seyden korkmaya basliyorsunuz sanki. Istediginiz kadar ileri dsnceli olun, gene de bir korku dolduruyor iinizi. Erisilen lk bu olmasin sakin? diye geiriyorsunuz iinizden. Son bu degil mi acaba? Incil'de sz edilen tek bir sr bu olmasin? Bunu geregin kendi sayip artik susmak gerekmiyor mu acaba? Btn bunlar ylesine grkemli, ylesine utku dolu, ylesine gururludur ki, solugunuz kesilmeye baslar. Dnyanin her yanindan buraya sessizce akan milyonlarca insana -bu kocaman sarayda uslu uslu, grltsz, inatla toplanan bu insanlarin hepsinin dsncesi aynidir- evet, bu milyonlarca insana bakarken,

77burada son ve kesin bir seyin gereklestigini hissediyorsunuz. Incil'den bir sahnedir bu sanki, Babil'i hatirlatir size, Apokalypsis'te anlatilan mucizelerden biri gzler nnde gereklesiyor sanirsiniz. Teslim olmamak, grdklerinizin yarattigi izlenime boyun egmemek, gerege tutsak olmamak, Vaal'e tapmamak, szn kisasi, nnzdekileri iinizde yasattiginiz lk diye bellememek iin yzyillar boyunca dallanip budaklanmis, glenmis bir ruhsal direncin gerektigini hissediyorsunuz... Ama Sama bunlar -diyeceksiniz-, sinir bozuklugunun dogurdugu bir sayiklama, abartma. Hi kimsenin aldirdigi yoktur buna, lk diye benimsedigi de... Hem sonra, alikla klelik ktdr daima; karsit dsnceyi, kuskuyu iten ie en iyi krkleyen onlardir. Oysa, zevk iin gezip tozan karni tok, sirti pek beyler elbette Apokalypsis'te anlatilan mucizelerin gereklestigini hayal edebilirler; olaylari byterek, heyecanlanmak iin grdkleri her seyden gl duygular ikararak sinirlerini yatistirabilirler elbette... O zaman syle cevap veririm size: - Pekl, tutalim ki dekordu beni etkileyen.Ama bu byk dekoru yaratan ruhun ne denli magrur, ne denli gl oldugunu grseydiniz; onun, zaferine, stnlgne ne denli gururla inandigina tanik olsaydiniz rpertirdi sizi bu gurur, inat, krlk. Bu magrur ruhun 78 tutsagi insanlar iin yreginiz sizlardi. Bylesine bir byklgn, egemen ruhun bylesine sonsuz gururunun, bu ruhun yarattiklarinin bylesine grkemli sonunun karsisinda ogu zaman a bir ruh da donakalir, durulur, boyun eger; kurtulusu ikide, uarilikta arar, sonra bunun byle olmasi gerektigine inanmaya baslar. Gerek, agirligini koyar ortaya, toplum duygusuzlasir, uyusur insanlar; kuskuculuk dogsa bile, karamsar bir kuskuculuktur bu, kurtulusu nefretle anarak arayan bir kuskuculuk. Oysa Londra'da insanlar, ayikken, dnyanin hi bir yerinde gremeyeceginiz kadar kalabalik, degisik bir durumda ikarlar karsiniza. ok sey anlattilar bana bu konuda. Szgelimi, cumartesi geceleri yarim milyon isi, ocuklariyle beraber sokaklara dklr, kentin bazi blmlerinde toplanip sabahin besine kadar eglenirmis, yani hayvanlar gibi yer ier, geen haftanin acisini ikarirmis. Btn bir hafta agir kosullar altinda alisarak, kfrederek biriktirdikleri paranin hepsini alip gtrrms bu eglenceler. Kasap, bakkal dkknlarinda ularina gazli bez sarili kocaman mesaleler yaniyor byle geceler; sokak isil isil oluyor. Bu beyaz zenciler iin balo veriliyor sanki. Halk aik gazinolarda, sokak ortalarinda toplaniyor. Yiyip iiyorlar. Meyhaneler saraylar gibi donatilmistir. Herkes zilzurna sarhostur, ama nese yoktur bu sarhoslukta; hznl, agir, 79tuhaf kaacak derecede sessiz bir sarhosluk... Size elem veren bu kuskulu sessizligi arada bir kfrler, kanli dvsler bozuyor ancak. Herkes kr ktk sarhos olmak, her seyi unutmak iin birbiriyle yaris ediyor.. Kadinlar da kocalarindan geri kalmiyorlar, onlarla beraber itike iiyorlar; ocuklarsa annelerinin, babalarinin arasinda yerlerde yuvarlanip duruyorlar. Byle bir gece saat ikide yolumu yitirdim de, binlerce kederli sarhosun arasinda, isaretle yolu sorarak -Ingilizce bir tek szck bilmiyorum nk- uzun sre dolastim durdum. En sonunda buldum yolumu, ama grdklerimin etkisinden gn kurtulamadim. Halk her yerde halktir; ama burada her sey ylesine byk, ylesine aik seik ki, o ana kadar ancak hayal ettiginiz seyi dokunarak hissediyorsunuz sanki. Halk degildir asil grdgnz burada, bilincin kiskirtilarak, dzenli, uysalca yitirilisini gryorsunuz. Btn bunlara bakarak, bu toplumun daha uzun sre yasayamayacagini; onlara palmiye dali, beyaz giysi vermeyi kesmelerinin yakin oldugunu sezinliyor, hissediyorsunuz. Kendileri de biliyor bunu zaten, birtakim yeralti rgtleriyle lerini aliyorlar toplumdan... Bir insanin bu esit rgtlere girecek kadar aptal olmasina sasiyoruz biz; bunda bizim toplum dzenimizden bir kais, inati, bilinsiz bir uzaklasma oldugunu anlayamiyoruz da onun iin sasiyo80 ruz. Kurtulus adina, ne pahasina olursa olsun, bizden nefretle, korkuyla bir kopustur bu. Insanoglunun sleninden kovulan, yapayalniz birakilan bu milyonlarca insan, agabeylerinin onlari attiklari topragin altindaki karanlikta birbirlerini ezerek, el yordamiyle bulduklari birtakim kapilari aliyor, kapkaranlik yerin altinda havasizliktan bogulmamak iin bir ikis deligi ariyorlar. Kendini bulmak, her seyden -insanliktan bilekurtulmak iin son bir abadir bu. Kendini bulmak, bizlerin yaninda olmamak iin... Londra'da bu kalabaliga benzeyen -gene bylesine ok, Londra'dan baska hi bir yerde gremeyeceginiz- bir sey daha grdm. Esyalar falan da pek bir degisik burada. Londra'ya gidip de, gece hi degilse bir kere Haymarket'e ikmayan olmaz. Kentin, geceleri bazi sokaklarinda binlerce genel kadinin kaynastigi bir blmdr burasi. Sokaklar, bizde artik hi bir anlami olmayan gazli mesalelerle aydinlatilir. Aynalarla, altinla donatilmis gzkamastirici gazinolar vardir her adim basi. Igne atsaniz yere dsmez bu gazinolarda. Bu kalabaliga girmek bile korkun bir seydir. Tuhaftir da bu kalabalik. Ileri gemis kocakarilar da, karsilarinda insanin arpilmis gibi du-ralayacagi dilberler de omuz omuzadir bu kalabalikta. Gzellikte Ingiliz kadinlariyle boy lsebilecek kadin var midir bilmem... Hepsi 81sokaklara dolusmustur. Yaya kaldirima sigmaz da sokaga tasarlar. Av pesindedirler; karsilarina ikan her erkege rezilce saldirirlar. En pahalisindan piril piril giysilerle eski psk, yamali giysiler de, genligin diriligiyle yasliligin pr-smslg de yanyanadir burada. Bu korkun kalabalikta sarhos bir serseriyle, soylu aileden gelen bir zengin kucak kucagadir. Kfrler, kavgalar, bagirip agirmalar duyulur bir yandan; te yandan

rkek bir dilber, insanin iini giciklayan fisiltili bir sesle akilli uslu konusur. Hem bazen ne gzeller oluyor aralarinda! Yz sanki ini mrekkebiyle izilmis dilberler... Hatirliyorum, bir Casinoya girmistim bir gece. Grltl bir mzik tirmaliyordu kulaklari; dans ediyorlardi. ok kalabalikti iersi. Salonun, odalarin dsenisi son derece gzeldi. Ne var ki hzn, neseliyken de birakmiyor Ingiliz'leri; pek bir cidd hatta asik yzl dans ediyorlar. Figr yapmalari yasak sanki. Yukarda, balkonda bir kiz ilisti gzme, oldugum yerde dondum kaldim bir an: mrmde bylesine soylu bir gzellik grmemistim. Kk bir masada gen bir adamla oturuyordu. Delikanlinin, gazinolara pek ugramayan zengin bir centilmen oldugu belliydi. Kizin pesinde uzun sre kosmustu belki de; en sonunda burada grsmeye karar vermislerdi... ok az konusuyordu gen adam; konusmasi da kesik kesikti. Asil sylemek istedigini syleyemiyor82 du sanki. Sik sik susuyorlar, uzun sre hi konusmuyorlardi. Kiz da pek bir durgundu. Yz izgileri kibar, zarifti; gzel, biraz magrur bakisinda gizli, mahzun, hatta dsnceli, kederli bir sey vardi. Yanilmiyorsam veremliydi. Bu mutsuz kadinlar kalabaligindan ycelerdeydi o, yzde yz ycelerdeydi: Insanin yz bir sey ifade ederse, kesinlikle sylyorum bunu... Gen adamin ismarladigi cin'i iiyordu. En sonunda kalkti gen adam, kizin elini sikti, ayrildilar. Adam ikip gitti gazinodan; kiz da -soluk yanaklarinda ikinin olusturdugu pembelik- yrd, msteri avina ikmis kadinlarin arasina karisti. Haymarket'de, kck kizlarini ise getiren anneler grdm. Daha on, on iki yasinda kiz ocuklari kolunuza yapisiyor, onunla beraber gitmeniz iin yalvariyor size. Hatirliyorum, bir gn sokakta, kalabaligin arasinda en ok alti yasinda bir kiz ocugu grdm. stnde yirtik pirtik bir entari vardi. Yalinayakti. Bitkin, perisandi. Entarisinin yirtik yerlerinden gzken bedeni yer yer morluklarla kapliydi. Akli basinda degildi sanki; gidecek bir yeri yokmus gibi yryor, yrrken -Tanri bilir neden- bir saga bir sola yalpa vuruyordu. Belki de ati karni. Hi kimsenin basini evirip baktigi yoktu ona. Ama beni asil sasirtan, kizin yzndeki sonsuz hzn, umutsuzluktu. Bylesine kk bir yanagin bu denli nefretle, bu denli umutsuzluk83la dolu oldugunu grmek pek tuhaf, korkun bir seydi. Sari salari darmadaginikti, basini, derin dsncelere dalmis gibi bir o yana bir bu yana salliyordu. Ciliz kollarini yrrken iki yana aiyor, birtakim hareketler yapiyordu onlarla; sonra birden iplak ggsne bastiriyordu... Durup yarim siling verdim ona. Gms parayi aldi, gzlerimin iine yaban, rkek bir merakla bakti, sonra ansizin dnp -parayi geri alacagimdan korktugu iin olacak- var gcyle kamaya basladi. Kim ne derse desin, ilgin seyler bunlar... Gene bir gece, bu. dsms kadinlar, eglenceye dalmis insanlar kalabaligi arasinda, kalabaligi aceleyle yarip gemeye alisan bir kadin durdurdu beni. Siyahlara brnmst; basinda, yznn yarisindan ogunu rten bir sapka vardi; yzn iyice grmedim bile. Yalniz gzlerimin iine diktigi bakisini hatirliyorum. Kirik dkk bir Fransizcayla bir seyler syledi, anlayamadim ne dedigini. Kk bir kgit sikistirdi elime, hizla uzaklasti yanimdan. Bir gazinonun penceresinden sokaga dsen isikta baktim kgida: Drt kse, burus burus bir kgit parasiydi bu. Basimevinde basilmis; bir yznde, Crois-tu cela?* yaziyordu; teki yznde Ben, kisioglu iin dirildim, onun iin yasiyorum... gibi bilinen *Buna inaniyor musunuz? 84 birka dize. Kabul edin, bu da olduka ilgin bir sey. Sonra grendim: Burnunu her yere sokan, yorulmak bilmez inati bir Katolik propagandasiymis bu. Kh byle kgitlar dagitiliyormus sokaklarda; kh, Incil'den, kutsal kitaplardan blmler alinarak hazirlanmis kitaplar... Bedava dagitiyorlarmis onlari, zorla veri-yorlarmis insana, sokakta gelip eline sikistirip kaiyorlarmis. Bu isi yapan erkekli kadinli binlerce kisi varmis. Ustaca yrtlen kurnaz bir propaganda bu. Katolik papazlari, yoksul isilerin acinacak durumdaki ailelerini kendileri arayip bulur, bu ailelerin iine girerler. Szgelimi, rutubetten vicik vicik dsemeye serili pili pirtinin iinde yatan bir hasta bulur. Hastanin aliktan, soguktan yabanilesmis ocuklari da, a - ogunlukla sarhos- karisi da evresinde toplanmislardir. Papaz hepsinin karnini doyurur, giydirir onlari, odalarinin sobasina odun alir, sonra hastayla ilgilenmeye baslar, il getirir ona; ailenin yakin dostu olur, en sonunda da hepsini Katolik yapar. Ne var ki, hasta iyilestikten sonra tekme tokat kovuldugu da olur. Ama yilmaz o, baskalarini aramaya koyulur. Oradan da kovulsa, gene katlanir, ama sonunda dsrr agina bir aileyi. Ingiliz papazlari yoksullarla ilgilenmiyorlar. Onlari kiliseye bile almiyorlar, oturacaklari kanepenin kirasini verecek paralari yoktur nk. Nikh kiymak hayli pahaliya patladigi iin isilerin 85-genel olarak yoksullarin hepsinin- evliligi yasa disidir. Sirasi gelmisken syleyeyim: Bu kocalarin ogunlugu karilarini pek kt dvyorlar; sakatliyorlar onlari, ateste iyice kizdirdiklari ocak demirleriyle oralarini buralarini dagliyorlar. Ocak demirini kullanmayani pek azdir. Gazetelere geen aile kavgalarinda, yaralama ya da ldrme olaylarinda ocak demirinin adi daima geer. ocuklar daha bymeden ikarlar evden, kalabaliga karisir, ana babalarinin yanina bir daha dnmezler. Ingiliz papazlari, piskoposlari magrur, magrur olduklari kadarda zengindirler. Ekmek elden su glden, bey gibi yasar; gnlleri rahat, semir-dike semirirler. Pek alimlidirlar. Bilgilidirler de. Drstlklerine gurur dolu, cidd bir inanlari vardir. Krsye ikip durgun, kesin bir dille dinsel gtler vermeye, gbek baglamaya, yalniz zenginler iin yasamaya hakki

oldugundan kuskusu yoktur hi birinin. Zenginlerin, varliklilarin dinidir bu; saklamiyorlar da yle oldugunu. Hi degilse akillica, gizli kapakli yani olmayan bir davranis... Kendilerine kr krne inanan bu din profesrlerinin pek degisik bir eglenceleri var: Misyonerlik diyorlar adina. Yeryzn karis karis dolasiyor, bir vahsyi hak yoluna getirmek iin Afrika'nin balta girmemis ormanlarina daliyorlar. Gelgelelim Londra'da, onlara verecek paralari olmadigini bildikleri milyonlarca vahsyi gr86 mezlikten geliyorlar. Ne var ki zengin Ingiliz' ler, para babalari pek baglidirlar dinlerine. Karamsar, kskn, degisik bir dindarliktir bu, Ingiliz ozanlar, tasradaki Protestan papazlarinin yzyillik inarlarla, saksilarla evrili evlerinin gzelligini, papazlarin tertemiz karilarini, mavi gzl sarisin kizlarinin soylu gzelligini vmeyi yzyillardan beri pek benimsemislerdir nedense. Ama gece sona erip de gndz olunca ayni magrur, atik kasli ruh gene geriyor kanatlarini byk kentin zerine. Gece olup bitenler de endiselendirmiyor onu, gndz evresinde grdkleri de. Vaal hkmn srdryor, kendisine boyun egilmesini bile istemiyor, gcnden kuskusu yok nk. Kendine gveni sonsuzdur. Sirf basindan savmak iin, bir dzen sadakasi veriyor sakin, kmser bir tavirla. Bu yzden, kendine gvenini sarsmak imknsizdir. Szgelimi Paris'te yaptiklari gibi, hayatin vahs, kuskulu, endise verici bazi yanlarini saklamiyor kendinden Vaal. Yoksulluk, istirap, toplumun homurdanmasi, kafasizlasmasi hi mi hi telslandirmiyor onu. Btn bu kusku verici, kt grnmlerin onun yanibasinda, aiktan aiga yasamasina -onlari kmseyerek- izin veriyor. Parisli gibi dleke istirap ekmiyor. Her seyin yolunda olduguna kendi kendini zorla inandirmaya alismiyor. Uykusunu bos yere kairmama87lan iin -Paris'te yaptiklari gibi- yoksullari uzak yerlere saklamiyor. Parisli -zerine ge!en avcilardan saklanmak isteyen devekusu gibi- basini kuma sokmayi pek sever. Paris'te... Ama ne yapiyorum ben? Paris'e gelmedim ki daha!... Tanrim, ne zaman alisacagim bir seyi syle sirasiyle anlatmaya?... 88 ALTINCI BLM Burjuva zerineNiin burada hep siner bu; niin ufalanmak birbirine girercesine sikismak, sessizce ortadan yok olmak ister. Yokum ben, yeryznde yokum; bir kseye sindim, saklandim, ltfen geip gidin beni grmeden, farketmeyin beni, farketseniz bile, grmezlikten gelin ltfen, basinizi evirip gein!... 91- Peki ya, kimden sz ediyorsunuz byle? Kimdir sinen? - Kim olacak, burjuva. - Insaf siz de yani! Kraldir o, her seydir, le tiers-etat c'est tout,* siz de gelmis, siner diyorsunuz! - Evet, efendim, peki niin imparator Napolyon'un arkasina saklandi yleyse? Eskiden pek sevdigi o parlak szckleri niin unuttu millet meclisinde? Gemiste olan bir sey kendisine hatirlatildiginda niin hi bir seyi hatirlamaya yanasmiyor, kolunu salliyor? Baskalari onun yaninda bir seyi isteme yrekliligini gsterdiginde niin telsa kapiliyor, etekleri tutusuyor? Akilsizligindan, budalalik edip bir sey istediginde niin hemen rperiyor, tvbe etmeye basliyor? Tanrim! Ne yaptim ben byle? Sonra da, suunu bagislatmak iin uzun sre alisip abaliyor... Niin, insanin yzne bakarken syle sylemek istiyor sanki, Bugn kk bir dkknda bir seyler yapiyorum iste, Tanri izin verirse yarin da ufak tefek bir seyler yaparim; ama brs gn, yce Tanrim kismet ederse... Dnyaligimi bir ayak nce syle gzelce koysam bir yana, sonrada aprs moi le dLuge.** Niin yoksullarin hepsini bir yere yigdi da, lkede yoksulTiers-etat her seydir. **Benden sonra tufan. 92 luk diye bir seyin olmadigina inandirmaya alisiyor herkesi? Beylik edebiyatla niin yetiniyor? Dergilerinin parayla satin alinmis olmadiklarina kendini inandirmayi niin ylesine ok istiyor? Ispiyonlara bu kadar ok para harcamaya niin razi oluyor? Meksika bilim gezisine karsi bir szck syleme yrekliligini niin gsteremiyor? Niin tiyatro oyunlarinda kocalari hep soylu, varlikli gsteriyorlar da, karilarinin sevgililerini ylesine baldiriiplak, yersiz yurtsuz, himayesiz? Ya bir yerde tezghtardirlar, ya da aliktan solugu kokan sanatkr.... Evli kadinlarin, kocalarina sadik, yrekten bagli olduklarini, tiyatro salonlarindaki mutlu, parlak yasayisin devam ettigini, pot-aufeu'nun* hl en soylu ateste kaynadigini, sa taranisinin da, insanoglunun dsnebilecegi en iyi biim oldugunu niin saniyor? Bu sa biimi konusunda karar kendiliginden, hi grsmesiz, ylesine kesin verilmistir ki, bulvarlardan perdeleri inik paytonlar pespese getikleri, ilgin ihtiyalarin giderilebilecegi yerlere adim basi rastlandigi, kocalarinin ceplerine gre kadinlarin giysileri ok ok pahali oldugu halde, verilmistir karar bir kere, kime ne? Peki ama niin byledir bu? ok kolay: yle olmasa, karar kesin olmasa en iyiye, en stne henz varilmadigi, Paris'in henz dnyanin cenneti *Sebzeli, etli bir Fransiz yemegi. 93olmadigi dsnlebilirdi sonra: baskaca bir seyin daha istenebilecegi, burjuvanin da, savundugu, herkesi sokmaya alistigi dzeni begenmedigi gelebilirdi akla; toplumda,

dzeltilmesi gereken aksakliklarin oldugunu syleyecek ikabilirdi. Kimse farkina varmasin diye -Tanri korusun byle bir felketten- izrne-sindeki delikleri iste bunun iin mrekkeple boyuyor burjuva! Bayanlarsa konfet yiyor, kiritiyorlar yalnizca. yle ki, Petersburg'un bazi blmlerinde Rus hanimefendileri de -onlari lesiye kiskandiklarindan- gzel, ince ayaklarini gsteriyor, bulvarlarda son derece zarif hareketlerle eteklerini kaldiriyorlar. Mutluluk iin daha ne ister kisioglu? Bugnk kosullar altinda Kadin, Kocasi ve Sevgilisi gibi roman adlarinin olamayacaginin nedeni de budur iste; nk sevgili yoktur, olamazda; Paris'te bunlar-sevgililer-denizde kum gibi olsa (aslinda belki daha da okturlar) gene de yoktur byle bir sey, olamaz da; karar yle verilmistir nk bir kere, nk her sey soyluluktan piril piril parlamaktadir. yle olmasi, parlamasi da gerekir zaten. Gece on bire kadar Pale-Royal'deki saraya bakinca heyecandan gzleri yasarir insanin. Binlerce koca, karilariyle kolkola dolasirlar orada; fiskiyenin sesi duyulur; terbiyeli, sevimli ocuklari kosup oynarlar evrelerinde; fiskiyenin sesi duyulur; tekdze hisirtisi Heidelberg'i, huzur dolu. 94 lmsz bir seyi hatirlatir. Hem bir fiskiye yoktur Paris'te hisirdayan. oktur bu fiskiyeler, hepsi de ayni hisirtiyi ikarir; huzur verir insana bu hisirti, yregini hafifletir. Paris'te bir gereksinmedir erdem, bitmek bilmeyen bir gereksinme. Gnmzde cidd, agirbaslidir Fransiz; sik sik duygulanir bile. yle ki, hl bir seyden korkmasini anlayamiyorum. Jacgues Bonhomme'nin* ylesine para dktg, Fransa'da gelistike gelisen gloire militaire'ye** karsin, hl korkmalari sasilasi seydir. Parisli, pazarlik etmeyi pek ok seviyor; ne var ki, pazarlik ederken de, dkkninda sizi soyup sogana evirirken de kr amaciyle degil -oysa eskiden byleymis- erdeminden, en kutsal bir gereksinmesinden yapiyor bunu. Dnyalik biriktirmek, elden geldigince ok mal sahibi olmak... Simdi Parislinin kitabinda ahlk kurallarinin oturdugu temel bunlardir. Aslinda eskiden de byleydi, ama simdi, gnmzde -nasil sylemeli- ulu bir kutsallik havasi vardir bunda. Eskiden, sayilari az da olsa, paradan baska birka seyin daha nemi vardi; yle ki, parasiz, ama bazi zellikleri o-lan bir insan da biraz saygi grebilirdi; oysa simdi adam yerine koymuyorlar parasi olma*Bu ad, Fransa'da, toprak sahibi anlamina kullanilir. **Asker zafer. 95yani. Gnmzde ceplerini doldurmali insan, olabildigince ok mal sahibi olmali ki saygi grmeyi umabilsin evresinden. Yoksa yalniz evresinden degil, kendinden bile saygi bekleyemez kendine. Parisli, ceplerinin bos oldugunu ' biliyorsa, kendi kendine deger vermez; hem kalbinin sesini dinleyerek, bile bile, inanarak deger vermez, kendi kendini adam yerine koymaz. Paraniz varsa -yalniz paranizin olmasi yeter buna- akil almaz seyler yapmaniza izin verirler. Zavalli Sokrat aptal, aptal oldugu kadar da zararli bir palavracidir; bu nedenle yalnizca tiyatroda saygi duyulur ona; nk burjuva erdeme tiyatroda saygi gstermeyi nedense pek seviyor hl. ok tuhaftir bu burjuva denilen insan. Paranin en yce erdem, kisioglunun grevi oldugunu aik aik syler, te yandan da soylulugun dorugunda grr kendini. Btn Fransiz'larin dis grns sasilacak derecede soyludur. z babasini size metelige satacak kadar st bozuk bir Fransiz bile o anda -babasini satarken- ylesine gsterislidir ki, ne syleyeceginizi, nasil davranacaginizi sasirirsiniz. Bir sey almak iin bir dkkna girin, tezghtarlarin en acemisinin, en degersizinin bile soylulugu karsisinda ezilirsiniz. Bizim Mihaylovski tiyatrosunda subdit superflu* modelligi yapan *Gereksiz incelik. 96 tezghtarlarin ta kendileridir bunlar. Bir tuhaf olmussunuzdur, tezghtara karsi sulu hissedersiniz kendinizi nedense. Szgelimi on frank harcamak niyetiyle girmissinizdir dkkna, oysa lord Devonsir gibi karsilamislardir sizi. iiniz sizlar; lord Devonsir falan olmadiginizi, kendi halinde, basit bir insan, geziye ikmis bir insan oldugunuzu, topu topu on franklik bir sey almak iin dkkna girdiginizi sylemek, anlatmak istersiniz. Gelgelelim, gzlerinin ii glen, ruhu tertemiz delikanli -ylesine soylu bir grns vardir ki, kendinizi bir alak sanirsiniz karsisinda!- evet, bu temiz yzl, piril piril delikanli on bin franklik esyalari sermeye koyulur nnze. Bir anda tezghin zerini doldurmustur sizin iin. Zavalliya ne ok is ikardiginizi dsnrsnz yzne bakarak. Benden sonra btn bunlari toplamak iin kim bilir ne kadar ugrasa-cak? diye geirirsiniz iinizden Bet suratinizla, bunca kusurunuzla, cebinizde o igren on frankiniz, bylesine bir markiyi rahatsiz ettiginiz iin kizarsiniz kendi kendinize... Hem orada, tezghin nnde geer btn bu dsnceler aklinizdan, kendinizi kk grmeye baslarsiniz. O anda cebinizde niin daha ok degil de ancak yz frank olduguna zlrsnz, kaderinize ksersiniz. Bakisinizla zr dileyerek ikarip tezghin stne atarsiniz yz frankinizi. Gelgelelim nemsiz yz frankinizin 97karsiligi olan mali yce gnlllkle sararlar size; verdiginiz huzursuzlugu, neden oldugunuz telsi bagislarlar. Siz de bir an nce oradan toz olmaya alisirsiniz. Otel odaniza gelince, on frank yerine yz frank harcadiginiza pek sasarsiniz. Bulvarlari arsinlarken, ya da byk tuhafiye magazalarinin ylesine ok oldugu Rue Vivienne'de dolasirken kendi kendime dsnmsmdr ka kere: Bizim Rus hanimefendilerini salacaksin buraya... Neler yapacaklarini Ovlof, Tambovsk -daha birka tasra- ilinin tezghtarlari, dkkn

sahipleri ok daha iyi bilirler... Ruslar, dkkna girdiklerinde denizde kum onlarda para izlenimi birakmayi pek severler nedense. Ne var ki, Ingiliz kadinlari gibi utanmaz, sikilmaz yaratiklar da vardir yeryznde. Bir Adonis'inya da Wilhem Tell'in onlar iin dkkndaki btn mallari getirip tezghin zerine yigmalarindan mahcup olmak syle dursun, bir de -ah, korkun bir seydir bu!- evet bir de, on frankik iin pazarliga girmeleri yok mudur... Ama.Wilhem Tell de bos degildir hani: cn almasini bilir; bin bes yz franklik degersiz bir sal iin on iki bin frank alarak kibarca soyar onu; ama ylesine kibardir ki bunu yaparken, beriki seve seve verir parayi, glmseyerek ikar dkkndan. Buna karsin, burjuva erisilmez soyluluga tutkundur. Tiyatroda yalniz drst, rnek insan-lar gstermelisiniz ona. Gustav piril piril par98 lamalidir soyluluktan; burjuva da duygulanir, aglar karsisinda. Erisilmez soyluluk olmazsa rahat uyuyamaz bile. Bin bes yz yerine on iki bin frank almasina gelince, bu grevidir onun: Erdeminden almistir. Hirsizlik igren bir seydir, alakliktir; krektir cezasi. ok seyi bagislamaya hazirdir burjuva, ama hirsizligi dnyada bagislamaz; siz ya da ocuklariniz aliktan lseniz bile almaya hakkiniz yoktur. Ama erdeminizden aliyorsaniz akan sular durur tabi; yrekten bagislarlar sizi o zaman. Faire fortune* istiyorsunuz demektir, mal sahibi olmaya alisiyorsunuz; yani doganin yasasina uyuyor, insanlik grevinizi yapiyorsunuz. Bu nedenle ceza yasalarinda irkin amala -yani bir para ekmek bulmak iin- yapilan hirsizlikla yce erdem iin yapilan hirsizlik kesin izgilerle ayrilmistir birbirinden. Sonuncusunun hi bir cezasi yoktur, tesvik bile edilir, inanilmayacak derecede de rgtlenmistir. Peki ama niin -dnp dolasip ayni soruya geliyorum gene-, evet niin hl bir seyden korkuyor gibidir burjuva, iinde byk bir kusku vardir sanki? Nedir onu huzursuz eden? Yazarlar, palavracilar mi? Sanmam, istese bir tekmede hepsinin tozunu atar nk. Sagduyunun delilleri mi? Ama biliyorsunuz, sagduyu gerege yenilmistir; dahasi var, sagduyulu, *Zengin olmak. 99bilgili insanlarin kendileri de simdi sagduyunun delili diye bir seyin olamayacagi, aslinda sagduyu diye bir seyin olmadigi grsn savunuyorlar. Soyut mantigin insan yaradilisina uymadigini; Ivan'larin, Petrof'larin, Gustav'la-rin mantiginin yasadigini; katiksiz sagduyunun hi bir zaman var olmadigini, bunun on sekizinci yzyilin tutarsiz, asilsiz bir uydurmasi oldugunu sylyorlar. Kimden korkuyor yleyse? Isilerden mi? Ama isiler de ruh ynnden birer zel mlkdrler. Btn emelleri mal mlk sahibi olmak, elden geldigince ok para biriktirmektir. Dogal zellikleri budur. Kolay kolay kazanilmaz doga! zellik dedigimiz sey. Yz yillar boyunca egitilmenin, yugrulmanin sonunda elde edilir. Kisinin ulusal zellikleri degismez yle kolayca; kisi ruhuna, kanma islemis, yz yillardan beri edindigi aliskanliklari kolay kolay birakamaz. Toprak sahiplerinden mi korkuyor yleyse? Olamaz. Fransiz toprak sahipleri byk zel mlk sahibidirler, hem varlikli hem de kafasiz; yani zel mlkten yana olanlarin hayal ettikleri en iyi, en gzel mlk sahibi. Komnistlerden mi yoksa? Sosyalistlerden mi? Dogrusu, zamaninda hayli palazlanmisti bunlar. Burjuva, ruhunun derinliklerinde kmsyor onlari, kmsyor, a-ma gene de korkuyor. Evet, bunlardan korkuyor iste hl. Oysa ne var korkacak? yle ya, Abb Sieyes nl elestiri kitabinda burjuva100 nin her sey oldugunu syledi nasil olsa... Tiers-tat dedikleri nedir? Hi bir sey. Ne olabilir? Her sey. Onun dedigi gibi de oldu. O zaman sylenenlerden bir tek bu szler gereklesti, yalniz onlar kaldilar. Sieyes'in szlerinden sonra sylenenlerin hepsi sabun kpg gibi yok olup gittigi halde burjuva hl inanmiyor sanki. Gerekten de: Hemen ondan sonra Liberte, galit, franternit* iln ettiler. ok hos. Nedir libert? zgrlk. Ne zgrlg? Herkese, yasalar erevesi iinde her istedigini yapabilmesi iin esit hak. Her istedigini ne zaman yapabilir insan? Milyonlari olunca. zgrlk herkese birer milyon veriyor mu? Hayir. Milyonu olmayan insan nedir? Milyonu olmayan insan, her istedigini yapan degil, her istenenin yapildigi insandir. Ne anlam ikiyor bundan? Su anlam ikiyor. zgrlkten baska bir esitlik daha vardir. Yasalar nnde esitlik. Yasalar nndeki bu esitlik zerine sylenebilecek tek sey sudur: Bu esitligin simdiki durumu her Fransiz iin yzkarasidir. Ne kaliyor geriye? Kardeslik. Bu ok nemlidir iste, dogrusunu sylemek gerekirse Batida karsilasilan en byk engel de budur. Batili, kardeslikten insanligi ileri gtren en yce, en byk g diye sz eder; ama, gerekte kardeslik diye bir sey yoksa, *zgrlk, esitlik, kardeslik. 101onu hi bir yerde bulamayacagini anlayamiyor. Ne yapmali? Ne pahasina olursa olsun, kardesligi kurmali nce. Ama bakiyorsunuz, kardeslik kurulacak bir sey degil; nk kendiliginden dogar o, doganin kendinde bulunur. Oysa Fransiz'larin, daha dogrusu, genel olarak batililarin yaradilisinda kardeslik duygusu grlmemistir; kisisel bir baslangi, bir kendini koruyus vardir onda; bir ykselme istegi, herkesten baska olma tutkusu, kendine her seyden, herkesten ok deger verme vardir bu yaradilista. Kendine bylesine deger veren insanda kardeslik duygusunun bulunmamasi dogaldir elbette. Neden mi? nk kardeslikte, gerek kardeslikte ayri kisilik yoktur. Ben yoktur, kisi kendisiyle esdegerde olan teki insanlarla kisisel hakki iin cenklesme-lidir; bu teki insanlarda da kendiliklerinden, bu hak isteyen kisilige, bu Ben'e gelmeli, o daha istemeden, onu kendileriyle esdegerli, esit hakli saymalidirlar. Dnyadaki

her sey kadar deger vermelidirler ona. Ayrica, bu bas-kaldiran, hakkini isteyen kisilik her seyden nce kendinin Ben'i olmalidir; btn varligini topluma adamali, karsilik olarak hakkini istemedigi gibi, bu hakkini hi bir kosul ne srmeden vermelidir. Oysa batili, byle bir seye alisik degildir: Savasla almaktan yanadir istedigini, hakkini savunur, pay/asmak ister... bu nedenle de kardeslik dogmuyor iste. Degise102 bilirler elbette! Ama binlerce yilda olur ancak byle bir degisiklik; nk gereklesebilme-leri iin, bu esit dsncelerin nce kisinin kanina, iligine islemesi gerekir. Ne demek istiyorsun yani -diyorsunuz bana-, mutlu olmasi iin insanin kisiligi mi olmamalidir? insanin kurtulusu kisiliginin olmamasinda midir? Hayir, hayir, tam tersine; degil kisiligi olmamak, kisilik sahibi olmalidir insan mutlu olmasi iin, hem de simdi Batida belirlenenden ok daha yksek bir kisiligi olmalidir. Anlatayim: Kisinin, tm varligiyle kendini topluma seve seve, bilinli olarak, gnlden adamasi -bence- kisiligin son derece gelistigine, ok gl olduguna, hi bir etkeni umursamadigina delildir. Baskalari ugruna canini gnll vermek iin armiha, atese yrmek ancak kisiligin alabildigine gl, gelismis olmasi durumunda gereklesecek bir davranistir Kisilik olmak hakkindan en kk bir kuskusu kal-mamis gelismis bir kisilik -baskalari da onun gibi olsun mutluluga ersin diye-, kisiligini topluma adamaktan baska bir sey yapamaz zaten. Doganin yasasidir bu. Olagan her insanin yaradilisinda vardir ayni sey. Ama ince bir iplik vardir burada; kopmasiyle her seyin bir anda atirdamasina, param para olmasina neden olabilecek incecik bir iplik. Evet: Bunu yaparken kck de olsa, kisisel bir ikar beklemek felket getirir. Szgelimi: Her se103yimle insanliga adiyorum kendimi; yleyse tamamen, ikar gzetmeden, kendimi adiyorum topluma, toplum da kendini bana adamali dsncesini aklin ucundan geirmeden adamaliyim kendimi, Insan kendini yle adamali ki, her seyini vermeli, hatta buna karsilik ona hi bir sey verilmemesini, hi kimsenin onun iin zarara ugramamasini istemeli. Nasil olur bu? Iyi ama, beyaz ayiyi aklina getirmemeye benzer bu. Kendi kendinize sz verin beyaz ayiyi dsnmeyeceginize, yere batasica, inadina her an gelir akliniza.. Ne yapmali yleyse? Hi bir sey yapilamaz.. Bunun kendiliginden olmasi, kisinin yaradilisinda bulunmasi gerekir. Btn ulusun ruhunda filizlenmeli; kisacasi, kardeslik duygusu, sevgi olmali ulusun yaradilisinda... sevmeli. Kisi kendiliginden ynelmeli kardeslige; iindeki bir gbirlige, uzlasmaya itmeli onu. Hem ulusunun yzyillar boyu ektigi acilara, benligine sinmis karacahillige, barbarliga karsin itmeli onu bu g; yzyillar boyu ekilen klelige, baska budunlarin saldirilarina karsin... Szn kisasi, kardeslik gereksinmesi kisinin yaradilisinda olmali, onunla beraber gelmeli dnyaya; ya da aglar boyu benimsemeli onu, iine sindirmeli. Kardeslik dedigimiz bu kavrami nasil aiklayabiliriz? Syle: Ayri her kisilik hi bir zorlama olmadan, hi bir ikar gzetmeden syle demeli topluma: Birlik oldu104 gumuz zaman glyzdr ancak; gerekliysem size, btn varligimla, her seyimle alin beni; yasalarinizi yayarken beni dsnmeyin, hi tasa etmeyin beni, her hakkimi size veriyorum, istediginiz gibi kullanin beni ltfen. Her seyimi size vermek, sizi iyi grmek benim iin mutluluklarin en bygdr. Yeter ki siz yasatin kardesligi, ben seve seve yok olurum. te yandan, toplum da syle sylemelidir: Sen gereginden ok veriyorsun bize. Verdigini almamak hakkimiz da yok, bunun seni mutlu ettigini sylyorsun nk, ama senin mutlulugun iin yregimiz devamli sizliyorken ne yapabiliriz baska... Sen de bizim her seyimizi al. Elden geldigince zgr olman iin alisacagiz var gcmzle. Istedigin gibi yasamak olanagini verecegiz sana. Artik hi bir seyden, insanlardan da, dogadan da korkma. Hepimiz ar-kandayiz.Gven dolu bir gelecek veriyoruz sana. Her an senin iin alisip didinecegiz; kardesiz nk, hepimiz kardesiniz. Hem okuz, hem gl. Iin rahat olsun, yrekli ol, hi birseyden korkma, bize gven. Bundan sonra paylasilacak bir sey kalmaz ortada tabi, her sey kendiliginden paylasilir. Birbirinizi severseniz kolaylikla ulasirsiniz amaca. Aslinda, olmayacak bir sey, bir topidir bu elbette, baylar! Her sey mantiga degil duyguya, yaradilisa dayaniyor nk. Mantik 705iin bir klmedir bile. Siz ne dersiniz? topi degil midir bu? Peki ama, batililarda kardeslik duygusu yoksa; bu duygunun yerini bencillik, ikarcilik almissa; insanlar orada kisisel haklari iin elde kili, kiyasiya dvsyorlarsa, sosyalistler ne yapsin? Kardesligin olmadigini grnce, insanlari kardeslige agirmakla basliyorlar ise tabi. nce kardesligi kurmak istiyorlar. Kuzu kizartmasi yapmak iin nce kuzu olmali ortada. Ama yok kuzu, yani kardeslige yatkin yaradilis yok, kardeslige kendiliginden ynelen, kardeslige inanan yaradilis yok! Umutsuzluga kapilan sosyalistler bu kez gelecekteki kardesligi vmeye basliyorlar. Elde edilecek yararlari uzunluk, agirlik llerini kullanarak anlatiyorlar; dil dkyor, gretiyor, bu kardeslikten kimin ne kadar yarar saglayacagini, kimin ne kadar kazanacagini, kime ne grev dstgn anlatiyorlar. Elde edilecek dnya nimetlerini sayiyorlar bir bir. Bunlardan kimin ne kadar alacagini, bu nimetlerden topluma kimin ne kadar verecegini belirliyorlar. Peki ama, nceden her sey paylasilmissa, kimin ne kadar yarar hakedecegi nceden belir-lenmisse kardeslikten sz edilebilir mi burada?

Dahasi var, bir parolalari vardi: Birimiz hepimiz iin, hepimiz birimiz iin. Geri herkesin bildigi bir kitaptan oldugu gibi alinmistir bu parola ya, gene de bundan daha iyisi buluna106 mazdi. Gelgelelim, bu parolayi yaymaya baslamalarinin zerinden alti ay gememisti ki, kardesligin kurucusu Cabet'i* yargi nne ikardilar kardesler. Dolasan sylentilere bakilirsa, Fourier'ciler sermayelerinden dokuz bin frangi ekmisler; te yandan, kardesligi kurmaya alisiyorlarmis hl. Olmuyor tabi. Hi kusku yok ki, kardeslik iinde olmasa bile, mantigin kabul ettigi temeller zerine kurulmus bir toplumda yasamak hos bir seydir, ekicidir; yani, senden yalnizca alisman, bir de dsnce birligi istendigi, buna karsilik geleceginin garanti edildigi zaman hosuna gider bu. Ama gene bir sorun ikiyor karsimiza burada: yle anlasiliyor ki, kisinin her seyini garanti ediyorlar, onu yedirip iireceklerini, ona is bulacaklarini vaat ediyorlar; btn bunlara karsilik da toplumun mutlulugu iin kisisel zgrlgnden kk bir damla istiyorlar ondan, ok ok kck... Hayir, kisioglu bu hesaplarin iinde yasamak istemez kisisel zgrlgnden bir damlacik bile vermek agir gelir ona. Aptalligindan, bunu cezaevi hayatina benzetir; kendi basina yasamanin daha iyi oldugunu, nk o zaman zgrlgnn tmne sahip oldugunu syler. Oysa zgrken dverler onu, is vermezler ona, aliktan lr; zgrlk diye bir *Cabet Etlerine (1788-1856). Fransiz topik sosyalisti. Icaria'ya Gezi adli kitabin yazan. 107seyi yoktur; gelgelelim gene de zgrlgnn her seyden tatli oldugunu sanir garip adam. Burada sosyalistlerin yapabilecegi tek sey kaliyor tabi: Ona bir aptal oldugunu, henz olgunlasmadigini, ikarinin nerede oldugunu anlayamadigini sylemek; dilsiz, degersiz bir karincanin bile ondan akilli oldugunu, nk karinca yuvasinda btn karincalarin mutlu, tok oldugunu, her karincanin grevini bildigini, kisioglunun bundan bile ok uzak oldugunu haykirmak yzne... Baska bir deyisle: Sosyalizm bir gn gereklesebilecek olsa bile, Fransa'da olamaz bu, baska bir lkede gereklesir. Iste, umutsuzlugun son kertesinde syle bagiriyorlar bu kez sosyalistler: Libert, galite fraternit OU MORT* Buna sylenecek bir sey yok artik. Alabildigine srdryor burjuva yenilmezligini. Burjuva yenilmezligini srdryorsa, Sieyes'in syledigi ikmis demektir, noktasi noktasina, kesinlikle ikmis demektir. Peki neden huzursuz yleyse burjuva? Neden siniyor, korkuyor? Ona karsi duran her sey yenilmis, dagilip yok olmustur. Eskiden, szgelimi Louis Philippe zamaninda hi de bu kadar huzursuz degildi burjuva, korkmuyordu da. Oysa o zaman da oydu iktidarda olan. Evet, *Ya zgrlk, esitlik, kardeslik, ya lm. 108 henz savasiyordu o zamanlar; dsmanlari oldugunu sezinlemis, haziran barikatlarinda tfekle, kilila son dersi veriyordu onlara. Savasin sonunda burjuva bir de bakti ki, yeryznde yalniz o var; ondan iyi hi bir sey yok. Kendisinin lk oldugunu grd brden. Eskiden oldugu gibi, kendisinin lk olduguna insanlari inandirmaya alismasi gerekmiyordu artik; dnyanin karsisina en gzel, en kusursuz olarak grkemle, gururla dikilmeliydi. Ne derseniz deyin, rahat bir durum degildir bu. III. Napolon kurtardi onu. Gkten iner gibi ikti ortaya, ikmazdan tek kurtulus gibi, zamanin tek olanagi gibi... O gnden bu gne bir eli yagda bir eli baldadir burjuvanin, bu bollugun cretini de ok pahali dyor; her seyden korkuyor; ulasmadigi bir seyi kalmadigi iin korkuyor zellikle. Elde etmedigi bir sey kalmayinca, her seyi kaybetmek agir gelmeye baslar kisiogluna. Bundan su anlam ikiyor dostlarim, kim en ok korkuyorsa her seyden, o en varliklidir, en rahattir. Glmeyin ltfen. Gnmzde burjuva yle degil midir? 109YEDINCI BLM Bir nceki blmn devamiPeki niin bu kadar ok usak var burjuva iinde, hem ylesine soylu grns varken hepsinin? Ltfen sulamayin beni; abarttigimi, iftira ettigimi, nefretimden byle syledigimi haykirmayin. Neden, kimden, niin nefret edeyim? Basbayagi, ok usak var aralarinda, gerektir bu. Usaklik giderek daha bir islemektedir burjuvanin iine; giderek de daha 113ok erdem sayilmaktadir. Bu gnn kosullari altinda byle olmasi zorunludur zaten. Olagan bir sey. Bunun asil nedeni de, evet asil nedeni de yaradilisin yardim etmesidir. Artik bazi seylerden, szgelimi burjuva arasinda dogustan bir casuslugun ok yaygin oldugundan da sz etmiyorum. Benim kisisel grsm sudur: Casuslugun - basit bir casuslugun degil, usta bir casuslugun, bilimsel yanlari olan, sanat derecesine varmis, yetenek isteyen bir casuslugun-Fransa'da olaganst bir gelisme gstermesi, Fransiz'larin dogustan usak olmalarindan ileri gelmektedir. Zengin olmayan yalniz o ise, yalniz o on bin franga sevgilisinin mektubunu satmaya, durumdan sevgilisinin kocasini haberdar etmeye hazir degilse, yce soylulugu nerededir Gustav'in? Belki bytyorum bunu, belki de birtakim gereklere dayanarak konusuyorum. Fransiz' lar, devlet byklerinin gzne girmekte kiyasiya yarisiyorlar birbirleriyle; usaklik ediyorlar onlara. Hem o anda bir ikar gzetmeden, bir dl beklemeden-dn-yapiyorlar bunu; deftere yazdiriyorlar. Fransa'da sik sik olan hkmet degisikliklerinden bir sey, bir yer kapmaya alisan binlerce insani dsnn... Ne tuhaf, aki! almaz seyler yaptiklarini, bunu kendilerinin de itiraf ettiklerini hatirlarsiniz. Barbie'nin* buna *Henry Barbie (1805 -1882) Fransiz ozani. 114

deggin dizelerinden birini hatirlayin yeter...Bir gn sokak kahvelerinden birinde temmuz tarihli bir gazete geti elime. Baktim: Vichy' den mektuplar. Imparator Vichy'deydi o zaman; saraylilar da tabi; atli, paytonlu gezilere ikiliyordu. Gazetenin muhabiri tek tek anlatiyordu bunlari. Syle basliyordu: stn yetenekli binici oktur bizde. Bunlarin en ustasinin, en yeteneklisinin kim oldugunu biliyorsunuz tabi. Yce imparatorumuz, saraylilarla birlikte at gezintisine ikiyor her gn... Gazeteci, imparatorun stn niteliklerini vebilirdi elbette. Onun zeksini, ynetimdeki byklgn, meziyetlerini vb. gklere ikarabilirdi. O zaman numara yaptigini kimse syleyemezdi ona. Bizde, gnmzn bazi dergi yazarlarinin yaptigi gibi, Ben byle dsnyorum... o kadar diye yapistiriverirdi nk cevabi. Sizin de syleyecek bir sznz kalmazdi. Unutmayin: Korkusu yoktur adamin; agzinizi bir anda tikayacak cevabi hazirdadir. Dsnce ve vicdan zgrlg, en basta gelen, en nemli zgrlktr bu. Ama szn ettigim olayda ne cevap verebilir size bu gazeteci ? nk gerekleri umursamamistir adam, doganin yasalarini ayak altina almistir; hem bilerek yapmistir bunu. Peki ama niyeti nedir? yle ya, inanan ikmayacaktir ona nasil olsa. Binici de okumayacaktir bunu yzde yz. 115Okuyacak olsa bile ne ikar? Bu correspon-danceyi yazan kk adam da, yaziyi yayinlayan gazetenin sahibi de, yneticileri de, imparatora Fransa'nin en iyi binicisi unvaninin hi de gerekli olmadigini dsnmeyecek kadar aptal miydilar? Onun bu yasta, bir ayagi ukurdayken, bu nvaninin sahibi olmayi hi mi hi beklemedigini; onu, Fransa'nin en usta binicisi kendisi olduguna inandirmaya kalkissalar bile buna inanmayacagini -son derece zeki bir insan oldugunu sylyorlar nk- nasil anlayamadilar? Hayir efendim baska bir hesap var burada: Varsin gerekle taban tabana zit olsun, gln olsun, varsin imparator kendi de nefretle, tiksintiyle karsilasin bunu, kmsemeyerek glmsesin, hi nemi yoktur btn bunlarin; yce imparator kr krne bir baglilik grecekti ya burada; klece, dsncesizce, delice bir ayaklara kapanis grecekti ya, nemli olan budur. Simdi siz karar verin: Ulusun ruhunda olmasaydi bu, bylesine asagilik bir yaltaklanis olagan, hatta ahlka uygun, her gn grlebilecek olaylardan sayilmasaydi, Paris'te ikan bu gazetede byle bir habere yer verilebilir miydi? Fransa'dan baska dnyanin neresinde karsilasabilirsiniz bylesine bir yaltaklanisla? Ulusun ruhundan sz ediyorum, nk btn btn bagimsiz olmayan bes gazetenin disinda hemen hepsi ayni seylerden dem vuruyor. 116 Bir gn bir tabldottaydim. Fransa'da degil, Italya'da oldu bu olay; ama ok Fransiz vardi masada. Garibaldi'den* konusuluyordu. O gnler her yerde Garibaldi'den konusuluyordu zaten. Aspromonte olayindan iki hafta nceydi. Konusma pek bir esrarli oluyordu tabi: Bazilari susuyor, dsncelerini aiga vurmak istemiyor; bazilariysa basini salliyordu. Hemen herkesin Garibaldi'nin tehlikeli, hatta ilgin bir ise kalkistigi grsnde birlestigi belliydi. Ama hi kimse aik aik sylemiyordu bunu, nk Garibaldi herkesten ylesine stn bir insandi ki, asiri derecede tehlikeli gzken bir sey bile olagan gzkebilirdi onda. Yavas yavas Garibaldi'nin kisiligine geildi. Onun zelliklerini saymaya basladilar. Italyan kahraman iin ok gzel seyler sylyorlardi. Bir Fransiz yksek sesle, - Yalniz bir seyi almiyor aklim -dedi. Otuz yaslarinda, temiz pak bir genti bu. Her Fransiz'in yzndeki, insanin canini sikan o olaganst soyluluk onun yznde de vardi. - Yalniz bir seyi ok sasirtiyor beni! -diye devam etti. Herkes merakla ona dnmst tabi. *Giuseppe Garibaldi (1807-1882). nl Italyan halk kahramani. 1849'da yenilip Kuzey Amerika'ya kati. 1862'de Roma'yi almak iin Aspromonte'de savasirken tutsak edildi. 117Garibaidi'nin bu yeni zelligi herkes iin ilgi ekici olmak zorundaydi. - 1860 yilinda bir ara sinirsiz, kontrolsuz bir yetkiyle ynetti Napoli'yi- Hazinenin yirmi milyonu onun elindeydi! Hi kimseye de hesap vermiyordu! Isteseydi, istedigi kadarini ayirip saklayabilirdi bu paranin, hi kimse de sormazdi ona parayi ne yaptigini! Ama saklamadi, paranin son kurusuna kadar verdi hesabini. Inanilmayacak bir sey bu! Yirmi milyon franktan sz ederken gzlerinin ii bile parliyordu. Garibaldi iin her sey sylenebilir elbette. Ama onun adini devlet kasasindan para yrten sahtekrlarinkiyle beraber anmak... evet ancak bir Fransiz'in yapabilecegi bir seydir bu. Hem ne itendi, safti bunu sylerken! Itenlik her seyin, gerek vicdan sezisinden yoksun olmanin bile bagislanmasina yeter elbette; ne var ki, yirmi milyondan sz eden Fransiz'in, kaslari kipir kipir yzne bakinca elimde olmadan syle geirdim iimden: Ah canim, Garibaidi'nin yerinde sen olaydin... Bunun da dogru olmadigini syleyecek-sinizdir bana. Bizde de oluyor buna benzer seyler- diyeceksinizdir-. zel durumlardir bun-lar. bes Fransiz byle diye btn Fransiz'lar byledir, diyemezsiniz. Elbette haklisiniz. Btn Fransiz'larin yle oldugunu sylemiyorum 118

ben de zaten. G erisilebilen ruh soylulugu her yerde vardir. Belki daha da ktleri bulunur bizde. yle ama, erdem dzeyine niin ikarmali bunu? Bakin ne diyecegim? Kisi, vicdan duygusunu yitirmeden, bir alak bile olabilir. Burada da drst ok insan var kuskusuz, ama vicdan duygusunu hepten yitirmistir bunlar, erdemlerinden oldugunu bilmeden bir sr alaklik yapiyorlar. Birincisi irkindir tabi, ama kim ne derse desin, ikincisi de igrentir. Erdemin byle yorumlanmasi bir ulus iin hi de iyiye isaret degildir. Ama zel durumlar zerine tartismak niyetinde degilim sizinle. Ulus zel durumlardan olussa bile (dogru degil mi bu?) gene de tartismayacagim sizinle bu konuda. Syle bile dsnyorum: Burjuvanin sindigini, hl bir seyden korktugunu sylerken de yaniliyorum belki. Evet sinmesine siniyor gerekten de, korkuyor da; ne var ki, durumuna genel bir gz atacak olursak, keyfine diyecek olmadigini grrz burjuvanin. Geri devamli olarak aldatiyor kendi kendini, her seyin yolunda oldugunu sylyor kendi kendine geri, ama bu durum onun dis grnsndeki kendine sonsuz gveni silemiyor. Dahasi var: Costugu zamanlar ruhsal ynden de ok gvenir kendine. Btn bunlar nasil bir arada bulunuyorlar onda, sasilasi seydir; ama gerektir de bu. Genel olarak hi de aptal degildir 119burjuva; ama pek bir kisa, kesik kesiktir akli. Kis iin odun gibi, yedekte olduka ok kavrami vardir, bu kavramlarin ona en azindan bin yil yetecegine de itenlikle inanir. Bin yil da ne oluyor; burjuva pek seyrek, heyecanli konusmak hevesine kapildiginda sz eder ancak bin yildan. Aprs moi le dluge*d\t daha ok kullanilan deyim. Gnlk hayatta da buna uyuluyor ogunlukla. Her seye karsi gsterilen o umursamazlik, o bos, kisa sreli ilgi ne tuhaftir... Bir evde dzenlenen kalabalik bir toplantiya katilmistim Paris'te. Hepsi de gnlk olmayan, toplumun ilgi gsterdigi nemsiz seylere benzemeyen bir seyden sz etmeye bile korkuyorlardi sanki. Toplumun ilgilendigi her esit seyi sz konusu etmekten kainiyorlardi. Sanirim, aralarindaki casuslardan korkmalari olamazdi bunun nedeni. Tek neden, Fransiz'larin bir konuda cidd olarak konusmayi, dsnmeyi unutmus olmalaridir dpedz. Bununla beraber, Paris zerine izlenimlerimi grenmeyi pek isteyenler de ikti. Paris'in byklg karsisinda ne denli saygi duydugumu, sasirdigimi, ne denli ezildigimi, kldgm merak ediyorlardi. Fransiz'lar, baskalarini ruhsal ynden ezebileceklerini, kl-tebileceklerini saniyorlar hl. Bu da olduka eglenceli bir zelligi bu ulusun. Kanimin pek *Benden sonra tufan. 120 kaynadigi sevimli, iyi yrekli, babacan bir ihtiyari hatirliyorum. Paris zerine dsncemi sorarken bir bakisi vardi gzlerimin iine... Bu konuda hi de heyecanli olmadigimi grnce pek tuhaf oldu zavalli, zld. Sevimli yzn bir istirap ifadesi bile kapladi -evet istirap ifadesi kapladi- abartmiyorum. Ah sevgili m-r Le Mre! Bir Fransiz'i, yani Parisliyi (nk btn Fransiz'lar Parislidir aslinda) evet, bir Parisliyi yeryznn en stn kisisi olmadigina dnyada inandiramazsiniz. te yandan, dnyanin Paris'ten baska bir yerini de bilmez. Bilmeyi de pek o kadar istemez zaten. Onlarin ulusal zelliklerinden biridir bu, hatta en nemli zelligidir diyebilirim. Ama Fransizlarin en nemli zelligi gzel sz syleme egilimidir. Gzel konusma sevgisi snmez bir atestir onlarin iinde; yillar getike de giderek daha bir glenir bu ates. Bu gze! konusma sevgisinin Fransa'da ne zaman dogdugunu grenmeyi ok isterdim. Hi kusku yok ki, bu sevginin tohumu XIV. Ludwig zamaninda atilmistir. Fransa'da her seyin XIV. Ludwig'le baslamasi da pek ilgintir dogrusu. Evet, yledir. Ama asil ilgin olan, btn Avrupa'da her seyin XIV Ludwig'le baslamasidir. Nasil basardi bunu bu kral, aklim ermiyor! Kendisinden nceki krallardan pek yle stn bir kral da degildir. Ilk kez L'tat - c'est 121moi* o dedigi iin mi acaba? Herkesin pek hosuna gitmisti bu; btn Avrupa'yi bir bastan bir basa katetmisti. Bence bir bu szle kavustu ne o. Bizde bile insani sasirtacak derecede abuk duyuldu. Bu XIV. Ludwig tam Fransiz ruhuna gre bir kraldi ya, Fransa'da o kk yaramazliklarin (geen yzyilin sonundakilerden sz ediyorum) nasil oldugunu anlayamiyorum dogrusu. Biraz yaramazlik ettikten sonra eski ruha dndler gene; yle de devam ediyor hl. Ama gzel konusmak, ah, Parisli iin byk bir ayak bagidir bu gzel konusmak! Gemisle ilgili her seyi unutmaya hazirdir, her seyi, her seyi; akilli uslu konusmaya, sz dinler, aliskan bir ocuk olmaya hazirdir, gelgelelim gzel konusmayi birakmamistir gnmze kadar. zlemini ekiyor gzel sz sylemenin: Thiers'i** Guizot' u,*** Odilon Barrot'u**** aniyor. Arada bir iini ekerek, O zamanlar ne gzel konusurlardi! der Fransiz kendi kendine, derin dsncelere dalar. 111. Napolon anladi durumu, hemen verdi kararini. Jacques Bonhomme derin d*Devlet benim. **Adolphe Thiers (1797 - 1877). Fransiz tarihisi ve politikacisi. Paris Komnn bastiran odur. ***Franois Pierre Guilloume Guizot (1787-1874). Fransiz tarihisi ve devlet adami. ****Odilon Barrot (1791 - 1873). Fransiz politikaci. Liberal monarsisi muhalefetin lideri. (1848'e kadar) 1848-1849 hkmet baskani. 122 snmeyecekti. Gzel konusmayi yavas yavas gene getirdi. Bu amala liberal alti ye var yasa yapicilari rgtnde; alti devamli, degismez, gerek liberal ye; yani satin alinmaya kalkisilirsa satin alinamayacak yeler bunlar... ne var ki, topu topu alti tanedir hepsi. Bundan nce altiydi, simdi alti, o kadar da kalacak.

Iiniz rahat olsun, ogaltmayacaklar onlari, azaltmayacaklar da. Ilk bakista son derece kurnazca dsnlms bir seydir bu. Oysa gerekte ok basittir; suffrage universal* yar-dimiyle ayakta duruyor. Fazla lak laka dalmamalari iin gerekli tedbirler de alinmistir tabi. Ama gevezelige izin vardir. Her yil belirli zamanlarda devletin en nemli sorunlari grslr burada; Parisliler tatli tatli heyecanlanirlar. Parlak nutuklarin ekilecegini bilirler nk. Kuskusuz, yalniz parlak, heyecanli konusmalarin olacagini, bundan baska hi bir seyin olmayacagini, her seyin szde kalacagini ok iyi biliyor Parisliler. Ama gene de seviyorlar bunu. En akillilari bile son derece olagan buluyorlar. Bu alti delegenin bazilarinin sylevleri daha bir ilgi uyandiriyor. Sonra, her delege halkin hoslanacagi, onu eglendirecek biimde konusmaya hazirdir daima. Isin asil tuhaf olan yani, sylevinin hi bir sonu vermeyecegini, btn bunlarin bir saka, * Halkin dogrudan semesi. 123masum bir oyun, eglence oldugunu delegenin kendisinin de bilmesidir. Ama birka yil durmadan konusur gene de, hem byk haz duyar bundan. Onu dinleyen yelerin hazdan salyalari bile akar. Ne hos konusuyor! Devlet baskaninin da, tm Fransiz ulusunun da akar salyalari. Ama delege konusmasini bitirdi mi bu sevimli, uslu ocuklarin gretmeni kalkar ayaga. Magrur bir tavirla, Gnesin dogusu zerine verilen devin saygideger yece ok gzel incelendigini, islendigini aiklar. Sayin konusmacinin bu alanda gsterdigi basari, yetenek sasirtmistir bizleri. Dsncelerindeki aiklik, soyluluk dinleyenlere byk haz verdi... Ne var ki, sayin konusmaci drstlg, bilim alaninda gsterdigi basarisi iin yazili bir kitabin kendisine armagan verilmesini hakettigi halde, sayin baskanin bu szleri hi bir seye yaramaz bazi bakimlardan. Sanirim siz de benimle ayni dsncedesiniz baylar. Delegelere gerekli seyleri sylerken gzleri byk bir agirbaslilikla parlamaya baslamistir. Salyalari akan delegeler birden ilginca alkislamaya baslarlar gretmenlerini. Bu arada, liberal delegeye onlara verdigi byk zevk iin tesekkr etmeyi, elini itenlikle sikmayi, gretmenin izniyle, bir dahaki sefere de onlara ayni zevki tattirmasini ondan dilemeyi de unutmazlar. gretmen byk bir alakgnlllkle verir bu izni. Gnesin dogusu ko124 nsn isleyen konusmaci, basarisindan duydugu gururla ekilir. Delegeler sapur supur pstkten sonra sicak aile yuvalarina dnerler; aksam da epouse'leri kollarinda, sevin iinde Palais-Royal'e dolasmaya; fiskiyelerin insana huzur veren hisirtisini dinlemeye ikarlar. gretmen de, raporunu gerekli yere verdikten sonra, islerin yolunda oldugunu bildirir btn Fransa'ya. Kimi zaman, durum biraz daha nemli oldugunda, daha bir cidd oyun dzenlerler. Toplantilardan birine prens Napolyon'un kendini getirirler. Prens Napolon bu gen grencilerin korkusuna karsi ikar hemen. Derslikte yce, soylu bir sessizlik vardir. Prens Napolon liberal davranir, hkmetin aksayan yanlarini sayip dker, kendi dsncesine gre yapilmasi gerekli seyleri anlatir, elestirir hkmeti; szn kisasi, bekleneni yapar, gretmen bir dakikaligina derslikten iksa, bu sevimli grencilerin syleyebilecekleri seyleri syler... rnek olarak sylyorum bunu da tabi; dogrusu yersiz bir rnek oldu bu. nk btn bu sevimli ocuklar ylesine iyi yetistirilmislerdir ki, gretmen bir haftaligina bile uzaklassa, yerlerinden kipirdamazlar. Prens Napolon sylevini bitirince gretmen kalkar ayaga; son derece cidd, verilen Gnesin dogusu konusunu sayin konusmacinin ok gzel isledigini bildirir. ok sayin, ok degerli Prensin 125yetenekleri, parlak dsnceleri sasirtti bizleri... Bilim alaninda gsterdigi basariya karsilik bir kitap vermeye haziriz ona, ne var ki... Byle devam eder. Syledikleri, daha nce sylediklerinin aynidir. grencilerin hepsi birden ilginca alkislamaya baslarlar gene, Prensi evine gtrrler, soylu grenciler bosaltirlar dersligi; aksam olunca da epouse'lerini kollarina takip Palais-Royal'e giderler, ugurlu fiskiyelerinin sesini dinleyerek dolasirlar, vb., vb.... Anlayacaginiz, ok hos bir dzen kuruludur burada. Gene bir gn la salle des pas perdus'de* yolumuzu sasirdik, agir cezalara bakilan durusma salonuna gidecek yerde sulh hukuk durusma salonuna girdik. Sirtinda cppesi, basinda sapkasi, kivircik sali bir avukat inciden szcklerle heyecanli heyecanli konusuyordu. Baskan da, yargilar da, avukatlar da, dinleyiciler de kendilerinden gemis, dinliyorlardi onu. Yce bir sessizlik vardi, salonda: Parmaklarimizin ucuna basarak girdik ieri. Bir veraset davasina bakiliyordu. Davali yanda birka da rahip vardi. Zaten simdi birok davaya zellikle veraset davalarina- karisiyor rahiplerin adi. Grlmemis derecede igren, yz kizartici olaylar su yzne ikiyor. Ne var ki, rahiplerin yeri gnmzde ok nemli, bur* Mahkemelerde dinleyici salonuna ailan hol. 126 juva da olaganst drst oldugu iin susuyor toplum, ok az olay ikariyor. Rahipler eski hayallerinden ok paraya nem veriyorlar simdi. Para biriktirirsen gl olursun, gzel sz falan bostur! grsnde birlesmistir hepsi. Artik yalniz gzel konusmak yetmiyor. Ama bence bu son konuda biraz yaniliyorlar. Elbette nemlidir para, ama gzel szle de ok sey yapilabilir Fransa'da. Epouse'ler rahiplere tutsaktirlar; hatta eskiden grldgnden daha ileri gitmistir bu tutsaklik gnmzde. Burjuvanin da bu yne dneceginden umut kesil-memistir henz. Durusmada rahiplerin, uzun yillar sren kurnazca, hatta bilimsel (bu is iin zel bir bilimleri vardir) bir alismayla gzel, olduka varlikli br kadini ruhsal ynden baski altina aldiklari ortaya ikmisti. Kadini gelip manastirda yasamaya zorlamislar, orada hastalik derecesine varincaya dek korkutmuslardi onu. Btn bunlari hesapli, bilimsel bir plana uyarak yavas yavas yapmislar. yle ki

sonunda hasta etmisler kadini. Melankoliye kapilmis. Daha sonra, akrabalariyla grsmesinin byk gnah oldugunu telkine baslamislar, yavas yavas uzaklastirmalar onu akrabalarindan. Kiz yegeni, on bes yasinda, bir melek kadar masum, temiz, soylu olan kiz yegeni bile sevgili teyzesinin, dnyada onu her seyden ok seven teyzesinin hcresine girmek cesaretini gsteremiyordu artik. Alaka dzen127lenen oyunlarin sonucu, melek yegeninin, gnahsizlik meleginin oturdugu front virginal* dan doyasiya pemeyen bir teyzenin acisina gelince... Kisacasi, hep byle seyler syledi avukat. Gerekten ok heyecanli, parlak szlerdi bunlar. Bylesine gzel konustugu iin sevincinden eriyordu; baskan da, dinleyiciler de eriyorlardi. Rahipler kaybettiler savasi, avukatin bu gzel konusmasiydi onlarin yenilmesine neden. Ama yakinmadilar bu durumdan tabi. Birini kaybetseler on besini kazaniyorlar, ne diye yakinsinlar? Durusmayi byk haz duyarak izleyen dinleyiciler arasindaki gen bir niversite grencisine yaklastim. Aslinda niversite grencisi oktu dinleyiciler arasinda; hepsi de pek bir terbiyeliydi. Yanina yaklastigim grenciye: - Kimdir bu avukat? -diye sordum. Delikanli tuhaf tuhaf bakti yzme. Neden sonra, kmser bir acimayla-utandirdi beni bu tabi- cevap verdi: - Jules Favre! Bylece, Fransiz gzel konusma sanatinin ustalariyle -deyim yerindeyse- en nemli kaynaginda tanismak firsatini bulmus oldum. Aslinda pek oktur bu kaynaklar. Burjuvanin iliklerine islemistir gzel konusma hastaligi. Byk adamlari grmek iin bir gn *Bakire alnin. 128 Panthon'a gittik. Ziyaret saati degildi; iki frank istediler bizden. Sonra, saygideger, sakat bir ihtiyar anahtarlari aldi, kilisenin altindaki lahitlerin bulundugu mahzene indirdi bizi. Yolda habire konusuyordu. Disleri olmadigi iin de pek anlasilmiyordu ne dedigi. Merdivenleri indigimizde, ilk lahdin nnde, sarki sylyormus gibi, - Ci-git Voltaire* -dedi. Voltaire, gzel Fransa'nin bu byk dhisi ! Kr inancin kkn kaziyan, karacahilligi yok eden oymus. Karanligin melegiyle o cenk-lesmis, bilgi isigini gene o tasimis... Geri Corneille'i vardi Fransa'nin ya, trajedilerinde yceye varmis Voltaire... Ihtiyarin, sylediklerini ezbere bildigi belliydi. Bir zamanlar biri bir kgit parasina yazip vermisti ona -yzde yz- syleyeceklerini, o da mrnce ezberlemisti bunlari. Parlak sylevine basladiginda burus burus, sevimli yzn bir sevin aydinligi bile kaplamisti. teki lahde yrrken, - Ci-git Jan-Jacques Rousseau... -diye devam etti-. Jean-Jacques, I'homme de /a nature et de la vrit !* Birden glmek geldi iimden. Parlak sz her seyi bayagilastirabilir. Hem, zavalli ihti*Burada Voltaire yatiyor. **Jean-Jacques, doganin ve dogrunun insani! 129yarin nature, ver/te derken neden sz ettiginin farkinda olmadigi da belliydi. - ok tuhaf! -dedim-. Bu iki bykadam-dan biri yalanci, kt insan diye adlandirmistir brn, br de onu aptal... Simdi de yan yana yatiyorlar. Sakat ihtiyar itiraz etmek istegiyle, - Msy, msy! -dedi. Ama getirmedi sznn sonunu, teki lahitlere gtrd bizi. Gene sarki sylyormus gibi, - Ci-git Lannes -dedi-, maresal Lannes. Kahramanlar ynnden ok zengin olan Fransa'nin en byk kahramanlarindan biridir. Yalniz byk bir maresal -imparatorumuzdan sonra- en byk, en usta komutan degildi o, zenginligiyle de n salmisti. Ayni zamanda yce imparatorun... Sz kisa kesmek iin, - Evet -dedim-, Napolyon'un da yakin dostuydu. Ihtiyar biraz gcenmis, - Msy! -diye kesti szm-. Birakin da anlatayim. - Anlatin, anlatin, sizi dinliyorum. -Zenginligiyle de n salmisti. Ayni zamanda da yce imparatorun dostuydu. O'nun baska hi bir maresali bu byk insanin dostu olmak mutluluguna erisememistir. Yalniz maresal Lannes sahip olmustur bu yce onura. 130 Anayurdu iin canini savas alaninda verirken... - Bir sarapnel parasi bacagini koparmisti, degil mi? Ihtiyar aglamakli bir sesle,

- Msy, msy ! -diye bagirdi-. Izin verin de ben konusayim. Belki biliyorsunuz hepsini... Ama birakin da ben anlatayim! Anlattiklarinin hepsini bildigimiz halde, konusmayi gene de ok istiyordu tuhaf adam. Devam etti: - Anayurdu iin savas alaninda canini verirken, yreginden yaralanan, byk kaybi iin aglayan imparator... - Vedalasmaya yanma geldi. Seytan drtmst beni gene. Iyi yapmadigimi hemen anlamistim ama. Utancimdan yzm bile kizarmisti. Ihtiyar, basini salladi, gzlerimin iine bakarak aglamakli bir sesle, - Msy, msy! -dedi-. Msy! btn bunlari bildiginize, belki benden de iyi bildiginize inaniyorum, kuskum yok bundan. Ama sunu da unutmayin ki, size grdklerinizi anlatmam iin kendiniz aldiniz beni yaniniza: Birakin da konusayim. Az kaldi zaten... Yreginden yaralanan, byk kaybi iin aglayan imparator, lm dseginin basucuna geldi; ordumuzun, Fransa'nin, imparatorumuzun byk kaybi, lmek zere olan ordu komutaninin lm istirabini ona Allahaismarladik 131diyerek hafifletti. C'est fini, monsieur...* Ihtiyar, szn yzme sitemli sitemli bakarak bitirmis, yrmst. Biraz tedeki birka lahdi basiyle nemsemez, soguk bir tavirla gstererek, - Iste burada da bir lahit var: Bu... quel-ques snatures...** -diye ekledi. Gzel szlerin hepsj Voltaire'ye, Jean-Jacques'e, Lannes'e harcanmisti. Gzel konusma tutkusunun en belirgin, halktan bir rnegiydi bu. Acaba, halkin dogrudan dogruya katildigi, egitildigi millet meclisi toplantilarinda, Convent'lerde, kulplerde konusan konusmacilarin sylevlerinin halk zerinde yalniz bir etkisi mi oldu? Gzel konusmak iin gzel konusmak tutkusunu mu asiladi halka? *Bitti, bayim. **Bazi senatrler. 132 SEKIZINCI BLM Bribri ile mabisPeki pouselerin durumu nedir? Sylemistim, yasiyorlar pouseler. Yeri gelmisken syleyeyim: Niin kadin, es degil de pouse dedigimi soruyorsunuz. Epouse grkemli bir szck de onun iin baylar. Burjuva gzel, heyecanli konusmaya basladiginda mon pouse der daima. Geri toplumun bazi evrelerinde, her yerde oldugu gibi basite ma lfemme (=ka135rim) diyorlar ya, ulusal ruhu, ogunlugu izlemeli, grkemli szckler kullanmali... Bylesi geregi daha bir iyi yansitir. Bununla beraber, baska adlarda var. Burjuva ok duygulandigi, ya da karisini aldatmak istegine kapildigi zamanlar ona ma biche diyor. Bunun tersi durumlarda, seven kadinin gnl asna-fisne isteyinceyse sevgili burjuvasina bribri diyor. Burjuvanin da pek hosuna gitmektedir bu ad. Bribri de mabis de her zaman oktur Fransa'da, ama, simdiki kadar hi bir zaman bol olmamistir... Dnyamizin bu huzursuz aginda mabisle bribrinin, serseri komnistlerce ne srlen anlamsiz deli samalarina karsi toplumun rahat, huzur dolu, mutlu yasayisini temsil etmeleri -hemen hi konusulmadan- kararlastirildigi halde, bribri aile iinde her yil giderek daha bir yumusak basli olmaktadir. nk ne sylerse, ne yaparsa yapsin mabisini tutamayacagini, Parisli kadinlarin sevgili iin yaratilmis olduklarini, kocalarin sa tuvaleti zorunlulugunu bilir. Yeterince para, mal mlk sahibi oluncaya dek susar tabi. Ama bu ikisini de ok ok biriktirince genellikle daha bir titiz-lesir; kendini asiri derece begenmeye baslar nk. Gustav'i bir baska grr artik; hele baldiriiplagin, yoksulun biriyse Gustav, daha da kk grr onu... Birazcik parali olan bir Parisli, evlenmeye karar verdiginde parali bir kiz arar kendine. Dahasi var: nceden hesap edilir 136 her sey; iki yanin franklarinin esit oldugu grlrse birlesilir. Her yerde byle olur bu. Ceplerin ayni lde dolu olmasi bir gelenek olmustur artik. Szgelimi, kizin bir metelik fazla parasi oldugu anlasilirsa, parasi bir metelik az olan damat adayina vermezler onu, daha bir parali bribri aramaya koyulurlar. Sonra, ask evlilikleri giderek daha bir imknsizlasmakta, handiyse yz kizartici bir sey sayilmaktadir. Ceplerin, varliklarin kesin esitligine iliskin bu gelenege uyulmadigi pek seyrek grlr; yle saniyorum ki bunun dnyada en seyrek grldg yer Fransa'dir. Karisinin parasindan yararlanma konusunda olduka basarilidir burjuva. Birok durumlarda mabisinin yaramazliklarini hos-grmesinin, bazi can sikici olaylari grmezlikten gelmesinin asil nedeni de budur zaten. nk o zaman, yani araya tatsizliklar girdiginde drahoma konusu hi de hos olmayan bir biimde ortaya atilabilir. Bazen mabisinin, durumlarinin izin vermeyecegi lde pahali giysiler giyindigini grnce bile -her seyi farkettigi halde-sesini ikarmaz bribri; karisi giyimi iin eskisi kadar para istememektedir ondan nk. Byle durumlarda ok daha uysaldir mabis. Evlilik ogunlukla paralarin birlesmesi oldugu, karsilikli ilgi, dsknlk pek yle aranmadigi iin bribri de mabisinden baskalariyle ilgilenmeye baslar sonunda. Birbirine ayak bagi olmamaktir en iyisi. Hem yle olunca evin 757iinde daha bir huzur oluyor; sevgiyle sylenen bribri, mabis adlari kari koca arasinda daha ok duyuluyor. Nihayet, dogrusunu sylemek gerekirse, bribri bu konuda ustalikla saglama almistir kendini. Polis komiseri her an hizmetindedir. Kendi yapmistir nk yasalari. Szgelimi, is igrindan ikarsa, sevgilileri en

flagorant de/it* bastirip, ikisini de ldrebilir; hi kimseye de hesap vermez bu yaptigi iin. Mabis bilir bunu, kendi de onaylar, byle olmasi gerektigini syler. Yz yillar boyu boyunduruk altinda yasamak mabisi bu duruma homurdana-mayacak -barbar, gln birtakim lkelerin kadinlari gibi-szgelimi niversitede okumayi, kulplerin, millet meclisinin toplantilarina katilmayi hayal edemeyecek duruma getirmistir. Simdiki gibi, bir ss esyasi olarak kalmayi yegler. Ssleyip pslyorlar onu, paytonla ya da atla gezmeye gtryorlar, dans ediyor balolarda, ukulata yiyor, erkekler davranis-lariyle ona bayildiklarini anlatiyorlar. iliskilere bu dis biim olduka basarili, soylu verilmistir. Kisacasi, soyludur, svalyecedir iliskileri; bundan daha iyisi de can sagligi... yle ya, Gus-tav'i ekip almiyorlar kadinin elinden. Hayatin erdemli, yce amalari falan da gerekli degildir onun iin: Kocasi gibi zengindir o da nk. Ss esyasi oldugu yillar geince, yani bir ss *Sust. 138 esyasi olduguna kendini artik inandiramayacaig zaman gelince -yeni bir Gustav bulmak en heyecanlisi, en gururlusu iin bile olmayacak bir seydir artik- birden degisir mabis; igren bir degisikliktir bu. O cilveler, o sslenmeler, o canlilik nereye gider birden? Genellikle huysuz, kili kirk yaran bir kadin olup ikar. Kilise kilise dolasir, kocasiyle beraber para biriktirir; her seyde bir kusur bulmaya baslar. Bir bitkinlik, hzn ker stne, kabalasir. hayati bos bulur artik, konusmalarinda yakisik almaz szckler kullanir. Bazilari isi pasakliliga kadar bile gtrr. Kuskusuz, hepsi byle degildir, ok daha anlasilir durumlar da grlr elbette. Hem bu esit degisiklikler her yerde grlr, ne var ki... burada daha bir ok, daha bir tuhaf, daha bir kesin oluyorlar; onlarin ulusal zellikleri bu. Gnmzde btn dnyada grlen, byk ulusunkinin benzen burjuva toplumsal dzeninin kk de meyvesi de buradadir.. Evet, grnste kraliedir mabis. Onu topluluk iinde de sokakta da ne denli ince bir kibarligin, ne denli yakin bir ilginin kusattigini hayal etmek bile gtr. Kisiyi sasirtan bir subdit'lik;* kimi zaman saflikta ylesine asiri gidiliyor ki, drst bir insan dayanamiyor artik... Aiktan aiga girisilen bir oyun, bir sah*Subdit: kibarlik, incelik. 139tekrlik yregini derinden yaraliyor. Ama mabis kendi byk bir dzenbaz oldugu iin, onun istedigi de budur zaten... Her zaman elde eder kendisinin olani; dogru yoldan, drste gitmektense dalavereyi yegler daima: Onun dsncesine gre bylesi hem gerege daha bir uygun, hem de eglenceli oluyor. Eglenceye, oyuna, entrikaya gelince, mabis iin her seydir bunlar. Ya giyinip kusanislari, sokakta yrysleri... Mabis cilvelidir, fikir fikirdir her yani, her seyiyle yapmaciktir; ama btn bunlar gz dnms, bir bakima soysuzlasmis, taze, gerek gzellikten, zevk alma duygusunu yitirmis erkekleri tutsak eder ancak. Mabis gelismemistir hi; kusunki kadar bir akilcigiyle, gene o kadar bir yrekigi vardir; ama albenisine diyecek yoktur; davranislari ylesine kibar, konusmasi ylesine ekicidir ki, ister istemez tutsak olursunuz ona, grlmemis bir yenilik gibi pesine takilirsiniz. Aslinda gzel olani da pek seyrek grlr. Yznde kt bir sey bile vardir. Ama nemli degildir bu; hareketlidir, oynaktir bu yz, yapmacik duygunun, davranisin esrariyle dopdoludur. Mabisin bu yapma-cikligindan hoslanmasaniz bile, yapmacik itenligi, bunu yapisindaki ustaligi sasirtir sizi, seversiniz onu. Parisli iin gerek askmis, ya da gerek aska benzetilmis dzmece bir askmis, hepsi birdir zaten. Dzmece ask daha bile hosuna gider belki. Kadin konusunda dogulu 140 bir grs giderek daha bir yerlesmektedir Paris'te. Kamelya giderek daha ok giriyor modaya: Al su parayi, gzelce aldat beni, yani yapmacik sevgi gster bana... Kamelyadan istenen budur iste. Epouse'lerden de asagi yukari ayni sey istenir; hi degilse, durumdan yakinmiyorlar; bu nedenle de, Gustav'in varligi hosgryle karsilaniyor. Ayrica, yaslaninca mabisin onun iin alisacagini, metelik metelik zerine koymakta ona en iyi bir yardimci olacagini da bilmektedir burjuva. Aslinda genken bile ok iyi yardim eder ona. Bazen gzel alisveris yapar, alicilari byler, kandirir, kisacasi, sag koludur mabis burjuvanin, gelecekte de yardimcisi... Bir Gustav'a bagislamamak olur mu hi... Sokakta dokunulmazligi vardir kadinin.Hi kimse rahatsiz etmez onu, yana ekilip yo! verirler. Bizde her zaman grlen esidinden olaylara rastlanmaz orada: Biliyorsunuz, bizde iyice yaslanmamis bir kadin bile yalniz basma sokaga ikarsa, her adim basi bir apkin, sapkasinin altindan yzne bakar, onunla tanismak istedigini syler. Ne var ki, Gustav'a karsin, bribriyle mabis arasinda gnlk iliskiler olduka iyi, hatta ogunlukla saftir. Genel olarak btn yabancilar-dikkatimi ekti bu-biz Rus'lardan daha saf oluyor. Anlasilir bir biimde anlatmak ok g bunu, kisi kendi grmeli ki anlasin. Fransiz'lar bizim iin le Russe est sceptique et 141moquer* diyorlar, dogrudur da bu. Ktmse-rizdir. Bizim olan seyleri daha degersiz grrz, hatta sevmeyiz; en azindan, durumu bilmeden, yeterince saygi duymayiz bizim olan seylere. Ulus gzetmeden Avrupa'nin, insanligin ikarlari iin alismaya kalkisiriz; bu yzden de her seye karsi -bir grev yerine getiriyormusuz gibi-daha bir soguk, daha bir anlasilmaz davraniriz. Ama konudan uzaklastim. Bribri kimi zaman ok saftir. Szgelimi fiskiyelerin evresinde dolasirken mabisine, fiskiyelerin suyu nasil ykselttigini anlatmaya koyulur birden; doga yasalarini aiklar. Bou-longn ormaninin gzelligiyle vnr ona karsi; bayramlarda sokaklarin, saraylarin aydinlatilisin-dan, Versailles'in es grandes eaux'undan,** imparator

Napolyon'un basarilarindan, gloire mi-litaire'den*** sz eder; mabisinin ilgisi, anlattiklarini can kulagiyla dinlemesi haz verir ona. Mutludur. En dzenbaz mabis bile kocasina karsi olduka kibardir. Yani bir yapmacik yoktur davranislarinda; kocasinin saini bile nemsemeden, ikar gzetmeyen bir duyarlilik vardir davranislarinda. Lesage'in**** *Ruslar kuskucu ve alaycidir. **Byk fiskiyeler. ***Asker zafer. ****Alain-Rene Lesage (1668 - 1747). Topal Seytan adli romanin yazan, Fransiz mizahisi. 142 seytani gibi evlerin atilarini uurmaya kalkistigim yok tabi. Dikkatimi eken, gzme ilisen seyleri anlatiyorum, hepsi o kadar. Mon mari n'a pas encore vu la me* der size bazi mabisler; bunu sylerken iten, saf bir acima vardir sesinde. Bu, kocasinin denizi seyretmeye Brest'e ya da Bulon'a henz gitmedigi anlamina gelir. Burjuvanin birtakim asin saf, asiri cidd gereksinmeleri bir gelenek olarak benimsedigini unutmamali. rnegin, para biriktirme, gzel konusma gereksinmeleri yaninda iki gereksinmesi daha vardir burjuvanin. Toplumun hep birden baglandigi, asiri derecede nemsedigi, yasalara alabildigine uygun iki gereksinmedir bunlar. Birincisi vois la mer, denizi grmek'tir. Bazi Parisliler mr boyu hi ikmazlar Paris'ten, orada ticaret yaparlar. Denizi grmezler hi. Ne diye grecekler denizi? Bunu kendileri de bilmezler. Ama isterler, yrekten isterler hem. Ne var ki, isleri yznden, zlerek her yil bir sonraki yila ertelerler denizi grmeyi. zlrler bu duruma, karilari da itenlikle katilir zntlerine. Yrekten olan ok sey vardir burada zaten, saygi duyarim buna. En sonunda bulurlar bir firsatini, para da bulurlar; birka gnlgne giderler denizi grmeye. Dnste izlenimlerini karilarina, akrabalarina, dostlarina ballandira bal*Kocam denizi grmedi henz. 143landira anlatirlar. Denizi grdklerini mrlerinin sonuna dek anarlar sonra, tatli tatli hatirlarlar... Burjuvanin, zellikle Paris burjuvasinin yasalara uygun, gene gl teki gereksinmesi se rouler dans I'herbe*d\r. Durum su: Parisli, kent disina ikinca imenlerin zerine uzanmayi ok seviyor, hatta bir grev biliyor bunu. Bylece avec la nature** birlestigini hissederek titizlikle yerine getirir bu grevi; bu anda ona birinin bakmasini da pek sever. Genellikle Parisliler kent disinda hemen daha bir senli-benli, hareketli, hatta daha bir gen olmayi -kisacasi daha bir dogal gzkmeyi, nature'ye daha bir yakinlasmayi- nemli bir grev, bir zorunluluk sayarlar kendileri iin. L homme de la nature et de la vril!*** Burjuvada /a nature'ya bu zoraki saygi Jean-Jacques Rousseau'dan mi basladi acaba? Gelgelelim bu iki gereksinmeyi -voir la mer ile se rouler dans l'herbe- Parisliler ancak ykn tuttuktan sonra, yani kendine saygi duymaya, kendiyle vnmeye, kendini bir insan olarak grmeye basladigi zaman yerine getirirler ancak. Se rouler dans l'herbe, alin teri dklerek kazanilmis parayla alinmis kendi yerinde olursa iki, hatta bes kat daha tatli olu*Otlarda yuvarlanmak. **Dogayla. ***Doganin ve dogrunun insani. 144 yor. Burjuva, isinden uzaklasinca ogunlukla bir yerde bir para toprak almayi, orada bir ev yapmayi, bahesinin evresini duvarla evirmeyi; kendi tavuklariyle, inekleriyle ugrasmayi sever. Bunlar ok kk lde olsa bile bir sey degismez. Burjuva ocuksu, duygulu bir heyecan iindedir gene de: Mon arbre, mon mur.* diye tekrarlar kendi kendine. Her gelen konuguna da syler ayni seyi. mrnn sonuna dek dsmez agzindan bu. Burada her yerdekinden daha bir tatli olur iste se rouler dans l'herbe. Bu grevini yerine getirmek iin bir imenlik yaptirir evinin nnde. Birisi anlatmisti: Bir burjuvanin imenlik iin ayirdigi yerde imen yetismemis bir trl. Ekmis, sula-mis, baska yerden topragiyle beraber keserek ikardigi imenleri koymus, olmamis da olmamis... Tam da evin nyms burasi. Szde, sonra yapma imen almis. Ta Paris'e gitmis bu is iin; iki buuk metre apinda bir imenlik ismarlamis kendine; uzun uzun otlu bir imenligi andiran bu haliyi -hi degilse kendi ken' dini aldatmak, dogal gereksinmesini karsilamak, imenlerin zerine uzanmak iin- her gleden sonra evinin nne seriyormus. Alin teriyle kazanilmis bir yere sahip olmanin heyecanina, sevincine kapilmis bir burjuvadan beklenir bu; inanilmayacak bir sey degildir bu anlatilan... *Benim agacim, benim duvarim. 145Ama biraz da Gustav'dan sz edelim. Aslinda Gustav da burjuvadir tabi; yani saticidir, memurdur, homme de lettres*dir, subaydir. Bekrdir Gustav, ama o da bir bribridir. He var ki nemli olan bu degildir. Gustav'in simdi ne kilikta oldugu, nasil giyinip kusandigi, rengidir nemli olan. aglara gre degisir Gustav; tiyatroda, toplum iinde oldugu biimde grnr daima. Burjuva vodvili ok sever, ama melodrama daha bir tutkundur. Sadece, neseli vodvil (baska hi bir yere gtrlmeyen, ancak dogdugu yerde, yani Paris'te yasayabilen tek sanat koludur bu) evet, vodvil ekiyor geri burjuvayi ama btn btn doyurmuyor onu. nemsiz seylerden sayiyor vodvili burjuva. Ona yce seyler, ulasilmaz erdem, duygululuk gereklidir; melodramda da vardir bunlarin hepsi. Melodramsiz yasayamaz Parisli. Burjuva yasadigi srece lm yoktur melodrama. Vodvilin bile gnmzde degismesi ok ilgintir. Geri neselidir, eskisi gibi lesiye glntr ya, baska bir sey (ahlk dersi) de karismaktadir ona simdi. Burjuva her firsatta kendine de mabisine de ahlk dersi vermeyi pek sever; bunu kutsal bir grev sayar. stelik sinirsiz bir egemenligi vardir

simdi burjuvanin; g deyince o gelir akla; vodvillerin, melodramlarin yaraticilari da daima usaklar oldugu iin. *Edebiyat adami. 146 her zaman yaranmaya alisirlar glye. Gnmzde burjuvanin -gln olarak gsterilirken bilestnlgnn nedeni budur iste. Sonunda her seyin yolunda oldugu sunulur ona daima. Bu esit sunuslarin burjuvayi cidd olarak avuttugu dsnlebilir. Yaptigi isin basariya ulasacagina kesinlikle inanmayan, kisiligi zayif her insanda kendi kendini inandirmak, avutmak, huzura kavusturmak istegi, ona aci veren bir gereksinmedir. Uygun her seye inanmaya bile baslar. Burada da byledir bu. Melodramda yce seyler sunulur, byk dersler verilir. Gldr yoktur burada; bribrinin ylesine sevdigi, ylesine hoslandigi seylerin ezici, coskun tutkusu vardir. En ok politik huzurdan hoslanir o; daha bir huzur dolu yuva edinmek amaciyle para biriktirmek hakkindan hoslanir. Gnmzde bu gibi seylere deggin melodramlar yaziliyor iste. Gustav da buna uymustur. Zamanimizda bribrinin erdem saydigi her seyi dogrulayan yanlar bulabilirsiniz Gustav'da. Eskiden -ok eskiden- Gustav bir ozandi, bir ressam, degeri bilinmeyen, ezilen, ok haksizliklara ugrayan bir stn insandi. Kahramanca cenklesirdi btn bunlarla; sonunda, onu iin iin seven (ama Gustav kmser bir umursamazlikla karsilardi bu sevgiyi) vikontes, beslemesi Ccile'le evlen-dirirdi onu daima. Baslangita bes parasiz olan gen kizin ok ok parasi oldugu anlasilirdi 147birden. Gustav karsi koyardi buna ogunlukla, parayi almak istemezdi. Ama bir de bakarsiniz, sergideki bir tablosu byk ilgi toplardi. Arkasindan odasina gln rnilord dalardi rzgr gibi, byk sanat degeri tasiyan tablosuna karsilik yz biner frank nerirlerdi ona. Gustav kmseyerek glmser; sesinde aci bir umutsuzluk, insanlarin topunun alak oldugunu, hi birinin onun firasina degmedigini sylerdi. Sanati, kutsal sanati, onun ne denli byk oldugunu hl anlayamamis zavalli insanlarin, cce yaratiklarin asagilamasina birakmayacagini haykirirdi milordlarin yzne. Ama bu sirada vikontes gelirdi kosarak, Ccile' in, ona olan askindan lm dsegine dstgn, bu yzden resim yapmak zorunda oldugunu bildirirdi. Burada Gustav vikontesin -simdiye dek yaptiklarinin sergiye alinmasina engel olan eski dsmani vikontesingizliden gizliye onu sevdigini, kiskanligindan ondan aldigini anlardi. Gustav bunun zerine milorddan, onlara bir kere daha hakaret ettikten sonra (hakarete ugrayanlar ok sevinirlerdi buna) alirdi parayi tabi, Ccile'e kosar, onun milyonunu almaya razi olur, yurtluguna ekilen vikontesi affeder, evlenir, ocuk yapmaya, kadife gmlekler, bonet de coton* giymeye, aksamlari mabisini koluna *Pamuk bone. 148 takip -huzur dolu hisirtisiyle ona yeryzndeki mutlulugunun srekliligini, saglamligini hatirlatan- fiskiyelerin evresinde dolasmaya baslardi. Gustav bazen bir satici degil de, zavalli, felegin sillesini yemis, ama ruhu soylulukla, erdemle dolu bir yetim de olurdu. Sonra onun bir yetim degil, Rothschild'in oglu oldugu anlasilirdi birden. Milyonlarin tek sahibi olurdu. Ama kmseyerek, gururla teperdi milyonlari. Neden mi? Gzellik iin bylesi gereklidir de ondan. Ama ona sik madam Bopre ikagelirdi. Gustav'in patronu olan bankerin karisidir madam Bopre. Ccile'in, askindan lmle penelestigini, Gustav'in onu kurtarmaya gitmesini sylerdi. Gustav, madam Bopre'nin ona tutkun oldugunu anlar, milyonlari cebe indirip, herkese -insanlarda, onda olan yce erdemden hi bulunmadigini syleyerek-yakasi ailmadik kfrler savurduktan sonra Ccile'e gider, evlenirdi onunla. Madam Bopre yurtluguna ekilir. Banker sevinirdi. Nasil sevinmesindi, uurumun kenarina kadar gelen karisi kurtulmustur; tertemizdi eskisi gibi. te yandan Gustav oluk ocuga karisirdi, aksamlari fiskiyelerin evresinde dolasmaya giderdi karisiyle kol kola; fiskiyelerin hisirtisi vb., vb... Simdi erisilmez erdem, daha ok ya bir subayda, ya da asker bir mhendiste falan 149-ama ille de bir askerde-gsteriliyor. Hem bu askerin, kaniyle kazandigi lgion d'honneur kordelasi da vardir daima. Yeri gelmisken syleyeyim, korkun bir seydir bu kordela. Sahibi ylesine kurumlanir, ylesine kendini begenir ki, onunla konusmaya ayni kompartimanda yolculuk etmeye, tiyatroda ya da lokantada yan yana oturmaya dayanmak son derece gtr. Yznze tkrmedigi kalir bir; hi utanmadan, kstaha davranir size karsi, alimindan oflayip poflar, tikanacak gibi olur; yle ki, sonunda mideniz bulanir, safraniz kabarir, doktor agirmaniz gerekir. Fransiz'lar ok sever bunu ama. Insani sasirtan bir sey daha var: Simdi tiyatroda msy Bopre'ye asiri bir ilgi duyuluyor. Kuskusuz, ok para biriktirmis, mal sahibi olmustur Bopre. Inatidir, saftir, burjuva aliskanliklariyle, bir koca ol-masiyle glntr; ama mabisinin ona ihanet ettiginden kuskulanarak istirap ekmek zorunda oldugu perdede temiz yrekli, drst, soylu, erdemlidir de. Ne var ki, yce gnlllkle bagislamaya karar verir karisini gene de.Mabis-in bir melek kadar temiz oldugu, Gustav'a syle bir tutulup hafiften oynastigi, onu soylu-luguyle ezen bribrisinin dnyada onun iin en degerli insan oldugu anlasilir tabi sonunda. Ccile'se eskisi gibi meteliksizdir gene elbette, ama yalniz birinci perdede byledir bu; sonra milyonlari olur. Gustav, her zamanki gibi 150

magrurdur gene. Karsisindakileri kmser bir soylulugu vardir: yalniz, asker oldugu iin daha bir kibirlidir, hepsi o kadar. Dnyada en ok deger verdigi sey, kaniyle kazandigi haiyle l'pe de mon pre*dir. Babasinin bu kilicini dsrmez agzindan hi. Olur olmaz yerde hep ondan sz eder. Konunun ne oldugunu bile kavrayamazsiniz. Kfreder, tkrr, bagirip agirir, ama herkes egilir nnde, seyircilerse aglar (evet bayagi aglar), alkislarlar. Meteligi yoktur tabi, sine qua non** dur bu. Madam Bopre siktir ona tabi, Ccile de; ama Ccile'in onu sevdiginin farkinda degil-dir Gustav. Bes perde boyunca askindan inler durur Ccile. Sonunda kar ya da buna benzer bir sey yagar. Ccile pencereden atmak ister kendini. Ama bu anda iki e! silh atilir pencerenin dibinde, herkes kosar: Gustav, yz bembeyaz, kolu bagli, agir adimlarla girer sahneye. Kaniyle kazandigi kordelasi parlamaktadir ceketinde. Ccile'i bastan ikarmaya alisan, ona iftira eden alak cezalandirilmistir. Gustav, Ccile'in onu sevdigini, btn bu dolaplari madam Bopre'nin evirdigini unutur sonunda. Ne var ki, st dkms kediye dnen madam Bopre'nin yznde renk kalmamistir. Gustav, madam Bopre'nin onu sevdigini anlar. Ama o *Babamin kilici. ** Olmazsa olmaz. 151anda bir silh sesi daha duyulur. zntsnden kendi canina kiyan msy Bopre'dir bu. Madam Bopre bir iglik atarak kapiya kosar, ama Msy Bopre girer ieri. Elinde bir tilki -ya da buna benzer bir hayvan- lesi vardir. Ders verilmistir; mabis mrnn sonuna dek unutamaz bir daha bu dersi. Kadin, her seyi bagislayan bribrisine sokulur. Gelgelelim birden milyonlari oldugu anlasilir Ccile'in, Gustav gene baskaldirir. Evlenmek istemez. Bagirip agirir, agzina geleni syler. Gustav'in kfretmesi, milyonlara tkrmesi zorunludur, yoksa bagislamaz onu burjuva. Erisilmez erdem yeterince bulunmaz oyunda yle olmazsa... Burada burjuvanin eliskiye dstgn sanmayin sakin. Korkmayin: Milyonlari kairmayacaktir mutlu ift; zorunludur milyonlar, sonunda erdemin dl olurlar daima. Burjuva eliskiye dsmez hi bir zaman. En sonunda milyonlari da, Ccile'i de alir Gustav;gene fiski-yeler, pamuk boneler, su sesi, vb., vb. baslar. Bylece hem daha ok duygululuk, hem de erisilmez erdem elde edilmis oluyor. Aile soyluluguyle herkesi ezen Bopre'nin ne denli gl oldugu anlasiliyor; en nemlisi de, ylesine sevilen, deger verilen milyonlar seyirciye bir fatum,* doganin bir yasasi olarak sunuluyor... Bribriyle mabis huzur iinde, avunmus, *Kader. 152 gnlleri rahat ikiyorlar tiyatrodan. Gustav yanlarmdadir; baskasinin mabislni paytona, bindirirken gizlice pyor kck elini... Her sey gerektigi gibi oluyor. 1863 SONBILGI YAYINLARI DENEME, ANI DIZISI TL. 1. Albert Camus BIR ALMAN DOSTA MEKTUPLAR Suat Tuygan 3.2. Gustav Janouch KAFKA ILE KONUSMALAR A. Turan Oflazoglu 4.3. Albert Schweitzer OCUKLUGUM VE GENLIGIM Yurdakul Fincana 4.4. D. H. Lawrence ANKA KUSU Aksit Gktrk 5.5. Bertrand Russel DNYA GRSM Cenap Yilmaz 5.6. Cevdet Kudret DiLLERi VAR BIZIM DILE BENZEMEZ 5.7. Simone de Beauvoir SESSIZ BIR LM Bilge Karasu 4.8. Yakup Kadri Karaosmanoglu ZORAKI DIPLOMAT 10.9. Serif Hulusi AHMET HASIM (Hayati, Sanati ve Seilmis Siirleri) 7.50 10. Bertrand Russell VIETNAM'DA SAVAS SULARI Niyazi Atakoglu 7.50 11. Maksim Gorki TOLSTOY'DAN ANILAR Aksit Gktrk 4.12. Sevket Sreyya Aydemir INKILAP ve KADRO 10.13. Nzim Hikmet KEMAL TAHIR'E MAHPUSANEDEN MEKTUPLAR 15.14. Yakup Kadri Karaosmanoglu POLITIKADA 45 YIL 10.15. Dogan Avcioglu 31 MART'TA YABANCI PARMAGI 7.50 16. Yakup Kadri Karaosmanoglu GENLIK VE EDEBIYAT HATIRALARI 12.50 17. Nietzsche BYLE BUYURDU ZERDST A. T. Oflazoglu 15.18. Arthur Koestler ISPANYA'DA LM GNCESI etin Altan 15,19. etin Altan KOPUK KOPUK 15.20. Aziz Nesin BIR SRGNN ANILARI 10.21. Dogan Avcioglu DEVRIM ZERINE 10.22. Aziz Nesin MERHABA 10.-

23. Aziz Nesin NUTUK MAKINASI/AZ GITTIK UZ GITTIK 10.24. etin Altan BEN MILLETVEKILI IKEN 20.25. Dostoyevski BATI BATI DEDIKLERI... (Yaz Izlenimleri zerine Kis Notlari) Ergin Altay 10.-BILGI YAYINLARI 2. Jean Tardieu SEKiZ OYUN Yildirim Keskin 4. Cahit Atay SULTAN GELIN 5. Albert Camus SANATI VE AGI Yildirim Keskin 6. Oppenheimer BILIM VE SAGDUYU Onur ymen 8. A. de Saint-Exupery KK PRENS Cemal Sreya - R. Tomris 9. Gner Smer BOZUK DZEN 10. Orson Welles YURTTAS KANE Nijat zn 11. Giovanni Guareschi DON CAMILLO VE SEYTAN Yurdakul Fincan 12. Gngr Dilmen Kalyoncu MIDASIN KULAKLARI 13. Friedrich Drrenmatt DURUSMA GECESI Cenap Yilmaz 14. Anton ehov TTNN ZARARLARI BIR EVLENME TEKLIFI AYI SAYFIYEDE YAZ Yilmaz Grud 15. Yakup Kadri Karaosmanoglu SODOM VE GOMORE 16. Albert Camus BIR ALMAN DOSTA MEKTUPLAR Suat Tuygan, 18. Aisopos EZOP MASALLARI Tarik Dursun K. Desenler: Asli - Turhan Seluk 19. Gustave Janouch KAFKA ILE KONUSMALAR A. Turan Oflazoghi 20. Akutagava RASOMON Tarik Dursun K. 21. Pudovkin SINEMANIN TEMEL ILKELERI Nijat ozon. 22. Yakup Kadri Karaosmanoglu HKM GECESi 23. Ingmar Bergman YEDINCI MHR A. Turan Oflazoglu 24. Marguerite Duras MODERATO CANTABILE Bertan Onaran 25. Albert Schweitzer OCUKLUGUM VE GENLIGIM Yurdakul Fincanci' 26. Antonioni GECE lk Tamer 27. D. H. Lawrence ANKA KUSU Aksit Gktrk 28. Truman Capote TIFFANY'DE KAHVALTI Meral Alaku* 29. Bertrand Russell DNYA GRSM Cenap Yilmaz 30. Aziz Nesin MEMLEKETIN BIRINDE HOPTIRINAM 31. Friedrich Drrenmatt YUNANLI BIR KIZ ARANIYOR Aksit Gktrk 32. Cevdet Kudret DILLERI VAR BIZIM DILE BENZEMEZ 33. Andre Bazin AGDAS SINEMANIN SORUNLARI Nijat za 34. ON KISA OYUN Trkesi: lk Tamer 35. Simone de Beauvoir SESSIZ BIR LM Bilge Karasu 36. Anton ehov IVANOV . Ataol Behramogln, 37. Nathalie Sarraute YNELISLER Mkerrem Akdeniz 38. SAHNEYE KOYMA SANATI Trkesi: Suat Taser 39. Eisenstein POTEMKIN ZIRHLISI Renoir HARP ESIRLERI Ford CEHENNEMDEN DNS Nijat zn40. Fakir Baykurt AMERIKAN SARGISI 41. Marguerite Duras BTN GN AGALARDA Salh Birsel42. Heinrich Bll TRENIN TAM SAATIYDI Zeyyat Selimoglu 43. Behet Necatigil GECE ASEVI (Bes Kisa Oyun) 44. Yakup Kadri Karaosmanoglu ZORAKI DIPLOMAT 45. Ingmar Bergman AYNADAKI GIBI-SESSIZLIK Tezer zl-Fadil Tayla 46. Maksim Gorki KK BURJUVALAR Gner Smer 47. Roger Martin du Gard POSTACI Erdogan Basar 48. Serif Hulusi AHMET HASIM 49. Gngr Dilmen Kalyoncu KURBAN 50. Bertrand Russell VIETNAM DA SAVAS SULARI Niyazi Atakoglu 51. Tibor Dery EGLENTILI BIR GMME TRENI Adalet Cimcoz 52. Cervantes DON OUIJOTE -I-

DON OUIJOTE -IIBertan Onaran 53. Maksim Gorki TOLSTOY'DAN ANILAR Aksit Gktrk 54. Kemal Tahir DEVLET ANA 55. Cevdet Kudret KARAGZ -IKARAGZ -II-KARAGZ -III56. Knut Hamsun PAN Behet Necatigil 57. Maksim Gorki AYAKTAKIMI ARASINDA V - N 58. Franz Kafka AMERiKA Arif Gelen 59. Aiskhylos ZINCIRE VURULMUS PROMETHEUS Azra Erhat - Sabahattin Eyuboglu 60. Sevket Sreyya Aydemir INKILAP VE KADRO 61. Nijat zn TRK SINEMASI KRONOLOJISI 2. A. de Saint-Exupery GECE UUSU Bertan Onaran 3. Cahit Sitki Taranci MRMDE SKUT 64. B. Traven PAMUK ISlLERl Adalet Cimco . Attil ilhan YASAK SEViSMEK 6. Nzim Hikmet KEMAL TAHlR'E MAHPUSANEDEN MEKTUPLAR 67. Shakespeare ROMEO ILE JULlET A. Turan Oflazoglu 68. Kemal Tahir YORGUN SAVASI 70. Yakup Kadri Karaosmanoglu POLITIKADA 45 YIL 71. Bedri Rahmi Eyuboglu KARADUT 69 72. Fakir Baykurt EFENDILIK SAVASI 73. Kemal Tahir KURT KANUNU 74. Dogan Avcioglu 31 MART'TA YABANCI PARMAGI 75. Pertev Naili Boratav AZ GITTIK UZ GlTTlK 76. Azra Erhat MAVI ANADOLU 77. Yakup K. Karaosmanoglu GENLiK VE EDEBiYAT HATIRALARI 78. Aziz Nesin NAMUS GAZI 79. Haldun Taner SANCHO'NUN SABAH YRYS 80. Kemal Tahir GL INSANLARI 81. Oktay Rifat SiiRLER 82. Adalet Agaoglu ATIDAKI ATLAK - SINIRLARDA 83. Miguel de Unamuno SIS Behet Necatigil 84. Miodrag Bulatovic GODOT GELDI Sevgi Sabuncu 85. Ceyhun Atuf Kansu SAKARYA MEYDAN SAVASI 86. Eisenstein KORKUN IVAN Alpagut Erenulug 87. Kemal Tahir RAHMET YOLLARI KESTi 88. Esref HICVIYELER 89. La Fontaine MASALLAR Nzim Hikmet 90. Fakir Baykurt ANADOLU GARAJI 91. Sabahattin Kudret Aksal ESlK 92. Haldun Taner HIKAYELER -I-Haldun Taner HIKAYELER-II-93. Turgut Uyar DiVAN 94. Melih Cevdet Anday GiZLi EMIR 95. mer Seyfettin BTN ESERLERI l.EFRUZ BEY 2. KAHRAMANLAR 3. BOMBA 4. HAREM 5. YKSEK KELER 6. KURUMUS AGALAR 7. YALNIZ EFE 8. FALAKA 96. Necati Cumali BASAKLAR GEBE 97. Valemin Berejkov TAHRAN 1943 Hasan Ali Ediz 98. Kemal Tahir YEDIINAR YAYLASI 99. Aziz Nesin GOL KRALI 100. Gogol L CANLAR Melih Cevdet Anday 101. Sait Faik BTN ESERLERi 1. SEMAVER / SARNI

2. SAHMERDAN / LZUMSUZ ADAM 3. MEDARI MAISET MOTORU 4. MAHALLE KAHVESI / HAVADA BULUT 5. KUMPANYA / KAYIP ARANIYOR 6. HAVUZBASI / SON KUSLAR 7. ALEMDAGDA VAR BiR YILAN / AZ SEKERLI / SlMDI SEVISME VAKTl 8. TNELDEKI OCUK / MAHKEME KAPISI 102. Kemal Tahir KYN KAMBURU 103. Kemal Tahir BYK MAL 104. Ferit Devellioglu TRK ARGO SZLG 105. Friedrich Nietzsche BYLE BUYURDU ZERDST A. T. Oflazoglu 106. Elsa Triolet BEYAZ AT Attil Tokatli 107. Bilge Karasu UZUN SRMS BIR GNN AKSAMI 108. Aziz Nesin LMS ESEK 109. Anton ehov KIZKARDES Hasan Ali Ediz ORMANCINI Ataol Behramoglu 110. Cevdet Kudret TRK EDEBIYATINDA HIKAYE VE ROMAN-I-Cevdet Kudret TRK EDEBIYATINDA HIKAYE VE ROMAN-II111. Maksim Gorki FOMA Attil Tokatli 112. Arthur Koestler ISPANYA'DA LM GNCESI etin Altan 113. etin Altan KOPUK KOPUK 114. Kemal Tahir SAGIRDERE 115. Aziz Nesin BIR SRGNN ANILARI 116. Fruzan PARASIZ YATILI 117. Dogan Avcioglu DEVRIM ZERINE 118. Kemal Tahir KRDUMAN 119. Haldun Taner SERSEM KOCANIN KURNAZ KARISI/ KESANLI ALI DESTANI 120; Tomris Uyar IPEK VE BAKIR 121. Jack London ADEMDEN NCE H. Pinar Kor 122. Selim Ileri PASTIRMA YAZI 123. Roger Vailland YALNIZ ADAM Attil Tokatli 124. Cahit Atay PUSUDA/KARALARIN MEMETLERI/ANA HANIM KIZ HANIM 125. Roger Vailland KANUN Attil Tokatli 126. Giovanni Guareschi DON CAMILLO VE HAYIRSIZ OGUL zcan Yalim 127. Mustafa Nihat zn OSMANLICA - TRKE SZLK 128. Aziz Nesin MERHABA 129. Zaharia Stancu INGENEM Attil Tokatli 130. Ali Psklloglu Z TRKE SZLK 131. Aritoine de Saint-Exupery SAVAS PILOTU Bertan Onaran 132. Aziz Nesin NUTUK MAKlNASI/AZ GITTIK UZ GITTlK 133. Michel de Saint Pierre MILYARDER ' Attil Tokatli 134. Vittorio de Sica BISIKLET HIRSIZI Alpagut Erenulug 135. etin Altan BEN MILLETVEKILI IKEN 136. Marcel Martin CHARLIE CHAPLIN (SARLO) Timuin Yekta 137. Albenine Sarrazin KEMIK Tarik Alemdar 138. Fruzan KUSATMA 139. Visconti LEOPAR Alpagut Erenulug 140. Trudy Baker -Rachel Jones KAHVE MI, AY MI, YOKSA BENI Mi? Oksan Okandan Karamanbey 141. Hidayet Sayin TOPUZLU/UZAK DNYALAR 142. Attil Ilhan BEN SANA MECBURUM 143. Kemal Bilbasar DENIZIN AGIRISI 144. Nikolay Haytov DNYA POTURUNU IKARIYOR Naime Yilmaer v 145. etin Altan BYK GZALTI 146 Dostoyevski BATI BATI DEDIKLERI (. (Yaz Izlenimleri zerine Kis Notlan) Ergin Altay BILGl YAYINLARI ZEL DiZi

1. Prof. Macit Gkberk FELSEFE TARIHI 2. Mete Tuncay TRKIYE'DE SOL AKIMLAR 3. Prof. Sadun Aren ISTIHDAM, PARA VE IKTiSADi POLiTiKA 4. Nzim Hikmet KUVAY1 MILLIYB (Resimler: Abidin Dino. Notlar: Cevdet Kudret) 5. Dogan Avcioglu TRKIYE'NIN DZENi (iki cilt) 6. Metin And GELENEKSEL TRK TIYATROSU 7. Prof. Suut Kemal Yetkin TRK MlMARISl 8. Dr. etin Yetkin SIYASAL CTIDAR SANATA KARSI 9. Memduh Aytr KALKINMA YARISI VE TRKiYE 10. Prof. Gotthard Jschke YENI TRKIYE'DE ISLAMLIK Hayrullah rs 11. Prof. P. A. Sorokin BIR BUNALIM AGINDA TOPLUM FELSEFELER! Mete Tuncay BILGI YAYINLARI YASA DIZISI 1. SON DEGISIKLIKLERIYLE GEREKELI ANAYASA (Kzim ztrk)BILGI YAYINLARI : 146 DENEME, ANI DIZISI : 25 Birinci Basim Mart 1972 BiLGi YAYINEVI Sakarya Caddesi 8 Yenisehir, Ankara Telf. :17 74 03-12 50 67 DOSTOYEVSKI BATI, BATI DEDIKLERI. (YAZ IZLENIMLERI ZERINE KIS NOTLARI) Trkesi: Ergin Altay BILGI YAYINEVI Kapak Dzeni : Fahri KARAGZOGLU BILGI BASIMEVI - ANKARA, 1972 IINDEKILER Birinci Blm nsz yerine ..................... 7 ikinci Blm Trende........................... 19 nc Blm Btn btn gereksiz ............... 31 Drdnc Blm Simdi de, geziye ikanlar iin gerekli olan Fransiz'da mantik yoktur sznn, gerek olup olmadigi zerine son dsnceler...... 59 Besinci Blm Vaal............... ............ 71 Altinci Blm Burjuva zerine..................... 89 Yedinci Blm Bir nceki blmn devami............ 111 Sekizinci Blm Bribri ile mabis .................. 133BIRINCI BLM nsz yerineDostlarim, sizlere yurt disi izlenimlerimi anlatayim diye ka aydir sikistirip duruyorsunuz beni. Oysa bu diretisinizin beni ikmaza soktugundan habersizsiniz. Ne anlatacagim size? Simdiye dek bilinmeyen, sylenmemis, yeni ne anlatabilirim? Biz Ruslardan hangimiz (yani hi degilse dergiydi, gazeteydi okuyanimizi demek istiyorum) Avrupa'yi 9Rusya'dan iki kat daha iyi bilmeyiz? Ayip kamasin diye iki kat diyorum, aslinda on kat daha iyi biliriz Avrupa'yi. stelik, sizlere anlatacak bir seyim bulunmadigini; hi bir seyi sirayla grmedigim iin (bazi seyleri grms olsam bile, incelemeye firsat bulamadim) syle sirasiyle, dzgn bir biimde anlatamayacagimi da ok iyi biliyorsunuz. Berlin'de, Dresden'de, Bisbaden'de, Baden-Baden'de, Kln'de, Paris'de, Londra'da, Lksemburg'da, Cenevre'de, Cenova'da, Floransa'da, Milano'da, Venedik'te, Viyana'da bulundum. Hatta iki kere grdm bu kentlerden bazilarini. inanir misiniz, iki buuk ayda, evet iki buuk ayda gezdim bunca yeri! Siz hak verin, iki buuk ayda bu kadar yolu tepen bir insan ne grebilir, anlayabilir? Gezi programimi nceden, daha Petersburg'da hazirladigimi hatirlarsiniz. Yurt disina ilk ikisim degildir bu: Ilk ikisim ocukluk yillarima rastlar. Uykuya yattigimda annem, ya da babam Ratklif'in romanlarindan paralar okurlardi bana o zamanlar. Hatirlarim, btn gece kbus grmeme neden olurdu bu romanlar. Korkudan zangir zangir titrerdim. Sonra bir de kirk yasinda iktim yurt disina. Zamanin darligina bakmadan, elden geldigince ok sey

degil, her seyi, ne olursa olsun her seyi grmek istiyordum tabi. Isin kts, grecegim gezecegim yerleri sogukkanlilikla seecek durumum da hi 10 mi hi yoktu. Tanrim, ne ok sey bekliyordum bu gezimden! Varsin hi bir seyi ayrintilarina dek grmeyeyim, inceleyemeyeyim, diye dsnyordum (ama grdm her seyi, her yere gittim); grdklerimden bir btn, genel bir izlenim kalacaktir bellegimde nasil olsa. Kutsal mucizeler lkesi kusbakisi, bir utan bir uca serilecektir gzlerimin nne bir anda. Szn kisasi, yepyeni, hos, gl bir izlenim dolduracak iimi. Yazin iktigim geziyi dsndke simdi en ok neye zldgm bilseniz bir... Hi bir seyi geregince yakindan, gremedigime degil, hemen her yere gittigim halde, szgelimi Roma'ya gitmedigime zlyorum. Hos Roma'ya gitseydim, bu kez de papayi grmeden gelirdim ya... Anlayacaginiz, yeni yeni seyler, yerler grmek, uzaktan syle genel bir izlenim edinmek tutkusuna delice kaptirmistim kendimi. Bylesine bir itiraftan sonra daha ne bekliyorsunuz benden? Ne anlatabilirim size? Ne aiklayabilirim? Kentlerin grnmn, daglari, tepeleri mi? Ya da -kusbakisi- lkeleri mi? Byle bir seye kalkissam sanirim, ok yksekten utugumu nce siz sylersiniz bana. Hem drst bir insan sayarim kendimi ben; bir gezmen olarak bile olsa, yalan sylemek istemem. Oysa bir grnm de olsa anlatmaya baslasam size, yzde yz yalan karistiririm szlerime. Gezmen oldugum iin yapmam 11bunu, benim durumumda bir insan yalan sylemeden yapamayacagi iin sylerim yalan. Siz hak verin: Szgelimi, Berlin son derece eksi bir izlenim birakti bende, sonra topu topu bir gn kaldim orada. Berlin'e haksizlik ettigimi, onun eksi izlenim birakan bir kent oldugunu kesinlikle syleyemeyecegimi biliyorum simdi. Dpedz eksi olmasa bile, hi degilse kekredir bile diyemem. Bylesine haksiz bir yanlisliga niin dstm peki? Hi kusku yok ki, karacigerimden hasta hasta, yagmurlu, sisli dumanli iki gn kara trenle Berlin'e kadar gzlerimi kirpmadan tangir tungur yol alip, yzm sapsari, bitkin mi bitkin, her yanim dklr bir durumda kente indigimde, daha bakar bakmaz, Berlin'in Petersburg'a i-nanilmayacak derecede benzedigini grmemdir bunun nedeni. Petersburg'un sokaklarindan ayri bir yani yoktu buradakilerin, kokular da ayniydi, sonra (birakalim, saymakla bitmezler nk!)... Vay canina, diye geirdim o anda iimden, kurtulmaya alistigim, katigim seylerin benzerlerini grmek iin mi sallandim trende iki gn, bunca sikintiya katlandim? Ihlamur agalari bile gitmedi hosuma Berlin'in; oysa en degerli varligini bir an duraksamadan verir bu agalarin ugruna Berlinli; belki anayasasini bile ikarir gzden. Berlin-linin anayasasindan daha degerli bir seyi ol-, madiginiysa bilmeyen var midir? stelik, Ber12 imlilerin hepsi de Alman'a ylesine benziyor-lardi ki, Kaulbach'in* fresklerini bile grmeden -ah, korkun bir seydi bu!- (iimde, insanin Alman'a pek alismasi gerektigi, yabancisi olursa onlarin toplu halde bulunduklari yerde yasayamayacagi inanci) Dresden'e attim kapagi. Dresden'de de Alman kadinlarina karsi su isledim. Sokaga ikar ikmaz, Dresdenli kadindan daha igren bir yaratigin olamayacagi; Rus ozanlarinin en sakragi, kendine en ok gveneni olan ask sarkicisi Vsevolod Krestovski'nin bile burada kendine gvenini yitirebilecegi dsncesine kapildim. Samaladigimi, onun hi bir durumda kendine gvenini yitiremeyecegini sezinlemekte gecikmedim tabi. Iki saat sonra anlasildi her sey: Otel odama dnp de aynanin karsisinda dilimi ikarinca, Dresdenli bayanlar zerine dsncemin kapkara bir iftira oldugundan kuskum kalmadi. Sapsariydi dilim, ktyd... Insan -diye geirdim iimden-, doganin bu krali, ufacik karacigerine bylesine mi bagimli? Aman ne bayagilik! Kendimi bu esit dsncelerle avutmaya alisarak Kln'e yollandim. Ne yalan syleyeyim, ok sey bekliyordum Kln katedralinden; genligimde mimarlik grenimi yaparken byk bir saygiyla izmistim onu def*Wilhelm Kaulbach (1805-1874). nl Alman ressami. 13terime. Dnste Kln'den geerken, yani bir ay sonra -Paris'ten dnyordum- ikinci kez grdm Kln katedralini. Birinci keresinde gzelligini gremedim diye nnde diz kp beni bagislamasi iin yalvarmak geldi iimden. Karamzin* de Reys aglayaninin nnde yle diz kmemis miydi?... Birinci grsmde hi hoslanmadim katedralden; dantel, evet basbayagi dantel gibi, yz elli metre yksekliginde bir masanin zerindeki kgit dantel gibi bir sey izlenimi birakti bende. Dedelerimizin Puskin iin pek bir sade yaziyor, nasil demeli, parlak sz az siirlerinde diye buyurduklari gibi; bende Yce yani az dedim kendi kendime. Bu ilk kararimda iki seyin etkili oldugu kanisindayim; bunlardan birincisi kolonyadir. Jan-Mariya Farina hemen dibinde katedralin. Hangi otelde kalirsaniz kalin, ruhsal durumunuz ne olursa olsun, dsmanlarinizdan da, zellikle Jan-Mariya Fari-na'dan ne denli saklanirsaniz saklanin, gene de bulurlar sizi onu kullananlar: Kolonya ou la vie,** kurtulus yoktur bundan. Tam byle, kolonya ou la vie! diye bagirdiklarini kesin*Nikola Mihaylovi Karamzin (1766 -1826). nl Rus tarihisi. Edebiyatla da ugrasmistir. Yoksul Liza adli yapitinin Rus edebiyatinda zel bir yeri vardir. **Ya kolonya ya hayat. 14

likle syleyemem, ama kim bilir, belki de byle diyorlardir. Hatirliyorum, hep yleymis gibi geliyordu bana o gn, bu ses inliyordu kulaklarimda. Sinirlerimi bozan, bana haksizlik ettiren ikinci sey, yeni Kln kprsyd. ok gzel bir kpr bu elbette, kent de hakli olarak vnyor onunla, ama biraz fazla vnyor gibi geldi bana. Hemen o anda sinirlendim buna tabi. Sonra, benzeri grlmemis kprye giriste oturmus, herkesten para a!an o adam, uzattigim -gerekten az olan- geis cretini alirken, bilmedigini bir suumun cezasini benden kesiyormus gibi soguk olmamaliydi... Bilmiyorum ama, Almanlar kendilerini pek begeniyorlar bence. Yabanci, hele hele Rus oldugumu anladi adam diye geirdim iimden. Hi degilse, gzleri syle diyordu sanki: Gryor musun kprmz, zavalli Rus? Bu kprnn yaninda da, biz Almanlarin yaninda da bir solucandan farksizsiniz; yok nk senin byle bir kprn. Kabul edin ki can sikici bir durum bu. Alman byle bir sey sylemedi tabi, belki aklindan bile geir-memistir, ama ne nemi var? Adamin byle sylemek istedigine ylesine inaniyordum ki o anda... sonunda fkelendim, sylendim kendi kendime: Cani cehenneme, biz de semaveri bulduk... dergilerimiz var... en gzel elisleri bizde yapiliyor... sonra... Szn kisasi, iyice bozuldu sinirlerim, bir sise kolon15ya alip (kurtulus yoktur bundan.) Fransizlarin ok daha sevimli, ilgi ekici olacaklari umudu iimde, Paris'e yollandim. Simdi siz hak verin: Kendimi sikip da bir gnden ok, sz gelimi bir hafta kalsaydim Berlin'de, Dresden'den de bir hafta kalmadan kamasaydim, Kln'e , hi degilse iki gn ayirsaydim, grdgm seylere ikinci, nc keresinde baktigimda baska gzle grmez miydim onlari, daha bir drst kanilar edinmez miydim onlar zerine? Gnes isini, su bildigimiz, basit gnes isini var ya, onun bile, hayli etkisi oldu bu iste: Birinci keresinde de, Kln'e ikinci gelisimde oldugu gibi piri! piril olsaydi katedralin stnde, hi kusku yok ki gerek parlakligiyle grrdm yapiyi; yurtseverlik duygumu kabartmaktan baska bir seye yaramayan o kasvetli, hatta biraz yagmurlu sabah aldatamazdi beni. Bu szlerimden, kisinin yurtseverlik damarinin yalniz kt havalarda kabardigi sonucu ikarilmamalidir. Gryorsunuz iste dostlarim; Iki buuk ayda her seyi dogru olarak grmenin olanagi yoktur. Bu nedenle en dogru, en gvenilir bilgileri veremeyecegim size. Ister, istemez dogru olmayani sylemek zorunda kalacagim kimi zaman... Ama burada kesiyorsunuz szm. Bu kez size gerekli olanin dogru bilgiler olmadigini, isterseniz bu esit bilgileri Reyhard'in gezi rehberinde bulabileceginizi sylyorsu16 nuz. Geziye ikanlarin, geregin pesinde kosacak yerde (aslinda pek seyrek olur onu yakalayacak gleri), biraz da itenligin pesinden gitseler hi de fena olmayacagi grsn savunuyorsunuz. Kendine byk bir n saglamayacak da olsa, kisisel izlenimlerini, yalniz onu ilgilendiren bir servenini anlatmaktan ekinmese diyorsunuz-, ikari iin bilinen yollara sapmasa ne iyi olurdu. Kisacasi, size gerekli olanin, kisisel, ama iten izlenimlerimin oldugunu sylyorsunuz. yle mi? Demek dpedz gevezelik gerekli size; yzeyde kalan karalamalar, arabuk edinilmis izlenimler... Buna bir diyecegim yok, hemen basliyorum yleyse. Elimden geldigince de iten olmaya alisacagim. Yalniz, yazdiklarimin belki de ogunun yanlis olacagini unutmamanizi istiyorum. ogunun diyorum, hepsinin degil. Szgelisi, Ntre-Dame'in, Mabil balolarinin* Paris'te olduklari gibi gereklerde yanilamaz insan. zellikle Mabil geregi, Paris zerine yazan Ruslarca ylesine tanitlanmistir ki, artik kusku bile edilemez bu konuda. Belki yanilmam bunda, ne var ki bunu da kesin sylemiyorum. Roma'ya gidip de Saint-Pierre katedralini grmemenin olmayacak bir sey oldugunu sylerler, bilirsiniz. D* Paris'te verilen, bekr erkeklerle hafif kadinlarin katildigi bir esit balo. 17snn ki ben de Londra'ya gittim de Saint-Paul'u grmedim. inanin dogru sylyorum. Saint-Paul Katedralini grmedim. Geri Saint-Pierre ile Saint-Paul bir tutulamaz, ama ne olursa olsun, geziye ikmis bir insan iin dogru degil bu. Iste size vnemeyecegim birinci servenim (Aslinda syle uzaktan, bes yz metre teden grdm onu, ama Pentonvil'e gidiyordum, bos verip getim.) Neyse, asil isimize gelelim artik! Hem biliyor musunuz, durmadan dolasip, kusbakisi (Kusbakisi yksekten anlamina gelmez. Biliyorsunuz, mimar bir deyimdir bu.) evet, durmadan dolasip, kusbakisi bakmadim her seye. Londra'da geirdigim sekiz gnn ikin, tam bir ay Paris'te kaldim. Paris zerine bir seyler yazacagim size, nk Saint-Paul katedralinden de, Dresdenli bayanlardan da daha bir yakindan tanidim onu. Hadi, basliyorum. 18 IKINCI BLM TrendeMantik yoktur Fransizda; olmasini da kendi iin mutsuzluklarin en byg sayardi. Geen yzyil yazdi bu tmceyi Fonvizin*, Tanrim, ne neseli olmaliydi bunu yazarken! O anda hazdan iinin fikir fikir kaynadigina bahse girebilirim. Hem kim bilir, Fonvizin'-den bu yana drt kusaktir hep haz duyarak * Deniz Ivonovi Fonvizin (1745 - 1792). nl Rus oyun yazan. Kolagasi, Anasinin Kuzusu gldrleri en taninmis yapitlaridir. 21okuyoruz bunu belki de. Yabancilari elestiren bu esit tmceler -gnmzde bile rastlaniyor bylelerinebiz Ruslar'a nedense oldum olasi pek bir haz verir. Gizlidir bu haz tabi, bazen kisinin kendinden de gizlidir. Gemisteki tatsiz bir seyin alma duygusu sezilir bunda. Elbette iyi bir duygu degildir bu, gelgelelim hemen

hepimizin iinde onun kk saldigindan da kuskum yok. Oysa birisi byle bir duygumuz oldugunu syledi mi parlariz hemen, agzimiza geleni syleriz. Itenizdir de byle kizarken. Sanirim, Belinski* bile -bu anlamdaduygularini gizleyen bir slavyanofildi. Hatirliyorum, bundan on bes yil nce, Belinski'yi ilk tanidigim zamanlar o da arkadaslari da tuhaf kaacak derecede asiri bir saygiyla egilirlerdi Batinin, zellikle Fransa'nin nnde. Moda Fransa'ydi o devirde (bin sekiz yz kirk alti yillarindan sz ediyorum). George Sand, Proudhon vb. gibi adlara tapilmiyordu, ya da Louis Blanc, Ledru-Rollen falan gibiler degildi saygi duyulanlar. Hayir, birtakim kk, degersiz adlar ikmisti ortaya mantar gibi, is ciddye binince bir anda silinip gittiler tabi. Oysa insanligin gelecegi iin ok sey bekleniyordu onlardan. Kimilerinden, derin bir * Grigoryevi Belinski (1810-1848). nl Rus elestirmeni. niversiteden atilmasina neden olan bir de roman yazmistir. 22 saygi dolu fisiltiyla sz ediyorlardi... Elden ne gelir? mrmde Belinski kadar koyu Rus grmedim ben. Ondan nce bir de aadayef* gz dnmsesine, bazen de -Belinski gibi- kr krne kmsemisti bize zg olan her seyi, Rus olana dudak bkmst. Hatirladigim bazi seylere dayanarak sylyorum bunu. Kim bilir, Fonvizin'in bu sz arada bir Belinski'ye bile pek irkin gzkmemistir belki. En drst, yasalara en uygun bir vasiligin bile pek hosa gitmedigi zamanlar olur. Allahas-kiniza, yurdunu sevmenin yabancilara kfretmek demek oldugunu, benim de yle dsndgm sanmayiniz. Hi de yle dsnmyorum ben, dsnme niyetinde de degilim; hatta aksine... Ama ne yazik ki, su anda daha duramayacagim bu konu zerinde. Yalniz, sirasi gelmisken sunu da hatirlatayim: Paris'ten sz edecegime, Rus edebiyatina daldigimi dsnmyorsunuz ya? Elestiri yazisi yaziyorum sanmiyorsunuz ya? Hayir, yapacak baska bir seyim olmadigindan, bos durmamak iin yaziyorum bunlari. * Pyotr Yakovlevi aadayef (1793 - 1856). Puskin'in yakin arkadasiydi. 1836'da Teleskop dergisinde nl Felsefe Mektubu yayinlandi. Rus toplumuna saldirilari, batiyi vmesi tepkiyle karsilandi. Drt mektup da yurt disinda yayinladi. 23Trendeyim, devresi gn inecegim Eydku-nena'yi, yani yurt disindaki ilk izlenimimi dsnyordum. Arada bir hizli hizli arpmaya basliyordu yregim. En sonunda grecektim Avrupa'yi. Neredeyse kirk yil hayalimde yasattigim Avrupa'yi grecektim. On alti yasindan beri, Nekrasof'un* Belopyatkin'inin Kamak istiyordum isvire'ye, dedigi gibi, olanca itenligiyle hep ayni seyi dsnen, ama kamayan ben, en sonunda giriyordum kutsal mucizeler lkesine. zlemini ylesine ektigim, ylesine inatla inandigim lkeye gidiyordum. Arada bir Tanrim, ne biim insanlariz biz Ruslar? diye geiriyordum iimden. Gerekten Rus muyuz biz? Hangimiz olursak olalim, niin Avrupa'nin bu denli gl, byl, ekici bir etkisi oluyor zerimizde? Bizlerin -yz bin kisinin- hl bir hi saydigimiz, deger vermedigimiz, elli milyonluk basit Rus halki; sayin mizah dergilerimizin, sakallarini kesmiyorlar diye hl alay ettikleri elli milyon insan degil tabi su anda szn ettigim. Hayir, toplumumuzun *Nikola Alekseyevi Nekrasof (1821 -1877). Halki Rus ozani. En nemli yapitlari: Kim Iyi Yasiyor Rusya'da, Demiryolu, Kyl ocuklari. 24 ayricalikli, tm olanaklari tekeline almis bir grup insanindan sz ediyorum. Dogrusu, her seyimiz, bilimimiz de, sanatimiz da, toplum dzenimiz de, insanligimiz da, grgmz de, her seyimiz oradan, kutsal mucizeler lkesinden alinma! Yasayisimiz, daha ocukluktan baslayarak, Avrupa dnya grsne, gelenegine gre dzenlenmistir. Hangimizin gc yeterdi bu gidise karsi koymaya, bu baskiyi yenmeye? Niin hl tam Avrupali olmadik? nk (sanirim bu konuda herkes, bazilari seve seve, tabi bazilari da dis bileyerek, herkes kabul edecektir bu grsm) evet, hl tam Avrupali olmadik nk olabilecek kadar olgunlasmadik daha. Ama bu bambaska bir konudur. Benim demek istedigim, bizlerin bylesine gl etkiler altinda bile Avrupalilas-madigimizdi. Aklim ermiyor buna. Dadilarimiz engel olmadi tabi Avrupalilasmamiza. Arina Rodionovna (Puskin'in dadisi) olmasaydi Puskin diye bir ozanimizin olmayacagi dsncesi gerekten de hem acidir hem gln. Samadir! Sama degil midir yoksa? yle ya, sama degil de nedir? Gnmzde grenime ok ocuk gtryorlar Fransa'ya, bir baska Puskin alip gtrseler oraya, ne Arina Rodinov-na'si olurdu orada ne de besikte duymaya basladigi Rusa'si. Kim Rus olmadigini syleyebilir Puskin'in? Soylu bir ailenin ocuguydu. 25Pugaof'u* anlamis, daha hi kimse bir seyin farkinda degilken onun ruhunun derinliklerine inmisti. Byelkin'in** soylu kisiligi vardi onda. Dogup bydg ortamdan byk bir sanat, gcyle ayrildi, sonra Onyegin'in*** kisiliginde, halkin gzyle insafsizca elestirdi onu. Byk bir insanin, stn bir insanin yapabilecegi bir seydi bu ancak. Insan ruhuyla anayurdu arasinda kimyasal bir bagin var oldugu, insanin z topragindan hi bir trl kopamaya-cagi, kopsa bile eninde sonunda tekrar ona dnecegi savi dogru mudur acaba? Slavyano-fillik gkten inmedi ya bize... Geri sonralari bir Moskova zlemi grnm kazanmistir

slavyanofilligimiz; ama bunun zlemden te bir sey oldugu da su gtrmez bir gerektir; hem sanirim, bazi gnllerde ilk bakista grndgnden ok daha derin yer etmistir. Belki Moskovalilarin ruhunda daha da derinlere islemistir. Insan kimi zaman nasil yaniliyor ilk anda. Bazi canli, gl dsnceleri kusak gerektigince anlayamaz da, bazen sonu, baslangitan bambaska ikar... Avrupa'nin esiginde -biraz can sikinti*Yemelyan Ivanof Pugaof (1726 -1775). Katerina II. zamanindaki byk halk ayaklanmasinin nderi. Puskin Yzbasinin Kizinda onu anlatir. **Puskin'in roman kahramani.Byelkin'in Hikyeleri ***Yevgeniy Onyeginin erkek kahramani. 26 sindan, biraz da issiz gszlkten- bu dsncelere dalmistim iste trende. Iten olacaktim ya! Bizde, gnmze kadar bu esit seyleri, yapacak isleri olmayan kimseler dsnmstr yalniz. Ah, trende bos oturmak ne ok sikiyor insanin canini! Bizim Rusya'da, tuttugunuz bir is yoksa duyacaginiz can sikintisinin tipa tip ayniydi bu sikinti. Geri trene binmissin gidiyorsundur, her ihtiyacin ayagina geliyordur, hatta arada bir bebek gibi oyaliyorlardir da seni, isteyecek baska bir sey olmadiginin kendin de farkindasindir; gelgelelim can sikintisi gene de birakmaz yakani; kendin bir sey yapamadigin iin sikilir canin; zerine fazla dstkleri iin, oturup yolculugunun sonunu beklemekten baska bir sey elinden gelmedigi iin sikilirsin. Geri bazi istasyonlarda indim, tren boyunca bir asagi bir yukari kostum, kostum. Ne olursa olsun umursadigim yoktu; alisik olmadigim iin yorulsam, hatta dsp bir yerimi kirsam viz gelirdi! Kendi ayaklarim zerindeydim, kendime bir is bulmus onu yapiyordum ya, yeterdi. Durup dururken bir kaza olsaydi, vagonlar birbirine girseydi -elim kolum bagli- baskalarinin suunun cezasini ekmeyecektim... Ne kt sey su issiz gszlk, neler geliyor insanin aklina! Hava yavas yavas karariyordu bu arada. Trenin isiklarini yakmaya baslamislardi. Kar27simda, toprak sahibi, yasli bir kari koca oturuyordu, iyi insan olduklari yzlerinden belliydi. Birka gnlgne Londra'ya, bir sergiye gidiyorlardi; ocuklarin! evde birakmislardi. Sagimda, on yildir Londra'da ticaretle ugrasan bir Rus oturuyordu; is iin Petersburg'a gelmis ancak iki hafta kaldiktan sonra -islerini bitirir bitirmez- dnyordu. Yurt zlemi duygusunu hepten yitirdigi belliydi. Solumda temiz pak, sarisin, saf kan bir Ingiliz vardi. Btn Ingilizler gibi ortadan ikiye ayirmisti salarini, son derece agirbasliydi. Yolculugumuzun basindan beri hi birimizle -hi bir dilde- bir szck bile konusmamis, gndz hep okumustu. Ancak Ingilizlerin dayanabilecekleri, Ingilizlere zg o ince baskili, kk bir kitaptan basini kaldirmamis; gece saat on olunca da izmelerini agir agir ikarmis, terliklerini giymisti. Besbelli, uzun yillarin aliskanligiydi bu, trende de degistirmek istememisti aliskanliklarini. ok gemeden uyudu herkes; trenin ddg, tekerleklerin sesi uykusunu getiriyordu insanin. Ben oturuyordum, dsncelere dalip gitmistim. Bu blmn basindaki Mantik yoktur Fransiz'da dsncesine nereden vardigimi da bilmiyorum. Size bir sey syleyeyim mi: Paris'e gidinceye kadar trende dsndklerimi hak yerini bulsun diye anlatacagim burada. yle ya, ben o zaman sikildim, simdi biraz da siz sikilin. Ne var ki, bazi okuyuculari 28 da kurtarmam gerek; bu nedenle, bu dsncelerimi gereksiz diye adlandiracagim ayri bir blmde verecegim. Sizler sikila sikila okuyacaksiniz onu; isteyenler de, gereksiz oldugu iin okumadan geecekler. Okuyucuya karsi ok dikkatti, insafli davranmali nk; dostlarla daha bir siki fiki olabilir insan. Devam edelim: 29NC BLM Btn btn gereksizAslinda dsnce falan degildi bunlar; bir esit bakisti evreye, elde olmadan grlen seyler, hatta sunun bunun, daha ok da hi bir seyin zerine kurulan hayallerdi. nce gemise daldim; Fransiz mantigi zerine yukardaki zl sz syleyen adami dsnyordum, bu zl sz ok uzaklara gtrd beni. Zamaninin byk aydinlarindandi bu adam. 33Geri nedense mr boyunca Fransiz kaftani giydi. Hep, svalye soyu oldugunu gstermek (oysa byle bir sey yoktur bizde) evet, svalye soyu oldugunu gstermek, bir de, Patyomkin'-in* bekleme odasinda gururunu koruyabilmek iin pudra srd yzne, kili tasidi ya, yurt disina ikar ikmaz da Paris'i nefretle anmaya basladi; hemen verdi kesin kararini: Mantik yoktur Fransiz'da, olmasini da kendi iin mutsuzluklarin en byg sayardi. Yeri gelmisken syleyeyim, kilitan, kadife kaftandan sz etmekle Fonvizin'e attigimi sanmiyorsunuz ya? Aklimin ucundan bile geirmedim byle bir seyi! Kaba kumastan yakasiz kyl ceketi giyemezdi ya... Hele simdi bile bazi beyler, tam Rus olmak, halkin iine girmek iin bu kyl ceketini giymeyip, kendilerine yeni bir bale kostm bulmuslarken (bulduklari bu bale kostm, Rus halk operalarinda, yazma yemenili Lyudmina'larina vurgun Uslan'larin, sahneye ikarlarken giydikleri giysiyi andiriyor) evet, gnmzde bile bazi beyler, tam Rus olmak, halka yaklasmak iin bu kyl ceketini giymeyip, kendilerine yeni bir bale kostm bulmuslarken o hi giyemezdi kyl ceketini. Fransiz kafta*Grigori Patyomkin (1739 -1791). Rus Prensi. II. Katerina'nin gzne girerek maresallige kadar ykselmistir. 34

nini daha bir anliyordu halk o zamanlar: Elbette, beydir o, bizim gibi giyinemez ya. Gnmzn toprak sahiplerinden biri, halka yaklasmak iin Rus giysisi giymis, kyllerin bir toplantisina gitmis. Onu uzaktan gren kyller aralarinda fiskosa baslamislar: Kimdir su palyao kilikli herif? Anlayacaginiz, yaklasa-mamis halka toprak sahibi. Bir bey de syle sylemisti bana: - Hayir, hayir, hi bir seyde geri kalmayacagim. Mahsus kesecegim sakalimi, gerekirse frak bile giyecegim. Kendi isime bakacak, onlara yaklasmak istedigimi belli etmeyecegim. Beylik yapacagim, kili kirk yaran, eli siki, hatta -baktim ki yle olmak gerekiyor- sert, astigi astik kestigi kestik bir bey olacagim. Daha sayacaklardir beni o zaman. Her sey, baslangita kendini saydirmaya baglidir. Vay canina l -diye geirmistim iimden-. Adamin karsisindakiler dsmani sanki. Bilmeyen de savasa hazirlaniyor sanir. Son derece sevimli bir baskasi: - yle ama -demisti-, aralarina girersem, toplanir yargilarlar beni hemen, gemisteki bir suum yznden kirbalanmama karar verirler. Halim nice olur o zaman? Iimden, Olsun varsin, ne ikar! demek geldiydi birden de tutmustum kendimi, dememistim. Korkmustum nk. Niin hl e35kiniriz bazi dsncelerimizi aiklamaktan ?- diye dsndm- Kirbalarlarsa kirbalasinlar, ne nemi var bunun? Sanat profesrleri durumdaki bu gibi degisiklikleri hayatin aci yani diye adlandirirlar yalnizca. Kisinin herkesten uzak yasamasi iin yeterli bir neden midir bu acaba? Hayir, ya insanlarla hasirnesir yasamalidir kisi, ya da yapayalniz. Bazilari katlanamaz buna tabi, zellikle zayif ocuklarla anneleri. Iimden geirdiklerimi sylesem, karsimdaki bagirirdi: - Insaf siz de yani! ocuklarla annelerini ne karistiriyorsunuz simdi? Bir inek baskasinin bahesine girdi diye, durup dururken dnyayi atese vermeye benzerdi sizinki. Tm insanligi ilgilendiren bir olay yapip iktiniz kck bir seyi. - Haklisiniz, kuskusuz, gln, evet hem gln, hem de pis bir seydi bu. Bulasmak istemiyor insanin cani. Bunu sz konusu etmek bile utan verici bir sey. Hepsinin cehennemin dibine kadar yolu var: Beni kirbalamasinlar da onlara ne yaparlarsa yapsinlar. Bana sorarsaniz, toplumun yargisi ne olursa olsun, yerindedir, haklidir: Onu yargilama olanagini bulsalar bile, sevimli arkadasima bir kirba bile vurmazlardi. Kardesler, bu adamin yaptigi alakliga karsilik para cezasi verelim ona, 36 diye karar verdi Sedrin'in* anlattigi il mahkemelerinden biri: Alisik degildir adamcagiz kirba yemeye. Biz kyller biliriz, onun tadini... Bu yazdiklarimi okuyan biri, - Gericilik! -diye bagiracaktir- Kirba'i savunmak ha! (Yemin ederim ki bundan, kirbaci savundugum anlamini ikaracaklar olacaktir). Bir baskasi, - Insaf, nelerden sz ediyorsunuz byle? -diyecektir-. Paris'i anlatacaktiniz, kirbaca atladiniz. Nerede kaldi Paris? teden baska biri, - Samaladiginizin farkinda degilsiniz galiba ?-diye karisacaktir sze-, daha yeni duydunuz bu yazdiklarinizi, oysa geziye yazin ikmistiniz. Ta o zaman trende nasil dsnms olabilirsiniz btn bunlari? Cevabim hazirdir buna: - Hakli olmasina haklisiniz ya, yazdiklarimin yaz izlenimleri zerine kis notlari oldugunu unutuyorsunuz. Kis notlarina kisla ilgili bazi seylerin de eklenmesi olagan degil mi? stelik Eydkunen'e yaklasirken hatirliyorum-, ana*Mihail Yevgrof Saltikof (Takma soyadi Sedrin). nl Rus hiciv yazari (1826-1889). Sonra sorumlu yneticisi oldugu Anayurt Notlari dergisinde 1847'de yayinladigi eliskiler uzun hikyesi yznden Vatka' ya srld. 37yurt zerine derin derin dsncelere dalmistim. Oysa Avrupa'ya gitmek iin birakmistim anayurdumu. Gene hatirliyorum, kurdugum bazi hayaller de bunlara benzer seylerdi. Daha ok sunu dsnyordum: esitli devrelerde Avrupa'nin ne gibi bir etkisi olmustu zerimizde? Uygarligiyla konuk gelmisti bize daima; ne derece uygarlastirmisti bizi? daha dogrusu, ne derece uzaklastirmisti bizi uygarliktan? Simdi dsnyorum da, pek bos seylere yormusum kafami. Ama blmn basinda uyarmistim sizi, burada yazacaklarimin gereksiz olduklarini sylemistim. Sahi nerede kalmistim? Evet! Fransiz kaftaninda. O getirdi beni buralara. Iste, byle Fransiz kaftanlinin biri de Kolagasini yazmisti zamaninda. O devirde pek sevilmisti Kolagasi. Patyomkin, Canini versen, bundan iyisini yazamazsin Denis, demisti. Uyku sersemligiyle syle bir kipirdamisti yerinden sanki herkes. Bos durmak, baskalarinin gsterdigi yne gitmek o zaman da mi tak demisti insanlarin canina? diye devam ediyordum dsnmeye elimde olmadan. O zamanki Fransiz yol gstericilerden sz etmiyorum yalnizca: sirasi gelmisken hatirlatmak istedigim bir sey daha var: Asiri

derecede saf bir ulusuz biz, bunun tek nedeni de temiz yrek-liligimizdir. Szgelisi, bos oturuyor, oturuyor, sonra birden, birisi bir sey dedi, bir sey yapti, stmze bir canlilik geldi, kendimize yapacak 38 is bulduk sanip firliyoruz yerimizden. En kk bir kusku yoktur iimizde, artik inanla dopdolu-yuzdur. Bir sinek gese yanimizdan, fil geti saniyoruz. Toylugu, aligi da ekleyin buna... Kolagasi'ndan hemen nce basladi bize bu -ama o zamanlar gzle grlmeyecek kadar kkt tabi- hl da devam ediyor: Kendimize bir ugras bulduk mu cosup basiyoruz igligi. Sevinten iglik atmayi, kendimizi paralamayi pek severiz. Ama iki yil geer aradan, suratimizi asip her birimiz bir kseye ekiliriz. Ne var ki, yz kere bile yapsak ayni seyi, gene de usanmaz, yorulmayiz. Yabancilarin yardimina gelince, Fonvizin zamaninda bunun en kutsal, en uygar yardim oldugundan toplumumuzda hemen hi kimsenin kuskusu yoktu. Simdi de pek azdir tabi, kusku edenler. Aydinlarimizin hepsi yabanci yardimdan yanadirlar. Heyecanli savunucularidirlar yabanci yardimin. Ama o zamanlar, evet o zamanlar her esit yabanci yardima ylesine gveniliyordu ki, daglari yerlerinden nasil oynatmadigimiz sasilasi seydir: Alaunsk yaylalarinin, Pargo-lovsk tepelerinin, Valdaysk doruklarinin hl yerli yerinde olduklarini grnce gzlerine inanamiyor insan. yle ya, o devrin bir ozani bir kahraman iin syle demiyor muydu: Yaslandigi dag titrerdi. devam ediyordu sonra: 39Tepeleri tuttugu gibi bulutlara firlatirdi. Bir sz oyunu vardir burda kuskusuz. Yeri gelmisken syleyeyim: Yalniz edebiyattan, sanat degeri olan edebiyattan sz ediyorum burada. Avrupa'nin yurdumuzdaki srekli, verimli etkisini onun zerinde izleyecegim. O zamanlar Kolagasi'ndan nce de, o devirde de basilan okunan kitaplari syle bir dsnnce sevinli bir gurur dolduruyor insanin iini! Simdi, Kuz-ma Prutkof diyorlar, gnmzn gzbebegi, ilgin bir yazar var bizde. Btn kusuru grlmemis derecede alakgnll olmasi: Yapitlarini topluca yayinlamadi hl. Yalniz ok eskiden, agdas'ta Dedemin Anilari diye karmakarisik birtakim yazilari ikmisti. Dsnn bir kere, Katerina devrinden kalma bu yag tulumu yetmislik dede, Oakof'da bulunduktan sonra yurda dnp de anilarini yazmaya kalkisirsa neler dktrmez... Yazarken kim bilir ne haz duymustur. Neler neler de grms! Btn anlattigi birka fikraydi: Svalye de-Monbagon'un zekice cevabi: Gnn birinde svalye de-Monbagon'un gen, gzel esi, kralin yaninda yksek sesle sormus: Efendim, kpek mi kuyruguna baglidir, kuyruk mu kpege? Hazircevapligiyle taninmis svalye hi bozulmadan, tersine, her zamanki so-gukkanliligiyle cevap vermis: Hanimefendi, kpegi basindan oldugu gibi, kuyrugundan da tutarak gtrmek yasak degildir hi kimseye Bu cevap pek hosuna gitmis kralin; svalyeye armaganlar vermis. 40 Uydurma saniyorsunuz bunu, biliyorum, byle bir olay olmamistir, diyorsunuz. Ama yemin ederim size, daha on yasimdayken, Katerina devrinin kitaplarindan birinde syle bir fikra okumustum. Ezberlemistim onu ylesine sarmisti beni-hl unutmadim: Svalye de-Rogan'in zekice cevabi: Svalye de-Ro-gan'in agzinin ok pis koktugunu herkes bilir. Bir gn Prens de-Konde yataktan kalkarken o da oradaymis. Prens de-Konde syle demis ona: ekilin svalye deRogan. Uzaklasin benden, ok pis kokuyorsunuz. Svalye hemen yapistirmis cevabi: Koku benden degil, sizden geliyor sayin Prensim, yataktan daha yeni kalkiyorsunuz nk. Bu toprak sahibini getirin gznzn nne simdi. Eski bir askerdir, kolunun birini bile kaybetmistir belki savasta. Yz klesi olan yasli bir karisi, Mitrofanus ogullari vardir. Cumartesileri hamama gider, bayginlik gelene kadar kalir orada. Gzlg burnunun zerine dsms, bu esit fikralari -onlari geregin ta kendisi sayarak- byk bir dikkatle satir satir okur. O zamanlar Avrupa'dan gelen bu haberlere gsterilen saf gven, verilen nem ne tuhaftir! Efendime syleyeyim, Svalye de-Rogan'in agzinin ok pis koktugunu herkes bilirmis... Kim bilirmis, niin bilirmis ?Tam-bovsk ili ayilarindan hangisinin haberi varmis bundan? Hem kim bilmek istiyormus bunu bakalim? Ama bu esit bozguncu dsnceler viz gelir ihtiyara. Bu- zekice sylenmis szlerin 41sarayda bilindigine ocuksu bir itenlikle i-nanir; bu da yeter ona. Hi kusku yok ki, kolayca benzedik Avrupalilara o zaman (dis grns bakimindan tabi). Ruh ynnden onlara benzememiz iin de hayli kirba sakladi... Ayagimiza ipek orap geirip, bir de peruk takip kili kusandik mi Avrupali olacagiz saniyorduk. isin kts, hosumuza da gidiyordu bu. Oysa gerekte degisen bir seyimiz yoktu: Her seyi, agzinin pek pis koktugu bile herkese bilinen de-Rogan'i bir yana koyup, gzlklerini ikardiktan sonra usaklarini gene kirbalatiyordu yasli adam; ailesine sert davraniyordu gene; ufacik bir saygisizligi yznden, her yani kabarincaya kadar kirbaliyorlardi gene ahirda komsu kk toprak sahiplerini; byklere yaranmak iin alaklikta yarisiliyordu gene. Kyl bile simdikinden daha bir anliyordu beyleri: Daha az kmsyor-lardi onu, gelenekleriyle daha az alay ediyorlar, daha ok ilgileniyorlardi onunla. Simdiki kadar yabanci degillerdi ona, beyler daha bir az Alman'dilar. Geri pek yukardan bakiyorlardi, ama nasil bakmasinlardi... bey olduklari nerden belli olacakti? lnceye kadar kirba-lasalar bile, simdikinden daha bir iyi davraniyorlardi halka, daha

az yabanciydilar nk o zaman. Szn kisasi, btn bu beyler basit, ktk gibi insanlardi; her seyi en ince ayrintisina dek grenmeye alismazlar, eline geeni alir, alar irpar, kirbala adam dver, aciyarak omuz silker, insafli ocuksu bir ahlksizlik iinde yasayip giderlerdi. Bana sorarsaniz, bu dedeler hi de o kadar saf (de-Rogan' lar, Monbazon'lar konusunda bile) degildiler. Hatta pek bykleri bazen kurnazmis bile, o zamanin Avrupa'dan gelen etkilerini daha bir iyi geiriyorlarmis akil szgecinden. Btn bu olmayacak hayaller, bu ikiyzllk, bu Fransiz kaftanlari, kol dgmeleri, peruklari, kililari, ipek oraba giren bu hantal, kalin bacaklar; o zamanin Alman perugu takmis, postali giymis ufak tefek erleri, hepsi hepsi, - saniyorum-korkun dalaverelerdi; asagidan, usaka bir yaltaklanisla sisirilmeydi. yle ki, bazen halk bile farkina variyordu bunun, olup biteni anliyordu. Insan ktip, dzenbaz ya da kolagasi olsa bile safa, acikli bir biimde inanabilir gene de svalye de-Rogan'in en stn insan olduguna. Hi bir seye engel oldugu yoktu bunun: Gvozdilof'lar eskisi gibi indiriyorlardi gene sopalarini: Patyomkin'imiz ve onun gibilerin, de-Rogan'larimizi evlerinin ahirlarinda kirbalatmadiklari kaliyordu bir; Monbazan'lar kol dgmeli elleriyle canli, l demeden herkesin derisini yzyor, ipek orapli bacaklariyle rasgele yere yapistiriyorlardi tekmeyi; markizler boyunlarini kirmayi kahramanca gze alarak takla atiyorlardi saraydaki kabul trenlerinde. 42 43Szn kisasi, bu ismarlama, zoraki Avrupalilik Petersburg'dan -yeryznn, tarihinde en ok masal olan kentinden- baslamak zere, inanilmayacak bir rahatlikla yerlesmisti iimizde o zamanlar. Ama durum degisti simdi. Petersburg da aldi payina dseni. Artik bsbtn Avrupali-lastik, bydk. Gvozdilof bile inceldi; sopa atmak gerekince kibar kibar vuruyor simdi, bir Fransiz burjuvasi gibi davraniyor. Hele biraz daha zaman gesin, gney eyaletlerinde yasayan br kuzey Amerikali gibi, zencilerle ticaretin gerekliligini bildiriyle savunmaya kalkisacaktir. Su bildiriyle savunma isi de Amerika'dan Avrupa'ya byk bir hizla yayiliyor zaten. En sonunda gidiyorum oraya, gzmle grecegim, diye dsnyordum. Insan, gzyle grp grendigini kitaplardan grenemez hi bir zaman. Sirasi gelmisken, Grozdilof zerine birka szck sylemek istiyorum: Fonvizin, Kolagasi'ndaki en parlak tmceyi acaba niin komedide soylu, yce Avrupaliligin temsilcisi Sofiya'ya degil de; kolagasinin, ylesine aptal, aptal oldugu kadar da grgsz, geri kafali olarak yarattigi karisina syletmis? Oysa kadinin agzindan ikan ipe sapa gelmez her sz o degil de, onun arkasina saklanmis baska biri sylyordu sanki... Geregi sylemenin sirasi gelince de Sofiya degil, kolagasinin karisi syledi bunu. te yandan, 44 yalnizca katiksiz bir aptal degil, degersiz bir kadin olarak da ikarmistir karsimiza. Ama gene de korkmustur bu tmceyi Avrupa kltr almis Sofiya'ya syletmekten; onun karaca-hil, aptal bir kadinin agzindan ikmasini daha bir olagan, sanat ynnden daha bir akla yatkin bulmustur. Komedinin bu yeri hatirlanmaya deger iste. Hi bir ama gdlmeden aik aik itenlikle, hatta derin dsnmeden yazildigi iin son derece ilgintir bu para. Kolagasinin karisi, Sofiya'ya syle diyor: ...Bizim alayin birinci blgne Gvozdilof adinda bir yzbasi bakiyordu. yle hos bir karisi vardi ki o kadar olur. Adam bazen durup dururken kizardi bir seye -daha ok sarhosken olurdu bu-, Allah seni inandirsin canimin ii, ayaginin altina alirdi kadincagizi. Sopayi rasgele yerine indirirdi de indirirdi. En olmadik bir sey iin canini ikarirdi zavallinin. Bakinca yregim paralanirdi, aglardim. Sofia: Byle zc seyleri anlatmayin bana ltfen efendim. Kolagasinin karisi: Sen bunu duymak bile istemiyorsun anacigim, dsn ki yzbasinin karisi katlaniyordu! Bylece aydin Sofiya, sonradan edinilme duygululuguyle, basit bir kadinin karsisinda samalamis oluyordu. Bu sz (daha dogrusu, cevap) Fonvizin'in en basarili, en insan, en... iten szdr. Toplumumuzun nde gelenleri arasinda turfanda yetistirilmis byle ok aydin vardir. Turfanda yetistirilmis olmalarini da pek ok severler bunlar, baskaca bir 45sey istemezler. Ama isin en ilgin yani, Gvoz-dilof'un hl sopa atmasidir karisina. Yalniz eskisinden biraz kibar dvyor onu simdi. Gerekten yle. Eskiden bu isin daha bir gnlden yapildigini sylyorlar! Kimi seviyorsam onu dverim... Hatta, kadinlarin, sopa yemedikleri zaman huzursuz olduklarini syleyenler bile var: Dvmedigine gre sevmiyor demektir. Ama ilkel, gelismemis, basit bir duyguydu bu. Uygarlastik artik, degistik. Gvozdilof, gerekli oldugu iin dvmyor simdi karisini; budala, yani geri kafali oldugu, yeni dzeni anlayamadigi iin dvyor. Yeni dzende, sopadan ok daha etkili ceza esitleri de var hem. Gvozdilof zerinde bu denli durmanin asil nedeni, bizde onun zerine hl derin anlamli, duygulu yazilarin yazilmasidir. stelik o kadar ok yaziyorlar ki, halka da gina geldi artik. Oysa bu yazilar olmasa da Gvozdilof, lmsz denebilecek derecede canlidir bizde. Evet efendim, canli ve saglikli, tok ve sarhostur. Simdi bir kolu, bir bacagi yok; yzbasi Kopeykin gibi bir anlamda kan dkt. Karisinin yle hos, yle hos bir kadin oldugu gnler ok geride kaldi. Yaslandi, yz szld, sararip soldu; kirisiklar, istirap porsuttu onu. Ama o, kolu bacagi kopuk yzbasi kocasi hasta yatarken basucundan ayrilmamis, gzlerini kirpmadan sabahlara kadar hizmet etmisti ona; avutmaya alismis, gzyasi

46 dkmst. Yigidim, erkegim benim, diye aglamisti. Iyi yrekli sahinim benim, kahramanim! Varsin bir ynden acikli, iler acisi bir sey olsun bu, varsin olsun! Ama bir de br yn vardir; Rus kadininin, her seyi ba-gislayabilen engin sevgisini, Rus dnyasinda bundan yce bir seyin olmadigini gsteren br yn... yle degil mi? Dahasi var, Gvozdilof sarhoslugu birakti artik, bazen dvmyor da karisini, yani eskisinden daha seyrek dvyor, zamana uyuyor, arada bir tatli szler bile sylyor karisina. Yasliliginda anladi nk karisi olmadan yasayamayacagini. ikarinin nerede oldugunu bilen bir insandir, burjuvadir. Ama simdi de bazen dvyor karisini: Itigi zamanlar, ya da karisi tasalanmaya basladigi zamanlar, eski aliskanligiyle... Kim ne derse desin, gene de bir ilerlemedir bu, insanin gnln rahatlatacak bir durumdur, bilirsiniz, gnlmzn rahatligina pek dsknzdr biz... Evet efendim, gnlmz rahat artik, hem ok rahat. Geri hl pek gzel degil evremizdeki hayat, ama ne nemi var bunun! Biz , ylesine gzeliz, ylesine uygarlastik, ylesine Avrupalilastik ki, yzmze baktika midesi bulaniyor halkin! Artik hepten yabanci, baska ulustan sayiyor bizi halk; tek bir szcgmz, tek bir kitabimizi, tek bir dsncemizi anlamiyor... ama ne derseniz deyin, bir ilerlemedir bu. Simdi halki da halkin olan her 47seyi de ylesine kk gryoruz ki, yepyeni, grlmemis bir tiksinti bile duyuyoruz ona. Monbazon'lar, de-Rogan'lar zamaninda bile yoktu bu tiksinti. Ama, gene ne derseniz deyin, bir ilerlemedir bu. stelik nasil da inaniriz uygar oldugumuza, sorunlari ne de yukardan bakarak z zveririz. Hem ne sorunlardir bunlar: Toprak, halk diye bir sey yoktur; ulus, belirli bir vergi sistemidir yalnizca; ruh da, tabula rasa*; gerek insanin, toplum insaninin sipsak yapiliverilecegi balmumu... Avrupa uygarligini benimsediniz, bes de kitap okudunuz mu tamamdir... Ne rahatiz simdi! gurur dolu bir huzur var iimizde. Hi bir seyden kuskumuz yok nk, btn sorunlari zdk, imzamizi da bastik altina... Szgelimi, kendini bizim gibi huzura rahata birakmayip bizlerin yce kisiligimizle yetinmedigi, bunlari kendine lk benimsemedigi, bizden daha iyi, daha gzel bir seyler aramak yrekliligini gsterdigi iin kendimize ne byk bir gvenle hasladik Turgenyef'i... Bizden daha iyi ha, aman Allahim! Evrende bizden daha iyi, daha kusursuz ne olabilir? Ama gnn grd Bazarof yznden... Tam bir nihilist oldugu halde huzuru bulamayan, hep bir seyler arayan (soylu bir yregin nitelikleridir bunlar) Bazarof nedeniyle hayli atildi ona. Aslinda *Lat., tabuta rasa: sil bastan. 48 Kuksina yznden -Turgenyef'in Rus gereklerinden ikarip gzlerimizin nne serdigi bu aydin kahramani yznden bile-az papara yemedi. Kadin haklarina karsi durdugunu syleyenler bile ikti... Ama siz nasil isterseniz yle dsnn, gene de bir ilerlemedir bu. Halkin karsisinda uygarligin temsilcileri olarak ylesine bir onbasi kendini begenmisligiyle durusumuz var ki, grmege deger: Ellerimiz kalalarimizda, bakisimiz akmak akmak, kurulduka kuruluyor, yzlerine tkrrcesine bagiriyoruz: Pis kyl, ulus denen sey aslinda bir vergi dagitimindan, geri kafaliliktan baska bir sey degilken ne grenecegim senden? yle ya, geri kafaliliga mi tutsak edecektik kendimizi yani! Ah Tanrim; tam yeri gelmisken... Baylar, bir dakika iin tutalim ki gezimi bitirip yurda dndm. Izninizle bir olay anlatacagim size: Bu sonbahar en ilerici gazetelerden birini almistim elime. Baktim: Moskova'dan bir haber. Baslik syle: Barbarlik kalintilarindan biri daha (Ya da buna benzer br seydi. Ne yazik ki gazete yok yanimda simdi. Anlayacaginiz, ok gl bir baslikti.) Haberde, bu sonbahar Moskova'da bir sabah yayli bir arabanin sokaklarda dolastigindan sz ediliyordu, Arabada zilzurna sarhos, tiril tiril giysili, patan bir kadin varmis; naralar atiyor, bagira agira sarki sylyormus. Arabacinin giysisi de incecikmis; o da sarhosmus, o da bir sarki 49heceliyormus agzinda! At bile kordonluymus. Ama o da sarhos muydu, bilmiyorum. Sarhos olsaydi gerek. patan kadinin elinde, bes-belli, mutlu bir gece geiren yeni evlilerden aldigi kk bir boha varmis. Gelen geene gsteriyormus onu. Bohada, basit halk arasinda devresi gn yeni evlilerin anne babalarina gsterilmesi gelenek olan giysileri varmis tabi. patani grenler katila katila glyormus: Glnmeyecek gibi degilmis dogrusu. Bu grlmemis, hl, uygarligin bunca basarisina karsin gnmze kadar sregelen! barbarliktan byk bir fkeyle, nefretle sz ediyordu gazete. Ne yalan syleyeyim baylar kahkahalarla gldydm bu haberi okuyunca. Ah, ltfen ilkel giyinisi, hafif giysileri, rtleri falan savunuyorum sanmayin. Igren bir seydir bu, delilik, yabaniliktir, slav kokar; biliyorum, itirazim yok. Ama patanin kt bir niyeti yoktu yle bagirip agirirken; tam tersine, aikyrekliliginden, iyiyi, yceyi, Avrupaliligi bilmediginden, yeni gelini yceltmek amaciyle bagirip agiriyordu. Buna glmemistim ben. Birden hanimefendilerimizi, moda dkknlarimizi hatirlamis, ona glmstm. Hi kusku yok ki, uygarlasmis kibar bayanlarimiz annelerine babalarina karsi ince giyimi savunmuyorlar artik; ama, sz gelisi, terziye syle modaya uygun, zarif bir giysi ismarlamalari gerekince de, gzelim Avrupa giysilerinin bilinen yerlerine byk bir ustalikla pamuk koymasini sylyorlar! Niin mi yapiyorlar bunu? Tabi ki gzel olsun diye, gzel pour paraitre.,.* Dahasi var: Onlarin kizlari, okulu yeni bitirmis, on yedi yasindaki bu masum yaratiklar da biliyorlar pamugu, her seyi biliyorlar; onun ne ise yaradigini, zellikle nerelere, bedenin hangi yerlerine konulacagini, hangi amala kullanildigini biliyorlar hep... Glerek, Bu abalar, bu zen, pamukla byltmeye iliskin bilinli zen, diye geiriyordum iimden, daha bir temiz mi sanki, daha bir akillica, daha bir

drst m? Saf bir inanla, bylesinin gerektigi, bylesinin daha iyi, daha drst bir davranis oldugu inanciyle anne babaya gtrlen o sanssiz hafif giysinin kt oldugu sylenemez aslinda!... Allahaskiniza dostlarim, uygarligin bir ilerleme olmadigi, tersine, son zamanlarda Avrupa'da her esit ilerlemenin tepesinde kirbacin, cezaevinin bulundugu zerine bir syleve baslayacagim korkusuna kapilmayin. Bizde uygarligin gerek, olagan gelismenin yasala-riyle barbarca karistirildigini ispata kalkisacagimi da sanmayin. Uygarligin Batida bile ipliginin oktan pazara ikarildigini, ancak varliklilarin (geri herkes ya varliklidir orada, ya da varlikli olmak ister) evet, ancak varlik*Grnmek iin. 51lilarin, sirf paraciklarini kurtarmak iin uygarligi savunduklarini da sylemeyecegim. Insan ruhunun ne tabula rasa, ne de toplum insaninin kalipla dklebilecegi balmumu oldu-gunu da anlatmaya alismayacagim size. Insana nce kisiligin, sonra bilimin, daha sonra da zgr, drst bir yasayisla, ulusal glerine inancin gerekli oldugunu falan da ispata kalkismayacagim. Bizdeki ilericilerin (aslinda ogu ilericilikten ok uzaktir ya neyse...) evet ne diyordum, bizdeki ilericilerin pamugu hi de savunmadiklarini, ince giysiyi oldugu gibi onu da yerden yere vurduklarini bilmedigimi syleyecegimi de dsnmeyin sakin. Hayir, hayir, yalniz bir sey sylemek istiyorum su anda: Haberde hafif giysiler syle bir yerilmekle birakilmiyor, bunun barbarlik oldugu sylenip geilmiyordu. Basit halka zg ulusal barbarligimiz, soylu evrelerimizin Avrupa uygarligina taban tabana zit bir sey olarak seriliyordu gz nne. Edepsizlikti yazida yapilan; yazar, iyi olduklarini syledigi insanlarin aslinda belki de bin kere daha igren, kt olduklarinin farkinda degildi sanki; bizlerin eski kr inanlarimizi, bayagiliklarimizi daha da asirilariyle degistirmekten baska bir sey yapmadigimizi bilmiyor gibi yazmisti yaziyi. Bize zg kkl kr inanlarimiz, bayagiliklarimiz grmezlikten geliniyordu. Halkin nnde, ellerimizi belimize koyup bylesine kurulmanin, stelik yzlerine 52 tkrrcesine konusmanin lemi var mi?... Insanin kendi kusursuzluguna, baskalarini kk grmeye hakki olduguna bylesine inanmasi gerekten de gln, hem ok gln bir seydir! Sonra, bunun inan mi, halki kmseme mi, yoksa Avrupa uygarligi karsisinda duyulan akilsizca, klece bir tapinis mi oldugunu da bilmiyoruz. yle olsa daha da gln olurdu zaten. Ben de ne diye anlattim bunu sanki? Her gn binlercesiyle karsilasiyorsunuzdur. Bagislayin. Ama benim yaptigim da dogru degil! Inanin ki dogru degil yaptigim! Dedelerden torunlara atladim nk hemen. Oysa aradakiler de var. atski'yi* hatirlayin. Saf kurnaz dede de degildir o, elleri belinde dikilip her seye karar veren, kendini begenmis torun da... atski, bizim Rus Avrupa'sinin ok degisik bir tipidir. Rusya'yi da, topragini da seven ama, Incinen duygularina bir kse... arayip bulmasi gerektiginde gene Avrupa'ya giden sevimli, heyecanli bir tiptir. Kisacasi, bir zamanlar ok yararli olmus, ama artik hi bir ise yaramayan bir tip. Bir laf ebesidir o, *Griboyedof'un Akildan Bel adli oyununun kahramani. 53bir palavraci, ama itendir de, bir ise yaramadigina yrekten zlr. Simdi yeni kusakta yeniden dogmustur. Gen glerimize de, onun yeniden ortaya ikacagina da inaniyoruz. Ama Famusof'un balosunda oldugu gibi asiri heyecanli degil de magrur, gl, sevimli, seven bir insan olacaktir artik. Ayrica, incinen duygularina aradigi ksenin Avrupa'da degil, belki de hemen burnunun dibinde oldugunu sezinleyerek, ne yapmasi gerektigi bilincine varip onu yapacaktir. Bakin ne diyecegim: Artik bizde herkesin uygarlik onbasisi olmadigina inandigim gibi, gnmzn yeni insaninin halklastigini da iddia edebilirim. Ama sonra szedecegim bundan. Simdi atski zerine birka szck sylemek istiyorum. Bir seye ermiyor aklim: Biliyorsunuz, zeki bir insandi atski. Nasil olmus da bir is bulamamis kendine bu zeki insan? Bunlar iki kusak is bulamamislardir zaten. Bir gerektir bu, gerege karsi bir sey sylenemez elbette, ama merak edip sorabilir insan. Zeki bir insanin ne zaman, hangi kosullar altinda olursa olsun, kendine bir is bulamamasina aklim ermiyor iste benim. Bu noktanin tartismali oldugunu sylyorlar, ama ben inanmiyorum onun zeki bir insan olduguna. Kisiogluna akil, istedigi bir seye erismesi iin verilmistir. Kilometrelerce yol yrrsn de hi bir seye yaramaz, ama amacina dogru yrrsen yz adim atinca 54 hayli yaklasmis olursun ona. te yandan bir adimda amacina erismek istiyorsan, akil degildir seninki bence. Hatta ehlikeyif derler bylelerine. Zora gelemezler, adim adim yaklasmaya alisik degildirler, bir adimda amaca ulasmayi -ya da uuruma gitmeyi- yeglerler. Bu da bir esit rahatligina dsknlktr. Dogrusu, atski de o zaman yurt disina sivismakla akillilik etti; biraz ge kalsaydi, bati yerine doguda bulurdu kendini... Bizde pek seviyorlar batiyi,-hi degilse- sikistilar mi orada aliyorlar solugu. Bakin, ben de oraya gidiyorum iste. Mais moi c'est autre chose.* Hepsini grdm orada, yani ogunu grdm, o kadar oklar ki, srsne bereket... Incinen duygularina bir kse ariyorlar. yle olmasa bile, bir sey ariyorlar gene de. Famusof'un balosundan sonra atski'lerin kusagi kadinli erkekli oraya dolustular; hem yalniz atski'ler degildi dolusanlar: Moskova toptan gitmisti oraya. Emekli olup, hastaliklardan kurtulmak

iin kaplicalara giden ka tane Repetilof, Skolozub var orada simdi? Natalya Dmitri-yevna kocasiyle oradadir yzde yz. Kontes Hlestova'yi bile her yil gtryorlar oraya. Hatta Moskova'dan da biktilar. Yalnizca Mol-alin yok aralarinda: O baska bir yn tuttu kendine, baba ocaginda kaldi. Anayurduna, *Ama bana gelince is degisir. 55baska bir deyimle, dogup bydg topraklara adadi kendini... O denli ykseldi ki... Famu-sof'u evine bile sokmuyor: Kyden tanisiyoruz canim, kentte selm verilmez bylelerine. Isler arasindan bir is bulmus kendine. Petersburg'da oturuyor... basariya da ulasti. Rusya'yi taniyor, Rusya da onu. Evet, ok iyi taniyor onu Rusya, uzun sre de unutmayacak... Artik susmuyor bile eskisi gibi, tersine, durmadan konusuyor. Kitaplari da dsrmyor elinden... Neyse, birakalim onu simdi. Bizimkilerin Avrupa'da mutlu yasayabilecekleri bir kse bulmak umuduyle oraya gittiklerini sylyordum; dogrusu, orada buradakinden daha mutlu olduklarini saniyordum. Oysa yzlerinde ylesine bir hzn var ki... Zavallilar! O ne huzursuzluk, o ne telstir! Hepsi de ellerinde birer gezi rehberiyle dolasiyorlar. Gittikleri her kentte grlmeye deger diye bilinen yerlere kosuyorlar hemen. Dogrusu, zorunluymuslar, grevleri yle gerektiriyormus gibi, ulusal niteliklerini birakmiyorlar gene de. Rehberde adi geen her sarayi - pencereli olsa bile- grmeden gemiyorlar. Moskova'nin, Petersburg'un en olagan evlerinin tipatip ayni olan vali konaklarinin birini kairmiyorlar; gzlerini alabildigine aip hayranlikla bakiyorlar Rubens'in sigir etine, rehberde yle buyruldugu iin- bunun soylu bir gzellik olduguna inaniyorlar. Rapha 56 el'in Madonna'sina kosuyor, budalaca bir merakla dikiliyorlar karsisinda: Her an bir seyin olacagini, birisinin yerden bitip onlarin hznn, bitkinligini dagitacagini bekliyorlar. Hi bir sey olmayinca da, buna sasarak ayriliyorlar oradan. Bu, grlecek seylerden ok elindeki rehbere bakan; yeni, onun sasirtacak hi bir sey beklemeyen Ingiliz turistlerinin o kendine gven dolu, dogal merakina benzemez. Ingilizler rehberde dogru bilgi verilip verilmedigine bakarlar yalnizca; sz konusu tasin agirliginin, yksekliginin rehberde sylendigi kadar olup olmadigiyle ilgilenirler... Hayir, bizim merakimizda tuhaf, sinirli, tutkulu bir sey vardir. Hi bir zaman hi bir seyin olmayacagina kesinlikle inaniriz -ilk sinek yanimizdan uup geinceye kadar tabi-; bir sinek utu mu ha basladi ha baslayacak diye sabirsizlaniriz... Akli basinda insanlardan sz ediyorum burada elbette. tekileri ne dsnelim: Tanri korur ylelerini her zaman. Oraya btn btn yerlesmis, ana dillerini unutmaya, Katolik papazlarini dinlemeye baslayanlari da birakalim bir yana. Ne var ki, hepsi zerine birden sunu syleyebilirim: Eydkunen'e ayak basar basmaz, sahibini yitiren kk kpeklere benziyoruz hemen. Bunlari sakadan yazdigimi saniyorsunuzdur Tanri bilir. Birilerini suladigim kanisindasinizdir belki de. Gnmzde toplumumuzun bunca sorunu varken siz ekip 57Avrupa'ya gidiyorsunuz! Kyl sorunu halledilmeye alisiliyor, siz Avrupa'da yasiyorsunuz! falan filan... Ah, hayir, hayir, hi de byle bir sey demek istemiyorum. Baskalarini sulamak bana mi kalmis? Bilirim haddimi ben. Hem kimi, niin sulayacagim? Bir grev verilse bize, seve seve yapariz, ama yok, vermiyorlar. Biz olmadan da pekl yapiliyor her sey. Bos yer yok, isler tutulu. Durup dururken ne diye gidip burnumuzu sokalim? Grdnz m deyimi? Burunlarini sokmayacaklarmis... Ezbere biliriz bu szleri. Ama nedir bu? Nerelere geldim ben byle? Avrupa'daki Ruslari nasil tanimisim bu kadar? Eydkunen'e yaklasiyoruz daha... Sahi, getik Eydkunen'i. Aslinda Berlin'i de, Dresden'i de, Kln' de, hepsini getik. Dogrusunu sylemek gerekirse hl trendeyim; ama Eydkunen degil artik nmzdeki kent, Arkelin'e yaklasiyoruz, Fransa sinirindayiz. Ah, ya Paris, evet ya Paris, ondan da sz edecektim biraz, unuttum! Bizim Rus Avrupa'si ok derin dsncelere daldirdi beni. Ama Avrupa Avrupa'sina konuk giden bir insan iin bagislanabilecek bir sutur bu. zr dilemeye de gelmez ya aslinda. Gereksiz bir blmd bu nk. 58 DRDNC BLM Simdi de, geziye ikanlar iin gerekli olan Fransiz'da mantik yoktur sznn, gerek olup olmadigi zerine son dsncelerBizim kompartimana henz gelen drt yeni yolcuyu -drd de Fransiz'di- tepeden tirnaga szerken soruyordum kendi kendime: Yok canim, niin mantiksiz olsun Fransiz'lar? Arkelin'den yeni kalkmistik. Oradaki gmrk grevlilerini saymazsak, anayurtlarinda karsilastigim ilk Fransiz'lar bunlardi. Gmrk grevlileri son derece kibar davranmislardi yol61culara, abucak bitirmislerdi islerini. Glmseyerek girmistim trene. Sekiz kisilik kompartimanda Arkelin'e kadar iki kisi yolculuk etmis-tik. Ben, bir de alakgnll, temiz yrekli, orta yasli bir Isvireli. ok iyi bir yol arkadasiydi Isvireli, iki saat durmadan ene almistik. Ama alti kisi olmustuk simdi kompartimanda. Yeni yol arkadaslarimizin gelmesiyle, benim Isvirelinin birden susmasi pek sasirtti beni. Yarida kesilen konusmamiza devam etmek istediysem de, isteksiz, kisa cevaplarla geistirdi sorularimi; basini evirip pencereden disari bakti bir sre, sonra Almanca gezi rehberini ikardi, okumaya daldi. Ben de ilgilenmedim onunla daha; sessizce, yeni yol arkadaslarimizi incelemeye koyuldum. Tuhaf insanlardi bunlar. Esyalari filan yoktu, yolculuga ikmisa da benzemiyorlardi hi. Yolcu olduklarini belli edecek ne bir anta vardi yanlarinda, ne de giyinisleri uzaktan yakindan andiriyordu yolcu giyinisini. zerlerinde, bizim emirerlerinin, ya da orta halli ky toprak sahiplerinin usaklarinin giydiklerinden pek az iyi durumda, eski psk ceketler vardi. Drdnn de

gmlegi kirli mi kirliydi. Pek parlak renkli kravatlari da pisti. Birinin boynunda ipek bir esarp artigi vardi. On bes yil araliksiz takila ta-kila sahibinin boynundan neredeyse yarim kilo yag emmis esarplardandi bu. Ayni adamin Kolunda da, findik byklgnde sahte pirlan62 ta tasli kol dgmeleri vardi. Gelgelelim, pek bir kuruluyorlardi adamlar. Drd de hemen hemen ayni yaslardaydi -otuz bes yaslarinda gsteriyorlardi- yzden benzemedikleri halde, son derece andiriyorlardi birbirlerini. Bitkin grnyorlardi. Hepsinin de -birbirinin ayni- bilinen o Fransiz sakali vardi. Bunlarin, felegin emberinden gemis insanlardan olduklari, uzun yillar boyunca kendilerine -tatsiz da olsa- aliskan birer insan dis grns edindikleri belliydi. Ayrica, birbirleriyle tanisiyorlar gibi de gelmisti bana; ama aralarinda bir szck olsun konustular mi, hatirlamiyorum. Bize, yani Isvireliyle bana bakmak istemiyorlardi sanki. Umursamaz tavirlarla islik alarak yerlerine oturduktan sonra, ilgisiz, -ama inatla- pencereden disari bakmaya baslamislardi. Ben de bir sigara yakmis, -can sikintisindan- onlari incelemeye koyulmustum. Dogrusu, bir soru kurcaliyordu kafami: Neyin nesidir bunlar acaba? diye soruyordum kendi kendime. Isi desem, isi degildiler, burjuvaya da benzemiyorlardi pek, Sakin emekli asker, a la demi solde* ya da bunun gibi bir sey olmasinlar? Aslinda yle uzun uzun ilgilenemedim onlarla. On dakika sonra bir istasyonda durdu tren,dr*Fransa'da I. imparatorluk subayi olup, Restorasyon dneminde aiga alinan subaylara verilen ad. 63d de kalkip, kompartimanin kapisini hizla arparak iktilar. Biz yolumuza devam ettik. Oralarda trenler pek beklemiyor istasyonlarda; iki, bilemediniz dakika durup kalkiyorlar. Yolculuk sikici olmuyor bu yzden, yani gidecegi yere abuk variyor insan. Yalniz kaldigimizda Isvireli hemen kapadi rehberini, yanina koydu, glmseyerek bakti yzme. Konusmamiza devam etmek istedigi belliydi. Yzne merakla bakarak, - Adamlarin yolculugu pek kisa srd -diye basladim. - O kadardir yolculuklari zaten. - Taniyor musunuz onlari? - Onlar mi?... Polistiler... Sasirmistim. - Nasil? -dedim-. Ne polisi? - Basbayagi bildigimiz polis... Anlamadiginizi sezinlemistim zaten. - Yani... asit mi demek istiyorsunuz? Hl inanamiyordum. - Evet. Bizim iin bindiler trene. - Emin misiniz? - Elbette! Ilk gelisim degildir bu. Daha gmrkte, pasaportlarimiza bakarlarken gsterdiler bizi onlara, adimizi falan sylediler. Bizimle biraz yolculuk etmek iin bindiler trene. - Bizi orada grdkten sonra bir de kom64 partimanimizda yolculuk etmeleri ne diye gerekti? Daha istasyonda gstermisler bizi onlara, yle sylyorsunuz. - Ancak adimizi, soyadlimizi bildirdiler. Oysa yetmez bu. Ama simdi en kk ayrintilarimiza varincaya kadar taniyorlar, biliyorlar bizi: Yzlerimizi, giysilerimizi, esyalarimizi, kisacasi, her seyimizi... Sizin kol dgmelerinizi grdler. Sigara paketinizi ikardiniz, onu da grdler. Anlayacaginiz, kk ayrintilarin hepsini biliyorlar simdi. Paris'te kaybolabilirsiniz ortadan, adinizi degistirebilirsiniz. -Kusku e-dilecek bir insansaniz tabi-. Iste bu ayrintilar sizi bulmalarina yardim edebilir o durumda. Bu bilgilerin hepsini indikleri istasyondan telle bildirecekler Paris'e. Gerekli yerde ne olur ne olmaz diye saklayacaklar bu bilgileri orada. Ayrica, otel yneticileri de, otellerinde kalan yabancilarin en kk ayrintilarini bildirmek zorundadirlar polise. Saskinligim gememisti hl. - Peki ama bir kisi yetmiyor muydu da drt kisi geldiler? -diye sordum. - ok boldurlar burada onlar. Bugn yabanci az galiba, ok olsaydi her kompartimana dagilirlardi. - Insaf edin yani siz de, baslarini evirip yznze bile bakmadilar adamlar. Disari baktilar hep. - Merak etmeyin, her seyi grmsler65dir... Bizim iin gelip oturdular buraya nk. Ah iste -diye geirdim iimden-, kimi mantik yoktur Fransiz'da der; kimi asit oldugunu syler. Isvireliye yan gzle kuskulu kuskulu bakarak (utanarak itiraf ediyorum bunu) syle geirdim iimden: Asil asit olan sensin galiba canim; iyi numara yapiyorsun.Ama inanin ki bir an kapildim kuskuya, hemen geti. Tuhaftir ama elden ne gelir; dsnceler kendiliginden geliyor insanin aklina... Isvirelinin syledigi yalan degildi. Indigim otelde en kk ayrintilarina kadar her seyimi hemen not edip gereken yere bildirdiler. Ayrintilarla ufak tefek seylerin not edilmesi sirasinda insan, otelde kaldigi srece

attigi her adimin, her hareketinin titizlikle izlenecegi duygusuna kapilabilir. Ne var ki, birinci keresinde pek sikistirmadilar beni, syle stnkr yazdilar. Otel defterinde sorulan sorulari saymiyorum tabi, kimin nesi oldugunuz, nereden geldiginiz, niin geldiginiz, nasil geldiginiz, vb. sorulur bu defterlerde; her soruya cevap vermek zorundasiniz. Ama, sekiz gnlgne Londra'ya gidip dndgmde, nce kaldigim Hotel Coquillier'de yer bulamayinca kaldigim otelde ok daha iten davrandilar bana. Hotel des Empereus'du adi. Her bakimdan geleneklere daha bir bagli grnyordu. Otel sahibiyle karisi ok iyi insanlardi. Ikisi de yasliydi. Son derece kibardilar. Msterilerine 66 karsi olaganst iyi davraniyorlardi. Otele geldigim gnn aksami otel sahibinin karisi koridorda yakaladi beni, yazihaneye buyur etti. Kocasi da oradaydi; ama oteli yasli kadinin ynettigi belliydi. Kibarca, - Bagislayin -diye basladi-, bazi bilgiler gerek bize de... - Vermistim ya istediginiz bilgileri... pasaportum sizde. - yle ama... votre tat?* Bu votre tat? dedikleri ok karisik bir seydir bence, hi bir zaman gitmemistir hosuma. Ama ne syleyebilirim? Gezmen desem, ok soyut bir szck bu. Homme de lettres** de basit kaiyor. Otel sahibinin karisi, - Iyisi mi propritaire*** yazin -dedi-, bildiginiz gibi doldurun. En iyisi yle. Kocasi onayladi: - Ah, evet, en iyisi bu. - Oldu. Simdi de Paris'e niin geldiginizi syleyin. - Geziye iktim, bir sre kalacagim. *Durumunuz ? **Edebiyat adami. ***Mlk sahibi. 67- Him... evet,pour voir Paris* Boyunuzu syler misiniz msy? - Nasil yani? - Boyunuzu bilmiyor musunuz? - Gryorsunuz, orta boyluyum. - Evet msy, orta boylusunuz... Ama daha bir ayrintili syleseniz iyi olacak... Bence... yle saniyorum ki... Yasli kadin, ne syleyecegini bilmeden devam ediyor, bir yandan da bakisiyle kocasina onun bu konuda ne dsndgn soruyordu. Kocasi, boyumu gz karari ltkten sonra, - Asagi yukari benimki kadar -dedi. - Ne iin gerekli size bu? -diye sordum. Yasli kadin deftere boyumu yazarken, - Ah, dedi, ok ge-rek-li. Gerekli szcgn kibarca uzatmisti. Devam etti: - Simdi, msy, salarinizi syleyin, Sari... him... olduka aik sari... Salarimin rengini de yazdi deftere. Sonra kalemi masaya birakip ayaga kalkti; dudaklarinda son derece sevimli bir glmseme, yanima gelirken, - Suraya gelin ltfen msy -dedi-. Iki adim yaklasin pencereye. Gzlerinizin rengine bakmam gerek. Him... aik kahverengi... *Paris'i grmek iin. 68 Gene kocasina bakarak, onun dsncesini sordu. Birbirini ok sevdikleri belliydi. Kocasi, asiri ilgili, hatta telsli, - Daha ok griye aliyor -dedi. Kasimin zerini gstererek karisina gz kirpti. - Voil.* Neyi gsterdigini anlamistim hemen. Alnimda kk bir yara izi vardir; karisinin bu kk belirtiyi de not etmesini istiyordu. Sinav sona erince yasli kadina, - Simdi de ben sorayim izninizle -dedim-, gerekten istiyorlar mi sizden bu bilgileri? - Ah, msy, ok ge-rek-li bu!... Kocasi basini evet anlamina sallayarak, pek inandirici bir sesle, - yle, msy! -diye dogruladi. - Ama Htel Coquillire'de sormadilar bana bunlari. Yasli kadin kesin, - Olamaz -dedi-. Baslari belya girer sonra. Haberiniz olmadan lp bimislerdir sizi. Yzde yz not etmislerdir her seyinizi, yzde yz. Biz msterilerimize karsi iten, aik yrek-liyizdir; akraba gibi yasariz onlarla. Siz de seveceksiniz bizi. Greceksiniz...

Kocasi atildi heyecanla, - Evet msy!... *Iste. 69Yasli adam duygulanmisti. Sonra onlari tanidigim kadariyle,son derece drst, sevimli bir kari kocaydi bunlar. A-ma ge-rek-li szcgn hi de zr dileme, ya da durumu hafifletme anlamina kullanmiyorlardi. Bu szck zorunluluk anlami tasiyordu onlarca; kendilerinin dsnceleriyle de asagi yukari uyusan bir zorunluluk... Paris'teydim iste. 70 BESINCI BLM VaalEvet, Paris'teyim iste... Ama size zellikle Paris zerine ok sey anlatacagimi sanmayin sakin. Hem sanirim, onun zerine Rusa o denli ok sey okumussunuzdur ki, bikmissinizdir artik. Sonra, siz de bulundunuz orada, belki de benden ok daha iyi grdnz her seyini. Sunu da syleyeyim, yurt disindayken rehberle dolasmaktan da, geziye ikmis bir insanin uy73masi gereken yasalara, zorunluluklara uymaktan da son derece nefret ederim. Bu yzden bazi yerlerde ylesine seyleri grmeden getim ki, sylemesi bile ayip. Paris'te de oldu kairdigim seyler. Sylemeyecegim bunlarin neler oldugunu, ama yalnizca sunu syleyecegim: Bir sifat buldum ben Paris'e, bunun yerinde bir sifat oldugunu savunmaya da hazirim. Yeryznde en drst, en erdemli kent Paris'tir. O ne dzendir yle! O ne usluluktur! Iliskiler kesin izgilerle belirlenmis, saglam temeller zerine oturtulmustur. Her seyin gvenligi saglanmis, benzerlerinden ayrilmistir. Insanlar rahat, son derece mutlu yasiyorlar orada! Rahat, mutlu olduklarina kendilerini inandirmislar da... Bundan tesi yok. Ama yle olduguna inanmiyorsunuz siz; abarttigimi, kt yurtseverligimin etkisinde kalarak iftira ettigimi, byle bir seyin olamayacagini haykiriyorsunuz. Ama hak verin dostlarim: Notlarimin daha birinci blmnde uyarmistim sizi; belki de korkun seyler uyduracagimi, samalayacagimi sylemistim. Neyse, birakin beni de devam edeyim. Ayrica, yalan sylesem bile, bunu, dogru syledigime yrekten inanarak syleyecegimi de biliyorsunuz. Bence yeter de artar bile bu kadari. Hadi serbest birakin beni artik. Evet, pek ilgin bir kent Paris. O ne konfor, -rahat yasamaya hakki olanlar iin- o ne 74 rahatlik yle! O ne dzen, sonra o ne -nasil demeli- dzen huzuru yle! Dnp dolasip dzene geliyorum hep. Dogrusu, biraz daha ileri gitseler, bir buuk milyonluk Paris, sessizlige, dzene bogulmus Alman kasabalarina, szgelimi Heidelberg'e dnecek. Olacagina bakin... Heidelberg'in byg olamaz mi sanki? O ne dzene giris! Yanlis anlamayin beni. Hi nemi olmayan-szn gelisi tabi-dis dzen degil bu yalnizca; iten, ruhtan gelen byk bir dzen. Paris -isteyerek sanki- daraliyor, seve seve klyor, glmseyerek bzlyor. Bu konuda -szgelimi- Londra ok gerilerde kalir! Topu topu sekiz gn kaldim Londra'da; bu kent -hi degilse distan- parlak birtakim grnmleri olan, apaik, plani dzensiz bir kent izlenimi birakti bellegimde. Her seyi ylesine byk, birbirinden ylesine kesin zelliklerle ayrilmis ki! Bu ayriligin iinde kolayca aldanabilir bile insan. Her degisiklik, her ayri zellik, hemen yanindaki karsitiyle pek bir uzlasmis, anlasmis, el ele yryorlar. Birbirlerine karsit olduklari halde silip atmiyor biri tekini. Her biri inatla savunuyor kendini -ilk bakista anlasiliyor bu- bildigi gibi yasiyor. Birinin tekine karistigi, engel olmaya alistigi yok. Ama te yandan ayni inati, bagnaz, hatta eskimis savas orada da srp gidiyor. Batida filizlenen hep beraber yasama, bir topluluk yaratip karincalar gibi rgtlenme 75dsncesini yok etmeye ynelen savastir bu. Birbirini yememek iin karincalara benzemeyi bile gze alan dsnceyi ortadan kaldirmak iin srdrlmektedir bu savas! te yandan, Paris'te olan sey orada da gze arpmaktadir: Umutsuzlugun dogurdugu, statuquo'dan ayrilmamaya duyulan ayni ilgin z'em orada da vardir; tm isteklerini, umutlarini etle koparip atmak iinden, gelecegini -belki en ilericileri-ninkinde bile inancin eksik oldugu gelecegini- lanetlemek, Vaal'e* tapmak... Szcklerin parlakligi heyecanlandirmasin sizi: Ancak nde gelen, dsnebilen insanlarin ruhunda bilinli olarak grlr btn bunlar; toplumun byk kalabaliginin atilimlarindaysa bilinsizdirler, igdseldirler. Szgelisi Paris'te burjuva, bunun byle gerektigine bilinli olarak inanir, pek de hosuna gider inanmak; hatta bunun byle gerektiginden kusku ederseniz dver sizi. Kendine olan btn gvenine karsin, hl bir seyden korktugu iin dver. Geri ayni durum Londra'da da var, ama grnm ok daha engin, ok daha ezicidir orada! Dis grnste bile ayrilir Paris'ten Londra. Gece gndz kaynasip duran o deniz gibi usuz bucaksiz kent, makinelerin ugultusu, evlerin *Eski Filistinlilerin, Finikelilerin, Suriyelilerin dilinde Hkmdar, Efendi anlamina gelen bu szck Incil'de bu uluslarin Tanrisi anlamina kullanilir. 76 damlarina (neredeyse altlarina da) dsenen o demirler, o gzpeklilik, beceriklilik, aslinda burjuva dzeninin dorugu olan grnsteki o karisiklik, suyu zehirli akan o Thames, taskmr dumani ykl o hava, o grkemli parlak kentin, Whitechapel gibi o korkun kseleri -halk yari iplak, a, yabandir oralarda-,

milyonlarca insaniyle, dnyanin her yerine uzanan ticaret kollariyle City, piril piril saray, evrensel sergi... Gerekten de grmeye deger bir sergi bu. Dnyanin drt bir ksesinden bunca insani buraya toplayip tek bir sr yapan ulu gc hissediyorsunuz burada; yce dsnceler geliyor akliniza; burada amaca oktan varildigini, utkunun, grkemin burada oldugunu hissediyorsunuz. Hatta, bir seyden korkmaya basliyorsunuz sanki. Istediginiz kadar ileri dsnceli olun, gene de bir korku dolduruyor iinizi. Erisilen lk bu olmasin sakin? diye geiriyorsunuz iinizden. Son bu degil mi acaba? Incil'de sz edilen tek bir sr bu olmasin? Bunu geregin kendi sayip artik susmak gerekmiyor mu acaba? Btn bunlar ylesine grkemli, ylesine utku dolu, ylesine gururludur ki, solugunuz kesilmeye baslar. Dnyanin her yanindan buraya sessizce akan milyonlarca insana -bu kocaman sarayda uslu uslu, grltsz, inatla toplanan bu insanlarin hepsinin dsncesi aynidir- evet, bu milyonlarca insana bakarken, 77burada son ve kesin bir seyin gereklestigini hissediyorsunuz. Incil'den bir sahnedir bu sanki, Babil'i hatirlatir size, Apokalypsis'te anlatilan mucizelerden biri gzler nnde gereklesiyor sanirsiniz. Teslim olmamak, grdklerinizin yarattigi izlenime boyun egmemek, gerege tutsak olmamak, Vaal'e tapmamak, szn kisasi, nnzdekileri iinizde yasattiginiz lk diye bellememek iin yzyillar boyunca dallanip budaklanmis, glenmis bir ruhsal direncin gerektigini hissediyorsunuz... Ama Sama bunlar -diyeceksiniz-, sinir bozuklugunun dogurdugu bir sayiklama, abartma. Hi kimsenin aldirdigi yoktur buna, lk diye benimsedigi de... Hem sonra, alikla klelik ktdr daima; karsit dsnceyi, kuskuyu iten ie en iyi krkleyen onlardir. Oysa, zevk iin gezip tozan karni tok, sirti pek beyler elbette Apokalypsis'te anlatilan mucizelerin gereklestigini hayal edebilirler; olaylari byterek, heyecanlanmak iin grdkleri her seyden gl duygular ikararak sinirlerini yatistirabilirler elbette... O zaman syle cevap veririm size: - Pekl, tutalim ki dekordu beni etkileyen.Ama bu byk dekoru yaratan ruhun ne denli magrur, ne denli gl oldugunu grseydiniz; onun, zaferine, stnlgne ne denli gururla inandigina tanik olsaydiniz rpertirdi sizi bu gurur, inat, krlk. Bu magrur ruhun 78 tutsagi insanlar iin yreginiz sizlardi. Bylesine bir byklgn, egemen ruhun bylesine sonsuz gururunun, bu ruhun yarattiklarinin bylesine grkemli sonunun karsisinda ogu zaman a bir ruh da donakalir, durulur, boyun eger; kurtulusu ikide, uarilikta arar, sonra bunun byle olmasi gerektigine inanmaya baslar. Gerek, agirligini koyar ortaya, toplum duygusuzlasir, uyusur insanlar; kuskuculuk dogsa bile, karamsar bir kuskuculuktur bu, kurtulusu nefretle anarak arayan bir kuskuculuk. Oysa Londra'da insanlar, ayikken, dnyanin hi bir yerinde gremeyeceginiz kadar kalabalik, degisik bir durumda ikarlar karsiniza. ok sey anlattilar bana bu konuda. Szgelimi, cumartesi geceleri yarim milyon isi, ocuklariyle beraber sokaklara dklr, kentin bazi blmlerinde toplanip sabahin besine kadar eglenirmis, yani hayvanlar gibi yer ier, geen haftanin acisini ikarirmis. Btn bir hafta agir kosullar altinda alisarak, kfrederek biriktirdikleri paranin hepsini alip gtrrms bu eglenceler. Kasap, bakkal dkknlarinda ularina gazli bez sarili kocaman mesaleler yaniyor byle geceler; sokak isil isil oluyor. Bu beyaz zenciler iin balo veriliyor sanki. Halk aik gazinolarda, sokak ortalarinda toplaniyor. Yiyip iiyorlar. Meyhaneler saraylar gibi donatilmistir. Herkes zilzurna sarhostur, ama nese yoktur bu sarhoslukta; hznl, agir, 79tuhaf kaacak derecede sessiz bir sarhosluk... Size elem veren bu kuskulu sessizligi arada bir kfrler, kanli dvsler bozuyor ancak. Herkes kr ktk sarhos olmak, her seyi unutmak iin birbiriyle yaris ediyor.. Kadinlar da kocalarindan geri kalmiyorlar, onlarla beraber itike iiyorlar; ocuklarsa annelerinin, babalarinin arasinda yerlerde yuvarlanip duruyorlar. Byle bir gece saat ikide yolumu yitirdim de, binlerce kederli sarhosun arasinda, isaretle yolu sorarak -Ingilizce bir tek szck bilmiyorum nk- uzun sre dolastim durdum. En sonunda buldum yolumu, ama grdklerimin etkisinden gn kurtulamadim. Halk her yerde halktir; ama burada her sey ylesine byk, ylesine aik seik ki, o ana kadar ancak hayal ettiginiz seyi dokunarak hissediyorsunuz sanki. Halk degildir asil grdgnz burada, bilincin kiskirtilarak, dzenli, uysalca yitirilisini gryorsunuz. Btn bunlara bakarak, bu toplumun daha uzun sre yasayamayacagini; onlara palmiye dali, beyaz giysi vermeyi kesmelerinin yakin oldugunu sezinliyor, hissediyorsunuz. Kendileri de biliyor bunu zaten, birtakim yeralti rgtleriyle lerini aliyorlar toplumdan... Bir insanin bu esit rgtlere girecek kadar aptal olmasina sasiyoruz biz; bunda bizim toplum dzenimizden bir kais, inati, bilinsiz bir uzaklasma oldugunu anlayamiyoruz da onun iin sasiyo80 ruz. Kurtulus adina, ne pahasina olursa olsun, bizden nefretle, korkuyla bir kopustur bu. Insanoglunun sleninden kovulan, yapayalniz birakilan bu milyonlarca insan, agabeylerinin onlari attiklari topragin altindaki karanlikta birbirlerini ezerek, el yordamiyle bulduklari birtakim kapilari aliyor, kapkaranlik yerin altinda havasizliktan bogulmamak iin bir ikis deligi ariyorlar. Kendini bulmak, her seyden -insanliktan bilekurtulmak iin son bir abadir bu. Kendini bulmak, bizlerin yaninda olmamak iin... Londra'da bu kalabaliga benzeyen -gene bylesine ok, Londra'dan baska hi bir yerde gremeyeceginiz- bir sey daha grdm. Esyalar falan da pek bir degisik burada. Londra'ya gidip de, gece hi degilse bir kere Hay-

market'e ikmayan olmaz. Kentin, geceleri bazi sokaklarinda binlerce genel kadinin kaynastigi bir blmdr burasi. Sokaklar, bizde artik hi bir anlami olmayan gazli mesalelerle aydinlatilir. Aynalarla, altinla donatilmis gzkamastirici gazinolar vardir her adim basi. Igne atsaniz yere dsmez bu gazinolarda. Bu kalabaliga girmek bile korkun bir seydir. Tuhaftir da bu kalabalik. Ileri gemis kocakarilar da, karsilarinda insanin arpilmis gibi du-ralayacagi dilberler de omuz omuzadir bu kalabalikta. Gzellikte Ingiliz kadinlariyle boy lsebilecek kadin var midir bilmem... Hepsi 81sokaklara dolusmustur. Yaya kaldirima sigmaz da sokaga tasarlar. Av pesindedirler; karsilarina ikan her erkege rezilce saldirirlar. En pahalisindan piril piril giysilerle eski psk, yamali giysiler de, genligin diriligiyle yasliligin pr-smslg de yanyanadir burada. Bu korkun kalabalikta sarhos bir serseriyle, soylu aileden gelen bir zengin kucak kucagadir. Kfrler, kavgalar, bagirip agirmalar duyulur bir yandan; te yandan rkek bir dilber, insanin iini giciklayan fisiltili bir sesle akilli uslu konusur. Hem bazen ne gzeller oluyor aralarinda! Yz sanki ini mrekkebiyle izilmis dilberler... Hatirliyorum, bir Casinoya girmistim bir gece. Grltl bir mzik tirmaliyordu kulaklari; dans ediyorlardi. ok kalabalikti iersi. Salonun, odalarin dsenisi son derece gzeldi. Ne var ki hzn, neseliyken de birakmiyor Ingiliz'leri; pek bir cidd hatta asik yzl dans ediyorlar. Figr yapmalari yasak sanki. Yukarda, balkonda bir kiz ilisti gzme, oldugum yerde dondum kaldim bir an: mrmde bylesine soylu bir gzellik grmemistim. Kk bir masada gen bir adamla oturuyordu. Delikanlinin, gazinolara pek ugramayan zengin bir centilmen oldugu belliydi. Kizin pesinde uzun sre kosmustu belki de; en sonunda burada grsmeye karar vermislerdi... ok az konusuyordu gen adam; konusmasi da kesik kesikti. Asil sylemek istedigini syleyemiyor82 du sanki. Sik sik susuyorlar, uzun sre hi konusmuyorlardi. Kiz da pek bir durgundu. Yz izgileri kibar, zarifti; gzel, biraz magrur bakisinda gizli, mahzun, hatta dsnceli, kederli bir sey vardi. Yanilmiyorsam veremliydi. Bu mutsuz kadinlar kalabaligindan ycelerdeydi o, yzde yz ycelerdeydi: Insanin yz bir sey ifade ederse, kesinlikle sylyorum bunu... Gen adamin ismarladigi cin'i iiyordu. En sonunda kalkti gen adam, kizin elini sikti, ayrildilar. Adam ikip gitti gazinodan; kiz da -soluk yanaklarinda ikinin olusturdugu pembelik- yrd, msteri avina ikmis kadinlarin arasina karisti. Haymarket'de, kck kizlarini ise getiren anneler grdm. Daha on, on iki yasinda kiz ocuklari kolunuza yapisiyor, onunla beraber gitmeniz iin yalvariyor size. Hatirliyorum, bir gn sokakta, kalabaligin arasinda en ok alti yasinda bir kiz ocugu grdm. stnde yirtik pirtik bir entari vardi. Yalinayakti. Bitkin, perisandi. Entarisinin yirtik yerlerinden gzken bedeni yer yer morluklarla kapliydi. Akli basinda degildi sanki; gidecek bir yeri yokmus gibi yryor, yrrken -Tanri bilir neden- bir saga bir sola yalpa vuruyordu. Belki de ati karni. Hi kimsenin basini evirip baktigi yoktu ona. Ama beni asil sasirtan, kizin yzndeki sonsuz hzn, umutsuzluktu. Bylesine kk bir yanagin bu denli nefretle, bu denli umutsuzluk83la dolu oldugunu grmek pek tuhaf, korkun bir seydi. Sari salari darmadaginikti, basini, derin dsncelere dalmis gibi bir o yana bir bu yana salliyordu. Ciliz kollarini yrrken iki yana aiyor, birtakim hareketler yapiyordu onlarla; sonra birden iplak ggsne bastiriyordu... Durup yarim siling verdim ona. Gms parayi aldi, gzlerimin iine yaban, rkek bir merakla bakti, sonra ansizin dnp -parayi geri alacagimdan korktugu iin olacak- var gcyle kamaya basladi. Kim ne derse desin, ilgin seyler bunlar... Gene bir gece, bu. dsms kadinlar, eglenceye dalmis insanlar kalabaligi arasinda, kalabaligi aceleyle yarip gemeye alisan bir kadin durdurdu beni. Siyahlara brnmst; basinda, yznn yarisindan ogunu rten bir sapka vardi; yzn iyice grmedim bile. Yalniz gzlerimin iine diktigi bakisini hatirliyorum. Kirik dkk bir Fransizcayla bir seyler syledi, anlayamadim ne dedigini. Kk bir kgit sikistirdi elime, hizla uzaklasti yanimdan. Bir gazinonun penceresinden sokaga dsen isikta baktim kgida: Drt kse, burus burus bir kgit parasiydi bu. Basimevinde basilmis; bir yznde, Crois-tu cela?* yaziyordu; teki yznde Ben, kisioglu iin dirildim, onun iin yasiyorum... gibi bilinen *Buna inaniyor musunuz? 84 birka dize. Kabul edin, bu da olduka ilgin bir sey. Sonra grendim: Burnunu her yere sokan, yorulmak bilmez inati bir Katolik propagandasiymis bu. Kh byle kgitlar dagitiliyormus sokaklarda; kh, Incil'den, kutsal kitaplardan blmler alinarak hazirlanmis kitaplar... Bedava dagitiyorlarmis onlari, zorla veri-yorlarmis insana, sokakta gelip eline sikistirip kaiyorlarmis. Bu isi yapan erkekli kadinli binlerce kisi varmis. Ustaca yrtlen kurnaz bir propaganda bu. Katolik papazlari, yoksul isilerin acinacak durumdaki ailelerini kendileri arayip bulur, bu ailelerin iine girerler. Szgelimi, rutubetten vicik vicik dsemeye serili pili pirtinin iinde yatan bir hasta bulur. Hastanin aliktan, soguktan yabanilesmis ocuklari da, a - ogunlukla sarhos- karisi da evresinde toplanmislardir. Papaz hepsinin karnini doyurur, giydirir onlari, odalarinin sobasina odun alir, sonra hastayla ilgilenmeye baslar, il getirir ona; ailenin yakin dostu olur, en sonunda da hepsini Katolik yapar. Ne var ki, hasta iyilestikten sonra tekme tokat kovuldugu da olur. Ama yilmaz o, baskalarini aramaya koyulur. Oradan da kovulsa, gene katlanir, ama sonunda dsrr agina bir aileyi. Ingiliz papazlari yoksullarla

ilgilenmiyorlar. Onlari kiliseye bile almiyorlar, oturacaklari kanepenin kirasini verecek paralari yoktur nk. Nikh kiymak hayli pahaliya patladigi iin isilerin 85-genel olarak yoksullarin hepsinin- evliligi yasa disidir. Sirasi gelmisken syleyeyim: Bu kocalarin ogunlugu karilarini pek kt dvyorlar; sakatliyorlar onlari, ateste iyice kizdirdiklari ocak demirleriyle oralarini buralarini dagliyorlar. Ocak demirini kullanmayani pek azdir. Gazetelere geen aile kavgalarinda, yaralama ya da ldrme olaylarinda ocak demirinin adi daima geer. ocuklar daha bymeden ikarlar evden, kalabaliga karisir, ana babalarinin yanina bir daha dnmezler. Ingiliz papazlari, piskoposlari magrur, magrur olduklari kadarda zengindirler. Ekmek elden su glden, bey gibi yasar; gnlleri rahat, semir-dike semirirler. Pek alimlidirlar. Bilgilidirler de. Drstlklerine gurur dolu, cidd bir inanlari vardir. Krsye ikip durgun, kesin bir dille dinsel gtler vermeye, gbek baglamaya, yalniz zenginler iin yasamaya hakki oldugundan kuskusu yoktur hi birinin. Zenginlerin, varliklilarin dinidir bu; saklamiyorlar da yle oldugunu. Hi degilse akillica, gizli kapakli yani olmayan bir davranis... Kendilerine kr krne inanan bu din profesrlerinin pek degisik bir eglenceleri var: Misyonerlik diyorlar adina. Yeryzn karis karis dolasiyor, bir vahsyi hak yoluna getirmek iin Afrika'nin balta girmemis ormanlarina daliyorlar. Gelgelelim Londra'da, onlara verecek paralari olmadigini bildikleri milyonlarca vahsyi gr86 mezlikten geliyorlar. Ne var ki zengin Ingiliz' ler, para babalari pek baglidirlar dinlerine. Karamsar, kskn, degisik bir dindarliktir bu, Ingiliz ozanlar, tasradaki Protestan papazlarinin yzyillik inarlarla, saksilarla evrili evlerinin gzelligini, papazlarin tertemiz karilarini, mavi gzl sarisin kizlarinin soylu gzelligini vmeyi yzyillardan beri pek benimsemislerdir nedense. Ama gece sona erip de gndz olunca ayni magrur, atik kasli ruh gene geriyor kanatlarini byk kentin zerine. Gece olup bitenler de endiselendirmiyor onu, gndz evresinde grdkleri de. Vaal hkmn srdryor, kendisine boyun egilmesini bile istemiyor, gcnden kuskusu yok nk. Kendine gveni sonsuzdur. Sirf basindan savmak iin, bir dzen sadakasi veriyor sakin, kmser bir tavirla. Bu yzden, kendine gvenini sarsmak imknsizdir. Szgelimi Paris'te yaptiklari gibi, hayatin vahs, kuskulu, endise verici bazi yanlarini saklamiyor kendinden Vaal. Yoksulluk, istirap, toplumun homurdanmasi, kafasizlasmasi hi mi hi telslandirmiyor onu. Btn bu kusku verici, kt grnmlerin onun yanibasinda, aiktan aiga yasamasina -onlari kmseyerek- izin veriyor. Parisli gibi dleke istirap ekmiyor. Her seyin yolunda olduguna kendi kendini zorla inandirmaya alismiyor. Uykusunu bos yere kairmama87lan iin -Paris'te yaptiklari gibi- yoksullari uzak yerlere saklamiyor. Parisli -zerine ge!en avcilardan saklanmak isteyen devekusu gibi- basini kuma sokmayi pek sever. Paris'te... Ama ne yapiyorum ben? Paris'e gelmedim ki daha!... Tanrim, ne zaman alisacagim bir seyi syle sirasiyle anlatmaya?... 88 ALTINCI BLM Burjuva zerineNiin burada hep siner bu; niin ufalanmak birbirine girercesine sikismak, sessizce ortadan yok olmak ister. Yokum ben, yeryznde yokum; bir kseye sindim, saklandim, ltfen geip gidin beni grmeden, farketmeyin beni, farketseniz bile, grmezlikten gelin ltfen, basinizi evirip gein!... 91- Peki ya, kimden sz ediyorsunuz byle? Kimdir sinen? - Kim olacak, burjuva. - Insaf siz de yani! Kraldir o, her seydir, le tiers-etat c'est tout,* siz de gelmis, siner diyorsunuz! - Evet, efendim, peki niin imparator Napolyon'un arkasina saklandi yleyse? Eskiden pek sevdigi o parlak szckleri niin unuttu millet meclisinde? Gemiste olan bir sey kendisine hatirlatildiginda niin hi bir seyi hatirlamaya yanasmiyor, kolunu salliyor? Baskalari onun yaninda bir seyi isteme yrekliligini gsterdiginde niin telsa kapiliyor, etekleri tutusuyor? Akilsizligindan, budalalik edip bir sey istediginde niin hemen rperiyor, tvbe etmeye basliyor? Tanrim! Ne yaptim ben byle? Sonra da, suunu bagislatmak iin uzun sre alisip abaliyor... Niin, insanin yzne bakarken syle sylemek istiyor sanki, Bugn kk bir dkknda bir seyler yapiyorum iste, Tanri izin verirse yarin da ufak tefek bir seyler yaparim; ama brs gn, yce Tanrim kismet ederse... Dnyaligimi bir ayak nce syle gzelce koysam bir yana, sonrada aprs moi le dLuge.** Niin yoksullarin hepsini bir yere yigdi da, lkede yoksulTiers-etat her seydir. **Benden sonra tufan. 92 luk diye bir seyin olmadigina inandirmaya alisiyor herkesi? Beylik edebiyatla niin yetiniyor? Dergilerinin parayla satin alinmis olmadiklarina kendini inandirmayi niin ylesine ok istiyor? Ispiyonlara bu kadar ok para harcamaya niin razi oluyor? Meksika bilim gezisine karsi bir szck syleme yrekliligini niin gsteremiyor? Niin tiyatro oyunlarinda kocalari hep soylu, varlikli gsteriyorlar da, karilarinin sevgililerini

ylesine baldiriiplak, yersiz yurtsuz, himayesiz? Ya bir yerde tezghtardirlar, ya da aliktan solugu kokan sanatkr.... Evli kadinlarin, kocalarina sadik, yrekten bagli olduklarini, tiyatro salonlarindaki mutlu, parlak yasayisin devam ettigini, pot-aufeu'nun* hl en soylu ateste kaynadigini, sa taranisinin da, insanoglunun dsnebilecegi en iyi biim oldugunu niin saniyor? Bu sa biimi konusunda karar kendiliginden, hi grsmesiz, ylesine kesin verilmistir ki, bulvarlardan perdeleri inik paytonlar pespese getikleri, ilgin ihtiyalarin giderilebilecegi yerlere adim basi rastlandigi, kocalarinin ceplerine gre kadinlarin giysileri ok ok pahali oldugu halde, verilmistir karar bir kere, kime ne? Peki ama niin byledir bu? ok kolay: yle olmasa, karar kesin olmasa en iyiye, en stne henz varilmadigi, Paris'in henz dnyanin cenneti *Sebzeli, etli bir Fransiz yemegi. 93olmadigi dsnlebilirdi sonra: baskaca bir seyin daha istenebilecegi, burjuvanin da, savundugu, herkesi sokmaya alistigi dzeni begenmedigi gelebilirdi akla; toplumda, dzeltilmesi gereken aksakliklarin oldugunu syleyecek ikabilirdi. Kimse farkina varmasin diye -Tanri korusun byle bir felketten- izrne-sindeki delikleri iste bunun iin mrekkeple boyuyor burjuva! Bayanlarsa konfet yiyor, kiritiyorlar yalnizca. yle ki, Petersburg'un bazi blmlerinde Rus hanimefendileri de -onlari lesiye kiskandiklarindan- gzel, ince ayaklarini gsteriyor, bulvarlarda son derece zarif hareketlerle eteklerini kaldiriyorlar. Mutluluk iin daha ne ister kisioglu? Bugnk kosullar altinda Kadin, Kocasi ve Sevgilisi gibi roman adlarinin olamayacaginin nedeni de budur iste; nk sevgili yoktur, olamazda; Paris'te bunlar-sevgililer-denizde kum gibi olsa (aslinda belki daha da okturlar) gene de yoktur byle bir sey, olamaz da; karar yle verilmistir nk bir kere, nk her sey soyluluktan piril piril parlamaktadir. yle olmasi, parlamasi da gerekir zaten. Gece on bire kadar Pale-Royal'deki saraya bakinca heyecandan gzleri yasarir insanin. Binlerce koca, karilariyle kolkola dolasirlar orada; fiskiyenin sesi duyulur; terbiyeli, sevimli ocuklari kosup oynarlar evrelerinde; fiskiyenin sesi duyulur; tekdze hisirtisi Heidelberg'i, huzur dolu. 94 lmsz bir seyi hatirlatir. Hem bir fiskiye yoktur Paris'te hisirdayan. oktur bu fiskiyeler, hepsi de ayni hisirtiyi ikarir; huzur verir insana bu hisirti, yregini hafifletir. Paris'te bir gereksinmedir erdem, bitmek bilmeyen bir gereksinme. Gnmzde cidd, agirbaslidir Fransiz; sik sik duygulanir bile. yle ki, hl bir seyden korkmasini anlayamiyorum. Jacgues Bonhomme'nin* ylesine para dktg, Fransa'da gelistike gelisen gloire militaire'ye** karsin, hl korkmalari sasilasi seydir. Parisli, pazarlik etmeyi pek ok seviyor; ne var ki, pazarlik ederken de, dkkninda sizi soyup sogana evirirken de kr amaciyle degil -oysa eskiden byleymis- erdeminden, en kutsal bir gereksinmesinden yapiyor bunu. Dnyalik biriktirmek, elden geldigince ok mal sahibi olmak... Simdi Parislinin kitabinda ahlk kurallarinin oturdugu temel bunlardir. Aslinda eskiden de byleydi, ama simdi, gnmzde -nasil sylemeli- ulu bir kutsallik havasi vardir bunda. Eskiden, sayilari az da olsa, paradan baska birka seyin daha nemi vardi; yle ki, parasiz, ama bazi zellikleri o-lan bir insan da biraz saygi grebilirdi; oysa simdi adam yerine koymuyorlar parasi olma*Bu ad, Fransa'da, toprak sahibi anlamina kullanilir. **Asker zafer. 95yani. Gnmzde ceplerini doldurmali insan, olabildigince ok mal sahibi olmali ki saygi grmeyi umabilsin evresinden. Yoksa yalniz evresinden degil, kendinden bile saygi bekleyemez kendine. Parisli, ceplerinin bos oldugunu ' biliyorsa, kendi kendine deger vermez; hem kalbinin sesini dinleyerek, bile bile, inanarak deger vermez, kendi kendini adam yerine koymaz. Paraniz varsa -yalniz paranizin olmasi yeter buna- akil almaz seyler yapmaniza izin verirler. Zavalli Sokrat aptal, aptal oldugu kadar da zararli bir palavracidir; bu nedenle yalnizca tiyatroda saygi duyulur ona; nk burjuva erdeme tiyatroda saygi gstermeyi nedense pek seviyor hl. ok tuhaftir bu burjuva denilen insan. Paranin en yce erdem, kisioglunun grevi oldugunu aik aik syler, te yandan da soylulugun dorugunda grr kendini. Btn Fransiz'larin dis grns sasilacak derecede soyludur. z babasini size metelige satacak kadar st bozuk bir Fransiz bile o anda -babasini satarken- ylesine gsterislidir ki, ne syleyeceginizi, nasil davranacaginizi sasirirsiniz. Bir sey almak iin bir dkkna girin, tezghtarlarin en acemisinin, en degersizinin bile soylulugu karsisinda ezilirsiniz. Bizim Mihaylovski tiyatrosunda subdit superflu* modelligi yapan *Gereksiz incelik. 96 tezghtarlarin ta kendileridir bunlar. Bir tuhaf olmussunuzdur, tezghtara karsi sulu hissedersiniz kendinizi nedense. Szgelimi on frank harcamak niyetiyle girmissinizdir dkkna, oysa lord Devonsir gibi karsilamislardir sizi. iiniz sizlar; lord Devonsir falan olmadiginizi, kendi halinde, basit bir insan, geziye ikmis bir insan oldugunuzu, topu topu on franklik bir sey almak iin dkkna girdiginizi sylemek, anlatmak istersiniz. Gelgelelim, gzlerinin ii glen, ruhu tertemiz delikanli -ylesine soylu bir grns vardir ki, kendinizi bir alak sanirsiniz karsisinda!- evet, bu temiz yzl, piril piril delikanli on bin franklik esyalari sermeye koyulur nnze. Bir anda tezghin zerini doldurmustur sizin iin. Zavalliya ne ok is ikardiginizi dsnrsnz yzne bakarak. Benden sonra btn bunlari toplamak iin kim bilir ne kadar ugrasa-cak?

diye geirirsiniz iinizden Bet suratinizla, bunca kusurunuzla, cebinizde o igren on frankiniz, bylesine bir markiyi rahatsiz ettiginiz iin kizarsiniz kendi kendinize... Hem orada, tezghin nnde geer btn bu dsnceler aklinizdan, kendinizi kk grmeye baslarsiniz. O anda cebinizde niin daha ok degil de ancak yz frank olduguna zlrsnz, kaderinize ksersiniz. Bakisinizla zr dileyerek ikarip tezghin stne atarsiniz yz frankinizi. Gelgelelim nemsiz yz frankinizin 97karsiligi olan mali yce gnlllkle sararlar size; verdiginiz huzursuzlugu, neden oldugunuz telsi bagislarlar. Siz de bir an nce oradan toz olmaya alisirsiniz. Otel odaniza gelince, on frank yerine yz frank harcadiginiza pek sasarsiniz. Bulvarlari arsinlarken, ya da byk tuhafiye magazalarinin ylesine ok oldugu Rue Vivienne'de dolasirken kendi kendime dsnmsmdr ka kere: Bizim Rus hanimefendilerini salacaksin buraya... Neler yapacaklarini Ovlof, Tambovsk -daha birka tasra- ilinin tezghtarlari, dkkn sahipleri ok daha iyi bilirler... Ruslar, dkkna girdiklerinde denizde kum onlarda para izlenimi birakmayi pek severler nedense. Ne var ki, Ingiliz kadinlari gibi utanmaz, sikilmaz yaratiklar da vardir yeryznde. Bir Adonis'inya da Wilhem Tell'in onlar iin dkkndaki btn mallari getirip tezghin zerine yigmalarindan mahcup olmak syle dursun, bir de -ah, korkun bir seydir bu!- evet bir de, on frankik iin pazarliga girmeleri yok mudur... Ama.Wilhem Tell de bos degildir hani: cn almasini bilir; bin bes yz franklik degersiz bir sal iin on iki bin frank alarak kibarca soyar onu; ama ylesine kibardir ki bunu yaparken, beriki seve seve verir parayi, glmseyerek ikar dkkndan. Buna karsin, burjuva erisilmez soyluluga tutkundur. Tiyatroda yalniz drst, rnek insan-lar gstermelisiniz ona. Gustav piril piril par98 lamalidir soyluluktan; burjuva da duygulanir, aglar karsisinda. Erisilmez soyluluk olmazsa rahat uyuyamaz bile. Bin bes yz yerine on iki bin frank almasina gelince, bu grevidir onun: Erdeminden almistir. Hirsizlik igren bir seydir, alakliktir; krektir cezasi. ok seyi bagislamaya hazirdir burjuva, ama hirsizligi dnyada bagislamaz; siz ya da ocuklariniz aliktan lseniz bile almaya hakkiniz yoktur. Ama erdeminizden aliyorsaniz akan sular durur tabi; yrekten bagislarlar sizi o zaman. Faire fortune* istiyorsunuz demektir, mal sahibi olmaya alisiyorsunuz; yani doganin yasasina uyuyor, insanlik grevinizi yapiyorsunuz. Bu nedenle ceza yasalarinda irkin amala -yani bir para ekmek bulmak iin- yapilan hirsizlikla yce erdem iin yapilan hirsizlik kesin izgilerle ayrilmistir birbirinden. Sonuncusunun hi bir cezasi yoktur, tesvik bile edilir, inanilmayacak derecede de rgtlenmistir. Peki ama niin -dnp dolasip ayni soruya geliyorum gene-, evet niin hl bir seyden korkuyor gibidir burjuva, iinde byk bir kusku vardir sanki? Nedir onu huzursuz eden? Yazarlar, palavracilar mi? Sanmam, istese bir tekmede hepsinin tozunu atar nk. Sagduyunun delilleri mi? Ama biliyorsunuz, sagduyu gerege yenilmistir; dahasi var, sagduyulu, *Zengin olmak. 99bilgili insanlarin kendileri de simdi sagduyunun delili diye bir seyin olamayacagi, aslinda sagduyu diye bir seyin olmadigi grsn savunuyorlar. Soyut mantigin insan yaradilisina uymadigini; Ivan'larin, Petrof'larin, Gustav'la-rin mantiginin yasadigini; katiksiz sagduyunun hi bir zaman var olmadigini, bunun on sekizinci yzyilin tutarsiz, asilsiz bir uydurmasi oldugunu sylyorlar. Kimden korkuyor yleyse? Isilerden mi? Ama isiler de ruh ynnden birer zel mlkdrler. Btn emelleri mal mlk sahibi olmak, elden geldigince ok para biriktirmektir. Dogal zellikleri budur. Kolay kolay kazanilmaz doga! zellik dedigimiz sey. Yz yillar boyunca egitilmenin, yugrulmanin sonunda elde edilir. Kisinin ulusal zellikleri degismez yle kolayca; kisi ruhuna, kanma islemis, yz yillardan beri edindigi aliskanliklari kolay kolay birakamaz. Toprak sahiplerinden mi korkuyor yleyse? Olamaz. Fransiz toprak sahipleri byk zel mlk sahibidirler, hem varlikli hem de kafasiz; yani zel mlkten yana olanlarin hayal ettikleri en iyi, en gzel mlk sahibi. Komnistlerden mi yoksa? Sosyalistlerden mi? Dogrusu, zamaninda hayli palazlanmisti bunlar. Burjuva, ruhunun derinliklerinde kmsyor onlari, kmsyor, a-ma gene de korkuyor. Evet, bunlardan korkuyor iste hl. Oysa ne var korkacak? yle ya, Abb Sieyes nl elestiri kitabinda burjuva100 nin her sey oldugunu syledi nasil olsa... Tiers-tat dedikleri nedir? Hi bir sey. Ne olabilir? Her sey. Onun dedigi gibi de oldu. O zaman sylenenlerden bir tek bu szler gereklesti, yalniz onlar kaldilar. Sieyes'in szlerinden sonra sylenenlerin hepsi sabun kpg gibi yok olup gittigi halde burjuva hl inanmiyor sanki. Gerekten de: Hemen ondan sonra Liberte, galit, franternit* iln ettiler. ok hos. Nedir libert? zgrlk. Ne zgrlg? Herkese, yasalar erevesi iinde her istedigini yapabilmesi iin esit hak. Her istedigini ne zaman yapabilir insan? Milyonlari olunca. zgrlk herkese birer milyon veriyor mu? Hayir. Milyonu olmayan insan nedir? Milyonu olmayan insan, her istedigini yapan degil, her istenenin yapildigi insandir. Ne anlam ikiyor bundan? Su anlam ikiyor. zgrlkten baska bir esitlik daha vardir. Yasalar nnde esitlik. Yasalar nndeki bu esitlik zerine sylenebilecek tek sey sudur: Bu esitligin simdiki durumu her Fransiz iin yzkarasidir. Ne kaliyor geriye? Kardeslik. Bu ok nemlidir iste, dogrusunu sylemek gerekirse Batida

karsilasilan en byk engel de budur. Batili, kardeslikten insanligi ileri gtren en yce, en byk g diye sz eder; ama, gerekte kardeslik diye bir sey yoksa, *zgrlk, esitlik, kardeslik. 101onu hi bir yerde bulamayacagini anlayamiyor. Ne yapmali? Ne pahasina olursa olsun, kardesligi kurmali nce. Ama bakiyorsunuz, kardeslik kurulacak bir sey degil; nk kendiliginden dogar o, doganin kendinde bulunur. Oysa Fransiz'larin, daha dogrusu, genel olarak batililarin yaradilisinda kardeslik duygusu grlmemistir; kisisel bir baslangi, bir kendini koruyus vardir onda; bir ykselme istegi, herkesten baska olma tutkusu, kendine her seyden, herkesten ok deger verme vardir bu yaradilista. Kendine bylesine deger veren insanda kardeslik duygusunun bulunmamasi dogaldir elbette. Neden mi? nk kardeslikte, gerek kardeslikte ayri kisilik yoktur. Ben yoktur, kisi kendisiyle esdegerde olan teki insanlarla kisisel hakki iin cenklesme-lidir; bu teki insanlarda da kendiliklerinden, bu hak isteyen kisilige, bu Ben'e gelmeli, o daha istemeden, onu kendileriyle esdegerli, esit hakli saymalidirlar. Dnyadaki her sey kadar deger vermelidirler ona. Ayrica, bu bas-kaldiran, hakkini isteyen kisilik her seyden nce kendinin Ben'i olmalidir; btn varligini topluma adamali, karsilik olarak hakkini istemedigi gibi, bu hakkini hi bir kosul ne srmeden vermelidir. Oysa batili, byle bir seye alisik degildir: Savasla almaktan yanadir istedigini, hakkini savunur, pay/asmak ister... bu nedenle de kardeslik dogmuyor iste. Degise102 bilirler elbette! Ama binlerce yilda olur ancak byle bir degisiklik; nk gereklesebilme-leri iin, bu esit dsncelerin nce kisinin kanina, iligine islemesi gerekir. Ne demek istiyorsun yani -diyorsunuz bana-, mutlu olmasi iin insanin kisiligi mi olmamalidir? insanin kurtulusu kisiliginin olmamasinda midir? Hayir, hayir, tam tersine; degil kisiligi olmamak, kisilik sahibi olmalidir insan mutlu olmasi iin, hem de simdi Batida belirlenenden ok daha yksek bir kisiligi olmalidir. Anlatayim: Kisinin, tm varligiyle kendini topluma seve seve, bilinli olarak, gnlden adamasi -bence- kisiligin son derece gelistigine, ok gl olduguna, hi bir etkeni umursamadigina delildir. Baskalari ugruna canini gnll vermek iin armiha, atese yrmek ancak kisiligin alabildigine gl, gelismis olmasi durumunda gereklesecek bir davranistir Kisilik olmak hakkindan en kk bir kuskusu kal-mamis gelismis bir kisilik -baskalari da onun gibi olsun mutluluga ersin diye-, kisiligini topluma adamaktan baska bir sey yapamaz zaten. Doganin yasasidir bu. Olagan her insanin yaradilisinda vardir ayni sey. Ama ince bir iplik vardir burada; kopmasiyle her seyin bir anda atirdamasina, param para olmasina neden olabilecek incecik bir iplik. Evet: Bunu yaparken kck de olsa, kisisel bir ikar beklemek felket getirir. Szgelimi: Her se103yimle insanliga adiyorum kendimi; yleyse tamamen, ikar gzetmeden, kendimi adiyorum topluma, toplum da kendini bana adamali dsncesini aklin ucundan geirmeden adamaliyim kendimi, Insan kendini yle adamali ki, her seyini vermeli, hatta buna karsilik ona hi bir sey verilmemesini, hi kimsenin onun iin zarara ugramamasini istemeli. Nasil olur bu? Iyi ama, beyaz ayiyi aklina getirmemeye benzer bu. Kendi kendinize sz verin beyaz ayiyi dsnmeyeceginize, yere batasica, inadina her an gelir akliniza.. Ne yapmali yleyse? Hi bir sey yapilamaz.. Bunun kendiliginden olmasi, kisinin yaradilisinda bulunmasi gerekir. Btn ulusun ruhunda filizlenmeli; kisacasi, kardeslik duygusu, sevgi olmali ulusun yaradilisinda... sevmeli. Kisi kendiliginden ynelmeli kardeslige; iindeki bir gbirlige, uzlasmaya itmeli onu. Hem ulusunun yzyillar boyu ektigi acilara, benligine sinmis karacahillige, barbarliga karsin itmeli onu bu g; yzyillar boyu ekilen klelige, baska budunlarin saldirilarina karsin... Szn kisasi, kardeslik gereksinmesi kisinin yaradilisinda olmali, onunla beraber gelmeli dnyaya; ya da aglar boyu benimsemeli onu, iine sindirmeli. Kardeslik dedigimiz bu kavrami nasil aiklayabiliriz? Syle: Ayri her kisilik hi bir zorlama olmadan, hi bir ikar gzetmeden syle demeli topluma: Birlik oldu104 gumuz zaman glyzdr ancak; gerekliysem size, btn varligimla, her seyimle alin beni; yasalarinizi yayarken beni dsnmeyin, hi tasa etmeyin beni, her hakkimi size veriyorum, istediginiz gibi kullanin beni ltfen. Her seyimi size vermek, sizi iyi grmek benim iin mutluluklarin en bygdr. Yeter ki siz yasatin kardesligi, ben seve seve yok olurum. te yandan, toplum da syle sylemelidir: Sen gereginden ok veriyorsun bize. Verdigini almamak hakkimiz da yok, bunun seni mutlu ettigini sylyorsun nk, ama senin mutlulugun iin yregimiz devamli sizliyorken ne yapabiliriz baska... Sen de bizim her seyimizi al. Elden geldigince zgr olman iin alisacagiz var gcmzle. Istedigin gibi yasamak olanagini verecegiz sana. Artik hi bir seyden, insanlardan da, dogadan da korkma. Hepimiz ar-kandayiz.Gven dolu bir gelecek veriyoruz sana. Her an senin iin alisip didinecegiz; kardesiz nk, hepimiz kardesiniz. Hem okuz, hem gl. Iin rahat olsun, yrekli ol, hi birseyden korkma, bize gven. Bundan sonra paylasilacak bir sey kalmaz ortada tabi, her sey kendiliginden paylasilir. Birbirinizi severseniz kolaylikla ulasirsiniz amaca. Aslinda, olmayacak bir sey, bir topidir bu elbette, baylar! Her sey mantiga degil duyguya, yaradilisa dayaniyor nk. Mantik 705iin bir klmedir bile. Siz ne dersiniz? topi degil midir bu?

Peki ama, batililarda kardeslik duygusu yoksa; bu duygunun yerini bencillik, ikarcilik almissa; insanlar orada kisisel haklari iin elde kili, kiyasiya dvsyorlarsa, sosyalistler ne yapsin? Kardesligin olmadigini grnce, insanlari kardeslige agirmakla basliyorlar ise tabi. nce kardesligi kurmak istiyorlar. Kuzu kizartmasi yapmak iin nce kuzu olmali ortada. Ama yok kuzu, yani kardeslige yatkin yaradilis yok, kardeslige kendiliginden ynelen, kardeslige inanan yaradilis yok! Umutsuzluga kapilan sosyalistler bu kez gelecekteki kardesligi vmeye basliyorlar. Elde edilecek yararlari uzunluk, agirlik llerini kullanarak anlatiyorlar; dil dkyor, gretiyor, bu kardeslikten kimin ne kadar yarar saglayacagini, kimin ne kadar kazanacagini, kime ne grev dstgn anlatiyorlar. Elde edilecek dnya nimetlerini sayiyorlar bir bir. Bunlardan kimin ne kadar alacagini, bu nimetlerden topluma kimin ne kadar verecegini belirliyorlar. Peki ama, nceden her sey paylasilmissa, kimin ne kadar yarar hakedecegi nceden belir-lenmisse kardeslikten sz edilebilir mi burada? Dahasi var, bir parolalari vardi: Birimiz hepimiz iin, hepimiz birimiz iin. Geri herkesin bildigi bir kitaptan oldugu gibi alinmistir bu parola ya, gene de bundan daha iyisi buluna106 mazdi. Gelgelelim, bu parolayi yaymaya baslamalarinin zerinden alti ay gememisti ki, kardesligin kurucusu Cabet'i* yargi nne ikardilar kardesler. Dolasan sylentilere bakilirsa, Fourier'ciler sermayelerinden dokuz bin frangi ekmisler; te yandan, kardesligi kurmaya alisiyorlarmis hl. Olmuyor tabi. Hi kusku yok ki, kardeslik iinde olmasa bile, mantigin kabul ettigi temeller zerine kurulmus bir toplumda yasamak hos bir seydir, ekicidir; yani, senden yalnizca alisman, bir de dsnce birligi istendigi, buna karsilik geleceginin garanti edildigi zaman hosuna gider bu. Ama gene bir sorun ikiyor karsimiza burada: yle anlasiliyor ki, kisinin her seyini garanti ediyorlar, onu yedirip iireceklerini, ona is bulacaklarini vaat ediyorlar; btn bunlara karsilik da toplumun mutlulugu iin kisisel zgrlgnden kk bir damla istiyorlar ondan, ok ok kck... Hayir, kisioglu bu hesaplarin iinde yasamak istemez kisisel zgrlgnden bir damlacik bile vermek agir gelir ona. Aptalligindan, bunu cezaevi hayatina benzetir; kendi basina yasamanin daha iyi oldugunu, nk o zaman zgrlgnn tmne sahip oldugunu syler. Oysa zgrken dverler onu, is vermezler ona, aliktan lr; zgrlk diye bir *Cabet Etlerine (1788-1856). Fransiz topik sosyalisti. Icaria'ya Gezi adli kitabin yazan. 107seyi yoktur; gelgelelim gene de zgrlgnn her seyden tatli oldugunu sanir garip adam. Burada sosyalistlerin yapabilecegi tek sey kaliyor tabi: Ona bir aptal oldugunu, henz olgunlasmadigini, ikarinin nerede oldugunu anlayamadigini sylemek; dilsiz, degersiz bir karincanin bile ondan akilli oldugunu, nk karinca yuvasinda btn karincalarin mutlu, tok oldugunu, her karincanin grevini bildigini, kisioglunun bundan bile ok uzak oldugunu haykirmak yzne... Baska bir deyisle: Sosyalizm bir gn gereklesebilecek olsa bile, Fransa'da olamaz bu, baska bir lkede gereklesir. Iste, umutsuzlugun son kertesinde syle bagiriyorlar bu kez sosyalistler: Libert, galite fraternit OU MORT* Buna sylenecek bir sey yok artik. Alabildigine srdryor burjuva yenilmezligini. Burjuva yenilmezligini srdryorsa, Sieyes'in syledigi ikmis demektir, noktasi noktasina, kesinlikle ikmis demektir. Peki neden huzursuz yleyse burjuva? Neden siniyor, korkuyor? Ona karsi duran her sey yenilmis, dagilip yok olmustur. Eskiden, szgelimi Louis Philippe zamaninda hi de bu kadar huzursuz degildi burjuva, korkmuyordu da. Oysa o zaman da oydu iktidarda olan. Evet, *Ya zgrlk, esitlik, kardeslik, ya lm. 108 henz savasiyordu o zamanlar; dsmanlari oldugunu sezinlemis, haziran barikatlarinda tfekle, kilila son dersi veriyordu onlara. Savasin sonunda burjuva bir de bakti ki, yeryznde yalniz o var; ondan iyi hi bir sey yok. Kendisinin lk oldugunu grd brden. Eskiden oldugu gibi, kendisinin lk olduguna insanlari inandirmaya alismasi gerekmiyordu artik; dnyanin karsisina en gzel, en kusursuz olarak grkemle, gururla dikilmeliydi. Ne derseniz deyin, rahat bir durum degildir bu. III. Napolon kurtardi onu. Gkten iner gibi ikti ortaya, ikmazdan tek kurtulus gibi, zamanin tek olanagi gibi... O gnden bu gne bir eli yagda bir eli baldadir burjuvanin, bu bollugun cretini de ok pahali dyor; her seyden korkuyor; ulasmadigi bir seyi kalmadigi iin korkuyor zellikle. Elde etmedigi bir sey kalmayinca, her seyi kaybetmek agir gelmeye baslar kisiogluna. Bundan su anlam ikiyor dostlarim, kim en ok korkuyorsa her seyden, o en varliklidir, en rahattir. Glmeyin ltfen. Gnmzde burjuva yle degil midir? 109YEDINCI BLM Bir nceki blmn devamiPeki niin bu kadar ok usak var burjuva iinde, hem ylesine soylu grns varken hepsinin? Ltfen sulamayin beni; abarttigimi, iftira ettigimi, nefretimden byle syledigimi haykirmayin. Neden, kimden, niin nefret edeyim? Basbayagi, ok usak var aralarinda, gerektir bu. Usaklik giderek daha bir islemektedir burjuvanin iine; giderek de daha 113ok erdem sayilmaktadir. Bu gnn kosullari altinda byle olmasi zorunludur zaten. Olagan bir sey. Bunun asil nedeni de, evet asil nedeni de yaradilisin yardim etmesidir. Artik bazi seylerden, szgelimi burjuva arasinda dogustan bir casuslugun ok yaygin oldugundan da sz etmiyorum. Benim kisisel grsm sudur:

Casuslugun - basit bir casuslugun degil, usta bir casuslugun, bilimsel yanlari olan, sanat derecesine varmis, yetenek isteyen bir casuslugun-Fransa'da olaganst bir gelisme gstermesi, Fransiz'larin dogustan usak olmalarindan ileri gelmektedir. Zengin olmayan yalniz o ise, yalniz o on bin franga sevgilisinin mektubunu satmaya, durumdan sevgilisinin kocasini haberdar etmeye hazir degilse, yce soylulugu nerededir Gustav'in? Belki bytyorum bunu, belki de birtakim gereklere dayanarak konusuyorum. Fransiz' lar, devlet byklerinin gzne girmekte kiyasiya yarisiyorlar birbirleriyle; usaklik ediyorlar onlara. Hem o anda bir ikar gzetmeden, bir dl beklemeden-dn-yapiyorlar bunu; deftere yazdiriyorlar. Fransa'da sik sik olan hkmet degisikliklerinden bir sey, bir yer kapmaya alisan binlerce insani dsnn... Ne tuhaf, aki! almaz seyler yaptiklarini, bunu kendilerinin de itiraf ettiklerini hatirlarsiniz. Barbie'nin* buna *Henry Barbie (1805 -1882) Fransiz ozani. 114 deggin dizelerinden birini hatirlayin yeter...Bir gn sokak kahvelerinden birinde temmuz tarihli bir gazete geti elime. Baktim: Vichy' den mektuplar. Imparator Vichy'deydi o zaman; saraylilar da tabi; atli, paytonlu gezilere ikiliyordu. Gazetenin muhabiri tek tek anlatiyordu bunlari. Syle basliyordu: stn yetenekli binici oktur bizde. Bunlarin en ustasinin, en yeteneklisinin kim oldugunu biliyorsunuz tabi. Yce imparatorumuz, saraylilarla birlikte at gezintisine ikiyor her gn... Gazeteci, imparatorun stn niteliklerini vebilirdi elbette. Onun zeksini, ynetimdeki byklgn, meziyetlerini vb. gklere ikarabilirdi. O zaman numara yaptigini kimse syleyemezdi ona. Bizde, gnmzn bazi dergi yazarlarinin yaptigi gibi, Ben byle dsnyorum... o kadar diye yapistiriverirdi nk cevabi. Sizin de syleyecek bir sznz kalmazdi. Unutmayin: Korkusu yoktur adamin; agzinizi bir anda tikayacak cevabi hazirdadir. Dsnce ve vicdan zgrlg, en basta gelen, en nemli zgrlktr bu. Ama szn ettigim olayda ne cevap verebilir size bu gazeteci ? nk gerekleri umursamamistir adam, doganin yasalarini ayak altina almistir; hem bilerek yapmistir bunu. Peki ama niyeti nedir? yle ya, inanan ikmayacaktir ona nasil olsa. Binici de okumayacaktir bunu yzde yz. 115Okuyacak olsa bile ne ikar? Bu correspon-danceyi yazan kk adam da, yaziyi yayinlayan gazetenin sahibi de, yneticileri de, imparatora Fransa'nin en iyi binicisi unvaninin hi de gerekli olmadigini dsnmeyecek kadar aptal miydilar? Onun bu yasta, bir ayagi ukurdayken, bu nvaninin sahibi olmayi hi mi hi beklemedigini; onu, Fransa'nin en usta binicisi kendisi olduguna inandirmaya kalkissalar bile buna inanmayacagini -son derece zeki bir insan oldugunu sylyorlar nk- nasil anlayamadilar? Hayir efendim baska bir hesap var burada: Varsin gerekle taban tabana zit olsun, gln olsun, varsin imparator kendi de nefretle, tiksintiyle karsilasin bunu, kmsemeyerek glmsesin, hi nemi yoktur btn bunlarin; yce imparator kr krne bir baglilik grecekti ya burada; klece, dsncesizce, delice bir ayaklara kapanis grecekti ya, nemli olan budur. Simdi siz karar verin: Ulusun ruhunda olmasaydi bu, bylesine asagilik bir yaltaklanis olagan, hatta ahlka uygun, her gn grlebilecek olaylardan sayilmasaydi, Paris'te ikan bu gazetede byle bir habere yer verilebilir miydi? Fransa'dan baska dnyanin neresinde karsilasabilirsiniz bylesine bir yaltaklanisla? Ulusun ruhundan sz ediyorum, nk btn btn bagimsiz olmayan bes gazetenin disinda hemen hepsi ayni seylerden dem vuruyor. 116 Bir gn bir tabldottaydim. Fransa'da degil, Italya'da oldu bu olay; ama ok Fransiz vardi masada. Garibaldi'den* konusuluyordu. O gnler her yerde Garibaldi'den konusuluyordu zaten. Aspromonte olayindan iki hafta nceydi. Konusma pek bir esrarli oluyordu tabi: Bazilari susuyor, dsncelerini aiga vurmak istemiyor; bazilariysa basini salliyordu. Hemen herkesin Garibaldi'nin tehlikeli, hatta ilgin bir ise kalkistigi grsnde birlestigi belliydi. Ama hi kimse aik aik sylemiyordu bunu, nk Garibaldi herkesten ylesine stn bir insandi ki, asiri derecede tehlikeli gzken bir sey bile olagan gzkebilirdi onda. Yavas yavas Garibaldi'nin kisiligine geildi. Onun zelliklerini saymaya basladilar. Italyan kahraman iin ok gzel seyler sylyorlardi. Bir Fransiz yksek sesle, - Yalniz bir seyi almiyor aklim -dedi. Otuz yaslarinda, temiz pak bir genti bu. Her Fransiz'in yzndeki, insanin canini sikan o olaganst soyluluk onun yznde de vardi. - Yalniz bir seyi ok sasirtiyor beni! -diye devam etti. Herkes merakla ona dnmst tabi. *Giuseppe Garibaldi (1807-1882). nl Italyan halk kahramani. 1849'da yenilip Kuzey Amerika'ya kati. 1862'de Roma'yi almak iin Aspromonte'de savasirken tutsak edildi. 117Garibaidi'nin bu yeni zelligi herkes iin ilgi ekici olmak zorundaydi. - 1860 yilinda bir ara sinirsiz, kontrolsuz bir yetkiyle ynetti Napoli'yi- Hazinenin yirmi milyonu onun elindeydi! Hi kimseye de hesap vermiyordu! Isteseydi, istedigi kadarini ayirip saklayabilirdi bu paranin, hi kimse de sormazdi ona parayi ne yaptigini! Ama saklamadi, paranin son kurusuna kadar verdi hesabini. Inanilmayacak bir sey bu! Yirmi milyon franktan sz ederken gzlerinin ii bile parliyordu.

Garibaldi iin her sey sylenebilir elbette. Ama onun adini devlet kasasindan para yrten sahtekrlarinkiyle beraber anmak... evet ancak bir Fransiz'in yapabilecegi bir seydir bu. Hem ne itendi, safti bunu sylerken! Itenlik her seyin, gerek vicdan sezisinden yoksun olmanin bile bagislanmasina yeter elbette; ne var ki, yirmi milyondan sz eden Fransiz'in, kaslari kipir kipir yzne bakinca elimde olmadan syle geirdim iimden: Ah canim, Garibaidi'nin yerinde sen olaydin... Bunun da dogru olmadigini syleyecek-sinizdir bana. Bizde de oluyor buna benzer seyler- diyeceksinizdir-. zel durumlardir bun-lar. bes Fransiz byle diye btn Fransiz'lar byledir, diyemezsiniz. Elbette haklisiniz. Btn Fransiz'larin yle oldugunu sylemiyorum 118 ben de zaten. G erisilebilen ruh soylulugu her yerde vardir. Belki daha da ktleri bulunur bizde. yle ama, erdem dzeyine niin ikarmali bunu? Bakin ne diyecegim? Kisi, vicdan duygusunu yitirmeden, bir alak bile olabilir. Burada da drst ok insan var kuskusuz, ama vicdan duygusunu hepten yitirmistir bunlar, erdemlerinden oldugunu bilmeden bir sr alaklik yapiyorlar. Birincisi irkindir tabi, ama kim ne derse desin, ikincisi de igrentir. Erdemin byle yorumlanmasi bir ulus iin hi de iyiye isaret degildir. Ama zel durumlar zerine tartismak niyetinde degilim sizinle. Ulus zel durumlardan olussa bile (dogru degil mi bu?) gene de tartismayacagim sizinle bu konuda. Syle bile dsnyorum: Burjuvanin sindigini, hl bir seyden korktugunu sylerken de yaniliyorum belki. Evet sinmesine siniyor gerekten de, korkuyor da; ne var ki, durumuna genel bir gz atacak olursak, keyfine diyecek olmadigini grrz burjuvanin. Geri devamli olarak aldatiyor kendi kendini, her seyin yolunda oldugunu sylyor kendi kendine geri, ama bu durum onun dis grnsndeki kendine sonsuz gveni silemiyor. Dahasi var: Costugu zamanlar ruhsal ynden de ok gvenir kendine. Btn bunlar nasil bir arada bulunuyorlar onda, sasilasi seydir; ama gerektir de bu. Genel olarak hi de aptal degildir 119burjuva; ama pek bir kisa, kesik kesiktir akli. Kis iin odun gibi, yedekte olduka ok kavrami vardir, bu kavramlarin ona en azindan bin yil yetecegine de itenlikle inanir. Bin yil da ne oluyor; burjuva pek seyrek, heyecanli konusmak hevesine kapildiginda sz eder ancak bin yildan. Aprs moi le dluge*d\t daha ok kullanilan deyim. Gnlk hayatta da buna uyuluyor ogunlukla. Her seye karsi gsterilen o umursamazlik, o bos, kisa sreli ilgi ne tuhaftir... Bir evde dzenlenen kalabalik bir toplantiya katilmistim Paris'te. Hepsi de gnlk olmayan, toplumun ilgi gsterdigi nemsiz seylere benzemeyen bir seyden sz etmeye bile korkuyorlardi sanki. Toplumun ilgilendigi her esit seyi sz konusu etmekten kainiyorlardi. Sanirim, aralarindaki casuslardan korkmalari olamazdi bunun nedeni. Tek neden, Fransiz'larin bir konuda cidd olarak konusmayi, dsnmeyi unutmus olmalaridir dpedz. Bununla beraber, Paris zerine izlenimlerimi grenmeyi pek isteyenler de ikti. Paris'in byklg karsisinda ne denli saygi duydugumu, sasirdigimi, ne denli ezildigimi, kldgm merak ediyorlardi. Fransiz'lar, baskalarini ruhsal ynden ezebileceklerini, kl-tebileceklerini saniyorlar hl. Bu da olduka eglenceli bir zelligi bu ulusun. Kanimin pek *Benden sonra tufan. 120 kaynadigi sevimli, iyi yrekli, babacan bir ihtiyari hatirliyorum. Paris zerine dsncemi sorarken bir bakisi vardi gzlerimin iine... Bu konuda hi de heyecanli olmadigimi grnce pek tuhaf oldu zavalli, zld. Sevimli yzn bir istirap ifadesi bile kapladi -evet istirap ifadesi kapladi- abartmiyorum. Ah sevgili m-r Le Mre! Bir Fransiz'i, yani Parisliyi (nk btn Fransiz'lar Parislidir aslinda) evet, bir Parisliyi yeryznn en stn kisisi olmadigina dnyada inandiramazsiniz. te yandan, dnyanin Paris'ten baska bir yerini de bilmez. Bilmeyi de pek o kadar istemez zaten. Onlarin ulusal zelliklerinden biridir bu, hatta en nemli zelligidir diyebilirim. Ama Fransizlarin en nemli zelligi gzel sz syleme egilimidir. Gzel konusma sevgisi snmez bir atestir onlarin iinde; yillar getike de giderek daha bir glenir bu ates. Bu gze! konusma sevgisinin Fransa'da ne zaman dogdugunu grenmeyi ok isterdim. Hi kusku yok ki, bu sevginin tohumu XIV. Ludwig zamaninda atilmistir. Fransa'da her seyin XIV. Ludwig'le baslamasi da pek ilgintir dogrusu. Evet, yledir. Ama asil ilgin olan, btn Avrupa'da her seyin XIV Ludwig'le baslamasidir. Nasil basardi bunu bu kral, aklim ermiyor! Kendisinden nceki krallardan pek yle stn bir kral da degildir. Ilk kez L'tat - c'est 121moi* o dedigi iin mi acaba? Herkesin pek hosuna gitmisti bu; btn Avrupa'yi bir bastan bir basa katetmisti. Bence bir bu szle kavustu ne o. Bizde bile insani sasirtacak derecede abuk duyuldu. Bu XIV. Ludwig tam Fransiz ruhuna gre bir kraldi ya, Fransa'da o kk yaramazliklarin (geen yzyilin sonundakilerden sz ediyorum) nasil oldugunu anlayamiyorum dogrusu. Biraz yaramazlik ettikten sonra eski ruha dndler gene; yle de devam ediyor hl. Ama gzel konusmak, ah, Parisli iin byk bir ayak bagidir bu gzel konusmak! Gemisle ilgili her seyi unutmaya hazirdir, her seyi, her seyi; akilli uslu konusmaya, sz dinler, aliskan bir ocuk olmaya hazirdir, gelgelelim gzel konusmayi birakmamistir gnmze kadar. zlemini ekiyor gzel sz sylemenin: Thiers'i** Guizot' u,*** Odilon Barrot'u**** aniyor. Arada bir iini

ekerek, O zamanlar ne gzel konusurlardi! der Fransiz kendi kendine, derin dsncelere dalar. 111. Napolon anladi durumu, hemen verdi kararini. Jacques Bonhomme derin d*Devlet benim. **Adolphe Thiers (1797 - 1877). Fransiz tarihisi ve politikacisi. Paris Komnn bastiran odur. ***Franois Pierre Guilloume Guizot (1787-1874). Fransiz tarihisi ve devlet adami. ****Odilon Barrot (1791 - 1873). Fransiz politikaci. Liberal monarsisi muhalefetin lideri. (1848'e kadar) 1848-1849 hkmet baskani. 122 snmeyecekti. Gzel konusmayi yavas yavas gene getirdi. Bu amala liberal alti ye var yasa yapicilari rgtnde; alti devamli, degismez, gerek liberal ye; yani satin alinmaya kalkisilirsa satin alinamayacak yeler bunlar... ne var ki, topu topu alti tanedir hepsi. Bundan nce altiydi, simdi alti, o kadar da kalacak. Iiniz rahat olsun, ogaltmayacaklar onlari, azaltmayacaklar da. Ilk bakista son derece kurnazca dsnlms bir seydir bu. Oysa gerekte ok basittir; suffrage universal* yar-dimiyle ayakta duruyor. Fazla lak laka dalmamalari iin gerekli tedbirler de alinmistir tabi. Ama gevezelige izin vardir. Her yil belirli zamanlarda devletin en nemli sorunlari grslr burada; Parisliler tatli tatli heyecanlanirlar. Parlak nutuklarin ekilecegini bilirler nk. Kuskusuz, yalniz parlak, heyecanli konusmalarin olacagini, bundan baska hi bir seyin olmayacagini, her seyin szde kalacagini ok iyi biliyor Parisliler. Ama gene de seviyorlar bunu. En akillilari bile son derece olagan buluyorlar. Bu alti delegenin bazilarinin sylevleri daha bir ilgi uyandiriyor. Sonra, her delege halkin hoslanacagi, onu eglendirecek biimde konusmaya hazirdir daima. Isin asil tuhaf olan yani, sylevinin hi bir sonu vermeyecegini, btn bunlarin bir saka, * Halkin dogrudan semesi. 123masum bir oyun, eglence oldugunu delegenin kendisinin de bilmesidir. Ama birka yil durmadan konusur gene de, hem byk haz duyar bundan. Onu dinleyen yelerin hazdan salyalari bile akar. Ne hos konusuyor! Devlet baskaninin da, tm Fransiz ulusunun da akar salyalari. Ama delege konusmasini bitirdi mi bu sevimli, uslu ocuklarin gretmeni kalkar ayaga. Magrur bir tavirla, Gnesin dogusu zerine verilen devin saygideger yece ok gzel incelendigini, islendigini aiklar. Sayin konusmacinin bu alanda gsterdigi basari, yetenek sasirtmistir bizleri. Dsncelerindeki aiklik, soyluluk dinleyenlere byk haz verdi... Ne var ki, sayin konusmaci drstlg, bilim alaninda gsterdigi basarisi iin yazili bir kitabin kendisine armagan verilmesini hakettigi halde, sayin baskanin bu szleri hi bir seye yaramaz bazi bakimlardan. Sanirim siz de benimle ayni dsncedesiniz baylar. Delegelere gerekli seyleri sylerken gzleri byk bir agirbaslilikla parlamaya baslamistir. Salyalari akan delegeler birden ilginca alkislamaya baslarlar gretmenlerini. Bu arada, liberal delegeye onlara verdigi byk zevk iin tesekkr etmeyi, elini itenlikle sikmayi, gretmenin izniyle, bir dahaki sefere de onlara ayni zevki tattirmasini ondan dilemeyi de unutmazlar. gretmen byk bir alakgnlllkle verir bu izni. Gnesin dogusu ko124 nsn isleyen konusmaci, basarisindan duydugu gururla ekilir. Delegeler sapur supur pstkten sonra sicak aile yuvalarina dnerler; aksam da epouse'leri kollarinda, sevin iinde Palais-Royal'e dolasmaya; fiskiyelerin insana huzur veren hisirtisini dinlemeye ikarlar. gretmen de, raporunu gerekli yere verdikten sonra, islerin yolunda oldugunu bildirir btn Fransa'ya. Kimi zaman, durum biraz daha nemli oldugunda, daha bir cidd oyun dzenlerler. Toplantilardan birine prens Napolyon'un kendini getirirler. Prens Napolon bu gen grencilerin korkusuna karsi ikar hemen. Derslikte yce, soylu bir sessizlik vardir. Prens Napolon liberal davranir, hkmetin aksayan yanlarini sayip dker, kendi dsncesine gre yapilmasi gerekli seyleri anlatir, elestirir hkmeti; szn kisasi, bekleneni yapar, gretmen bir dakikaligina derslikten iksa, bu sevimli grencilerin syleyebilecekleri seyleri syler... rnek olarak sylyorum bunu da tabi; dogrusu yersiz bir rnek oldu bu. nk btn bu sevimli ocuklar ylesine iyi yetistirilmislerdir ki, gretmen bir haftaligina bile uzaklassa, yerlerinden kipirdamazlar. Prens Napolon sylevini bitirince gretmen kalkar ayaga; son derece cidd, verilen Gnesin dogusu konusunu sayin konusmacinin ok gzel isledigini bildirir. ok sayin, ok degerli Prensin 125yetenekleri, parlak dsnceleri sasirtti bizleri... Bilim alaninda gsterdigi basariya karsilik bir kitap vermeye haziriz ona, ne var ki... Byle devam eder. Syledikleri, daha nce sylediklerinin aynidir. grencilerin hepsi birden ilginca alkislamaya baslarlar gene, Prensi evine gtrrler, soylu grenciler bosaltirlar dersligi; aksam olunca da epouse'lerini kollarina takip Palais-Royal'e giderler, ugurlu fiskiyelerinin sesini dinleyerek dolasirlar, vb., vb.... Anlayacaginiz, ok hos bir dzen kuruludur burada. Gene bir gn la salle des pas perdus'de* yolumuzu sasirdik, agir cezalara bakilan durusma salonuna gidecek yerde sulh hukuk durusma salonuna girdik. Sirtinda cppesi, basinda sapkasi, kivircik sali bir avukat inciden szcklerle heyecanli heyecanli konusuyordu. Baskan da, yargilar da, avukatlar da, dinleyiciler de kendilerinden gemis, dinliyorlardi onu. Yce bir sessizlik vardi, salonda: Parmaklarimizin ucuna basarak girdik ieri. Bir veraset davasina bakiliyordu. Davali yanda birka da rahip vardi. Zaten simdi birok davaya -

zellikle veraset davalarina- karisiyor rahiplerin adi. Grlmemis derecede igren, yz kizartici olaylar su yzne ikiyor. Ne var ki, rahiplerin yeri gnmzde ok nemli, bur* Mahkemelerde dinleyici salonuna ailan hol. 126 juva da olaganst drst oldugu iin susuyor toplum, ok az olay ikariyor. Rahipler eski hayallerinden ok paraya nem veriyorlar simdi. Para biriktirirsen gl olursun, gzel sz falan bostur! grsnde birlesmistir hepsi. Artik yalniz gzel konusmak yetmiyor. Ama bence bu son konuda biraz yaniliyorlar. Elbette nemlidir para, ama gzel szle de ok sey yapilabilir Fransa'da. Epouse'ler rahiplere tutsaktirlar; hatta eskiden grldgnden daha ileri gitmistir bu tutsaklik gnmzde. Burjuvanin da bu yne dneceginden umut kesil-memistir henz. Durusmada rahiplerin, uzun yillar sren kurnazca, hatta bilimsel (bu is iin zel bir bilimleri vardir) bir alismayla gzel, olduka varlikli br kadini ruhsal ynden baski altina aldiklari ortaya ikmisti. Kadini gelip manastirda yasamaya zorlamislar, orada hastalik derecesine varincaya dek korkutmuslardi onu. Btn bunlari hesapli, bilimsel bir plana uyarak yavas yavas yapmislar. yle ki sonunda hasta etmisler kadini. Melankoliye kapilmis. Daha sonra, akrabalariyla grsmesinin byk gnah oldugunu telkine baslamislar, yavas yavas uzaklastirmalar onu akrabalarindan. Kiz yegeni, on bes yasinda, bir melek kadar masum, temiz, soylu olan kiz yegeni bile sevgili teyzesinin, dnyada onu her seyden ok seven teyzesinin hcresine girmek cesaretini gsteremiyordu artik. Alaka dzen127lenen oyunlarin sonucu, melek yegeninin, gnahsizlik meleginin oturdugu front virginal* dan doyasiya pemeyen bir teyzenin acisina gelince... Kisacasi, hep byle seyler syledi avukat. Gerekten ok heyecanli, parlak szlerdi bunlar. Bylesine gzel konustugu iin sevincinden eriyordu; baskan da, dinleyiciler de eriyorlardi. Rahipler kaybettiler savasi, avukatin bu gzel konusmasiydi onlarin yenilmesine neden. Ama yakinmadilar bu durumdan tabi. Birini kaybetseler on besini kazaniyorlar, ne diye yakinsinlar? Durusmayi byk haz duyarak izleyen dinleyiciler arasindaki gen bir niversite grencisine yaklastim. Aslinda niversite grencisi oktu dinleyiciler arasinda; hepsi de pek bir terbiyeliydi. Yanina yaklastigim grenciye: - Kimdir bu avukat? -diye sordum. Delikanli tuhaf tuhaf bakti yzme. Neden sonra, kmser bir acimayla-utandirdi beni bu tabi- cevap verdi: - Jules Favre! Bylece, Fransiz gzel konusma sanatinin ustalariyle -deyim yerindeyse- en nemli kaynaginda tanismak firsatini bulmus oldum. Aslinda pek oktur bu kaynaklar. Burjuvanin iliklerine islemistir gzel konusma hastaligi. Byk adamlari grmek iin bir gn *Bakire alnin. 128 Panthon'a gittik. Ziyaret saati degildi; iki frank istediler bizden. Sonra, saygideger, sakat bir ihtiyar anahtarlari aldi, kilisenin altindaki lahitlerin bulundugu mahzene indirdi bizi. Yolda habire konusuyordu. Disleri olmadigi iin de pek anlasilmiyordu ne dedigi. Merdivenleri indigimizde, ilk lahdin nnde, sarki sylyormus gibi, - Ci-git Voltaire* -dedi. Voltaire, gzel Fransa'nin bu byk dhisi ! Kr inancin kkn kaziyan, karacahilligi yok eden oymus. Karanligin melegiyle o cenk-lesmis, bilgi isigini gene o tasimis... Geri Corneille'i vardi Fransa'nin ya, trajedilerinde yceye varmis Voltaire... Ihtiyarin, sylediklerini ezbere bildigi belliydi. Bir zamanlar biri bir kgit parasina yazip vermisti ona -yzde yz- syleyeceklerini, o da mrnce ezberlemisti bunlari. Parlak sylevine basladiginda burus burus, sevimli yzn bir sevin aydinligi bile kaplamisti. teki lahde yrrken, - Ci-git Jan-Jacques Rousseau... -diye devam etti-. Jean-Jacques, I'homme de /a nature et de la vrit !* Birden glmek geldi iimden. Parlak sz her seyi bayagilastirabilir. Hem, zavalli ihti*Burada Voltaire yatiyor. **Jean-Jacques, doganin ve dogrunun insani! 129yarin nature, ver/te derken neden sz ettiginin farkinda olmadigi da belliydi. - ok tuhaf! -dedim-. Bu iki bykadam-dan biri yalanci, kt insan diye adlandirmistir brn, br de onu aptal... Simdi de yan yana yatiyorlar. Sakat ihtiyar itiraz etmek istegiyle, - Msy, msy! -dedi. Ama getirmedi sznn sonunu, teki lahitlere gtrd bizi. Gene sarki sylyormus gibi, - Ci-git Lannes -dedi-, maresal Lannes. Kahramanlar ynnden ok zengin olan Fransa'nin en byk kahramanlarindan biridir. Yalniz byk bir maresal -imparatorumuzdan sonra- en byk, en usta komutan degildi o, zenginligiyle de n salmisti. Ayni zamanda yce imparatorun...

Sz kisa kesmek iin, - Evet -dedim-, Napolyon'un da yakin dostuydu. Ihtiyar biraz gcenmis, - Msy! -diye kesti szm-. Birakin da anlatayim. - Anlatin, anlatin, sizi dinliyorum. -Zenginligiyle de n salmisti. Ayni zamanda da yce imparatorun dostuydu. O'nun baska hi bir maresali bu byk insanin dostu olmak mutluluguna erisememistir. Yalniz maresal Lannes sahip olmustur bu yce onura. 130 Anayurdu iin canini savas alaninda verirken... - Bir sarapnel parasi bacagini koparmisti, degil mi? Ihtiyar aglamakli bir sesle, - Msy, msy ! -diye bagirdi-. Izin verin de ben konusayim. Belki biliyorsunuz hepsini... Ama birakin da ben anlatayim! Anlattiklarinin hepsini bildigimiz halde, konusmayi gene de ok istiyordu tuhaf adam. Devam etti: - Anayurdu iin savas alaninda canini verirken, yreginden yaralanan, byk kaybi iin aglayan imparator... - Vedalasmaya yanma geldi. Seytan drtmst beni gene. Iyi yapmadigimi hemen anlamistim ama. Utancimdan yzm bile kizarmisti. Ihtiyar, basini salladi, gzlerimin iine bakarak aglamakli bir sesle, - Msy, msy! -dedi-. Msy! btn bunlari bildiginize, belki benden de iyi bildiginize inaniyorum, kuskum yok bundan. Ama sunu da unutmayin ki, size grdklerinizi anlatmam iin kendiniz aldiniz beni yaniniza: Birakin da konusayim. Az kaldi zaten... Yreginden yaralanan, byk kaybi iin aglayan imparator, lm dseginin basucuna geldi; ordumuzun, Fransa'nin, imparatorumuzun byk kaybi, lmek zere olan ordu komutaninin lm istirabini ona Allahaismarladik 131diyerek hafifletti. C'est fini, monsieur...* Ihtiyar, szn yzme sitemli sitemli bakarak bitirmis, yrmst. Biraz tedeki birka lahdi basiyle nemsemez, soguk bir tavirla gstererek, - Iste burada da bir lahit var: Bu... quel-ques snatures...** -diye ekledi. Gzel szlerin hepsj Voltaire'ye, Jean-Jacques'e, Lannes'e harcanmisti. Gzel konusma tutkusunun en belirgin, halktan bir rnegiydi bu. Acaba, halkin dogrudan dogruya katildigi, egitildigi millet meclisi toplantilarinda, Convent'lerde, kulplerde konusan konusmacilarin sylevlerinin halk zerinde yalniz bir etkisi mi oldu? Gzel konusmak iin gzel konusmak tutkusunu mu asiladi halka? *Bitti, bayim. **Bazi senatrler. 132 SEKIZINCI BLM Bribri ile mabisPeki pouselerin durumu nedir? Sylemistim, yasiyorlar pouseler. Yeri gelmisken syleyeyim: Niin kadin, es degil de pouse dedigimi soruyorsunuz. Epouse grkemli bir szck de onun iin baylar. Burjuva gzel, heyecanli konusmaya basladiginda mon pouse der daima. Geri toplumun bazi evrelerinde, her yerde oldugu gibi basite ma lfemme (=ka135rim) diyorlar ya, ulusal ruhu, ogunlugu izlemeli, grkemli szckler kullanmali... Bylesi geregi daha bir iyi yansitir. Bununla beraber, baska adlarda var. Burjuva ok duygulandigi, ya da karisini aldatmak istegine kapildigi zamanlar ona ma biche diyor. Bunun tersi durumlarda, seven kadinin gnl asna-fisne isteyinceyse sevgili burjuvasina bribri diyor. Burjuvanin da pek hosuna gitmektedir bu ad. Bribri de mabis de her zaman oktur Fransa'da, ama, simdiki kadar hi bir zaman bol olmamistir... Dnyamizin bu huzursuz aginda mabisle bribrinin, serseri komnistlerce ne srlen anlamsiz deli samalarina karsi toplumun rahat, huzur dolu, mutlu yasayisini temsil etmeleri -hemen hi konusulmadan- kararlastirildigi halde, bribri aile iinde her yil giderek daha bir yumusak basli olmaktadir. nk ne sylerse, ne yaparsa yapsin mabisini tutamayacagini, Parisli kadinlarin sevgili iin yaratilmis olduklarini, kocalarin sa tuvaleti zorunlulugunu bilir. Yeterince para, mal mlk sahibi oluncaya dek susar tabi. Ama bu ikisini de ok ok biriktirince genellikle daha bir titiz-lesir; kendini asiri derece begenmeye baslar nk. Gustav'i bir baska grr artik; hele baldiriiplagin, yoksulun biriyse Gustav, daha da kk grr onu... Birazcik parali olan bir Parisli, evlenmeye karar verdiginde parali bir kiz arar kendine. Dahasi var: nceden hesap edilir 136 her sey; iki yanin franklarinin esit oldugu grlrse birlesilir. Her yerde byle olur bu. Ceplerin ayni lde dolu olmasi bir gelenek olmustur artik. Szgelimi, kizin bir metelik fazla parasi oldugu anlasilirsa, parasi bir metelik az olan damat adayina vermezler onu, daha bir parali bribri aramaya koyulurlar. Sonra, ask evlilikleri giderek daha bir imknsizlasmakta, handiyse yz kizartici bir sey sayilmaktadir. Ceplerin, varliklarin kesin esitligine iliskin bu gelenege uyulmadigi pek seyrek grlr; yle saniyorum ki bunun dnyada en seyrek

grldg yer Fransa'dir. Karisinin parasindan yararlanma konusunda olduka basarilidir burjuva. Birok durumlarda mabisinin yaramazliklarini hos-grmesinin, bazi can sikici olaylari grmezlikten gelmesinin asil nedeni de budur zaten. nk o zaman, yani araya tatsizliklar girdiginde drahoma konusu hi de hos olmayan bir biimde ortaya atilabilir. Bazen mabisinin, durumlarinin izin vermeyecegi lde pahali giysiler giyindigini grnce bile -her seyi farkettigi halde-sesini ikarmaz bribri; karisi giyimi iin eskisi kadar para istememektedir ondan nk. Byle durumlarda ok daha uysaldir mabis. Evlilik ogunlukla paralarin birlesmesi oldugu, karsilikli ilgi, dsknlk pek yle aranmadigi iin bribri de mabisinden baskalariyle ilgilenmeye baslar sonunda. Birbirine ayak bagi olmamaktir en iyisi. Hem yle olunca evin 757iinde daha bir huzur oluyor; sevgiyle sylenen bribri, mabis adlari kari koca arasinda daha ok duyuluyor. Nihayet, dogrusunu sylemek gerekirse, bribri bu konuda ustalikla saglama almistir kendini. Polis komiseri her an hizmetindedir. Kendi yapmistir nk yasalari. Szgelimi, is igrindan ikarsa, sevgilileri en flagorant de/it* bastirip, ikisini de ldrebilir; hi kimseye de hesap vermez bu yaptigi iin. Mabis bilir bunu, kendi de onaylar, byle olmasi gerektigini syler. Yz yillar boyu boyunduruk altinda yasamak mabisi bu duruma homurdana-mayacak -barbar, gln birtakim lkelerin kadinlari gibi-szgelimi niversitede okumayi, kulplerin, millet meclisinin toplantilarina katilmayi hayal edemeyecek duruma getirmistir. Simdiki gibi, bir ss esyasi olarak kalmayi yegler. Ssleyip pslyorlar onu, paytonla ya da atla gezmeye gtryorlar, dans ediyor balolarda, ukulata yiyor, erkekler davranis-lariyle ona bayildiklarini anlatiyorlar. iliskilere bu dis biim olduka basarili, soylu verilmistir. Kisacasi, soyludur, svalyecedir iliskileri; bundan daha iyisi de can sagligi... yle ya, Gus-tav'i ekip almiyorlar kadinin elinden. Hayatin erdemli, yce amalari falan da gerekli degildir onun iin: Kocasi gibi zengindir o da nk. Ss esyasi oldugu yillar geince, yani bir ss *Sust. 138 esyasi olduguna kendini artik inandiramayacaig zaman gelince -yeni bir Gustav bulmak en heyecanlisi, en gururlusu iin bile olmayacak bir seydir artik- birden degisir mabis; igren bir degisikliktir bu. O cilveler, o sslenmeler, o canlilik nereye gider birden? Genellikle huysuz, kili kirk yaran bir kadin olup ikar. Kilise kilise dolasir, kocasiyle beraber para biriktirir; her seyde bir kusur bulmaya baslar. Bir bitkinlik, hzn ker stne, kabalasir. hayati bos bulur artik, konusmalarinda yakisik almaz szckler kullanir. Bazilari isi pasakliliga kadar bile gtrr. Kuskusuz, hepsi byle degildir, ok daha anlasilir durumlar da grlr elbette. Hem bu esit degisiklikler her yerde grlr, ne var ki... burada daha bir ok, daha bir tuhaf, daha bir kesin oluyorlar; onlarin ulusal zellikleri bu. Gnmzde btn dnyada grlen, byk ulusunkinin benzen burjuva toplumsal dzeninin kk de meyvesi de buradadir.. Evet, grnste kraliedir mabis. Onu topluluk iinde de sokakta da ne denli ince bir kibarligin, ne denli yakin bir ilginin kusattigini hayal etmek bile gtr. Kisiyi sasirtan bir subdit'lik;* kimi zaman saflikta ylesine asiri gidiliyor ki, drst bir insan dayanamiyor artik... Aiktan aiga girisilen bir oyun, bir sah*Subdit: kibarlik, incelik. 139tekrlik yregini derinden yaraliyor. Ama mabis kendi byk bir dzenbaz oldugu iin, onun istedigi de budur zaten... Her zaman elde eder kendisinin olani; dogru yoldan, drste gitmektense dalavereyi yegler daima: Onun dsncesine gre bylesi hem gerege daha bir uygun, hem de eglenceli oluyor. Eglenceye, oyuna, entrikaya gelince, mabis iin her seydir bunlar. Ya giyinip kusanislari, sokakta yrysleri... Mabis cilvelidir, fikir fikirdir her yani, her seyiyle yapmaciktir; ama btn bunlar gz dnms, bir bakima soysuzlasmis, taze, gerek gzellikten, zevk alma duygusunu yitirmis erkekleri tutsak eder ancak. Mabis gelismemistir hi; kusunki kadar bir akilcigiyle, gene o kadar bir yrekigi vardir; ama albenisine diyecek yoktur; davranislari ylesine kibar, konusmasi ylesine ekicidir ki, ister istemez tutsak olursunuz ona, grlmemis bir yenilik gibi pesine takilirsiniz. Aslinda gzel olani da pek seyrek grlr. Yznde kt bir sey bile vardir. Ama nemli degildir bu; hareketlidir, oynaktir bu yz, yapmacik duygunun, davranisin esrariyle dopdoludur. Mabisin bu yapma-cikligindan hoslanmasaniz bile, yapmacik itenligi, bunu yapisindaki ustaligi sasirtir sizi, seversiniz onu. Parisli iin gerek askmis, ya da gerek aska benzetilmis dzmece bir askmis, hepsi birdir zaten. Dzmece ask daha bile hosuna gider belki. Kadin konusunda dogulu 140 bir grs giderek daha bir yerlesmektedir Paris'te. Kamelya giderek daha ok giriyor modaya: Al su parayi, gzelce aldat beni, yani yapmacik sevgi gster bana... Kamelyadan istenen budur iste. Epouse'lerden de asagi yukari ayni sey istenir; hi degilse, durumdan yakinmiyorlar; bu nedenle de, Gustav'in varligi hosgryle karsilaniyor. Ayrica, yaslaninca mabisin onun iin alisacagini, metelik metelik zerine koymakta ona en iyi bir yardimci olacagini da bilmektedir burjuva. Aslinda genken bile ok iyi yardim eder ona. Bazen gzel alisveris yapar, alicilari byler, kandirir, kisacasi, sag koludur mabis burjuvanin, gelecekte de yardimcisi... Bir Gustav'a bagislamamak olur mu hi... Sokakta dokunulmazligi vardir kadinin.Hi kimse rahatsiz etmez onu, yana ekilip yo! verirler. Bizde her zaman grlen esidinden olaylara rastlanmaz orada:

Biliyorsunuz, bizde iyice yaslanmamis bir kadin bile yalniz basma sokaga ikarsa, her adim basi bir apkin, sapkasinin altindan yzne bakar, onunla tanismak istedigini syler. Ne var ki, Gustav'a karsin, bribriyle mabis arasinda gnlk iliskiler olduka iyi, hatta ogunlukla saftir. Genel olarak btn yabancilar-dikkatimi ekti bu-biz Rus'lardan daha saf oluyor. Anlasilir bir biimde anlatmak ok g bunu, kisi kendi grmeli ki anlasin. Fransiz'lar bizim iin le Russe est sceptique et 141moquer* diyorlar, dogrudur da bu. Ktmse-rizdir. Bizim olan seyleri daha degersiz grrz, hatta sevmeyiz; en azindan, durumu bilmeden, yeterince saygi duymayiz bizim olan seylere. Ulus gzetmeden Avrupa'nin, insanligin ikarlari iin alismaya kalkisiriz; bu yzden de her seye karsi -bir grev yerine getiriyormusuz gibi-daha bir soguk, daha bir anlasilmaz davraniriz. Ama konudan uzaklastim. Bribri kimi zaman ok saftir. Szgelimi fiskiyelerin evresinde dolasirken mabisine, fiskiyelerin suyu nasil ykselttigini anlatmaya koyulur birden; doga yasalarini aiklar. Bou-longn ormaninin gzelligiyle vnr ona karsi; bayramlarda sokaklarin, saraylarin aydinlatilisin-dan, Versailles'in es grandes eaux'undan,** imparator Napolyon'un basarilarindan, gloire mi-litaire'den*** sz eder; mabisinin ilgisi, anlattiklarini can kulagiyla dinlemesi haz verir ona. Mutludur. En dzenbaz mabis bile kocasina karsi olduka kibardir. Yani bir yapmacik yoktur davranislarinda; kocasinin saini bile nemsemeden, ikar gzetmeyen bir duyarlilik vardir davranislarinda. Lesage'in**** *Ruslar kuskucu ve alaycidir. **Byk fiskiyeler. ***Asker zafer. ****Alain-Rene Lesage (1668 - 1747). Topal Seytan adli romanin yazan, Fransiz mizahisi. 142 seytani gibi evlerin atilarini uurmaya kalkistigim yok tabi. Dikkatimi eken, gzme ilisen seyleri anlatiyorum, hepsi o kadar. Mon mari n'a pas encore vu la me* der size bazi mabisler; bunu sylerken iten, saf bir acima vardir sesinde. Bu, kocasinin denizi seyretmeye Brest'e ya da Bulon'a henz gitmedigi anlamina gelir. Burjuvanin birtakim asin saf, asiri cidd gereksinmeleri bir gelenek olarak benimsedigini unutmamali. rnegin, para biriktirme, gzel konusma gereksinmeleri yaninda iki gereksinmesi daha vardir burjuvanin. Toplumun hep birden baglandigi, asiri derecede nemsedigi, yasalara alabildigine uygun iki gereksinmedir bunlar. Birincisi vois la mer, denizi grmek'tir. Bazi Parisliler mr boyu hi ikmazlar Paris'ten, orada ticaret yaparlar. Denizi grmezler hi. Ne diye grecekler denizi? Bunu kendileri de bilmezler. Ama isterler, yrekten isterler hem. Ne var ki, isleri yznden, zlerek her yil bir sonraki yila ertelerler denizi grmeyi. zlrler bu duruma, karilari da itenlikle katilir zntlerine. Yrekten olan ok sey vardir burada zaten, saygi duyarim buna. En sonunda bulurlar bir firsatini, para da bulurlar; birka gnlgne giderler denizi grmeye. Dnste izlenimlerini karilarina, akrabalarina, dostlarina ballandira bal*Kocam denizi grmedi henz. 143landira anlatirlar. Denizi grdklerini mrlerinin sonuna dek anarlar sonra, tatli tatli hatirlarlar... Burjuvanin, zellikle Paris burjuvasinin yasalara uygun, gene gl teki gereksinmesi se rouler dans I'herbe*d\r. Durum su: Parisli, kent disina ikinca imenlerin zerine uzanmayi ok seviyor, hatta bir grev biliyor bunu. Bylece avec la nature** birlestigini hissederek titizlikle yerine getirir bu grevi; bu anda ona birinin bakmasini da pek sever. Genellikle Parisliler kent disinda hemen daha bir senli-benli, hareketli, hatta daha bir gen olmayi -kisacasi daha bir dogal gzkmeyi, nature'ye daha bir yakinlasmayi- nemli bir grev, bir zorunluluk sayarlar kendileri iin. L homme de la nature et de la vril!*** Burjuvada /a nature'ya bu zoraki saygi Jean-Jacques Rousseau'dan mi basladi acaba? Gelgelelim bu iki gereksinmeyi -voir la mer ile se rouler dans l'herbe- Parisliler ancak ykn tuttuktan sonra, yani kendine saygi duymaya, kendiyle vnmeye, kendini bir insan olarak grmeye basladigi zaman yerine getirirler ancak. Se rouler dans l'herbe, alin teri dklerek kazanilmis parayla alinmis kendi yerinde olursa iki, hatta bes kat daha tatli olu*Otlarda yuvarlanmak. **Dogayla. ***Doganin ve dogrunun insani. 144 yor. Burjuva, isinden uzaklasinca ogunlukla bir yerde bir para toprak almayi, orada bir ev yapmayi, bahesinin evresini duvarla evirmeyi; kendi tavuklariyle, inekleriyle ugrasmayi sever. Bunlar ok kk lde olsa bile bir sey degismez. Burjuva ocuksu, duygulu bir heyecan iindedir gene de: Mon arbre, mon mur.* diye tekrarlar kendi kendine. Her gelen konuguna da syler ayni seyi. mrnn sonuna dek dsmez agzindan bu. Burada her yerdekinden daha bir tatli olur iste se rouler dans l'herbe. Bu grevini yerine getirmek iin bir imenlik yaptirir evinin nnde. Birisi anlatmisti: Bir burjuvanin imenlik iin ayirdigi yerde imen yetismemis bir trl. Ekmis, sula-mis, baska yerden topragiyle beraber keserek ikardigi imenleri koymus, olmamis da olmamis... Tam da evin nyms burasi. Szde, sonra yapma imen almis. Ta Paris'e gitmis bu is iin; iki buuk metre apinda bir imenlik ismarlamis kendine; uzun uzun otlu bir imenligi andiran bu haliyi -hi degilse kendi ken-

' dini aldatmak, dogal gereksinmesini karsilamak, imenlerin zerine uzanmak iin- her gleden sonra evinin nne seriyormus. Alin teriyle kazanilmis bir yere sahip olmanin heyecanina, sevincine kapilmis bir burjuvadan beklenir bu; inanilmayacak bir sey degildir bu anlatilan... *Benim agacim, benim duvarim. 145Ama biraz da Gustav'dan sz edelim. Aslinda Gustav da burjuvadir tabi; yani saticidir, memurdur, homme de lettres*dir, subaydir. Bekrdir Gustav, ama o da bir bribridir. He var ki nemli olan bu degildir. Gustav'in simdi ne kilikta oldugu, nasil giyinip kusandigi, rengidir nemli olan. aglara gre degisir Gustav; tiyatroda, toplum iinde oldugu biimde grnr daima. Burjuva vodvili ok sever, ama melodrama daha bir tutkundur. Sadece, neseli vodvil (baska hi bir yere gtrlmeyen, ancak dogdugu yerde, yani Paris'te yasayabilen tek sanat koludur bu) evet, vodvil ekiyor geri burjuvayi ama btn btn doyurmuyor onu. nemsiz seylerden sayiyor vodvili burjuva. Ona yce seyler, ulasilmaz erdem, duygululuk gereklidir; melodramda da vardir bunlarin hepsi. Melodramsiz yasayamaz Parisli. Burjuva yasadigi srece lm yoktur melodrama. Vodvilin bile gnmzde degismesi ok ilgintir. Geri neselidir, eskisi gibi lesiye glntr ya, baska bir sey (ahlk dersi) de karismaktadir ona simdi. Burjuva her firsatta kendine de mabisine de ahlk dersi vermeyi pek sever; bunu kutsal bir grev sayar. stelik sinirsiz bir egemenligi vardir simdi burjuvanin; g deyince o gelir akla; vodvillerin, melodramlarin yaraticilari da daima usaklar oldugu iin. *Edebiyat adami. 146 her zaman yaranmaya alisirlar glye. Gnmzde burjuvanin -gln olarak gsterilirken bilestnlgnn nedeni budur iste. Sonunda her seyin yolunda oldugu sunulur ona daima. Bu esit sunuslarin burjuvayi cidd olarak avuttugu dsnlebilir. Yaptigi isin basariya ulasacagina kesinlikle inanmayan, kisiligi zayif her insanda kendi kendini inandirmak, avutmak, huzura kavusturmak istegi, ona aci veren bir gereksinmedir. Uygun her seye inanmaya bile baslar. Burada da byledir bu. Melodramda yce seyler sunulur, byk dersler verilir. Gldr yoktur burada; bribrinin ylesine sevdigi, ylesine hoslandigi seylerin ezici, coskun tutkusu vardir. En ok politik huzurdan hoslanir o; daha bir huzur dolu yuva edinmek amaciyle para biriktirmek hakkindan hoslanir. Gnmzde bu gibi seylere deggin melodramlar yaziliyor iste. Gustav da buna uymustur. Zamanimizda bribrinin erdem saydigi her seyi dogrulayan yanlar bulabilirsiniz Gustav'da. Eskiden -ok eskiden- Gustav bir ozandi, bir ressam, degeri bilinmeyen, ezilen, ok haksizliklara ugrayan bir stn insandi. Kahramanca cenklesirdi btn bunlarla; sonunda, onu iin iin seven (ama Gustav kmser bir umursamazlikla karsilardi bu sevgiyi) vikontes, beslemesi Ccile'le evlen-dirirdi onu daima. Baslangita bes parasiz olan gen kizin ok ok parasi oldugu anlasilirdi 147birden. Gustav karsi koyardi buna ogunlukla, parayi almak istemezdi. Ama bir de bakarsiniz, sergideki bir tablosu byk ilgi toplardi. Arkasindan odasina gln rnilord dalardi rzgr gibi, byk sanat degeri tasiyan tablosuna karsilik yz biner frank nerirlerdi ona. Gustav kmseyerek glmser; sesinde aci bir umutsuzluk, insanlarin topunun alak oldugunu, hi birinin onun firasina degmedigini sylerdi. Sanati, kutsal sanati, onun ne denli byk oldugunu hl anlayamamis zavalli insanlarin, cce yaratiklarin asagilamasina birakmayacagini haykirirdi milordlarin yzne. Ama bu sirada vikontes gelirdi kosarak, Ccile' in, ona olan askindan lm dsegine dstgn, bu yzden resim yapmak zorunda oldugunu bildirirdi. Burada Gustav vikontesin -simdiye dek yaptiklarinin sergiye alinmasina engel olan eski dsmani vikontesingizliden gizliye onu sevdigini, kiskanligindan ondan aldigini anlardi. Gustav bunun zerine milorddan, onlara bir kere daha hakaret ettikten sonra (hakarete ugrayanlar ok sevinirlerdi buna) alirdi parayi tabi, Ccile'e kosar, onun milyonunu almaya razi olur, yurtluguna ekilen vikontesi affeder, evlenir, ocuk yapmaya, kadife gmlekler, bonet de coton* giymeye, aksamlari mabisini koluna *Pamuk bone. 148 takip -huzur dolu hisirtisiyle ona yeryzndeki mutlulugunun srekliligini, saglamligini hatirlatan- fiskiyelerin evresinde dolasmaya baslardi. Gustav bazen bir satici degil de, zavalli, felegin sillesini yemis, ama ruhu soylulukla, erdemle dolu bir yetim de olurdu. Sonra onun bir yetim degil, Rothschild'in oglu oldugu anlasilirdi birden. Milyonlarin tek sahibi olurdu. Ama kmseyerek, gururla teperdi milyonlari. Neden mi? Gzellik iin bylesi gereklidir de ondan. Ama ona sik madam Bopre ikagelirdi. Gustav'in patronu olan bankerin karisidir madam Bopre. Ccile'in, askindan lmle penelestigini, Gustav'in onu kurtarmaya gitmesini sylerdi. Gustav, madam Bopre'nin ona tutkun oldugunu anlar, milyonlari cebe indirip, herkese -insanlarda, onda olan yce erdemden hi bulunmadigini syleyerek-yakasi ailmadik kfrler savurduktan sonra Ccile'e gider, evlenirdi onunla. Madam Bopre yurtluguna ekilir. Banker sevinirdi. Nasil sevinmesindi, uurumun kenarina kadar gelen karisi kurtulmustur; tertemizdi eskisi gibi. te yandan Gustav oluk ocuga karisirdi, aksamlari fiskiyelerin evresinde dolasmaya giderdi karisiyle kol kola; fiskiyelerin hisirtisi vb., vb... Simdi erisilmez erdem, daha ok ya bir subayda, ya da asker bir mhendiste falan

149-ama ille de bir askerde-gsteriliyor. Hem bu askerin, kaniyle kazandigi lgion d'honneur kordelasi da vardir daima. Yeri gelmisken syleyeyim, korkun bir seydir bu kordela. Sahibi ylesine kurumlanir, ylesine kendini begenir ki, onunla konusmaya ayni kompartimanda yolculuk etmeye, tiyatroda ya da lokantada yan yana oturmaya dayanmak son derece gtr. Yznze tkrmedigi kalir bir; hi utanmadan, kstaha davranir size karsi, alimindan oflayip poflar, tikanacak gibi olur; yle ki, sonunda mideniz bulanir, safraniz kabarir, doktor agirmaniz gerekir. Fransiz'lar ok sever bunu ama. Insani sasirtan bir sey daha var: Simdi tiyatroda msy Bopre'ye asiri bir ilgi duyuluyor. Kuskusuz, ok para biriktirmis, mal sahibi olmustur Bopre. Inatidir, saftir, burjuva aliskanliklariyle, bir koca ol-masiyle glntr; ama mabisinin ona ihanet ettiginden kuskulanarak istirap ekmek zorunda oldugu perdede temiz yrekli, drst, soylu, erdemlidir de. Ne var ki, yce gnlllkle bagislamaya karar verir karisini gene de.Mabis-in bir melek kadar temiz oldugu, Gustav'a syle bir tutulup hafiften oynastigi, onu soylu-luguyle ezen bribrisinin dnyada onun iin en degerli insan oldugu anlasilir tabi sonunda. Ccile'se eskisi gibi meteliksizdir gene elbette, ama yalniz birinci perdede byledir bu; sonra milyonlari olur. Gustav, her zamanki gibi 150 magrurdur gene. Karsisindakileri kmser bir soylulugu vardir: yalniz, asker oldugu iin daha bir kibirlidir, hepsi o kadar. Dnyada en ok deger verdigi sey, kaniyle kazandigi haiyle l'pe de mon pre*dir. Babasinin bu kilicini dsrmez agzindan hi. Olur olmaz yerde hep ondan sz eder. Konunun ne oldugunu bile kavrayamazsiniz. Kfreder, tkrr, bagirip agirir, ama herkes egilir nnde, seyircilerse aglar (evet bayagi aglar), alkislarlar. Meteligi yoktur tabi, sine qua non** dur bu. Madam Bopre siktir ona tabi, Ccile de; ama Ccile'in onu sevdiginin farkinda degil-dir Gustav. Bes perde boyunca askindan inler durur Ccile. Sonunda kar ya da buna benzer bir sey yagar. Ccile pencereden atmak ister kendini. Ama bu anda iki e! silh atilir pencerenin dibinde, herkes kosar: Gustav, yz bembeyaz, kolu bagli, agir adimlarla girer sahneye. Kaniyle kazandigi kordelasi parlamaktadir ceketinde. Ccile'i bastan ikarmaya alisan, ona iftira eden alak cezalandirilmistir. Gustav, Ccile'in onu sevdigini, btn bu dolaplari madam Bopre'nin evirdigini unutur sonunda. Ne var ki, st dkms kediye dnen madam Bopre'nin yznde renk kalmamistir. Gustav, madam Bopre'nin onu sevdigini anlar. Ama o *Babamin kilici. ** Olmazsa olmaz. 151anda bir silh sesi daha duyulur. zntsnden kendi canina kiyan msy Bopre'dir bu. Madam Bopre bir iglik atarak kapiya kosar, ama Msy Bopre girer ieri. Elinde bir tilki -ya da buna benzer bir hayvan- lesi vardir. Ders verilmistir; mabis mrnn sonuna dek unutamaz bir daha bu dersi. Kadin, her seyi bagislayan bribrisine sokulur. Gelgelelim birden milyonlari oldugu anlasilir Ccile'in, Gustav gene baskaldirir. Evlenmek istemez. Bagirip agirir, agzina geleni syler. Gustav'in kfretmesi, milyonlara tkrmesi zorunludur, yoksa bagislamaz onu burjuva. Erisilmez erdem yeterince bulunmaz oyunda yle olmazsa... Burada burjuvanin eliskiye dstgn sanmayin sakin. Korkmayin: Milyonlari kairmayacaktir mutlu ift; zorunludur milyonlar, sonunda erdemin dl olurlar daima. Burjuva eliskiye dsmez hi bir zaman. En sonunda milyonlari da, Ccile'i de alir Gustav;gene fiski-yeler, pamuk boneler, su sesi, vb., vb. baslar. Bylece hem daha ok duygululuk, hem de erisilmez erdem elde edilmis oluyor. Aile soyluluguyle herkesi ezen Bopre'nin ne denli gl oldugu anlasiliyor; en nemlisi de, ylesine sevilen, deger verilen milyonlar seyirciye bir fatum,* doganin bir yasasi olarak sunuluyor... Bribriyle mabis huzur iinde, avunmus, *Kader. 152 gnlleri rahat ikiyorlar tiyatrodan. Gustav yanlarmdadir; baskasinin mabislni paytona, bindirirken gizlice pyor kck elini... Her sey gerektigi gibi oluyor. 1863 SONBILGI YAYINLARI DENEME, ANI DIZISI TL. 1. Albert Camus BIR ALMAN DOSTA MEKTUPLAR Suat Tuygan 3.2. Gustav Janouch KAFKA ILE KONUSMALAR A. Turan Oflazoglu 4.3. Albert Schweitzer OCUKLUGUM VE GENLIGIM Yurdakul Fincana 4.4. D. H. Lawrence ANKA KUSU Aksit Gktrk 5.5. Bertrand Russel DNYA GRSM Cenap Yilmaz 5.6. Cevdet Kudret DiLLERi VAR BIZIM DILE BENZEMEZ 5.7. Simone de Beauvoir SESSIZ BIR LM Bilge Karasu 4.8. Yakup Kadri Karaosmanoglu ZORAKI DIPLOMAT 10.9. Serif Hulusi AHMET HASIM (Hayati, Sanati ve Seilmis Siirleri) 7.50 10. Bertrand Russell VIETNAM'DA SAVAS SULARI Niyazi Atakoglu 7.50

11. Maksim Gorki TOLSTOY'DAN ANILAR Aksit Gktrk 4.12. Sevket Sreyya Aydemir INKILAP ve KADRO 10.13. Nzim Hikmet KEMAL TAHIR'E MAHPUSANEDEN MEKTUPLAR 15.14. Yakup Kadri Karaosmanoglu POLITIKADA 45 YIL 10.15. Dogan Avcioglu 31 MART'TA YABANCI PARMAGI 7.50 16. Yakup Kadri Karaosmanoglu GENLIK VE EDEBIYAT HATIRALARI 12.50 17. Nietzsche BYLE BUYURDU ZERDST A. T. Oflazoglu 15.18. Arthur Koestler ISPANYA'DA LM GNCESI etin Altan 15,19. etin Altan KOPUK KOPUK 15.20. Aziz Nesin BIR SRGNN ANILARI 10.21. Dogan Avcioglu DEVRIM ZERINE 10.22. Aziz Nesin MERHABA 10.23. Aziz Nesin NUTUK MAKINASI/AZ GITTIK UZ GITTIK 10.24. etin Altan BEN MILLETVEKILI IKEN 20.25. Dostoyevski BATI BATI DEDIKLERI... (Yaz Izlenimleri zerine Kis Notlari) Ergin Altay 10.-BILGI YAYINLARI 2. Jean Tardieu SEKiZ OYUN Yildirim Keskin 4. Cahit Atay SULTAN GELIN 5. Albert Camus SANATI VE AGI Yildirim Keskin 6. Oppenheimer BILIM VE SAGDUYU Onur ymen 8. A. de Saint-Exupery KK PRENS Cemal Sreya - R. Tomris 9. Gner Smer BOZUK DZEN 10. Orson Welles YURTTAS KANE Nijat zn 11. Giovanni Guareschi DON CAMILLO VE SEYTAN Yurdakul Fincan 12. Gngr Dilmen Kalyoncu MIDASIN KULAKLARI 13. Friedrich Drrenmatt DURUSMA GECESI Cenap Yilmaz 14. Anton ehov TTNN ZARARLARI BIR EVLENME TEKLIFI AYI SAYFIYEDE YAZ Yilmaz Grud 15. Yakup Kadri Karaosmanoglu SODOM VE GOMORE 16. Albert Camus BIR ALMAN DOSTA MEKTUPLAR Suat Tuygan, 18. Aisopos EZOP MASALLARI Tarik Dursun K. Desenler: Asli - Turhan Seluk 19. Gustave Janouch KAFKA ILE KONUSMALAR A. Turan Oflazoghi 20. Akutagava RASOMON Tarik Dursun K. 21. Pudovkin SINEMANIN TEMEL ILKELERI Nijat ozon. 22. Yakup Kadri Karaosmanoglu HKM GECESi 23. Ingmar Bergman YEDINCI MHR A. Turan Oflazoglu 24. Marguerite Duras MODERATO CANTABILE Bertan Onaran 25. Albert Schweitzer OCUKLUGUM VE GENLIGIM Yurdakul Fincanci' 26. Antonioni GECE lk Tamer 27. D. H. Lawrence ANKA KUSU Aksit Gktrk 28. Truman Capote TIFFANY'DE KAHVALTI Meral Alaku* 29. Bertrand Russell DNYA GRSM Cenap Yilmaz 30. Aziz Nesin MEMLEKETIN BIRINDE HOPTIRINAM 31. Friedrich Drrenmatt YUNANLI BIR KIZ ARANIYOR Aksit Gktrk 32. Cevdet Kudret DILLERI VAR BIZIM DILE BENZEMEZ 33. Andre Bazin AGDAS SINEMANIN SORUNLARI Nijat za 34. ON KISA OYUN Trkesi: lk Tamer 35. Simone de Beauvoir SESSIZ BIR LM Bilge Karasu 36. Anton ehov IVANOV . Ataol Behramogln, 37. Nathalie Sarraute YNELISLER Mkerrem Akdeniz 38. SAHNEYE KOYMA SANATI Trkesi: Suat Taser 39. Eisenstein POTEMKIN ZIRHLISI Renoir HARP ESIRLERI

Ford CEHENNEMDEN DNS Nijat zn40. Fakir Baykurt AMERIKAN SARGISI 41. Marguerite Duras BTN GN AGALARDA Salh Birsel42. Heinrich Bll TRENIN TAM SAATIYDI Zeyyat Selimoglu 43. Behet Necatigil GECE ASEVI (Bes Kisa Oyun) 44. Yakup Kadri Karaosmanoglu ZORAKI DIPLOMAT 45. Ingmar Bergman AYNADAKI GIBI-SESSIZLIK Tezer zl-Fadil Tayla 46. Maksim Gorki KK BURJUVALAR Gner Smer 47. Roger Martin du Gard POSTACI Erdogan Basar 48. Serif Hulusi AHMET HASIM 49. Gngr Dilmen Kalyoncu KURBAN 50. Bertrand Russell VIETNAM DA SAVAS SULARI Niyazi Atakoglu 51. Tibor Dery EGLENTILI BIR GMME TRENI Adalet Cimcoz 52. Cervantes DON OUIJOTE -IDON OUIJOTE -IIBertan Onaran 53. Maksim Gorki TOLSTOY'DAN ANILAR Aksit Gktrk 54. Kemal Tahir DEVLET ANA 55. Cevdet Kudret KARAGZ -IKARAGZ -II-KARAGZ -III56. Knut Hamsun PAN Behet Necatigil 57. Maksim Gorki AYAKTAKIMI ARASINDA V - N 58. Franz Kafka AMERiKA Arif Gelen 59. Aiskhylos ZINCIRE VURULMUS PROMETHEUS Azra Erhat - Sabahattin Eyuboglu 60. Sevket Sreyya Aydemir INKILAP VE KADRO 61. Nijat zn TRK SINEMASI KRONOLOJISI 2. A. de Saint-Exupery GECE UUSU Bertan Onaran 3. Cahit Sitki Taranci MRMDE SKUT 64. B. Traven PAMUK ISlLERl Adalet Cimco . Attil ilhan YASAK SEViSMEK 6. Nzim Hikmet KEMAL TAHlR'E MAHPUSANEDEN MEKTUPLAR 67. Shakespeare ROMEO ILE JULlET A. Turan Oflazoglu 68. Kemal Tahir YORGUN SAVASI 70. Yakup Kadri Karaosmanoglu POLITIKADA 45 YIL 71. Bedri Rahmi Eyuboglu KARADUT 69 72. Fakir Baykurt EFENDILIK SAVASI 73. Kemal Tahir KURT KANUNU 74. Dogan Avcioglu 31 MART'TA YABANCI PARMAGI 75. Pertev Naili Boratav AZ GITTIK UZ GlTTlK 76. Azra Erhat MAVI ANADOLU 77. Yakup K. Karaosmanoglu GENLiK VE EDEBiYAT HATIRALARI 78. Aziz Nesin NAMUS GAZI 79. Haldun Taner SANCHO'NUN SABAH YRYS 80. Kemal Tahir GL INSANLARI 81. Oktay Rifat SiiRLER 82. Adalet Agaoglu ATIDAKI ATLAK - SINIRLARDA 83. Miguel de Unamuno SIS Behet Necatigil 84. Miodrag Bulatovic GODOT GELDI Sevgi Sabuncu 85. Ceyhun Atuf Kansu SAKARYA MEYDAN SAVASI 86. Eisenstein KORKUN IVAN Alpagut Erenulug 87. Kemal Tahir RAHMET YOLLARI KESTi 88. Esref HICVIYELER 89. La Fontaine MASALLAR Nzim Hikmet 90. Fakir Baykurt ANADOLU GARAJI 91. Sabahattin Kudret Aksal ESlK 92. Haldun Taner HIKAYELER -I-Haldun Taner HIKAYELER-II-93. Turgut Uyar DiVAN 94. Melih Cevdet Anday GiZLi EMIR 95. mer Seyfettin BTN ESERLERI l.EFRUZ BEY

2. KAHRAMANLAR 3. BOMBA 4. HAREM 5. YKSEK KELER 6. KURUMUS AGALAR 7. YALNIZ EFE 8. FALAKA 96. Necati Cumali BASAKLAR GEBE 97. Valemin Berejkov TAHRAN 1943 Hasan Ali Ediz 98. Kemal Tahir YEDIINAR YAYLASI 99. Aziz Nesin GOL KRALI 100. Gogol L CANLAR Melih Cevdet Anday 101. Sait Faik BTN ESERLERi 1. SEMAVER / SARNI 2. SAHMERDAN / LZUMSUZ ADAM 3. MEDARI MAISET MOTORU 4. MAHALLE KAHVESI / HAVADA BULUT 5. KUMPANYA / KAYIP ARANIYOR 6. HAVUZBASI / SON KUSLAR 7. ALEMDAGDA VAR BiR YILAN / AZ SEKERLI / SlMDI SEVISME VAKTl 8. TNELDEKI OCUK / MAHKEME KAPISI 102. Kemal Tahir KYN KAMBURU 103. Kemal Tahir BYK MAL 104. Ferit Devellioglu TRK ARGO SZLG 105. Friedrich Nietzsche BYLE BUYURDU ZERDST A. T. Oflazoglu 106. Elsa Triolet BEYAZ AT Attil Tokatli 107. Bilge Karasu UZUN SRMS BIR GNN AKSAMI 108. Aziz Nesin LMS ESEK 109. Anton ehov KIZKARDES Hasan Ali Ediz ORMANCINI Ataol Behramoglu 110. Cevdet Kudret TRK EDEBIYATINDA HIKAYE VE ROMAN-I-Cevdet Kudret TRK EDEBIYATINDA HIKAYE VE ROMAN-II111. Maksim Gorki FOMA Attil Tokatli 112. Arthur Koestler ISPANYA'DA LM GNCESI etin Altan 113. etin Altan KOPUK KOPUK 114. Kemal Tahir SAGIRDERE 115. Aziz Nesin BIR SRGNN ANILARI 116. Fruzan PARASIZ YATILI 117. Dogan Avcioglu DEVRIM ZERINE 118. Kemal Tahir KRDUMAN 119. Haldun Taner SERSEM KOCANIN KURNAZ KARISI/ KESANLI ALI DESTANI 120; Tomris Uyar IPEK VE BAKIR 121. Jack London ADEMDEN NCE H. Pinar Kor 122. Selim Ileri PASTIRMA YAZI 123. Roger Vailland YALNIZ ADAM Attil Tokatli 124. Cahit Atay PUSUDA/KARALARIN MEMETLERI/ANA HANIM KIZ HANIM 125. Roger Vailland KANUN Attil Tokatli 126. Giovanni Guareschi DON CAMILLO VE HAYIRSIZ OGUL zcan Yalim 127. Mustafa Nihat zn OSMANLICA - TRKE SZLK 128. Aziz Nesin MERHABA 129. Zaharia Stancu INGENEM Attil Tokatli 130. Ali Psklloglu Z TRKE SZLK 131. Aritoine de Saint-Exupery SAVAS PILOTU Bertan Onaran 132. Aziz Nesin NUTUK MAKlNASI/AZ GITTIK UZ GITTlK 133. Michel de Saint Pierre MILYARDER ' Attil Tokatli 134. Vittorio de Sica BISIKLET HIRSIZI Alpagut Erenulug

135. etin Altan BEN MILLETVEKILI IKEN 136. Marcel Martin CHARLIE CHAPLIN (SARLO) Timuin Yekta 137. Albenine Sarrazin KEMIK Tarik Alemdar 138. Fruzan KUSATMA 139. Visconti LEOPAR Alpagut Erenulug 140. Trudy Baker -Rachel Jones KAHVE MI, AY MI, YOKSA BENI Mi? Oksan Okandan Karamanbey 141. Hidayet Sayin TOPUZLU/UZAK DNYALAR 142. Attil Ilhan BEN SANA MECBURUM 143. Kemal Bilbasar DENIZIN AGIRISI 144. Nikolay Haytov DNYA POTURUNU IKARIYOR Naime Yilmaer v 145. etin Altan BYK GZALTI 146 Dostoyevski BATI BATI DEDIKLERI (. (Yaz Izlenimleri zerine Kis Notlan) Ergin Altay BILGl YAYINLARI ZEL DiZi 1. Prof. Macit Gkberk FELSEFE TARIHI 2. Mete Tuncay TRKIYE'DE SOL AKIMLAR 3. Prof. Sadun Aren ISTIHDAM, PARA VE IKTiSADi POLiTiKA 4. Nzim Hikmet KUVAY1 MILLIYB (Resimler: Abidin Dino. Notlar: Cevdet Kudret) 5. Dogan Avcioglu TRKIYE'NIN DZENi (iki cilt) 6. Metin And GELENEKSEL TRK TIYATROSU 7. Prof. Suut Kemal Yetkin TRK MlMARISl 8. Dr. etin Yetkin SIYASAL CTIDAR SANATA KARSI 9. Memduh Aytr KALKINMA YARISI VE TRKiYE 10. Prof. Gotthard Jschke YENI TRKIYE'DE ISLAMLIK Hayrullah rs 11. Prof. P. A. Sorokin BIR BUNALIM AGINDA TOPLUM FELSEFELER! Mete Tuncay BILGI YAYINLARI YASA DIZISI 1. SON DEGISIKLIKLERIYLE GEREKELI ANAYASA (Kzim ztrk)BILGI YAYINLARI : 146 DENEME, ANI DIZISI : 25 Birinci Basim Mart 1972 BiLGi YAYINEVI Sakarya Caddesi 8 Yenisehir, Ankara Telf. :17 74 03-12 50 67 DOSTOYEVSKI BATI, BATI DEDIKLERI. (YAZ IZLENIMLERI ZERINE KIS NOTLARI) Trkesi: Ergin Altay BILGI YAYINEVI Kapak Dzeni : Fahri KARAGZOGLU BILGI BASIMEVI - ANKARA, 1972 IINDEKILER Birinci Blm nsz yerine ................

You might also like