Professional Documents
Culture Documents
Hayberin Fethi
Hayberin Fethi
Resul KESENCELİ
HAYBER’İN FETHİ VE
24 Ocak 2009
H ayber, volka-
nik bir ara-
zi üzerine ku-
rulmuş, kuvvetli ve sağlam yedi
kaleye sahip bir şehirdi. Şam
yolu üzerinde bulunan bu şe-
menin sürat kazanması bakı-
mından gerekli görünüyordu.
Aynı şekilde, Arabın en büyük
ticareti Şam’la idi. Yahudiler
ise, bu yol üzerinde bulunuyor-
lar ve burada bir güç, bir kuvvet
ka da ilân etti. Hz. Peygambe-
rin bu emri bize, Allah yolunda
cihadın sırf Hakkın rızası göze-
tilerek, maddî hiç bir karşılık
beklemeksizin, hattâ böyle bir
şeye niyet dahi edilmeksizin ya-
hir, Medine’nin kuzey batısı- olma istidadını gösteriyorlardı. pılması gerektiğini göstermek-
na düşüyor ve ona uzaklığı ise Bu ise, İslâmî gelişme için bir tedir.
yüz mili buluyordu. Resûl-i Ek- tehlikeden başka bir şey değil-
rem Efendimizle olan anlaş- di. Bu arada korkularından Hu- Resûl-i Kibriyâ Efendimizin
malarını bozmaları sebebiyle deybiye seferine katılmaktan (s.a.v) emri üzerine Müslüman-
Medine’den sürgün edilen Ya- çekinmiş bulunan birçok kim- lar derhal toplandılar. Sayıla-
hudilerin çoğu buraya yerleşmiş senin, Hicaz’ın bu en bereketli rı 200’ü atlı olmak üzere 1600
ve âdeta burayı Yahudiliğin bir ve verimli şehri olan Hayber’de kişiyi buldu. Bunlar sadece o
nevi merkezi haline getirmiş- elde edilecek ganimeti düşüne- anda Peygamber Efendimizle
lerdi. Resûl-i Ekrem Efendimiz, rek ve ona tamah ederek ordu- (s.a.v) birlikte Medine’den ha-
Mekkeli müşriklerle Hudeybiye ya iştirak etmek istedikleri gö- reket edecek olanlardı. Daha
anlaşmasını imzalamak sure- rülüyordu. “Hayber’e biz de sonra, Peygamber Efendi-
tiyle, Medine’yi onlardan gele- sizinle gidelim” diyorlardı. Bu- miz Hayber’de bulunduğu sı-
bilecek tehlikelere karşı emni- nun üzerine Peygamber Efendi- rada içlerinde meşhur Ebû
yet altına almıştı. Ancak, Kuzey miz şu tâlimatı verdi: Hureyre’nin de bulunduğu
tarafı Hayber Yahudilerinin bu- Devs Kabilesinden 400 Müs-
lunduğu taraftı ve henüz emni- “Allah yolunda, İ’la-yı Keli- lümanla Habeşistan’dan gelen
yetten mahrumdu. Hâlbuki bu metullah uğrunda bihakkın ci- Muhacir Müslümanlar da ora-
emniyetin temini İslâmî geliş- had edecek olanlar hazırlan- da İslâm ordusuna katılacak-
sın! Bunların dışında hiç kimse lardır. Peygamber Efendimiz,
bizimle birlikte gidemeyecek- Medine’de yerine Gıfarlı Siba’
tir. Onlara ganimetten de bir bin Urfutat’ı vekil bırakarak, or-
şey verilmeyecektir.” Bunu, dusuyla Muharrem ayı sonları-
Medine’nin içinde bütün hal- na doğru Hayber yönüne hare-
ket etti. Peygamber Efendimiz,
ordusu ile Reci’ denilen yere
vardı ve orada konakladılar.
Burası Hayber’le Gatafanlıların
yurdu arasında bir yerdi. Bura-
25
ya gelip konmalarının bir sebe- Peygamberimiz her şeyin şerrinden Sana sığı-
bi vardı. Şöyle ki: Hayber Yahu- (s.a.v.)in Duâsı nırız!”
dileri Gatafanlılardan yardım
istemişler, onlar da bunu ka- Resûl-i Ekrem Efendimiz Sabah olunca, Hayberliler,
bul edip gerektiğinde gelip ka- Hayber önlerine varınca şöyle ellerinde ziraat âletleriyle tar-
lelerinde İslâm ordusuna karşı duâ etti: lalarına gitmek üzere kalelerin-
müştereken savaşabileceklerini den çıkınca karşılarında İslâm
bildirmişlerdi. Resûl-i Ekrem, “Ey göklerin ve gölgeledik- ordusunu buldular. Birden şaşı-
bu durumu haber almıştı. Bu lerinin Rabbi olan Allah! rıp kaldılar ve “İşte Muhammed
yardıma mâni olmak için de, ve ordusu!” diye bağrıştılar.
Gatafanlılara, “Şayet Yahudile- Ey yerlerin ve üstündekile- Beklenmedik bir durumla kar-
re yardım etmezlerse, fethedi- rin Rabbi olan Allah! şı karşıya kalmışlardı. Peygam-
lecek Hayber’in bir yıllık hurma berimiz (s.a.v)’in tâ Medine’den
mahsulünün kendilerine veri- Ey şeytanların ve saptırdık- kalkıp gelerek kendileriyle har-
leceği” teklifinde bulunmuştu. larının Rabbi olan Allah! be tutuşacağına birçoğu ihtimal
Ancak, onlar kabul etmemiş- bile vermemişti. Çünkü kalele-
lerdi. İşte Resûl-i Ekrem Efen- Ey rüzgârların ve savur- ri kuvvetli idi, adamları da çok-
dimiz, ordusuyla buraya gelip duklarının Rabbı olan Allah! tu. Harp âletleri de oldukça faz-
konmakla, Gatafanlılardan Ya- la idi. Öyle ise Hz. Resûlullah
hudilere gelebilecek herhangi Biz, Senden şu şehrin hayrı- bütün bunları göze alarak gele-
bir yardımın önünü kesmiş olu- nı ve iyiliğini, halkının hayrını mezdi. Kanaatları buydu.
yordu. Nitekim bu durum kar- ve iyiliğini, bu şehirde bulunan
şısında Gatafanlılar, Hayber her şeyin hayrını ve iyiliğini Ne var ki, gerçek, düşündük-
Yahudilerine hiç bir yardımda dileriz. “Onun şerrinden, halkı- leri gibi çıkmamış ve bu sebeple
bulunamayıp yurtlarında otur- nın şerrinden, içinde bulunan de şaşırıp kalmışlardı. Onların
mak zorunda kaldılar. bu şaşkınlığını ve gerisin geri
pürtelâş kaçıp kalelerine sı-
ğındığını gören Resûl-i Ekrem
H. ATEŞ
26 Ocak 2009
Efendimiz (s.a.v) bu durumu çarpışmalar olmasına rağmen yi bu ümit ve arzuyla geçirdiler.
hayra yorarak şöyle buyurdu: fetih gerçekleşmedi. İkinci se- Sabah olunca merak ve heye-
“Allahü Ekber! Allahü Ekber! fere sancağını Hz. Ömer’e ver- canları daha da arttı. Bu heye-
Hayber harap oldu. Biz düş- di ve mücahidlerle birlikte çar- can ve samimi arzusunu Hz.
man bir kavmin yurduna bas- pışmaya gönderdi. Yine şiddetli Ömer, “Kumandanlığı o gün-
kın yapıp girdik mi, korkutul- çarpışmalar cereyan etti, ama kü kadar arzu ettiğim zaman
muş olan o kavmin hali ne kötü fetih ona da nasib olmadı. Yedi olmamıştır” diyerek dile getir-
olur!” Hayber Yahudileri arala- gün böylece devam etti. Muha- miştir. Her bir mücahid aynı
rında görüştüler, konuştular ve arzu, aynı heyecan, aynı ulvî
sonunda kalelerinde kalıp mü- duygular içinde merakla bekle-
dafaa harbi yapmaya karar ver- “Resûl-i Ekrem şirken, sabah namazından son-
diler. Savaşacak olan Yahudile- ra Nebiy-yi Ekrem Efendimiz
Efendimiz, ordusuyla
rin hepsi en kuvvetli kale olan sancağın getirilmesini emret-
Natat kalesinde toplandılar. buraya gelip konmakla, ti. Sancak derhal getirildi. Artık
Eşyalarını, âile ve çocuklarını bütün dikkatli bakışlar Efendi-
Gatafanlılardan
da başka kalelere yerleştirdiler. mizin mübârek elinde bulunan
Çarpışma, Yahudilerin toplan- Yahudilere gelebilecek sancağın üzerinde, kulaklar ise
dıkları Natat Kalesinden müca- herhangi bir yardımın mübârek ağızlarından çıkacak
hidlerin üzerine ok atılmasıyla ve fâtihi belirleyecek söze pür
başladı. İslâm ordusu da Natat önünü kesmiş dikkat kesilmişti. Bu merak ve
önünde karargâhını kurmuş- oluyordu. Nitekim heyecan dolu manzara karşı-
tu. İlk gün böyle geçti. Bu ara- sında Hz. Peygamber (s.a.v),
da kalelerden atılan oklarla elli bu durum karşısında “Ali nerede?” diye sordu. Garip-
kadar mücahid yaralandı. İkin- Gatafanlılar, Hayber tir ki Hz. Ali o sırada gözlerin-
ci günü Resûl-i Ekrem Efen- den rahatsızdı, “Yâ Resûlallah,
dimizin emriyle İslâm ordu- Yahudilerine hiç bir onun gözleri ağrıyor” dediler.
su karargâhını Reci’ mevkiine yardımda bulunamayıp Resûl-i Ekrem buna rağmen,
nakletti. Böylece yakınlarında- “Olsun! Çağırın gelsin!” buyur-
ki evlerden gelebilecek tehlike-
yurtlarında oturmak du. Haberi alan Hz. Ali, derhal
lerden mücahidler korunduğu zorunda kaldılar.” huzura çıkıp geldi. Ağrıyan göz-
gibi, konmuş oldukları ilk yer- leri mübârek duasıyla şifâ bul-
deki bataklıktan da uzak kalmış du. Efendimiz ayrıca onun için,
oluyorlardı. sara devam ediyordu. Peygam- “Allah’ım! soğuğun sıkıntısını
ber Efendimiz, birgün şu müj- bundan gider!” diyerek de duâ
Peygamber Efendimiz ve deyi verdi: “Yarın sancağı öyle etti. Hz. Ali der ki: “O günden
mücahidler her sabah silahla- birisine vereceğim ki, Allah ve sonra ne sıcaktan, ne de soğuk-
narak Natat Kalesinin üst ta- Resûlü onu sever, o da Allah tan asla rahatsız olmadım. Hz.
raflarına geliyor, akşama kadar ve Resûlünü sever. Allah, onun Peygamberin (s.a.v) ak sancağı
Yahudilerle çarpışıyor, akşam- eliyle fethi gerçekleştirecektir.” artık Hz. Ali’nin elindeydi. Me-
leyin ise tekrar Reci’e dönü- rak dolu bakışlar, birden im-
yorlardı. Bu arada Peygamber Mücahidleri bir merak sar- renmeye dönüşmüştü. Demek
Efendimiz bir baş ağrısına ya- dı. Acaba bu büyük şerefe nâil Allah ve Resûlünün sevdiği ve
kalandı. İki gün mücahidlerin olacak zât kimdi? Her müca- onun da onları sevdiği zât buy-
yanına çıkamadı. Ordunun ba- hidin gönlünde uyanan sami- du. Demek Hayber, bu şerefli
şına önce Hz. Ebûbekir’i gö- mi arzu ve duygu, Hz. Fahr-i zâtın eliyle fetholunacaktı. Her
revlendirip Yahudilerle çar- Âlemin elinden mübârek ve şe- bir Sahabî aynı duygular için-
pışmaya gönderdi. Şiddetli refli sancağı alabilmekti. Gece- de İslâm’ın bu bahadırına gıpta
27
ile bakıyorlardı. Sancağını Hz. larını anlatıp Müslüman olma- sonra Hz. Ali kapıyı yere bırak-
Ali’ye teslim eden Resûl-i Ek- ya dâvet etti. Fakat Yahudiler tı. Sekiz kişi hep beraber sarıl-
rem kendisine zırhlı bir göm- Müslüman olmayı kabul etme- dıkları halde onu kaldırmaya
lek giydirdi ve Zülfikâr’ı da be- diler. Çarpışmak için kalelerin- muvaffak olamadılar.
line kendi eliyle bağladı. Sonra den çıktılar. Yapılan çarpışma-
da şu emri verdi: “Allah, sana da birçok yiğitleri, mücahitler Adamlarının teker teker
fetih nasip edinceye kadar çar- tarafından yere serildi. Bu arada yere serildiklerini gören diğer
pış. Sakın arkana dönme.” Hz. Hayber Yahudilerinin en cesu- Yahudiler gerisin geri kaçış-
Ali, mübarek sancak elde heye- ru kabul edilen Merhab, karde- maya başladılar. Artık, düşman
canla ilerliyordu. Bunun üze- şinin de öldürülenler arasında bozulmuştu. Ve Resûl-i Kibriyâ
rine Resûl-i Ekrem Efendimiz olduğunu duyunca, askerleriy- Efendimizin beyan buyurduk-
şöyle buyurdu: “Onların kale- le birlikte kaleden çıktı. Üze- ları gibi Allah, fethi Hz. Ali eliy-
lerinin yanına varıncaya ka- rinde iki kat zırh gömlek var- le Müslümanlara ihsan etmiş-
dar vakar içinde ilerle. Sonra dı. İki kılıç kuşanmış, başına da ti. Kaçışan düşman askerleri
onları İslâma dâvet et. Müs- iki sarık sarmıştı. Yapılan teke arkasından Hz. Ali ile birlikte
lüman oldukları takdirde mü- tek vuruşmada, Yahudilerin en mücahidler Natat Kalesine dal-
kellefiyetlerini bildir. Vallahi, kuvvetli adamı olan Merhab, dılar. Fakat orada çocuklardan
senin vasıtanla, Allah’ın onlar- “Esedullah” (Allah’ın arslanı) başka kimse göremediler. On-
lara dokunmadılar. Akibetin
kötü olacağını gören Yahudiler
“Artık, düşman bozulmuştu.Ve Resûl-i Kibriyâ Natat’ı terk etmek mecburiye-
tinde kalmışlardı. Mücahidler,
Efendimizin beyan buyurdukları gibi Allah, fethi Hz.
Nâim Kalesine doğru yürüdü-
Ali eliyle Müslümanlara ihsan etmişti. Kaçışan düşman ler. Burada da düşmanla şid-
detli çarpışmalar cereyan etti.
askerleri arkasından Hz. Ali ile birlikte mücahidler
Düşman bir çok adamını da bu
Natat Kalesine daldılar.” kale önünde yapılan çarpışma-
da kaybetti ve kale teslim alın-
dı.
dan bir tek kişiyi hidayete er- ünvanının sahibi olan Hz. Ali
dirmesi, senin için birçok kızıl karşısında dayanamayıp, kafası On günü bulan bir muhasa-
develere sahip olup onları Al- Zülfikârla ikiye bölünerek yere ra esnasında kalelerinin birer
lah yolunda sadaka vermen- düştü. Manzarayı gören Hz. ikişer düştüğünü gören Yahudi-
den daha da hayırlıdır.” Pey- Resûlallah mücahidleri müjde- ler, çaresiz kalıp sulh istediler.
gamberimiz (s.a.v) bu sözleriyle ledi: “Sevininiz! Hayber’in fethi Peygamber Efendimiz bu istek-
aynı zamanda İslâmî fetihlerin artık kolaylaştı.” Bundan sonra lerini kabul etti. Kendilerinden
maksadının ne olduğunu da or- mücahidler, cesaretle düşma- gelen heyetle Resûl-i Ekrem
taya koyuyordu. nın üzerine yürüdüler. Bu arada arasında şu maddeler karara
birçoklarını yere serdiler. Sade- bağlandı.
Hz. Ali, Merhab’la ce Hz. Ali, o gün sekiz Yahudiyi
Karşı Karşıya öldürdü. Hattâ bir ara kalkanı 1) Kalede çarpışmaya katıl-
elinden düştü. Hemen yanın- mış bulunan Yahudilerin kan-
Hz. Ali, elinde Hz. daki kalenin kapısını yerinden ları dökülmeyecek.
Resûlullahın beyaz sancağı ile sökerek kendisine kalkan yap-
mücahidlerin önünde ilerleyip tı. Fetih gerçekleşinceye kadar 2) Hayber’den çocuklarıyla
sancağı Natat Kalesinin dibi- da kale kapısını elinden düşür- birlikte çıkıp gitmelerine müsa-
ne dikti. Onları İslâm’ın esas- medi. Fetih müyesser olduktan ade edilecek.
28 Ocak 2009
3) Beraberlerinde bir hay- gamber Efendimiz (s.a.v)tara- edildi. Cenâb-ı Hak, Hudeybi-
van yükünden başka bir şey gö- fından ortadan kaldırılabile- ye seferine iştirak edenlere, fet-
türmeyecekler. cekti. Böylece Yahudiler, İslâm hedileceğini ve kendilerine bol
devleti ile ziraî bir işletmede or- ganimet ihsan edeceğini önce-
4) Bunun dışında, gerek taklık akdetmiş gibi, işledikleri den haber verip müjdelemiş-
menkul ve gerekse gayrı men- araziden yarı nisbetinde bir his- ti. (Fetih Suresi 8-19. ayetler)
kul bütün mallar, yay, miğfer, se vereceklerdi. Resûl-i Ekrem Resûl-i Ekrem Efendimiz Ay-
at, cübbe, zırh, gömlek gibi si- Efendimiz, her sene mahsul za- rıca, Hayber’de gelip İslâm or-
lahlar ve üzerlerindeki elbise- manı Abdullah bin Ravâha Haz- dusuna katılan Devs Kabilesi-
lerinden başka bütün elbise retlerini Hayber’e gönderirdi. ne mensup dört yüz Müslüman
ve kumaşlar Hz. Peygamber’e ile, Câfer bin Ebî Tâlib’in (r.a.),
(s.a.v) bırakılacak. başkanlığında Habeşistan’dan
dönen ve Hayber’de Müs-
5) Hz. Resûlullah’a lümanlara kavuşan Ha-
bırakılması gereken beşistan muhacirleri-
herhangi bir şey ne ne de bu ganimetten
surette olursa ol- hisse ayırdı.
sun gizlenmeye-
cek, gizleyen- Resûl-i Ek-
ler ise, Allah ve rem Efendimizin
Resûlünün emân emriyle ganimet
ve himâye taah- malları ilk önce
hüdünün hari- beş parçaya ayrıl-
cinde kalacaklar. dı. Beşte bir parça
Bu şartlar çerçe- Peygamber Efendi-
vesinde anlaşma- mize teslim edildi.
ya varılıp sulh yapıl- Geri kalan dört parça
dıktan sonra, Yahudiler ise Efendimizin emriy-
Hayber’den çıkmak üzere le satışa çıkarıldı. Peygam-
hazırlandılar. Bu sırada Pey- ber Efendimiz, ganimet malla-
gamber Efendimize şöyle bir rından satılanların paralarını
teklif getirdiler:”Biz mal mülk Müslümanlar arasında taksim
sahipleriyiz. Mülk bakımı ve iş- Hz. Abdullah, mahsulâtı yarı etti. Hayber’in gayrı menkul
letmesini bilir ve başarırız, bı- yarıya ayırır, sonra da onları is- malları, yeni arazi ve varidatı
rak bizi Hayber topraklarında tediğini almada serbest bırakır- ise Şıkk, Natat ve Ketîbe mülk-
kalalım! “Resûl-i Ekrem Efen- dı. Bu âdilane muamele karşı- leri olarak bölüştürüldü. Şıkk,
dimiz (s.a.v) ve Sahabîler bura- sında Yahudiler, “Yer ve gök bu Natat ve Ketibe mülkleri, Müs-
da duracak durumda değiller- adalet sayesinde ayakta duru- lümanların beşte biri hissele-
di. Bakıp gözetmeye de müsâit yor!” demekten kendilerini ala- rine karşılık tutuldu. Ketibe
bulunmuyorlardı. Bu sebeple mazlardı. mülkleri ise Beytülmale ait ol-
Peygamber Efendimiz (a.s.m.), mak üzere Peygamber Efendi-
tekliflerini müsbet karşıladı ve Hayber’de elde edilen gani- mize bırakıldı. Resûl-i Ekrem
Hayber mahsullarının yarı ya- metler, bu gazâya katılmış ol- Efendimiz, Ketibe’nin mülk ve
rıya bölüştürülmesi şartı ile on- sun olmasın, Hudeybiye Sulh mahsûllerini ihtiyaç derecele-
ların tekrar yurtlarında kalma- Anlaşması sırasında Peygam- rine göre, akrabaları, hanımla-
sına müsaade etti. Ancak bu ber Efendimizin yanında bulu- rı, Müslüman erkek ve kadınlar
anlaşma, istendiği zaman Pey- nan bütün Sahabîlere taksim arasında bölüştürdü.
29