You are on page 1of 3

Kültür

Sencer ÖNDEROĞLU

GÖRDÜN MÜ?
Bekir SARI

62 Ocak 2009
“...Telefonun sesi gittikçe artıyor ve son günlerde
moda olan bir şarkının melodisi çalıyordu, herkes
pür dikkat dinliyordu ve sanki Hasan Amcaya ve
hazır bulunanlara bir mesaj veriyordu: Gördün mü?
Bitmeyecek sandığın ve aldandığın dünya oyunu ve
oyalanması nasıl aniden bitti. Gördün mü?...”

D eğişik bir insandı Hasan Amca!


Babasından kalan servete ser-
vet eklemiş, dünyalığını epeyce
çoğaltmıştı. Onu tanıyanlar sürekli “eskiden daha
iyiydi, dünya malı arttıkça maneviyatı azaldı”
derlerdi. Hasan Amca yıllar içinde çocuklarını da
citmişti muhatabını. Hoca efendi cevaben “Ha-
san Amca sen ölünce arkandan bir fatiha okur
hiç değilse” diyecek oldu, lafı ağzına tıkarcasına
“Bastırırsın parayı en iyi hocalar okur arkan-
dan” cevabını almıştı.

kendine benzetmişti. Dünya malının ve paranın Bir gece Hasan Amcanın tanıdıklarının ve ya-
her şeyi halledeceğine inanan Hasan Amca, sos- kınlarının telefonları sırasıyla acı acı çaldı. Tele-
yal ilişkilerinde problem yaşar, camiye, cemaa- fondaki ses “Hasan Amca beyin kanamasından
te nadiren uğrardı. Hocaları beğenmez, cemaati öldü” diyordu. Ertesi sabah mahalleli, tüm tanıdık-
hep küçümserdi. Lüzum- suz yerlere mil- ları ve yakınları cami avlusunda toplandılar. Bek-
yarlar akıtırken, ha- lenen cenaze geldi. Beğenmediği hoca efendiler
yır işlerine kuru- cenazesini yıkadılar, küçüm-
şu nasip olmazdı. sediği cemaat
Onun özentisi saf tutup na-
hep sosyeteye ve mazını kıldı-
zenginlere idi. lar, yetmedi
Sürekli büyük dede- hepsi hakla-
sinin derin hoca olduğunu rını helal edip
övünerek anlatır, kendisine ne fay- onun için ha-
dası olduğunu hiç aklına getirmezdi. yır duada bulun-
dular. Hasan Amcanın
Arabadan, markalı eşyalardan, yazlıktan laf çocukları ne yapacaklarını
açıldı mı kimseye söz bırakmaz, saatlerce anla- şaşırmışlar, büyüklerin yönlendirmesi ile duru-
tırdı. Sık sık “Parası olana hastalıkta neymiş mu idare ederken, cenaze namazının nasıl kılın-
canım!” der, neredeyse “Parası olan ölmez!” di- dığını bilmediklerinden zor anlar yaşamışlardı.
yecek kadar zenginliğine güvenirdi. Başı ağrı-
sa Amerika’ya, Avrupa’ya uçar tedavi olurdu. Üç Namazdan sonra topluca mezarlığa gidildi.
oğlu da kendisi gibi erken yaşlarda ticarete atıl- Fazla kalabalık yoktu. Cenaze arabadan indiril-
mış, babalarının bütün özelliklerini taklit etmek- di, hazırlanmış mezarın yanın getirildi, tabutun
ten ibaret bir karaktere sahip olmuşlardı. Bir de- kapağını açtılar, beyaz kefene sarılı Hasan Amca-
fasında mahallenin imamı küçük çocuğunu yaz nın cansız bedenini aldılar, dünyanın son, ebedi
kursuna göndermesini isteyince “İşlerimiz çok, âlemin ilk durağı olan mezara indirmek için el-
dükkânda duracak hoca! Hem siz kursta onun ler kefene sıkıca yapıştı. Büyük oğlu iki eliyle bir-
beynini yıkayacaksınız değil mi?” cevabıyla in- den tuttu kefenin ucundan, mezarın içine bir ya-

63
kını indi. Cenaze tam aşağıya indirileceği sırada bul ediyor ve hiç üstümüze almıyoruz. İşte o ikaz-
büyük oğlunun cep telefonu çalmaya başladı. lardan birisi:

İki eli de meşguldü, hem telefona cevap verecek “Servet biriktirip onu saymayı adet edinenle-
vakit değildi şimdi. Telefonun sesi gittikçe artıyor re yazıklar olsun!
ve son günlerde moda olan bir şarkının melodisi
çalıyordu, herkes pür dikkat dinliyordu ve sanki O malının kendini ebedi kılacağını mı zan-
Hasan Amcaya ve hazır bulunanlara bir mesaj ve- neder?
riyordu: Gördün mü? Gördün mü? Epeyce çaldık-
tan sonra sustu telefon. Bunun bir tesadüf olma- Hayır! Andolsun o hutame’ye atılacaktır.”2
dığını düşünüyordu cemaatin tamamı ve önemli
bir ikaz vardı önce yaşayanlara, sonra da ölüye. Sevgili Peygamberimiz de İbn-i Abbas’tan riva-
yet edilen bir hadis-i şeriflerinde: “Âdemoğlunun
iki dere dolusu malı olsa bir üçüncüsünü ister.
Âdemoğlunun gönlünü topraktan başka bir şey
dolduramaz.”3 buyurmaktadır.

Mademki bu akıbetten kurtuluş mümkün de-


ğil, o halde hazırlanmak, hazır bulunmak zorun-
dayız. Ne yaşarken, ne de ölünce kimseye yük ol-
mamalı herkesle iyi geçinmeli ve öbür âlemde
geçecek akçeler, ameller, güzellikler biriktirmeye
çalışırken Hz. İbrahim’in şu duasını da dilimiz-
Diyordu ki: den düşürmemeliyiz:

Çok güvendiğin malın, mülkün seni kurtara- “Yarabbi! İnsanların diriltilecekleri gün beni
madı gördün mü? mahcup etme!

Paranın hiçbir hükmü ve geçerliliği yok gör- O gün ki ne mal ne de evlatlar fayda verir!
dün mü?
Ancak Allah’a temiz bir kalple gelenler o gün-
Evlatların da bir şey yapamadı gördün mü? de kurtuluşa erer.”4

Beğenmediğin kimseler seni yıkadı ve yolcu Yazımızı Bağdatlı Ruhi’nin güzel bir beyiti ile
etti gördün mü? bitirelim:

Bitmeyecek sandığın ve aldandığın dünya oyu- Sanma ey Hace ki, senden zer-ü sim isterler,
nu ve oyalanması1 nasıl aniden bitti Yevme la yenfeu’da Kalb-i Selim isterler.

Gördün mü? Yani demek istiyor ki; Mahşer gününde, hesap


yerinde, kimsenin kimseye faydasının olamaya-
Aslında bu ikazı Kur’an-ı Kerim bize her su- cağı o muazzam günde senden altın ve gümüş de-
rede her ayette yapıyor. Ancak bizim onunla iliş- ğil, güzel amel ve kirlenmemiş bir kalp isterler.
kimiz sadece ölüm, mevlid ve törenlerde günde- Dipnot
me geldiğinden anlamı kalmıyor. Hoca efendiler 1 Bkz: 57/Hadid 20, 29/Ankebut64.
her namazda, her hutbede, her vaazda bu uyarıla- 2 104/Hümeze 2-4. Hutame:Yüreklere işleyen tutuşturulmuş ateş.
3 12/Tecrid-i Sarih 183.
rı yapıyorlar ama biz onları ölüler içinmiş gibi ka- 4 26/Şuara 87-89.

64 Ocak 2009

You might also like