Professional Documents
Culture Documents
Kizil Bayrak 2007-02
Kizil Bayrak 2007-02
zm halklarÝn
Karl Liebknecht'i anmak
sosyalizm davas›n› yaflatmakt›r!
birleßik devrimci
mcadelesindedir!
2 ★ K›z›l Bayrak Kızıl Bayrak’tan... Sayı:2007/02 ★ 19 Ocak 2007
İÇİNDEKİLER
ABD'nin yeni Irak stratejisi, Ortadoğu'da
K›z›l Bayrak’ tan
savaşı ve kanlı boğazlaşmaları F tipi hücrelere kapatılmış devrimci tutsaklar
tırmandıracak... üzerindeki devlet terörü tüm azgınlığıyla sürüyor. Faşist
Emperyalizme ve bölge gericiliğine karşı ceza hukukuyla yetinmeyen sermaye devleti, devrimci
muhalefete ceza üstüne ceza kesiyor. Mahkemelerinde
halkların devrimci dayanışması ve
kendi yazılı hukukunu bile hiçe sayarak yargılayıp ceza
birleşik mücadelesi!.... . . . . . . . . . . . . . . 3 kestiği devrimcileri, ek olarak, tecritle, işkenceyle
A planı çöktü, sıra B planında... cezalandırmayı sürdürüyor. Ceza sadece devrimciye de
Hiçbir strateji ABD'yi bataktan uygulanmıyor. Aileler de bu insanlık ve hukuk dışı
kurtaramayacak! . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 4 cezalandırmalardan fazlasıyla nasibini alıyor.
Devrimci hareketin, “İçerde, dışarda hücreleri
ABD, Türkiye ve Güney Kürdistan . . . . 5 parçala!” sloganı çok geniş ve derin anlamlar içeriyor.
Kapitalist yozlaşmanın ve piyasanın Sınıfa ve kitlelere doğru genişleyen, iktisadi-sosyal-
zehirli meyvesi: Uyuşturucu . . . . . . . . . 6 siyasal saldırılara doğru derinleşen bu anlamlar
DİSK yönetimi ve “10 Aralık Hareketi”... arasında, devrimci harekete karşı uygulanmaya çalışılan
tecrit politikası da bulunuyor. Devrimci hareketi doğal
Düzene hizmette bir adım ileriye! . . . . . 7
zemininden, işçi sınıfı ve emekçi kitlelerden yalıtmaya
2006 yılında kamu emekçileri hareketi. . 8 yönelik bu politika yeni olmamakla birlikte, tecrite
Sağlıkta yıkım . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 9 karşı son dönemde yükselen mücadeleye karşı
Tecrit karşıtı eylemlerden.... . . . . . . 10-12 azgınlaşan saldırılarla yeni boyutlar kazanıyor.
Gençlik eylemlerinden . . . . . . . . . . . . . 13 Son olarak 18 Ocak Çarşamba gecesi, Ümraniye 1
Mayıs Mahallesi’nde yapılmak istenen tecrit karşıtı
Erdoğan'dan İstanbul için “çözüm” eyleme yönelik saldırıda olduğu gibi, bütün bir mahalle
önerileri… İşçi-emekçi düşmanlığının halkı polis terörüyle, gaz bombalarıyla taciz ediliyor.
itirafı!.... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 14 Saldıran devletin terör güçleri olduğu halde, bu eziyet
TÜMTİS’ten açıklama... . . . . . . . . . . . 15 ve işkenceden devrimciler sorumluymuş gibi
gösterilmeye çalışılıyor. Mahallenin emekçi halkıyla
Yeni bir mücadele yılına girerken gençlik
devrimci gençleri arasına barikatlar örülmeye, insanlar
hareketi... Gündemler, sorunlar, birbirinden tecrit edilmeye çalışılıyor.
olanaklar... (Orta sayfa) . . . . . . . . . 16-17 Ancak, nasıl ki devrimci hareket tecrit politikalarına
Asgari ücretle ilgili röportaj . . . . . . . . . 18 pirim vermediyse, nasıl ki devrimci tutsaklar F
Haydutbaşı Bush “yeni savaş stratejisi”ni tiplerindeki tecrit uygulamalarına, tutsaklık koşullarına
rağmen boyun eğmediyse, elbette işçi sınıfı ve emekçi
açıkladı… . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 19 kitleler de kendilerine yönelik bu tecrit politikalarına
Rice’ın Ortadoğu gezisi… . . . . . . . . . . 20 boyun eğmeyecektir. Zaten, sistemin çok yönlü
Kapitalizm savaş demektir! Blair: saldırıları ortada duruyorken, bu saldırılarla itildikleri
“Savaşlara devam etmeliyiz!”. . . . . . . . 21 açlık ve sefalet çukuru daha da derinleştiriliyorken,
kitleleri kandırmalarının mümkün olamayacağı
ABD'nin İran'a yönelik
ortadadır.
nükleer yaptırımı. . . . . . . . . . . . . . . 22-23 Türkiye işçi sınıfı ve emekçi kitleleri, er veya geç,
Sendikacı dediğin lafını devrimci sınıf politikası etrafında birleşecek, savaşacak,
esirgemez, eğer... . . . . . . . . . . . . . . . . . 24 sermayenin faşist düzenini F tipi hücreleri ve tecrit
Katledilişlerinin 88. yıldönümünde politikalarıyla birlikte hakettiği yere, tarihin çöplüğüne eyleminin daha da kitleselleşmesi, semtlere yayılması ve
yollayacaktır. saldırıların püskürtülebilmesi için daha fazla çaba
anıldılar... Rosa Luxemburg ve Karl Her Cumartesi yapılmaya devam eden Taksim gösterilmesi gerektiği ortadadır.
Liebknecht'i anmak sosyalizm davasını
yaşatmaktır!.. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 25
2007'ye girerken/2. . . . . . . . . . . . . . 26-27
Bir emperyalist yeniden
yapılandırma projesi:
Geniş Ortadoğu İnisiyatifi-1. . . . . . 28-29
Basından... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 30
Mücadele Postası . . . . . . . . . . . . . . . . . 31
Sosyalizm İçin
K›z›l Bayrak
.
Haftalık Sosyalist Siyasal Gazete
i i le r d e
EKSEN Basım Yayın Ltd. Şti.
v e b a y
ç ı
Yayın türü: Süreli Yaygın
Yönetim Adresi:
Eksen Yayıncılık Mollaşeref Mh. Turgut Özal Cd.
(Millet Cd.) No: 50/10 İstanbul Tel: 0 (212) 621 74 52 Kita p
Fax: 0 (212) 534 95 90
e-mail: kb1@tnn.net
Web: http://www.kizilbayrak.de
http://www.kizilbayrak.org
http://www.kizilbayrak.com
Baskı: Gün Matbaacılık Genel Dağıtım:
İSTANBUL YAYSAT
Tel: 0 (212) 426 63 30
Sayı:2007/02 ★ 19 Ocak 2007 Kapak K›z›l Bayrak ★ 3
Sa¤l›kta y›k›m
Hafta sonu eczacılar “Büyük koşullarına, tekellerin
Eczacı Mitingi” için İstanbul’da standartlarına tam uyumunu
biraraya geldi. Mitingin amacı sağlayacak.
eczacıların yaşadığı sorunlar, yeni Saldırının diğer ayağını
ilaç ve tıbbi cihazlar yasa tasarısının oluşturan ilaç ve tıbbi cihaz
yanısıra sağlıkta yıkım programıydı. yasasıyla ise, ilaç tanımı
değiştirilerek ilacın farklı
İlaç tekellerin denetimine tanımlarla eczane dışına
çıkarılmasının ve ilacın
terkediliyor
reklamının yapılabilmesinin önü
açılacaktır. Böylelikle ilaç
Sağlıkta Dönüşüm projesi
büyük marketlerin renkli
çerçevesinde ilaç sektörünün
vitrinlerini süsleyebilecektir.
uluslararası tekellerin denetimine
terkedilmesi çalışmaları iki ayak
üzerinden yürütülmektedir: Sağlıkta ne yaşanıyor?
Bunlardan ilki ilaç piyasasının
uluslararası tekeller tarafından İMF tarafından öngörülen
denetim altına alınması, üst kurul “kamusal hizmetlere” ayrılan
oluşturulması iken, diğeri ilaç kaynağın kısılması politikası ilk
piyasasının esnekleştirilmesi, ilaç elden sağlık ve eğitim
satımının “eczane” kavramından hizmetlerine ayrılan kaynağın
uzaklaştırılıp herhangi bir ürün yeniden düzenlenmesini
olarak sunulmasıdır. “Ulusal İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu, piyasa öngörmekteydi.
Sağlık Bakanlığı’nın en kısa zamanda gözetimi ve denetimi yaparak yeterli kalite konusunda Sağlık hizmetleri hem geniş bir kesimi
örgütleneceğini söylediği Ulusal İlaç ve Tıbbi Cihaz uygulanacak standartları belirleyecek ve bunların ilgilendirmeleri, yaşamı sürdürmenin olmazsa olmazı
Kurumu ve son olarak gündeme getirilen “ilaç ve tıbbi uygulanmasını sağlayarak tüketici ile sektör arasında olmaları nedeniyle sermaye açısından kârlı bir alanı
cihazlar yasa tasarıları” bu amaca-tekellerin önemli bir köprü vazifesi üstlenecek. Kurum, ilaçlar ve ifade etmektedir. Hem de uzun yılları bulan mücadele
hakimiyetinin sağlamlaştırılmasına- hizmet cihazlar için standart belirleyecek.” sonucunda elde edilmeleri nedeniyle “maliyetler”
etmektedirler: Özetle, diğer üst kurullarda olduğu gibi, Ulusal içinde temel bir kalemi oluşturmaktadır. Sağlıkta
İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu da sektörün piyasa dönüşüm “reformu” bu noktada gündeme gelmiştir.
Sağlıkta dönüşüm hem sermayeye yeni bir alan
açmakta, hem de sağlığa ayrılan kaynağın yeniden
Büyük Eczacı Mitingi... sermayeye aktarımının yolunu düzlemektedir.
Direktifler çerçevesinde uygulanan sağlıkta yıkım
Baflka bir dünya ve sa¤l›k düzeni mümkün! programı ise, olumsuzluklarının apaçık görülmesine
rağmen, adım adım uygulamaya konulmaktadır. SSK
hastanelerinin devredilmesi, sağlık hizmetlerinden
Eczacı Odaları, 14 Ocak günü Kadıköy İskele yararlanmak için paket fiyat uygulaması, 150’ye yakın
Meydanı’nda “Büyük Eczacı Mitingi” ilacın ödeme listesinden çıkarılması, ilaca
gerçekleştirdi. Haydarpaşa Endüstri Meslek sınırlandırma getirilmesi, koruyucu sağlık
Lisesi’nin önünde saat 11:00’de toplanmaya hizmetlerinin tasfiye edilerek aile hekimliğinin
başlayan kitle 11:30’da yürüyüşe geçti. En önde uygulanmaya konulması, bütçeden personele maaş
“Ezcacılık mesleği sahipsiz değildir!” pankartı ile ödemesi yapılması yerine döner sermaye
“İMF sağlığımızdan elini çek!”, “Sağlık haktır uygulamasına ağırlık verilmesi, sağlık emekçileriyle
satılamaz!”, “Hastanelerin özelleştirilmesine son!”, hastalar arasındaki ilişkinin, satan-alan düzeyine
“Dağıtım tekellerinin sömürüsüne son!”, “İlaç alım indirilmesi, personel açığının kapatılmaması, sağlık
protokolleri kölelik anlaşmasıdır!”, “Vatandaşa birimlerinin taşeronlaştırılması, ilaçta tasarrufa
vitamini çok gören iktidara oy yok!”, “Sağlıkta gidilmesi, Bağ-Kur-SSK ilaç tutarlarının eczanelere
sömürü düzenine hayır!”, “Başka bir dünya, başka ödenmemesi, (eczacı ile hastanın karşı karşıya
bir sağlık düzeni mümkün!”, “Her ay değişen getirilmesi) ve son olarak ilaç ve tıbbi cihazlar yasa
kurallar istemiyoruz!” yazılı dövizler taşındı. tasarısı...
Eylemde sırasıyla; İstanbul, İzmir, Trabzon, Aydın, Sorunlar bu denli ağırken ne yapmalı?
Ankara, Uşak, Antalya, Afyon, Eskişehir, Turhal,
Erzurum, Balıkesir, Isparta, Kastamonu, Mersin, Sağlık hakkı için mücadeleye
Adana, Sivas, Bursa, Osmaniye, Kocaeli eczacılar tekeller tarafından belirlenir hale gelmiştir. Ve
odaları pankart ve dövizleriyle Kadıköy İskele içimizde de onların çıkarlarını savunan Sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesi, ilacın
Meydanı’na geldiler. akademisyenler, köşe yazarları ve eczacılar da var, piyasaya terkedilmesi sadece sağlık emekçilerinin, bu
İlk olarak “Atatürk ve silah arkadaşları için” onların olmadıkları yerler ise meydanlardır. Bu alanda çalışan eczacıların, doktorların değil, en az
“İstiklal marşı” eşliğinde bir dakikalık saygı ülkede herşey pazarlanıyor. Türkiye’de eczaneleri onlar kadar bu hizmetlerden yararlanan tüm işçi ve
duruşuna geçildi. Daha sonra Sadık Gürbüz de pazarlamaya çalışıyorlar. Bunu da AB’ye uyum emekçilerin sorunudur. Bu nedenle ulaşılabilir, kaliteli
sahneye çıkarak türküler söyledi. Ardından adı altında yutturmaya çalışıyorlar.” ücretsiz sağlık hizmeti talebi için mücadele sadece
İstanbul Eczacılar Odası Başkanı Zafer Kaplan bir İstanbul Eczacıları Odası Başkanı’ndan sonra sağlık emekçilerinin, sağlık çalışanlarının sorumluluğu
konuşma yaptı. diğer kentlerden oda temsilcileri konuşma yaptılar. olamaz. Sağlık emekçileri, tepkilerini cılız da olsa
Kaplan şunları söyledi: “... ‘90’lardan sonra Çağdaş Eczaneciler Odası Başkanı Rafet Şahin’in ifade etmekte eylemli süreçlerin öncülüğünü
dünyada neoliberalizm denilen düzen oluştu ve yaptığı mücadele çağrısı ile miting sona erdi. yapmaktadır. Ancak sağlıkta yıkımın böylesine cılız
küresel sermaye için dünya küçüldü. Bizim ülkede Miting boyunca sık sık “İMF sağlıktan elini çek!”, bir karşı koyuşla durdurulamayacağını ya da gelinen
de tekelci ilaç patronları sağlıkta yaşanan “Hükümet şaşırma sabrımızı taşırma!”, “Kanımızı süreci tersine döndüremeyeceğini bilmek gerekiyor.
sorunlardan kâr ediyorlar, dönüşümden kurutan Unakıtan!”, “Sağlıksız toplum Sağlık hakkı için mücadele aslolarak işçi sınıfı
bahsediyorlar. Bu dönüşüm denilen şey tekellere istemiyoruz!” sloganları atıldı. Eyleme 6 bine tarafından sahiplenilmeli ve mücadele konusu
giden kârdır. Eczacıların yarınlarından güvencesi yakın kişi katıldı edilmedir.
yoktur. Eczacıların önüne çıkan yasalar bile artık Kızıl Bayrak/İstanbul
10 ★ K›z›l Bayrak Tecrit karşıtı eylemlerden... Sayı:2007/02 ★ 19 Ocak 2007
Tecrit karşıtı kurumlardan sona erdi. Eylemde “Tecrite son!/TAYAD’lı Aileler” ziyaret etti. Halkevleri’nin bölgesel olarak katılım
imzalı pankart ile direnişçilerin fotoğraflarının sağladığı eyleme İskenderun, Adana, Mersin
açıklama bulunduğu pankart taşındı. Yürüyüşün ardından Halkevleri üyeleri katıldı. İnönü Parkı’ndan AKP il
Tecrit işkencesine karşı sürdürülen ölüm orucu TAYAD’lı 2 ana konuşma yaptı. Analar binası önüne yürüyen Halkevleri üyeleri daha sonra
kritik bir eşiğe gelmiş bulunuyor. Devletin tecrit konuşmalarında taleplerin kabul edilmesini dile Gülcan Görüroğlu’nu ziyaret etti. Yürüyüşte “İçerde
işkencesini sürdürmekte ısrar etmesi üzerine 11 Ocak getirdiler. İstanbul’da gerçekleştirilen tecrit karşıtı dışarda hücreleri parçala!”, “Tecriti kaldırın ölümleri
günü saat 12.30’da İnşaat Mühendisleri Odası’nda bir eyleme çevik kuvvetin azgınca saldırmasını protesto durdurun!”, “Tecrite son!” sloganları atıldı. Eyleme 35
basın toplantısı yapıldı. ATO, THİV, Emekli-Sen, ESP, ettiler. kişi katıldı. (Kızıl Bayrak/Adana)
İşçi Mücadelesi, BDSP, ÇHKM, HÖC, Tecrite Karşıtı Eylemde ayrıca Pir Sultan Abdal Kültür Derneği
Avukatlar, MBP, CHP Seyhan İlçe Gençlik Kolları, Genel Başkanı Av. Kazım Genç ve Özgür Tiyatro
Tekstil-Sen, Adana Halkevi, TÖP, İHD, KESK ve adına Özgür Başkaya birer konuşma yaptılar. Yaklaşık TAYAD’lı Aileler açlık grevinde
EMEP adına yapılan açıklamada tecridi kaldırın 80 kişinin katıldığı eyleme içinde BDSP’nin de TAYAD’lı Aileler 13 Ocak Cumartesi günü saat
ölümleri durdurun talebi dile getirildi. (Kızıl bulunduğu çeşitli devrimci güçler ve demokratik kitle 10:00’da Yüksel Caddesi’nde bir araya gelerek bir
Bayrak/Adana) örgütleri destek verdi. Eylemde “Tecriti kaldırın, basın açıklaması yaptılar ve açlık grevine
ölümleri durdurun!”, “Yaşasın ölüm orucu başlayacaklarını duyurdular.
diremişimiz!”, “Yaşasın evlatlarımızın onurlu “123. ölüm olmasın diye açlık grevindeyiz!” yazılı
Kocaeli’de tecrit karşıtı etkinlik direnişi!”, “Tecrite son!” sloganları atıldı. (Kızıl pankartın açıldığı eylemde sık sık “Tecriti kaldırın,
Çeşitli sendikaların, meslek odalarının ve Bayrak/Ankara) ölümleri durdurun!”, “Yaşasın ölüm orucu
siyasetlerin bileşeni olduğu Kocaeli Tecrite Karşı direnişimiz!”, “Anaların öfkesi katilleri boğacak!”
Dayanışma Komitesi 11 Ocak Perşembe günü saat sloganları atıldı. (Kızıl Bayrak/Ankara)
18.00’de Eski Star Sineması’nda bir basın toplantısı Adana: “Tecrite son!”
düzenledi. Basın toplantısı, devrim mücadelesinde 13 Ocak günü cezaevlerinde süren tecrit TAYAD’lı Aileler’in eylemi
yaşamını yitirenler için saygı duruşuyla başladı. uygulamasına karşı ölüm orucu direnişine devam eden
TAYAD’lı Aileler 14 Ocak akşamı saat 18.00’de
Ardından F Tipi cezaevlerinde süren tecriti ve cezaevi Behiç Aşçı, Gülcan Görüroğlu ve Sevgi Saymaz’a
Orhangazi Parkı’nda tecritin kaldırılması talebiyle
katliamlarını anlatan bir sinevizyon gösterimi destek vermek için “Tecriti kaldırın ölümleri
meşaleli basın açıklaması gerçekleştirdiler. Eylemde
gerçekleştirildi. Toplantının açılış konuşmasını Komite durdurun” şiarıyla bir eylem gerçekleştirildi. Saat
“Tecrite son! Laf değil çözüm istiyoruz!/TAYAD’lı
Sözcüsü Barbaros Tantan ilerki günlerde Kocaeli 12.30’da İnönü Parkı’nda toplanan kitle buradan İnönü
Aileler” imzalı pankart ile ölüm orucu şehitlerinin
yerelinde sendikalara ve siyasi partilere yapılacak Caddesi’ni tek şerit halinde trafiğe kapatarak “Tecriti
resimlerinin olduğu iki ayrı pankart açtılar. Eylemde,
çağrıyla haftalık eylemler örgütleneceğini söyledi. kaldırın ölümleri durdurun!” ortak pankartı arkasında
“Tecriti kaldırın ölümleri durdurun!”, “Sonuna,
Basın toplantısında Kocaeli Barosu, TMMOB AKP il binasına yürüdü. Yürüyüşte “Tecriti kaldırın
sonsuza, sonuncumuza kadar direneceğiz!” sloganları
İKK, KESK Şubeler Platformu, DİSK Bölge ölümleri durdurun!”, “Tecrite son!” sloganları atıldı.
sıklıkla atıldı. (Kızıl Bayrak/Bursa)
Temsilciliği, Belediye-İş 2 No’lu Şube, Halkevleri, AKP il binası önünde polisin provokatif tutumuna
CHP, SHP, DTP, Emep, SDP, TKP, ESP, KTO, ÖDP, karşı kitle sloganlarını gür bir şekilde haykırdı. Burada
Yurtsever Cephe, HÖC, TMY Karşıtı Platform’un yapılan açıklamada “Tecriti kaldırın ölümleri
durdurun!” talebi bir kez daha yükseltildi.
Samsun: “Tecrite son!”
imzacı olduğu ortak metin okundu. Toplantının son
Eylemi örgütleyen ve destekleyen kurumlar 14 Ocak günü Samsun’da tecrite karşı basın
bölümünde kurum temsilcileri söz alarak tecrite karşı
şunlardı: ATO, THİV, Emekli-Sen, ESP, İşçi açıklaması ve oturma eylemi gerçekleştirildi.
mücadelenin yükseltilmesi çağrısı yaptılar. Basın
Mücadelesi, BDSP, ÇHKM, HÖC, Tecrite Karşı Süleymaniye geçitinde gerçekleştirilen eyleme
toplantısına yaklaşık 120 kişi katıldı. (Kızıl Bayrak /
Avukatlar, KESK, CHP Seyhan İlçe Gençlik Kolları, yaklaşık 80 kişi katıldı. Yapılan açıklamada tecritin bir
Kocaeli)
Tekstil-Sen, Halkevleri, TÖP, İHD, SDP, EMEP, DİSK insanlık suçu olduğu, Adelet Bakanlığı’nın bu
6. Bölge, TKP, Alınteri. (Kızıl Bayrak/Adana) tutumunu sürdürmesi halinde ölüm orucunu
TAYAD’lı Aileler’den meşaleli sürdürenlerin ölümlerinden sorumlu olacağı
vurgulandı.
yürüyüş Halkevleri Gülcan Yapılan açıklamanın ardından AKP il binasının
TAYAD’lı Aileler’in tecrite kaşı düzenledikleri önüne yürüyüş yapılmak istendi. Engelleme
Cuma günü eylemleri devam ediyor. 12 Ocak günü Görüroğlu’nu ziyaret etti sonucunda yürüyüş yapılamadı. Eylemde 45 dakika
saat 15:30’da Yüksel Caddesi’nden yürüyüşle başlayan Halkevleri 13 Ocak günü Şakirpaşa direniş evinde süren oturma eylemi gerçekleştirildi. Eylem sırasında
eylem İnsan Hakları Anıtı önünde yapılan açıklama ile ölüm orucu eylemini sürdüren Gülcan Görüroğlu’nu “Yaşasın devrimci dayanışma!”, “Tecriti kaldırın
Sayı:2007/02 ★ 19 Ocak 2007 Tecrit karşıtı eylemlerden... K›z›l Bayrak ★ 11
Üniversiteme-ö¤rencime dokunma!
Üniversitelerdeki anti-demokratik ve baskıcı üniversite yaratmayı hedeflemiştir. (...)
uygulamaları, faşist saldırıları, öğretim Üniversitenin toplum için bilgi üretme ve aydın
üyelerinin ve öğrencilerin maruz kaldığı insanlar yetiştirme işlevini yerine getirmesini
soruşturmaları protesto etmek amacıyla, 11 sağlayacak demokratik-özgür ortama en kısa zamanda
Ocak günü Beyazıt’ta bir basın açıklaması tekrar kavuşması gereklidir. Bunun gerçekleşmesi
gerçekleştirildi. sadece üniversite öğrencilerinin ya da öğretim
Eylem Beyazıt Meydanı’nda İÜ Merkez elemanlarının sorumluluğunda değildir. Üniversitenin
Kampüsü ana kapısı önünde kitlenin demokratik bir ortama kavuşması, aydınlık bir gelecek
toplanmasıyla başladı. Kampüs içerisinden beklentisinde olan tüm toplum kesimlerinin ve onların
çıkan öğrencilerle öğretim üyeleri de dışarı demokratik örgütlerinin de görevidir.”
çıkarak eyleme katıldı. Üniversite Öğretim Basın açıklamasının okunmasının ardından bir sivil
Üyeleri Derneği ve üniversite öğrencilerinin polis açıklamayı yapan öğretim üyesiyle tartışma
ortak örgütledikleri eylemde dernek yönetim çıkararak eylemi provoke etmeye çalıştı. Bu girişim
kurulu adına okunan açıklamada şunlar kitlenin sloganlarıyla bastırıldı.
söylendi: Eylem boyunca sık sık “Baskılar bizi yıldıramaz!”,
“Üniversitenin temel işlevi, toplumun önünü “Söz, eylem, örgütlenme hakkımız engellenemez!”,
aydınlatmak amacıyla bilgi üretmek ve topluma “Faşistlerin ipleri sermayenin elinde!”, “Sermaye defol
aydın insanlar yetiştirmektir. Üniversitenin bu temel YÖK ile birlikte getirilen baskıcı düzen, üniversiteler bizimdir!” sloganları atıldı. Eyleme
işlevini yerine getirebilmesinin olmazsa olmaz koşulu üniversitelerin en temel işlevlerini dahi yerine yaklaşık 150 kişi katıldı.
ise her türlü baskıdan uzak düşüncelerin özgürce ifade getirebilmesini sağlayabilecek demokratik ortamı İstanbul Ekim Gençliği
edildiği demokratik bir ortam içerisinde bulunmasıdır. ortadan kaldırmış, dogmaların hakim olduğu bir
Gündemler, sorun
Gençlik hareketinin durumu, sorunları ve olanakları kopmuş bir devrimci ilerici güçlerle karşı karşıyayız. mücadelenin çözüm alanına girmektedir. Ve çözülmeyi
nelerdir? Gençlik mücadelesinde yaşanan durgunluğun Üniversitelerde politik planda tam bir boşluk havası beklemektedir.”
bir sonucu olarak, siyasal gençlik güçlerinin neredeyse hakimdir. Sermayenin sistemli saldırıları karşısında
hiç tartışmadığı temel önemde bir sorudur bu. Oysa, hedefli, soluklu bir mücadele hattının ortaya Politik bir gençlik mücadelesinin temel
gençlik alanında ortaya çıkan her politik sorun ve konulamamış olması, bu boşluğun derinleşmesine ve hareket noktası: Ticarileşen
gündem bu çerçevede tartışılmadığı koşullarda, gençlik sermayenin saldırılarını görülmemiş bir kapsamda eğitim ve gelecek sorunu
hareketine başarılı bir müdahale olanaksızdır. yoğunlaştırmasına neden olmaktadır.
Bugün gençlik mücadelesine bakıldığında, üç temel Bugün devrimci gençlik güçleri dinamik bir tartışma Geçtiğimiz yıl, özellikle de yeni eğitim döneminin
sorun alanı öne çıkmaktadır. Birincisi gençlik ve üretim sürecinden yoksun bulunuyor. Yapılan birçok başında, yerel sorunlar ve gündemler üzerinden parçalı
hareketinin yaşadığı derin apolitizmdir. Bu sorun, tüm çalışma ve ortaya konulan hedefler ciddi bir politik arka eylemsel-politik süreçler yaşandı. Ancak, bu mücadele
diğer sorunların olanaklı çözümünü güçleştirdiği için, plandan yoksundur ve dinamik bir tartışma sürecine içerisinde kimi yerellerde ortaya çıkan anlamlı sonuçlar
öncelikli ve temel bir tartışma başlığı olmak dayanmıyor. Hal böyle olunca, geniş gençlik yığınlarının sonraki sürece taşınamadı. Özellikle 6 Kasım süreci ile
durumundadır. Gençlik hareketi politik bir yenilenmeye yaşadığı derin apolitizm üzerine yapılan birlikte yerellerde ortaya çıkan gündemler üzerinden
ihtiyaç duymaktadır. Her düzeyde bir politik yenilenme değerlendirmeler, mevcut durumla edilgen bir uzlaşmayı yaşanan hareketlilik giderek zayıfladı ve genellikle daha
başarılamadığı koşullarda, hareketin biriken sorunlarına anlatıyor. sonraki sürece örgütsel-politik bir kazanım bırakamadan
çözüm oluşturmak bir yana, hâlihazırda birçok olanak Kitle çalışması alanında karşılaşılan verimsiz sönümlendi.
taşıyan gençlik mücadelesinin gelişme dinamikleri sonuçların gerisinde de aynı nedenler vardır. Bugün Bu durum, yerel sorun ve gündemler üzerinden
giderek zayıflayacaktır. gençlik hareketi içerisinde gerçekten hedefli ve sonuç anlaşılır bir tablonun ifadesidir. Zira yerel gündemler
Diğer bir sorun alanı, hareketin politik gündemler ve alıcı bir biçimde ortaya konulan, gençlik hareketinin üzerinden ortaya çıkan mücadeleler, çoğu durumda
hedeflerden yoksun olmasıdır. Önceki sorunla dolaysız sorun ve ihtiyaçları ile dinamik bir biçimde bağ kendi sonuçlarına yerelin olanakları ile ulaşamayacağı
bağlantılı olan bu sorun da gençlik mücadelesinin asli ve kurabilen kaç tane çalışma bulunuyor? Sayılarının çok için, ortaya çıkan olanaklar süreç içerisinde hızla
öncelikli sorunlarından birisidir. Geniş gençlik fazla olmadığını kolaylıkla söyleyebiliriz. Oysa, zayıflamakta, politik bir gençlik mücadelesinin
kitleleriyle buluşmak, hareketin kitle tabanını içerisinde hapsolduğumuz gettoları yıkmadan, etkin bir gelişmesinin olanağına dönüşememektedir.
genişletmek açısından büyük bir önem taşıyan bu sorun kitle çalışması yürütmeden, gençlik güçlerinin ortaya Ancak, bu durumun anlaşılır olması, asli ve öncelikli
da ne yazık ki bir tartışmanın konusu olamamaktadır. konulan politik yaklaşıma dair duyarlılıklarını gerçekçi sorunu gözardı etmemize neden olmamalıdır. Zira,
Bir diğer temel önemdeki sorun ise, gençliğin bir biçimde tartışmamız mümkün değildir. bugün gençlik mücadelesi, politik hedef ve doğrultudan
örgütlenmesi alanında yaşanmaktadır. Son dönemde Son dönem gençlik hareketinin yaşadığı yoksun bir biçimde, gündelik sorun ve ihtiyaçlar
mücadelenin sorunlarından kopuk bir biçimde gündeme çözümsüzlüğe ve bunun nesnel arka planına dair yapılan üzerinden bir sürüklenme yaşamaktadır. Sistemin
gelen gençlik örgütlenmesi tartışmaları, geçmiş gelişigüzel tartışmalara baktığımızda, hep aynı apolitizm saldırıları karşısında bütünsel bir politik hedefle hareket
tartışmaların bir tekrarı olmanın ötesine gidememekte, ve hedefsizlik karşımıza çıkmaktadır. Gençlik hareketinin edilmemekte, saldırılar parçalı müdahalelerle
kitle mücadelesini geliştirmenin sorunlarından kopuk anlamlı bir hareketlenme süreci yaşadığı 96’dan bugüne, yanıtlanmaya çalışılmaktadır. Oysa, sermayenin
çözüm arayışlarına yönelindiği ölçüde, hareketin gençlik sorununda nesnel olanaklar azalmamış, tersine saldırılarının tek bir hedef çerçevesinde hayata
yaşadığı tıkanıklığı aşmaya dönük bütünlüklü bir artmıştır. Yaşanan sorunlar ve geniş gençlik güçlerinin geçirildiği yerde, gündelik sorunlar ve yerel gündemler
tartışma zemini oluşturulamamaktadır. karşı karşıya bulunduğu geleceksizlik düşünüldüğünde, ile sınırlı bir mücadele ile sermayenin saldırılarına yanıt
sorunun hiç de nesnel olanaklarda yaşanan zayıflama vermek mümkün değildir.
Hareketin temel iki zaafı: olmadığı açıkça görülecektir. Sorunu ağırlıklı olarak Gençliğin çok yönlü duyarlılıkları akademik-
Apolitizm ve kendiliğindencilik devrimci önderlik ve müdahalede yaşanan sorunlar demokratik sorunlar ve politik gündemler üzerinden
üzerinden tartışıyorsak, bu yaklaşımı şu şekilde gençlik mücadelesinin anlamlı çıkışlar yapmasına
Gençlik yaygın bir depolitizasyon sorunu ile karşı tanımlayabiliriz: Geniş gençlik kitleleri ile politik olanak tanısa da, gençlik alanında politik bir taraflaşma
karşıya bulunmaktadır. Gençlik hareketine ilişkin hemen unsurları arasındaki yabancılaşma. Geniş kitleleri yaratmak sanıldığı kadar kolay değildir. Zira, gençliğin
tüm değerlendirmelerde karşılaşabileceğimiz bir tespittir dönüştürmesi gereken güçlerin beklentilerindeki karşısına genellikle politik ve akademik gündemler
bu. 12 Eylül ve sonrası süreçte geniş gençlik yığınları gerileme, sermayenin saldırılarını kolaylaştırmaktadır. yığını ile çıkılmaktadır. Çok yönlü gündemleştirmeler
üzerinde sistemli bir baskı politikası oluşturan sermaye Bu açıdan gençlik içerisinde dinamik bir tartışma adına, gençlik hareketinin temel sorunları etkili bir kitle
iktidarının bu depolitizasyon saldırısında nasıl bir başarı süreci başlatmak özellikle önem taşımaktadır. Bu çalışması ile geniş gençlik kesimlerinin gündemine
sağladığı çıplak bir gerçek olarak orta yerde başarılamadığı koşullarda, gençlik sorununda ilerleme sokulamamaktadır.
durmaktadır. Ancak değerlendirmelerimizde tanımlanan beklemek hayaldir. Hareket ancak ileri güçlerdeki Öncelikle vurgulanması gereken noktu şudur.
bu durum, mevcut tabloyu tek yanlı değerlendirmenin apolitizmi ve güvesizliği kırarak yol alabilir. İşte bu Gençlik hareketinin politikleşmesinde mesafe
ötesine geçememektedir. Zira sorun bugün ilerici ve nedenle gençlik içerisinde hedefli ve dinamik bir almadığımız sürece onu geliştirmeyi başaramayız. Bu
devrimci kesimleri ile bir bütün olarak gençliği tartışma süreci zaman kaybetmeksizin başlamalıdır. Ne gerçek, politik müdahalenin önemini ortaya
kesmektedir. kadar gücü içerisine kattığı, soruna hareketin bütünü koymaktadır. Gençliğin sorunlarına yanıt verecek bir
“Gençlik hareketinin sorunlarını tartışmaya açısından ne kadar çözüm oluşturabildiğinden bağımsız mücadele öncelikle gençliğin sorunlarını ve mücadele
başladığımızda ulaşacağımız ilk veri, bir bütün olarak olarak atılan her adım, geleceğin gençlik hareketinin dinamiklerini tespit etmeyi zorunlu kılmaktadır. Ne
gençlik güçlerinin yaşadığı apolitizmdir, ki bu yıllardır taşlarının bugünden döşenmeye başlaması anlamına yazık ki gençlik içerisinde siyasal çalışma yürüten
işaret ettiğimiz temel önemde bir sorundur. Fakat gelmektedir. Bu açıdan hayati bir önem taşımaktadır. güçlerin başarısız kaldığı alanların başında burası
gelinen yerde daha önemlisi, politik gençlik güçlerinin Bu apolitizmin bir diğer yanını ise gençliğin politik gelmektedir.
sürüklendiği apolitzmdir. Zira bu durum hem genel sorun ve ihtiyaçlarından kopuş oluşturmaktadır. “Gençlik hareketini politikleştirmek, eğitim
apolitizmi derinleştirmekte, hem de sorunu çözümsüz bir Gençliğin gündem ve ihtiyaçlarını tanımlamaktan sisteminin sorunlarından kopmak anlamına
cendere içerisine hapsetmektedir. yoksun bir siyasal mücadele süreci, açık ki geniş gençlik gelmemektedir. Gençliği politikleştirmek bir süreç ise, bu
Bugün gençlik içerisinde hareketin ihtiyaç duyduğu güçlerini mücadeleye çekmeyi başaramayacaktır. sürecin belirleyici halkasını eğitim sisteminin sorunları
politik müdahaleleri gerçekleştirme çabasını ortaya Alanlarda yaşanan öncelikli sorunlar nedir? Bu oluşturmaktadır. Bugün eğitimin temel sorunları ve
koyan siyasal güçlerin sayısı oldukça azalmış bulunuyor. sorunlara hangi politik başlıklarla müdahale bunun genel tanımı olarak ticari eğitim, sistemin temel
Bir yandan hareketin sorunları ve ihtiyaçlarından, öte edilmelidir? Yapılacak olan müdahalenin örgütsel sorunları ve saldırıları ile güçlü bağlar taşımakta, bu
yandan da siyasal sürecin sorun ve gerekliliklerinden ayakları nelerdir? Tüm bu sorular politik ve pratik akademik-demokratik mücadelenin hızlı bir biçimde
n gençlik hareketi... Sayı:2007/02 ★ 19 Ocak 2007 ★ K›z›l Bayrak ★ 17
nlar, olanaklar...
politikleşmesinin olanaklarını ortaya koymaktadır. ilişki siyasal gençlik grupları tarafından hala da 3) Geniş kitleleri politik sürece katmak etkili ve
“Çürüyen eğitim sistemi çürüyen düzenin aynasıdır” kavranamamıştır. Örgüt sorununu hareketin ve sonuç almaya kilitlenmiş bir kitle çalışması ile
şiarı bugün hiç olmadığı kadar açık ve güncel tespitin mücadelenin ihtiyaçları ve ortaya çıkardığı sorunlar olanaklıdır. Bugün ilerici güçlerin önemli bir kısmı alan
özlü bir ifadesi olarak tanımlanmalıdır. İşte tam da bu üzerinden tartışmadığınız koşullarda, vardığınız sonuç çalışmalarından kopmuş durumdadır. Yaygın bir kitle
nedenle ticarileşen eğitim sistemine karşı bütünlüklü bir bir şablon olmanın ötesine gidemeyecektir. çalışması sonuç alıcı bir politik mücadelenin temelidir.
mücadele platformu oluşturmak bugünün gençlik Bir örgütlülük, kitle mücadelesi ile ilişkisi üzerinden Bugün boş bırakılan asli alana yüklenmek, tüm baskılara
hareketi için yakıcı bir sorundur.” tartışılmak, bu temelde tanımlanmak durumundadır. ve saldırılara karşı bu alanlarda politik çalışmada ısrar
Bugün gençlik sorununa bütünlüklü bir biçimde Çeşitli siyasal güçlerin gençliğin kitlesel örgütlenmesi, etmek gençliği kazanmanın biricik yoludur.
bakıldığında, karşımıza çıkan öncelikli gündem hatta “merkezi öz örgütlenmesi” olarak sunduğu 4) Bugün gençlik içerisinde öne çıkan temel
geleceksizlik sorudur. Bu sorun sermayenin neo-liberal örgütlenmeler, kısa bir süreçte bu iddiaların ne kadar örgütlenmeler kulüp, topluluk gibi akademik kültürel
saldırı politikalarının dolaysız bir sonucudur ve birleşik temelsiz olduğunu ortaya koymuştur (Özgür Gençlik’in örgütlenmeler ile çeşitli alanlarda bulunan mesleki
bir gençlik mücadelesinin gelişmesinin olanaklarını SGD’leri, Devrimci Gençliğin Öğrenci Kollektifleri vb). örgütlenmelerdir. Bu örgütlenmeleri gençlik
taşıyan temel başlıktır. Sermayenin bu temel önemdeki Zira tüm bu tanımlamalarda, bir örgütlüğün hareketin mücadelesinin etkin bir aracı haline getirmek sistematik
saldırı alanına yönelik sistematik, hedefli ve soluklu bir ihtiyaçlarına göre belirleneceği gerçeği gözardı ve hedefli bir müdahaleyi zorunlu kılmaktadır. Bu
mücadele geliştirilemediği koşullarda hareketin yaşadığı edilmekte, sorun masa başı örgütlenme modellerine alanda sonuç almak, devrimci gençlik mücadelesinin
tıkanıklığın aşılması şansı bulunmamaktadır. indirgenmektedir. güncel hedeflerinden birisi olmak durumundadır.
DİSK’in adımlarını attığı gençlik sendikası da 5) Bugün gençlik mücadelesi içerisinde etkili bir
Örgüt sorununun çözümü özünde benzer bir şablon örgütlenme durumundadır. sonuç alabilmek, ilerici ve devrimci potansiyelin hangi
politik mücadele içinde olanaklıdır! Zira gençlik sendikası, kitle mücadelesinin verili durum, ölçüde kucaklandığı ile dolaysız bağlantlıdır. Dar
sorunları ve gündemleri ile herhangi bir düzeyde bağ grupçuluğa düşmeden ortak mücadelenin olanaklarını
Gençlik örgütlenmesi sorunu son dönemde politik kurmuş veya kurma perspektifi ile hareket eden bir yaratmaya çalışmak güncel ve ertelenemez bir
gençlik güçlerinin tartıştığı temel başlıklardan birisi örgütlenme değildir. Bu noktada, hangi örgütsel sorumluluktur.
haline geldi ve önümüzdeki dönemde de devam edeceği şablonun gençlik mücadelesine daha uygun olduğu 6) Gençlik sorununu esas alan ideolojik ve politik bir
anlaşılıyor. Bu tartışmalar ve ortaya çıkardığı ilk üzerine yapılan “derinlemesine” tartışmalar dışında bir tartışma sürecini geliştirmek, politik planda sürükleyici
sonuçlar üzerinde durmak gerekiyor. politik tartışma ekseni de bulunmamaktadır. bir misyonla hareket etmek devrimci önderlik
Bu tartışmalarda bugün için öne çıkan başlığı, DİSK Bugün ilerici ve devrimci güçleri biraraya getirecek sorumluluğunun önemli yönlerinden birisidir. Bu
öncülüğünde çalışmaları başlatılmış bulunan öğrenci birleşik bir gençlik örgütlenmesi, sorunu kısa vadede çerçevede gençliğin ileri unsurları şahsında hareketin ve
sendikası tartışmaları oluşturuyor. Bugün sendikal biçim çözmese dahi, çözümü doğrultusunda atılmış anlamlı bir politikanın sorunları üzerinden tartışmalar yürütmek, öte
içerisinde sürmekte olan tartışmalar, gençlik adım olacaktır. Hareketin ihtiyaç ve sorunları bu yandan gençlik içerisinde çeşitli sınıfsal eğilimlerin
örgütlenmesi sorununda gençlik güçlerinin önemli bir tartışmanın belirleyici ekseni olmak durumundadır. temsilcileri ile ideolojik-politik planda mücadele etmek,
kesiminin bir adım ileri gidemediğini gözler önüne İlerici güçlerin ortak ve birleşik mücadelesi ise, ancak komünist gençliğin güncel ve ertelenemez
sermiştir. Kastettiğimiz sadece sendikal çalışma geniş gençlik kesimlerinin politik ve örgütsel ihtiyaçları sorumluluğudur.
içerisinde yeralan politik gençlik güçleri değildir. ve sorunları ile güçlü ve dinamik bir bağ kurabildiği 7) “Komünist gençliğin mücadelenin bütün
Öğrenci sendikasına dönük “kapsamlı” bir eleştiride ölçüde bir anlam taşıyabilecektir. dönemlerini ve alanlarını kesen en öncelikli görevi,
bulunan öğrenci kolektifleri açısından da örgüt sorununa gençlik içinde proletarya sosyalizminin/işçi sınıfı
bakış öze ilişkin bir farklılık taşımamaktadır. Bu açıdan Yeni yılda olanakları güce dönüştürelim! devrimciliğinin bayrağını yükseltmek, ideolojide,
sorunu biçimsel yanlarından arındırarak genel boyutuyla politikada, değerler sisteminde ve nihayet belirleyici bir
tartışmak gerekmektedir. Bugün gençlik mücadelesi açısından nesnel alan olarak pratik mücadelede bunu layıkıyla temsil
“Öğrenci gençlik hareketinin yakın dönemde olduğu olanaklar ile öznel yetersizlikler temel bir çatışma etmeyi başarabilmektir.”
gibi bugün de temel sorunu hala politizasyon sorunudur. alanıdır. Çokça tekrarlandığı ölçüde anlamsızlaşan Bu, en yalın biçimde gençlik alanındaki
Gençlik hareketinin politikleştirilmesinde mesafe yetersizlikler, ağırlıklı olarak öznel müdahale alanında misyonumuzu ifade etmektedir. Biz gençlik içerisinde
alınmadıkça onun örgütlenmesinde de mesafe karşımıza çıkmaktadır. Bu alandaki sorunların çözümü siyasal bir tarafız. İşçi sınıfı devrimciliğinin, bilimsel
alınmayacaktır. Bu nedenle hareketin ihtiyaçlarına göre gençlik hareketindeki tıkanıklığın aşılmasının sosyalizmin tarafıyız. Ortaya koyduğumuz tüm çaba ve
oluşturulmayan, onun nitel ve nicel planda gelişmesini önkoşuludur. enerji bunu etkin bir biçimde ve yaşamın her alanında
ve politikleşmesini önüne hedef olarak koymayan her Yeni dönemde üzerinde tartışılması gereken sorunları pratiğe taşımak içindir. Birleşik ve devrimci gençlik
örgütlenme, gençlik hareketine dışarıdan dayatılan ölü maddeler halinde şöyle sıralayabiliriz: hareketi sorununa bu temelde baktığımızda, sorunun hiç
bir ‘şablon’ olmanın ötesine gidemeyecektir. 1) Geniş gençlik kesimlerinin sorun ve ihtiyaçlarını de dar anlamı ile siyasal örgütlülüklerin birliği olmadığı
Bizim gençlik hareketi açısından yıllardır tekrarlaya tanımlayabilmek, gençliğin gündelik yaşam alanlarında kolayca anlaşılacaktır. Biz gençlik hareketi içerisindeki
geldiğimiz; ‘gençlik hareketinin eylem dinamizmi, var olmak anlamına gelir. Üniversiteler içerisinde her renkten siyasal öznenin birleşmesini değil, bu
düzeyi, gelişme seyri ve bu seyrin değişik zamanlarda dışardan politika yapan propagandistler olmamak, özneler arasındaki ayrım noktalarını açığa çıkartabilecek
aldığı biçimler hesaba katılmadığı sürece, öğrenci gençlik içerisinde ne ölçüde güçlü ve etkili bir bir birleşik ve devrimci gençlik hareketi yaratmayı
gençliğin örgütlenme sorununa kendi içerisinde yapay konumlanışa sahip olduğumuza dolaysız olarak bağlıdır. hedefliyoruz. Bu ise misyonumuzun ifadesi
müdahalelerle çözüm getirilemez. Çünkü örgütün 2) Politik bir gençlik mücadelesini geliştirmek, ilerici farklılıkların etkin bir biçimde pratiğe taşınmasını
kendisi kitlesel hareketliliğe, onun kapsamına, niteliğine güçlerin yaşadığı apolitizasyonu tespit etmeyi ve bu gerektirmektedir. Zira “komünist gençlik kendine özgü
ve düzeyine doğrudan bağlıdır’ değerlendirmesi bugün sorunu aşmaya dönük sistematik bir müdahaleyi zorunlu konumunu, bunun tüm öteki sol siyasal akımlardan
de güncelliğinden hiçbir şey kaybetmemiştir. Bizim kılmaktadır. Kitlesel bir gençlik mücadelesi ancak alanın farkını anlamaz, sindirmez ve gerekleri doğrultusunda
yıllardır vurguladığımız ve devrimci hareketin bir türlü ihtiyaçlarına dönük sistemli ve hedefli bir politik üzerine düşenleri yerine getirmek için yeterli çabayı
anlayamadığı bu gerçek, hareket-örgüt diyalektiğinin müdahale ile olanaklıdır. Alanın özgünlüklerini ortaya koymazsa eğer, zaten gençlik hareketi içinde
abc’sini oluşturmaktadır.” kavramak, politik mücadelenin sorun ve ihtiyaçları herhangi bir özel önderlik rolü de oynayamaz.”
Buradaki yaklaşım, örgüt sorunu ile politik mücadele temelinde hareket etmek, ideolojik ve politik donanımını Bu çerçevede genç komünistlerin önünde çok yönlü
ilişkisini tanımlamakta, bu ilişkinin diyalektik bu doğrultuda sistematik bir biçimde geliştirmeye güncel görevler durmaktadır.
bütünlüğünü vurgulamaktadır. Gençlik örgütlenmesi çalışmak ilerici ve devrici tüm güçlerin öncelikli sorunu
çerçevesinde yıllardır yaşanan tartışmalara rağmen bu olmak zorundadır. Ekim Gençliği
18 ★ K›z›l Bayrak Röportaj... Sayı:2007/02 ★ 19 Ocak 2007
Belediye-İş 2 No’lu Şube Başkanı Hasan Gülüm ile asgari ücret üzerine konuştuk...
- 2007 yılı için geçerli olan asgari ücret belirlendi. bugün, sistemin diğer bir adıyla siyasal iktidarların bir eylem gerçekleştirdik. Bu, Türk-İş tarihinde ilk
İşçiler cephesinden önemli bir yer tutan asgari ücretin saldırı programlarının uygulanmasında etkin bir rol defa olan bir şeydi. Yani asgari ücret üzerinden
belirlenmesi sürecinde Türk-İş “işçi temsilcisi” oynayan ve demokratik alanda sistemin emekçiler İstanbul şubelerinin ve Türk-İş’in de içinde bulunduğu
sıfatıyla komisyonda yeraldı. Türk-İş’in bu süreçteki içerisindeki ayakları konumundadır. Bugüne kadar tek eylemdi. Uzun yıllara dayanan sendikal
tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? oynadığı rol budur. Zaman zaman işçi ve emekçilerin yaşamımda ve en azından benim bildiğim kadarıyla bu
Bir ülkedeki asgar ücret rakamı, o ülkenin geniş kesimlerinin alttan yükselen tepkisinden böyle. Sendikaların asgari ücrete yönelik çalışmaları
gerçeğini önemli oranda göstermektedir. Asgari kaynaklı olarak çizgisinden sapmak zorunda hemen sonuç vermeyebilir ama önümüzdeki süreçte
ücretin, ülkemizde hem örgütlü hem de örgütsüz bırakılmıştır. Bu rol, zaman zaman da gelişip büyüyen asgari ücret mücadelesine katkısının olacağını
kesimleri bire bir etkilediği çok açık. İşin en önemli mücadelenin önüne geçerek mücadele potonsiyelini düşünüyorum. Bugünden yapılanlar sadece, sendikalar
yanı, Türk-İş gibi bir konfederasyonun asgari ücret başka kanallara akıtma üzerinden şekillenmiştir. içinde yapılan tartışmaların sonucu olarak,
belirlenirken bu pazarlık süresi içerisinde her Türk-İş’in bu ülkedeki genel sorunlara bakışını sendikaların biraz daha öne çıkmalarıdır. İşte DİSK
seferinde itiraz eder bir noktada durmasıdır. Bu hepimiz bildiğimiz için, asgari ücret de bu sorunların bir program hazırladı, KESK diğer taraftan müdahale
itirazın bile kendi içerisinde bir anlamı olduğunu parçasıysa eğer, bu noktada Türk-İş’ten çok bir şey etmeye çalıştı. KESK, biraz daha farklı bir gündem
düşünmüyorum. Şöyle ifade edeyim; itirazın karşılığı beklemememiz gerekmektedir. Çünkü Türk-İş ulusalcı üzerinden, bütçe üzerinden yaptı bunu. Sendikaların
olmalıdır. Eğer bir şeylere itiraz ediyorsanız, bunun bir çizgiye sahip, işçi ve emekçilerin hak ve çıkarlarını asgari ücret üzerinden yaptıkları yeterli değil ama bu,
gereklerini yerine getirirsiniz. Özellikle bu itirazın güçlendirmede ve geliştirmede etkin bir rol mücadeleyi güçlendirecek gibi gözüküyor.
sahibi Türk-İş ise. Çünkü Türk-İş sıradan bir kurum oynamamaktadır. Çıkan bütün emekçi karşıtı yasalara Diğer bir önemli yanı ise, işçi sınıfı
değil. Milyonlarca insanı etkileyebilecek bir karşı sadece itiraz eder bir noktada duruyor ve bu mücadelesinde, işçileri ilgilendiren en temel
gerçekliğe ve örgütlülüğe sahip. Bu örgütlülüklerini ve itirazlar da genelde yasalar çıktıktan, iş olup bittikten problemleri, onlar adına ve onlarla birlikte söylemenin
gerçekliğini yaşama geçirdiğinde, asgari ücretin sonra oluyor. Biz bunu emeklilik yasasında gördük, uzun vadede bu mücadeleyi güçlendireceğini
düşündüğümüz rakamda olmasında çok etkili rol 4857 sayılı yasada gördük, sağlıktaki yasada gördük düşünüyorum. Asgari ücretin bu noktada çok önemli
oynayabilir. vb. Yani işin özü-özeti şu; Türk-İş’te bir statüko bir sorun ve araç olduğunu düşünüyorum. Asgari
Hepimiz de biliriz ki, bu ülkede çıkan tüm emekçi oluşmuş. Bu statükonun önemli bir kısmını da az ücret, milyonlarca insanın bire bir etkilendiği bir
karşıtı yasalarda özellikle Türk-İş’in onayı alınır. sayıdaki sendikalı işçi oluşturuyor. Türk-İş bunun alandır. Sendikalar asgari ücretle ilgili karşı çıkış
Onlar ne kadar onaylamadıklarını söyleseler de, bu her dışına çok taşmak istemiyor. Çünkü yeni bir yapıyorlar ama işin asıl muhataplarını işe katmadan
zaman böyle olur. Dolayısıyla asgari ücretin örgütlenme ve yeni bir anlayış kendini de sarsabilir. yapıyorlar bunu. Oysa asıl olarak, 400 milyonla
belirlenmesinde de ben Türk-İş’in onayının alındığını Bu, Türk-İş’te bir bakışa-anlayışa dönüşmüştür. Ve bu geçinmeye çalışanları bu işe katarak karşı çıkmak
düşünüyorum. Bu noktada ikna ediliyorlar, onayları anlayış uzun yıllardır merkezi anlamda hakim bir gerekiyor. Onları bu sürecin bir parçası
alındıktan sonra rakamlar belirleniyor. anlayıştır. Öyle ki, Türk-İş bugün hükümetlerle aynı yapabilmeliyiz. Sendikalı işçiler 1 milyar maaş
Sorun sendikal hareketin geldiği noktadadır şeyleri düşünen bir hale gelmiştir. alıyorlar ve 400 milyona karşı çıkıyorlar.
aslında. Yani sendikalar olarak eğer siz asgari ücrete - Asgari ücretin belirlenmesi sürecinde sendikalar Çıkmalıdırlar da. Olması gereken de budur zaten. Bu
müdahale edemezseniz, kendi üyelerinizin hak ve etkisiz de olsa bir eylem programı çıkardılar. Ancak bu mücadelenin güç kazanması, örgütsüz kesimi de bu
çıkarlarını da savunamazsınız. Çünkü ortada bir süreçte etkili olamadılar. Bunun nedenini neye sürece dahil ederek olacaktır. Sendikaların ve bu işi
gerçeklik var. Milyonlarca işçi fabrikalarda 403 bağlıyorsunuz? yapanların birinci derecede eğilmeleri gereken kesim
milyona çalışacak ve siz örgütlü olduğunuz Şöyle ifade edeyim; asgari ücretin toplum işte bu 400 milyonla yaşamaya çalışan kesimdir. Biz,
fabrikalarda bu ücretin 2-3 katını talep edeceksiniz. nezdindeki yeri ve önemi sendika tersanelerde, tekstilde, metalde çalışan ve örgütsüz
Sorunu bu açıdan değerlendirmek gerektiğini konfederasyonlarında çok anlaşılamamış ve bilince olan kesimlere yöneldiğimizde güçleneceğiz.
düşünüyorum. Türk-İş’in komisyonda yer almasının çıkartılamamıştır. Son dönemlerde sendikalarda yer Verilecek mücadelede Fransa çok somut bir
diğer bir önemli yanı da, Türk-İş’in asgari ücret alan ilerici-demokrat güçlerin bu konuda bir basınçları örnektir. Orada mücadelenin başını sendikalar
görüşmelerini kendi elinde tutarak, aslında söz konusu. Bu basınç da bazı sendikaların öne çekmedi ama Fransa işçileri hayır dedi. Çünkü
çalışanların ve örgütlü kesimlerin hak ve çıkarlarını, çıkmasına neden oldu. Asgari ücret üzerinden planlar- sorunun muhatabı onlardı. Ve Fransa’yı ateşe vererek,
mücadelesini de baskı altında tutarak, büyümesini ve programlar yapılmaya başlandı. Ama bu programlar söz konusu yasayı engellediler. Örnek alınması
gelişmesini engellemektedir. Bu yönünü de görmemiz toplumun geniş kesimlerini kucaklayacak bir gereken bir eylemdir Fransa’daki. Ülkemizde de
gerekiyor. nitelikten yoksundular. Kendi cephemizden bir örnek sadece asgari ücrette değil, diğer tüm sorunlarda
Bu çerçevede Türk-İş’i doğru anlamak ve vereyim; biz, birkaç şubeyle birlikte bir eylem sorunun asıl muhataplarını sürece katmalı ve tüm
tanımak çok önemli bir yerde durmaktadır. Türk-İş örgütlemeye çalıştık ve bunun sonucunda Taksim’de enerjiyi oraya yoğunlaştırmalıyız.
Sayı:2007/02 ★ 19 Ocak 2007 Ortadoğu emperyalizme mezar olacak! K›z›l Bayrak ★ 19
Napolyon Ortadoğu’ya yönelik başlattığı askeri böyle önlenebilirdi. bırakmayarak, İran’ın anlaşmalar yaptığı ülkelere
çıkartmada “coğrafya ulusların kaderidir” demişti. Doğu Bu süreçten sonra ABD, Ortadoğu’nun coğrafi ve diplomatik baskıları artırdı ve ABD’nin baskısına
coğrafyası ve bu coğrafyanın sınırları içinde bulunan nüfus açısından iki büyük ülkesi olan İran ve Türkiye dayanamayan Arjantin gibi kimi ülkeler müzakere ve
Ortadoğu’nun fosil kaynakları, emperyalist-kapitalist başta olmak üzere, bölgeyi askeri yığınağa çevirerek, anlaşma sürecini dondurdular.
sistemin kaderini belirlemede önemli rol oynuyor. Geniş, Sovyetlerin açık denize ve sıcak ülkelere açılımının Sürecin arkasını bırakmayan ABD, 1996’dan sonra
engin ovaları ve dağlarıyla bir ummanı andıran İran’a önünü ablukaya alıyordu. Özellikle körfezde batı da İran’a karşı ekonomik yaptırımların uygulanması ve
yönelik Batı merkezli psikolojik savaş Batı çıkarlarını koruyan bir İran, ABD ve müttefikleri için yanı sıra nükleer teknolojinin verilmemesi için
metropollerinde ve Ortadoğu’da devam ediyor. İran, vazgeçilemez bir konumdaydı. Bundan dolayı da ABD uluslararası güçlere engeller çıkarmaya devam etti. Bu
Kuzeyinde Hazar Denizi ve Elburz dağları ve Hindukuş 1958 yılında İran’ın UAEA (Uluslararası Atom Enerji vesileyle İran’ın dönemin Arjantin hükümeti ile 18
üzerinden Pamir yaylalarına (platosuna) uzanan dağlar Ajansı) topluluğuna kayıt olabilmesi için, süreci açıktan milyon dolarlık yaptığı nükleer teçhizat alımı
ile çevrilidir. Güneyden ise, Luristan ve Huzistan destekledi ve İran UAEA’ya üye yapıldı. İran Şahı 1965 anlaşmasını, ABD’nin baskısı sonucu, Arjantin
boylarında yer alan sıradağları ile Zagros sıradağlarına yılında Nükleer Ajansının oturumlarına katılarak, o yıl hükümeti tek taraflı iptal etmek zorunda kaldı. ABD,
uzanan, yer yer yüksekliği üç bin metreyi bulan yüksek anlaşmayı imzaladı ve iki yıl sonrada NPT (Nükleer İran’ın ilişkiye geçtiği birçok ülke şirketlerine yönelik
ve görkemli sıradağları, ovaları ve yaylaları ile çevrili Planlama Teşkilatı) anlaşmasını kabul ederek, İran yaptırımlar uygulayarak, İran’ın girmiş olduğu tüm
geniş bir coğrafyaya sahiptir. Mezopotamya’nın bir Ulusal Şura Meclisinde onaylattı. Meclisin onayından ilişkilere çomak sokarak baltalamaya çalıştı. Bu
kısmını içine alan İran coğrafyası, Körfez, Hazar ve sonra, 1970’li yıllarda İran nükleer çalışmalarına hız doğrultuda da 1998’de yedi Rus şirketine yönelik olduğu
Hürmüz gibi önemli boğazlar ve kapılara açılan ve vererek Buşehr ve Darhuveyn bölgesinde 4 nükleer gibi, bugün de ABD’nin Rus ve Çin şirketlerine yönelik
“geçit devleti” olarak adlandırılan stratejik bir konuma santral tesisi olmak üzere İsfahan ve Arak’ta da 4 ayrı İran baskısı dönem dönem gündeme geliyor. Zira son
sahiptir. İran, topraklarının sahip olduğu enerji nükleer tesis inşa etmişti. Bu süreçten sonra batı yıllarda yönünü Doğuya çevirmek isteyen Rusya, İran ile
kaynaklarının yanısıra, tuzu ve temiz suları ile zengin merkezleri İran’a nükleer teknolojiyi vermek için adeta salt nükleer alanda 800 milyon dolarlık anlaşma
kaynaklara sahiptir. İran’ın sınırları içinde coşup duran birbirleriyle yarışıyorlardı. İran Şahı da bu teknolojinin imzalayarak, Buşehr nükleer santralının kurulmasını
sayısız akarsular, ırmaklar, nehir ve göl yatakları vardır. geliştirilmesi için ABD, Almanya ve Fransa ile üstlendi. Hatta Rusya, “İran isterse yeni silahları İran’a
Ülkenin suları Amu Derya üzerinden Aral Gölüne ve uzatılması mümkün olan 10 yıllık nükleer yakıt satabileceklerini” söyleyerek bir nevi ABD’nin uluorta
oradan Hilmand ve Hadrut üzerinden Hilmand tuz anlaşmasını o dönem imzalamıştı. sözlerinin anlamsız olduğunu dile getiriyor ve ABD’nin
gölüne ve Hint okyanusuna akıp gitmektedir. Ayrıca 1967’de Amerika tarafından İran’a verilen % 93 saf baskılarına rağmen Rusya ve Çin’in İran ile çeşitli
Umman denizi ve Fars körfezinin iki kıyısından zenginleştirilmiş 5 kg uranyum ise hala UAEA alanlarda işbirliği hem gelişiyor, hem de devam ediyor.
uzanarak Kafkaslara doğru uzanan ve dünyanın en deneticileri tarafından İran’da denetleniyor. İran’ın Adı geçen bu ülkelerin İran’da çeşitli çıkarları olduğu
büyük tuz çölü olan Dest-i Kavir tuz yatakları da bu Buşehr yakınlarındaki nükleer santralın inşasını üstlenen gibi, bölgeyi de salt ABD egemenliğine bırakmaktan
ülkenin sınırları içerisinde bulunmaktadır. Yine Doğu’da, Alman Siemens Firması, Şah döneminde olduğu gibi, yana da değiller.
Belucistan’dan Kuzey doğuya uzanan ve Hindukuş Mollalar döneminde de çalışmalara devam etti, ancak Öte yandan, Uluslararası Atom Enerji Ajansı’nın
sıradağları ile Orta Asya ülkelerine açılan jeopolitik, 1980’de İran-Irak savaşının başlaması ve Batının kuruluş bildirgesindeki ilkelerde, “ülkelerin barışçı
jeostratejik konumu ile dünyaya açılan önemli bir köprü Saddam’a verdiği destekten dolayı bu çalışma nükleer teknolojiye kavuşmaları, enerjinin silaha
başı ve geçit ülkesidir İran. Dahası, Fars körfezinden durduruldu. Yani 1975’te Alman Atom Kraftwerk dönüşmemesi ve askeri amaçla kullanılmasını önlemek”
dünyaya açılma stratejisinde İran’ın jeopolitik yapısı Firması ile Şah arasında imzalanan anlaşmaya göre, deniliyor. Buna dayanarak İran Mollalar rejimi
oldukça önemlidir. Fars körfezinden Asya’nın “tıbbi amaçları içeren ve radyoaktif izotopların üretimi uluslararası camiaya, UAEA’nın tüzük ve ilkeleri
derinliklerini, Kafkasları ve Ortadoğu’yu kapsayan için gerekli olan uranyum elde edilecekti”. doğrultusunda hareket ettiklerini tekrarlıyor. Zira her
jeopolitik, siyasi ve ekonomik dengelerin ele O dönem batılı güçler İran’a nükleer teknolojiyi zaman olduğu gibi, şu anda da İran Mollalar rejimi
geçirilmesinde İran’ın sahip olduğu bu özel konumu, satabilmek ve kurabilmek için kendi içlerinde bir rekabet nükleer çalışmalarının “barışçı amaçlı tıbbi ve tarım
emperyalist batı merkezleri için önem taşımaktadır. ve yarış halindeydiler. Ancak, batı devletleri arasındaki gibi” alanlarda kullanıldığını ve “inanmayan batılı
Bundan dolayı, başta ABD olmak üzere emperyalist rekabet ve İran Şah’ının 1973 Arap-İsrail savaşında güçlerin de kasıtlı davrandıklarını” söylüyorlar. Çünkü
Batı merkezleri, son yıllarda nükleer tesis sorununu öne kısmen de olsa Enver Sedat’ın Mısır’ına destek vermesi 2000 yılında UAEA’nın İran’ın konvansiyonal silahları
sürerek, İran’ın bölgedeki etkinliğinin önünün alınması ve Mısır ile işbirliğine girmesi İsraillileri kızdırmıştı. bildirmesi üzerine onayladığı genelgede, yine UAEA
için bu ülkeyi hedefe koydular. Bunun üzerine İran’ın bir nükleer güce sahip olmaması denetimi altında işleyen Tahran’ın batısında yer alan
Bu yazıda, dünyaya savaş yoluyla egemen olmak için, İran’ın anlaşmalar yaptığı ülkeler diplomatik baskı Kerec nükleer merkezini tıp ve tarım araştırma merkezi
isteyen uluslararası emperyalist sermayenin batı altına alınarak, Şah döneminde kurulması planlanan olarak ilan etmişti. Ancak, ABD Başkanı G. Bush
merkezli savaş sevdalısı iktidar güçleri ile İran arasında nükleer tesisler kurulmamış oldu. Bu süreçte Mollaların 2003’te yaptığı bir açıklamada, “zengin petrol ve
devam eden nükleer eksenli gelişmelere bir göz atacağız. iktidara gelmesiyle birlikte, İran’ın Batılı güçler ile doğalgaz kaynaklarına sahip olan İran’ın nükleer santral
Bilindiği gibi, yarım asra yakın bir zamandır İran’ın yaptıkları nükleer tüm anlaşmalar askıya alındı. İran’ın inşa etmesinin geçerli olmadığın” ileri sürdü ve bu
böyle bir güce sahip olması için daha 1950’lerde İran nükleer tesisleriyle ilgili Batı devletlerinin süreci askıya süreçte ABD eksenli İran’a yönelik baskılar geçen
Şahı’nı nükleer enerjiye yönlendirip teşvik eden başta almalarına yönelik, İran Mollalar rejimi, “Eğer nükleer birkaç yıldan bu yana artarak devam ediliyor.
ABD’nin kendisidir. Aynı ABD bugün bu aynı sürecin bir silah elde etmek isteseydik, Şah rejiminin İnişli çıkışlı bir seyir izleyen ve Irak-İran savaşı ile
karşısına dikilen ülkelerin başını çekiyor. Bu anlaşılır bir devrilmesinden sonra uygun ortam vardı. Çünkü Şah’ın “askıya alınmış” olan nükleer anlaşmalar 2002 yılında
durumdur; zira soğuk savaş döneminde Batı, ikili tüm antlaşmaları gözden geçirildiği bir dönemde yeniden gündeme geldi, Avrupa’nın üç söz sahibi olan
Ortadoğu’nun güçlü ülkelerinden biri olan İran’ın uluslar arası topluluk makul karşılayacaktı” gibi ülkesi Almanya, Fransa ve İngiltere ile İran devleti
Sovyetler Birliği’nin denetimine girmemesi için gerekçeler ile Fars dipolomasinin inceliklerini öne arasında tekrar geniş çaplı müzakereler başladı.Avrupa
dönemin Şah rejimini her yolla desteklenmiş ve bu rejim sürüyorlar. ülkeleri nükleer teknolojinin yanı sıra diğer teknolojileri
Ortadoğu’da batı emperyalizminin ileri karakolu haline İran Mollalarının iktidara gelmelerinden sonra elde etmek için geniş çaplı çaba sarf etmiştir. Bu çabanın
gelmişti. Bu çerçevede, Muhammed Musaddık’ın ülke uluslararası güçlerin desteğinde Saddam’ın bu ülkeye akıbetinde Ekim 2003’te sözü edilen ülkelerin dışişleri
petrolünü millileştirme kararı, batılı emperyalist güçleri yönelik başlattığı sekiz yıllık iğrenç savaşta, İran’ın Bakanları ile İran’lı yetkililer arasında Tahran’da yapılan
korkutmuş ve dönemin ABD Başkanı Eisenhover, Batılı Buşehr nükleer santrali Saddam’ın saldırısına uğrayıp görüşmenin ardından “Tahran bildirisi” olarak bilinen
müttefiklerine (Almanya, Fransa ve İngiltere’ye), tahrip edildi. Saddam’ın yanı sıra İsrail de İran’ın protokolü imzaladılar.Bu protokol gereği, dönemin
Sovyetler’in kuzeyinden saldırıya geçmesi ve İran’ın nükleer tesislerine saldırılar düzenleyerek Natanz’da Cumhurbaşkanı olan Muhammed Hatemi’nin İran’ı,
komünizm tuzağına düşmesi sonucunda, Batının önemli nükleer santralı tahrip etmişti. Avrupalılara kendini ispatlamak amacıyla gönüllü olarak
bir üssünü kaybeceği ve böylece komünizm karşısında Sekiz yıllık İran-Irak savaşından sonra İran, yeniden “uranyum zenginleştirme sürecini kısa bir süreliğine
kurulan kuşağın kopacağına ilişkin kaygılarını dile bu teknolojiye kavuşmak için başta Almanya olmak askıya almayı kabul ettiğini” açıklamıştı. Zira bu
getirmişti. Buna göre İran’a yardım edilmeli ve “İran üzere, Arjantin gibi bir çok devletlerle görüşmeler ve protokol gereği yukarda sözü edilen Avrupa devletleri
nükleer güce kavuşturulmalı”ydı, tehlike ve tehdit ancak müzakereleri sürdürdü. Ancak, ABD İran’ın peşini İran’ın “barış amaçlı” nükleer teknolojiye kavuşma
Sayı:2007/02 ★ 19 Ocak 2007 İran’a emperyalist abluka! K›z›l Bayrak ★ 23
hakkının olduğu ve bu konuda yardım edileceği yine emperyalist güçler tarafından yerleştirilen İsrail, etmiyorlar. Bu da İranlıların deyimiyle “etrafımızda bu
protokole kaydedilmişti. Ancak Avrupalı bu devletlerin, Ortadoğu’yu yerle bir edecek kitle imha silahlarına güce sahip olan devletlere göz yumuluyor da, neden bize
İran ile imzaladıkları “Tahran bildirgesi”nin dışına sahiptir. İsrail’in 1947’de bir yapay devlet olarak kabul karşı çifte standart uygulanıyor” sorusunu gündeme
çıkarak, süreci sürüncemeye sokarak, yükümlülüklerini edilmesinden sonra, Amerika başta olmak üzere Batı getiriyor. Batının bu çifte standartlı yaklaşımını İran
yerine getirmedikleri gibi, güçleri yettikçe de bu alanda merkezleri bu ülkenin bir devlet olarak bölgede egemen topluluğu nezdinde “ulusal gurur meselesi” haline
İran’a karşı çifte standartlı faaliyet içinde oldukları bir güç haline gelmesi için, 1955 yılında Dimona nükleer getiren İran İslam rejimi bu konuda halkı zinde tutmaya
görüldü. santralını kurdurdular. Bu santral Ortadoğu’da bir ilktir. çalışıyor.
İran’a karşı sürdürülen çok çaplı bu kısıtlama İsrail, elinde bulundurduğu son teknoloji ile donatılmış Ayrıca, ABD’ye yakın duran devletlerin bu güce ve
faaliyetlerine yönelik olarak Mollalar rejimi, “2004 silahların, bugüne kadar Atom Enerji Ajansı’nın tüm silaha sahip olması, uzak duran Kore ve İran gibi
Kasım Paris-Brüksel anlaşmalarının ardından gönüllü ısrarlarına rağmen sahip olduğu kitle imha silahlarınıh, ülkelerin hedef haline getirilmesi de bir başka handikap.
olarak askıya aldığımız nükleer çalışmalarda Avrupa’nın bu kurumun denetçilerinin denetimine hiçbir zaman Zira, İran’ın kapı komşusu olan Hindistan’a yönelik
mantıksız talepleriyle karşılaştık” diyorlardı. Bunun vermediği gibi, vermekten yana da değil. Geçen yılın olarak ABD ambargo uygulamıştı. 16 Temmuz 2006’da
üzerine bir sonraki yılda, yani Mart 2005’te İran son aylarında İsrail Başbakanı Ehud Olmert, ise George Bush bu ülkeyi ziyaret ederek, “Hindistan
Mollalar rejimi Avrupalılara yeni bir çözüm paketi Almanya’ya yaptığı gezi esnasında, Sat 1 televizyonuna üzerindeki ambargoyu kaldırdığını” söylüyordu. G.
önerdiler. Ancak İran’ın Avrupalılara sunduğu “karşılıklı verdiği bir mülakatta, “İran da İsrail gibi nükleer silaha Bush’un kafasının altında yatan bu strateji ise, insan
çıkarlara dayanan” öneri paketi, ABD’nin baskılarına sahip olmak istiyor” demişti. Burada bir parantez açıp zengini Hindistan’ı Çin ve Rus pazarına terk etmeme,
maruz kaldı. tekrar konuya döneceğiz. (Yani İsrail’in böyle bir güçe İran’ın etrafını daraltma ve çevirme politikasıydı.
Bu süreçte İran’da yapılan Cumhurbaşkanlığı sahip olduğunu yıllar önce dile getiren Mordehay Özetle, İran’ın şu an “dik duruşu” ve bölgede bir
seçimlerinde, seçim sürecinde Tahran Belediye Başkanı Vanuna, 18 yıl haksız yere cezaevlerinde bölgesel güç olmayı dayatan İran siyaseti, başta ABD,
olan ve İran-Irak savaşına gönüllü olarak katılan süründürüldüğü gibi bugün halen tehdit ve baskı altında İsrail ve kimi Avrupa devletlerinin yanı sıra bölge
Mahmud Ahmedinejat Cumhurbaşkanlığına seçildi. M. yaşamını sürdürmektedir). devletlerini de rahatsız etmekte.
Ahmedinejat, İran’ın nükleer sorununu bir “ulusal İsrail rejimi, Ortadoğu’da en gelişmiş teknolojiler ile Ayrıca İran’ın Asya ve Ortadoğu bölgesinde kendi
gurur” haline getirerek, dışta uluslararası alanda İran donatılmış atom bombaları, nötron, hidrojen bombaları başına buyruk davranması, ister istemez “kontrolden
devletinin bölgede elde ettiği konumunu dayatıyor, ve kimyasal silahları geliştirmiş olup, bunları kendi çıkmış haydut” bir ülke olarak başta Beyaz Saray’daki
içerde ise, Mollalar rejimine nefes aldırarak bekası için kendine ait olmayan topraklarda depolamıştır. savaş çetelerini ve kimi müttefiklerini de ürkütmektedir.
güçlenmesini sağlamaya çalışıyor. Bölgede çıkacak olası bir savaşta, İsrail ve bir başkası bu Bu vesileyle Ortadoğu’da doğacak yeni bir bölgesel güç
Herkesin bildiği gibi, İran 2003 yılından 2005 silahları bölge insanı üzerine atmaktan çekinmeyecektir. ve otorite, kendi başına buyruk bir sistem, gelecekte
yılının Eylül ayına kadar uranyum zenginleştirmeyi Bu da demektir ki, Ortadoğu’da kitlesel bir insan kıyımı başlarına musallat olmaması için şimdiden engellenmeye
“askıya aldığını” teyit etmişti. Ancak, Mahmud yaşanacaktır. Uluslararası uzmanlar İsrail’in sahip çalışılıyor. ABD Ortadoğu bölgesinde kendine kafa tutan
Ahmedinejad’ın Cumhurbaşkanlığına seçilmesinden olduğu atom bombalarının sayısının 400 civarında ve onun stratejilerine, politikalarına çomak sokan, ayrık
sonra, İran’ın nükleer faaliyete tekrar başlayacağı olduğu üzerinde fikir bildiriyor. Bu arada İsrail’in otu gibi bir bölgesel gücün gelişmesine hem tahammül
gündeme taşındı. Mahmud Ahmedinejat’ın iktidara elindeki atom silahlarına yönelik olarak, ABD hava etmek istemiyor, hem de beyaz adamın dünya
gelmesiyle beraber İsfahan ve diğer yerlerdeki nükleer kuvvetlerinin nükleer silahları engelleme merkezinin üstünlüğünün yanında böyle “haydut” birinin
santrallerin faaliyetlerine devam edildi. Süreci 2002 yılındaki bir raporuna göre de, “İsrail’in 400’ü olmasından yana değil. Bu nedenle, Beyaz Saraydaki
kararlılıkla sürdüren Mollalar rejimi, “Avrupalılar bu aşkın nükleer başlıklı atom bombası bulunuyor” savaş çetesinin elebaşları bölgeyi yıkıma
haktan İran halkının yararlanma hakkını tanımak deniliyor. Ayrıca İsrail, Almanya tarafından İsrail’e sürükleyebilecek tutumlardan kaçınmıyorlar.
istemiyorlar” diyerek “İran yoluna devam edecek kararı” verilen, en gelişmiş teknolojiye sahip 3 adet Dolfin adlı Kaçınmadıkları gibi, saldırgan tutumları bölge üzerinde
aldılar. Bu süreçten sonra da İran’ın nükleer sorunu deniz altı füzeler fırlatan nükleer donanımlı gemiye süreç içerisinde daha da kızgınlaşacak gibi görünüyor.
dünya medyasının ve kamuoyunun ilk gündeminde yer sahiptir. Bu silahların yanı sıra İsrail, 4500 kilometrelik ABD ve müttefiklerine göre, İran bölgeyi tehdit
aldı ve sorun devam hala ediyor. hedefi vurabilecek Şafit füzeleri ile Ortadoğu’nun eden “terörün merkez bankası” olarak tanımlanmakta.
Velhasıl, 2005 Eylül ayından bu yana taraflar dışında Avrupa’yı da tehdit eden silahlara sahiptir. Hal böyle olunca da, İran ve bölgeye yönelik Atlantik
arasında bir yılı aşkın bir süredir devam eden Uluslararası nükleer silahların üretimini ve ötesi güçlü bir ittifakın oluşması için çabalayan Batılı
görüşmeler tamamlandı, en son 23 Aralık 2006 günü geliştirilmesini yasaklayan, Nükleer Planlama güçler, “Doğunun haydut” devletlerini kendi nizam ve
İngiltere, Almanya ve Fransa tarafından hazırlanan 1737 Teşkilatının 6. maddesi İsrail’e uygulanamıyor. Çünkü yönergelerine çekmek için saldırgan tutumlarını
sayılı kararname ile BM’nin güvenlik konseyinde İsrail’in nükleer silahlar geliştirmesine başta ABD artırarak, bölgenin diken üzerinde yürümesini
onaylandı. Bu karar, İran’ın nükleer faaliyetlerine olmak üzere Batılı merkezler yardımcı oluyorlar. hedefliyorlar. Öte yandan, Batı merkezlerinin başında
malzeme, teknoloji tedarik eden ve finans sağlayan NPT’nin ilgili maddenin İsrail’e uygulanmasını bulunan rejimleri göz önüne getirdiğimizde, aşağı
kişilere, kurumlara “seyahat yasağı, mallarının ve engelliyorlar. Bu da ister istemez batılıların çifte yukarı hepsinin sağa doğru kaydığını görmekteyiz.
hesaplarının dondurulması” gibi yaptırımlar içeriyor. standartlı davrandıklarını gündeme getiriyor. Velhasıl, ırkçı beyaz adam anlayışı ile hareket eden ve
BM’de alınan bu karara yönelik olarak İran İsrail’in bölgede bir tehdit unsuru olabilmek için dünyaya yön veren bu aparatın labirentinde, Doğu
Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, “İran’a yönelik 1950’lerden sonra nükleer silah elde etmek için çıktığı halkları adına hayırlı bir gelişim beklenmediği gibi,
alınmış olan bu kararın bir kağıt parçasından ibaret” pazar arayışına Fransızlar yanıt verdiler. 1954 yılında dünya halkları adına da olumlu bir gelişim beklemek
olduğunu söylüyor ve “Batı çifte standartlı davranıyor” Fransa desteğinde İsrail Dimona nükleer santralı mümkün değil.
diyordu. Ayrıca, İran Mollalar rejimi BM’de alınmış olan kuruldu. Bu santralde 1966 yılında ilk nükleer silahlar Sözün özeti olarak, ABD’nin 28 yıldır İran’a karşı
karar İran aleyhinde “psikolojik bir savaşı amaçlıyor ve üretildi. Ayrıca İsrail bugüne kadar işgal ettiği topraklar uyguladığı yaptırımların yanı sıra Avrupa devletlerinin
İran’ın barışçı amaçlı bu teknolojiye sahip olması üzerine çeşitli yerlerde olmak üzere 7 nükleer santrale (Almanya ve Fransa’nın) İran’la “al gülüm ver gülüm”
yönündeki hareketini hiçbir güç engelleyemeyecektir” sahiptir. yaptıkları nükleer ve ticari işbirliği göz önüne
diyor ve bu vesileyle önümüzdeki Şubat ayında “İran İsrail’in elinde bulundurduğu kitle imha silahları alındığında, hem ikili davrandıkları ortaya çıkıyor, hem
devriminin 28. kuruluş yıldönümünde 3 bin santrifüjün Ortadoğu’nun tepesinde bir tehdit unsuru olmayı de İran konusunda ötekiler anlayışı ile hareket ediyorlar.
devreye gireceğini” açıklıyorlardı. Öte yanda ülkenin en sürdürdükçe bölgede silahlanma ve silahlanmaya yapılan Zira sözü edilen Avrupa devletleri ötekiler anlayışından
yüksek dini makamında oturan ve ülkenin dış yatırımların önü alınmamış olacaktır. Ortadoğu ülkeleri sıyrılıp İran ile var olan ticari ilişkiler babında süreci ele
siyasetinde son sözü söyleyen Ayettullah Hameney, dünyanın en çok silah alan ülkeleri durumuna geldiği alıp ABD’den bağımsız davransalardı, İran ile
BM’de alınan karara yönelik, “nükleer gibi, her yıl bu silahlar için gayri safi milli gelirlerinin sürdürdükleri müzakerelerde en azından makul bir
çalışmalarımızdan asla vazgeçmeyeceğiz ve nükleer yüzde 6.2’si ayrılmaktadır. Böylece Ortadoğu inisiyatif ortaya çıkardı. Bu olmadı. Geçmişte olduğu
teknolojimiz bize aittir, nükleer başarı İranlı bilim topraklarını kitle imha silahları yığınağı haline getiren gibi, bu kez de Atlantik ötesi ittifak Doğunun zengin
adamlarının bir başarısıdır, İslami İran ve İslam batılı güçler bölgeyi ve dünyayı tehdit etmeyi fosil kaynaklarına karşı oluşturuluyor.
dünyasının gururudur. İran kuşkusuz nükleer sürdürüyorlar. Bu silahların gelecekte toplumlar üzerinde Sonuçta, insanlığın geleceğini karartan atom
faaliyetlerini sürdürecek ve yetkililerimizin de nükleer kullanılması göz önüne getirildiğinde doğu topluluğunun silahlarına sahip bölge devletlerinden hiçbirine yönelik
konuda geri adım atma gibi bir durumları söz konusu telef olması kaçınılmazdır. baskı söz konusu değilken, İran’a yönelik sürdürülen
değildir” diyerek bu konuda son sözü söylemiş oldu. İran atom bombasına sahip olsun demiyoruz. Ancak çifte standartlı süreç, her ne olursa olsun, onların
(Aktaran, 3.01.07. Cumhur-i İslam gazetesi) geçmişte İran’ı bu sevdaya yönlendiren Batının kendisi deyimiyle adaletsizliğin kendisidir. Eğer İran’a yönelik
olduğu gibi, İran’ın etrafındaki komşularının böylesi işletilen sürecin amacı ölüm silahlarını yok etmek ise, en
Bölgeyi tehdit eden İsrail’in kitle imha yıkıcı bir silaha sahip olmaları, ister istemez İranlıları başta İsrail’in Ortadoğu halklarını tehdit eden, doğunun
silahları böyle bir sevdaya sürüklemiştir. ABD ve müttefik Batı toprakları altında emperyalist merkezlerin sakladıkları
devletleri İran halkına karşı uluslararası hukuku öne atom başlıklı silahların topluca imhası neden
Ortadoğu’nun kalbine bir hançer gibi Batı sürüyorlar ama, İsrail gibi devletlere yaptırımdan söz hedeflenmiyor.
24 ★ K›z›l Bayrak Kahrolsun ücretli kölelik düzeni! Sayı:2007/02 ★ 19 Ocak 2007
2007’ye girerken/2
II.
Ortadoğu ve özellikle Irak’taki gelişmeler Irak’taki işgal karşıtı hareket, alan olarak dar, toplumsal-siyasal
uluslararası güç ilişkilerine, güç dengelerine ve
çelişkilerine damgasını vurdu. Aynı durum 2007 için
açıdan esas olarak eski iktidar ilişkilerinin kalıntılarına dayanan ve
de geçerlidir. Hatta 2007 daha kritik gelişmelere aday mezhepsel bir konumdadır. Politik programı ve ideolojik çizgisiyle gerici,
bir yıl olacağa benziyor. O nedenle Ortadoğu üzerinde anti demokratik, halklara, farklılıklara saygılı olmayan, eski rejimi
biraz daha ayrıntılı durmakta yarar var, kanısındayız.
“Bizi” doğrudan ilgilendirmesi bunu daha bir zorunlu yeniden canlandırma amacında olan bir harekettir. Bu özellikleriyle
kılmaktadır. çekici ve toparlayıcı olması, giderek “ulusal bir pota” işlevi görmesi
Bir önceki bölümde kısaca değerlendirdiğimiz
gibi, ABD’nin Irak işgali ve o eksende geliştirdiği mümkün değildir. Geçen yıl Şiilerle şiddetlenen çatışmalar ve karşılıklı
politikalar için 2006, bir başarısızlık yılı oldu. Bu kitlesel boğazlaşma hareketleriyle anılan dar ve gerici çerçeveyi
başarısızlık tam anlamıyla bir çıkmazı, bir batağı
anlatmaktadır. Öyle de olsa bu başarısızlık, askeri ve aşmaları tümden olanaksız hale geldi. ABD de izlediği “böl-parçala-
siyasal bir yenilgi olarak algılanıp pılını pırtısını güçten düşür ve yönet” politikasıyla bu olanaksızlığı daha da onulmaz
toplama ve kaçma biçiminde bir rotaya girmiş
değildir. Tersine Bush’un açıkladığı yeni “Irak
noktalara getirdi.
stratejisi”, bu savaş ve politikadaki ısrarını bir kez
daha sergiliyor. Daha fazla askeri güç, daha etkin ve yaklaşımın elle tutar bir yanı yoktur. Evet, Güney Ancak ABD’nin planlarını darbeleme ve dolayısıyla
yaygın güç kullanımı ve bölgedeki askeri varlığını egemen partileri kendilerini ABD eksenine bağladılar, bölgede başka dengeleri tetikleme, onlardan güç alma
yeniden örgütleme, “alan tutma” taktiği ile etkinliğini kaderlerini bu zemine bağlamışlardır. Ama buna ve onlara güç verme durumu var, bugüne kadar
artırma, anılan yeni “stratejinin” özünü anlatmaktadır. rağmen kendi hareket zeminini daraltacak, kendilerini yaşananlar da bunu doğrulamaktadır.
Ama ABD iç politika dengelerinde Irak ve bu bataktan yeni felaketlere sürükleyecek adımlara mahkûm etmek Şiiler uzun yüzyıllar sonra bir iktidar olanağını
çıkış konusu, önemli bir tartışma, ayrışma ve saflaşma durumunda değildirler, olmamalıdırlar! yakalamışlardır. Bunu sonuna kadar kullanma
etkeni olmaya devam ediyor. Yani, yeni “Irak Kaldı ki Kuzeyde Türkiye, Kerkük üzerinden işgal eğilimindedirler. Ama onlar da kendi içinde
stratejisinin” geleceği belirsizliklerle doludur. Genel dâhil çeşitli senaryolar geliştirmenin peşindedir. Son parçalıdırlar. Ortaklaştıkları noktalar da var elbette.
kanı, bunun başarı şansının son derece zayıf olduğu dönemde bu konuda iki eğilim açıkça dile Ama bölgesel denklemde bu ortak zemin ve
yönündedir. Öyle de olsa ABD Irak ekseninde getirilmektedir. Biri, geleneksel inkâr, bastırma ve zor farklılıkların nasıl bir seyir izleyeceği henüz çok net
hegemonya savaşını çeşitli biçimlerde, değişik yöntemleriyle Güneyi bastırma ve teslim alma eğilimi, değildir. Irak hükümet başkanı ABD ekseninde
ittifaklar devreye sokarak sürdürme kesin kararında diğeri fiili olarak oluşan Kürt devletini tanıma ve politika yaparken, belli bir milis gücü olan Sadr grubu
görünüyor. geliştirilecek çeşitli ilişkilerle kontrol altına alma ve İran eksenine yakın duruyor, ABD karşısında belli bir
Resmi Irak, şu anda fiilen en az üçe bölünmüş böylece Irak üzerinden bölgede güç kazanma duruş sergiliyor. Bundan dolayı ABD, bu grubun
durumdadır. Kürtler, kendi “bölgelerinde” eğilimidir! Birinci eğilim, Güneyi ve onun iktidar silahsızlandırılmasını istemektedir.
geleceklerini, bu bağlamda politik, idari, ekonomik ve ilişkilerini tanımama, görmezden gelme ve askeri işgal Irak Şiileri üzerinden İran’ın belli bir etkisinin
sosyal kurumlaşmalarını geliştirmeye çalışmakta, ve politik baskı silahlarını sürekli canlı tutma, olduğunu vurgulamamız gerekiyor. Bu etki, İran’ı
yakalamış oldukları devletleşme düzeylerini korumaya Türkmen kartını sürekli kaşıma taktiklerini içerirken, ABD karşısında bölgesel bir aktör haline getiriyor. Bu
ve olası tehditlere karşı güvenceler oluşturmaya ikinci eğilim Güney üzerinden “yeni” bir Kürt durum Irak Çalışma Grubu Raporunda da bir yönüyle
çalışmaktadırlar. Ancak bunun önünde sayısız engel politikasını oluşturma arayışını dile getirmektedir. Bu itiraf ediliyor. İran ile Irak için diplomatik ilişki
var. Bir kez Güneydeki egemen partiler ve iktidar, esas alandaki tartışmalara rağmen egemen olan birinci önerisi, ortak hareket arayışının dile getirilmesi bu
olarak geleceğini ABD eksenine ve bunun başarısına eğilimdir. Öyle ki bu eğilim, Güneye asker gönderme etkiye dayanıyor.
bağlamıştır. Bu, aynı zamanda onların en büyük konusunda Meclisi toplantıya çağırma noktasına kadar Kısacası, Irak, uluslararası ve bölgesel güç ilişki ve
handikaplarıdır. Irak Çalışma Grubunda dile getirilen işi tırmandırdı ve pervasızlaşmakta bir sakınca dengelerinin yeniden kurulmasında önemli bir
önerilerin bir politika olarak benimsenmesi görmedi. TC’nin Kürt sorununa bakışını, bu platform haline geldi. Bu yeniden yapılanma, çok
durumunda bu, kendileri için yeni bir “ihanet” bağlamdaki tartışmaları başka bir bölümde kanlı ve çok yönlü bir çatışma süreci niteliğinde
olmayacak mı? Böyle bir olasılığın gerçekleşmesi, değerlendirmeyi umuyoruz, şimdilik Güneyi olmaktadır.
yani TC, İran ve Suriye ile ittifak, merkezi hükümetin ilgilendirdiği kadar dokunmaya çalıştık. Kim kazanacak, yeni Ortadoğu nasıl olacak, hangi
bölgeler aleyhine güçlendirilmesi, Kerkük’ün Daha önceki birçok değerlendirmemizde dengeler ve ittifaklar üzerinden kurulacak?
statüsünün belirsizliğe bırakılması veya Kürtlerin vurguladığımız gibi, Irak’taki işgal karşıtı hareket, Bu soruların cevapları koca birer soru işaretidir!
aleyhine belirlenmesi, daraltılmış, sınırlandırılmış alan olarak dar, toplumsal-siyasal açıdan esas olarak Bu belirsizliği belirleyen en önemli etkenler kısaca
veya son derece sulandırılmış, iktidar gücü olmayan eski iktidar ilişkilerinin kalıntılarına dayanan ve şöyle özetlenebilir:
bir özerk Güney senaryosu, ciddi bir olasılık ve mezhepsel bir konumdadır. Politik programı ve Bir; Irak, birçok tarihsel, ulusal, dinsel-mezhepsel
tehlikedir. Bunu önlemenin başka seçenekleri ideolojik çizgisiyle gerici, anti demokratik, halklara, ve toplumsal çelişki yumağı niteliğindedir. İşgal ve
düşünülüyor mu, düşünme eğilimindeler mi, daha da farklılıklara saygılı olmayan, eski rejimi yeniden Irak devletinin çöküşü bu çelişkilerin bütün
önemlisi bugüne kadarki duruşlarıyla bunun şansına canlandırma amacında olan bir harekettir. Bu boyutlarlarıyla gün yüzüne çıkmasını ve kendilerini
sahipler mi? özellikleriyle çekici ve toparlayıcı olması, giderek şiddetli bir biçimde ifade etmelerini koşulladı…
ABD’nin ilan edilen son “stratejisinde” bazı “ulusal bir pota” işlevi görmesi mümkün değildir. İki; Irak’ın bölgesel ayakları, etkileyen ve
Peşmerge birliklerinin Bağdat’a konuşlandırılacağı Geçen yıl Şiilerle şiddetlenen çatışmalar ve karşılıklı etkilenen etkenleri vardır.
belirtilmektedir. İzleyebildiğimiz ve bildiğimiz kitlesel boğazlaşma hareketleriyle anılan dar ve gerici Üç; Irak dünyada ikinci büyük petrol rezervleri
kadarıyla Peşmergeler bugüne dek, “Irak iç savaşına” çerçeveyi aşmaları tümden olanaksız hale geldi. ABD üzerinde olduğu için birçok bölgesel ve uluslararası
bulaştırılmamışlardı, ABD askerlerine ileri karakol de izlediği “böl-parçala-güçten düşür ve yönet” gücün hegemonya alanı olageldi, şimdi de bu
işlevini görmemişlerdi. Eğer basına yansıyan politikasıyla bu olanaksızlığı daha da onulmaz özelliğini korumaktadır. Bu temel etkenlerden dolayı
“Peşmergeler Bağdat’ta konumlandırılıyor” haberi noktalara getirdi. Saddam’ın ve diğer iki eski üst Irak daha çok karmaşık, inişli çıkışlı gelişmelere,
doğruysa, bu, Güney için son derece yanlış bir düzey rejim yetkilisinin idamı, idamların tam kanlı, çok aktörlü hegemonya kavgalarına konu
uygulama olur, dahası çok ciddi ve tehlikeli anlamıyla bir öç ve intikam gösterisine olmaya devam edecektir!
gelişmelere kapıları açan bir gelişme olur. Zaten ciddi dönüştürülmesi, Sünni ve Şii çatışmasını tamiri Diğer bir önemli etken de Irak ve onu oluşturan
tehditler altındadırlar, her an ABD’den yeni bir çelme mümkün olmayan bir noktaya sürükledi. Bu “parçalarda” devrimci-demokrat, sosyalist bir
yiyebilirler. Bu tehlikeler dururken kendini ABD vurguladığımız noktalar, aynı zamanda, işgal karşıtı hareketin olmamasıdır. Bu, aynı zamanda bölgemizin
emperyalizminin elinde bir sopa haline getirmenin hareketin yapısal zaafları ve sınırlarını anlatmaktadır. tarihsel zaafıdır. Bundan dolayı bölgemizin geleceği
hiçbir mantıklı ve akılcı yanı yoktur. İlkeleri bir yana Bu hareketin kendi başına ve salt kendi olanaklarıyla karanlık bir belirsizliğe gömülmüştür! Var olan dinsel
koyuyoruz, en geri ulusal bakış açısından bile bu başarı kazanması hemen hemen olanaksız gibidir. ideolojiler, politik ve iktidar kavgalarına damgasını
Sayı:2007/02 ★ 19 Ocak 2007 Etkinliklerden... K›z›l Bayrak ★ 27
EKSEN Yayıncılık Büroları Gazetene sahip çık! Abone ol! Abone bul!
Ad› : .......................................................................
Üsküdar (İstasyon) Cad. Pınar İşhanı 853. Sok. Bilen İşhanı No: 27/710 Soyad› :........................................................................
No: 5 Kat: 4 Daire: 52 Kartal/İstanbul (0 216 353 35 82) Konak/İZMİR Tel-Fax: 0 (232) 489 31 23 Adresi : .......................................................................
........................................................................
Necatibey Cd. Gözlükçü İşhanı No: 26/24 Cemal Gürsel Cd. Shell Karşısı Vakıf İşhanı Kat: 3 Tel : .......................................................................
Kızılay/ANKARA Tel: 0 (312) 229 06 44 No: 306 ADANA Tel: 0 (322) 363 52 91
6 Ayl›k Yurt içi 30.000 000 TL Yurt d›fl› 100 Euro
Sönmez İş Sarayı Kat: 3 No: 220 Heykel/BURSA Cumhuriyet Mah. Tennur Sok. Cumhuriyet İşhanı 1 Y›ll›k Yurt içi 60.000 000 TL Yurt d›fl› 200 Euro
Tel: 0 (224) 220 84 92 Kat: 3/45 KAYSERİ Tel-fax: 0 (352) 2326671
Gülcan Ceyran adına,
Silifke Cd. Çavdaroğlu Çarşısı 2/93 Saadetdere Mah. Fırın Sok. No: 37/25 (Depo durağı) * TL için : Yapı Kredi Bankası İstanbul/Aksaray Şb. 0097680-3
* Euro için : İş Bankası İstanbul/Aksaray Şb. 10021127094
MERSİN Esenyurt/İSTANBUL No’lu hesaba yatırdım. Makbuzun fotokopisi ektedir.
"Torunlarõmõz kapitalist aÛõn
kalõntõlarõyla belgelerini byk
bir merakla izleyecekler: Nasõl
olur da zel kißilerin ellerinde
bulunabilir yiyecek-iecek
maddelerinin alõm satõmõ;
fabrikalar ve ißletmeler
nasõl olur da zel
kißilerin ellerinde
bulunabilir... Bir insan
baßka bir insanõ nasõl
smrebilir; alõßmadan
nasõl sõrtst yaßayabiliyordu
birtakõm insanlar? Üßte tm
bunlarõ kafalarõnda
canlandõrmakta zorluk ekecek
torunlarõmõz. Bugne deÛin
ocuklarõmõzõn greceÛi gnlerden
masallardaymõßasõna sz aõlõrdõ.
Amaßimdi yoldaßlar, temelini
attõÛõmõz sosyalist toplumun bir
dßler lkesi olmadõÛõnõ aõk seik
gryorsunuz. ocuklarõmõz daha
byk bir abayla bu yapõyõ
ykselteceklerdir."