You are on page 1of 4

4 MAYIS

*Ortada sadece iki renk var. Siyah ve beyaz. Ama siyah ve beyazdan başka renkler de var, gri. Bu gibi renk
grupları gri seviye olarak adlandırılmaktadır. Gri seviyesinin renklerini arttırdıkça farklı renklerde tonlar ortaya
çıkıyor. Gri seviyesi ne kadar artarsa o kadar iyi olur. Gri seviyede iki renk var ve bu iki renkle en fazla 256
farklı kombinasyon kullanabiliyorum. Bunun sayısını artırsam otantik derinliği artacaktır. Ve gösterebileceğim
renk sayısı da artacaktır. Seviye düşerse renk derinliğini kaybederim o zaman da bit oranı da azalacaktır ve
dolayısıyla resim boyutu da düşecektir.

*Endüstriyel ve tıp uygulamalarda gri ton en çok tercih edilen gri tonlardır. Yayıncılık alanında örneğin kitap
basıyoruz. Bilimsel çalışmaların kapak çalışmalarında yüksek seviyeli gri tonlar kullanılır. Bunlar çok kaliteli
bir takım gri, siyah beyaz gibi katalog çekimlerinde renk kullanılabiliyor. Bizim için resim formatları RGB,
diğeri CMYK. Onun dışında gri tonları var. Her renk için biz 256 ton farklı format kullanırız. Ekranda,
monitörde bunlar ışığın kendisiyle yayılan renkler RGB formatında. İnsandan insana renk tonu farklı
algılanabilir. Işık spektrumuyla kâğıda düşen ışıktan bize yansıyan renk yeşil ise, bu yeşilin rengi kimine göre
farklı bir yeşil tonuyla algılanabilir.

*Baskı için dört renk kullanılır. Kâğıt üzerine gelen renklerde siyah ve gri tonları elde edilemiyor. Yani
çamurumsu bir şey oluyor. O da ara tonları elde etmede yeterli. RGB nerede bizim için önemli? Bilgisayarda,
görüntüde, özelde bunlar ışığın kendisiyle yayılan renkler. CMYK genel renklerdir, kâğıt ve kumaş üzerindeki
renklerdir. Kâğıda basıyoruz ama mutlaka rengi görmek için bir ışık kaynağı lazım. Yansıyan ışık sayesinde o
kâğıttaki renkleri görüyoruz. Baskı için üç renk değil, dört renk kullanıyoruz. Kâğıt üzerinde yansıyan renklerde
siyah ve gri renkleri elde edilemiyor. Çamurumsu bir şey oluyor. O da renklerin ara tonlarını elde etmede yeterli
oluyor. Ekranda gördüğünüz rengi matbaaya gönderdiğiniz zaman farklı renk elde edebilirsiniz, yani ekranda
gördüğünüz renler ışıltıdır. Aslında baktığımız zaman yeşil nasıl elde ediliyor, mavi ile sarının karışımından.
Bilgisayar ekranında siyahı elde etmem için hiçbir renk vermezsek siyahı elde ederiz. Ben üç rengi karıştırırsam
bilgisayar ekranında beyazı elde ederim. Kâğıt üzerinde beyaz renk yedi ana renkten oluşuyor.
*Kahverengi, sarı ve yeşilin karışımıdır. İnternette küçük çözünürlüklü dosyalar kullanılır. Ben ne kadar fazla
piksel kullanırsam, o derece dosyaya onun bilgisini yazmak zorundayım. Ne kadar fazla piksel yani nokta varsa
görüntü o kadar orijinaline yakın olur.
Bunun bilgisayarda kapladığı alan = Piksel sayısı *(çarpı) piksel derinliği

Dosya büyüklüğü ne kadar çok olursa onu bir yerden bir yere gönderme, taşıma sorun oluyor.
Dosya Türü: Dosyayı bilgisayarda saklama formatıdır.
Dosya büyüklüğünü azaltacak şekilde dosyayı kayıpsız sıkıştırıyoruz. Renk tonları önemli. Yani aynı renk mi?
Mesela, gri tonlu kaydedersem farklı.

*32 bit channel dedik.Eğer 8 bir channel dersem ben her renk için 256 seviye, RGB için üç renk, CMYK için
dört renk. 32bit channel dersem milyon, yani kırmızı dersem, 32 milyon çeşit kırmızı tonu görürüz. İnanılmaz
renk derinliği. Bunu baskı işlemlerinde kullanmayız ama haritacılık, poster, kuşe kâğıda sanat, katalog, moda
çekiminde parlak özel baskı yapılabilir. Ara tonlar önemli detaylı ton çeşitleri çıkaracaktır.

*Dosyaları sıkıştırırken, kayıplı ya da kayıpsız olarak sıkıştırıyoruz. Kayıpsız sıkıştırmada orijinal dosyayı elde
edemiyoruz, kayıplıda ise orijinal dosyayı birebir elde edemiyoruz. Rengimiz biraz bozuluyor. Asıl kayıp
formatı: wav formatıdır. Ben 60 mblık bir şarkıyı MP3’de bunu 6 mb’ye kadar daha da düşürebilirim. MP3
formatı hiçbir zaman ses kalitesi açısından wav dosyasıyla aynı değildir. Tutup bir konserde MP3 çalarsanız bu
fark edilir, ama diskoda çalarsanız çok da fark edilmeyebilir. Kaliteli ses sisteminde bunu algılayabileceğimiz
bir ortam vardır. Yani loş bir ılıkta bir müzede bir tabloya bakarsanız oradaki renk detayını göremezsiniz. İşte o
MP3 formatıdır. Ama bir müzeye girdiğinizde ortam loş olabilir ama örneğin bir resim üzerine spotlar gelmiştir.
Sadece tablonun olduğu yerde bizim renkleri algılayabileceğimiz bir ortam vardır. İşe böyle bir ortamda, renk
derinliğini fark edebiliriz. Kaliteli ses sisteminde MP3’ün yeri yoktur. Ama bugün cep telefonlarına kadar
kaliteli müzik dinliyoruz. Tutup da Fatih Ürek2in bir şarkısını dinlediğinizde amacınız kaliteli müzik dinlemek
değildir. Amacınız coşmaktır. Orada ses çok bozulmadığı sürece sorun değildir. Çünkü dinlediğiniz ile
duyduğunuz ses farklıdır. Dijital ortama ses, görüntü, video aktarabilirsiniz. Videoda da aynı şey geçerlidir. Bir
seri resim devamında da ses vardır. Dokunma, tat alma duygumuza hitap eden birtakım sansörler şuan bilimsel
olarak var. Tiff, macintoshlarda kullanılan önemli formatlardan birisidir. Özelliği görüntü baskısında
kullanılacak şekilde kayıpsız sıkıştırma yapar. Gazeteler gibi yayıncılık alanlarında kullanılır.Giff: saydamlık
özelliği vardır. Jpeg: Kayıplı Sıkıştırılmış dosya formatıdır.

RGB ve CMYK
RGB: R,G, B

Doğadaki tüm renklerin kodları bu üç temel rengin farklı oranlarda birleşmesiyle meydana gelir,
%100 karışırsa Beyaz, %0'lık bir oran olduğunda ise siyah görüntü elde edilir.
Bu uzayda ana renkler olan Kırmızı, Mavi ve Yeşilin tonları tam olarak belirtilmediği için ana renklerin
değerleri değiştikçe elimizdeki renkler de değişecektir. Basit bir örnek olarak Monitör'ünüzdeki contrast
ayarıyla oynadığınızda elde ettiğiniz görüntü değişmesini gösterebiliriz.

CMYK: C, M, Y, K

Cyan, Magenta, Yellow, Black Renklerinin oluşturmuş olduğu renk uzayıdır.


Temelde Renk Sayısı C,M,Y olmak üzere 3tür. Siyah bunlara sonradan katılmıştır. Bu üç renk teorik olarak
%100 oranlarında karışarak siyahı verirken, pratikte tam rengi vermeyişinden ve bu üç rengin karışımından
meydana gelecek (duygusal) maliyetlerden dolayı sonradan eklenmiştir.

(Monitörde) (Baskıda)

Gelelim aralarındaki farklara:


RGB: Boş zemin olarak siyah kabul edilir.
CMYK: Boş zemin olarak beyaz kabul edilir.

RGB: Basit anlatacak olursak. Renkler, 3 farklı rekte çıkan ışık parçalarının birbirlerinin önünü kesmesi ve
engellemesi ile oluşturulur. Değerler değiştikçe renkler de değişir.
CMYK: Tram yöntemiyle 4 renk birbirini tamamlayarak elde edilmek istenen renk oluşturulur. Bir başka
deyişle basılı medya gözlerimiz RGB'deki gibi direk ışıkları değil basılı medya üzerinde yansıma yapan güneş
ışığını görür.
Bu bağlamda CMYK gerçek, RGB zahiri görüntü anlamına gelebilir.

Kullanım alanları:
RGB Genel Olarak Monitör ve televizyonlarımızda kullandığımız renk uzayıdır.
CMYK ise basılı medyada kullandığımız renk uzayıdır.

RGB' den baskı çıkışı.


RGB'nin gerçek rengi vermesinden dolay, İnk-jet baskı makine teknolojilerinin büyük çoğunluğu rip meselesini
rgb tabanlı yapmaktadır. RGB'den CMYK'ya çevirimleri kendi içerisinde mevcuttur. Yalnız bu çevirimlerde
önceki sistemlerde renk kaybı yaşandığı da ortadır. Bu yüzden, baskı teknolojilerinin gelişmesine paralel olarak
açık magenta - açık cyan gibi ara renkler oluşturulmuştur. Bu ara renkler geçiş sırasındaki kalite kaybını biraz
daha aza indirgemiştir.

Ekrandaki Görüntü Nasıl Oluşur?


Monitörünüze yeteri kadar yakından bakarsanız görüntünün çok küçük noktalardan oluştuğunu görürsünüz. İşte
bu noktalara görüntünün en küçük birimi olan piksel diyoruz. Her pikselin kendine ait renk ve yoğunluk
bilgileri vardır. Daha genel bir tanımla piksel için ekranın bağımsız olarak kontrol edilebilir en küçük parçası
olduğunu söyleyebiliriz. İşte bu piksellerden binlercesi bir araya gelerek ekrandaki görüntüyü oluşturuyor.

Çözünürlük
Çözünürlüğün görüntü kalitesini belirleyen en önemli faktör olduğunu söyleyebiliriz. Çözünürlük, ekrandaki
görüntünün kaç pikselden oluşacağını belirler ve yatay ve dikey piksel cinsinden belirtilir (800x600,1024x768
gibi). Çözünürlük arttıkça görüntü birbirinden bağımsız olarak kontrol edilebilen daha çok pikselden oluşur ve
görüntü kalitesi de yükselir. Çözünürlük arttıkça yükselen görüntü kalitesinin de bir bedeli var tabi ki:
Çözünürlük yükseldikçe kontrol edilmesi gereken piksel sayısı ve dolayısıyla da gerekli işlem gücü, ayrıca bu
piksellerin bilgilerini tutmak için gerekli bellek miktarıyla onların transferi için gereken bellek bant genişliği
artar. Bu yüzden de performans düşer. Kullanmak istediğiniz çözünürlüğü hem ekran kartınız desteklemeli, hem
de monitörünüz fiziksel olarak gerekli sayıda pikseli ekranda oluşturabilmeli.

Renk Derinliği
Piksellerin kendilerine ait renklerinden bahsetmiştik, piksellerin alabileceği renkler kırmızı, yeşil ve maviden
türetilir. İşte renk derinliği bu renklerin miktarını belirler. Renk derinliği ne kadar artarsa her pikselin
alabileceği renk sayısı artar, renkler gerçeğe daha yakın olur.
Renk derinliği bit cinsinden belirtilir, işlemcilerle ilgili yazımızda bitlere kısaca değinmiştik. Her bit 1 ve 0
olarak iki değer alabilir. 8 bit kullanıldığında bu bitlerden 28 = 256 kombinasyon üretilir. Aynı şekilde 8 bit renk
derinliğinde de her piksel için 256 renk kullanılabilir.
İnsan gözünü aldatıp ekrandaki görüntüyü gerçek gibi göstermek için kullanılan üç rengin de (kırmızı, yeşil ve
mavi) 256`şar tonu gereklidir, bu da renk başına 8 bitten 24 bit yapar. Bu moda True Colour (Gerçek Renk) adı
verilir. Fakat çoğu güncel ekran kartı görüntü belleğini kullanma yöntemleri yüzünden pikselleri bu modda
göstermek için 32 bite ihtiyaç duyarlar. Kalan 8 bit alpha kanalı (piksellerin saydamlık bilgisini tutar) için
kullanılır.
High Colour (16 bit) modunda ise yeşil için altı ve maviyle kırmızı için de beşer bit kullanılır. Yeşil için 64,
maviyle kırmızı için de renk başına 32 farklı yoğunluk vardır bu modda. Renk kalitesinde 32 bite göre çok az
fark olsa da piksel başına 4 yerine 2 byte (8 bit = 1 byte) hafıza gerekeceğinden 32 bite göre performans
avantajı sağlar.
256 renk (8 bit) modu ilk duyuşta size renk fakiri izlenimi verebilir fakat renk paleti denen bir yöntemle bu 8 bit
olabilecek en verimli şekilde kullanılarak renk kalitesi biraz arttırılır. Renk paletinin mantığı söyledir:
Kullanılacak 256 renk gerçek renk modundaki 3 bytelık renklerden seçilir ve bu renklerden bir renk paleti
oluşturulur. Her program ilgili paletteki 256 renkten istediğini seçip kullanabilir. Böylece örneğin kırmızı için
iki, mavi ve yeşil için de üçer bit kullanılarak elde edilen renklerden daha canlı renkler elde edilebilir ve
elimizdeki 8 bit en verimli şekilde kullanılmış olur.
En çok kullanılan üç renk modunu tanıdık, peki ekran kartımız üretemediği renklere ne yapıyor? Sistemimizin
256 renge ayarlı olduğunu fakat 16 bitlik bir resim dosyası açtığımızı varsayalım. Bu durumda hazırdaki
renklerin değişik kombinasyonları kullanılarak üretilemeyen renge yakın bir renk oluşturulur ve bu renk
üretilmesi gereken rengin yerine gösterilir. Buna dithering denir. Tabi ki dithering yöntemiyle elde edilmiş bir
resmin kalitesi orijinal resme göre çok daha düşüktür.

Birim alanda ne kadar piksel olursa, o kadar kaliteli bir görüntünün olacağını bilmek lazım. Resmi büyütmek,
görüntü kalitesini bozar! Çünkü büyüyen yeni sınırlara uymak için ya pikseller büyümek zorunda kalmıştır
veyahut daha iyimser bir ihtimalle görüntü işleme programı eksik pikselleri kendince tahminlerle tamamlamaya
çalışmıştır. Sonuçta her iki durumda da görüntüye zoom yapmışız gibi görüntü kalitesi azalacaktır.

You might also like