You are on page 1of 47

ebnem igzel _ Kaderimin Efendisi Kitaplar, uygarla yol gsteren klardr. UYARI: www.kitapsevenler.

com Kitap sevenlerin yeni buluma noktasndan herkese merhabalar... Cehaletin yenildii, sevginin, iyiliin ve bilginin paylald yer olarak grdmz sitemizdeki tm e-kitaplar, 5846 Sayl Kanun'un ilgili maddesine istinaden, engellilerin faydalanabilmeleri amacyla ekran okuyucu, ses sentezleyici program, konuan "Braille Not Speak", kabartma ekran vebenzeri yardmc aralara, uyumluolacak ekilde, "TXT","DOC" ve "HTML" gibi formatlarda, tarayc ve OCR (optik karakter tanma) yazlm kullanlarak, sadece grmeengelliler iin, hazrlanmaktadr. Tmyle cretsiz olan sitemizdeki e-kitaplar, "Engelli-engelsiz elele"dncesiyle, hibir ticari ama gzetilmeksizin, tamamen gnlllk esasna dayal olarak, engelli-engelsiz Yardmsever arkadalarmzn youn emei sayesinde, grme engelli kitap sevenlerin istifadesine sunulmaktadr. Bu e-kitaplar hibirekilde ticari amala veya kanuna aykr olarak kullanlamaz, kullandrlamaz. Aksi kullanmdan doabilecek tmyasalsorumluluklar kullanana aittir. Sitemizin amac asla eser sahiplerine zarar vermek deildir. www.kitapsevenler.com web sitesinin amacgrme engellilerin kitap okuma hak ve zgrln yceltmek ve kitap okuma alkanln pekitirmektir. Ben de bir grme engelli olarak kitap okumay seviyorum. Sevginin olduu gibi, bilginin de paylaldka pekieceine inanyorum.Tm kitap dostlarna, grme engellilerin kitap okuyabilmeleri iin gsterdikleri abalardan ve yaptklar katklardan tr teekkr ediyorum. Bilgi paylamakla oalr. Yaar MUTLU LGL KANUN: 5846 Sayl Kanun'un "altnc Blm-eitli Hkmler" blmnde yeralan "EK MADDE 11" : "ders kitaplar dahil, alenilemi veya yaymlanm yazl ilim ve edebiyat eserlerinin engelliler iin retilmi bir nshas yoksa hibir ticar amagdlmeksizin bir engellinin kullanm iin kendisi veya nc bir kii tek nsha olarak ya da engellilere ynelik hizmet veren eitim kurumu, vakf veya dernek gibi kurulular tarafndan ihtiya kadar kaset, CD, braill alfabesi ve benzeri formatlarda oaltlmas veya dn verilmesi bu Kanunda ngrlen izinler alnmadan gerekletirilebilir."Bu nshalar hibir ekilde satlamaz, ticarete konu edilemez ve amac dnda kullanlamaz ve kullandrlamaz. Ayrca bu nshalar zerinde hak sahipleri ile ilgili bilgilerin bulundurulmas ve oaltm amacnn belirtilmesi zorunludur." bu e-kitap Grme engelliler iin dzenlenmitir. Kitab Tarayan ve Dzenleyen Arkadaa ok ok teekkr ederiz. Kitap taramak gerekten incelik ve beceri isteyen, zahmet verici bir itir. Ne mutlu ki, bir grme engellinin, dzgn taranm ve hazrlanm bir e-kitab okuyabilmesinden duyduu sevinci paylaabilmek tm zahmete deer. Sizler de bu mutluluu paylaabilmek iin bir kitabnz tarayp, kitapsevenler@gmail.com Adresine gndermeyi ve bu isimsiz kahramanlara katlmay dnebilirsiniz. Bu Kitaplar size gelene kadar verilen emee ve kanunlara sayg gstererek ltfen bu aklamalar silmeyiniz. Siz de bir grme engelliye, okuyabilecei formatlarda, bir kitap armaan ediniz... Teekkrler. Ne Mutlu Bilgi iin, Bilgece yaayanlara. Not sitemizin birde haber gurubu vardr. Bu Bir mail Haber Gurubudur. Grupta yaynlanmasn istediiniz yazlarnz kitapsevenler@gmail.com Adresine gndermeniz gerekmektedir.

Grubumuza ye olmak iin kitapsevenler-subscribe@googlegroups.com adresine bo bir mail atn size geri gelen maili aynen yantlamanz yeterli olacaktr. Grubumuzdan memnun kalmazsanz, kitapsevenler-unsubscribe@googlegroups.com adresine bo bir mail gnderip, gelen maili aynen yantlayarak yeliinizi sonlandrabilirsiniz. Daha Fazla Seenek in, grubumuzun ana sayfasn http://groups.google.com.tr/group/kitapsevenler?hl=tr Burada ziyaret edebilirsiniz. sayglarmla. ebnem igzel _ Kaderimin Efendisi EVEREST 62

EBNEM GZEL 1973 Yalova doumlu. Ortarenimini burada tamamladktan sonra stanbul niversitesinde yazma serveninde iine ok yarayan Antropoloji Blm'nde okudu. Gazetecilie henz reit olmadan 17 yanda, takma isimle yazarak balad. Ayn yllarda Sokak dergisinde karikatrleri kt. Pek ok dergi, gazete ve televizyon kuruluunda muhabirlik ve editrlk yapt lk kitab olan Hanene Ay Doacak 1993 ylnda yaymland ve ayn yl Yunus Nadi dln kazand. Bu kitap daha sonra Muzr Kurulu tarafndan yasakland. Sonra ykm Kim Anlatacak (1994) ve ilk roman Eski Dostum Kertenkele (1996), arlkl olarak Radikal ki'de yazd yazlar toplad Neeli Kadnlar Arasnda (2001) yaynland. 1997 ylndan bu yana yaamn yazarak srdren ebnem igzel evli ve yandaki Tamarn annesidir. u anda yazmay vaat ettii ksa bir ak roman zerinde almakta ve Everestin yakn dnem programna alnm zgn bir deneme metni hazrlamaktadr.

Sue Grafton _ Jest'in 'J'si EBNEM GZEL Kaderimin Efendisi Trk Edebiyat 12

Kaderimin Efendisi ebnem igzel

Kapak tasarm: Mithat nar

2001, ebnem igzel 2001; bu kitabn Trke yayn haklar Everest Yaynlar'na aittir.

Birinci Basm: Temmuz 2001 kinci Basm: Nisan 2003 ISBN: 975-316-863-3

Bask ve Cilt: Melisa Matbaaclk

EVEREST YAYINLARI ataleme Sokak No: 52/2 Caalolu/STANBUL Tel: 0 212 513 34 2021 Fax: 0 212 512 33 76 Genel Datm: Alfa, Tel: 0 212 511 53 03 Fax: 0 212 519 33 00. eposta: everest@alfakitap.com www.everestyayinlari.com

Everest, Alfa Yaynlar'nn tescilli markasdr.

Erdeme

Kaderimin efendisi Ruhumun komutan benim. (William Ernest Henley)

indekile GL LE FKR KADERMN EFENDS STANBUL YEM ONU SELMA'NIN BYK SIRRI PARS DALGASI ZENGN BAY RONALDO DOURAMAYAN EMNE BEYHAN'IN ALINGANLII PLAJDA DMTR'NN PAPAANI PARA FLD SARISI HOROZ NUR'YLE KARILAMA KRALIN ARABASI DERTSZ BAYAN KUHARK GL LE FKR

Hemire biraz nce rutin ilemleri; ateini ve nabzn lmek, bir morfin inesi daha yapmak zere odaya girdiinde fark etmiti kadnn ldn. Karsnn baucunda bekleyen Fikri alkan'a, "Banz saolsun," demiti. "Karnz lm." Atei 36.5 dermi gibi, bu morfin inesi onu sabaha kadar idare eder dermi gibi, her zamanki gibi sakince, hibir ey olmam gibi sylemiti bunu. Fikri Bey bu yzden anlayamamt hemireyi. lmn ne demek olduunu unutmas bu yzdendi. Yine bu yzden sormutu: "Ne dediniz?" Gen, belki de mesleinin ilk ylndaki hemire bu defa ban ne eerek tekrarlamt: "Karnz lm, efendim." Hemire bunu tekrar eder etmez, Fikri Bey yass byk altn sars rakamlar kolayca seilen kol saatine bakmt. Saat kat, biricik kars Gl saat kata lmt? Saat kata ruhu bu dnyadan ayrlmt? Gl saat

katan itibaren artk olmayacakt? Saat tam 03.00't. Gece 03.00't. Gzel bir yaz gecesi, saat 03.00't. Balarnn zerindeki pervane dnp duruyordu. Oda kszd. Gl, son gnlerde ktan ok rahatsz olmaya balamt. Fikri Bey yatan baucunda, ayakta dikiliyordu. Ba ne eikti. Hemire, nedendir bilinmez, yatan araflarn dzeltti. lnn yzn kapatmak istedi. Ama nce sordu: "Yzn rteyim mi?" Ban sallad Fikri Bey, hayr anlamnda: "Biraz seyretmek istiyorum karm." Sonra bouk bouk alayarak yanat, l karsnn baucuna. Hemire gereksiz aklamalarna devam etti: "Ben doktoru aracam. lm raporunu o tutacak. Karnz bu gece burada kalabilir. Sabaha az kald zaten. Morga sokmamza gerek olmayabilir." Fikri Bey hemireyi duymuyordu. Oda ok sessizdi. Bu yzden hemirenin yrrken birbirine srten bacak, kuma ve oraplarnn kard hrtya benzer ses duyuldu. Bu ok derinden duyuldu. Sonra gen hemire kapdan karken baka bir hemire arkadayla karlat. Arkada, "Sen bu gece nbeti misin?" diye sordu Kapnn nnde konutular. Bu da duyuldu. Ama Fikri Bey hibir ey duymuyordu. "Acaba Gl tam ne zaman lmt?" ki saat nce hemire morfin inesi yapmak iin gelmiti. Gl o zaman yayordu. neden bir saat sonra gzlerini aralam, derin derin nefes almt. Fikri Bey o zaman pencereden karanlk baheye bakyordu. Esenky kasabasnn kk hastanesinin bahesine. Tek katlyd hastane. Odann pencereleri gl hatmilerin, kadife ieklerinin, hanmellerinin iine alyordu. Fikri Bey karanlkta usul usul sallanan iekleri izliyordu. Sonra birilerini dinliyordu. Yeni doum yapan bir kadnn yaknlarn. Bahenin bir kesinde sigara iiyorlard. Sigara iiyor ve konuuyorlard. Neeli neeli, heyecanl, ok heyecanl. Ate bcei gibiydi sigaralarnn atei. te o sesler arasndan duymutu, karsnn derin derin nefes aldn. Komutu hemen. "Gl," demiti, "iyi misin?" Gl cevap veremeyecek kadar hastayd. Pankreas kanseriydi. Bu be ay nce ortaya kmt ve imdi lm deindeydi. Ama Fikri Bey karsnn lm deinde olduunu dnmyordu. Baharn banda u yoldan yryerek gidiyorlard. Yan yana. Gl, Fikri Bey'in koluna girmiti. Mavi triko takmlarn giymiti. Yeni almt o takmn. Pankreasnda uyuyan kanserini rendiinde de, doktor doktor dolatklarnda da zerindeydi o triko takm. Bahar havas, kahverengi yn bir al vard omuzlarnda. Trkan oray gibiydi Gl. imdiyse hibir soruya cevap veremeyecek kadar ar hastayd. Salar tedavide dklmt. Yeil bir rt sarlmt bana. Annesi sarmt bunu. ok, ok zayflamt. Ama yine de Trkan oray'a benziyordu. Fikri Bey karsnn iyileeceinden emindi. Ama imdi hemire onun ldn sylemiti. ki saat nce, "yi misin?" sorusuna cevap veremeyecek kadar arl szl uyuyan Gl sadece, "Anlarm," demiti. Fikri Bey morfin inelerinin arsn g bela dindirdii karsnn neler dndn merak etti. "Anlarm," diye saykladna gre, gemi gzel gnleri dnyor olmalyd. Aralarndaki hep akt. "Birazck kavgamz grltmz olsayd," diyordu Fikri Bey bir dostuna, "Kzdm, sevmediim eyleri olsayd Gl'n. Belki o zaman daha kolay kabullenirdim hastaln." Fikri Bey karsnn hasta olmasna dayanamazken, doktorlarn bitii ksa mrlere inanamazken, biraz nce kendisine karsnn ld sylenmiti. Balarnn zerindeki pervane dnyordu. Pervanenin zayf, gsz motorunun yumuak vnlts duyuluyordu. Fikri Bey ban karsnn boyun ukuruna gmd. Koklad karsn. Alad ve koklad. Bir daha ona byle dokunamayacan, onu ok zleyeceini dnp daha ok zld, daha ok koklad. Nedendir bilinmez, hayalinde kasabann plajnda bir grnt canland. Geen yazd. Fikri Bey gbeine kadar suya girmiti. Gl kyda, ayak bileklerine kadar gelen suda dikiliyordu. "Su ok souk, Fikri, nasl girdin?" diye soruyordu. Gzelce glyor, eilip parmak ularyla suya dokunuyordu. Gl o sahilde, o plajda ayak bileklerine kadar suya girmi, ne gzel duruyordu. Gne l l bir hale yaratmt evresinde. Glyordu. "Ben giremeyeceim, Fikri," diyordu. Geri dnp kumlarn zerine oturuyordu. Bacaklarn kollarnn arasnda topluyordu. Glmseyerek denizde alan kocasn seyrediyordu. Dubalara kadar soluksuz yzen kocasna el sallyordu. Fikri Bey hep bunlar hatrlayacan dnd. Hayatn anlarnn iine gmp zleyerek yaayacakt. Morfinin hangi dozu bu acy kesebilirdi? Doruldu, burnunu ekti. Hngr hngr, sarsla sarsla alyordu. "Yokluuna nasl dayanacam, Gl? Senin yokluuna nasl dayanacam?" Balarnn zerindeki pervane dnyordu. Karsnn elini tuttu. O an sanki bir eyler kprdad. Hatta bu, karsnn parmak ular bile olabilirdi. Gl'n gs hafiften inip kalkt gibi grnd gzne. Yanan yzne dayad, bir ey anlayamad. Balarnn zerinde dnp duran u pervanenin rzgr bir eyi kprdatm olmasn diye baknd. Pervaneyi kapad. nceden inceye odada dolaan rzgr kesildi. Yine de Gl'n kprdayp kprdamadn anlayamad. Sonunda azna ayna tutmak geldi aklna. Bir tane el aynas olacakt. Gl'n baucundaki dolapta. Buldu onu. Az aralanm, ylece yatan Gl'n azna tuttu aynay.

Kendi soluunu ok uzakta zaptederek bekledi. Sonra aynay kendine evirdi. Hibir ey gremedi. Kendi yzn gremedi. Kapy at, odadan kt. Koridordaki florasan gzn ald. Yanlmyordu, ayna nefesle buulanmt. Gl yayordu. Hemire ve doktor, koridorun banda ona doru geliyorlard: "lmemi, yayor," diye seslendi. Hemire ve doktor admlarn hzlandrdlar. Doktor odaya girer girmez Gl'n kalbini dinledi. "Evet," dedi hemireye, "daha lmemi." Fikri Bey odada sevinle dnp duruyordu. Karsnn nefesiyle buulanm ayna hl elindeydi. "Karnzn yaama ans olmadn, lmnn ok yakn olduunu da biliyorsunuz, deil mi?" "Biliyorum," demek zorunda kald Fikri Bey. Ardndan glerek, "Ama imdi yayor," dedi. Karsnn elini tutup baucuna oturdu. "Bir gn sonra, bir saat sonra lecek olsa bile, imdi yayor," dedi kendi kendine. Hemire, doktora yanlm olmasnn imknsz olduunu anlatyordu. karken pervaneyi altrmlard. Pervane balarnn zerinde dnp duruyordu. Karsnn karanlk yzndeki derin glgeleri seyretti. Karsnn acyla aralanm dudaklarn. Sonsuz bir mutluluk ve heyecanla seyretti karsn. Onun yayor olduunu dnerek. Bundan sonsuz bir mutluluk duyarak. O saatleri karsyla birlikte geirdii en gzel saatler olarak hatrlayacakt. Hatrlayacak ve dnecekti, akn nelere kadir olduunu, aklarnn belki onu geri getirecek, ona yeniden soluk verecek kadar youn olduunu dnecekti. Gzel kars iin, "lrken bile beni mutlu etmesini bildi," diyecekti. KADERMN EFENDS

"stanbul'un en gzel yerinde alyorsun," demiti arkada ona. Yaad ve alt yerin gzelliinin Murat da farkndayd. Yenikap'da yirmi drt saat ak bir Oto YkamaYalama'da alyordu. "Ne gzel lan," demiti arkada, "her gn denizi grmek ne ahane." Hele bugn, Allah'n birka gn doya doya seyredelim diye gnderdii bulutlar bek bek denizin zerine ylmt. artc olan, gnein hibir bulut kmesinin, beinin tuzana dmeden yzn bize gstererek yoluna devam etmesiydi. Sonra dkknn sa solu kestane ve itlenbik aalaryla doluydu. Bu aalarn mdavimi kular vard. Bu kular tyordu. Hatta yle ok tyorlard ki patronun kafasn attrp aalara doru birka el kuru sk sallamasna neden oluyorlard. Kular aptald ite, ok gemeden yine geliyorlard. Patron da aptald, her gn ayn eyi be alt defa yapyordu. Hatta eline tfei kapp dar kmaya endiinden, ieriden seslendii de oluyordu: "Sallayn lan bi ta aalara doru!" Dkkn, Murat'n gemite grkemli bir Bizans Saray olduunu bilmedii harabenin iine kurulmutu. Yoo, daha nce bir mteri, "Bu dkkn bu gzelim sarayn ierisine nasl oymular?" demiti. Murat da bu adama dkkn gezdirmi, ertesi gn kapya Antlar Yksek Kurulu'ndan bir heyet dayanmt. Geri patron ayaklarna birer kuru sk skp kular gibi datmt onlar, ama kabak Murat'n bana patlam, ilk patron dayan da o zaman yemiti. Bu Oto Ykama Yalama, Murat sayesinde yirmi drt saat akt. Annesi ikinci evliliini yapp vey babasyla papaz olunca kapa buraya atmt. Patronun da iine gelmi, burasn yirmi drt saat ak tutmaya karar vermiti. Malm, gece alan taksiciler iin arabalarn ykayp yalatmaya en uygun zaman gecenin bir yarsyd. Murat gece alt iin gne dier alanlardan daha ge, saat 11.00'de balyordu. vey babasyla paylat evden kurtulunca, yllarca mahalle takmnda top koturduu arkadalar ziyaretine gelmilerdi. Murat'n kald oday grnce, "Mahzen lan buras," demilerdi. Kald yer yksek tavanl, kocaman bir odayd. Yerleri erilmi, delinmi mermerlerle deliydi. Duvarlar incecik tulalarla rlyd ve bu incecik tulalar odann tam ortasnda bir kubbe gibi ykseliyordu. Kap yoktu. Bol tyl bir Kars battaniyesi kap ilevini gryordu. Odada dardan ekilmi bir elektrik hatt vard. Ucunda plak bir ampuln salland bir kablo iniyordu kubbenin tam ortasndan. Her zaman toplu duran bir yatak, bu yatan baucunda, portakal sandklarndan yaplm bir ykselti vard. Ykseltinin zeri vr zvrla doluydu. Yatan baucuna Galatasarayl Okan'la Emre'nin posterini asmt. Ayakucuna da Mahsun Krmzgl'n, Murat'n adn bile duymad Prince gibi bakt bir fotoraf. stelik bu fotoraf imzalyd. drt ay evvel Beyaz Prince'in arabasn Murat ykamt. Patron fotoraflarn ekerken, kendisi de Mahsun'la dkknn nnde kol kola durup poz vermiti. Ama evde tekne kaznts dedii veledi, fotoraf makinesinin kapan ap filmi yakmt. Patronun sylediine baklrsa o da bacaksz yakmt:

"Ka defa byle bir frsat elimize geer, ka defa Mahsun Krmzgl dkknmza gelir, bir aymz ier!" diye gnlerce sylenmiti. Murat imzal bir fotoraf istemi, Mahsun Krmzgl yanndakilere sormu, "Bitti" cevabn almt. Malm, Silivri'den haftasonu programndan geliyorlard. Herkes nn kesip bir imzal fotoraf istemiti. Murat da, "Bir daha nerede Mahsun Krmzgl' grp imza alacam?" deyip durmutu. Geri arkadalar Mahsun Krmzgl'n arabasn ykadna byle bir kanta gerek duymakszn inanmlard. Ama Murat, fotoraflar yandktan sonra arkadalarn kandramayacan dnp, gnlerce zlmt. Derken bir gece yars Murat'n odasndaki zil ald. Darda, zerinde bir ambulans nn dnp durduu, altnda, "Geldiinizi haber vermek iin zile basn" yazan bir zil vard. Zilin ucu Murat'n odasnda, yatann baucundayd. Murat ryasnda dnya kupasnda top kotururken zil ald. Ma ok heyecanl getiinden Murat zili duymad. Zil iki defa ald, Murat gzn ap dar kt. Bir hayalden dierine dm gibiydi. Mahsun Krmzigl ellerini pantalonunun cebine sokmu, "Aslanm, seni de uyandrdk ama," diyordu. Murat merdivenlerde durmu, gzlerini krptryordu. u ar zilinin zerindeki lanet lamba gzn alyordu, ama yanlmyordu, karsndaki Mahsun Krmzgl'd. stelik, "Tandn m beni?" diye de soruyordu. "Arkada hastaland, arkaya kusuverdi, sadece arka paspaslara bir su tutabilecek misin?" Murat havu paracklar ve yeil bezelyeleri seilen (kusan kii, anlalan Amerikan salatas yemiti) kusmuu tazyikli suyla pskrtt. Bununla kalmayp, Mahsun Abisine bir kyak yapp, btn koltuklara oto parfm skt. Ancak arabaya binenler bundan hi honut kalmayp, "Araba hac ya gibi kokuyor," diye sylendiler. Murat, Mahsun Krmzgl'den para almad. Mahsun Krmzigl de ona ykl bir bahi ve Prince'e benzeyen imzal fotorafn brakt. Giderken omzuna dokunup, "Saolasn," deyince Murat iyice yreklenip: "Bir ey soracam," dedi. Murat daha sorusunu sormamt ki Mahsun Krmzigl: "Nasl kaset yaparm m diyecektin?" dedi. "Yok," dedi Murat. "Nasl futbolcu olurum?" Mahsun Krmzigl glerek arabasna bindi, konta evirdi. "Onu futbolcu aabeylerine soracaksn, aslanm," deyip gazlad. Murat'n futbolculuk hayali toplara imek gibi akyor, kala gz arasnda kalenin dibinde bitiyordu. Dkknn tam karsnda, denizin kysnda, kl bir hal saha vard. Akam patron gittiinde Murat oraya kouyordu. Mutlaka bir oyuncusu eksik takm kyordu. O zaman sahay iletenler Murat arkada iaret ediyorlard. Murat da ekirdek yedii yerden dorulup oyuna giriyordu. Hal sahay iletenlerle arkada olmulard. Onlarda ayana gre krampon da vard. Yoksa Murat, uzun sre ksele ayakkablaryla top koturmu, buna ramen arkasndan "Zidan gibi ocuk" denilmiti. ocukluundan bu yana topu ayana ald anda bambaka bir dnyaya geiyordu. Hayatta bu kadar ok mutlu olduu bir baka durum daha yoktu. Garip olan, hibir zaman futbolcu olmay dnmemi olmasyd. Daha dorusu mahalle arkadalaryla top kotururken byle bir eyi aklnn ucundan geirmemiti. Ama bu kl hal sahada herkes ona bir futbol yldz gibi davranyordu. Btn golleri Murat atyordu ve matan sonra jeeplerine atlayp evlerinin yolunu tutan takm arkadalar, can dostlarym gibi Murat' alnndan pyor, kucaklyorlard. Hatta bir iki tanesi, daha sonra tesadfen dkkna gelip arabalarn ykatm, ama Murat' tanyamamlard. Murat da kendisini tantmam, "Ben Zidan dediiniz u ocuum..." diyememiti. Patronun, onun geceleri hal sahada, bir gz topta bir gz dkknda, top koturduundan haberi yoktu. Sonra talihsiz bir ekilde patronu durumdan haberdar olmutu. Patronunun kadim bir dostu, Murat kl hal sahada lgnca top kotururken, neredeyse saat ba dkkna gelip ar ziline basm, ancak cevap veren olmamt. Ertesi sabah erkenden gelip, "Geen gece de geldim geldim, aldm aldm," diye yaknmt. Murat dier iki alan arkadayla gz gze gelmiti. kisi de onun en ge saat on bire kadar hal sahada top koturduundan haberdardlar. Onu hem ok sevdikleri hem de yirmi drt saat burada kalarak onlar gece nbetinden kurtard iin patrona ikayet etmiyorlard. Patron yakn dostunun gece boyunca geldim kimseyi bulamadm ikayetlerini dinledikten sonra, Murat'a dnp, "Bak abi ne diyor lan!" diye kmt. Mteri gidince Murat' keye sktrp korkutmutu: "Ben gidince dkkna kilit vurup bi dolaplar eviriyorsan, yakarm ulan seni!" Ustasnn Murat' yakaca zaman ok gemeden gelmiti. Murat yine bir gz caddenin tesindeki yanp snen kta, top peinde koturuyordu. stelik bu defa ma yapt ahilerden birisi, eline Beikta kulbnden tand masrn kartn sktrmt: "Ben senden sz ettim. stediin zaman git, seni hocalarla tantrp gen takmda deneyecekler." Murat sinsice ald toplara alar delecek kadar hzl vurur, herkese sanki sahada Murat'dan on tane var dedirtir, bir orada bir burada, hoop kalenin nnde belirirken, "Biliyorum," diyordu iinden, "nl bir futbolcu olacam biliyorum." Sonra futbol oynayan bu elimsiz ocuktan beklenmeyecek laflar ediyordu kendisine: "nandm her ey oldu. Kaderimin bir tek efendisi var. O da benim."

Yldzlar, l l gemiler, kr kr deniz. Bir an tepesindeki tabak gibi ay top zannetti: "Aya kadar frlatabilirim u topu," dedi sevinle. "Biliyorum, mehur bir futbolcu olacama inanyorum. Biliyorum. Hayallerim, gzlerim ak grdmdr." Sonra bir el kirli tirtne yapt, sesini duyduu bir tokatla yeil hal sahay pt. Burun st yle bir aklmt ki, sonra aln ve burnunun st kabuk balayacak kadar kt yara olmutu. Ustas, ite kaka oyundan karmt onu. Takm arkada olan beyefendiler, "Ne yapyorsun yahu, ocua?" diyerek kmlard. "Benim dkknm iletecei yerde burada top peinde koturuyor bu hergele! Bundan da haberiniz var m?" Murat, ustasyla ar zilinin zerindeki yanar dner n nne gelene kadar gz kl hal sahasndayd ve oyunun tekrar neden balamadn merak ediyordu. Herkes langrt masasnn zerindeki plastik adamlar gibi donmu, onlara bakyordu. Ustas, deyim yerindeyse Murat'a giriti. Murat sk tokatlarla yaprak gibi savrulurken, bann stnde bir Mercedes armas grd. Mahsun Krmzgl yine gelmiti. Murat'n dayak yediini, ayaklarnn dibinde boylu boyunca yattn fark etmemi olmalyd ki sze, "Yahu bizim buraya ayamz iyi alt. imdi Yeilky'de bir programa gidiyorum, baktm araba amur, aklma geldiniz," diye balad, sonra ayaklarnn dibindeki Murat' fark etti. "Ne oldu aslanm sana?" dedi. Murat yan gzle ustasna bakt: "Mahsun kardeim onun kabahatini bir bilsen," dedi ustas. "Ya bouna m sylyoruz 'Hepimiz Kardeiz' diye?" dedi Mahsun Krmzgl. Yine elleri koyu renk blue jeaninin ceplerinde konuuyordu. "Hadi aslanm, nce yzn yka sonra da arabay." Sonra da szn ettii arksn okumaya balad: Bir karde kardei ldryor ne diye Dalar oy oy oy, yollar oy oy oy Murat'n patlayan duda, syrlan burnu ve alnndan dolay kan iinde kalan yzne su tutan ustas yelkenleri oktan indirmiti. Arabann ykama ii bitince ustas, "Olum, Murat," diye seslenmiti biraz nce haat ettii Murat'a. "Git, Kumkap'dan bir ipak bul, hemen getir buraya, Mahsun Abinle bir fotorafmz eksin." Sonra da krmz ahininin anahtarn uzatm, "Al, benim arabayla git, bekletmeyelim abimizi," demiti. Ksa bir sre sonra ipak gelmi, fotoraflar ekilmi, her ey tatlya balanmt. Mahsun Krmzgl ve ustas gittikten sonra Murat, cebinden Beiktal masrn kartvizitini karm, kurumas iin gidip yatann baucuna brakmt. Tekrar dar kp hortumu yola, aalara, aalardaki uyuyan kulara ve arabalar ykadklar yerdeki asfalta tutarak elenirken, yan banda sanki k topu gibi bir ey bitti. Murat daha sonra kz ilk grd an byle hatrlayacakt. Bembeyaz bir k, sapsar bir kzd yanbandaki. Upuzun beyaz bacaklar, kaln topuklu sedefli pembe ayakkablar, siyah minicik bir ortu ve mor naylon bir tirt vard. Sapsar dmdz salar yznn yarsn kapatp omuzlarna dklyordu. Gzleri maviydi ama Murat bunu sonra fark etmiti. Kapkara erevelenmiti gzleri. Prl prl mor bir farla boyanmt gzkapaklar. akaklarna kadar yaylmt bu mor far. Ruju da dalmt. "Su versene," demiti Murat'n ucunu tuttuu hortuma doru eilip. "ok susadm." Murat bu kadar itahla su ien birisini grmemiti. Kz slak elini salarna, yzne srd. Bylece mor gz far neredeyse btn yzne yayld. Ne yapacan bilemez ekilde ayakta duruyordu. Arkasna bakt. Birka defa yapt bunu. Hortum ayak ularnda suyu boa aktp duruyordu. "Beni bulacaklar," dedi kz. "Beni saklayacak yer var m?" Murat, slanan ayak parmaklarn ksele ayakkabsnn iinde kvrp brakt. Dkkna doru yrd. Kz da peinden. "Sen nereye?" dedi kza dnp. Kz arkasna dnp bakt. Murat, kzn kendisinden daha uzun boylu ve yabanc olduunu dnd. "Peki gel," dedi isteksizce. Daha byk bir eyden korkuyor olmalyd bu kz. Yoksa, diyordu Murat iinden, hi bilmedii bir delikanlnn peine taklp bu ine girer miydi? Ya eytana uysayd, kz yataa yatrp pseydi, pseydi, pseydi... Battaniyeyi aralad, ku kafese girdi. Murat kza sarld. Ba kzn enesine geliyordu ve kzn upuzun beyaz boynunu pyor, kk kprck kemiini emiyordu. Kz sesini karmyordu hi. "Bunu yapmamak aptallk olurdu," diye geiriyordu iinden Murat. Bu kz rahat brakmak, elini eline dedirmeden bir saat, iki saat ya da usta gelene kadar burada misafir etmek aptallk olurdu. Kzla birlikte yataa yuvarlandlar. "Sakn yapma," dedi kz. "Bu senin iin ok kt." Sonra kk bir ocuk gibi hkrarak alamaya balad.

Murat, elimsiz vcudunu kzn zerinden ekti. Kz iki eliyle yzn kapam, alyordu. Hi bu kadar ince bilekler grmemiti Murat. ok utand. Yatan kenarna yere oturdu. Belli ki ok aresizdi bu kz. Murat'dan yardm istemiti. O da stne kp onu becermeyi dnmt. Murat kza bir bardak su getirdi. Kz hayr anlamnda ban sallad. Btn makyaj akmt. te, Murat o zaman kzn masmavi gzlerini grd. Bugne kadar mavi gzl erkekler dnda mavi gzl bir kadn grmediini dnd. Ama bu imknszd. Mutlaka kimsenin gzleri byle gzel deildi. Kz, uzun bacaklarn toplayarak yatan kenarnda doruldu. "Biliyor musun, surda bir hastane var," dedi Murat'a. Eliyle upuzun incecik parmaklaryla Murat o an kzn her eyinin incecik olduunu dnd hastaneyi iaret etti. Murat hastaneyi bilmediini gsteren bir hareketle dudan bkt. "Yaknda," dedi kz. "Benim gibileri polislerin gtrd. Orospularn gittii, Nataalarn." Murat kzn szn ettii yerin Zhrevi Hastalklar Hastanesi olduunu anlad. Ancak bir trl "Zhrevi" diyemedi, bu yzden sustu. Kz, sar salarn kulann arkasna sktrp konumasn srdrd: "Polis bizi oraya gtrd. Bende hastalk kt." Burada uzunca duraklad, dudaklarn slatt, birdenbire yeniden alamaya balad. "lcem ben," dedi. Dudan srarak ban sallad ok ac eker gibi: "AIDS'im ben. Snrd edeceklerdi, ben de katm. lene kadar alacam burada." Kz hkrarak aladka srtndaki krek kemii titriyordu. Ne kadar zayf, diye dnd Murat. Kz yatan zerinde iki bklm olmutu. Burnunu ekti: "Anneme para lazm. Belki burada lrm ama dnmem." AIDS'in lmcl bir hastalk olduunu biliyordu Murat. vey babasnn kardei her ne kadar kanserden gitti deseler de annesi fsldarken duymutu, onun kt hastalktan alt ayda eriyerek ldn. Demek bu sar gzel kz da kt hastala tutulmutu. Ses karmayp Murat' iine alsayd, o da eriyerek lecekti. Kza, "Dinlen," dedi Murat. Ona ay yapt. Kz, Murat' seyrediyordu: "Sen de yaralsn," dedi kendi burnu ve alnn iaret ederek. Murat sadece ban sallad. Sonra bir bardak bile ay imeden, Murat meldii yerde, kz onun yatanda uyuyakaldlar. *** Murat kap niyetine kulland Kars battaniyesinin rzgryla uyand. Ban kaldrnca ustasyla gz gze geldi. Belli ki ustas nerede kald bu ocuk diye odasna dalmt. Murat'n yatanda yatan kz grnce ne yapacan bilemedi. Yerde melmi oturan Murat' tekmelemeye balad: "Bu ne ulan! Akam o daya yiyen ben miydim! Sen kafay yemisin, olum. Futbol merak, yatakta orospular, siktir git lan! Toparlan git, gzm grmesin. Datacam siktiimin suratn." Kz kk bir ocuk gibi battaniyeyi gzlerine kadar ekmi, bakyordu. Usta giderayak, belki kzn plak olduunu dnp, onlar daha ok utandrmak iin kzn zerindeki battaniyeyi ekti. Kz pembe ayakkabl uzun bacaklarn toplad. Murat o anda kzn ka yanda olduunu ok merak etti. Bunu yle ok merak etti ki ustasnn yannda bile sorabilirdi. Ustas karken kap niyetine kulland battaniye dt. Murat kza sadece, "Gitmeliyiz," dedi. Fazla eyas yoktu. Yatan, aydanln, kap kaan orada brakt. Bir tek battaniyesini, elbiselerini ve Mahsun Krmzgl'n imzal fotorafn ald. Galatasarayl Okan ve Emre'nin posterleri duvarda asl kald. Murat onlara bakp glmsedi: "Sizinle naslsa sahalarda greceiz." Kurumas iin baucuna brakt Beiktal masrn kartvizitini cebine koydu. Sonra da yllardr bu sar kzla taklyormu gibi dkkndan kt. Arabalarn tepesinde kpe gmlm arkadalar, Murat'n, yannda minicik ortlu upuzun bacakl bir kzla dkkndan kmasn azlar ak izlediler. Onlara dnp, "Braktm eyalar paylaabilirsiniz," dedi. Bunu sylerken, bir gz pencereden onlar izleyen patronuna kayd. Bu adam sinirlenince kvr kvr salar sanki kafasnn tepesinde toplanyordu. Murat'a yle gelmiti. Sanki ustasnn kvrck salar alnnn zerinde kavun byklnde bir kafa daha oluturmutu. Murat gerek grmedii halde, arkadalar yanndaki kzn havasna Murat'n elini skp sarldlar. Kzla da neredeyse sadece parmak ularn tutacak ekilde tokalatlar. Murat kzla el ele tutuup gitti. Ustas arkalarndan aalara doru iki el ate etti. Kular korktu, utu, kz ban evirip bakt. Sonra Murat, kolunu kzn beline dolad. Merak ettii soruyu sordu: "Ka yandasn sen?" "Daha adm bile bilmiyorsun," dedi kz glerek. "Ne gzel syledin," deyip kz dudaklarndan pt. Murat'n bunu yapabilmesi iin kz ban birazck edi. "Bu ayakkablar yznden," dedi Murat, kzn ayandakileri iaret ederek. "Yoksa eittir bizim boyumuz."

Kz durup ayakkablarn kard. Gerekten eitti boylar. Murat burnunu kzn salarna gmd. Ne gzeldi, sapsaryd salar. O kz, kaderinin yeni efendisini ok seveceini dnd. Hatta sevdiini, k olduunu. Sevmenin, akn ok gzel olduunu. inden, "nsan hayatta bir kere k olmal," dedi. stelik leceini ve artk nl bir futbolcu olamayacan bile bile. STANBUL YEM ONU

Ramazan'n uykusu kamt. Her gece bu saatlerde uyanyor, iki ocuu ve gzel karsn uyandrmamak iin hi kprdamadan yatyordu. ki aydr Aksaray'da bu bekr otelinde kalyorlard. stanbul'a Arnavutluk'tan gelmilerdi. Dra'daki kk evi, drt tavuk, iki inek ve keiyi, ev eyalarn ve dnlerinde hediye edilen duvar saatini satp gelmilerdi. Ramazan'n tahmininden daha fazla para harcanmt yolda. stanbul'da ilk yirmi gn i bulamamt. Sonra bekr otelinde kalan iiler onu altklar inaata gtrmler, orada bir ay almt. naat iini hi bilmediinden, kum, akl, imento ve tenekelerle har tam avularyla srt, eek gz kadar yaralarla dolmutu. Yaralar kabuk baladnda inaat sahipleri antiyeye kilit vurup kayplara karmlard. Ramazan, bu iten be kuru para alamam, zntsnden gn baygn yatmt. Ramazan'n uykular bu yzden kayordu. Ne bok yemeye gelmilerdi buraya? "Bidu'un hayalleri yznden," diyordu, bitkin, zgn ve mutsuz, gzel kars. Bidu, Ramazan'n aabeyinin arkadayd. Yedi yl nce stanbul'a gelmi, zengin bir ailenin yannda bahvan olarak almaya balamt. Anlattklarna baklrsa kald yer iyiydi, kazand para iyiydi, beyefendi gibi yayordu, ok seviliyordu. "Ananzdan emdiiniz st burnunuzdan getiren u memlekette ne gne duruyorsunuz?" diyordu Ramazan'a. Bidu iki yl nce kz kardeinin dn iin gelmiti. Kardeine parmak kalnlnda altn bir bilezik, kaln bir zincir takm, hatr saylr bykler, "Aferin Bidu'a," demilerdi. Ramazan'n rahmetli babas, "Siz oturun, ryn buralarda. Mafyaya hara vermekten iliiniz kurusun. Bakn, Bidu stanbul'da nasl kazanyor," diye sylenmiti. alt konserve fabrikas kapanp da Ramazan isiz kalnca dnmeye balamt. Ne diyordu Bidu: "Burada yaptn baheyi orada yap, burada budadn aalar orada buda, bahvann Allah' olursun. Trkler iek bcekten, bahe kurmaktan hi anlamyorlar. Bizim gibiler orada bulunmaz nimet. Zenginler kapyor Arnavut bahvanlar..." ok dnmt Ramazan. imdi uykusu kat iin hi kprdamadan yatp nasl dnyorsa, o zaman da yle dnmt. Kirden yalanan perdeleri aralad. Bylece gkyzn grp oyalanyordu. ehrin ndan bugne kadar gkyznde tek bir yldz bile grememiti. Oysa memleketinde gece, ilemeli bir kuma gibi serilirdi. Buulu ve pusluydu stanbul'un geceleri. Gkyzn renk renk k bulutlar, izgiler kesiyordu. irkin, duygusuz arklar, kadn sesleri, sahte elencelerin patrtlar yayordu gkten. Ramazan bu seslere tahamml edemiyordu. Pencereyi kapasa, oda akvaryum gibi olurdu. Hava ok scakt. stelik odann bir duvar nemden imiti. Akamst yeil, ince ince sular szyordu bu duvardan. Ortalk bok kokuyordu. Yan binann tuvaleti patlam olmalyd. ok borlar vard bu bekr oteline. Bu yzden odalar deitirilmi, bu odaya tanmak zorunda kalmlard. "Hastalanacaz," diyordu kars, onun yzne bakmadan. Alize, Ramazan'n yzne bakmyordu. Kavga etmesini, sesini ykseltmesini bilmezdi Alize. ok zlr, ok kzarsa kserdi sessizce. Gnlerce, aylarca yzne bakmad olurdu. Btn Arnavut kadnlar gibi inatyd ite. "Neden geldik?" diyordu, iki yandaki olunu ayaklarnda sallarken. "Kpek gibi leceiz buralarda." "ok am," diyordu alt yandaki olu. Dudaklarn sryordu Alize. Dudaklarn srp ban sallyordu. Tekrar fsldyordu olan: "ok am, nana.* " "Aptalm ben," diye ayaa frlamt o zaman Ramazan. "u yn yorganlar, keten araflar neden satmyoruz?" Hepsini srtna yklenip kt. Resepsiyonda oteli iletenlere sordu, az dolusu glerek: "u srtmdakileri nerede satabilirim?" "Neymi bakalm, srtndakiler?" dediler. Ramazan srtndakileri indirdi, hep birlikte baktlar: Yn yorgann ucunu kaldrd: "Saf yndr," dedi. "Bizim koyunlarmzdan ellerimle biip kardm bu ynleri. Kumana bakn. pek stne Alize'nin yapt iler. Ya bu araflar, ularndaki danteller el iidir." Tozlu siyah ayakkablaryla yorgan ineyen, arkasnda bekleenlere talimat verdi: "Hepsini aln, Ramazan kardeimin iki gnlk borcunu hesaptan dn." Ramazan hibir ey sylemedi. ocuklarm a diyemedi. Gzel bir ataszn hatrlad: Merhametsize sylenecek sz yoktur.

Merdivenlerden karken birisi kolunu tuttu. Tam ocuklara, Alize'ye ne diyeceini dnyordu. Kendisini inaat iine gtrp onun gibi parasn alamam iilerden birisiydi bu. "Bekle," dedi Ramazan'a. Karki odaya girip elinde bir naylon torbayla kt: "Can cehenneme stanbul'un," dedi. Bunu bararak syledi. Sesini ykseltince Ramazan'n kendisini daha iyi anlayacan dnyor olmalyd. "stanbul yiyeceine memleketimin kpekleri yesin leimi daha iyi. Cehennem bu ehir, cehennem! Ben eve dnyorum. Bunlar yanmda gtremem." Ramazan, adamn verdii torbayla odaya geri dnd. Makarna, peynir, zeytin, soan, domates, ekmek, yumurta, ay kt torbadan. Alize'nin yz gld. ocuklara gzel bir sofra hazrlad. Ramazan'n elini tutup onu da sofraya davet etti. Ramazan, gzel karsnn ocuklarn besleyiini seyretti. imdi bu karn tokluuyla ml ml uyuyordu ocuklar. Hafif bir rzgr kirden yalanm, bu yzden arlam perdeyi kprdatt. Ne gzel bir rperti, ne de huzur getiriyordu bu ehrin rzgr. Pislik, toz, l kokusu tayordu. Tek kiilik bir yatakta yatyorlard. Alize, iki yandaki olanla koyun koyuna, Ramazan'n ve dier olann ayak ucuna kvrlmt. Alt yandaki olann az akt. "Burnundaki et gittike byd," demiti Alize. Bu yzden azm aabildii kadar ap yle uyuyor. "Memlekette olsak bir sepet yumurta, bir ie taze st, bir kucak ceviz gtrp, tandk doktor Hikmet'e aldrrdk o eti." Byle dnmt Ramazan. Ama burada yabancyz. Kimseyi tanmyoruz, diye geirdi iinden, yldzlar ehrin pisliinden kaybolmu gkyzne bakarken. Burada bir tek, nerede olduunu bilmediimiz Bidu'u tanyoruz. Ama onu da bulamyoruz. Bidu verdii adresten oktan ayrlmt. Nerede altn kimse bilmiyordu. Bidu'un eski iyerine gidip, "Belki bir gn sizi arar, siz de Arnavutluk'tan eski bir dostunuz geldi dersiniz," demiti Ramazan. Sonra gn ar urayp geldi mi, bizi sordu mu diye sormutu. Ramazan'n daha bahe kapsndan ieri girdii olmamt. Yine de kapdakiler bkmlard, gn ar ona, "Bidu'dan haber yok. Gelse, senin kaldn adresi veririz ona," demekten. Bir gn, henz Ramazan azn amadan, "Deli misin be!" deyip bir kova suyu kafasndan aa dkmlerdi. Srlsklam olmutu Ramazan. Yolda kpeiyle yry yapan bir beyefendi kapdakilere kzmt: "Ayp deil mi yaptnz? Hayvan gibi slattnz adam." Bir kova suyu Ramazan'n baman aa boaltan, "Bir dakikanz rica edebilir miyim, olay izah edeyim efendim..." deyip gereksiz bir terbiyelilik hali gsteriyordu. Ramazan o slak st bayla Aksaray'a kadar yrrken souktan neredeyse donmutu. O zaman inaatta alyordu. Avular, srt, yara ierisindeydi. Bir de slatlmt. stanbul'a geldiinden bu yana ilk kez o zaman alamt. Bidu hep anslyd. Bidu hem ansl, hem palavracyd. Onun ne kadar palavrac olduunu hatrlad Ramazan. Ben de aptalm, dedi iinden. Bidu'un palavralarna inandm. Zavall Alize'yi de kandrdm. Gzel Glge'nin altnda Dra'n o gzel kylarna, kpkl Akdeniz'e bakp Bidu'un palavralarndan kendime hayaller bitim. "Ne kadar zayf karakterlisin," demiti konserve fabrikasndaki ustaba: "Kim ne derse inanyorsun. Herkesin grne katlyorsun." "O Gzel Glge aalarnn altnda uzanmak uruna bile bu stanbul'a gelmemeliydim," diye dnd Ramazan. "Huzur, satn alnamayacak kadar deerli bir eymi, deil mi Ramazan?" dedi Alize. Yatt yerden gzleri kapal sylyordu bunu: "Uyank msn Alize?" "Gnlerdir uyumuyorum." Caddeden geen bir arabann hzl m hzl motor sesi, ocuklarn nefes alp verilerini duymalarn engelledi. Ramazan, Gzel Glge aalarnn altnda uzand hayaline geri dnd. Gzel Glge aalan yz yetmi be yllkt. Kyda dallar birbirine gemi aile halinde yayorlard. Dii ve erkek olduklar iin 'Sevien Aa' dier isimleriydi. Ama Ramazann sevdii adlaryla, onlar Gzel Glge aalarydlar. Gvdeleri kaln ve boumlu, dallar ii bo gibi hafifti. Gzel Glgeler, yapraklar ve dallaryla rzgrda en gzel sesi karan aalard. Ramazan biliyordu, bugne kadar btn aalarn glgesinde dinlenmi, uyumutu. Hibirinin glgesi insana bu kadar huzur veremezdi. Ramazan serin k gnlerinde bile Gzel Glgelerin dibinde oturur, kyy, denizi, renkten renge giren geni gkyzn seyrederdi. Hayatnda en nemli eyleri bu aalarn altnda dnmt. En nemli kararlar bu aalarn altnda almt. Babas ldnde bu aalarn gvdesine sarlp alamt. Alize'yle bu aalarn altnda bulumutu. Alize'den nceki nianls, gnlnn bir bakasnda olduunu Ramazan'a bu aalarn altnda itiraf etmiti. Bir ey deil, bakalar da hep bu aalar altnda ayrlyor, baryor, kavga ediyor, keyif atyor, en kuytusunda seviiyordu. Gzel Glgelerin altnda herkese yer vard. Ramazan, stanbul'da aa olmadn dnd. Buradaki insanlar gn boyunca ayaklarn topraa basmadan nasl yayorlard? Belki de bu yzden hayatn deerini bilmiyorlard. Acmaszlklar, gzlerini yerden ayramamalar bu yzden olmalyd. Gzel Glge aalarnn hayali Ramazan'a sabaha kar biraz uyku getirdi. Sabahleyin otelin, caddenin grltsyle uyandlar. Ramazan yine i aramak iin yollara decekti ki Alize onu kolundan tuttu: "Ya yine kapy zorlarlarsa?"

Her zamanki gibi kilitle, diyemedi Ramazan. Hl kt Alize'ye. Gzel, sessiz Alize'yi ne hale drmt. Lam kokulu, kf yeili odann ortasnda kamburunu iyice karm duruyordu, kadersiz Alize. ncecik parmaklar, uzun kollar yere deecek kadar kambur duruyordu. Herkes dokunmak isteyebilirdi Alize'ye. Bu kk elmack kemikleri, przsz ve parlak cilt, gzel kemikli bir burun, upuzun bir boyun mermer miydi, yoksa gerek mi? ncecik parmaklaryla yzn kapayp alamaya balad Alize: "Bizi burada brakma." "Ama geleceim," dedi Ramazan. "Artk beni sevmiyorsun. Bana ne dediklerini biliyorsun. Buna ramen beni bu pis otelde ocuklarla brakp gidiyorsun." Alize, ocuklar caddenin bandaki krk dkk parka gtrmek iin ktnda ne demiti oteli ileten adamlar: "Bu Arnavut yengeyi bir gece versin bize, borlar sfrlanr unlarn." Alize ok iyi konuamasa da Trke'yi anlyordu. Anne taraf Mslman Arnavuttu nk. Bu laf atanlardan, bu lafa glenlerden birisi, biraz aksak yryeni glge gibi taklmt pelerine. Parka kadar takip etmiti onlar. Alize grmemi, hissetmemiti, pei sra gelen bu aksak glgeyi. Byk olu, krk tahterevallinin bandayd. Zaten merdiveni klamayacak kadar hasarl kaydraktan ve iki banktan baka parkta hibir ey yoktu. Salncan gcrtlar, parkn kel sar topra, banklardan birisinde kafa kafaya vermi konuan p toplayclarnn tam nlerinde duran arabalarnn karalts Alize'nin midesini bulandryordu. Bu yzden ar ar sallyordu salncaktaki kk olunu. Birden krk tahterevallinin bandaki byk olunun korkuyla arkasndaki bir eyi izlediini fark etti. Ban evirmesine frsat kalmadan o ey gvdesine dolanverdi. O aksak glge Alize'nin eteini indirmeye alyor, gslerini elliyordu. Avaz kt kadar bard Alize. Yere yuvarlandlar birlikte. Adamn pantolonunu dizlerine kadar indirmi olduunu grp utand. Sonra var gcyle adam stnden itti, suratna pene gibi trnaklarn geirdi. ocuklarn kucaklayp kamaya balad. p toplayclar paylatklar arab oktan yarlam, Alize'nin zerinden att aksak glgenin beceriksizliine glyorlard: "Becerseydin, yardmna gelirdik." ocuk park bir sr pencereyle, yangn merdivenleriyle kuatlmt. Pencereler, darack balkonlar bu kadar kr sar olamazlard. Bir sr gz sessizce, vicdanszca Alize'nin bana gelenleri izliyor olmalyd. Parkn kuytu keciini dnnce kalabalk caddeye kavuuluyordu. Alize titreyerek kt caddeye. Birilerine, titremekten dorultamad eliyle, koluyla park iaret etmeye alt: "Saldrd bana, ikyet edeceim," dedi. enesi titriyordu, bildii Trke kelimeler titriyordu. Derdini anlatmaya alt kadn tarafndan, "Git bamdan be deli!" diye terslendi. Korkuyla otele dnd Alize. Ramazan gelince olanlar anlatt. Ama Ramazan hibir ey yapmad. Gidip adamlarn grtlana sarlmad. lrm de biricik Alize'mi size vermem diyemedi. O aksak glgeyi doduuna piman etmedi. Alize korkusundan odadan kmad. Adamlar bu defa odann kapsn zorladlar. bulma derdindeki Ramazan'a bunu da syledi. Ramazan yine bir ey demedi. "Onlar gibi kirleneceiz biz de," dedi Alize. Gzyalar naylon pliseli eteinin zerine pt pt dyordu. ocuklar da annelerine sarlp alamaya baladlar. Ramazan eilip n de kucaklad: "Gidelim buradan," dedi. "Dra'a geri dnelim." "Ne yapp edip gidelim buradan. Bu kbustan uyanalm," dedi Alize. ocuklar ilerini ekti. Ramazan onlar alnlarndan, burunlarndan pt. *** Hikyelerini Dra'da Gzel Glge aalarnn altnda dinledim. Gzel bir Temmuz gnyd. Mucize bir rzgr vard ki, bu da Akdeniz'i kpk kpk stmze sryordu. Gzel Glge aalar Ramazan'n anlatt kadar gzel, insana huzurun ne deerli bir ey olduunu retecek kadar da bilge duruyorlard. Ramazan, srtn gzel glge aalarndan birisine dayam, hafife kayklm, aznn kenarna slk otu sktrmt. Ailelerinin geri dnebilmeleri iin gnderdikleri paray tefecilere faiziyle son kuruuna kadar demilerdi. gn nce bitmiti btn borlar. Ben de sizin gibi Bidu'u sordum. Palavrac Bidu'tan kimsenin haberi yokmu. imdi dokuz yanda olan byk oullar, "stanbul onu yemi," dedi. "Yemi, yemi, kemiklerini de puh diye tkrm," dedi ocuka bir vurguyla. Gltk. Alize kendi memleketinde yaamann huzurundan sz eden bir ark sylemeye balad. Sesi dans eden, incecik elleri gibi kvrlp bklyor, ark iimize iliyordu. "Hi dnemeyeceim/ Memleketimi tekrar gremeyeceim sandm/Korktum " nakaratnda Ramazan 'la baktlar. Ne kadar sulugzlym, oturup aladm. SELMA'NIN BYK SIRRI

Selma'ya gelinlik hi yakmad. Darack soyunma kabininde hayal krkl iindeydi. Ablas, kabini rten kaln perdeyi aralad. Selma'nn aynadaki grntsne kar skntl skntl dudan srd. "Tabii, gs yok ki, tahta gibi," diye sylendi. Fsltyla sylendi. Terli elleriyle gelinliin belini ekitirdi. Soluu darack kabinin iinde kocaman bir nem bulutu yaratt. "Sutyeninin iini doldurmazsak," dedi ayn fsltyla, "btn gelinliklerin iinde kazk gibi durursun." El abukluuyla antasn at, bir paket kt mendil kartt. Selma'nn mstakbel kaynvalidesi Zehra Hanm'n sesi duyuldu: "Ne oldu, olmad m?" "Yok yok," dedi Selma'nn ablas. "Oldu, Zehra Abla, bir iki eyi dzeltiyorum." "Tabii," dedi mstakbel kaynvalide, "bir deri bir kemik stnde doru drst ne durur?" Selma aralk perdeden kaynvalidesinin yzn grd. Bunlar sylerken dudaklar fkeyle bklyor, baklar sabitleniyordu. ok korktu Selma. O an hissettii eyin neden korku olduunu anlayamad. Hibir gelinliin kendisine yakmayacan m dnmt, bilemedi. Ablas sutyeninin iini kt mendillerle doldurdu. Birdenbire kttan memeleri oldu Selma'nn. Kt memeler terden srlsklam olan vcuduna yapmadan, kt memeleri snmeden, bu kabinden kp gelinliini gstermeliydi. Kendini kabinden dar att. Ablas fermuarn arkasndan koturarak ekti. "Hmm," dedi kaynvalide, "fena deil ite. Eteklerindeki iler filan gzel. Sa, makyaj, kendine gelirsin." Annesi tatllkla glmsedi. "ok gzel olmu," dedi. Annesi, kaynvalidesinin sylediklerini iitmiyor ya da anlamyor gibiydi. Oracktaki irkin sandalyelerden birisine oturmu, bulak deterjanlarnn atlatt parmak ularn birbirine kenetlemi, tatl tatl glmsyordu. "Eteklerinin biraz ksalmas lazm herhalde," dedi grmce. Annesini taklit etmeye alyordu. Ama Selma o an byle bir eyi fark edemedi. Kim ne dnyor, onu anlayacak durumda deildi. Kt memeleri snmeden gelinlii karmak istiyordu. "Bu olsun," dedi ve kararllkla kabine girdi. "lk giydiin gelinlii alacak halin yok ya," diye sylendi ablas arkasndan. Selma'nn, "lk isteyene varyorum ya!" diye dnecek hali de yoktu. Btn gelinliklerin birbirine benzediini, hepsinin sska vcudunda kt memelerin desteiyle idare eder duracan biliyordu. Evlenmeye, gelinlik almaya isteksiz filan deildi. Sadece o an dmekte gibiydi. "Moralim bozuk," dediimiz ey. Ablas kabinin perdesini aralayp azarlad: "Kz, bir iki gelinlik daha dene, ayp." "Ben sevdim bunu," dedi Selma. "Siz de beendiyseniz." Ablas suratn asp perdeyi serte ekti. Selma kt memelerini avucunda topak yapt. Onlar koyacak, atacak gizli bir kecik, bir anta yoktu. Bir an onlar yiyerek yok etmeyi bile dnd. O yumuak kt topan alnnda tutup terini sildii mendil gibi kullanarak kabinden kmay beceremezdi. Elinde o kt topa, kabinden ksa, kimse bunlar ne diye sormazd. Sadece o, kt topann sahte meme grevi grdn bildii iin byle davranamazd. Mstakbel kaynvalidesine kendi gelinlik hikyesini anlatmakta olan ablasna seslendi. Ablas perdeyi aralayp ban uzatt. Selma, ban hafife eip avucundaki kt topan ablasna uzatt. ok masum, ok zavall grnyordu. Ablasnn dudaklar sinirlendiinde saa doru ekilirdi. Yine yle olmutu. Kardeinin elindeki kt topan ald. Selma onu gizlice antasna koymasn beklerken, ablas, elinde kt topa, kaynvalidenin yanna gitti. Fsltyla kt mendillerden nasl meme yaptn anlatt. ki kadn gltler. Bir kede gelinliklere bakan grmce glmeleri duyunca merakland, yenge gibi iki kadnn yanna yanat, o da Selma'nn byk srrna ortak oldu. PARS DALGASI

Esma, kozmetik rnleri pazarlyordu. Bunu yldr yapyordu ve ans, laf yapan az, gven veren yz sayesinde iinde iyiydi. Paris seyahatini de "En yi Sat Yapan Pazarlamac" olarak kazanmt. Yeni bir rnn tantm gecesinde aklanmt dl. "in ucunda Paris olduunu bilseydik," demiti dier pazarlamaclar, "Daha ok alr, yamur demez amur demez dolardk." Gn boyu ellerinde kocaman bavullarla dolaan dier pazarlamaclar ok arp heyecanlanmlard bu srprize. "Paris'e kim gidecek?"

Srprizinden ziyade, Esma, o gece uzun zamandr uykularn karan bir geree daha tank olmutu: Gn boyu o ar bavullar tamaktan herkesin kollar uzamt. Hatta bu ii on alt yldr yapan en eskileri Nusret Hanm'n kollar neredeyse dizlerine varyordu da haberi yoktu. Naylon dantelli ucuz gece elbisesi, modas gemi ekilde taranm salar, upuzun kollarndan dolay bir maymuna ne kadar ok benzediinden habersiz, masa masa dolayordu. Esma, Paris gezisini kazanann kendisi olduunu rendiinde, keyfini karan kollarnn gittike uzad dncesinden kurtuldu. Eve gelip kocasna onun iin mjde olacan dnd haberi verene kadar mutluydu. Ama kocas bir sr laf etmiti: "Sanyor musun ki her eyi onlar karlayacaklar. Hi mi cebinden para harcamayacaksn? Hem ocuklara kim bakacak?" Esma kocasyla kavga edip yatmt. Sabah ke banda servislerini bekleyen ocuklarn gzetirken de kararn vermiti: Paris'e gitmeyecekti. Nedenleri kafasnda tasnif etti: Kocasnn sitemlerinden sonra onu da yannda gtrmek istemezdi. Tek bana gitse bu daha byk bir sknt yaratrd. stelik tek bana Paris'te ne yapabilirdi? Balkon masasnda oturup alamaya balad. Kavga ettikleri iin son anda balayna bile kamamlard. Bu adam byleydi ite. Ya byle szlanmay kesip bu ii bitirmeli ya da grmezlikten gelip devam etmeliydi. Esma kendisine byle telkinlerde bulundu. Sonra da irketin pazarlama direktrn arayp seyahate gidemeyeceini bildirdi: "Aaa neden?" diye sordu Esma'y ok seven ve telefonda sesi her zaman neeli gelen pazarlama direktr kadn. Esma kendisini tutamayp alamaya balad. "Ah canm, zlme," dedi pazarlama direktr. "Ben bu geziye senin gitmeni istiyorum. Bu bavullular etesi iinde en drstleri sensin. Bak, sana kk bir sr; bu geziyi sadece yaptn satla kazanmadn sen. Uyann teki rakamlar isteseydi, pek ounun senden daha iyi sat yapt grlrd. Dediim gibi sen drstlnle hak ettin bunu. Gitmek istemeyebilirsin. O zaman sen de bu geziyi sevdiin birisine verebilirsin. Ben her eyi ayarlarm. Yalnz bundan kimsenin haberi olmasn." Esma, kafas bu kadar hzl alan kadnlara hayrand. Hzla karar verip, organizasyon yapabiliyorlard. Kendisinin ok beceriksiz olduunu dnd. Sonra kendi yerine Paris gezisini kime verebileceini... Hi arkada olmadn fark etti. Yakn bir arkada, evet, yakn bir arkada yoktu. Bu Esma iin zc bir durum deildi. Sonunda balkon masasnn zerindeki masa rtsnn i ie gemi ekillerine uzun uzun bakarak, parmak ucuyla bu renkli helezonlar bir bir dnerek, kimi gzel seeceini, elmay kime vereceini bilemeyen oban Paris'in aresizlii ierisinde dnd. Sonunda Paris gezisi iin en alakasz yaknn buldu: Kuzeni Berrin. Berrin, Esma'nn amcasnn kzyd. Esma'ya kalrsa ailedeki en akll, en parlak insand. Hem niversitede okuyor, hem de bir kadn dergisinde rportajlar yapyordu. Esma onun giriken olduunu dnyordu. stelik Esma'ya bu ii bulan oydu. Evet, en nemlisi buydu. Esma, Berrin'e kendisinin neden Paris'e gidemediini, bu seyahati neden ona vermek istediini aklarken bunu da syledi. Berrin iin byle uzun uzun konumalara hi gerek yoktu. Ama Esma laf uzatmaya baylrd. Pazarlamaclk tam ona gre, diye dnmt Berrin. Bu eneden kurtulmak iin insan nne ylan btn kremleri, rujlar, maskeleri, kokular alabilirdi. Berrin, Paris gezisine fazla sevinmedi. nk ok kt. Ak yolunda gitmiyordu. Berrin, bu yolunda gitmeyen ak bir hafta stanbul'da nadasa brakp Paris'e nasl gidecekti? Tesadfn bylesi, k olduu adam da seyahate kacakt. Berrin, "Kuzenim bana bir Paris seyahati hediye etti ama seni brakp gidemeyeceim," diye telefon amt ki adam bir seyahate hazrlandn sylemiti. Bylece Berrin'in ii kolaylamt. Telefonu kapadnda, yolunda gitmeyen ak hayatnn Paris'i grme arzusundan, yaam kprtsndan iz brakmadn dnd. Adamn bu seyahatine eski sevgilisiyle kacan biliyordu. stelik kendi evinden yaplan bir telefon konumasnda yakalamt bu a. Banyoya doru gittiinde adam bir yere telefon amt. Ksack konumutu. Uyank Berrin, adamn arkasndan son aranan numara tuuna basmt. Sevgilisinin eski sevgilisi, "Alo" demiti. "Alo, aldatlan kk sevgili..." nsann hayatnda bir defa baka bir kadnla birlikte idare edilebileceini, reddedilebileceini, yetersiz bulunacan ya da k olunan adamn iki kadnn arasnda kararsz kalabileceini, kalbinin yerinden sklm gibi aryacan, bunlarn bir kere yaanp biteceini, sonra insann sonsuz bir rutin ve huzur iine gmlp dzenli bir ilikiyle muhtemelen bir evlilikle yaayp gideceini bilmiyordu. leride her eyi anlayacan bilmiyordu. imdi yrrken kafasn kaldramayacak kadar mutsuzdu. Kafas, donmu bir teneke yad. Burnu, az mutsuzluktan kmldamyordu. Ak acs ne beter bir eydi, o yaz bunu Berrin'den bakas bilemezdi. Berrin heyecansz ve isteksiz, Paris seyahatine hazrlanmaya balad. Anne ve babas Paris'e gideceini haber alr almaz yannda bittiler. "Keke onlar gitseydi," diyordu iinden Berrin. Pazarlama direktr olan kadndan uak biletlerini, vizesi alnm pasaportunu, otel rezervasyonlarn alrken byle dnyordu. Bir de sevgilisini eski sevgilisiyle birlikte gnee uzanm hayal ediyordu. Byle korkun hayaller cann skmyordu hi. nsann kesik parman emmesi gibi bir eydi bu. Paris yerine, gidip onlar bulmay, gizli gizli gzetlemeyi isterdi.

Adam dier kz neden bu kadar ok seviyordu, kendisini neden sever gibi yapyordu? Dier kz hangi kitaplar okuyor, ne renk bikini giyiyor, nasl glyor, nasl davranyor, nelere surat asyordu? Nasl yzyordu, yzerken ban suyun iinde tutabiliyor muydu? Berrin sevgilisinin kendisinde nefret edip sylendii ve dalga getii eyleri yan yana getirdiinde, adamn eski sevgilisinin btn bunlar mkemmel yaptn dnyordu. Rakibesi mkemmeldi. Berrin'in Paris'e gitmekten baka aresi yoktu. Yeni bir ift ayakkab, yeni bir pantolon ve bluz ald kendine. Paris iindi btn bunlar. Haziran'nn ortasndaydlar. Serin bir Paris gecesi iin bir kazan dnda yazlklarla doldurdu bavulunu. "Bak sen Franszlara da benziyorsun," demiti pazarlama direktr kadn. Berrin gzel olduunu biliyordu. k olduu adam iin tek olumsuz taraf, yirmi yanda, akll ama fazlasyla taral bir kz olmasyd. Berrin'in ok taral, ok mahalle kz bir hali olduundan haberi yoktu. Zehir gibi alan kafas ou zaman verdii aklarn stn rtyordu. Yllar sonra taraln ne illet bir ey olduunu anlayacakt. Havaalanna ok erken ve babasyla gitti. Numaralar, anonslar... Bunlarn ilk defa dar kan birisi iin ne kadar rktc olduunu tahmin edersiniz. Berrin yanna ngilizce-Trke ve Franszca-Trke szlk almt. Bir de basit bir ngilizce konuma klavuzu. Uaa alnaca kapnn nnde beklerken, kitabnn arasna sktrp szle ve basit konuma klavuzuna gz att. Okuyamayacak, sevgilisini ve onun eski sevgilisini dnp dnp kendini mutsuz hissedemeyecek kadar heyecanlyd. Uakta verilen yemekleri beendi. Hatta biraz hzl yedi. Ama yannda oturan, byle bir eyi ayp saymayacak kadar kaba bir adama benziyordu. Berrin'le konumak istedi bu adam. Ama Berrin, adamn, "Paris'te mi okuyorsun?" sorusunun defterini keskin ve ksa bir cevapla drd: "Hayr." Hostes, kaptann, "u an Almanya semalarnda uuyoruz," anonsundan sonra pembe kk ktlar datt, ktlarn zerinde sadece ngilizce ve Franszca sorular vard. Berrin bilemedii kelimeleri szlkten bakp kd doldurdu. Bu ok zor olmutu. Bunu yaparken terlemi, elleri kalemi tutamayacak kadar slanmt. Yannda oturan adam pembe kartonu oktan doldurmu, hl ak duran yemek masasnn zerinde tk tk eviriyordu. Berrin adamn gzlerini dikmi, yazdklarna baktn, hatta gizli gizli antasndaki szl kartrdn fark ettiini grp glmsediini, oturduu koltukta kaykldka kayklp hemen doldurduu pembe kd daha seri, daha hzl tk tk tk diye evirdiini gz ucuyla gryordu. Hostes kendisine doldurduu pembe kd uzatan yolcuyu: "Bize deil, Fransz gmrne vereceksiniz," diye uyard. Uak inmek iin alalrken Berrin burnunu pencereye dayad. Yeilin ton farkyla keskin kareler, dikdrtgenler oluturduu baheler, dzgn atlar. Buras, doduu, byd kasabadan, okumak iin geldii stanbul'dan ok uzaktayd. Berrin hayatnda Ankara, Adapazar ve Bursa dnda hibir yeri grmemiti. Dokuz yandayken gittii izcilik kamp dnda tatile de gitmemiti. Ama ocukken seyahat etmeyi ok istemiti. En ok istedii ey buydu. Skynetim kalktktan sonra baka ehirlerden zmir Fuar'na gitmek ok modayd. Mahalleli otobslere doluup fuar gezisi yapar olmutu. Babasnn onlar ailece fuara gtrmek gibi bir niyeti yoktu. Ancak annesi, Berrin'in gizli gizli yazd notlar bulmutu. Berrin inci gibi yazsyla gezmekten sz ediyordu. ocuka "ahh"lar ekip, "zmir Fuar'n bir grebilsem," diyordu. Tatile, Marmaris'e giden arkadalarna zeniyordu. Sadece hastanesini grd Bursa, anneannesini ziyarete gittikleri Adapazar dnda dnya nasld acaba? Berrin kendisine bunu soruyordu. Bu notlar nedense annesini ok duygulandrd. Annesi, babasnn demiryollarndaki grevi nedeniyle ok gezmiti. Annesinin ocukluu istasyonlardan ibaretti. Evlendiinden bu yana o da gezemiyordu. lk defa kzn anlam, kocasn zmir Fuar'na gitmeye ikna etmiti. Zar zor bir turda yer buldular. Ucuz olsun diye Berrin'e yer almadlar. Sevinle, "Ben sizin ayak ucunuzda otururum," diyordu Berrin. Kardei, anne babasnn kucanda seyahat edebilecek kadar kkt. Berrin bu turun son anda neden iptal olduunu hatrlamyordu. Sadece kendisinden daha byk olan komu kznn gelip, bunu anne ve babasna bildirdii an gznn nnde canlanyordu. Hatta o an ne kadar ok zldn bile hatrlyordu, ama turun son anda neden iptal olduu aklna gelmiyordu. Aptal annesi bu, o yllarda Berrin'in annesine ilikin dncesiydi, bu hikyeyi size aktarann deil, babasn en azndan bir Marmaris seyahatine ikna etmek yerine, Berrin'in notlarn gecikmi bir balayna kmak zere olan teyzesine vermiti. Niyeti Berrin'i onlarn balayna yamamakt. Bu yorumu teyzesinin kaynvalidesi yapmt. Teyzesinin kaynvalidesi, Berrin'in, "Gezmek, grmek istiyorum"larla dolu, inci gibi yazlm notlarn ona uzatmt. Dzgnce katlanm, ocuka bir ekilde minicik kare yaplm bu notlar bu kadnda ne aryordu? "Ne gzel anlatmsn kz, aferin," demiti teyzesinin kaynvalidesi. Sonra Berrin'in annesine dnp, "Balay denilen bir ey var. Bak, zaten zamannda kamadlar. Kzn onlarn balayna yamamaya altn ama avucunu yaladn!" demiti. Teyzesinin kaynvalidesi btn bunlar yle en akrak ve neredeyse annesini sever gibi sylemiti ki herkes buna Berrin'in yerin dibine gemesi gereken annesi dahil tatl kahkahalar atm, azndan bal damlayan kaynvalidenin syledikleri "aka" hanesine yazlmt. Bir tek Berrin, elden ele dolaan, hatta akam

yemeinden sonra teyzesi tarafndan yksek sesle okunduu sylenen notlarn cebine koymu, ok zlm, eve gidince hepsini kk paralara ayrmt. Berrin'in ocukluk ve ilkgenlik yllar, gidilemeyen seyahatlerle zorunlu olarak gidilen skc seyahatlerden ibaretti. Zorunlu ve skc seyahatler de bayramda anneannesine yaptklar ziyaretlerdi ki, tahmin edersiniz, kalabalk ve kokan otobsler, elektrik direklerinin saysna kadar ezberlenmi bir gzergh, falan filan... Gidilemeyen seyahatler mevzuu da uydu: Berrin'in ortaokul ve lisede sra arkada olan, itii su ayr gitmeyen Fato, yazlar mavi tura, klar Uluda'a giderdi. Fato, Berrin'lerin, Berrin ise Fato'larn evinden hi eksik olmazd. Yine bir gn Berrin nedense hi kskanmadan sanki kendisi gidecekmi gibi heyecanla, Fato'un Uluda iin bavul hazrlamasna yardm ederken, odaya Fato'un babas girmi, "Berrin, gel seni de gtrelim," demiti. Fato sesini karmamasna ramen gen kz ekimeleri, Uluda'da bekleyen sevgili, kim daha gzel hesab, Berrin, "Olur," demiti. Fato incecik glmt. Ama Berrin eve gittiinde bavuluna koyacak hibir ey bulamamt. Hangi kar botunu, hangi kayak tulumunu gtrecekti Uluda'a? Annesinin el rgs kazaklaryla btn gn otelin lobisinde mi bekleyecekti? O seyahat delisi ocuk, seyahat delisi gen kz olmaya alt. Uan tekerlekleri yere dediinde heyecanlanr gibi oldu: te, Paris'teyim. Berrin kendisini karlamaya kimsenin gelmeyeceini bile bile pankartlarn zerinde yazan isimleri tek tek gzden geirdi. imdi bavulunu almas gerekiyordu ama bunu nasl yapacan bilemiyordu. Bavullarn dnd bankoyu bulabilmek iin dolap durdu. Hatta dar kp tekrar ieri girdi. ngilizce szln ve Kolay Konuma Klavuzu'nu antasndan karp, "Excuse me"yle balayan ksa bir soru cmlecii kurdu ve uygun bir grevliye bu soruyu yneltti. Ancak grevli Berrin'in bavulunun kaybolduunu sanmt. Grevli, elinde telsizle anonslar savururken, Berrin insanlarn bavullaryla kt bir kap grd. O kapya doru giderken uakta kabaca, "Hayr" dedii iiyle karlat. Bana kalrsa Berrin, o anda bavullarn nereden alndn soran ar kibar ve korkak sesiyle irenti. Zaten ii de, "Bilmiyom," diyerek onu terslemiti. Berrin uzayn o noktasnda bavulunu kaybetmi, korkak, yalaka, kiiliksiz bir kz olarak duruyordu. Sonra bir alr kapanr kapdan daha geti. En utaki bavul bankosunda zavall kk krmz antasnn dnp durduunu grd. antasn bekledii yolcuymu gibi kucaklad. ka doru yrrken kollar, bacaklar titriyordu. Bavuluna kavumann sevinciyle otobs terminalinde biraz oturdu. imdi zerine daha da byk bir dalga geliyordu. ocukken skntl gnlerinde hep ayn kbusu grrd. zerine doru gelen dev dalgay atlatmaya alrd. "Bu dalgann iinden nasl kacam?" derdi. Dalgann sudan olumad korkusuna kaplrd. Bunun su gibi grnen ar ve kat bir dalga olduunu dnrd. Zaman zaman zerine doru gelen dalga effaflard. O zaman dalgann ar ve kat olduuna ilikin dncesini hakl karacak bir ey olurdu: Dalgann iinde bir sr pislik, artk, eya ve insan tadn grrd. Hepsinin zerine dklecei korkusu dehet bir eydi. te imdi, o kbustaki gibi korkmutu. Berrin havaalanndan Paris'e nasl gidecekti? Paris'te Boulogne'ya gidecekti. Peki, hangi otobs oradan geerdi? drt otobse sordu. ofrler tek kelime ngilizce bilmiyorlard. Bir tanesi de suratna bakp bakp, azndaki krdan paracn tkrmt. Sonra, "Pardon matmazel," demiti. Pardon, suratna tkrdmn matmazeli! Sonunda gbeinde Paris yazan bir otobse atlad. Bu defa btn olan paras sorun olmutu. ofr oflaya puflaya paray bozmutu. Acaba havaalanndan kalaca yere kadar taksi ne kadar tutard? Yannda yklce bir para vard. Ama ya param yetmezse, diye dnmt. Otobsn temiz gzel koltuklarna kuruldu, krmz sevgili antasn bacaklarnn arasna sktrd. Grevli onu bagaja koymak istemi, Berrin buna izin vermemiti. Yollar, arabalar seyretti. Demek buras Paris'ti. Uzaktan Eiffel grnd. Otobs, uzaktan Eiffel'i grerek yol alyordu. Sonra bir baka havaalanna, Charles de Gaulle'e geldi. Yanl otobse binmiti. Bu son durakt. Otobsten Berrin'le birlikte neeli bir Japon kafilesi indi. Grevli Paris'e giden otobslerin kalkt terminali tarif etti. Berrin sadece grevlinin iaret ettii kapdan girdi. Ayaklar, kollar tekrar titremeye balamt. Kaplardan geti, yryen merdivenlerden kt, neredeyse bir saat bu byk havaalannda dnp durdu. Sonra yle bir yere geldi ki btn kaplarn zerinde numara ve bir ehir ad vard. Alayacak, oturup hngr hngr alayacak kadar ok korkuyordu. Geldii otomatik kap almyordu. Kap ka kapalyd. Ama Berrin kap stlerinde ad yazan o uzak ehirlerin hibirisine gitmeyecekti. Her taraf gri ve parlakt. Berrin'in kt kapdan neeli bir grup Japon kp, "Gate 108-Rio de Janeiro" yazan kapdan girdiler. Ne gzel, nereye nasl gideceklerini biliyorlard. Onlar da getikten sonra ortada bir tek grevli kald. Koyu renk bir niformas vard. Berrin'i Franszlardan ayrt edemediinden olsa gerek, "Bonjour madam" demiti, Berrin yanna yaklatnda. "Where is the exit?" demiti Berrin de. "Where is the exit?" Duvar iaret etmiti grevli: "From here." "From here," diye tekrarlamt Berrin. "From here."

Sonra krmz sevgili bavulunu kucaklayp zor bulduundan olsa gerek sapndan tutarak tamyordu onu grevlinin, "From here" dedii duvara doru yrd. "Mutlaka yanl bir ey yapyorum," diye kurdu kafasnda. Dalga yine zerine zerine gelmeye balamt. mrm boyunca buradan kn yollarn arayabilirim diye dnd. Byle dnd ve dalgal ocukluk kbuslarndaki gibi ok korktu. stelik daha ok ocukken bana gelen bir ey daha oldu: Donuna i kard. Pantolonu slakl belli etmeyecek renkteydi. Hl korkuyordu. Bacaklarn skca birletirip orackta durdu. Bylece yerler slanmad. Sadece ayakkablar ve oraplar ilendi. "Acaba grevli grm myd?" "Is here" ald. Kahkahalarla gld Berrin. Duvar gibi grnen kapnn arkasnda bir sr insan vard. Otobsler biraz ilerideydi. Bir kenara melip, "Paris'e nasl gidebilirim, Boulogne'ya en yakn yere?" cmleciini kurdu ve otobse binenlerden birisine sordu. "This bus," dedi birisi. "Gideceiniz yere on dakika uzaklktaki La Motte Piquet'e kadar gider." Berrin bu defa doru otobse binmenin, adamn sylediklerini anlamann sevinciyle rahatlad. Oturduu koltuk slak poposu yznden nemlendi. Krmz sevgili antasndan kazan karp beline balad. Son durakta inip bir taksiye bindi. Artk buradan yol, cebindeki btn para kadar tutmazd. Taksi ofr, Berrin'in uzatt adresi torpidodan kard haritada iaretledi. Paris'i bir taksinin penceresinden seyretti. Yol kenarnda bir kadn, geen arabalara hrkasnn nn ap, kocaman memelerini gsteriyordu. Duran bir arabaya doru memelerini kucaklar gibi tutarak, koarak gitti. Taksi Berrin'i otelinin tam nnde brakt. ok mutluydu. Otelini bulmaktan dolay ok mutluydu. Kck bir odaya yerleti. Ellerinin, kollarnn titremesi gemiti. Paris, otelin nndeki caddeden ibaretti. Berrin yamurlu ve k gibi geen btn bir hafta otelin nnde turlayp durdu. Kedeki marketten bir gn bir anta, dier gn bir el kremi, bir baka gn keten bir ayakkab ald. Bir gn taksiyle havaalanna giden otobslerin kalkt Montparnasse'a kadar gitti ve oteline geri dnd. Odasnn penceresinde saatlerce dikilip caddeyi seyrederken korkak bir seyyah olduunu aklnn ucundan bile geirmedi. ocukluundaki, ilkgenliindeki seyahat etme arzusunun nasl byle korkun bir kaybolma korkusuna, yaad evreden ayrlamama duygusuna dntne de kafa yormad. Sadece elindeki uak dergisinin arkasndaki freeshop fiyatlarna gz att. Esma'ya Paris marka bir parfm almaya karar verdi. Yakn bir arkada kullanyordu, kokusu mthiti. Paras yetiyordu, kendisine de bir tane alabilirdi. Btn bir gn otelde geirip, o dmdz caddede bir aa bir yukar turlamaktan sklmad. Sadece geri dnemeyecei korkusuyla zaman zaman kollar, bacaklar titredi, o kadar. Dn ua akam saatlerindeydi. Ama o sabah erkenden yollara dp havaalanna varm, gzn bombo duran THY bankosuna dikmi, bekliyordu. Berrin'in Paris'teki son gn de byle gemiti. Doru bindiine sevindii uak havalandnda, pencereden bakp, "Demek Paris dalgas buymu," dedi ve yol boyunca az ak, tedirgin uyudu.

ZENGN BAY RONALDO

Bay Ronaldo ilekli martinisini bitirdi. Bardan dibinde kalan ilek tanelerini eliyle alp tek tek azna att. Yalnzken bunu yapmakta saknca grmyordu. Bir iki damla ilekli martini gri keten takmnn yakasna damlad. "Ham ketenin azizlii," dedi. Gnee kar gerindi. Ayaklarn uzatt. Midilli sisler arasndan grnd. ilekli martini lekesi imdi yakasndan derdi. Burada, Cunda adasndaki bu yazlk evde, zmir'den beraberinde getirdii hizmetisiyle birlikte kalyordu. Her yl Temmuz, Austos ve Eyll' burada geirirdi. Mays ve Haziran, blgenin en rzgrl aylaryd. Bay Ronaldo rzgrl serin havalar sevmezdi. "Yalnz bana burada nasl kalyorsun, Ronaldo? Hi cann sklmyor mu?" Dostlar hep byle sorard. Altm iki yandaki Bay Ronaldo gibi tekstil iiyle uraan ve onun gibi Levanten olan Alberto, onun Amerikal kars Jane, Zht ve kekeme kz kardei her yl mutlaka birer haftalna ziyaretine gelirlerdi: "Seni elendirmek iin geldik, Ronaldo." Bay Ronaldo, dostlarn getiren deniz uann evinin nndeki kyya inmesine az bir sre kala, uan zayf motor grltlerini duyar duymaz kyya inen yitmi drt basamakl merdiveni inmeye balard. Ege Denizi'nin zerindeki beyaz leke yaknlap parladnda, uan pervanelerinin bolukta kard o gzel ses duyulduunda Bay Ronaldo kyya inmi olurdu. Uak, suyu yararak kyya kadar gelirdi. Bay Ronaldo apkasn karp kocaman siyah parlak gne gzlkleri takan pilotu ve misafirlerini selamlard. Alberto her defasnda pantolonunun paalarn kvrr, ayakkablarn eline alr, bileine kadar gelen suya atlar, hzl bir dans ovuna balayacakm gibi enerjik bir sesle, "Ronnaldoo!" derdi, "Sevgili dostum."

Sonra da karsn kucaklar, iki admlk kyya kadar kucanda tard. Nee ve taknlk konusunda Alberto'dan aa kalmayan Jane ise, uan motorunun sesini bastran, pervanelerin dnyle btn kumsala yaylan kahkahalarn atard: "Biz geldik Ronaldo. Alberto ve Jane!" Herkes nasl byle neeli olabiliyordu? Bu neeli dostlar, hayatta gld grlmemi Ronaldo'yu nasl byle sevebiliyorlard? Bay Ronaldo uzun sredir bunu dnyordu. Aslnda btn dostlar bunlar gibi takn ve ok neeli deillerdi. Zht ve kekeme kardei szgelimi, deniz uandan hibir zaman glerek inmemilerdi. Aksine, suratlar ask olurdu. Admlarn uan kzana atp oradan bileklerine kadar gelen suya atlamak ikenceymi gibi yzlerini buruturur ve her defasnda sze bir yaknmayla balarlard: "Ne kadar scak, deil mi Ronaldo?" "Ne kt bir yolculuktu, bir bilsen Ronaldo?" "Kusmamak iin kendimi zor tuttum, Ronaldo." "zninle uraya kusacam, Ronaldo." "Ah imdi de bu merdivenleri mi kacaz, Ronaldo?" "Buraya artk bir asansr gerekiyor, Ronaldo." "Bunun iin paran olmal, Ronaldo." "stelik o kt kazadan sonra, deil mi Ronaldo?" "Bu merdivenlere bir zm bulmalsn, Ronaldo." Bay Ronaldo kibar bir adamd. Btn misafirlerine tahamml edecek kadar kibar. Bu, grg kurallarnn olmazsa olmazyd: "Dobbiamo essere a tutti gentile e sinceri che vengono alla nostra casa."* ki ylda bir de California'da yaayan kz kardeiyle kocas gelirdi. Bay Ronaldo'nun topu topu iki gnlk ziyaretlerine zldklerini dnr, yanndan her defasnda ayn mazeretle ayrlrlard: "Daha uzun kalmak isterdik ama gidecek yle ok yerimiz ve grecek yle ok akrabamz var ki, Ronaldo..." Kz kardeine, "Senin bu kadar ok akraban nerede?" demek geerdi iinden. Bu sz her defasnda dilinin ucuna gelir, sonra vazgeerdi. "Dobbiamo essere a tutti gentile e sinceri che vengono alla nostra casa."* Bu yl kimse gelmese, dedi Bay Ronaldo, yakasndaki ilekli martini lekesinin oktan utuunu fark ederek. Bu yl kimse gelmese, kimseyle konumak, elenmek zorunda kalmasam. Hizmetiden bir martini daha bu defa yeil zeytini istemek iin, elinde bo barda, mutfaa doru yrd. Miskin kz, mutfak masasnn zerine kapanm, uyukluyordu. Bay Ronaldo bo martini bardan ses karacak ve uyuklayan hizmetiyi yerinden sratacak ekilde serte masaya brakt. "Affedersiniz, affedersiniz," dedi hizmeti kz. Aslnda birinci snf bir hizmetiydi bu kz. Sekiz yl, yakn dostlar Cemil ve Feyhan elik iftinin yannda almt. Feyhan sk bir eitim vermi, kz Avrupa'nn en iyi hizmetkrlarn yetitiren Ecole d'Obeissance et du Service'den mezun gibi yapmt. Bir kere, tipik hizmeti niformasn art komutu. Kn lacivert, yazn uuk maviydi bu niforma. Salar skca toplu, ba zerinde kolal, beyaz bir kep artt: "u zavallnn haline bak," diyordu kars. "Acyorum ona. Cemil'in deli karsnn dayatmas. Yoo, delilik onurlu bir eydir. O kadn deli olamayacak kadar kt bir ey. Benim zengin kocam da onun yapt her eyi mkemmel buluyor. Mkemmel." Kars ou zaman akamst sarho olmaya baladnda sylyordu btn bunlar. Sonra alamalar, Midilliye kar grkemli bir tiyatro balyordu: "Beni sevmiyorsun, zengin bay Ronaldo. Sen hibir eyi sevmiyorsun. ok pimanm seninle evlendiime..." Tiyatro, Ronaldo'nun dayanamayp yerinden frlamasyla, karsn tokatlayp azn kapamasyla son buluyordu. Sonra kars yere ylp hkrarak alyordu. Ucuz bir gsteriydi bu. Her akam havuz banda tekrar ediliyordu. Elbette baz akamlar kk deiiklikler yaanyordu bu gsteride. Bazen tokatlamak yerine Ronaldo, yere km baran karsnn kafasn havuza batryordu. Korkun bir ac veriyordu ona. Sonra kafasn bileklerine dolanan slak salaryla birlikte sudan karyordu. "Tamam," diyordu kars alayarak. "Tamam, bir daha yapma!" Midilli'ye kar binyl nce oynanan bir oyunda olduu gibi yalvaryordu hatta. Vasat bir kadn oyuncu gibi ayaklarna kapanp, daha gl bir fke krizine giriyordu: "Yalvarrm Ronaldo, yapma!" Ronaldo ieri girip, hizmetiye hanmyla ilgilenmesini sylyordu: "Nilfer Hanm'a bakar msnz, ltfen. Yine rahatszland." Bunun rahatszlk olmadn pekl biliyordu hizmeti kz. Kadn bay Ronaldo'nun delirttiini, her gece bu fke krizlerinin yaandn, zavall kadn bu tragedyay oynamaya onun zorladn. Ancak yle sk bir eitim almt ki dilini yutmu gibi davranyordu. Sadece zavall Nilfer Hanm' yatana yatrrken, alnn ve salarn okayarak onu hakl bulduunu hissettiriyordu. Zavall kadn kzn bir elini yakalayp, "Gitme," diyordu, "Sakn gitme." Hizmeti kz, elini tutarak uyumasna izin veriyordu. ounlukla az ak uyuyordu kadn. Islak salar hemen kuruyup uuuyorlard. Midilli, hizmeti kzn ilitii yatan baucundan da grnyordu. Gece rzgr oradan geliyor olmalyd. Hizmeti kz btn sradan insanlar gibi burada kary, kardakileri merak ederek vakit geiriyordu. Nilfer Hanm hemen uyuyordu. Alkol kokan keskin nefesine baklrsa szyordu. Ertesi gn hayata hep birlikte, sessizce, yeniden balyorlard. "Gnaydn, Ronaldo." "Gnaydn, bay Ronaldo."

"Gnaydn, Nilfer." "Gnaydn, Nilfer Hanm." "Nereden bulmutum Nilfer'i?" diye dnd bay Ronaldo. Hizmeti, zeytinli martinisini eline tututurup duman gibi szlrken, bunu dnyordu. Evlenmek aklnn ucundan gemiyordu. Bildik dostlar, kendisine bin yl yaasa bile yetecek paras, karanlk peyzajlardan oluan resim koleksiyonu, kn svire'ye, Nisan'da talya'ya, dnler ve kutlamalar iin de dnyann drt bir tarafna yapt rutin seyahatleri, Temmuz'dan Eyll'e kadar ekildii bu ev. Aln size, kendine yeten bir hayat. Sessiz, sakin, rutin. Bay Ronaldo'nun cann hi skmayan. Evlilii aklnn ucudan geirmedii kaamaklar, zellikle genlik yllarnda bu hayatn tuzu biberi olmutu. Sonra Nilfer. Alberto'nun atlak karsnn, Amerikal Jane'in arkadayd. On yl nce svireli kocasn boayp zmir'e geri dnm, eski bir sosyete gzeliydi. Antika alm satmyla ilgileniyordu. mrn nefis bir yatla denizlerde geiren svireli kocasndan ayrlma nedenini her zamanki laubaliliiyle, "Deniz tutuyordu beni," diye aklayp kahkahalarla glmt: "Dayanamyordum dnyann etrafnda dnp durmaya." Onun akll ve bilgili bir kadn olduunu fazlaca imesinden nce fark etmiti Ronaldo. "Ak havada resim yapan ilk sanat kim?" tartmasndan sonra da k olmutu ona. Yine burada, Cunda adasndaki bu evdeydiler. Haftasonu iin gelmilerdi. Hatta Alberto ve Jane de onlarla birlikteydi. Bay Ronaldo'nun hi sevmedii, buralarn rzgrl bir mevsimiydi, aylardan Haziran'd. Herhalde birer martini iip gnbatmn seyretmilerdi. Alberto ve Jane byle sama eylere baylrlard. Miles Davis'in Siesta's alyordu ki, Bay Ronaldo bu borazancdan oldum olas holanmazd. Ona gre byle bir nn mzii olamazd. Bay Ronaldo sadece eski gazete ve dergileri okurken mzik dinlerdi. O da sradan, hafif klasik eyler olurdu. Yemek yerken de gen bir talyan flt favorisiydi. Geen Roma seyahatinde bu fltyle tanm, adamn kr olduunu renmiti. Nilfer'de romantizmi gereksiz buluyordu. Hele Alberto ve Jane'in Miles Davis eliinde gnbatmn seyretmelerine byk altndan glyordu. Bunu martinileri tazelemek iin Ronaldo'ya yardm ederken itiraf etmiti. Sonra da konu ak havada resim yapan ilk sanatnn Daubigny mi, yoksa Carot mu olduuna gelmiti. Tartmann ritmi, ahengi, Ronaldo'yu bylemiti. "alma odamda Daubigny'nin 'Optevoz'da Havuz' resminin bir rprodksiyonu var," demiti. Belika'da Mze BeauxArts'dan ald ve sadece iki yz adet baslan rprodksiyonu alma masasnn zerine yaym, tartmaya kaldklar yerden devam etmilerdi. Bay Ronaldo, Daubigny'nin basit kr resimleri yapan Barbizon okulunun yelerinden olduunu syleyip, onun Carot'dan etkilendiini kabul ediyordu. Ancak ak havada ilk resim yapann Daubigny olduu konusunda srarlyd. Rprodksiyonun zerinde bulutlar, incecik dall aalar ve glgeli yeillii iaret ederek soruyordu: "Bunlar ak havaya klmadan izilebilir mi? O gne kadar yaplan manzara resimleri bu kadar doal grnyor muydu?" Nilfer ise Doubigny'nin resimde dzgn yzey iiliine daha ok nem verdiini hatrlatp, onun sadece hayran olduu Carot'un dehasnn izlenimcilere ulamasna yardmc olduunu savunuyordu. "Carot ondan daha yetenekli ve zekiydi." "Ama tarttmz konu bu deil," diyordu bay Ronaldo. "Ak havada resim yapan ilk kimdi?" "Anlamyor musun, tabii ki Carot'du. Doubigny tuvalini alp dar ksa bu kadar souk renkler kullanmazd." Tartma Nilfer'in martinisinin Doubigny'nin obanl inekli manzarasna dklmesiyle, bay Ronaldo'nun spermlerinin bulutlu gkyznn yansd dereciin bir kenarna akmasyla son bulmutu. Dereciin zerinden geen kemerli kpr, Nilfer'in gvdesinin yanndan sarkan meme ularnn altnda kalmt. Evlilikleri de buradaki evde olmutu. "Demek," dedi Bay Ronaldo, "bu evin bende zel bir yeri..." "Evet, ben buray seviyorum," diye dnd. "Aslnda sevdiimin farknda deilim. Hibir eyi sevdiimin farknda deilim." Nilfer'in felsefeci taraf hortlam, bay Ronaldo'nun grtlana yapmt. Evliliklerinin bandan beri bay Ronaldo'yu fark etmeye, analiz etmeye ve eletirmeye alan oydu. Bir ay iinde birbirlerinin gzlerini oyacaklarm fark etmilerdi. "Sen bana ksn, zengin bay Ronaldo. Ben de sana." Nilfer byle tespitler yapp bay Ronaldo'yu kzdryordu. "Aptal, ben seninle karanlk peyzajlarnn hatrna evlendim." Ya da byle tahrik edici aklamalar yapyor, kendisine hi yakmad halde sarho oluyordu. Bay Ronaldo, Midilli'nin yars sisler arasnda kaybolurken, Nilfer'i ok sevdiini dnd: "Her ey ok klasik olsayd. Zarif ve ll. Rezilce eyler yaamasaydk. Hatta btn evliliimiz prostat ameliyat olduumda iki gn gzn kapamadan baucumda bekledii gibi geseydi. Evliliimiz boyunca ben hasta yatsaydm ve Nilfer ok zlerek, ac ekerek bana baksayd. Bana bir ocuk gibi baksayd." "Byle olsayd evliliimiz srerdi," dedi bay Ronaldo. Bunu kendi kendine, yle kesin bir biimde syledi ki, martinisinin iindeki nedense ekirdekleriyle atlm yeil zeytin tanelerinin plerini havuza doru tkrd. Evet, bunu da yannda bakalar varken yapmyordu. stelik hizmeti kzn bir a daha ortaya kmt. Demek, zeytinleri martininin iine ekirdekleriyle atacak kadar cahildi. Demek, Feyhan elik yeil zeytinli martini imiyordu. Demek, evlerine gelen hi kimse yeil zeytinli martini arzu etmemiti. Hizmeti bo

barda almaya ve yemei her zamanki saatinde mi hazrlamas gerektiini sormak zere geldiinde bunu yzne vurdu: "Zeytinli martini hazrlamasn bilmiyorsun, kkhanm." "Nasl hazrlandn biliyorum, efendim. Ancak bu, Nilfer Hanm'n arzu ettii ekilde, ekirdekleriyle. Onun sevdii gibi doal olarak. Bilirsiniz, mkemmellikten hi holanmazd, efendim." Bay Ronaldo hizmeti parasnn ilk defa bu kadar uzun konutuuna ahit oluyordu. Dilsizmi gibi susup ban ne eeceini sanyordu. Onun sipari vermek ve siparileri getirenlerle hesap grmek ya da arayanlar kendisine bildirmek dnda bu kadar uzun konutuuna hi ahit olmamt. Onu azarlayabilirdi ama bu aknlkla vazgeti. Nilfer'le topu topu ay evli kaldklarn dnd. Nedensizce dnd bunu. Bugn Nilfer'i kafasndan atamyordu. Akam yemeini yerken telefon ald. Hi holanmad ey, yemei blp kalkmakt. Bak, hizmeti kz bu usul de bilmiyordu. Evin beyefendisinin yemek yerken telefona arlmayaca grgsnden habersizdi. Bu, Feyhan elik'in hatas myd yoksa Nilfer'in sevmedii mkemmelliin neticesi mi? ayda bu kadar ok eyi deitirmeyi nasl baarmt. "yi akamlar, Ronaldo," dedi telefondaki ses. . Ses Jane'e aitti. Yarn geliyorlard. Her zamanki gibi msait deilim filan diyemedi bay Ronaldo. Akas onlarn gelmesini istiyordu da. Bu da kendine itiraf edemedii gereklerden birisiydi ite. Ertesi gn hikyenin banda olduu gibi, yazarn Bay Ronaldo'yu koyduu yerde, deniz uan bekliyordu. ilekli martinisini ierek Alberto ve Jane'i bekliyordu. Bardan dibinde kalan ilekleri eliyle toplad, ilekli martini lekesi de o zaman meydana geldi. Alberto ve Jane iin stn deitirmeye demezdi. Nilfer byle durumlarda, "Belki o lekenin konusu olur, hi yoktan eleniriz, Ronaldo," derdi. "Biraz rahat ol, Ronaldo. Kafan kaln kabuundan kar ve darya bak, Zengin Bay Ronaldo.." Deniz ua beyaz parlak bir leke olarak Ege'nin zerinde belirdi. Ronaldo'nun zamanlamas mkemmeldi. Uak yaklatnda yetmi drt basama inip kyya gelmiti. Bay Ronaldo pilotla gz gze gelip selamlat. Sadece bir kere, o da Nilfer sayesinde bu pilotu yukar davet etmilerdi. Beyaz arap imi, hava kararmadan gitmiti. Bay Ronaldo ayn daveti bir kere daha yapmak gerekir demiti. Nezaket icab bunu yapmal demiti. "Ama imdi deil," deyip yattrmt kendisini. Belki uak kendisini almaya geldiinde ya da mevsim ba getirdiinde yapmalyd bunu. Ayn seremoni tekrarland. Ayn taknlk, abartl elence, Jane'in belki Midilli'ye kadar ulaan kahkahas. Biraz talyanca laflayp yetmi drt basamakl merdiveni kmaya baladklarnda, hatta tam merdivenin ortasna geldiklerinde, Alberto, kim ne yapyor, kim ld, kim nereye gitti, kim iflasn eiine geldi haberlerinden sonra, "Biliyor musun," dedi, "Uan pilotu Nilfer'i senin ldrdn syledi. Onu, Zengin Bay Ronaldo kyya inen merdivenlerden itti, dedi." "O bunu nasl grm?" diye sordu bay Ronaldo. Alberto ve Jane, szde Ronaldo'nun zeki cevabna, aslnda tatilin erefine gldler. Elbette biz bunun bir kaza olduunu biliyorduk, dercesine yaptlar bunu. "Hem sadece Nilfer 'Zengin Bay Ronaldo' derdi bana," dedi. "O bunu nereden biliyor?" Alberto ve Jane bunu duymazlktan geldiler. Sonra da hibir ey olmam gibi Midilli'yi seyrederek, ekirdekleri karlmam yeil zeytinle hazrlanan martinilerini itiler. DOURAMAYAN EMNE

Emine, naylon geceliinin kollarn dirseklerine kadar kvrm, bir eliyle belini tutup bir eliyle duvara tutunmu, her basamakta soluklanarak merdivenleri kyordu. Merdivenlerin hemen kars muayene odasyd. n dilerinin arasnda sere parma girecek kadar aklk bulunan ebe hanm, "Kz Emine," demiti, "Bundan sonra yasak sana muayene odasna asansrle kmak. u merdivenleri in-k, in-k ki piin aaya insin." Herkes karnndakine "pi" diyordu. Emine'nin pii. Douramayan Emine'nin pii. Oysa bir trl douramad ocuunun bir babas vard ve be ay ncesine kadar her gece alt anzelize Pavyon'a geliyordu. anzelize Pavyon, Bursa'dayd. Adam Bursa'nn bir kynn zenginlerinden miydi, zeytinya fabrikas m vard, yle bir eydi ite.Emine'ye, konsomasyondaki adyla Banu'ya tutulmutu. "Sana ekirge'de ev aaym m?" diyordu adam. "A," diyordu Emine. ""leri uzatarak, arada bir kahkaha patlatp hafife sallanarak bir kere daha tekrarlyordu: "A, beyim a." "erefe o zaman," diyordu adam, "Hadi ielim." Adamn komutuyla fondip yapyordu Emine. Drt gn nce nfus kdndaki adyla yatmt Bursa Devlet Hastanesi Kadn Doum Blm'ne. Birdenbire drt gn nce hatrlamt, yllarca Emine olarak Mersin'de yaadn, bir delikanlya Emine adyla k olduunu, bu adyla Mersin'den Bursa'ya katn. Sonras

btn orospu hikayeleriyle benzerdi. Genelevde, pavyonda glerek anlatyorlard hikyelerini birbirlerine. Glerken ya geliyordu gzlerinden: "Kaalm, evlenelim mi dedi sana, hah hah hah hah." "lk vey baban m bozdu seni, hah hah hah hah." "Sonra evden mi katn, hah hah hah hah." "Genelev sahibini teyzem diye mi tantrd sana, hah hah hah hah." "Kzln diktireceim, sonra da ailene teslim edeceim diye mi gtrd seni pavyona, hah hah hah hah." Mersin'den Bursa'ya evlenme umuduyla geldikten sonra geneleve satlmt Emine. Alt ay almt burada. ok gen olduu iin daha ok yallar soruyordu alt numaray. O zaman adnn Emine olduunu tamamen unutmutu. Memeleri, gbei ortada, bir numaradan, on iki numaradan ibaretti. ki moruk son nefesini vermiti zerinde. n "Can Alc Emine" diye yaylmt. Bu sahte n onu bacaklar ak, yataa mhlamt. Kumbarasndaki renk renk markalar sayan Sidikli Nurcan'a, "Kemiklerim aryor abla," diye yakaryordu. "Arada dolu deyin, bir iki tanesini gndermeyin de soluklanaym." te, n o zaman anzelize Pavyon'a kadar ulam, pavyon sahibi Kymk Muhittin ziyaretine gelmi, "Sen adamn cann tavan seyrederek mi alyorsun?" diye sylenmi, yine de Emine'nin sahte nne karlk teklifini yapmt: "Benim.buradan orospu karmam uzun i. Sen iyisi mi atla ka. O zaman bunun hesabn benden sormaya ekinirler." Ertesi gn Emine'ye mteri olarak gelen kii, katktan sonra onu nereden alacaklarn tarif etti. Frsattan istifade iini grdkten sonra da, "Sende bir numara yokmu," deyip gitti. Emine, muayene odasnn kapsnda, karn burnunda soluk solua durmu, genelevden kan hatrlyordu. alt odann penceresinden aaya bakmt. Alt aydr doktor kontrol dnda buradan kmamt. Dzenli olarak, jinekolojik muayene iin gtrldkleri hastaneye varana kadar grdkleri azn kulaklarna vardrrd. "Ap arandan soksunlar demir mengeneyi, bakalm byle kkrdayacak msn?" demiti bir keresinde krk yllk orospu l Sebahat. Krk yl i grecek, ta gibi orospulardan deildi. Bir trl emekli olamamasnn srr, iki memesinin ortasnda bir memesinin daha olmasyd. Emine'yi brakn, l Sebahat'i yllardr tanyan, memleketin btn genevlerinde beraber alt orospularn hibiri onun nc memesini grmemilerdi: "Nasl Sebahat Abla, iki memenin tam ortasnda m?" diye sorard merakl orospular. "Tam ortasnda," derdi l Sebahat, krk kahkahalar atarak. "Dier iki memen kadar byk m?" "Elime alp tartmadm, azma sokup tatmadm," diye samalamaya balard l Sebahat. "Onu mterilerime soracaksnz artk." Bu cevabnn arkasndan kahkahalar ykselir, gcrdayan her yatan altna girer, marka kutularna dolar, trabzanlarda bekler, salya smk akard. Orospular takntl olurlard. l Sebahat'in nc memesini grmek tek dertleriydi. Kimi zaman l Sebahat'den kanlara sorarlard: "Abicim, anlatsana u karnn nc memesini." "Bir kere bedavadan ver anlataym, yerini de ellerimle tarif edeyim," derdi a gzl ve belee merakl mteriler. te o l Sebahat de, Emine'yle birlikte kap bundan sonra anzelize Pavyon'da alacakt. Konsomasyon alacak hali yoktu. Sadece gecenin bir vakti sahne alp meraklsna nc memesini gsterecek, garsonun tuttuu buz kovasna cretini brakanlara da ellettirecekti. l Sebahat bu ahane ii, "Bundan iyisi am'da kays," diye yorumluyor, takr takr glyordu. nc katn penceresinden atlamadan evvel, Emine'nin aklna araftan bir parat yapmak geldi. Bunu kardeinden grmt. Kendisinin bytp bakt, tekne kaznts kk kardeinin en sevdii oyun buydu. kinci kattaki evlerinin balkonundan paratler yapp kendini salverirdi aa. Darda sk rzgr vard. Bahenin ucundaki bir tek aa onlara doru eilip eilip kalkyordu. araflarn drt bir ucunu ayr ayr ayak bileklerine ve kollarna balad. Bunu yaparken l Sebahat yine kkrdad. Emine bir eliyle onun azn kapad: "Sus abla, sus, yoksa baslrz." l Sebahat, Emine'nin azn kapatan elini itti: "Kz kaltak, ne diye arafmz kmza balayp atlyoruz ki. unlar dm edip aa sallandrsak daha iyi deil mi?" ylesi daha kolayd ama Emine bunu dnememiti. araflar zp birbirine eklemeye endi. "Atla abla," dedi. "Hadi atla." l Sebahat, deliliin verdii cesaretle kendisini aa brakt. Rzgr onu da bahenin ucundaki aa gibi bir saa bir sola iteledi ama bir trl paratnn altndan girip yumuaka uuramad. l Sebahat son kahkahasn atarak yere akld. Hatta Emine onun sert topraa tok diye dnn sesini bile duydu. Buna ramen atlamaktan korkmad. Allah yardmcs oldu, gn boyu zerine akan menilerle slanan araf iti. Hatta bir ara ikinci kat penceresinin nnde asl kald. Orada son mterisini arlayan Sevim'i, Sevim'in bacaklarnn arasndaki gvdeyi grd. Ar ar utu, srtst yerde yatan l Sebahat'in drt be adm ilerisine indi. Sol kolu o zaman krld. Ondan sonra hi kaynamad, her k szlad. Azndan kan szan l Sebahat, btn gcn toplayp Emine'ye yle dedi: "Kurtuldum kz."

lm her orospu iin kurtulutu. Btn orospular l Sebahat'in yerde yatan lsnn banda, bir gn benzer ekilde vuku bulacak kendi sonlarna alayacaklard. Sonra da kaypaklklarn yapp l Sebahat'in nc memesini grmek zere eileceklerdi. Emine de yle yapmt. Kendi sonuna gzya dkerek usul usul zmt l Sebahat'in dmelerini. Yakalanmaktan ok ne greceinin merakyla arpyordu yrei. l Sebahat'in nc memesi yoktu. aknlkla iki memesinin arasnda, memelerinin altnda arad nc memeyi. Hatta gbeinde, koltuk altlarnda, btn gcyle gvdesini yan evirip srtnda. l Sebahat'in nc memesi yoktu. Peki; anzelize'de sahneye ktnda neyini gsterecekti? Yoksa oraya varamayacan biliyor muydu? Bu ka imknsz myd? Krlan sol kolunu tutarak kat Emine. Hzl hzl kotu. Glgesini karanlklara gizledi. Omzunun yanbandan geen kurunu bile grd. Kendisini bekleyen beyaz Chevrolet'ye atlad. anzelize Pavyon'un bodrumunda para sayan Kymk Muhittin, Emine'yi karsnda grnce ok ard: "Nasl kaabildin kz, ln beklerken dirin geldi." O ayrk dili ebe oktan muayene etmiti Emine'yi. imdi, "ndir kz bacaklarn masadan," diyordu da duymuyordu Emine. Genelevden anzelize Pavyon'a nasl katn hatrlamann sras myd? Bak, doktor hanm gelmiti, karsndayd ve ona soru soruyordu: "Ka yandasnz, Emine Hanm?" n dileri, arasndan sere parma geecek kadar ayrk olan ebe, doktorun Emine'nin adnn sonuna "Hanm" eklemesi yapmasna gld. Alay ediyordu ak ak, "Bu orospudan hanm olur mu?" diye. Doktor Hanm, "Yirmi yandaym," diyen Emine'yi dinlemeden ebe hanm azarlamaya balad: "Bakn, ebe hanm, hastalarmzn nereden geldikleri ve ne ile megul olduklar sizi ilgilendirmez. Benim yanmda, benim hastama bu ekilde davranrsanz, kendinize almak iin baka servis arayn." Emine, dier sorular cevaplandrmaya baladndan doktorun sylediklerine, ebenin neden gldne kafa yoramad. Ne olup bittiini anlayamad. Herhalde yine orospu olduu iin, pavyonda alt iin horlanmt. Ebenin kendisine "Hanm" denmesine glmesine, doktorun onu savunmasna deil de, kald odadaki dier be hamilenin onu dlamasna, onunla konumamasna, kocalarnn getirdii muzlar, elmalar, ekili dolmalar, salamura yapraklar onunla paylamadan yemelerine ierleyip alamaya balad. Doktor tam, "En son ne zaman det grdnz?" diye sormutu ki Emine'nin hkrklar duyuldu, gzyalar yanaklarndan sicim gibi akmaya balad. Zavall doktor onun douramad iin aladn dnm olmalyd. Bu yzden, "zlmeyin, Emine Hanm, bazen normal doum tarihinin zerinden on, hatta yirmi gnlk sapmalar olur. Belki sezeryan yaparz," diye onu avutmaya alyordu. Emine muayene masasndan indi, kapya doru yrd. Hayret, ebe koluna girmi, ona refakat ediyordu. Emine buna ok sevindi, glmseyerek gzyalarn sildi. Ama muayene odasnn kapsn kapatp koridora ktklar anda, ebe onu "Orospu!" diye itiverdi. Duvara tutunarak, duvara yaslanarak gidiyordu. Gzyalarnn tozlu basamaklara damlayp yayldn gryordu. "Bu benim kaderim," diyordu iinden. "Hangi orospu iyilii hak eder?" Dne dne, alaya alaya indi merdivenlerden. Koridorda o pis hademeyle karlat. Katran karasna dnm bir suyla paspas yapmaya koyulmutu. Gzlerini yerden ayrmadan kald odaya doru yrd. Ama hademe onu sktrmaya niyetli grnyordu: "Namusunu yiyem senin. Douramadn m daha piini? u fakire sevabna bir kere versen, bak nasl kar o pi yerletii yerden." Hademenin nefesinin kokusu burnunun dibine kadar geldi. Paspasn kirli saaklar plak ayaklarna, ayak bileklerine dedi. Emine bundan ok irendi. Ayaklarn ykamak istedi. Bu yzden yolunu deitirip tuvalet ve banyolarn olduu tarafa doru yrd: Tuvaletin kapsnda ayn odada kald iki hamileyle karlat. Belli ki ellerini yzlerini ykamlard, sabun kokuyorlard: "Orospunun teki gelmi seni ziyarete, aada bekliyor," dedi atk kal olan. Ardndan koridorun dier ucundaki hademeyi azarlad: "Sana kadnlar uyuduktan, odalarna ekildikten sonra paspas yapacaksn demediler mi? Mecbur muyum karnm burnumda, geceliklerle senin nnde dolanmaya!" Emine ayaklarn ykayp aa indi. anzelize Pavyon'dan arkada Serpil, karsna gvercin gibi dizilmi hamile kocalarn sze sze sigara iiyordu. Bacak bacak stne atmt. Orospu olduu, ucuna kadar belli memelerini gsteren elbisesi olmasa da anlalr bir eydi. Emitasyon kpeleri, ben orospuyum diyordu. Lameli topuklu terlikleri, gel bir eyler dnrz diye aryordu. Gzleri, anlamadn m ben o yolun yokuuyum diye fsldyordu. Erkeklerden korkmam, bak memelerimi gere gere, tkr tkr geiyorum baklarnzn zerinden. "Hamile olduum halde, benim de orospuluum zerimden akyor mudur byle?" diye dnd Emine. Nasl duyulmutu nce genelevde, sonra anzelize Pavyon'da alt? Douramayan Emine olarak anlsayd, orasn burasn ellemeye alan hademeler, "Bacm" demezler miydi? Onu her grdklerinde "Allah kurtarsn bacm," temennisiyle balarn ne emezler miydi? "Aptal, ne boktan eyleri kafana takyorsun byle," dedi Serpil. "Namuslu karlar insan byle bozar ite. Bak, on be yllk orospuyum, benden sana abla tavsiyesi, orospudan baka dost edinme, namuslu karlarn arasna karma." Sigarasn derin derin iine ekti Serpil. Dumann frdnde darack bir gen olutu

havada. Sonra konumasn kendinden emin haliyle srdrd: "Aptal oluruz biz orospular. Aptal olmayan der mi byle? Herkes kaderinin efendisi. Biz orospulara mahsus, Allah'n alnmza yazdn okumak." Sznn burasnda ucundaki ojeleri kabuk kabuk kalkm baparmann trnayla, alnna izi hafife belli olan izgi izdi. Hl alamakta olan Emine'ye kzd: "Sen ne bok olduunu bilmiyor musun? O zaman namuslu insanlarn seni yerin dibine sokmalarna ne diye alnyorsun?" Serpil sigarasndan derin bir nefes daha ald ve "Geri zekl," dedi. Sonra karlkl sustular. Serpil etraf seyretmeye koyuldu. Birden yerinden kalkp arkadann boynuna sarld: "Dayanamyorum sana kaltak! engl'n szne uyup dourmaya kalktn. Hi o kyl seni alr m? Ama btn orospular ocuunu dourunca metres tutulacana, pavyondan, genelevden karlacana inanr. Ben de inanmtm senin gibi. Tekme yiye yiye drdm bebeimi. Orospu dediin her eye inanr yavrum. Geelim bunlar..." Kalkt, yerine oturdu Serpil. Parmann ucuyla gzlerinin nemini aldrverdi. Yanbandaki paketi Emine'nin nne att: "Senin kyl gndermi bunlar. Merak etme, ie yarar bir bok yok iinde. ocuk iin don, zbn, bez filan. Sana da 'beibiryerde' gndermi. 'Ne ocuu bana getirsin, ne gzme grnsn,' demi. Yani o beibiryerdeyle piini bytsn demeye getirmi." Emine paketi kucana koydu. Merak edip ak olan kesinden bakt. "Patronun da sana haberi var," diye devam etti Serpil: "Dua etsin ki pavyonda tadilat var, btn kanlar izinli, yoksa tuvalette doururdu, dedi senin iin. Pavyon kapal diye elimiz armut toplamyor. Geen gece iki ie gittim. Diyeceim, bana lazm o, elini abuk tutsun douracaksa doursun piini, diye haber gnderdi bizimkisi. Ona gre, sonra bir tatszlk olmasn." Serpil sigarasn sndrp kalkt. Kuvvetlice sndrmt sigarasn. Bu, Emine'nin dikkatini ekmiti. "Dourur dourmaz arattr bizi," deyip gitti Serpil. Emine oturduu yerde kayklp arkasndan bakt Serpil'in. Sonra arkadann getirdii, iinde muz ve elmalarn seildii meyve torbasn ve ocuunun babasnn gnderdii paketi alp odasna kt. Odadakiler konuuyorlard ama o gelince sustular. Meyveleri komidinin zerine brakt. Yatana oturup paketi at. inden bir sr tulum, zbn, apka, orap kt. Paket yumuak, minicik, gzel bebek giysileriyle doluydu. "Akmzn elbiseleri bunlar," diye dnd. ocuunun babasn gerekten sevdiini dnd sonra. Bu sevginin, akn karlkl olduunu. Bir sr iareti vard bu akn. Her eyi bakalar bozmutu. yi bir adam olmasayd btn bunlar gndermezdi. Patrona para sktrp onu hastaneye yatrmasn istemezdi. stedii kadar pavyon tadilatta olsun, patron onun iyiliine diye byle bir eyi hayatta yapmazd. Korktuu iin brakmt Emine'yi byle tek bana. Korkmann ne demek olduunu Emine ok iyi biliyordu. Adama kzamamasnn tek nedeni buydu. Emine bebek giysisi olduklar iin mi bebek gibi koktuklarn merak ettii giysileri yatann zerine tek tek at. Sonra orap ve zbnna kadar eletirdii takmlar tek tek oda arkadalarna gtrd: "ocuumun babas gndermi bunlar. Benim bebeimin bunlar giyecek yeri yok. Ev gezmesine filan gitmeyiz biz. Bu yzden ok bunlar. Kabul edersen senin bebeinin olsun." Hamilelerin kimisi agzllkle ald maaza ii bebek takmlarn. Kimisi, "Piinin ftlarn al, defol," diye tersledi Emine'yi. Emine, elinde kalan iki takm bavulunun kysna koydu. ii gelmiti. Tuvaletten kta, burnunun dibinde yakasndan dmeyen hademenin nefes kokusunu duydu. Ban evirdiinde onu gremedi. Sonra birden bir el boazna doland. Ayn nefes kokusunun bulat bir el azn kapad. Emine ayaklar yerde srnerek ekitiriliyordu. Yere daha gl basmaya alt halde, topuklaryla aband halde kar koyamyordu. Vcudunun karanlk ila kokulu bir odaca itildiini fark etti. Buras koridorun ucundaki ila deposuydu. Baka bir hademe kaln bir band azna yaptrverdi. Sonra kollarn tuttu. Dieri memelerini skyordu. Doacak bebeinin stleri korkun bir szyla akt. Tekmeleri adamn dizlerine, karnna isabet ediyordu. Ama o pantolonunu indirmi, Emine'nin plak baldrna diz kmt bile. Bebek defa dnd. "nce ben Stk karde," diyordu zerindeki, "sonra sen. kimiz de istediimiz kadar." Emine btn gcyle kar koydu. Be yl nce sevdiinin peine taklp Mersin'den Bursa'ya gelen Emine gibi savurdu tekmelerini, geirdi trnaklarn. Ama olmad. "Orospuluunun cezasn dedin," diye avuttu kendilerini hademeler. Emine onlarn fermuar seslerini duydu. Azndaki band ap, "Siktir git imdi," dediler. "Cehenneme kadar yolun var." Emine kolundan tutulup dar savrulurken, onlarn "ikayet edersen..." diye balayan tehditlerini duymad. Kan, bebeinin suyu, adamlarn pislikleri akyordu bacaklarnn arasndan. la deposunun nndeki kuytu kecikten kp koridorda yrd. Ayaklarn sryerek, ar ar. Koridor penceresinin rzgrla ien tln syrd. Rzgr ona genelevden pavyona kat, l Sebahat'in yere aklsn seyrettii geceyi hatrlatt. Bir trl douramad bebei dnp duruyordu. Alak pencerenin eiine kolayca kp meldi. O srada kendisinin de kald odann kaps ald. Hamilelerden birisi, herhalde atk kal olan kapda belirdi: "Ne yapyorsun?" dedi. aknlkla baktlar birbirlerine. "Atlayacam," dedi Emine bouk bouk alayarak.

"Allah'n verdii can Allah alr. Tvbe!" dedi kapdaki hamile. Aralarndaki boluu dolduracak bir adm bile atmadan syledi bunu. "Onun yazdn yaadm. Ne kar, lmm kendi elimden olsa. Bir kere onun sznden, yazdndan ksam." Bu kadar uzun ve dzgn konuabildiine ard Emine. Sonra hastanenin arka bahesini bryen otlara, o otlarn rzgrla deniz gibi dalgalanp yumuack grnmelerine de... Hi tereddt etmeden atlad. ki gn sonra yerel gazetedeki intihar haberini grse kukusuz ok sevinirdi. Doktor Hanm'n verdii bilgilere dayanlarak yazld anlalan haberde, ne konsomatrisliinden ne de vaktiyle Bursa Genelevi'nin "Can Alc Emine"si olduundan sz ediliyordu. "Douramayan Emine" diye balyordu haber. Douramad iin dt bunalmdan sz ediliyordu. Onu yere akan srlarn, skntlarn krnts yoktu. Sadece onun ok houna gidecek, "Douramayan Emine" yalan zerine kurulmu bir hikye vard bu haberde. BEYHAN'IN ALINGANLII

Beyhan on alt yan srd yaz kendisini ok mutsuz hissediyordu. Daha nce hi byle olmamt. illeri dnda hayatndan ve kendisinden hibir ikayeti olmamt. On bir yana kadar her sabah illerinin dklm olduu umuduyla uyanm, her defasnda aynada turuncu illeriyle karlam, yine de bu kadar mutsuz olmamt. Anneannesinin okuyup fleyip kahverengi bo bir urup iesine doldurduu, her akam ' kuluvallah bir elham' okuyup yzne srmesini tembihledii suyun illerini dkemeyeceine kanaat getirdiinde bile bu kadar mutsuz olmamt. Beyhan on alt yan srd yaza kadar hi bu kadar mutsuz olmamt. Hatta geen yaz stannesinin ki o, annesinin ablas, Beyhan'n da teyzesiydi ve annesinin yllardr syledikleri eyin yava yava gerekletiini dnm, bydke, gen kz olup kilo aldka, yznn genileyip illerinin eskisi kadar ok grnmediini fark edip mutlu olmutu. nceleri okul k, sonralar i k yedii, el arabasnda kfte-ekmek niyetine satlan bol acl iki hamburgerin sk kilo yaptn, kilo aldka ien yzndeki illerin de soluklap azaldn dnyordu. Bir de hemen karlarnda oturan stannesinin ilsiz gzel kz Zuhal Ablasnn verdii fondten ok ie yaramt dorusu. Bitmesinden ok korktuu bu fondteni gz altlarna, yanaklarna ve alnna sryordu. Beyhan, nihayet illerinden kurtulduunu dnd geen yaz ok mutluydu. "imdi neden byle mutsuzum?" diye sormak aklnn ucundan gemiyordu. Beyhan kendisiyle konumay, kendisine sorular sormay bilmiyordu. Aslnda ikayet etmeyi, sylenmeyi bile bilmiyordu. Anneannesi ve stannesi srar ettii iin okulu brakmt. Onlar Beyhan'n hibir ey olamayacan, ie yaramaz bir lise mezunu olarak kalacan sylyorlard: "Doktor olabilir mi?" diyordu anneannesi; retmen, eczac, en ktsnden bir hemire... "O zaman Beyhan' niye okutalm?" "Diyelim Allah zihin akl verdi, doktor olacak kadar aklland," diyordu her eye inananan, ipleri ablas ve annesinin elinde olan kukla annesi, "bizde ocuu doktor yapacak kadar para var m?" "Aptal!" diyordu stannesiyle anneannesi, Beyhan'n kambur annesine. "Aptal! Bizden bir gmlek stn olsa bu kz bizim yzmze bakmaz." Sonra bir sr okuyup adam olmu ama ana babasnn kapsn almayan hayrsz evlat rnei veriyorlard. Ortalkta ne ok, byle okumu ama hayrsz km tip vard. Beyhan hayatnn ac gereklerini hep bakalarndan duyup fark ediyordu. Elbette annesinin srtndaki kocaman kamburu gryordu. Kr deildi. Anneannesiyle stannesi, bin kere o talihsiz hikyeyi anlatmlard: Karl bir k gnyd. Darda hava buz gibiydi. Bu buz gibi hava yenilecek kadar da lezzetliydi. nsan bu buz gibi havay iine ekmeye doyamyordu. Gkyz yldzlarla doluydu. stelik lapa lapa kar yayordu. Bykler hi bylesine gzel karl bir gece grmediklerini sylyorlard. Her ey yumuak ve yavat. atlardan, sarkan buzdan sarktlar kristal gibiydi. Hayr, elmas gibiydi. Sipsivri, upuzun elmas kllar gibiydi. Kymet Beyhan'n annesi annesinin srtnda, Zeynep Beyhan'n stannesi annesinin eteinde, karlarda katur kutur yryerek komularna oturmaya gidiyorlard. Annesinin srtndaki Kymet, elinde bir kesekd dolusu kestane tutuyordu. Daha nce iinde kahve ekirdei, kaak ay ve arpack soan saklanm olan kesekd yumuam ve burumutu. Gbekleri kesilmi, suda bekletilmi kestaneleri sudan karp mutfak havlusunun stne sermilerdi. Yine de nemleri slaklklar kalm olacakt ki, kestaneler o zaman atlmayacak kadar deerli olan biricik kesekdn slatmlard. Kymet, bir eliyle skca tuttuu kestane dolu kesekdna, ya patlarsa, ya kestaneler ortala salrsa diye korkuyla bakyordu. Bu korkuyla bir eliyle annesinin boynuna dolandn unuttu. Annesinin srtndan derken kestanelerin karlarn zerine

saldn grp zld. Yaygaralarna damdan iki buzdan sarkt, iki elmas kl koptu. Birisi Zeynep'in ense kkne sapland, dieri ayak ucunda drde blnd. Kestaneleri toplayp tekrar yola koyuldular. Kymet, srtndaki korkun ar yznden bir tek kestane yiyemedi, btn gece uyuyamad. Ama herkes buzdan bir klla ense kk kesilen Zeynep'le ilgilendi. Zavall Zeynep, btn gece yzst, ml ml uyudu. te, Beyhan'n annesi Kymet byle kambur kalmt. O geceden sonra omurundaki bir kemik kontrolden kp onunla birlikte bymt. Beyhan kkken anneannesinden masal niyetine bunu dinliyordu. Annesinin 1.50'lik boyuyla tad kambur bu yzden ona ok normal geliyordu. Kambur annesinden ne veli toplantlarnda, ne arda, ne de pazarda utanmt. Yllarca birbirlerini drterek kambur annesini gsterenleri fark etmemi, kambur anneciinin ounlukla kendisini iaret eden mnasebetsiz kadn topluluklarna dnp neden ktn anlayamamt. Beyhan kendisine yetim denilip durmasna da zlmezdi. Bunun hikyesini de anneannesi, stannesi ve enitesinden defalarca dinlemiti: Babas alkoliin tekiydi. Artk tvbe azma koymayacam dedii iin vermilerdi annesini ona. Hikyenin burasnda, "Yoksa kim alrd bu kamburu?" derdi enitesi ya da hikyeyi her kim anlatyorsa. Ama babas yeni, den su gibi imeye balamt. ki aabeyinin ardndan Beyhan dnyaya geldiinde babas yeniden tvbe etmiti imeye. Sonra tvbesini yeniden bozmutu. Sonra yeniden tvbe etmiti. Hikye byle uzayp gidiyordu. Beyhan'n annesi hikyeyi her kim anlatyorsa, bir yerinde araya girip, onu yine de ok sevdiini ima eden eyler sylemeye alyordu. Szgelimi, Beyhan'n alkolik babasnn bir tvbesini daha bozup krktk eve geldii bir gece, boynuna sarlp, "Beni byle sevemez misin, Kymetlim?" dediini anlatyordu. Annesi yine de, "Sonrasna kadar ne bana ne de ocuklara elini kaldrd, kt bir sz etti," diyordu. Tam bu yerinde hikyeyi her kim anlatyorsa, "mekten akl umutu da ondan," diyordu. Ardndan stannesinin kocas, yani enitesi, ballandra ballandra Beyhan'n alkolik babasyla Tekel binasn boyamasnn hikyesini anlatyordu: "Ben," diyordu, "Kediye cier emanet etmiim." Her defasnda hikyeye bu szle balyor ve yle devam ediyordu: Oyalanacan dnp onu yanma aldm. Tekel binasnn boya iini bana vermilerdi. gn iyi alt. Drdnc gn ellerinin titremesinden fray tutamyordu. Ellerinin ok titredii gnler ona boya kartrtyor, ilk kat boyay attryordum. lk haftann sonunda dzeldi, ellerinin titremesi geti, neredeyse benim kadar iyi boya yapar hale geldi. Onun yetenekli bir adam olduunu dnmeye balamtm. i bitirip Tekel mdrnden param almaya gittiimde, "Ne paras?" dedi mdr bey. Beni peine takp depoya gtrerek, bellerinde yal boyal parmak izleri olan onlarca ieyi gsterdiinde, azm ak kald. O alkoliin ellerinin titremesinin geip neden benim kadar iyi boya yapmaya baladn anlamtm. Tiner ve boya kokusu aznn le kokusunu bastrm, beni byle uyutmutu. Yaptmz i, itiklerinin faturasn ancak karlad. Beyhan bunca kt hikyeye ramen babasndan nefret etmiyordu. Fra sakall, fra bykl olduunu duyduu babasn gznn nne getirmeye alyordu: Gzleri byk aabeyininki gibi, zeytin ekirdei gibiydi. Dileri kk aabeyininki gibi st ste kapanyordu. Kendisininki gibi illeri vard. Aln darack ve kkt. Kulak memeleri hafif sarkkt. Btn irkinliklerini babalarndan almlard. Annesini iaret ederek, "unun kambur olmadn dn," derdi stannesi ve anneannesi; "Dnya gzeli" Beyhan'n kimseyle ilgili bir dncesi yoktu. "Hibir eyden anlam karamyorsun," demiti, sekiz aydr yannda alt ocuk doktoru Edibe Hanm. Beyhan o kadar az sa olan ve o kadar yava konuan bir kadn daha grmemiti. Edibe Hanm en az anneannesi yandayd ve temizlie ok nem veriyordu. Beyhan alrken tpk onun gibi beyaz nlk giyiyordu. Edibe Hanm nlklerin gn ar ykanmasn art komutu. beyaz nl vard Beyhan'n. Ancak her birinin rengi gittike kararmaya baladnda, Edibe Hanm'dan, "Beyazlar hibir eyle kartrmadan ykayacaksn," uyarsn almt. nlklerin rengi almaynca Edibe Hanm, masasnn zerinde mermer bir tabla zerine saplanm ekilde duran dolmakalemleriyle, beyaz izgisiz bir kda u notu yazp Beyhan'a vermiti: nlkler dier amarlarla birlikte amar makinasnda ykanmayacak. nlkler ayr bir leende ykanacak. El yakacak kadar scak bir suya deterjan ve bir kapak amar suyu ilave edilecek. nlkler bir gece bu suyun iinde bekletilecek. Ertesi gn durulanp aslacak. Beyhan nlklerini Edibe Hanm'n yazd nota uyarak ykad. nlkler kar gibi ancak buru buru olmulard. nce Beyhan, sonra annesi, sonra stannesi, sonra da anneannesi, hatta stannesinin gzel Zhal'i, inat krklklar kzgn tyle yattrmaya altlar. Olmad. Hibiri krklklar kadar inat, byle bir eyi dert edecek kadar da titiz deillerdi. Beyhan pekl bu kr kr gmlei srtna geirip hastalar

karlayabilirdi. Hasta ocuklarn anneleri, babalar, hatta titizlik hastas Edibe Hanm, sanki bu inat krklklar aabilirdi. Beyhan, pazartesi gn saat sekizde, biraz ekmi ve fazlasyla burumu nlyle muayenehanedeki rutin ilerini yapyordu. Ortaln tozunu almak, ieklere su vermek, kt mendillerle lastik eldivenleri kutularndan karmak, saatlerce kaynatlan demir ubuklar mutlaka eline lastik eldiven geirip Edibe Hanm'n hastalarn muayene ettii tekerlekli masann zerine yerletirmek, telefona bakmak, pleri kontrol etmek, tuvaleti temizlemek... Edibe Hanm sakin bir kadnd. Her zamanki gibi saat sekiz buukta gelip de, Beyhan' karsnda bumburuuk ve kollar ekmi bir nlkle grnce hi sesini karmad. "Gnaydn," dedi, haftasonunun nasl getiini, kimlerin aradn sordu, masasna geti, gazetesini at ve Beyhan orta ekerli kahvesini getirdiinde ban kaldrp, "Beyhancm, nlne ne oldu?" diye sordu. Beyhan anlatt. "imdi," dedi Edibe Hanm, "senin nlklerin terilenden. Terilen, scak suda buruur. Ben nlklerinin karalts gitsin diye scak su tavsiye etmitim. Ancak terilen kaynar deil, scak suyla ykanr. Fazla burumasn diye de souk suda bekletilir. Bu nlkle hastalan karlayabileceini mi dnyorsun? Benim hastalarmn karsna byle buruuk bir nlkle kamazsn." Edibe Hanm'n sesi tizletiinde Beyhan hi alnmad. Evdekilerden azar iittii ok olurdu. Alkt. Edibe Hanm o gn Beyhan'n btn nlklerinin byle buru buru kaldn renince, sesini daha da tizletirerek, ona bu pazartesi izinli olduunu, ertesi gn onu kt gibi tlenmi nlkleriyle muayenehanede grmek istediini syledi ve Beyhan'n hayran olduu dolmakalemini ekip, yine Beyhan'n ok zendii el yazsyla ne yapmas gerektiini yazd: Senin nlklerin terilenden. Terilen kuma kaynar su derecesinde ykandnda ok buruur. Bu yzden terileni souk suda bekletip skmadan asmak gerekir. tlerken zerine nemli bez koymak daha iyi t yaplmasna olanak salar. Beyhan buru buru olmu nlkler ve doktor Edibe Hanm'n yazd notla evin yolunu tuttu. Yolda bol turulu, bol acl hamburger yedi. Hamburgerci eskiden kfte-ekmek satard. El arabasn hamburgerciye dntrmek iin 'Kfte-Ekmek-Piyaz' yazsn kazyp onun yerine kpkrmz bir renkle 'Son Moda Hamburger' yazmas ve camekna yuvarlak ekmekleri, ketap ielerini dizmesi yeterli olmutu. Beyhan btn parasn hamburgere yatrmasn diye, annesi evde daha byk kfteler yapp turularla birlikte yarm ekmek iine sktrp Beyhan' kandrmaya almt. Ama hayr, bu hamburger evde yaplamazd. Aylardan Nisand. Daha yaza vard. Yani Beyhan henz mutsuz deildi. nlklerini nasl ykamas, nasl asmas ve nasl tlemesi gerektiini renmi, hamburger yemekten vazgememiti. Hamburger parasn dt btn haftaln annesine veriyor, can hamburgerden baka bir ey almak istemiyordu. Hayr, sadece Zuhal Ablasnn verdii fondten biter diye kenara biraz para koyuyordu. Askerliini denizci olarak yapan byk aabeyinin gnderdii yeni fotoraf Mays aynda geldi. Aabeyi beyaz niformalar iinde epeyce eik duran Piza Kulesi'nin nndeydi. Stannesi, "ansl ocuk," diyordu. "Hem askerlik yapyor hem lke lke geziyor." Annesi, "Limon gibi olmu," dedi. Deniz tutan birisinin askerliini denizci olarak yapmas ne kadar zor olmalyd. Beyhan aabeyinin limon gibi olmu yzyle Piza Kulesi'nin nnde durduu fotorafna hibir ey dnmeden bakt. Yine Mays aynn ilk haftas klklar kaldrp yazlklar karrken, eline ortaokulda el ii dersinde yapt ii doldurulmaya hazr, kahverengi kadife fil geti. Kocaman bir hortumu vard ve yle gzel bir kalptan karlmt ki ii doldurulduunda ayakta duracak, hortumu havaya kalkacakt. Beyhan kadife fili eline alp, bu fili neden doldurmadan braktn dnd. nk okulu brakmt. Bir paket pamuk ve tamamlanm kadife filiyle el ii dersine girecei gn stannesi okula gelmi, mdire hanmla konumu, dnem ortasnda rencinin okulla iliiinin kesilemeyeceini syleyen mdire hanm ikna etmi, hi utanmadan bu Beyhan'n fikri deildi matematik dersinin ortasnda snfa girmi, "Kusura bakmayn, hocam," deyip, dnyann en nemli iini yapyormuasna dnyann en nemli iini yaptn dnd zamanlar giydii yeil kareli tayyr, kenarnda kocaman sedefli bir dmesi olan deve ty rengi beresiyle matematiki Rza Bey'in tebeire bulanm elini skm, ders verdii snfta uan sinekleri tebeirle vurmasyla tannan Rza Bey'in az aknlktan ak kalm, o bu arada Beyhan'n okulla iliiinin kesildiini belirten ksa konumay yapm, yeenine akt bir iaretle Beyhan'n defterini kitabn toplayp yanna gelmesini salamt. Yine stannesinin iaretiyle Beyhan, matematiki Rza Bey'in elini pm, az burnu tebeir tozu olmu, sra arkadalarnn akn baklar arasnda bu Beyhan'n fark ettii bir ey deildi snf terk etmiti. te, bir sonraki ders el iiydi ve Beyhan okuldan alnmasayd, antasndaki bir paket pamukla, diktii kadife fili tka basa dolduracakt.

Beyhan, kadife fili doldurup stannesinin torununun iki gn sonraya, 9 Mays'a denk gelen doumgnne hazrlad. Stannesinin torunu Zmrt on bir yana basacak ve annesi gemek bilmez srt arlar yznden fizik tedavi grdnden bir ay babaannesinin yannda kalacakt. Zmrt, bir ay anneannesinin engelky'deki yal dairesinde deil, babaannesinin mtevaz evinde kalacakt. Stanne ok mutluydu. Ortada yine Beyhan'n farknda olmad bir zafer vard. Stannesi, kazanlm bir zaferden, savatan sz ediyor, anneannesi, "Aferin Zeynep," deyip onu vyordu: "Bunca yl olunu ince ince doldurup gelininin ailesini postaladn." Stanne bu zaferin sarholuuyla katl, ii mango ve kivi dahil taze meyveli, d kremal bir pasta hazrlatp, btn tandklarn torununun doumgnne davet etti. Zmrt, mumlar fler flemez pastay kesmek istedi, tam o anda babaannesi ba tuttuu elini havada yakalad: "Mumlar bir de Beyhan flesin. Onun 25 Mays'taki doumgn de aradan ksn." Beyhan ilk defa Zuhal Ablasnn 30 Nisan'daki doumgnnde, neden snen mumlarn yeniden yaklarak kendisine flettirilmediini anlad. Stannesinin yllarca kendi kznnkiyle birlikte aradan kard Beyhan'n doumgn bu defa Zmrt'n doumgnyle birletirmiti. Beyhan kalabaln arasndan syrlp stannesinin bu defa kendisi iin yakt mumlar sndrmek iin masann bana doru ilerlerken; Zmrt, koca bir nefeste mumlar yeniden sndrm, bacak kadar boyundan beklenmeyecek laflar etmi, ba pastann tepesine saplayp gzelim pastay karpuz gibi tam ortadan ikiye blmt: "Bu benim doumgnme saygszlk. Kabul etmiyorum!" Beyhan ilk defa o gece saygszln ve kabul etmemenin ne demek olduunu dnd. lk defa o gece evde neden herkesin bir odas olup da iki aabeyi bir odada kalyorlard kendisinin salonda yattn dnd. Bunca yl neden yanbanda bangrdayan bir televizyon ve ak kla uyumaya altn dnd. Yaad evde neden hibir zel kesi ve meknnn olmadn dnd. Bunlar Zmrt sayesinde dnd. Kendisini tutamayp el ii dersinde yapt fili, Zmrt'e doumgnnden bir gn nce vermek istemiti. Beyhan fili, annesinin odasnda saklad keden almaya giderken Zmrt arkasndan seslenmiti: "Beyhan Abla, senin odan nerede?" Herkesin annesi gibi incecik dedii Zmrt'n sorular bu kadarla kalmamt: "Neden okulu braktn?" "Neden sana yetim diyorlar?" "Neden sana doumgn yapmyorlar?" "Neden halamn eskilerini giyiyorsun?" "Neden para harcamyorsun?" "Neden annenden gizli hamburger yiyorsun?" "Neden o sinir doktorun yannda alyorsun?" "Neden sana hi st vermedii halde babaanneme stanne diyorsun?" Herkesin "ok akll" dedii, hatta anneannesinin, "Benimle karlkl bir sohbeti var, Zeynep byle yerinde konuamaz. Bizim Beyhan bundan be ya byk, onun sylediklerinin binde birini dnemez," deyip durduu Zmrt'n sorular, Beyhan'n bu sorulara veremedii cevaplar, Beyhan'n her eyden habersiz, bolukta srp giden hayatnn sonu oldu. in kts Zmrt, Beyhan Ablasnn peinden ayrlmyordu. Arada muayehaneye bile birlikte gidiyorlard. Doktor Edibe Hanm, "En sevdiim yazarlar ehov ve Peride Celal'dir. Siz kimleri seversiniz?" diye soran bu ocuktan etkilenmiti. Edibe Hanm, her zaman olduu gibi le yemeini getiren asna, "Bu gn kiilik servis getirin, ltfen," talimatn vermi, akr akr Franszca konuan bu kz ocuuyla, unuttuu Franszcasn hatrlama, pratik yapma sevdasna dmt. Beyhan, ann getirdii yemein servisini yapt. Yemek, pilav, bademli ve kaysl tavukla cevizli havu salatasndan oluuyordu. Beyhan, pilavn kaklamaya baladnda, kulaklar Edibe Hanm'n tiz sesli uyarsyla nlad: "Beyhan, pilavmz atalla yeriz. Kyller her eyi kakla yer." Edibe Hanm bu uyary yapmakla kalmayp, atalla pilav yemenin inceliklerini de gsterdi. Beyhan'n bu ii beceremediini grnce ondan dz bir tabak getirmesini rica etti. Beyhan'n pilavndan bir kak alp bu dz tabaa yayd ve komutunu verdi: "imdi bunu atalnla yemeye al." Yemek bitip de Edibe Hanm, parmak ularn ve azn, iine glsuyu dklm gm anaklar iindeki suyla ykarken, Beyhan gz ucuyla Zmrt'e bakt. Zmrt bu ritelden haberdard. Zavall Beyhan, Edibe Hanm'la oturduu ilk yemekte gm anaklardaki bu suyu bir dikite imiti. Edibe Hanm, yemekten sonra masasndaki mermer tabla zerine saplanm duran dolmakalemini ekip, Beyhan'a yeni bir not daha yazd: Pilavmz atalla yeriz. Akamst Zmrt, Beyhan' bahede yakalayp yine sordu:

"kence gibi, pilav dz tabaktan nasl yedin?" "Sana kda yazp ne verdi?" Beyhan bunca zaman Edibe Hanm'n kendisine yazp verdii notlar Zmrt'e gsterdi. Zmrt, "Her sabah du almalsn. amarlarn her gn deitirmelisin," uyarlaryla dolu notlar aknlkla okudu, hepsini buruturup yrtarak baheye savurdu. Beyhan, Edibe Hanm'n hayran olduu elyazsnn blnd kt paralarnn peinden komaya balad. "Yapma bunu!" diye baryordu Zmrt. Ihlamur aacnn yumuak gvdesine dayanm, "Seni bir bcek gibi ezmelerine izin verme!" diyordu. Ihlamurun dallar rzgrda hafife sallanyor, keskin bir hlamur kokusu ortala yaylyordu. Zmrt'n boynundaki damarlar hlamur dalyla ayn anda iip iniyordu. Hava kararmak zereydi. Beyhan'n ve Zmrt'n aladklarn grebilmek iin clz bir a ihtiya vard. Serin saylabilecek bir yaz akamd. Beyhan pisi pisi ve ayrk otlarnn kaplad bahenin tam ortasna diz kmt. Zmrt'n yrt notlar daha da beyazlam, dallara, otlara tutunmutu. Zmrt'n sesinden alad belli olmuyordu: "Seni sevmeleri gerek," diyordu Zmrt. "Kalbinin krlmasnda saknca olmayan bir zavall deilsin sen." "Artk yanma yaklama, bana bir ey sorma. Defol buradan!" diye bard Beyhan. lk gibi kt sesi. Bu yzden bahedeki kular korkup havalandlar. "Ben seni uyandrdm, deil mi?" dedi Zmrt. Bir ocuk nasl sorarsa yle sormutu bunu. Hayran olunan olgunluu yoktu sesinde. Beyhan, Zmrt'n uzaklaan, otlarn zerinde yumuayan ayak seslerini duydu. Bakalarnn doumgn pastalarnn zerindeki mumlar fleyerek eritii on altn yan srd o yaz, mutsuzluun nasl bir ey olduunu rendi. *** Aslnda yk bu sonla, burada bitiyordu. Ancak editrm bu sona burun kvrd: "Tamam, ocuun mutsuzluu iliklerimize iliyor, anlyoruz ve bundan etkileniyoruz, ama sonunda hibir ey olmuyor," dedi. Sonunda hibir ey olmuyormu gibi grnen ykler yazma merakmdan sz etmeden, "Dneyim," dedim. Editrme hak verip dndm ve kafamda iki farkl son canland. Bir tanesi yle bir eydi: Beyhan, Zmrt'le yaptklar bu tartmadan ok etkilenir ve intihar etmeye karar verir. Kendini asacaktr. alt muayenehanenin bulunduu hann kapcs da yle yapmtr. Beyhan, adamn bolukta sallanan gvdesini bizzat grmtr. amar ipini alr, annesinin odasna girer, bebeklik salncann asl olduu tavandaki demir halkaya ipi geirir, boynuna geecek olan ilmii hazrlar. Sonra komidinin zerine kar. Btn beceriksizliiyle kapy kilitlemediini hatrlar. Bu yzden tedirgin olur. Ayann altndaki ar komidini glkle tekmeleyip devirir ve bolukta sallanmaya balar. Ama bir anda alnganlk ettiini dnr, lmekten vazgeer. Bolukta sallanan bacaklaryla ifoniyere, yataa basp kurtulmaya alr. Derken Allah yardmna yetiir, gnete iyice ypranm olan amar ipi kopar, Beyhan kt diye der. eridekiler, dyle evin rk demelerini titreten Beyhan'n bana toplarlar. Elbette onun oyun oynadn dnmyorlardr. Neden intihara kalkt diye onu bir gzel azarlarlar. Hatta stannesi, evden kan cenazesinin kendilerini ee dosta nasl rezil edeceini anlatr, kendisini tutamaz, illerini dkecek kadar kuvvetli bir tokat patlatr. yknn yeni sonunda Beyhan, annesinin yatana uzanm, ieridekilerin intiharn gereklemesi halinde nelerle uramak zorunda kalacaklarna ilikin konumalarn dinler. Btn konuulanlar alaya alaya dinler. Daha dramatik olan ikinci son ise kabataslak yle bir eydi: Beyhan muayenehanede intihar eder. Yine ayn yntemle, kendisini asarak. Kararl ve kendinden emin bir biimde yapar bunu. Yalnz, son anda cebinde Edibe Hanm'n notlarndan birisinin durduunu hatrlar. Bunun kendisinin son sz sanlacandan endie eder. Ama bu notu cebinden karp yrtp atacak gc yoktur. Notta o gn yaptklar bir tartmaya istinaden, "Alnganlk irkin bir davrantr," yazyordur. te, tam hangi sonu sesem, dallandrp budaklandrp ilesem diye dnrken telefonum ald. Arayan annemdi. Hafta sonu ziyaretime gelmi, bu sabah da dnmt. Anneleri bilirsiniz ite, yolculuunun iyi getiini haber vermek iin aram ve "Bil bakalm, vapurda kimi grdm?" diye soruyordu. lham perilerim, Beyhan'la kocasn vapurda annemin karsna karmt. Annem vapurun ok kalabalk olduunu, kendisinin de bir delikanlnn verdii yere ilitiini syledi. Oturduktan sonra bir bakm, karsnda Beyhan'n kocas oturuyor, Beyhan da yan banda ayakta dikiliyor. stanbul-Yalova arasndaki saatlik vapur yolculuu boyunca Beyhan'n kocas, "Biraz da sen otur," diye yerini karsna vermemi. Yolculuk bitip de vapurdan inerken annem, "Rahatsz msn, yol boyunca Beyhan'a yer vermeden oturdun?" diye sorunca, "Rahatsz deilim," demi Beyhan'n kocas, "Hem Beyhan byle eylere alnmaz."

"Anlayacan," dedi annem, "Beyhan hl kaderinin efendisi olamam. O hl senin yazdn gibi bakalarnn srarla mutsuz ettii bir ocuk." Annemin anlattklarndan sonra, yazarlk her ne kadar toplayclk olsa da, bire bir yazdm bir kiiyi, Beyhan' yazdklarmdan haberdar etmemin daha ahlkl olacan dndm. Aksi halde yknn dier kahramanlarndan ne farkm kalrd? Bunun zerine Beyhan' arayp onun yeni yazdm bir hikyemin kahraman olduunu, yazdklarm kendisine okutmak istediimi, kahraman fazlasyla kendisine benzetip buna alnp krlrsa hikyeyi yazlmam sayp kitaptan karabileceimi syledim. Hikyeyi verdii numaraya, apartmanlarnn alt dkknlarndan birisindeki emlaknn telefonuna faksladm. Hemen okuyup beni arad. "ok beendim," dedi. Onu intihar ettirmediime sevindi. "Ama biliyor musun?" dedi, "bir gn, hatta ykdeki o yaz, dalgn dalgn yrrken kocaman bir kamyonun altnda kalyordum. Yolun dier tarafndaki amcalar, teyzeler neden yolun ortasnda dikilip ylece durduumu, az kalsn ezileceimi sylediler bana. Oysa ben yolun tam ortasnda, a tutulmu tavan gibi kalakaldmn farknda bile deildim. Annenle karlatmz o vapur yolculuunda da yol boyunca ayakta dikildiimin farknda olmadm." yi kalpli Beyhan, "Btn bunlar belki yazarsn diye anlattm," dedi. Telefonu kapatrken doumgnmde hediye ettii kahverengi kadife filin hl durduunu ve kzmn en deerli oyuncaklarndan birisi olduunu syledim. ok sevindi. O da Edibe Hanm'n kendisine yazd notlar hl saklyor, ap ap okuyormu. PLAJDA

Plaj kalabalkt. Hem de ok kalabalk. ne atsanz yere dmez bir kalabalk m derler, ite yle. Asl, kalabal ok sever. Kocas yle istiyor diye yllarca tenha sahillerde yzd. Kocas kalabal sevmez, memleketin insansz kylarn avucunun ii gibi bilirdi. Asl btn tatillerini, kendilerine en yakn ailenin bir kilometre teden denize girdii kylarda geirdi. "Ah, nasl skld yavrucak," diyor teyzem. Asl, benim kuzenim. Bu yaz tenha sahiller mptels kocasn boayp, annesinin yazlna, eme'ye geldi. Yeni geldi. Daha dn. Boand iin zlme filan benzemiyor. Her yaz bir, bilemediniz iki gnlne geliyordu annesinin yazlna. Tenha sahiller mptels kocas tahamml edemiyordu evin nndeki kalabalk plaja. Plaj gremeyecek biimde bahede otursa, kalabaln uultusunun kendisini rahatsz ettiini sylyordu. Derken Asl'y peine takp, apar topar gidiyordu. "Asl ekekli bir bavul gibi kocasnn peinden gidiyordu." Teyzem byle diyordu. Ona kalrsa bir gn, "Ben gelmiyorum, sen git," dese i boanmaya kadar varmazd. Yine ona kalrsa bir gn, "im kylyor u tenha sahillerde, , drt gnden fazla dayanamyorum, sen kal, ben gidiyorum kalabala," dese yine kurtarrlard ii. Anneler byleydi, evlilii kurtarmann bir yolunu her zaman bulmulard. Ama Asl'nn kua; niversite mezunu, otuz yandaki gen kadnlar kua tahammlszd. Teyzem bir yandan bunlar syleyip bir yandan dnrken, tr tr kzartyordu brekleri. Tavadan aldn tabamza uzatyordu. Maal elini beline koyup mutfak tezghna dayand: "Yanl oynad Asl," dedi. Sonra da Asl'nn ya kokular arasndan mutfaa, yanmza szldn grp dudan srd: "Acaba beni duymu mudur?" Duymamt. Hem duysa ne olacakt? Anne kz arasndaki kavgalarn incir ekirdeini doldurduu nerede grlmt? Grlmemiti. Asl geldi, yanmza oturdu. Dier kuzenim Leyla'nn yandaki kzyla ilgilendi. Ben de Asl'y seyrettim ve dndm: Bir kere ocukluundan bu yana kaln caml, kaln ereveli gzlkleri vard. Asl burnunun ucunu grmyordu. Lazerle gzbebeine izik atlmaya balandnda gzlklerinden kurtulabilirdi. Ama o, bu tedaviden korkuyordu. Lens kullanabilirdi; bu defa da yabanc bir cismi gzne yerletirmek ona iren geldi. Gzlerim oyuluyor gibi dedi. Gzlerim batyor gibi dedi. Gzlerim akacak gibi dedi. Doktor Rafet Bey, "Bugnn akamnda alrsn," dedike o lensleri kartmas iin srar etti. Birlikte gitmitik, hatrlyorum. Kordonboyu'nda ocukluundan bu yana Asl'nn gz doktoruydu Rafet Bey. Sonunda Asl'y ikna etmekten vazgemi, "nat keiler takamaz," demiti. Asl kaln caml, kaln ereveli gzlklerine razyd. Peki, bunca yl tenha sahillerde tatilini geirmekten sklm da neden her defasnda kocasna tabi olmutu? Lens takmaya direnen bir kz kalabalk sahillerde yzmeye neden direnmemiti? Doruydu teyzemin syledikleri: "nsan kocasnn istediklerini de yapar, kendi istediklerini de. Yoksa evlilik tmarhaneden farksz olur. Hem evliliin akl yk dayaktan da iddetten de beterdir." Kuzenim Leyla da bizden km, buraya gelirken ne demiti: "Sen Asl'y bilmez misin, her eyin snrn zorlar." O yaz Asl'nn neden boandn, evliliini nasl kurtarabileceini konuacaktk. Tuhaf olan, Asl'nn, geldii gece ailenin btn kadnlar evin balkonunda oturmu ekirdek yerken, kocasndan ayrldn bize

akladnda alaya alaya, "Yllarca btn tatillerim tenha kylarda geti. O seviyor diye," demesiydi. Teyzem, annem ve bykannem "tenha sahiller" nedenine nasl inanabilirlerdi? Mantksz birok soruyla Asl'nn daha ok cann skmlard. Leyla ve ben artk teyzemin kucanda alamaktan konuamayan Asl'ya yardm elimizi uzatm, boanma nedeninin, "O seviyor diye," cmleciinin kalbinde gizli olduunu anlatmaya almtk. Ama en gzelini, Asl'nn niversitede felsefe blmnde retim grevlisi olmasna istinaden bykanne sylemiti: "Ben anlamadm. Bu felsefi bir neden herhalde." Ben beinci sigara breini yiyecekken, Asl annesinin bir ucunu bulup boanma mevzuuna gireceinden emin, "Hadi," demiti. "Bir an nce gidelim plaja." Biz plaj antalarmz srtlam, kapdan karken, "Eski gnlerinizdeki gibi," dedi teyzem. Sonra da aklna Asl'nn boanm olduu gelmi olmal ki alamaya balad. Gzyalarn Pokemonlu mutfak nlnn eteine sildi ve bize el sallad. Asl annesinin bu haline zld, ama plajn kalabalkl, uultusu ve neesi onu hemen avuttu. "Biliyor musunuz, ben geen yl da gelmemitim," dedi, elleri yeil havlu plaj elbisesinin ceplerinde. lk defa dikkatimi ekti, salar lise yllarndan bu yana deimemiti; siyah kkll ve katl. "Aslanba m diyorduk bu salara," dedim, sann ksa katlarndan birisini tutarak. "Olur mu, Farah Fawcette sayd Asl'nnkiler," dedi Leyla. Terliklerine kum girdii iin huysuzlanan kzn kucaklam, peimiz sra geliyordu. "Akolsun kzlar, bu Bjrk'n sa modeli." "Asl hl gazetelerden, dergilerden kestiin sa modelleriyle mi gidiyorsun kuafre?" "Tabii ki. Baka nasl anlatabilirim istediim modeli?" "Peki, yine bu sa modellerinin ortasna kendi fotoraflarndan birini yaptryor musun, fotomontaj yapyor musun?" Asl, plajn orta yerinde durup kahkahalarla glmeye balad. Kesik kahkahalar glme krizinin habercisiydi. Derken kahkahalarnn iddetinden iki bklm oldu. Asl'nn olur olmaz yerlerde yakaland glme krizleri mehurdu. Glmekten sorumu cevapsz brakan Asl sadece, "Evet, yapyorum," anlamnda ban sallamay baard. Glme krizi hafifleyince de ocukluundan bu yana kendi fotoraflaryla yapt fotomontajlarla, kimleri nasl arttn anlatmaya balad: Bir keresinde bunlar bulan kocasnn, sar, kzl, punk salarn ortasna yaptrlm Asl yzlerine nasl aknlkla baktn anlatt. Bu fotomontajlarn bir defasnda rencisine verdii Kant kitabnn arasnda kaldn, rencisinin byk altndan glmseyerek bunlar kendisine getirdiini, "Hocam, kimse grmesin diye zarfa koydum," demesini... ok gldk. Uzun zamandr bu kadar glmyorduk diyebilecek kadar ok... Dediim gibi plaj ok kalabalkt. ne atsanz yere dmez bir kalabalk m derler, ite yle. Gittim, bir plaj emsiyesi kiraladm, onun altna yerletik. Denize girilen iskelenin solunda, cankurtaran kulesinin sanda, soyunma kabinlerinin denize en yakn uundaydk. Biraz hepimizin zledii kadn sohbetlerine daldk: Sellit kremleri, karn dzletirici haplar, mucize bir jimnastik hareketi ada m, yok canm, kim dayanr o ikenceye, yeni ty dkc kremleri denediniz mi?jiletle hi alakas yok, yumuack yapyor her gn bir bardak havu suyu isen bir ayda muhteem bir bronzluun oluyor popo toparlayan ortlu bikinileri grdnz m? u kzn memeleri kesin silikon, baksana portakal gibi silikon memeler hep soukmu biliyor musunuz, snmyormu, hayr glme kimyasal olarak dndnde de doru rfleli satan nefret ediyorum ben de, ben de haydi denize sen git ben biraz gneleneceim ben de kumdan kale yapma cezasna arptrlm bulunmaktaym sen git Asl, bizden umut yok. "Gzlklerini ne yapacaksn, Asl?" "Unutmuuz, Asl eskiden nasl yzerdi, yzerken gzlklerini ne yapard?" "Biliyorsunuz, burnumun ucunu gremem. Yani gzlklerimi size verip iskeleye kadar gidecek olsam yzlerce kiiyi ezerim. Her zamanki gibi gzlm havluma sarp iskelenin merdivenlerinin kenarna brakacak, bir kr gibi yzeceim. Sonra iskelenin merdivenlerinin kenarndaki dubann krmzsna kilitlenip merdivenleri bulacam. Bu havlu neden fosfor sars sanyorsunuz? Asl kolay bulabilsin diye. Havlumun arasndaki gzlm taknca yeniden kaldm yerden balayacam. te, bu kadar kolay." "Biz bu kadar zor ve meakkatli olduunu unutmuuz, istersen seninle geleyim," dedim ben. Ama Asl glp gitti. eker pembesi bikinisi ok yakmt. Hafif dk poposu, dzgn bacaklar, bacaklarndaki ince atlaklar ok gzeldi. Bakldka kefedilen gzellikleri vard. Birazck kusur her zaman daha ekiciydi. Kusursuz gzellik bana gre tatszd. Asl kalabaln arasnda yryordu. Kocasndan ayrldna hi mi zlmyordu? skeleye kan, denize inen plastik merdivenin bana gelen, terliklerini karan, fosforlu havlusunu, havlusunun arasna gzln koyan Asl'y izliyordum. Onu zlediimi ve sevdiimi dndm. lkgenlik yllarmzn, ocukluumuzun bu plajda ne kadar elenceli getiini dndm. Ben de kalabal seviyorum, dedim. stelik ben Asl'dan daha beter asosyalimdir. Sylemeyi unuttum, Asl asosyaldir. Sk bir asosyal, kenarna iliecei, tanmad bir kalabal daha ok sever. Seyredilecek bir sr insan, kulak verilecek bir sr diyalog. likiye girmeden, bulunduun yerden, bir asosyalin en ok sevdii mevkiden. Bakn, bu tespiti yllar nce Asl'yla birlikte yapmtk. Byle tespitlerde

bulunma konusunda stmze yoktu. Bu tespitlere hi katlmayan ve sonunda kimya mhendisi olan Leyla'ya kalrsa, benim yazar, Asl'nn filozof olmas bu yzdendi. Asl, iskelenin merdivenlerinin son basamandan srt st suya atlad. Zaten hikye de bundan sonra balad. Asl denizden plaj seyrediyordu. Bunu gzlksz yapt iin grd eyler bir sr lekeden ibaretti. Renk renk lekeler. Hava biraz rzgrl, deniz dalgalyd. Dalp dalp kt Asl. eker pembesi poposu bir grnp bir kayboldu. Yzerken derin kulalar attn grdm. O srada Asl bizi, plaj, annesini ok zlediini dnyormu. Evlenip her eyden nasl koptuuna aryormu. Neden tatilimin bir ksmn her yl burada geirmedim diye hayflanyormu. Kocasndan ayrld iin zlyormu. Gznn nne hep, "Ayrlmak istiyorum," dediinde, kocasnn yatan zerine oturmu, kamburunu kartm, onu dinlerkenki hali geliyormu gznn nne. Sonra eyalar ayrrken, fotoraflar ne yapacan bilemezken, plaj havlularndan, yatak takmlarndan hangisini ona, hangisini kendisine brakacana karar veremezken, bundan sonra tek bana nasl olacak diye dnrken ok zlm. Ayrlma kararnn ardndan ok zld gnleri hatrlam, dalgalar yaran kulalar atarken. ok aldn ise, dubalara gelip de gvdesi ipe takldnda fark etmi. Geri dnerken, yllardr tatil yaptklar tenha sahillerde yzp almak isteyenleri durduran dubalarn, iplerin olmadn, yzen birisini hibir gcn "hop buraya kadar" deyip geri dndrmediini dnm. Rzgr, plajn uultusunu yklenip Asl'nn tuzlu suyla tkanan kulaklarnn dibine ym. Asl bu yzden srt st suya uzanm. Kulaklarnn uultusundan yzemiyormu. Kollarn gvdesinden ayrp, gzlerini kapayp, suyun yznde ylece hareketsiz kalm, dalgalarn geni kollarnda sallanm. "Hi konumay denedin mi, Asl?" diye sormu kendi kendine. Sordun mu kocana, "Neden hep senin sevdiklerin?" diye. Aptal, bir kere kendine, "Neyi istiyorsan onu yap," dedin mi? Ne biim filozofsun sen. Bitirmek, datmak, bozmak en kolay. imdi de annem gibi dnyorum: kararsz, korkak, gvensiz. Sonra kafasnn ok kartna karar vermi. Bana kalrsa bu yzden bolukta durup lekelerden ibaret plaja uzun uzun bakmt. Asl, solunda olduunu dnd iskeleye doru yzmeye balad. Ama solunda iskeleyi iaret eden dubann krmz lekesini gremiyordu. Yine de soluna doru yzd. Hayr, krmz dubadan eser yoktu. Yoruldu. En iyisi kyya kmak, dedi. Rotasn deitirdi. Gittike kydaki renklere, lekelere yaklayordu. Bu defa doru istikametteydi. Dalgalar sayesinde bir ileri bir geri gidiyordu. Yorulduu iin istemeden su yuttu. Midesi buland. Bu yzen iyice yavalad yzmesi. Nihayet ayaklar kuma dedi. Ayaklan kuma deer demez yrd. Yorulmutu. Hatta kyya vurmak iin gvdesini brakt dalgalara. Kyya kt. Neredeyse srnerek kt. "skele nerede?" dedi, yanbandaki geni bir lekeye. Bir adm daha yaklatnda bunun gbekli bir amca olduunu fark etti: "Ooo, iskele iki yz metre ileride..." Kalabala doru birka adm att. Burnunun ucundakileri, orta yal bir kadn, ok esmer bir gen kz, sarn bir olan, hatta sa omzu lekeli bir beyefendiyi iyice grerek yapt bunu. Yine de kk bir ocua arpmt: "Affedersin," dedi "gzlklerim yok. Bu yzden iyi gremiyorum." ocuun annesi arkasndan gereksizce sylendi. Ne yapmas gerektiini dnyordu Asl. Bu kalabalkta iskeleye nasl gidebilirdi? Kydan diye dnd. Ayak bileklerine kadar suya girdi ve yrmeye balad. Bu ne kadar zor bir eydi. Glgeleri, renkleri sollayarak yrmek, farknda olmadan insanlarn burunlarnn dibine girmek. Byle olmayacak dedi. Karar deitirdi. skeleye gidip gzln bulmaktansa kuzenlerimi bulmak en kolay, dedi. Bu kalabalkta biz nerede oturuyorduk? emsiye kiralamtk, dedi. emsiye kiralanan yere ok yakndk. emsiye kiralanan yer neredeydi? "urada bir tane var," dedi kahverengi bonesinin plastik ieklerini grebilecek kadar dibinde durduu bir teyze. Teyzenin ok uza iaret eden parma hayal gibiydi, gvdesinden kopmu gibiydi, teyzenin parma yok gibiydi. Yani Asl yle gryordu. Asl, gremedii parmann dorultusunda yrmeye balad. Ama bu olacak gibi deildi. Sonunda birisinden rica etti, kr bir kz gibi kendisine uzatlan eli kavrad ve emsiye kiralayan adam buldu. "Siz soyunma kabinlerinin nndeki emsiyecisiniz, deil mi?" "Evet," dedi adam. Ardndan da ekledi: "Grmyor musun?" "Evet, grmyorum," dedi Asl. "Grmediim iin sizden yardm istiyorum." Adam mnasebetsizin tekiydi: "Madem grmyorsun, ne iin var bu plajda?" "Gzlklerimle gryorum," dedi Asl gereksizce. Adam da gzlklerinin nerede olduunu sordu. Anlayacanz, diyalog sama sapan ve ok yorucu, uzayp gidiyordu.

Sonunda adam, "Binlerce insan var burada. Ben gnde iki yz tane emsiye kiralyorum, haberin var m senin? ocuklu iki kadn... Nereden bulurum ben ocuklu iki kadn?" Asl, hayal meyal adamn aknlkla ellerini iki yana atn grd. Ama adamn bandaki kenarlar dmlenmi mendili ok iyi grebiliyordu. Sonra adam onunla hi ilgilenmedi. stsz iki turist emsiyelerinin almad ikayetiyle gelmilerdi. Asl, kzlarn simsiyah gs ularn grebiliyordu. emsiyeci ona yardmc olamayacakt, anlamt. Kalabalk plajn ortasnda baknp duruyordu. Salar ve bikinisi oktan kurumutu. Her admn atta birilerine arpt korkusuyla, "Affedersiniz," diyordu. "Affedersiniz, affedersiniz, affedersiniz." Topraa dm bir krlang gibiydi. "Asl," dedim. Boynuma sarld. Saatlerdir bizi aradn syledi. Gzln uzattm. Takt. "Oh, dnya varm," dedi. Biraz su iti, srtst uzand. ok paniklemiti. ocukluunda byle durumlarda bir tek parmak ular titrerdi. Sadece parmak ular. Yllar sonra yeniden Asl'nn parmak ularnn titrediini gryordum. "Ben biraz uyuyacam," deyip uzand. emsiyeyi, glgesi Asl'nn zerinden eksik olmayacak ekilde ayarlayp durdum. Yarm saat-krk be dakika uyudu. Uyandnda kendine gelmi grnyordu. Bir yananda plaj havlusunun balkl deseni, ne zamandr uyuduunu hesaplad, kalabalk plaj seyre dald: "Tenha sahiller gibisi yokmu," dedi. Ertesi sabah ilk otobsle, tenha sahiller mptels kocasna dnd. DMTR'NN PAPAANI

Dimitri, Moldova'nn kck bir kynde, gzlerini kar tanelerinin savrulduu gkyzne dikmi, annesini bekliyordu. stanbul'a almaya giden annesini bir yl, sekiz gndr grmyordu. Dimitri, annesinin koynunda bymt. Annesi biricik olunu yanndan hi ayrmamt. Bu uzun ayrlk Dimitri iin ok kt olmutu. Evdekiler byle sylyordu: "Dimitri iin kt oldu," diyorlard. Be yandaki Dimitri'nin gecenin bir vakti uyanp, "Annemi isterim," tutturmalar bitmiti. Neredeyse alt ay sren anne krizleri evdekileri yle rktmt ki Dimitri'nin delirmesinden, bilincini kaybetmesinden korkmaya balamlard. Veteriner olan daysnn getirdii, gerektii zaman inekleri, danalar, atlar ve eekleri, yani hayvanlar uyutmaya yarayan ine bile ie yaramyordu. Dimitri'nin anne zlemi, kanna o uyutucu ilac dokundurtmayacak kadar byk ve glyd. Daysnn ilal ineyi getirdii ilk gn, ev halk Dimitri'nin sabaha kadar deliksiz bir uyku ekeceinden emindi. Gn dounca annesi gittiinden bu yana yz glmeyen Dimitri'yi oyalamak kolayd. , gecenin bir yars Dimitri'nin uyanp, daha dorusu korkun bir kbustan uyanmaya alr gibi barp alamasn, kendini yerlere atp debelenmesini, kolu baca kesiliyormucasna korkun lklar atp annesini sayklamasn, komularn bahe kapsnda birikip telalanmasn engellemekti. Dimitri, melek gibi uyumalyd. Days ilal ineyi Dimitri'nin kaba etine batrrken, "Anneni unutman iin," demiti. Zavall Dimitri, cierlerinden hasta inekler, kanserli atlar, yaral eekler gibi hemen uykuya dalmt. Kk tatl bir hayvanck gibi kollarn tutan bykannesi ve dedesinin kollarnda uykuya dalmt Dimitri. Days, ilal inenin etkisiyle kendinden geen Dimitri'yi yatana gtrrken alamt. Ne byk bir cezayd bu! A kalmamak, yaayabilmek, souktan donup lmemek iin annesinin stanbul'a para kazanmaya gittii kk ocuk, ok daha byk bir ykn altndayd. "Dayanamyorum, sabrm kalmad," kelimeleri boyundan bykt Dimitri'nin. Daha be yandayd ve sadece annesini ok zlediini syleyip sessizleiyor, gizlice alyordu. ektii acnn bykl, uykusunu blen o korkun krizlerde ortaya kyordu. ne, Dimitri'yi uyutmak iin yeterli olmamt. Ertesi gece days uyutucu ineyi yeeninin kolayca seilen damarna enjekte etti. Dimitri'nin yaad yle korkun bir acyd ki tatl uykusunu tuzla buz edip korkun lklarla ortaya dklyordu. stanbul'dan gelen bir mektup Dimitri'nin gece uyanmalarnn, bilinsizce alamalarnn nn kesti. Annesi ta stanbul'dan, Dimitri'nin korkun lklarn duyduunu, kendisinin de btn bir gece aladn yazyordu. Dimitri annesini zmemek iin bir daha geceleri uyanmad. Days annesine yazd mektuplarda, "imdi daha zor bir ey yayor," diyordu. "Sana olan dayanlmaz zlemini iinde tutmaya alyor. Henz be yanda ve sabahlar uyandnda avu ilerini kan iinde buluyoruz. Uyanp haykrmamak iin trnaklarn avularna batryor, vena..." Dimitri'nin annesi vena, ailesinden gelen mektuplar ikinci defa okuyamyordu. Gzyalar, mektubu lacivert, korkun bir mrekkep denizine eviriyordu.

Dimitri, annesinin gnderdii hediyelerle bile avunmuyordu. Sadece yakn arkada Aleksi'nin annesinin dnerken getirdii papaan onu ok heyecanlandrmt. Papaan, Aleksi'nin annesinin yannda alt ailenin hediyesi saylrd. Evin bykleri papaan hi sevmeyip Moldova'ya dnen yardmclarna vermeyi uygun bulmulard. Dimitri btn bir gn Aleksi'nin papaannn bandayd. Evde srekli papaan anlatyordu. Aleksi'nin papaann herkes grmeliydi. u papaan denilen ey ne harika bir hayvand. Sonunda annesinden bir papaan istemeye karar verdi. Her mektubunda, her telefon konumasnda bu isteini tekrarlad. "Benim de mutlaka bir papaanm olmal," dedi. Hatta bir defasnda, "Papaan almadan gelme," diye telefonu kapatt. Neredeyse artk kendisini brakp gittii iin annesine kzyor, onu deil, stanbul'dan gelecek papaan bekliyordu. Ev halk, "yi oldu," diyordu, "papaanla avundu." Sonunda annesinden bekledii haber geldi. Papaan almt ve Noel'de geliyordu. Annesinin dnecei gn gelip atmt. Days, annesini karlamaya gitmiti. Kar hzlanm, Dimitri heyecandan o gn hi dar kmamt. Gkyznde savrulan kar tanelerine bakarak dnyordu. Annesinin yzn unuttuunu sanp, koarak fotorafna bakyordu. Sonra tekrar gzn gkyzne dikiyor, "Yanl bir kadna sarlmaktan korkarm," deyip ev halkn gldryordu. Bykbabann bahe kapsna takt ngrak birisinin geldiini haber verdi. Dimitri'nin az sevinle ald. Days, elinde paketler ve st sarl bir kafesle kapda duruyordu. Yannda kimse yoktu. Cebinden kard mektubu uzatt. Bykanne ksa mektubu okudu: "Borlarmz deyecek, yeni traktr alacak paray gnderiyorum. Yol paramla Dimitri'ye papaan aldm." Mektubun bundan sonraki ksm Dimitri'ye hitaben yazlmt ve yleydi: "Papaann bir ad yok, Dimitri. Bizim dilimizi de bilmiyor. Trke iki kelime sylemesini biliyor: 'Merhaba amca.' Ben gelene kadar sen ona yeni kelimeler ret, olur mu?" ' Dimitri o irkin papaan bu kadar ok istedii iin piman oldu. Elinde olsa papaan stanbul'a gnderir, annesini getirtirdi. Kck ellerini ap bir eyler sylemeye alt: "Yine bekleyecek miyim?" dedi. Kocaman bir adam gibi yere ylrken, "Ama annemi ok zledim ben," diye mrldand. Birden kap ald ve annesi kocaman bir kahkaha atarak ieri girdi. Dimitri koarak annesine sarld ve ok alad. PARA

Yeni bir eve tanmtk. Yeni, byk ve gzel bir eve. Bu yzden ok heyecanlydk. Evin tadilat bitmeden tanmamz bu yzdendi. Duvar ktlarn skmek ve yeniden boya yapabilmek iin sadece bir usta tutabilmitik. Ucuz olduu iin lya adnda bir Rumen usta. Kap ve pencerelerin zmparalanp yeniden boyanmas iini kocamla birlikte yapabilirdik. Yapmaya da balamtk. Ev sahibemiz, "Aferin," demiti. "Elinden byle iler gelen genleri severim. stelik okumu genlerin; yazar bir kadnn ve akademisyen bir adamn elinden geliyorsa bu iler." Kadn tam seksen sekiz yandayd, en alt katta oturuyordu ve eve tandmz gnden bu yana yaklak drt gndr dairemize kyor, btn gn bizi seyredip anlatyordu: "Aslnda btn apartman bize aitti. Babam ok zengindi," diyordu. Bunu srekli tekrarlyordu: "Babam ok zengindi." Sonra babas her eyi satm ve btn paras bir anda yok olmutu. "Nasl yok olmu?" Bu soruyu, biz kap ve pencereleri zmparalarken o da belki bininci kez ayn hikyeyi anlatrken ben sormutum. ok merak etmitim. Ev sahibemizin anlattklarna baklrsa ok zenginlerdi. Saysz zenginlik hikyesi vard. Ne gibi derseniz: Szgelimi babas, evlenirlerken annesinin avucuna ekirdek ya da eker dker gibi bir avu irili ufakl muntazam ilenmi elmas vermi. Greta Garbo, stanbul'a geldiinde babas korkun bir para karlnda annesiyle birlikte onunla yemek yemi. dedii para o dnem Garbo'nun bir buuk film parasna eitmi. Bunu "Life" dergisinde Garbo'nun bir filmden ald astronomik rakama gre hesaplamlar. "Greta Garbo'yla ekilmi bir fotoraflar vard, ama paralarla, btn zenginliimizle birlikte o da kayboldu gitti," diyordu. "O fotoraf dursayd size gsterirdim. Gzel bir fotoraft. artc olan, annemin Greta Garbo'dan daha gzel ve alml grnmesiydi. Babam hep yle olduunu sylerdi." Zenginlik hikyeleri byle srp gidiyordu. Biliyor muyduk, ev sahibemiz ocukken geceleri yor diye babas ona nefis tilki krklerinden bir yorgan yaptrmt: "yle bykt ki bu yorgan, yatamn kenarlarndan sarkar, sarkar, sarkard."

Btn hikyelerini elenerek dinliyorduk. Anlalan babas, aileden gelen ve kendisinin ibilir sanayiciliiyle byyen zenginliini tuhaf biimde kullanyordu. Bitmeyecek kadar byk bir paras olmalyd ki babas her eyi alyor, aklna ne gelirse yapyordu. Zaten ev sahibemiz de, "Bize bakan birisi parann mutlulukla satn alnabileceine inanrd," diyordu. Babasnn btn zenginliiyle dleri satn almas ne kadar gerekd ve hayal gibi grnyorsa, bir gn bu apartmann iki dairesi hari her eyini annesinin mcevherleri ve szn ettii krk yorgan dahil satp onlara btn parann yok olduunu sylemesi de o kadar tuhaft. Kocasnn her zaman parasyla srprizler yapmasna alk olan annesi, Bebek'teki nefis kkten kp bu apartman dairesine geldiklerinde her eyin aka olduunu dnyormu. Ama babas ciddi ciddi, "Artk bu evde yaayacaz, en alt katn kirasyla geineceiz," demi. Bir sre btn bunlarn aka olduunu dnerek yaamlar. Annesi her sabah uyanp ekmeceleri ekip bakyormu. Bunu prlanta ve elmaslarla dolu bir ekmece grebilmek umuduyla yaptn sylyormu. Kocasnn srprizinin bu olduuna kendisini yle inandrm ki her gn ekmeceleri kontrol etme hali be yl devam etmi ve sonunda delirmi. "Ben ok zenginim," diye baran annesini akl hastanesine kapatmlar. "Gzlerindeki o deli baklar, bileindeki deli kuvveti," diye anlatyordu ev sahibemiz. "Annem delirdikten sonra zaptedilmez bir yaratk olmutu. Tek are akl hastanesiydi." Kendisi de birka yl sonra babasyla birlikte en alt kata tanm. Manzaral ve daha geni olduu iin kiras yksek olan bu daireyi yllardr kiraya veriyorlarm. Bu evin kirasyla hukuk okumu. O avukat olmu; babas uykusunda, annesi akl hastanesinde lm. "Ben anlatmasam bu hikyeleri bakalarndan duyardnz. O yllarn gazetelerini bulsanz, ailemizin korkun hikyesini tefrika tefrika okursunuz," diyerek bize anlattklarnn deerini bilmemizi tlyordu. Parasn bir gnde kaybeden bir zenginin kz olmak o yllarda kt bir hretmi. Bu yzden yllarca brosuna tek bir dosya gelmemi. Her neyse, artk her ey gemiti. En azndan o byle sylyordu: "Artk her ey geti, bitti," diyordu. Ev sahibemizi dinlemeyi seviyordum. Kocamsa nc gnden sonra sklmt. Yal kadnn Allah'n her gn bize kp oturacandan, hep anlatacandan korkuyordu. Bense sadece tek bir eye tahamml edemiyordum: Ev sahibemizin kirli, uzun ayak trnaklarna. Hep bakmamaya alyor ama gryordum: Kopuk tokyodan uzanan atlak ve ikin ayan kirli, uzun trnaklarn. Bir keresinde, belki ayak trnaklarna irenerek baktm fark edip aklamt: "Eilip kesemiyorum ayak trnaklarn. Onlar irenmeden kesebilecek tek bir yaknm bile yok. Kapcnn kars bir kere kesti. Sonra da ne kadar para verirsen ver, iim almyor, dedi. Berberler de ok pahal. Sadece trnak kestirmek iin ok pahal." Utandm. Ev sahibemizin kirli uzun ayak trnaklarna irenerek bakmaktan dolay utandm. Bir daha onun kirli ve uzun ayak trnaklaryla karlamaktan irenmemek iin kendimi terbiye ettim. Rumen ustamz lya, ev sahibemizin anlatt para ve zenginlik hikyelerini dinleye dinleye Trke'sini ilerletmiti. Tek derdi duvarlarn fazlaca dklmesiydi. Bazen duvarn svalar, skmeye alt duvar ktlaryla birlikte patr patr dklyordu. Duvarn zayf yerlerine yeniden sva yapmak art gibiydi. lya bize sormadan her eyin zmn buluyordu. Ev sahibemiz gelip btn gn, "Babam eskiden ok zengindi," diye balayan hikyelerini anlatmasa, lya memleketini, ocuklarn anlatacakt. ki kelimelik Trke'siyle bunu yapmaya niyetli grnyordu. Ama ev sahibemiz kimseye sz brakmyordu. "Peki, hi dnmediniz mi," diyordum ben, "Babanzn bu kadar paras ne oldu?" "Dndk," diyordu ev sahibemiz, "Dndk. ok dndk." Ama neler dndklerini fazla anlatmyordu. Bir elini sallayp azn yamultarak geitiriyordu bu sorumuzu. Zenginlik hikyelerini hatrlamak daha elenceliydi. "Hikyelerini sana kar rvet gibi kullanyor," diyordu kocam." Bir bardak aya babamn Roma tatilinde bize neler yaattn anlatrm. 'Kahven var m?' Bir fincan kahveye drt yandayken provasn bizzat madam Channel'in yapt incili tuvaletimin nasl dikildiinin hikyesini." "Dikkatli ol," diyordu kocam, "Belki anlattklarnn hepsi yalan." "Ben de dnyor yle," diyordu lya. "ok para nasl kaybedilmez bir gnde." Dzeltiyorduk lya'y: "O kadar ok para bir gnde nasl kaybedilir?" Sonra yal kadn geliyor ve aklmzdan geenleri okur gibi phelerimizi gideren hikyeler anlatyor, aklamalar yapyordu: "Siz yazarlarn uydurduu eydir hikye," diyordu. "Hayat gerektir. Ama yaznca yalan olur," diyordu. "Belki siz inanmyorsunuz ama btn paramz bir anda hayal gibi utu gitti," diyordu. Kocam, "Hayal gibi," diye tekrarladnda, "Varl gerekti, yokluu hayal gibi oldu," diyordu yal kadn. Ben babasnn her eyi sattktan sonra ne yaptn merak ediyordum: Ortadan kaybolmu muydu, dmanlar var myd? "Bunalm," diyordu evsahibesi. Annesiyle birlikte gittikleri psikolog babas iin bu aklamay yapmt: Herkesten kaacak, evresine zarar verecek, tuhaf eyler yapacak.

"Belki baz kt adamlara borcu vard," diyordu evsahibi. Sonra yllardr annesiyle birlikte akllarndan geen pheleri sralayp duruyordu: "Paralar denize atm olabilirdi. Yakm, hatta yoldan geen birisine vermi ya da ykl bir bor demi, flas filan etmemiti ama, bunu biliyorduk." "Babanz paray harcarken de kaybederken de bir lgnm," diyordum ben. lgnlk byle tuhaf bir hikye iin doru tanmd. Ev sahibemiz de bunu kabul ediyordu. Sanrm tadilatn beinci gnnde yal kadn yine gelmi, para ve zenginlikle ssl hikyelerini anlatyordu. Artk ben de sklmtm. stelik yal kadn, "Bunu yazabilirsin," deyip ilgimi ekmeye alyordu ki, bir yazar olarak yllarca, "Al sana bir hikye," diyenlere hep sinirlenmitim. "Al sana hikye, al sana kocaman bir roman konusu, bak bunu yazabilirsin," diyenler yazy kolay gryorlard. Masann bana oturtsanz, kendi hikyelerini brakn, nerede doup ne okuduklarna ilikin sradan biyografilerini zor yazarlard. Ama bylelerine gre hayatta her ey yazlabilirdi. Yaz en kolay iti. Hatta yaz da i miydi? "Ben yazlamayacak eylerin peindeyim," dedim. Bunu yal kadnn anlayamayacan, hatta duymazdan geleceini dnerek sylemitim. "Bazs yalanlarn anlatarak birilerinin kafasn iirir, bazs yalanlarn yazarak elenir.." "Birincisi, hayatta yazlamayacak ey yoktur, kkhanm," dedi yal kadn. Sonra ayaa kalkt ve surat ask, sylenir gibi konutu: "Artk benden skldnz. stelik benim yalan hikyeler anlatan bir deli olduumu dnyorsunuz." Yaptm kabala zldm. "Beni yanl anlamayn," diye balayan bir cmle kurmaya altm. Salonun pencerelerini boyayan kocam da gelmi, yal kadnn krlan kalbini onarmaya alyorduk. Btn gayretimizle bunu yapmaya alyorduk ki, ieriden lya'nn aknlk dolu sesini duyduk: "Patron, patron, bak bu duvarda ne var!" lya, svas dklen duvar biraz daha kazmak istediinde, svalarla birlikte ayaklarnn dibine onlarca deste para dklmt ve dklmeye devam ediyordu. Baz desteler imentodan talam, bazlar hl tek tek ve gcr gcrd. Duvarn ii tedavlden oktan kalkm paralarla doluydu. "Babamn paralar," diye lk att ev sahibesi. Odann kysnda ayak bileklerine kadar gelen paralara doru uarken bunu bin kere tekrar etmi olabilirdi: "Babamn paralar, babamn paralar, babamn paralan." Paralar sevip, okayp, koklayarak alyordu. Yere salan paralar kucaklayp gsne bastrrken heyecandan soluu kesilmi gibi hrldamaya balad. lya, boya kutularnn yan banda duran matarasn ap kadnn azna dayad, ona biraz su iirdi. Ben de kocamn getirdii kolonyayla, "Babamn paralan, babamn paralar," diye sayklayp duran ev sahibemizin bileklerini ovalyordum. Bir ara heyecandan baylr gibi oldu. Onu odann kesindeki para tepeciinin zerinden indirip bir sandalyeye oturttuk. oku atlatm, alyordu: "Demek paralar buraya saklam. Bu duvarn boluuna." Yz heyecandan sarard, yanaklarndaki et benleri iyice belirginleti: "Acaba bizi neden sonsuz gibi grnen bu zenginlikten yoksullua srkledi. Babam byle bir eyi niye yapt?" Gl bir kadnd. Kolayca kendine geldi: "Anlald, bundan sonra lene kadar bunu dneceim." Kalkt, ayaklarn sryerek, yatmayan heyecanndan olsa. gerek biraz sendeleyerek odadan kt: "Bu paralar atabilirsiniz. Hepimiz artk onlarn ie yaramayacan biliyoruz. Yine de onlar bulduumuza sevindim. Bu, anlattklarmn deli samas ya da hayal olmadna inanmanz salamtr." Ev sahibemin boynuna sarldm. Ne kadar mahcuptum ve ne kadar utanyordum. Ama o, bana yaknlk gstermedi. Kzgnlnn getiine dair bir iaret de vermedi. Gitmeye kararl admlaryla kapya doru yrd: "Aln size bir hikye, kkhanm. Bunu yazarsnz artk: Duvardaki hazine mi dersiniz, duvardaki paralar m dersiniz, kayp zenginlik mi dersiniz... Babamn paralar imdi tek bir ie yarad, kznn yalanc olmadn kantlad." Alaya alaya giderken sylenmeye devam ediyordu: "Aln size bir hikye. Ltfen, bunu yazn. Babamn zenginliinin, parasnn yalan olmadn yazn!" FLD SARISI

Samiye, salarn fildii sarsna boyatmak istiyordu. "Fildii sars," demiti, sa rengini pek bir beendii Devlet Hanm. Hatta boyann numarasn, markasn da vermiti. Sann rengini nasl ap, boyay nasl yapacan uzun uzun anlatmt. Sonra Samiye'nin bu ii beceremeyeceini dnp, "Gel bir gn bana, ben boyayveririm," demiti. Ama Samiye ak kumral salarn fildii sarsna boyatmakta kararszd. Olunu dourduunda salar kaln bantlarla toplamak modayd. O da kendisine sary yaktrr, sar bir earb katlar, salarn toplard. O bantlar ocuklarla gezmekten eve gelene kadar salarndan kayar derdi. Kzyla olunun arasnda be ya vard. Olu doduunda kznn bebeklik pusetini paraya skp satmlard. Bir yana gelen olunu kucanda tard. Eteinde kz, kucanda olu arya inmek, ounluk arda oturanlara gezmeye gitmek ok zordu. Samiye sar sa bantlarnn, sar earplarnn teker teker salarnn arasndan kayp gittii, ocuk tamaktan bitap dt scak yaz gnlerini hatrlayp skld. Devlet Hanm'n, "Kuafr Ali'de fildii sars bir peruk var. Git, bir gn kafanda tarasn o peruu. Beenirsen boyarz san," nerisiyle kendine geldi. ocuklarn okuldan geli saatinde btn kadnlar kalktlar. Akama yemei olmayanlar, "Bana bir yemek syle..." diye kap aznda birbirlerine yakardlar. Samiye de herkesin yaptn yapmak istedi." "Akama ne piirsem?" diye sordu. Kimseden cevap alamad. Samiye'nin ne muhabbeti dinlenir, ne sorusu cevaplanrd. Kt, sevilmeyen bir kadn deildi oysa. Misafirlie gidip gelen, terliklerini antasnda tayan, o sahil kasabasndaki btn kadnlar gibiydi. Ama dikkate alnmyordu. Samiye bunun nedenini hi dnmemiti. Dnecek baka eyler vard: Evin temizlii, kocasnn tleri, iki ocuun hazrlanp okula gnderilmesi, biten patates soan, bugn ne piirsem, yarn ne piirsem... Sadece bir gn, hi hayal kurmadn dnd. Sonra ev gezmelerinden dnerken, pazardan dnerken, ardan dnerken, kasabann biraz dna den evlerine kadar yrrken aklndan geirdiklerinin hayal olduunu fark etti. Peki, olabilecek eyleri dnmek hayal olabilir miydi? "Hayalin ne olduunu bile unutmuum," dedi. Mutlu mu mutsuz mu olduunu bile bilmiyordu. ocuklarn bytt iin artk yorgun deildi. leden sonralar uyuyordu. Bazen kocasnn kzaca eyleri aklndan geirip tedirgin oluyordu. le uykusunun defteri duruluyordu o zaman. Pencereden, perdenin arkasndan, yoldan tek tk geenleri, aalan, dallar, dallara konan kular, miskin miskin yryen kedileri seyrediyordu. Ama hibir zaman neden dikkate alnmadn dnmyordu. Akam, ocuklar yemekte, uzun uzun okullarn kapanmasna ne kadar kaldnn hesabn yaptlar. Havalar yemei bahede yiyecek kadar snm, ocuklar okula gidip gelmekten bkmt. ocuklarna hi ders altrmamt. Oysa bugn kadn arkadalar bundan dert yanyorlard: Matematik, Trke ne kadar arlamt. Ortaokul mezunu olanlar yetiemiyordu. Samiye orta ikiden terkti. Daha ocuklarnn kitaplarnn kapan amamt. kisi de alkand, derslerini kendileri yaparlard. Babalarnn yardmn bile istemezlerdi. Babalar, sadece okul aldnda defterlerini, kitaplarn kaplard. Cimrinin tekiydi babalar. Bir kap kadyla drt kitap ya da defter kaplamasn becerirdi. Bu yzden minicik minicik paylarla kaplard kitaplar defterleri. Smestr gelmeden atverirdi bu paylar. Samiye ayn kap kdn kullanarak tekrar tekrar kaplamaya alrd kitaplar, defterleri. Byle eyler iin alard ocuklar. Kocasndan yle korkuyordu ki bir deste kap kd alp, defterleri kitaplar drt parmak payla kaplamaya korkard. Samiye ayn zamanda korkak bir kadnd. Samiye kendisi hakknda btn kt eyleri dnd. Ceza olarak bulak suyunu kaynattka kaynatt, ellerini halad. Kocas mutfan kapsndan ban uzatt: "ay nerede kald?" Samiye de, "Bak ne diyeceim," deyip, salarn fildii sarsna boyatacan syledi. "Bana ne be!" dedi kocas. . Samiye ay suyunu koydu, bula bitirdi. Kocas balkonda ezlonga uzanm, gazete okuyordu. Samiye aylar getirdi. O ezlonga hi uzanmadn dnd. Akamlar kocasnn kendisiyle pek fazla konumadn, kendisinin hanmelinin kokusuyla, glgelerle, komu balkonlaryla oyalandn dnd. "ikayeti deilim," dedi iinden. Ama herkesle, ou zaman ocuklaryla bile yabanc olduunu dnd. Kocas birdenbire, "San ban boyatacana, git u dilerini hallettir," diye kt. "Azn kokuyordu geen gn." "Bugn kokuyor muydu?" diye sordu Samiye. "Yok," dedi kocas. Rahatlad Samiye. Yoksa boya tarifini veren Devlet Hanm'a ayp olurdu. Dip dibe oturmulard misafirlikte. "Devlet Hanm beni seviyor," diye dnd. Samiye uyuyana kadar ok ey dnd. Ertesi gn diiye gitmeden evvel Kuafr Ali'ye urad. Sar peruu deneyip deneyemeyeceini sordu. Kuafr Ali gzlerini mizanpili yapt Nuran Hanm'n kafasndan ayrmayp, "yle herkese denettirmiyoruz yenge," dedi.

Salondaki boya kokusu Samiye'nin boazn yakt. Manikrc kz pedikr yapt tombul ayaklardan kafasn kaldrd, kapda duran Samiye'yi szd. raktan bir soda isteyen Nuran Hanm, "Ayol, kadn peruu alp gitmeyecek ya, kafasna ilitireceksin ite," diye sylendi. "Yok olmaz," dedi kuafr Ali. Samiye, "Oldu o zaman," deyip dar kt. Oysa daha nce bu kuafre gelmi, kt bir ey olmamt. Devlet Hanm'a urayp, "Yarn sam boyar msn?" demeye karar verdi. Peruu takamamt ama fildii sarsnda karar klmt. Devlet Hanm, fildii sars salarn kapatan plastik bir boneyle at kapy. Evden kavrulmakta olan soan kokusu tat. "Syle canm," dedi Devlet Hanm. Sanki dn uzun uzun boya tarifini veren o deilmi gibi, eli belinde, kapda dikiliyordu. Samiye istediini syledi. Devlet Hanm, "imdi sekiz kiilik yemek hazrlyorum, misafirim geliyor. Yarn ne halde olurum, bilemem. Sen en iyisi ya sylediim gibi yap ya da berbere git," dedi. Kapy kapatrken de hep bembeyaz duran dilerini gstererek gld. Samiye bylece diiye gideceini hatrlad. Evden ne iin ktn unutmutu. ok zlnce byle oluyordu. Her eyi kartryor, unutuyordu. Gidecei diinin babas kocasnn arkadayd. "Baheden iek gtr," demiti kocas. Samiye iei de unutmutu. Tekrar eve dnd. Baheden leylak ve gl toplad, mutfak ekmecesinde saklad kurdelelerle balad. Diiye vardnda soluk soluayd. Terlemi, yanaklar ocuk gibi kzarmt. "Nazmi Bey'in kars m?" dedi dii kz. Ban kaldrmadan sordu bunu. Samiye'nin getirdii ieklere teekkr bile etmeden, kurdelesini bile zmeden, susuz vazoya atverdi. Dii koltuunda oturan Samiye, getirdii glleri, leylaklar telatan koklayamadna piman oldu. Dii rk dii ekeceini syledi. Sonra da kerpetenini ald ve die aslmaya balad. Bir el Samiye'nin diini deil de cann skmeye alyordu sanki. "Allah'n cezas," diye sylenmeye balad dii kz. Samiye atlak parmak ularn dii koltuunun kolaklarna kenetledi. Dii kz bir eliyle Samiye'nin boazn skyordu. Samiye fildii sars salar olmadan leceini sand. rk di uzun bir ekitirmeden sonra kerpetenin ucunda grnd. Dii kz beyaz nlnn yakasna srayan kana irenerek bakt, "Batt stm bam," dedi. Samiye lavaboya az dolusu kan tkrrken, dii kk morfin ieciini fark etti. "Ben uyuturmay unuttum seni," diye hayretle sylendi, acemiliine gld. Ar kesicilerle dolu bir reete yazarken, "yi dayandn," dedi Samiye'ye. yi niyetli, sessiz, sakin, yumuak Samiye, "Olur byle eyler," demek istedi. Ama bunu syleyemeyecek, azn aamayacak kadar ok can yanyordu. lk defa kederli i sesini duydu: "Zavall Samiye," diyordu kederli i sesi. Ardndan diiyi duydu: "Hadi, artk kalk koltuktan, srada bir hastam daha var." Samiye acdan gzleri kararrken, az dolusu kan tkrd lavaboda ince yollar izen gzyalarn fark edemedi. Sadece fildii sars salaryla herkesin kendisini ok sevecei gn hayal etti. HOROZ NUR'YLE KARILAMA

Avedis tak otuz drt yana kadar yaad ehre yllardan sonra ilk defa geliyordu. Aradan geen yllarn hesabn uakta olunun yardmyla yapmaya alt. Hesaba parmaklar yetimedi. imdi yetmi yandayd ve otuz alt yldr Malatya'y grmemiti. Uak, geceyars Malatya'ya vard. Kars Meryem Hanm ve bu geziyi planlayan oluyla gelini, uan merdivenlerinden inip yolcu salonuna doru yrmeye baladlar. Biilmi im kokusu burunlarnn dibine kadar geldi: "Hep byledir burann havas," dedi Avedis tak. "Taze, gzel, hafif kr havas." Hzl hzl yryordu Avedis tak. Her zamanki gibi hzl hzl. Meryem Hanm'n dedii gibi; taz gibi koarak. Ama bu defa ok mutlu, ok neeli, ok heyecanl yryordu. Siz de grseniz, bej rengi montlu, mavi gmlekli, muntazam tl pantolonlu, orta boylu, salar krlam, aln alm, ya itibariyle kamburu km, gzlerinin ii glen bu beyefendinin ok mutlu olduuna kanaat getirirdiniz. Avedis tak bu mutluluk ve heyecanla, havaalannn ehrin hangi tarafnda kaldn tarife koyuldu. Kck bir salona geip bavullarn beklemeye baladlar. Havaalannn komik bir bavul bankosu vard. Btn havaalanlarnda grmeye alk olduklar trden halka eklinde deil, dz bir izgi halindeydi bu banko. Uaktan boaltlan, st ak arabalara yklenen bavullar, koliler, bu komik, dz bankonun bana yld. Bavullar, st ak, birbirine bal arabaya ykleyen de, arabay kullanan da ayn kiiydi ve imdi bavullar dz bankonun giriine tek tek brakyordu. Bavullarn alp otobse bindiler: "Otuz kilometre," dedi Avedis tak. "Buradan ehir tam otuz kilometre." Sonra cam kenarna geip, karanlkta kalan geni dzlkleri seyre koyuldu. bek bek klar, ksz tarlalar, yldzl gkyzn seyretti ve anlatt Avedis tak:

"ok bereketlidir bu topraklar. Dalarn ortasnda bereketli bir ova. evresi dalk, talk topraklardr. Ama bu ova ok bereketlidir. Yarn topra avuladnzda anlayacaksnz ne kadar bereketli olduunu." Son szn sylerken, her zamanki gibi baparman ve baparmayla birlikte ban sallam, gzlerini bir noktada sabitlemiti. Yannda oturan olu sessizce dinliyordu babasn. ocukluundan bu yana, babasndan Malatya'y, babasnn ocukluunun getii Aa ehri, yani Eski Malatya'y dinliyordu: Sular, bereketli topraklar, deirmenler, minareler, o minarelerden atlan kediler, karpuz atlatacak kadar souk sulara ivileme dalmalar, baldr kalnlnda ylanlar, mimi* kokulu rzgrlar, geni sofralar, gller, gzel Amerikan arabalar, elenceli ar sohbetler, btn aile bir arada, herkesin birbirini tanyp bildii bir ehir. En gzeli Avedis tak'n ocukluk anlaryd. Ta, topra, kular, bcekleri ok seven doann verdii bu gzelliklerle ocukluunu ssleyen babasnn anlar, olunu her zaman etkilemiti. Kendisini kular, bcekleri ok iyi tanyan babasna benzetiyordu: "Yarn," dedi Avedis tak, "Aa ehre gidelim. Ben program yaptm," dedi, sesinin tekdzeliini bozmadan ve hibir vurgu yapmadan: "nce ehri gezeceiz, sonra Aa ehre gideceiz. Kernik'de de yemek yiyeceiz." Sonra ban tekrar karanlk dzlklere evirdi. Tand, setii bir yer olursa, gzn otobsn penceresinden izledii ehirden ayrmayp anlatyordu. ehre girdiler. ofre tembihlemelerine, ehrin tek be yldzl oteli Altn Kays'ya gideceklerini sylemelerine ramen, otobs oteli gemiti. Avedis tak'n sadece bir kez o da askerlik ilemleri iin Malatya'ya gelen dikkatli olu oteli getiklerini fark etti. ofr uyard. Otobs durdu, indiler. Olu gzlerini ksp etrafa bakt: "Otel urada kald," dedi. "Getik tabii," dedi Avedis tak. "Hrant bana sylemiti, Smerbank'n o bo arazileri doldu, bir de be yldzl otel yaptlar, demiti. te buralar o araziler. Otel de senin sylediin yerde olmal." Baba oul bir zplayta yksek kaldrma ktlar. Meryem Hanm ve gelini kaldrmn aasnda kalmlard. Gelini, kaynvalidesinin kolundan tutup kaldrma kmasna yardm etmek istedi. Ama kaynvalide dengesini kaybedip srt st yola dt. Otobs korkun bir grltyle yeni hareket etmiti. Meryem tak, kendisini tutmak isterken gelininin savrulup otobsn insan boyundaki tekerleklerinin altna girdiini dnp korktu. kr, gelini yan bana, popo st hoop diye dmt. Olu ayaa kalkp stn bana silkeleyen annesine elini uzatt, onu kaldrma ekti: "Artk kvrlmyor; ne bacaklarm ne kollarm," dedi kemik erimesinden ikayeti olan Meryem Hanm. Karanlk, geni bulvarda sessizce yrdler. Tek bir renkte o da krmz takl kalm trafik klarndan karya getiler. Saa dndklerinde otel karlarndayd. Odalarna karlarken yarn sabah kata buluacaklarn kararlatrdlar: Saat yedide. *** Avedis tak kendisinden, neler hissettiinden konuabilen bir adam deildi. Bir peygamber kadar iyi, bir ocuk kadar saf olduunu dnrd onu sevenler. Sinirlenmez, sesini ykseltmezdi. Aksi bir adam hi deildi. Konutuu pek anlalmazd. Acele acele konuurdu. Gelini, sekiz yldan sonra, kaynpederinin ne dediini anlar, bir kere sylediini, "Efendim, Avedis Baba," ricasyla tekrarlatmaz olmutu. Gelini hi dili dolanmadan ona "Baba" diye hitap edivermiti. nsann hayatta kendi anne babasndan baka birisine ayn ekilde hitap etmesi zor bir eydi. Avedis Baba iyiliiyle her eyi hak ediyordu. Gzel ve marifetli karsyla, hayrl evlatlar bu iyiliin hakkyd. Heyecanl ve mutlu Avedis tak, kar dalara bakp yine anlatmaya koyuldu: "Beydalarnn kavuunda kyler, mee ormanlar vardr. Ama yolu izi yoktur o dalarn. Kesilen meeler binbir glkle indirilirdi ehre. Kar eksik olmazd tepesinden." Kays ve dut kurusu yediler kahvaltda. Gelini, erik pestillerine ocuk gibi sevindi. Cevizleri doldurup iine sard. Hava gzeldi. Otelden kp geni bulvarda yrdler. Geni bahe iinde tek katl, terk edilmi bir evin nnde durdular. "Byle sra sra evler vard," dedi Avevis tak. Sonra bahedeki aalar saymaya koyuldu: Dut, kays, ceviz, hlamur. Bel hizasna kadar ot brmt baheyi. Evin kaplar, pencereleri sk skya kapatlm, stne eri br kalaslar aklmt. Evin darack glgeli balkonunda bir sedir, amur tutmu minderleriyle ylece duruyordu. Avedis tak'n gelini byle terk edilmi evler grdnde, o evin canl, yaad, misafirlerini arlad gnlerini hayal ederdi. Sradan, ocuka hayaller. Bu kz hibir eyi olduu gibi dnmezdi. nce ehir merkezine gitmek iin otobse binmek istediler. Biletleri yoktu ama. stelik bu bulvardan geen otobslerin nereye gittiini bilmiyorlard. Bunun zerine taksiye binmeye karar verdiler. Bu defa da taksi bulamadlar. "u adama soralm," dedi Avedis tak. Bu neriyi yaparken yine baparman kaldrp ayn hzla indirmiti. Kamburunu kararak, admlarn bann ok daha tesine atp kamburu pei sra geliyormu gibi hzl hzl yrd. Meryem tak kocasnn arkasndan gld:

"Her horoz kendi plnde termi." Hepsi arkasndan gltler. Avedis tak bulvardan gelen otobslerin nereye gittiini, taksi durann nerede olduunu renmiti. Taksi dura hemen arkalarndayd. Kardan, kucandaki iekli kaln dosyadan dershaneye gittii anlalan gen bir kz geliyordu. Kz cep telefonunu drd. Cep telefonu bir oyuncak gibi dald. Gen kz dizlerini hafife yana krarak bkld, bir eliyle yzne dklen salarn toplad, ama bu defa cep telefonunun yere salan paralarn toplayacak bota eli kalmamt. Avedis tak btn paralar toplayp kza uzatt: "Bozulmamtr, bunlara bir ey olmuyor," dedi. Glerek, neeli ve mutlu bir ses tonuyla syledi bunu. Avedis tak cep telefonu kullanmyor, yetmi yanda olmasna ramen hl alyor, iine otobsle gidip geliyordu. Genlik yllarnda btn arabalardan merakn almt. Malatya'da yaadklar yllarda oto tamircilii yapmt. stanbul'a gtklerinde Buhar Kondenstop malat'n kurmutu. Yaknlar, hrsl olsa ve yufka yrekli olmasa, yaratt markann kocaman bir holding kuracak kadar nemli olduunu sylyorlard. Avedis tak ise hayatndan memnundu. Yllar nce sadece bir gznde katarakt oluup, otobslerin nereye gittiklerini, nereden geldiklerini okuyamaz, kartrr olduunda, yanllkla stanbul'un bir ucundan bir ucuna gider olmutu. Hatta bir k gecesi yine yanllkla, birbirine karp okunamayan yazlar, duyulamayan, anlalamayan cevaplar yznden, 4. Levent Sanayi Sitesi nnden 1. Levent'e gitmek zere bindii otobs kpry gemi, onu Kavack giriinde brakmt. Avedis tak yapt bu tr yanllklardan hi yaknmaz, bunlar bile yznde gzlerinde bir glmsemeyle anlatrd. Bindikleri. taksi ehir merkezine doru yol alrken, Meryem Hanm'la birlikte yeillenen geni caddelere, kimi hi deimeden kalan, kiminin yerinde apayr bir ey ykselen yaplara, yerinde yeller esen tandk hanlara baktlar. Meydanda indiler, ehirde dolamaya baladlar. ok kalabalkt. Avedis tak en nden gidiyordu. En nden ve hzl hzl. smet nn'nn heykelinin bulunduu meydana ktlar. "Hayret yahu, hi deimemi," dedi Avedis tak. ehrin daha da yeillendiini syledi sonra. "Biz gittikten sonra dikmiler bu aalar," dedi. "Baksana, her biri otuz yllk narlar, kestaneler." Sonra ehrin altnda kaynayan bir nehirden sz etti: "Nehir geer Malatya'nn altndan. Bir kar topra eele, buz gibi bir su patlar." Hkmet konann tam nnde durdular. Binann nndeki demirleri gsterdi Avedis tak: "Ben kaynaklamtm hepsini. Vali bey, kaymakamlar toplantdaydlar. O pencerelerin arkas kocaman bir toplant salonudur. yarna kalmasn, demiti Vali bey, siz de aln biz de." Glgeli, kalabalk, ok kalabalk geni caddelerden yrdler. Alveri ettikleri eski dkknlar, byk aabey Kirkor tak'n eski saati dkknn, eskilerden kalanlar, buradan ayrlmayanlar grdler. Herkes yerlere kadar eildi Avedis tak'n nnde. Herkesin sonsuz saygs, hrmeti vard. Avedis tak heyecanla girdii tandk dkknlarnda hep ayn oyunu oynuyordu: "Tandn m beni?" Dkknn sahibi olan tandk akn akn bakarken, Avedis tak da gzlerinin ii glerek, sessizce tannmay bekliyordu. Sonra kucaklayorlard eski dostla. Ardndan Avedis tak srasyla yanndakileri tantyordu: Olum, gelinim, eim. Sra, Aa ehir'i grmeye gelmiti. Avedis tak'n ok uzak, ok uzak dedii Aa ehir'in on kilometrelik mesafede olduunu rendiler. Byle durumlarda olu, babasnn yzne bakp geni geni glmsyordu. Turizm Danma Brosu'ndaydlar. Otobsle nasl gideriz diye sormaya girmilerdi. Ayakst, otuz alt yl sonra ilk defa Malatya'ya geldiklerini sylediler. Mdrn elma ay ikramn geri evirmediler. "Taksiyle gidin daha iyi," dedi mdr bey. "Drt kii otobsle ayn hesaba gelir." Avedis tak'n olu Turizm Danma'daki grevlinin tarif ettii keden sapp taksi duran buldu. Trafik klarnn dibinde kendisini bekleyen ailesinin nnde durdu. Avedis tak, Meryem Hanm ve gelinleri kalabalk caddeyi seyrediyorlard. Taksinin kendileri iin durduunu fark etmediler. Olu ne, ofrn yanna oturmutu. Avedis tak arkaya, geliniyle karsnn ortasna. "Ka yllk ofrsn?" diye sordu Avedis tak. "Elli yllk," cevabn ald ofrden. "Elli yldr burada msn?" "He ya!" dedi ofr "O zaman senin beni tanman gerekir," dedi Avedis tak. "Ben Byk Garaj'da otomobil tamircisiydim. 'Kadir Usta' derlerdi bana." "Yal Kadir," diye araya girdi, ofrn yannda oturan olu. Taksinin motoru korkun vnltlar karyordu. "Neyi var bu motorun ...vnnnn... karbratrde mi sorun.... vnnnn.... imdi btn taksiler deiecekmi... vnnnn..."

Avedis tak'n btn syledikleri motorun vnltsnn iinde yanklanan milyonlarca kk "nnnnn" harfine dnyordu. Meyvelerini karmaya balayan kays aalaryla kapl dzlkleri seyreden gelinin kula bir sre sonra motorun vnltlarna alt, Avedis tak'n sylediklerini anlayabilir hale geldi: "Malatya'daki btn arabalar ben tamir ederdim. Hatta Erzincan'dan ifa bulamayan arabalar, kamyonlar, kamyonetler gelirdi bana. Dinler, durur, dnr, arzalarn bulurdum. Benim tamirhanemden bugne kadar bir daha yol alamayacak bir araba kmamtr." Gelini ilk defa kaynpederinin hnerlerini anlattna tank oluyordu. ofr, deri bir klf geilirmi, kornasnn stne boncuklu bir kobra balanm direksiyona neredeyse gsyle yaslanmt. Hatta arkadan baknca enesi, direksiyonun bir kar uzanda gibi grnyordu. Elli yllk ofr, artk seemedii ama avucunun ii gibi bildii yollar gz kapal gidiyordu. Avedis tak susmu, yolu seyrediyordu. Kimi zaman yumuak gri bir renk alan yol sanki en uta bulutlu gkyzne kavuuyordu. "O zaman sen Horoz Nuri'yi tanrsn," dedi Avedis tak. ofr bizim iin "Hayr" anlamna gelebilecek ekilde ban sallad. Meryem Hanm, Horoz Nuri'nin lkabna ok iten bir kahkaha att: "Horoz Nuri mi?" "He ya," dedi Avadis tak. "Salar tepesinde ibik gibi dururdu. Daha dorusu o yle tarard. Zayf olduu iin de Sinek Nuri derdik. Giyimine, ssne ok meraklyd. Bir Amerikan arabas vard. Hergele, ne ok takla atard. Her yl bir kere datrd arabay. En ok onun arabas bozulurdu. Gidilmez denilen yerlere gider, klmaz denilen kylere kard. Ta Veng'deki kiliseye kadar kard arabasyla." ofr gzn yoldan ayrp dikiz aynasndan bakt. Ama Avedis tak o srada kays aalaryla dolu baheleri seyre dalmt: "Her devirde ehirmi bu Malatya," diye sze balad tekrar. "Aa ehir'de dev Roma kemerleri vard. Btn ehri kuatyordu. Seluklu medreseleri vard. Bir tanesine girmi, minaresine kmtk. Elimizdeki mum pat diye snmt. ine giren kamaz diye de bir sylence vard. Kapkaranlk medresenin iinde kalmtk. Kafamz stunlara vura vura sabaha kar dar kmtk. Gidince hepsini greceksiniz," dedi keyifle. Sonra da kendisini tanyamayan ofre dnp: "Medrese duruyor mu?" diye sordu. Adam cevap vermeyince, ban ask suratl ofrn omuzuna kadar yaklatrp tekrar sordu: "Medrese, medrese duruyor mu hl? "Ben bir tek yollarn biliyorum bu ehrin," dedi ofr. "Aslen nerelisin sen?" 'diye sordu Avedis tak. n koltukta oturan olu, babasnn sorusunu ofre tekrarlad. "Bitlis'den gelmeyiz biz," dedi ofr. "Ee, Horoz Nuri de Bitlisliydi, nasl tanmazsn?" dedi Avedis tak. almaktan bkmam, trnak kenarlar kararm ellerini aarak aknln ifade etti: "Allah Allah, Horoz Nuri'yi tanmyor yaa!" "ok elenceli bir tip miydi bu Horoz Nuri?" diye sordu gelini. Yllarca gazetecilik yapmt bu kz. Bu yzden her eyi gazeteci gibi soruyordu. Hayr, bu, bu satrlarn yazarnn yani benim fikrim. Anlamadnz m, Avedis tak, kimse hakknda krc bir ey dnemeyecek kadar iyi bir insan. Gelininin sorusunu keyifle cevaplandrd Avedis tak: "Komikti Horoz Nuri. Hareketliydi. Sonra ok neeliydi. k olduu kzlarn evlerinin nnden geip dururdu. Bir tanesinin babas pes etmeyip kovalam bunu. Benim garaja ekip saklamt arabay." Sonra, ksa bir sessizlikten sonra, "Demek sen beni, Yal Kadir Usta'y tanmadn ha," dedi Avedis tak. aknlkla sylemiti bunu; hani kalbinin ucunda ktlk olsa, ofr beyin elli yldr Malatya'da direksiyon salladna inanmayacak, "Soytar" diyecekti. Ama Avedis tak yle bir adam deildi. Avedis tak kimseye kt sz syleyecek adamlardan deildi. Meryem Hanm'n, geliniyle birlikte yedii, arada n koltukta oturan olunun avucuna dkt kays ekirdei ii bitmiti. Meryem tak kesekdn buruturup antasna koydu, bir paket kolonyal mendil karp oluna ve gelinine birer tane verdi. Kocasna, "Sen de ister misin?" diye sordu. Avedis tak, "stemem" anlamnda ban kaldrd. Meryem tak, gelini ve olu, tuzlu kays ekirdeklerinin iirdii dudaklarn, yumuaka yalanan parmak ularn kolonyal mendille bir gzel sildiler. Taksi, toprak bir yoldan Aa ehir'e girdi. Avedis tak'n szn ettii Roma Kemerleri, Seluklu minareleri, teker teker kendilerini gstermeye baladlar. En fazla iki katl, kerpi duvarlarn arkasna saklanm evler yeilliin iinde kaybolmulard. Her keden su sesi geliyordu. Kavak aalarnn polenleri korkun bir kar frtnasna benzer havada dnp duruyordu. ofr beyin ak penceresinden ieri dolan polenler omuzlarna, dizlerine, salarna konuverdi. Avedis tak'n gelini drt kere hapurdu. Her hapuruu, "Hep birlikte, salkla," temennisi ald. "Burada duralm," dedi Avedis tak. "Bu benim gittiim ilkokuldu," diyerek soldaki byk kerpi yapy gsterdi.

Okulun olduu gibi durmasna sevinmilerdi. Ahap kemerleri ve stunlaryla gzel bir yapyd. "Burada yeni yollar alm," dedi Avedis tak. "Oysa okulun bahesi usuz bucakszd. Bizim evin duvaryla da bitiikti." Hepsi balarn eip taksinin penceresinden batandlar. "nelim burada," dedi Avedis tak. ndiler. Avedis tak, olunun verdii paray saymakla megul ofre hayrl iler demek iin sa tarafn penceresinden ban uzatt: "Yal Kadir," dedi ofr sevinle. "Horoz Nuri bu ya," dedi Avedis tak. Horoz Nuri yandan beklenmeyecek bir eviklikle arabadan indi. Tpk Avedis tak'n tarifindeki gibi, salar alnnn zerinde bir ibik gibi dikilmiti. Kendisine kzanlarn Sinek Nuri demelerini hakl karacak kadar da zayft. "Aynadan uzun uzun baktm," dedi Horoz Nuri. "Hatrladm ama sylediklerini anlamadmdan, nereden hatrladm karamadm. Ayp olmasn diye de sustum." "Elli yllk, Bitlisli, byle ibik kafal ka ofr var Malatya'da ya! Ben de hemen tandm seni. Ama sen susunca tereddt ettim," diye aklad kendi durumunu Avedis tak. Tekrar tekrar sarlyor, elleri avularnda konuuyorlard. Yetmi yanda iki adam, ocuk gibi sevinmekten, boald boalacak gzyalarndan ekinip ylece durmaya alyor, yine de kendilerini tutamayp hasretle, dostlukla kucaklap srtlarn svazlyorlard. Kavak aalarnn polenleri korkun bir kar frtnas gibi otuz alt yl sonra karlaan iki eski dostun, Horoz Nuri.ile Avedis tak'n evresinde dnp duruyordu. KRALIN ARABASI

Kei gibi trmanyordu skender. "Yaknda," dedi soluk solua, "be parmam iki toynaa dnrse hi armam." Alkanlk ite; peinden birilerinin, rencilerinin, asistannn ya da karsnn geldiini dnmt. Ama bu defa yalnzd. Aylardr Sakarya ve Porsuk nehirlerinin birletii noktada, Gordion kalntlarnn evresinde izdii geni emberi tamamlamaya alyordu. Kral Gordios'un efsanevi arabasnn, Byk skender'in zd dmn olduu tapna aryordu. Bir tepecii amak zereydi. Mola vermenin tam sras diye dnp evresine baknd: Srt srta vermi iki bodur aaktan baka bir ey yoktu. Aaklarn dibine kmesiyle, ayaklarnn dibinden bir kertenkele hzla tepeyi inmeye koyuldu. Ardndan bir tane daha, bir tane ve bir tane daha. Kertenkele ailesi gzden kayboldu. skender terli, plak bacaklarn uzatt. San, kum gibi dalan toprak, bacaklarna buland. Bunu yapmay severdi. Bunun teri gidermenin en iyi yolu olduunu kyde geen ocukluundan biliyordu. Biraz su iti, apkasn kard. nnde uzanan ovaya bakt. Dikkatlice bakt. nnde bir ay iinde taramas gereken emberin son dilimi vard. in iinde bir artmaca olmalyd. skender bu yzden tapna Gordion'un yanbanda aramyordu. Tarih ve arkeolojinin yanna antropolojiye benzer bir dnceyi, Gordion'lularn nasl adamlar olduklar dncesini koymak gerekirdi. Bir kere Kral Midas'lar vard. Demek ki, biraz kara mizah diyebileceimiz bir durum sz konusuydu. Doulu deil, Batllard. Tapnak ehrin merkezinde olsa oktan bulunurdu. ehirden yrnebilecek ya da atl arabalarla gidilebilecek bir mesafede olmalyd. Bir tmlste bile gizli olabilirdi. Ancak Byk skender'in tapna ziyaret etmesinden, tarih, "Makedonya'dan gelecek gleri bekleyen Byk skender, Gordion'daki tapnaa kmaya karar verdi," diye sz ediyordu. Tapnak, klacak bir ykseklikte olabilirdi. skender, Gordion'un evresindeki klabilecek btn ykseltileri iaretlemiti. Yine bu yaknlardaki bir kyde, "tepenin iinde tahta bir saray"dan sz edildiini duymutu. Ancak kyllerin kendisini gtrd yer tmlsten baka bir ey deildi ve bu evrede bunlardan onlarca vard. skender, tmlsleri rahata seebildii ovaya bakt. Gkyz incecik renk katmanlarna ayrlm, sararm ovann stne kmt. Bu, sonbaharn grntsyd. Sonbahar ona, arkeoloji profesr olduu Berlin niversitesi'ndeki derslerinin yaknda balayacan hatrlatyordu. Dersleri bir haftadan fazla erteleyemezdi. Bu yl btn bir dnem ders vermemeyi dnmt. Koyu k gnleri dnda btn bir yl tapna arayabilirdi. Ama lanet evin kredi borlar yznden btn bir yl ders verip kesintisiz maa almaya mecburdu. Son bir aylk alan taramasnda tapnaa ilikin bir ipucu bulamazsa almas bir yl daha atacakt. Tatiller dnda en iyi ihtimalle Mays sonu yeniden gelebilir, kald yerden devam ederdi. oraplarn terli ayaklarndan syrrken, "Tapna satp nefis bir ev aldk, skender, byle dnemez misin?" dedi kendi kendine. Kars Helena'y taklit ediyordu. Berlin'deki byk ve gzel evi isteyen de aldran da oydu. Helena, krssn, gzel alma odasn ve ktphaneyi daha ok seven bir arkeologtu. Kazlardan nefret ediyordu ve skender onun bu haliyle nasl arkeolog olduuna ayordu. Yine de Helena'nn tasnif etme, belirleme ve iz srme konusundaki baarlarn dn'nce, "Hayr," dedi toza bulanm terli bacaklarna bakarak. nsan cici bir arkeolog da

olabilir. Bir yudum daha su itikten sonra, "Kral Gordios'un efsanevi arabasnn ve skender'in zd dmn olduu tapna ararken dndklerime bak," dedi. Daha byk bir ev isteyen ve aldran Helena'dan ne farkm var? Byle dnmeye devam ederse, Helena'nn bykbabas Gustav Koerte'nin laneti stne olacak, tapna bir kez daha bulamadan Berlin'e dnecekti. Gustav Koerte 1901'de kardei Alfred'le birlikte Gordion'u bulmutu. skender, Helena'nn Koerte'nin torunu olduunu duyunca ok heyecanlanmt. Belki de bu yzden Helena'ya k olmutu. Oysa kaynpederi kzn bir Trk'e vermeye niyetli deildi. Oranienstrasse'de yetmi kiilik kebap salonu ileten bir aileyle kan ba olsun istemiyordu. skender'in ailesi Almanya'nn ilk Trk iilerinden, bildik Trklerdendi. Memleketten gittikleri gibi kalmlard. Tpk Gordion'lularn topran altnda bozulmadan kalan ahap mezarlar gibi, yabancs olduklar kltrden korunmak iin daha fazla, daha fazla ilerine kapanmlard. Artk geldikleri yerlerin bile yabancsydlar. Onlar iin buradaki her ey farknda olmadan deimiti. Yedi uyurlar gibi bir kovukta yzlerce yl uyumu, frncya uzattklar parann artk gemediine tank olmann aknlna dmlerdi. skender, Helena'nn ailesinin, kzlarnn bir Trk' sevmesinden endie duymasn anlayabiliyordu. Sadece babasnn bunu izah eden slbu yanlt. skender, srtn verdii aaklarn clz gvdelerini hissederek hatrlad: "Arkeoloji mezunu oullarna skender adn, sanmayn ki Byk skender'e atfen vermiler. Yaptklar, severek yedikleri bir tr kebap eidinin ad da skender." Helena'nn babas, Noel yemeinde dostlarndan birisinin mstakbel damadna sorduu, "Arkeolojiyi nasl setiniz, yoksa adnza bakarak bu misyonu size ailenizin yklediini syleyebilir miyiz, Bay skender?" sorusuna ondan nce malm cevab vermi, ardndan sandalyeden decek kadar ok glmt. skender neeli balayan ve Helena'nn babas iin neeli devam eden Noel yemeini terk etmiti. Darda kar yayordu. Bu yzden Alexandre Platz yumuack grnyordu. Omuzlarn kaldrm, gzlerini ksmt. Bunu bir galerinin vitrinine den grntsnde tespit etmiti. Sonra ayn grntde, yannda Helena belirmiti. ncecik elbisesi, yaldzl ojeli ayak parmaklar grnen burnu ak ayakkablaryla, o havada dardayd. Kar taneleri salarna konmutu ve alyordu. nce hrkasnn nn kapatmaya alyor ama mekten dorulamyordu. skender orada Helena'ya evlenme teklif etti. Yanlarndan Noel arklar syleyen genler, ellerinde ampanya ieleri ve kocaman iek demetleriyle davete yetimeye alan, admlarn karla birlikte hzlandran, balarn gslerine gmm iftler geiyordu. Bu, Helena'nn uzun zamandr duymak istedii eydi. skender yllar sonra hi ummad bir yerde, ada Byk skender'e Anadolu'nun kaplarn aan dmn zld topraklarda bunu kendisine soruyordu: "Neden orada o anda?" Cevap, o gece uuan kar taneleri kadar ak havada asl duruyordu: "nk babasnn kzn aldm." Helena'nn annesi, evlendikten sonra babas Gustav Koerte'nin Gordion hakknda el yazsyla tuttuu notlar, lmeden nce kendisinin ald ses kaytlarn, hepsini skender'e verdi. Kaynvalidesi, skender iin bylesine deerli bir dn hediyesi hazrlamasnn nedenlerini, notlarn bana ilitirdii ksack bir mektupta anlatmt: "Sizin arkeolojiyi seme nedenlerinizden ok etkilendim, skender. Babam da duysa eminim ok etkilenirdi. stelik bilginizin yanna tpk babamda olduu gibi kalbinizi koyduunuzu dnyorum. Bu yzden bu zel notlarn deerini anlayacanz kansndaym." Carla Koerte Schulz Kaynvalidesinin bu ksa mektubu ve deerli hediyesi skender'i ok sevindirmiti. Bir kez daha arkeolojiyi seme nedenlerini, kaynvalidesi Carla'ya kyde ocukluuyla ilgili aktard anlarn hatrlad. Neler anlatmt?.. Adana Karatepe'de sadece tozlu ayaklarnn glgesini ve yrtk yrtk olduu iin koarken ayandan kanlatk ayakkablarn hatrlad ocukluk gnlerinde, kylerinin yaknlarnda bir ukur kazlm, bu kazma ii yllarca srm ve ortaya Kral Asitavata'nn yazlk saray kmt. melip ayaklan tutuluncuya kadar, gne tepenin ardna dnceye kadar paydos edinceye kadar orada arkeologlarla iileri izliyordu. "Merakl ocuk" diyorlard ona. "Merakl ocuk, bize su getirir misin?" "Merakl ocuk, bu frayla sen de topra temizler misin?" "Merakl ocuk, M.. 700'de burada ne varm, biliyor musun? "Merakl ocuk, bu kabartmalardaki sra sra adamlar ne yapyorlar, biliyor musun?" "Merakl ocuk, bir daha kuyruu krk aslann srtna binip sakn sallanma. O ok deerli." O kuyruu krk aslann srtna gizli gizli binip sallandnda, kocaman ta aslann kard tkrt ses hafzasnda hi bozulmadan kalmt. Arad, sorular stne sorular sorduu, btn alglarn at anda o ta aslann tkrtsn mutlaka duyuyordu. Kazda ii olarak alan amcas, "Trnaklaryla kazyorlar," diyordu arkeologlar iin. "Bulduklar taa, anak mlek parasna seviniyorlar. Kim bilir, onlar iin ne kadar deerli?"

lk ve en iyi arkeoloji derslerimi Karatepe'de, Hitit kabartmalarn bana okuyan, anlatan o arkeologlardan aldm, diyordu skender. Her gn kazya giden merakl ocuk olmann karl, kendisine masal gibi anlatlan Kral Asitavata'nn yemek yedii kabartmalard. Bu kabartmalar arkeoloji dnyasnn en neeli, en komik kabartmalaryd. Yazlk saraynda yemek yiyen kraln masasnn altnda bir maymun ve tavan vard. Tavan kularca gagalanyor, bir ay da dans ediyordu. Hitit aslanlarnn kulaklarnn yrek biiminde, azlarnn ak, dillerinin darda ve alt eneye yapk olduunu, yrtk lastik ayakkablarn hatrlad gnlerde renmiti. Koerte'nin bu deerli notlarn, demek bu ocukluk anlaryla hak etmiti. Aslnda kazyla ilgili notlarn ou niversite ktphanesine oktan girmiti. Ama bu notlar zeldi. Sakl hibir bilgi iermiyordu ve daha ok yre halkn, yolculuu, doay, havay, yiyecekleri anlatyordu. Bu haliyle zel bir gnlk ya da antropolojik bir dokman nitelii tayordu. Koerte, Gordion kalntlarn bulmadan nce iine dt umutsuzluu ok gzel anlatmt. skender onu imdi daha iyi anlyordu. antasndan Koerte'nin notlarn toparlad kitap kard. Bunu kendisi iin Helena yapmt. Helena hep byle eyler dnrd. Byle eylerle skender'in hayatn organize eder, kolaylatrrd. Kim bilir, belki o pahal ve byk evi de bu dnceyle aldrmt. Ancak Koerte'nin elyazsyla tuttuu notlarn orijinali daha ekiciydi. skender, elyazsndaki titremeden ya da parlaklktan, dirilikten ve harflerdeki keskinlikten Koerte'nin o gn ok yorgun ya da keyifli olduunu karabiliyordu. Oysa u italik harflere dntrlm notlar ne kadar ruhsuzdu. "Hrsl toprak kazclar." ou zaman kendisini ve meslaktalarn byle anyordu skender. Koerte de notlarnda, zaman zaman iin etik ksmndan sz ediyordu. Troya fatihi Schliemann' ahlkszca alanlara rnek gsteriyor, ama yapt iten de mucize olarak sz ediyordu. Koerte mucizelere inanyordu: "Tanr var. Bu kentleri kuranlar da inanm buna. Daha glye onlarn da ihtiyac olmu. Benim de ihtiyacm var. Tanrm, bana yardm et. Kenti bu defa da bulamazsam yaammn bir anlam olmadn dneceim. Aknn yok olduunu dnen zavall bir k olacam. Ne ac, ne kt." Yine de Koerte, skender'den daha umutluymu: "...Scak gnler, souk geceler. Bu bozkrn souu yeryznn baka hangi kesinde olabilir? En kuzeyde, kutuplarda... Ate ve battaniyeler ou zaman yeterli olmuyor. Konyak kesin are. imdi bana bu hayalleri grdren de beni stan o konyak m? Yoksa Kral Midas, Gordion'un tanrlarn m gnderdi? 'Gidin, zavall arkeologun gnln aln. Onu avutun. ehrimizi bulacak ve kafasnda kl bir haleyle niversitenin krssnde bunu anlatacak. Btn baklar zerinde olacak. Tanr'nn sakladn bulan adam olacak.' Ne elenceli, deil mi, ne elenceli..." skender de Koerte gibi ou zaman tapna bulduu hayalinden srayp, kendisinin bu buluunu takdim edenler tarafndan lgnca alklandn duyuyordu. Tanr'nn sakladn bulan adam olarak yksek krsden, herkesin gzlerinin iine baka baka gururla anlatacakt: "Biliyorsunuz, Gordion 1901'de Gustav ve Alfred Koerte tarafndan bulundu. Ancak Kral Gordios'un efsanevi arabasnn olduu ve Byk skender'in kendisine Anadolu'nun kaplarn at dm zd tapnak bulunamamt. yl sren almalarm srasnda khinlerin efsanevi dm zmesini nerdii adam Byk skender gibi ben de byk kararszlklar yaamadm deil. Byle bir tapnak gerekten var myd? Tezimi, Kral Midas'n birinci Kimmer aknnda boa kan ierek hayatna son vermediini, uzun yllar kral olarak kaldn kantlayarak oluturdum ve byle bir tapnan olabilecei varsaymn doruladm. Byk skender de efsanevi arabann zerindeki dm gerekten zmesi halinde Anadolu'nun kaplarnn kendisine alp almayacan sormutu. Ben de kendime bir soru sordum: Ya tapma bulamazsam? Sanrm, yle bir durumda baarszlklar hanemi lnceye kadar doldurmu olurdum. tibarsz, sradan bir arkeolog olarak kalrdm. evresindekiler dm zp zmeme konusunda kararsz kalan skender'i, kamann yenilgi olacan syleyerek ikna etmilerdi. skender o anda basit grnen o simgeyi, dm zmeyi kabul etmiti. zlmesi imknsz grnen dm akl almaz bir yntemle, bir kl darbesiyle zmt. Ben de tapna ayn mantkla aradm. Akl almaz bir yerde..." skender tapna akl almaz bir yerde, akl almaz bir biimde mi bulacan merak ediyordu. Koerte, Gordion'u byle bulmutu. Ryasnda iki Gordion'lu asker gelip, ehrimizin kucanda uyuyorsun, Koerte, demilerdi ona. Ertesi gn Koerte, kyllere uyuduu yeri kazdrm ve ehri bulmutu. Bu hikye skender'i ok etkiliyordu. "Belki de le vakti gzkapaklarmn arlap yarm saatlik bir uykuya dalmam bu yzden," diyordu. apkasn bir kovboy gibi yzne rtm, tam uykuya dalacakken cep telefonu ald. Arayan Helena'yd: "Naslsn, kraln arabasn bulmu, Berlin'e doru tozu duman birbirine katarak geliyor muydun?" "Kraln arabasn bykbaban gibi ryamda bulma umuduyla siestaya hazrlanyordum." "Zavall, yorgun Byk skender. Bak, ben kraln arabasn buldum. Bugn gidip Audi TT'yi aldm, skender. Kraln arabas bu, geldiinde greceksin." "Helena, sen ldrdn m?" "Aklm yerinde. Dndm ki evin borcu bitiyor. Hem babam yardm etti..."

"Helena, bunu istemediimi biliyordun. O byk ev, lanet banka kredileri ve imdi kapsnda 80 bin marklk bir Audi TT'yle, kuyruunda bizi iflas ettirecek yeni banka kredileri." "skender, seni tartmak iin aramadm. Hem babam yardm etti diyorum. stelik sevineceini dnmtm. Gzel bir ev ve gzel bir araba. nsan hayattan baka ne isteyebilir?" "Benim gibi bir aptal kraln arabasn, skender'in zd dm." "Seni anlyorum. Aylardr yorgunsun, kafan kark. unu bil ki kraln arabas bu, skender. Geldiinde baylacaksn. Mkemmel bir ey. stersen motorunun sesini dinletebilirim. Mkemmel bir ses." skender motorun sesine tahamml edemedi, telefonu elinden frlatt. Cep telefonu havada geni bir yay izdi, sonra ok yksekten tepenin en dibine dt, zplad, zplad, dald. Metal paralar gnete parlad, snd. Gordion Kral'nn efsanevi arabasn, Byk skender'in zd dmn bulunduu tapna bulma hayalleri de cep telefonunun hafif parlak metalleri gibi parlad ve snd. Byk skender de Pagos'u, ryasna giren iki Nemesis'in gsterdii yere kurmu. "Ama," dedi skender, "bu hafif hayatta ne o kadar ar uykularmz, ne de elinde Homeros'la Troya'y bulan Schliemann kadar ansmz var." skender bunlar dnd ve uyudu. Ryasnda Audi TT'sinin iindeki Helena'dan baka da bir ey grmedi. DERTSZ BAYAN KUHARK

"Evleri gzel klan, ilerindeki huzur ve needir." Belki bir kelime eksik, belki bir kelime fazla, ama Kuharik Gobelyan byle dnerek uyand. Sesler yine uykusunu blyordu. Aklnzdan getii gibi izofren deildi. Hasta deildi. Bana kalrsa, kafas biraz fazla alyordu. Yine bana kalrsa, tuhaf saylabilecek iler yapyordu Kuharik Gobelyan. Ne gibi derseniz: Bir gece uykusunda bir ses, "Melekler iin bir ev yap, Kuharik," demiti ona. Ertesi gece ryasnda kendisini bir evin nnde bulmutu. Bir sonraki gece Cihangir'in merdivenli bir yokuunda olduunu grd evin iine girmi, ayn sesin, "Bu ev senin olacak," dediini iitmiti. Ertesi gece ryasnda korkun bir k bulutunun iinde bulmutu kendisini. Ona gz atrmayacak kadar youndu bu k. Yine ayn evin ierisindeydi. Ev bir mabet gibiydi. Ayn ses bu defa, "Bu evi melekler iin nasl dzenleyeceini sana gstereceiz, Kuharik," demiti. "Deliriyorum," diyerek uyanmt Kuharik Gobelyan: Bir nefes, hissedebilecei ekilde, kkllerini hafife havalandracak ekilde yzne fledi: "Biz aklna mukayyet olmana yardmc olacaz, Kuharik." Kuharik doruldu. Kocas yanbanda, komik bir biimde "puf puf puf" sesleri kararak, evet aynen byle, iki dudann arasndan "puf puf puf" sesleri kararak uyuyordu. Bir kbus grdm diyerek on alt yllk kocasn uyandramazd. Kocasna, "ok korkuntu. imdi ok susadm. Ama mutfaa bir bardak su almaya gitmeye korkuyorum. Bana bir bardak su getir misin?" diyemezdi. Kocas uykusunu blp, onu teselli edip, dediini yapacak erkeklerden deildi. Ama Kuharik, kocasnn btn sylediklerini yapard. "Onun ne kadar vicdansz olduunu bilmiyor musun, Kuharik?" Ryasndaki ses fsldamt yine: "B,ak, suyun burada. , Kuharik." Kuharik Gobelyan ban saa evirdiinde komidinin stnde duran bir bardak suyu grd. "n misin, cin misin, eytan msn sen?" Kuharik Gobelyan'n ryasnda ve uyankken, evet uyank ve her eyin, kocasnn puflayarak uyumasnn ve ona bir bardak su getirmeyecek bir adam olduunun bile farkndayken duyduu ses: "Hayr, Kuharik," dedi. "Cinler, eytanlar pis kuytu kelerde barnabilir. Biz senden melekler iin bir ev yapman istiyoruz." Kuharik Gobelyan baucunda duran bir bardak suyu bir dikite bitirdi. Yatana uzand, pike yumuaka, omuzlarn kapatacak biimde zerine ekildi. Ayn sesin kendisine bu defa, "Korkma," dediini iitti. Sabah ok mutlu ve ok iyi uyand. Kuharik Gobelyan otuz sekiz yanda, evirmenlik yapan bir kadnd. Edebi eserlerden ziyade teknik kitaplar eviriyordu. Aslen kimya mhendisi olan kocas Yetvart Gobelyan, babasndan kendisine kalan ieki dkknn iletiyordu. leri iyiydi. On yanda bir oullar vard ki, onu da modaya uyup Londra'ya dil kursuna gndermilerdi. ocuklar her yaz Londra'ya dil kurslarna gider olmutu. Byle bir moda vard anlayacanz. Kurstan ok "bamszlk tatili" gibi bir eydi bu ocuklar iin. Kuharik Gobelyan her gn bir saat birlikte ngilizce almay ve pratik yapmay teklif etmiti oluna, ama "bamszlk tatili" byle bir teklifle boy lemeyecek kadar deerliydi. Sonuta kar koca ilk defa oullarndan bu kadar uzun sre ayrlyorlard. Fakat bu o kadar nemli deildi. Kuharik Gobelyan bir sredir hayatn dzene koyduunu dnyordu. Kocasnn sylediklerine eskisi gibi gzya dkmyordu. Kocasnn gnler sren surat asmalarna da almt. Eskiden byle durumlarda kolu kanad krlr, hibir ey yapamazd. imdi genlik yllarnda ne kadar ok hrpalandn dnyor, buna zlyordu. Gereinden fazla hassas ve ince olduunu kabul ediyordu. Kocasnn kt bir insan olmadn

da. Ancak imdi bunlar dnemeyecek kadar ok karkt kafas. Bugn eski defterleri ap, sonra da kendisini, "Bakalarnn ne byk dertleri var, Kuharik. Senin kuruntularn da dert mi?" diye avutacakt. Neredeyse btn bir gece duyduu o sesi, gece baucuna braklan bir bardak suyu hatrlyordu. Ama korkmuyordu. Aksine, ok sradan bir eymi gibi dnyordu olanlar. Hi kimseye sylemeyeceine dair kendine sz verdi. Kulana fsldanan, melekler iin bir ev yap ricasndan, kendi kendine omuzlarna kadar rtlen pikelerden, kkllerini havalandran nefeslerden kimseye sz etmeyecekti. Kocasna asla. Evliliklerinin ilk yllarnda hep, "Sen hastasn," diyordu kocas. Neden byle sylyordu? Derdini at bir arkadana sormutu: "Doru mu sylyor?" Ne ok zlmt arkada: "Sen ne kadar iyi, ne kadar doal bir kadnsn, Kuharik. Erkekler insan delirtmek, zmek, yerden yere vurmak iin sylerler btn bunlar." "Ben de mkemmel bir e saylmam," diye avutmutu kendisini Kuharik Gobelyan. "stelik kocama m. Ak, nefrettir ayn zamanda, ok incelip krlmaktr." Btn bunlar, ryasna giren sesleri dnrken, on alt yldr her sabah piirdii kahve tat. O srada mutfak masasnda gazetesini okuyan kocas, "Aferin," dedi souk bir sesle ve kk bir ocuu azarlar gibi. Kuharik kahveyi fincana koydu. Bunu yaparken, kahve cevzenin azna yaklap daha az snm metalle karlanca tr tr sesler kararak sryordu. Bu yzden beyaz mermer tezgh kahve lekeleriyle doluyordu. Bu lekeler hemen silinmeyi gerektirirdi. Yoksa izleri kalrd. Kim bu mutfak tezghn byle beyaz istemiti? Yllar nce kocas karar vermiti buna. Kuharik Gobelyan'a da lekeleri kazmak dmt. "Yine de ilk yllar kadar kt deil her ey," dedi kendi kendine: "stelik ilk yllarda ben de beceriksizin tekiydim." Mrldandn ama kocasnn bunu duymadn fark etti. Bazen Kuharik, kocasna bir ey sorard. Cevabn almasnn nemli olduu bir ey. Yksek sesle sorard bunu. Duyard ama cevap vermezdi kocas. ocuk gibi tekrarlard Kuharik. Sonra kocasnn azndan dklen o biricik kelimeyi anlamaya alrd. "Ne dedin, duyamadm," derdi. "Evet, dedim ya," diye barrd kocas. Ya da, "Hayr dedim ya!", ya da her neyse. "Zavall Kuharik," dedi, geceleri kulana fsldayan o ses. Tam Kuharik amar makinesinin nnde melmi, renklilerle beyazlar ve ara renklileri birbirinden ayryordu. Ryasnda, yar uyur yar uyankken duyduu, baucuna bir bardak suyu koyup stn rten o sesti bunu syleyen: "zlme Kuharik, biz seni avutacaz." "Delirtmeyin de istediinizi yapn," dedi Kuharik btn muzipliiyle. Sylemeyi unuttum, aslnda Kuharik muzip, komik bir kadnd. Kuharik ayn sesin gldn iitip rahatlad. Gn boyunca fsldatlar. Fsldamalar, Kuharik evin ilerini yola koyup, kahvalt bulaklarn makineye yerletirdikten sonra masasnn bana oturup almaya balayncaya kadar srd. "Ne kadar sayglsn iime," dedi Kuharik. "Masamn bana getiimden bu yana hi fsldamadn bana." alkan bir kadn deildi Kuharik. Yapt evirilerden istese ok para kazanabilirdi. Oysa o cep harln karacak kadarn kazanp aylaklk ederdi. Saatlerce oturabilir, bir kitab aklnda bir cmlesi kalacak ekilde kartrr, renkli dergilere bakp bakp dururdu. Kocas, "Kralie Kuharik," derdi ona. "Asalak" demek gibi bir eydi bu. Paray kendisinin kazandn akllca hissettirirdi. Ama haklyd, ayakta kalmalar iin vargcyle alan kocasyd. Kuharik parasnn yettii elbiseleri, ayakkablar alrd. Hatta olunun doumundan sonra yllarca eski elbiselerini, alt delik ayakkablarn giyip durmutu. "Ne olmu sana, kadnln unutmusun sen," demiti eski bir arkada. Sonra nasl kendine gelmiti, unuttu. ok kafam dalyor bugn, diye geirdi iinden. Her zamanki gibi tembelliinin kovuuna girmeye hazrland. Gndz ounlukla kar balkonlar seyrediyordu. Kar apartmandaki altl st oturan temiz titiz kadnlar. Dn bu kadnlardan birisinin stte oturann pencereleri siliini izledi. Civciv sars bulak eldivenlerini eline geirip nce kpk kpk, kokusu neredeyse geni caddeyi ap Kuharik'in burnuna kadar gelen bir suyla ereveleri siliyordu kadn. Her pencerede suyu deitiriyordu. Ardndan pencereleri prl prl parlatt. Kuharik bylesine iyi temizlik yapamadn dnmt. Btn gcn ve dikkatini toplasa bile beceremezdi bunu. Bugn ayn kadn, alt komusunda, balkonu sardunyalarla dolu krmz sal alt komusunda ay iiyordu. Bu semtte balkon kullanma alkanl yoktu. Koca caddede bir tek bu kadnlar balkonda otururlard. Kuharik bile evinin geni, havadar balkonlarna hi kmyordu. Krk sakslar deitirmiyor, eksilen topraklar eklemiyordu. Evini mutlu bir insana aitmi gibi kullanmyordu. "Oysa fena deiliz biz," diye avuttu kendisini yine. "Birbirinin kafasn krarak yaayanlar var. Ama insann kafas ka ekilde krlabilir?" Tam kendisine bu soruyu sorduunda hayr, yeniden o sesi duymad telefon ald. Telefondaki, len annesiyle babasnn borlusuydu. Zavall adam borcunu alt ay sonra deyebileceini sylemiti. Zavall annesiyle babas dokuz ay nce lmlerdi. Trafik kazasnda, ikisi birlikte, ayn anda. "Bir evim var. Kk bir bodrum kat. Onu satarak demeyi planlyordum borcumu," dedi telefondaki ses: "Ancak gelin grn ki hanmefendi, evdeki hesap arya uymad. Kimse almyor evi. Ben sizinle tekrar grmek istiyorum, mmknse bugn." "Satamadm evimin ok yaknnda bekleyeceim sizi," demiti telefondaki borlu. Kuharik, "Siz bana bu borcu hi demeyin," bile diyebilirdi. Kuharik bunu rahatlkla syleyebilirdi. Adamla evinin ok yaknnda bulutular. Kuharik drt defa grmt adam. Ama daha ok telefonda konumutu. Babas btn birikmi parasn, oluna eczane amak isteyen bu adama vermiti.

Eczane alm, bir yl sonra da kapanmak zorunda kalmt. Babas adamn borcunu para para dediini sylerdi. Kuharik'in babas zengin deildi. Orta halliydi ve ok parayla yapacak bir ii yoktu. "Benim hayallerim parayla deil," derdi. "Size teklifim," diye sze balad, her halinden iyi bir adama benzeyen borlu, "Satamadm evi size vermek, kalan borcumu da ksa bir srede kapatmak. Sylediim gibi, ev burada, Cihangir'de. imdi sizi oraya gtryorum. Bu yzden sokak ortasnda randevu verdim size." Sonra da admlarna uygun bir hzla konumasn srdrd: "Ev neden satlmyor, onu da anlam deilim. Bodrum olmasna ramen ok gzel gne alyor. stelik evresi aalarla kapl yeilliin ortasnda. Ee, fiyat da uygun. eytan kart bu ie. Biz eskiler byle deriz." "Bu sokakta m?" diye sordu Kuharik. Ryasnda grd merdivenli sokan bana gelmilerdi nk. "uradaki ev mi?" "Nereden bildiniz!" "Ryamda grmtm." Adam kalp gz ak olanlara da, ryalara da inanrd. Yadrgamad. Glmsedi. Kuharik, ryasnda grd evi gezdi, o sesi tekrar duydu: "Melekler iin dzenle bu evi, Kuharik. Biz sana yardm edeceiz. Biz aklna mukayyet olman salayacaz. Korkma, Kuharik." Kuharik evin tam ortasnda durup istavroz kard. Ty gibi hafifleyerek kt evden. Borlu, borcunu kapatmann huzuruyla el skt. "Kocama byle bir takastan sz etmeyin," ricasnda bulunmutu Kuharik: "Hatta yakn evremden hi kimseye." Merdivenlerin bana kadar gelip geriye baktnda, adamn oktan gzden kaybolduunu grp ard. Bu dik yokuu bu kadar ksa zamanda nasl inmiti? Yoksa ak bir kapdan m girmiti? Ama sokan o ucunda yksek bahe duvarlarndan, tuvalet pencereli ve ziftli arka cephelerden baka bir ey yoktu ki... *** Kuharik evindeydi ve hibir ey yapmadan ylece oturuyordu. Ryasnda grd evi melekler iin nasl dzenleyeceini filan dnmyordu. Bu ona nasl olsa gsterilecekti. Annesiyle babasn hatrlamt sadece. Yllarca bir yabanc gibi gelip gitmilerdi evine. Bir kere oturup yemek yememilerdi. Onlar evinde gzel gzel arlayamamt Kuharik. Hep bir ocuk gibi azarlamt anne babasn. "Kocan senle, sen bizi," demiti bir defasnda annesi. "Ben anlyorum seni. yle bunalyorsun ki sadece bize ykseliyor sesin." Nasl kovmutu annesini evden. Olunun ikinci doumgnyd. Annesi kt bir sz m etmiti? Hayr. Alayarak, sessizce kmt annesi kapdan. Kuharik piman olmutu elbette. Kucanda olu, annesinin arkasndan komutu: "Alama, anne. Gitme." Kapnn zili ald. Kuharik kapy at. Kocasyd gelen. Keyifsizce dolat evde. Buzdolabn at. Hep botu Allah'n cezas buzdolab. Tembel Kuharik bunu bile beceremezdi. "Yetiemiyorum," diyordu Kuharik. Yllardr her gn meyve sebze alverii yapmaktan; biten pirinleri, ekeri, ay, kahveyi yerine koymaktan bkmt. Bu da ar bir iti. "Uzayda koordinatlar hesaplamak kadar ar bir i." Ah, eski bir sevgilisi sylemiti bunu. Kuharik domates seerken hatrlad bunu. Domates seerken ve kocasnn surat dzelsin diye gnn alveriini yaparken. Kollarn kopartan alveri torbalarn tarken. Hi uygun olmayan bir durumda dnmeye devam ediyordu eski akn. Onunla olamam, evlenememiti. Yllardr karlamyorlard. Hem karlasalar, konuacaklar ne malumdu? Birbirlerini tanyacaklar? Kuharik hep onunla karlamak istemiti. Olu ve aslnda her zaman akll, drst, mkemmel bulduu kocasyla yolda giderken, "Bak, senin esirgediin mutluluk," demeyi geirmiti iinden. Yllar nce evlenmek ne kadar nemliydi Kuharik iin. "Esirgenmek istiyordun nk zavallck." O ses byle deyip kapatt eski ak defterini. Sonra bildiiniz gibi ite, Kuharik yine kendisini avuttu. "Bakalarnn ne dertleri var, bunlar da dert mi?" diye. Kocasna gld, ne istediini sordu, ona bugnk srr dnda bir eyler anlatmaya alt. Sonra bulak makinesini boaltp, elbezlerini bir damla amar suyu ve beyaz sabunla kaynatrken, kendine ait bir hayatnn olmadn dnd. Kendisi iin bir dnya kuramamt. Evlilii abanarak gemiti, dostluklarnn, elenme isteinin, yalnz kalma arzusunun, tek bana gidebilme durumunun stnden. Elbezlerini kaynatt su tat, ocan alevini sndrd. "Aptal, burjuva kadnlar gibi evliliimi sorguluyorum," dedi. Burjuva deildi. Hatta kocas, "Kyl," diyordu ona genken. Serdii masa rtsn beenmediinde ya da olmadk bir ey yznden. Kuharik, kocasna kalrsa her eyi yanl yapyordu. Erkenden yatt. Tahmin edeceiniz gibi ryasnda o ses, evi kabul ettii iin kendisine tekrar teekkr etti ve melekler iin evi nasl dzenleyeceini anlatmaya koyuldu. Hatta Kuharik, ryasnda evin melekler iin dzenlenmi halini bile grd. Gzel bir koku duydu, huzur veren bir kla glmsedi. Kuharik Gobelyan ertesi gn sahip olduu yeni evin btn kelerini inanlmaz gzelliklerde ilerle, resimlerle, tasvirlerle, masallarla ama daha ok annesiyle babasnn incecik resimleriyle sslemeye balad. Kuharik Gobelyan tam on drt yl sekiz ay gece gndz melekler evini dzenlemekle megul oldu. Bu urasndan kimseye sz etmedi. Yaldzlanan ve boyalanan parmak ularn etlerini kazrcasna tinerleyip

eve yle gitti. Btn olumsuz ve kt dncelerinin ardndan yine de dertsiz olduunu dnd evliliini srdrd. *** Elbette meraknz ho karlayp, size Bayan Kuharik'in melekler iin dzenledii evinden sz edeceim. Evin ortaya kmasnn ve yln sanat olay ilan edilmesinin hemen ardndan, 1999 ylnn Mart aynda kucamda henz alt aylk olan kzmla birlikte gezdim oray. O gne kadar bir sanat eseri karsnda hissetmediim eyleri hissettim. Evin pencere camlan, duvarlar, tavanlar, demeleri, kimi zaman toplu ine ban bulan tasvirler ve ekillerle bezenmiti. Gn , pencerelerdeki her eyi odalarn, evin belli kelerine tayor, boyutlu hale getiriyordu. Kk zaman aralklaryla, pencereden gelen n deimesiyle grntler de yumuaka deiiyor, melekler yerini Kuharik Gobelyan'n annesiyle babasna, bu evi ald borlu adama, peygamberlere, kutsal aalara, su ien kulara, ceylanlara brakyordu. Duvarlardaki hikyeleri zmek, seyretmek iin gnlerce bu evde kalabilirdiniz. Mze defterlerini okumak gibi bir alkanl olanlar vg dolu u cmlelere rastlayabilirlerdi: "Ta Mahal'i grmekten daha etkileyici." "Yeryznde insan bylesine iine alan bir sanat eseri daha var m?" "nsanst bir aba." "Yzyln, binyln sanat olaylarndan birisi," gibi gibi gibi... Daha sonra iinde bulunduumuz yln Nisan aynda, Kuharik Gobelyan'n adna National Geographic'de yaynlanan Dahiler Belgeseli'nde rastladm. Belgesel, sradan insanlar gibi grnp, insanst bir abayla olaanst eyler, ounlukla bir sanat eseri yaratan insanlardan sz ediyor, rnekler veriyordu. Szgelimi, sevdii kz tarafndan dn gecesi terk edildikten sonra tonluk mercan kayalarn dan bana eken ve onlardan muhteem heykeller yapan bir Litvanyal'dan, evinin bahesine en uzunu altm be metrelik kuleler dikip bunlar cam ve seramik paralaryla ssleyen bir talyan'dan, sa'nn yeniden yeryzne ineceine inanp ona u an Newyork Modern Sanatlar Mzesi'nde sergilenen, zerindeki yazlarn oluturulduu alfabeyi kimsenin zemedii bir taht yapan Amerikah'dan ve Kuharik Gobelyan'n Melekler in Dzenledii Evi'nden sz edildi. te o belgeselde, Kuharik Gobelyan'n bu evi neden dzenlediine ilikin sylediklerine de yer veriliyordu: "Melekler in Bir Ev dzenlerken dertlerimi unuttum," demiti Bayan Kuharik. Ardndan fikrini deitirip, "Pek derdim olduu da sylenemezdi ya," demi. "Bu evi dzenlemek aklma mukayyet olmam salad," diyerek bitirmiti ksa konumasn. Dertsiz Bayan Kuharik'in kulana melekler iin bir ev yapmasn fsldayan o ses olmasa, ben de her eyi onun cmlelik ksa konumasndan ibaret sanacak, bu hikyeyi size anlatamayacaktm. ebnem igzel _ Kaderimin Efendisi Kitaplar, uygarla yol gsteren klardr. UYARI: www.kitapsevenler.com Kitap sevenlerin yeni buluma noktasndan herkese merhabalar... Cehaletin yenildii, sevginin, iyiliin ve bilginin paylald yer olarak grdmz sitemizdeki tm e-kitaplar, 5846 Sayl Kanun'un ilgili maddesine istinaden, engellilerin faydalanabilmeleri amacyla ekran okuyucu, ses sentezleyici program, konuan "Braille Not Speak", kabartma ekran vebenzeri yardmc aralara, uyumluolacak ekilde, "TXT","DOC" ve "HTML" gibi formatlarda, tarayc ve OCR (optik karakter tanma) yazlm kullanlarak, sadece grmeengelliler iin, hazrlanmaktadr. Tmyle cretsiz olan sitemizdeki e-kitaplar, "Engelli-engelsiz elele"dncesiyle, hibir ticari ama gzetilmeksizin, tamamen gnlllk esasna dayal olarak, engelli-engelsiz Yardmsever arkadalarmzn youn emei sayesinde, grme engelli kitap sevenlerin istifadesine sunulmaktadr. Bu e-kitaplar hibirekilde ticari amala veya kanuna aykr olarak kullanlamaz, kullandrlamaz. Aksi kullanmdan doabilecek tmyasalsorumluluklar kullanana aittir. Sitemizin amac asla eser sahiplerine zarar vermek deildir. www.kitapsevenler.com web sitesinin amacgrme engellilerin kitap okuma hak ve zgrln yceltmek ve kitap okuma alkanln pekitirmektir. Ben de bir grme engelli olarak kitap okumay seviyorum. Sevginin olduu gibi, bilginin de paylaldka

pekieceine inanyorum.Tm kitap dostlarna, grme engellilerin kitap okuyabilmeleri iin gsterdikleri abalardan ve yaptklar katklardan tr teekkr ediyorum. Bilgi paylamakla oalr. Yaar MUTLU LGL KANUN: 5846 Sayl Kanun'un "altnc Blm-eitli Hkmler" blmnde yeralan "EK MADDE 11" : "ders kitaplar dahil, alenilemi veya yaymlanm yazl ilim ve edebiyat eserlerinin engelliler iin retilmi bir nshas yoksa hibir ticar amagdlmeksizin bir engellinin kullanm iin kendisi veya nc bir kii tek nsha olarak ya da engellilere ynelik hizmet veren eitim kurumu, vakf veya dernek gibi kurulular tarafndan ihtiya kadar kaset, CD, braill alfabesi ve benzeri formatlarda oaltlmas veya dn verilmesi bu Kanunda ngrlen izinler alnmadan gerekletirilebilir."Bu nshalar hibir ekilde satlamaz, ticarete konu edilemez ve amac dnda kullanlamaz ve kullandrlamaz. Ayrca bu nshalar zerinde hak sahipleri ile ilgili bilgilerin bulundurulmas ve oaltm amacnn belirtilmesi zorunludur." bu e-kitap Grme engelliler iin dzenlenmitir. Kitab Tarayan ve Dzenleyen Arkadaa ok ok teekkr ederiz. Kitap taramak gerekten incelik ve beceri isteyen, zahmet verici bir itir. Ne mutlu ki, bir grme engellinin, dzgn taranm ve hazrlanm bir e-kitab okuyabilmesinden duyduu sevinci paylaabilmek tm zahmete deer. Sizler de bu mutluluu paylaabilmek iin bir kitabnz tarayp, kitapsevenler@gmail.com Adresine gndermeyi ve bu isimsiz kahramanlara katlmay dnebilirsiniz. Bu Kitaplar size gelene kadar verilen emee ve kanunlara sayg gstererek ltfen bu aklamalar silmeyiniz. Siz de bir grme engelliye, okuyabilecei formatlarda, bir kitap armaan ediniz... Teekkrler. Ne Mutlu Bilgi iin, Bilgece yaayanlara. Not sitemizin birde haber gurubu vardr. Bu Bir mail Haber Gurubudur. Grupta yaynlanmasn istediiniz yazlarnz kitapsevenler@gmail.com Adresine gndermeniz gerekmektedir. Grubumuza ye olmak iin kitapsevenler-subscribe@googlegroups.com adresine bo bir mail atn size geri gelen maili aynen yantlamanz yeterli olacaktr. Grubumuzdan memnun kalmazsanz, kitapsevenler-unsubscribe@googlegroups.com adresine bo bir mail gnderip, gelen maili aynen yantlayarak yeliinizi sonlandrabilirsiniz. Daha Fazla Seenek in, grubumuzun ana sayfasn http://groups.google.com.tr/group/kitapsevenler?hl=tr Burada ziyaret edebilirsiniz. sayglarmla. ebnem igzel _ Kaderimin Efendisi

You might also like