You are on page 1of 2

Başarabileceğinize İnanın

Başarıya ulaşmak için üç kapı vardır. Birinci kapı inanmak, ikinci kapı istemek, üçüncü kapı
harekete geçmektir. Bu kapıların anahtarı ise soru sormaktır…

Başarı göreceli bir kavram olsa da, şöyle bir tanımlama onun ne anlama geldiği ile ilgili bize
ışık tutacaktır: Yetenek, koşullar ve çevre faktörleri göz önünde bulundurulduğunda, varılması
gereken yerin neresinde olunduğu, başarı ile ilgilidir.

Dolayısıyla başarıya ulaşmak isteyen birey, önce yeteneklerini sorgulamak zorunda. Her
insanın öne çıkan bir özelliği mutlaka vardır. Sorun bu farklılığın tespit edilememesinde ve
geliştirilememesinde. Aksi halde, sıradan insanların sıra dışı hikayelerini anlatan kitaplara
rastlayamazdık.

Kişi kendini tanıdıkça, yeteneklerini keşfettikçe, ilgili olduğu alanda başarılı olabileceğini
görecek ve buna inanacaktır. İnanç, tüm engelleri yok edecek ve başarı için temel adımın
atılmasını sağlayacaktır. Bundan sonrası istek ile ilgili. Kendi yeteneklerine inanan insan,
başarıyı istemeli. İstemek, istiyorum denerek tamamlanacak bir süreç değil. Hedeflerin
saptandığı ve yol haritasının belirlendiği zorlu bir aşama. Ancak, içsel motivasyonun
devamlılığı ile nihayete erer, özenli bir planlama gerektirir.

Şimdi, hedefi belli, kendine güveni tam olan kişinin atması gereken tek bir adım kalmıştır.
Harekete geçmek. Şöyle bir düşünürsek, kim bilir kaç kitap müstakbel yazarının hala
beyninde, kaç iş hiçbir zaman asıl sahibinin olamamıştır, kaç proje doğmadan sona ermiştir.
Harekete geçmeyen birey, kendi korkuları ile baş başa kalır ve başarısız olur. Bu doğal bir
süreç. Korkularınızı yenin!

Harekete geçip, başarısız olmaktan korkmayın. Çok meşhur bir söylemi yinelemekte fayda
görüyorum. ‘Harekete geçin, başarısız olursanız, başarıya gitmeyen yollardan birini tecrübe
etmiş, elemiş olursunuz’ denir, doğrudur da. Yılmayın, başarısız deneyimlerinizden ders alın
ve farklı bir yöntemle tekrar deneyin.

İş yaşamında başarılı olmak için yine aynı yaklaşım geçerli. Buradan yola çıkarak, iş
başvurusu yapan adayların zihin haritalarını da önüme koyup, neden istediklerini sandıkları
işe davet edilmediklerini anlatmaya çalışacağım.

Karşılaştığım adayların iş arama süreçlerinin olumsuz olarak devam etmesinin temel nedenini
inançsızlığa bağlıyorum. Earl Winson’un dediği gibi “Başarı tamamen şansa bağlıdır,
isterseniz başarısızlara sorun.”

Başarıyı yakalayamayan adaylar, şanssız olduklarını düşünürler. Bir süre sonra kendilerine
olan güvenleri iyiden iyiye azalır ve umutsuzluğa düşerler. Kaderlerine küserler. Kendi
yeteneklerini dikkate almadan kabul edildikleri ilk işe girerler. Tabi kısa bir süre sonra (en geç
bir yıl) iş arama süreçleri yeniden başlar. Halbuki ne demiştik, başarının ilk adımı ümitvar
olmak, yani yapabileceğine inanmaktır. Aceleci yaklaşım, hayatın önemli bir bölümünü
kapsayan iş yaşamının kabus haline gelmesine neden olabilir. Aman dikkat!

Kendine güveni kalmayan kişi, gazete ve internette gördüğü tüm iş ilanlarına başvurur ve
davet edilmeyi bekler. Onlarca mülakata katılır ama sonuç alamaz. Sonuç alamaz çünkü, o
şirkete başvurup başvurmadığını, hangi pozisyon için çağırıldığını bile hatırlamaz hale gelir.
Bu durumla ne kadar sık karşılaştığıma inanamazsınız. Siz yayın grubunuza muhabir
arıyorsunuzdur ama o mühendistir, bankacıdır ya da kardeş bir ülkeden yeni gelmiştir; Türkçe
konuşamamaktadır. Konuyla ilgisi yoktur ama başvurmuştur. Bu inanmamışlık hem aday hem
de işveren için öyle verimsiz bir durumdur ki, aday daha da ümitsiz hale gelirken, işverene
zaman ve para kaybettirir. Dolayısıyla kişi kendini tanımalı ve uygun olduğu pozisyonlara
başvurmalı. Bu yaklaşım daha kısa sürede sonuç almasını sağlayacaktır.

Adaylar, üstlerindeki ataleti fark edip, ondan bir an önce kurtulmalılar. Yeteneklerine göre
isteklerini gözden geçirmeli ve hangi pozisyonda, nasıl bir iş ortamında, ne kadar ücretle
çalışabileceklerini netleştirmeliler. Kısacası, hedefi tanımlamalılar. Hedefe ulaşmak için farklı
artılara ihtiyaçları varsa (yabancı dil, etkili konuşma, ehliyet, askerliği tamamlamış olmak vb.)
hemen bunların üzerine eğilmeli ve engel olmaktan çıkarmalılar.

Sonrası önemli, ama kolay tarafı, çalışmayı arzu ettikleri şirketlerin ilgili bölümlerine
başvurmalı, yani harekete geçmeliler. Yeri gelmişken, yapılan bir hataya daha değinmek
istiyorum. Adaylar başvurdukları şirket hakkında araştırma yapmadan görüşmeye gitmemeli.
Hedefini bilen aday, işletmeyi çok iyi tanımalı, beklentileri önceden öğrenmeli. Böylelikle,
önemli oranda artı puan alacaktır.

Tüm bunların sonunda, halen istediğiniz gibi bir işte çalışmıyorsanız, lütfen başa dönün.
Kendinizi gözden geçirin, hedeflerinizi gözden geçirin ve yeniden harekete geçin. Süreçlerden
birinde eksik taraflar olabilir. Sevdiği işi yapan insanların hem sosyal hayatta, hem aile
hayatında hem de özel yaşamlarında daha mutlu olduklarını unutmayın. Sevebileceğiniz,
kendinizi adayabileceğiniz işi yapın. Yıllar sonra geriye baktığınızda çok şey üretmiş ama hiç
yorulmamış olacaksınız.

You might also like