You are on page 1of 238

f

20 Li ra
FELSEFE
TER MLER V
GZL N
^4 't - * *
#' - k- "
"... -'V " I '
Cfe.- , - ' i;- '
K-
' J ' < " :*.
TR K D L K UR UM U YAYI NL ARI
/
ANKARA NVERSTES BASIMEV . ANKARA 1975
Prof. Dr. BEDA AKARSU
FELSEFE
T ER ML ER SZL
T R K D L K U R U M U Y A Y I N L A RI
/
TRK DlL KURUMU YAYINLARI: 408
Bu szlk Prof. Dr. Macit Gkberk, Prof. Dr. Vehbi Er-
alpca incelenmi, Terim Kolu grevlilerinden lker Onart
ve Dr. Semih Tezcann emekleriyle bask evresine getirilmi
tir.
TER MLER ZER NE
Atatrk devriminin Trke korusundaki tutumunu ylece zet
leyebiliriz: Trkeyi ada sanat, bilim ve tekniin, ksacas ada uygarl
n btn gereklerini karlayacak bir dil durumuna getirmek.
Trk Dil Kurumu 1932 ylnda kurulduu zaman, yaplacak dil al
malar, u iki ana madde inde saptanmt:
1. Trk dilinin z gzelliini ve zenginliini ortaya karmak;
2. Trk dilini, dnya dilleri arasnda deerine yarar ykseklie ula
trmak.
Bu maddelerden birincisini gerekletirmek iin, eski kltr hzineleri
mizi aratrmak, yaymlamak; kincisini gerekletirmek iin de, bir yandan
yzyllar boyunca dilimize girmi olan yabanc szcklerin, terimlerin yerine
Trkelerini koymak, te yandan da Bat uygarlnn etki alanna girmemizle
dilimize szmaya balayan yenilerine engel olmak, bylece, dilimizi kendi
olanaklar ierisinde gelitirmek gerekiyordu. Bu yabanc szcklerin oun
luu trl bilim dallar ya da mesleklerle ilgili terimlerdi. Trk Dil Kurumu-
nun kuruluunda, bu terimler ii, etin bir sorun halinde duruyordu. Yllar
yl yaplan almalar verimsiz kalmad. Dil iinin olumlu bir sonuca balan
masn isteyen aydnlar, bu alanda yaplan almalarda Kurumu yalnz brak
madlar.
lk evrede, yalnzca terimlerin Trke karlklarn bulmak yoluna
gidiliyordu. Yaplacak iler ok, eldeki olanaklar az olduu iin, bunlar terim
szlkleri olarak verilemiyordu. kinci evrede ise, bir yandan yeni karlklar
aranrken, bir yandan da her konuda uzmanlk szlkleri hazrlanmasna giri
ildi.
Bugne dein, Trk Dil Kurumunun trl kurulular, kurumlar, fakl
teler ve kiilerle yapt almalarn ancak kk bir blm yaymlanabil-
mitir. Bu almalar, her konuda eser veren yazar ve aydnlarda dil bilincinin
yerlemesine yardm ederken, okul sralarndaki genleri de bu Trke sz
lere altrm, giderek onlarda dil sevgisinin kklemesini salamtr.
5
Gerek Trke- Osmanlca ve Bat dilleriyle ilgili olarak klavuz niteliin
de hazrlanan terim listelerinde, gerekse trl konularda hazrlanan szlk
lerde, elden geldii lde her terimi Trke bir szckle karlamak yoluna
gidilmitir. Trke karlk bulunmad durumlarda, Bat dillerinden aktar
lan terimlerde, bir birlik salanmasna allmtr. Yabanc bir terim alnr
ken, Bat dillerinde de olduu gibi, Yunanca ve Latince asllarna gidilerek,
bunlar, Trkenin ses yapsna uydurulmutur. Yalnz, daha nce baka Bat
dillerinden Trkeye girmi ve yeni bir karlk bulunamayan terimler, eski
den olduu gibi braklmlardr.
Gerek Kurum da hazrlanan, gerekse Kurumca uzmanlara hazrlattrlan
terim szlklerinin, trl yarkurullardan geirilerek hem dil bakmndan,
hem ilgili olduklar bilim bakmndan yanlsz olmalarna allmtr. Ortaya
konan terimler neri niteliindedir, kesinlik anlam tamamaktadr, ileride,
bunlardan daha uygunlarnn bulunacan gzden rak tutmamaktayz. ne
rilen terimler, uzun sreli uygulama sonucu kesin biimlerini alacaklardr.
Dilimizin, kendi benliine kavuarak gelimee balad ve gl bir
uygarlk dili olmaa yneldii bugnlerde, almalarmzn yararl olaca
kansndayz.
TDK
6
/
NS Z
Trk Di! Kurumunca yaynlanmakta olan Terim Szlkleri iki amac
gerekletirmee alyor: 1- Terimlerin Trke karlklarn bulmak. 2*
Bu terimlerin tanmlarn vermek.
Terimlerin Trke karlklarn bulma bakmndan, bu szl ya
zarken, ok byk bir gle uradm sylenemez. Btn felsefecilerle
birlikte skntsn yllardan beri ektiimiz bu gl bugn az ok yenmi
durumdayz. Yirmi be yl nce Trk Dil Kurumu, felsefe terimlerinin gzden
geirilmesi iin stanbul niversitesi Edebiyat Fakltesi Felsefe Blmne
ba vurmutu. Prof. Dr. Macit Gkberkin ynetimi altnda, 1950- 53 yllar
arasnda, haftada bir iki kez toplanp, Kurumca yaymlanm olan Fel
sefe ve Gramer Terimlerin de gz nnde bulundurarak, terimlerin
Trke karlklarn yeniden saptadk. Bu almalara, terimlerin Trk
dilinin kurallarna uygun oluturulabilmesini salamak amacyle katlan,
yitirmi olduumuz byk deerlerden iki dilcimizi kranla anmamz ge
rekir: Prof. Dr. Mecdut Mansurolu, Do. Dr. Suat Baydur. Ayrca bu a
lmalara Prof. Dr. Janos Eckmann, Prof. Dr. Cahit Tanyol ve Prof. Dr. N.
azi Ksemihalin de katklar olmutur. Felsefe blmnden bu toplan
tlara katlanlar: Prof. Hilmi Ziya lken, Prof. H. Vehbi Eralp ve o
dnemin asistanlar: Prof. Dr. Kmuran Birand, Prof. Dr. Nermi Uygur
Do. Dr. Hseyin Batuhan, Prof. Dr. Bedia Akarsu. Bu toplantlarda sapta
dmz felsefe terimlerini her birimiz yirmi yirmi be yldan beri ders ve
seminerlerimizde, yazlarmzda ilemekteyiz. Bu arada her birimizin yeni
nerileri oldu. Sonunda az ok br birlie vardk. Bundan dolay bu szlkte
yer alan terim ve kavramlarn byk ounluunu, neri niteliinden kur
tulmu, yerlemi szckler arasndan devirme olanan buldum. rade kar
l isten gibi kimilerini de yeniden nermek zorunda kaldm; yakn
zamana dek kullandmz istem bizim elimizden km, bir hukuk ve iktisat
terimi olmutu. unu da belirtmek isterim: mgelem, eytiim, zdek
gibi szckleri br terim szlkleriyle birlik salamak ereiyle kullandm.
Bunlar bugn iin benim pek kullanabileceim szckler deil. Bugn iin
7
diyorum; belki de yakn bir gelecekte "madde diyemeyeceim; be yl nce
zgrlk szcn, iki yl nce olanak szcn yadrgyor, bunlara
konuma ve yazlarmda yer veremiyeceimi sanyordum. Oysa bugn bu
szcklerin eski karlklarn anmsamaz oldum. te yandan kavramn anla
mn karlamayan kimi yeni neriler de oldu. rnein idea szcne
dng karl nerildi. Dng ideann fikir anlamn karlaya
bilir; ancak Platonun ideas iin anlamca yanl bir karlk olurdu.
Bir felsefe szlnde ise ncelikle, terimin felsefedeki anlam gz nnde
bulundurulmaldr.
Bu szln yazlmasnda asl glk kavramlarn tanmlarn verme
de oldu. Her bilim ve meslek dalnda terimlerin kesin snrlarnn izil
mesi byk nem tar. Dncenin ak, anlalr olmas, o dnceyi
dile getirirken kullanlan terimlerin anlamnn tam olarak belirlenmi olma
sna baldr. Tanm verilmeyen bulank kavramlar kullanmak dncede
akla eriememee, giderek kavram ve dnme kargaalna yol aar;
kavramlarn geliigzel kullanlmas karanlk brakr dnceyi, anlama
olanan da ortadan kaldrr. Temeli dnme olan felsefenin de kendi kav
ramlarn belirlemesi gerek. Kavram belirlenimi Sokratesin de ba sorunudur.
Sokrates mr boyunca hep kavramlarn tanmn aram, ama bulamamtr.
nk ele ald kavramlar iyi, gzel, erdem gibi, doruluk, yiitlik gibi
kavramlardr, bunlarnsa matematiksel kesinlikte tanmlarn vermek olana
yoktur. Ayrca, bir ok felsefe kavramlarna trl felsefe akmlar deiik
anlamlar vermiler, bylece bir terimin birka tanm ortaya kmtr. Geri
17. yzyln usu felsefesi her zaman bir ve ayn kalan bilginin birlii lksn
dile de aktarmak istemi, mathesis universalis istei yannda Lingua universalis
istei ortaya kmtr. Felsefeye yanlzca bilimlerin yntem ve sonular ze
rinde sz hakk tanyan 19. yzyl olguculuu da (positivizm) ayn yoldadr.
Ama 19. ve 20. yzyllarda gelien ve gnmz felsefesini oluturan yaama fel
sefesi, grngbilim (fenomenoloji), varoluu felsefe, varlkbilim (ontoloji)
gibi fiziktesiyle (metafizik) ilgili sorunlar ele alan akmlarla ve felsefe tarihi
aratrmalar ile olguculuun bu gr almtr. Felsefe bugn kendi tarihi
ile balant iindedir. Terimlerini de tarih iinde srp giden felsefe den
devirmektedir. Kavramn tarih iinde az ya da ok deien anlamlarnn
tek bir tanma sdrlamayaca da aklk kazanmtr. Ben de, bu szl
yazarken belli bir akma balanmadan, sorunlar belli bir eilimle ele almadan,
elden geldiince yan tutmadan ada felsefenin kavram ve terimlerini olduu
gibi yanstmaya, aydnlatmaya altm. Gerektii yerlerde tanmlarla yetin
meyip ksa aklamalar yapmak zorunluluunu duydum. Ayrca, felsefe le il-
gilenenlerin yararlanabilmesi iin terimlerin yan sra terim niteliini aan
kavramlara, deyimlere ve felsefe okullarna da yer verdim.
Szln hazrlanmasnda Metzkenin "Handlexikon der Philosophie
si bata olmak zere Schmidt- Schschkoffun Philosophisches Wrterbuch u,
Lalanden Vocabulaire de la philosophiesi ve Foulquinin Dictionnaire
de la langue philosophique i temel kaynak alnmtr. Her terimin hazrla-
nnda kaynakada gsterilen btn szlklerdeki o maddeler gzden gei
rilmi, ayrca felsefe tarihlerinden yararlanlm, gerektiinde belli bir terimin
felsefesinde geni bir yeri olan ya da o terimin oluturucusu olan filozoflarn
yaptlarna da ba vurulmutur. Ancak belli br terim zerinde iyice akla
kavuulduu kansna varldktan sonra tanma geilmitir.
Szlk, ayrca Kurumcada Prof. H.Vehbi Eralp ve Prof. Dr.Macit Gberke
incelettirilmitir. Bu skntl ii titizlikle yrten ve yararl tleriyle beni
uyaran sayn hocalarma teekkr borluyum.
Kitabn baslmasn salayan, hazrlanmasnda ve baslmasnda bana her
trl kolayl gsteren bata Sayn mer Asm Aksoy olmak zere Trk
Dil Kurumu Ynetim Kuruluna ve Terim Kolu bakan Sayn Emin zdemire,
ayrca Szln hazrlanmasnda byk emekleri geen Terim Kolu grevli
leri lker Onart ve Dr. Semih Tezcana teekkr bor bilirim.
Bedia AKARSU
9
KISALTMALAR VE MLER
Alm.
bkz.
es. t.
Fr.
ng.
Lat.
r.
vb.
Yun.
//
Almanca
Baknz
Eski terim
Franszca
ngilizce
Latince
rnein, rnek
Ve benzeri, ve bakalar
Yunanca
Baklmas gereken terimi ya da yeri gsterir.
Tanmdan aklamaya geildiini belirtir.
nne konduu szcn ana biimini ya da kaynan gsterir,
nne konduu szcn anlamn verir.
F EL SEFE
T ER MLER SZL
A
A : Biimsel mantkta tmel olumlu nermelerin simgesi. (r. "Btn
cisimler yer kaplar.)
aklama [Alm. Erklrung] [Fr., ng. exp/ rcat/ on] [Lat. exp/ icotio] [es. t.
izah]: 1- Bir olguyu, bir durumu zmledikten sonra, eleri ara
sndaki balantlar aa karma yoluyle aydnlatma. 2- Bir eyin
yalnzca ne olduunu deil, nedenini de ortaya koyma; iki ey ara
sndaki nedensel balanty gsterme. 3- Gzlemlenen bir olay bir
yasaya geri gtrme. (r. Gkkuann, n krlmas ve yansmas
yasalarna gre aklanmas.)
ak ve seik [Alm. klar und deutlich] [Fr. dair et distinct] [ng. c/ eor and
distinct] [Lat. clarus et distinctus, clare et distincte] [es. t. vazh ve m-
temeyyiz]: (Descartesta) Bir bilginin doruluunu belirleyen ltler:
Konusu bize dorudan doruya, arasz olarak verilmi bilgi ak; konu
su baka eylerden ayr, onlarla karmam olan bilgi de seiktir.
adal et bkz. t ze
adclk [Alm. Nom/ m/ ismus] [Fr. nomina/ isme] [ng. nomina/ fem] [es. t. Is
m/ ye]: Kavramlarn gerek varlklar olduunu kabul eden kavram ger
ekiliine kart olarak, tmel kavramlarn yalnzca nesnelerin adlar
olduunu leri sren gr,
adiaphora bkz. umursanmayan
ahlk [Alm. Moro/ ] [Fr. morale] [ng. mora/ s] [es. t. oh/ k]: 1- a. Belli bir
dnemde belli insan topluluklarnca benimsenmi olan, bireylerin
birbirleriyle ilikilerini dzenleyen trel davran kurallarnn, yasa
larnn, ilkelerinin toplam, b. eitli toplumlarda ve alarda kapsam
ve erii deien ahlksal deerler alan. 2- Bir kii ya da bir insan
beince benimsenen eyleme kurallarnn toplam. 3- Ahlksal olan
eylerle balants olan bir grler dizgesi (tek kiinin, bir ulusun, bir
toplumun, bir an). 4- Felsefenin bir dal olarak: a. Ahlk zerine
13
ahlk
kavramsal retiler, b. nsanlar.n kiisel ve toplumsal yaamdaki ah
laksa' eylemlerine ilikin sorunlar inceleyen felsefe retileri.
ahlk [Alm. Moral *] [Fr. moraliste] [ing. moro//s]: 1- Ahlk filozofu-
ahlak alannda uzmanlam yazar. 2- Ahlk ts; her eyi ahlk
ve ah r deer'endirfe" ki?i' 3- 17- ve 18. yzy,Harda alar,n,n toplum
ve ahlk sorunlarn felsefe asndan ele alan Fransz yazarlar bei iin
kullanlan terim (Montaigne, Pascal, La Rochfoucauld, La Bruyre
ahlklk [Alm. Mor0/ismus] [Fr. moralisme] [ing. moralism] [es. t. ahlkiye]-
1 Ahlak en yksek deer ve en yksek erek olarak gren dnya g
r. 2- Her eyi ahlk asndan deerlendiren tek yanl gr.
ahlk duygusu [Alm. moral,sche Cefuhle; moraliser Sinn] [Fr. sens moral]
[ng. moral sense]: 1- Ahlksal davranlarn kayna olan duygu. 2- n
giliz ahlaklarnn (Shaftesbury, Hutcheson vb.) kavram, olarak ah
lak duygusu ("moral sense): iyi ile kty deerlendirmede insanda
doal olan, doutan bulunan duygu: ahlksal yarg.lama gc.
ahik felsefesi bkz. ethik
ahlk^ lkesi [Alm. Moralprinzip] [Fr. principe moral] [es.t. ahlk umdesi]:
hi- T ,e Ahlaksal olann temel ilkesi, b. Tek tek kiilerin
ahlaksal eylemlerindeki ilke. 2- Ahlk eylemlerinde istenci belirleyen
^ (hazclllk>' (mutuluk), yarar (yarardk), ahlk
yasas karsndaki sayg - dev bilinci - (Kant) vb.
ahlki, [Alm. moralisch- sitthch] [Fr., ing. moral] [es.t ahlki]: Ahlk yasa
larna uygun olan; ahlk bakmndan iyi olan.
ahlkllk [Alm. Moralitau Siulichkeit] [Fr. moralit] [ing. morality] [es t
ahlakyet]: 1- B,r insan,n ya da bir insan beinin iyi ve kt a-
smdan davran, biimleri ve ahlksal dn. 2- a. Ahlk kurallar,
yasalar, ,le uyum iinde olma. b. Kurallara uygunluk bak.mmdan ah-
l ma- C- <Dar anlamda>zellikle cinsel yaamla ilgili ahlksal dav-
ram. 3- K,,ler,n ya da eylemlerin ahlksal nitelii. 4- Ahlksal dzen
i - Ahlaksal duunu olarak ahlkllk (Kant): Ahlk yasas ile uyum
mde olan, ama ancak deve kar saygdan doan eylemde bu
lunma.
ahlk retisi [Alm. Siuenlehre] [es.t. ahlki,at]: Ahlksal yaama ye ey
lemenin yasal,n, biimleri ve ilkelerini aratran bilgi dal. 1- Ahlksal
olann temellerini ve zn inceler (ethik). 2- Ahlksal eylemin somut
14
aldrmazlk
biimlerini ve eitli kurallarn! aratrr ve betimler. 3- Ahlk kural
larn yaam iin somut olarak ortaya koyar; belli bir toplumda geerli
olan ilke ve kurallar, biimleri bir araya toplar.
ahlksa! [Aim. moraiisch, sittlich] [Fr., ng. moral] [Lat. moraiis] [es.t. ah-
/ ofci]: 1- Ahlka likin. 2- yi ve kt zerindeki felsefe incelemelerine
ilikin.
ahlaksal sorumluluk [Aim. Zurechnungsfhigkeit] [Fr. resf>o/isaf>///t morale]
[ng. consciousness of responsibility] [es.t. ahlki mesuliyet]: Bir insann
kendi eylemlerinin sorumluluunu tayabilmesi yetenei.
ahlksz [Aim. unsittlich] [Fr., ng. immoral] [es.t. gayr- i ahlki]: Ahlk yasa
larna aykr olan; ahlk bakmndan kt olan.
ahlk yasas [Aim. Sfttengesetz] [Fr. loi morale] [ng. moral law] [es.t.
ahlk kanun]: Ahlk eylemlerini belirleyen, kendine uyulmas ahlk
asndan gerekli olan genel geer kural.
akademi [Aim. A/ cademie] [Fr. acadmie] [ng. academy] [Yun. Akademia]:
1- Platonun Atina yaknlarnda kurduu, lmnden sonra onun temel
retisine bal kalmayarak, kukuculua sonradan da dogmacla
kayan felsefe okulunun ad. 2- Renaissanceta Platon dncesinin yeni
lenmesi ile 1440xa Floransada kurulmu olan Platoncu okul,
akatalepsia bkz. kavramiamaz lk
aksiyoloj i bkz. deer retisi
aksiyom bkz. bet
aksiyomatik bkz. belitsel dizge
aktiviz m bkz. eylemcilik
aktaiiz m bkz. etkincilik
aktel bkz. edimsel, gncel
alayslama [Aim., Fr. / ronie] [ng. irony] [Yun. eironeia ~ nceden inceye
alay etme] [es.t. istf/ zc]: (Sokrates'te) Kendisinin bir ey bilmediini
ne srp sorular sorarak karsndakinin bir ey bilmediini ortaya
karma.
.. aldrmaz lk [Aim. Indifferenz, Gleichgltigkeit] [Fr. indiffrence] [ng.
indifference] [Lat. Indifferenta] [es.t. lkaydil : 1- Belli durumlar,
oteylar, retiler karsnda kaytsz kalma: a. Yalnzca ilgisizlikten
doabilir, b. Einli bir tutum sonucu olabilir. (r. Kukucu tutumda
ya da yargszlkta - epokhe- olduu gibi.)
alg [Aim. Wahrnehmung] [Fr., ng. perception] [Lat. percept/ o] [es.t. idrak]:
Bir eye dikkati ynelterek, duyular yoluyle o eyin bilincine varma.
/ / Bir nesne duyular araclyle alglanr, ancak alg duyusal izlenim
lerden daha fazla bir eydir, bilinli bir farkna varmadr, duyumlar
bilince ileten bir olaydr. Algda: a. alg olay, b. alg erii, c. alg
nesnesi ayrt edilir. Alglar u iki tre ayrlabilir: 1- D alg: Ddn-
yadaki nesnelere ynelen, onlarla likili olan alg. 2- alg: Idn-
yann gereklerine (ruhsal durumlar, ruhsal edimler, ruhsal ierikler)
ynelen ve onlarla ilgili olan alg.
al rl k [Aim. Rezept/ v/ tdt] [Fr. receptivit] [ng. receptiWty] [es.t. kabiliyeti
ahz]: 1- Duyusal uyarmlar alabilme yetenei. 2- (Kantta) Nesne
lerin bizi uyar yznden tasarmlar edinme yetenei. bkz. duyarlk
alkanlk [Aim. Cewohnheit] [Fr. habitude] [ng. habit] [Lat. hofa/ tus] [Yun.
heksis] [es.t. / tfyot]: ve d etkilerle eylem ve davranlarn yine
lenmesi, hep ayn biimde gereklemesi sonucu beliren, koullanm
davran ya da tepki biimleri. / / Alkanlklarn toplam, insann bir
tr ikinci doasMn oluturur. Alkanlk, bir yalnlatrma olduu,
zel bir dikkat abasn gereksiz kld iin dnsel yk azaltr; an
cak dnce ve davranlarda bir katlama yarattndan bunlarn
geliimini engelleyici etkisi de vardr.
altakoyma [Aim. Subsumption] [Fr., ng. subsumption] [Lat. subsumpt/ o]
[es.t. idra]: (Mantkta) 1- Br kavram altna koyma, bir kavram altnda
toplama. Bireylerin trler, trlerin cinsler altna konmas. 2- Bir ner
mede konunun yklem altna konmas. / / Her yarg bir nesneyi bir
kavramn altna koyar: Bu kap demirdendir. yargsnda, bu kapy
"demir nesneler kavram altna koymu olurum. Her nerme, bir ba
kmdan bir konunun bir yklem altna konmasdr; baka deyile, her
yarg br altakoymay gsterir.
altasralama [Aim. Subordination, Unterordnung] [Fr., ng. subordinot/ on]
[es.t. tbi/ yet]: Br kavramn, kapsam daha geni baka bir kavramn
altnda yer almas. (r. Trn cinse bantsnda olduu gibi.)
alternatif bkz. seenek
al t k [Aim., ng. Subatern] [Fr. subo/ terne] [es.t. mtedahil]: Konusu ile yk
lemi ayn olan, biri tmel olumlu, biri tike! olumlu (A, I); biri tmel
olumsuz, biri tikel olumsuz (E, O) iki nerme arasndaki balant du
rumu.
alg
16
anlak
al t kl k [Alm., Fr.f ng. Sfl/ ternot/ on] [Lat. sub = altnda; alter bakas]
[es.t. teda/ / ]: 1 > Altk ki nerme arasndaki balant. 2- Altk
iki nermeden tmelin doruluundan tikelin doruluuna, tikelin
yanllndan tmelin yanllna gemek olan arasz karm (altklk
ile karm).
al tkart [Alm. subkontrr] [Fr. subcontraire] [ng. subcontra/ y] [Lat. subJ
altta; contrarius = kar karya konmu, kart] [es.t. to/ t- i mtezat]:
Konusu ve yklemi ayn olan, biri tikel olumlu, br tikel olumsuz,
kar karya konmu iki nermeden her biri. (r. Baz Sler Pdir.,
"Baz Sler P deildir.) bkz. karolum
analitik [Alm. Analytik] [Fr. analytique] [ng. analytic] [Yun. analytike tekhne
zmeye yarayan sanat]: 1- Aristoteleste biimsel mantkla ean
lamldr. / I Birinci Analitikler ve kinci Analitikler, Organon adl mantk
kitabnn nc blmn kurarlar, bunlarda Aristoteles, bilimsel
yntemin eleri olan karmlar ve tantlama yollarn inceler. 2-
Kant iin analitik, anln biimlerini incelemedir; Transendental
Analitik anln ncel (apriori) biimlerinin bilimidir,
analog bkz. benzeen
analoji bkz. benzeim
anamnesis bkz. anmsama
an [Alm. Erinnerung] [Fr. souvenir, mmoire] [ng. remembrance] [es.t. ba
ttra]: 1- (Genel olarak) Yaant ve bilin ieriklerinden bellein sakla
d izler. 2- (nsanbilimde) nsana, zamansal- tarihsel varlnn vazge
ilmez koulu ve varolu boyutu olarak gemii kazandran ey.
anmsama [Alm. Anamnesis] [Fr. rem/ n/ scence] [ng. rem/ n/ scence] [Yun.
anamnesis] [es.t. nim- tahattr]: Platon felsefesinin ekirdek kavram
olarak, ruhun bedene girmeden nceki varlnda grm olduu
-> idealarn bilince dn. / / Bu anlamda, bilgi retisi bakmndan
anmsama, ruhbilimsel anmsama ile eanlaml deildir. Platonda anm
sama, her trl deneyden bamsz bir k- bilgi olarak ruhta batan
beri bulunan bilgiyi yukar ekip karmaktr. Anmsama, bilgide
nsel olan iin Platonun ortaya koyduu bir kavramdr,
animiz m bkz. canlclk
anlak [Alm. Intelligenz] [Fr., ng. nte/ / ;gence] [Lat. nteJ/ igent/ a] [es. t.
zek]: Kavray; anlay; kavrama ve yarglama yetisi. Buna gre: 1-
Kark eyleri, olaylar abuk kavrama ve kolaylkla onlara uyma yete
nei. 2- Bilmeye ynelen yeti ve yeteneklerin toplam (alglama, kav
17
anlam
rama, soyutlama, kavram kurma, genelletirme, birletirme, sonu
karma, eletirme, yarglama, zmleme), a. (Duyuma kart olarak)
Anlkla eanlaml, kavramsal bilgi yetisi, b. (igdye kart olartk)
Eree erimek iin aralardan dnerek, bilerek yararlanma; isteyerek
etkin olma yetisi, c. Olaylar ya da bakalarnn dncelerini kolay
lkla kavrama yetisi. 3- Olanaklar yakalama, kavrama, yeni devlere
ve yeni durumlara kendini uydurma ve onlarda kolaylkla yolunu bulma
yetenei ve becerisi (klgl anlak). 4. Balantlar kavrama, grler
edinme yetisi; tinsel kavrama gc; tinsel uyanklk; abuk dnme
ve yarglama yetisi (kuramsal anlak). / / Anlan en aadan en yksee
(-> ke) dein dereceleri vardr; anlak derecelerinin saptanmas iin
testler uygulanr; belli snrlarla hayvanlarda da anlan bulunduu
kabul edilir.
anlam [Alm. Bedetung, S/ nn] [Fr. sens, signification] [ng. meaning, sense,
signification] [es.t. mana]: 1- Bir szcn belirttii, dndrd
(ey). 2- Bir nermenin, bir tasarmn, bir dncenin ya da yaptn
anlatmak istedii (ey).
anlama [Alm. Verstehen] [Fr. comprendre] [ing. understanding] [es.t.
fehm, idrak]: 1- (Genel olarak) Bir eyi yalnzca dtan deil, ken
di iinden kavrama; bir eyin zn, bir balam btn olarak
anlamm tanma. 2- Bir olay ya da nermenin daha nce bilinen bir
yasann ya da formln sonucu olduunu grme. 3- Anlalan bir
eyin baka trl olamyacan grme. 4- (Dilthey'de) Bakalarnn
ya da baka alarn yaantlarn, ruh durumlarn, edimlerini onlarla
birlikte duyma ve sonradan yineleyerek benimseme. / / Doa bilim
lerinin aklama ynteminin karsna Dilthey, tinsel bilimlerin anlama
yntemini koymutur. Diltheye gre tinsel bilimler yaantlarla ilgilidir,
yaantlar da ancak anlama ile aydnlatlabilir.
anlambilim [Alm. Semantik] [Fr. smantique ] [ng. semont/ cs] [Yun. sema-
semeion - im]: Anlam retisi; imlerle ya da szckler ve nermelerle,
onlarn dile getirdii anlam arasndaki banty inceleyen bilgi dal,
imbilimin bir kolu.
anlatm [Alm. Ausdruck] [Fr., ng. expression] [es.t. ifade]: Sanat yaptla
rnda ruhsal yaantnn dlie gelmesi.
anlay [Alm. Kompre/ ens/ on] [Fr. comprhension] [ng. compre/ ension] [Lat.
comprehens/ o] [es.t. tefehhm]: 1- Kavrama, anlama edimi. 2- Kav
rama ve anlam?, yetisi.
18
apaklk
anlk [Alm. Intellekt, Verstand] [Fr. intellect, entendement] [ng. intellect,
understanding] [Lat. / nte/ / ectus] [es.t. mdrike]: Anlama, dnme gc;
bilme yetisi; kavramlarla dnme yetisi. 1- (Skolastik felsefede) ->
Duyum (sensatio), -+ us (ratio), anlk (inteilectus) basamaklanmasnda
en yksek yere konulan dnme ve bilme yetisi. / / Usun duyumlarla
alman gereleri kavramsal olarak ilemesine karlk, anlk her trl
duyarlktan bamsz olan idelerin bilgisine vardrr. 2- (Skolastikten
sonra) Usla bir tutulan, biimleri, balantlar kavrama ve bylece bilgi
ve gr kazanma yetisi. 3- (Aydnlanmadan beri) Bilgi yetileri basa-
maklamasnda ustan bir alttaki basamaa konulan dnme ve bilme
yetisi. / / Bu yeti: a., kavramlar, kurallar, kategoriler, ak, somut d
nceler yetisi olarak; b. ayrma, zmleme, soyut dnme yetisi
olarak; c. klgl ynden planlar yapan yeti olarak dnlr. 4- Kant
usun ve anln skolastikteki anlamlarn tersine evirmi, kavram kur
may anla, ideler bilgisini de usa balamtr. 5- Anlamaktan tre
tilmi olarak: a. Anlam balamlarn kavrama yetenei, b. Anlay.
anlklk [Aim. / nte/ / ekiua/ / sms] [Fr. me/ / ectao/ isme] [ng. inte/ / eciua/ ism]
[es.t. zihniye]: 1- (Genel olarak) Anln, usun egemenliini, usun
glerinin tek yanl olarak gelitirilmesini ve deerlendirilmesini sa
vunan gr. 2- (Bilgi retisi bakmndan) Usuluk. 3- (Ahlk felse
fesi bakmndan) Ahlksa! isteme ve eylemlerin usla ve dnmeyle
belirlendiini dile getiren gr (Sokratesin erdem bilgi anlay).
Kart bkz. istenilik
ansiklopedi [Alm. Enzyklopdie] [Fr. encyclopdie] [ng. encyclopedia] [Yun.
enkyklo$ = daire evresinde; paedeia = eitim] [es.t. kamus]: 1 - (Kk
anlamnda) Her zgr, gen eski Yunanlnn geirmek zorunda olduu
eitimin tm. 2- Btn bilimlerin ya da bir bilim dalnn verilerini
dizgesel ya da abecesel olarak gsteren yapt. (r. Diderot ve
DAlambertin kurduu nl Encyclopdie ou dictionnaire raisonn
des sciences, des arts et des mtiers, 1751- 1780)
antinomi bkz. atk
antropoloj i bkz. insanbilim
antropomorfiz m bkz. insanbiimcilik
antroposantriz m bkz. insaniincilik
apaklk [Alm. Evidenz ] [Fr. vidence] [ng. evidence] [Lat. evidential videre
s= grmek, eWdens = aka grnen, gze grnen, aka kavranan]
[es.t. bedohet]: 1- (Genel olarak) Bir eyin, hi bir kukuya yer b-
19
apatheia
rakmakszn, aydnlk bir biimde grnmesi; bilinte yaanan ve kesin
lie vardran dolaysz kavranlmlk. (Mantksal ya da grsel olabilir.)
2- (Descartes ta) Algnn ve bununla ilgili olarak dnmenin ak ve
seik olmas. (Klasik felsefe bu anlam korumutur.) 3- (Grngbilimde)
Bir doruluk yaants ; bir ynelimin (intention), dncede tasarm
lanan bir eyin, dorudan doruya grleme ile gereklemesi. (Bu
da ancak i algda gerekleebilir.)
apatheia bkz. duyumsamazlk
apodiktik bkz. zorunlu (nerme)
aporia bkz. kmaz
aposteriori bkz. sonsal
apriori bkz. nsel
aralk [Aim. Instrumentalismus] [Fr. instrumentalisme] [ng. instrumen
talism] [Lat. instrumentum = ara, alet]: Dnme biimlerinin, kuram
larn, mantk ve ahlk biimlerinin vb. yalnzca yaamn deiik koul
larna uyma aralar olduunu savunan, Amerikan -pragmacln
(James, Dewey) yanstan dnya gr.
aranedencilik [Aim. Okkasionalismus] [Fr. occasionalisme] [ing. occasiona
lism] [es.t. esbab- adiye mezhebi, ittifakiye]: Btn olaylarn tek gerek
nedeninin Tanr olduunu ne sren, insana neden gibi grnen btn
br eylerin Tann'nn istencini yanstan birer araneden olduunu
savunan felsefe retisi. / / Descartesn ruh ve beden ikiliini k
noktas olarak alan aranedencilik, bu tzler arasnda ancak Tanr'nn
araclyle ba kurulabildiini syler. (Savunucular: Bat felsefesinde:
Geulincx, Malebranche; slm felsefesinde: Gazali.)
ardl [Aim. / Consequent] [Fr. consquent] [ing. consequent] [Lat. consequens]
[es.t. tali kaziye]: 1- (Mantkta) Bir karmda varlan sonu. 2- (Ne
densel aklamada) Etki. Kart (ve ballak kavram) bkz. ncel
arnma [Aim. Katharsis} [Fr., ng. catharsis] [Yun. katharsis]: 1- Ruhun
tutkulardan temizlenmesi. (r. Platon, lm ruhun bir arnmas ola
rak anlar; lm, ruhun bedenden kurtulmas, bedensel tutkulardan
arnmas, temizlenmesidir.) 2- (Aristoteleste) Sanat yoluyle duygu
larn arnmas. / / Sanat araclyle insann duygular uyarlarak ruhun
bunlardan temizlenmesine varlacaktr; zellikle alat (tragedia) acma
ve korku duygulan uyandrp insan etkileyerek arnmay salar.
Aristotelesilik [Aim. Aristotelismus] [Fr. aristotelisme] [ing. Aristotelism]
[es.t. Aristetalisiye]: (Felsefe ve Tanrbilimde) Yunan filozofu Aristote-
20
Augustinusuluk
lese dayanan, deneysel gereki eilimli, ayn zamanda ereksel br
dnya gr niteliindeki dnce dorultusu,
assertorik bkz. yaln (nerme)
aama dzeni [Alm. Hierarc/ ie] [Fr. hirarchie] [ng. hierarchy] [Yun.
hierarkhia: hieros = kutsal, arkhe = egemenlik, g, erk] [es.t. silsile- i
meratip]: 1- (Kk anlamnda) Kutsal saylan kiilerin egemenlii;
bu egemenliin tayclar (rahipler) arasndaki dzen. / / Bu sra
lamada, bir basamakta yer alan elerin nemiyle says ters orantl
dr. 2- elerin nemine gre yaplan sralama; aamalar, basamak
lar zinciri. (r. Bilimlerin, deerlerin aama dzeni.)
akn [Alm. transzendent] [Fr. transcendant] [ng. transcendent] [Lat. irans-
cendens] [es.t. mteaJ]: 1- Bir dzeyin tesine ykselen, verilmi bir
snr aan. 2- stn olan; insanlk dzeyinin stne kan (Tanr).
3- Gz nne alnan alann dna kan; zellikle bilinci aan, bilincin
dna kan. 4- (Kantta) Olabilecek her trl deneyin snrn aan,
insan bilincini aan. S- Doay, gereklii aan: doast, duyust.
Kart bkz. ikin
ataraksia bkz. sarslmaz lk
atom [Alm. Atom] [Fr. atome] [ng. atom] [Yun. a - tomos = blnemez]
[es.t. cz- / fert]: 1- (Yunan filozoflar Leukippos ve Demokritosta)
Gerein son, artk blnemez, bozulamaz diye tasarlanan temel e
leri. 2- (Yeniada) zdein en kk, deimez blmckleri. / / z-
dein atomlardan olutuunu kur?msal olarak temellendiren ngiliz
fizikisi John Dalton olmutur. Bugn ise atomun paralalanabilir ve
bozulabilir olduu klgl olarak tantlanmtr.
atomculuk [Alm. Atomismus] [Fr. atomisme] [ng. atomism] [es.t. cz-/
ferdiye]: zdein atomlardan kurulu olduuna dayanan; gerei ve
gerekteki olaylar bu atomlardan ve bu atomlarn deviniminden kal
karak kavramaya alan felsefe retisi. (lk atomcular: Leukippos,
Demokritos, Epikuros; 17. yzylda atomculuu yenileyenler: Sennert,
Gassendi, Byle.)
attributum bkz. z nitelik
Augustinusuluk [Alm. Augustinismus] [Fr. augustinisme] [ng. Augustin'sm]:
Bir yandan Platonculuk ve Yeni Platonculukla Hristiyan dncesini
birletirmeye, te yandan felsefenin arlk noktasn znel- ruhsal
alana (ideney fiziktesine) kaydrmaya alan, Augustinusa bal
reti. / / Bu reti Arstotelesilikle kartlk iindedir.
21
aydnlanma
aydnlanma [Alm. Aufklrung] [Fr. sicles des lumires] [ng. enlistment]
[es.t. tenevvr]: 1- insann geleneksel grler, yetkeler, ballklar
tasarm ve nyarglardan kendini usuyle kurtarp yalnzca usuna daya
narak yaam kavramaya ve dzenlemeye almas. / / Aydnlanma
inanmak deil bilmek ister; sorup soruturmadan, krkrne bir
eyi doru saymaz. Kant aydnlanmay "nsann kendi suu ile dm
olduu bir ergin olmay durumundan kmas diye tanmlar. 2- XVII.
yzyldan beri Bat dncesinde ar basan, kilisenin doast gereklik
anlay ile savaarak insan ve dnya konusunda usun zerkliini temel
alan akm.
ayr k karm [Alm. disjunktiver Schluss] [Fr. raisonnement disjonctif] [es.t.
munfasl stidlal]: ncllerinden biri ->ayrk yarg olan karm. / /
zellikle ayrk tasmlar u iki biimdedir: Modus tolendo- ponens:
Ya A dorudur, ya B dorudur;
A doru deildir;
yleyse B dorudur.
Modus ponendo- tollens: Ya A dorudur, ya B dorudur;
A dorudur;
yleyse B doru deildir,
ayrklk [Alm. Disjunktion] [Fr. disjonction] [ing. disjunction] [Lat. disjunctio]
[es.t. adem- i irtibat, infisal]: 1- Kaplamlar birbirinden ayr olmakla
birlikte ayn yakn cinsin kaplamna giren kavramlar arasndaki balant.
(r. Kedi- kpelc memeliler; dik al gen- ekenar gen; gen.)
2- nermelerin birbirine balanmas ileminde "veya, ya...ya ile
gsterilen iliki. / / Modern mantkta yalnzca veya kullanlr, simge
si vdir. bkz. ayr k yarg, ayrk karm
ayrk yarg [Alm. disjunktives Urteil] [Fr. proposition disjonctive]: znesine
birbirini dta brakan trl yklemlerin verildii ya da birbirini dta
brakan znelere ayn yklemin verildii yarg, bkz. ayr kl k
ayrlmaz lk [Alm. Inhrenz] [Fr. inhrence] [ing. inherence] [Lat. inhaerens]
[es.t. ISzim- i gayr- l mfarik]: zelliklerin kendilerini tayan nesnelerle;
ilineklerin tzle balants. Kart bkz. kalclk (subsistentia = bam
sz var olan).
ayrm [Alm. Differenz] [Fr. diffrence] [ing. difference] [Lat. differentia]
[Yun. diaphora] [es.t. fasl- karip]: (Aristoteleste) 1- Bir eyin kendi
kendinden ya da bir baka eyden herhangi bir ayrlkla ayr olmas.
(r. Sokrates bir bakas olarak Platondan ayrlr, ocuk ve yetikin
22
ayrk
olarak da kendi kendinden ayrlr.) 2- ki eyin ayrlmaz ilineklerle
birbirinden ayr oluu. 3- Aralarnda trse! (spesifik) bir ayrlk olan
ki eyin birbirinden ayr olmas, (r. nsann attan trse! bir ayrmla
- us sahibi olmakla- ayrlmas.)
Saysal ayrm (differentia numerica): Bir trn bireylerini bir
birinden ayran belirtilerin toplam (r. yer, zaman). Trsel ayrm
(differentia specifica): Tr oluturan ayrm; bir tr bir stndeki
cinsten ayran belirti.
ayrk [Aim. heterogen] [Fr. htrogne] [ng. heterogeneous] [Yun. hete
rogenes: heteros = baka, genos = cins] [es.t. goyr- i mtecanis]: Baka
cinsten olan; ayn trden olmayan. Kart bkz. badak
23
B
badak [Alm. homogen] [Fr. homogene] [ing. homogeneous] [Yun. homo
genes: homos = ayn, genos = cins, soy] [es.t. mtecanis]: Yapca zde
o'an ve aralarnda nitelike bir ayrm bulunmayan paralarn kurduu
btnn nitelii. Kart bkz. ayrk
bamllk [Alm. Abhngigkeit] [Fr. dpendance] [ng. dependence] [Lat.
dependereden]: Bir baka eyle koullu olma, bir baka eye bal olma
durumu. 1- Nedensel bamllk: Etki ile neden arasndaki -> bant.
2- Mantksal bamllk: Neden ile sonu arasndaki bant.
bant [Aim. Relation, Beziehung] [Fr., ng. relation] [Lat. relatio] [es.t.
izafet]: 1- Bir dnce edimi iinde ardarda gelen iki ya da daha ok
ey arasnda bulunan birlik, ballk, birliktelik gibi ilikiler btn
(r. nedensellik bants, karlkllk bants, benzerlik bants vb.)
2- (Aristoteleste) On kategoriden biri: Bir baka eyle balant iinde
kavranlan ey. 3- (Kantta) Dnmemizin balayc, birletirici edim-
ferinden olan drt byk kategoriden biri. Bant kategorisi blme
ayrlr: tz- ilinek; neden- etki; etki- tepki.
bantclk bkz. grecilik
bantl bkz. greli
bantllk bkz. grelilik
bantllk kuram bkz. grelilik kuram '
balam [Alm. Zusammenhang, Kohrenz] [Fr. co/ irence] [ng. coherence,
consstancy] [Lat. cohaerentia: cohaerare = . . . i l e bal olmak] [es.t.
insicam]: Bir dncenin, bir yaptn, bir retinin blmleri arasndaki
elimeye yer vermeyen balant.
balam ilkesi: Her eyin bir -> balam iinde olmas, her eyin birbiriyle
balant iinde bulunmas ilkesi. / / Balam ilkesi mantksal ilke olarak,
dnme ediminin mantksal bir dzen iinde gidiini; varlkbilimsel
24
ilke olarak btn var olanlarn birbiriyle br balant iinde bulundu
unu gsterir.
ballak [Alm. korrelativ] [Fr. corrlatif] [ng. correlative] [es.t. mtenasip,
mtenazr]: Biri tekine bal olarak var olan, biri olmadan teki d
nlmeyen iki eyin, bu iliki ynnden durumu. (r. Neden- etki,
alc- satc, ara- erek, scak- souk, yksek- alak vb.)
ballam [Alm. Korre/ at/ on] [Fr. corrlation] [ing. corre/ ation] [Lat. corre-
/ot/o] [es.t. mnasebet, mtekabil izafet]: 1- ki -*ballak kavram
arasndaki iliki. 2- (Aristoteleste) Biri tekine bal iki terimin kar-
olumu. bkz. karolum
Barbara: Tasmn birinci eklinin (figrnn) birinci kipi (modusu). ncl
ler ve sonu, tmel evetleyicidir. Forml:
BUtn M 1er P dir.
Btn S 1er M dir.
yleyse btn S 1er P dir.
Klasik mantkta nermeler drt bee ayrlr:
A = Tmel evetleyici (Btn S 1er P dir.)
E = Tmel deiMeyici (Hibir S P deildir.)
= Tikel evetleyici (Baz S 1er P dir.)
O = Tikel deilleyici (Baz S 1er P deildir.)
Bu durumda yukarki forml A nllerine nszler eklenerek
B a r b a r a biiminde dile getirilmitir,
baar ahlk [Alm. Erfolgsethik]: Ahlaksal davranlar bu davranlara
temel olan, ona yn veren ->dne gre deil de, ortaya koyduu
sonuca gre len; insan yaamnn ve ahlaksal davranlarnn ilke ve
leinin baar olduunu ileri sren reti, bkz. pragmaclk, ya
rarclk. Kart bkz. dn ahlak
beden [Alm. Leib] [Fr. corps] [ing. body] [Lat. corpus]: 1- (Eski Yunan felse
fesinde) nsan ruhunu bu dnyadaki yaam srasnda iinde tutsaklayan
canl varlk. 2- (Aristoteleste) Ruhun etki arac ve aygt. / / Aris
toteleste ruh bedenin biimleyici ilkesidir, -> entelekheiasdr. 3-
(Descartes'ta) Ruhun yan sra insann baka bir bamsz kurucu esi.
4- Ruhsal yaamn doal temeli. 5- Yaamn grnen, somut biimi.
beeni [Alm. Geschmack] [Fr. got] [ng. tste] [Lat. gustus] [es.t. zevk]:
1- Kesin, gvenilir, ince ayrmlara varan bir duyguya dayanan estetik
yarglama ve deerleme gc; gzeli irkinden ayrma yetisi. 2- Este
beeni
25
belirlenim
tik duyumsamann znel- kiisel rengi ve belirlilii. (Beeniler zerine
tart maz ). 3- zellikle modada kendini gsteren, toplumlara ya da
alara ilikin, bireyst ortak deerleme eilimi.
belirlenim [Aim. Bestimmung] [Fr. dtermination] [ing. determination] [Lat.
etermnatio] [es.t. tayin]: 1- Snrlanma: bir kavramn anlamnn
ieriinin saptanmas; bir dnce nesnesinin yapsnn ya da snrlar
nn tam olarak belirlenmesi ii. 2- (Mantkta) Belirtilerin katlmasyle
kavramn kapsamnn daraltlmas. (Bylece daha geni kavramdan daha
dar kavrama gei.) 3- (Fiziktesi ve ahlk felsefesinde) a- istencin ya
a olaylarn, bir baka eyle belirlenmi olmas. Bir varlk biiminin
bir davrann gereke ve nedenlerle snrlanmas, saptanmas,. b- ki
bilgi oes arasnda, birinci konmusa kincinin de olmasn gerektiren
S Bir ''"'I f ? an'aml ere|L (r' Fichteni" nann Belir-
lenm adl yaptnda.)
belirlenimcilik [Aim. Determinisms] [Fr. dterminisme] [ng. determinism]
[Lat. determinare = snrlama, belirleme] [es.t. icabiye]: I. (Doa bi-
mlernde) Evrende btn olup bitenlerin nedensellik balants iinde
belirlendiim one sren gr. II. (Tanrbilimde) Evrendeki olaylarn
yamsra insann istencini de Tanrmn belirlediini ne sren reti.
III. (Ahlak felsefesinde) 1- nsann isteme ve eylemlerinin i ve d ne
denlerle belirlenmi olduunu, dolaysyle salt bir isten zgrl
olamayacan savunan gr. Buna gre: a. sten ve eylem d etken
lerin urunudur (mekanist belirlenimcilik), b. insann istemeleri her za
man iinde bulunduu toplumsal koullara baldr; bu koullar istenci
belirler (toplumsal belirlenimcilik), c. insann eylemlerini tarih belirler
tarihsel belirlenimcilik). 2- sten ve eylemleri i etkenlerin, benin,
k n urunu olarak gren anlay. / / stencin ve eylemin nedeni
kiilik olarak alndndan zgrle de yer verilmi olur (zbelirle-
nm: autodeterminismus). Kart bkz. belirlenmez cilik
belirlenmez cilik [Aim. Indeterminismus] [Fr. indterminisme] [ing. inde-
termwism] [Lat. in- de- terminare = snrlanmama, belirlenmeme] [es.t.
larcabye]: 1- (Genel olarak) Nedensellik yasasna bal olmayan, bir
nedene balanmayan olay ve durumlarn da bulunduunu ne sren
goru. 2- (zellikle ahlk felsefesinde) nsan istencinin hi bir koula
bal olmadn, iinde bulunduu koullarla belirlenmediini, insann
->zgr istencinin nedensellik yasasna bal olmadn savunan gr,
belirsiz [Aim. indefinit, unbestimmt] [Fr. indfini] [ing. indifinite] [Lat. in-
definitus] [es.t. gayr- i muayyen]: 1- Sonu nereye varaca bilinmeyen,
26
ben
bylece sonlu mu sonsuz mu olduu zerinde bir ey sylenemeyen dizi.
2- Verilmi bir terimin yaln ve salt deillenmesiyle kurulmu kavram
(r. insan- olmayan). 3- Bir yargda ya da yargy dile getiren nermede
nermeyi oluturan elerin anlamca belgin olmay. (r. Rektr,
dzeltim tasarsna kar kt. nermesinde, hangi rektr, hangi ta
sar, belirsizdir.) bkz. genel
belirtik [Alm. explizit] [Fr., ing. explicite] [es.t. sarih]: Alm, ortaya serilmi;
ak, belli; aka dile getirilmi, bildirilmi. Kart bkz. rtk
belit [Alm. Axiom] [Fr. axiome] [ing. axiom] [Yun. axioma] [es.t. mtearife]:
1- Baka bir nermeye geri gtrlemeyen ve tantlanamayan, byle
bir geri gtrme ve kant da gerektirmeyip, kendiliinden apak olan
ve byle olduu iin teki nermelerin temeli ve ndayana olan
temel nerme. 2- (Daha genel olarak) Apak olsun ya da olmasn - *
tmdengelimli bir dizgenin banda yer alan, kendisi tantlanamayan,
ama teki nermelerin tantlanmasna yarayan nerme.
belitsel dizge [Alm. Axlomatik] [Fr. axiomatique] [ng. axiomatics]: -*Tm
dengelimli dizgelerde, btn dizgenin temelinde bulunan ve btn
nermelerin tantlanmas iin gerekli olan, ama kendileri tantlana-
mayan nermelerin btn. (Eskiden matematikte bunlar belit
(aksiyom), konut (postulat) ve - tanm diye ayr trden nerme
olarak kabul edilirdi.)
belkiii [Alm. problematisch] [Fr. problmatique] [ng. problematic] [Yun.
problematikos] [es.t. ihtimali]: 1- zm belli olmayan. 2- Doru olma
olana olmakla birlikte kuku uyandran, kesin olmayan.
belkiii yarg [Alm. problematisches Urteil] [Fr. problmatique (proposition)]
[ng. problematic (proposition)] [es.t. ihtimali hkm]: Mantksal olana
bildiren yarg. (Forml: S P olabilir.) Kant'ta yargnn -i- kipliinden
biri. Yaln (assertorik) ve ->zorunlu (apodiktik) yarglarn karsnda
yer alr.
bellek [Alm. Cedachtnis] [Fr. mmoire] [ng. memory] [Lat. memoria] [es.t.
hafza]: 1- zlenimleri, alglar vb. saklama ve yeniden bilinte canlan
drma yetisi. 2- zlenimlerin, alglarn vb. sakland yer.
ben [Alm. leh] [Fr. moi] [ing. myself] [Lat. ego] [es.t. ene]: 1- Bilinli bireyin
kendini bakalarndan ayrmasn dile getiren szck. 2- Bilin edim
lerinin taycs. (r. Descartesta dnen varlk, dnen tz; Hume
da tasarmlar demeti.)
27
bencillik
bencillik [Alm. Egoismus] [Fr. goisme] [ing. egoism] [es.t. hodkmlk]:
1- (Genel anlam): Ben dknl; kendine dknlk, bakalarn
gz nne almadan yalnz kendini, kendi karn dnme. 2- nsann
btn eylemlerinin ben sevgisiyle belirlenmi olduunu, buna gre
ahlaklln da yalnzca kendini koruma igdsnn bir biimi olduunu,
btn eylemlerin kendini koruma igdsnden ve ben sevgisi nden
ktn ne sren reti (Hobbes). 3- Kendi benini ve karn yaa
mn mutlak ilkesi yapan anlay. Kart bkz. zgecilik
beniincilik [Alm. Egozentrismus] [Fr. egocentrisme] [es.t. li- l- eneiye]:
1- Beni karar ve eylemlerin zeine yerletirme. 2- Kendi dnyasn
dnyann tm olarak gren, kendi deerlerini btn dnya iin geer
li sayan dnya gr.
benzerlik [Alm. Ahnlichkeit] [Fr. ressemblance] [ng. resemblance, likeness,
similarity] [es.t. mabehet, teabh]: 1- Birbirinden ayr olan eylerin
birok belirtilerde uyumas durumu. / / / Benzerliin eitlikten ayrl,
eitlikte btn belirtilerin uyumasdr.
benzeen [Alm. analog] [Fr. analogue] [ng. onologous] [Yun. analogos =
logosa uygun olan, karlk olan] [es.t. mmasil]: 1- (Aristoteles'te)
eitli nesnelere uygulanabilip de tpatp ayn anlamda geerli olma
yan bir kavram. (r. salam bir ayakkab, salam bir uyku, salam
bir karakter; masann varl, gzelin varl, saylarn varl.) 2- Bir
terimin bir bakasna olan orannn, bir iincnn drdncye olan
oran ile ayn bantda olmas. / / Bu oran matematik byklk oran
da olabilir (szcn ilk anlam budur), durum, sre, ereklilik vb. oran
da olabilir. Sinir sistemi telgraf alarna benzer u demektir: tel
graf aarnn lkeye ilintisi ne ise sinir sisteminin organizmaya ilintisi
odur. 3- Terimlerinden her birinin her birine karlk olduu iki bei
niteler. 4- Aralarnda, zellikle etkilerinde az ya da ok bir benzerlik
bulunan iki terimi niteler.
benzeim [Alm., Fr. Analogie] [ng. analogy] [Yun. analogia] [es.t. temsi/ ]:
1- (Eukleides te) ki ya da daha ok ift terimleri ikier ikier birletiren
ilikinin zdelii; zellikle: matematik oranlar. 2- (Ayn anlamda, ama
somut olarak) Aralarnda ayn bant bulunan terimler dizgesi. 3-
ki orann benzerlii, eitlii. 4- Birbirine benzeen organlarn iliki
si. (r. nsanda kolun kuun kanadna benzer oluu.) 5- Genel grn
nde birbirine benzemeyen ve ayn kavram altna konamayan eyler
arasnda az ya da ok uzaktan benzerlik. Birok belirtilerde uygunluk.
28
biim
6- Benzerlii bilgi ilkesi ve kayna olarak kullanma. (r. Benzerliklere
dayanarak karm yapma.)
benzeim yoluyle karm: ki eyin; belli noktalardaki benzerlik ya da
uyumalarndan, baka noktalarda da benzer ya da eit olduklar sonu
cunu karma.
betimleme [Aim. Beschreibung] [Fr. ng. description] [Lat. descriptio] [es.t
tasvir, tavsif]* Somut gereklii inde bir nesnenin, kendine zg
belirtPerini elden geldiince tam ve ak seik bir biimde gz nne
serme.
biim [Aim. Form] [Fr. forme] [ng. form] [Lat. forma] [Yun. morphe, eidos]
[es.t. suret]: zdek ve ->ieriin kart. Ne olana kart olarak
nasl olan. Kaos durumunda, dzensiz ve belirlenmemi olana kar
lk snrlanm, dzenlenmi olan. Bir nesnenin, biim almam z-
deinden, ieriinden ayrmak zere, onun dn, d izgilerini, ayn
zamanda i yapsn, kuruluunu, dzenini belirleyen. Biim almam
zdee karlk, belli bir dzene girmi olan. / / zellikle bu anlamyle
felsefede (mantk, bilgi retisi, varlkbilim, ahlk felsefesi, estetik,
doa ve tarih felsefesi) biim kavramnn nemli bir yeri vardr. Platonda
biim, idea ile ayn anlamda kullanlr; genel olan, deimez olan ve
kendinden var olan gsterir; bireysel ve deien - grnglerin stn
de ve arkasnda ilkrnek olarak bulunur. Aristoteleste, her somut
nesne, zdek ve biimden kuruludur, baka deyile, Biim kazanm
olan zdektir ; biim, gereklik veren, gerekletiren etkendir (causa
formalis), ayn zamanda olu srecinin ereini belirler (causa finalis).
zdek, ancak biim yznden gereklik kazanm olan bir olabilirliktir.
Bu dnce ortaada zellikle skolastik dizgelerce benimsenmitir.
Aquinolu Thomasa gre nesnenin z ve varoluu biimden oluur;
ruh bedenin biimidir; salt tinsel tzler ayrk biimlerdir; Tanr salt
biimdir. Yenia felsefesi nesnel varlk retisinden ayrld lde
biim kavramnn anlam ve durumu da deiir. Kantta gr biimleri
(uzay ve zaman) ve dnce biimleri (kategoriler) artk nesnel varlk
bantlar olmaktan karlar, bilgi ve deneyin, insan duyarlnda ve
anlnda bulunan, zorunlu koullar olurlar.
Ethikte: Max Scheler, Kantn biimsel ahlk retisi (forma
list ethik) ile hesaplaarak ona kar grngbilim asndan temellen
dirdii ieriksel deerler retisini gelitirmitir. Estetikte: 1- Bir
estetik nesnenin duyularla alglanan grn biimi. 2- erik ve zn
kart. Doa felsefesinde: Organizmada birlii salayan ve biimlendi
29
biimbtlim
ren g (yeti). Mantkta: Usavurma zdek ve biimden oluur: terim
ler ve nermeler karmn zdeidir; terimler ve nermeler arasn
daki balant da biimi. Biim bakmndan bir nerme olumlu ya da
olumsuz, tmel ya da tikeldir. Bir tasmda nermeler arasndaki ba
lant, sonu zorunlu olarak ncllerden kacak biimde kurulmusa,
bu tasm biim bakmndan dorudur. ncl yanlsa sonu da yanl
olur, ama bu yanl olu karmn kendisinin biim bakmndan doru
olmasn ortadan kaldrmaz. (Biimsel - formel- mantk.)
biimbilim [Alm., Fr. Morphologie] [ing. morphology] [Yun. morphe = biim;
logos = bilim] [es.t. mebhas- l- ekl]: Varlklarn, zellikle canllarn
yaplarn ve geliimlerindeki biimlenmeyi inceleyen bilim. / / Biim
bilim tinsel ve kltrel alana da uygulanr; rnein Spengler kltr ve
tarih felsefesi almalarn dnya tarihinin biimbilimi olarak adlan
drr. Frobenius vb. lar kltr biimbiliminin szn ederler.
biimcilik [Alm. Formalismus] [Fr. formalisme] [ing. formalism] [es.t. j ekliye]:
z, ierii yeterince nemsemeden salt biim zerinde duran, biime
arlk veren gr.
biimsel [Alm. formell, formal] [Fr. formel] [ing. formal] [es.t. suni: Biime
ilikin.
biimsel mantk bkz. mantk 1
bilgelik [Alm. Weisheit] [Fr. sogesse] [ng. wisdom] [Lat. sapientia] [Yun.
sophia] [es. t. hikmet]: 1- Geni anlamyle bilgi demektir. Bu balamda:
Bilmenin erei, bilmenin eksiksiz oluu. 2- Kendini tanmann bilgisi.
(zellikle Sokrateste karmza kar: Bir ey bilmemenin bilgisi ger
ek bilginin kaynadr; bilgi de erdeme gtren yoldur.)
bilgi [Alm. Erkenntnis] [Fr. connaissance] [ng. knowledge, congnition] [Lat.
cognitio] [es.t. marifet, malumat]: I. (Genellikle) 1- Bilme edimi. 2-
Bilinen ey; bilme edimi sonunda ulalan ey. II. (Felsefede) Bir eyin
bir ey olarak kavranmas. Burada tasarmlamadan ayr olarak bilme ei
limi vardr. / / Bilgi eitli biimlerde ortaya kabilir: 1- insandaki ruh
sal bir olay olarak. 2- Kavrama edimi, asalt bilin edimi, ynelme (ei
lim, intention) olarak. 3- zne (bilen) ve nesne (bilinen) arasndaki
iiiki olarak (= biigi balants). 4- Nesnenin znedeki imgesi, tasarm,
izdm olarak (= bilgi oluumu). 5- Tasarm imgesinin nesneyle
uyumas olarak. 6- Bilgimizin ve bilgi imgemizin nesnenin tm ieriine
yaklama eilimi olarak (= bilgi sreci, bilgi ilerlemesi). 7- Bilginin
bakasna ulatrlabilir, aktarlabilir sonucu olarak; bilgi rn, bilgi
sonucu.
30
bilgi sorunu
bilgi kuram [A!m. Erkenntn/ stheor/ e] [Fr. thorie de la connaissance, gno-
so/ ogie] [ng. theory of knowledge, epistemology] [es.t. marifet nazariyesi]:
1- (Geni Anlamda) Bilgi olayn betimleyerek, zmleyerek akla
yan; mant, ruhbilimi, toplumbilimi, tarihi, dirimbilimi, fiziktesini
kuatan -> bilgi retisi. 2- (Dar anlamda) Bilgi eletirisi ; bir yandan bil
ginin zn, ilkelerini, yapsn, kkenini, kaynan; te yandan bilginin
yntemini, geerliliini, koullarn, olanak ve snrlarn aratran fel
sefe dal. / / Sorun koyma biimi olarak eitli dorultularda teden
beri var. Bilginin kayna ve geerlilii zerine usuluk, -> deney
cilik, -*eletiricilik, sezgicilik vb. kuramlar; bilgi konusunun eitli
alardan ele alnna gre d egerek i l i k idealizm vb. kuramlar
ortaya atlmtr. .
bilgi nedeni [Alm. Erkenntnisgrund]: Bir bilginin kendisine dayand, ze
rinde temellendii ey; bir eyin bilinme nedeni. / / Bilgi nedeni, varlk
nedeninden ve gerek nedenden ayrt edilmelidir. (r. Termomet
renin 20 dereceden 22 dereceye kmas, imdi hava bir saat ncesine
oranla daha scaktr. nermesinin bilgi nedenidir. Gerek neden, gne
nlarnn artan ssdr.)
bilgi retisi [Alm. Erkenntn/ s/ ehre]: Mant, bilgi kuramn, bilgi ele
tirisini, bilgi zerine toplumbilimsel ve ruhbilimsel almalar, bilim
kuramn ve yntem retilerini iine alan, bilgiyle ilgili en geni an
lamnda bilme retisi,
bilgi ruhbilimi [Alm. Erkenntnispsycho/ ogiej: Hem geni anlamnda ->bilgi
retisinin, hem de ruhbilimin bir daldr. Grevi, bilmeyi gerek,
ruhsal bir olay olarak, douu, ortaya k, gelimesi vb. iinde ince
lemektir. Bu incelemede bilginin geerlilii ve snrlar zerine bir
yargya varlmaz.
bilgi sorunu [Alm. Erkemtmsprob/ em]: 1 - (Geni anlamda) Bilmenin (bilgi
nin) z, oluu ve olanana likin btn (fiziktesi, varlkbilimsel,
ruhbilimsel ve toplumbilimsel) sorular kapsayan sorun. / / zellikle
bilginin kayna ve deeri zerinde durur. Bilginin kaynana ve baar
sna ilikin sorular kapsar. (Bilginin kaynan usular us, deneyciler
deney, duyumcular duyumlar olarak grrler; bilginin deeri konu
sunda ise dogmaclarla kukucular; nesnelcilerle znelciler; saltk-
larla greciler kartlk iindedir.) 2- (Dar anlamda) Bilgiyi, zne
ile nesne arasnda kendine zg bir iliki olarak ele alan anlay. / /
Ruhsa! bilme srecini, bilginin oluumunu inceleyen -bilgi ruhbilimi
ile kartlk iindedir.
31
bilgi teorisi
bilgi teorisi bkz. bilgi kuram
bilgi toplumbilimi [Aim. Erkenntnissoziologie]: Bilginin ve bilimin, toplum
bilimsel koullarn inceleyen toplumbilim dal.
bilim [Aim. Wissenschaft] [Fr ing. science] [Lat. scientia] [es.t. ilim]: 1-
Bilimler topluluu ve bilimsel bilgilerin tm. 2- Tek tek bilimler.
3- znde bilim olarak bilim: a. Temellendirilmi bilme, b. Belli bir
konuyu bilme isteinden yola kan, belli bir eree ynelen bir bilgi
edinme ve yntemli aratrma sreci, c. Genel geerlik ve zorunlu ke
sinlik niteliklerini gsteren yntemli ve dizgesel bilgi, d. Belirli bir nesne
alan ile ilgili olan soru, yargl ve bunlarla ilgili aratrmalarn nesnel
balam. Bilimlerin blmlenmesi ve snflanmas: (eitli alardan yap
labilir, hi birinin kesin geerlii yoktur): a. Eree gre: kuramsal
ve klgsal bilimler, b. Konusuna gre: zaman ve uzaydaki gerek nes
nelerle ilgili olan olgu bilimleri (real bilimler) ve dncel, zamand
nesnelerle ilgili olan dncel (ideal) bilimler, c. Bilgi kaynana g
re: deneysel (empirik) bilimler ve nsel bilimler (salt us bilimleri),
d. Yntem ve alanna gre: doa bilimleri ve tinsel bilimler; bununla
ilgili olarak, aklamaya dayanan ve anlamaya dayanan bilimler vb.
bilimcilik [Aim. Scientismus] [Fr. scientisme] [es.t. ilimcilik]: 1- Bilime
dayal dnya gr. 2- Bilimsel dncenin tek yanl olarak deer
lendirilmesi. 3- (Fiziktesi bilimcilik) Bilimin fiziktesinin sorun
larn da zmleyebileceine inanma eilimi. 4- (Yntemsel bilim
cilik) Doa bilimleri ynteminin baka alanlarda, zellikle insan
bilimleri alannda da tek geerli yntem olduunu ileri sren anlay.
bilin [Aim. Bewusstsein] [Fr. conscience] [ing. consciousness] [Lat. conscientio]
[Yun. syn- eidesis = birlikte bilme] [es.t. uur]: 1- nsann kendisi,
yaantlar ve dnya zerindeki bilgisi; ayn zamanda da dnme ve
kendim tanma yetenei, a. Benle ilgili btn yaantlarn tm olarak
bilin; her trl iten yaamalar; kendi zerinde bilin, b. Bir ey ze
rinde bilin; nesnel bilin; dnme, alglama, duyma, isteme, bekleme
gibi bir erei olan, bir eye ynelen (intentional) edimleri olanakl
klan (ey).
bilinemez cilik [Aim. Agnostizismus] [Fr. agnosticisme] [ing. agnosticism]
[Yun. a- gnoein = bilmemek; agnostos = bilinemez] [es. t. ISedriye]: 1-
(Geni anlamda) Gerek ve salt varln, kendinde nesnelerin bilineme
yecei kan ve retisi. / / Bu retide gerek varla a. ya bsbtn eri
32
r
ilemiyecei, b. ya da bilgi ve usla deil de, ancak inan ile ulalabilecei
ileri srlr. 2- (Dar anlamda) Yeni ngiliz felsefesinde H. Thomas Hux
ley ile H. Spencerin oluturduklar, bilginin ancak anlmzn gvenle
bilebilecei konular iinde snrl kaldn ne sren akm. / / Bu anla
ya gre bunun dnda kalan salt varlk, Tanr, varln z, temeli,
?nlam gibi fizlktesi sorular bilinemezler.
bilisiz lik [Aim., Fr. Agnose] [ng. agnosia] [es.t. fkdan- marifet- h/ ss/ ye]:
Bilmeme, tanmama. 1- Duyu organlarnda bir bozukluk olmamasna
karn kavramann bozulmas, nesneleri ve simgeleri kavramada ba
gsteren yeteneksizlik durumu. 2- a. Durum olarak bir ey bilmeme,
b. Felsef dnmede sorulara ynelmek iin bir k noktas olarak
bir ey bilmeme (Sokrates). c. Kuku ilkesi olarak bir ey bilmeme.
bilii [Aim., Fr., ng. Information]: (Biliim retisi ve gdmbilimde) Bilgisa
yara verilen ve ondan alnan bilgi. / / Eski bir felsefe kavram olan bilii,
gdmbilimle yeni bir anlam kazanmtr. Biliiden yalnzca dil
alannda olduu gibi br bildirme deil, fiziksel bir uyar da anlalr.
bilme [Aim. Wissen] [Fr. savoir, science] [ng. knowing] [es.t. vukuf]: 1-
(Geni anlamda) Bir eyin ne olduunun bilincine varma. 2- Soru ve
aratrmalarla kazanlm kesinlik (inanmann kart). 3- Temellendi
rilmi olan bilgi edinme, tanma (kuku ve kannn kart). 4- Bilgi
edinmenin erek ve sonucu.
bilmeme bilgisi [Lat. docto ignorantia = bilgince bilgisizlik]: 1- Sokratesin
Bilmediimi biliyorum. szne uygun olarak, kiinin bilmediini
kabul edip bilgiye gtren yolu aramas. 2- (Casanusta) "Bilim yolu
ile kazanlm olan bilmeme." En yksek varln, Tanrnn, sonsuzun
kavranlamaz oluu zerine bilgi. Dncenin snrl olduunu bilme.
bireim [Aim. Synthese, Synthesis] [Fr. s/ nthse] [ng. synthesis] [Yun. synthe
sis] [es.t. terk/ p]: 1- Bir okluu birlik iinde toplama, birletirme: a.
eitli eleri bir araya getirme, bir btn iinde birletirme, b. Bu
birletirmenin sonucu. Kart bkz. zmleme. 2- (Yntem olarak)
Tmdengelim yntemi: Yalndan karmak olana, tmelden tikele,
- zorunludan olashya, ilkeden onun uygulanmasna, genel yasadan birey
sel duruma, nedenden etkiye, nclden varlan sonuca giden dnme
biimi; karmsal usavurma. 3- Eytiimsel srete nc evre: Say-
karsav kartlnn daha yksek bir btnde ortadan kaldrlmas:
eytiimsel bireim, bkz. eytiim 3
bireim
33
bireimse! yarg
bireimsel yarg [Aim. synthetisches Urteil] [Fr. jugement- proposition- synt-
hitique] [ng. synthetic judgement] [es.t. terkibi hkm]: (Kantta) Yk
lem kavramnn konu kavramnn dnda bulunduu yarg. / / Buna
geniletici yarg da denir, nk bireimsel yarg, konu kavramna, bu
kavramda hi dnlmemi olan ve bu kavramn zmlenmesiyle
karlamayacak olan bir yklem katar. (r. Cisimler ardr.") Kar
t bkz. zmsel yarg
bireimsel yntem [Aim. synthetische Methode] [Fr. mthode synthtique]
[es.t. terkibi metod- usul- ]: Belli nermelerden kalkp bunlarn zorunlu
sonucu olarak baka nermelere varma yntemi. / / Bu yntemde, doru
diye bililen nermelerden kalklr, bunlardan zorunlu sonular kar
lr, bu sonulardan da yenileri karlarak doruluu kabul edilebilir
nermelere varlr. Kart bkz. zmsel yntem
birey [Aim. individuum] [Fr. individu] [ing. individual] [Lat. indiviuum,
= blnmeyen < dividere = blnmek] [Yun. a- tomon = blnmeyen
kendi iinde blnmez olan] [es.t fert]: 1- Kendine zgln yitir
meden blnemeyen tek varlk. / / Genel olarak her var olan bir
birey olabilicei gibi, bamsz bir kii olan insan da bir bireydir. 2-
(Mantkta) Bir trn kapsam iine giren somut varlk. / / Cins iinde
bir ok trler vardr, her trde de her birinin kendine zg nitelikleri
olan belirsiz sayda birey bulunur.
bireyci [Aim. Individualist] [Fr, individualiste] [ing. individualist] [es.t. fer
diyeti]: 1- Bireyin haklarn savunan. 2- Bireydlikten yana olan
bkz. bireycilik '
bireycilik [Aim. Individualismus] [Fr. individualisme] [ing. individualism]
[es.t. ferdiye]: 1- (Genel olarak) a. Btne, genele deil de, bireye,
tek olana stnlk tanyan gr, b. Bireyin kendine dayanmas eilimi!
2- (Fzkotesi asndan) a. Yalnzca tek olann, bireyin bamsz ger
eklii olduunu; b. Gerekte yalnz bireylerin bulunduunu, tmel
terimlerin gereklikte hi bir karl olmadn savunan reti.
3- (Yntembilim asndan) Tarihsel ve toplumsal olaylarn aklan
masn bireysel ruhbilime dayandran gr. 4- (Gelenekiliin kart
olarak) Kurulu dzene eletirmeden uyma yerine, bireylerin toplumda
her trl kurum, inan, kan ve eylem zerinde tartp bunlar yarg;
lamalar gerektiini savunan gr (dnce bamszl). 5- Toplu
mun kendi bana bir erei olmad gibi, kendini kuran bireylerin s
tnde bir eree ara da olmadn savunan gr./ / Bu gre gre, top
lumsal kurumlarn erei: a. bireylerin mutluluu, b. bireylerin yetkin-
W:
ligi olmaldr; bylece bireyin ereine erimesi iin toplum ve devlet
yardmc ara olacaktr. 6- Kiiliin ve kiisel sorumluluun kaldrla-
myacatn dile getiren gr. 7- Yaamn, zellikle toplumsal yaamn
tek kiiler zerine kurulduunu ileri sren ve bu tek kiileri zce ayn
trden ve eit hakl olarak kabul eden reti (aydnlanma felsefesi).
8- Bakalaryle karlatrlmayan niteliksel zellii ve bir kezlii
iinde bireyin kendi deeri zerindeki kan (Shaftesbury, Herder).
9- Sekin bireycilik: Btn bireyleri eit grmeyip, kimi bireylere zel
koullar ve zel nitelikleri dolaysyle ayr bir yer veren gr
(Nietzsche). 10- (Ekonomik yaamla ilgili bireycilik) Her bireyin
zgr olarak kendi llerine gre kendi ekonomik ilerini dzen
leyebileceim savunan gr (Laissez- faire = Braknz yapsnlar.
ilkesi).
bireyleme [Aim., Fr., ng. individuation] [Lat. ndiv/ duatio] [es.t. tefrit]:
1- Trsel bir rnein bir bireyde gereklemesi. (r. Mehmette
insan rneinin gereklemesi). 2- Bamsz kiilie varan gelime
sreci.
Bireyleme ilkesi: Bir bireyi ayn trn btn teki bireylerinden
ayrmay gerekletiren ilke; bireyin varoluunu gerekletiren ilke.
bireysel [Aim. individuel/ ] [Fr. indiv/ de/ ] [ng. individual] [es.t. ferd]:
Bireye ilikin, bireye bal olan.
bireysel ahlk felsefesi: Bireyin gelimesini gz nnde bulunduran, kiili
i, sorumluluu iinde bireyin kendini gerekletirmesini ve bire
yin mutluluunu erek edinen ahlk retileri. Kart bkz. toplum
sal ahlk felsefesi
bireyselletirme [Aim. / ndividuo/ isierung] [Fr. individualisation] [ng. indi
vidualization] [es.t. ferd/ / ejt/ rme]: 1- Bireysel duruma getirme ey
lemi. 2- Ancak ortaklaa ve genel olarak var olan eyi bireylere uygulama
ve yayma. 3- nsanlarn doal, toplumsal ve tarihsel gelimesinden,
kendine zg olan eylerin, zelliklerin, bireysel olann ekilip karl
mas. 4- Genelletirmenin kart olarak bireyselletirme: Doa bili
mindeki genelletirmeye kar tarih bilimindeki bireyselletirici
yntem; tarihinin, konularn, bireysel zellii, kendine zgl iinde
ele almas.
bireyselletirmek [Aim. individua/ 'sieren] [Fr. indivdua/ fser] [es.t. ferdi
letirmek]: Bir eyi ayr olarak, bireysel olarak gz nne almak.
bireyselletirmek
35
bireysellllc
bireysellik [Aim. Individualitaet] [Fr. individualit] [ng. individuality] [Lat
individuality] [es.t. ferdiyet]: 1- Birey olma olgusu. 2- Bir bireyin
bincik ve kendine zg oluu. 3- Bir insan bakalarndan ayran, ona
kiilik veren ey. 4- Kendini sradan bir insan olmaktan kurtarm olma
durumu.
breyustu [Aim. berindividuell]: 1- Tek bireyi aan. 2- Genellikle bireyle
rin evresini aan, bireylerin bilincinden bamsz olan,
birlik [Aim. Enheit] [Fr. unit] [ng. unity] [Lat. unitas < unus = bir] [es.t.
vahdet]: (Somut anlamda) 1- Blnemezlii ieren yaln btn. 2- ok
luun birlii; birlik halinde gelmi olan okluk; yaln olmayan, ama yok
edilmeden blnemeyen birlik. 3- Blnebilen birlik (ym = Aggre
gat). (Soyut anlamda) Bir olann zellii; paralarndan (blmlerinden)
herhangi bir tanesi kaldrlsa yaps deien organik bir btn. Birlik
kavramnn felsefede eitli kullanmlar vardr; 1- Mantksal birlik:
a. Kavramn birlii, b. Dnmenin birlii, c. Kategori, d. ide. 2-
Fizik tesi- speklatif birlik: a. Kartlarn birlii (Nicolaus Cusanus'da,
concdentia oppositorum = kartlarn rtmesi; Hegel'de tinin ey
tiimsel birlii.) b. Btnlk (Spinoza) c. Kartlarn her eit okluu
zerinde ykselen birlik (Plotinos'ta: bir olan.) 3- Varolusal birlik:
Karar vermedeki koulsuzlua dayal varolu birlii (Kierkegaard;
varolu felsefesi). 4- Estetik'te: okluun bir btn olarak verildii
grsel birlik (estetiin nemli bir ilkesi).
bt tnc (yarg) [Alm. Konjunktiv (Urteil)] [Fr. conjonctif] [ng. con
junctive] [Lat. conjunction]: Bir znesi ve bir ok yklemi olan yarg.
Evetleyc biimi: S P, dir ve P2 dir ve P, dr. Deilleyici biimi S
ne P, dir ne Pa dir ne de P, dr.
biyolojizm bkz. dirimbilimcilik
bosozclk [Alm. Verbalismus] [Fr. verbalisme] [ing. verbalism] [Lat.
verbum sz, szlk] [es.t. lafziye]: Laf kalabal. Szcklerle oynama.
Aslnda hi bir dnce olmadan bo szlerle konuma. Bir insann
bilgisi olmad konuda konuup karsndakini lafa bomas,
blme [Alm. Enteilung] [Fr., ing. division] [Lat. divisio] [es.t. taksim]: (Man
tkta) Cins kavramlarn tr, alttr vb. kavramlarna ayrma ii.
bulgulama [Alm. Heuristik] [Fr. heuristique] [Lat. ars inveniendi = bulma
sanat] [Yun. heuriskein = bulmak] [es.t. ihtira, tekif]: Yeni olaylar ve
bilgileri bulma yntemi ve retisi. (Tarihte) Belgelerin aratrlmas;
belgeleri aratran tarihsel yntem.
36
byk terim
bulgusal [Alm. heuristisch] [Fr. heuristique] [ng. heurist/ c] [Yun. heuris
kein = bulmak] [es.t. ihtira!, tekifi]: Aratrmaya, aratrma yapmaya
ilikin.
bulgusal varsaym [es.t. tekifi faraziye]: Olaylarn ve bilgilerin bulunma
sna gtren, olaylarn ve yeni bilgilerin elde edilmesini olanakl k
lan varsaym. / / Burada nemli olan nesnel doruluk deil, verimlilik
tir. Varsaymn doruluu yanll aratrlmaz. Bulgusal varsaym,
olaylarn aratrlmasnda ynetici dnce olarak yalnzca geici biimde
konmu bir varsaymdr,
bulgusal yntem [es.t. tekifi usul]: retilmek istenen eyi rencilerin
kendilerinin bulmasn salayan eitbilim yntemi.
Buridanm eei [Alm. Buridans Esei] [Fr. ne de Buridart]: Skolastiklerden
Johannes Buridan'n olduu sanlan, ancak onun yazlarnda rastlrnmajran
rnek: Eit uzaklkta bir saman torbasrile bir kova su arasnda bulunup
da, ikisinden birini seemeden alktan ve susuzluktan len eek. / /
Bu rnekle, salt isten zgrln savunan retiye kar, istencin
temellendirici bir nedene dayanmas gerektii gsterilmek istenir,
buyruk [Alm. Imperativ] [Fr. impratif] [ing. imperative] [Lat. imperativum]
[es.t. emir]: (Kantta) -(Kiisel) ilkelerin (maxim) karsna konulan
nesnel geerli ve bir gereklilii (eylemin zorunluluunu) dile getiren
ahlk nermesi. / / Buyruklar ikiye ayrlr: Koullu buyruk, koulsuz
buyruk, bkz. koullu buyruk, koulsuz buyruk
byk nerme [Aim. Major, Obersatz] [Fr. majeure] [ng. major (premiss)]
[Lat. ma/ or (propos/ t/ o)] [es.t. kbra]: (Klasik mantkta) Tasmn ncl
lerinden byk olan; byk terimi iinde bulunduran ve nce geleni.
Koullu tasmda: Koulun ne srld nerme.
M - P nsanlar lmldr, (byk nerme)
S - M Sokrates insandr, (kk nerme)
S - P Sokrates lmldr, (sonu) -
byk terim [Alm. Oberbegriff] [Fr. majeur] [ng. major (term) ][Lat. maior
(terminus)] [es.t. byk had]: Tasmda: Kapsam daha geni olan,
sonu nermesinin yklemi grevini tayan terim.
r. insan lmldr.
Sokrates insandr.
Sokrates lmldr.
lml byk terimdir. P ile gsterilir.
37
I
C
canlclk [Aim. Animismus] [Fr. anmi/ sme] [ng. animism] [Lat. animismus
anima = ruh] [es.t. ervahiye]: 1- Olup bitenin ruhlar alannn gizli
glerince ynetildiine inanan ilkel anlay. 2- Bamsz bir ruhsal var
ln insanda ve doa nesnelerinde yerleik olduuna inanan ilkel din
sel gr. 3- Tek ve ayn ruhun dnsel ve organik yaamn ilkesi ol
duunu ileri sren reti. 4- ocukta bir dnce biimi olarak btn
cisimlerin canl olduuna inanma.
canl zdekilik [Aim. Hylozoismus] [Fr. hylozoisme] [ng. hytozoism] [Yun.
hyle = zdek; zoe - yaam] [es.t. canl maddecilik]: Evrenin temeli
olarak dnlen zdein canl olduunu savunan reti,
cins [Aim. Cattung] [Fr. genre] [ng. genus] [Lat. genus] [Yun. genos] [es.t.
c/ ns]: (Mantkta) Yakn trlerin iinde toplandklar birlik. / / Kendi
iinde yeniden trleri bulunan her tr, o trler iin cins olur. Ancak
en aada bulunan trler cins olamazlar, bkz. tr
cisim [Aim. Krper] [Fr. corps] [ng. body] [Lat. corpus]: 1- Bilinten bamsz
olarak uzayda yer kaplayan nesne. 2- (Fiziksel olarak) Blnebilirlik
ve yer kaplama nitelikleri olan snrl bir zdek paras,
cogito ergo sum bkz. dnyorum, ylese varm
coincidentia oppositorum bkz. rtme
conditio sine qua non bkz. zorunlu koul
contradictio in adiecto bkz. nitelemede eliki
coku [Aim. Enthusiasmus] [Fr.enthus/ asme] [ng. enthusiasm] [Yun. en- theos=
Tanr yla dolu olma] [es.t. vecit]: 1Bir dnceyle, doruyla, gzelle
dolu olup ycelme; ruhun kendini ap ykselmesi. 2- nsann Tan-
ryla dolu olmas0 durumu.
38

arm [Alm. Assoziation] [Fr., Ing. ossociation] [es.t. tedai]: Ruhsal olayla
rn istencin aracl olmadan, kimi kez de istencin direniine karn
birbirlerini bilin alanna ekmesi. / / Aristotelesten beri dort ar
m yasas (lkesi) kabul edilir: benzerlik, kartlk, yerce bir arada bu
lunma, zamanca birbirinin ardndan gelme,
arm ruhbilimi : arm ve arm yasalarn btn ruhbilimin te
meli yapmaya ve btn ruhsal olaylar onunla aklamaya alan ruhb-
lim dal . / / Kurucular: David Hartley ve David Hume.
atk [Alm., Fr. Ant/ nom/ e] [ng. antmomy] [Yun. onti- nom/ o] [es.t. tesovn
nakizeyn]: Yasalarn ya da nermelerin kendi aralarnda eliiklii.
(Kantta) Usun kendi iinde zorunlulukla dt elimeler. / /
Kant drt trl atk ayrr: 1- Sav: Evren, uzay ve zaman bakmndan
sonludur; karsav: sonsuzdur. 2- Sav: Hereyin kendilerinden kuruldu
u son, yaln paralar vardr; karsav: yoktur. 3- Sav: Evrende z
grlkle olan bir nedensellik vardr; karsav: evrende zgrlk yok
tur, her ey doa yasalarna gre olup biter. 4- Sav: Evrenin nedeni olan
zorunlu bir varlk vardr; karsav: b y l e bir varlk yoktur. Kant a gre
bu sorunlarn savlar da kar savlar da ayn kesinlikle tantlanabilir.
Oysa birbirine kart olan iki nermenin ikisini de doru saymakla e-
meye dlm olunur,
eliik [Alm. kontradiktorisch, widersprechend] [Fr. contradctoire] [Ing.
contradictory] [Lat. contradictorius] [es.t. mtenakz]: Aralarnda
elime bulunan (nermeler, yarglar, kavramlar, terimler). Buna gore:
1- Biri tekinin deillenmesi olan terimler. (r. ak ve ak olmayan.)
2- Ayn zne ve ayn yklemi olan, ancak nitelik ve nicelik bakmndan
ayr olan, yani biri olumlu teki olumsuz, biri tmel teki tikel olan
nermeler. (r. Herkes burada. tmel olumlu, Bazlar burada de
il. tikel olumsuz, Hi kimse dinlemiyor. tmel olumsuz, Bazlar
dinliyor. tikel olumlu.) bkz. karolum
39
eliiklik ilkesi
eliiklik ilkesi: iki -> eliik nermenin ayn zamanda doru olamad
gibi, ayn zamanda yanl da olamayaca ilkesi.
elime [Aim. Widerspruch] [Fr., ing. contradiction] [Lat. contradictio] [es.t.
tenakuz]: ki kavramn ya da yargnn birbirini drrda brakan -> kar-
olumu. / / Hegel felsefesinde itici g olarak belirir, bkz. eytiim
elimezlik ilkesi [Lat. principium contradictionis]: 1- (Varlkblimde)
Ayn eyin ayn balantlar iinde ayn durumda olmas ve olmamas
olanakl deildir. (Aristoteles) Forml: S ayn zamanda P ve P ol
mayan olamaz. Baka trl sylendiinde: S P dir. ve S P olma
yandr. nermelerinin ikisi birden doru olamaz. 2- (Mantkta) Bir-
biriyle eliik iki yargnn ikisinin birden ayn zamanda doru ola
mayaca, biri doru ise tekinin zorunlu olarak yanl olaca ilkesi,
evre [Aim. Mittel, Milieu] [Fr. milieu] [ing. environment] [es.t. muhit]:
Yaamn gelimesinde etki yapan doal, toplumsal, kltrel d koul
larn toplam.
evre retisi [Aim. Milieutheorie]: evrenin insanlar zerindeki nemi
zerine 19. yzylda Fransz filozoflar A. Comte ve H. Tainein geli
tirdikleri reti.
karm [Aim. Schluss] [Fr. Infrence] [ing. inference, illation] [Lat. illation,
conclusio] [es.t. istidll]: Verilmi bir ya da daha ok nermeden sonu
karma edimi. Doruluu dorudan doruya bilinmeyen bir ner
menin, doru olarak kabul edilmi olan baka nermelerle balant
sna dayanarak doruluunu karma ilemi. u biimde de sylenebilir:
Belli nermelerin kabul edilen ya da gerek olan doruluklarndan ya
da yanllklarndan, baka nermelerin kabul edilen ya da gerek olan
doruluk ya da yanllklarn karmak. nce gelen nerme ya da ner
meler doru ise karlan sonu da dorudur, yanlsa sonu da yanl
olur. karmn kendisinin yanl olmas sz konusu deildir:
Btn iki bacakllar insandr.
Ku iki bacakldr.
Ku insandr.
Burada karm doru yaplmtr; ama yanl olan birinci nermeden
kan sonu da yanl olmutur. / / ki trl karm vardr: Bir ncl-
I karm- dotaysz karm; Tek bir nermeden evirme ~>terse-
virme ya da -h* alttklk yoluyle yaplan karm. ok ncll karm
(tasm) - dolayl karm: Aralarnda ortak bir -orta terimin bulunma-
40
I
zmleme
siyle birbirine balanabilen iki ya da daha ok nermeden yaplan
karm. bkz. tasm
kmaz [Alm., Fr. Aporie] [ng. aporia] [Yun. Aporia: a = sz. poros = yol,
kpr, k] [es.t. gayr- i kabil- i hal mesele]: Bir sorunda zme varma
nn olanakszl durumu; k yolunun olmay,
ilecilik [Alm. Askese. Asketik] [Fr. oscitisme] [ing. osce/ sm] [Yun. asken
den] [es.t. zhdiye]: 1- (Genel olarak) Tresel, dinsel ereklerle, doal
eilimleri, igdleri elden geldiince azaltmaya almak zere, ken
dini yenme altrmalar yapma. 2- (zel olarak) Dinsel ahlkta gnah
lar balatmak (kefaret) ya da beden isteklerini yenmek zere isten-
li olarak ac ekme,
irkin [Alm. hss/ icfc] [Fr. laid] [ng. ugly]: 1- Estetikte gzelin kart
olan kavram: Hoa gitmeme izlenimi uyandran. 2- (Ahlk asndan)
Yakksz grnen. 3- Biimsiz, uyumsuz, biimden yoksun. Bu an
lamda irkin, bir sanat nesnesi olarak, olumlu bir estetik deer niteli
ini alabilir: Nasl gerek biim, biimden yoksun bir eye biim vere
rek oluuyorsa, irkin de gzelin olumasnda etkili temel bir e
olabilir.
oul [Alm., Fr., ng. pluraf] [Lat. p/ ura/ is]: [es. t. cem/ ]: Birden ok bi
rimlerden kurulu olan (szckler, terimler, nermeler). oul kav
r a m : Bi r d e n ok nesneyi gsteren kavram. rnein, Amerika Birleik
Devletleri. oul n e r m e ya da yarg: znesi birden ok olan nerme
ya da yarg, a. Ayr ayr znelerden oluabilir. (r. Ahmet, Mehmet
vb. geldi.) b. Genel bir terim altnda birlemi znelerden oluabilir.
(r. AnkaralIlar geldi.)
okanlaml bkz. esesli
okuluk [Alm. pfura/ smus] [Fr. p/ uraJ/ sme] [ng. piuro/ ism] [es.t. kesret/ ye]:
Gerekliin aklanmasnda birden ok ilkenin temelde bulunduunu
kabul eden reti,
oktanrclk [Alm. Po/ ytheismus] [Fr. pofythSisme] [ng. po/ ytheism] [es.t.
kesret- i ilh meslei]: Dn ve felsefede birden ok Tanrnn varlna
inanma; bu nan zerine kurulu dinlerin ve felsefe retilerinin ge
nel ad. Kart bkz. tektannclk
zmleme [Alm., Fr. Anafyse] [ng. anafysis] [es.t. tahlil] [Yun. ona/ ysis
< analyein = bileik olan yeniden ayrmak, zmek, paralamak]:
Bir btn paralara ayrma. / / zmleme zdeksel olabilecei gibi
(kimyasal zmleme), dnsel de olabilir. (r. Tanm bir kavramn
41
zmsel yargt
zmlenmesidir.) zmleme verilmi olandan, somuttan elere
ya da ilkelere geri gider. Kart bkz. bireim
zmsel yarg [Alm. anaiytisches Urteil] [Fr. jugement analytique] [es.t.
tahlil hkm]: Bir kavramn salt zmlenmesiyle varlan yarg. Yk
lemi konusunun zmlenmesiyle elde edilen nerme. / / Buna "akla
yc yargda denir. Yklem kavram konu kavramnda zaten verilmitir.
Kantta verilen rnek: "Btn cisimler yer kaplar."
zmsel yntem [Alm. analytische Methode] [Fr. mthode analytique]
[es.t. tahlili usu/ ]: 1- Bir birlikteki balam iyice anlayabilmek iin o
birlii blmlerine ve elerine ayrma. 2- zelden genele, somut
tan ilkelere geri gitme. / / Bu yntemle zmleme yle yaplr:
nermeler dizisi tantlanmak istenen nermeyle balar, bilinen bir
nermeyle bitirilir. Burada birinci nermeden (tantlanmak istenen)
kalklarak her biri bir sonrakinin sonucu olacak biimde ilerlenir, so
nunda birinci nerme sonucunun bir sonucu olarak ortaya kar ve
zorunlu olarak onun gibi doru olur. Kart bkz. bireimsel yntem
42
I
D
daimon: 1- Yunancada kiiletirilmi belli bir tanrdan (theos) ayr olarak
insanst, tanrsal etkinlikleri olan, kavranlamaz bir gce verilen
ad. 2- Eski Yunan dnyasnda Tanryla insan, gkle yer arasnda bulu
nan, sonradan iyi ve kt ruhlar olarak ikiye ayrlan varlklara verilen
ad.
daimonion bkz, uyar ses
Darvincilik [Alm. Darwinismus] [Fr. darwinisme] [ing. Darwinism] [es.t.
Darveniye]: Charles Darwin'in gelitirdii, insan da iinde olmak ze
re btn canl varlk trlerinin douunu ve gelimesini en alt biim
lerinden balayarak yaama sava ile aklayan dirimblm ve felsefe
retisi. / / Bu retiye gre, yaama sava doal ayklanma ve geli
meyi salayan etkendir,
davran [Alm. Verhalten] [Fr. comportement] [ing. behaviour]: Dtan gzlem
lenebilecek tepkilerin toplam,
dayanak [Alm., Fr. Substrat] [ng. substratum] [Lat. subtsratum] [Yun. hypo-
keimenon] [es.t. mabih- l- kyam]: Altta bulunan; temel. Niteliklerin
taycs; kendisine bir ey yklenilen ey, tz. Bir gerekliin onay
lanmas iin olaylarn (grnglerin) arkasnda ya da altnda bulunmas
gereken ey.
dayant [Alm., Fr. Hypostase] [ng. / lypostasis] [Yun. Hypostasis] [es.t. uknum]:
1- Altta bulunan; temel; dayanak. 2- Lat. substantiel ile eanlaml.
Tz. (Lat. sub. Yun. hipo = altta). 3- zne, kii (tinsel tz olarak).
4- Bir kavramn, bir niteliin tzletirilmesi. Bununla ilgili olarak,
hipoztaslatrmak: Ancak bir ilinek, bir ide olabileni, bir tz, bir ey
olarak gz nne almak. Bir eyi bamsz bir tz haline getirmek.
(Sylencebilimde) Tanrlarn zelliklerinin bamszlatrlmas; rnein
bir adn kendi bana bir varlk gibi dnlmesi.
dedUktif bkz. tmdengelimli
43
dedktion
dedktion bkz. tmdengelim
deer [Alm. Wert] [Fr. valeur] [ing. value, worth] [Lat. valor] [es.t. kymet]:
1- Kiinin, isteyen, gereksinme duyan, erek koyan bir varlk olarak,
nesne ile balantsnda beliren ey. / / insanlarn gereksinme, duyma
biimi ve istemelerinin trl trl oluu, deerlemeleri de oalttn
dan saysz deer trleriyle karlalr. Ayrca, birine yksek bir deer
oiarak grnen bir ey, bir bakasna deeri az ya da deersiz grne
bilir. 2- Her trl deneysel yaantnn dnda, insann isteme, duyma
ve eilimlerinden bamsz olan, kendi bana var olan kendinde
deeri kabul eden felsefe grne gre, aralarnda bir aama dzeni
olan bu deerler bir deerler alan kurarlar. Max Scheler ve Nicolai
Hartmann bu gr savunurlar. / / Deerler, biimsel olarak: olumlu
ve olumsuz, greli ve salt, znel ve nesnel deerler olarak ayrlrlar;
ierik bakmndan: nesne deerleri (ho, yararl, kullanl), mantksal
deerler (doru), ahlaksal deerler (iyi), sanat deerleri (gzel)
olarak ayrlrlar.
deer ahlk [Alm, Wertethik]: 1- Konusu deerler olan ahlk felsefesi.
2- Ahlk felsefesinin bir blm olarak tresel deerler kuram.
3- Aristotelese dayanan, zellikle Kantn biimsel ahlk felsefesine
kar kurulmu olan, bu yzden M. Scheler'n "ieriksel deerler ahlk
retisi dedii bir ahlk felsefesi biimi.
deer duygusu [Alm. Wertgefuh/ ]: Deerleri dorudan doruya iten kav
ratp yaatan duygu.
deer felsefesi [Alm. Wertphiiosophie]: 1- Deerleri, felsefenin ana konusu
olarak gren felsefe anlay. (Windelband, Rickert bu anlay savu
nurlar.) 2- Felsefenin deerleri (ekonomik, kltre!, mantksal, ahlk
sa!, estetik, dinsel) inceleyen blm,
deer grecilii [Alm. Wertrefat/ Vismus]: Deerlerin zneden bamsz ola
rak var olduunu kabul etmeyen gr: Btn deerler bir zne ile
balant iindedir, bir zneye gredir; kltr ve aa baldr, kltr
ve aa gre deiirler; her kltr ve an kendine gre deerleri ve
deerlemeleri vardr.
deerli nesne [Alm. das Gut]: Deerlerin taycs, deer niteliklerinin
birlii (deerli nesnenin deere likisi, nesnenin niteliklerine olan
ilikisi gibidir); ulalmaya deer gerekler.
deerli nesneler retisi [Aim. Gter/ e/ re]: yi olan, deerli olan eylerin
nitelik ve aama dzenini aratran felsefe retisi.
44
deney
deer nesnelcilii [Aim. Wertobjektmsmus]: Deerlerin zneden bamsz
olarak var olduunu kabul eden reti,
deer retisi [Aim., Fr. Axiologie] [ing. axiology] [Yun. axios = deer,
logos = reti] [es.t. kymet nazariyesi]: Deerler zerine reti. Bu
reti deerler alann ilikileri, zellikle aama dzeni bakmndan ay
dnlatmaya alr.
deer ruhbilimi [Aim. Wert#>sycfo/ og/ e]: Deer sorunlarn, zellikle de
deer yaantlarm deer duygularn ruhsal adan nceleyip aratran
ruhbilim dal.
deer yargs [Aim. Werturteil] [Fr. jugement de la valeur] [es.t. kymet
hkm]: 1- V ar l k l a deil, deerle ilgili yarg. 2- Bir deerlemeyi ieren
yarg (deerleme yapan yarg),
deiileme [Aim., Fr., ng. Negation] [Yun. apophasis] [Lat. negatio] [es.t.
nefiy, inkr, selb]: Mantksal bir yargda yklemin zneye olan olumsuz
balants; nermede yklemin olumsuz olarak konmas. Kart bkz.
evetleme
deilleyici [Aim. negativ, verneinend] [Fr. ngatif] ling, negative] [Lat. negati
vus] [es.t. selbi, menf, inkr]: Yklemi olumsuz olarak konmu (ner
me). Kart bkz. evetleyici
deizm bkz. yaratanclk
Dekartlk [Aim. Cartesianismus] [Fr. cartsianisme] [ing. Cartesianism]:
1- Descartesn felsefesi. 2- Descartesn rencilerinin ve ardndan
gidenlerin retisi (Bossuet, Fnelon, Malebranche, Spinoza, Port
Royal vb.).
demiourgos (= Yun. ii, yapc); 1- (Platon'da) Evrenin yapcs, kurucusu,
evrene biim kazandran Tanrsal g. / / Bir eree gre oluturan,
etkileyen bir g olarak demiourgos salt biimler olan ->idealar rnek
alarak dnyay yaratmtr. Bu gr dnyay yoktan var eden yaratc
bir Tanrfnn olduu dncesinden uzaktr. 2- (Plotinosda) Evren
ruhu anlamna da gelir. 3- Gnostiklere gre asl Tanrdan, en yksek
Tanrdan baka bir tanr,
demokrasi bkz. halkerki
deney [Aim. Erfahrung, Experiment] [Fr. exprience] [ing. experience, expe
riment] [Yun. empeiria] [Lat. experientia] [es.t. tecrbe]: Gereklii
olana ilikin her eit yaant, alglama, duyumlama, verilmi olma vb.
nsan yaamnda bilincin karlat eylerin tm. (Felsefede) Gereklik
zerine kavramsal olmayan her trl bilginin temeli: Her bilimin gve-
43
nilir olabilmesi iin deneye dayanmas, te yandan bilginin salt deneyle
kalmamas gerekir. Deneyin bilimsel amalarla, dnce yoluyle dzen
lenmesi, karlatrlmas, balantlar kurulmas, giderek dorulanmas
ye tamamlanmas gereklidir.
Yunanca peira (deneme, snama) szcnden ki dizi szck
tretilmi: I. (Soyut ve genel anlamda kullanlan) empeiria ve trevleri:
empirik, empirizm; II. (Somut ve daha teknik anlamda kullanlan)
experientia (Latince experiri = deneme, deney yapma) ve trevleri:
exprimenter, experimental, exprimentation.
I- Empeiria = deney, yaant, grg [Alm. Erfahrung] [Fr.
expr/ ence, emp/ r/ e] [ng. exper/ ence]: Episteme (bllim)ye kart olan:
lenmemi bir olay zerine dayal bilgi. Olaylardan dorudan doruya
kendimizin bilgi edinmemizin yolu. Olaylardan edindiimiz dolaysz
bilgi, insann kendi grmesi, kendi yaantsyle kazanm olduu ey;
insann kendi snad deney.
empirique = grgsel deneysel, (deneyci): 1- Experimental (deneyim-
sel) ya da bilimsel olana kart olarak: Yntemli bir denetlemeye ba
vurmadan dorudan doruya, sradan yaplan deney. 2- Ussal ve diz
gesel olana kart olarak: Yaplan deneyin verilerini yorumlamak ya
da ussal bir dizge halinde dzenlemek iin usa ba vurmadan sradan
bir deneme dzeyinde kalan deney. 3- Bazan, ama yanl olarak: expe
rimentarle eanlaml: Yntemli ve ussal biimde yaplan deney; deneyci
yntem (mthode empirique).
Em/>/r/sme bkz. deneycilik, grgclk
II. Experientia = deney [Alm. Experiment] [Fr. expr/ ence]
[ng. exper/ mentj: Deneyle snama, aratrma, deneyimleme edimi
(deneyim); olaylarn kesin, tam ve yntemli bir biimde aratrlabli-
mesi ya da gzlemlenebilmesi iin olabildiince deiken koullar altn
da canl olarak yapma bir biimde oluturulmas; gzlem, deneyim,
tmevarm yoluyle edinilen yntemli, bilimsel deney; tmevarml
bilgi (Bacondan beri) hem tmdengelimli bilgiye hem de sradan deneye
kart olarak kullanlmtr.
(Felsefede) 1- (Usa kart olarak) Bilgide kazanlm olan (ey), bkz.
deneycilik. 2- Yaplm olan deney: deneme, deneyler yapma eylemi,
a. Edilgin olarak yaplrsa (sradan deney) bilgi amac yoktur, deneysel
empirik bilgi verir; b. etkin olarak yaplrsa (bilimsel deney) bilgi arac
olarak zellikle bir varsaym denetlemek iindir; deneylere dayanarak
determinizm
(experimental) bilgi elde eder. 3- (Geni anlamda) Bir varsaym de
netlemek in yaplan her eit gzlem.
Exprimentation = deneyim [Aim. Experiment] [ng. experiment]:
Bir doruyu ortaya karmak zere deneyin (2 b anlamnda) yntemli
bir biimde kullanlmas.
Experimental = Deneysel: 1- Geni anlamda (empiriquele eanlaml):
Sradan deneyi kullanr ve sonular karr. Deney odas (laboratuvar)
teknii kurulmadan nce de ruhbilim deneyseldi, ama emplrik anlamn
da. 2- Empirike kart anlamda: bilimsel deneyi kullanr.
Exprience morale = tresel deney (tresel yaant). Ahlk deerlerinin
gereklii zerine bir bilincin domasn salayan yaanm eylem.
Exprience vcue (Erlebnis- Erfahrung). bkz. yaant
deney bitimleri [Aim Erfo/ rungsvvissenscbaften] [Fr. sciences exprimento/ es]
[es.t. tecrb ilimler]: Matematik ya da salt mantk gibi deneye dayanma
yan ussal bilimlerin karsnda, deneye dayanan, bu arada dnmenin
aralarn da kullanabilen bilimler,
deneycilik [Aim. Empirismus] [Fr. empirisme] [ng. empiricism] [es.t.
i/ tibariye]: Bilgimizin biricik kaynann deney olduunu savunan
bilgi retisi. // Bu retiye gre, btn bilgilerimiz deneyden gelir;
anlkta deneyden gelmeyen hi bir ey yoktur. Yenia felsefesinde
deneyci bilgi retisinin (empirizmin) kurucusu Lockedur. Balca
temsilcileri: F. Bacon, D. Hume, J. S. Mili. Kart bkz. usuluk
deneyim [Aim., ng. Experiment] [Fr. exprimentotionj [es.t. tecrip]: bkz.
deney II
deney nermeleri [Aim. Erfa/ rungssatze]: Kavramsal olarak tretilmemi
olan, deneye dayanan nermeler,
deney yarglar [Aim. Erfahrungsurteile]: 1- Deneye dayanan yarglar. 2-
(Kantta) Yalnzca znel geerlii olan duyu yarglarndan ayr olarak
nesnel geerlikleri olan deneysel (empirik) yarglar,
deontoloji [Aim. Deonto/ ogie] [Fr. donto/ ogie] [Fr. deonto/ ogy] [es.t. m- i
vezaif]: (Szck anlam: dev bilimi ) Ethiki dev bilimi olarak
belirlemek zere J. Benthamn kulland terim. (Deontology or the
Science of Morality, 1834.) / / Bu szck Kantn anlad anlamda bir
dev retisi iin kullanlamaz; deontoloji, ahlaksal devleri, u ya
da bu toplumsal duruma gre, deney yolu le incelemeyi dile getirir.
Hekimlikte, hekimlik devleri kuram olarak zellikle kullanlmaktadr,
determinizm bkz. belirlenimcilik
47
devimsel
devimse! [Alm. dynamisch] [Yun. dynamis ten]: 1- Bir gcn etkisiyle hep
devinim durumunda bulunan ve bulunduran, bir deimesi olan. 2-
Devinimi yalnzca fizik yasalarna bal olmayan, ayn zamanda etkin
bir gc, bir erei de eren,
devimselcilik [Alm. Dynamismus] [Fr. dynamisme] [ng. dynamism] [es.t.
kuw'ye]: 1- (Fiziksel devimselcilik) zdein, g ya da erkenin bir
grn biimi olduunu ne sren felsefe retisi. 2- (Dirimbilimsel
devimselcilik): Yaam, zdee egemen olan ve ona biim veren g
olarak anlayan gr. // Bu retinin karsnda, zdei bir kitlenin
taycs olarak gren, onun ancak dardan bir itilmeyle devinime
geebileceini savunan mekaniki anlay yer alr. Devimselcilie gre,
her gereklik devimsel bir biimde ortaya kar ve devimsel bir gce
dayanr.
devinim [Alm. Bewegung] [Fr. mouvement] [ng. move, motion, movement]
[Lat. motus] ] [Yun. kinesis] [es.t. hareket]: 1- Yer deitirme; bir
noktann uzaydaki bir durumdan baka br duruma geii; zaman in-
de durum deitirme. 2- Olabilirlikten gereklie gei. 3- Bir ruh
durumundan baka bir ruh durumuna gei; bir dnce srecinin
balamas. 4- Tarihn ak iinde var olan dzeni deitirmeye zorlayan
toplumsal, tinsel vb. glerin basks,
devletilik [Alm. Etatismus] [Fr. tot/ 'smej: 1- Devleti tm toplumsal g
revlerin zellikle de ekonomik ve kltrel yaamn dzenleyicisi olarak
gren anlay. 2- Genellikle devleti tre, kltr, hukuk vb.nin kaynak
ve taycs olarak grme eilimi.
devlet felsefesi : Devletin ve toplumsal yaamn z, douu, anlam, te
mel ilkeleri ve temel biimleri zerine gelitirilen felsele retileri.
(Devlet felsefesini ilkin Platon ile Aristoteles kurmulardr.)
devrim [Alm. Revo/ut/ on Umwlzung] [Fr. rvolution] [ng. revolution] [es.t.
inklp]: 1- Yerleik toplumsal dzeni deitirme ve yeniden biimlen
dirme; yava bir gelime olan evrime kart olarak, toplumsal yaay
ta ve siyasal durumda birdenbire gerekletirilen, kkl ve temelli bir
deime. 2- Dnya grnde, felsefede, bilimde, sanatta vb. birdenbire
olan deimeler, eskimi olan kaldrp yerine yepyenisini koyma.
(r. Felsefede, Kant usu eletirmesiyle dncede devrim yaptn,
Nietzsche de deerler alannda (ahlkta) devrim yaptn ne srer.)
davurum [Alm. Ausdruck] [Fr., ng. expression] [es.t. ifade]: Ruhsal olay
larn belli im ya da betimlemelerle dlatrlmas; bir iin, zellikle
48
dil felsefesi
insan ruhunun alglanabilecek biimde kendini da yanstmas (yuz
I anlatm ya da szle). / / Dil ve sanat ruhun kendini da vurma ara
cdr; her kltr eitli ruh biimlenmelerini dile getirir. Bilinli
ve bilind eilimlerin; birey, toplum, ulus ve insanla ilgili ruh devi
nimlerinin her birinin kendine zg bir dile getirilii (davurumu)
vardr.
davurumculuk [Alm. Expressionismus] [Fr. expressionisme] [ing. exprs-
sionism] [Lat. exprimere = dile getirmek, dlatrmak]; Doalclk
ve izlenimciliin kart olan modern sanat akm. / / Bu akm, on planda
ne nesnel doay ne de znel doa izlenimlerini yanstmak ister; onun
dile getirmek istedii, ruhsal yaantnn ierikleri ile tinsel ieriklerdir.
ddnya [Alm. AussenveJt] [Fr. monde extrieur] [ing. external world] [es.t.
haric lem]: 1- i alglarla kavranan eylere kart olarak d alglarla
kavranan eylerin tm. 2- insann idnyasna, ruhsal yaamna kart
olarak onun dnda bulunan dnya. 3- Ben den ayr olann tm;
bilinten bamsz olan, bilincin dnda olan eylerin oluturduu dn
ya.
drak [Alm. exoterisch] [Fr. xoirique] [ing. exoteric] [Yun. ekso = darda,
dta] [es.t. haric]: Dardaki, dta kalan. Kart bkz. irek
draklar [Alm. Exoter/ ker] [Fr. xoter/ ques] [ng. exoterks] [Yun. ekso-
terikus]: Eski Yunan felsefesinde henz bir retinin iine girememi
olanlar. Gizemlere erimemi olanlar, yeni balayanlar, kart bkz.
ireki 1er
diamat: Bat dnyasnda ve Rusya'da eytiimsel zdekiliin (diyalektik
materyalizm) ksaltlm ad.
didiim [Alm. Eristik] [Fr. ristique] [ing. eristic] [Yun. eristik < eris = kav
ga, e k i m e , tartma] [es.t. magabe]: Tartmada karsndakini man
tk oyun'aryle ne olursa olsun rtp susturma. / / Burada birtakm
biimsel cambazlklarla tartarak, kardaki kstrlp artlarak sama
yantlar vermeye zorlanr. Bu bakmdan gerek tartma sanat olan
->eytiim ile kartrlmamaldr. Didiim sanatn ilkin ge sofistler
kullanm, bu sanat Sokratesi bir okul olan Megara Okulu filozoflar
gelitirmitir. Bu okuldan olanlara sonralar didiimciler (eristikiler)
denmitir.
dil felsefesi [Alm. Sprachphilosophie]: Dilin z, kkeni, anlam, yaps ze
rine aratrmalar yapan felsefe dal. // Dil zerine almalar eskia
49
dil-mantk
felsefesinden beri srmektedir. Ancak, dil felsefesini kesin olarak kuran
lar Hamann, Herder ve W. v. Humboldt olmutur,
dil- mantk bkz. mantk 5
dinamik bkz. devimsel
dinamizm bkz. devimselcilik
din felsefesi [Alm. Re/ igionsp/ i/ osop/ ie] [Fr. philosophie de la religion] [es.t.
felsefe- i diniye]: Dinin ilkelerinin zn ve anlamn temellendirmeyi
amalayan felsefe dal,
dingincilik [Alm. Quietismi/ s] [Fr. quitisme] [ng. guietism] [Lat. qui$
dinginlik] [es.t. mezheb- i skn]: Dnyadan yz eviren bir yaama tu
tumu. Tam bir gnl dinginlii, tutkusuzluk iinde isteklerden syrl
m olarak, diren gstermeden kendini Tanr istencine vermeyi ve
Tanrsal ruh dinginlii kazanmay ama edinen dnya gr,
dirimbilimcilik [Alm. Bio/ ogismus] [Fr. biologisme]: Gereklii tek yanl ola
rak yalnzca dirimbilimsel adan inceleyen, organik yaamn kavram
larn teki gereklik alanlarna da uygulayan gr,
dirimselcilik [Alm. Wto/ ismus] [Fr. Wtoiisme] [ng. vitalism] [Lat. W ta =
yaam] [es.t. hayatiye]: Yaam olaylarn fiziksel - kimyasal glerle
deil de zel bir yaama ilkesi, yaam gc ile aklayan reti. 1- Eski,
Aristotelese bal olan dirimselcilik, do? olaylarn bir entelekheia-
nn zdek biiminde ortaya k ile aklam; sonradan modern neden-
sel- mekanik dnya grnn egemen oluu le bir yana itilmitir. 2- Ye-
ni dirimselcilik 19. yzyln sonu ve 20. yzylda Dresch, Renke, Bec
her, Uexkllle gelitirilmitir. Bu yen? dirimselcilik yaam olaylarnn
nedensel- mekanik yasalarla aklanmayacan; yaam srecinin zerk
liinin ve etkinliinin, bir plana gre, bir eree doru lerlemeye a
lan kendine zg bir yasas bulunduunu ne srer. 3- Son zaman
larda -> gdmbilime dayanan dirimblimciler, dirimselciliin kesin
olarak rtlm olduunu ileri sryorlar,
diyalektik bkz. eytiim
diyalektik materyaliz m bkz. eytiimsel zdekilik
dizge [Alm. System] [Fr. systme] [ng. system] [Yun. systemo < synestonoi =
birlikte yerletirmek, rgtl bir btn iinde toplamak, bir araya koy
mak, birletirmek] [es.t. sistem, manzume, mes/ efc]: Birlikli bir ilkeye
gre dzenlenmi btn. Bu antemda: 1- Kendi ine kapal, dzenli
bir btn. (r. evren, yldzlar dizgesi.) 2- Bir ilkeye ya da dnya
grne gre dzenlenmi dnceler, bilgiler, retiler btn.
50
3- Birbirine bal bilimsel ya da felsef dnceler birlii; bir dn
(ide) yresinde toplanm eitli bilgiler. / / Dizge kuramdan daha
genitir; bir filozofun felsefe dizgesi onun kuramlarnn btnnden
oluur.
docta ignorantia bkz. bilmeme bilgisi
dogma [Alm. Dogma] [Fr. dogme] [ng. dogma] [Yun. dogma] [es.t. nass]:
1- Bir felsefe okulunda benimsenen, doru diye ileri srlen reti.
2- Doruluu snanmadan benimsenen ve bir retinin ya da ideoloji
nin temeli yaplan sav.
dogmaclk [Alm. Dogmatismus] [Fr. dogmatisme] [ng. dogmatism] [es.t.
na5siye]: 1- ne srlen reti ve ilkeleri eletirmeden doru olarak
benimseyen ve benimsedii varsaymlardan kat bir yntemle nermeler
treten felsefe anlay. Kart bkz. kukuculuk. 2- (Kantta) Salt
usun kendi gcn eletirmeden tuttuu dogmatik yol. Kart bkz.
eletiricilik. 3- Dncenin zgrln ve bamszln snrlayan
ya da ortadan kaldran her trl dnme biimi.
dogmatik [Alm. dogmctisch, Dogmatik) [Fr. dogmatique] [Yun. dogmatike] [es.
t. nass]: 1- Deney bilgisini, deneye dayanan kantlar yadsyarak, kan
larn nan retilerinden karan (dnme biimi). 2- Felsefe ve din
dogmalarnn bilimsel (mantksal) ve dizgesel bir yolla ortaya konuluu.
doa [Alm. Natur] [Fr. nature] [ng. nature] [Lat. natura] [Yun. physis] [es.t.
tabiat]: 1- Her var olann douunda zn kuran ey. 2- nsann koy
duu kurulular, biimlerle (kltr, sanat, teknik) kartlk iinde, kendi
kendine oluan, biimlenen. 3- nsann karsnda olan, ona yabanc,
bu yzden de bilinmeyen, kendi gcnn stnde olan, onun dnda
olan. 4- Koyumlarn (konulmu olannn = thesei) karsnda, kendili
inden olan; yapma olana kar doal olan. 5- Duyulur, alglanr d
nesnelerin tm. 6- Evren. 7- Hereyi kuatan gerekliin tm (doa
ya da Tanr). 8- Yaratc, oluturucu g. 9- Dourucu, besleyici,
koruyucu doa ana. 10- Doa bilimlerinin konusu olarak, deerlerin
dnda olan gereklik: canl ve cansz doa. 11- Nedensellik yasasnn
egemen olduu alan. 12- Dncel (ideal) varlklardan ayr olarak
gerek olann varlkbilimsel ilkesi. 13- Bir bireyin kendine zg iz
gilerinin tm; bir bireye zg olan nitelikler, zel belirtiler. 14-
Bir varlk trnde bireysel ya da toplumsal deneylerle kazanlm olana
kart olarak, onda doutan olan, kendiliinden olan her ey. 15-
(Varoluu felsefede) Bireyde zgr istenten bamsz olan; ama in
doa
51
doa bilimleri
san, z bakmndan zgrlk olduuna gre, onda batan olmayan,
zgrlk, insann kendisine bir doa kazandrmasdr, ya da sonsuz
doa olanaklarndan birini semesidir.
doa bilimleri [Alm. Naturmssensc/ aften] [Fr. sciences naturelles] [ng.
naturaI sctences] [es.t. tabii ilimler, tabiat limlerimi Nedensellik yasasna
dayanmalar, matematiksel kurulular, deerleme yapmayan genel
letirici yntemleriyle kltr bilimlerinden ayrlan, doa aratrmala
rna ynelik bilimler. / / Doa bilimleri: 1- Grevlerine gre: salt
ve uygulamal doa bilimleri. 2- Konularna gre: canl ve cansz do
ann bilimleri. 3- Yntemlerine gre: a. matematiksel ve deneysel
aratrmalar (tizik, kimya, dirimbilim, ruhbilim); b. betimleyici ve
zmleyici aratrmalar (bitkibilim, hayvanbilim, insanbilim), c. doa
tarihi ve doa bilgisi (corafya, yerbilim, gkbilim) olarak ayrlrlar.
doa felsefesi [Alm. Naturphilosophie] [Fr. pfcjVos/>/ie de la nature] [ng.
philosophy of nature] [es.t. tabiat felsefesi]: 1- (Eski Yunandan yeni
aa dein doa bilimleri ile ayn anlamda) Doa zerine; doann z,
biimleri ve gerekleri zerine bilim. Newton bile kendi evren meka
niini doa felsefesinin matematiksel ilkeleri olarak adlandryordu.
2- (Fziktesinde) zellikle Alman idealistlerinin yksek bir doa bil
gisine erimek iin doay felsefe asndan nceleme denemeleri. 3-
(Bilimsel doa felsefesi) Doa zerine deil, doa bilimleri zerine felse
fedir; a. Tek tek bilimlerin aratrmalarna dayanarak doa zerine ku
atc bir felsefe grne varmak isteyen: b. zdek, uzay, zaman, ya-
ahlk, mekanikilik, dirimselcilik vb. gibi doa bilimlerinin ana kavram
lar, temelleri, varsaymlar zerine felsefe yapmak isteyen bilgi dal.
doalclk [Alm. Noiuro/ ismtis] [Fr. natura/ isme] [ng. naturalism] [es.t,
tabiiye]: Her eyi doaya indirgemeye alan dnya gr. / / Doaya
verilen anlama gre trl biimler alr.
(Doa bilimlerinde) Anorganik doa bilimlerinin ilkelerini
saltlatran, yntemlerini tm gereklie aktaran gr (bilimsel do
alclk).
(nsanbilimde) nsan yalnzca bir doa varl olarak gren, nsann
doa iinde ayr, kendine zg bir yeri olduunu ileri sren btn
grleri yadsyan reti (insanbilimsel doalclk).
Ahlk felsefesinde (ethikte) a. Doal yaama yararl olan eyleri
iyi ve doru bulan gr (pragmaclk), b. Ahlk doal glerin, i
gdlerin etkisinden kalkarak aklamaya alan anlay.
52
doruluk
(Estetikte) Sanatn ereini doay oiduu gibi yanstmada, gereklii
btn plakl ile ortaya koymada bulan reti,
doal durum [Alm. Noturzustand] [Fr. tat de nature] [ng. State of nature]:
1- Uygarlamam bir nsan beinin durumu. 2- Eitilmemi bir nsa
nn bireysel durumu. 3- nsan'arn toplum kurmadan nceki varsaym
sal durumu. / / Bu, Rousseauya gre insanlarn susuz ve bar iinde
zgrce yaadklar bir durum, Hobbese gre ise herkesin herkesle
sava durumudur.
doal k [Fr. lumiere naturelle] [Lat. fumen notura/ e] [es.t. nur- i tabii]:
Doal bilgi yetisi. Bu anlamda: 1- (Plotinos ve Augustinusta) Insan-
nn iinde bulunan ve bilgi elde etmeye olanak salayan k. 2-
(Descartesta) Tanrnn insana verdii bilme yetisi. / / Usun dorulara
dolaysz ve apak olarak varmasn salar,
doast [Alm. bernatrlich] [Fr. surnoturel] [ng. supernatural] [es.t.
fevfc- at- tabio]: 1- Doann stnde olan. 2Doa yasalarna bal ol
mayan. 3- Doa gerekleriyle aklanamayan,
doru [Alm. wahr, richt/ g] [Fr. vrai] [ng. true] [Lat. verus]: 1- Geree uy
gun olan. 2- (Mantkta) Dnme yasalarna uygun olan,
doruculuk [Alm. VVafrhaft/ gke/ t] [Fr. vracit] [ng. verac/ ty] [Lat. vera-
citas] [es.t. sidk]: Doruyu syleyen kimsenin z belirtisi, nitelii. Bir
insann sz ve eylemleriyle kan ve inanlarnn, dnnn uyu
mas. Bir insann kendi kendisiyle uyum iinde oluu, z, sz bir
olan kimsenin durumu,
dorulama [Alm. Verifikation] [Fr. vrification] [ng. verification] [es.t.
tahkik] : Bir varsaymn doruluunu denetlemek iin, deney ve man
tksal tantlama yoluyle yaplan ilemlerin tm,
dorulamak [Alm verifizieren] [Fr. vrif/ er] [ng. ver/ fy]: Bir nermenin
doruluunu ya da yanlln saptamak ereiyle olaylar nceleyip
aratrmak.
doruluk [Alm. Wahrheit, Rchtigke/ t] [Fr. vrit] [ng. truth] [Lat. veritas]
[Yun. altheia = ak olma, kendini ak olarak ortaya koyma durumu]
[es. t. hokkutj: 1- Dncenin gerekle uyumas. Yarg ve nerme
lerin geree uygun olmas, verilmi br olguyla uyumas (ieriksel
doruluk). 2- Dncenin kendi kendisiyle uyum iinde olmas, eliik
olmamas (biimsel doruluk - biimsel mantkta- ). / / Leibniz dorulan
ikiye ayrr: Olgu dorular (vrits de fait): Deneye dayanan dorular.
Bunlar zamana baldr, belirli koullar altnda, belirli bir zaman nok-
53
dourtma
tasnda gereklemi o'makla ierik kazanrlar (deneysel doruluk). Us
dorulan (vrits de raison): Doruluk nedeni yalnzca usta bulunan,
zamana bal olmayan, zamand olan, her zaman her yerde geerli
olan dorular (mantksal doruluk). Olgu ve us dorular kavramlarn
ilkin Leibniz kullanmtr.
dourtma [Alm. Maieutik] [Fr. maieutique] [ng. maieutics] [Yun. maieutike
(tekhne) = dourtucu, doum yardmcs, dourtma sanat, ebelik] [es.t.
stilt, sanat- tevlit]: Sokratesin, karsndakine sorular sorarak onun
ruhunda sakl bulunan tinsel gleri ve bilgileri ekip karma ynte
mine (bunu annesinin ebelik sanatna benzeterek) verdii ad.
doutan [Alm. angeboren] [Fr. inn] [ng. innate] [es.t. vthb, ftr]: Bir
varln doasnda bulunan, doduktan sonra kazanlm, renilmi
eylerin sonucu olmayan, doula birlikte var olan. / / unlar doutan
getirilebilir: 1- Olmu bitmi biimiyle doula birlikte var olan bir zel
lik (r. bir sakatlk). 2- Doutan var olan ve gelitirilmesi olana bu
lunan bir yetenek (r. mzik yetenei). 3- Doula var olan, ama bilin
lendirilmeye gereksinmesi olan. bkz. doutan ideler
doutan ideler [Alm. angeborene Ideer] [Fr. ides innes] [ng. innate ideas]
[Lat. ideae innatae, notiones innatae] [es.t. vehb, ftr fikirler]: insan usun
da batan beri yerleik olan deler ve kavramlar; a. Btn insanlarda
ortak olan kavram ve ideler, b. Duyulur deneyle kazanlmayan ya da
temellendirilemeyen ideler ve kavramlar (r. matematiksel kavram
lar). (Descartesda) Deneyden edinilmemi olan, ruhumuzda nceden
yerleik olarak bulunan dnceler ya da tasarmlar (r. Tanr dn
cesi). Descartesa gre bilin olaylar ve bilginin nsel biimleri dou
tandr; yalnz Descartes doutan ideler derken, nsann birtakm
dnceleri dnyaya hazr olarak birlikte getirmi olduunu anlamaz,
bu gibi dnceleri gelitirebilmek iin insanda doutan bir yatknlk
olduunu sylemek ster,
doksograflar bkz. reti dzenleyiciferi
dokuzluklar [Alm. Enneaden] [Yun. ennas = dokuz]: Plotinosun yapt
larna verilen ad. / / rencisi Porphyrios, Plotinosun lmnden sonra
kalan yazlar her birinde 9 blm bulunan 6 kitapta bir araya toplam,
bu yzden yapt dokuzluklar adn almtr,
dnmclk [Alm. Transformationstheorie, Deszendenztheorie] [Fr. trans
formisme] [ng. tronsform/ sm] [es. t. istihaliye]: Yaayan trlerin,
yaln biimlerden karmak biimlere doru evrimle gelierek or
54
duygu ahlk
taya ktn ne sren reti, bkz. evrimcilik I, Darvincilik,
Lamarklk
durum [Alm., Fr., ing. Situation] [Lat. situs = yerleik olan, konulmu
olan] [es.t. vaziyet]: 1- (Genel olarak) a. Belli bir zamanda, belli bir
yerde belli bir evrede bulunma; belli bir evreye konulmu olma,
b. Bir insann evresiyle somut balants. 2- (Aristoteleste) On ka
tegoriden biri: duruu belirleyen ilinek, (r. insann oturuyor, ko
uyor durumda olmas.) 3- (Gnmz felsefesinde) insann kendisini
iinde bulduu somut gereklik. / / Bu gereklik kendisine nceden
belli olanaklar aar, te yandan da olanaklar kapar.
duyarlk [Alm. Sensibilitt, Sinnlichkeit] [Fr. sensibilit] [ng. sensibility]
[es.t. hassasiyet]: 1- Duyular yolu ile alglama yetisi; duyu izlenimlerini
alma yetenei. 2- (Kant'ta) Grler salayan yeti; insanda bilgiyi sa
layan, bilgiyi oluturan iki yetiden (duyarlk ve anlk) biri. / / Duyarlk
ile nesneler bize verilir, anlk ile bu nesneler zerinde dnlr ve
kavramlar oluturulur.
duygu [Alm. Gefhl] [Fr. sentiment] [ing. feeling, sentiment] [es.t. his]: 1-
Y e n i a n US U felsefesindeki anlam: (Leibnizte) kark tasarm, bu
lank, karanlk dnme ve duyma. 2- Anlk ve istencin yannda, duyma
yetisi, haz ve acy duyabilme olarak beliren nc temel yetiye verilen
ad. 3- Kendine zg bir ruhsal devinim ve devinimlilik. Bu anlamda duy
gu: a. Belirli bir eye ynelmi zel bir duygu; b. Tmyle duygu ve
duygu durumu olabilir. Anlam ve kkenine gre daha kesin ayrmlar
da yaplr: 1- Bedenin belli bir yerinde yerlemi olan duyumlar (duyu
organlar aracl ile;; bunlar bir noktadadr, sresizdir ve duyum y
nnden sreklilikleri yoktur. 2- Tayc temel yaama duygusu; temel
yaama duygululuklar ve temel duygulanmlar bunun zn oluturur
lar. 3- zel ruhsal duygular (znt). 4- Kendini ve kendi deerini
duyma (aalk duygusu). 5- Tinsel duygular; a. durumsal (mut
luluk), b. bir eye ynelmi, zellikle estetik, tinsel- dnsel (ama,
hayranlk) ve ahlksal- toplumsal duygular (dev duygusu, sayg).
duygu ahlk [Alm. Gefhlsmoral] [Fr. morale du sentiment] [es.t. his ahlk]:
Ahlaksal isteme ve eylemlerin gd'erini duyguda, eilimde, duygu
lanmlarda gren ahlk felsefesi. / / Bu anlayta, insanda bir ahlk duy
gusunun (moral sense) varlndan sz edilir; burada ze'lkle iyi iin
duyulan duygu, daha geni anlamda, duygudalk duygusu ve gzele,
uyumlu olana duyulan estetik duygular sz konusudur. Balca temsilci-
55
duygudalk
leri: en nemlileri Shaftesbury ve Hutcheson olan ve ngiliz Ahlk
lar diye adlandrlan filozoflardr.
duygudalk [Alm., Fr. Sympotfe] [ng. sympathy] [Yun. sympathe/ a] [es.t.
tecazp]: 1- Birlikte duygulanm, bir eyi birlikte yaama, birlikte duy
ma; bakasnn duygularn paylama. 2- Bir insann bir bakasna kar
dorudan doruya bir eilim duymas; bu eilim belli bir nedene dayan
mayabilir, onu iyice tanmadan da olabilir.
duygulanm [Alm. Affekt, Affekt/ on] [Fr., ng. affection] [es.t. teessr]:
1- Etkilenme. 2- Duyarln devinime geii. 3- D nedenlerle bir ruh
durumunun deimesi. 4- Tutkudan daha dzenli, ama daha gsz
olan sekin bir eilim.
duygululuk [Aim. Empf/ nd/ fchice/ t] [Fr. sens/ M/ t] [ng. sensibility,
sensitiveness] [es.t. hassasiyetJ: (Genel olarak) Duyumlar yaama ye
tenei. 2- Uyarmlar alclktaki incelik. 3- abuk, kolay heyecanlanma
eilimi; hafif bir alnma, krlma.
duygusal [Aim. sentimental, empfindsam] [Fr., ng. sent/ 'menta/ ] [es.t. hissi]:
1- Duyguya ilikin olan; duyguya dayanan. 2- Duygunun ar bast,
ar etkiledii (ey ya da insan).
duygusal dnme [Alm. e/not/ond/e$ Denken]: Bilgiye dayal dnmenin
karsnda, duygusal yaamdan kan ve onunla belirlenen dnme.
duygusallk [Alm. Empfindsamkeit, Sentimentalitt] [Fr. sent/ menta/ / t,
sen$i6/ / it] [ng. sensibility, feeling]: Duyumlarn ve duygularn ar
basmas, ar bir biimde insan etkilemesi durumu.
duyu [Aim. S/ nn] [Fr. sens] [ng. sense] [Lat. sensus] : [es.t. hasse]: Uyarm
lar alma yetisi. / / Balca duyular olan grme, iitme, tatma, koklama
ve dokunma duyular, duyu organlar araclyle alnr. Ayrca basn
ve s duyular, denge duyusu, uzay duyusu, zaman duyusu, yn duyusu
gibi duyular da vardr.
duyulur [Alm. sensibel] [Fr., ng. sensible] [Lat. sensib/ fis] [es.t. mahsus]:
Duyularla alglanan, duyularla verilmi olan gereklie ilikin (Mundus
sensibilis = duyulur dnya, alglanan dnya, grngler dnyas).
duyum [Alm. Empfindung] [Fr., ng. sensdt/ on] [es.t. iftsos]: Bir duyu organ
nn uyarlmasyle oluan psiko- fizyolojik olay (k duyumu, grlt du
yumu vb.). Felsefe ve ruhbillmde: a. Duyumlama edimi, b. Alglar olu
turan, dorudan doruya verilmi, gere, c. Yapma zmlemelerle
56
dnya
elde edilen ya da aratrlan, algnn en yaln kurucu paralar; bu kurucu
paralara en yaln belirli uyarmlar karlktr.
DirimbMimsel fizyolojik olarak: Bir canlnn bir anlk bir devinim ya da
organ durumunun bir zee bildirilmesi,
duyumculuk [Alm. Sensua/ ismus] [Fr. sensua/ isme] [ing. sensualism] [es.t.
ihsasiye]: Btn bilgilerin yalnzca duyumlardan geldiini, duyu alg
larna dayandn ileri sren reti./ / Formln Lockeun u nl tm
cesinde bulur: "Daha nce duyularda bulunmayan hi bir ey anlkta
yoktur. 2- (Ruhbilimsel adan) Btn ruhsal olaylar duyumlara geri
gtren (indirgeyen) anlay. 3- (Ahlk felsefesi asndan) Yaamn
anlam ve ereini duyu hazlarnda bulan retiler. Duyumculuun ilk
ada temsilcileri, Kyrene Okulu ve Epikurosulardr. Yeniada ise
zellikle Locke ve Condillactr.
duyumsamazlk [Alm., Fr. Apathie] [ng. apathy] [Yun. apatheia] [es. t.
fkdan- / hassasiyet]: 1- (Genel anlamda) Duygusuzluk; az ve yava
tepki gsteren ve bunur sonucu duygulandrc nedenlere kar kayt
sz kalan insann nitelii. 2- (Stoa felsefesinde) Bilge kiinin kendim
eitme lks olarak, duygulanmlardan bamszlk, usa uygun
olmayan duygular karsnda zgr olma ve bylelikle - * sarslmazlk
ereine ulama durumu,
duyusal [Alm. sensitiv, empfindiich] [Fr. sensitif] [ing. sensitive] [es.t. / / ss]:
1- En kk bir uyarma tepki gsteren. 2- Duyularla alnan bazlara
ilikin olan.
duyusal duyumlar: Grme, iitme, koklama, tad a'ma, dokunma, deri
(basn, s) duyumlar; kinestetik duyumlar (devinim, durum); ac
ve organ duyumlar (alk) olarak ayrlrlar. Her duyumun belli bir
duyum nitelii (yeil, ac, sert), belli bir duyum younluu (gz
kamatran, mat) ve belli bir duyum sresi vardr,
duyust [Alm. bersinnlich]: 1- Duyularla verilmeyen. 2- Alglama yoluyle
deil, dnme ile kavranan. 3Duyularn, bununla ilgili olarak deney
dnyasnn dnda bulunan,
dnya [Alm. We/ t] [Fr. monde] [ing. world] [Lat. mundus]: 1- a. Birbiriyle yasal
balants olan, bir dzenle belirlenmi tek tek eylerin ve olaylarn
btn. (r. br dnya- bu dnya, duyulur dnya- dnlr dnya,
ddnya- idnya, grngler dnyas - kendinde eyler dnyas; ge
lip geici dnya- ideler dnyas.) b. Ayn yasalara ve ayn dzene bal
olan nesnelerin, varlklarn oluturduu btn. (r. Bitkiler dnyas,
57
dnya gr
hayvanlar dnyas vb.) 2- zerinde yaadmz yeryz gezegen!.
3- nsan varoluunun iinde yer ald evre. 4- Bilincin ballak kav
ram; bilincin dnda kalan nesnelerin oluturduu btn (nesneler
dnyas).
dnya gr [Alm. We/ iansc/ iouung]: Evrenin ve yaamn anlamn, ereini,
deerini, insan varln ve davranlarn btnyle kavramaa alan
genel dnce; evrenetoplu bir bak. Bu balamda: 1- Bir insann dav
ran, deerleme, dn ve eylemlerinde dile gelen, yaam zerindeki
kanlarnn btn. 2- Dnya ve gereklie insan ve insann yaantlar
asndan toplu bak. (Bu bak kuramsal ve bilimsel sonulan gz nn
de bulundurmaz.) 3- Dnyaya ve insann dnyadaki yerine felsefe a
sndan toplu br bak. Dizgesel olarak zellikle fizik tesi doa felsefesi,
insanbilim, ahlk felsefesi, tarih felsefesi ve din felsefesi erevesinde
ele alnp ilenmitir.
dlem [Alm. Einbildung, phantase] [Fr. fonto/ sie] [ng. fontosy] [Lat. ve Yun.
phantasa] [es.t. hayal}: Karlnda bir gereklik bulunmayan grsel
tasarm.
dlem gc [Alm. Einbildung, Phantasie] [Fr. fantaisie] [ng. fantastic] [Yun.
ve Lat. phcntos/ o] [es.t. muhayyile, hayal gc]: 1- Grsel tasarm gc,
tasarm etkinlii, hayalgc, yaratc hayalgc. 2- D kurmak anla
mna: alglanan iimizde etki yapacak denli youn bir biimde ruha
almak, iimizde kurmak.
dnce [Alm. Gedonke] [Fr. pense] [ng. hougftt] [es.t. fikir]: 1- Dnme
ediminin ierii. 2- Dnmenin rn olan: dnlen ierik; bu
ierik dnme ediminden zlebilir ve rnein yazl olarak saptana
bilir ya da bir bakasna aktarlabilir. 3- lke, ynetici sav.
dncel [Alm. idee/ ] [Fr. idal, ideal] [ng, ideal] [es.t. iftikri]: 1- Gerekte
olmayp, yalnzca dncede tasarm biiminde var olan. 2- Yalnzca
dnce ile kavranabilen.
dncellik [Alm. / deo/ itat] [Fr. idalit] [ng. ideality] [es.t. iftikriyet]:
Nesnel gereklii olan varln karsnda salt dnce (idea) ya da ta
sarm olarak varlk.
dnme [Alm. Denken] [Fr. pense] [ng. thought] [Lat. cogitare, cogitatio]
[Yun. noein; diartoia] [es.t. tefekkr, fikir]: 1- (Geni anlamda) Aris
totelesin ne srd biimiyle, insan hayvandan ayran belirgin
znitelik: Duyum ve izlenimlerden, tasarmlardan ayr olarak usun
bamsz ve kendine zg eylemi; karlatrmalar yapma, ayrma, bir-
58
dnlr dnya
! etirme, balantlar ve biimleri kavrama yetisi. // Usun bu eyleminin
rn dncedir. Dnceler ancak dnmenin yaratcl iinde
gerekleirler. Dnmenin belli bir biim almasyle dnce oluur;
bu da ancak dil yoluyle olur. Dncenin dille sk bir ball vardr.
Dnceler szcklere dklemiyorsa, dnme biim almam, d
nce olmam demektir. Dnme gerek nesnelere yneliyorsa
somut dnme, dncel (ideal) nesnelere yneliyorsa soyut dnme
adn alr. 2- (Dar anlamda) Mantksal- biimsel olarak: Anln yanl
yapmadan ilemesi. Her dnmede a. dnen bir zne; b. ruhsal
dnme olay; c. dnlm olan dnce ierii; d. dncenin dile
getirildii deyi biimi; e. dncenin yneldii konu yer alr. Dnme
olayn, ruhbilim; dnmenin bilgideki grevini, bilgi retisi; kavram
sal olanla balantsn, mantk; varlkla balantsn, fiziktesi; toplum
daki yerini, toplumbilim arstrr.
dnme biimi [Alm. Denkform]: 1- Deiik ieriklerden bamsz olarak
dnce balantlarnn mantksal biimi. 2- (Kantta) Bir ey zerine
dnmenin temel biimleri: ->kategoriler.
dnme zgrl [Alm. Denkfreiheit] [Fr. libert de pense] [es.t. te
fekkr hrriyeti]: Dnmenin d bask ve y a s a k l a r l a snrlandrlmay,
bunlarn etkisinden bamsz ve yalnzca kendinden sorumlu oluu,
bkz. zgrlk
dnme yasalar [Alm. Denkgesetze] [Fr. lois de l'esprit] [ing. laws of
thought] [es.t. fikir kanunlar]: I. (Ruhbilimde) Ruhsal bir olay olarak
dnme eyleminin kendilerine gre olutuu kurallar. Doru olmas
gereken bir dnmenin beili koullar altnda nasl gerekletiini
gsteren kurallar. II. (Mantkta) Doru dnmenin ilkeleri: 1- z
delik ilkesi (principium indentitatis): Her kavram kendi kendisiyle
zdetir. 2- elimezlik ilkesi (principium contradiction^): Birbiri
karsna konmu iki eliik yarg ayn zamanda doru olamaz. (Birinin
yanl olmas gerekir.) 3- ncnn olamazl ilkesi (principium
exclusi tertii): Birbiri karsna konmu iki eliik yarg ayn zamanda
yanl olamaz. (Birinin doru olmas gerekir, nk bir nc olanak
yoktur.) 4. Yeterli neden ilkesi (principium rationis sufficients): Her
yargnn yeterli bir nedeni olmas zorunludur.
dnlr dnya [Aim. intelligible Welt] [Fr. monde intelligible] [ing. in
telligible world] [Lat. mundus intelligibilis] [Yun. kosmos noetos] [es.t.
makul lem]: (intelligibilis: duyular aan yeti olarak yalnzca anlkla,
59
dn
usla kavranan; mundus intelligibilis: Yalnzca salt usla kavranan dnya;
kart kavram: mundus sensibilis: duyulur dnya.) 1- (Platonda)
dealar dnyas. 2- (Kantta) Duyarla gereksinme duymadan ancak
salt usla eriilebilen ide'er dnyas, noumenonlar (kendinde eyler)
dnyas. / / Kanta gre nsan, bilgide duyarlkla snrl olduundan
"kendinde eylerin bilgisine eriemez; ama ahlk alannda salt us
klgl olarak istenci belirleyebildiinden kendine bir dnlr dnya
yaratabilir, bu da erekler lkesidir: Nedensellik yasasnn geerli
olduu grngler dnyasndan ayr olarak, ayn zamanda us varl
olmas bakmndan insann iinde bulunduu zgrlk ve ahlk dnya
sdr.
dn [Alm. Ges/ nnung]: nsann zellikle eylemlerine yn veren ahlksal
tutumu ve dnme biimi, bkz. dn ahlk
dn ahlk [Alm. Gesmnungsetf/ k]: 1- (Kantta) Ahlk kavram olarak
baar ahlkna kar kullanlan terim: ahlksal yarglamada baary
deil, dn temel alan gr. / / Kanta gre ahlk yarglar bir
davrann (eylemin) baarsna, sonucuna gre deil, o eylemin ar
kasndaki, o eylemi ortaya koyan, o eyleme temel olan dnn
niteliine gre verilmelidir. Ahlk eylemleri yalnzca dne gre
deerlendirilmelidir. Bu da Kantta istemenin iyi olmas, ahlk yasasna
uygun olmasdr. Modern ahlklarda dnn iyi olmas ise, insan
eyleme iten gdler arasndaki balantlarn iyi kurulmas, yksek gd
lerin aa gdlere stn tutulmasdr.
dnyorum, yleyse varm [Lat. cogito ergo sum]: (Descartesta) z
nenin i algda kendi bilincine varp kendi varoluunu dolaysz bir
biimde kavramasn dile getiren temel nerme. Bu nerme varlktan
deil de benden kalkan bir yeni dnn de k noktas olmutur.
dzen [Alm. Ordnung] [Fr. ordre] [ng. order] [es.t. nizam]: 1- Bir ok e
nin, iinde her birinin belli bir yeri bulunan bir birlik kurmak zere az
ya da ok salam bir biimde bir araya konuluu. 2- Bir okluun bir
eree, br amaca gre sraya konuluu. 3- (Toplumsal alanda) Yurtta
larn uymas gereken kurallar toplam; yurttalarn bu kurallara uymas
durumu. 4- (Siyasada) Toplumsal yaama ilikilerinin bir halkn zni-
teliine uygun olarak hukuk temelleri zerine kurulmas.
dzenleik [Alm. Koordinatn] [Fr. coordonn] [ng. coordinotes] [es.t. mn-
tes/ k]: Bir snflamada ayn dzen ve ayn srada bulunan; bir kavramn
ayn biimde ayn srada altna konan (kavramlar). (r. Alman ve Fran-
60
f
I
dynamis
sz kavramlar, ayn biimde Avrupal kavramnn altna konmakla dii-
zenleiktirler.)
dzenledim [Alm. Koordination] [Fr., ng. coordination] [es.t. tertip, tanzim]:
' 1- Ayn sradaki nesne ya da kavramlarn birbiri yannda oluu, ed-
, zende oluu. 1- Bir snflamada ayn srada bulunan iki ya da daha ok
kavramn (bir cinsin iki trnn) bants, bkz. dzenleik
. dzg [Alm. Norm] [Fr., ng. norme] [Lat. norma] [es.t. kaide, numune]: 1-
i Yarglama ve deerlendirmelerin kendisine gre yapld lt;
1 uyulmas gerekli olan kural, ynerge. / / Felsefede ahlk, estetik ve
mantk dzgleri sz konusudur, bu yzden bu felsefe dallan dzgU
koyucu (normatif) olarak adlandrlr,
dynamis bkz. gizilg
61
E
E : Biimsel mantkta tmel olumsuz nermelerin simgesi. (r. Hi bir
insan kanatl deildir.)
edilgin [Alm. passiv] [Fr. possif] [ng. passive] [Ut. passivus] [es.t, mnfail]:
Alc durumda olan, etkin olmayan. Kart bkz. etkin
edim [Alm. Akt] [Fr. octe] [ng. oct] [Lat. actus] [Yun. energeia] [es.t. fiil,
amel]: 1- (Skolastik feisefede) Aristotelesin energeia = gerekleme,
etkinleme kavramnn evirisi. Her deime a. olanakl; b. tamamlan
mak zere, gereklemek zere; c. tamamlanm durumda olabilir.
Aristoteles gizil olmay, olabilir durumda olmay dile getiren a ile bu
deimenin sonucu olan gereklemi olmay dile getiren c arasnda
bulunan b durumunu genellikle energeia olarak belirtir. 2- (Yeni Fel
sefede) nsan bilin ve eyleminin tek tek davranlar; edimin varl
gereklemeye dayanr; nesnel olarak verilmi deildir, ancak gerek
lemede kavranlr olur. Her edimin znde bir eye ynelme, bir eyi
erek edinme vardr,
edimsel [Alm. akue/ i] [Fr. actuel] [ng. aetual] [es.t. b/i/7//]: Gerek olan;
etkili olan; olabilir durumda olmann kart olarak edim durumunda
olan.
edimselletirme [Alm. Aktualisierung] [Fr. octuo/ isflt/ on] [ng. actualizing]:
Edimsel klma; olabilirlii edime evirme, gerekletirme,
efendi ahlk [Alm. Herrenmoral]: Nietzschenn egemen, zgr, gl insana
zg olan ve yaamla dolup tama, hogr, kendine gven, gurur,
yreksiz ve dar kafal olan her eyi kk grme, acmama, aldrsz-
lk gibi zellikler tayan yaama tutumuna verdii ad. Kart bkz.
kle ahlk
egoizm bkz. bencillik
egosantrizm bkz. beniincilik
egzistansiyalizm bkz. varoluuluk
62
EleaUlar
eilim [Aim. Neifung] [Fr., ng. inclination] [Lat. / nc/ nato] [es.t. temay/ ]:
Bir nesneye, bir varla kar duyulan duygularn belirledii tutum;
duygularn etkisiyle belli bir eree girime istei. / / Ahlk felse
fesinde Kant eilim ahlkr'mn karsna kendi dev ahlk n koyar.
Oysa, rnein Schiller dev ve eilimin uyumunu lk olarak grr.
eitim [Aim. Erziehung] [Fr., ng. education] [es. t. terbiye]: 1- (Geni anlam
da) nsantn yeteneklerinin, zellikle ahlk yetilerinin gelitirilmesi iin
ona yn ve biim verilmesi; bu yolda yaplan bilinli ya da bilinsiz
etkilerin tm. 2- (Dar aniamda) nsan geliiminin dzenli, bilinli
olarak ynetilii ve etkilenii.
eitimbilim [Aim. Erz/ ehungsw/ ssenschaft] [Fr. science de I'education] [es.t.
ilm- i terbiye]: Eitimin zn ve ana biimlerini, grevlerini ve yollarn
aratran bilim. // Bu bilim dal, bilinsiz eitici etkileri de iine alan
tm eitim gerekliinin bilimidir. Genellikle belirli bir dzen iinde
yrtlen bilinli eitimin bilimi olan eitbilimden (pedagoji) daha
kuatcdr.
eidetik bkz.: 1- ze ynelik. 2- zbilim.
Einfhlung bkz. zdeleyim .
eklektik bkz. semeci
eklektizm bkz. semecilik
eksoterik bkz. drak
eksoterikler bkz. draklar
ekspresyonizm bkz. davurumculuk
elan vital bkz. yaama atlm
Eleaclk [Aim. Eieot/ smus] [Fr. E/ iotisme] [ng. Eleatism] [es.t. felsefe- i E/ ya-
yiye]: 1- Salt dnme ile var olann niteliklerini tretmeye alan
Eteahlarm kurduu reti. // Bu retide yalnzca saltk olann, dei
mez olann, yalnz dnceyle kavranann var olduu ne srlr; olu,
okluk, grnebilir olan yadsnr ya da grnt olarak aklanr. 2-
Temelini Eleahlarda bulan, olua kart olarak varln deimez, b
lnmez bir duraanlk olduunu ileri sren, gerekliin zn deime
yen varlklarda gren gr.
Eleallar [Aim. E/ eaten]: Eleada yetien ve orada retim yapan Yunan filo
zoflar. (Xenophanes, Parmenides, Zenon, Melissos.) / / Varlk kavra
mn ilk kez bunlar felsefenin temel kavram yapmlardr.
63
eletiri
eletiri [Alm. Kr/ t/ k] [Fr., critique] [ng. cr/ / col] [Yun. kritike(tekhne) ayrt
etme, yarglama, eletirme (sanat)] [es.t. tenk/ t]: 1- (Genel anlamda) Bir
insan, bir yapt, bir konuyu, doru ve yanl yanlarn bulup gstermek
ereiyle inceleme ii. 2- (Felsefede) zellikle bilginin temellerini ve
doruluk durumunu nce'eme, snama, yarglama. (Bilgi eletirisi.)
3- (Kantta) Usun yarglanmas, eletirilmesi. / / Burada insan usunun
snrlar sz konusu edilir. nsan usunun deneyden bamsz olarak salt
kendi kendine neyi baarp neyi baaramayaca aratrlr. Eletirilen
bilgi deil, us yetisinin kendisidir,
eletiricilik [Alm. Kr/ t/ z/ smus] [Fr. cr/ t/ sisme] [ng. critisism] [es.t. inti-
kadiye, ienkd/ ye]: 1- insan bilgisinin snr zerine felsefe bilinci ve bu
bilincin uyank tutulmas. 2- Kantn us ve bilginin snrn ve olanaklarn
saptamak zere, zellikle ->dogmacln ve kukuculuun karsna
koyduu felsefe yntemi,
empirizm bkz. deneycilik
empresyonizm bkz. izlenimcilik
enerji bkz. erke
en gerek varlk [Lat. ens reafissimum]: Skolastikte Tanrnn tamr^aytc
adlarndan biri.
Enneadlar bkz. dokuzluklar
Ens a se bkz. kendiliinden var olan
Ens realissimum bkz. en gerek varlk
entelekheia [Alm. EnteJec/ / e] [Fr. ente/ ec/ / e] [ing. ente/ echy] [es.t. kemo/-/
evve/ ] [Yun. enfe/ ekhe/ d < en = iinde, te/os = erek, ekhein = sahip
olmak]: 1- (Aristoteleste) Kendisini grnlerinde gerekletiren z,
zdee biim veren, olana gereklie eviren etkin ilke. 2- (Yeni
doa felsefesinde) Hans Drieschin ileri srd, zdeksel olmayan,
uzaysz olan gereklik ilkesi. / / Organizmadaki btnleyici sreci akla
mak iin kullanlr,
enthymema bkz. rtk tasm
en yksek iyi [Alm. das hchste Gut] [Fr. /e souverain b/ en] [ng., Lat. summ/ m
bonum] [es.t. hayr- i o/ o]: 1- (znel adan) nsan abalarnn en yksek
erei. 2- (Nesnel adan) Varoluun son erei. 3- Deerli olanlarn nes
nel aama dzeninde en yksek basamakta olan deer, (r. Skolastikte
Tanr; Kantta erdemle balant iinde mutluluk.) bkz. mutluluk
epagoge bkz. tmevarm
64
erekbilim
Epikurosuluk [Alm. Epifcure/ smus] [Fr. p/ cur/ sme] [ng. Epicur/ sm] [es.t.
Epikur/ ye]: 1- Yunan filozofu Epikurosun retisi. 2- Epikurosun d
ncelerinin (ounlukla kaba bir biimde) yaama ilkesi yaplmas.
Hazlara, sevinlere ynelik bir yaamn erek edinilmesi. / / Oysa Epi-
kuros yalnzca hazz deil, mutluluu ve sevin dolu, acdan kurtulmu
bir ruh dinginliini aramaktadr. Bu abas duyusal hazz arama sanlp
yanl anlalmtr. Gerekte Epikurosun kendisi (gnlk dilde kulla
nlan anlamda) Epikurosu deildir.
epistemoloji [Alm. Epistemo/ og/ e] [f=r. ep/ st^mo/og/e] [ng. ep/ stemo/ ogy]
[Yun. ep/ steme bilim; logos = reti]: 1- Bilim retisi. (Fransz-
cada szcn kk anlamtna uygun olarak- kullanlr.) Bilimlerin koydu
u sorunlar inceleyen felsefe dal . / / Bilim felsefesi ile eanlaml. Ancak
bilim felsefesi bilimlerin tarihini felsefe asndan inceler, Epistemoloji
ise eitli bilimlerin ilke^rini, varsaymlarn ve sonularn eletirerek
inceler, onlarn mantksal kkenini (ruhbilimsel deil), nesnel deerini
belirlemeye alr. (Almancada da epistemoloji, bilgi retisi, bilim
retisi anlamna, gelir, ancak az kullanlan bir terimdir.) 2- -> Bilgi
kuram. (ngilizce konuan lkelerde bu anlamda kullanlr. Oysa
Franszcada bilgi kuramnn teknik terimi, Yunanca gnosisten tretil
mi olan -* gnos^ologiedir.)
epokhe bkz. yargszlk
erdem [Alm. Tugend] [Fr. vertu] [ng. virtue] [Lat. virtus] [Yun. arete] [es.t.
fazilet]: 1- stencin ahlaksal iyiye ynelmesi. 2- nsann tinsel ve ruh
sal yetkinlii. / / Felsefe tarihi boyunca erdem kavramna deiik anlam
lar verilmitir. Filozoflarn ahlk retileri, genellikle erdeme - ahlk-
sal iyiye- verdikleri anlafnla birbirinden ayrlrlar. Pltondan beri
temel erdemler olarak unlar saylr: bilgelik, yiitlik, doruluk, l
llk.
erek [Alm. Zweck] [Fr. fin] [ng. end , purpose] [Lat. f/ ms] [Yun. te/ os] [es.t.
goye]: Gerekletirmek zere tasarladmz ve erimek istediimiz
ey.
erekbilim [Alm. Te/eo/og/e] [Fr. t&eo/ og/ e] [ng. te/ eo/ ogy] [es.t. mebfas- i
gayat]: 1- Evreni ereklerle aralar arasnda bir ilikiler dizgesi olarak
gren felsefe retisi. 2- Yalnzca insan eylemlerinin deil, tarih ve
ve doa olaylarnn da, btnn olduu gibi tek tek olaylarn da erek
lerle belirlenmi ve ynetilmi olduunu kabul eden reti.
65
erekilik
erekilik [Alm. Finalismus] [Fr. finalisme] [ng. finalism] [es. t. gaiyeJ: a.
Her eyin bir erekle belirlendiini, bir eree yneldiini; b. her eyin
bir ereklilik yasasna gre olup bittiini kabul eden gr,
ereklilik [Alm. Finalitt] [Fr. fmdit] [ng. finality] [Lat. finis = son, erek]
[es.t. gaiyet]: Bir erekle belirlenmi olma; bir eree ynelmi olma.
Kart bkz. nedensellik
ereksel neden [Alm. Endursac/ e] [Fr. cause finale] [ng. final cause] [Lat.
causa finalis] [es.t. gai illet]: Temelde bulunan erek; varlmak istenen
eree grtren neden. Bir eyin kendisi iin yapld ey, sond? yer ala
rak etkileyen neden, kendi uruna bir eyin olmas yznden nedene
dnen erek,
eristik bkz. didiim
erk [Alm. Macht] [Fr. pouvoir, pu/ ssance] [Fr. povver] [es.t. iktidar, kudret] :
Fiziksel gten ayr olarak dnlen, bedensel, ruhsal, tinsel ynden
biimleyici ve etkileyici herhangi bir g; yapabilme gc,
erke [Alm. Energie] [Fr. nerg/ e] [ng. energy] [Lat. aetus] [Yun. energe/ a]
[es.t. kudret]: 1- (Aristoteleleste) Bir olanan gereklemesi; gerek
durumuna gelmesi. Kart bkz. gizil g. 2- (Doa bilimlerinde)
baarma gc, bir direnmeyi yenme gc,
erkenin korunmas yasas [Alm. Energ/ esotz] [Fr. principe de la conserva-
t/on de /nergie]: (I.R. Mayern kurduu ilke) Fizik yasas. Bu y?saya
gre:Dnyadak enerji miktar azalmaz, yalnzca deiir, biim deitirir,
erkinij ik [Alm. Liberalismus] [Fr. libralisme] [ng. / / bera/ ism] [Lat. //6e-
ralis = zgr bir insana yakan] [es.t. serbest/ ye]: 1- Herkese bulun,
inan, dnce zgrl tannmasnn gerekli olduunu savunan,
zgr dne bal dnya gr. / / Felsefe asndan bireycilie
yakndr; toplum deerlerine kar kii deerlerine daha ok arlk
verir. Kesin biimini ngiliz ve Fransz Aydnlanmasnda bulmutur.
2- (Siyasal dorultu olarak) 19. yzylda tutucu eilimlere kar kent
soylularn ilerleme abalarn dile getiren gr. 3- (Ekonomi retisi
olarak) Bireyin zgrln ve ekonomik gler arasnda zgr ya
rmay savunan, bireyler, snflar ve uluslar arasndaki ekonomik li
kilere devletin karmamasn steyen reti. (Bu bakmdan hem devlet
iliin hem toplumculuun kartdr.)
erk istenci [Alm. Wille zur Macht] [Fr. volont de puissance] [es.t. irade- i
kudret]: (Nietzschede) Bakalarnn isten glerini kendi deerleme
ve istemeleri dorultusunda zorlayan isten.
66
edeerli
Eros (Yun. Eros Eski Yunanllarn sevgi tanrs; Afroditin olu. Her
trl yaratmann ana ilkesi): Platonun Symposion (len) ve Phaidros
dialoglarnda gelitirdii, gzele duyulan ilgiyi belirten kavram. / / Bu
ilgi haz duyma iin deil, gzelde bir ey ortaya koymak, yaratmak iin
dir; Eros ayn zamanda lmsz olana doru yneliin gdcs ve
duyusal dnyadan deler dnyasna doru felsef bir ykseli tutkusudur,
eskatoloji bkz. br dnya bilgisi
esoterik bkz. irek .
esoterikler bkz. irekiler
esoterizm bkz. irekilik
esrime [Alm. Ekstase] [Fr. extose] [Ing. ecstasy] [Yun. ekstasis] [es.t. vecit]:
Kiinin kendinden gemesi; duyulur dnyann dna karak kendini
Tanryla birlemi saymas durumu,
essentia bkz. z
estetik [Alm. sthetik] [Fr. esthtique] [ng. oesthetics] [Yun. aisthetik (eni
teme) = duyumbilimi, retisi] [es.t. bediiyat]: 1- (Yun. kk anlamna
uygun olarak) Duyulur alglar retisi. / / Kantta transsendental
estetik duyarln -> nsel ilkelerinin bilimidir. 2- Baumgartenin
duyusaln yetkinlii retisini gelitiren Aesthetica (2 cilt, 1750
1758) adl yaptndan bu yana gzeli aratran bilim dal. (Gzelin
bilimi) I Estetik yalnz sanattaki gzeli, dolaysyle yalnz sanat
felsefesini deil (sanat felsefesi estetiin ancak bir blmdr), doadaki
gzeli de kapsar; te yandan yalnz gzel nesneyi deil, ayn zamanda
gzelin znel- ruhsal yaann ve yaratln da iine alr. Gerekte
gzel ve sanat Platon'dan beri felsef dncenin konusu olmutur.
Ama lkin aydnlanma filozofu Baumgartenden bu yana estetik, fel
sefenin ayr bir dal olarak gelimitir. Estetii gelitirenler Kant,
Hegel ve romantik filozoflar olmutur,
eadl [Alm. homonym] [Fr. homonymie] [Yun. homonymia = ad ayn olan]:
Ad bir olup trl nesneleri belirten; birden ok anlam olan (szck).
Bugn bu terim yerine esesli terimi kullanlyor,
edeerli [Alm. quivalent] [Fr. quivalent] [ng. equiVo/ ent] [Lat. aequivo/ ens
=s e deerli, deerce e olan] [es.t. muadil]: 1- Bir baka deerin
yerine konabilen (deer). 2- (Mantkta) Kaplam ve anlam ayn olan,
ama tanmlarnda deiiklik gsteren (nerme ve terimler). Aralarnda
mantksal eitlik bulunan (terim ya da nermeler). (r. A Bnin babas
dr ve B Ann oludur.), egeerli ile eanlamldr.
67
edeerlilik
edeerlilik [Alm. quivalenz] [Fr. quivalence] [ng. equivalency] [es.t.
muode/ et]: Edeerde olma durumu.
egeerli [Alm. cru/pof/ ent] [Fr. quipollent] [ng. e<ju/po//ent] [Lat. aequh
pollens = ayn lde geerli olan < aequi eit, poliere =* geerli
olmak] [es.t. muadil]: bkz. edeerli
eitlik [Alm. Gleichheit] [Fr. galit] [Fr. equality] [Lat. aequalitas] [es.t.
msavat]: Deer, ya, hak, dev vb. lerinde eit olma,
toplumsal eitlik: Yasalarla tannm hak ve ykmllklerde btn
yurttalarn eit olmas, zdelii.
siyasal eitlik: Yurdun ynetimine katlma haklarnda (seme ve
seilme) btn yurttalarn eit olmas.
frsat eitlii : Bireylere toplumsal yaamn her alannda (eitim, kltr,
ekonomi vb.) kendilerini gelitirebilmeleri iin eit olanaklar salan
mas. Eitlik ilkesini gerekletirme istei trl derecelerde olabilir:
Ahlaksal bir gereklilik olarak insanlara eit kiisel haklar tanmaktan,
bireyleri mekanik bir biimde her ynden eit klmaya dein uzanabilir,
esesli [Alm, gu/ Vok] [Fr. quivoque] [ng. equivocal] [Lat. aequivocus <
oequus eit, zde; vox = ses]: Ses bakmndan birbirinin ayn, an
cak anlamlar deiik olan szcklerin nitelii. okanlaml olan sz
ckler (r. Kara, ba, ka, almak.)
esz [Alm. Tautologie] [Fr. tautologie] [ng. tautology] [Yun. tautologia <
tauton, to auton = ayn; logos = sz] [es.t. /ade- i mana]: Ayn ierii
ayn anlamda trl szcklerle anlatma. / / u biimlerde ortaya kar:
a. Aklamak ya da kantlamak zere verilmi bir nermenin, gerekte,
sylenmi olan zde ya da edeerde terimlerle yinelemesi, b. Tasm
da, tantlanmas gerekenin tantlama srasnda kullanlmas, bkz. ksr
dng, c. Bir nermede konu ile yklemin ayn kavram dile getirmesi,
yklemin konu kavramnn dna kmamas.
ethik [Alm. Ethik] [Fr. thique] [ng. ethics] [Lat. eth/ cc] [Yun. Ethke
< ethos = tre, ahlk] [es.t. ilm- i ahlk]: Ahlk felsefesi. Ahlksal
olann zn ve temellerini aratran bilim, insann kiisel ve
toplumsal yaamndaki ahlksal davranlar ile ilgili sorunlar ele alp
inceleyen felsefe dal. / / yi nedir?' ya da ne yapmalyz? gibi
sorular kendisine dev olarak koyan felsefe dal olarak da belirlenebilir.
Ethikin trleri: zerk (autonom) ethik: Ahlk yasasn nsann kendi
sinin koymas; yaderk (heteronom) ethik: Yasann baka bir yerden gel
mesi; biimsel (formel) ethik: Ahlk eylemlerinde uyulmas gereken
68
eudaimonia
gene! biimsel bir ilkenin kabul edilmesi; ierikse/ (materie/ ) ethik:
Deer, erek ve amalarn belli somut bir dzeninin kabul edilmesi;
deerlerin ve eyleme ereklerinin ierike belirlenmesi; dn ethiki:
Ahlk eylemini o eylemin arkasndaki dne gre deerlendirir;
baar ethik'i: Ahlk eylemini arkadaki dn ne olursa olsun, sonucuna
baarsna gre deerlendirir; dev ethik'i ve eilim ethik'i; nse! (o-
priori) ethik ve deneyse/ (emp/ r/ k) ethik; betimieyici ethik ve dzg koyucu
(normatif, kuraliar koyan) ethik; bireysel ethik ve top/ umso/ ethik vb.
etken [Alm. Faktor] [Fr. facteur] [ng. factor] [es.t. mil]: Etki yapc, belir
leyici gc olan.
etki [Alm. Wirkung, Effekt] [Fr. effet] [ng. effect] [Lat. effisctus] [es.t. eser,
tesir]: ->Nedenin ballak kavram. 1- Nedensellik balants iinde:
a. Bir nedenin sonucu olarak dnlen olay. b. Bir nedenin dourduu
gerek olay. 2- Bir eyin verdii izlenim. (r. Etki yapmak, iyi bir etki
yapmak.)
etkin [Alm. oktiv] [Fr. actif] [ng. active] [es.t. faal]: 1- Eylemde bulunan.
2- Etki yapan. Kart bkz. edilgin
etkincilik [Alm. Aktuo/ ismus] [Fr. actualisme] [ng. ocuo/ / sm]: 1- (Genel
anlamda) Tm varln etkinlik olduunu, bu etkinliin br taycy
gerektirmediini ileri sren felsefe retisi. / / En tutarl temsilcisi
Fichtedir. Kart bkz. tzclk. 2- (zel anlamda) Balca temsilcisi
Gentile olan t?lya yeni idealizminin ad. bkz. yeni dealizm
etkinlik [Alm. Aktivitt, Ttigkeit] [Fr. activit] [ng. activity] [es.t. faaliyet,
failiyet]: 1- Eylem gc, etki gc. 2- Eylemde bulunann, etkin olann
nitelii. 3- Etkide bulunmak in yaplan atlm. / / Eylemden ayrl,
eylemin daha somut oluudur,
etmen [Alm. Agens, das Wirkende] [Fr., ng. agent] [Lat. ogens] [es.t. mil]:
Etki yapan, devindiren; tici g; etkinlik Ikesi.
eudaimonia (Yun. eu- daimon = iyi bir daimon'u olan; kendisinde daimonun
grnd kimse; daimon = insann yaamn kuat?n, insann ya?nt-
larnn iine sokulan g): Ruhun iyi bir durumda olmas. Balangta
mutlu bir alnyazs anlamnda kullanlm. Sonralar dinsel anlamndan
syrlarak: a. Dardan etki yapan bir ey olarak (d dnyann yaama ko
ullarna gre mutlu olma); b. nsann ruhunda yaayan bir ey olarak
anlalmtr. Bu ikinci anlam ile eudamonia, artk ahlk terimi oarak,
zellikle Sokratesten sonraki felsefenin temel kavram olmutur, bkz.
mutluluk
69
eudaimonzm bkz. mutuluk
Euhemerosuluk [Aim. Euhemerismus] [Fr. eubmrisme] [ing. EuAe/ nerism]:
Tanrlarn yalnzca Tanrlatrlm byk insanlar, kahramanlar ol
duunu ne sren Yunan filozofu Euhemerosun retisi.
evetleme [Alm. Bejahung] [Fr., ng. affirmationj [Lat. affirmatio] [es.t. icap,
tasdik]: Mantksal bir y?rgda yklemin zneye olan olumlu balants;
nermenin olumlu olmas; nermede ycemin olumlu olarak konmas.
evetleyci [Alm. bejahend- affirmativ] [Fr. affirmatif] [ng. affirmative] [es.t.
mucibe, icab, vcubt]: (Mantkta) Olurlayan, evetleyen (yarg).
evirme [Alm.Konvers/ 'on] [Fr., ng. conversion] [Lat. conversio] [es.t. akisJ:
(Mantkta) Bir nermede zne He yklemin yerlerinin deitirilmesi
ile yaplan nerme; Her S P dir. Her P S dir. / / . nermede nicelik
deimiyorsa evirme yaln evirme dir; tmel olumsuz ve tikel olumlu
nermeler yaln olarak evrilebirler: "Hi bir insan lml deildir.
Hi bir lml insan deildir. ; Kimi filozoflar dalgndr. Kimi dalgnlar
filozoftur. Ama nerme, yargnn nitelii deierek de evrilebilir;bu
durumda evirme ile elde edilen nermenin kapsam evrilen nermeden
az olur: Btn kareler drtgendir. nermesinde evirme: Kimi drt
genler karedir. biiminde yaplr, nk btn drtgenlerkare deildir.
evolusyontzm bkz. evrimcilik
evren [Alm. Kosmos] [Fr., ng. cosmos] [Yun. kosmos] [es. t. kainat]: 1-
Gerekliin tm. 2- Gk cisimlerinin tm. Uzaysal gerekliin
tm. 3- (Pythagorastan beri) Dzenli, birlikli bir yap oluturan b
tn. Dzenli, uyumlu birlik.
evrenbilim [Alm. Kosmo/ og/ e] [Fr. cosmo/ og/ e] [ng. cosmo/ ogy] [Lat. cos-
mologia] [Yun. fcosmo/ ogia] [es.t. kevniyat]: Evrenin oluumunu, ya
psn inceleyen felsef ve bilimsel reti. (Hem fiziktesinin hem de
doa felsefesinin bir daldr.)
evrendoum [Alm. Kosmogon/ e] [Fr. cosmogonie] [ng. cosmogony] [Yun.
kosmo- gonia] [es.t. kiyaniyat, teekk/- / lem] 1- Evrenin oluumu,
kkeni, douu, yaratl. 2- Evrenin oluumu ve gelimesi zerine
bilim ncesi sylencel (mitolojik)- dnsel reti.
evrim [Alm. Entwicklung, vo/ uiion] [Fr. volution] [ng. volution] [Lat.
evo/ utio] [es.t. tekml]: 1- Olanaklarn ten da doru gereklemesi.
2- Balangta belirtisiz olarak bulunan bir ilkenin yava yava kendini
gerekletirip gelimesi ve sonunda oluarak ortaya kmas. 3- Bir
eudaimonizm
70
eylem
eree doru srekli olarak adm adm ilerleyen ve kendi iinden oluan
deime. (D nedenlerle belirlenmi bir deimenin kart.) 4- Ne
belli bir anlamla belirlenmi olarak, ne de bir eree ynelmi olarak
yava ve basamak basamak oluan (deiim, dnm). S- Biim alma
mtan, az belirgin olandan biim alma, tam belirgin olana giden dei
im. 6- Yava ve srekli ya da sramal, atlml olarak bir biimden br
biime, bir trden br tre giden deiim (dnm). 7- (Fizikte-
sinde) a. Tanrnn kendisini dnya olarak gerekletirmesi (Nico
laus Cusannust?, panteismde). b. Oluan, deien gereklikler olarak
ide ve tin.Bunlar olu srecine girmeleriyle deerden dmezler, tersine
daha zenginleirler, somut, c?nl bir gereklik kazanrlar. (Alman ide
alizminde olduu gibi.) 8- (nsan yaam ve tarihinde) a.Belirsiz neden
lerden kan bireysel, organik bir gelime. (Aydnlanmann kart olarak
romantizmde grlr.) b. Birliin, birbirlerini darda brakan kart
lara blnmesi yoluyle kendiliinden oluan eytiimsel bir devinim; bu
kartlar daha yksek bir birlikte ortadan kaldrlarak birletirilirler;
bu birlikten de yeni yeni karlar kar. (Alman dealizminde, zellikle
Hegelde ve eytiimsel zdekilikte byledir. bkz. eytiim, c. Gelecek
teki bir eree doru usa uygun ilerleme sreci, d. Bulucu, snayc,
yeniyi yaratc olu (Nietzsche ve Bergsonda). 9- Gelime: a. Zaman
d, m?tematiksel ilikilerde. (r. Noktann gelimesi olarak izgi.)
b. Dnce alannda bir zmleme anlamnda: aarak ortaya koyma =
bir dncenin mantksal olarak gelitirilmesi.
evrimcilik [Aim. Evo/ ut/ onismus] [Fr. vo/ ut/ onsme] [ng. tvoutionism] [es.t.
tekm/ / ye]: Evrim retisi. Her eyi evrim asndan deerlendiren
dnya gr. 1- st biimlerin alt biimlerden bir evrimle olutu
unu dile getiren bilim ve felsefe retisi. Dnm retisi ile ean
laml: Lamarck, Darwin vb. mn, trlerin doal bir dnmle bir
birinden trediini ileri sren retileri. 2- Spencerin ileri srd
dirimbilimsel evrim retisinin geniletilmi biimi: Bu retiye gre,
evrim yasas canszlar dnyasndan dnceye, insann kurduu kurum-
lara dein her gerek olana egemendir. nsan anlann hayvanlarnkine
stnl evrimsel bir dnmn sonucudur; ahlk bilinci de bir evrim
rndr.
eylem [Alm. Aktion, Handlung] [Fr. oction] [ng. action, activity] [es.t. f/ / / ]:
nsann bir d nedenle deil de, dorudan doruya kendisinin gerek
letirdii davranlar. Bir isten edimi; br istemenin, bir tasarnn,
bir dnn, bir kararn gerekletirilmesi. Bilinli insann istemesi
nin rn.
71
eylemcilik
eylemcilik [Alm. Aktivismus] [Fr. activisme] [ng. activlsm] [es.t. fiiliye1]:
nsan yaam ve dncesinin balca gerekliinin etki, eylem ve yapp
etmelerde olduunu ne sren reti ve dnya gr. / / Felsefe
tarihinde deiik biimlerde ortaya kmtr: a. (Fichte'de) -> dog
macla, -doalcla ve zdekilie kar dncel biimde temel
lendirilir b. (Nietzschede) -*anlkla kar gereki- isteni biimde
temellenidirilir. c. (Marx ve Lenin'de) Btn kuramsal dnya gr
lerine kar, gereki- zdeki biimde, dnyay tanmak, yorumlamak
deil de, deitirmek steyen bir dnya gr olarak belirir.
eylemek [Alm. handefn] [Fr. of/ r] [ng. act, operete] [Lat. ogere]: I. Temel an
lam: 1- Klgl etkinlik, etkin olmak. 2- Bir eyi gerekletirmek ya
da deitirmek zere bilinli isten edimi; bir eree ynelmi bilinli
bir etkinlik. (Her trl otomatik tepki ve srkleniin kart.) II.
Aamalarna gre: 1- zerinde dnmeden igdyle yaplan, ama
benle belirlenmi, ereinin bilincinde olan eyleme. 2- Bir erek gden
usa uygun eyleme. 3- gd, erek ya da ilgilerle (karlarla) belirlenmi
eylemin kart olarak, koulsuz olanla belirlenmi eylem. (r. ah-
lksal eylem.) III. Ynne gre: Eylemle ortaya kan deimenin
d ya da i dnyaya ilikin oluuna gre: 1- d, 2- i eylem olarak
ayrlr.
eytiim [Alm. Diofektik] [Fr. dio/ ect/ gue] [ng. d/ o/ ectic] [Yun. d/a/efct/Jce] [es.t.
fenn- i mnazara, cedef, //m-/ cede!, i/m-/ h'tf cedef] : 1- (Kavramsal yn
tem) Bir kavramdan teki kavrama elimeleri ortadan kaldrarak ilerle
yen mantksal dnme yolu: a. (Sokrateste) Doruya varmak, kavram
lar akla kavuturmak, belirlemek ve bunlarn kesin tanmlarn bul
mak in kartlklar iinde ilerleyen karlkl konuma yntemi, b.
(Platonda) dealarn bilgisine vardran yol; en yksek bilim; mantksal
yntem, c. (Aristoteles mantnda) Tantlama yolu. 2- Usun iine
dt elimeler retisi. Bu ynden zellikle Kantta: Koulsuz ola
na, salt olana ulamak isteyen usun zorunlu olarak iine dt elime
ler. 3- Usun gelime yasas (Alman idealizmi). Buna gre zellikle
Hegelde usun ve tinsel gerekliin kartlklar iinden geerek ilerle
mesi ve kendini bulmas. / / Eytiimin temellendirilii: elime ve kar
tlklar yalnzca olumsuz deillerdir; onlarda olumlu, ileriye gtrc,
yaratc g de vardr, kartlardan bir birleim de doar. Hegelin geli
tirdii l yntem: thesis- koyum, say- antithesis = kar koyum,
kar sav - synthesis = birlikte koyum = birleim. Bu son evrede bir
birine kart olan eyler birleirler, birbirleriyle uzlarlar. nsanlk
72
eytiimsel zdekilik
tarihi Hegele gre eytiimsel bir konuma gibidir; bu konuma, sz
- karsz daha yksek bir birlik iinde ilerler, ama bu birlik de yeniden
bir kartln ekirdei olur ve bylece daha ilerideki gelimelere doru
itici br gc iinde bulundurur. Bu devinim ve ilerleme inde us ken
di kendini aar. Dnya tarihi bylece mantksal idenin gelimesidir.
4- Marxm eytiimsel zdekiliinde ekonomik gelime yasasn dile
getirir. Marx da Hegel gibi, dnyann gelimesinin eytiimsel bir bi
imde olduunu syler, ama bu gelimeyi idelerden kalkarak deil,
nsann daha aa doa katmanlarndan (igd) kalkarak aklar. Bir
tarih dnemini belirleyen, o dnemin ekonomik yapsdr ona gre.
Toplumdaki gerek itici gler, ekonomi ile ilgili glerdir. Tarihin
gidii de bir ekonomi savadr, btn tarih snflarn savadr. Byk
eytiimsel l adm Marxa gre: Anamalclk (kapitalizm) (thesis)
- emekiler buyurganl (proletaria diktatrl) (antithesis) - snf
sz toplum ve herkese eit mutluluk (synthesis) basamaklarndan oluur.
eytiimsel zdekilik [Aim. D/ a/ ekt/ scfter MteriJ/ smus] [Fr. matrlaliS'
medialectque][\ r\ g. dialectical materialism]: Marx'in, Engelsle birlikte
gelitirdii, Hegelin eytiimsel gelime dncesini ilke olarak alp,
bunu, kendi deyile, baaa eden, felsefe retisi: Evreni devinim
iindeki zdekten olumu bir btn olarak gz nne alan evren
zerine genel kuram. Bu kuramda u ilkeler yer alr: a. Evrenin
yaps zdekseldir; zdek, bilincin dnda ve bilinten bamsz bir
gereklik olarak vardr; evrenin varolu biimi de devinimdir; evren
olmu bitmi bir ey deil, eytiimsel biimde ilerleyen bir sretir;
olaylar arasndaki balantlar, z devinim olan zdein zorunlu gelime
yasasn kurarlar, b. Gelime sreci yalnzca niceliksel bir deime ola
rak deil, niceliksel deimelerden niteliksel deimelere geen bir iler
leme olarak belirir.nsann bilinci de gerekliin eytiimsel yaps ile ba
lant iindedir. Dnce, gelimesinde yetkinliin en yksek derecesine
erimi bir zdein rndr; baka deyile dnce kendisi de doa
nn bir rn olan insann beyninin rndr, beyin de dncenin
organdr; dnce gereklii yaratmaz, tam tersine dncel olan
nsan kafasna aktarlm zdekten baka bir ey deildir, c. Evreni
ve yasalarn bilme olanan yadsyan idealizme kart olarak eytiimsel
zdekilik, evren ve yasalarnn tm ile bilinebilecei ilkesinden kalkar.
Deneyle dorulanm bilgilerimiz nesnel bir doruluu gsterirler.
Evreni, olaylarn birbirine bal olduu, birbirlerini karlkl koul
landrdklar birlikli bir btn olarak ele alan bu kuramda, evrende bili
nemez diye bir ey yoktur, yalnzca henz bilinemeyen eyler vardr,
onlar da bilim ve teknik aracl ile bulunacak ve bilineceklerdir, bkz.
eytiim, tarihsel zdekilik, Markslk
73
F
fatalizm bkz. yazgclk
faydaclk bkz. yararclk
felsefe [Alm., Fr. Philosophie] [ng. philosophy} [Yun. philosophia < phiiia
= sevgi, sophia = bilgi, bilgelik]: Bilgi, bilgelik sevgisi. / / Varolan
larn varl, anlam ve nedeni zerine sorularla ortaya km. nce
leri dinin ve sylencelerin yantlad bu sorular, eletirel bir dnce
nin ve gzlemenin konusu yaplnca felsefe domutur. Philosophes
szc ilkin Herakleitosta grlyor (Herakeides Pontikos, bu sz
c ilkin Phyhagorasn kendisi iin kullandn sylerse de gvenilir
bir kaynak deil); ama philosophia terimi kesin anlamn Platon ve
Aristoteles felsefesinde kazanmtr. Platona gre felsefe, doruya
varmak, var olan bilmek iin dncenin yntemli bir almasdr.
Aristoteles'te felsefe, var olann ilk temellerini ve ilkelerini aratran
bilimdir, ksaca: lkeler bilimidir. Sonradan felsefe deiik anlamlar
kazanmtr: 1- Bilimlerin anas olarak felsefe: a. Nesnelerin temeline
inmek zere yaplan bilimsel aratrmada kmldatc, ynetici g.
b. Bilimlerin n ve temel bilimi. 2- (zellikle 19. yzyln ortalarndan
beri) Tek tek bilimsel aratrmalar bilimsel aralarla btnleyen ve
yetkinletiren abalar: a. Tm bir evren tablosuna varmak zere bilim
ler arasnda balant kurma, b. Bilimsel bilginin ilkeleri, varsaymlar ve
yntemleri zerine eletirel dnme, c. Bilimsel aratrmalarla insan
yaam arasnda balant kurma. 3Kendine zg aratrma yntemleri
gelitiren bilimsel- kavramsal dncenin kuatc, bamsz, kendine
zg biimi: zmleme, eytiim, zbetimlemesi (grngbilim-
fenomenoloji), yorumsama (hermeneutik), varoluu uyandrma (va
roluuluk) vb. A- Btn bilimsel bilgileri ama olarak: a. Kartlar
iinde birlie varma (Alman idealizmi), b. Kuramsal olarak artk te-
mellendirilemeyen, usd (irrasyonel) olan, kiisel yaantlarn ve yaa
mn derinliklerinden kan deerlere ve deerler dzenine varma
74
f
i
(yaama felsefesi), c. Varoluun zgrl ve tarihsellii temelinden
kalkarak koulsuz olana, salt olana varma (varoluu felsefe). Felsefe
iki temel blme ayrlr: 1- Sistematik felsefe: Bunun da temel dallar:
fiziktesi ya da varlkbilim (ontoloji), mantk, bilgi retisi, ahlk fel
sefesi (ethik) ve estetik (sanat felsefesi): ayrca bunlara ek olarak tarih
felsefesi, kltr felsefesi, toplum felsefesi, dil felsefesi, hukuk fel
sefesi, din felsefesi, doa felsefesi vb. dallar. 2- Felsefe tarihi: a.
Filozoflarn yaam ve retilerinin tarihi. b.Felsefey ve felsefe yaptlarn
alarn ve toplumlarn kltrel, toplumsal balantlar iinde kavra
maya ve ortaya sermeye alan dnce tarihi, c. Felsefe sorunlarrn
tarihi, d. Tarih dnemlerine gre ayrlm felsefe tarihi e. Felsefe akm
larn ele alan felsefe tarihi vb.
felsef antropoloji bkz. insanbilim 2
fenomen bkz. grng
fenomenalizm bkz. grngclk
fenomenizm bkz. grngclk
fenomenoloj bkz. grngbilim
fetiizm bkz. tapncaklk
figr [Fr., ng. figre] [Lat. figura]: (Mantkta) Orta terimin bulunduu yere
gre tasmn ald biim. 4 tasm figr vardr: 1. Figrde orta terim
byk nermenin (1. ncln) znesi (konusu), kk nermenin (2.
ncl) yklemidir. 2. Figrde orta terim iki nermenin de yklemidir.
3. Figrde orta terim iki nermenin de konusudur. 4. Figrde orta
terim byk nermenin yklemi, kk nermenin konusudur,
fiksiyonalizm bkz. yapntclk
finalizm bkz. erekilik
fiziktesi [Alm. Meiaphys/ k] [Fr. metaphys/ qe] [ng. meto/>/ys/cs] [Yun. Meta
ta physika] [es. t. mabad- et- tabiiye] : Varln son temelleri, z ve anlam
zerine retiler. / / Aristotelesin iik felsefe (prote Philosophia),
adn verdii btn var olanlar iin ortak iklkeleri aratran yapt,
sonradan Aristotelesin yaptlar bir araya toplanrken Fizik (Phy-
sika)ten sonraya konduu iin fizikten sonra, fizikten te anlamna
gelen fiziktesi (Meta ta physika) adn almtr. lkin Yeni Platoncular,
rastlantyla verilen bu adn, ierik bakmndan doay aan anlamna
iaret etmilerdir. Fiziktesi trl biimlerde ortaya kar: a. Var olan
larn kendisi zerine reti (varlkbilim). b. Evrenin z zerine reti
fiziktesi
75
formalizm
(evrenbilim), c. nsan zerine reti (felsef nsanbilim ve varoluu
felsefe), d. Tanr'nn varoluu ve z zerine reti (Tanrbilim). e.
Kant n bilgi bakmndan fiziktesini eletirip klgl usun stnl"
ilkesi ile ahlk alannda kurduu ahlk fizikotesi.
Fiziktesi a. Speklatif olabilir: En yksek bir genel ilkeden tm
gereklii karmak ister, b. Tmevarmsal olabilir: Tek ek bilimlerin
sonularndan bir bireime varmaya alarak bir evren tablosu ortaya
koymak ister.
formalizm bkz. biimcilik
76
G
geerlilik [Alm. Ge/ tung]: Bir kavramn, bir yargnn manttk ya da de
er kuram (anlam ve deeri) bakmndan onaylanabilir olmas. //
Felsefe kavram olarak Lotze ve Gney- Bat Alman Kant Okulunca
(Windelband - H. Rickert) idelerin, dorularn, deerlerin varlk-
biimi ni belirtmek iin kullanlmtr: Bunlarn bir yandan bir zne
in geerli, yani balayc (zorunlu) olmalar, te yandan da gerek
tirdikleri olgusal onaylamadan bamsz, nesnel olarak geerli olma
lar gerekir. Lotze iin dorular, ister yalnzca dnlm olsunlar,
ster herhangi bir yerde gerekletirilmi olsunlar, ayn lde
geerlidirler. Gney*Bat Alman Felsefe Okulunda; geri doru
(mantk), iyi (ahlk) ve gzel (sanat) deerlerinin salt geerlilikleri
vardr, ancak gereklikleri yoktur.
gelenekilik [Alm. Tradt/ ona/ smus] [Fr. trod/ tiona/ isme] [ng. trad/ t/ onaJ/ sm]
[es.t. ananeviye]: 1- a. Geleneklere ar deer verme eilimi, b. Es
kimi olana, alkanlklara, eski inanlara yaknlk duyan yaama tu
tumu. 2- (zel anlamada) 19. yzylda Fransada katolik bilginlerce
(Bonald, de Maistre vb. ) Aydnlanmaya kar gelitirilen, doruluun
gelenekle, zellikle kilise geleneiyle bilinebileceini ne sren reti.
gelge istek [Alm. Ve/ leit't] [Fr. ve/ / it] [ng. ve/ / ety] [Lat. velie = istemek]
[es.t. zaif irade]: stenci etkileyebilecek gllkte olmayan, gelip
geici isteme.
genel [Alm. allgemein] [Fr. gnrai] [ng. general ] [Lat. genera/ / s = cinse
bal, cinsle ilgili] [es.t. umum]: Cinsle, trl ilgili olan; bir trn,
bir cinsin btn nesnelerini iinde toplayan; bir nesne snfnn btn
nesnelerini toplayan. 1- Azlk, okluk ya da btnl belirlemeden
bir snfta birok bireylere (ya da her biri blnmez bir btn kuran bir
ok beklere) uygun den. / / Genel: a- Hem bireysele, hem tekile,
hem de tikele karttr, b. Sz konusu dncenin kapsamnn genilik
ya da darlna gre genellik dereceleri vardr, (r. Beslenme, yer
deitirmeden daha genel bir grevdir.) 2- Bir snfn bireylerinin
77
genelletirme
byk bir blmne uygun den. / / "Genellikle', genel olarak"
deyimleri gnlk dilde de bu anlamda kullanlr. Genellikle dendiinde
kuraldna yer var demektir. Bu anlamda genel hem tmele hem ku-
raldna karttr. 3- Bir snfn btn bireylerine uygun den. (r.
genel bir yasa.) Skolastikler ve gnmzde onlara bal olanlar geneli
bu anlamda alrlar. Onlara gre tmel, genel kavramlar belirtir. Port
Royal mant tmel nermeleri bu anlamda kullanmtr, ayn zamanda
genel nermeler deyimini de ayn anlamda kullanrlar.
Genelin tmelden ayrm: Genellik terimlerin ieriklerine
baldr, bu yzden genelliin biimsel bir zellii yoktur, tmellik ise
nermelerin biimsel bir zelliidir. Modern mantklara gre, tmel
kavramn iyice belirtmek iin, genel szcne de aklk getirmek
zorunludur. Tmel nermeler tikel nermelerin kart olduu gibi,
genel nermeler de belirli ya da zel nermelerin kartdr. Bir ner
mede bir ya da bir ok deiken ya da belirlenmemit terim varsa o
nerme geneldir. r: VII. Charles, Reims katedralinde kutsallatrl
d. tekil bir nermedir; Btn Fransa krallar, R. k. inde kutsalla
trldlar. tmel bir nermedir. Her iki nerme de belirlidir ve dei
mez bir anlam vardr. Ama Fransa kral, R. k. inde kutsallatrld.
denirse, "Fransa'nn hangi kral! diye sorulacaktr, Fransa kral
terimi Fransada ne kadar kral varsa o kadar ayr deeri olan, deie
bilen bir terimdir. nerme krallardan kimileri iin doru, kimileri iin
yanltr. (Oysa tmel nerme, Btn krallar... nermesi kesin
likle ya doru ya yanltr.) Bylece Fransa kral ..." gibi belirsiz ve
deiebilen bir nerme bir gene) nermedir. Gnlk dilde de ok ge
nel konuuyorsun. dediimizde karmzdakinin belirli, kesin bir ey
sylememi olduunu belirtmek isteriz.
genelletirme [Aim. Generalisation] [Fr. gnralisation] [ng. generalization]
[Lat. generalis = genel] [es.t. tamim]: Tek tek ya da zel durumlardan
genel bir yasann, nermenin karlmas.
genesis bkz. olu
gerek [Aim. real, wirkllch] [Fr. rel] [ng. real] [Lat. realis] [es.t. hakik,
vaki]: 1- Dnlen, tasarmlanan, imgelenen eylere kart olarak,
var olan. 2- Bilinten bamsz olarak var olan.
gerekilik [Aim. Realismus] [Fr. ralisme] [ing. realism] [Lat. realismus]
[es.t. hakikiye]: I. 1- Dnmenin temeli ve eylemenin ls olarak
gereklie balanan gr ve tutum. 2- Sorunlar yarar asndan ele alan
78
gizemsel
tutum. II. (Felsefe kavram olarak) Bilinten bamsz bir gerekliin var
olduunu benimseyen grler. 1- (Fiziktesi asndan) Skolastik fel
sefedeki kavram gerekilii, Platonun idealar retisine bal olan
gr: Tmel kavramlarn bilincin dnda kendine zg gerek bir varlk
lar olduunu ne srer. (Ortaada kart: adlk ve kavramclk.)
2- (Bilgi kuram asndan) Bilen zneden bamsz olarak var olan bir
gerekler evreninin bulunduunu ve bu gerekler evreninin bilgisine
alg ya da dnme yolu ile eriebileceimizi kabul eden retiler.
Kart bkz. idealizm. 3- Baz modern matematikiler matematik kav
ramlarn dmzda gerekten varolduklarn syleyerek Platonun idealar
retisini canlandrmlardr. 4- (Estetikte) Sanat yaptnn gerein
yanstlmas olduunu ne sren gr.
gereklik [Alm. Wirklichkeit, Realitt] [Fr. ro/ it] [ng. rea/ ity] [Lat.
rea/ itas] [es.t. eniyet]: 1- Gerek olan, varolan eylerin tm. //
Bu anlamda gerekliin u trleri vardr: a. Bilinten, tasarmlar
dan bamsz olan yarlk. (Dnlm, dlenmi eylerin kart.)
b. Belli bir zaman balants iinde yaanm olan, yaant ve de
neylerde somut olarak karlalan eyler. 2- Olanan kart. 3-
Bilimsel aratrmalarda her trl znel enin karsnda nesnel
olarak geerlii olan ey.
gidimli (dnme) [Alm. diskursiv] [Fr. d/ scurs/ f] [ng. d/ scarsuve] [Lat.
d/ seurs/ vus] [es.t. bahs, istidlali]: Bir tasarmdan tekine geerek,
karmlar yaparak, bir nermeden tekine mantksal bir yolla ilerle
yerek, paralardan btnl olan bir dnce kuran dnme yolu. Kar
t bkz. sezgisel (dnme)
gizem [Alm. Mysterium, Geheimnis] [Fr. mystre] [ng. mystery] [Yun. mys-
terion] [es.t. sir]: 1- Duyular aan; usumuzun doal durumunda,
varoluu ve z bize kapal, sakl kalan ey. 2- Doast inan dorular.
gizemcilik [Alm. Mystizismus] [Fr. mysticisme] [ng. mysticism] [es.t.tasavvuf]:
Tinsel tutum ve dn; yaama dorultusu olarak: 1- Karanlk,
gizemle ykl olana duyulan ar eilim. 2- Ak olmayan, gizemsel
dnme biimi. 3- Tanrsal sezgi yoluyle, alglanamayan doast ger
ekleri yaama. 4- Tanrya erime abalarnn tm. 5- Yksek bir gc
kavramak ve eylemlerini bu gce gre dzenlemek iin gerekliin s
tne ykselme eilimi.
gizemsel [Alm. mystisch] [Fr. mystique] [ng. mystic, mysticai] [Yun. mys-
tikos < myein = gzlerini yummak, kapamak] [es.t. tasavvufi]: Duyusal
79
gizilg
alglardan koparak gizem dolu i aydnla erimeye ilikin. Bu ba*
balamda: 1- Her trl zne- nesne ayrmn, ikiliini kaldrarak bir-
olma durumu. (Yalnzca Tanryla deil, doayla da olabilir.) 2- Tanryfa
bir olma, birleme, kendini Tanrda yaama durumu. 3- Yksek tinsel
gler araclyle Tanrfy grme, Tan rya erime durumu.4- GizemdoIu
eylemler ya da ruhsal altrmalarla Tanrya erime yntem ve tekniine
ilikin.
Gizlemsel Tanrbilim ve felsefe: a. Gizemsel yaam kavranlr birbiimde
aklama ve ortaya koyma, b. Tarihsel retiler araclyle gizemsel
yaantlarn az ya da ok dizgesel olarak ilenmesi (17. yzyl),
gizilg [Alm. Potenz] [Fr. potent/ e/ ] [ng. potentiality] [Yun. dynam/ s]
[Lat. potentia = g, olanak, sakl g] [Yun. dynamis] [es.t. kuvve- i
mekm'ye]: (Genel anlamda) Edim olarak deil de, g olarak var ohn,
henz gereklemeyen, ama gerekleebilecek olan, olanak durumunda
olan. Kart bkz. erke; edim. 1- (Aristoteleste) Bir eyi yapma, zel
likle bir eyi oluturma olana; Yun. energe/ d = erke, gerekletirme
gc ve ente/ ekhe/ d biimleyici lkenin kart olarak salt olanak.
(r. Bir mermer parasnda Apollon heykeli olmak zere bir gizilg
vardr.) 2- Eylem yetenei, atlma zorlayan g.
gnoseoloji [Alm. Gnoseo/ og/ e] [Fr. gnoso/ o^ie] [ng. gnoseo/ ogy] [Yun. gno
sis = bilgi; /ogos = reti]: Bilgi kuram, bilgi retisi. Yunanca
gnos'ts, ep/ steme le eanlaml; bilgi, bilim demek. Gnoseoloji ve epis
temoloji terimlerinin somut anlamlarnn ayn oluu ve eitli dillerde
bu terimlerin ayr anlamlarda kullanl, bulankla yol amtr. Gno
seoloji ve epistemoloji genellikle kendi koullar ve sonular iinde
bilgi olayn (fenomenini) inceleyen felsefenin bu blmne verilen
adlar. Bilgiyi inceleme: ki blme ayrlabilir. 1- Yntem retisi,
yntem bilimi (metodoloji) ya da bilim retisi (bunu Franszlar pis-
temologie ile karlar). Bilimsel ilkeleri, temel kavramlar, yasalar,
konut ve varsaymlar eletiririp inceler. 2- Bilgi kuram. Fransada
gnosologie bilgi kuram (=thorie de la connaissance) anlamna kullan
lr. ngilizcede bilgi kuramnn tam karl epistemology olmakla bir
likte gnoseology terimi de, bilginin kkeni, yaps, snrlar ve geer
liliini aratrmas bakmndan bilgi kuramn karlar, ama zel bilim
lerin temel kavramlarn, konutlarn, ve varsaymlarn (ndayanakla-
rn) inceleyen yntem retisinden ayrlr. Almancada Gnoseologie,
bilgi retisi (= Erkenntnislehre) ile karlanr; N. Hartmann, Gnoseolo
gie terimine daha zel bir anlam vermi, bunu bilgi kuramnn temel
80
paras olarak grmtr. Bu grn zellikle zne ile nesne arasn
daki bilinci aan bilgi balants retisine uygulamtr,
gnostikler (bilinirciler) [Alm. Gnostiker] [Fr. gnostijues] [ing. gnoscs]
[Yun. gnostikoi = bilenler < gnosis = bilgi, gnostikos = bilgiye ilikin]
[es.t. irfaniyan]: . S. 1. yzyldaki dinsel felsefe akmlarna ve tari
katlarna verilen ad./ / Bunlar Yunan felsefesindeki dnceleri, Hellenis-
tik adaki gizem dinlerinin ve dou dinlerinin tasarmlaryle birletiri
yorlar ve kilisenin retisinde, Tanr'nn ve Tanrsal eylerin daha yk
sek bir plandaki bilgisi iin yalnzca bir n basamak buluyorlard. zel
likle de kurtuluu speklatif bilgide aryorlard,
gnostisizm (bil i ni rci l ik) [Alm. Gnostizismus] [Fr. gnosticisme] [ing. gnos
ticism] [Yun. gnosis = bilgi] [es.t. irfaniye]: nsanla Tanr arasndaki
ilikiyi speklatif bilgilere baml klan retiler,
gnl [Alm. Gemt]: 1- (Geni anlamda) Duygularn, ruhsal kprdanmalarn,
i abalarn taycs. 2- (Gizemcilikte) Kiiyi Tanryla, insanla ve dn
yayla iten bir iliki iine koyan, ruhun derinliklerindeki g. 3- Duygu
ball yetisi: duygunun ballk, birliktelik duyuran kavrayci.
grecilik [Alm. Relativismus] [Fr. relativisme] [ing. relativism] [es.t. izafiye]:
1- Btn bilgilerin greli, olduunu ne sren reti. 2- (Ahlkta)
Genel geer, salt ahlk deerleri olmadn, btn deerlerin alara,
toplumlara, kiilere, kltr durumlarna, yaama biimlerine gre
deitiini ne sren reti,
greli [Aim. re/ otiv] [Fr. relatif] [ng. relative] [Lat. relativus] [es.t. izafi],
1- Bir baka eye bal olan; bir baka eye gre olan. 2- Bir baka eye
bants ile tanmlanabilen (byklk, uzaklk gibi). 3- Koullu, ancak
belli koullarla, belli ilikiler iinde geerli olan. Kart bkz. saltk
grelilik [Alm. Relativitt] [Fr. relativit] [ing. relativity] [es.t. izafiyet]:
1- Greli olma durumu. 2- Snrl bir geerlilik,
grelilik kuram [Alm. Relativittstheorie] [Fr. thorie de la relativit] [ing.
theory of relativity] [es.t. izafiyet nazariyesi]: Klasik fiziin saltk olarak
grd kimi eyleri, uzay- zaman iinde ->dzenleik bir dizgenin
seilmesine bal, bu seimin de gzlemciye gre deiebildiim ileri
sren, Einsteinn kurduu fizik kuram. / / Bu kurama gre uzay- zaman
byklkleri, gzlemcinin duru noktasna ve devinim durumuna ba
ldr; rnein bir uzakln llmesinde, bu uzakla oranla devinim-
siz duran bir gzlemci ile, devinim durumunda olan bir gzlemcinin
varacaklar sonu ayr olacaktr. yleyse lmelerde gzlemci ile duru
grelilik kuram
81
grev
noktasn hep gz nnde bulundurmak zorundayz. te yandan klasik
fiziin greli sayd kimi eyleri de grelilik kuram saltk sayar, (r.
Uzayda n hz.)
grev [Am. Funktion] [Fr. fonction] [ng. function] [Lat. functio = yerine
getirme, gerekletirme] [es.t. fule, vazife]: 1- Bir organn baars,
grd i, etkinlik biimi.(r. Grme gzn grevidir.) 2- Bir etkenin
deimesiyle teki etkenin de deitii ballk ilikisi; zellikle iki dizi
arasndaki yasal balant.
gr [Alm. Anschoung] [Fr., ng. intuition] [Lat. / ntu/tio, Intuitus < in- tueri
iini grme] [es.t. hads, tehadds]: Dolaysz kavrama, birden kavrama.
1- Bir eyin ini dorudan doruya grme; dolaysz kavranan dorularn
bilgisi: a. (Spnozada) scientia intuitiva olarak en yksek bilgi tr;
b. Husserlde z grs, z grleme; ze ynelik kavrama. 2- Du
yusal algnn dna kan grme, tinsel grleme; bu anlamnda Platon-
da idealar grmeden balayarak Plotinos, skolastik, gizemcilik,
Cusanus (visio intellectualis Spinoza zerinden Alman idealizminin
anlksal grsne dein ulamtr, bkz. sezgi
grng [Alm. Ersche/ nung, Phanomen] [Fr. phnomne] [ng. phenomenon,
appearance] [Yun. phainomenon] [es.t. hod/ se]: 1- (Genellikle) Duyularla
alglanabilen her ey. / / Kendinde ?eyin (Ding an sich, chose en soi,
thing- in*itself) ballak kavram. Grng, hem gerek varlktan, hem
de salt grntden ayrt edilir. 2- (Fizik tesinde) Kendinde var olan
salt bir gereklii ortaya koyan. rnein Platon iin duyulur dnya
(grngler dnyas) duyulur st olan idealar dnyasnn (Platona
gre gerek dnya), yani usla bilinen dnlr dnyann (noumenonIar
dnyasnn) grngsdr. Leibniz iin de uzay iindeki cisimler dn
yas duyulur st olan tinse! ->monad dnyasnn iyi temellendirilmi
bir grngsdr. 3- (Kantta) Olabilir deneyin konusu olan her ey
grngdr. Duyularla bal nsan usu yalnzca grngleri (phaino
menon) bilebilir, onlarn arkasndaki kendinde eyleri (noumenon)
bilemez. 4- (Fichtede) Grng, benin etkinliinin rndr. 5-
(Grngbilimde) Yalnzca dnlen, dolayl olarak bilinen ieriklere
kart olarak, dorudan doruya grlenen, yaanm olan ierikler.
Bu anlamda, bir gerek varolan (r. kendi i edimlerimiz) ya da z
bakmndan kavranm bir nesne de (r. gen) grng olabilir.
grngbilim [Alm. Phnomenologie'J [Fr. phnomnologie] [ng. phenomeno*
logy] [Yun. phainomenon = grn; logos bilim, reti]: I. G
82
grngclk
rngler bilimi, retisi. Bu anlamda: 1- (Kantta) Alglanan grng
ler retisi. (Kant bu szc Doabilimin Fiziktesi Temellen adl
yazsnda kullanm, ama eletirilerinde artk kullanmamtr. 2-
(Hegel'de) ->Eytiimsel gelimesi iinde bilincin geirdii evrelerin fi
ziktesi asndan ortaya konuluu (Phaenomenologie des Geistes).
3- Bin olaylarnn zmlenmesi ve betimlenmesi (betimleyici ruhbi-
lim- Brentano). II. E. Husserlin kurduu felsefe okulu, Husserlin olgu
bilimlerinin karsna koyduu zbilimi. z, grnglerin dolaysz
grleme (z grleme, z grs) ile kavranlan idelere ilikin eri
idir; ama grngbilim zn kendisi zerine bir bilim deil, z gr
s, z grleyen bilin zerine bir bilimdir; bilincin en nemli nitelii
de ynelmllii (Intentionalitt) dir, bilincin bir ey zerine bilin
olmas, bir eye ynelmi olmasdr. Buna gre gerekliin bir kendi-
liindenlii yoktur, gereklik yalnzca ynelinen, bilincine varlan,
grlenen bir eydir. Grngbilim, bir felsefe dizgesi olmaktan ok,
bir yntemdir, bu yntem de, z grleme, zle geri gitme, salt
bilince bir indirgemedir (reduktion); bu da ayra iine almakla baar
lr: Duyularla alglanan nesnelerin tesinde bulunan dncel (ideal)
zlkler alanna ykselebilmek, nesnenin zn kavrayabilmek iin,
bir yn rastlant ve z olmayan niteliklerle ykl olan olgular dnya
sn bir yana brakmak, ayra iine almak gerekir. Bu, olgular dnyasnn
varln ortadan kaldrma ya da ondan kuku duyma anlamna gelmez;
yalnzca yntem gerei bir yarg vermeme, bir srt evirmedir. Bu yolla
Husserl felsefeyi kesin bir bilim olma basamana karacana nanr.
Husserlden sonra M. Scheler, grngbilim yntemini zellikle deer
ler alanna uygulamtr. Grngbilim akmnn baka nlleri: A,
Pfnder, M. Geger, E. Stein. Husserlin en nemli rencilerinden
Heidegger grngbilimi -> varlkbilime evirmitir.
grngclk [Alm. P/ anomeno/ fsmus] [Fr. phnomnalisme, phnom/ sme]
[Ing. phenomena/ / $mj [es.t. zahiriye]: 1- Gerek olann yalnzca ->
grngler olduunu ne sren, grnglerin arkasnda kendinde
eyin varln yadsyan gr (nesnel grngclk). / / Bu anlam
Franszcada, Renouviernin ortaya att, phnomnisme szc
le karlanr. Balca savunucular: Renouvier, Shadworth, Hodgson. 2-
Grnglerin arkasnda kendinde eyin bulunduunu, ancak insann
bunun bilgisine eriemeyeceini savunan gr (eletirel grngclk).
/ / Balca temsilcisi: Kant. 3- Yalnzca bilin eriklerinin var oldu
unu, bunlarn da ancak znel olarak temellendinlebileceini. d-
83
gzlem
dnyada bunlara karlk olacak nesnel bir gereklik olmadn ileri
sren gr (znel grngclk).
gzlem [Aim. Beobachtung] [Fr., ng. observat/ on] [es.t. mahede]'. Bir
nesne ya da bir olayn, niteliklerini bilmek amac ile, dikkatli ve plan
l olarak ele alnp incelenmesi. // Gzlem btn deney bilimlerinin
balca dayanadr, ama eletirilmeden geerli olamaz; nk en kesin
gzlem bile a. eksiksiz yaplamaz; b. varsaymlara dayanr.
g [Aim. Kraft] [Fr. force] [ng. power] [Lat. fortitudo] [es.t. kuvvet]: 1-
Fiziksel, dncel ve ahlksal bir etki yapabilme ya da bir etkiye direne-
bilme yetenei, a. Ar bir cismi kmldatabilme yetenei: kas gc. b.
Etki ve gllk ilkesi: karakter gc, direnme gc, dnce gc,
bir kantn gc (ide force = kmldatc, ynetici g). 2- Fizik-
tesi kavram olarak: a. tme ve arpmada dtan mekanik etki yapan
ey; b. Bireylerde trl biimlerde ortaya kan itici, etki yapc ve bi-
imlendirici olan ey. (Leibnizde temel etkinlik ilkesi; Herder ve
Nietzschede de temel kavram.) 3- Bir eyin yaplmasn tzeyle, anla
mayla deil de, bask yoluyle salayan etkinlik. (r. Gce dayal devlet.)
gd [Aim. Mot/ V] [Fr. motif] [ng. motive] [Lat. movere = kmldatmak,
devindirmek] [es.t. saik]: 1- Bir sten eyleminin nedeni, kmldatcs.
2- (Sanat alannda) Sanat yaratmalarnn kmldatcs.
gdlenim [Aim., Fr., ng. Motivation]: stencin gdlerle belirlenmesi.
gdmbilim [Aim. Kybernetik] [Fr. cyberntique] [ng. cybernetics] [Yun.
kybernet/ ke; kp6ernetes = dmenci, ynetici, yneltci]: 1- (Amprein
bilimleri snflamasnda) Ynetim sanatn inceleyen siyasa bilimi. 2- (G
nmzde )a. ->Bilii (information) teknii ve bilimi b. Her trden (tek
nik, dirimbilimsel, ekonomik, toplumsal ve benzeri alanlarda) ilemleri
denetleme, dzenleme, dengeleme ve programlama ilkeleri zerine bi
lim. I Dzenleme, denge kurma ilkesine gre olur, rnein, bir s d
zenleyicisinde bir duyar o andaki s le olmas gereken sy karlatrr
ve duruma gre souk ya da scaa aygt ayarlayp dengeler, c. Kendi
kendini denetleyen makineleri kurma teknii, retisi (bilgi sayarlar
teknii). Organizmalara, hesap makinelerine, toplumlara uygulanan
denetleme ve dzenleme olaylar, denge kurma dizgesine ve biliilen
aktarmaya dayanr. Lojistik ve bilii kuram ile glenen gdmbilim,
Amerikada dirimbilime ve toplumbilime de uygulanmaktadr. Makineler
araclyle canl varlklarn grevlerini en iyi biimde ortaya karma
teknii olan gdmbilim, ne yalnzca makinelerle, ne de yalnzca canl
84
gzel
varlklarla ilgilidir, tersine bunlarn ortak yaplaryle ilgilidir. Bu ortak
yap, elektronik beyinle dirimbilimdeki -> benzeen (analog) ilkeleri
yeni bir k noktas olarak aratrma alanna verir. N. Wiener (Cy
bernetics or control and communication in the animal and the mac
hine), insan beyninin elektronik hesap makinesinin ikilikli dizgesi
ile ayn yapda olduunu gstermeye alr. Felsefe asndan gdm-
bilim: Hemen her zaman, ilerideki bir gelime ya da bulgusal ara
trma amacyle yaplm kurgusal (fiktif) bir kabulle - kendilerine
bilin yklenemeyen dizgelerde (teknik ya da dirimbilim dizgeleri)
bilin srecinin kabul ile- balant iindedir. Gdmbilimin kendine
zg felsef anlam; kavray aan ilkelerin ortaya karlmasnda bulu
nur; bu ilkeler, dzenleme ve bilgi verip alma ilemlerini dev olarak
koyan ve onlarn zmn matematiksel biimde tantlayan btn
dallarda kendilerini gsterirler. Gdmbilimin nemi, insan gcnn
yerini kendi kendine ilemler yapan ve denetleyen makinelerin alma-
sndadr.
gncel [Aim. aktel/ ] [Fr. ociue/ ] [ng. actual] [es.t. fiil]'. inde bulunulan
an iin bir anlam, bir nemi olan; konuulan anda ortaya kan ya da
var olan.
gzel [Aim. schn] [Fr. >eau] [ng. beautiful] [Yun. fco/ os]: (Szcn somut
anlam: Grmeyle ilgili, gze ho grnen). Estetiin temel kavram;
deer yarglarnn ana kavramlarndan biri. Gzel, genellikle uyumlu
birlik olarak kabul edilir. Platondan beri gzel zerine eitli re
tiler gelitirilmitir.
85
H
habitus [Lat. hob/ tus] [Yun. heksis]: Aristotelesten gelen ve skolastiin de
kulland terim. Bir tr nitelik; srekli bir davran biimi; kalc
ve srekli durum. / / Aristoteleste erdem bir heksistr. (r. l
llk: Her zaman ll davranan kimse sonunda ll davran al
kanlk haline getirmekle erdemli bir kimse olur; lllk o kimse iin
bir heksis, bir tr ikinci doa olmutur. )
halkerki [Alm. Demokrat/ eJ [Fr. dmocratie] [ng. democracy] [Yun. demok
rat/ a, demos halk, kratos = erk, egemenlik] [es.t. hkmet- i amme]:
1- Halkn kendisini ynetmesi ya da halkn halk adna ynetilmesi. / /
Bu ynetimde hkmet, gcn yurttalarn tmn iine alan halkn
istencinden alr. Hkmet ve devlet ilerinin yrtlmesi, ya yurtta
larn tmnn toplanmasyle (eski Yunan kent- devletlernde olduu
gibi) ya da dorudan doruya halkn setii temsilciler ya da grevliler
eliyle olur. 2- nsann saygnlna deer veren; kiilerin karlkl
anlay inde birbirlerine zgrlk tanmalarn ve btn iin sorum
luluk duymalarn birlikte yaamann temeli olarak alan yaama biimi.
haz [Alm. Lust] [Fr. p/a/ s/ r] [ng. p/ easure] [Yun. Zedone]: 1- Duygunun, iinde
bulunduu durum bakmndan temel niteliklerinden biri; acnn kart
olarak holanma, tad alma. 2- stek duyulan bir eyi elde etmeden do
an honutluk duygusu. 3- Bir eyden duyusal ya da tinsel sevin duyma,
bkz. hazclk
hazclk [Alm. Hedonismus] [Fr. hdonisme] [ng. hedonism] [Yun. hedone
=3 haz] [es.t, lezzetiye]: 1- Yaamn anlamn hazda bulan dnya gr.
2- Haz = hedoneyi ahlk ilkesi olarak kabul eden; ahlk eyleminin ere
ini ve leini hazda bulan ahlk retisi. / / Burada ya a. bir anlk
duyusal haz, ya da b. srekli haz (tinsel haz) sz konusudur.
Kyrene Okulunun kurucusu olan Aristippos hazcln da kuru
cusu saylr. Aristpposa gre haz veren ey iyidir, ac veren de kt.
Haz ile iyi ayn eydir. nsan her eyden sevin duymaya almal, her
86
Hermeneutik
yaama durumunda iyiyi, sevincin kaynan bulmak istemelidir. Ancak
Arlstipposun gz nnde bulundurduu bir anlk haz duygusudur. Bu
reti daha tinsel biimde Epikurosta da karmza kyor. Ona gre
de, biricik iyi hazdr, Haz btn eylemlerimizin erei olmaldr. An
cak Epikuros mutluluun temelini ruhun dinginliinde bulur, tinsel haz-
lar duyusal hazlarn stnde grr ve en yksek erek olarak koyar;
nk yalnz tinsel hazlar gelip geici olmayan hazlardr, srekli bir ruh
durumu salarlar.
hedonizm bkz. hazclk
Hegelcilik [Alm. Hege/ anismus] [Fr. hege/ ion/ sme] [ng. Hege/ ionism]:
1- Hegel ve ona bal olanlarn oluturduu, zellikle salt idealizm
ve eytiimsel yntem anlaylaryle belirlenen felsefe akm, bkz.
eytiim. / / 2 - Hegelc Okul: 1830- 40 yllar arasnda Almanyada en
yaygn olan felsefe okulu Hegelci okuldu. Bu da Hegel felsefesine kapal,
mantksal bir dizge oluundan, ynteminin ve ilkelerinin trl dallara
uygulanabilmesinden ileri geliyordu. HegePin lmnden hemen sonra
Hegelci okul trl ynlere ayrlm; zellikle Hegelin din ve siyasa
sorunlarnda kesin bir tutumu olmay okulun ikiye ayrlmasna, Sa
Hegelcilerle Sol Hegelcilerin ortaya kmasna yol amtr. Tutucu-
Hristiyan sa kanadn savunucular: Gabler, Hinrich vb. olmutur. Sol
kanadn savunucular: Richter, Ruge, (son dneminde) Bruno Bauer,
Strauss, Feuerbach, Marxtir. Bu kanat Strauss ve Feuerbachla sonunda
zdeki akmla birlemi; Marx ve Engelsle birlikte Hegelcilik -*tarih
sel zdekiliin temel elerinden biri olmutur. 3- Hegel dncesini
20. yzylda eytiimsel yntem asndan yeniden ele alan akm. / / Bu
akm genellikle Yeni Hegelcilik olarak adlandrlr; yalnz Almanyada
deil, zellikle Fransa, ngiltere, talya, Hollana, skandinavya, Amerika
ve Rusyada da yaygnlk kazanmtr. Bugn Hegelin tinin grng-
bilimi (Phnomenelogie des geistes) gen Marxin felsefe almalary-
le birlikte dnce yaamnda nemli bir rol oynuyor. Almanya dnda
zellikle Fransa ve talyada bugn Hegel- Marx sorunu nsrada gr
nyor.
Herakleitosuluk [Alm. Herafcf/ t/ smus]: Gerekliin asl zn ncesiz-
sonrasz oluta gren, bu oluun kendini kartlarda ve kartlar iinden
geerek gerekletirdiini savunan, Yunan filozofu Herakletosun
temellendirdii gr. Kart bkz. Eleaclk
hermeneutik bkz. yorumsama
87
heterojen
heterojen bkz. ayrk
heteronomi bkz. yaderklik
heyecan [Alm., Fr. ng. Emot/ on][Lat. emovere = devinmek]: ya da d
uyarmlarla ortaya kan ruhsal devinim; duygu devinimi. Heyecan:
a. kalc, srekli (r. karasevda); b. geici bir cokunluk niteliinde
(r. sevin); c. belli bir eye ynelmi (r. korku) olabilir,
hic et nunc [Lat. hic et nunc = burada ve imdi] : Nesnelerin, olaylarn zaman
ve uzay ynnden belirliliini gstermek iin kullanlan terim,
hiilik [Alm. N/h///smus] [Fr. n/h/7/sme] [ng. mh// / sm] [Lat. nihil hi] [es.
t. ademiyun mezhebi]: (Gene! olarak) a. Var olan grlere, deerlere,
dzene kar kan; b. Hi bir deer tanmayan grlere verilen ad. / /
u biimleri vardr: 1- (Kuramsal alanda) Her trl bilgi olanan
yadsyan, sorunsal olmayan ve kendisinden kukulanlmayan hi bir
eyin olmadn ne sren gr (= eletirici ve kukucu hiilik).
2- (Ahlk alannda) Ahlk kurallarn ve deerlerini tanmayan gr.
3- (Siyasa alannda) a. Yeni bir toplum dzeni kurmak isteiyle eski,
yerleik dzeni btnyle yadsyan gr, b. Her trl siyasal dzeni
yadsyan, toplumun birey zerinde hi bir basksn kabul etmeyen
gr; bu biimi anarizm ve salt bireycilikle birleir.
hilik [Alm. Nichts] [Fr. nant] [ng. non-i>e/ng] [Lat. non ens] [es.t. adem]:
1- Yadsma sonucu, gerekteki belirlenimlerin, zelliklerin, durum
larn ortadan kaldrlmas sonucu bir eyin var olmay (greli hilik).
2- Varln eksiklii, olmay, yokluu (salt hilik),
hilozoizm bkz. cani zdekilik
hipotetik impratif bkz. koullu buyruk
hipotetik yarg bkz. koullu yarg
hipotez bkz. varsaym
historsmus bkz. tarihselcilik
hiyerari bkz. aama dzeni
homo faber (Lat.): Yapmc insan; becerili insan; alan, aralar yapan
varlk; doalc, olgucu ve pragmac bir insan anlaynn forml. //
Bu anlay, insanda herhangi bir yksek yetinin, ayr bir zel us yetisi
nin varln kabul etmez; byle bir ayrcal yoktur insann; insanla
hayvan arasnda bir z ayrl deil, bir derece ayrl vardr yalnzca;
insan ilk planda us varl (homo sapiens) deil, bir igd varldr.
nsan yalnzca ok gelimi bir canl varlktr. Bu canl varln da, zel-
\
hypostaz
likle ara kullanmada zel bir becerisi vardr. Dil ve kavramlar da, bu
anlaya gre, yalnzca birer aratr,
homojen bkz. badak
homo mensura (Lat.): Protagorasn nsan her eyin lsdr. ner
mesinin ksaltlm forml,
homo oeconomicus (Lat.): Yalnzca ekonomik karlarla belirlenmi insan.
/ 1Ekonominin kendine zg yasalarn aydnlatmak iin, klasik ekonomi
bilimi byle bir insan tipini varsayar,
homo sapiens (Lat.): Us yetisi olan insan; us sahibi yaratk . Anaksagoras-
tan Hegele dek uzanan geleneksel insan anlaynn kavramsal forml.
Karl von Linn (sveli doa aratrcs) Systema naturae yaptnda bu
deyimi kltr dnemi insan in kullanmtr. Burada sapiens = us
sahibi insann hayvanlar dnyasndan olan zel ayrmn belirtir,
hogr [Alm. Toieranz] [Fr. tolrance] [ng. to/ eronce] [Lat. tolerantia <
toferare = katlanmak] [es.t. msamaha, tesamh]: 1- Bakalarnn d
nce ve kanlarn hogrme, onlarn da geerliliklerine kar tepki
gstermeme. 2- Bakalarnn dnce ve kanlarn zgrce dile getir
mesini ve dncelerine gre yaamasn hogrme tutumu. / / Bat
dnyasnda zellikle 16. yzyldan beri din basksndan kurtulmayla
dinsel sorunlar karsnda hogr balamtr. (Nicolaus Cusanusun
De pace fidei adl yapt yol ac olmu, sonradan Bodin, Spinoza,
Locke, Voltaire bu konuda etkili yaptlar vermilerdir.)
hukuk felsefesi [Alm. Rechtsphi/ osoph/ e] [Fr. />J)i7oso/>h/e du droit]: Hukukun
zn, kkenini, geerliliini, lkelerini, devlerini; yaam ve bilimler
balam iindeki yerini felsefe asndan aklamaya alan felsefe dal,
hmanizm bkz. insanclk
hylemorfzm bkz. zdekblimcilik
hypostaz bkz. dayant
89
i
: Biimsel mantkta, tikel olumlu nermelerin simgesi, (r. Baz insanlar
kara gzldr.)
daralmas [Alm. Angst] [Fr. ongo/ sse] [ng. angu/ sh]: Belirli bir neden
olmadan duyulan, belli bir nedene balanamayan, tersine balca nitelii
belirsizlik olan korku; srekli bir kayg, daralma duygusu./ / daralmas,
varoluu felsefenin teme! kavramlarndan biridir, zellikle Kierke
gaard ve gnmzde Heidegger idaralmasn varoluun yokluk (hilik)
karsnda temel durumu olarak ne srmlerdir. Kierkegaardda da-
ralmas insann kendi varoluunu uyandrma aracdr. Heideggere gre
de ancak idaralmas, varoluu yokluk uurumunun nne koyar. Ancak
yokluk uurumu zerinde bulunan, kendi varoluu iin kayglanm olan
kimse var olann (Seiende) dar snrn ap varla (Sein) adm atabilir
ve ancak bu korku iinde kalmaya yrei olan kimse, kendinde olan i
ekirdei, kendi varoluunu aa karr.
iduyu [Alm. innerer S/ nn] [Fr. sens / nterne] [Lat. sensus interior]: 1- Kiinin,
kendi ruhsal durumlarnn ve i yaantlarnn dolaysz olarak bilincine
varmas. 2- (Locke'ta) Kiinin kendi znel edimleri ve yetenekleri ze
rine dnmesi; d duyumun kart. 3- (Kantta) Kendi kendini iten
alglama yetisi. // Kant, zaman, kendi kendimizi ve kendi durumumuzu
grlemeyi olanakl klan, iduyumun biimi (form) olarak belirlemitir,
idnya [Alm. / nnenwe/] [Fr. monde interne] [es.t. dahil lem]: Bilincin
dnda olan eylerin kart olarak: bilincin iinde olan eylerin tm.
2- Kiinin i yaantlarnn oluturduu btn. Kart bkz. ddnya
ieriksel deerler ahlk [Alm. materiale VVerteth/ k]: Kantn biimsel ahlk
felsefesine kar M. Scheler ve N. Hartmannn gelitirdii, ahlk deerle
rinin ierike belirlenmi olduunu ne sren reti. / / Kanta gre ie
rike belirlenmi deer, salt iyi olamazd; oysa Scheler ve Hartmanna
gre, deerlerin ieriinin belirlenmi olmas, onlarn saltkln
ortadan kaldrmaz.
90
irekler
ierme [Alm. / mp//ko/on] [Fr., ng. mp/ 'cat/ on] [Lat. implicatio] [es.t. tazam-
mun]: Mantksa! bant olarak, bir eyin baka bir eyi kendi kapsam
iine almas. / / Bu anlamda: a. Bir bilgi konusu kendisinden zorunlu
olarak kan bir baka bilgi konusunu ierir. (r. Yerekimi yasas,
cisimlerin dn ierir.) b. Kapsam daha geni olan kavram, kapsam
iine giren btn kavramlar ierir, (r. Cins kavramlar tr kavram
larn, tr kavramlar birey kavramlarn ierir.)
igd [Alm. Instinkt] [Fr. , ng. / nstinct] [Lat. / nst/ nctus] [es.t. sevktabii,
garize, insiyak]: Bir hayvan trnn btn bireylerinde kaltm yoluyle
belirlenmi olan ve yaamn korunmasna yarayan bilinsiz eyleme ve
davran biimi. / / gdler renilmezler, deneme yoluyle kazanl
mazlar; bu davran biimleri her hayvan trnde bakadr, ama bir
trn iinde bireysel ayrlklar gstermezler,
iinde bulunma [Alm. Inklusion, E/ nnsch/ / essunf] [Fr., ng. mc/ usion] [Lat.
indudere = iinde bulunmak] [es.t. dahil bulunma]: Belli bir nedenin
belli bir sonucu iinde bulundurmas. Cinsle tr arasndaki bant.
(Kart: dnda brakma, dnda tutma = exdusio) bkz. tekelci
yarglar
ikin [Alm., Fr., ng. immanent] [Lat. rmmenens = iinde kalarak, iinde
olarak < in = iinde; manere = kalmak- trons/ ens (akn) = bir eyin
tesine geerek, aarakMn kart] [es.t. mndemi]: 1- Yalnzca bilin
te olan, yalnzca bilin ierii olarak var olan (ey). (Bilinte ikin.) 2-
Deney inde kalan, deneyi amayan (ey). (Deneyde kin.) 3- Dnya
iinde, dnyada olan (ey). (Dnyada ikin.)
ilem [Alm. /nfo/ t] [Fr. compre/ ens/ on] [ng. comprebens/ on] [Lat. compre-
foensfo] [es.t. tazammun]: -+ Kapsamn ballak kavram. Kavramn
ya da o kavram dile getiren terimin inde toplad belirlenimlerin t
m. Kavram kuran nitelik ve zelliklerin toplam. Bir konuya verile
bilecek yklemlerin btn,
irek [Alm. esoterisc/ )] [Fr. esot6rf<jue] [ng. esoter/ c] [Yun. eso = erde, ite]
[es.t. bttn]: 1- Belirli bir insan topluluunun dnda kimseye bildiril
meyen, yalnzca snrl, dar bir evreye aktarlan (her trl bilgi, reti
vb.). 2- zellikle eski Yunan okullarnda, yalnz okul iinde, okulun
kendi rencileriyle srdrlen, kapal, gizli retim biimi. Kart
bkz. drak
irekler [Alm. Esoter/ ker] Fr. esoterjgues] [Yun. esoier/ kos < eso = ieride,
ite] [es.t. bttn, dahil, mektum, haf]: Eski Yunan felsefesinde bir
retinin iine dein sokulmu, derinine inmi olan, gizemlerini bilen
kiiler. Kart bkz. draklar. / / reki, drak kavramlar, gizem
ler dinnden kmtr; bu dinde, son gizleri bilenlerle onlarn dnda
kalan balangtakiler arndaki karl belirtir.
91
irekilik
irekilik: Bitimin yaygnlatramayacan!, ancak sekin yetikinlere bildi-
rilebileceini savunan reti.
idea [Alm. Idee] [Fr. idee] [ng. deo] [Yun. 'dea < idein = grmek] [es.t.
fikir, misal]: 1- (Platon'da) Deimez z, eylerin ilkrnei. Uzay
ve zamann tesinde, znenin dnda, kendiliinden var olan; duyularla
deil, yalnzca tinsel olarak ->anmsama yoluyle kavranabilen, duyularla
yalnzca grngleri (glgeleri) alglanabilen asl gereklik. 2- (Aris
toteleste) Grnglerin deikenlii iinde bir ve ayn olarak kavra
nan; tek tek nesnelerin z olan ey. Nesnelerin biimlendirici ilkesi
(entelekhia) olan idealarn grngler dnyzs dnda bir varlklar
yoktur, bunlar duyu dnyasnn iinde yer alrlar. Aristoteleste idea,
z kavram, tmel kavram anlamna da gelir. 3- (Augustinus ve Hristi
yan ortaanda) Tanrnn, dnya in rnek olacak yaratc dncesi.
4- (Stoada, adlarda, yenia Fransz ve ngiliz felsefesinde- Descartes,
Locke, Hume, Berkeley- ) Bilin ierii, tasarm, dnce, 5- (Kantta)
Deneyi aan us kavram; dzenleyici ilke olarak koulsuz olan; gerek
lik dnyasnda karl olmayan, duyularda kendisine karlk olan bir
eyin verilmedii zorunlu bir us kavram: a. Bizi duyulur dnyann zeri
ne karan ey olarak, yksek dnce; eriilmesi gereken ey; b. Hi
bir zaman tam olarak gerekletirilemeyecek olan, hep yalnzca lk,
yalnzca gereklilik, yalnzca eriilmesi istenen erek olarak kalan. 6-
(Fichte, Schelling, Hegel ve Rankede) Tarihse! etken: a. nsanda^ancak
bilinle ortaya kan tinsel g ve ynelim. Bu anlamda bir an, br
tarihse! olayn temel ilkesi, b. Belli bir tarihsel srecin somut erei, ayn
zamanda grevi, c. (Hegelde) Eytiimsel sre iinde kendini aan,
din, sanat ve felsefede dile gelen dnce. / / Tarihse! zdekilik,
Hegelle kartlk iinde, tdeay ekonomik ilikilere bal grr. Ta
rihin gidiini belirleyen dnce deildir bu gre gre, tam tersine
idealar belirleyen alt yapdr (Marx); oysa idealist tarih anlay, ta
rihse! olaylarn itici gcn dncelerde arar (Ranke). 7- (Husserlde,
Platonla balant iinde) z grsnde verilmi olan salt z.
deal bkz. 1- lk. 2- dncel. 3- lksel.
idealite bkz. dncellik
idealizm [Alm. / dea/ ismus] [Fr. fdeo/ sme] [ng. /de<j//sm] [es.t. mefkrecilik,
iftikriye]: I. (Genel anlamda) lkclk: a. Bir lkyle belirlenmi
olan ve bu lkye kar gtmeden bal kalan yaama biimi ve dnya
gr, b- lklerin gcne inanma. zel biimleri: 1- (Ahlk a
sndan) Bir insan d grn, baars ve eylemlerinin sonular
92
ile deil, yalnzca dn ve ahlk karsndaki i tutumu ile deer
lendiren gr. 2- (Klg alannda) Dnyay olduu gibi kabul eden
gereki gre (realizm) kart olarak, gereklii tasarm (idea) ve
lklere (deal) gre biimlendirmek isteyen gr.
II. (Felsefede) 1- (Fiziktesi asndan) Gerekliin zn yalnzca
grng olarak kabul ettii cisimler dnyasnda deil, zdeksel olma
yan varlkta arayan, nesnel gereklii ->idea, us, tin olarak belirleyen
ve zdei dncenin (tinin) bir grn biimi olarak inceleyen gr;
->zdekiliin ve -* doalcln kart. Duyulur dnyann, grng
lerin karsnda hi bir koula bal olmayan, saltk olan bulmaya
alan reti. Bylece gerekliin asl zn a. deimez olan, zaman*
d olan idealarda ya da idealarn nesnel alannda (Klasik Yunan idealiz
mi); ya da b. tin, us ve onun yaratc biimlendirme gcnde ve zgr
lkte aratrr (Alman idealizmi). 2- (Bilgi kuram asndan) Nesneyi
zneye, bilineni bilene bal klan gr. / / Bu gre gre zne nes
neyi belirler ve onu oluturur: a. Bireysel zne, bireysel bilin sz ko
nusu olabilir, var olmak = alglanm olmaktr (Berkeley). b. Genel bir
zne, genel bir bilin sz konusu olabilir; bu, bireysel ben'i aar, salt
tin olarak geniier (Alman idealizmi); zdek ve doa yalnzca bilincin,
tinin bir rndr; us, znel, znenin yaratt biimler dizgesi olarak
anlalr (znel idealizm- Fichte); doa olaylarnn arkasnda yaratc
bir g sakldr, asl gerein kendisi yaratc ve yapcdr, doa znenin
bir rn olmayp, doann kendisi de bir gtr, bylece us nesnel
bir dizge olarak anlalr (nesnel idealizm- Schelling); zne- nesne kar-
olumunun karsnda us, salt bir dizge olarak ortaya kar, de, us,
tin btn var olanlarn temelinde bulunan ilkedir, varlk bu idenin ken
dini amas, belli bir eree doru gelimesidir (salt idealizm- Hegel).
3- (Ahlaksal adan) a. yi ideasn, ya da deerleri en yksek ey olarak
belirleyen gr, b. (Kantta) Baar, mutluluk, yarara bakmakszn,
hi bir koula bal olmayan salt gereklilii l olarak koyan gr
(yararclk ve mutuluun kart), c. Us- duyarlk, zgrlk - doa
gerginliinde kendini gerekletiren insann, ahlkn temeli, olan z
grl, eriilmesi gereken biricik dev ve insan yaamnn anlam
olarak grmesi gerektiini savunan anlay (Fichte).
Kant/n transsendentaf ideolizmi: Bizden bamsz bir ddnyann var
oluunu yadsmayan Kant, gereklii bilinten bamsz bir ->kendinde
eyler dnyas olarak kabul eder, ama bilgimiz deneyle snrldr, biz
yalnz grngler dnyasn bilebiliriz, kendinde eyleri grleyemeyiz.
93
ideletirme
nk bunlar hi bir zaman duyular yolu ile bize verilemezler. Deney
ve yaantlarmz belirleyen de bilgi yetimizin kalplardr, duyarln
bu kalplar da zaman ve uzaydr, bunlarn bir gereklii yoktur, ken
dinde ey olarak nesnelerin belirlenimi ve koulu olamazlar, ama zaman
ve uzayn duyularmz aan dncelii (transsendental idealitesi) var
dr, bylece btn grngleri eyin kendisi olarak deil, salt tasarm
lar olarak kabul etmemiz gerekir. Ama bu transsendental idealizm
deneysel gerekiliktir ayn zamanda, nk d grlerimize uzayda
gerek bir eyin karlk olduunu kabul eder.
ideletirme [Alm. / deot/ on- / dee/ erung] [Fr. idation] [ng. / deat/ on] [es.t.
tefkir]: Idealarn, tasarmlarn, kavramlarn oluumu. -> Grng-
bilimde: z grs, z grleme. dea olarak bir eyin salt znn
dolaysz kavranmas, grlenmesi; buna ideletiren soyutlama da
denir.
ideologlar [Afm. /deo/oge] [Fr. / do/ ogues]: 1- Fransada, fiziktesini ortadan
kaldrarak tinsel bilimleri insanbilime ve ruhbilime dayandrmay amala
yan, Condillac'a bal felsefe okulunun savunucular. 2- Gereklii
olmayan, soyut dncelere (idelere) balanan kiiler.
ideoloji [Alm. Ideologie] [Fr. idologie] [ng. ideology] [es.t. ilm- i suver- i ok/ ye]:
1- Terimin yaratcs Destutt de Tracyye gre ideoloji, ideler bilimi"
dir, ideleri (geni anlamyle bilin olaylarn), idelerin niteliklerini,
yasalarn, gsterdikleri anlamlarla balantlarn ve kkenlerini inceler.
2- (Kltc anlamda) Gereklii olmayan, soyut dncelere daya
nan kuram. 3- Kendine zg verilere dayanarak gelitiini sanan, ger
ekte se toplumsal ve ekonomik olaylarn dile gelii olan, ancak bunun
bilincinde olmayan, hi deilse bu toplumsal olaylarn kendisini belir
lediini hesaba katmayan kuramsal dnce. Bu anlam zellikle Marks-
ilarda ok kullanlr; onlarn diliyle, bir an ,bir toplumun dnceler
(ideler) dnyas, bilin yaps toplumsal- ekonomik ilikilerin rndr,
idelerle ilgili styapsdr.
'dola [Alm., ng. Idol] [Fr. /do/e] [Lat. dola] [Yun. eidolon] [es .t. sonem]:
Put, mge, kuruntu. (Felsefede) F. Baconn Yeni Organum unda kul
land kavram. nsann doasnda yerleik olan ya da sonradan kazanl
m olan ve gerek bilgiyi engelleyen nyarglar. (r. idola fori = ar
idolleri, kamusal ve toplumsal yaamn belirledii nyarglardr; bun
larn kayna da dildir. Gemi alarn dilde kalplaan grleri bizim
iin birer nyarg olmulardr.)
ilinek
ikicilik [Alm. Duaismus] [Fr. dualisme] [ng. duo/ sm] [Lat. dualis ten]
[es.t. sno/ ye]: Birbirinden ayr, birbirinden bamsz, birbirine geri
gtrlemeyen, birbirinin yannda ya da karsnda bulunan iki ilkenin
varln kabul eden gr. / / u trleri vardr: 1- (Dinsel grte)
ki Tanrnn (biri iyi, biri kt) var olduunu ne sren anlay
(Mani dini). 2- (Tanrbilmde) nan ve bilgi, yaratan ve yaratlan
kartln savunan gr. 3- (Fiziktesinde) Varlk ve oluun, idea
ve grngnn, beden ve ruhun, ben ve ben- olmayann, bilin ve cisim
ler dnyasnn birbirine kart ilkeler olarak var olduuna inanan gr.
4- (Ahlk felsefesinde) Usu ve duyarl, dev ve eilimi birbirine kart
ilkeler olarak benimseyen gr. Kart bkz. tekilik
ikilem [Alm. D/ iemma] [Fr. d/ / emme] [ng. dilemma] [Yun. dilemma] [es.t.
k/yas-/ mu/ cass/ m]: 1- (Mantktia) Kardakinin iki yandan kstrlmas:
A olunca B ve C nin de olmas zorunludur, ama ne B ne de C vardr, y
leyse A yoktur. 2- (Genel olarak, kska, kstrma anlamnda) Her
iki durumda da doru hareket edemeyeceim ki olanak karsnda bulu
nup, bunlardan birini yapmaya, istemediim halde beni zorlayan durum.
ileri srme [Alm. Behauptung] [Fr., ing. assertion] [Lat. assertio < asserere
salamlatrmak, gven vermek] [es.t. iddia]: Bir nermenin do
ru olduunu bildiren dnme edimi. Tantlamas ya da kant
birlikte verilmemi olan, ama sonradan tantlanabilecek olan bir ner
menin geerliliini ne srme. Bu nerme olumlu bir yarg da olabilir,
olumsuz bir yarg da.
ilerleme [Alm. Fortschritt] [Fr. progrs] [ing. progress] [Lat. progressas <
gressus = yrme, adm; pro = nde, ileriye] [es.t. terakki]: Daha iyi,
daha yetkin, daha deerli, daha yksek bir duruma doru basamak ba
. samak oluan gelime.
ilinek [Alm. Akzidenz] [Fr., ng. accident] [Lat. accidens = rastlantsal olan,
ka gelen] [Yun. symdebekos] [es.t. araz]: 1- Bir nesneye zorunlu
olarak bah olmayan, onun znde bulunmayan; rastlant ile olan ni
telik. / / Platon- Arstoteles amlaycs Yeni Platoncu Porphyrios,
Eisagog adl yaptnda ilinei yle tanmlar: Konu (zne) deimek-
sizin ortaya kabilen ya da yok olabilen ey. Bu tanm sonradan btn
mantklarca kabul edilmitir. linekler iki trldr: Ayrlr ve ay
rlmaz ilinekler, (r. Uyumak insan iin ayrlr bir ilinektir. Kara
renkli olmaksa, zenci iin ayrlmaz bir ilinektir.)
2- (Aristoteleste) Bir konuya bal olan ve o konu olmadan kendisi
var olamayan ey; kendi bana var olamayan, bir taycy, bir tz ge-
95
ilineksel
rektiren ey; tzn nitelii.(r. Aklk nesneden bamsz olarak var ola
maz.) Kart ve ballak kavram: bkz. tz
ilineksel [Alm. akzidente] [Fr. occidente/ ] [ng. accidental] [es.t. araz]:
1- Deien, rastlantsal olan, ilinekle ilgili olan, zle ilgili olmayan,
Kart: zle ilgili essentiel. 2- (Bir eye) bal olan, bamsz olma
yan. Kart: tzle ilgili = substantiel!.
ilke [Alm. Prinzip, Grundsatz] [Fr. principe] [ing. principie] [Lat. principium]
[Yun. Ark/ e] [es.t. mebde, umde]: Balang; ilk olan; kendisinden baka
bir eyin kt temel, kken; dayanak; temel neden, ilk neden. / /
lkeler u trlere ayrlr: 1- Biimsel ilkeler (genel kurallar). (r. Man
tkta dnce yasalar: elimezlik ilkesi vb.) 2- eriksel ilkeler: Bilgi
eriini belirleyen ilkeler. (r. Fizikte enerjinin korunmas ilkesi.)
3- Fiziktesi ilkeler (varlk ilkeleri): Yaamn, gerekliin en yksek
koullar, en yksek temelleri trl filozoflarda deiir. (r. Thaleste
su, Pythagorasta say, Platonda idea vb.) 4- Nedensel ilkeler: Btn
olup bitenlerin en yksek nedenleri. 5- Bilgi ilkeleri : Her trl bilginin
en yksek koullar. 6- sten ilkeleri ya da klgl ilkeler: Ahlak ey
leminin en yksek kurallar a. genel ve nesnel geerlii olan yasalar,
buyruklar, b. Yalnzca birey iin, kii iin geerli olan znel ilkeler
(maxime).
ilkel [Alm. primitiv] [Fr. primitif] [ng. primitive] [Lat. primitivus < primus =*
lk] [es.t. iptida]: 1- Zaman bakmndan en eski olan, ilk olan. 2-
Gelimesinin banda bulunan; daha gelimemi olan. 3- (Estetikte)
Yaln, salt bir nitelik gsteren, yapmacksz olan,
ilkrnek [Alm. Archetyp] [Fr. archtype] [ng. archetyp] [Yun. arkh- typos]
[es.t. enmuzec- i evve/ ]: Her eyin ona gre yapld dnlen temel
ilke. Mundus archetypus: Gereklik dnyasnda her eyin kendilerine
gre biimlendii idealar, ilkrnekler dnyas,
im [Alm. Zeichen] [Fr. signe] [ng. sign] [Lat. signum] [es.t. iaret]: Bir baka
eyi gsteren, bir eyi anlatan, dile getiren ey; alglandnda belli
bir eyin tasarmn bizde uyandran ey. / / Doal imde, imle imlenilen
arasnda doal bir balam vardr; yapma (uzlamsal) imde anlam sap
tanmtr. bkz. simge
mbilm [Alm. Semiotik] [Fr. smiotique , smio/ ogie] [ng. semiotic] [Yun.
sema, semeion = im]: mler bilimi. 1- Bildirime amacyle kullanlan
her trl im dizgesinin yapsn ve ileyiini inceleyen bilim. 2- (Mate
matiksel mantkta) mler kuram, zellikle mlerin dildeki kullanmlar
ya da dile uygullanmas.
96
inan
imge [Alm. Bild, Vorstellung] [Fr., ng. image] [es.t. hayal]: Bir nesneyi do
rudan doruya yeniden tantmaya yarayacak bir biimde gz nne
seren ey, duyu organlar ile alglanm olan bir eyin somut ya da
dncel kopyas.
imgelem [Alm. / n6f/ dungsfcraft] [Fr., ng. imagination] [Lat. imaginatio]
[Yun. phantasia] [es.t. muhayyile']: 1- Bir nesneyi, o nesne (karmzda)
olmakszn tasarmlama yetisi. / / mgelem: a. Yaratc olabilir, tasarm
kendisi yaratr, b. Yanstc olabilir, zihinde nceden bulunan tasarm
lar anmsar. 2- (Kantta) Gr iie dnme, duyarlk ile anlk arasndaki
gerek arac; grdeki okluu bir tasarm durumuna getiren, byle
likle de her bilgiyi olanakl klan nsel koul,
immoral bkz. 1- ahlksz. 2- tretanmaz
immoralizm [Alm. / mmoro/ ismus] [Fr. immorafisme] [ng. immoralism]
[es.t. ahlkszlk mezhebi]: bkz. tretanmaz lk
imperatif bkz. buyruk
inan [Alm. Glaube] [Fr. foi] [ng. faith] [Lat. fides] [es.t. man]: 1- (zellikle
dinsel anlamda) Bir balanmadan doan gven; Tanrya duyulan snrsz
gven. 2- Grnmez olana iten inanma; sakl olan, daha aa kma
m olan duyma. 3- Bilinmeyene balanma. 4- Kiisel inanmann ierii;
inanlan dorularn tm,
inan [Alm. G/ oube] [Fr. croyance] [ng. belief] [es.t. it/ kot]: Bir eyi gvenle
doru sayma tutumu. Bu anlamda: 1- Yeterince gerekesi bulunmayan,
kesin olmayan bir eyi doru sayma; us yoluyle genel geer bir doru
lama yapmadan, bakasnn tankl zerine kurulmu kantlar, hi bir
kuku duymakszn onaylama. 2- znel olarak yeterli olan, ama nesne!
olarak yeterli olmayan gerekelerden tr bir eyi doru sayma. / /
Bu: a. usa uygun, b. duygulara uygun, c. istemeye uygun bir kan ve
onaylama olabilir. 3- Btn yapp etmelerimizin temelinde bulunan
yaamadan gelen zorunlulukla d dnyann (nesnelerin, baka benlerin,
Tanrnn) var olduunu kabul etme; bilimsel, ahlaksal, estetik ve fizik-
tesi aklamalarda, nermelerin doruluunu onaylama. 4- (Humeda)
Alkanlk kavram ile ballk iinde temel kavramlardan biri: Bir alg
ya da anya bal duygu; Humea gre var olma, alglanm olma ile ayn
ey olduundan var olma alglanmadan edinilen bir inantr. 5- Kiisel
dnmeye dayanmayan, ortaklaa dncenin yanss olan onaylama ve
inan. (San olarak inan.) 6- Yabanc bir yetkenin etkisiyle br eyi
doru sayma; bu anlamda inan, nanlan, zellikle dinsel alanda doru
saylan eydir.
97
indeterminizm
indirgeme [Aim. Reduk/ on] [Fr. rduction] [ng. reduction] [Lat. reductio]
[es.t. irca]: Geri gtrme. 1- (Mantkta) kinci, nc ya da drdnc
tasm figrlerinden birinin (Baroco ve Bocardo) birinci figrn drt
kipinden brine (Barbara, Celarent, Darl, Ferio) geri gtrlmesi.
2- Grngbilim yntemi, bkz. grngbilim
individualizm bkz. bireycilik
insan [Aim. Mensch] [Fr. homme] [ng. man] [Lat. /omo] [Yun. anthropos]:
(Genel olarak) Usu olan canl varlk. Bir yandan canl varlklar, hay
vanlar alannn bir yesi, tr; te yandan onu aan bir varlk; dik y
ryen, ellerini kullanan, beyni zel bir biimde gelimi olan, zelle
mi organlar olmayan, evresini deitirebilen, dnyaya ve evrene
ak olan, konuan ve yaratc dnme yetenei olan, deney dnya
sn aabilen, kendinin ve evrenin bilincine varm olan, eylemlerinden
sorumlu olan varlk.
insanbiimcilik [Aim. Anthropomorph/ smus] [Fr. anthropomorphisme] [ng.
anthropomorphism] [Yun. anthropos = insan, morphe biim] [es.t.
mebbi/ e]: nsann niteliklerinin baka bir varla, zellikle Tanrya
aktarlmas.
insanbilim [Aim. Anthropologie] [Fr. onthropo/ og/ e] [ng. anthropology] [Yun.
anthropos s= insan, /ogos = bilim] [es.t. beeriyat]: I. Canl varlk
olarak insan ve onun geliim tarihini aratran ve betimleyen doa
bilimi, . Felsef insanbilim: 1- Somut yaam ve gereklik iindeki
yeri bakmndan insann z ve znn kuruluu zerine felsef- bi-
limsel reti. lk belirtileri Kant ve Herderde; 19. yzylda Carus
ve Lotzede grlr, 20. yzylda yenileyen ve gelitirilenler: Max
Scheler, Plessner, Gehlen; Amerikan pragmaclarndan: James, Dewey.
Felsef insanbilim, a. bilimlerin elde ettii bilgileri, birlii olan bir insan
imgesinde birletirmee, doa bilimlerinin ve tinsel bilimlerin sonular
arasnda bir balant kurmaa alr; b. kendi felsef aklamalar ve
zmlemeleriyle insan varlnn zn kavramaya ve bundan tede de
insan varlnn anlamn fiziktesi asndan yorumlamaya giriir. 2-
nsan varlnn bir felsefesi olmak sav ile ortaya kan felsefe: a. Btn
felsef soru sormalarn kayna olan yeni bir lk felsefe (Philosophia
prima), bir felsefe dal olduunu leri srer, b. Felsefenin btn olmak
savndadr: nk btn felsef sorular u soruya geri gtrlebilir:
nsan nedirl
ndeterminizm bkz. belirlenmezcilik
98
insanlk
insanclk [Aim. Humanismus] [Fr. humanisme] [ng. /j/ mam'sm] [Lat. humanus
=insanca, insana zg, insana ilikin]: nsanla, insana yarar bir yaam
ve dnmeye ulamak iin abalamak. Bu balamda: 1- (Genellikle)
Kavramn en geni anlamnda, insann deer ve saygnlna, insan
olmaya, insanla olan us inanc. 2- Bat kltrnn ve eitiminin Eski
Yunan kltrne dayanmasndan yola karak bu kltr kaltnn
bilimsel olarak yeniden canlandrlmas dn. / / Romada Yunan
kltr bir eitim kayna olmutur (Cicero). Ortaada da Yunan
ve Romal yazarlarn almalarn yenileme abalar sona ermedi,
bu abalar Douanda (Renaissance) byk lde gelitirildi.
Bylece bilim ve eitim skolastikten ve kilisenin yetkesinden kur
tularak yeni bir kltr lks gereklemeye balad. (Bu lk
ErasmusIa doruuna eriti); XVIII. yzyl sonu ve X1X. yzyl banda
insanclk yeni bir biim kazand, zellikle Herder, Winckelmann, W. von
Humboldt ve Goethenin temsil ettikleri bu evreye yeni nsanclk
ad verilir. Birinci Dnya Savandan sonra Werner Jeagern yneti
minde, Antikaa olan ilikileri yeniden belirleme abalarna da nc
insanclk denir. 3- (Yukardaki grlerle hi bir balants olmadan)
Yararcln belirli - zellikle ngiliz filozofu F. S. Schillerin canlan
drd- biimi iin kullanlan zel felsefe terimi: Protagorasn nsan
. her eyin lsdr. formln k noktas olarak alan; insanda,
insann gereksinme ve ereklerinde, bilginin ve doruluun leini
bulan anlay.
insaniincilik [Aim. Anthropozentr/ srus] [Fr. anthropocentrisme] [ng. onth-
ropocentrism] [Yun. ontftropos- kftentron] [es.t. //- /- beeriye]: nsan
dnyann ve dnyadaki olaylarn zei yapan ve her eyi insana balayan
gr.
insanlk [Aim. Humanit'it, Menschheit] [Fr. humanit] [ng. humanity] [Lat.
fumamtas] [es.t. beeriyet, insaniyet]: 1.1- Tm insanlar iine alan btn.
2- nsan insan yapan, insann doasn kuran niteliklerin tm. II. 1-
nsann deerini, saygnln veren z; insana yarar yaama ve dnme
ilkesi. 2- nsancl olma; insanlar sevme; insan sevgisi. 3- Temelini
antik kltr rnlerini benimsemede bulan ve insanl kendi iinde
yetkin bir yetiimin erei olarak koyan eitim lks. / / Antika-
dan beri sregelen nsan zerindeki grlerde, insanlk kavramndan,
insann, hayvanlk yanndan ayr olarak insanl, en geni anlamyle
insan niteliklerinin tm anlalr; insan nsan yapan bu nitelikler doaca
verilmilerdir ve insan, nsan olmann anlam ve erei olarak insanlkla
99
lgili olan bilmek ve bu bakmdan bilinlendirmekle ykmlendirirler.
Bylece insanlk lks bir eitim lks olarak belirir. Daha Hel-
lenstik ada, sonra da yeniada trl biimlerde dile gelen insanlk
lks iki noktada toplanr: a. Usun insana zg olduu inancndan, usu
oluturmann eitim bakmndan gerekli olduu sonucu kar; ounlukla
da doa bilimleri ve teknik bir yana braklr, b. nsanln insan hay
vandan ayran tinsel yeti olarak btn insanlar kualttn kabul eden
bu anlaytan bir ahlaksal dev kar: Genel insanl (insana zg
olan) soysop, din, ulus, rk ve uyruk ayrlna bakmadan, her insanda
tanmak ve uyandrmak. Bylece insanlk lks yoluyle, usun aydn
lanmas, hogr, siyasal eitlik (yasalar karsnda eit olma), ayrca
kleliin kaldrlmas ve toplumsal adaletin salanmas gerekletirilmi
olur. Antikadan beri grlen insanlk lks, ilk belirgin rneini
Ciceronun tinsel kltr cultura animi zleminde verir; Doua-
nda (Renaissance) sonra da yeniada doruuna eriir: zellikle Her
der, Schiller ve W. von Humboldt insanda insanln gelimesini; in
sann ruhsal ve tinsel yetilerinin (duygu ve us yetilerinin) uyumlu bir
biimde gelitirilmesini insann son erei olarak sayarlar,
instrumentalizm bkz. aralk
intellekt bkz. anlk
intellektualizm bkz. anlklk
intelligentia (Intelligenz) [Fr. / nte/ i/ gence] [ng. / nte///gence] [Lat. inte/ -
gent/ a]: 1 >Anlak. 2- Bir ulusun tinsel ynetici tabakas. 3- Orta
a dncesinde: a. Tinsel tz (Tanr en yksek intelligentiadr); b.
oul olarak (intelligentiae), salt tinsel zler (zdei olmayan salt
biimler) olarak dnlm olan melekler iin kullanlan terim,
intuisyon bkz. 1- gr. 2- sezgi
intuisyonizm bkz. sezgicilik
irade bkz. isten
ironi bkz. alaysiama
irrasyonalizm bkz. usdclk
irrasyonel bkz. usd
skoya Okulu [Alm. Schottisde Schu/ e] [Fr. cole cossaise]: [ng. Scottish
philosophy] [es.t. skoya Mektebi], Felsefesini -+ortak duyunun veri
lerine dayandran, insan saduyusunun gereklii dorudan doruya
bilebileceini kabul eden, 18. yzylda sko filozofu Reidin kurduu
instrumentallzm
100
iyi
felsefe okulu. Bu okul, sokaktaki adamn gereki inanlarna dayal bir
bilgi kuram (common sense realism) gelitirmitir, bkz. ortakduyu
isten [Alm. W7/ e] [Fr. volont] [ng. w<7/] [Lat. voluntas < veile = istemek,
volo istiyorum] [es.t. irade] : 1- tici g: Yapabilme gc; zgr
ln inde bulunduran isteme. 2- Bilin yetisi: nsann tasarmlar
ve grleri zerinde bilinli bir dnp tanma le, seerek ve tavr
alarak eyleme karar verme yetenei. 3- Duygu ve eilimlere deil, usa
dayal isteme; usa uygun bir erek ve ama koyma yetenei; steme ve
eylemleri usla belirleme gc. 4- stenilmi olan gerekletirmee
karar verme ve yerine getirme gc. 5- Yaamn zgr, ussal bir zle
kendini bilinli olarak gerekletirmesi,
istenilik [Alm. Vo/ untor/ smus] [Fr. vo/ ontar/ sme] [ng. vo/ untor/ sm] [Lat.
vo/ untos s=rade] [es.t. iradiye]: Usa ve bilmeye deil de istence stn
lk tanyan, ruhsal olaylarn ve bilgi srecinin temelinde istenci gren
felsefe ve ruhbilim retisi. / / Terim olarak ilkin Tnnies kullanm.
Ama daha ortaada isteni dorultuda olan filozoflar var. Augustinus
btn ruhsal yetilerde istencin bulunduunu, giderek hepsinin istenten
baka bir ey olmadklarn ileri srer. Duns Scotusa gre isten dn
menin stndedir. Klgl usa stnlk tanyan Kanta gre, salt deerli
olan yalnzca iyi istentir. Fichte istenci evrenin salt yaratc ilkesi sa
yar. stenci fiziktesi dizgesinin temeli yapan Schopenhauere gre
(isteniliin klasik filozofu saylr) her gerein temel ilkesi stentir.
En yksek iyi olarak yaamay gren Nietzscheye gre, yaamn olduu
her yerde gllk istenci de vardr, dnyann z gllk stencidir,
itki [Alm. impuls, Trieb] [Fr. / mpu/s/on] [ng. impu/ se] [Lat. /mpu/s/o < puis/ o =
itme; in = iinde, kar, doru] [es.t. i/ ca]: nsan bir bilin abas
gerektirmeden yaama athmna ynelten, onu kendiliinden eyleme
iten, devindiren g (beslenme itkisi, reme itkisi, ayrca, glklk
etkisi vb.); uygulama alan geniletilerek tinsel gler iin de kulla
nlr (bilgi itkisi, zgrlk itkisi),
iyi [Alm. gut] [Fr. i>/en] [ng. good] [Lat. bonus] [Yun. ogathos] [es.t. hayr]:
1- (Geni anlamnda) a. e yarar, ereine, zne uygun, doru yaplm;
doasna uygun, b. stenmee deer olan. c. Deere ynelmi, deere i
likin, deerle belirlenmi, deerli. 2- Ahlkn ve ahlk felsefesinin temel
kavram: Ahlksal deer; ahlksal olann olumlu ana niteliini gsteren
zel kavram; ahlka deerli olan (kart kavram: kt). Ahlk fel
sefesinde u anlamlarda kullanlr: a. (Skolastikte) Tanrnn istemi
olduu dnyadaki varlk dzeni ile uyum. b. (Kantta) stencin, ierik
101
iyimserlik
bakmndan deil de, yalnzca ahlk yasasnca belirlenmi olan biimsel
nitelii, 3- Somut kii ya da edim deeri. / / yi, deerler dzeninde
yksek deerleri semede ortaya kar. Buna karlk kt, aa de
erlerin ye tutulmasnda kendini gsterir. Ayrca: Yararl olan iyi
dir. (yararclk) ya da "H?z veren iyidir. (hazclk) grleri.
iyimserlik [Alm. Opt/ m/ smus] [Fr. opt/ msme] [ng. optimism] [es.t. nikbin-
/ / k]: 1- (Genellikle) Her eyi en iyi yanndan gren, her durumda iyi
bir k yolu uman dnya gr. 2- (Antik ve skolastik felsefede) Her
var olann deeri olduunu, her ktnn bir eksiklik olduunu kabul
eden reti. 3- (Leibnizde) Bu dnyann olabilecek btn dnyalarn
en iyisi olduunu ne sren gr. 4- (Hegelde) Gerekliin usla
dzenlenmi ve usla ynetilmekte olduunu savunan gr. 5- (Rous-
seauda) nsann doadan iyi olduu gr. 6- nsanln doal bir iler
lemesine, btn durum ve koullarn iyiye doru gideceine nanan
retiler.
izlenim [Alm. Eindruck] [Fr., ng. / mpress/ on] [Lat. / mpress/ o] [es.t. intiba]:
Dolaysz olarak alman bilin ierii; duyu organlarnn bir uyarm so
nucu ortaya kan duyum.
izlenimcilik [Alm, / mperss/ on/ smus] [Fr. / mpressfomsme] [ng. / mpressiomsm]:
1- (Felsefede) Yalnzca duyu izlenimlerini ve duyumlar gerek olarak
kabul eden bilgi retisi. 2- (Sanatta) zlenimci denilen sanat, yazar
ve eletirmenlerin kuram ve yntemi; izlenimciler soyut kurallara ve
uzun uzun dnmeye ba vurmadan, dorudan doruya zlenimlerine
dayanarak yol aldklarn ileri srerler. 3- (Resim sanatnda) Fransz
sanatlarnn kurduu bir akm: Gereklikten dorudan doruya al
nan kiise! izlenimleri, dolaysz olarak yanstmaya alan resim sanat.
Sonradan baka sanat dallarn? da gemitir.
102
K
kabala [Aim. Kabbala] [Fr. cabale] [ng. cabala] [br. Kabbalah := alnm
eyler; gelenek]: Yahudilerin yazl olarak konulmu olan Tanrsal ya-
s?lar yannda azdan aza geen dinsel buyrultular. bran felsefe
sinin ve sylence (mithos) yazlarnn toplam. // Tarihleri kesin bilin
miyor; en eskisi (8. ya da 9. yzyl) evrenin yaratl ile ilgilidir.
kalclk [Aim. Subs/ stenz] [Fr., ng. subsistence] [Lat. subs/ stentio]: Tzn
kendi bamszl iinde var olma biimi; tzn varoluunu srdrmesi
ilkesi. Kart bkz. ayrlmaz lk
kant [Aim., Fr ng. Argument] [Lat. argumentum, arguere = gstermek,
tantlamak, aklamak] [es.t. def/ / ]: Tantlamann temeli, bir tant
lamann dayand nerme; bir anlatmn doru ya da yanllnn te
melini ortaya koymada dayanlan nerme.
kanon [A!m. Kanon] [Fr., ng. canon] [Yun. kanon] [es.t. kanun, kaide]: Belli
bir alanda geerli olan kural ve ilkelerin toplam.
kanonik: Epikurosun manta verdii ad.
Kantlk [Aim. Kant/ anismus]: Kantn felsefesini k noktas olarak alan
dnce dorultular. / / Bunlardan biri, Kantn kurduu transsendental
idealizmi, br de eletirel bilgi retisini temel olarak alr.
kaos [A!m., Fr., ng. C/ aos] [Yun. khoos = uurum, dipsiz uurum]: Evrenin,
dzene girmeden nceki biimden yoksun, uyumsuz ve kark durumu.
kapsam [Aim. mfang, Extension] [Fr., ng. extent/ on] [Lat. extensiv] [es.t.
mu/ ]: (Mantkta) Bir kavr?mn ve o kavram dile getiren terimin ier
dii varlklarn ve bireysel olaylarn tm, kavram altnda toplanan ey
lerin tm. I Bir ykleme konu olarak verilebilen terimler onun kap
samn gsterir. (r. Btn insanl?r, hayvanlar, bitkiler 'canl kav
ramnn kapsam iine girerler. Kapsam bydke ierik klr, ierik
bydke kapsam klr.)
103
karakter
karakter [Aim. CharakterJ [Fr. caractre] [ng. character] [Yun. kharakter =
oyulmu, izilmi, kalpla baslm < khorasse/ n = yarmak, oymak,
izmek] [es.t. seciye, hosiso]: 1- (Genel anlamda) Bir nesnenin, bir
bireyin kendine zg yaps, onu bakalarndan ?yran temel belirti;
bireyin davran biimlerinin btnn belirleyen ana zellik. 2- (Ah
lk felsefesinde) Kiinin kendi kendisine egemen olmasn, kendi ken
disiyle uyum iinde bulunmasn, dn ve eylemlerinde tutarl, sa
lam kalabilmesini salayan zellikler btn,
karar [A!m. Entscheid/ ng] [Fr. dcision] [ng. decision]: 1- Aralarnda bir
seme yapma zorunluluu olan olanaklardan birini seme edimi ve bu
edimin sonucu. 2- Kiinin, yaamn nemli ayr noktalarnda iine
dt gerilim ve bunun sonucu yaplan seme,
karlkl [Aim. reziprok] [Fr. rciproque] [ng. reciprocal] [es.t. mtefco6if]:
1Eitlik gibi her ki ynde geerli olan (balant). (r. a b ye eitse
b de a ya eittir.) 2- Koullu nermelerde koulun sonu, sonucun
koul olmasyle kurulan (nerme). (r. Bir gen ekenarsa as
birbirine eittir; bir genin as birbirine eitse o gen ekenar
dr.) 3- Kaplamlar ayn olan (kavramlar). (r. ekenarl gen- eal
gen.) bkz. egeerll, edeerli .
karlklolu [Aim. Wechse/ zeit/ gfceit] [Fr. rciprocit] [ng. reciprocity]
[Lat. reciprocas = ayn yoldan dnen] [es.t. mtekabi/ iyet]: 1- Kar
lkl olma durumu. 2- (Kantta) Bant kategorilerinden biri: topluluk
kategorisi; eyleyenle edilgin olan arasndaki iki ynl etki- tepki ilikisi,
karolum [Aim. Gegensatz, Opposition] [Fr., ng. opposition] [Lat. opposftio]
[es.t. tezat, tekabl, muhalefet]: I. (Mantkta) 1- Birbirinin karsnda
bulunan, birbirini karlkl olarak dta brakan ki kavram ya da yarg
arasndaki balant. / / zel biimlen: a. eliik karolum: Burada bir
kavram, tekinin dorudan doruya deillenmesidir (ak - ak olma
yan). b. Kart karolum: Burada ayn tr iinde bir dizinin en belir
gin paralar kar karyadr (ak- kara). c. Greli karolum- llikilerin
karolumu: Ballak kavramlar arasndadr (baba- oul). d- Yoksunluk
bildiren karolum: Bir yetkinlik ve onun eksiklii arasndadr (gren
- kr), e. Dncenin belli koullar altnda kanlmaz biimde iine d
t atk. Kart kavramlar ayn konuyle lgili olarak ayn zamanda
evetlenemedikleri halde deillenebilirler. eliik kavramlar ayn konuy
la ilgili olarak ayn zamanda evetlenemedikleri gibi deillenemezler de:
1) K, S ise P deildir.
2) K, P ise S deildir.
104
karolumlarn rtmesi
Ama K ne S ne P olmayabilir; burada P ile S kart kavramlardr. Bunlarn
eliik kavramlar olmalar iin, yukardaki iki nermeye u iki nermeyi
de katmaldr:
3) K, S deilse P dir.
4) K, P deilse S dir, yani K, ya S dir, ya P dir.
2- Ayn zne ve ayn yklemi olan, ama a. nicelik ya da kapsam (A ve
I, E ve O); b. nitelik (A ve E, I ve O: kart); c. hem nitelik, hem nice
lik (A ve O, I ve E: eliik) bakmndan ayr olan nermelerin durumu:
Btn renciler alkandr. Hi bir renci alkan deildir.
Baz renciler alkandr. Baz renciler alkan deildir.
Gnlk dilde ounlukla birbirine kartrlan kart ve eliik kav
ramlarn iyice birbirinden ayrmak gerekir; tmel olumlu nerme
ile tmel olumsuz nerme birbirlerine kardrlar, ama bu karolum bir
elime olmayp br kartlktr (contrarius); tmel olumlu nermenin
eliii olan karolum tikel olumsuz nermedir. (emaya bkz.)
II. Varlkbilim (fiziktesi asndan) 1- Gereklikteki atma; trl
glerin birbiriyle atmas: Bir isten ile baka bir isten, bir gle
baka br g arasndaki karolum. 2- Varln kendi iindeki ulama
(kutuplama) durumlar (soluk alma- verme, eril- diil). 3- Yaamn
ve tinin kmldatc, devindirici itiliml, drts ve ileri gtren yara
tc gc (zellikle J. Bhmeden Alman idealizmine dein Alman
fiziktesinde). 4- Eytiimsel karolum: Bir varln (sav) kartna
dnmesi (karsav) ve bu yolla daha yksek bir birlie (bireim)
ulamas; sav ile karsav arasndaki iliki, bkz. eytiim, rtme.
5- Bireime yer vermeyen, varolusa! bir karar gerektiren bir see
nein ki kanad arasnda ya- ya da biiminde beliren liki,
karolumlarn rtmesi bkz. rtme
105
kart
kart [Alm. kontrr] [Fr. contraire] ng. contrary] [Lat. contrarius] [es.t. zt]:
1- Birbirlerinin biimsel (eliik) olarak deil, ierike karsna konmu
(kavramlar). (r. Ak- kara, doru- yanl kart kavramlardr; oysa akn
eliii ak- olmayandr.) 2- znesi ve yklemi ayn olan, ama biri olum
lu teki olumsuz olan iki tmel nermenin birbiri karsndaki du
rumu. (r. Btn insanlar lmldr. Hi bir nsan lml deildir.
Olumsuzluk yklemin iinde de dile getirilebilir: Btn insanlar lm
szdr. gibi.)
kartlk [Alm. Gegensatz] [Fr. contrarit] [Lat. contrar/ etas] [es.t. tezat,
zddiyet]: -> Kartlar arasndaki karolum.
kartlk kural: ki kart nermenin ayn zamanda doru olamya-
^ can, ama ayn zamanda yanl olabileceini belirten kural, bkz. kart
dj** kategori [Alm. Kategorie] [Fr. catgorie] [ng. category] [Lat. praedicamentum]:
( ^j i * ) [Yun. kategoria = znitelik; yklem; bir nesneye yklenen nitelik]:
1- (Aristoteleste) Var olan zerindeki deyi biimleri. / / Kategoriler
retisinin kurucusu olan Aristoteles 10 kategori ayrr: Bir nermede
konu zerinde ancak bu 10 kategoriye gre bir ey sylenebilir: tz,
nicelik, nitelik, grelik (bant), yer, zaman, durum, iyelik, etki, edilgi.
2- (Kantta) Her deneyin nsel koulu olan salt anlk kavramlar. / /
Anln, duyarlkla alman duyu gerelerini balayp birletiren 12
kategorisi vardr: a. nicelik: birlik, okluk, btnlk; b. nitelik: ger
eklik, hilik, snrlama; c. bant: tz- ilinek, neden- etki, topluluk
(karlkl etki); d. modalit: olanak- olanakszlk, var olma- var olmama,
zorunluluk- rastlant, Aristoteleste kategoriller hem varln hem
dncenin zellikleri olduu halde, Kantta yalnz dncenin zellik
leridir.
kategorik bkz. koulsuz
kategorik impratif bkz. koulsuz buyruk
katharsis bkz. arnma
t r f * kavram [Alm. Begriff] [Fr. concept, notion] [ng. conception, notion] [Lat.
conceptus, notio] [Yun. iogos, nnoia, horos, noema] [es.t. mef/ ium]: 1-
Nesnelerin ya da olaylarn ortak zelliklerini kaplayan ve bir ortak ad
altnda toplayan genel tasarm; tek bir nesnenin (bireyse! kavram)
ya da bir nesneler snfnn (genel kavram) zn belirleyen, birbirleriy-
le balantl niteliklerin ya da zel belirtilerin (zelliklerin) bir sz
ckte dnlm olan birleimi. 2- (Klasik mantkta) Yarg ile kar
mn sonradan zerinde kurulaca en yaln, en temel e. (Gerekte
106
kayra
ise kavram dncenin bir balang noktas olmayp, dncenin ken
disini toplad, younlat bir noktadr; dncenin bir btne, bir
bireime, bir birlie dnm biimidir.) / / Klasik mantk iin kavram
lar ounlukla nesne kavramlardr ama bunun yannda liki ve g
rev kavramlarndan da sz edilebilir (de, zerine, eer, ancak vb.).
Nesne kavramlar: Bir nesnenin zn, kurucu zelliklerini dnce le
belirtip kavramaya alan kavramlar. Nesne kavramlar bireysel olup
tek bir nesneyi (Kzlrmak) gz nnde bulundurabilirler, o zaman
bireysel kavramlar adn alrlar. Bir nesne beinin ortak zellikleriyle
ilintili olduklarnda, bunlara tr kavramlar denir (dere, ay, rmak).
Ort^k zellikleri olan tr kavramlarndan cins kavram kurulur;her
cins kavram yeniden daha yukar bir cins kavramnn tr kavram ola
bilir ve bu, bylece oluan kavram piramidinin en yukardaki en son
cins kavramna kadar gider. Bu piramit bir kavramlar dizgesidir. Bu
dizgede boyuna daha yukar, daha genel cins kavramna doru ykseli
nin En son cins kavramnda kavramlar dizgesi doruuna ular ve bundan
kavram zmlenmesiyle (Lat. dvisio) tersine olarak daha aa cins
lere, trlere nilir ve sonunda artk blnemeyen bireylere ulalr,
kavramclk [Alm. Konzeptuo/ ismus] [Fr. concef>tuc?//sfr?e] [ng. conctptusm]
[es. t. mefhumye]: Ortaan son dnemindeki ->adlk r. Tmelle
. rin kendi bana varlklar olmadn, bunlarn dnsel varlklar olarak
yalnzca bilin tasarmlar olduunu ne sren reti,
kavranlamaz lk [Yun. akcta/ eps/ a]: Dorunun ls olmadn ileri sren
kukucu grn sonucu olan durum. Bir sorunun zmn aratr
mann lkece gerekli grlmemesi durumu,
kavray [Alm., ng. Apprhension] [Fr. opprihens/ on] [Lat. opprehens/ o] [es.t.
tasavvur- sozec]: 1- Bir alg ieriinin dorudan doruya kavranmas.
2- (Kantta) Alg trlerinin bir tasarm olarak birlemesi, salt grde
bir araya konmas.
kayra [Alm. Gnade] [Fr. grce] [ng. grace] [Lat. grotio] [Yun. khors] [es.t.
inayet]: Tanrnn nsana iyilik getirici, kurtarc ilikisi iin kullanlan,
zellikle dinsel bir kavram. Tanrnn insan ^ruyuculuu ve esirgeyi-
cilii. Hristiyanln temel kavram: Tanrnn insan sevgi doiu dn
iin kullanlan kavram. / / Felsefe tarihinde Augustinusten beri kayra
ve zgrlk arasndaki iliki sorusu nem kazanmtr. Skolastikte bu
soru doann kayra yoluyie yetkinlemesi retisiyle yantlandrlyordu.
Lutherde ise "Hereye gc yeten Tanr dncesiyle bu sorun so
nuna dein gtrld. amzda, N. Hartmannda ise bu soru tam ters
107
kendilindenlik
dorultuda yantlanyor: Bir sorumluluun, bir zgrln olabilmesi
iin Tanr var olmamaldr.
kendiliindenlik [Alm. Spontane/ tt] [Fr. spontanit] [ng. spontane/ ty]
[Lat. spontaneus = kendiliinden] [es.t. tav/ yet]: 1- Dtan bir belirlen
me ile deil, kendi kendine olan etkinlik; dorudan doruya kendi i
itilimiyle etkin olma yetenei. 2- (Kantta) Duyarln alclna kar,
anln etkin oluu,
kendiliinden var olan [Lat. ens a se]: Skolastikte Tanrnn tanmlayc
adlarndan biri.
kendinde [Alm. an / c/ i] [Fr. en soi] [ng. / n- itse/ fl [Lat. in se] [Yun. kath
hauto] [es.t. bizatihi]: Kendi z varlnca; baka bir eyle ilgisi, likisi
olmadan.
kendinde ey [Alm. D/ ng an sich] [Fr. chose en soi] [ng. thing in itself] [es.t.
bizatih ey]: Bilen zneden, bilinten bamsz olarak kendi bana var
olan, deneyin tesinde bulunan ey. Bu anlamda: 1- (Aristoteleste ve
skolastik felsefede) -> Tzle eanlaml. 2- (Kantta) ->Noumenonla
eanlaml, dnceden bamsz olarak var olan. Bize verilmi olan,
eyin yalnzca grndr, kendinde ey bilinemez kalr. 3- (Hegel*
de) Eytiimsel srecin almam olan temel aamas. 4- (Grng-
bilimde) Dncenin, bilincin ballak kavram. Bilin her zaman, bir
eyin bilincidir.
kesikli [Alm. diskontinuier/ ich] [Fr. discontinu] [ng. discontinuous] [es.t. mun
fasl, mtekatt/ ]: Srekliliin eksik, balantlarn kopuk, aralkl olma
nitelii. Kart bkz. srekli
kesinlik [Alm. Gevv/ sshet] [Fr. certitude] [ng. certainty, certitude] [Lat.
certitudo] [es.t. yakn, mevsukiyet] : Bir bilginin, bir kannn kukuya
dmeden onaylanmas durumu. Bu anlamda: 1- (znel kesinlik)
Dncenin hi bir yanlma kaygs olmadan bir kanya katlmas durumu.
Burada kiisel bir kan olarak (ahlaksal ve dinse!) nancn kesinlii sz
konusudur. Bu tr kesinlik nesnel gvenceden yoksundur, bunu gerekli
grmez de. 2- (Nesnel kesinlik) Bir biginn, bilgi temelleri ve konu
zerindeki nesnel grlere dayanan gvenilirlii geerlii. Nesnel
kesinlik a. dolayl bir yolla (belgeler ya da karmlar) salanabilir
tarihte ve mantkta olduu gibi- , b. dolaysz bir yolla alglara, yaan
tlara dayanarak salanabilir,
klgl [Alm. proktisch] [Fr. pratique] [ng. practicai] [Yun. praktikos < prat-
tein = eylemek] [es.t. amel]: 1- Eyleme ilikin. (r. Kuramsal felsefe-
108
kii
ye kart olarak klgl felsefe.) Kart* bkz. kuramsal. 2- Eylemde
denenen, eylemde yaanan. 3- Gereklere uyan. 4- Eree uygun, kul
lanl. 5- (Kantta): zgrln olanakl kld her ey.
klgl us [Alm. praktische Vernunft] [Fr. raison pratique] [ng. practical
reason] [es.t. amei akl]: (Kantta) Ahlk eylemini belirleyen us; olmas
gerekeni bilme ve bununla da eylemlerimizi ynetme yetenei, bkz. us
ksr dng [Alm. Zirkelbeweis] [Fr. circ/ e vicieux] [Lat. c/ rcu/ us v/t/osos]
[es.t. devr- i batl, fasit daire]: Ancak A ile tantlanabilen ya da tanm
lanabilen B ile yeniden A y tantlamaya ya da tanmlamaya girime bi
imindeki mantksal yanlg. (r. A doru sylyor, nk doru sz
ldr; A doru szldr, nk doru sylyor.)
kbernetik bkz. gdmbilim
kp [Alm. Modus] [Fr. mode] [ng. mode, mood] [Lat. modus = l, kural]
[es.t. hal, tavr, cihet]: (Klasik mantkta) Tasmn karm kurallar. //
Her tasm belli bir kipe gre kurulmutur ve tasmn kipi ile ->figr
arasnda bir ilgi vardr. 4 tasm figrnde toplam olarak 19 tasm kipi
vardr: barbara, celarent vb.
kiplik [Alm. Modalitit] [Fr. modalit] [ng. modality] [Lat. modus = kip]
[es.t. mveccehiyet]: Varln ya da olaylarn varolu biimi, tarz; bir
eyin nasl var olduu, nasl olup bittii,ya da nasl dnldnn tr
l biimleri./ / Kiplik kategorileri: Olanak, gereklik, zorunluluktur;
buna karlk olan yarglar da: belkili (problematik), yaln (assertorik),
zorunlu (apodiktik) yarglardr,
kii [Alm., ng. Person] [Fr. personne] [Lat. Persona = tiyatroda oyuncunun
oyunu gerei yzne takt maske; sonradan oyuncunun zerine ald
rol, daha sonra da insann z nitelii, z izgileri anlamn alm.]
[es.t. ahs]: 1- (Skolastik felsefede klasik tanmn Boethius vermi
tir:) Ussal varln blnmez tz. 2- (Grngbilimde) Tinse! edimler
zei (M. Scheler). 3- Oluumunu zgrle dayatan, kendini kendisi
kuran bireysel z. 4- Yaamn gidii iinde tek beni kuran birlik. 5-
Kendini senin karsnda bir ben olarak yaayan z; ya da bir sen
olarak ben in karsna kabilen z. 6- Bakalarna olan davranla
rnda ortaya kan ben (Jung).
ahlksal kii: Sorumlu ve hesap verme yetenei olan ben.
tzel kii: Doal kii olmakszn, hak ve devlerin bamsz taycs
saylan kii (yasalara gre kurulmu birlikler, dernekler, ortaklklar,
kamusal rgtler).

109
kiilik
kiilik [Alm. Persnlichkeit, Personalit'it] [Fr. persona/ / t] [ng. personaJ/ ty]
[es.t. ahsiyet]: 1- Kiinin zn kuran, kiiyi kii yapan ey. 2- Bireyin
tinsel ve ruhsal niteliklerinin, zelliklerinin toplam.
kiisel [Alm. persnlich, Personal] [Fr. personnel] [ng. Personal] [es.t. ahs]',
1- Kiiye ilikin olan. 2- Tek kiiye zg, bireye ilikin olan.
kiiselciiik [Alm. Persono/ ismus] [Fr. personnalisme] [ng. persona/ / sm]
[es.t ahsiye mezhebi]: 1- Kiiyi en yksek evren ilkesi olarak gren
fiziktesi reti. 2- Kiisel bir Tanrya inanma. Kart bkz. tmtan-
rclk. 3- nsann temel belirlenimini zne- nesne kartlnda deil,
ben- sen balantsnda arayan retiler. 4- Yaamn ve tarihsel gelime
nin anlamn ve en yksek deerini kiiliin olumasnda gren ahlk
ve tarih felsefesi grleri.
kiyetiz m bkz. dingincilik
komnizm [Alm. Kommun/ smus] [Fr. commun/ sme] [ng. commum'sm] [Lat.
communis = ortak]: 1- Btn insanlarn eitlii ve eit hakll ilkesine
dayanan; gelecekte, snfsz bir toplumda, eit yaama koullar iinde
herkese gereksinmesine gre ilkesini gerekletirmeyi erek olarak ko
yan toplum retisi. 2- (Markshkta): zel mlkiyetin kaldrlmas,
retim aralar ve rnlerde ortaklk, snflarn ortadan kalkmas yoluy-
le salanan ekonomik, siyasal ve toplumsal eitlik, bkz. tarihsel z
dekilik, Markslk, zdekilik
Konfyslk [Alm. Konfi/ zionfemus] [Fr. confuc/ an/ sme]: in bilgesi
Konfyz ve okulunun felsefe ve ahlk retisi,
konut [Alm., Fr. Postu/ ot] [ng. postu/ ote] [Lat. postu/ tum] [es.t. mevzua]:
1- Kuramsal olarak kantlanamayan, ama dnce gidiinde varsaym
olarak zorunlukla geerli saylan nerme. (Apak olan ^ belitten ayr.)
/ / Kantta, zgrlk, Tanr ve lmszlk salt klgl usun konutlar
dr; bunlar us ideleri olmak bakmndan geri kuramsal olarak tant-
lanamazlar, ama nsel- salt olarak geen bir klgl us yasasna (ahlk
yasas) ayrlmaz bir biimde bal olmakla geerli saylrlar. 2- (Modern
matematikte) Varsaym olarak konmu bir ya da daha ok nermeler
den kalkarak, bunlardan mantksal sonular karan varsaymsal- tm-
dengelimli bir dizgedeki (Axiomatik) konutlara da belit denir,
kosmogoni bkz. evrendoum
kosmoloji bkz. evrenbilim
kosmos bkz. evren 3
110
koutluk
koul [Aim. Bedingung] [Fr., ng. condition] [Lat. conditio] [es.t. art]: 1-
Bir baka eyin kendisine bal olduu, bir baka eyi olanakl klan ey.
2- Belli bir nedensel balantda etkinin ortaya kmasn salayan etken.
(Ayn nedenler ayr koultar altnda ayn etkileri yaparlar.) / / Neden
den ayrm udur: Neden etkiyi yaratan eydir, koulsa etkinin ortaya
knn nedeni deildir, etkiyi yaratmaz, ama nedenin etkiyi yaratma
sn salar.
koullu buyruk [Aim. hypothotischer Imperativ] [Fr. impratif hypothtique]
[ng. hypothetical imperativ] [es.t. ort/ f emir, cmle- i emriye- yi artiye]:
(Kantta) Bir koula bal olan; bir baka eye erimek iin yaplmas
gerekeni, eriilmesi istenen eree bir ara olarak bir eyi buyuran buy
ruk. (r. Saln korumak istiyorsan ll yaa.) Kart bkz.
koulsuz buyruk
koullu yarg [Aim. hypothetisches Urteil] [Fr. jugement hypothtique] [ng.
hypothetical judgement] [es.t. art hkm]: Bir koulla sonucu arasn
daki balanty dile getiren yarg. / / Forml: Q = R ise S = P. (r.
Is 0" nin altna derse, su donar.) Kart bkz. koulsuz yarg
koulsuz [Aim. kotegor/ sch] [Fr. catgorique] [ng. categorical] [Yun. ka-
tegorikos] [es.t. hamli]: Hi bir koula bal olmayan; kesin olarak ge
erli olan.
koulsuz buyruk [Aim. kategorischer Imperativ] [Fr. impraratif catgorique]
[es.t. mutlak em/ r]: Hi bir koula bal olmayan, salt olan; bir eylemi
baka herhangi bir erekle ballk kurmadan, yalnzca kendisi in, nes
nel zorunlu olarak buyuran, anlam dorudan doruya kendisinde olan
buyruk. / / Koulsuz buyruk (kategorik impratif) eylemin kendisine
uyaca ilke ve biimi saptar. Bunu da Kant sye anlatr: Ancak ayn
' zamanda bir yasa olmasn isteyebilecein bir ilkeye (maxim) gre eyle.
Birer ahlk ynergesi, ahlk t olan -> koullu buyruklara kar
yalnzca koulsuz buyruk bir ahlk yasasdr, bkz. koullu buyruk
koulsuz yarg [Aim. kafegor/ scfoes Urte/ J] [Fr. jugement catgorique] [ng.
categorical judgement] [es.t. mutlak hkm]: Bir yklemin zneyle
balantsn kesin olarak evetleyen ya da deilleyen yarg: S P dir; S
P deildir.
koutluk [Aim. Parai/ e/ ismus] [Fr. paralllisme] [ng. poroi/ e/ ism] [Yun.
parallelos = birbiri yannda bulunan, giden] [es.t. mvazat]: (Genel
likle) Trl eylerin uyum iinde gidii. 1- (Fiziktesinde) Dnme ve
varolmann birlikte giden uyumu. 2- (Mantk ve dilbilgisinde) Dilin bi
l i l
kktencilik
imleri ile dncenin biimleri arasndaki uygunluk. 3- Psiko- fizik
alanda) a. Beden ve ruh olaylarnn karlkl bir etki olmadan, uyum iin
de yan yana yrmeleri, b. Her ruh olayna belli bir fizyolojik olayn
karlk olmas. (Bunlar gerekte bir ve ayn olayn iki yzdr.)
kktencilik [Alm. Radikaiismus] [Fr. radicalisme] [ng. radicalism] [es.t.
cezriye]: I. 1- Ele ald konunun son nedenlerine, kklerine dek inen
dnme biimi. 2- Yaama biimlerini, yaama ilikilerini eletirip
kkten deitirme eiliminde sonuna dek giden gr. 3- Bir gerei
ya da bir dnceyi, hi bir dn vermeden, yalnzca belli bir ilkeye
b a l kalarak sonuna dek srdrme tutumu. II. Felsef kktencilik (ng
iliz ve Fransz dillerinde): Bentham, J. Mili ve J. S. Mili gibi bir ngiliz
filozoflar beinin siyasa, ekonomi ve felsefe retileri; balca ilkeleri:
ekonomik erkincilik (serbest ticaret), bireyselcilik (individualizm),
usuluk (rationalizm), yararclk (tilitarizm).
kle ahlk [Alm. Sklavenmoral]: Nietzschenin, acma, alak gnlllk,
sabr, korku, byk olan her eye kar gvensizlik gibi zellikler ta
yan yaama tutumuna verdii ?d. Kart bkz. efendi ahlk
kt [Alm. Bse, l/ efcel] [Fr. ma/ ] [ng. eril, wrong] [es.t. er]: iyinin kart
olan. 1- Deersiz bulmann, knamann, ayplamann konusu olan
her ey; istencin yasaya uygun bir biimde kar gelmeye ve elinden
geldiince deitirmeye hakk olduu her ey. 2- Ahlk deerlerine
ve trel istence kar olan her ey. Bu anlamda: a. Dzen bozucu ve
ykc olarak beliren eyler, b. Olumsuzluk ve yadsma ilkesi olarak
beliren eyler.
ktmserlik [Alm. Pess- m/ smus] [Fr. pessimisme] [ing. pesslmism] [Lat.
pessimus = en kt] [es.t. bedbinlik]: 1- (Genellikle) Her eyi en kt
yanndan alan, her durumu karanlk gren ve hep en kty bekleyen
dnya gr. Kart bkz. iyimserlik, a. Kukucu bir tutumu dile geti
rebilir. b. Kendi kendini ya da an eletirerek honutsuzluu dile
getirebilir. 2- (Felsefedeki pzel anlamlar) a. Tm olarak dnyay znde
kt bulan retiler (fiziktesi ktmserlik- Schopenhauer). b. nsan
znde kt bulan retiler, c. Dnyada ve dnya tarihinde ktnn
iyiye stn geldiini, ileri sren retiler, d. insanln ekonomik
ve toplumsal sorunlarnda yetkin bir zm yolu bulunamayacan
ileri sren retiler.
kural [Alm. Regel] [Fr. rgle] [ing. ruie] [lat. rgula = kendisiyle doru
izgi izlenebilen < re gere = doru izgi zerinde ynetme] [es.t.
112
kukuculuk
kaide]: 1- Bir lemde iyi bir sonucun nasl salanacan gsteren yner
ge. 2- Bir forml, bir nerme ile dile getirilmi, saptanm; buyrultu:
belli bir durumda yaplmas gereken eyi gsteren ya da buyuran yner
ge. / / Yasadan ayrl, olaandna yer vermesidir. (Ahlkta, mantkta,
sanatta kabul edilmi olan kurallar.) 3- Dnme ve eylemenin znel
ilkesi.
kuram [Aim. Tfteorie] [Fr. thorie] [ng. theory] [Yun. theoria, theorem = gzle
mek, bakmak] [es.t. nazariye] : 1- Yarar salamay ya da uygulamay ama
lamayan salt bilgi. 2- Belli gerekleri aklama, yorumlama ya da belir
leme biiminde ortaya kan; olaylar denenmemi, yalnzca dnce ile
kurulmu temeller zerine oturtan, ama olaylara egemen olarak yeni ol
gular bulma yolunu gsteren bilimsel reti. 3- (Yeni bilim ve felsefe
de) Deneyle kartlk iinde, dnce ile kazanlm bilgi, belli olaylarn
ilkelerden kalkarak bilimsel olarak aklanmas ve tek tek bilgilerin
genel yasalar altnda toplanmas, kendilerinden her trl yasalhn ve
tek tek olaylarn karlabilecei ilkelere gre dzenlenmesi.
kuramsal [Aim. theoretisch] [Fr. thorique, thoretique] [ng. theoretic] [Yun.
theorikos = kurama ilikin; theoret/ kos s gzlemeyi, incelemeyi seven]
[es.t. nazar]: 1- Kurama ilikin. 2- Kavramsal dnme ile bilgiye
ynelen. 3- Erei uygulama deil, kuram olan (retiler). // Aristote-
lesin bilimleri snflamasnda, matematik, fizik, Tanrbilim kuramsal
bilimlerdir. Kantta kuramsal us; var olan bilme yetenei anlamnda
kullanlr.
kuruntu [Aim. Einbiidung]: Temelsiz san. (r. nsann kendisi ve kendi dee
ri zerine olan bo kans.)
kuak [Aim. Generation] [Fr. gnration] [ng. generation] [Lat. generatio <
generare = dourmak] [es.t. nesil]: 1 - (Genellikle) Aa yukar ayn
yllarda domu olup ayn an koullarn, dolay isiyle birbirine benzer
skntlar, yazglar yaam, benzer devlerle ykml olmu kiilerin
topluluu. 2- (Tarih felsefesinde ve kltr tarihinde) Yeni bir anlayta
yeni bir yaama duygusunda, yeni biimlerde birleen, eskiden belirgin
izgilerle ayrlan kiilerin topluluu.
kukuculuk [Aim. Skept/ z/ smus] [Fr. scepticisme] [ng. scepticism] [Yun.
Skeptesthai = gzlemek, incelemek] [es.t. hisbaniye, reybiye]: 1- Dnsel
tutum olarak: a. Kesin bir tutumda olmama, karar verememe, b.
Kukuyu ilke yapma; her deerden, anlatmdan, retiden, inan
tan ilkece kuku duyma. 2- Yntem olarak; apak olan doruya,
113
kutsal
kesin bilgiye varmak iin, salam bir dayanak bulana dek, btn bilgi
lerin gzden geirilerek eletirilmesi, snanmas. (r. Descartesta).
3- Felsefe r olarak: Gerekliin ln bilmenin olanakl olma
dn ileri sren retiler: a. Salt, kktenci kukuculuk; her trl
bilgi olanan yadsr, b. ll, greli kukuculuk; yalnzca belli
atanlarda bilgi olanan kaldrr. / / Kukuculuun kurucusu Elisl
Pyrrhondur. Yeniadaki temsilcileri: Monraigne Bayie, daha lml
olarak Hume.
kutsal [Alm. heiiig] [Fr. serini] [ng. saint, holy] [Lat. sanctus] [es.t. kutsi,
mukaddes]: 1- Tanrya adanm olan. 2- Tanrsal olan, btn var olan
larn, yeryzne ilikin olann stnde ykselen, ondan btnyle baka
olan. 3- Ahlksal yetkinlie ulaan, bu yolla Tanrya yaknlaan kiilerin
nitelii (azizler, evliyalar, ermiler),
kk nerme [Alm. Minr, Untersatz] [Fr. mmeure] [ng. minr, premrsse]
[Lat. minr propositio] [es.t. sugro]: (Tasmda) ncllerden kk ola
n; kk terimi iinde bulunduran ve doal olarak byk nermeden
sonra geleni. (Koullu tasmda) Byk nermede ne srlen koulun
gerekletiini ya da gereklemediini bildiren nerme:
Bir cisim elmas ise cam keser.
Bu cisim cam kesmiyor.
yleyse bu cisim elmas deil,
kk terim [Aim. Unterbegriff] [Fr. m/ neur] [ng. mmor (term)] [Lat. minr
term/ nus] [es.t. kk had]: (Tasmda) Kapsam daha kk olan ve sonu
nermesinde zne olan terim:
nsan lmldr.
Sokrates insandr.
Sokrates lmldr.
Sokrates kk terimdir. S le gsterilir,
kltr [Alm. Kultur] [Fr., ng. cu/ t/ re] [Lat. cultura < colere bakmak,
zenmek] [es. t. hars]: 1- (En dar anlamda) Bedenle ve ruhla ilgili belli
yetileri gelitirme: Kltrfizik = Beden yapsn bakmla gelitirme;
matematik kltr = Matematik bilgisini gelitirme. 2- (Daha geni
anlamda) Eitim grm ve bu eitimle beenisi, usavurma ve eletirme
gc gelimi bir kiilik kazanm durumda olma. 3- Bir toplumun,
kendi i yasalarna gre, biim kazanmas ve gelimesi. Nietzsche kl
tr, bir ulusun btn yaama biimlerinde birlikli bir slup kazanmas
diye tanmlar. 4- Bir toplumun yaama biimlerinin eitli alanlarda
114
Kynikler Okulu
olgunlamas. 5- Tarihin sreklilii iinde insanlar yoluyle ve insanlarda
gerekleen tinsel biimlenme sreci ; insann tinsel baarlar ve yarat
lar. 6- Tm olarak tinsel ve trel yaam; geni bir toplumun btn
alanlarnda ortak olan dinsel, ahlaksal, estetik, teknik ve bilimsel nite
likteki toplumsal olaylarn btn. Kltrn eitli alanlar: a. Ger
eklii ilemenin eitli biimleri (tarmdan teknie dein), b. Birlikte
yaama biimleri (toplumsal, eitimsel, ekonomik, siyasal), c. zel
yaama biimleri, d. Tanr, dnya ve insan zerinde yaant, bilgi ve
betimlemeler (sylence, din, dil, sanat, felsefe ve bilim bakmndan).
kltr evresi [Alm. Kulturkreis] [Fr. a ire de civilisation]: 1- (Felsefe kav
ram olarak) Somut bir kltr balam, bir kltr btn. 2- (Budun-
bilimde) Belli kltr deerlerinin ve rnlerinin, bir uygarln yayl
d alan.
kltr felsefesi [Alm. Kulturphiiosophie]: Kltr olaylarn, kltr alanlarn,
kltrn zn, yapsn, gelimesini, bu gelimenin anlamn, sralanma
dzenini, deer yasalarn aklayan felsefe abalarnn tm. / / Kltr
tarih iinde gerekletiinden ounlukla tarih felsefesi ile de zde
tir. Kltr felsefesi uralar bu adla olmasa da- Sokrates ncesine
dek geri gider, zellikle sofistlerde doal olanla (physei) konulmu
olann (thesei) ayrlmas biiminde belirir. Sofistlerin ura alan olan
. koyumlar (thesei) bir kltr felsefesinin ura alanndan baka bir ey
deildir. Ama kltr felsefesi kesin biimini 18. yzylda kazanmtr.
(talya'da: Vico; Fransada: Rousseau, Voltaire; Almanyada: zellikle
Herder, Dilthey.) Rousseauda kltr felsefesi kltr eletirisi biimine
girmitir. Kltr deerleri eletirisi biiminde de Nietzsche'de, daha
sonralar Spengler vb. da da karmza kar .
kltr insanbilimi [Alm. Kulturanthropologie]: Kltrn taycs, yaratcs
olarak insan zerine reti; felsef nsanbilim ile kltr bilimleri ara
snda balant kurmaya alr.
Kynikler Okulu [Alm. Kyniker, Kynismus] [Fr. cynique, cynisme] [ing. Cynics,
Cynism] [Yun. kyon kpek, kynikos= kpeksi] [es.t. Kelbiye]: Yaamn
biricik ereini hi bir eye gereksinme duymama ve kendi kendiyle ye
tinme, ksaca salt zgrlk olarak erdemde bulan Sokratesl Yunan fel
sefe okulu. I I Kurucusu Antlsthenestlr . Okul Klnosargeste kurulduu
iin Kynikler okulu diye adlandrlmtr. Baka bir kanya gre de
Kynik ad, kyon =kpekten tremitir. Kpek gibi olmay dile getirir.
Kynikler uygarlk deerlerini hor grdkleri ve yaama biimleri her
trl kuraln dnda olduu in bu ad almlardr.
115
Kyrene Okulu
Kyrene Okulu [Alm. Kyrenaiker] [Fr. cyrtnaisme] [ng. Cyrenaics] [es.t.
Koyrevan/ ye] :Haz veren her eyin yi, ac veren her eyin kt olduunu
ne sren, istencin biricik ereini, insan iin en doal bir duygu olan
haz olarak gren Sokratesi Yunan felsefe okulu. / / Kurucusu Kyrenell
Aristppostur. Aristippos hazclk retisini sofistlerin duyumculuu
zerine kurmakla birlikte gerek hazza gtren biricik aracn bilgi
(Sokratesi e) olduunu syler.
116
L
Lamarklk [Alm. Lamorck/ smus] [Fr. / omarcksme] [ng. Lamarck/ sm]:
Lamarckn dnmclk retisi: Trlerin deimezlii grne
kar olarak , trlerin ilk biimlerinin yava bir deiim geirerek ev
reye uyduunu ne sren reti, bkz. dnmclk
liberalizm bkz. erkincilik
logos [Yun. /ege/n =5 sylemek, konumak]: Yunancadaki ilk anlam sz,
sonradan dnce, kavram, us, anlam, evren yasas anlamlarn da alm,
Herakleitostan beri felsefenin temel kavramlarndan biri olmutur. 1-
Sz, anlaml sz; szn anlam. 2- (Mantksal olarak) a. Deyi, b. Kav
ram. c. (Platon ve Aristotelesten beri) Bir eyi anlalr klan mantksal
temel, d. Mantksal olann birlii e. Bilim lkesi. 3- (Ruhbilimsel olarak)
a. (Yunan felsefesinde) nsan ruhunun usla ilgili blm, b. (Yeni in-
sanbilmde) Yaamn bilinsiz glerinin karsnda etkin bilin ilkesi. 4-
(Fiziktesinde Herkakleitos ve Stoadan beri) Evren usu, evren yasas.
5- (Tanrbilrmsel olarak) a. Tanr sz. b. (Hellenizm felsefesinde)
Tanr ve evren arasndaki arac, c. (Augustinustan beri) Her bilgiyi
olanakl klan Tanrsal k; bilgi kayna,
loj istik [Alm. iog/ stik] [Fr. /og/st<jue] [ng. / og/ stfc] [Yun. Log/ stke (tek/ ne)
= hesap sanat < logistikos s=hesapla ilgili, hesaba dayal]: Sembolik
mantk, matematiksel mantk, cebirsel mantk. // Bu terimi ilkin telson,
Cenevre Uluslararas Felsefe Kurultaynda ne srmtr (1904). bkz.
mantk 6
117
M
M : Klasik mantkta tasmn orta terimini gsteren im.
madde bkz. zdek
makrokosmos [Yun. makros = byk, kosmos = evren]: Evren btn.
Kart bkz. mikrokosmos
maksim [Aim., Fr. Maxime] [ing. maxim] [Lat. maxima reguia = en yk
sek kural, temel kural] [es.t. kaide- i klliye, mesel]: 1- Ahlk ilkesi. 2-
(Kant'ta) Tek kiinin, kendi isten ve eylemlerini belirlemek zere
koyduu ahlk ilkesi; genel geer olan nesnel ahlk yasasnn karsn
da, znel -i- ilke.
Makyavelizm (Machiaveliz m) [Aim. Machiavellismus] [Fr. machiavellisme]
[ng. Machiaveilism]: Devlet uruna her eyin yaplabilecei ilkesini
benimseyen, Machiavellinin 'II Principe" (Hkmdar) adl yaptna
dayanarak ortaya konmu siyasa retisi. / / Bu reti hi bir eyden
ekinmeyen g ve gllk siyasasn dile getirir; devletin ynetimi
ve glendirilmesi iin her yola ba vurulabilir; ahlk, tre ve din dev
lete baldr, devletse bunlara bal deildir.
mamheizm [Aim. Manichismus] [Fr. manicheisme] [ng. Manichaeism]:
Kurucusu Maninin adn alan din retisi: Eski randaki iyi ve aydnlk
bir gle kt ve karanlk bir g arasndaki sava tasarmna dayanr,
mantk [Aim. Logik][Fr. / ogi<jue][ing. log/ c][Yun. logike (tekJne)]: I. a. Doru
dnme sanat ve bilimi, b. Doru dnmenin yolu ve yntemi, c.
Mantksal dnme yetenei. II. En geni anlamyle: Dncenin ve
dncenin varlk biimlerinin, elerinin, biimlerinin, trlerinin,
olanaklarnn, yasalarnn ve dnce balamlarnn bilimi.
Mantn temel biimleri: 1- Geleneksel biimsel (formel) mantk:
Dnmenin ierik bakmndan doruluunu deil, biimsel doruluu
nu gz nnde bulundurur; dnce biimlerinin bir zmlenmesidir
(Aristoteles, "logike szcn bu anlamda kullanmaz, mantk karl
118
"analitik der); verilmi nermelerden baka nermelerin karlma
snn kurallarn saptar. eler retisi ve yntem retisi olarak il- iye
ayrlr; eler retisi: kavramlar, yarglar, karmlar ve mantn temel
ilkelerini; yntem retisi: kantlama yollarn, yntemleri ve bilimlerin
genel kurulu ilkelerini aratrr; bilimlerin ilerlemesi ve gelimesiyle
kapsam ve nemi artmtr, giderek mantn yannda ortaya kan bir
bilim retisi olarak olumutur; bu yeni bilim retisi Bacon ve Des-
cartes'tan bu yana, yeni bir ey retmeyen tasmn karsna konmutur.
2- Ruhbilimsel mantk (19. yzyl): Dnmeyi ruhbilimsel adan (bi
lin ieriklerinden kalkarak) kavramaya alr. 3- Transsendental man
tk (Kant ve Yeni Kantlk): Dnmenin salt biimini inceleyen biim
sel mantktan ayr olarak bilginin mantksal koullarn gstermeye
alr. 4- Varlkbilimsel (ontolojik) mantk: a. Genel olarak: Dnme
biimlerini varlk biimleriyle eit klar, b. Hegel'de doa ve tinin te
melinde bulunan z- biimleri ve z- balamlar retisi; ancak bu man
tksal dizge deimez bir tz olarak deil, tersine logosun ->eytiimsel
bir biimde ileriye doru giden bir gelimesi olarak kendini gsterir (ey
tiimsel mantk). 5- Dil mant: a. lkin Aristoteleste, sonraStoada, - *
adclkta ve yeniden -*grngbilimde deiik biimlerde anlam zm
lemeleriyle ve giderek (ruhbilimcilie kar olarak) salt mantk biimin
de (Bolzano, Brentano, Meinong, Husserl), ayrca modern deneycilerde
ve analitik felsefede karmza kar (Carnap, Wittgenstein); b. Yorum
layc (Hermeneutik) mantk: mantksal biimleri ve balantlar kendi
bana bir ey olarak deil de, konuma ve dnme biimleri olarak
ele alr ve bu biimleri szn (konumann) canl durumu iinde, de
yilerin somut yorumlanmas yoluyle kvramaya alr (H. Lipps).
6- Matematiksel mantk (simgesel mantk, lojistik, modern mantk):
Kavramlar szcklerle deil, imlerle gstererek ilem yapan mantk,
ilkin Leibniz'de karmza kar (logica mathematica), dizgesel temel-
lendirilii: 19. yzyln ikinci yarsnda Boole, Schrder ve Frege ile;
gelitirilmesi: Russell ve Whitehead, ayrca Carnap ve H. Scholz ile.
Mant matematiksel yntemle kesin, gvenilir ve salt olarak temellen-
dirmeye alr, dilin ok anlamllndan kanmak iin, doal dil yerine
tek anlaml ve mantksal hesaplara elverili yapma bir imler- simgeler
dili koyar. 7- iki deerli mantk: Aristoteles'e dayanan klasik mantk
iki deerlidir; iki deer tanr. Bu deerler gnlk dilde dendii gibi do
ru ve yanl deil de, doru ve doru olmayandr. (r. A dorudur -
A doru deildir; biri doru ise teki zorunlu olarak yanltr, ikisi d
nda baka bir olanak yoktur.) 8- ok deerli mantk: ki deerden
119
mantklk
daha ounu, ounlukla da deer tanr: doru, yanl, olanaksz
(P. Fvrier); doru, yanl ve belirsiz (Reichenbach).
mantklk [Alm. Logismus]'. 1- Mantksal olann kendine zgl ve ba
mszl zerine reti. 2- Salt mantksal olann tek yanl olarak ar
basmas. 3- Evrenin mantksal biimde dzenlenmi olduunu ne s
ren reti.
mantklatrclk [Aim. Logizismus] [Fr. logicisme] [ing. logicism]: 1-
Mantksal olana ar deer verme. 2- (Ruhbilimciliin kart olarak)
Mant ruhbilimden bamsz olarak kurma ve onun ruhbilime stnl
n ne srme eilimi. 3- (Matematikletirmeye kart olarak) Ma
tematii manta indirgeme, mantn bir dal olarak ele alma eilimi.
Marburg Okulu [Alm. Marburger Schule] [Fr. cole de Morbourg]: Varln
mantksal bantlarn bir rgt olduunu ne sren, gereklii kavram
sal, matematiksel yolla kavrayan bir lojistik gelitiren Yeni Kant okul.
/ / Bu okulun kurucusu H. Cohen, gelitiricileri P. Natorp ve E. Cas-
sirer'dir. Bu akm -. zdekilik ve - * doalcln karsnda, bilgi ele
tirisi ve bilim kuram dorultusundadr. Bu okulun ayrca ahlk felse
fesi, sanat felsefesi, dil, din, sylencebilim aratrmalar da vardr.
Markslk [Alm. Marxismus] [Fr. morxisme] [ing. Marxism]: Karl Marx ve
Friedrich Engelsin gelitirdii, bilimsel toplumculuk dorultusundaki
felsefe, toplum ve ekonomi retisi. / / Markslar felsefelerini eytiim
sel zdekilik olarak adlandrrlar. Marksln dayand temel, insan
ln tarihsel ve toplumsal gelimesinin ekonomik gler ve likilerle
belirlenmi olduu ve dnce ile lgili tinsel glerin de bunlarn bir
yansmas olduu grdr. Ekonomik ilikiler ve bununla ilgili tinsel
biimler ile kltr, altyap ve styap olarak balant iindedirler,
birbirleriyle nedensel bir ballk iinde bulunurlar. Marksln felsefe
bakmndan temel ilkesi udur: nsann bilinci varln deil, tam ter
sine toplumsal varl bilincini belirler. Dnce ve bilin insan bey
ninin rnleridir, insann kendisi de bir doa rndr, evresi iinde
ve evresi ile birlikte geliir; insan toplumu da kltr ile birlikte bir
doa parasdr; insan tarihi de neden- etki balants inde ve eytiim
sel bir biimde geliir. Evren olmu bitmi bir ey deil, ilerleyen bir
sretir; eytiim de Marxa gre, gerek ddnyadaki, gerek insan
dncesindeki genel devinim yasas - bu devinim zdein varolu
biimidir- zerindeki bilimdir. Hegelin kartlklar iinde ilerleyen
eytiimsel deimesi Marxda snflarn savana evrilmitir. Snflarn
sava retisi de Darwinin retisinde kendisine dayanak bulur.
120
modern mantk
Doadaki yaama savan Marx insan toplumlarna da aktarmtr.
Bilimsel toplumculuk da sonunda bir doa bilimi biimine girer, bkz.
tarihsel zdekilik zdekilik, eytiim
matematiksel mantk bkz. mantk 6
materyaliz m bkz. zdekilik
mathesis universalis [Lat. universalis = evrense!] [Yun. mathesrs = bilme,
bilim, kesin bilim olarak matematik ]: Descartes, Leibniz ve amzda
Husserlin bilgi lks olan, btn bilimlerin kendisine dayand, bil
gimizin btn konularn kesin matematiksel biimde kavrayabilen
evrensel bilim. / / Bu lky ortaya atanlar, biimsel mant ve bilim
retisini btn bilimlerin dayand temel sayarlar, btn bilgileri
mizin matematiksel bir kesinlie, seiklie ulaabilmesini erek olarak
grrler.
mekanikilik [Aim. Mechonism/ s] [Fr. mcanisme] [ng. mechanism] [es.t.
mihanikiye]: 1- (Fizikte) Btn fiziksel olaylar uzay ve uzayda yer de
itirmelerle aklayan gr. (r. Isnn mekaniki aklan.) 2- (Di-
rimbilimde) Canl varlklar, organik olaylar mekanik yasalara gre
aklamaya alan reti, (zel bir yaama gcnn varln kabul
eden dirimselciliin kart.) 3- (Fiziktesinde) Demokritosun atom
culuunda temellendirilmi olan mekanik- doa ve evren gr. Cansz
cisimlerin devinim ve etkilerinin mekaniini tm gereklik olaylarnn
z rnei sayan ve ruhsal- tinsel olaylar da ancak nedensel- mekanik
adan ele alan dnya gr,
metafizik bkz. fizktesi
methexis (Yun.): Pay alma, katlma. Platonun ->idea retisinde alglanan
nesnelerin idealarla olan ilikisini belirlemede kulland terim: Nesne
ler ideaya- bu gerek varla- katlmakla, ondan pay almakla belli bir ey
olurlar.
mikrokosmos [Yun. mikros = kk, kosmos evren]: Kk evren.
Evrenin bir parada yansmasn dile getirir. (r. insan bir kk ev
rendir. Modern fizikte de atom mikrokosmos olarak adlandrlr.)
mistik bkz. gizemsel *
mistisim bkz. gizemcilik
mitoloji bkz. sylencebilim
mitos bkz. sylence
modern mantk bkz. mantk 6
121
modus
monad [Alm., Fr., ng. Monade] [Yun. monas = bir olan]: 1- (Eski Yunan
felsefesinde) Blnmez birlik (Platonda idea). 2- (Giordano Bruno
da) Fiziksel ve ruhsal gerekliin elerinden her biri. 3- (Leibnizde)
Artk blnemez bir birlik olan sonsuz saydaki tzlerin her biri,
moralist bkz. ahlk
moralizm bkz. ahlklk
morfoloji bkz. biimbim
mutuluk [Alm. Eudmonismus] [Fr. eudmonisme] [ng. eudoemon/ sm]
[Yun. euda/ momsmos] [es.t. istisadiye]: Yaamn anlamn mutlulukta
bulan, insan eylemlerinin son erei olarak mutluluu gren ahlk
retisi. / / Mutluluk kavramna verilen anlama gre mutuluk retileri
trlere ayrlr: a. Hazclk: Duyusal hazlara balanan mutuluk, b.
Bireysel mutuluk: Tek kiinin mutluluuna balanan mutuluk, c.
Toplumsal mutuluk: Toplumun mutluluunu, iyiliini erek olarak alan
mutuluk. Bu sonuncusu Olabildiince ok insann olabildiince ok
mutlu olmas. dncesiyle kesin formln bulur ve yarar asndan
ele alnarak yararcla (utllitarizm) varr,
mutluluk [Alm. Glck] [Fr. bon/ eur] [ng. bapp/ ness] [es.t. saadet]: 1-
Genellikle insanlarn kendilerine en yksek erek olarak koyduklar
deer. Bilinci dolduran tam bir doygunluk durumu. stek ve eilimlerin
tam bir uyumu ve doygunluu. Deerli eylerin bolluu iinde alnan
nesnel durum. 2- Kiisel mutluluk duygusu: a. durum olarak; b. bir
kezlik bir yaant olarak. 3- Ahlk felsefesinin ana kavramlarndan biri;
zellikle klasik eskia ahlknn temel kavram: a. Bireyin mutluluu,
b. Toplumun mutluluu. 4- Kantta mutluluk eriilmesi g bir lkdr;
bunun karsna Kant mutlulua lyk olma deerini ulalabilir bir erek
olarak koyar.
modus bkz. kip
122
A
N
neden [Alm. 1- Ursache, 2- Grund] [Fr. 1- couse, 2- raison] [ng. 1- eause,
2- reason] [Lat. 1- causa, 2- ratio] [es.t. 1- ffet, 2- sebep]:!.
Gerek neden (illet). 1- Bir olayn gerek nedeni. Bir eyi etkileyen,
oluturan, douran; etkinin ballak kavram; gerek etkilere ve
deimelere yol aan etkileme. (A B nin nedenidir. dendiinde, "A
nn varoluu B nin varoluunun nedenidir. denmek istenir.) Eskiada
ve Dekartlarda bugnknden daha geni anlamda kullanlmtr.
Aristoteles nedeni drt ayr anlamda kullanr: a.Biimsel neden (causa
formalis): Biim veren neden, b. zdekseMeriksel neden (causa mate-
rialis): Gerekte bulunan rdeksel neden; zdeksel koul; etkilemenin,
temeli, deimeyen zdei; kendisinden bir eyin olutuu ey. c. Et
' kileyici neden (causa efficiens): Balangta bulunan edici, yapc, etkile
yici neden, d. Ereksel neden (causa finalis): Bir son, erek gden neden.
Gnmzde nedenin yalnzca bu son iki anlam kalmtr. Etkileyici
neden, bir baka olay douran, br olay ya da bir eylemi yaratan varl
gstermek iin; ereksel neden de, bir edimi gerekletirmek zere g
dlen erei gstermek iin kullanlr. 2- Bir zn, br varln olanann
varlk koulu olarak varlk nedeni, var olma nedeni (Lat. ratio essendi-
ratio possibilitatis). Ancak burada olgusal olay henz sz konusu deil
dir. byle br olay iin gerek neden (causa) olmas zorunludur. 3-
Hareket nedeni, kmldatc neden, gd (motif). stemenin, eyleminin
ruhsal nedeni.
II. Mantksal neden (sebep): 1- Kensisinden, baka bir yargnn, baka bir
nermenin, baka bir kavramn zorunlukla kt yarg, nerme ya da
kavram. Temel, dayanak, gereke. (Ballak kavram: sonu=conse-
cutio.) 2- Dorulayc neden, dorulama, gereke: Bir eyi hakl gs-
' termek zere ne srlen kant. (Bu kant iyi olmayabilir de.) 3- Bilgi
nedeni (ratio cognoscendi): Bir eyin bilinmesini salayan neden. (r.
Termometrenin ykselmesi s artnn saptanmas in bilgi nedenidir;
123
I
nedensellik
'' A / i
o Z I T 'Slnm ykSelmesinin ^rek nedenini aklamaz, yalmzca
onun bilinmesinin nedenidir.)
nede[eSset n T ? [Fr- [ing' CaUSa,ityl [U t ' Causoli^
[es t. ,,(ye] Nedenle etki arasndaki balant. Nedensellik yasas,:
H r olayn b,r nedeni olduunu dile getiren yas, Nedensellik ilkesi:
Nedenle etk arasmdaki balanan,n zorunluluunu dile getiren ilke
kir Ue' d" " T 2rUnlU'arak^ ned6ni ^ - Nedensel/k
kes, ve nedensellik yasas, trl biimlerde temellendirilmi ve ak-
Z r * ? e" kritS ,ay,ann ',edenSel zn
ben h ? te rtaya lkan her 5eyin bir W y ' uY'e bir 5*yden,
belhb.r ey olarak ortaya ,kt,,nr syler. Doa bilimlerinin gelime
n J alkl'k l<a2anm'5tlr (Bac" Ga'ilei, Kepler vb.). Hume
r s k : adm'n' e?tirerek' nedensemie
mm r k daya"d,glnl ne srm5tr- Kant nedensellii, dn-
m,z,n onse b,,mi olan - kategorilerden biri olarak belirler,- Kant'a
e nedenseli,k b,lg, iin zorunlu olan bir kavramd.r, deneyden gel
mez, ama yalnzca duyulur dnyada (grngler dnyasmda) geerlidir
M.II. Spencer vb. nedenselliin yalnzca deneyden geldiini ve tme
varm yo,uy,e kazand,,n, ne srer,er. Yeni fizfker nedenseHik
i l i k t en b 1'*1' 13" 5' " 1," S' "' r S, Z k.r,.d.rl,r; onlara gre neden-
olas hk kural ^ ara?t' a '"<eS " bU'?USal ilke ,arak-
n zca H - h ' r 3 yaraHan" abilir- zdekiler nedenselliin yal-
zca doada degl, yaam olaylannda, ruhsal yaamda ve tarihte de (top
lumsal, ekonomik nedensellik) geerli olduunu savunurlar.
" efr\ Vr,lmBiriniS] [kFr'- r- ne] *0te]: B,r ?6ye yne'mi? du^- KUHere
kar}, Birinin kotulugunu istemeye varan tutku: yok etme iteine
Imc t " "" r dS'T a: bU yZd6n nefretin en yksek derecesi ldrmeyi
isteyen nefret olarak adlandrlr. eylere (nesnelere) kar: Sevmeme
tikten ?nefret,''hrtd^n eme (yalandan nefret, mateme
tikten nefret, hayvanlardan nefret vb.).
neSnL r l ma b ^n a' ^ ^ [n?' ^ [U t ' =
b Z a n sev rtar5,ya l 1^ W ] =1" (Ge" ellikle> Kar* " d*
linin L- a- ballak kavram olarak, zne ediminin, bi-
" a anan T T * W =" Ke" diS" e y" eli" ^ < . "
ey bi i n a e T ' - Sine y" ele" b'r ed' m ' madan var
ey bilinte, dnme nesnesi (konu) olarak dnme olaynn kars,-
bU'Unan <'*') nesne. b. zne ediminden b l t en ,
124
nitelik
bamsz olan gerek (real) nesne; gereklik olarak, ddnyann bir
paras olarak bilincin karsnda duran ey.
nesnel [Alm. objektiv] [Fr. object/ fl [ng. objective] [es.t. afak, eyi]: 1-
Nesneye ilikin olan. 2- Nesne ile uyuan, nesne ile uyum iinde olan.
3- Bireyin kiisel grnden bamsz olan. 4- Genel geer olan, her
dnce iin geerli olan. 5- Bireyst olan, rnein nesnel tin: a.
Bireyleri aan, ama ayn zamanda onlar birletiren tinsel yaam alan
(sanat, bilim, ahlk, hukuk), b. Tinin, znenin dna kan rnleri,
yaptlar, kurulular,
nesnelleme [Alm. Objektivation] [Fr., Ing. objectivation] [es.t. afakileme]:
znel olann, nesnel olan, zneden ayrlm olan bir varlk iinde or
taya kmas. Btn kltr rnleri, btn tinsel yaptlar, tinin, kl
trn nesnellemeleridir,
nesnelletirme [Alm. Objektivierung] [Fr. objectivation] [ng. objectivation]
[es.t. ofak/ etirme]: 1- znel olann, ya da bir dncenin (idenin)
gereklemesi. 2- znel olann saptanmas,
nesnellik [Alm. Objektivitt] [Fr. objectivit] [ng. objectivity] [es.t. afaklik,
eylik]: 1- zneden ban^zlk, nesnenin kendisine uygunluk. 2-
znenin kendi duygu, gr ve nyarglarndan uzakta kalarak ve her
hangi baka bir etki altnda da kalmakszn bir nesneyi kavrama nitelii.
3- Genel geerlik. 4- Bireyst gereklik,
nicelik [Alm. Quantitt] [Fr. quantit] [ng. quantity] [Lat. quantits] [Yun.
posofei] [es.t. kemiyet]: llebilen, azalp oalabilen byklk; nice,
ne kadar, ne byklkte sorularnn karl. / / Aristotelesden beri
nicelik temel anlatm biimlerinden (kategori) biridir. Mantkta bir
nermenin tmel ya da tikel oluu onun niceliidir,
nihilizm bkz. hiilik
nirvana (Sanskrite): Budzmin kurtulu" iin kulland terim. Her trl
isteklerden, tutkulardan, duygulanmlardan kurtulup, benin ortadan
kalkt en yksek ruh durumuna erime.
nitelemede eliki [Lat. contradiction in od/ ecto]: Bir terimle ona katlan, ona
t eklenen nitelik arasndaki eliki. (r. keli silindir, yuvarlak gen.)
nitelik [Alm. Qualitt, Beschaffenheit] [Fr. qualit] [ing. quality] [Lat. qualitas]
[Yun. poiotes] [es.t. keyfiyet]: 1- Blr nesnenin yapsn belirleyen, bir eyi
yle ya da byle yapan zellik; nite, ne gibi, nasl sorularnn karl.
I I Aristotelesten beri nitelik dncenin temel anlatm biimlerinden
125
toeraa
(kategori) biridir. 2- (Mantkta)Bir nermenin olumlu yada olumsuz olu
u. Yarglar niteliklerine gre evetleyici, deilleyici ve snrlayc olurlar.
noema (Yun.): Dnce; dnce ierii. Dnme ediminden (Yun. noesis)
ayrmak zere zellikle Husserl'in kulland kavram. Noema (dnce
ierii), Husserlde, noesis'in (dnme ediminin) ayrlmaz bir bal
lak kavramdr.
nominalizm bkz. adclk
norm bkz. dzg
/ y _ noumenon (Yun.): 1- Duyularla alg.lanan eylerin (-> grng = phai-
nomenon) kart olarak usla kavranan ey. 2- (Kant'ta) Duyulur g
rnn deil, duyust bir grnn konusu olan ey; grng kart-
alglayan bir zneyle herhangi bir balants olmakszn var olan gerek-
ler dnyas. Noumenon ancak duyarla gereksinme duymakszn gr-
leyebilen; eyleri dorudan doruya kavrayabilen bir anlk, Tanrsal bir
us iin vardr. nsan duyularla bal olduundan byle bir kavram gr-
leyemez, onu dnebilir yalnzca.
nous (Yun.) [Lat. intellectus]: Us, tin. 1- (ilkin Anaxagorasta): Evreni dzen
leyici, ozdeksel olmayan lke.2- insann en yksek yetenei, a. (Platonda
dealara ynelmi dnme- us edimleri, b. (Aristoteleste) Kuramsal ve
klgl dnme gc. 3- a. Dnmenin ilkesi ve gelip geici olmayan
tozu. b. (Plotinos'ta) Usla kavranan dnyann, Idealar alannn lkesi.
126
o
O : Biimsel mantkta tikel olumsuz nermelerin simgesi. (r. "Baz insanlar
kara gzl deildir.*)
obje bkz. nesne
okkasionalizm bkz. aranedencilik
olanak [Alm. Mg/ / chke/ t] [Fr. possib/ fitt] [ng. poss/ bi/ ity] [Lat. possibilitas,
potent/ a] [es.t. imkn]: Olabilirlik; bir eyin olabilir oluu. 1- (Nesnel
olarak) Belli koullarda gerek olabilecek olan. 2- (znel olarak) Belli
varsaymlar koyarak gerekleebilecei dnlen ey.
olasclk [Alm. Probabi/ smus] [Fr. probabilisme] [ng. probabilism] [Lat.
probabiiis = olas, denebilir] [es.t. ihtimaliye]: Bilginin ancak ->olaslk
. deeri olduunu, salt dorunun bilinemeyeceini, bilginin yalnzca
olasla eriebileceini ileri sren kuramsal- kukucu reti,
olaslk [Alm. VVohrschein/ ichke/ t] [Fr. pro6ab/ / / te] [ng. probability] [Lat.
probabi/ itas] [es.t. ihtimaliyet]: I. (Felsefede) Dorulua yaklam dere
cesi. Bu anlamda: 1- Ortaya kmas zorunlu olmayan bir olayn ortaya
kma olanann en yksek derecesi. 2- O zamana dein yaplan deney
. lerle bir olayn ortaya kmasnn beklenilmesi, ama yine de salt bir
kesinlii bulunmamas durumu. 3- Bir eyin doru saylmas in ye
terince nedenlerin bulunmamas durumu, li. (Matematikte) Gvenilir
liin say ile belirlenmesi; bylece belli bir olayn ortaya kabilme
olana hesap edilebilir, (r. Bir zar atmada alty tutturmada 1/6 ola-
~ silik vardr.)
_ olgu [Alm. Faktum] [Fr. fa/ t] [ng. fact] [Lat. factum yaplm olan] [es.t.
vaka]: Dnlm olann kart, olmu olan, gerek olan, gerekle
mi olan.
olguculuk [Alm. Positivismus] [Fr. posit/ v/ sme] [ng. posftiv/ sm] [es.t. ispatiye]:
Aratrmalarn olgulara, gereklere dayayan, fiziktesi aklamalar
kuramsal olarak olanaksz, klgl olarak yararsz gren; deneyle denet-
127
olgu dorular
lenmeyen sorular szde soru olarak niteleyen felsefe dorultusu. / /
Terim olarak, A. Comteun felsefeye getirdii bir kavramdr. Olguculuun
temel kavram olan olgu olgucular arasnda trl anlamlarda kullanla-
gelmitir; ancak hepsinin birletii, doa bilimlerinin evren tasarmna
ve yntemlerine uyma zorunluluudur. Olguculuu dizge olarak kuran
A. Comtedur, ama Comtedan nce D. Hume, dAlembert ve Tur
got da ayn dorultudadrlar; baka temsilcileri: Mili, Spencer, Mach,
Avenarius vb.
olgu dorulan bkz. doruluk
oligari bkz. takmerki
olumlu [Alm. positiv] [Fr. positif] [ng. pos/ t/ Ve] [es.t. mspet, vcub]; 1-
Evetleyici. (Deilleyicinin kart. ) 2- Onaylayc, dorulayc. 3- G
venilir olan. Kart bkz. olumsuz
olumsa! [Alm. kontingent] [Fr., ng. contingent] [Lat. contingens] [es.t. mm
kn]: Rastlantsal olan; ne zorunlu ne de olanaksz olan; olabilir de
olmayabilir de olan (ey).
olumsallk [Alm. Kontingenz] [Fr. contingence] [ng. contingency] [Lat. con
tingenta] [es.t. imkn]: Olumsal olann nitelii; olumsal olma durumu;
kendinde var oima ilkesini bulundurmayann, zorunlu olmayann nitelii.
Kart bkz. zorunluluk. Felsefede zellikle Fransz filozoflar (Re-
nouvier, Boutroux) bu kavram ilemilerdir. Boutrouxya gre doa
yasalar olumsallk nitelii tarlar.
olumsuz [Alm. negativ] [Fr. ngatif] [ng. negative] [es.t. menf]: 1- Bir eyi
yadsyan. 2- Deilleyici; ne srlen bir savn yanlln ortaya koyan
(yarg).
olu [Alm. 1- Werden, 2- Genesis] [Fr. 1- devenir, 2- gense] [ng. 1- becoming
2- genesis] [Lat. fieri < in fiere = olu halinde] [Yun. genesis] [es.t.
1- sayruret 2- tekevvn]: I. Deime sreci. Bu anlamda: 1- Bir durum
dan teki duruma gei. 2- Olanaktan gereklie gei. 3- Srekli de
iim olay. 4- Deimez, zamand olan ze kartlk iinde, gerek
liin deien, deiim iinde olan z belirtisi. 5- Deimez olan, olmu
bitmi varlkla kartlk iinde, yaamn oluma, gerekleme, kendi
sini tamamlama nitelii. M. ncelenen bir konunun (bir varln, bir
grevin, bir kurumun) oluu; gz nne alnan andaki durumuna dein
geliip oluma biimi. Yaamn oluumu, douu ya da gelimesi.
Ayrca: Tevrat'n dnyann oluunu anlatan birinci kitabnn bal.
128
ortaklaalk
oluum [Alm. Bildung] [Fr., ng. formation] [es.t. teekkl]: nsan ruhu ve
dncesinin kltr deerlerine tam bir anlayla katlabilecek bir bi
imde tinsel gelimesi ve biimlenmesi, insann belli lklere ve belli
rneklere gre yetimesi. / / Gerek oluum son bulmu bir ey deil,
durmadan gelien canl bir olutur,
ontoloji bkz. varlkbilim
ontoloj ik kant bkz. Tanr
ontoloj ik mantk bkz. mantk 4
onur [Alm. Wrde, Menschenwrde] [Fr. dignit (humaine)] [ing. dignity]
[Lat. dignitas] [es.t. haysiyet]: nsann, duyan, dnen ve zgr bir var
lk olarak tad deer, insan olarak insann deeri. / / Kant'a gre
onurlu bir varlk olmas dolaysyle insan hi bir zaman bir ara olarak
kullanlmamaldr.
organon (Yun.): Alet, ara. Aristoteles'in mantkla ilgili yaptlarnn btnne
verilen ad. Aristoteles'in kendisinin mantk iin kulland terim ana-
litik"tir. Aristoteleste mantk doru dnmenin yntemi ve sanat,
bilimlerin yntemidir. Organon denmesinin nedeni de bu anlamla il
gili: Doru dnmenin aleti; bilimsel bilgiye gtren ara.
ortakduyu [Alm. Gemeinsinn] [Fr. sens commun] [ing. common sense] [Lat.
sensus communis] [Yun. koine aisthesis] [es.t. hiss- i mterek]: 1- (Aris
toteles ve skolastik felsefede) eitli duyu organlarnn verilerini bir
l e t i r e n , baka bir deyile, ayn nesneden duyularn her biri ile alnan
trl duyumlar dzenletirerek o nesneyi tek ve ayn nesne olarak alg
lanr klan yeti. 2- a. Belli bir evrede edinilmi ve herkese kabul
edilebilir diye dnlen kanlarn toplam, b. (zellikle iskoya Oku
lunda) Bilgi ve ahlkn kayna olarak salam insan anl, bkz. skoya
Okulu
ortaklaalk [Alm. Gemeinschaft] [Fr. communaut] [ing. community] [es.t.
cemaat]: Ortak olann z belirtisi. Ortaklaa edinilen zdeksel ve tinsel
deerlere dayal toplumsal iliki. Bu anlamda: Genel olarak) Ara
larnda bir ortaklk bulunan insan bei. 2- nsanlarn birlikte yaa
malarnn belirli temel biimlerine verilen ad: Tnniesin Gemeinsc
haft und Gesellschaft" (Ortaklaalk ve Toplum) adl yaptndan beri,
insanlarn doal, organik birlikteliklerinin eitli biimlerine verilen
ad (aile, soy, ulus). Usa uygun, istence dayanan, istendiinde z
lebilen bir erek ball olan topl.umdan ayrt edilir.
129
orta terim
orta teri m [Alm. Mittelbegriff] [Fr. moyen terme] [ng. middle (term)] [Lat
terminus medius] [es.t. mutavassn had]: (Tasmda) Byk terimle kk
terim (ncller) arasnda balant kuran arac terim; bunun sonucu
olarak iki nclde de bulunan, ama sonu nermesinde bulunmayan
terim:
nsan lmldr.
Sokrates insandr.
yleyse Sokrates lmldr.
nsan, orta terimdir. M ife gsterilir.
130
/

bek [Alm. Gruppe] [Fr. groupe] [ng. group]: 1- Grlr bir biimde bir-
biriyle az ok sk ball olan okluk. 2- Toplumbilimin temel kavra
m olarak: Toplumun en dar biimine verilen ad.
br dnya bilgisi [Alm., Fr. Eschoto/ ogie] [ng. esc/ oto/ ogy] [Yun. escha-
torT = son, sonuncu; /ogos reti] [es.t. / / m- J- o/ / ret]: Evrenin ve
insanln sonu le ilgili retiler./ / Tek insann sonu ile ilgili olarak lm
den sonraki yazg (bireysel br dnya bilgisi); dnyann sonu ile lgili
olarak, llerin dirililesi, kyamet gn ve br dnya konularn iler
(genel br dnya bilgisi),
dev [Alm. Pfticht] [Fr. devoir] [ng. duty] [Yun. deon, kotheton] [Lat. officium]
*[es.t. vazife]: Yapmak zorunda olduumuz, yapmamz gereken ey;
' ahlka "ykml olduumuz ey. dev duygusu: 1- devlere kar
sorumluuk duygusu. 2- stemelerimizin belirleyicisi olarak ahlk ya
sas zerine bilin (Kant),
e [Alm. E/ ement] [Fr. lment] [ng. e/ ement] [Lat. efementum] [es.t. unsurj,:
1- (Genel olarak) Bir bileiin en yaln paralarndan biri. Yapc e
olarak blnmez temel paralar. 2- (Mantkta) Bir snfa (ya da btne)
bal olan bireylerin her biri. 3- (Bilgi retisinde) Kavram ve yarglar
(bilgi eleri). / / Bir bilimin eleri bu bilimin ilkeleri ve ilk nerme
leridir. (zellikle tmdengelimi! bilimlerde, rnein geometride.)
4- (Fiziktesinde) Ana zdek, ilk zdek (Thaes iin su). / / Antikada
Empedoklesten beri drt temel e kabul edilir: Toprak, su, ate,
hava. Pythagoraslar ve Aristoteles bunlara beinci e olarak aet-
her i eklemilerdir,
reti dzenleyicileri [Alm. Doxograptoen] [Yun. doksographoi]: Antik
ada filozoflarn dnce ve kanlarn toplayp sorunlara gre dzen
leyerek yazan yazarlar (Diogenes Laertius).
retim bilgisi [Alm. D/ daktik] [Fr. didactique] [ng. didactics] [Lat. didac-
~ tfca]- [Yun. didaskein retmek] [es.t. fenn- i talim tedris]: 1- -
131
o
ke
retme sanat; retme bilimi. 2- Eitbilimin retim konusu ile ilgili
blm.
ke [Alm. Genie] [Fr. roe] [ing. genius] [Lat. genius < gigno = yaratyorum,
meydana getiriyorum] [es.t. dhi]: Yaratc yetenein en yksek dere
cesine ulam kii. '
kelik [Alm. Genialitt] [Fr. genialit] [es.t. dhilik]: Yaratc yetenein yeni
olanaklara yol aan en yksek derecesi. / / kelik ile yetenei kartr
mamak gerekir. Yetenekli kii ancak kendi olanaklarnn snr iinde
en yksek dzeye ulaabilir; ke se bu snr aarak yeni olanaklar
yaratr.
lt [Alm. Kriterium] [Fr. critrium, critre] [ing. criterion] [Yun. kriterion
< krnem = ayrma, yarglama! [es.t. msdajf, miyar, kstas]: 1- (Genel
olarak) Ayrma ve yarglama arac; doruyu yanltan ayrt etme arac.
2- (Mantk ve bilgi retisinde) Bilgide doruluu ya da yanll ayrma
arac. / / lt olarak geerli olanlar: a. Biimsel: mantksal elimezlik
ilkesi, b. Konuyle uygun dme; kavramla grnen (algnn) rtmesi;
apak olu.
nceden kurulmu uyum: Leibniz'in, gerekliin dzenini dile getirmek
zere kulland terim. / / Bu dzen karlkl etki ya da gerek etkile
melerden olumamtr; tam tersine, Tanr bu dzeni nceden kurmu,
btn ->monadlarn yaam ve tasarm ierikleri arasndaki uyum ve
sralamann dncel dizgesi olarak nceden belirlemitir. Tanr btn
varlklar srekli bir uyum iinde bulunacak gibi dzenlemitir. Le-
ibnize gre byle bir nceden kurulmu uyum ruh ile beden arasn
da da bulunur. (Ruhun monadlar ile bedenin monadlar arasnda
hi bir nedensellik balants yoktur.) Ruh ile beden ileyileri batan
beri birbirine ayarlanm iki saate benzer, aralarnda nceden kurul
mu bir uyum vardr.
nce; [Alm. Antecedent] [Fr. ontcdent] [ng. antecedent] [Lat. antecedens =
nde giden] [es.t. mukaddem]: (Mantkta) Sonucun karld nerme
ya da nermeler. (r. tasmda: byk ve kk nerme.) / / Her
iermede ieren terim nceldir, ierilmi olan -> ardldr. Varsaym
sal bir yargda koulu bildiren nermeye (A doru ise) ncel, koul
lanm nermeye de (B de dorudur) ardl denir, bkz. ardl
onceszlik- sflQj-a^( k [Alm. Ewigkeit] [Fr. ternit] [ing. eternity] [Lat.
oeternitas] [es.t. ezeliyet- ebediyet]: 1- Ba sonu olmayan sreklilik.
2- Varln tam bir okluu. Bu okluk, zaman ve zamanszl kendinde
132
nsel
bulundurur, ba ve sonu olmayan bir biimde uzanr, kendi dnda
artk hibir ey yoktur. Tanrnn ncesiz- sonrasz varoluu (her anda
hazr oluu). 3- Zamann dnda olann belirgin zellii. 4- Zamann
mutlak olarak ortadan kaldrlmasj ve yadsnmas. 5- Zamandan ba
msz olan; idelerin, saylarn, mantksal olgularn zamand olular.
6- alarn deiikliini zaman inde am?, ya da bunu ne srme.
(r. Sonsuz bar.) 7- Zaman ama (Schelling).
ncller [Aim. Promisse] [Fr. prmisses] [ng. premiss] [Lat. praemisso] [es.t.
mukaddemat]; Tasmda kendilerinden sonucun karld nermeler.
nerme [Aim. Satz] [Fr., ng. proposition] [Lat. propositio] [es.t. kaziye]:
(Klasik mantkta) - Yargnn szlerle dile gelii; doru ya da yanl ola
bilen bir anlatm. / / Modern mantklar doru ya da yanl olabilen an
latm yannda belirsiz kalan bir anlatm da bulunduuna dikkati ekmi
lerdir. nerme mantksal terim olarak temel anlamn modern mantk
ta kazanmtr. B. Russell nermeden lk planda bir eyi ya doru ola
rak ya da yanl olarak dile getiren szler kuruluu. nu anlar; rnein:
2x2=4 de 2x2=5 de birer nermedir; Sokrates bir insandr. Sokra
tes bir nsan deildir. de birer nermedirler; nemli olan nermeden
nerme grevini ayrmaktr. nerme grevi bir anlatmda bu anlatm
kuran bir ya da daha ok belirsiz paray, bu paralara deer yklen
' diinde bir nerme klacak olan anlatmdr. r. X bir insandr. X
belirsiz kald srece bu nerme ne dorudur ne yanl; X e bir deer
verilirse bundan doru ya da yanl bir nerme kar.
nsel J Alm., Fr., ng. a priori] [Lat. a priori^ n<*en* nceden olan] [es.t.
kab/ ]: Deneyden bamsz olan, ama deneyle canlandrlabilen, bilin
cine varlabilen (bilgi); deneyin tesinde geerlii olan (bilgi). / / nsel
bilgi, Platondan beri felsefede zerinde durulan bir sorundur. Yeni
a bilgi retisinde nsel (a priori) ile - sonsal (a posteriori) temel
bir kavram kilisidir: 1- Bilginin iki kayna retisinde nsel unlarla
eanlamldr: a. Dnceden, ustan gelen, kavramsal olan. b. Dou
tan. c. Kendiliinden (spontan) oluan; sonsal ise bunlarn kart olan
kavramlarla bir saylr: a. Duyusal deneyden gelen, b. Edinilmi, c.
Alnm. 2- Kant bu kartl yeniden ortaya koyup derinletirmitir.
Kant nsel deyince, deneyi olanakl klan anlar; nk ona gre her
bilgi zaman bakmndan deneyle balar, ama yalnz deneyden tremez.
Bu anlayta nsel = kavram, dnce deildir, nk nsel olan grler
de (uzay ile zaman) vardr; bunlar da deneyi olanakl klan biimler,
koullardr. 3- amzda grngbilim ve bu rn nsel olarak z
133
nsezi
grme ilkesi, nseli yalnz kavramsal olana ballndan ayrmam, onun
biim ilkeleriyle olan ilikisini de kesmitir. Bu anlayta nsel, doru
dan doruya grlen zlklerin niteliklerini, z balamlarn ve z
ilikilerini, hem de zellikle ierikleri bakmndan belirleyen bir terim
olmutur. Kantn biimsel nseline (formal a priorisine) kar ieriksel
bir nsel ileri srlmtr. Ayrca duygusal nselden (emotional
a priori), deer nselinden (M. Scheler, N. Hartmann) ve dinsel bir
nselden de (R. Otto, Troeltsch) sz edilir.
nsezi [Aim. Ahnung] [Fr ng. pressentiment] [es.t. hissikablelvuku]: Te-
mellendirilemeyen duygu. VerTmemi- olann, bilinmeyenfnT'zellikle
gelecekle ilgili olann nceden duyulmas, doru gibi saylmas. Yeni
felsefede Jabobi ve Fries nseziyi, duyulurst olann duyusu olarak,
deneyle snrl bilmenin karsna koymulardr.
nyarg [Aim. Vorurteil] [Fr. prijug^ [ing. prejudice] [Lat. praejudicium]
[es.t. itikat- bati, pein hkm]: Bir eyi yeterince bilmeden varlm
kan; nceden verilmi yarg.
rtk [Aim, implizite] [Fr. imflicite] [ng. implicit] [es.t. zmni]: rtl,
kapal olarak ierilmi olanrikz . ierme
rtk tasm [Aim. Enthymem] [Fr. enthymeme] [ing. enthymeme] [Yun.
enthymema = Dncede (en thymo) tutulan] [es.t. kyas- matvi]:
ncllerden birinin ak olarak dile getirilmeyip dncede tamam
land tasma verilen ad. / / Burada ya byk nerme eksiktir: Yalan
sylyorsunuz, yleyse size gvenilemez. ; ya kk nerme eksiktir:
Yalan syleyenlere gvenilemez; yleyse size gvenilemez. ; ya da
sonu eksik olabilir: Yalan syleyenlere gvenilmez; oysa yalan sy
lediniz.
rtme [Fr. coincidence] [ng. coincidence] [Lat. coincidentia] [es.t. teta
bukJ : ki eyin birbiriyle tam ol?B< Uyumas ; iki olayn ayn zamana
rastlamas. Kartlklarn rtmesi (Lat. conincidentia oppositorum): lk
olarak Nicolaus Cusanus un "kulland bu kavram, dnce olarak eski
dir. Kartlklarn rtmesi u anlamlarda kullanlr: 1- Fiziktesi ve
dinsel anlamda btn kartlarn kke bir birlie geri gitmesi. 2- ner
medeki elimeyi eytiimsel bir biimde kaldran dnce vevarlk ilkesi.
3- Nicolaus Cusanus'ta Tanr, kartlklarn rtmesidir. Cusanusa
gre, sonluda elien sonsuzda birdir (daire ve doru izgi); dn
yann kendisi de Tanrda rten kartlklarn dlamas olarak belirir.
yknme [Aim. Nachahmung] [Fr., ing. imitation] [Lat. imitatio] [Yun. mi
mesis] [es.t. taklit]: rnek alnan eyi yeniden yapma.
134
zdekilik
yknme kuram [Alm. Nacfafcmungstheor/ e] [Fr. thorie de /imitation]:
Sanat yaratmalarnn ilkesinin yknme (= mimesis) olduunu ne
sren kuram (Aristoteles).
z JAIm. Wesen] [Fr., ng. essence] [Lat. essentia] [Yun. ousfa] [es.t. zat, ma
hiyet]: 1- Varln asln kuran ey; temel zellik. Kart bkz. ilinek.
2- Bir eyin ne olduu, nasl olduu olgusu; bir eyi o ey yapan, yle
oluunu salayan ey; bir varln yapsn kuran ey. Kart bkz. var;
olu. 3- Kalc, deimez olan, gelip geici olmayan, her zaman var ol
makta olan varlk. Kart: Deien, deimekte olan varlklar. 4- Bir
eyin bireysel ve gerek olan kendine zg biimi; kendine zg belir
tisi. S- Fiziktesinin konusu olarak: Kendinde varlk. Kart bkz. g
rng. 6- i, ekirdek. Kart: d, kabuk.
zbilm [Alm. Eidet/ k] [Yun. eidostan]: (Husserl'de) Olgu biliminin kart
olarak dnlen, z grsnde verilmi olann bilimi, bkz. grng-
bilim 11
zdek [Alm. Materie] [Fr. matire] [ng. matter] [Lat. materia, materies]
[Yun. hy/ e] [es.t. madde]: (Yaln anlamyle) nsann almasyle bir
erek uruna biim verdii ya da yararland doal cisimler, nesneler.
(Felsefede) 1- Temel zellii yer kaplama olan varlk (Descartes). 2-
(Tn, ruh ve dnn kart olarak) Duyularla alglanan cisimleri kuran
tz; cisimsel olann paralanmaz bozulmaz tz. 3- (Aristoteles felse
fesinin zel kavram olarak) Ancak bilim yoluyle gereklik kazanacak
olan, henz belirsiz olanak durumundaki ey: a. lk zdek (hyle prote-
prima materia) salt zdek, btn eylerin temelde bulunan (hypokei-
menon- substratum), kendiliinden var olmayan, ancak biimle etkin
leen gereklik, b. Son zdek (hyle eskhate) ya da ikinci zdek (materia
secunda): Biim alm zdek.
zdekbimcilik [Alm. Hy/ emorphismus] [Fr. fty/ morfMsme] [ng. hylemorp-
Jism] [Yun. hyle = madde; morpfi = biim]: zdek ve biimin, ger
ekliin iki ilkesi olduunu ne sren reti (Aristoteles ve Aquinolu
Thomas).
zdekilik [Alm. Materio/ ismus] [Fr, materia/ isme] [ng. materialism] [es.t.
- - - maddiye]: 1- Her trl gerekliin - yalnzca nesnel deil, ruhsal ve
tinleTlan gerekliin de - zn ve temelini zdekte gren, zdekten
baka hi bir tzn bulunmadn ne sren dnya gr. / / zdei
evrenin ilkesi yapan eski Yunan atomcularndan Leukippos ve Demok-
ritostan beri zdekilik trl biimlerde ortaya kar. ngilterede 17.
135
zdeksel
yzylda Hobbes, Fransada 18. yzylda Lamettrie ve Holbach, Al
manya da 19. yzylda Ludwig Bchnerle en yksek dzeye ulama
mtr. 2- (Ahlk felsefesinde) Yalnzca yararl ve haz veren eyleri
eriilmee deer sayan, ieriksel- zdeksel deerler dnda kendi bana
var olan bamsz bir deerler alann kabul etmeyen dnya gr,
zdeksel [Alm. materiell] [Fr. matriel] [ing. material] [es.t. maddi]: zdee
ilikin olan. bkz. zdek. Kart bkz. tinsel
ozdeksizcilik [Alm. Immaterialismus] [Fr. immaterialisme] [ng. 'mmo-
terialism] [es.t. gaj r - i maddjye]: 1- zdeii''k?ncfine' zg bir ger
eklii olmadn kabul eden reti. 2- Evrenin temelinin ve ge
nellikle gerekliin znn cisimsel olmadn ne sren reti.
3- Ruhun cisimsel olmadn ne sren reti. (zdeksizcilik terimi
nin yaratcs olan Berkeley, bu szc kendi felsefesi iin kullanmtr.)
zde [Alm. Identisch] [Fr. identique] [ng. idntica/ ] [Lat. identicus = ayn
olan] [es.t. ojrnJ: Bir ve ayn olan; bir ve ayn anlama gelen. (r. Sa
bah yldz ile akam yldz zdetir, nk ayn yldzdr. Bir birey
zaman iinde deimeler geirse de bir ve ayn bireydir, kendi kendi
siyle zdetir.)
zdeleyim [Alm. Einfhlung]: iten duyma. Kendi duygularn nesnelere
aktarma; kendini bir bakasnn tasarmlar dnyasnn iine yerletirme;
kendini baka bir varln, rnein bir manzarann ya da sanat yap
tnn iinde duyma. / / Bu anlamda zdeleyim, estetik yaantnn temel
esidir. '
zdeleyim kuram [Alm. Einfhlungstheorie]; Bakasnn duygularn z
deleyim yoluyle aklamaya, yaantlar verilmi duyusal balamlar iine
yanstarak aklamaya alan kuram. / / Bu kurama gre, alglanan ni
telikler, alglanan nesnelere ilikin deildir, inceleyicinin o nesneye
aktard kendi duygulardr. Theodor Lipps bu retiyi savunanlarn
bandadr.
zdelik [Alm. Identitt] [Fr. identit] [/ ng. Identity] [Lat. identitas] [es.t.
Kendi kendisiyle ayn olma; deien durumlarda kendi kendisi
kalma, ayn kalma. / / zdelik eitlikle kartrlmamaldr; birbirine
eit olan iki ey, zde deildir. (r. iki masa birbirinin ayn, birbirine
eit olabilir, ama bunlar zde deildir.)
zdelik felsefesi [Alm. Identittsphiiosophie] [Fr. philosophie de l'identit]
[ng. identity- philosophy] [es.t. ayniyet felsefesi]: Varlk ve dnce, doa
ve tm, neng ve zne kartlklarnn en derin evren temelinde zde
136
zglk
olduklar kansna dayanan felsefe retisi. / / Salt usta alan btn
bu kartlklar bir ve ayn temel zn trl grn biimlerinden baka
bir ey deildirler. Bu reti trl biimlerde, Parmenides, Herakleitos,
Spinoza, Alman idealizmi ve Schellingde karmza kar. Felsefe terimi
olarak Schelling ortaya atmtr,
zdelik ilkesi [Aim. Identittsprinzip] [Fr. principe d'identit] [ng. law of
identity]- [Lat. principium identitatis] [es.t. ayniyet prensibi]: 1- (Varlk-
bllimde) Her nesne kendi kendisiyle zdetir. biiminde dile getirilen
ilke. 2- (Mantkta) Mantn drt byk temel nermesinden biri:
Her kavram kendi kendisiyle zdetir; forml : A = A; bir nermenin
doruluk deeri olduu gibi kalr, bkz. dnce yasalar, zdelik
zel [Aim. Besondere] [Fr. spcial] [ing. speciol] [es.t. husus]: 1 - Genelden
ayr olan; bir nesneler beine ya da tek bir nesneye zg olan. 2-
(Mantkta) Cinse kart olarak trle ilgili olan,
z erklik [Aim. Autonomie] [Fr. outonomie] [ng. autonomy] [Yun. oujS_j=
kendi; nomos = yasa] [es.t. muhtariyet]: (Genel olarak) Bir kiinin, bir
topluluun kendi uyaca yasay kendisinin koymas. Bu balamda:
1- Kendine zg bir yasas olma. (r. Organik yaamn, anorganik olan
karsndaki zerklii.) 2- Dtan bir yetkenin koyduu kurallara, ele
tirmeden uyma yerine, kendi kendini yneten tzel ve tresel zgr-
lk. 3- Kantta ahlak felsefesinin temel ilkesi; ahlk dzglerinin salt
us istencinden karlmas,
ze ynelik [Aim. eldetik] [Fr. eidtique] [Yun. eidostan]: (Husserl'de) de
lerle ilgili olan, nesnelerin zne ilikin olan, ideal zlkle ilgili olan.
/ / Husserlin indirgeme (reduktion) ynteminde ze ynelik indirgeme
(ayra iine alma = Einklammerung) : Nesnelerin zn kavrayabilmek
iin, btn rastlantlaryle birlikte gerek dnyay, uzay ve zamanla il
gili belirlenimler bakmndan nesnede bulunan hereyi, zellikle bireysel
varoluu, gelip geici edimleriyle yaratc ben'in kendisini bile ayra
iine aima.
'j zgeillls.[Aim. A/ truismus] [Fr. altruisme] [ng. aftrm'sm] [Lat. a/ ter = ba-
f ) V " ka^ zSel [* <J^erkamt>k]: Bakalarnn iyiliini yaama ve eyleme
O 7 lkesi yapan gr. / / Bu terimi felsefeye kazandran Auguste Comtedur.
Ona gre zgecilik, insanln ahlk ve kltr bakmndan gelimesinin
kouludur.
zglk [Aim. Eigenschaft] [Fr. proprit] [ing. property, propriety, ownership]
[tat. proprietas] [es.t. hassa]: Bir nesneye zg olan ey. u trleri
vardr: a. ze likin olan; bir nesnenin onsuz olamayaca zgik-
137
zgr isten
1er. b. ze ilikin olmayan (ilineksel); rastlantsal olan zglkler,
c. zel olan; yalnz o nesnede ortaya kan zglkler, d. Genel olan;
baka nesnelerde de bulunabilen zglkler. (r. nsanda a. us, b. ak
ya da kara olma, c. glebilme, d. ki ayakl olu.)
zgr isten [Alm. Willensfreiheit] [Fr. libre arbitre] [ng. free will] [Lat.
liberum arbitrium] [es.t. irade- i cziye]: stencin zgr oluu; insann
isteme ve karar verebilme zgrl. Din felsefesinde: Tanr istenci
(irade- i klliye) karsnda insann istencini (rade- i cziye) dile getirir.
Felsefedeki anlam iin bkz. zgrlk
zgrlk [Alm. Freiheit] [Fr. libert] [ng. liberty, freedom] [Lat. libertas]
[es.t. hrriyet]: 1- Bal olmama; dardan etkilenmemi olma; engel
lenmemi olma; zorlanmam olma. 2- Her trl d etkiden bamsz
olarak insann kendi istencine, kendi yasasna, kendi dncesine dayana
rak karar vermesi (seme zgrl). 3- nsann kendi istemesi, kendi
istenci ile eylemde bulunabilme olana; insann dtan engellenmeden
etki yapabilmesi.
sten zgrl: nsann istemelerini kendisinden baka bir eyin
engellememi olmas, ya da baka bir eyce kendisinin dnda bir iste
meye zorlanmam olmasdr. nsan istenci zgrdr demek, insann is
temesinin nedeni insann kendisindedir, demektir. nsan, istemelerinde
zerk ise zgrdr. stemenin kendisi engellenmise ya da insan bir
bakasnca, bilerek ya da bilmeyerek, herhangi bir istemeye zorlanmsa,
insanda isten zgrl eksik demektir. (r. Uyutum yoluyle uyutu
rulmu insanda, istemenin kendisi engellenmi ya da ktrmletiril-
mitir. Ayrca istemeleri insana ailesince, evresince, toplumca alan
m olabilir.
Kiisel zgrlk: sten zgrl ile balantl. Bir insan isteme,
dnme ve eylemlerinde bir bakasnca engellenmiyor ya da bir
eye zorlanmyorsa, kendi istemesi inde hareket ediyorsa, o nsann
kiilii zgr olarak gelimi demektir. yleyse zgrlk, insann kii
liinin, kendi znn ve kendi davran biiminin etkili olmasdr. Bu
anlamda isten zgrl de kiiliin istemeye temel olmasndan baka
bir ey deildir.
Dnme zgrl: nsann d etkilerden kurtularak dnme
zerklii Uzanabilmesi. Her trl baskdan, zellikle dinsel nanlar
dan bamsz olarak dnebilme. Ancak, dnme zgrlnden an
lalan yalnzca batmsz dnebilme yetenei deildir,(dnmenin ken
disi bask altna alnamaz) ; dndn bakalar karsnda dile getire
138
zne
bilmektir ayn zamanda. Dnme zgrl, yleyse, yazma ve sy |eme
ile birlikte gider. Dnme zgrl, en kesin anlamyle basn zgr
lnde gerekleir.
Trel bilin zgrl: Bir insann kendi trel bilincine gore
davranabilmesi; zellikle dinsel inanlarnda zgr olmas. Herhangi
bir dine bal olma ya da olmamada zgr olmas.
Eylem zgrl: (Zorunluluun deil, basknn kart olarak)
D basklardan, zellikle baka birinin basksndan bamsz olarak kendi
isteine gre davranabilmek hak ve gc. Balca biimleri: 1- Fizik
zgrlk: Her trl d baskdan bamsz olarak hareket edebilme yetisi.
(r. Hapiste yatann fizik zgrl kstlanmtr.) 2- Ruhbilimsel z
grlk: D glerce belirlenmeden, insann kendi doasnn eilim
lerine gre hareket edebilmesi durumu. 3- Ahlaksal zgrlk: Kendi
kendini belirleyebilirle yetisi, insann ahlk eylemlerini bakasnn zoru
ile deil, kendi istenci ile gerekletirmesi. nsann eylemlerinden so
rumlu olabilmesi iin zgrlk, ahlkn nkouludur. Bu bakmdan
bir sorumluluun olabilmesi iin, ahlaksal zgrln temelinin kiisel
zgrlk olmas gerekir. Bu zgrlk basky darda brakr, ama
ykmll deil. 4- Toplumsal zgrlk: Yasalarn koruyuculuu
altnda ve yasalarn snrlar iinde bakalarnn zgrln kstla
madan hareket edebilme. Toplumsal zgrln temeli de kiisel
zgrlktr. J.J. Rousseau toplumsal zgrl, insann kendi yasa
larn kendisinin koymasnda grr. Kant da Rousseaunun bu ilkesin
den kalkarak zgrl usun -zerk oluuna balamtr. ^Marks
grte zgrlk toplumsal zorunlukla zdeletirllmitr. Doaya
boyun eerek (doa yasalarna uyarak) ona egemen olunabilir." (Bacon)
dncesinden kalkan Markslarn grne gre; doada zorunluk
geerlikte olduu gibi, toplum yasalarn yrten de zorunluluktur.
Gerekte zgrlk diye bir ey yoktur. Ancak bu zorunluluu gren
zgr olabilir.
Doal zgrlk: nsann evresini deitirebilmesi yetenei.
Hayvan evresine uyar, insansa evresini deitirip ona biim verebilir,
zne [Alm. Subjekt] [Fr. sujet] [ng. subject] [Lat. subjectum] [Yun. hypo
' " keimenon = alta den, altta bulunan] [es.t. fail, mevzu]: Hypokemenon-
subject terimi Aristoteles7, sonra da ortaaptoz anlamna kullanlr;
ancak 17. yzyldan beri bugnk anlamn kazanr, ruhbilim ve bilgi
kuram asndan ben" anlamn alr: kendini ben- olmayann, nesnenin
(objectin) karsnda bulan, karsna koyan; ya da karsna konduu,
139
znel
kendim karsnda bulduu nesneye bilme ve eyleme erei ile ynelen
brey. Ruhbillm asndan: ruhsal yaantlarn taycs, dnen, tasa
rmlayan, bilen, duyan, isteyen ben. Bilgi kuram, asndan: Bilen, bil
meye ynelen, ama kendisi bilgi nesnesi olmayan varlk. Mantk- dll-
slenen'= knuYk'emin ta?'y,C'S' = ke"diS Zeri"e r ey
znel [Alm Subjektiv] [Fr. subjectif] [ing. subjective] [Lat. subjectivus] [es t
Tliiri ^ neye " ?kin la'1 2" znede mellendirilen, zneyle
belirlenmi olan, zne iin geerli olan. Kart bkz. nesnel
znelcilik [Alm. Subjektivismus] [Fr. subjectivisme] [ing. subjectivism] [es.t.
enf i ye]: 1- (Genel anlamda) zneyi her eyin ls yapma eilimi;
butun deer ve gereklik yarglarn, bireysel bilin edimlerine indirgeme
egllm. 2- (Bilgi kuram asndan) Btn bilgilerin znel olduunu ileri
suren grler: Burada zne a. genel bir zne, genellikle bilin, b.
reysei zne, tek kiinin beni olarak anlalabilir. 3- (Fiziktesi asn
dan) Butun evrenin tasarm olduunu ya da tinsel, ruhsal znelerden
baka hi bir gerekliin bulunmadn ileri sren gr. 4- (Ahlk
felsefesinde) Btn deerlerin znel olduunu kabul eden gr S
. srtTgr53' yarg" annm breysel fae^ ni'eri di'e getirdiini ileri
r^/ J znitelik [Alm., Fr. Attnbut] [ing. attribute] [Lat. attributum] [es.t. s,fat,
sfat; zatiye]: 1- Bir var olann zle ilgili, kalc, zorunlu, yapc nitelii;
teme belirti; yklem. Ancak bir tzde bulunan, bir taycy gerektiren!
deiken ve rastlantsal olandan (ilinekten) ayr olarak zce tze bal
o an ey. / / Aristoteles, bir nesnenin kendisinden ayr dnlemeyen
niteliklerini rastlantsal olanlardan ayrarak zle ilgili, zorunlu nitelik
ler, ozntelikler olarak adlandrr. Thomasta da znitelik ayn anlamda
dr. Skolastikler Tanr nn ozniteliklerinin szn ederler. Descartesta
da oznitellk tzn temel nitelii anlammdadr. Spinoza tzn deimez
varlk biimlen olarak znitelikleri deiken kiplerden (modus) ayrr
Ona gore tzde (Tann'da) sonsuz znitelikler vardr, ama insan ancak
1tanesini bilmektedir: Dnme, bilin (cogitatio) ve uzam (exten
'. ... \ antlkta) Blr zneye ilikin olarak evetlenen ya da deillenen
nitelik I I Yklemden ayrl, modern mantklara, yklemin daha
z n e J ( z n i t e l i k : zneye dr koac ile bal olan; yklem:
mei ni ' ? evetlenen ?er ; rnein: insan memelidir. ner-
X v L r T A Zni.teliktir: lnsan d nU-- nermesinde d
len, m r. Ama bu ayrma iyi temellendirilmemitir. bkz. yk-
140
p
Perlpatetikler [Aim. Peripatetiker] [Fr. pripatticien] [ng. Peripatetics]
[Yun. peripatetikos = gezinenler] [es.t. Mefoiyun]: Aristotelesin yan
da ve rencileri. / / Aristoteles felsefe tartmalarn ve konuma
larn bir aa bir yukar gezinerek yapt iin, okulu Peripatos adn
almtr.
Pironculuk [Aim. Pyrrhonismus] [Fr. pyrrhonisme] [ing. Pyrrhonism ] [es.t.
Pironiye]: 1- Yunan filozofu Pyrrhonun kurduu kukucu okul ve
dnce dorultusu. / / Temel kavram -> yargszlk (epokhe) ve
ondan kan -> sarslmazlk (ataraksia)dr. bkz. kukuculuk
Pitagoraslk [Aim. Pythagoreismus] [Fr. pythagorisme] [ng. Pythagorea-
nism] [es.t. Fisagoriye]: Pythagoras ve ona bal olanlarn felsefe,
' matematik, ahlk ve din retisi. / / Bu retinin en belirgin g
rleri: a. Say varln ilkesidir; nesnelerin z varln ana zdei
saydr, b. Evren yasas uyumdur, ilkin Pythagoraslar evrene, onda
egemen olan uyum ve dzenden dolay kosmos demilerdir, c. Ruh
lar biim deitirerek yeniden dnyaya gelirler. Dnya grleri ikici
(dualist) dir: Dnme ile duyumlar, bedenle ruhu, nesnelerin mate
matiksel biimleri ile alglanan grnlerini kesin olarak ayrrlar.
Platonculuk [Aim. Platonismus] [Fr. platonisme] [ing. Platonism] [es.t.
Bflatuniye]: Platonun kurduu, sonradan kendisine bal rencilerinin
gelitirdii; duyulur dnya ile asl gereklik olan -+idealar dnyasnn
kartl zerine temellendirilmi idealist felsefe retisi,
postulat bkz. konut
pozitivizm bkz. olguculuk
pragmaclk [Aim. Progm atism us] [Fr. pragm atism e] [ing. pragm atism ]
[Yun. pragm a = 1- eylem; 2- yararl] : 1- Doruluu ve gereklii tek
yanl olarak yalnzca eylemlerin sonular ve baarlar ile deerlendi
ren felsefe retisi; eylemin bilgi ve dnceye ilkece stnl gru-
141
Problematik
. / / Usun temel grevi bize eyleri tantmak, eyler zerine bilgi
vermek deil, onlar zerinde eylemde bulunmamz salamaktr.
2- (Dar anlamda) 19. yzylda ve 20. yzyln banda Amerika ve
ngilterede ortaya kan dnce dorultusu: Doruluun ltn
bilginin uygulanmasnda grr; bu anlaya gre, yaama yararl olan,
onu ileri gtren iyidir. (Balca temsilcileri: C.S. Peirce, Dewey,
James, F. S. Schiller.) Ahlk felsefesi bakmndan yararclkla, bilgi
kuram bakmndan ->aralkla zdetir: Bilgi ve doruluk yaam
iin yalnzca birer aratrlar,
problematik bkz. belkili
problematik yarg bkz. belkili yarg
psikanaliz bkz. ruhsal zmleme
psikoloji bkz. ruhbilim
psikolojik mantk bkz. mantk 2
142
/
F
R
rastlant [Alm. Zufall] [Fr. hasard] [ng. chance, hazard] [es.t. tesadf]1
aklanamayan, beklenilmeyen, nceden kestirilemeyen bir olayn or
taya k,
relatif bkz. greli
relatlviz m bkz. grecilik
res [Lat. res = ey]: Res cogitans = dnen varlk, dnen z, bilin;
res extensa = yer kaplayan varlk. (Descartes felsefesinin tin ve zdek
karl iki temel kavram.)
Rigveda (Sanskrite): Hint din tarihinin en eski kaynaklar,
ruh [Am. See/ e] [Fr. ame] [ng. sou/ ] [Lat. anima] [Yun. Psykhe soluk
alma, soluma, fleme]:1- Bedeni etkin klan canllk ilkesi, bedenin ya
ama gc, yaama soluu. 2- Doal- canl yaam ilkesi; Aristoteleste
bedeni canlandran ilke, bedenin -> entelekhiast. 3- Tz olarak: a.
lmsz ruh. (Beden yalnzca onun tutsak yeri saylr.) b. Usun, dn
cenin, tinin yeri. c. Yaln, zdeksel olmayan tinse! tz. 4- znel ilke
olarak: a. Usa kar gnl ve steme ilkesi, b. Bireysel kiilik ekirdei.
5- Bilin olaylarnn toplam; benin birlii. 6- Dolaysz, bilinaltmdan
gelen yaam itkilerinin, yaama durumlarnn taycs. (zellikle mo
dern yaama felsefesinde tin ve bilince kar duran bir ey olarak ortaya
kar (Klages). 7- (Bilimsel anlamda) organizmaya sk skya b?l ya
antlarn - zellikle duygu ve tkilerin- toplam (tinin kart olarak).
, ruhbilim [Alm. Psydo/ og/ e] [Fr. psydo/ ogie] [/ ng. psychology] [Yun. Psyk
he = ruh; logos = bilim, reti] [es.t. ruhiyat]: 1- Felsefenin bir blm
olarak: (lkin Aristoteles bamsz bir konu olarak ele almtr), a. Ruh
fiziktesi: Ruhun zn, lmszln, bedenle ve Tanr ile ilikisini
aratran retiler, b. Usa ve ruh yaantlarna dayanan ruhbilim reti
leri; bunlar da giderek duyum, tasarm, bellek, dnme, duygu, isten
ruhbilimleri olarak ayrlrlar, . (Humeun gelitirdii) arm ruh
143
ruhbilimcilik
bilimi olarak kendine zg bir bilimsel temele dayanmaya alr; bu
radan yeni bir ruhbilim ortaya kar. 2- Felsefeden kopmu olan, ba
msz bir bilim olarak: ruhsal olaylar, d dnyann olaylarna benzer
bir biimde, ayn yasalarn egemen olduu i dnya olarak dnp
doa bilimlerinin yntemleriyle inceler. 19. yzyldan bu yana ruhbi-
llmsel aratrmalar ok gelimi ve trl dallara ayrlmtr: ocuk
ruhbilimi, hayvan ruhbilimi, toplumsal ruhbilim vb. Ayrca ruhbilim
aratrmalar gnmzde fizyoloji arattrmalar le de balant iindedir.
3- Yeniden felsefeye dnen ve bir felsef nsanblim biiminde gelien
ruhbilimsel reti olarak u biimlerde karmza kar: a. Tinsel bilim
lerin bir dal olarak anlama yntemini gelitiren ruhbilim (Dilthey
ve ona bal olanlar), b. Yapsal ruhbilim (Getalt psikolojisi) aratrma
lar (Ehrenfels, Khler, Krueger vb.), c. Bilinalt ruhbilimi ve ruhsal
zmleme (Freud, Adler, Jung vb.), d. Bedenle ruh arasndaki balama
dayanarak insann yapsn beden- ruh birliinde gren reti (Kret
schmer). e. Davran ruhbilimi (zellikle Amerikal aratrclar geli
tirmitir. Behaviorism). f. Karlatrmal ruhbilim; ocuk, genlik ruh
bilimi ve toplumsal ruhbilimle, giderek hayvan ruhbilimi ve ilkeler ruh
bilimi (Lvy- Bruhl) denen ruhbilimle balant indedir,
ruhbilimcilik [Alm. Psyc/ o/ og/ smus] [Fr. psychologisme] [ng. psycho/ ogism]
[es.t. ruhiyatlk]: 1- zellikle tinsel ve kltrel olaylar (din, sanat,
ahlk vb. ) tek yanl olarak yalnzca ruhbilimsel adan inceleme ve ak
lama. 2- Ruhbilimi btn bilimlerin ve felsefenin temeli yapma eilimi.
3- Mantksal ruhbilimcilik: Mant ruhbilim ile eit klan, mantn
temelini ruhbilimde bulan reti,
ruhsal zmleme [Alm. Psycfocma/ yse] [Fr. psychanalyse] [ng. psychoono/ -
ysis] [Yun. psykfe = ruh, ana/ ys/ s = zmleme] [es.t.tah/ / / - / ruh]: Fre-
udun gelitirdii, ruh saaltmnda kullanlan bir klinik aratrma yn
temi ve sonradan yine Freudun bu yntemin verdii sonulara dayana
rak kurmu olduu ruhbilim retisi. / / Ruhsal zmleme yntemi,
ruhun derinliklerinde, bilinaltnda kalm olan tasarm, istek ve karma
alar (kompleks) bulup ortaya karmay bylece bunlarn ruhu tedirgin
ve hasta eden basklarn gidermeyi amalar. Bu yntemle alan Freud,
tm ruhsal, tinsel ve kltrel yaam ie itilmi olan cinsel itkilerin biim
deitirmesi, incelip ycelmesi olarak aklayan bir reti kurmutur.
Adler, cinsel itkinin yerine temel itki olarak ->gllk itkisini koy
mutur.
144
s
sama [Alm., ng. Absurd] [Fr. absurde] [es.t. obes]: Mantk kurallarn bozan,
tersine eviren. / / Sama bir dnce, eleri birbirini tutmayan, bir-
biriyle badamayan dncedir. Sama bir yarg kendTTinde t utarsz
olan ya da tutarszl ieren bir yargdr. Samay anlamszdan ayrmak
gerekir. nk samann bir anlam vardr, ama bu anlam eliiktir,
yanltr. Oysa anlamsz olan ne doru ne de yanltr,
saduyu [Alm. Gesunder Verstand] [Fr. ban sens] [ng. good sense, common
sense] [es.t. hasse- i selime]: 1- (Descartes'da) Doru ile yanl birbirin
den ayrma ve djfruyr~glarna gc. Usla eanlaml. 2- (Gnmzde)
Gnlk yaamda' iyi yarglama gc. (Verdii yarglardan her zaman
doruluk beklenemez.)
san [Alm. exakt] [Fr., ing. exact] [Lat. exigere = bir eyi tam olarak yapmak,
bir lye gre yapmak; exactus = tpatp, tamtamna, yetkin; tpatp
llebilen] [es.t. sahih}: 1- Szn anlatmak stenene tam karlk
olmas, tam uygun dmesi nitelii (san anlatm). 2- lnn llene
ok az da olsa bir ayrm brakmakszn, tpatp uymas nitelii (san
l).
san bilimler [Alm. exakte Wissenschaften] [Fr. sciences exactes] [ng.
^ exact sciences] [es.t. ulum- i sahiha]: Denetlenebilir l ve hesaplara
dayanan bilimler. Bunlar ->san nermelerle kurulan bilimlerdir. Dar
anlamda: Matematie dayanan bilimler (mekanik, fizik),
salt [Alm. rein] [Fr. pur] [ng. pure] [Lat. purus] [es.t. srf, saf, mahz]: 1- iine,
kendisine yabanc baka hi bir ey karmam olan ; ar^ 2- Uygulamayla
ilikisi olmayan bilimler. (r. salt matematik.) 3- Baka bir yetiye bal
olmayan. (r. Descartesta salt anlk duyulara gereksinme gstermeyen,
bylece de salt olan bilgiyi salar.) Salt us (Kant'ta): Deneyden bam
sz, iinde duyudan hi bir ey bulunmayan us.
salt gr [Alm. reine Anschauung] [Fr. intuition pure] [ing. pur^intuition]:
Kantn felsefeye yerletirdii bir kavram. Duyum ieriklerinden arn-
145
saltk
m, yalnzca duyarln biimi olan gr. (Duyumlarla ve nesneyle ili
ii olan deneysel grnn kart.) inde duyumlarn dzene girdikleri
salt gr, bilginin nsel kouludur. Bu gibi salt grler - ya da gr
biimleri- Kanta gre, uzay ile zamandr. Uzay ile zaman btn duyum
larn kouludur, ama bunlar kavram deil grdrler.
saltk [Alm. a6so/ ut] [Fr. absoluJ [ng. abso/ ute] [Lat. obso/ utus = zk]
[es.t. mutlak]: 1- Kendi bana var olan; hi bir eyle bal olmayan;
bamsz, koulsuz. 2- Hi bir eyle snrlanmayan. 3- Baka bir eye
ilintisi ojmayan. 4- (Fziktesi anlamda) Gerekte olduu gibi dncede
de hi bir baka eyle bal olmayan ve varlk nedenini kendinde tayan
ey; bunun sonucu olarak; kendi bana var olan varlk; kendinde nesne.
Her kouldan bamsz olarak var olan. Kart bkz. greli
saltklk [Alm. Abso/ ut/ smus] [Fr. absolutisme] [ng. abso/ ut/ sm] [es.t.
mut/ ak/ yet]: 1- lkeleri, normlar, kavramlar dogmatik bir biimde
saltk olarak koyan gr. 2- Saltk deerlerin,saltk dorularn bulun
duunu savunan reti. 3- Devlet retilerinde: Devletin gcnn
snrsz* saltk olduunu ne sren gr.
salt us [Alm. reine Vernunft]: nsel bilgi yetisi, deneyden bamsz bilme yetisi
iin Kantn kulland terim; iinde duyuyla lgili hi bir ey bulun
mayan us. bkz. us
sanat [Alm. Kunst] [Fr., ng. art] [Lat. ars] [Yun. tekhne le eanlaml;
Yunanca tekhne szc, erei bir ey ortaya koyma olan, yaratma olan,
doru bir plana gre ynetilmi bir davran anlamna gelir. Ancak
tekhne sanatn yalnzca bir""Elmn karlar.]: 1.(En geni anlamyle)
Belli bir yetkinlie eritirilmi olma (r. yemek piirme sanat). 2- Bir
eyi kendi i yasalarna gre zgrce biimlendirme yetenei. 3-
nsann, yaratt yaptlarla kendisini ycelten ve lmszletiren yara
tc yetenei. SonoCrn teme/ tr/ er/ : mimarlk, resim, plastik sanatlar,
musiki, sz- yaz sanat: yazn, sahne oyunu (tiyatro) ve dans. Sanat
sorunu ve sanatnn yaratmalar zerine felsefe tarihinde ok eitli
aklamalar yaplmtr: yanslama = mimesis (Aristoteles), fantazi
(romantikler), oyun trnden biimlendirme atlm (Schiller), simge
letirilmi yaratma atlm (Alman idealizmi) vb.
sanat felsefesi [Alm. Kunsiph/ '/osop/ j/ e] [Fr. philosophie de I'art] [ng. ph//osop/jy
of ort] [es.t. fe/ sefe- i sonat]: Sanatn, sanat yaratmalarnn ve sanat bee
nilerinin z ve anlamn konu olarak alan felsefe dal. Estetkten ayr
l: Estetik dndaki etkenleri ve balamlar da (dinsel, ahlk-
146
say
sal, toplumsal) gz nne aldndan, estetikten daha geni, ama te
yandan doadaki gzeli deil de, yalnzca sanat yaps gzeli konu
olarak aldndan ondan daha dardr, bkz. estetik
saplant.[Aim. fixe Idee] [Fr. ide fixe ] [ng. fixed idea] [Lat. fixus = sabit,
deimez] [es.t. fikr- i sabit] : Bilincin taklp kald, kurtulamad ve
dzeltemedii yanl bir tasarm,
sarsilmazlk [Aim. Ataroxie] [Fr. ataraxie] [ng. ataraxia] [Yun. ataraksia]
[es.t. itminan- nefs]: zellikle stoa felsefesinde insann davramfartyle
ruhsal eitiminin erei, lks olarak beliren ve en yksek iyi olarak
nitelenen ruh dinginlii, tutkulardan arnm olma durumu,
sav [Aim. These, Thesis] [Fr. thse] [ng. thes/'s] [Yun. thesis = koyum, koyma
eylemi] [es.t. mddea]: 1- Koyum, konulmu olan. (Yun. theseT=:
konulmu olan: yasalar, kurallar vb. Kart: physei domu olan,
doadan olan.) 2- Tantlanmas gereken bilimsel ne srm. 3- (Kantta)
Usun iine dd -> atklarda (antinoml) birinci e. (Kart:
ikinci e = karsav = antithesis.) 4- (Hegelde) Eytiimsel sre
te (sav- thesis, karsav- antithesis, bireim- synthesis) birinci evre,
sayg [Aim. Achtung][Fr., ng. respectj[es.t. hrmet]: Bir kiiye, bir dne,
bir eyleme, bir baarya yksek deer vermekten doan zel bir duygu.
/ / zellikle ahlk deerlerine kar duyulur. Ahlk felsefesinde Kantla
nem kazanmtr. Kant ahlkn temelini ahlk yasasna saygda bulur,
say [Aim. Zahi] [Fr. nombre] [ng. number] [Lat. numerus] [Yun. orithmos]
[es.t. adet]: Bir okluun br birimle belirlenimi. / / Sayma eylemi ile
ortaya kar. Ama sayma zamanla ilgili bir olaydr, oysa saynn kendisi,
hi bir niteliksel belirlenimi olmad gibi, zaman belirleniminden de
de syrlmtr, zamann dndadr. (Felsefede) Nicel bakmndan gz
nne alnm eyler topluluunu fp karlatrarak soyutlama le elde
edilen temel kavram. / / Sra say: sray, dizeyi belirtir (birinci, ikinci);
baya say: nicelii belirtir (br, iki). Sayy temel ilke yapan Pytha-
goras retiye gre nesnelerin z, gerei, varln ana zde say
dr. Her ey say balantlarna gre dzenlenmitir, saylarla biline
bilir. Aristoteles, sayy llebilen miktar olarak tanmlar; bu yzden
bir henz bir say deildir. Oysa Lockea gre say, birimin ya da
birn en yaln tasarmdr; birin yinelenmesinden ve bu ikisinin birle
tirilmesinden 2 ile gsterilen tasarm oluur. Berkeley, sayy bir dnme
rn olarak aklar. Kanta gre de say, bir anlk kavramdr, ama so
mut olarak ancak zaman ve uzay kavramlarnn yardmyle gerekle
ebilir.
147
seenek
seenek [Aim., ng. alternative] [Fr. alternatif] [Lat. alter = ikiden biri]
[es.t. /k, terdi t]: 1- iki olanak arasnda zorunlu bir seme yapma duru
mu. Seenekli nermeler: kisinden birini kabul edince teki darda
kalan, geersiz saylan nermeler. (r. Bir ey ya byledir ya y-
ledir. Bir ey byledir veya byle deildir.) 2- Seilmesi gereken iki
yoldan; iki olanaktan biri,
semeci [Yun. eklektikos < eklegein = semek]: 1- Kurulmu olan dizgeler
den deiik dnceleri seip alan ve bunlar birletirerek kendi
retisi durumuna getiren (yntem, dnce, filozof). 2- Bir reti ya
da dizge kurmak istemeyip, ortalkta olan dnceler daarcndan ken
dilerine uygun gelen bir bu, bir u dnceyi alarak benimseyen,
semecilik [Aim. k/ ekt/ c/ smus] [Fr. ecfectisme] [ng. eclecticism] [es.t.
ktrtaf/ ye]: Kurulmu olan dizgelerden deiik dnceleri seip alma
ve kendi retisinde birletirme yntemi ve bu yntemle alan
filozoflarn retisi,
semantik bkz. anlambilim
sembol bkz. simge
sembolik bkz. simgesel
sembolizm bkz. simgecilik
semiotik bkz. imbilim
sensualizm bkz. duyumculuk
sentetik bkz. bireimsel
sentez bkz. bireim
septisizm bkz. kukuculuk
sevgi [Aim. Lebe] [Fr. amour] [ng. love] [Lat. amor, caritas] [Yun. Philia,
eros, agape] [es.t. ak]: 1- (Genel olarak) Hoa giden bir eye eilim;
tutkuya dek varabilen bir ruh durumu. Trl biimleri: a. Kar cinse
kar duyulan sevgi, b. ocua kar duyulan sevgi, c. Bir nedene dayan-
drlamayan duygudalk (sympathie). d. Uzun sre inde oluup gelien
kiisel gnl dostluu, e. Doaya vb. ferine duyulan sevgi. 2- (Felsefede)
Eski Yunan felsefesinde sevgi evrende birletirici ilkedir (Empedokles),
Platon'da gzele duyulan sevgi (Eros) idealarn bilgisine gtren yoldur.
Hristiyanlkta: yardm elini uzatma anlamndaki sevgi (Caritas) ve has
talara, ac ekenlere, yoksullara duyulan sevgi (agape), yakn sevgisi,
giderek hi bir ayrma yapmakszn tm insanlara gsterilen sevgi (insan
lk sevgisi) ve Tanr sevgisi; amzda Max Schelerin felsefesinde sevgi
148
snf
temel kavramlardan biridir; Schelerin ba sorunu olan kiiliin asl z
sevgi olduu gibi, insanlar birbirine balayan da sevgidir; kendi iine
ekilmi ayrk yaayan kii deil, dnyaya ve insanlara sevgi ile ynelen
kii, yine byle kendisi gibi sevebilen kiilerle kendini bir- duyan kii
deer tar.
sezgi [Aim. Ansc/ auung] [Fr., ng. intuition] [Lat. mtuitio- intuit/ s < in- tueri =
iini grme] [es.t. tehadds, hads]: 1- Bir eyin birden almas. 2- Bir
balantnn birden, dorudan doruya, aracsz bulunmas (kefedilmesi),
yakalanmas. 3- - >Gidimli dnmenin usavurmann tersine, bir bt
nn bir bakta dolaysz kavranmas; varlklar bize kendilerinde olduu
gibi aan bilgi; dolaysz kavrama; bir anda yakalama; sezme, sezip ke
fetme. Bergsonda: Gerei kavrama yetisi; bir anda yakalama, kavra
ma, sezme, sezip kefetme. Sezgi, igd ve anlan bir bireimidir, ger
ei birden kavramada igdden yararlanr, anlak da igdde uyku
halinde olan bilinci uyandrr ve onu tutkularndan kurtarr; yleyse
sezgi, kendi bilincine varm igddr.
sezgicilik [Aim. / ntuitionismus] [Fr. / nt/ itionisme] [ng. / ntuit/ onism, 'ntu/t/o-
na/ ism] [es.t. tehodrfs/ ye]: 1- Sezgiye us, anlk, kavramsal dnme
karsnda stnlk veren; sezgiyi bilginin, zellikle felsefe bilgisinin,
temeli olarak gren reti (Bergson), bkz. sezgi. 2- (Ahlk retisi
olarak) Eylemlerin iyi ya da kt olularnn, onlarn deerleri ve sonu
lar zerine herhangi bir dnp tanma ile deil, dorudan doruya
sezgiyle bilinebileceini savunan gr. 3- (Matematikte) Matematiin
temellerinin sezgi yoluyle dorudan doruya kesinlikle kavrandn
leri sren gr (mathematical intuitionism; kurucusu: L.E.J. Brouwer);
bu gre gre, insan anlnn yapclndan doan matematiksel
varolular ancak sezgi yoluyle snanabilirler; bu grte matematiin
mantk ve felsefe karsnda stnl de kabul edilir, nk ne bilim
ne felsefe ne de mantk matematik iin birndayanak olabilirler.
sezgisel [Aim. intuitiv] [Fr. rntiftjf^ [ng. intut/ Ve]: Btn bir anda yakala
maya, kavramaya ynelen (dnme yolu).
snf [Aim. K/ osse] [Fr. c/ asse] [ng. c/ ass] [Lat. ciass/ s]: 1- (Mantkta)
Belli ortak belirtileri olan tek tek nesneler bei. 2- (Dirimbilimde)
Dallarn ait blm; her bir altblm kendi iinde beklere ayr
lr. (r. Memeliler, kular, balklar vb.leri omurgallar dalnn birer
snfdrlar.) 3- (Toplumbilimde): a. Aralarnda ortak bir kltr ve
yaama dzeyi olan bireyler topluluu, b. Toplumun yapsnda ayn
ekonomik koullar ve ilikilerle birbirine bal olan tabaka.
149
snflandrma
snflandrma [Alm. K/ assfi/ catfon] [Fr., ng. c/ ossrfcatronj [es.t. tasnif]:
Konular ve kavramlar dizgesel olarak blmleme ve sraya koyma.
snr [Alm. Grenze] [Fr. //m/te] [ng. //m/t] [Lat. J/m/t/s] [es.t. had, hudut]:
1- Bitim, bitme, sona erme; bir eyin sona erdii nokta. 2- Varlk ya
da etki alannn d evresi. 3- Uzayda iki blgeyi ayracak biimde belir
tilen nokta, izgi ya da yzey. 4- ki zaman dnemini ayrmaya yarayan
nokta. 5- Eyleme olanann kalmad nokta (gcn snr, bilimin
snr, usun snn).
snr- durum [Alm. Grenzs/ tuot/ onJ: Felsefeye Jaspersin getirmi olduu bir
kavram. nsann, varoluunun kaldrlamaz snrna dayand durum(lar).
Bu durumlarda insan, varoluun kendisini bir snr, bir kmaz, bir baar
szlk olarak yaar, ama ancak bununla varolu olarak uyanr. nsan her
zaman belli bir durumda bulunur; bu durum almaz bir duvar gibi
karsna dikildi mi snr- durum olur; bu durumda insan kalakalr, ama
ite bu kalakalmada varolu olmak zere uyanr. Snr- durumlarn
yaamak ve var olmak ayn eydir. nsann zorunlu olarak durumlar
inde bir varlk oluu; belli balantlar iinde deimez bir belli insan
olduu olgusu bir snr- durumdur. Bu temel smr- durum yannda u
zel snr- durumlar var: a. Edilgin olarak: lm ve ac ekme, b. Etkin
olarak: Savama ve su.
snr- kavram [Alm. Grenzbegriff] : Bilinmeyene kar bilmeyi snrlayan
kavram; ->akn olan, deneyin tesinde bulunan gsteren, ama bununla
deneyde balant kurulamayacan gsteren kavram. Baka deyile:
Bilgiyi snrlayan, ama ayn zamanda bu snrn tesinde bir eyin bu
lunduunu da imleyen kavram. (r. Kant'ta noumenon = kendinde
ey yalnzca bir snr- kavramdr, bilgimizin snrn gsteren bir kav
ramdr.)
'y, ^ simge [Alm., ng. Symbo/ ] [Fr. symbo/ e] [Yun. symbo/ on] [es.t. remz]: 1-
Belli bir insan beinin uziam yoluyle kendisine belli bir anlam verdii
im. 2- Bir eyi gsteren, bir anlam, bir dnceyi grlenebilir klan
im. 3- Grlmez bir gereklii canlandran imge ya da zdeksel nesne,
rnein, gvercin barn simgesidir.
simgebilim [Alm. Symbo/ ik] [Fr. symbo/ / que] [ing. symbo/ / cs] : 1- Simgelerin
kullanlmas. 2- mler dili. 3- Simgelerin anlam zerine retibllim;
simgeler bilimi, simgeler kuram. 4- Belli bir alana ilikin simgeler btn
ya da dizgesi.
150
somut
simgecilik [Alm. Sym6o/ / smus] [Fr. sym6o/ / sme] [ng. sym6o/ / sm]: 1- An
latm arac olarak simgeleri kullanma. 2- (Sanat alannda) - Doalcla
kar kp dorudan doruya nesnel olarak verilmi olan aarak, akn
olan, duyusal olmayan, sonsuz olan, gizemli olan dile getirmeye
ve betimlemeye alan akm,
simgesel [Alm. symo/ sch] [Fr. symbolique] [ng. symboic] [es.t. remz]:
1- Bir simge ile dile getirilen. 2- Simgeler kullanan ya da simgeler koyan.
3- Kendi bana bir deeri ya da etkisi olmayp, bir baka eyi anmsa
tan: simgesel bir topluluk,
simgesel mantk [Alm. symbo/ isc/ e Logik] [Fr. symbo/ / que /og/que] [ng.
symboic Iogic]: bkz. mantk 6
sistem bkz. dizge
skolastik (felsefe) [Alm. Scho/ ast/ k] [Fr. sco/ astique] [ng. sc/ o/ as/ c] [Lat.
scholasticus < schola = oku!]: nan ile bilgiyi, kilise retisiyle
zellikle Aristotelesin bilimsel dizgesini uyumlu bir biimde bir
letirmeye alan ortaa felsefesi. / / Erei, usu dinin dorularna
uygulayarak inan konularn kavranlr klmaktr;Aristoteles mantna
ball bu yzdendir. Skolastik felsefe dneme ayrlr: 1- Erken
skolastik (yaklak olarak 800- 1200). 2- Yksek skolastik (yaklak ola
rak 1200- 1300). 3- Ge skolastik (yaklak olarak 1300- 1500). Balca
temsilcileri: (ilk dnemde) Johannes Scotus Eriugena, Anselmus, Abae-
lardus; (ykseli dneminde) bni Sina (Avicenna), bni Rd (Aver-
roes); (Batda) Albertus Magnus, Aquinolu Thomas; (son dnemde)
Ockhaml William.
sofistler [Alm., ng. Sopb/ st] [Fr. sop/ / stes] [Yun. sophistes =s bilgici] ][es.t.
sof/ sto/ ye]: Yunanistanda .. 5. ve 4. yzyllarda, kamusal ve zel
ilerde genlere doru dnme, konuma ve eylemeyi retme sav ile
kent kent dolaarak para karl dersler veren ve bu yolla baarl
yurtta yetitirmeyi zerine alan kimselere verilen ad. / / Bilgi anlayn
da grecidirler. En nlleri: Protagoras (nl sz: nsan her eyin
lsdr.) ve Gorgias (nl sz: Bir ey yoktur; bir ey olsa da
bilemezdik; bilseydik de bakalarna bildiremezdik.)
solipsizm bkz. tekbencilik
somut [Alm. konkret] [Fr. concret] [ng. concrete] [Lat. concretus] [es.t. m
ahhas]: 1Belli bir zamanda, belli bir yerde bulunan, doal, grle
bilir, elle tutulabilir, duyular ya da imgelem ile alglanabilir, btnl
iinde verilmi olan bamsz gereklik. 2- (Felsefede) zneyi gz
151
son erek
nnde bulunduran, zneyi belirten gerek varlk. Bu varla genel bir
nitelik verilmesi onu soyut klabilir:
somut terimler soyut terimler
var olan varolu
insan insanlk
bilge bigelik
ak aklk
son erek [Alm. Endzweck] [Fr. fin ultime, fin dernire] [Lat. finis ultimus]
[es.t. gaye- i aksa]: Baka bir eree bal olmayan, baka bir eree
gereksinme duymayan erek. / / nsann belirlenimi (dinsel adan: tm
yaratl) bu eree ulamakla gereklemi olur,
sonsal [Lat. a posterior/ ] [es.t. bdi]: Deneyden kan ve deneye bal olan
(bilgi).
sonsuz [Alm. unendf/ cft] [Fr. infini][ng. infinite] [Lat. infinitus] [es.t. namiite-
nahi]: 1- Sonu dnlemeyen, snrlar tasarmlanamayan. 2- (Mate
matikte) Verilmi olan her byklkten daha byk olan,
sonu [Alm. Schluss, Schlusssatz, Konklusion] [Fr., ng. condusion] [Lat. conc-
/us/o] [es.t. net/ ce]: (Mantkta) Tasmn nc nermesi; verilen n
cllerden karlan nerme. / / ncller doru ise sonu da kesin olarak
dorudur, sonu yanlsa ncller doru olamazlar,
sorumluluk [Alm. Verantwortung] [Fr. responsai>/ / ii] [ng. responsabi/ ity]
[es.t. mesuliyet]: Kiinin kendi eylemlerini ya da kendi yetki alanna
giren herhangi bir olayn sonularn stlenmesi,
sorun [Alm., ng. Prob/ em] [Fr. prob/ mej [Yun. problema < pro = ne,
ballein atmak] [es.t. mesele]: 1- Bilimsel yntemlerle zlmek zere
ortaya atlan soru. 2- zmsz k?lan kuramsal ya da klgl her trl
glk.
sosyalizm bkz. toplumculuk
soysuzlama [Alm. Entartung, Degeneration] [Fr. dgnrescence] [ng. de-
gnration] [Lat. degenerotion] [es.t. tereddi]: 1- Bir trn, daha az
yetkin bir duruma gelmeye, bozulmaya, dalmaya yol aacak biimde
deimesi. 2- Yaama biimi ve grevlerinde gerileme ve yozlama. 3-
Doal gelime yeteneinin yitirilmesi. 4- Br organizma ya da bir organn,
soyun doal gelimesini durduracak biimde bozulmas.
w ,
~r soyut [Alm. abstrakt] [Fr. abstrait] [ng. abstract] [Lat. abstraetum ekip
karlm, syrlm] [es.t. mcerret]: -> Soyutlama ile elde edilmi
152
Spinozaclk
(bir kavram, bir dnce). Soyut kavramlar: a. Nesnelerin nitelii gibi
gerekte kendi bana varolmayan, nesnelerin nitelii olarak var olan,
ancak nesnelerden ekilip karlarak tasarmlanabilen kavramlar (b
yk, mavi), b. Alglanamayan eyleri gsteren kavramlar (tze),
c. Nesnelerin zelliklerinden syrlm olan btn genel kavramlar.
Soyut dnce: Duyulur ve alglanr olandan syrlm, kavramsal d
nme ile varlan dnce,
yu < . soyutlama [Alm. Abstroktion] [Fr., ing. abstraction] [Lat. abstroct/ o < abst
" rohere = ekip karmak, soymak, ayrmak] [Yun. aph- hairesis] [es.t.
tecrit]: 1- Gerekte ayrlamaz olan dncede ayrma eylemi. (r.
Biimi, rengi, boyutlar zdekten ayrp dnme.) 2- Geneli ve z
olan arnm bir biimde elde etmek iin zle ilgili olmayan bir yana
brakma. Bir tasarmn ya da bir kavramn nitelik ve bant gibi e
lerini gz nne almayarak dikkati dorudan doruya kavrama eken
dnme eylemi. (r. gen kavramnda; genin byk, kk, eke
narl ya da dik al oluunu gz nne almamak gibi.)
sylence [Alm. %t/ os] [Fr., ing. mythe] [Yun. mythos = sz, sylenen ve
duyulan sz; masal, yk] [es.t. iisture]: 1- Tanrlar, kahramanlar, nceki
alarn olaylar zerine anlatlanlar, masallar, ykler. 2- Bir toplumda
yk biiminde canl olarak yaayan eski gelenek ve grenekler balam,
insanln en eski yaant ve dncelerinde dile gelmi olan ykler.
3- imgelem rn olarak estetik incelemenin konusu olan ykler.
4- Uluslarn en eski yaantlarnn simgesel olarak dile gelii (Bac
hofen).
sylencebilim [Alm., Fr. Mytfo/ ogie] [ng. mythoiogy] [Yun. mythologia] [es.t.
ilm- i esatir]: Sylenceler bilimi: 1- Bir halkn sylencelerini, tanrlar
zerindeki yklerini btnl iinde toplama. 2- Sylenceler ze
rinde bilimsel aratrma.
szleme [Alm. Vertrag] [Fr. contrat] [ng. contract] [es.t. mukavele]: ki
ya da daha ok kiinin bir eyi yapmak ya da yapmamak zere aralarnda
anlamalarn dile getiren balayc uzlama . Toplum Szlemesi (Cont
rat Social): J. J. Rousseau'nun temel kavram, insanlarn bir toplum kur
mak, zgrl ve eitlii herkese salamak iin, zgrl genel
istence aktarmak zere kendi istekleriyle uzlamalar.
Spinoz aclk [Alm. Sp/ nozismus] [Fr. spnozisme][ng. Spinozism]: Spinoza'nn
felsefe retisi ve dnce biimi : a. Btn bireyleri tek bir tzn
grnleri (moduslar) olarak gren tek tz retisi, b. Btn
153
spiritualizm
olup bitenlerin tek bir tzden tremesi zorunluluu zerine reti, c.
Tanr le doay zdeletiren tmtanrclk.
spiritualizm bkz. tinselcilik
stoaclk [Alm. Stoizismus] [Fr. stoic/ sme] [ng. stoicism] [es.t. revakiye]- ,
Usun egemenliini, doaya uygun yaamay, ruhun sarslmazln ->
duyumsamazl ve dnya yurttal lksn erek olarak koyan,
Kbrsl Zenonun (.. 4. yzyl) kurduu felsefe okulu. / / Zenon, oku
lunu Atinada stoa Poikilede (= resimlerle ssl, direkli bir galeri)
atndan (stoa,Yunancada direkli galeri demektir),okul bu ad almtr,
strktraliz m bkz. yapsalclk
sje bkz. zne
sre [Alm. Dauer] [Fr. dure] [ng. duration] [es.t. mddet, sayrure]: 1- Kendi
btn iinde alnm, snrl bir zaman paras; akp giden zaman iinde
belli bir blm. 2- Yukardaki anlama kart anlamda Bergsonun kullan
d terim: Uzaydaki nesnelerin birbiri ardna sreksiz sralanna ve
ayn zamanda imdi noktalarnn nesnel bir dizilii olarak kabul edilen
zaman emasna (bilimin uzay ve durum noktalar ile aklad zaman
kavramna) kart olarak, gemi, imdi ve gelecein iinde yittii, do
rudan doruya yaanm olan srekli ak,
sre [Alm. Prozess] [Fr. processus] [ng. process] [Lat. processus] [es.t. vetire]:
1- Belli bir sonuca ulaan dnce ak. 2- Olaylarn ya da ilemlerin
belli bir sonuca doru gidii,
srekli [Alm. kontinuierlich] [Fr. continu] [ng. continuous] [Lat. continuum]
[es.t. mtemadi]: Kendi iinde kesintisiz olarak srp giden (uzay,
zaman).
sreklilik [Aim. Kontinuitt] [Fr. continuit] [ng. continuity] [Lat. cont/ nuitos]
[es.t. temodi]: 1- (Genel anlamda) Kesintisiz olarak srp gitme. Srekli
olma. 2- (Felsefede) Ayr elerden kurulu olmayan bir gereklik kurma,
zellikle uzay iin kullanlr. Sreklilik yasas Leibnizde felsefenin
temel lkesi olmutur: Her yerde srekli bir gidi vardr, doada hi
bir srama yoktur, her ey br btn iinde rlmtr.
154

ey [Alm. D/ ng] [Fr. chose] [ng. t/ ing] [Lat. res; skolastikte: ens]: (Gnlk
dilde) Herhangi bir dnce konusunu gstermee yarayan belirsiz
terim. (Felsefede) 1- Dnen bilincin konusu olabilen, gerekte var ol
mayp da yalnzca dnlm olan her ey. Bu anlamda: dnce nes
nesi =s ens rationis. 2- Kiiye kart olarak: Bilinten yoksun varlk.
3- Gerek olan, bilincin dnda, kendi bana var olan tek nesne (ens
reale). Byle bir var olan, tek nesne olarak niteliklerin taycs tz
diye de anlalr. 4- Duyularla kavranabilen cisimse! nesne.
155
T
tabu (Polinezya dilinden): Dokunulmaz olan, kendi iinde belli bir g (mana)
tayan; her bakmdan dokunulmas yasaklanm olan. Tabu olarak gz*
nnde tutulan nesne ya da kii ya bu gle doludur, o zaman kutsal
dr; ya da bu gcn boyunduruu altndadr, o zaman da temiz deildir
ve tehlikelidir.
tabula rasa [Lat.w Bo, zerine hi bir ey yazlmam kt]: Deneyci ve
duyumcu retilerin, her trl deneyden nce ruhun durumunu gs
termek iin kulland kavram. / / Bu retiler, bilen znede doutan
kavramlar ve nsel bilgiler olmadn, her bilginin yalnzca dtan
gelen duyu izlenimlerinden olutuunu savunur.
takmerki [Aim., Fr. Oligarchie] [ng. oligarchy] [Yun. oligarkhia < oligoi =
birka kii, arkhein = egemen olma] : Birka kiinin egemenlii; devlet
gcnn az sayda kiilerin ya da ailelerin elinde bulunduu devlet
biimi.
tamalg [Aim., Fr., ng. Apperception] [Lat. perc/ pere] [es.t. idrak- i dakik]:
1- Bir tasarm ya da aig ieriinin bilinli olarak kavranmas. Bilinli
alg 2- (Leibnizde) Bilinsiz ve bilinalt tasarm olan yaln algdan ayr
olarak bir tasarmn bilince karlmas.
tanm [Aim., ng. Dsfrmtion] [Fr. dfinition] [Lat. defintio] [Yun. horos, ho-
r/ smos] [es.t. tor/ f]: Bir kavramn ya da bir nesnenin snrlanmas, be
lirlenmesi; kavramn ieriini kuran belirtilerin gsterilmesi; bir kav
ramn ya da bir szcn anlamnn belirtilmesi. Tanm trlerinden en
nemlileri unlardr:
1- Szck tanm (verbal tanm): a. Szcn anlamn dildeki anlamna
geri giderek belirtme. (r. demokrasi: halk egemenlii.) b. Bir szcn
anlamn bilinen baka bir szckle belirtme. (r. mselles: gen)
2- Ad tanm (nominal tanm): Yanl anlalmalara yol amamak iin
tanmlanacak olan belli bir szce ya da szcklere balanarak sap
tama. (Uzlamsaldr, yasalar yazlrken ve felsefede gereklidir.) 3-
156
Tanr
Kavram tanm (Aristoteleste): Bir kavramn daha yksek yakn cinsi
(genus proximum) ile onu bu cinsten ayrt eden tr ayrmn (differen
tia specifica) belirtme. 4- Nesne tanm (real tanm): (nesnenin aklan
mas) Aristotelesin kavram tanm le rtr. Bir nesneyi yalnz ba
kalarndan ayrmakla kalmayp, anlamn i ve zl ayrmlarn ortaya
karmay amalar. Nesne tanm, ksa olmal, gereksiz belirlenimlerden
kanmal; tam olmal, zorunlu olan btn belirtileri vermelidir,
tant [Alm. Besve/ s] [Fr. preuve] [ng. proof] [Lat. probare = snamak, gster
mek, tantlamak] [es.t. / spot]: 1- ne srlen bir eyin doruluunu
gstermede izlenen dncel sre. 2- Tantlamada ne srlen ey;
tantlamann dayand temel.
Tantlamak: Usavurma yoluyle ya da tank gstererek bir eyin doru
luunu ortaya koymak,
tantlama [Alm., ng. Demonstrot/ on] [Fr. demonstrotion] [Lat. demonstratio]
[es.t. burhan]: 1- ne srlen bir savn doruluunu mantksal yntemle
gsterme; sonucun doruluunu gstermek iin, doru olarak bilinen
ya da doru saylan ncllere dayanarak yaplan karm (kavram
sal tantlama). 2- Grlebilir bir biimde verilmi olan bir nesnenin
ya da bir olayn grye dayanarak (deney yoluyle) ortaya konmas
(grsel tantlama).
Tanr [Alm. Gott] [Fr. D/ eu] [ng. God] [Lat. deus] [Yun. theos] [es.t. Allah]:
Dinsel inanta: Dost ve olaanst nitelikleri, gleri olan yetkin
bir z olarak en yksek varlk. Tanr konusunda temel anlay vardr:
1- Tanrlar ya da tanrsal gler okluu kabul edilir: oktanrclk =
politeizm. 2- Bir tek Tanrsal olan vardr, bu da evren ile ayn eydir:
tmtanrclk = panteizm (her ey Tanr); Tanrsal olan evrenden daha
fazla bir eydir, evreni kuatr: Pananteizm = herey Tanrda. 3- Tek-
tanrclk = Monoteizm. Yaratc Tanr. Evrenin nedeni, balatcs
olarak Tanr. Tanr yalnzca evrenin nedeni, balatcs olarak anlalp
da, her zaman etkileyen bir Tanr sz konusu deilse, buna yaratan-
clk (deizm) denir. Btn bu anlaylarn karsnda: Tanrtanmazlk=
ateizm vardr. Felsefedeki ve Tanrbilimdeki Tanr anlaylar arasndaki
temel ayrlklar Tanrya giden yolun nerede olduu ya da nerede aran
mas gerektii sorusundan doar. (Her zaman kesin ayrlklar grl
meyebilir de.)
a. Tanrya giden yol speklatif dnme aracl ile dnya zerinden
geebilir; Tanr ilk neden, son erek, en yksek, en yetkin varlk, nce-
siz- sonrasz anlam temeli, koulsuz ve saltk olan diye anlaltr. b. Ele
157
Tanrbilim
tirel dncenin yardmyle baklacak olursa: Tanr snr olandr, dea
list adan idedir, gereki adan ise btnyle baka olandr, bundan
dolay -akn olandr, c. Tanr, gizemsel yaantda, ruhun arnm
itenliinde bulunur. Bu yaantda ruh ve Tanr kartl alarak
ortadan kaldrlr, d. Tanrya gtren bir yol da somut anlamadr
(vahiy). Burada Tanr, evrensel ya da tarihsel ve kiisel bir biimde (ya
da ayn zamanda her iki biimde) yaratc, temellendirilemez bir her
eye gc yeten olarak, ama ayn zamanda insann karsnda koulsuz
bir "Sen olarak bulunmaktadr. Anlama dinleri: Hristiyanlk (burada
Tanr, sann kiiliinde insan biiminde grnr), Mslmanlk (Tanr,
elisi olan Muhammete Kuran indirmitir.)
Tanr kantlar: Felsefede en nemlileri: 1- Varlkbilimsel (ontolojik)
kant: Bu kantta Tanr kavramndan Tanrnn varl karlr: Tanr,
kavram gerei en yetkin varlktr; var olmasayd, en yetkin varlk ol
maktan kacakt, nk varlk yklemi olmayacakt; yleyse, Tanrnn
en yetkin varlk olarak, varlnn da olmas gerekir. 2- Evrenbilimse!
(kosmolojik) kant: Bunun eitli dzenlemelerine rastlanr. Bu kant,
dnyann deviniminden bir ilk kmldatc, nedenler zincirinden bir
ilk neden, dnyadaki eylerin deikenlii, koulluluu ve rastlant
salmdan dnyann ilk nedeni olan, deimez, koulsuz, zorunlu bir
varln bulunduu sonucunu karr. 3- Ereksel (teleolojik) kant:
Burada dnyadaki ereklilik ve dzenden, bu erek ve dzenleri koyan
bir us varl olduu sonucu karlr. 4- Ahlaksal kant: iimizdeki
ahlk yasasnn varl olgusundan ve dnyadaki ahltk dzeninden, bun
larn nedeni olan yksek bir istencin varl karlr.
Tanrbilim [Alm. Theologie] [Fr. thologie] [ing. theology] [es.t. ilahiyat]:
(Genellikle) Tanr ve Tanrlar zerine, Tanrsal olan zerine retiler.
2- (Dar anlamda) Tanrsal anlamaya dayanan Tanr retisi.
Tanrclk [Alm. Theismus] [Fr. thisme] [ng. tfeism] [Yun. theos - Tanr]
[es.t. lhiye]: Bir Tanrya inanma.
Tanrtanmaz lk [Alm. Atheismus] [Fr. athisme] [ing. Atheism] [Yun. o-
theos] [es.t. Ilhat]: Tanr'nn varoluunu yadsyan reti./ / Bu retiye
felsefe asndan u anlaylar temel olabilir: a. Gerein z zdekse,
evrende Tanrnn yeri yoktur (zdekilik), b- Tanr olursa insann
zgrl ortadan kalkar (idealizm), c- Yaln kukuculuk.
158
tarih felsefesi
tapncaklk [Aim. Fetischismus] [Fr. ftichisme] [ng. fetichism] [es.t.
putperestlik]: 1- Kendilerinde doast glerin bulunduuna inanlan
nesnelere tapma. 2- (Cinsel alanda) Sevilen insann kendisi yerine onun
giysilerini v.b. taparcasna sevme,
tarh [Aim. Gesc/ i/ chte] [Fr. histo/ re] [ng. history] [Yun. historia < historein =
bilmeye almak, bilmek, anlatmak]: I. Olup biten eyler olarak tarih:
1- (En geni anlamnda) Zaman iindeki deimelerin tm. (Bu anlamda
yeryz tarihinden de szedilir.) 2- nsann dnyasnda olup bitenler,
insanla ilikin olay sreleri. 3- Sonluluu ve zamanll; planlayarak,
yaratarak, eyleyerek ve inanarak gelecee ynelmilii, ayn zamanda
gemie olan bants iindeki insan varoluunun kendine zg bir
boyutu. 4- (Dar anlamda): Gemi olan. a. Yitirilmi olan, artk bulun
mayan. b. Yinelenmeyen, bir kezlik olan. c. Olmakta olan, zamann
gidii iinde ortaya kan durumlar, d. Gemite olmu olan, ama ayn
zamanda imdi de bulunan.
II. Bilgi ve bilim olarak tarih: Gemiin incelenmesi.
1- Aktarlan gelenekler yoluyle yaplan aratrma. 2- Olaylarn anlatl
mas ya da belgelenmesi ile yaplan aratrma. 3- Tarih bitimi olarak:
a. Eletirerek (eletirel yntemle) aratran; b. Betimleyen ve yorum
layan incelemeler.
tarih bilinci [Aim. / j/ stor/ sches Bewusstsein] [Fr. conscience historique] [ng.
historical consciousness] [es.t. tarih uuru]: 1- (Genel olarak) nsan dn
cesinin kendi tarihine olan ilikisinin dile gelii olarak tarih bilgisi.
Bir gemiimiz olduunu, bir gemiten geldiimizi bilme; bu, tarih
bilimlerinde daha ak olarak ortaya kar. 2- (Dar anlamda) Tarihin
gemi bir dnya olarak nesnel bilgisi. Tarih bilincini -*tarihsel bilin
ten ayrmak gerekir, bkz. tarihsel bilin
tarih felsefesi [Aim. Geschichtsphi/ osoph/ 'e] [Fr. philosophie de l'histoire]
[ng. philosophy of history] [es.t. feisefe- i toribiyej: Konusu tarih ve
tarihsel bilgi olan bir felsefe dal. / / Deyim olarak lkin Voltaire kul
lanmtr. (La philosophie de l'histoire, 1756); ama gerekte tarih
felsefesi tarihsel olaylarn nedenlerini aratrma olarak Antik felsefeye
dein geri gider. Augustinus ve G.B. Viconun tek tek tarih felsefesi
denemelerinden sonra Herderden Hegel'e dein uzanan Alman d
ncesi yoluyle tam bir felsefe dal olmutur. Bundan sonra toplumbilim
(Comte, Markslk, Spencer), kltr eletirisi (Nietzsche, Troeltsch,
Max ve Alfred Weber, Spengler) ve bilim kuram (Windelband, Ric-
159
tarihsel bilin
kert, Simmel, Spranger) ile kaynamtr. Gnmzde hem bamsz
bir aratrma alan olarak (N. Hartmann, Heimsoeth, Rothacker), hem
de insann kendisini btn olarak yeniden anlamasnn dile getirilii
olarak yeniden canlanmtr. (York von Wartenburg, Dilthey, Heideg
ger, Jaspers ve Ortega y Gasset.) Tarih felsefesi u biimlerde kar
mza kar: 1Tarih fiziktesi; tarihin tm aknn ve anlamnn yorum
lanmas. (Buna ieriksel tarih felsefesi de denir.) 2- Kendine zg bir
varlk alan olarak tarih varlkbilimi; tarihin znn ve gidiinin, ya
psnn, ana biimlerinin ve tarihsel gerekliin kurulu yasalarnn ara
trlmas. 3- Yaamn tarih asndan yorumlanmas; insann kendi
tarihsel varlnn bilincine varmas ve kendini anlamasnn aydnla
karlmas. 4- Tarihsel bilgi retisi, tarih biliminin bilim kuram ve
mant. (Buna biimsel tarih felsefesi de denir.)
tarihsel bilin [Alm. geschichtliches Bewusstsein] [es.t. tarih! uur]: nsann
kendisinin tarihsel bir varlk olduunu bilmesi; kendi zerinde bugn
de etkisi ve basks olan tarihselliinin bilincinde olmas.
tari hsel dli k [Alm. Historismus] [Fr. historisme]: 19. yzyln ortalarnda,
zellikle Almanyada tarih bilimlerinin bamsz gelime srecinde or
taya kan dnce akm. Olaylarn aklanmasnda tarihe ncelik veren
eilim; tarihsel dnme eilimi. Bu balamda: 1- Btn olaylar, ba
arlar ve deerleri, iinde doduklar tarihsel durumlardan ve tarihsel
koullardan kalkarak anlamaya alan, giderek bu olaylarn nesnel ie
riklerinin ve bugnk anlamlarnn aklanmasn da ancak bu gemie
bak iinde elde edeceine inanan dnce biimi. 2- insan varoluunun
zn onun tarihselliinde gren, tarihsellii insan yaamnn canl
temeli diye anlayan, bylece de dnyay tarih olarak kavrayan felsef
dnme dorultusu. / / zellikle Dilthey, York v. Wartenburg ve
varoluu felsefede karmza kar; ->tarihsel okulda doruuna eriir.
3Tarihi yalnzca kendisi iin inceleme; tarih eitimine ar nem ve
rerek geliigzel gemi deerleri yeniden canlandrma uruna bugn
feda etme. Tarih kltr ve bilginliinin, yaama ve eylemeyi felce
uratacak biimde arl, 4- Tarihin ilkece olduundan deerli g
rlmesi; tarih gereklerinin deimez yetkeler olarak saltklatrlmas.
tarihsellik [Alm. Geschichtlichkeit] [Fr. Aistoreiti] [es.t. tarihilik]: 1- Tarih
sel olann varlk biimi. 2- Zamana ballk, gelip geicilik. 3- Tarihsel
koulluluk, tarihe bal olma. (r. Tinin, trenin tarihsellii.) 4- Bir
eyin gerekten tarihsel olarak var olduu olgusu. (r. sann tarihsel-
160
tasm
lii.) 5- (Varoluuluk felsefesinde) nsann iinde bulunduu zel durum,
insan varoluunun temel yasas,
tarihsel okul [Aim. Historische Schuie] [Fr. cole historique] [ng. historical
schoo/ ] [es.t. tarih mektep]: 1- (Dar anlamda) 19. yzyln balarnda ku
rulan (Savignhy, Eichhorn vb.) tarihsel hukuk okulu. Aydnlanmann usu
hukuk anlayna kar, hukuku tarihsel gelimenin bir sonucu ve ulus
tininin organik bir biimde gelimi rn olarak grr. 2- (Geni
anlamda) Hamann, Herder, Mser, Lessngle balayan ve Grimm Kar
deler le Rankenin almalarnda doruk noktasn bulan bilimsel geli
me; bu gelimeyle Alman tarih bilimleri, yalnzca tek tek bilimler olarak
klasik biimlerine ulamakla kalmayp, ayn zamanda yeni bir tarih bi
linci ve dnya gr yaratmlardr. Bu okulun yntem ve anlay
zellikle Hegelin tarih felsefesi ile atr. Bu okula gre, tarihte olu
mu olann bal bana bir deeri vardr. Tarihin oluturduu devlet,
hukuk, sanat gibi biimler, bir ulusun ya da bir an zel ruhunun
(tininin) yaratmalar olarak anlalmaldr.
tarihsel zdekilik [Aim. h/ stor/ sc/ jer Materio/ / smus] [Fr.matr/ a/ isme his
torique] [ng. historical materialism] [es.t. tarih maddecilik]: Marksln
tarih anlayna verilen ad (Engelsin koyduu terim). Eytiimsel zdek
iliin toplum felsefesi. Eytiimsel zdekiliin genel ilkelerini insan
- tarihinin belli bir alanna, insan toplumunun gelimesi alanna uygulama.
/ / Bu anlay , idealist, ideden kalkan tarih fiziktesine kart olarak,
tarihsel toplumsal gelimeyi, bu gelimenin temelindeki ekonomik
srelerden, insan varoluunun zdeksel gerek koullarndan kalkarak
kavramay dener. Bu retiye gre: Btn tarihsel ve toplumsal olaylarn
belirleyici nedeni ve temeli ekonomik olaylardr, bkz. eytiim, zdek
ilik, eytiimsel z dekilik
tasarm [Aim. / orsie/ iung] [Fr. reprsentation] [ng. representation] [Lat.
repraesentio] [es.t. tasavvur]: 1- (Geni anlamda) Bilin ierii, alg.
2- Daha nce alglanm olan bir nesne ya da bir olayn bilinte sonradan
ortaya kan kopyas (imgesi). 3- nceden grlenmi olana kart
olarak salt imgelem yoluyle varlk kazanan ey.
tasm [Aim. Syl/ og/ smus] [Fr. syf/ ogisme] [ng. syJ/ ogism] [Yun. sy/ / ogismos]
[es.t. kyas]: ki ncll karm (dolayl karm): Ortak bir -*orta
terimle birbirine balanabilen iki nermeden (iki nermede ortak
bir terimin bulunmas ile) yaplan karm. Verilmi iki nermeden, bu
nermelerin ierdiini iinde bulunduran bir nc nermeyi karma
ilemi. Kendilerinden karm yaplan nermelere ncller (praemissa),
161
tekanlamla
bunlardan karlan nermeye sonu (conclusio) denir. Tasmn emas
$yiedir:
M P (byk nerme)
ncller
S M (kk nerme)
S P sonu
Byk terim = P ile, kk terim = S y balayan orta terim = M dir.
Orta terimin ncllerde bulunduu yere gre deien drt tasm ekli
(figijr), her bir eklin de kipleri (modus) vardr (toplam olarak 19
kp). Her tasm belli bir kipe gre kurulmutur ve tasmn kipi ile ekli
arasnda bir ilgi vardr:
I. ekil II. ekil III. ekil IV. ekil
M P P M M P P M
S M S M M S M S
S P S P S P S P
rnek :
Birinci eklin kipleri (ncllerin tmel ya da tikel, olumlu ya da olum
suz oluuna gre 4 kipe blnr): B a r b o r a, c e I o r e n t, D u r i i,
F e r i o .
Bunlar da : a = tmel olumlu
e = tmel olumsuz
i = tikel olumlu
o = tikel olumsuzu gsterirler.
(r. Barbara : a ile nermenin de tmel olumlu olduunu gs
teriyor.)
tekanlaml [Aim. eindeutig] [Fr. univoque] [ng. univocal] [Lat. umVocus]
[es.t. vahid- l- mana]: 1- Yalnzca bir anlam olan (szck ya d? kavram).
Kart bkz. esesl. 2- Belirli, kesin olarak belirlenmi,
tekanlamhlk [Aim, Eindeutigkeit] [Fr. univocit, univocation] [ng. univoca-
tr'on] [Lat. univocatio] [es.t. tek manahitk]: 1- Bir szcn ya da bir
kavramn tek, belirli bir anlam olmas zellii. 2- Belirlilik, kesinlikle
belirlenmi olma durumu.
tekbencilik [Aim. Solipsismus] [Fr. solipsisme] [ng, so/ ips/ sm] [Lat. solus =
yalnz, tek, ipse = ben] [es.t. ene/ ye]: 1- Y?lnz ben varm, benden
baka her ey yalnzca benim tasarmmdr. diyen; znel beni bilin
162
teleoloji
ierikleriyle birlikte tek gerek, tek var olan olarak kabul eden felsefe
gr (kuramsal bencillik). 2- Felsefede yntem asndan k nok
tas olarak beni alan gr (yntemsel tekbencilik. Descartes
Driesch). 3- Ahlk asndan yalnzca kendinin yaama savn tanyan,
kendi benini yaamn ve gerekliin zei yapan gr (ahlaksal ben
cillik. Stirner).
tekilik [Alm. Monfsmus] [Fr. monisme] [ng. monism] [Yun. monos = tek]
[es.t. vahdetiye]: 1- Gerekliin temeli olarak yalnzca tek bir ilkeyi
rnein yalnzca zdei (zdeksel tekilik), yalnzca tini (tinsel tekilik)
vb. kabul eden dnya gr. Tekiliin k?r kavram olarak ->iki
cilik; iki temel ilkeyi; okuluk, ilkelerin yada temel glerin okluunu
kabul eder. 2- Birlikli bir dnya tablosuna varmaya alan dnya gr,
tekelci nerme [Alm. exclusives Urteit] [Fr., ng. exclusive proposition]
[es.t. kaziye- i hasra]; Bir zneye, btn teki zneleri dta bra
karak bir yklem balayan nerme. Forml: Yalnzca S P dir. (r.
Yalnzca bu yzk altndr.)
tekerklik [Alm., Fr. Monarchie] [ng. monarehy] [Yun. Monarkhia < monos
= tek; arkhein = egemen olmak]: Tek kiinin egemenlii; devlet g
cnn tek kiinin elinde bulunduu devlet biimi,
tekil [Alm. S/ ngolr] [Fr. singulier] [ng. singu/ or] [Lat. singu/ erris] [es.t. mf-
ret]: Tek olma durumu gsteren (szck, terim, nerme). Kart bkz.
oul. Tekil kavram: Tek nesneyi gsteren kavram; tek bir birey
olabilir (Sokrates) ya da bir tr olabilir (koyun).
Tekil nerme ya da yarg: znesi tek bir nesneyi gsteren nerme,
(r. " Sokrates bir filozoftur.)
teknik [Alm. Techm'k] [Fr. technique] [ng. techn/ cs] [Yun. te/ehne = klgsal
yapabilme gc]: 1- nsann, doal g ve gereleri kendisi iin yararl
klma sanat. 2- Kuramsal bilginin karsnda bilimin uygulamalar,
bilimsel bilgiye dayal uygulamalar. (Gnmzdeki anlam budur.)
Bilimin amacnn bilgi olmasna karlk, tekniin amac ortaya bir ey
koymadr, retimdir. 3- Bir yapt ortaya koyma, bir ii baarmada kul
lanlan yntem, yol; yaratma biimi (dnme teknii, alma teknii
vb.).
tektanrchk [Alm. Monoiheismus] [Fr. monothisme] [ng. monotheism]
[Yun. monos = tek, theos =s tanr] [es.t. vahdaniye]: Tek birTanr'nn
varln kabul eden din ve felsefe retisi,
teleoloj i bkz. erekbim
163
temel
temel [Alm. Grund, Grundlage, Fundament] [Fr. fondement] [ng. foundation]
[Lat. fundomentum] [es.t. esas]: 1- (Genel anlamda) Bir eyin zerinde
temellendii, kurulduu ey (bir evin temeli, br kurumun temeli vb.).
2- Tinsel nitelikte bir eyin varsayd ve kendisine dayand ilke. (Ma
tematiin temeli, hukukun temeli, eitimin temeli, ahlkn temeli vb.
Ahlkn temeli, bir ahlk retisinde, ahlksal dorularn kendisinden
karld ilkedir; (r. Epikurosun ahlk felsefesinde bu lke hazdr).
3- Btn bir bilgiler balamnn kendisinden kartabildii en genel ve
en yaln nerme; en genel nermelerden ve en genel dncelerden
kurulmu bir dizge. (r. Tmevarmn temeli, kendisinden biimsel
olarak olaylardan yasalara geme hakknn karlabilecei bir ilkedir.)
temel bilim [Alm. GrundvWssenschoft] [Fr. Sc/ ence fondamentale] [es.t.
esas ilim]: 1- Btn br bilimler iin temel koyucu nitelikte olan
bilim. 2- Felsefe dallar arasnda temel olduu kabul edilen dal./ / Bu
temel dal, yntemsel ad?n, mantk ya da bilgi kuram, olgusal
adan ise varlkbilimdir.
temel kavramlar [Alm. Grundbegriffe] [Fr. concepts fondamentaux] [es. t.
esas mefhumlar]: 1- Bir bilimin temel koyucu ilk kavramlar. 2- D
nmenin temel biimleri. Bunlar btn deyi biimlerinde ndayanak
olarak konulan kavramlardr,
temellendirim [Alm. Begrndung] [Fr. fondement] [ng. foundation] [es.t.
esas]: 1- leri srlen bir sav iin temel, dayanak, gereke verme. 2-
Temel dayanak: Bir eye varoluunu ya da varlk nedenini veren ey.
3- Kant, dayanak, ipucu. Bilgi ya da davran kurallarnn kendisinden
tretilebilecei daha genel ve daha yaln nerme,
temellendirmek [Alm. begrnden] [Fr. fonder, fonder en raison] [ing. ground,
found]: Salam bir dayanak koymak, temel koymak; bir nermeyi, bir
kural, bir gereklilii, kendisini dorulayacak herhangi bir ey zerine
dayamak; nedenlerini gstermek, belli gerekelerle dorulamak,
temel nerme [Fr. proposition fondamentale] [es.t. esos kaziye]: Kendisin
den baka nermelerin karld, kendisi daha fazla geri gtrelemeyen
nerme, bkz. belit
tersevirme [Alm. Kontrapos/ t/ on] [Fr., ng. contrapostion] [Lat. contrapO'
sitio = karsna koyma] [es.t. aks-/ mrekkep]: (Mantkta) Yklemin eli
ik kavramnn zne yaplmas yoluyle bir yargnn yapma olarak dei
tirilmesi: Btn insanlar lmldr., lml olmayanlar insan de
ildir."
164
tinsel bilim ler
tikel [Alm. partikular] [Fr. partfcul/ er] [ng. particular] [Lat. particuians]
[es.t. cz]: (Mantkta) Bir trn btn bireylerine deil de bir ya da
birka bireyine ilikin olan. / / nermelerin olumlu ya da olumsuz
oluuna gre I ve O simgeleri ile gsterilir. Forml: Baz S ler P dir;
baz S ler P deildir. Kart bkz. tmel
tikel kavram: Kapsamna ald nesnelerin tmn deil de bazlarn gs
teren kavram. (r. Baz insanlar, baz aslanlar.) Kart bkz. tmel
kavram
tikel nerme: Konunun kapsamna giren btn bireyler iin deil de bazla
r iin belli bir ey bildiren nerme. Forml: Baz S ler P dir. Kart
bkz. tikel nerme
tin [Alm. Geist] [Fr. esprit] [ng. sp'r/ t] [Ut. spir/ tus] [Yun. pneuma, nous =
soluk, nefes] [es.t. ruh]: 1- Evren ilkesi. zellikle stoa felsefesinde:
Evren usu, evren ruhu; etki yapan, biim veren, canlandran ilke. 2- a.
Doal yaam ilkesinden ayr olarak, yksek, doast, tanrsal ilke. b.
Tanrnn dolaysz yaratc etkinlii. 3- Felsefeye Anaxagorasn yer
letirmi olduu nous, Herakleitosun getirmi olduu logos an
lamnda: a- Dnyann usa uygun dzen ilkesi; b. Zamandan bamsz
olann, zamand olann, zamansz olann ilkesi, c. Ruhun uslu yan.
(Ayn zamanda: logistikon.) 4- Yaamdan ayr olarak dnme ve bilin
ilkesi (Descartesta cogitatio). 5- Dnen insann etkinlii; dnce
ilkesi. zdee, fizik etkinlie ve igdsel etkinlie kart. 6- Kendini
igdlerin belirlenmiliinden kurtaran, zgr olan, deerlere, an
lam ieriklerine kendini aan. M. Schelerde insan insan yapan ilke;
usun yannda duygu ve isteme edimlerini de iine alr.
7- Tin, zaman zaman usa (ratioya) indirgenerek ruha kar olan, cansz,
yaama dman bir ilke olarak grlr (Ludwig Klages). 8- Bireysel
ruh anlamna (zellikle dinbilimsel anlamda) tinler ya da us tayan
ruhlar (Les sprits ou mes raisonnables) Tanrln imgeleridirler
(Leibniz). Tini (spritus- pneuma) ruhtan (anima- psykhe) ayrmak gerekir.
Ruh, organik ve duyusal yaamn ilkesioir (hayvanlarn da ruhundan
szedilir), tin ise yalnz insana zg dnme yetisidir. Ancak Trkede
ruh szc tin yerine de kullanlagelmitir, rnein Hristiyanlktaki
kutsal ruh (le Saint Esprit).
tinsel bilimler [Alm. Ge/ stesw/ $senschdfen] [Fr. sdences moro/ es] [ng.
mora/ sc/ ences] [es.t. manevuf/ m/ er]: Kltr bilimleri ya da insan bilim
leri. Kart kavram: doa bilimleri. / / nsann tarihsel, kltrel ve top
lumsal dnyas ile ilgili bilimleri iine alr. nsan tininin yaratmalarn
165
tinselcilik
(dnce tarihi); s?nat, din, devlet, iktisat, hukuk vb. gibi kltr ku
rulularn aratran bilimler. Buna gre: Felsefe, tarih, filoloji, toplum
bilim, dinbilim, ahlk felsefesi, sanat felsefesi, tinsel bilimlere girerler.
Ruhbilim, doabilimleri ile tinsel bilimlerin arasnda saylyor gn
mzde. Tinsel bilimlerin nemlerine eilerek, onlar bilinli olarak,
zel bir yntemle inceleme ii 19. yzyln ortalarnda balamtr.
tinselcilik [Alm. Spiritualismus] [Fr. spiritualisme] [ing. spiritualism] [Lat.
spiritus = tin] [es.t. ruhiye]: 1- Btn gerekliin znn tin olduunu,
her gerek olann tinsel olduunu ve cisimsel olann yalnzca tinsel
gerekliin bir grn olduunu, ya da salt bir tasarm olduunu ileri
sren fiziktesi reti. 2- (Descartesta) zdekten zce ayr bir ruhun
bulunduunu ne sren gr,
Tomaslk [Alm. Thomismus] [Fr. thomisme] [ing. Thomism]: Aquinolu
Thomas ve ona bal olanlarn: a. Aristoteles felsefesi ile Hristiyan
dnya grn uyum iinde birletirmeye alan; b. insan istenci
ile Tanrnn nceden belirlenmesini doal- doalst bir varlk dzeni
iinde birletiren; c. Usun stnln, isten ve isten zgrl
zerindeki egemenliini ne sren retileri. / / Tomaslk Katolik
kilisesinin temel felsefesi olmutur.
toplum [Alm. Ceselischaft] [Fr. socit] [jng. soclety] [Lat. societas ] [es.t.
cem/ yet]: 1- Bilinli bireylerden ve zellikle aralarnda rgtleme
balar ve karlkl grevler bulunan kiilerden kurulu topluluk.
2- (Dar anlamda) Doal eilimlere deil, szlemeye dayanan, belirli
ereklere ulamak iin isteyerek kurulan, istenildiinde dalabilen insan
topluluu, birlii. Bir ilke zerine kurulmu birliktelik = ortaklaalk
(Gemeinschaft - Communautenin kart olarak. Tnnies).
toplumbilim [Alm. Soziologie] [Fr. sociologie] [ng. saciology] [es.t. itimai
yat]: Toplumsal oluumun ve toplumsal yaamn z, biimleri, ilkeleri
ve yasalarm nceleyen bilim. / / Bamsz bir bilim olarak 19. yzylda
A. Comte kurmutur. Trl yntemlerin uygulanmasyle hzla geli
mi ve modern dnce dnyasnda temel bir bilim olarak ortaya
kmtr.
toplumculuk [Alm. Sozlalismus] [Fr. socialisme] [ng. socialism] [es.t. i-
y r t & yiL.mezhebi] : 1- (En geni anlamda) nsanlarn birlikte yaayla
rnda toplumsal adaletin salanmas in gsterilen her trl aba. 2-
(Kuramsal adan) Her insana, insana yarar bir yaam salamak zere,
kiiler ve snflar karsnda topluma stnlk tanyan grler. 3-
166
\L
V,
retimi devletin dzenlemesini ve retim aralarnn kamulatrl
masn savunan reti. Kart bkz. erkincilik. 4- (Dar anlamda) re
timde ve retilenlerin datmnda tek tek kiilerin, snflarn deil,
toplumun yararn gz nnde bulunduran toplumsal dzen,
t oplum felsefesi [Alm. Soz/ afph/ iosoph/ e] [Fr. p/ iiosofhie soc/ a/ e] [ng. soda/
p/ / osophy] [es.t. cemiyet fe/ sefes/ ]: 1- Toplumun ve toplumsal olaylarn
z ve anlam zerinde felsefe aratrmalar. 2- Toplumun z ve
nasl olmas gerektii zerindeki felsefe retileri,
toplumsa! ahlk felsefesi: 1- nsanlarn toplumsal ilikilerinden doan tre
ve ahlk sorunlarn ve ahlksal grevleri inceleyen retiler. 2- Toplumu
ahlklln taycs olarak gren ahlk felsefesi. Kart bkz. bireysel
ahlk felsefesi
toplum szlemesi [Fr. contrat social]: bkz. szleme
totemcilik [Alm. Totemismus] [Fr. totmisme] [ng. totemism]: 1- ilkel bu
dunlarda, zellikle Amerika ve Avusturalya yerlilerinde belli insan toplu
luklarnn kendilerinin bir hayvan tryle, bazan da bir bitki ile, doal
bjr nesne ile soyca akraba olduklar inanc. Bu hayvan tr ya da nesne
(totem) sonradan kutsal saylmtr. 2- (Durkhelmda ve Freudda)
Totem inancnn dinin ilkel biimi, toteme dayanan -*tabularn da
ahlkn ilkel biimi olduunu ne sren grler,
t otoloji bkz. esz
tre [Alm. Sitte] [Fr. moeurs] [ng. customj] [Lat. mos- mores] [es.t. rf]:
1- Bir topluluka benimsenmi, yerlemi eyleme ve yaama biimleri
nin,- kurallarn, grenek ve geleneklerin, ortaklaa alkanlklarn,
tutulan yollarn tm. 2- (Dar anlamda) Bir toplumdaki ahlksal davra
n biimleri.
trel bilin [Alm. Gewissen] [Fr. conscience morale] [ng. conscience] [Lat.
conscientio] [es.t. vicdan]: Ahlaksal bilin, iyi Ye kt zerine bilin.
yi ile kt, doru ile yanln ne olduu zerindeki duygu, iten bir
bilme. 1- nsann ahlk deerleri zerine dolaysz ve kendiliinden yar
glama yapma gc (yetisi). 2 nsann kendi davranlarnn ahlka
deerli olup olmad zerine znel bilin. Bu bilin yapmay ya da yap
mamay tleyerek, uyararak, sulayarak, yarglayarak, onaylayarak,
ve knayarak kendine zg bir biimde yaam ve eylemlerimize elik
ediyor gibidir. 3- imizdeki bir ses ya da Tanrnn sesi olarak da yorum
lanr, ama burada (zellikle son durumda) yanlan trel bilinin de oldu
unu ve trel bilincin bir sava alanna dnebileceini de unutmamak
trel bilin
167
trel bilin zgrl
gerek. Trel bilincin kkeni konusunda birbirine kart iki gr var
dr: 1- Trel bilin bir gelime rndr; hayvanda da bulunan ba
lang durumundan gelimi biimine eitim ve alkanlk yoluyle ula
lr. 2- a. Trel bilin gerekte insana zg bir eydir; temelini insann
ozunde bulur. Ama trel bilinci insanda temellendiren anlay da
eitimi gerekli grr ve gelime olanan darda brakmaz, b. Top
lumda kazanlr; insann toplumsal benlii ile ilgilidir, c. Tanr insan
tre! bilinle donatmtr.
torel_bhn zgrl [Alm. Gewissensfreiheit] [Fr. libert de conscience]
[es.t. vicdan hrriyeti]: bkz. zgrlk
tretanmaz [Alm. immoral, unsittlicl] [Fr ng. immoral] [es.t. goyr- i
ahjk]: Daha stn sayd bir tre adna geerli treyi tanmayan.
tretanmaz lk [Alm. Immoralismus] [Fr. immoralisme] [ing. immoralism]
[es.t. gayr- i ahlakiye]: 1- Ahlaksal deerlere, trelere ve ilkelere kar
kaytszlk, aldrszlk. 2- Genellikle ahlk ilkelerini kabul etmeme
ve onlarla savama. 3- Belli bir ada belli bir kltr evresinde iyi ve
kotu olarak geerli olan deerleri ya da yrrlkte olan ahlk grleri
ni kabul etmeyip onlara kar sava ama (Nietzsche).
toz [Alm. Substanz] [Fr., ing. substance] [Lat. substantia] [Yun. hypostasis
hypokeimenon = altta bulunan] [es.t. cevher]: (Yunancada ousia = z
de ayn anlamda kullanlr.) Deien durumlar ve niteliklere kar
kalc olan; bir baka eyle ya da bir baka eyde deil, kendi kendisiyle
kendi kendisinde var olan. znede deil, kendinde var olan. Bamszca
kendi iinde var olan. Spinozann tanm ile "Varoluu iin baka bir eye
gereksinme duymayan ey. Ballak kavram ilinek. Modern doa
bilimleri in tz, grnglerin taycs anlamnda biimsel bir kavram
dan baka bir ey deildir.
tzclk [Alm. Substantialismus] [Fr. substantialisme] [ng. substamialism]
[es.t. cevherime]: 1- Bir ya da ok tzn varln kabul eden retiler.
2- Ruhun bir tz olduunu kabul eden reti. Kart bkz. etkincilik
transsendental [Alm. transzendental] [Fr., ing. transcendental] [Lat. tran-
cendere = amak, teye gemek] [es.t. mteal]: (Kantta) Usu eletir
me yntemi; Nesnelerle deil de, geneforak nesneleri nsel olarak
biliimizle uraan her bilgi. / / Bu gibi kavramlardan kurulu bir diz
ge transcendental felsefe"dir; deneyle ilgili kavramlardan hi biri
bu bilimde yer almaz; transsendental kavram deneyin kart olduu
gibi -i- transcendent = aknn da kartdr bir bakma: akn bilgi,
168
tmdengelimi!
olabilir bilginin snrn aan bilgidir; oysa transsendental bilgi , bu
snrlar amayp, aratran bilgidir,
transsendental mantk bkz. mantk 3
tutarl [Alm. konsequent] [Fr. consquent] [ng. consquent] [Lat. conseguens]
~ [es.t. insicaml]: Mantk kurallarna uygun olan usavurma.
tutarsz [Alm. inkonsequent] [Fr. inconsquent] [ing. inconsquent] [es.t.
insicamsz]: 1- Dnmede mantk eksiklii. 2- Davranlarnda kendi
kendisiyle uyum kurmayan (insan). 3- ki nerme arasndaki balantda
ikinci birincinin sonucu gibi gsterilir, oysa gerekte birinciden byle
bir sonu karlamaz.
'tutku [Alm. Leidenschaft] [Fr., ng. passion] [Lat. possio] [Yun. pothos] [es.t.
ihtiras]: 1- Bir insann steme, duyma ve dnmesine egemen olan gl
eilim. 2- Uzun sreli, kalc ve gl duygulanm. / / Tutkular erek ve
dorultularna gre olumlu ve olumsuz, yapc, yaratc ve ykc olabilir
ler . Olumlu tutku baarya, olumsuz tutku ktle gtrr. Hegel
tutku olmadan hi bir byk iin baarlmayacam syler,
tmdengelim [Alm. Deduktion] [Fr. dduction] [ing. dduction] [Lat. deduc-
tio] [es.t. t alil]: 1- Varlan sonucun zorunlu ve kesin olarak geerli
olduu (kesin sonuca vardran) mantksal ilem. Bu karm biiminde
ncller doru se sonu nermesi de zorunlu olarak dorudur. 2- T
mel olandan tikelin, genel olandan zelin karlmas. Tmel bir nerme
aracl ile somut bir olayn bilgisine ulama. Tmdengelimin mantksal
biimi: tasm (syllogismus) ve tasma dayanan kanttr. Kart bkz.
tmevarm. 3-.-> Tmdengelimli yntemle eanlaml. 4- Tmden-
gelimli yolla birbirine bal nermeler topluluu. Deneyst tmden
gelim (transsendental deduktion): Kantn kulland deyim. nsel
kavramlarn duyu dnyasndaki nesnelere nasl uygulanabileceini
nesnelerle nasl ilikisi olabileceini aklama biimi,
tmdengelimli [Alm. deduktiv] [Fr. dductif] [ng. deductiye] [es.t. talili]:
1- Varlan sonucun zorunlu olduu ve kesin olarak geerli olan karm.
Tmelden kalkan usavurma biimi. 2- Gelimesi boyunca deneye ba
vurmadan karmlar yapan dnce biimi.
Tmdengelimli yntem: karma dayanan yntem. Bu ynteme, do
ruluu bilinen nermelere dayanarak karmlar yapyorsa koulsuz
tmdengelimli (kategorik- deduktif), yalnzca varsaym olarak konmu
ncllere dayanarak karmlar yapyorsa koullu tmdengelimli (hy-
pothetik deduktif) denir. Varsaym yanlsa, karmn kendisi doru
olmakla birlikte, varlan sonu yanl olacaktr.
169
tmel
tumel_ [Aim., ing. universal] [Fr. universel] [Lat. universalis] [es.t. klli]:
(Mantkta) Belli bir snfa bal bireylerin tmn iine alan. Btn
kapsamyle alnm oian (nerme). Bir nermenin tmeliii btn
ya da her szcyle gsterilir. Genellik bir terimin kapsamn; t
mellik nermede konunun btn kapsamyle alndn gsterir,
tmel kavram: Kapsamna ald btn nesneleri gsteren kavram (btn
insanlar, btn aslanlar). Kart bkz. tikel kavram
tumel nerme [Fr. proposition universelle] [es.t. klli kaziye]: Konunun
kapsamna giren btn bireyler iin belli bir ey bildiren nerme. For
ml: Btn S 1er P dir. Kart bkz. tikel nerme
tmevarm [Aim. Induktion] [Fr., ing. induction] [Lat. inductio] [Yun. epa-
Oge] [es.t. istikra] : Tekil olandan, zel olandan genel olana giden,
tek tek olgulardan genel nermelere varan yntem; burada ve imdi
gzlenilmi olanlardan belli bir trn btn durumlar iin geerli
olan yasaya gider. Tam olan tmevarm (Lat. inductio comp/ eto)'da ola
nakl olan btn durumlar aratrlmtr, bundan dolay mantka
zorlayc bir nitelii vardr; tam olmayan, bundan byle olasl olan
tmevarmdan (Lat. inductio incompleta) tam olan ayrmak gerekir.
tmta^rchk [Aim. Pantheismus] [Fr. panthisme] [ing. pantheism] [Yun.
pan = her ey, hep, tm; theos = Tanr] [es.t. vcudiye]: Tanr ile
evreni bir klan, her eyi Tanr olarak gren retilerin genel ad. / / u
biimlerde ortaya kmtr: 1- Evren btnnn (tm evren) Tanrlk
olduunu savunan gr. Bu anlay Parmenides ve Ksenophaneste
vardr, daha sonra G. Bruno'da ve zellikle Tanr tek gerektir.
dncesiyle Spinoza'da rastlanr. 2- Evreni Tanrln bir grn ve
gelimesi olarak kabul eden gr. Hegel'de ve bir lde E. von Hart-
mannda grlr. 3- Tek gerein evren olduunu, Tanrnn var olan
her eyin toplam olduunu ne sren gr; Holbach ve Diderot bu
gr savunurlar. 4- (Felsefe dnda) Doay canl bir birlik olarak
tasarmlayan anlay.
tr [Aim. Art] [Fr. espce] [ng. species] [Lat. species] [Yun. eidos] [es.t. nevi]:
1- Birbirinden reyen ve dirlmbiiimsel adan akraba olan canl varikiar
bei. (r. Arslan ya da insan.) 2- Kendi iinde bir birim olan ve ze
rinde cins kavramnn bulunduu mantksal kavram. / / Ama bu cins
kavram, kendi zerinde bir baka cins varsa, yeniden tr durumuna
gelir ve bu byle srp gidebilir. Mantk diliyle: Bir A snf , bir baka
snfn, B snfnn kapsam iindeki bir blm kurduunda: B cinstir,
170
tze
A da tr. (r. Hayvan canl varlk karsnda trdr, aslan karsnda
cinstir.)
treyimsel [Alm. genetisch] [Fr. genet/ que] [ng. genet/ c] [Yun. geness =
olu]: Olua ilikin olan. bkz. olu
treyimsel tanm : Bir eyi treyiine, oluuna gre belirleyen tanm.
(r. ember, bir dzlem zerindeki bir nokta, ayn dzlem zerindeki
bir baka noktaya gre deimez bir aralkla devindiinde ortaya
kan izgidir.)
trm [Alm., ng. Emanation] [Fr. manot/ onj [Lat. emanatio] [es.t. sudjJ/ J:
Aa olann daha yukar olandan kmas; ok olann (her eyin) bir
olandan kmas. Bir olan yetkin olandr ve kendi varl iinde azalma
dan ve deimeden kalr, ondan treyen ise k kaynandan olan uzak
lnn lsne gre gitgide yetkinliini yitirir. Buna karlk evrimde
(evolution) gelimemi br ey, gitgide daha yetkinlie doru geliir;
yetkin olan yetkin olmayandan doar. Trm Yeni Platonculuun ana
ilkesidir. Trm dncesini gelitirmi olan Plotinos, tzce azalma
olmadan olup biten trm srecini anlamay kolaylatrmak iin yan
gne imgesini kullanr. (Yun. perilampsis =* yaylan gne n.)
tze [Alm. Gerecfrtigke/ t] [Fr., ng. justice.] [Yun. <f/fcarosyne] [Lat. iust/ io]
[es.t. oddfet]: Dorunun, hakkn korunmas; doru olmann zbelr-
tisi. 1- Platon ve Aristotelesten beri, herkese kendine uygun deni,
kendi hakk olan verme demek olan bir anaerdem. 2- (Daha dar, bi
imsel anlamda) Doru olarak kabul edilmi olanda uzlama. Herkesin
hakknn yasalarla tannm olmas. 3- (En dar anlamda) Yargcn nitelii
olarak, yrrlkte olan hukuk yasalarnn kesin bir uygulanmas. Ancak
bu uygulama, nsan yaamndaki durumlarn ve likilerin sonsuz eitli-
|;]ii ve karmakl iinde, ok kesin ve en yksek tze olarak grl
mek istenirse, en byk bir tzesizlii de dnebilir; bu yzden ll
bir saduyuyla tamamlanmak zorundadr.
171
u
umursanmayan [Yun. adiaphora = aldr edilmeyen, kaytsz kalnan]:
Kyniklerden ve stoallardan beri, ne deerli ne deersiz olan, ahlk
ynnden kaytsz kalnacak eyleri belirtmek iin kullanlan kavram,
(r. Salk, gzellik, zenginlik vb.)
Upaniad [Sonskr/ te = ustann yanndakiler < Upa = yannda, sad = otur
mak]: Vedalarn son blm. Hint dncesinde felsefe ve drTretisi.
uguygun [Alm. adquat] [Fr. adquat] [ing. adquat] [Lat. adaequatus] [es.t.
mutabk]: 1- Eit klnm, birbiriyle uyuan. 2- Konusunu tam olarak
karlayan (dnce).
usJAlm. Vernunft] [Fr. raison] [ing. roson] [Lat. ratio] [es.t. aklJ : I. (Geni
anlamyle) Duyarln kart olarak, dnme, anlama, kavrama yetisi:
usavurma, karmlar yapma yetisi; olaylar ya da kavramlar arasnda
zorunlu bantlar kurma yetisi; balantlar alglama ve kavrama yetisi.
Bu balamda: 1- nsan hayvandan ayran znitelik. insan genellikle usu
olan bir hayvan olarak tanmlanr. (Hayvanlarda belli bir anlak - intel
ligence- olduu, ama us olmad kabul edilir.) 2- Evrenin nesnel dzen
ilkesi. (Anaksogoras'ta: nous, Herakleitos'ta: logos); Hegelde:
nesnel- mantksal biimlerin btn: btn var olanlarn temelinde
bulunan ilke.
II. (zel anlamda) 1- Ortaan sonlarndan 17. yzyla dein, bilgi ye
tileri olan duyu algs (sensatio); us (ratio), anlk (intellectus) dizisinde,
us (ratio) anla (intellectus) gre daha aa bir sraya konmutur,
duyu alglarn kavramlar altnda toplayan yeti olarak gsterilmitir,
bkz. anlk (intellectus); skolastik ada akl ayn zamanda fiziktesi
bilgi yetisi olarak kabul edilen anlktan (intellectus) ayr olarak karm
lar yapan dnme yetisi olarak da anlalr. 2- Aydnlanmadan, zellikle
Kanttan bu yana yukardaki (II, 1) anlamn tersine, us yksek bir bilgi
yetisi olarak anlalr: bylece us kavramlar yetisi deil, anln kavram
larn ilkeler altnda birletirme yetisidir, ksaca ilkeler yetisidir; usun
172
usuluk
ilkelerine ya da kavramlarna fiziktesi nesneler, yani deneyin tesinde
de bulunan nesneler karlktr. Usun bu kavramlarna da Kant "ideler'
adn verir. Hegelde: Kartlarn birlii ve btnl zerine eytiim
se! dnme yetisi,
usavurma [Aim. Vernunftsch/ uss] [Fr. ro/ sonnement] [ng. reasoning] [es.t.
muhakeme]: Bilinen ya da doru olarak kabul edilen belli nermelerden
baka nermeler karma. / / Trl bilimlerde trl usavurma yollar
ve uygulamalar, her birinin de kendine zg yntemleri vardr; ama
hepsi iki temel ynteme indirgenebilir: =- tmdengelim ve ->tme
varm. Tmdengeliml bir usavurmada karm zorunludur (kesin); t*
mevanml usavurmada olasl ya da yanl olabilir,
usuluk [Aim. Rat/ ona/ smus] [Fr. rationa/ / sme] [ng. rat/ onah'sm] [Lat. ratio
= us] [es.t. ak/ / ye]: Us bilgisine dayanan, doruluun ltn duyu
larda deil, dnmede ve tmdengelimli karmlarda bulan retile
rin genel ad. / / 1- Bilgi retisinde usuluk, bilginin usa, anla, d
nceye dayandn ileri srer. Usta gerekliin bilgisini veren -nsel
kavramlar ve nsel nermeler vardr. Eski Yunan filozoflarndan birou,
zellikle Parmenides ve Platon usuduriar. Yeniada Descartes usu
luu temeendirmitir. Ona gre, doruluk duyusal alglarda deil, us
kavramlarnda, doutan kavramlarda (ideae nnataede) verilmitir. Bu
gibi kavramlar matematiin kavramlar ile tz, nedensellik gibi dn
ce kavramlardr. Bunlsr doutandrlar, baka deyile usa dayanrlar,
doruluklar duyusal algda deil, dncede temellendirilmektedir.
nkAk ve seik olarak kavranan herey dorudur.,burada doru,
gerek oluu da dile getirir. Baka usu filozoflar: Spinoza, Leibniz,
Kant, Hegel. Hegel usuluun doruuna ulamtr. Ona gre asl ger
ee, hi deneye bavurmadan, yalnzca dnmenin snrlar inde
kalnarak varlabilir; Usa uygun olan gerektir, gerek olan da usa
uygundur. 2- Tm gerekliin yapsn usa dayanarak kurmaya alan
retiler (17. yzylda modern bilimlerle ballk iinde olan fiziktesi
eilimlerin us lks olarak). 3- Yntem bakmndan usuluk: a. Mate
matie ve onun yntemlerine ynelen almalar: Bilgiyi, zellikle
felsefe bilgisini, az sayda temel nermelere, ilkelere dayanarak, az say
da ilkelerden kararak usa uygun bir dizge olarak oluturma abas.
(r. Spinozamn Ethica adl yaptnn alt bal "geometrik ynteme
gre tantlanm szlerini tar.) b. Salt dnmenin iinde kalarak,
yalnzca kavramn kendi kendine ilemesiyle bilginin olumasn sala
yan yntem. (r. Hegeln eytiimsel yntemi, kaplam en geni olan
173
usd
kavramda" kalkarak btn dnlenleri birbiri ardndan ayn yntem-
geltrr; eytiim, hem dnmenin hem de tm varln (gerein)
f Bite k a r ' 0"",; byleCe 6),tifim Hegelde eVrenSel bir yntem olur-
c. B, g kazanmada ve yaam biimlendirmede tek ara olarak usun
tutarl b,r biimde uygu'anmas, (eilim olarak rnein modern pragma-
USd,?L m l v'' ^ 'V l [Fr- [* mr- i o k i n: Usla kavra-
= nedeni T ^ l ^ I 6" 16" anlama ^ deS'?ik anlarlar alr: 1- (Ratio
us> u< H 6me " edene baI'>namayan, rastlantsal. 2- (Ratio =
4- (Ratio = T kar?'- 3~ (R* = bilme) Bilinemeyen,
mait k h - aVramSa du?unme) Bilinse de kavramlarla balanamayan-
6 Ra io - ' t c T r 6n' 5_ (Rat = heSaP'ama) ^ ' " " y a n .
(Ratio _ gereklge egemen olma yetisi) nsan aan (g)
yamada ve bTT?^ ^ ^ ^n a l i s m ]:
Yaamada ve bilgilerde usd elere tek yani, olarak arlk veren
- u. / / u trleri vard,r:1- (Bilgi retisinde) Gr, sezg
duu ve igdleri bilginin kayna, sayan gr. 2- (F i z i k i n d e )
Usd. bir evren temelinin bulunduunu kabul eden grlere verilen
US dorular bkz. doruluk
utilitariz m bkz. yararclk
uyar, ses [Yun. daimonion]: Sokrates'in iinde duyduu uyanc ses; bu ses
onu yapmamas gereken (usa uygun olmayan, kiilii ile bada may n
Sri m k "
^ r i a t ' T Z ;!!iT On] tFr- ^ l ^ o n ] [ing. c/ W,/ t/ on] [Ut. c,WS =
yurtta, kentli] [es.t. medeniyet]: 1- (Szck anlam) Barbarlk duru
mundan k'p trelere bal olarak belirli bir yurt iinde birlikte yaama.
y a Z a koullar,Za h2' ^ Bi" m " tekn,*ln ilerlemeS ile
l a | Ve bunun s" u ortaya ikan yaamada kolayhk sa
a, usullama ve yetkinleme, yaama biimlerinin daha bir incel
mesi durumu. 3- (Daha geni olarak kltr durumu anlam,na) Geni bir
oplumun butun blmlerinde ortak olan dinsel, ah,iksal, estetk tek-
k ve bilimsel nitelikteki toplumsal olaylarn bir btn
_uyu^ [A^m.^Fr. Hoononre] [ng. harmony] [Yun. =
uygunluk, birlikte ses veren; zep] [es.t. ahenk]: okluun ve kar
.gm dzeni, br birlik oluturmas. / / Pythagoras ve Herakleitostan
174
uzlam sal
beri fiziktesnin bir temel kavram (Plotinos, Cusanus, Kepler, Gior
dano Bruno); ayn zamanda ahlk felsefesinin (Aristoteles, Shaftes
bury) ve zellikle sanat felsefesinin (estetiin) de temel bir kavramdr.
(r. biim ve ieriin uyumu.)
uyutum [Aim., Fr. Hypnose] [ng. hypnosis] [Yun. hypnos = uyku] [es.t.
nevm- i sino/ ]: 1- nsann istencinin, uyutucunun istencine bal ve ayn
zamanda btn baka etkilere kapal olduu, yapma olarak oluturulmu
durum. 2- Bu durumun oluturulmas.
uzam [Aim. Ausdehn/ ng] [Fr. tendue, extension] [ng. extension, extent] [Lat.
extens/ o] [es.t. hayyiz]: 1- Yer k?plama; alglanan cisimse! nesnelerin
temel nitelii; uzayda yerlemi olan ve uzayn bir blmn dolduran
cisimlerin nitelii. / / Descartes, cisimsel Yarl, dnen varlk (res
cogitans) olan ruhun karsnda, yer kaplayan gerek (res extensa)
olarak belirlemitir.
/ ruzay [Aim. Raum] [Fr. espace] [ng. space] [Lat. spatium] [es.t. mekn]:
inde bir cismin bulunabilecei yerlerin tmn gsteren kavram,
btn var olanlar iinde bulunduran ey. / / Felsefenin temel bir kavram
olarak daha eski Yunan atomcularnda bile vardr. Bununla birlikte
uzayn z ve gereklii bakmndan ne olduu, kendinde bir varl
olup olmad, yalnzca znel bir ey mi olduu, nesnelerden nce mi,
yoksa onlarla birlikte mi bir gereklii olduu, sonlu mu, sonsuz mu
olduu gibi sorularla uzay, felsefenin en ok tartlan sorunlarndan
biridir. Gnmzn felsefe, matematik- doabilimi ve ruhbllim tart
malarnda deiik uzay kavramlar ortaya kmtr: 1- Matematiksel
uzay: Alglanmaya gereksinme gstermez, y?lnzca kavramlarla dn
lebilir, boyutlar ten ok olabilir. 2- Fiziksel uzay: Gerek nesnelerin
dzenlenme biimi. 3- Alg uzay: Algnn koulu. 4- Yaant uzay:
Somut benle ilgili ve kiisel deerlemelerle belirlenmi. 5- Fiziktesi
uzay: Bilimlerden nce var ol?n ve uzay algmzn, uzay yaantmzn
ballak kavram.
.z lamp [Aim. Konvent/ on] [Fr., ng. convention] [Lat. convent/ o] [es.t.tibor}:
Belli bir evrece kabul edilmi olan kurallar, rnein toplumsal uzlam-
lar; treler, gelenekler. Felsefe tarihinde ilkin sofistler, toplumdaki
yasalarn, deerlerin, trelerin doal yasa olmadn, insanlarca konul
mu olduunu, birer uzlam olduunu ileri srmlerdir.
uz lamclk [Aim. Konvent/ ona/ / smus] [Fr. convent/ onna/ rsme] [ng. con-
ventiona/ ism]: Btn ilkelerin, kavramlarn, belitlerin uzlamsal olduu
nu ileri sren reti. / / Balca temsilcisi H. Poincaredir ("Bilim ve
Varsaym); ona gre zellikle geometrinin btn belitleri uzlamsaldr.
uzlamsal [Aim. Jkonvent/ one/ / ] [Fr. conventionnel] [ing. conventional] [es.t.
itibar]: Uzlatma dayanan.
175

f i m [Alm Ing. deal] [Fr. idal} [es.t. mefkure]: 1- Erek; yarg ls, k-
avuz M: rnek. Inn, duyular dnyasnn stne ykselten en yksek
k. 2- Yetkinliin tumu; en yksek, en yetkin gereklik. 3- Soyut
olarak dnlm ey.
lkclk bkz. idealizm
lksel [Alm., ing ideal] [Fr. idal] [es.t. m etr eyi ]: 1- Bir lkye uygun
b E ' i d n S6erli ' an- 2' Yaln,ZCa Ulk olir^ a r ola 3.
176
/
v .
[Aim. Konsequenz] [Fr. consquence] [ng. consequence] [Lat. consequ
ents] [es.t. netice]: 1- Verilen br -> ncelden (olgu ya da nerme)
karsama yolu ile varlan sonu. Verilmi ncllerden bir sonucun
karlmas; karm sonucu; varlan sonu. A nermesine B nermesin
den yarlyorsa, B doru ise mantk yasalar gereince A nn da doru
olarak tantlanmas gerekir. 2- nclleri sonu nermesine balayan
mantksal bant.
varl k [Aim. Se/ n] [Fr. tre] [ng. being] [Lat. ens, esse] [Yun. to on, einoi]
[es. t. mevcudiyet]: Felsefenin temel kavramlarndan biri; ilkin Par
menides kullanm. 1- Var olan ey; var olduu sylenen ey; var olann
varoluu. (Var olan eylerle varlk arasndaki ayrm, doru ile doruluk
' arasndaki ayrm gibidir; doru olan birok eyler vardr, ama doruluk
bu birok dorularda bir ve ayndr.) Aristoteleste "varolanlarn var
l, var olanlarn okluu iinde ortak olan, zde olan. 2- Olu ve
yok oluun kart olarak: Kalc olan, gelip geici olmayan. 3- Btn
var olanlar ine alan en genel kavram. 4Grntnn kart olarak
gerekten var olan. / / Varlk, gerek (real) varlk, dncel (ideal)
varlk olarak ayrlr: Gerek varlk ounlukla varolu (existentia)
olarak, dncel varlk z (essentia) olar?k gsterilir. Gerek varlk
gerekliini nesnelerden, olaylardan, kiilerden alan eydir, uzay-
zaman iindedir, bireyseldir, tektir; dncel varlk ise uzay- zaman-
diidir, duyularla alglanamaz, elle tutulur gereklii yoktur; bu an
lamda deerler, matematik ve mantn kavramlar dncel varlklardr.
varl kbIim [Aim., Fr. Onto/ og/ e] [ng. ontology] [Lat. onto/ ogia] [Yun. on,
ontos = varlk] [es.t. mebhas- i vcut]: Varolan olarak var olan (yalnzca
var olmas asndan) zerine reti, var olann varl ve genel var olma
ilkeleri zerine 17. yzyldan beri kullanlan kavram. Konu olarak
eski Yunan felsefesinden beri ele alnan ve Aristotelesin ilk felsefe
adn verdii varolanlarn z zerine bilim. Felsefeye, varlk fiziktesi
177
varolu
kar$l, genellikle fiziktesinin temeli olarak Christian Wolfzun
getirdii terim: temel ilkeler bilimi. amzda ->grngbilimle z-
bilimi olarak) ve zellikle, var olanlarn (deerler alan da iinde) bilgi
den bamszln k noktas olarak alan N. Hartmannla yeniden
canlandrlmtr.
varolu [Aim. Dasem, Existenz] [Fr., ng. existence] [Lat. ex/ stent/ o] [es.t.
vcut, mevcudiyet]: 1- Var olan, geree dayal olarak var olan, gerek
varlk; zn kart, bir eyin ne olduu, nasl olduu deil, var olduu
olgusu. yle ya da byle biim alm her trl zelliklerin dnda
burada olma, nitelike belirlenmemi salt var olma olgusu. 2- (Skolas
tik felsefede) Her varolann, her gerek olann (Tanrdan kum tanesine
dein) gereklii. 3- (Dar anlamda) Uzay ve zamanca, burada ve imdi,
var olan. (Dncel nesnelere ve Tanrya uygulanmaz.) 4- (Varolu
felsefesinde) Gnmz varolu felsefesinin kurucusu Kierkegaarda
bal olarak: Btn varolanlardan, btn doal ya da dncel olarak
verilmi varlk dzenlerinden ve varlk balarndan ayrlarak tek bana
kalmay, Tanrya da hilik nnde yapayalnz olmay gze alan insann
varoluu; bunun yannda hi bir zaman bir nesne gibi verilmemi olan,
hi bir zaman olmu bitmi bir varlk olarak hazr bulunmayan, tam ter
sine yalnz zgrce bir kendi kendini gerekletirme yoluyle gerek
ve yaanabilir olan, nsan varoluunun kendi kendisi olma ya da olmama
olana; kiinin kendi kendisi olarak (kendisi ya da Tanr nnde) sal
tk bir sorumluluun ciddiyetiyle eylemesin- e ve dnmesine yol aan
kaynak.
varolu aydnlanmas [Aln. Ex/ senzer/ e/ / ung] : Jaspersin koymu olduu
bir varolu felsefesi kavram: Yaln deneyi (yaanty) ap insann
kendine zg varln aydnla karma. Bu kavramla, insann gerekte
ne olduunu ve ne olabileceini anmsatmaya ve canlandrmaya allr,
giderek insan, nesneletirici ve saptayc ilkelerden yz evirerek
zgr olmaya arlr, nk bu tr ilkeler, varoluun asl gereklii
ni, tarihselliini ve zgrln zorunlu olarak yozlatrrlar.
varolu biimleri [Aim. xisenz/ a/ / en]: Heideggerin varolu felsefesinin
kavram: nsan varlnn ya da varoluunun varlk (varolma) belir
tileri ya da temel yaplar. / / Bunlar nesnel dnce belirlenimleri olan
kategorilerin kart olarak, insan varoluuyle ilgili belirlenimlerdir,
(r. Dnyada olma, birlikte olma, anlama, durum, kayg, korku.) n
sann dnyas nesnel leklerle llemez, niteliksel belirlenimler olan
178
varoluuluk
varolu biimleriyle llebilir ancak. Dnyada- olma uzayla ilgili bir
belirlenim deil, bir varolu biimidir,
varolua [Alm. existenz/ o/ ] [Fr. exstent/ d/ ]: Heideggerin koymu olduu
bir varoluuluk felsefesi kavram: nsan yaamnn varlna (var ol
masna) ilikin olan, varoluunu kuran ey. nsann varolma biimi; insan
varoluunun yapsn dile getiren. 2- Varolusall iindeki kendi varo
luunu anlama olarak varl anlamaya ilikin; varolusalla ilikin,
varoluuluk [Alm. x/ stenz/ o/ / smus] [Fr. existentiafisn?e] [ng. ex/ stent/ af/ sm]:
amzn bir felsefe akm. Varoluu felsefe dncesini temel olarak
alan btn dnsel uralara verilen ad. DanimarkalI dnr Kier-
kegaardn byk lde balatt, ayn zamanda felsefenin teden beri
ele ald sorunlar kkten yenilemeye alan, gnmz Avrupasnn bir
ok dnrnn yaatt akm. / / Varolu felsefesinde, varlk sorunu
insan olma sorunuyle br balant iine getirilir; bunun yannda fel
sefe yapmann kayna olarak insan, varoluu, sonluluu, zamana bal
oluu ve tarihseilii iinde, yeni bir dnme tutumu ile ele alnr;
zellikle insan varoluunun anlam sz konusudur. Varoluuluk dn
yada bulunan insan varoluundan kalkarak onu kendine yabancla
madan kurtarmay ister; zgrl iinde insann varoluu ve insann
kendini gerekletirmesi sz konusudur bu felsefede. 1- Gnmz
Fransasnda bir felsefe- edebiyat akm olarak biim almtr. Balca
temsilcisi J. P. Sartrea gre: "Varolu zden nce gelir. ve her bir
kmseye bir z kazandrmay salayacak zgrlkle zdetir; nsan ne
se o deildir, ne olmusa odur. nsan kendini kendi yapar, daha nce
kazand baz belirlenimlerin elverdii lde kendine biim verir,
kendini oluturur. (Fransada baka temsilcileri: A. Camus, Merlaeu-
Ponty, Simone de Beauvoir);Hristiyan varoluuluun balca temsilcisi:
Gabriel Marcel. 2- Almanya'daki balca temsilcileri: Martin Heidegger
ve Kari Jaspers. Heideggere gre nsann z varoluundadr. yani
dnyada- olma sndadr. Yalnzca insan gerek varolutur. nk
yalnz insan var olann (kendisinin) snrlarn ap yarla adm atabilir.
Yalnz insan varolan olarak kalmaz, kendini varolan olarak anlayabilir;
btn teki eyleri anlayabilmesinin temeli de budur. Byle olunca ->
varlkbilm btn teki bilimlerin dayanadr; Heidegger atrlk
zei ahlk felsefesi ve ->insanblim iie ilgili sorunlar olan her varoluu
felsefenin karsna bilinli olarak bir varoluu varlkbilim koymak ister;
bylece varl varoluta arayarak felsefenin temel sorunu olan varlk
felsefesine dnm olur. Varln (Sein) aratrlmas gereken yer va
varolusal
rolutur (Existenz). nsann z varoluunda olduuna gre, varolutan
kalkarak varlk sorusu yeniden dzenlenmelidir. Ancak Heidegger bir
varhkbillm deil de, yalnzca ilerideki evrense! varlkbilime olanak
salayacak bir hazrlk olmak zere bir temel varhkbillm*' (Fundamen
talontologie) kurmak ister. Varolu (Existenz) de Heideggere gre:
nsann varlk sorusunu sormakla dorudan doruya bir balant kur
duu kendi varldr. Buna karlk Jaspers, her varlkbilimde, varolusal
olann bir katlamas ve yozlamas tehlikesini grr; onun yntemi
varoluu ama, aydnla karma (-> varolu aydnlanmas) yntemidir;
ama, kendi felsefesinin salt bir varolu felsefesi olduunu ileri srmekle
birlikte, kendisi de bilincin tesine geen (transsendens) birfiziktesine
yneliiyle varolu felsefesinin dna kar.
varolusal [Alm. existenziell] [Fr. existentiel] [ng. existential]: Varolua ili
kin. Varolu felsefesinin kavram olarak; yalnz var olmayla aa ka
rlan, yalnz var olmada kavranan ve yaanlan ; insann kendi varoluunu
kavramasna ilikin (anlay).
varolusal zmleme [Alm. existenziale Analytik]: nsann, kendi varo
luunu kurmasna bakarak yorumlanmas. nsan varoluunu kavrama
ile ilgili zmleme.
varolusal dnme [Alm. existenzieiles Denken]: Dnen zneye ve onun
varoluuna kaytsz kalan her trl dnmenin kart olarak, kendi
varoluuyle ilgi iinde olan, ona iten bal olan dnme.
varolusalfk [Alm. x/ stenzia/ / tat]: Heideggern kavram: Varoluun
varl (var olmas), nsan varoluunu kuran ve belirleyen temel yap
larn balam.
varolusal yarg [Alm. Existenzolurteii]: Bir eye yalnzca varolu ykleyen
yarg: S varolutadr. (S st existent). Yaln bir forml kullanldnda:
S vardr. (S st), burada dr hem koatr, hem de varoluu ne
srer.
varsaym [Alm. Hypothese] [Fr. hypothse] [ng. hypothesis] [Lat. Supposi-
tio ile eanlaml] [Yun. / ypothesis=aJta konan, temel, ilke, ndayanak,
koul, varsaym < hypo = alt, altta; thesis = koyum ] [es.t. faraziye]:
1- (Matematikte ve mantksal karmlarda) Mantksal sonular kar*
mak zere ndayanak olarak ne srlen nerme ya da nermeler
birlii. 2- (Deneysel bilimlerde) Belli bilgilere olanak salamak, balan
tlar anlalr klmak, olaylar aklamak zere geici olarak konmu
180
vi tal i zm
bilimsel neri; olaylar geici bir aklama biimi; ama ancak deneyle
yntemli bir biimde denetlendikten sonra geerlilii kabul edilebilir.
3- Dnmenin temellendirilmesi olarak varsaym: dnmenin, her
hangi bir konuda ileri srd bir sav tantlamak zere koyduu nda-
yanak. (Bu anlamda Yeni Kantlardan Cohen ve Natorpta dnmenin
temel ilkesi, temel yntemidir.)
veda (Sanskr/ te: bilme): Eski Hint kltrnn kutsal yazlar; dinsel metinler
ve bunlarla ilgili aklamalar,
vicdan bkz. trel bilin
vitaliz m bkz. dirimselcilik
Y
yaderklik [Alm. Heteronomie] [Fr. htronomie] [ing. heteronomy] [Yun. he-
teros bakas, nomos yasa] [es.t. itiyar]: Kendisinin dnda, ba
kasnn koyduu yasaya bal olma. Kart: bkz. z erklik
yadsma [Alm., ng. Negation] [Fr. ngation] [Yun. apophasis] [Lat. negatio]
[es.t. nefiy]: ne srlen bir sav tanmama.
yaln (nerme) [Alm. assertorisch] [Fr. ossertorique] [ing. ossertoric] [Lat.
asserere den = salamlatrmak, gven vermek] [es.t. vakiiye]: Yaln
olarak gerei dile getiren, doru olan ama zorunlu olmayan (ner
me). (Forml: S P dir; S P deildir.) 1
yanlma [Alm. Irrtum] [Fr. erreur] [ing. error] [Lat. error] [es.t. hata]: Yanl
olan doru olarak kabul etme ya da tersi.
yanlmal tasm [Alm. Fehlschluss, Parohgismus] [Fr. paralogisme] [ng.
paralogism] [Yun. parahgismos] [es.t. kyas- fasit]: Yanlmaya dayanan
tasm. // Kastl olarak yaplan yanltmacadan ayrlr. Yanllk, tasmn
kendisinde olabilir; ya da ncllerin yanllndan gelebilir.
yanlsama [Alm. Illusion, Tuschung] [Fr. , ng. illusion] [Lat. illusion yanlma,
aldanma, kuruntu] [es.t. vehim]: 1- Duyu yanlmas, yanl alglama.
(Sanr = hallucinationdan ayrl; alglanan eyin gerekten var olma
sdr.) 2- Yanl tasarm ve umut; kuruntu. 3- Bize gerek dnyay
bir sre iin de olsa unutturan, sanat yoluyla yaratlm grnt. (K.
Lange sanatn kkenini insann yanlsamaya duyduu gereksinme ile
aklamaya alr. Das Wesen der Kunst, 1911.)
yanltmaca [Alm. Trugschluss, Fangschluss] [Fr. soph/ sme] [ng. sophism,
fo/ / ocy][Yun. sophisma] [Lat. failacia][es.t. safsata]: Doru gibi grnen,
gerekte ise bakasn aldatmak ya da kstrmak iin bile bile doru
olmayarak yaplan karm.
yanl [Alm. falsch] [Fr. faux] [ing. wrong] [Lat. falsus] [es.t. hatal]: 1- Doru
olmayan, biimsel dnme yasalarna uymayan. 2- Dnlen eyle
uyumayan. Kart bkz. doru 1,2
182
yapsalclk
yapnt [Alm. Fiktion] [Fr., ng. fict/ onj [Lat. ficitio] [es.t. tasni]: 1- (Genel
anlamda) Kuruntu; u/ duruk; uydurma. Gerekle elitiini, gerek
lie uymadn bile bile, tasarlanan ey. 2- (Bilgi kuramnda ve varik-
bilimde) Geree uymayan, ancak belirli bir kuramsal ya da klgl ama
iin kullanlmas sakncasz otan tasarm. / / Dil bakmndan yapnt
sanki biiminde dile gelir. Yapnty varsaymdan ayran, varsaymn
doru olma ya da doru olmama sorununu ak brakmasna karlk
varsaymda her kisi de olabilir- yapntnn doru olmamasnn bilerek
kabul edilmesidir. 3- Geree uymadn bile bile mantk ya da sanat
asndan kurulan yap.
yapntclk [Alm. F/ ktiona/ / smus]: Duyumlar yoluyle gsterilmeyen ve gs-
terilemeyen her eyin birer yapnt olduunu; ancak bu yapntlarn,
gerek olmasalar da dnme ve yaamada gerekli olduunu ne sren,
Vaihingerin gelitirdii felsefe gr.
yapsalclk [Alm. Struktura/ ismus] [Fr. structura/ isme] [ng. structura/ ism]
[Lat. structura = yap]: Son yllarda zellikle Fransada gelien, temel bir
gereklik olarak yapya dayanan, yap zerine kurulan bilim kuram. Ya
p, eleri birbirine ve kendisine bal olan, ama elerinin toplamndan
daha fazla bir ey oluturan bir btndr. k noktasn dilbilimden
alan yapsalclk, bu etki ile, insanbilimlerinin yntemi olmutur; gerek
liin yapsn kavramada dili rnek alr, dil rnei insan davranlarnn
tm alanna, zellikle de toplumsal olaylara, belli bir ynteme uyularak,
uygulanr. Yapsalc yntem ele ald konuyu, btnletii yap iine
koyarak, sonra da daha geni kapsaml yaplar iine koyarak aydnlat
maya alr. Bugne dek bir yapsalc felsefe olmamtr, ama yapsal
cla ynelmi toplumbilim, ruhbilim, insanbilim aratrmalar vardr.
Yapsalcln balca temsilcileri: Dilbilimde: Saussure, Jakobson;
budunbillmde: Lvi- Strauss; ruhsal zmlemede: J.Lacon; felsefede:
M. Foucault; Marks kuramda: L. Althusserdir.
Yapsalclk, yapya (btne) yneli olarak ilkin 19. yzyln sonu ile
20. yzyln balarnda Ehrenfels, Wertheimer, Khler ve Koffka nn
gelitirdikleri biim- kuram (Gestalttheore)nda kendini gsterir. Biim
(Getalt) grde verilmi olan btn demektir; rnein alg bir btn
dr, bir btnselliktir; elere ayrlm olan alg birlii elerin top
lamndan daha fazla bir eydir, bundan dolay zel bir btnsellik nitelii
vardr, rnein bir melodi, notalarn toplamndan daha fazla bir eydir
ve kendine zg bir btn oluturur.
183
Yaradanclk
Yaradanclk [Alm. Deismus] [Fr. de/ sme] [ng. de/ sm] [Lat. deus = Tanr]:
Tanr ya inanmakla birlikte, belli bir dinin dogmalarn ve ilkelerini
benimsemeyen; Tanrnn evreni yarattktan sonra onu, kendi yasasna
gre ilemek zere kendi bana braktn ne sren reti. / / Yara
danclk XVI. yzylda ->Tanrtanmazln kart olarak ortaya k
mtr. Sonradan, Aydnlanma dneminde kilise retisini eletirerek
us dinini savunanlarn retisi olmutur. Belli bal savunucular: Jean
Bodin, Herbert of Cherbury, John Toland, Shaftesbury, Voltaire, J.
J. Rousseau.
yararclk [Alm. Utilitarismus] [Fr. utilitansme] [ng. utilitarism] [Lat. uti-
Hs = fayda, yarar] [es.t. nef/ jre]: 1- Yararn yaam ilkesi yaplmas. 2-
Ahlksal eylem ve davranlarda yararn ilke yaplmas: Yararl olan
iyidir: a. tek kiinin, ya da b. toplumun yarar gz nnde bulundurulur.
3- zellikle Bentham ve J.S. Millin ahlk ve siyasa retisi, temel ilkesi:
Olabildiince ok sayda insann olabildiince ok mutluluu.
yarg [Alm. Uneil] [Fr. jugement] [ing. judgement] [Yun. apophasis] [Lat.
iudkium] [es.t. hkm]: Bir eyin ya da iki ey arasndaki bantnn
gerekliini evetleyen ya da deilleyen dnsel edim; dille anlatm
nermedir. Temel forml: S P dir. Yargnn yaps: Yargda (nermede)
a. kendisi iin bir ey sylenen = konu (subjectum), b. bu konu zerine
sylenen = yklem (praedikatum), bu ko^Tle yklemi birbirine ba
layan = koaj_ (copula) vardr. Yarg biimleri (Aristotelesten gelen
gelenekle, Ortaada ve sonra yeniden Kant'ta) drt bekte toplanr:
a. Niceliine gre: Tmel, tikel, tekil yarglar, b. Niteliine gre:
Evetleyici ya da olumlu yarglar, deilleyici ya da olumsuz yarglar, s
nrlayc yarglar, c. Bantlarna gre: Koulsuz (kategorik), koullu
(hipotetik), ayrkl (disjunktif) yarglar; d. Kipliine gre: Belkili (prob
lematik) yarglar, gereklik yarglar ya da yaln yarglar (assertorik),
zorunlu (apodiktik) yarglar. Kant yarglar bir de zmleyici ve bire
imse! olarak ayrmtr: a. zmleyici (analitik) ya da aklayc yarglar:
yklemi konuda zaten verilmi olan yarglar, (r. Btn cisimler yer
kaplar.) b. Bireimli (sentetik) ya da geniletici yarglar: konuya ko
nuda dnlmemi olan baka bir yklem veren, konunun dna kp
onu baka kavramlarla birletiren, aralarnda ba kuran yarglar. (r.
Cisimler ardr.)
yargsz lk [Yun. epokhi, ep- ekhein = durmak, kendinde kalmak]: 1- (Ge
nellikle) Yarg vermeme tutumu. 2- (Kukucularda) Kesin hi bir ey
bilinemeyecei iin genellikle bilgiden vazgeme ilkesi. 3- (Gnmz
184
yaama atlm
grngbilimde) Bak salt olarak ze evirebilmek iin gereklik zeri
ne yarg vermeme,
yasa [Alm. Gesetz] [Fr. loi] [ng. !aw] [Yun. nomos] [Lat. / ex] [es.t. kanun]:
1- Olaylar arasnda dzenli bir banty saptayan ve bir eyin zorunlu
olduunu dile getiren genel nerme. Olaylarn gidiinde olaandna
yer vermeyen, deimezlik Ye zorunluluk gsteren kural (doa ya
sas). 2- Deimezlik ve zorunluluk nitelii tamayan, ancak bir ykm
ll eren, zgr bir stence dayal kural (gereklilik yasas). / / Bu
tr yasa: a- Hukukta: Toplumda bireyler aras ilikileri dzenlemek
amacyle devlete konmu ynerge ve kurallar, b- Ahlkta: Trelerle
lgili davranlar dzenleyici buyruklar ve ynergeler; bir davrann
nasl olmas gerektiini, ne yapmak gerektiini gsteren kurallar. 3-
Dncenin mantksa! bir deeri olmas iin uyulmas zorunlu olan temel
- belitler; mantk kurallar (dnme yasalar),
yaam [Alm. Leben] [Fr. vie] [ng. J/ fe] [Yun. bios] [Lat. Wta] [es.t. hayat]:
Cansz zdekten de, tinsel varlktan da ayr olarak canllarn (organiz
malarn) varlk biimi ve varlk alan; canllarn teme! zellii. Belir
tileri: kendi kendine devinim, beslenme, oalma, reme, etki ve tepki
gsterme. Ancak, canl ile cansz arasndaki kesin snr gstermek iin
henz bilimse! aralar tam yeterli deil. rnein, virslerin en aa
basamaktaki canl varlklar m, yoksa kimyasal bir zdek mi olduu henz
aratrma konusu; gnmzde canl sorunu Aristotelesin entelek
heia kavram ile ya da dirimsel etken (dirimselcilik) aracl ile zl
meye uralyor. 2- lmn kart: Varlklarn doularndan lm
lerine dek uzanan her trden (zellikle beslenme, oalma) olaylarn
btn. 3- (Fiziktesi bir ilke olarak:) a. Tini, dnceyi de iine alan
tmyle doal varlklar, b. Doa ve tin ilkesi olarak, her ikisinin kk,
c. Doaya da egemen olan tinsel g ya da doay da yaratan tanrsal
g olarak evrense! dirimlik ilkesi. 4- zel olarak insan yaay iin
de kullanlan terim: a. Belli bir zaman snr iinde yaanm olan beden
sel, ruhsal, tinse! olaylarn birlii, b. Biim kazanm yaantlarn tm,
c. Deerleri gerekletiren, insann varoluuna anlam veren ilke. d.
nsann tinsel, tarihsel eylemlerinin tm (Diltheyde).
yaama atlm [Fr. lan vital] [es.t. hayat ham/ esi]: (Bergsonda) Yaam
. ileri gtren i g; yaamn her trl yaratc gelimesinde kendini
- V* belirten, yaratmadan yaratmaya sramay salayan g, evrenin ana,
J - temel gc. / / Bergson bu terimi "Yaratc Evrim adl yaptnda kul
lanmtr.
185
yaama felsefesi
yaama felsefesi [Alm. Lebenspbilosophie] [Fr. philosophie de la vie] [ng.
philosophy of life] [es.t. hayat felsefesi]: - Usuluun ve olguculuun
usa stnlk veren dorultularna karlk, doal verilmilii ve tarih-
sellii iinde somut yaamn aratrlmasna arlk veren, insan yaam
nn anlam, deeri, erei ve doru yaama biimi zerine retiler.
Dnyorum."un yerini Yayorum.", genel olarak bilin"in yerini
gerek bilin alyor bu retilerde. Yaama felsefesi u biimlerde
karmza kar: 1- Dirimbitimsel yaamay deerli sayan ve tini, dn
ceyi ruhun kart bir ey olarak deerden dren doalc yaama
felsefesi (Darwin, Haeckel ve Nietzsche). 2- Tinsel yaamay her eyin
stnde bir g diye tanyan idealist yaama felsefesi (Dilthey, Bergson,
Croce, Ortega y Gasset).
yaama gc [Alm. Lebenskraft] [Fr. force vitale] [es.t. kuvve- i hayatiye]:
1- Dirimselci retilerce yaam srdrmenin en temelli nedeni olarak
kabul edilen ilke (Drieschde entelekhia). 2- Canllk.
yaant [Alm. Erlebnis] [Fr. exprience vcue 1 [ng. experience]: 1- Kiilii
zenginletirdii kabul edilen, bir anlam olan btn yaanm deneyler.
2- Kendileri araclyle benin bir eyin bilincine vard btn ruhsal
olaylar. 3Bir kezlik olan, bir daha yinelenemeyen ruh olaylar. Fel
sefede: 1- (Geni anlamnda) a. Dorudan doruya olan 'bilin ierii,
b. Bilin olay, bilin edimi (Husserlin ynelmilik yaants - in
tentionales Erlebnis). c. Bir eye ynelmi duygu. 2- Soyut dnce
ve kurama kar, benin dnya ile dorudan doruya karlamas;
gereklikle dolaysz balant kurmas.
yazgclk [Alm. Fatalismus] [Fr. fatalisme] [ing. fatalism] [es.t. cebriye]:
Her eyin alnyazsna gre nceden belirlenmi olduuna, insann bu
nceden belirlenmi olan alnyazsn deitiremeyeceine inanan dnya
gr.
yeni dirimselcilik [Alm. Neuvitalismus] [Fr. no- vitalisme] [ing. neo- vitalism]:
Dirimselciliin modern biimi. 19. yzyln sonunda doa bilimleri
aratrmalarna dayanarak dirimselciliin yenilenmesi: Nedensellik
ilkesinin ve doa bilimlerindeki yasa ilkesinin tannmas yannda yaa
mn mekanikst olan kendine zg bir yasall da bulunduunu kabul
eden grler. Temsilcileri: Uexkll, Reinke, Driesch.
yeni gerekilik [Alm. Neurealismus] [Fr. no- ralisme] [ing. new realism]:
amzda Cambridge'de doan ngiliz felsefe akm; kurucusu: G. E.
Moore. / / Yeni gerekilik her eyi tinle aklayan idealist fiziktesinin
186
Yeni PJatonculuk
geni etkisine kar yeniden bir tepki ile balam, zellikle Yeni Hegelci-
likle, savamtr. Doay temel olarak gren yeni gerekiler, felsefe so
runlarn doa bilimlerinin yntemi olan zmleme le incelemek ister
ler. Felsefe dizgeleri bir yana braklr; mantk, bilgi retisi, dirimbilm
ve f i z i k , f el sef eni n bal ca konular olur. Temsilcllri: G . E. Moore, B.
Russell, Whitehead, S. Alexander, Broad, C. L. Morgan. Yeni olgucu
lua yakn olan bir baka yeni gerekiler beinin nderliini de A.
J. Ayer yrtyor.
Yeni Hegelcilik [Alm. Neuhegelianismus] [Fr. no- hglianisme] [ing. Neo-
Hegelianism]: 20 yzylda Hegel felsefesini yeniden canlandran, Hegelin
eytiimsel yntemine ve fiziktesine dayanarak kltr ve tarih felse
fesine yeni bir yn vermeye ve doa bilimleri karsnda yeniden tinsel
bilimleri glendirmeye alan akm. // zellikle Almanya da, ayrca
Fransa, talya, ngiltere, Rusya, skandinavya ve Amerikada gelimi
bir akmdr. Temsilcileri; Freyer, Glockner, Lltt, Bosanquet, Bradley,
Croce, Gentille vb.
yeni idealizm [Alm. Neuidealismus] [Fr. no- idalisme] [ng. neo- idealism]:
19. yzyln kinci yarsndan sonra zdekilik, olguculuk ve doalcln
egemenlii karsnda dealizmi yeniden canlandrmaya alan akm
lar. Bu ad ilkin talyada -> Yeni- Hegelciler (Croce, Gentille) kullan
mlardr. Balca temsilcileri: Lotze, Eucken. Dilthey, Yeni Kantlar
ve Yeni Hegelciler.
Yeni Kantlk [Alm. Neukantianismus] [Fr. no- kantisme] [ing. Neo- Kantia-
n/ sm]: 19. yzylda felsefeyi kten kurtarmak zere zellikle bilgi
eletirisi ve bilgi kuram asndan Kanta ynelen almalar; en yksek
noktasna 20. yzylda eriir. / / eitli Yeni Kant okullar: Marburg
Okulu (Cohen, Natorp, Cassirer), Gney- Bat- Almanya Okulu (Win
delband, Rickert, Lask); ayrca: Alois Riehl, H. Vaihinger ve Fransada:
Renouvier
yeni olguculuk [Alm. Neupositivismus] [Fr. no- positivisme] [ing. neo- posi
tivism]: 20. Yzylda Avusturyada M. Schllckin rencilerinin kurduu
Viyana Okulu" (Wiener Kreis)nda domu olan felsefe akm. (Ksa
srede Avrupa ve Amerikaya yaylm ve gelimitir.) Lojistiin mate
matiksel dnme yntemleriyle felsefeye gvenilir yeni bir temel sa
lama abasndadr. Balca temsilcileri: Schlick, Carnap, Wittgenstein,
Reichenbach.
Yeni Platonculuk [Alm. Neuplatonismus] [Fr. no- platonisme] [ing. Neo
Platonism] [es.t. Nev Eflatuniye]: Platon'dan baka Aristoteles e, sto-
187
ahlara, Pitagoraslara da dayanan, ayrca dou dinlerinden ve Hris
tiyanlktan da etkilenmi olan, btn bunlar kendi iinde kartrp
eriten felsefe okulu. / / i. S. 2- 6. yzyllar arasnda trl biimlerde orta
ya kmtr. Kurucusu Ammonias Sakkas saylr, bu okulun dizgesel
temellendiriliini onun rencisi Plotinos yapmtr.
yeter neden ilkesi [Fr. raison suffisant] [Lat. principium rationis sufficien-
tis] [es.t. sebeb- i kfi]: Leibnizin, dnmenin ana ilkesi olarak eli
mezlik ilkesinin yanna koyduu ilke. En genel biimi: Her eyin yeter
bir nedeni vardr. Mantk ilkesi olarak: Her yargnn, doru olmas iin,
yeter bir nedene gereksinmesi vardr.
yeti [Alm. Vermgen] [Fr. facult] [ing. faculty] [Lat. facultas] [es.t. me/ efee]:
insanda bulunan bir eyi yapabilme gc (bilgi yetisi, isteme yetisi, d
nme yetisi).
yn [Alm., Fr. Mosse] [ing. mass] [Lat. massa] [es.t. kt/ e]: Toplumsal ruh-
bilim kavram olarak: 1- Kendi iinde ayrmlamam, ya gelip geici
duygulanmlarla (ayn trden itki, duygu ve heyecanlar yoluyle), ya da
bir d gcn etkisiyle bir btn oluturan insan kalabal. 2- Yalnzca
dtan bir rgtlenme ile bir araya gelmi, kiiliklerinden syrlm insan
lar topluluu.
yorum [Alm., ing. Interprtation] [Fr. interprtation] [Lat. interpretare = yo
rumlamak] [es.t. tefsir]: Bir metnin anlam zerine yaplan aklama,
bkz. yorumsama
yorumsama [Alm. Hermeneutik] [Fr. hermneutique] [ng. hermeneutics]
[Yun. hermeneutike < hermeneuein = yorumlamak, tekhn = sanat]:
1- Aklama, yorumlama sanat. 2- Bir metni anlamaya ynelen, metin
yorumlamasn konu olarak alan reti. 3- Yorumlayc bilimler olarak
tarihsel- tinsel bilimlerin yntem retisi. 4- Gnmzde bir felsefe kav
ram olarak: a. insann tarihsellisi iinde felsefe asndan kendini anla
mas. (Anlama yntemi. Dilthey) b. insann, varoluuna ynelerek
felsefe yoluyle aklanmas ve yorumlanmas yntemi. (r. Heideggerin
varolu felsefesinde.)
ynelim [Alm., Fr., ing. intention] [Lat. intentio] : Bir eye ynelme; bir
eyi erek edinme. Skolastik felsefede: Dnmenin bir bilgi konusuna
ynelmesi. (Ynelinen konunun gerekte var olmas gerekmez; tasar
lanan bir eye de ynelinebilir.) Brentano ile bu kavram yeniden felse
fe alanna kmtr; Bilin olaynn z bu ynelimdedir. Bilin olaylar
hep bir ey zerinde bilintirler; bir eyi grmeden gremem",
yeter neden ilkesi
188
yntembilim
bir eyi" dnmeden, "dnemem1; her bilin her zaman bir ko
nu (nesne) bilincidir.
ynelimsel [Alm. intentional] : G r n g b i l i m d e kullanlan terim, / / a. Bir
eye ynelmi olan, rnein: ynelimsel edimler (intentionale Akte)
b . Ynelmen (Intendiert), rnein: ynelimsel nesne (intentionalar
Gegenstand), dnlm olan nesne, c. Ynelimsel birlik: Ynelimsel
edimlerin okluuna kar bir anlamn zde ierii. Husserl szck
lerin anlamn aklamasnda l bir anlam zmlemesi yapar: a.
Ynelinen anlam (intendierender Sinn = Bedeutungsintention), b.
Doldurulan, gerekletirilen anlam (Erfllende Sinn = Erfllungsin
tention). c. Ynelimsel anlam (intentionale Sinn): anlama ynelimle,
gerekletirilen ynelimin rtmesi. rnein, pencerenin nnde otu
ran biri bana Arkadan Ahmet geiyor. dese, benim dncem belli
bir yne evrilecek ve bende bir tasarm belirecek; ancak bu tasarm,
caddeyi grmediim iin, bir gr ile doldurulmamtr, a. Bu ynelinen
anlam henz bo bir ynelimdir, b. Caddeye bakar Ahmed i gr
rm, bo ynelim bir gr ile doldurulmu olur. c. Ynelimsel anlam,
bu a n l a m a ynelimle doldurulmu olan ynelimi (Ahmed'i tasarlamamla,
Ahmedi grmemi) ikisinin kastettii konuda (nesnede) rttrr. Bilgi
de ancak bo ynelimin gr ile doldurulmasnda ve bunlarn rt
. meinde ortaya kar, bkz. apaklk
ynelmilik [Alm. Intentionalitt] [Fr. intentionalit]: Bilincin bir konuya
yneliini, bir eyle iliki kurmasn dile getiren grngbilim terimi. //
Brentanonun skolastik felsefeden alp kulland bu terimi sonradan
Husserl gelitirmitir. Duyuyorum., Dnyorum. , Seviyorum,
gibi bilin edimlerini dile getiren szlerin bir anlam kazanmas iin bu
yaantlarn bir eye balanmas, bir eyle iliki kurmas gerekir: Bir
eyi seviyorum." Bir eyi dnyorum. vb. Burada nemli olan, bilin
edimi ile bilin konusu arasndaki ilikidir. Fizik alanda bir ynelmilik
yoktur; bir kaya paras bir eyle balant kurmadan kendi iinde
varln srdrr. - ynelimsel yaantlar ise ruhsal olaylardr, bilin
olaylardr.
yntem [Alm. Methode] [Fr. mthode] [ing. method] [Lat. methodus] [Yun.
methodos] [es.t. usu/ ]: Bir eree erimek iin izlenen, tutulan yol. Bilim
lerde belli bir sonuca erimek zere bir plana gre gidilen yol. (r.
tmdengelimli, tmevarml yntemler.)
yntembilim [Alm. Methodologie, Methodenlehre] [Fr. mthodologie] [ing.
methodo/ ogy] [es.t. usu/ iya!]: zellikle felsefe ve bilim alannda yntem
189
1
yce
aratrmak ve yeni yntemler yaratmak zere ilkeler gelitiren bilim./ /
Bilim olarak, ancak yeniada ortaya kmtr,
yce [Alm. erhaben] [Fr., ing. sublime] [Lat. sublimis] [es.t. ulvi]: Genel
likle insanca lleri aan, bundan dolay ok byk olan. Sanat, ahlk,
din, dnce alannda stn bulunan, kendisinde stnlk grlen ey.
I I Kantn estetiinin iki ana kavramndan biri: Kant gzelin yanna
yceyi de temel bir estetik kavram olarak koyar. Ancak, ona gre her
trl lnn dna kan, ezici byklkte olan ey duyular aar. Bu
da yceyi duyular ile kavranan dnyann stne ykseltip onu ahlk
alanna kaydrr.
yklem [Alm. Prdikat] [Fr. prdicat] [ng. predicate] [Lat. praedicatum]
[Yun. kategorema] [es.t. mahmul]: Bir nerme yada yargda zne zeri
ne sylenen, onu evetleyen ya da deilleyen; zneye yklenen ey.
Mantkta forml P ile gsterilir.
190
z
zaman [Aim. Ze/ t] [Fr. temps] [ng. t/ mej [Lat. tempus] [Yun. khronos]: Fel
sefe kavram olarak: olu, gelip gei, deime ve sreklilik biimi;
dn olmayan br dorultuda birbiri ardndan gitme. / / Zaman,
srp giden doru bir izgi olarak dnlebilir; geriye doru sonsuza
dein uzanr (gemi), ayn zamanda ileriye doru (gelecee) akp gider.
Nesnel (objektif) zaman: llebilen zaman, ama kendi iinde deil,
cisimlerin devinimiyle llebilir. Uzaydaki devinimlerin sralanmas,
zamann da zaman kesimlerine blnmesini salar. Modern fizik nesnel
zamann olmadn ileri srer, bkz. grellik kuram. znel zaman:
Zaman bilincine dayanr, yaantlara baldr; nesnel olarak llemez;
duruma gre, yaanlan zaman ksa ya da uzun grnebilir,
zek bkz. anlak
z incirleme tasm [Aim. Kettensch/ uss] [Fr. sorite] [ng. sorites] [Yun. sorites]
[es.t. kfyas- mselsel]: Her birinin sonucu sonrakinin ncl olan
tasmlar zinciri. Birinci nermenin yklemi sonra gelenin znesi olan
ve bylece, birincinin znesi ile sonuncunun ykleminin birletii sonu
ca dein srp giden karmlar (tasmlar) zinciri. r. Her A,B dir; Her
B,C dir; Her C,D dir; Her D,E dir. yleyse Her A,E dir.
zorunlu (nerme) [Aim. opodiktiscb] [Fr. apodictique] [ng. apodictic] [Yun.
opode/ kt/ kos] [es.t. zaruriye- i mutlaka]: Zorunluluu dile getiren (ner
me) - Yaln ve belkili nermelerin karsnda yer alr. r. gen
zorunlu olarak kelidir. Forml: S zorunlu olarak P dir. //
Bu terim Kantn, yargnn modalitelerin e blmesiyle yaygnlk ka
zanmtr.
zorunlu koul [Lat. conditio sine qua non = onsuz olunamayan koul]:
Braklamayan, vazgeilemeyen koul. Forml: A olmazsa B de olmaz.
zorunluluk [Aim. Notwendigkeit] [Fr. nces$/ t] [ng. necessity] [Lat. neces-
sitas] [es. t. zaruret]: Olduundan baka olamama durumu. 1- Mantk-
191
sal- matematiksel zorunluluk: Kavramlarn ve nermelerin mantksal
balantsnda ve karmlarnda bulunur; dnce bakmndan zorunlu
dorular ->elimezlik ilkesine dayanan dorulardr; eliii dnle-
meyen dorulardr; bu anlamda zorunlu, elimeye dmeden baka
trl dnlemez olan ey. 2- Fiziksel zorunluluk: Neden- etki balan
tsndaki zorunluluk (doa yasalar). 3- Ahlksal zorunluluk = Bir
toplumda yrrlkte olan ahlk yasalarna uyma zorunluluu. Burada
doa] bir zorunluluk deil, gereklilik sz konusu olduundan ahlksal
zorunluluk ykmllk biiminde kendini gsterir.
192
K A YN A K A
APEL- LUDZ: philosophisches Wrterbuch von Dr. Max Apel, Fnfte, vllig
neubearbeitete Auflage von Dr. Peter Ludz, Berlin 1958, Gruyter.
BRUGGER, WALTER: Philosophisches Wrterbuch, 13. berarbeitete und
erweiterte Auflage, Freiburg 1967, Herder.
EiSLER, RUDOLF: Wrterbuch der philosophischen Begriffe, 3 Bde., 4. vllig
neu bearbeitete Auflage, Berlin 1927- 1930.
FOULQUi PAUL- SAINT- JEAN, RAYMOND: Dictionnaire de la langue
philosophique, 2 d. revue et augmente, Paris 1969, Presses Universi
taires de France.
HOFFMEiSTER, JOHANNES (HERAUSGEBER): Wrterbuch der philosophisc
hen Begriffe, 2. Aufl., Hamburg 1955, Felix Meiner.
LALANDE, ANDR: Vocabulaire tech n i q u e et critique de la philosophie, 9 . d.
Paris 1962, Presses Universitaires de France.
METZKE, ERWiN: Handlexikon der Philosophie, 2. Aufl., Heidelberg 1949,
F.H. Kerle.
NEUHAEUSLER, ANTON: Grundbegriffe der philosophischen Sprache, Mnchen
1963.
RUNES, DAGOBERT D: Dictionary of Philosophy (Ancient- Medieval- Modern),
reprinted 1956, U.S.A., Littlefild, Adams.
SCHMiDT - SCHSCHKOFF: Philosophisches Wrterbuch, begrndet von
Heinrich Schmidt, 18. Aufl., neu bearbeitet von Professor Dr. Georgi
Schischkoff, Stuttgart 1969, Alfred Krner.
ASTER, ERNST VON : Bilgi Teorisi ve Mantk (ev. M. Gkberk), 2. bask,
st. 1972, Ed. F. Y.
BATUHAN - GRNBERG: Modern Mantk, 2. bask, st. 1971, M. E. B.
BRHiER, Ml'LE: Histoire de la Philosophie l- ll, Paris 1950- 57,Presses Univer
sitaires de France.
EUCKEN, RUDOLF: Geschichte der philosophischen Terminologie, Hildesheim
1964, Olms.
GKBERK, MACT: Felsefe Tarihi, Geniletilmi 2. basm, Ankara 1967, Bilgi
Yay.
RECHENBACH, HANS: Lojistik (ev. H. Vehbi Eralp), st. 1939, Ed. F. Yay.
UEBERWEG - HENZE: Grundriss der Geschichte der Philosophie Bde. I- V,
14. Aufl., Basel- Stuttgart 1958.
UYGUR, NERM: Edmund Husserlde Bakasnn Beni Problemi, 2. bask,
st. 1972, Ed. F. Yay.
194
A L M A N C A D Z N
A
Abhngigkeit bamllk
absolut saltk
Absolutismus saltklk
abstrakt soyut
Abstraktion soyutlama
absurd sama
Achtung sayg
adquat upuygun
Affekt duygulanm
Affektion duygulanm
af f irmativ evetieyici
Agens etmen
Agnosie bilisizlik
Agnostizismus bilinemezcilik
hnlichkeit benzerlik
Ahnung sezgi
Akademie akademi
A k t edim
Aktion eylem
aktiv etkin
Aktivismus eylemcilik
Akti vi tt etkinlik
Aktualisierung edimselletirme
Aktualismus etkincilik
aktuell edimsel, gncel
akzidentell iiineksel
Akzidenz ilinek
allgemein genel
Alternati ve seenek
Altruismus zgecilik
analog benzeen
Analogie benzeim
Analyse zmleme
Analytik analitik
analytische Methode zmsel
yntem
analytisches Ur tei l zmsel yarg
Anamnese anmsama
angeboren doutan
angeborene Ideen doutan fikirler
Angst idaralmas
Animismus canlclk
Anschauung gr, sezgi
an sich kendinde
Antecedent ncel
Anthropologie insanbilim
Anthropomorphismus insanbiim-
cilik
Anthropozentrsmus insaniincilik
Antinomie atk
Apathie duyumsamazlk
apodiktisch zorunlu (nerme)
Aporie kmaz
aposteriori sonsal
Apperception tamalg
Apprehension kavray
a priori nsel
quipollent egeerli
quivalent edeer
quivalenz edeerlilik
195
quivok esesli
Archetyp ilkrnek
Argument kamt
AristoteHsmus Aristotelesilik
A r t tr
Askese ilecilik
Asketik ilecilik
assertorisch yaln (nerme)
Assoziation arm
sthetik estetik
Ataraxie sarslmazlk
Atheismus Tanrtanmazlk
Atom atom
Atomismus atomculuk
Attribut znitelik
Aufklrung aydnlanma
Augustinismus Augustinusuluk
Ausdehnung uzam
Ausdruck davurum, anlatm
Aussenwelt ddnya
Autonomie zerklik
Axiologie deer retisi
Axiom belit
Axiomatik belitsel dizge
B
Bedeutung anlam
Bedingung koul
Begriff kavram
begrnden temellendirmek
Begrndung temellendirim
Behauptung leri srme
bejahend evetleyici
Bejahung evetleme
Beobachtung gzlem
Beschaffenheit nitelik
Beschreibung betimleme
Besondere zel
Bestimmung belirlenim
Bewegung devinim
Beweis tant
Bewusstsein bilin
Beziehung bant
Bild imge
Bildung oluum
Biologismus dirimbilimcilik
Bse kt
Buridans Esel Buridann eei
C
Cartesianismus Dekartlk
Chaos kaos
Charakter karakter
D
Darwinismus Darvincilik
Dasein varolu
Dauer sre
Deduktion tmdengelim
deduktiv tmdengelimli
Definition tanm
Degeneration soysuzlama
Deismus Yaradanclk
Demokratie halkerki
Demonstration tantlama
Denken dnme
Denkform dnme biimi
Denkfreiheit dnme zgrl
Denkgesetze dnme yasalar
Dontologie deontoloji
Deszendenztheorie dnmclk
Determinismus belirlenimcilik
Dialektik eytiim
Dialektischer Materialismus ey
tiimsel zdekilik
Didaktik retim bilgisi
Differenz ayrm
Dilemma ikilem
Ding ey
Ding an sich kendinde ey
Disjunktion ayrklk
disj unktiver Schluss ayrk karm
disjunktives Urtei l ayrk yarg
diskontinuierlich kesikli
196
diskursiv gidimll
Dogma dogma
Dogmatik dogmatik
dogmatisch dogmatik
Dogmatismus dogmaclk
Doxographen reti dzenleyicileri
Dualismus ikicilik
dynamisch devimsel
Dynamismus devimselcilik
E
Effekt etki
Egoismus bencillik
Egozentrismus beniincilik
Eidetik zbilim, ze ynelik
Eigenschaft zglk
Einbildung dlem, dlemgc, ku
runtu
Einbildungskraft imgelem
eindeutig tekanlaml
Eindeutigkeit tekanlamllk
Eindruck izlenim
Einfhlung zdeleyim
Einfhlungstheorie zdeleyim ku
ram
Einheit birlik
Einschliessung iinde bulunma
Einteilung blme
Eklektizismus semecilik
Ekstase esrime
Eleaten Eleallar
Eieatismus Eleaclk
Element e
Emanation trm
Emotion heyecan
Emotionales Denken duygusal d
nme
empfindlich duyua!
Empfindlichkeit duygululuk
empfindsam duygusal
Empfindsamkeit duygusallk
Empfindung duyum
Empirismus deneycilik
Endursache ereksel neden
Endzweck son erek
Energie erke
Energiesatz erkenin korunmas ya
sas
Enneaden dokuzlu klar
Entartung soysuzlama
Enteechie entelekheia
Enthusiasmus coku
Enthymem rtk tasm
Entscheidung karar
Entwicklung evrim
Enzyklopdie ansiklopedi
Epikureismus Epikurosuluk
Epistemologie epistemoloji
Epoche yargszlk
equirok esesli
Erfahrung deney
Erfahrungsstze deney nermeleri
Erfahrungsurteile deney yarglar
Erfahrungswissenschaften deney
bilimleri
Erfolgsethik baar ahlk
Erhaben yce
Erinnerung an
Eri sti k didiim
Erkenntnis bilgi
Erkenntnisgrund bilgi nedeni
Erkenntnislehre bilgi retisi
Erkenntnisproblem bilgi sorunu
Erkenntnispsychologie bilgi ruh
bilimi
Erkenntnissoziologie bilgi toplum
bilimi
Erkenntnistheorie bilgi kuram
Erklrung aklama
Erlebnis yaant
Erscheinung grng
Erziehung eitim
197
Erziehungswissenschaft eitimbi-
li m
Eschatologie br dnya bilgisi
Esoteriker irekiler
esoterisch irek
Essentia z
Etatismus devletilik
Ethi k ethik
Eudaimonismus mutuluk
Euhemersmus Euhemerosuluk
exakt san
exakte Wissenschaften san
bilimler
Existenz varolu
Existenzerhellung varolu aydn
lanmas
existenzial varolua
existenziale Analytik varolusal
zmleme
Existenzlalien varolu biimleri
Existenzialismus varoluuluk
Existenz ialitt varolusallk
Existenz ialurteil varolusal yarg
existenziell varolusal
existenzielles Denken varolusal
dnme
Existenzphilosophie varoluuluk
exklusivesurteil tekelci (nerme)
exoterisch drak .
Exoteriker draklar
Experiment deney, deneyim
Explikation aklama
expliz it belirtik
Expressionismus davurumculuk
Extention kapsam
Evidenz apaklk
Evolution evrim
Evolutionismus evrimcilik
Ewigkeit ncesizlik- sonraszlk
F
Faktor etken
Faktum olgu
falsch yanl
Fangschluss yanltmaca
Fatalismus yazgclk
Fehlschluss yanimal tasm
Fetischismus tapncaklk
Fiktion yapnt
Fiktionalismus yapntclk
Finalismus erekilik
Finalitt ereklilik
fixe Idee saplant
Form biim
formal biimsel
Formalismus biimcilik
formell biimsel
Fo rtschri tt lerleme
freie wi l l e zgr isten
Freiheit zgrlk
Fundament temel
Funktion grev
G
Gattung cins
Gedanke dnce
Gedchtnis bellek
Gefhl duygu
Gefhlsmoral duygu ahlk
Gegensatz karolum
Gegenstand nesne
Geheimnis gizem
Geist tin
Geisteswissenschaften tinsel bi
limler
Geltung geerlilik
Gemeinschaft ortaklaahk, topluluk
Gemeinsinn ortakduyu
Gemt gnl
Generalisation genelletirme
Generation kuak
Genesis olu
genetisch treyimsel
Genialitt kelik
198
Genie ke
Gerechtigkeit tze
Geschichte tarih
Geschichtlichkeit tarihsellik
Geschichtsphilosophie trih fel
sefesi
geschichtliches Bewusstsein ta
rihsel bilin
Geschmack beeni
Gesellschaft toplum
Gesetz yasa
Gesinnung dn
Gesinnungsethik dn ahlk
gesunder Verstand saduyu
Gewissen trel bilin
Gewissensfreiheit trel bilin z
grl
Gewissheit kesinlik
Gewohnheit alkanlk
Glaube inan, nan
Gleichheit eitlik
Glck mutluluk
Gnade kayra
Gnoseologie gnoseoloji
Gnostiker gnostikler (bilinirciler)
Gnostizismus gnostisizm (bilinircilik)
Gott Tanr
Grenz begriff snr- kavram
Grenz e snr
Grenz situation smr- durum
Grund neden, sebep, temel
Grundbegriffe temel kavramlar
Grundlage temel
Grundwissenschaft temel bilim
Gruppe bek
Gut iyi
Gut (das) deerli nesne
Gterlehre deerli nesneler retisi
H
Handeln eylemek
Handlung eylem
Harmonie uyum
Hass nefret
Hsslich irkin
Hedonismus hazclk
Hegelianismus HegelcHik
heilig kutsal
Heraklitismus Herakleitosuluk
Hermeneutik yorumsama
Herrenmoral efendi ahlk
heterogen ayrk
Heteronomie yaderklik
Heuristik bulgulama
heuristisch bulgusal
Hierarchie aama dzeni
Historische Schule tarihsel okul
historisches Bewusstsein tarih bi
linci
historischer Materialismus tarih
sel zdekilik
Historismus tarihselcilik
homogen badak
homonym eadl
hchste Gut (das) en yksek iyi
Humanismus insanclk
Humanitt insanlk
Hylemorphismus zdekbiimcilik
Hylozoismus canl zdekilik
Hypnose uyutum
Hypostase dayant
Hypothese varsaym
hypothetischer Imperativ koul
lu buyruk
hypothetisches Urtei l koullu yarg
I
leh ben
Idea idea
deal dncel, lk, lksel
Idealismus idealizm
Idealitt dncellik
ldeation deletirme
199
Ideeierung ideletirme
ideell dncel
identisch zde
Identitt zdelik
Identittsphilosophie zdelik fel
sefesi
Identittsprinz ip zdelik ilkesi
Ideologe ideologlar
Ideologie ideoloji
Idol idola
Illusion yanlsama
immanent ikin
Immaterialismus zdeksizcilik
immoral tretanmaz
mmoralismus tretanmazlk
Imperativ buyruk
Implikation erme
Impliz ite rtk
Impressionismus izlenimcilik
Impuls itki
indefinit belirsiz
Indeterminismus belirlenmezcilik
Indifferenz aldrmazlk
individualisieren bireyselletirmek
Individualisierung bireyselletirme
Individualismus bireycilik
Individualist bireyci
Individualitt bireysellik
Individuation bireyleme
individuell bireysel
Individuum birey
Induktion tmevarm
Information bilii
Inhalt ilem
Inhrenz ayrlmazlk
Inklusion iinde bulunma
inkonsequent tutarsz
Innenwelt idnya
innerer Sinn iduyu
Instinkt igd
Instrumentalismus aralk
Intellekt anlk
Intellektualismus anlklk
Intelligenz intelligentia
IntelIigible Welt dnlr dnya
Intention ynelim
intentional ynelimsel
Intentionalitt ynelmilik
Interpretation yorum
Intuitionismus sezgicilik
intuitiv sezgisel
Ironie alaysilama
irrational usd
Irrationalismus usdclk
Irrtum yanlma
K
Kabbala kabala
Kanon kanon
Kantianismus Kantlk
Kategorie kategori
kategorisch koulsuz
Kategorischer Imperativ koulsuz
buyruk
kategorisches Urtei l koulsuz yar
g
Katharsis armma
Kausalitt nedensellik
Kettenschluss zincirleme karm
klar und deutlich ak ve seik
Klasse snf
Klassifikation snflandrma
Kohrenz balam
Kommunismus komnizm
Komprehension anlay
Konfuzianismus Konfyslk
konj unktiv bititirici (yarg)
konkret somut
Konsequent tutarl, ardl
Konsequenz varg
Kontingent olumsal
Kontingenz olumsallk
200
kontinuierlich srekli
Kontinuitt sreklilik
kontradiktorisch eliik
Kontraposition tersevirme
kontrr kart
Konvention uzlam
Konventionalismus uzlamclk
konventionell uzlamsa!
Konversion evirme
Konzeptualismus kavramclk
Koordinaten dzenleik
Koordination dzenleim
Korrelation ballam
korrelativ ballak
Kosmogonie evrendoum
Kosmologie evrenbilim
Kosmos evren
Krper cisim
Kraft g
Kri teri um lt
Kri ti k eletiri
Kritizismus eletiricilik
kultur kltr
Kulturanthropologie kltr nsan
bilimi
Kulturkreis kltr evresi
Kulturphilosophie kltr felse-
fesv
Kunst sanat
Kunstphilosophie sanat felsefesi
Kybernetik gdmbilim
Kynismus Kynikler Okulu
Kyrenaiker Kyrene Okulu
L
Lamarckismus Lamarcklk
Leben yaam
Lebenskraft yaama gc
Lebensphilosophie yaam felsefesi
Leib beden
Leidenschaft tutku
Liberalismus erkincilik
Liebe sevgi
Logik mantk
Logismus mantklk
Logistik lojistik
Logizsmus mantklatrclk
Lust haz
M
Machiavellismus Makyavelizm
Macht erk
Maieutik dourtma
Maior byk nerme
Manichismus Maniheizm
Marburger Schule Marburg Okulu
Marxismus Markslk
Masse yn
materiale wertethik ieriksel
deerler ahlk
Materialismus zdekilik
Materie zdek
Materiell zdeksel
Maxime maksim
Mechanismus mekanikilik
Mensch insan
Menschheit insanlk
Menschenwrde onur
Metaphysik fiziktesi
Methexis methe*is (payalma)
Methode yntem
Methodenlehre yntembilim
Methodologie yntembilim
Milieu evre
Milieutheorie evre retisi
Minr kk nerme
Mitte! evre
Mittelbegriff orta terim
Modalitt kiplik
Modus kip
Monade monad
201
Monarchie tekerklik
Monismus tekilik
Monotheismus tektanrclk
Moral ahlk
moralisch ahlkl, ahlksal
moralische Gefhle ahlk duygusu
moralischer Sinn ahlk duygusu
Moralismus ahlklk
Moralist ahlk
Moral i tt ahlkllk
Moralprinz ip ahlk ilkesi
Morphologie biimbilm
Motiv gd
Motivation gdlenim
Mglichkeit olanak
Mysterium gizem
mystisch gizemsel
Mystizismus gizemcilik
Mythologie sylencebilim
Mythos sylence
N
Nachahmung yknme
Nachahmungstheorie yknme
kuram
Natur doa
Naturalismus doalclk
Naturphilosophie doa felsefesi
Naturwissenschaften doa bilim
leri
Naturz ustand doal durum
Negation deilleme, yadsma
negativ deilleyici, olumsuz
Neigung eilim
Neuhegelianismus Yeni Hegelcilik
Neuidealismus yeni idealizm
Neukantianismus Yeni Kantlk
Neuplatonismus Yeni Platonculuk
Neupositivismus yeni olguculuk
Neurealismus yeni gerekilik
Neuvitalismus yeni dirimselcilik
Nichts hilik
Nihilismus hiilik
Nominalismus adlk
Norm dzg
Notwendigkeit zorunluluk
O
Oberbegriff byk terim
Obersatz byk nerme
Obj ekt nesne
obj ektiv nesnel
Obj ektivation nesnelleme
Obj ektivierung nesnelletirme
Obj ekti vi tt nesnellik
Okkasionalismus aranedencilik
Oligarchie takmerki
Ontologie varlkbillm
Opposition karolum
Optimismus iyimserlik
Ordnung dzen
P
Pantheismus tmtanrclk
Parallelismus koutluk
Paralogismus yanlmal tasm
partikular tikel
passiv edilgin
Peripatetiker Peripatetikler
Person kii
personal kiisel
Personalismus kiiselcilik
persnlich kiisel
Personalitt kiilik
Persnlichkeit kiilik
Pessimismus ktmserlik
Pflicht dev
Phnomen grng
Phnomenalismus grngclk
Phnomenologie grngbilim
Phantasie dlem gc
Philosophie felsefe
202
Platonismus Platonculuk
Plural oul
Pluralismus okuluk
Polytheismus oktanrclk
positiv olumlu
Positivismus olguculuk
Postulat konut
Potenz gizilg
Prdikat yklem
Pragmatismus pragmaclk
Praktisch klgl
praktische Vernunft klgl us
Prmisse ncller
primi ti v ilkel
Prinzip ilke
Probabilismus olasclk
Problem sorun
problematisch bel kili
Problematisches Urtei l belkili
yarg
Prozess sre
Psychoanalyse ruhsa! zmleme
Psychologie ruhbitim
PSychologismus ruhbilimcilik
Pyrrhonismus Pironculuk
Pythagoreismus Pitagoraslk
Q
Qual itt nitelik
Quanti tt nicelik
Quietismus dingincilik
R
Radikalismus kktencilik
Rationalismus usuluk
Raum uzay
real gerek
Realismus gerekilik
Rechtsphilosophie hukuk felsefesi
Reduktion indirgeme
Regel kural
rein salt
reine Anseshauung salt gr
reine Vernunft salt us
Relation bant
relativ greli
Relativismus grecilik
Relativi tt grelilik
Relativittstheorie grelilik kuram
Religionsphilosophie din felsefesi
Revolution devrim
Rez eptivitt alrlk
rez iprok karlkl
richtig doru
Richtigkeit doruluk
S
Satz nerme
Schluss karm
Schlusssatz sonu
Scholastik skolastik (felsefe)
Schottische Schule skoya Okulu
Scientismus bilimcilik
schn gzel
Seele ruh
Sein varlk
Semantik anlambilim
Semiotik imbilim
sensibel duyulur
Sensibilitt duyarlk
sensitiv duyusal
Sensualismus duyumculuk
sentimental duygusal
Sentimentalitt duygusallk
Singulr tekil
Sinn anlam, duyu
Sinnlichkeit duyarlk
Sitte tre
Sittengesetz ahlk yasas
Sittenlehre ahlk retisi
Sittl ich ahlkl, ahiksal
Sittl ichkei t ahlkllk
Situation durum
203
Skeptizismus kukuculuk
Sklavenmoral kle ahlk
Solipsismus tekbencilik
Sophisten sofistler
Sozialismus toplumculuk
Sozialphilosophie toplum felsefesi
Soziologie toplumbilim '
Spinozismus Spinozactlk
Spiritualismus tinselcilik
Spontaneitt kendiliindenlik
Sprachphilosophie dil felsefesi
Stoizismus stoaclk
Strukturalismus yapsalclk
subaltern altk
Subalternation altklk
Subjekt zne
subjektiv znel
Subjektivismus znelcilik
subkontrr altkart
Subordination altasralama
subsistenz kalclk
Substantialismus tzclk
Substanz tz
Substrat dayanak
subsumption altakoyma
Syllogismus tasm
Symbol simge
Symbolik simgebilim
symbolisch simgesel
symbolische Logik simgesel mantk
Symbolismus simgecilik
Sympathie duygudalk
synthese bireim
Synthesis bireim
synthetische Methode bireimse!
yntem
synthetisches Urtei l bireimsel
yarg
System dizge
204
T
Tuschung yanlsama
Tautologie esz
Technik teknik
Teleologie erekbilim
Theismus Tanrclk
Theologie Tanrbilim
Theorie kuram
theoretisch kuramsal
These sav
Thess sav
Thomismus Tomaslk
Toleranz hogr
Totemismus totemcilik
Traditionalismus gelenekilik
Transformationstheorie dn-
nmclk
transzendent akn
transzendental transsendental
Trieb itki
Trugschluss yanltmaca
Tugend erdem
U
Umfang kapsam
Umwlzung devrim
unbestimmt belirsiz
unendlich sonsuz
universel tmel
unsittlich ahlksz, tretanmaz
Unterbegriff kk terim
Unterordnung altasralama
Untersatz kk nerme
Ursache neden
Urtei l yarg
Utilitarismus yararclk

bel kt
berindividvell bireyst
/
bernatrlich doast
bersinnlich duyust
V
Velleitt gelge istek
Verantwortung sorumluluk
verbalismus boszclk
Verhalten davran
Verifikation dorulama
verifizieren dorulamak
Vermgen yeti
Vernunft us
Vernunftschluss usavurma
Verstand anlk
Verstehen anlama
Vertrag szleme
Vitalismus dirimselcilik
Voluntarismus istenilik
Vorstellung imge, tasarm
Vorurteil nyarg
W
Wahr doru
Wahrhaftigkeit doruculuk
Wahrheit doruluk
Wahrnehmung alg
Wahrscheinlichkeit olaslk
Wechselseitigkeit karlkl olu
Weisheit bilgelik
Welt dnya
Weltanschauung dnya gr
Werden olu
Wert deer
Wertethik deer ahlk
Wertgefhl deer duygusu
Wertobjektivismus deer nesnel
cilii
Wertphilosophie deer felsefesi
Wertpsychologie deer ruhbilimi
Wertrelativismus deer grecilii
Werturteil deer yargs
Wesen z
Widersprechend eliik
Widerspruch elime
Wil l e isten, irade
Willensfreiheit zgr isten
Wil l e zur Macht erk istenci
wirklich gerek
Wirklichkeit gereklik
Wirkung etki
Wissen bilme
Wissenschaft bilim
Wrde onur _
Z
Zahl say
Zeichen im
Zei t zaman
Zirkelbeweis ksr dng
Zivilisation uygarlk
Zufall rastlant
Zurechnungsfaehigkeit ahlksa!
sorumluluk
Zusammenhang balam
Zweck erek
205
FRANSIZCA DZN
A
absolu saltk
absolutisme saltlk
abstraction soyutlama
abstrait soyut
absurde sama
acadmie akademi
accident ilinek
accidentel ilineksel
acte edim
actif etkin
action eylem
activisme eylemcilik
activit etkinlik
actualisation edimselletirme
actualisme etkincilik
actuel edimsel, gncei
adquat upuygun
affection d uygu lan m
aff irmatif evetleyici
affirmation evetleme
agent etmen
agir eylemek
agnosie bilisizlik
agnosticisme bilinemezcilik
aire de civilisation kltr evresi
alternative seenek
altruisme zgecilik
me ruh
amour sevgi
analogie benzeim
analogue benzeen
analyse zmleme
analytique analitik
angoisse idaralmas
animisme canlclk
antcdent ncel
anthropocentrisme insaniincilik
anthropologie insanbilim
anthropomorphisme insanbiimci-
lik
antinomie atk
apathie duyumsamazlk
apodictique zorunlu (nerme)
aporie kmaz
a posteriori sonsal
a priori nsel
apperception tamalg
apprhension kavray
archtype lkrnek
argument kant
aristotlisme Aristotelesilik
art sanat
asctisme ilecilik
assertorique yaln nerme
assertion ier srme
association arm
ataraxie sarslmazlk
athisme Tanrtanmazlk
206
atome atom
atomisme atomculuk
attribut znitelik
augustinisme Augustinusculuk
autonomie zerklik
axiologe deer retisi
axiomatique belitse! dizge
axiome belit
B
beau gzel
bien yi
biologisme dirimbilimcilik
bonheur mutluluk
bon sens saduyu
C
cabale kabala
canon kanon
caractre karakter
cartsianisme Dekartlk
catgorie kategori
catgorique koulsuz
catharsis arnma
causalit nedensellik
cause neden
cause finale ereksel neden
cercle vicieux ksr dng
certitude kesinlik
chaos kaos
chose ey
chose en soi kendinde ey
civilisation uygarlk
clair et distinct ak ve seik
classe sntf
classification snflandrma
cohrence balam
concidence rtme
communaut ortaklaalk, topluluk
communisme komnizm
comportement davran
comprhension anlay, ilem
comprendre anlama
concept kavram
concepts fondamentaux temel
kavramlar
conceptualisme kavramclk
conclusion sonu
concret somut
condition koul
condradiction elime
confucianisme Konfyslk
conjunctif bititirici (yarg)
connaissance bilgi
conscience bilin
conscience historique tarih bilinci
conscience morale trel bilin
consquence varg
consquent ardl, tutarl
contingence olumsallk
contingent olumsal
continu srekli
continuit sreklilik
contradiction elime
contradictoire eliik
contraire kart
contraposition tersevirme
contrarit kartlk
contrat szleme
contrat social toplum szlemesi
convention uzlam
conventionnalisme uzlamchk
conventionnel uzlamsal
conversion evirme
coordination dzenleim
coordonn dzenleik
corps beden, cisim
corrlatif ballak
corrlation ballam
cosmogonie evrendoum
cosmologie evrenbilim
cosmos evren
207
critre lt
critrium lt
critique eletiri
criticisme eletiricilik
croyance inan
culture kltr
cyberntique gdmbilim
cynique Kyniklcr Okulu
cynisme Kynikier Okulu
cyrnaisme Kyrene Okulu
D
darwinisme Darvincilik
dcision karar
dductif tmdengelimli
dduction tmdengelim
dfinition tanm
dgnrescence soysuzlama
disme Yaradanclk
dmocratie halkerki
dmonstration tantlama
dontologie deontoloji
dependence bamllk
description betimleme
dtermination belirlenim
dterminisme belirlenimcilik
devenir olu
devoir dev
dialectique eytiim
didactique retim bilgisi
Dieu Tanr
diffrence ayrm
dignit onur
dilemme ikilem
discontinu kesikli
discursif gldimli (dnme)
disjonction ayrklk
division blme
dogmatique dogmatik
dogmatisme dogmaclk
dogme dogma
208
dualisme ikicilik
dure sre
dynamisme dinamizm
E
eclectisme semecilik
cole de Marbourg Marburg Okulu
cole cossaise skoya Okulu
cole historique tarihsel okul ~
ducation eitim
effet etki
galit eitlik
egocentrisme beniincilik
goisme bencillik
eidtique ze ynelik
lan vital yaama atlm
elatisme Eleaclk
lment e
manation trm
motion heyecan
empirisme deneycilik
encyclopdie ansiklopedi
nergie erke
en soi kendinde
entlchie entelekheia
entendement anlk
enthousiasme coku
enthymme rtk tasm
picurisme Epkurosuluk
pistmologie epistemoloji
equipollent egeerli
equiroque esesl
quivalence edeerlilik
quivalent edeer
ristique ddiim
erreur yanlma
eschatologie br dnya bilgisi
sotrique irek
sotriques irekiler.
espace uzay
espce tr
esprit tin
essence z
esthtique estetik
tat de nature doal durum
tatisme devletilik
tendue uzam
trnit ncesizlik- sonraszlk
thique ethik
tre varlk
eudmonisme mutuluk
euhmrisme Euhemerosuluk
vidence apaklk
volution evrim
volutionisme evrimcilik
exact san
exclusive proposition tekelci
nerme
existence varolu
existential varolua
existentialisme varoluuluk
existentiel varolusal
xotrique drak
xotriques draklar
exprience deney
exprience vcue yaant
exprimentation deneyim
explication aklama
explicite belirtik
expression anlatm, davurum
expressionisme davurumculuk
extase esrime
extention kapsam, uzam
extent uzam
F
facteur etken
facult yeti
f ait olgu
fantaisie dlem, dlem gc
fatalisme yazgclk
faux yanl
ftichisme tapmcaklk
fiction yapnt
fin erek
finalisme erekilik
finalit ereklilik
fin dernire snerek
fin ultime snerek
foi inan
fonction grev
fondement temel, temellendirim
fonder temellendirmek
fonder en raison temellendirmek
force g
force vitale yaama gc
formation oluum
forme biim
formel biimsel
formalisme biimcilik
fondement temel
gnral genel
gnralisation genelletirme
gnration kuak
gnialite kelik
gnie ke
genre cins
gnosologie gnoseoloji
gnosticisme gnostisizm (bilinircilik)
gnostiques gnostikler (bilinirciler)
got beeni
grce kayra
groupe bek
H
habitude alkanlk
haine nefret
harmonie uyum
hasard raslanti
hdonisme hazclk
hegelianisme Hegelcilik
hermneutique yorumsama
209
htrogne ayrk
htronomie yaderklk
heuristique bulgulama
heuristique bulgusal
hirarchie aama dzeni
histoire tarih
historicit tarihsellik
historisme tarihselcilik
homme insan
homogne badak
homonyme eadl
humanisme insanclk
humanit insanlk
hylmorphisme zdekbiimcilik
hylozoisme zdekilik
hypnose uyutum
hypostase dayant
hypothse varsaym
idal dncel, lk, lksel
idalisme idealizm
idalit dncellik
idation ideletirme
ide idea
ide fixe saplant
ides innes doutan ideler
identique zde
identit zdelik
idologie ideoloji
idologues deologlar
idole idola
illusion yanlsama
image imge
imagination imgelem
imitation yknme
immanent kin
immatrialisme zdeksizcilik
immoral ahlksz, tretanmaz
immoralisme tretanmazlk
impratif buyruk
impratif catgorique koulsuz
buyruk
impratif hypothtique koullu
buyruk
implication ierme
i mplicite rtk
impression izlenim
impressionisme izlenimcilik
impulsion itki
inclination eilim
inclusion inde bulunma
inconsquent tutarsz
indfini belirsiz
indterminisme belirlenmezcilik
indiffrence aldrmazlk
individu birey
individualisation bireyselletirme
individualiser bireyselletirmek
individualisme bireycilik
individualiste bireyci
individualit bireysellik
individuation bireyleme
individuel bireysel
induction tmevarm
infrence karm
infini sonsuz
information bilii
inhrence ayrlmazlk
inn doutan
instinct igd
instrumentalisme aralk
intellect anlk
intellectualisme anlklk
intelligence anlak, ntelligenta
intention ynelim
intentionnalit ynelmilik
intentionnel ynelimse!
nterpretaiton yorum
i ntuitif sezgisel
intuition gr, sezgi
intuition pure salt gr
ntuitionisme sezgicilik
ironie alayslama
210
irrationalisme usdctlk
irrationnel usd
J
jugement yarg
jugement analytique zmsel yar
g
jugement catgorique koulsuz
yarg
jugement hypothtique koullu
yarg
jugement de valeur deer yargs
jugement (proposition) synth
tique bireimse! yarg
justice tze
L
laid irkin
lamarckisme Lamarckilik
le souverain bien en yksek iyi
libralisme erkincilik
libert zgrlk
libert de conscience trel bilin
zgrl
libert de pensee dnme z
grl
libre arbitre zgr isten
limi te snr
logicisme mant klatrclk
logique mantk
logique symbolique simgesel mantk
logistique lojistik
loi yasa
loi morale ahlk yasas
lois de lesprit dnme yasalar
lumire naturelle doal k
M
machiavlisme Makyavelizm
majeur byk terim
majeure byk nerme
mal kt
manichisme Maniheizm
marxisme Markslk
masse yn
matrialisme zdekilik
matrialisme dialectique eytiim
sel zdekilik
matrialisme historique tarihsel
zdekilik
matriel zdeksel
matire zdek
maxime maksim
mchanisme mekanikilik
mmoire bellek
mtaphysique fiziktesi
mthode yntem
mthode analytique zmsel yn
tem
mthode synthtique birleimse!
yntem
mthodologie yntembilim
milieu evre
mineur kk terim
mineure kk nerme
modalit kiplik
mode kip
moeurs tre
moi ben
monade monad
monarchie tekerklik
monde dnya
monde extrieur d'dnya
monde interne idnya
monde intelligible dnlr dnya
monisme tekilik
monothisme tektanrclk
moral ahlkl, ahlksal
morale ahlk
morale du sentiment duygu ahlk
moralisme ahlklk
moraliste ahlk
211
moralit ahlkllk
morphologie biimbiiim
motif gd
motivation gdlenim
mouvement devinim
moyen terme orta terim
mystre gizem
mysticisme gizemcilik
mystique gizemsel
mythe sylence
mythologie sylencebilim
N
naturalisme doalclk
nature doa
nant hilik
ncessit zorunluluk
ngatif deilleyci, olumsuz
ngation deilleme, yadsma
no- hglianisme Yeni Hegelcilik
no- idealisme yeni idealizm
no- kantisme Yeni Kantlk
no- platonisme Yeni Piatonculuk
no- positivisme yeni olguculuk
no- ralisme yeni gerekilik
no- vitalisme yeni dirimselcilik
nihilisme hiilik
nombre say
nominalisme adclk
norme dzg
notion kavram
O
obj et nesne
obj ectif nesnel
obj ectivation nesnelleme, nesnel
letirme
obj ectivit nesnellik
observation gzlem
occasionalisme aranedendlik
oligarchie takmerki
ontologie varlkbilim
opposition karolum
optimisme iyimserlik
ordre dzen
P
panthisme tmtanrcik
paralllisme koutluk
paralogisme yanlmal tasm
particulier tikel
passif edilgen
passion tutku
pense dnce, dnme
pense existentielle varolusal d
nme
perception alg
pripatticien Peripatetikier
personalit kiilik
personnalisme kiilselcilik
personne kii
personne! kiisel
pessimisme ktmserlik
phnomnalisme grngclk
phnomne grng
phnomnisme grngclk
phnomnologie grngbilim
philosophie felsefe
philosophie de la nature doa
felsefesi
philosophie de la religion din
felsefesi
philosophie de l art sanat felsefesi
philosophie de la vie yaama fel
sefesi
philosophie de l histoire tarih
felsefesi
philosophie de l identit zde
lik felsefesi
philosophie du droit hukuk fel
sefesi
philosophie social toplum felsefesi
212
plaisir haz
platonisme Platonculuk
plural oul
pluralisme okuluk
polythisme oktanrclk
positif olumlu
positivisme olguculuk
possibilit olanak
postulat konut
potentiel gizilg
pouvoir erk
pragmatisme pragmaclk
pratique klgl
prdicat yklem
prjug nyarg
prmisses ncller
pressentiment nsezi
preuve tant
primi ti f ilkel
principe ilke
pricipe didentit zdelik ilkesi
principe de la conservation de
l nergie erkenin korunmas
yasas
principe moral ahlk ilkesi
probabilisme olasclk
probabilit olaslk
problmatique belkili
problme sorun
processus sre
progrs ilerleme '
proposition nerme
proposition disjonctive ayrk yarg
proposition problmatique beiki
li yarg
proposition universelle tmel
nerme
proprit zglk
psychanalyse ruhsal zmleme
psychologie ruhbilim
psychologisme ruhblimcilik
puissance erk
pur salt
pyrrhonisme Pironculuk
pythagorisme Pitagoraslk
Q
qualit nitelik
quantit nicelik
quitisme dingincilik
R
radicalisme kktencilik
raison neden, us
raisonnement usavurma
raisonnement disjonctif ayrk
karm
raison pratique klgl us
raison pure sait us
rationalisme usuluk
ralisme gerekilik
ralit gereklik
rceptivit alrlk
rciprocit karlkl olu
rciproque karlkl
rduction indirgeme
rel gerek
rgie kural
rel atif greli
relation bant
relativisme grecik
relativit grelilik
rminiscence anmsama
reprsentation tasarm
respect sayg
responsabilit sorumluluk
responsabilit morale ahlksal
sorumluluk
ressemblance benzerlik
rvolution devrim
S
sagesse bilgelik
saint kutsa!
savoir bilme
scepticisme kukuculuk
science bilim
science de l'ducation eitimbilim
science fondamentale temel bilim
sciences exactes san bilimler
sciences exprimentales deney
bilimleri
sciences morales tinse! bilimler
sciences naturelles doa bilimleri
scientisme bilimcilik
scolastique skolastik
smantique anlambiiim
smiotique imbilim
sens anlam, duyu
sens commun ortakduyu
sensation duyum
sensibilit duyarlk, duygululuk,
duygusallk
sensible duyulur
sens interne iduyu
sensitif duyusal
sens moral ahlk duygusu
sensualisme duyumculuk
sentiment duygu
sentimental duygusal
sentimentalit duygusallk
sicles des lumires aydnlanma
signification anlam
singulier tekil
situation durum
socialisme toplumculuk
socit toplum
sociologie toplumbilim
solipsisme tekbencilik
sophisme yanltmaca
sophistes sofistler
sorite zincirleme tasm
souvenir an
spcial zel
spinozisme Spinozaclk
spiritualisme tinselcilik
spontanit kendi I iinden lik
stoicisme stoaclk
structuralisme yapsalclk
subalternation altiklik
subaiterme altk
subcontraire altkart
subjectif znel
subjectivisme znelcilik
sublime yce
subordination altasiralama
subsistance kalclk
subsomption altakoyma
substance tz
substantialisme tzclk
substrat dayanak
subsumption altakoyma
sujet zne
surnatural doast
syllogisme tasm
symbole simge
symbolique simgesel, simgebilim
symbolisme simgecilik
sympathie duygudalk
synthse bireim
systme dizge
T
tautologie esz
technique teknik
telologie erekbilim
temps zaman
thisme Tanrclk
thologie Tannbilim
thoretique kuramsal
thorie kuram
thorie de la connaissance bil
gi kuram
thorie de la relativit grelilik
kuram
214
thorie de l'imitation yknme
kuram
thorique kuramsal
thse sav
thomisme Tomaslk
tolrance hogr
totmisme totemcilik
traditionalisme gelenekilik
transcendant akn
transcendental transsendental
transformisme dnmclk
U
unit birlik
universal tmel
univocaton tekanlamhhk
univocit tekanlamllk
univoque tekanlaml
utilitarisme yararclk
V
valeur deer
vellit gelge istek
vracit doruculuk
verbalisme boszclk
vrification dorulama
vrifier dorulamak
vrit doruluk
vertu erdem
vie yaam
vitalisme dirimselcilik
volontarisme istenilik
volont isten
volont de puissance erk istenci
vrai doru
215
N G L Z CE D Z N
A
absolute saltk
absolutism saltklk
abstract soyut
abstraction soyutlama
absurd sama
academy akademi
accident ilinek
accidental ilineksel
act edim
act eylemek
action eylem
active etkin
activism eylemcilik
activity etkinlik, eylem
actual edimsel, gncel
actualism etkincilik
actualizing edimselletirme
adequat upuygun
aesthetics estetik
affection duygulanm
affirmation evetleme
affirmative evetleyici
agent etmen
agnosia bilisizlik
agnosticism bilinemezcilik
alternative seenek
altruism zgecilik
analogous benzeen
analogy benzeim
216
analysis zmleme
analytic analitik
anguish idaralmas
animism canlclk
antecedent ncel
anthropocentrism insaniincilik
anthropology insanbilim
anthropomorphism insanbiimcilik
antinomy atk
apathy duyumsamazlk
apodictic zorunlu
aporia kmaz
a posteriori sonsal
appearance grng
apperception tamalg
apprehension kavray
a priori nsel
archetyp ilkrnek
argument kant
Aristotelianism Aristotelesilik
art sanat
ascetism ilecilik
assertion ileri srme
assertoric yaln nerme
association arm
aesthetic estetik
ataraxia sarslmazlk
Atheism Tanrtanmazlk
atom atom
atomism atomculuk
/
attribute zniteiik
Augustinism Augustinusuluk
autonomy zerklik
axiology deer retisi
axiom belit
axtomatics belitse! dizge
B
beautiful gze!
becoming olu
behaviour davran
being varlk
belief inan
body beden, cisim
C
cabala kabala
canon kanon
Cartesianism Dekartlk
categorical koulsuz
cateorical judgment koulsuz yarg
category kategori
catharsis arnma
causality nedensellik
cause neden
cause final ereksel neden
certainty kesinlik
certitude kesinlik
chance ratslant
chaos kaos
character karakter
civiliz ation uygarlk
class snf
classification snfandrma
clear and distinct ak ve seik
cognition bilgi
coherence balam
coincidence rtme
common sense ortak duygu, sa
duyu
communism komnizm
community ortaklaalk, topluluk
comprehension anlay, ilem
conception kavram
conceptualism kavramclk
conclusion sonu
concrete somut
condition koul
conjunctive bitltirici (yarg)
conscience trel bilin
consciousness bilin
consciousness of responsibility ah-
lksal sorumluluk
consequence varg
consequent ardl, tutarl
consistancy balam
contingency olumsallk
contingent olumsal
continuity sreklilik
continuous srekli
contract szleme
contradiction elime
contradictory eliik
contraposition tersevirme
contrary kart
convention uzlam
conventional uzlamsa!
conventionalism uzlamclk
conversion evirme
coordinates dzenleik
coordination dzen lei m
correlation ballam
correlativ ballak
cosmology evrenbilim
cosmogony evrendoum
cosmos evren
criterion lt
criticism eletiricilik
critical eletiri
culture kltr
customs tre
cybernetics gdmbilim
217
Cynics Kynikler Okulu
Cynism Kynikler Okulu
Cyrenalcs Kyrene Okulu
D
Darwinism Darvincilik
decision karar
deduction tmdengelim
deductive tmdengelimii
definition tanm
degeneration soysuzlama
deism Yaradanclk
democracy halkerki
demonstration tantlama
deontology deontoloji
dependence bamllk
description betimleme
determination belirlenim
determinism belirlenimcilik
dialectic eytiim
dialectical materialism eytiimsel
zdekilik
didactics retim bilgisi
difference ayrm
dignity onur
dilemma kilem
discontunuous kesikli
discursive gidimi! (dnme)
disjunction ayrklk
division blme
dogma dogma
dogmatic dogmatik
dogmatism dogmaclk
dualism ikicilik
duration sre
duty dev
dynamism devimselcilik
E
eclecticism semecilik
ecstasy esrime
education eitim
218
effect etki
egocentrism beniincilik
egoism bencillik
Eleatism Eieaclk
element e
emanation trm
emotion heyecan
empiricism deneycilik
encyclopedia ansiklopedi
end erek
energy erke
englightment aydnlanma
entelechy entelekheia
enthusiasm coku
enthymeme rtk tasm
Epicurism Epikurosuluk
epistemology epistemoloji
equality eitlik
equipollent esgeerli
equivalency edeerlilik
equivalent edeer
equivocal esesli
eristic didiim
error yanlma
eschatology br dnya bilgisi
esoteric irek
essence z
eternity ncesizlik- sonraszlk
ethics ethik
eudaemism mutuluk
Euhemerism Euhemerosuluk
evidence apaklk
evil kt
evolution evrim
evolutionism evrimcilik
exact san
exact sciences san bilimler
exclusive (proposition) tekelci
nerme
existence varaolu
existential varolusal
/
existentialism varoluuluk
exoteric drak, draklar
experience deney, yaant
experiment deney, deneyim
explication aklama
explicit belirtik
expression anlatm, davurum
expressionism davurumculuk
extension kaplam, uzam
extent uzam
extention kapsam
external world ddnya
F
fact olgu
factor etken
faculty yeti
faith inan
fallacy yanltmaca
fantastic dlem, dlem gc
fatalism yazgclk
feeling duygusallk
fetichism tapncaklk
fiction yapnt
finalism erekilik
finality ereklilik
fixed idea saplant
form biim
formal biimse!
formalism biimcilik
formation oluum
found temellendirmek
foundation temel, temellendirim
freedom zgrlk
free will zgr isten
function grev
G
general genel
generalization genelletirme
generation kuak
genesis olu
genetic treyimsel
genius ke
genus cins
gnosiology gnoseoloji
gnostic gnostisizm (bilinlrcilik)
gnostics gnostikler (bilinirciler)
God Tanr
good sense saduyu
good iyi
grace kayra
ground temellendirmek
group bek
H
habit alkanlk
happiness mutluluk
harmony uyum
hasard rastlant
hate nefret
hedonism hazclk
Hegelianism Hegelcilik
hermeneutics yorumsama
heterogeneous ayrk
heteronomy yaderklik
heuristic bulgusal
hierarchy aama dzeni
historical materialism tarihsel z
dekilik
historical consciousness tarih bi
linci
historical school tarihsel okul
history tarih
holy kutsal
homogeneous badak
humanism insanclk
humanity insanlk
hylemorphism zdekbiimciiik
hylozoizm zdekilik
hypnosis uyutum
hypostasis dayant
hypothesis varsaym
219
hypothetical imperativ koullu
buyruk
hypothetical judgement koullu
yarg

idea idea
ideal dncel, lk, lksel
idealism idealizm
ideality dncellik
ideation ideletirme
identical zde
identity zdelik
identity- philosophy zdelik fel
sefesi
ideology ideoloji
idol idola
illation karm
illusion yanlsama
image imge
imagination imgelem
imitation yknme
immanent ikin
immaterialism zdeksizcilik
immoral ahlksz, tretanmaz
immoralism tretanmazlk
imperative buyruk
implication ierme
implicit rtk
impression zlenim
impressionism izlenimcilik
impulse itki
inclination eilim
inclusion iinde bulunma
inconsistent tutarsz
indefinite belirsiz
indeterminism belirlenmezcilik
indifference aldrmazlk
indivudual birey, bireysel
individualism bireycilik
individualist bireyci
individuality bireysellik
individuation bireyleme
individualization bireyselletirme
induction tmevarm
inference karm
infinite sonsuz
information bilii
inherence ayrlamazlk
in- tself kendinde
innate doutan
innate ideas doutan ideler
instinct igd
instrumentalism aralk
intellect anlk
intellectualism anlklk
intelligence anlak, intelligentia
intelligible world dnlr dnya
intention ynelim
intentionality ynelmilik
interpretation yorum
intuition gr, sezgi
intuitionalism sezgicilik
intuitionism sezgicilik
intuitive sezgisel
irony alayslama
irrational usd
irrationalism usdclk
itself kendinde
J
judgement yarg
j ustice tze
K
knowing bilme
knowledge bilgi
L
Lamarckism Lamarkclk
law yasa
law of identity zdelik ilkesi
laws of thought dnme yasalar
liberalism erkincilik
liberty zgrlk
220
life yaam
likeness benzerlik
l imi t snr
logic mantk
logicism mantklatrclk
logistic lojistik
love sevgi
M
Machiavellism Makyavelizm
maieutics dourtma
major (premiss) byk nerme
major (term) byk terim
man nsan
Manichaeism Maniheizm
Marxism Markslk
mass yn
material zdekse!
materialism zdekilik
matter zdek
maxim maksim
meaning anlam
mechanism mekanikilik
memory bellek
metaphysics fiziktesi
method yntem
methodology yntembilim
middle (term) orta terim
minor (premiss) kk nerme
minor (term) kk terim
modality kiplik
mode kip
monade monad
monarchy tekerklik
monism tekilik
mood kip
monotheism tektanrclk
moral ahlkl, ahlaksal
moralism ahlklk
moralist ahlk
morality ahlkllk
moral law ahlk yasas
moral sciences tinsel bilimler
moral sense ahlk duygusu
morphology biimbilim
motion devinim
motivation gdlenim
motive gd
move devinim
movement devinim
myself ben
mystery gizem
mystic gizemsel
mystical gizemsel
mysticism gizemcilik
mythe sylence
mythology sylencebilim
N
naturalism doalclk
natural sciences doa bilimleri
nature doa
necessity zorunluluk
negation deilleme, yadsma
negative deilleyici, olumsuz
Neo- Hegelianism Yeni Hegelcilik
neo- idealism yeni idealizm
Neo- Kantianism Yeni Kanthk
Neo- Platonism Yeni Platonculuk
neo- positivism yeni olguculuk
neo- realism yeni gerekilik
neo- vitalism yeni dirimselcilik
nihilism hiilik
nominalism adclk
non- being hilik
norme dzg
notion kavram
number say
O
object nesne
objectivation nesnelleme, nesnel
letirme
221
objective nesnel
obj ectivity nesnellik
observation gzlem
occasionalism aranedencilik
oligarchy takmerki
ontology varlkbilim
operate eylemek
opposition karolum
optimism iyimserlik
order dzen
ownership zglk
P
pantheism tmtanrclk
parallelism koutluk
paralogism yanlmals tasm
particular tikel
passion tutku
passive edilgin
percepion alg
Peripatetics Peripatetikler
person kii
personel kiisei
personalism kiiselcilik
personality kiilik
pessimism ktmserlik
phantasy dlem, dlem gc
phenomenalism grngclk
phenomenologie grng bilim
phenomenon grng
philosophy felsefe
philosophy of art sanat felsefesi
philosophy of history tarih felse
fesi
philosophy of life yaama fel
sefesi
philosophy of nature doa fel
sefesi
Platonism Platonculuk
pleasure haz
plural oul
pluralism okuluk
polytheism oktanrcltk
positive olumlu
positivism olguculuk
possibility olanak
postulate konut
potentiality gizilg
power g, erk
practical klgl
practical reasan klgl us
pragmatism pragmaclk
predicate yklem
prejudice nyarg
premiss ncller
pressentiment nsezi
primitive ilkel
principle ilke
probabilism olasclk
probability olaslk
problem sorun
problematic belkili
problematic proposition belkili
yarg
process sre
progress lerleme
proof tant
property zglk
proposition nerme
propriety zglk
psychoanalysis ruhsal zmleme
psychologism ruhbilimcilik
pure salt
psychology ruhbilim
pur intuition salt gr
purpose erek
Pyrrhonism Pironculuk
Pytahgoreanism Pitagorashk
Q
quality nitelik
quantity nicelik
quietism dingincilik
222
R
radicalism kktencilik
rationalism usuluk
real gerek
realism gerekilik
reality gereklik
reason us, neden
reasoning usavurma
receptivity alrlk
reci procal kar 11kh
reciprocity karlkl olu
reduction indirgeme
relation bant
relative greli
relativism grecilik
rel ativity grelilik
remembrance an
reminiscence anmsama
representation tasarm
respect sayg
responsability sorumluluk
ressemblance benzerlik
revolution devrim
rule kural
S
saint kutsal
scepticism kukuculuk
scholastic skolastik
science bilim
Scottish philosophy skoya Okulu
semantics an lam bilim
semiotic imbilim
sensation duyum
sense anlam, duyu
sensibility duyarlk, duygusallk,
duygululuk
sensible duyulur
sensitive duyusal
sensitiveness duygululuk
sensualism duyumculuk
sentiment duygu
sentimental duygusal
sign im
signification anlam
similarity benzerlik
singular tekil
situation durum
socialism toplumculuk
social philosophy toplum felsefesi
society toplum
sociology toplumbilim
solipsism tekbencilik
sophism yanltmaca
sophists sofistler
sorites zincirleme tasm
soul ruh
space uzay
special zel
species tr
Spinozism Spinozaclk
spirit tin
spiritualism tinselcilik
spontaneity kendiliindenlik
state of nature doal durum
Stoicism Stoaclk
structuralism yapsalclk
subaltern altk
subalternation altkhk
subcontrary altkart
subject zne
subjective znel
subjectivism znelcilik
sublime yce
subordination altasralama
subsistence kalclk
substance tz
substantialism tzclk
substratum dayanak
subsumption altakoyma
supernatural doast
syllogism tasm
223
symbol simge
symbolic simgesel
symbolic logic simgesel mantk
symbolics simgebilim
symbolism simgecilik
sympathy duygudalk
synthesis bireim
synthetic judgment bireimse! yar
g
system dizge
T
taste beeni
tautology esz
technics teknik
teleology erekbilim
Theism Tanrclk
Theology Tanr bili m
theoretic kuramsal
theory kuram
theory of knowledge bilgi kuram
theory of rel ativity grelilik ku
ram
thesis sav
thing sey
thing in itself kendinde ey
Thomi sm Tomaslk
thought dnce, dnme
ti me zaman
tolerance hogr
totemism totemcilik
traditionalism gelenekilik
transcendent akn
transcendental transsendental
transformism dnmclk
true doru 1
truth doruluk
ugly irkin
understanding anlk, anlama
unity birlik
universal tmel
univocal tekanlaml
univocation tekanlamilk
utilitarianism yararclk
V
value deer
velleity gelge istek
veracity doruculuk
verbalism boszclk
verification dorulama
verify dorulamak
vi rtue erdem
vitalism dirimselcilik
voluntarism stenilik
W
wi l l isten
wisdom bilgelik
worth deer
wrong kt, yanl
224
/
ESK TER M LER D Z N
abes sama
adalet tze
adem hilik
adem- i i rtibat ayrklk
ademiyun mezhebi hiilik
adet say
afak nesnel
afakileme nesnelleme
afakiletirme nesnelletirme
afaklik nesnellik
ahenk uyum
ahlk ahlksal, ahlkl
ahlk kanun ahlk yasas
ahlk mesuliyet ahlksal sorumlu
luk
ahlkiyat ahlk retisi
ahlkiye ahlklk
ahlkiyet ahlkllk
ahlkszlk mezhebi immoralizm
ahlk umdesi ahlk ilkesi
akl us
akis evirme
akliye usuluk
aks- mrekkep tersevirme
lem dnya
Allah Tanr
amel edim
amel klgl
amel akl klgl us
mil etken
ananeviye gelenekilik
araz ilinek
araz ilineksel
Arstetalisiye Aristotelesilik
ak sevgi
ayn zde
ayniyet zdelik
ayniyet felsefesi zdelik felsefesi
ayniyet prensibi zdelik ilkesi
B
bad sonsal
bahs gidimli (dnce)
btn irek, irekiler
bedahet apaklk
bedbinlik ktmserlik
bediiyat estetik
beeriyat nsanbilim
beeriyet insanlk
bil f i il edimsel
bizatihi kendinde
biz atih ey kendinde ey
brhan tantlama
byk had byk terim
C
cebriye yazgclk
cedel eytiim
cemaat ortaklaalk, topluluk
cemi oul
cemiyet toplum
cemiyet felsefesi toplum felsefesi
225
cevher tz
cevheriye tzclk
cezriye kktencilik
cihet kip
cmle- i emriye- yi art ye koullu
buyruk
cz tikel
cz- i ferdiye atomculuk
cz- i fert atom
D
dhi ke
dahil bulunma iinde bulunma
dahil Irekiler
dahil lem idnya
dhilik kelik
Darveniye Darvincilik
delil kant
devr- i batl ksr dng
dierkmIk zgeciIik
E
Eflatuniye Platonculuk
emir buyruk
ene ben
eneiye tekbencilik
enfsi zne!
enfsiye znelcilik
enmuzec- i evvel ilkrnek
Epikuriye Epikurosuluk
ervahiye canlclk
esas temel, temellendirim
esas ilim temel bilim
esas kaziye temel nerme
esas mefhumlar temel kavramlar
esbab- adiye mezhebi araneden-
cilik
eser etki
ezeliyet- ebedyet ncesizlik- son
raszlk
F
faal etkin
faaliyet etkinlik
faif zne
failiyet etkinlik
faraziye varsaym
fasl ayrm
fasit daire ksr dng
fasl- karip ayrm
faydaclk yararclk
fehm anlama
felsefe- i diniye din felsefesi
felsefe- i Elyaviye Eleaclk
felsefe- i sanat sanat felsefesi
felsefe- tarihiye tarih felsefesi
fenn- i mnazara eytiim
fenn- i talim tedris retim bil
gisi
ferd bireysel
ferdiletirme bireyselletirme
ferdiletirmek bireyselletirmek
ferdiye bireycilik
ferdiyet bireysellik
ferdiyeti bireyci
fert birey
fevk- at- tabia doast
fkdan- hassasiyet duyumsamazlk
fkdan- marifet- i hissiye bilisizlik
f tr doutan
f tr f i ki rler doutan deler
f i il edim,eylem
f i i l edimsel, gncel
f i ilye eylemcilik
f i ki r dnce, dnme
f i ki r kanunlar dnme yasalar
fikr- i sabit saplant
Fisagoriye Pitagoraslk
G
gai illet ereksel neden
gaiye erekilik
garize gd
gaye erek
gaye- i aksa son erek
gayr- i ahlk ahlksz, tretanmaz
gayr- i ahlkiye tretanmazlk
gayr- i akl usd
gayr- i kabil- i hal mesele, kmaz
gayr- i maddiye zdeksizcilik
gayr- i muayyen belirsiz
gayr- i mtecanis ayrk
H
had snr
hadise grng
hads gr, sezgi
haf irekiler
hafza bellek
hakikat doruluk
hakik gerek
hakikiye gerekilik
hal kip
hareket devinim
haric drak
haric lem ddnya
hars kltr
hasisa karakter
hassa zglk
hassasiyet duyarlk, duygululuk
hasse duyu
hasse- selime saduyu
hata yanlma
hatal yanl
hatra an
hayal imge
hayat yaam
hayat felsefesi yaama felsefesi
hayatiye dirimselcilik
hayat hamlesi yaama atlm
hayr- l en yksek iyi
hayr iyi
haysiyet onur
hayyiz uzam
hikmet bilgelik
his duygu
his ahlk duygu ahlk
hisbaniye kukuculuk
hiss duygusal, duyusal
hissikablelvuku nsezi
hcss- i mterek ortakduyu
hodkmlk bencillik
hudut snr
husus zel
hkm yarg
hkmet- ' amme halkerki
hrriyet zgrlk

iade- i mana esz


icab evetleyici
icabiye belirlenimcilik
cap evetleme
timaiyat toplumbilim
iddia ileri srme
idra altakoyma
idrak alg, anlama
drak- i dakik tamaig
ifade anlatm, davurum
iftikr dncel
iftikriye idealizm
iftikriyet dncelik
itiyar yaderklik
ihsas duyum
ihsasiye duyumculuk
ihtibariye deneycilik
ihtimal belkili
ihtimali hkm belkili yarg
ihtimaliyet olaslk
htira bulgu
ihtira bulgusal
ihtiras tutku
iktidar erk
iktitafiye semecilik
227
lahiyat Tanrbilim
lhiye Tanrclk
ilca itki
ihat Tanrtanmazlk
i li m bilim
i li mcil i k bilimcilik
i ll et neden
i ll i yet nedensellik
ilm- i ahlk ethik
ilm- i cedel eytiim
ilm- i esatir sylencebilim
ilm- i hilaf cedel eytiim
lm- i suver- i akliye ideoloji
ilm- i terbiye eitimbilim
ilm- i vez aif deontoloji
ilm- l- ahiret br dnya bilgisi
iman inan
imkn olanak, olumsallk
inayet kayra
infisai ayrklk
i nkr deilleme
inkr deilleyici
inklp devrim
insaniyet insanlk
insicam balam
insicaml tutarl
insicamsz tutarsz
insiyak igd
intiba izlenim
intikadiye eletiricilik
iptida ilkel
irade sten
irade- i cziye zgr isten
irade- i kudret erk istenci
irade- i zaife gelge istek
iradiye istenilik
irca indirgeme
irfaniyan gnostikler (bilinirciler)
irfaniye gnostisizm (bilinircilik)
skoya Mektebi Iskoya Okulu
smiye adclk
ispat tant
ispatiye olguculuk
istdll karm
istidll gidimli (dnce)
istihaliye dnmclk
istihza alayslama
istikra tmevarm
istilt dourtma
istisadiye mutuluk
iaret im
itirakiyim mezhebi toplumculuk
itibar uzlam
itibar uzlamsal
i tikat inan
itikad- btla nyarg
i ti yat alkanlk
itminan- ] nefs sarsimazlk
izafet bant
izafi greli
izafiye grecilik
i z afiyet grelilik
iz afiyet nazariyesi grelilik kura
m
K
kabiliyet*! ahz alrlk
kabl nsel
kaide duzg, kural
kaide- i klliye maksim
kinat evren
kamus ansiklopedi
kanun kanon, yasa
Kayrevaniye Kyrene Okulu
kaziye nerme
kaziye- i hasra tekelci nerme
Kelbiye Kynikler Okulu
kemai- i evvel entelekheia
kemiyet nicelik
kesret- i ilh meslei oktanr
cik
kesretiye okuluk
228
kevniyat evrenbilim
keyfiyet nitelik
kstas lt
kyas tasm
kyas- fasit yanlmal tasm
kyas- matvi rtk tasm
kyas- mukassim ikilem
kyas- mselsei zincirleme tasm
kymet deer
kymet hkm deer yargs
kymet nazariyesi deer retisi
kiyaniyat evrendoum
kudret erk, erke
kutsi kutsa!
kuvve- i hayatiye yaama gc
kuvve- i mekniye gizilg
kuvvet g
kuvviye devimselcilik
kbra byk nerme
kk had kk terim
kll tmel
kll kaziye tmel nerme
ktle yn
L
ledriye bilinemezcilik
lafziye boszclk
licabiye belirlenmezcilik
lkaydi aldrmazlk
lzm- gayr- i mfarik ayriamaz-
hk
lezz etiye hazclk
li- l- beeriye insaniincilik
li- l- eneiye beniincilik
M
mabad- et- tabiiye fiziktesi
madde zdek
madd zdeksel
maddiye zdekilik
mahib- l- kvam dayanak
mahiyet z
mahmul yklem
mahsus duyulur
mahz salt
makul lem dnlr dnya
makule kategori
malumat bilgi
malzeme gere
mana anlam
manev i l i ml er tinsel bilimler
manzume dizge
marifet bilgi
marifet nazariyesi bilgi kuram
mebde ilke
mebhas- i gayat erekbilim
mebhas- i vcut varlkbilim
mebhas- l- ekl biimbilim
medeniyet uygarlk
mefhum kavram
mefhumiyet kavramclk
mefkure lk
mefkrev lksel, ideal
mefkrecilik lkclk, idealizm
mekn uzay
mektum irekiler
meleke yeti
menfi deilleyici, olumsuz
mesel maksim
mesele sorun
meslek dizge
mesuliyet sorumluluk
Meaiyun Peripatetikler
mevcudiyet varlk, varolu
mevsukiyet kesinlik
meyeln eilim
mevzu zne
mevzua konut
mezheb- i skn dingincilik
msdak lt
mihanikiye mekanikilik
misal idea
miyar lt
muadelet edeerlilik
muadil edeer, egeerli
mucibe evetleyici
muhakeme usavurma
muhalefet karolum
muhayyile imgelem
muhit evre
muhtariyet zerklik
muhteva ierik
mukaddem ncel
mukaddemat ncller
mukaddes kutsal
mukavele szleme
munfasl kesitli
mutabk upuygun
mutavasst had orta terim
mutlak saltk
mutlak emir koulsuz buyruk
mutlak hkm koulsuz yarg
mutlakyet saltklk
muttasl bititirici
mcerret soyut
mddea sav
mddet sre
mdrike aclk
mfret tekil
mmasil benzeen
mmkn olumsa!
mnasebet ballam
mndemi ikin
mnfail edilgin
mntesik dzenleik
msamaha hogr
msavat eitlik
mspet olumlu
mabehet benzerlik
magabe didiim
mahede gzlem
mahhas somut
mebbihe insanbiimcilik
mteal akn
mtearife belit
mtecanis badak
mtedahil altk
mtekabil karlkl
mtekabiliyet karlkl olu
mtekabil izafet ballam
mtekatti kesikli
mtemadi srekli
mtenakz eliik
mtenasip ballak
mtenazr ballak
mvazat koutluk
mveccehiyet kiplik
N
namtenahi sonsuz
nass dogma
nass dogmatik
nassiye dogmaclk
nazar kuramsal
nazariye kuram
nefiy deilleme, yadsma
nefiye yararclk
nesil kuak
netice sonu, varg
Nev Eflatuniye Yeni Platonculuk
nevi tr
nevm- i snai uyutum
nikbinlik yimserlik
nim tahattr anmsama
nizam dzen
numune dzg
nur- i tabi doal k

rf tre
P
Pironye Pironculuk
putperestlik tapncaklk
230
R
remz simge
remz simgesel
revakiye stoaclk
reybiye kukuculuk
ruh tin
ruhiyat ruhbilim
ruhiyatlk ruh bilimcilik
ruhiye tinselcilik
S
saadet mutluluk
saf salt
safsata yan t maca
sahih san
saik gd
sanem idola
sarih belirtik
sayrure sre, olu
sebeb- i kfi yeter neden ilkesi
sebep neden
seciye karakter
selb deilleme
selb deilleyici
serbestiye erkincilik
sevktabii igd
sdk doruculuk
sfat znitelik
sfat- z atiye znitelik
sr giz, gizem
srf salt
silsile- i meratip aama dzeni
sofstaiye sofistler
sudur trUm
sugra kk nerme
suret biim
sur biimsel
snaiye ikicilik

ahs kii
ahs kiisel
ahsiye mezhebi kiiselcilik
ahsiyet kiilik
art koul
art hkm koullu yarg
artl emir koullu buyruk
ekliye biimcilik
eniyet gereklik
er kt
ey nesne
ey nesnel
eyilik nesnellik
k seenek
uur bilin
mul kapsam
T
tabiat doa
tabiat felsefesi doa felsefesi
tabiat ilimleri doa bilimleri
tabi ili ml er doa bilimleri
tabiiye doalclk
tabiyet altasralama
tahkik dorulama
tahlil zmleme
tahlil hkm zmsel yarg
tahlil- i ruhi ruhsal zmleme
tahlil usul zmsel yntem
taht- mtezar alt kart
takl i t yknme
taksim blme
tali kaziye ardl
talil tmdengelim
tal i l tmdengelimi!
tamim genelletirme
tanzim dzenleim
tari f tanm
tari hi l ik tarihsellik
tari h maddecilik tarihsel zdek
ilik
tarih mektep tarihsel okul
tari h uur tarihsel bilin

231
/
tarih uuru tarih bilinci
tasavvuf gizemcilik
t asavvuf? gizemsel
tasavvur tasarm
tasavvur- saze kavray
tasni yapnt
tasnif snflandrma
tasvir betimleme
tav r kip
taviyet kendliindenlik
tavsif betimleme
tayin belirlenim
tazammun ierme, ilem
tecazp duygudalk
tecrip deneyim
tecri t soyutlama
tecrbe deney
tecrb! i limler deney bilimleri
tedahl altktk
tedai arm
teessr duygulanm
tefehhm anlay
tefekkr dnme
tefekkr hrriyeti dnme z-
_ grl
tef ki r ideletirme
tef ri t bireyleme
tefsir yorum
tehadds gr, sezgi
tehaddsiye sezgicilik
tekabl karolum
tekml evrim
tekmliye evrimcilik
tekevvn olu
tek manallk tekanlamllk
tekif bulgulama
tekif bulgusal
tekif faraziye bulgusal varsaym
tekif usul bulgusal yntem
temadi sreklilik
temayl eilim
temsil benzeim
t enakuz elime_
tenevvr aydnlanma
tenkidiye eletiricilik
tenkit eletiri
terakki ilerleme
terbiye eitim
t erdit seenek
tereddi soysuzlama
terkibi hkm bireimsel yarg
terkibi usul bireimsel yntem
terkip bireim
tertip dzenleim
tesadf raslant
tesamh hogr
tesav- i nakizeyn atk
, tesir etki, eylem
teabh benzerlik
teekkl oluum
teekkl- i lem evrendoum
t etabuk rtsme
f tez at karolum, kartlk
U
uknum dayant
ulum- i ahiha sar}, bilimler
ulv yce
umde lke.
f umum genel
unsur e
usul yntem
usuliyat yntembilim

fule grev
sture sylence
V
vahdaniye tektanrctlk
vahdet birlik
vahdetiye tekilik
232
vahid- l- mana tekanlaml
vaka olgu
vaki gerek
vakiiye yaln (nerme)
vazh ve mtemeyyiz ak ve
seik
vazife ^rev, dev
vaz iyet durum
veci t coku , esrime
f vehb doutan
vehb f i ki rl er doutan ideler
j vehim yanlsama
vetire sre
vicdan trel bilin
vicdan hrriyeti trel bilin z<
grl
vukuf bilme
vcub olumlu
vcudye tmtanrclk
vcut varolu
Y
yakn kesinlik
Z
z ahiriye grngclk
z aif irade jelek istek
z aruret zorunluluk
zaruriye- i mutlaka zorunlu
(nerme)
zat z
zek anlak
zevk beeni
zddiyet kartlk
z mni rtk
zt kart
zihniye anlklk
zhdiye ilecilik t
233
TER M SZ L K L ER
AALER TERMLER SZL
Nazm anvar
3 lira
ASALAKBLM TERMLER SZL
Mehmet Turan Yarar
10 lira
AYDINLATMA TERMLER SZL
az Sirel
7 lira
BUDUNBLM TERMLER SZL
Sedat Veyis rnek
7 lira
CEZA YARGILAMA YNTEM YASASI TERMLER
SZL
Ahmet Erdodu
5 lira
DLBLGS TERMLER SZL
Vecihe Hatibolu
10 lira
234
DEM TERMLER SZL
Cavit Sdal
3 lira
ETM TERMLER SZL
Dr. A. Ferhan Ouzkan
15 lira
GKBLM TERMLER SZL
Abdullah Kzlrmak
10 lira
KTAPLIKBLM TERMLER SZL
Do. Dr. Berin U. Yurdado
8 lira
METALBLM LEM TERMLER SZL
Erdoan Tekin
15 lira
RUHBLM TERMLER SZL
Mithat En
15 lira
SNEMA TERMLER SZL
N i jat zn
20 lira
235
TARH TERMLER SZL
Prof. Dr. Bekir Stk Ba/ kal
15 lira
YAPIM YEL TERMLER SZL
Muzaffer Uyguner
8 lira
YAPIT HAKLAR! TERMLER SZL
Muzaffer Uyguner
4 lira
YAZIN TERMLER SZL
Tahir Nejat Gencan
Haydar Ediskun
Baha Drder
Enver Naci Gken
15 lira
YERBLM TERMLER SZL
H.N. Pamir
. ztunah
6 lira
/

You might also like