You are on page 1of 29

Atom ve Özellikleri

2.Bölüm: Atom Modellerinin Tarihsel gelişimi

•Rutherford A tom Modeli


•Elektromanyetik Işınların Dalga Modeliyle Açıklanması
•Işığın İkili Doğası
•Elektromanyetik Işımanın Dalga ve Parçacık Özelliği
•Siyah Cisim Işıması
•Planck Kuantum Kuramı
•Fotoelektrik Olay
•Atom Spektrumları
•BohrAtom Modeli ve Varsayımları
1.2.1 Rutherford Atom Modeli

Elektronların e/m oranı üzerine


yaptığı deneyler sonucunda
J.J.Thomson, atomların negatif
elektronların içinde yüzdüğünü,
pozitif yüklü elektrikten
Üzümlü Kek modeli meydana gelmiş küreye
benzediğini ve atomun
kütlesinin büyük kısmının bu
pozitif yüklü elektriklerden
oluştuğunu ileri sürdü.
1.2.1 Rutherford Atom Modeli

Aynı tarihte Rutherford, alfa taneciklerinin


(pozitif yüklü taneciklerin) ince altın
levhada saçılmalarını gözlemledi.

Yaptığı deneyde dar bir aralıktan, paralel


ve pozitif yüklü tanecikler demetini çok ince
altın bir levhaya gönderdi. Sapmaya
uğrayan taneciklerin açısal dağılımını, ZnS
sürülmüş levha üzerinde beliren
parıldatmalar sayesinde belirledi.

Deneyin önemli nitel sonucu pozitif yüklü


taneciklerin büyük bir kısmının levhayı hiç
sapmadan veya küçük açılarla saparak
geçmesidir. Çok az sayıda tanecik 180° ye
kadar büyük açılarla sapar.
1.2.1 Rutherford Atom Modeli

Bu sapmayı Rutherford, bir top mermisinin


ince bir kâğıda çarpıp geri dönmesi olayına
benzetmiştir. Kinetik enerjileri çok büyük olan
alfa taneciklerinin büyük sapmaya uğramaları
güçlü elektriksel kuvvetin atom içinde çok
küçük bölgeye (atom çekirdeğine) toplanmış
+ - olduğunda gösterir.

Bu sebeple atom, Thomson'un ileri sürdüğü


gibi düzenli bir şekilde dağılmış yük ve kütle
yoğunluğunda değildir. Böylece Rutherford,
Thomson atom modelinin geçerli olmadığını
ispatlamış oldu.
1.2.1 Rutherford Atom Modeli

Çekirdeğin çapı atomundakinden


yaklaşık 100,000 kez daha küçüktür.

Alfa taneciklerinin saçılma deneyi, sadece çekirdeğin bulunuşunu


gösteren nitel bir deney olmayıp aynı zamanda çekirdeğin yükünün
ve büyüklüğünün nicel ölçümünü de verir.

Elektronlar, atom içinde yaklaşık olarak 10-8 cm çapında bir hacmi


kapladığı hâlde, pozitif elektrik çok küçük olmakla birlikte ağır bir
çekirdek içinde toplanmıştır (10-13 cm) .
1.2.1 Rutherford Atom Modeli

Rutherford yaptığı deney sonucunda 1911'de


yeni bir atom modeli geliştirdi.
Bu atom modeline göre;
• Bir atomda pozitif yükün tümü, çekirdek
denilen küçük bölgede toplanmıştır.
• Pozitif yüklerin toplam kütlesi atomun
+ - kütlesinin yaklaşık yarısı kadardır. (Nötrondan
bahsetmedi)
• Alfa parçacıklarının çoğu hiçbir sapmaya
uğramadığına göre atom çoğunlukla boşluktan
ibarettir.
• Elektronlar, çekirdek etrafında bulunur ve
pozitif yüklere (proton) eşit sayıdadır.
1.2.1 Rutherford Atom Modeli

• Rutherford'un çalışmaları sonucunda


ulaştığı önemli bir öngörüsü de;
çekirdekte pozitif taneciklere eş kütlede
yüksüz tanecikler bulunduğundan söz
etmesidir.
• Bu yüksüz taneciklerin (nötronların)
+ -
varlığı 1932 de James Chadvvick
(Ceymis Çedvik) tarafından
kanıtlanmıştır.
• Rutherford atom modelinin, atomların
yaydığı spektrumları açıklamada
yetersiz kalması yeni teorilerin ortaya
atılmasına neden olmuştur,
Rutherford’ un öngördüğü

FM= 1/2 mv2


FC= kZe2/r2 modelde elektronlar pozitif yüklü
+ küre etrafında merkezkaç kuvveti
(FM) ve Coulomb kuvvetlerinin (FC)
dengesi altında dönerler.

Rutherford atom modeli ilk bakışta dengeli ve kararlı gibi görülse de


modelde öngörülen yörüngelerde ivmeli bir hareket yapan elektronlar
Klasik Elektromagnetizma kanunlarına göre ışıma yapmalıydı ve bir süre
sonra enerjisi tükenen elektron çekirdek üzerine düşecekti !.. Ruterford bu
durumu açıklayamıyordu.
Oysa gözlemlerden böyle bir sonuç ortaya çıkmıyordu.
Bohr bu probleme çözüm olarak 1913 yılında kendi adı ile anılan
bir atom modeli ile çözüm sunmuştur.
1.2.2 Elektromanyetik Işın

Elektromanyetik Işınlar denildiğinde aklımıza;


1- Gama Işınları
2- X- Işınları
3- Ultraviyole Işık
4- Görünür (Visible) Işık
5- Kızıl Ötesi (Infrared) Işık
6- Radyo Dalgaları’ gelmektedir.
1.2.2 Elektromanyetik Işınların Dalga Modeliyle Açıklanması

Elektromanyetik ışın uzayda dalga hareketi ile ilerler. Aşağıdaki


terimler bu dalgaları tanımlamada kullanılır.
•Dalga boyu ; Ardı ardına gelen iki dalga üzerinde benzer noktalar
arasındaki uzaklıktır (İki maksimum veya iki minimum nokta
arasındaki uzaklık).
•Genlik (A): Bir dalgada maksimum yüksekliğe veya minimum
derinliğe denir. Dalganın şiddeti, genliğin karesi (A2) ile orantılıdır.
•Hız (c): Vakumda (boşlukta) elektromanyetik dalgalar dalga boyuna
bağlı olmaksızın aynı hızla hareket eder. "c" sembolü ile gösterilen ve
2,99 x 108 ms-1 değerinde olan bu hıza ışık hızı denir.
•Işımanın frekansı (v, nü): Belli bir noktadan bir saniyede geçen
dalga sayısıdır. Birimi Hz (herts)'dir.
1.2.2 Elektromanyetik Işınların Dalga Modeliyle Açıklanması

•Belli bir ışıma için dalga boyu ile frekansın çarpımı


elektromanyetik dalgalar için ışık hızına eşittir. Buradan da bir
saniyede alınan yola ulaşılabilir.

C λ.γ
c
γ
λ
1.2.2 Elektromanyetik Işınların Dalga Modeliyle Açıklanması

Radyo dalgaları çok uzun dalga boylarına, kızıl ötesi ışınlar orta
uzunlukta dalga boylarına sahiptir. Radyoaktif bozunmadan oluşan
gama ışınları ise çok kısa dalga boylarına sahiptir.
Görünür ışık ise dalga boyları yaklaşık (380 nm - 760 nm) arasındaki
ışınları içerir.
1.2.2 Elektromanyetik Işınların Dalga Modeliyle Açıklanması

Frekansı kırmızı renginkinden düşük ışınlara kızıl ötesi (İR); frekansı


morunkinden yüksek olanlara ise mor ötesi (UV) ışınlar denir.

Görünür bölge dışında kalan ve gözün duyarlı olmadığı ışınlar, dolaylı


olarak gözlenebilir.
1.2.2 Elektromanyetik Işınların Dalga Modeliyle Açıklanması

Uçucu olmayan bir katı, örneğin volfram


metali kızdırılırsa beyaz ışık verir. Bu ışık
bir cam prizmadan geçirildiğinde çeşitli
renklere ayrılır. Görünen her renk, belirli
bir dalga boyundaki ışıktan oluşur.

Tek bir dalga boyuna sahip olan ışığa


monokromatik ışık, dalga boyları farklı
ışınlardan oluşan ışığa çok renkli
anlamına gelen polikromatik ışık denir.

Yeşil boyalı ampulden gelen ışık


monokromatik ışığa, güneş ışığı ise
polikromatiğe örnek verilebilir.
Görünür bölgede bütün dalga
boylarındaki ışınlardan oluşan
beyaz ışık prizmadan
geçirilirse renklere ayrılır. Bu
ayrılma dalga boyu farklı olan
ışınların kırılma açılarının farklı
olmasından ileri gelir.

Renk dizisi kırmızıdan başlar,


mora kadar devam eder.
Renkler arasında kırmızı en
uzun dalga boyu ve en düşük
frekansa; mor ise en kısa
dalga boyu ve en yüksek
frekansa sahiptir.

Göz, ancak bu iki renk


arasındaki ışınlara karşı
duyarlıdır.
Bütün frekansları kapsayan elektromanyetik ışın dizisine elektromanyetik
dalga spektrumu denir.

Spektrum, elektromanyetik ışının frekansı veya dalga boyuna göre


gruplandırılır.

Görünür bölge, elektromanyetik spektrumun çok dar bölgesidir (4x1014 Hz(s-1)


veya 380-760 nm).

Spektrumun değişik bölgelerindeki elektromanyetik ışınlar, madde ile farklı


şekillerde etkileşir. Maddenin tanınmasında bu etkileşimlerden faydalanılır.

Elektromanyetik ışımanın maddeyle (atomlar ve moleküller) etkileşmesini


konu alan bilim dalına spektroskopi, bu etkileşmenin incelendiği aletlere
spektroskop ve spektrumların kaydedildiği aletlere de spektrometre denir.
ETKİNLİK
Isıtılan Bazı Maddelerin Işıma Yaptığının Gözlemlenmesi

Etkinliğin Amacı
Işıma ile atomun yapısı arasındaki ilişki
Etkinliğin Uygulanışı
Ucu kıvrılmış platin teli cam çubuğa sarınız.
Cam çubuğun tel sarılmamış tarafından tutarak telin ucu kıvrılmış olan
bölümüne bir miktar madde (tuz) alınız.
•Platin teli benzen bekinin mavi alevinin üstüne tutunuz.

Not: Etkinliği uygularken tuzu almadan önce platin teli her seferinde bir
defa HCI çözeltisine batırıp daha sonra aleve tutarak temizleyiniz. İmkân
varsa her tuz için ayrı platin tel kullanınız.
•Alevin rengine dikkatle bakarak gözlemlediğiniz rengi aşağıdaki
kutucuğa yazınız?

Kullanılan NaCl LiCl KNO3 BaCl2


madde
Gözlenen
renk
Kullanılan Na2CO3 NaNO3 CuCl Cu(NO3)2
madde
Gözlenen
renk
Etkinliği Sonuçlandıralım
• Maddeyi benzen beki alevine tutunca alevin renginin
değişmesinin nedeni ne olabilir? Alevdeki renkler nasıl
oluşmaktadır?
• Aynı element için farklı bileşiklerin bunzen beki alevinde
aynı renk oluşturmasından nasıl bir sonuç çıkarabilirsiniz?
• Atomların yapısı ile oluşan alev rengi arasında bir bağ
kurulabilir mi?
Değişik maddelere ait alev analizleri incelendiğinde her
maddenin kendine özgü bir şekilde alev rengi verdiği
gözlemlenmiştir.
Alev renklerinin farklı olması maddenin ısıtıldığında farklı
frekanslarda ışın yayıldığının göstergesidir. Frekansla dalga
boyu ters orantılıdır. Bir dalga boyundan diğerine geçişin sürekli
olduğu spektrumlara sürekli spektrum denir.

Örneğin, beyaz ışık, bir prizmadan geçirilirse sürekli spektrum elde


edilir. Renkler (yani dalga boylan) arasında kesintisiz bir geçiş
vardır.

Sürekli spektrum verebilecek beyaz ışık bir gazdan (örneğin,


He'dan) geçirildikten sonra prizmada kırıtırsa elde edilen
spektrumda belirli frekanslarda siyah çizgiler görülür. Bu çizginin
yeri ve sayısı, ışığın içinden geçtiği maddenin türüne bağlıdır. Bu
durum maddelerin tanınmasına yarar. Spektrumun bu şekilde
kullanılması insanların ayırt edilmesinde parmak izlerinin
kullanılması durumuna benzemektedir.
1.2.3 Işığın İkili Doğası

Işığın yapısı ve özellikleriyle ilgili iki farklı model ortaya sürüldü.

Bir çok bilim insanı ışığın dalga modeli ile dağıldığını, farklı bilim
insanları ise ışığın tanecik modeli ile yayıldığını ortaya atmıştır.

19. yüzyılın başlangıcından önce ışığın, ışık kaynağından


yayılan taneciklerin akışı olduğu kabul edilmiştir. Işığın
tanecikler hâlinde yayıldığını ilk olarak ortaya atan Newton'dur.

1678'de Hollanda'n fizikçi ve astronom (Gök bilimci) Christian


Huygens (Kristiın Huygıns), ışık kaynaklarının çok yüksek
frekanslı titreşimler meydana getirdiğini ve bu titreşimlerin,
saydam ortamlarda dalgalar halinde yayıldığını ileri sürdü.
Işığın dalga teorisi hemen kabul edilmedi. Çünkü bazı bilim insanları ışık,
dalga hareketi şeklinde dağılsaydı dalgalar köşeli engellerin çevresinde
bükülecekler ve bunun sonucunda da köşelerin çevresini
görebileceklerini düşünüyorlardı.

Günümüzde ise ışığın cisimlerin kenarları çevresinde gerçekten


büküldüğü bilinmektedir.

Kırınım olarak bilinen bu olayı, ışık dalgaları kısa dalga boylu oldukları
için gözlemlemek kolay değildir. Kırınıma ait deneysel kanıt olmasına
rağmen çoğu bilim insanı dalga teorisini reddetti.

Yüzyıla yakın bir süre kadar tanecik teorisine bağlı kaldılar.


A
K
A
K
A
K
A
K
A

Huygens'in ışığın dalga hareketi şeklinde olduğu prensibini


ispatlayabilmek için İngiliz fizikçi Thomas Young (Tomas Yang)
meşhur girişim deneyini yaptı.

Bu deney düzeneğinde bir ışık demeti, ortasında K deliği bulunan


levhaya çarptığında bu delik noktasal ışık kaynağı gibi davranarak
ışık dalgaları yayar. Dalgalar A'dan B levhasına gelir. B levhası
üzerinde K1 ve K2 delikleri yine etrafa ışık dalgaları yayar. Bu
dalgaların birbiri içine girmesi (girişim), C ekranı üzerinde girişim
çizgileri dediğimiz bir sıra aydınlık (kırmızı) ve karanlık çizginin
belirdiği görülür.
Bir dalga kaynağından gelen düz dalgaların önü kesilip sadece çok ufak bir
aralıktan ilerlemelerine izin verildiğinde, dalga noktasal bir kaynaktan
geliyormuş gibi davranır. Bu dalganın da önü bu kez çift aralıktan geçecek
şekilde kesildiğinde, dalga iki eşzamanlı kaynaktan yayılıyormuşçasına
ilerlemeye devam eder. Karşıya koyulmuş bir ekrana bakıldığında sırasıyla
aydınlık ve karanlık desenler gözükür. Bunun sebebi, iki kaynaktan ilerleyen
dalgaların ekran üzerinde kimi noktalarda iki tepe noktasının üst üste gelmesi
(yapıcı girişim=aydınlık desen), kimi noktalarda ise tepe ve çukur noktalarının
üst üste gelmesi (yıkıcı girişim=karanlık desen)dir. Bir kaynaktan çıkan şeyin
dalga mı yoksa parçacık yapısında mı olduğunu anlamak için bu çift yarık
deneyi tatbik edilebilir. Aydınlık-karanlık desenler gözüküyorsa kaynaktan çıkan
şey dalga özelliği göstermektedir. İki kaynaktan atılan mermiler (yani
parçacıklar) durumunu düşünelim. Böyle bir durumda ekranda sıralı aydınlık-
karanlık desenler yerine sadece düz aydınlık bir desen görmemiz gerekirdi
Tanecik modeline göre ışığın hızı, camlarda ve sıvılarda,
havadakinden daha yüksek olmalıydı. 19. yüzyıldaki gelişmeler
ışığın dalga teorisinin genel olarak kabul edilmesine sebep
olmuştur.
Elektromanyetik Işımanın Dalga ve Parçacık Özelliği

Elektromanyetik Işımanın Dalga ve Parçacık Özelliği


• Soğurma: Bir ortamın ışık enerjisini belli

Elektromanyetik ışımanın hem dalga hem de parçacık


yapısında olma özelliği vardır. Işık, elektromanyetik ışımanın
gözle görülen bölümüdür.
Elektromanyetik ışımanın dalga kuramı, gözlenen pek çok
özellikleri açıklar. CD üzerinde görülen gökkuşağı renkleri,
nicelikte emmesi olayıdır.

elektromanyetik ışımanın dalga girişimine örnek teşkil ederken


siyah cisimlerin ışıması ve fotoelektrik olay gibi olaylar ise
ışımanın parçacıklardan oluşması ile açıklanabilir.

Işıma enerjisinin parçacık özelliği için Max Planck (Maks


Plank) tarafından kuantum kuramı önerilmiş, enerjinin ancak
belli bir büyüklük hâlinde alınıp verilebileceği belirtilmiştir.
Belli bir büyüklük hâlinde alınıp
verilebilen bu enerjiye kuantum, ışıma
enerjisine ise kuantlanmış enerji
denir.
Foton
Photon, Kuant Albert Einstein (Albert Aynştayn),
Elektromanyetik radyasyon demetinden sadece bir 1905'te ışımayı oluşturduğu ve ışık
tanesine foton denir.
hızıyla hareket ettiği kabul edilen bu
Albert Einstein 1905 yılında 25 yaşındayken ilk
bilimsel yazısı olan "Fotoelektrik etki" isimli kuantumları fotonlar olarak
makalesini "Annalen der Physik" dergisinde
yayınlattı. Einstein makalesinde ışığın bir makineli
isimlendirmiştir.
tüfekten çıkan kurşunlar gibi kesikli ve darbeli
parçacıklar halinde yol aldıklarını ileri sürdü ve bu
parçacıklara foton adını verdi. Fotonların enerjisi O hâlde ışıma enerjisi hem ışıma
ışığın frekansına bağlıydı ve frekans arttıkça fotonun
enerjisi yükseliyordu. Bu olayın izahı Planck dalgaları hem de foton akımlarıdır.
tarafından bir formülle anlatılmıştı. Einstein'ın
teorisini doğruluyordu. Işıma enerjisi sürekli değil kesikli bir
E=hxV
biçimde, kuantumlar hâlinde alınıp
verilebilir. Her iki özellik de deney
yoluyla yapılan gözlemlere dayanır.
Siyah Cisim Işıması

Üzerine gelen bütün ışınları soğuran


cisimlere siyah cisim denir. Siyah
cisim bir metalden veya kilden
yapılmış, her yanı kapalı ve içi
karbonla sıvanmış borunun üzerine bir
delik açmakla hazırlanabilir.
Bununla beraber bir siyah cisim bu
şekilde absorbe ettiği ışımayı dışarıya
vermek zorundadır.
Tanım olarak kara cisim, Siyah cisim ısıtılıp delikten çıkan
üzerine düşen bütün
ışınları soğuran bir ışımalar gözlendiğinde her çeşit dalga
cisimdir. Hiçbir ışını
yansıtmadığı veya
boyunda ışığın olduğu görülür.
geçirmediği için de kara
bir görüntü olur. Bu
tanıma uyan gerçek bir
cisim yoktur
Siyah Cisim Işıması

Siyah cismin yaydığı ışıma çeşitli dalga boylarının bir karşımı şeklinde kesiksizdir. Fakat
her sıcaklıkta ışımanın şiddetinin belli bir dalga boyu için maksimum bir değere
ulaşır.

Düşük sıcaklıklarda maksimum ışımanın yapıldığı dalga boyu, uzun dalga boylarına karşı
gelirken cismin sıcaklığının arttırılması ile birlikte cisim tarafından yapılan maksimum
ışımanın yapıldığı dalga boyu da daha kısa dalga boylarına doğru kayar.

Siyah cisim görünür bölgede ışıma yaptığında kırmızı ışıma yaparken, sıcaklığı arttıkça
turuncu, sarı ve maviye doğru değişen ışıma yapar.

Işımanın şiddetinin ışımanın dalga boyuna bağlı olması dalga kuramına göre açıklanamaz.
Çünkü dalga kuramına göre ışımanın şiddeti genliğinin karesi ile orantılıdır. Şekilde;
sıcaklığın artışı ile ışıma şiddetinin dalga boyuna karşı nasıl değiştiği gösterilmiştir.

You might also like