Professional Documents
Culture Documents
İÇİndekİler
İÇİndekİler
1 Çalışma Özeti .................................................................................................................................2
2
Giriş:
Morrisey’i
Starbucks’ta
Görmüş
Gibi
Olmak
ya
da
Bir
Savunma
Mekanizması
Olarak
İllüzyon.........................................................................................................3
3 Bazen Diyorum ki Kendime: Git Guyana’ya Yerleş ve Bir İguana Besle...............4
4 Ve Kont Drakula Londra’dan Bir Ev Almaya Karar Verir... ........................................8
5
Saint
Helena
Adası
Radyosu....................................................................................................9
1 Çalışma Özeti
Çalışma,
2009
yılı
içinde
6
aylık
bir
dönem
içerisinde
hazırlanmıştır.
Söz
konusu
6
aylık
dönemin
4
ayı
içinde
tutulan
sayısız
not
bir
araya
getirilerek,
toplam
35
gün
boyunca
yeniden
yazımlar
sürmüştür.
Burada,
öncelikle
“Kaynakça”da
sunulan
kitaplar
incelenmiştir.
Bu
kitapların
bir
bölümü
tamamen,
bir
bölümü
kısmen
okunmuş,
bir
bölümü
ise
hiç
okumadan
taranmıştır.
Bu
incelemeler
sonucunda
ilgi
çekici
bulunan
noktalar
bir
deftere
not
edilmiştir.
Daha
sonra,
bu
notların
defterden
bilgisayara
geçirilmesi
ve
notların
üstünde
tekrar
tekrar
okumaların
yapılması
ile
yeni
notlar
üretilmiştir.
Bu
yeni
notların
arasına,
kitaplarla
ilişkisi
olmayan
farklı
kişi
ya
da
olaylara
ait
notlar
da
serpiştirilerek
karmaşa
düzeyi
artırılmıştır.
Daha
sonra
bu
karmaşanın
içinde
üreyen
fikirlerle
çeşitli
hikâyeler
oluşturulmuştur.
Bu bölüm “Savunma” kavramını açıklamak üzere yazılmıştır.
Bu
çalışma,
bir
senaryo
yazmaya
başlamış
da
bitirememiş
bir
yazarın
tezinin,
“teslim
5”
adlı
kopyasının
örneğidir.
Yazar
21
Ekim’de
teslim
yapmak
zorunda
olduğundan
“kırpıklar”
adlı
bir
dosya
daha
açmış
ve
oraya,
“toparlama”dan
“teslim
5”e
kopyaladığı
notlardan
kırptıklarını
eklemiştir.
Zira
onların
nasılsa
“teslim
4”te
olduğunu
bilmektedir.
Bu
nedenle
“kırpıklar”ı
da
işine
yaramadığını
görünce
silmiştir.
(Şu
anda
boş
olan
bir
yeni
dosyadır.
Yazar
içine
başka
notlar
alacaktır.)
Artık
olabildiği
kadarı
ile
son
hali
bu
olup,
“kırpıklar”
adlı
yeni
dosyayı
eklere
sayfa
sayısı
artmasın
diye
eklememiştir.
İsterseniz
eklediğini
de
varsayabilirsiniz,
ne
de
olsa
o
artık
boştur
ama
yazarın
o
dosyaya
alacağı
yeni
notlar,
pazarlama
ya
da
istatistikle
ilgili
olacaktır,
büyük
ihtimalle,
ki
bu
durum
gizemli
şifreler
sınıfında
olup,
yazarın
kendisi
bile
bilmemektedir.
Bu
çalışma
gerçekten
bir
tez
olup,
tarafınıza
teslim
edilmiştir.
Bugün
söz
konusu
gelip
çatan
o
Cuma
günü
olmayıp,
programı
fazlası
ile
sarkıtan,
Cuma’nın
ötesindeki
Çarşamba
günüdür.
Her
ne
kadar,
bir
tezin
en
önemli
cümlesi,
tez
cümlesi
ve
savunması
ise
de
bu
tez
bitirilemediğinden,
tez
cümlesi
de
henüz
istendiği
gibi
yazılamamıştır.
Her
neyse,
yine
de
burada,
yalapşap
bir
savunma
yapılmıştır.
Zira
savunmanızı
beğendiyseniz,
“tezinizi
teslim
aldınız”
demektir.
Yok
beğenmediyseniz,
bilmediğimiz
başka
bir
baharı
bekleyiniz.
Ayrıca,
ister
beğenin
ister
beğenmeyin,
gerçekten
TEZİNİZİ
TESLİM
ALDINIZ.
Evet,
bu
tezin
en
kritik
cümlesi,
isterseniz
“tez
cümlesi”
diye
kakalayabileceğiniz
bir
anlamı
da
barındırmaktadır.
Ve
bu
paragrafın
sonuna,
gerçekten
son
cümle
olarak
yazılmak
istenen
şey
olarak
seçilmiştir.
Zira,
klavye
burada
durması
gerektiğini
bilmektedir:
ALDIĞINIZ
SİZİN
OLSUN
ANLADIĞIM
BENİM
OLSUN!
Önemli
Not:
Bu
çalışmada,
yazın
dili
ister
akademik
ister
gayriciddi
olarak
verilsin,
hiçbir
ifadenin
formel
bilgi
taşımadığı
ve
yazarın
rastgele
uydurduğu
akıldan
çıkarılmamalıdır.
Sadece
kaynakçası
tanımlanan
dipnotlara
ait
bilgiler,
ilgili
kaynaktan
alıntı
olarak,
görece
formel
bilgidir.
Birinin
size
bir
şey
sorduğunu
hayal
edin.
Cevabı
hakkında
hiç
fikriniz
yok.
O
zaman
ona
“bilmiyorum”
demeyin.
Deyin
ki
“Bazen
diyorum
ki
kendime:
Git
Guyana’ya
yerleş
ve
bir
iguana
besle”.
Bu
ifade
sizinle
benim
aramda
“fikrim
yok”
ifadesini
temsil
eden
bir
şifre
olacaktır.
Bu
şifreyi
(kesin
olarak
“Git
Guyana’ya
yerleş
ve
bir
iguana
besle.”),
Guyana’ya
giderken
yolunuzun
hemen
üstünde
olan
Şeytanistan’daki
makineye
atın.
Makineye
sizden
sonra
gelecek
olan
kişi,
şifrenin
gerçek
çözümü
olarak
“fikrim
yok”
ifadesini
alacaktır.
Ve
o
kişi
büyük
bir
yanılgıya
kapılacaktır.
Makine
ona
ilk
defa
hilesiz
olarak
anlamlı
bir
cevap
verecektir.
Çünkü
siz
Şeytanistan’a
uğradığınıza
göre
Guyana’ya
gitmeye
kesin
karar
vermişsiniz
ve
artık
bir
fikriniz
vardır.
Tabii
eğer
Guyana’ya
gitmekten
vazgeçip
ya
da
zorunda
kalıp
da
Şeytanistan’dan
bir
iş
teklifi
almazsanız.
Bu
durumda
makinenin
size
“Git
Guyana’ya
yerleş
ve
bir
iguana
besle”
için
vereceği
ilk/şifreli
çözüm
“b.ş.a.b.b.ş.
bul”
olacaktır.
Çünkü
sizden
önceki
biri
makineye
“ve
0”
şifresini
atmış
olmalıdır
ki
size
bu
çıktı.
Bundan
emin
olun.
Guyana
nere,
b.ş.a.b.b.ş.
olarak
bulunan
Şeytanistan
nere!
Bu
nedenle
bu
bölüm,
“fikirsizlik”
ya
da
“fikri
olmama”
kavramını
açıklamak
ve
size
nedenleriyle
birlikte
yol
göstermek
üzere
“anket
tipli
falcılık
tekniği”
ile
oluşturulmuştur.
Önce
anket
yapılmış
sonra
da
fal
hazırlanmak
istenmiştir.
Yani;
Önce
anket
hazırlanıp,
sonra
anket
yapılıp,
sonra
anketler
istatistiki
olarak
değerlendirilip,
sonra
discriminant
analizi
yapılıp,
fal
grupları
belirlendikten
sonra,
puanlar
oluşturularak,
ardından
anketi
dolduracak
olanların
puanına
göre
fal
bakılmak
istenmiştir.
Tüm
bunlar
çok
uzun
süreceği
için
burada
bunların
yapılmak
istendiğinden
kısaca
bahsedip,
fikre
dair
bazı
notların
“Ekler”de
olduğunu
söylemenin
yeterli
olacağına
karar
verilmiştir.
Burada
bu
ifadeyi
açıklamak
için
“anket
var
da
fal
yok”
diyerek,
ne
yapılmak
istendiğinin
açıklanmasının
bu
işe
ve
bu
tekniğe
devam
etmek
isteyecekler
için
yeterli
olacağına
karar
verilmiştir.
Ardından
tüm
bu
kararların
yetersizliğine
karar
verilerek,
yapılmak
istenilen
yapılmıştır.
Ancak
tam
olarak
istendiği
gibi
yapılmamış
olup,
bilimsel
geçerliliği
yoktur.
Birinin
bir
şey
sorduğu
hayal
edilerek,
“bilmiyorum”
demek
yerine
hayali
olarak
örneklendirilmiş,
kısaca
baştan
savulmuştur.
Olay,
Umberto
Eco’nun
Açık
Yapıt
adlı
eserinde,
anlam
ve
gösterge
kavramlarına
dair
gayet
ciddi
olan
ifadelerinden
esinlenilerek
yaratılmıştır.
İlgili
bölüm,
bizi
ilgilendirdiği
kadarıyla
kısaca
şöyledir:
“…1.
danışma
işlevli
cümlecik…
“o
adam
Milano’dan
geliyor”
türünde
bir
açıklama…
“o
adam
Genova’dan
geliyor”
gibi
bir
cümle…
2.
etkileme
işlevli
cümlecik…
“o
adam
Basra’dan
geliyor”
açıklamasını…3.
yönlendirilmiş
etki…
“O
adam
Basra’dan,
Bisha
ve
Şam,
Shibam,
Taif
ve
Hofuf,
Anoiza
ve
Buroida,
Medine
ve
Khaibar
üzerinden
Halep’e
kadar
Eufrate
boyunca
geldi”
;
işte
işitsel
bir
olgudan…”
1.
Evet,
bu
kadar
alıntı
bile
bizim
için
yeterlidir.
Zira
yeterince
gezdirdik
adamı
–ki
kitap
308
sayfa
olup,
biz
sadece
2
sayfadaki
yolculuğunu
incelemekteyiz–.
Adamın
da
bir
hayatı,
işi
gücü,
çoluğu
çocuğu
var,
şu
yazarlar
çok
zalim
oluyorlar!
Evet,
biz
o
kadar
zalimce
davranmayıp,
sadece
adamın
nereden
geldiği
ile
ilgileneceğiz
–ki
cevap,
dünyanın
her
yerinden
olabilir.
Bütün
bu
cevap
şıklarını
burada
yazmayacağız,
merak
etmeyin.
Çünkü
o
zaman
discriminant
analizi
yapmak
için
yaklaşık
1,5
milyar
kişi
ile
anket
yapmamız
gerekir
ki
bu
da
çok
yüksek
bir
zaman
ve
maliyet
demektir.
Bu
nedenle
biz
kısaca
anketi
yapıyor
ve
fal
sonuçlarını
aşağıda
sunuyoruz.
Anket
tek
bir
sorudan
ve
11
seçenekten
oluşmaktadır:
Soru 1: “O adam nereden gelirse gelsin” dedirtecek kadar;
a– bezdirici,
b– bıktırıcı,
c– usandırıcı,
d– yorucu,
e– kaçırtıcı,
f– uzaklaştırıcı,
g– boş verdirici,
ı– hepsi,
i– hiçbiri,
0– fikrim yok,
–1– bu sıfatlar dışında benim seçtiğim/uygun gördüğüm başka bir sıfat.
a:
Bezdiricilik
zamanla
ilgili
bir
kavramdır.
Demek
ki
siz
uzun
zamandır
sıkıntılar
içindesiniz.
Artık
hayattan
bezmişsiniz.
Sizin
kişiliğiniz
de
bezmeye
oldukça
müsait
bir
yapıda
olup,
bezmek
karakter
özelliğiniz
halini
almış
demektir.
Zihniniz
ise
beze
beze,
(bir)
beze
(yağ
bezesi,
bezelye
tanesi
ya
da
sofra
bezi
gibi)
dönmüş
demektir.
b:
Bıktırıcılık
çoklukla
ilgili
bir
kavramdır.
Demek
ki
siz
çok
şeye
sahipsiniz.
Ya
işiniz
gücünüzden
ya
da
çok
servetiniz
olmasından
bıktınız
demektir.
Kişiliğiniz
bıkmacı
bir
yapıda
olup,
önünüze
gelen
her
şeyden
bıkmanız
olasıdır.
Buna
karşı
cinsler
de
dâhil
olduğundan
demek
ki
siz
ayran
1
Umberto Eco, Açık Yapıt, (Çev. Nilüfer Uğur Dalay), İstanbul: Can Yayınları, 2000, ss. 98-100.
gönüllüsünüz.
Zihninize
gelince,
bıka
bıka
tıka,
tıkanmıştır.
Eh,
bu
seçenek
bundan
sonra
çok
düşünmeyeceğinize
delalet
etmektedir.
d:
Yoruculuk
çalışma
ile
ilgili
bir
kavramdır.
Demek
ki
sizin
belirgin
kişilik
özelliğiniz
çalışkan
olmanızdır.
Bu
nedenle
de
hayatınız
hep
evden
işe
işten
eve
giderek
geçiyor.
Dolayısıyla
ikinci
kişilik
özelliğiniz
ise
sıradan
ve
monoton
biri
olduğunuzdur.
Zihniniz
ise
yora
yora
yorumcu
olmuştur.
Hem
ek
kişilik
özelliği
olarak
yorumcusunuz
hem
de
zihniniz
şahsi
fikirlerinizle
dolu.
Bu
da
demek
oluyor
ki
her
yeni
yorumunuzla
bir
fikir
elde
edeceğinizden
işlerinizin
sayısında
bir
artış
olacak
ve
siz
daha
da
çalışkan
biri
haline
geleceksiniz.
O
zaman
hayatınız
da
renklenecek.
e:
Kaçırtıcılık
sıkıcı
olmak
ile
ilgili
bir
kavramdır.
O
zaman
sıkıcı
biri
olduğunuzu
kabul
edin
ve
“d”
seçeneğindeki
yoruculuktan
feyzalın.
Temel
kişilik
özelliğiniz
yalnız
biri
olduğunuzdur.
E,
tabii,
insanlar
sizden
kaçıyor
yahu.
Acaba
siz
“c”
şıkındaki
usandırıcılardan
mı
ilham
alıyorsunuz?
“Ben
tek
tabancayım”
ve/veya
“yalnız
kovboyum”
gibi
ifadelerle
kendinizi
savunmayın.
Çünkü
zihniniz,
kaçırta
kaçırta
kaçık
olduğunuz
yönünde
ortaya
çıkıyor.
Bu
da
kaçıklığınızın
yalnızlığınızdan
ortaya
çıkan
bir
durum
olduğunu
gösteriyor.
Bu
yüzden
sosyal
ortamlara
dâhil
olmanız
tavsiye
edilir,
zira
açılırsınız,
iyi
gelir!
f:
Uzaklaştırıcılık
bir
şeyi
diğerinden
ayırt
etmek
ile
ilgilidir.
O
zaman
siz
ayrımcı
bir
insansınız.
Ayrıca,
ayırt
etme
ve
sevk
etme
yeteneğiniz
oldukça
güçlü
görülüyor.
Hayatınız,
sürekli
bir
şeyleri
birbirinden
ayırma
ve
ayırdında
olma
ile
onları
sevk
etme
işleri
ile
gerçekleşiyor.
Bu
durumda
sizin
tuhaf
bir
mesleğiniz
olabilir.
Acaba
tuhafiyeci
olabilir
misiniz?
Değilseniz
de
olun.
Zihin
falınıza
gelince,
uzaklaştıra
uzaklaştıra
tuzaklaştırma
eğilimi
görülmektedir.
Hımm,
demek
sürekli
tuzak
kuran
bir
aklınız
var.
O
zaman
tuhafiyecilikten
vazgeçin
ve
tuhaflığın
peşinden
koşarak
hafiyecilik
yapın.
g:
Boş
verdiricilik
yokluk
ve
hacim
ile
ilgili
bir
kavramdır.
Demek
ki
siz
yokluk
ve
sefalet
içinde
yaşıyorsunuz.
Ancak
buna
rağmen,
bu
yoksulluk
içinde
çok
zayıf
olmanız
gerekirken,
uzayda
oldukça
geniş
bir
hacim
kaplıyorsunuz.
Demek
ki
siz
şişmansınız.
Zihin
falınıza
bakılırsa
“boş
vere
boş
vere
ne
hale
geldik
/
her
yüze
güleni
biz
dost
bildik”
şarkısı
size
çok
uygun
ve
sıklıkla
söylemeniz,
aklınızı
açması
umularak
tavsiye
edilir.
Zira
bir
insanın
her
önüne
gelenden
dostu
olmaz.
Bu
konuda
“e”
şıkkındaki
kaçırtıcılardan
örnek
alın
ama
onlar
kadar
da
olmayın.
ı:
Hepsi
seçeneği
tüm
konu
başlıkları
için
doyumsuz
olduğunuzu
göstermektedir.
i:
Hiçbiri
seçeneği
ya
söz
konusu
kitabı
baştan
sona
–308
sayfayı
da
–
okuduğunuzu
ya
da
çok
kısa
süre
içinde
okumak
isteyip
de
okuyamayacağınızı
göstermektedir.
Zira
okuyabilenlerdenseniz
tebrikler,
nasıl
okudunuz
bilmiyorum,
ben
2
sayfaya
dayanamadım.
Çok
cazip
geldi
o
2
sayfa
ve
burada
bu
konuda
bir
teknik
oluşturmama
ilham
verdi.
Okuyamayacaklardan
iseniz
yine
tebrikler,
zira
bir
zararı
yok,
siz
de
benim
yolumdasınız
demektir
(“dayanamadım”a
bağlı
olarak
oluşan,
hem
okuyan
hem
okuyamayan
olma
hallerimin
her
ikisi
için
de
geçerlidir
bu
lafım).
O
adamın
nereden
gelirse
geldiği
kimin
umrunda.
Asıl
önemli
olan
o
adamın
bundan
sonra
nereye
gideceğidir.
(Çünkü
ne
de
olsa
Guyana’ya
gitmeye
karar
veren
biri
yol
üstünde
Şeytanistan’a
uğrayacaktır.
Eee,
adam
orada
bir
iş
teklifi
alırsa,
artık
erkeklikten/adamlıktan
kadınlığa
dönüşecektir.)
Eco
bu
konuda
bir
kitap
yazmamış
ise
bu
konuyu
ele
alarak
sizin
yazmanız
tavsiye
edilir.
Eğer
buna
gücünüz
yetmeyecek
ise
bu
konuda
bir
anket
hazırlayarak,
falını
belirleyiniz.
Zaten
tekniğini
biz
burada
açıkladık.
Sizin
işiniz
daha
kolay.
Seçenekleriniz
arasında
mutlaka
“hiç
fikrim
yok”a
yer
verin.
Zira
bu
seçeneğin
şifresel
karşılığı
olarak
makinenin
size
vereceği
cevap
“Şeytanistan’a
dolmuş
kalkıyor,
fitneci”
olacaktır.
(Sizden
önce
biri
makineye,
“gülizar”
şifresini
atmış
olmalı
ki
size
makine
bu
cevabı
veriyor,
“Ekler”de
o
dizinin
anlatıldığı
yerde
bir
resimler
var
hani,
bakın
oraya
göreceksiniz
niye
öyleymiş).
Sizden
sonra
makineye
gelen
kişi
ise
6.
bölümün
başlığı
olan
“
‘George,
söyle
bana
dostum
nasıl
böyle
güzel
senaryo
yazıyorsun?’
diye
sordu
Richard,”
şeklindeki
ve
bilindiği
üzere
asıl
gerçek
olan
çözümü
elde
edecektir.
0: GİT GUYANA’YA YERLEŞ VE BİR İGUANA BESLE.
–1:
Bu
cevap
yanlıştır.
Yukarıdaki
seçeneklerden
size
en
uygun
olanı
ya
da
olanları
seçiniz.
Bu
bölüm,
2.
teknik
olan
“şifreleme”
ve
6.
teknik
olan
“Andy
Warhol
tarzı
ile
şifreleme”
kavramını
açıklamak
üzere
hazırlanmıştır.
Dolayısıyla
bu
bölüm,
bu
iki
teknik
birleştirilerek
yazılmıştır
ve
yeni
bir
teknik
bulunmuştur
ve
“ANLAYANA!”
tekniği
olarak
kodlanmıştır.
Bir
diğer
ifade
ile
ne
anladığınız
sizin
bileceğiniz
bir
şeydir.
Günlük
hayatta,
bu
teknik
ile
oluşturulan
söz
konusu
şifrelerden
yararlanılarak
Saint
Helena
Adası
Radyosu’nun
program
akışı
belirlenmektedir.
Bu
radyonun
ne
tip
programlar
yaptığının
daha
iyi
anlaşılması
ve
“ANLAYANA!”
tekniğinin
şifrecilik
sınıflarının
neler
olduğunun
açıklanması
için
aşağıda
ilgili
bilgilere
yer
verilmiştir:
İbn
Arabî
harfleri
şöyle
tanımlamıştır:
“…Ey
dostum,
bil
ki
harfler
de
ümmetlerden
bir
ümmettir.
Onlar
da
muhataptırlar
ve
mükelleftirler.
Harfler
arasında
da
kendi
cinslerinden
peygamberler
vardır.
Onların
da
isimleri
vardır;
ancak
bunları
bizim
yolumuzdan
giden
keşif
ehli
olanlar
tanır…”2
Dolayısıyla
harfler,
şifreleme
tekniği
için
en
önemli
esin
kaynağıdır.
Bu
durumu
açıklayan
temel
örneklerden
biri
ise
dillerdir.
Çünkü
diller,
belli
gruplar
tarafından
anlaşılabilir
bir
fenomen
özelliği
göstermektedir.
Bir
diğer
ifade
ile,
bir
dilin
anlamlı
kelimeleri,
o
dili
bilmeyen
bir
kişi
için
ne
olduğu
belirsiz
şifrelerden
ibarettir.
İşte
bu
örneği
içinde
barındıran
şifre
sınıfına
“gruplara
ait
şifreler”
veya
“zümre
şifreleri”
adı
verilmektedir.
Zümre
şifreleri
sınıfında
bir
alt
sınıf
olarak
“bilinen
bir
dilin
bilinmeyen
kuralları”
tipinde
şifrecilik
yaklaşımı
bulunmaktadır.
Bu
duruma
örnek
olarak
ise
Arap
dili
gösterilmektedir.
Çünkü
Arapça’da
“s”
ile
başlayacak
bir
şey,
“sin”
ya
da
“sad”
harfleri
ile
başlayabilirmiş.
İngilizce
ve
Türkçe’de
ise
“s”
ile
başlayacak
bir
şey
“s”
ile
başlamaktadır.
Bu
durum
da
söz
konusu
alfabenin,
değişken,
esnek,
kırılgan,
kombinasyonlu
ve
şifreli
bir
anlamla
yüklenebileceğini
ima
etmektedir.
2
İbn Arabî, Harflerin İlmi, (Çev. Mahmut Kanık), 2. Baskı, Bursa: Asa Kitabevi, 2000, s.14.
Burada
açıklanması
uygun
bulunan
bir
diğer
konu
ise,
insan
beyninin
canlılık
barındıran
bir
okyanusa
benzediği
ve
iç
içe
geçince
içindekinin
içindekini
yansıtan
şeffaflık
katmanlarını
yansıttığı3
şeklindeki
fikirdir.
İnsan
böyle
bir
beyne
sahipse,
üreteceği
şifreler
de
deniz
canlılarından
olacaktır.
İşte
deniz
canlılarını
içine
alan
şifrecilik
sınıfına
“okyanus
şifreleri”
adı
verilmektedir.
Bir
diğer
grup
şifrecilik
ise
“yalın
şifreler”
olarak
adlandırılmaktadır.
Bu
yaklaşımda
bir
anahtar
kelimeler
kılavuzu
bulunmaktadır.
Ancak,
burada
anahtar
kelimeler
kılavuzu,
okuyucuya
ayrıca
verilmemekte,
metnin
içinde
sunulmaktadır.
Çünkü
anahtar
kelimeler
metnin
kendisinde
bulunan
kelimelerin
aynısı
olup,
ikinci
bir
anlam
taşımamaktadır.
Dolayısıyla
gizlenen
de
açıklanan
da
kendisi
olarak,
kelimeler
metin
içine
gizlenmektedir.
Bir
diğer
ifade
ile
metnin
tamamını
okuyup,
anahtardaki
kelimelerin
metne
yerleştirilmesinde,
anlam
aynen
anlaşıldığı
gibi
olur.
İşte
bu
şifrecilik
daha
çok
formel
yazın
alanında
kullanılmaktadır.
Ama
eğer
kelimelerin
anlamları
ikinci
bir
anlam
taşırsa
o
zaman
anahtarı
metnin
içine
koymak
mümkün
olmadığından
ayrıca
vermek
gerekmektedir.
Eğer,
yalın
şifreler
grubuna
ait
olarak
bu
ikinci
teknik
kullanılmak
istenirse,
bu
tip
şifreciliğe
“yalın
anahtar
şifreleri”
sınıfı
adı
verilmektedir.
Bir
diğer
sınıfa
ise
“renk
kartelası”
şifreleri
adı
verilmektedir.
Bu
tarz
şifrecilikte,
renklerin
birer
anlamı
bulunmaktadır.
Bu
anlamların
ne
olduğu,
renk
kartelasına
yazılmaktadır.
Bu
yaklaşım
da
bir
çeşit
yalın
anahtar
şifreleri
gibidir.
Ancak
burdaki
temel
farklardan
biri
renklerin
karışımı
halinde,
anlamın
da
iki
rengin
karışımı
olarak
ortaya
çıkmasıdır.
Bu
nedenle
hangi
renk
karışımlarından
hangi
rengin
elde
edilebileceği
bilinmelidir.
Örneğin
sarı
ile
mavinin
karışımından
elde
edilecek
olan
renk
yeşilse,
bir
metinde
sarı
ve
mavi
renklerin
bulunduğu
yerlerdeki
anlamın
karşılığı,
renk
kartelasında
yeşile
karşılık
gelen
anlamı
temsil
etmektedir.
Renk
kartelası
şifreciliğinde
bir
detay
daha
bulunmaktadır.
Bu
da
renklerin
hangi
oluşumların
üstünde
ortaya
çıktığıdır.
Burada
oluşumlar
olarak
renklerin,
yazılarda,
resimlerde,
grafiklerde,
fotoğraflarda,
geometrik
şekillerde
vb.
şeylerde
ortaya
çıkacağı
kastedilmektedir.
Dolayısıyla
renk
kartelasında
oluşumların
hangi
renklerle
birleştiğinde
ne
anlama
geleceğine
de
yer
verilmesi
gerekmektedir.
Yazı,
tıpkı
matematikteki
gibi,
“etkisiz
eleman”
özelliği
gösterdiğinden,
renk
kartelasında
yazıya
yer
verilmesine
gerek
yoktur.
Bir
diğer
ifadeyle,
bir
renk
kartelasında
eğer
hiç
oluşum
anlamına
yer
verilmemişse,
ona
bakan
bir
şifre
çözücünün
renklerin
temsil
ettiği
anlamın
bir
yazı
için
geçerli
olduğunu
anlaması,
yani
zaten
biliyor
olması
gerekmektedir.
Bu
durumda
bu
alt
sınıfın
adı
“etkisiz
elemanlı
renk
kartelası
şifreciliği”
olarak
da
adlandırılabilmektedir.
Şifrecilik
alanının
en
bilinen
sınıflarından
biri
de
“kısaltmalar”
sınıfıdır.
Bu
sınıfa
örnek
olarak,
tez
boyunca,
a.w.
gibi
kısaltmalar,
b.ş.a.b.b.ş.b.
gibi
kavramlar
yerleştirilmiştir.
Örneğin
burada,
a.w.
kısaltması
Andy
Warhol
ifadesini
ve
onun
3
Beyin Anatomisinin Şeffaf Atlası, İstanbul: Abbott Laboratories, 1955. Bu fikir adı geçen bu kaynağın yarattığı
çağrışım yoluyla edinildi.
sanatını
simgelemektedir.
Tez
boyunca
Andy
Warhol
adı
çok
farklı
biçimlerde
kısaltılmıştır.
Bunun
iki
nedeni
vardır.
Bunlardan
biri,
Andy
Warhol’un
popülerleştirilmesi
için
onun
adının
sıklıkla
kullanılması
diğeri
ise
bu
tarzın
ana
çıkış
noktalarından
birinin
6.
teknik
olan
“Andy
Warhol
tarzı”
olmasıdır.
Buradaki
kısaltma
kavramına
örnek
olarak
verilen
b.ş.a.b.b.ş.b.
şifresinin
anlamı
ise
tezin
konseptidir;
“Bir
şey
ararken
başka
bir
şey
bulmak”
kavramını
kodlamaktadır.
Bu
bölümde
şifre
çözme
makinesinin
mantığı
ve
yapısı
bir
örnek
ile
açıklanacaktır.
Makinenin
kendisi
ise
ilerleyen
bölümlerde
–6.
bölümde–
Şeytanistan’da
çalışmaktadır.
Makinenin
yeri
burası
olduğu
halde
orada
çalışmasının
nedeni
ise
bir
diğer
şifre
olup,
tezin
bütündeki
tutarlılığına
işaret
etmektedir.
Bu
tutarlılık,
tıpkı
önceki
bölümde
–4.
bölümde–
verilen
fotoğafların
Şeytanistan’daki
olayları
anlatması,
yani
Drakula’nın
erkekten
kadına
dönüşümündeki
göstergeler
olması
gibidir.
Dikkat
edilirse,
buradaki
gizli
tutarlılıktan
biri
de
4.,
5.
ve
6.
bölümlerin
peş
peşe
gelerek
aynı
hikâyeden
bahsettikleridir.
Bu
ise,
ANLAYANA!
tekniğinin
temel
özelliği
olup,
tutarlılığın
ve
tutarlılığın
açıklanmasının
tükenmezliğine
dair
bir
şifreleme
yaklaşımıdır.
Burada
sizin
şifrenizin
gerçek
çözümünün
iki
yolu
bulunmaktadır.
Bunlardan
biri
sizden
sonra
makineye
gelecek
olan
kişiyi
beklemektir.
Bu
kişi
makineye
kendi
çözmek
istediği
şifreyi
attığında
sizin
çözümünüz
ortaya
çıkacaktır.
Siz,
ondan
–gelmesi
için
beklediğiniz
kişiden–
ona
verilen
çözümü
çalın.
Zaten
söz
konusu
o
çözüm,
aslında
sizin
şifrenizin
çözümüdür.
Eğer
hiç
vaktiniz
yoksa
size
burada
küçük
bir
hile
söyleyelim.
Makine,
kendisine
çözdürülmesi
için
şifre
veren
kişilerin
kim
olduğunu
bilmemektedir.
Bu
nedenle
makineye
çözdürmek
için
attığınız
ilk
şifre
sonucunda
elde
ettiğiniz,
sizden
önceki
kişiye
ait
olan
çözümü
makineye
tekrar
verin
ve
çalışması
için
gerekli
olan
iki
şifreyi
yeniden
yazın.
Yani
makineye
edindiğiniz
çözüm
şifresini
vererek,
önce
“Rimbaud”
sonra
“ben
bir
başkasıdır”
dediğinizde,
makine
gelen
şeyin
yeni
bir
şifre
olduğunu
anlayacak
ve
ardından
da
sizin
bir
başkası
olduğunuzu
anlayacaktır.
Buna
istinaden
ilk
şifrenizin
cevabı
olan
çözümü,
sizi
bir
başkası
zannederek
size
verecektir.
Söz
konusu
bu
makineyi
biz
yaptık.
(Biz,
şifre
yazıcısının
şifre
çözücüsünün
deneycileriyiz.)
Şimdi
ilk
deneyi
yapıyoruz.
Böylece,
“makineyi
burada
bir
örnekle
açıklayalım”
ifadesiyle
yazarın
sözünü
de
yerine
getirmiş
olduk:
Makineye şifreyi atın. İlk şifreyi yazın: “Rimbaud”.
Şifre
şu
şekildedir4:
“…Ka.ma
ka.ma
yavrum
ge.
Ka.arım en.en.en ka.ma .el
Ka.a.ım .ir.ik.e .ama .ıka.ım
.a.aha ka.ar .ama oynaya.ım
A. .u.u.um yorgunum ne .are
Kir .as i.in.e gön.üm .ivane! ...”
Sonra “ben bir başkasıdır” deyin ve çözümü alın.
Çözüm şu şekildedir:
Katma katma yavrum geç
Kararım ensenden karma tel
Kaparım dirlikle kama tıkayım
Tamaha kasar lama oynayayım
Aç kuğulum yorgunum ne kare
Kir
tas
inince
gönlüm
divane!
4
Levent Şentürk, Yerdeğiştirmeler Seçkisi, 1. Baskı, İstanbul: YKY, 2004, s.110.
Şimdi
çözümü
tekrar
makineye
atın
ve
“Rimbaud”
yazın,
makine
bunun
yeni
bir
şifre
olduğunu
zannedecektir.
Sonra
“ben
bir
başkasıdır”
yazın
ve
gerçek
çözümü
alın,
makine
sizi
de
başkası
zannedecektir.
Gerçek çözüm muhtemelen şu şekildedir:
Kaçma kaçma yavrum gel
Kaparım ensenden kaçma gel
Kaçalım birlikte dama çıkalım
Sabaha kadar dama oynayalım
Ah kulunum yorgunum ne çare
Kir pas içinde gönlüm divane!
Adı
geçen
kitapta
şiirin
başlığı
“Tekir
Divan”
olarak
verilmiştir.
Dolayısıyla
şöyle
düşünülmüştür;
“bu,
kedi
için
yazılmış
bir
nazım”dır.
Çünkü
divan
ya
şiirdir
ya
da
somya,
tekir
ise
bir
kedi
türüdür
ve
ensesinden
yakalanır.
Burada,
“en.en.en”
yerine
gelebilecek
başka
anlamlı
bir
Türkçe
kelime
olmadığı
fark
edilmiştir.
Yani
burada,
bir
şey
ararken
başka
bir
şey
bulma
konusunda,
böyle
bir
dilsel/gramatik
anlam
ve
yazarın
kendi
ana
dilinin
gizil
bir
kuralı
görülmüştür.
Bu
kural
için
yukarıda
açıklanan,
“bilinen
bir
dilin
bilinmeyen
kuralları”
tipinde
şifrecilik
yaklaşımının
Türkçe’de
de
meğerse
gizlice
var
olduğu
anlaşılmıştır.
Böylece
“ensenden”
kelimesi,
“en.en.en”
yerine
elde
edilebilecek
tek
anlamlı
kelime
olarak
her
iki
çözümde
de
kullanılmıştır.
Burada
bir
şey
ararken
başka
bir
şey
bulma
konusunda
elde
edilen
bir
fikir
ise
“ensesinden
tutulanın/yakalananın
kedi
olduğunun
kitabın
yazarıyla
ortak
bilgimiz”
olduğudur.
Biz
kitabın
yazarı
ile
birbirimizi
tanımayız
ama
şifreyi
yazan
ile
çözen
arasında
şifreye
giden
kültürel
bir
bilgi,
dahası
açıkça
görünmeyen
bir
anlamsal
bilgi
sahibiyizdir.
Çünkü
ikimizin
de
yaşadığı
yer
ve
anadili,
muhtemelen
Türkiye
ve
Türkçe’dir.
Muhtemelen
yaşlarımız
da
birbirine
yakın
olduğundan,
çocukluğumuzda
bize,
bir
kediyi
ensesinden
yakalarsan
hareket
edemeyeceği
ve
onu,
bizi
tırmıklamadan
kolayca
istediğimiz
yere
taşıyabileceğimiz
öğretilmiştir.
Yani
burada
bize
öğretilen,
kediye
ve
kendimize
zarar
vermeden
kediyi
taşımaktadır.
Bizim
dilimizde,
kedi
ile
kendi
arasındaki
tek
fark
“n”
harfinin
fazlalığı
ya
da
eksikliğidir.
“N.”
varsa
kendimizden
“n”
yoksa
kediden
bahsediyoruz
demektir.
Bütün
bunlar
da,
daha
da
gizli
bir
şifre
ve
aynı
zamanda
bir
şifre
çözüm
aracıdır.
Yani
söz
konusu
olan
şey,
kültürün
ve
öğrenilenlerin
şifre
yaratma
ve
çözme
üstünde
açıkça
ortada
durmayan
ama
gerçekten
var
olan
bir
araç
olduğudur.
Bu
nedenle
kitabın
sonuna
(240.
sayfasına)
gelmeden,
şiirin
yaklaşık
bir
çözümünün
şifreleme
kuralı
olmaksızın
gerçekleşmesi
de
olasıdır,
bu
çözümde
de
öyle
olmuştur.
Bu bölümü özetleyen son cümle ise şudur:
– İŞE YARAYIN EY DENEYSELCİLER, İŞE YARAYAN BİR ŞEY YAPIN!
Şifrecilik
işe
yarar
bir
iştir
ve
yetenek
istediği
de
açıktır.
Keza,
hem
oluşturmak
hem
de
çözmek
için
yetenek
gerekmektedir.
Oulipo
metinleri
de
şifreciliğe
kaynaklık
oluşturan
ilham
veren
bir
tarzdır.
Kimbilir
belki
de
ilk
şifreci
bir
Oulipocu
idi.
Ama
ilk
şifrecinin
yarattığı
şifrenin
bir
Oulipo
metni
olduğu
kesindir.
Hatta
yazılan
tüm
şifrelerin
bir
Oulipo
metni
olduğu
da
kesindir.
Ama
öte
yandan,
hayat
kendisi
bir
muamma
olduğundan
Oulipo
yazınının
alanı
o
kadar
geniştir
ki,
edebiyat
denilen
şeyin
hepsi
aslında
bir
Oulipo
biçimlerinden
oluşmaktadır,
ancak
kurallar
daha
formel
olduğundan
saçmalamaz.
Keza
sadece
edebiyat
değil,
yazılabilecek
ve
söylenebilecek
her
şey
için
de
bu
geçerlidir.
Bilim
ve
her
türlü
literatür
için
de
bu
böyledir.
Dolayısıyla
Oulipocu’lar
için
söylenen
“içinden
kaçmaya
niyetli
oldukları
labirenti
kuran
fareler”
lafı,
şifreciliği
geliştirmiş
ve
Saint
Helena
Radyosu’nun
yayın
akışını
yaratmıştır.
Bununla
da
yetinmeyip
bu
tezi
epey
beslemiştir.