You are on page 1of 14

İÇİNDEKİLER

1
 Çalışma
Özeti .................................................................................................................................2


2
 Giriş:
Morrisey’i
Starbucks’ta
Görmüş
Gibi
Olmak
ya
da
Bir
Savunma

Mekanizması
Olarak
İllüzyon.........................................................................................................3


3
 Bazen
Diyorum
ki
Kendime:
Git
Guyana’ya
Yerleş
ve
Bir
İguana
Besle...............4


4
 Ve
Kont
Drakula
Londra’dan
Bir
Ev
Almaya
Karar
Verir... ........................................8


5
 Saint
Helena
Adası
Radyosu....................................................................................................9

1 Çalışma Özeti

Bu
 bölüm
 çalışmanın
 gerçek
 özetidir.
 Kavramı
 ise
 “gerçeklik”
 olarak



seçilmiştir.
Bu
çalışma,
akademik
bir
tezin
absürt
bir
yaklaşım
ile
oluşturulması

esasına
 dayanmaktadır.
 Toplam
 12
 bölümden
 oluşmaktadır.
 Bu
 12
 bölümden

ilki,
 okumakta
 olduğunuz
 bu
 özettir.
 12.
 Bölüm
ise
 “kaynak”
 kavramını
 ele
 alan

“Kaynakça”
 bölümüdür.
 Baş
 ile
 son
 olan
 bu
 iki
 bölüm
 arasında
 kalan
 diğer

bölümler
ise
tezin
ana
bölümleridir.
2.
Bölümde
“Savunma”
kavramı,
3.
bölümde

“fikirsizlik”
 ya
 da
 “fikri
 olmama”
 kavramı,
 4.
 bölümde
 “dönüşüm”
 kavramı
 ele

alınmıştır.
Çalışma,
5.
bölümle
devam
etmesi
gerektiği
için
bu
bölümün
kavramı

“şifreleme”
olarak
seçilmiştir.
6.
Bölüm,
tezin
esas
kavramı
olan
“bir
şey
ararken

başka
 bir
 şey
 bulma”
 eğilimini
 tüm
 detayları
 ile
 açıklamaktadır.
 7.
 Bölüm

“tanıma”
 ve
 “tanımlama”
 kavramlarını
 içerirken,
 8.
 ve
 9.
 bölüm
 tezatları

kapsamaktadır.
Bu
çerçevede;
8.
bölümde
“benzerlik”
kavramını,
9.
bölümde
ise

“benzemezlik”
kavramını
açıklamanın
uygun
olacağı
düşünülmüştür.
Çalışmanın

“Sonuç”
bölümünde,
“sonuç”
veya
“sonuca
ulaşma”
kavramına
değinilmiştir.
Son

olarak
çalışma,
ek
olarak
görülen
ve
kendi
içinde
bir
başka
bölüm
olan
“Ekler”
ile

bitmektedir.
 Ekler,
 “not”
 veya
 “not
 alma”
 kavramlarını
 örneklendirmek
 için

oluşturulmuş
ve
bu
tezin
oluşum
sürecini
kapsamıştır.


Çalışma,
2009
yılı
içinde
6
aylık
bir
dönem
içerisinde
hazırlanmıştır.
Söz

konusu
 6
 aylık
 dönemin
 4
 ayı
 içinde
 tutulan
 sayısız
 not
 bir
 araya
 getirilerek,

toplam
 35
 gün
 boyunca
 yeniden
 yazımlar
 sürmüştür.
 Burada,
 öncelikle

“Kaynakça”da
sunulan
kitaplar
incelenmiştir.
Bu
kitapların
bir
bölümü
tamamen,

bir
 bölümü
 kısmen
 okunmuş,
 bir
 bölümü
 ise
 hiç
 okumadan
 taranmıştır.
 Bu

incelemeler
 sonucunda
 ilgi
 çekici
 bulunan
 noktalar
 bir
 deftere
 not
 edilmiştir.

Daha
 sonra,
 bu
 notların
 defterden
 bilgisayara
 geçirilmesi
 ve
 notların
 üstünde

tekrar
tekrar
okumaların
yapılması
ile
yeni
notlar
üretilmiştir.
Bu
yeni
notların

arasına,
 kitaplarla
 ilişkisi
 olmayan
 farklı
 kişi
 ya
 da
 olaylara
 ait
 notlar
 da

serpiştirilerek
 karmaşa
 düzeyi
 artırılmıştır.
 Daha
 sonra
 bu
 karmaşanın
 içinde

üreyen
fikirlerle
çeşitli
hikâyeler
oluşturulmuştur.


Çalışma;
 teknikleri
 açısından
 deneysel
 bir
 tarzı,
 içeriği
 açısından
 ise



absürt
 bir
 tarzı
 yansıtmaktadır.
 Çalışmada
 bütün–parça
 uyumuna
 da
 dikkat

edilmiştir.
 Ancak
 burada,
 hem
 bütünün
 –içerdiği
 tüm
 parçalarla–
 kendi
 başına

bir
çalışma
olması
istenmiş,
hem
de
parçaların
özgürlüğüne
izin
verilmiştir.
Bir

diğer
 ifade
 ile
 parçalar
 bütünden
 kopuk
 olmamakla
 birlikte,
 kendi
 içinde,

kendine
 ait
 birer
 hikâye
 ya
 da
 mesaj
 taşımaktadır.
 Bunların
 dışında
 buraya

eklenmesi
gereken
iki
konudan
biri,
çalışmanın
tamamında
bir
şey
ararken
başka

bir
 şey
 bulunduğudur.
 Diğeri
 ise
 tutarlılıktır.
 Çalışmanın
 olabildiğince
 tutarlı

olması
 istenmekle
 birlikte
 kısmen
 tutarlılık
 sağlanabilmiştir.
 Çalışmanın
 nasıl

hazırlandığı
konusunda
veya
bölümler
hakkında
çeşitli
açıklamalar,
yine
–nerede

olduğu
tam
belli
olmamakla
birlikte–
metinlerde
bulunmaktadır.




2 Giriş: Morrisey’i Starbucks’ta Görmüş Gibi Olmak


ya da Bir Savunma Mekanizması Olarak İllüzyon

Bu
bölüm
“Savunma”
kavramını
açıklamak
üzere
yazılmıştır.


Bu
 çalışma,
 bir
 senaryo
 yazmaya
 başlamış
 da
 bitirememiş
 bir
 yazarın

tezinin,
 “teslim
 5”
 adlı
 kopyasının
 örneğidir.
 Yazar
 21
 Ekim’de
 teslim
 yapmak

zorunda
 olduğundan
 “kırpıklar”
 adlı
 bir
 dosya
 daha
 açmış
 ve
 oraya,

“toparlama”dan
 “teslim
 5”e
 kopyaladığı
 notlardan
 kırptıklarını
 eklemiştir.
 Zira

onların
 nasılsa
 “teslim
 4”te
 olduğunu
 bilmektedir.
 Bu
 nedenle
 “kırpıklar”ı
 da

işine
yaramadığını
görünce
silmiştir.
(Şu
anda
boş
olan
bir
yeni
dosyadır.
Yazar

içine
 başka
 notlar
 alacaktır.)
 Artık
 olabildiği
 kadarı
 ile
 son
 hali
 bu
 olup,

“kırpıklar”
 adlı
 yeni
 dosyayı
 eklere
 sayfa
 sayısı
 artmasın
 diye
 eklememiştir.

İsterseniz
eklediğini
de
varsayabilirsiniz,
ne
de
olsa
o
artık
boştur
ama
yazarın
o

dosyaya
 alacağı
 yeni
 notlar,
 pazarlama
 ya
 da
 istatistikle
 ilgili
 olacaktır,
 büyük

ihtimalle,
 ki
 bu
 durum
 gizemli
 şifreler
 sınıfında
 olup,
 yazarın
 kendisi
 bile

bilmemektedir.



Bu
çalışma
gerçekten
bir
tez
olup,
tarafınıza
teslim
edilmiştir.
Bugün
söz

konusu
gelip
çatan
o
Cuma
günü
olmayıp,
programı
fazlası
ile
sarkıtan,
Cuma’nın

ötesindeki
 Çarşamba
 günüdür.
 Her
 ne
 kadar,
 bir
 tezin
 en
 önemli
 cümlesi,
 tez

cümlesi
 ve
 savunması
 ise
 de
 bu
 tez
 bitirilemediğinden,
 tez
 cümlesi
 de
 henüz

istendiği
 gibi
 yazılamamıştır.
 Her
 neyse,
 yine
 de
 burada,
 yalapşap
 bir
 savunma

yapılmıştır.
 Zira
 savunmanızı
 beğendiyseniz,
 “tezinizi
 teslim
 aldınız”
 demektir.

Yok
 beğenmediyseniz,
 bilmediğimiz
 başka
 bir
 baharı
 bekleyiniz.
 Ayrıca,
 ister

beğenin
 ister
 beğenmeyin,
 gerçekten
 TEZİNİZİ
 TESLİM
 ALDINIZ.
 Evet,
 bu
 tezin

en
kritik
cümlesi,
isterseniz
“tez
cümlesi”
diye
kakalayabileceğiniz
bir
anlamı
da

barındırmaktadır.
Ve
bu
paragrafın
sonuna,
gerçekten
son
cümle
olarak
yazılmak

istenen
 şey
 olarak
 seçilmiştir.
 Zira,
 klavye
 burada
 durması
 gerektiğini

bilmektedir:
ALDIĞINIZ
SİZİN
OLSUN
ANLADIĞIM
BENİM
OLSUN!


Önemli
Not:
Bu
çalışmada,
yazın
dili
ister
akademik
ister
gayriciddi
olarak

verilsin,
 hiçbir
 ifadenin
 formel
 bilgi
 taşımadığı
 ve
 yazarın
 rastgele
 uydurduğu

akıldan
 çıkarılmamalıdır.
 Sadece
 kaynakçası
 tanımlanan
 dipnotlara
 ait
 bilgiler,

ilgili
kaynaktan
alıntı
olarak,
görece
formel
bilgidir.



3 Bazen Diyorum ki Kendime: Git Guyana’ya Yerleş


ve Bir İguana Besle.

Birinin
 size
 bir
 şey
 sorduğunu
 hayal
 edin.
 Cevabı
 hakkında
 hiç
 fikriniz

yok.
O
zaman
ona
“bilmiyorum”
demeyin.
Deyin
ki
“Bazen
diyorum
ki
kendime:

Git
Guyana’ya
yerleş
ve
bir
iguana
besle”.
Bu
ifade
sizinle
benim
aramda
“fikrim

yok”
ifadesini
temsil
eden
bir
şifre
olacaktır.



Bu
 şifreyi
 (kesin
 olarak
 “Git
 Guyana’ya
 yerleş
 ve
 bir
 iguana
 besle.”),

Guyana’ya
 giderken
 yolunuzun
 hemen
 üstünde
 olan
 Şeytanistan’daki
 makineye

atın.
 Makineye
 sizden
 sonra
 gelecek
 olan
 kişi,
 şifrenin
 gerçek
 çözümü
 olarak

“fikrim
yok”
ifadesini
alacaktır.
Ve
o
kişi
büyük
bir
yanılgıya
kapılacaktır.
Makine

ona
 ilk
 defa
 hilesiz
 olarak
 anlamlı
 bir
 cevap
 verecektir.
 Çünkü
 siz
 Şeytanistan’a

uğradığınıza
göre
Guyana’ya
gitmeye
kesin
karar
vermişsiniz
ve
artık
bir
fikriniz

vardır.
 Tabii
 eğer
 Guyana’ya
 gitmekten
 vazgeçip
 ya
 da
 zorunda
 kalıp
 da

Şeytanistan’dan
 bir
 iş
 teklifi
 almazsanız.
 Bu
 durumda
 makinenin
 size
 “Git

Guyana’ya
 yerleş
 ve
 bir
 iguana
 besle”
 için
 vereceği
 ilk/şifreli
 çözüm
 “b.ş.a.b.b.ş.

bul”
olacaktır.
Çünkü
sizden
önceki
biri
makineye
“ve
0”
şifresini
atmış
olmalıdır

ki
 size
 bu
 çıktı.
 Bundan
 emin
 olun.
 Guyana
 nere,
 b.ş.a.b.b.ş.
 olarak
 bulunan

Şeytanistan
nere!


Bu
 nedenle
 bu
 bölüm,
 “fikirsizlik”
 ya
 da
 “fikri
 olmama”
 kavramını

açıklamak
 ve
 size
 nedenleriyle
 birlikte
 yol
 göstermek
 üzere
 “anket
 tipli
 falcılık

tekniği”
 ile
 oluşturulmuştur.
 Önce
 anket
 yapılmış
 sonra
 da
 fal
 hazırlanmak

istenmiştir.
 Yani;
 Önce
 anket
 hazırlanıp,
 sonra
 anket
 yapılıp,
 sonra
 anketler

istatistiki
 olarak
 değerlendirilip,
 sonra
 discriminant
 analizi
 yapılıp,
 fal
 grupları

belirlendikten
 sonra,
 puanlar
 oluşturularak,
 ardından
 anketi
 dolduracak

olanların
 puanına
 göre
 fal
 bakılmak
 istenmiştir.
 Tüm
 bunlar
 çok
 uzun
 süreceği

için
 burada
 bunların
 yapılmak
 istendiğinden
 kısaca
 bahsedip,
 fikre
 dair
 bazı

notların
 “Ekler”de
 olduğunu
 söylemenin
 yeterli
 olacağına
 karar
 verilmiştir.

Burada
 bu
 ifadeyi
 açıklamak
 için
 “anket
 var
 da
 fal
 yok”
 diyerek,
 ne
 yapılmak

istendiğinin
 açıklanmasının
 bu
 işe
 ve
 bu
 tekniğe
 devam
 etmek
 isteyecekler
 için

yeterli
 olacağına
 karar
 verilmiştir.
 Ardından
 tüm
 bu
 kararların
 yetersizliğine

karar
 verilerek,
 yapılmak
 istenilen
 yapılmıştır.
 Ancak
 tam
 olarak
 istendiği
 gibi

yapılmamış
 olup,
 bilimsel
 geçerliliği
 yoktur.
 Birinin
 bir
 şey
 sorduğu
 hayal

edilerek,
 “bilmiyorum”
 demek
 yerine
 hayali
 olarak
 örneklendirilmiş,
 kısaca

baştan
savulmuştur.


Olay,
 Umberto
 Eco’nun
 Açık
 Yapıt
 adlı
 eserinde,
 anlam
 ve
 gösterge

kavramlarına
dair
gayet
ciddi
olan
ifadelerinden
esinlenilerek
yaratılmıştır.
İlgili

bölüm,
 bizi
 ilgilendirdiği
 kadarıyla
 kısaca
 şöyledir:
 “…1.
 danışma
 işlevli
 cümlecik…
 “o

adam
Milano’dan
geliyor”
türünde
bir
açıklama…
“o
adam
Genova’dan
geliyor”
gibi
bir
cümle…
2.

etkileme
 işlevli
 cümlecik…
 “o
 adam
 Basra’dan
 geliyor”
 açıklamasını…3.
 yönlendirilmiş
 etki…
 “O

adam
 Basra’dan,
 Bisha
 ve
 Şam,
 Shibam,
 Taif
 ve
 Hofuf,
 Anoiza
 ve
 Buroida,
 Medine
 ve
 Khaibar

üzerinden
 Halep’e
 kadar
 Eufrate
 boyunca
 geldi”
 ;
 işte
 işitsel
 bir
 olgudan…”
 1.
 Evet,
 bu
 kadar

alıntı
bile
bizim
için
yeterlidir.
Zira
yeterince
gezdirdik
adamı
–ki
kitap
308
sayfa

olup,
biz
sadece
2
sayfadaki
yolculuğunu
incelemekteyiz–.
Adamın
da
bir
hayatı,

işi
 gücü,
 çoluğu
 çocuğu
 var,
 şu
 yazarlar
 çok
 zalim
 oluyorlar!
 Evet,
 biz
 o
 kadar

zalimce
davranmayıp,
sadece
adamın
nereden
geldiği
ile
ilgileneceğiz
–ki
cevap,

dünyanın
 her
 yerinden
 olabilir.
 Bütün
 bu
 cevap
 şıklarını
 burada
 yazmayacağız,

merak
 etmeyin.
 Çünkü
 o
 zaman
 discriminant
 analizi
 yapmak
 için
 yaklaşık
 1,5

milyar
kişi
ile
anket
yapmamız
gerekir
ki
bu
da
çok
yüksek
bir
zaman
ve
maliyet

demektir.
 Bu
 nedenle
 biz
 kısaca
 anketi
 yapıyor
 ve
 fal
 sonuçlarını
 aşağıda

sunuyoruz.
Anket
tek
bir
sorudan
ve
11
seçenekten
oluşmaktadır:



Soru
1:
“O
adam
nereden
gelirse
gelsin”
dedirtecek
kadar;


a–
bezdirici,



b–
bıktırıcı,



c–
usandırıcı,



d–
yorucu,



e–
kaçırtıcı,



f–
uzaklaştırıcı,



g–
boş
verdirici,



ı–
hepsi,



i–
hiçbiri,



0–
fikrim
yok,



–1–
bu
sıfatlar
dışında
benim
seçtiğim/uygun
gördüğüm
başka
bir
sıfat.


seçeneklerinden
 size
 uygun
 olan
 yanıt
 veya
 yanıtları
 işaretleyiniz.



Verilen
her
şık
için
zihin,
kişilik
ve
hayat
falınız
aşağıdaki
gibidir:



a:
 Bezdiricilik
 zamanla
 ilgili
 bir
 kavramdır.
 Demek
 ki
 siz
 uzun
 zamandır

sıkıntılar
 içindesiniz.
 Artık
 hayattan
 bezmişsiniz.
 Sizin
 kişiliğiniz
 de
 bezmeye

oldukça
 müsait
 bir
 yapıda
 olup,
 bezmek
 karakter
 özelliğiniz
 halini
 almış

demektir.
 Zihniniz
 ise
 beze
 beze,
 (bir)
 beze
 (yağ
 bezesi,
 bezelye
 tanesi
 ya
 da

sofra
bezi
gibi)
dönmüş
demektir.


b:
 Bıktırıcılık
 çoklukla
 ilgili
 bir
 kavramdır.
 Demek
 ki
 siz
 çok
 şeye

sahipsiniz.
 Ya
 işiniz
 gücünüzden
 ya
 da
 çok
 servetiniz
 olmasından
 bıktınız

demektir.
 Kişiliğiniz
 bıkmacı
 bir
 yapıda
 olup,
 önünüze
 gelen
 her
 şeyden

bıkmanız
 olasıdır.
 Buna
 karşı
 cinsler
 de
 dâhil
 olduğundan
 demek
 ki
 siz
 ayran


























































1
Umberto Eco, Açık Yapıt, (Çev. Nilüfer Uğur Dalay), İstanbul: Can Yayınları, 2000, ss. 98-100.
gönüllüsünüz.
 Zihninize
 gelince,
 bıka
 bıka
 tıka,
 tıkanmıştır.
 Eh,
 bu
 seçenek

bundan
sonra
çok
düşünmeyeceğinize
delalet
etmektedir.


c:
 Usandırıcılık
 bıkmanın
 bir
 devamıdır.
 Genellikle
 “bıktım
 usandım”



denilir.
Bu
nedenle
sizin
uzun
cümleler
kurarak
ve
çok
sayıda
kelime
kullanarak

konuştuğunuz
 anlaşılıyor.
 Dolayısıyla
 konuşkan
 birisiniz
 ve
 çok
 çok

konuştuğunuz
 halde
 kimse
 sizi
 anlamıyor.
 Kimse
 sizi
 anlamadığı
 için
 de
 hep

“bıktım
usandım
ya”,
“bıktım
usandım
yaw”,
“bıktım
usandım
ya,
bıktım
usandım

yaw
 demekten
 bile
 bıktım
 usandım
 diyorum
 yine
 de
 kimse
 beni
 hiç
 dinlemiyor

bu
nedenle
de
bıktım
usandım”
gibi
cümleleri
arka
arkaya
sıralayarak
söylemeye

çalıştıklarınızı
 dediğiniz
 görülmektedir.
 Bu
 durumda
 zihninizde
 usana
 usana

ussuzluğunuz
 ortaya
 çıkmaktadır.
 Bu
 nedenle
 daha
 az
 ve
 kısa
 cümlelerle

konuşun
ki
kimse
ussuz
olduğunuzu
farketmesin.


d:
Yoruculuk
çalışma
ile
ilgili
bir
kavramdır.
Demek
ki
sizin
belirgin
kişilik

özelliğiniz
çalışkan
olmanızdır.
Bu
nedenle
de
hayatınız
hep
evden
işe
işten
eve

giderek
geçiyor.
Dolayısıyla
ikinci
kişilik
özelliğiniz
ise
sıradan
ve
monoton
biri

olduğunuzdur.
Zihniniz
ise
yora
yora
yorumcu
olmuştur.
Hem
ek
kişilik
özelliği

olarak
 yorumcusunuz
 hem
 de
 zihniniz
 şahsi
 fikirlerinizle
 dolu.
 Bu
 da
 demek

oluyor
ki
her
yeni
yorumunuzla
bir
fikir
elde
edeceğinizden
işlerinizin
sayısında

bir
artış
olacak
ve
siz
daha
da
çalışkan
biri
haline
geleceksiniz.
O
zaman
hayatınız

da
renklenecek.



e:
 Kaçırtıcılık
 sıkıcı
 olmak
 ile
 ilgili
 bir
 kavramdır.
 O
 zaman
 sıkıcı
 biri

olduğunuzu
kabul
edin
ve
“d”
seçeneğindeki
yoruculuktan
feyzalın.
Temel
kişilik

özelliğiniz
yalnız
biri
olduğunuzdur.
E,
tabii,
insanlar
sizden
kaçıyor
yahu.
Acaba

siz
 “c”
 şıkındaki
 usandırıcılardan
 mı
 ilham
 alıyorsunuz?
 “Ben
 tek
 tabancayım”

ve/veya
“yalnız
kovboyum”
gibi
ifadelerle
kendinizi
savunmayın.
Çünkü
zihniniz,

kaçırta
 kaçırta
 kaçık
 olduğunuz
 yönünde
 ortaya
 çıkıyor.
 Bu
 da
 kaçıklığınızın

yalnızlığınızdan
 ortaya
 çıkan
 bir
 durum
 olduğunu
 gösteriyor.
 Bu
 yüzden
 sosyal

ortamlara
dâhil
olmanız
tavsiye
edilir,
zira
açılırsınız,
iyi
gelir!


f:
Uzaklaştırıcılık
bir
şeyi
diğerinden
ayırt
etmek
ile
ilgilidir.
O
zaman
siz

ayrımcı
bir
insansınız.
Ayrıca,
ayırt
etme
ve
sevk
etme
yeteneğiniz
oldukça
güçlü

görülüyor.
Hayatınız,
sürekli
bir
şeyleri
birbirinden
ayırma
ve
ayırdında
olma
ile

onları
 sevk
 etme
 işleri
 ile
 gerçekleşiyor.
 Bu
 durumda
 sizin
 tuhaf
 bir
 mesleğiniz

olabilir.
 Acaba
 tuhafiyeci
 olabilir
 misiniz?
 Değilseniz
 de
 olun.
 Zihin
 falınıza

gelince,
 uzaklaştıra
 uzaklaştıra
 tuzaklaştırma
 eğilimi
 görülmektedir.
 Hımm,

demek
sürekli
tuzak
kuran
bir
aklınız
var.
O
zaman
tuhafiyecilikten
vazgeçin
ve

tuhaflığın
peşinden
koşarak
hafiyecilik
yapın.


g:
 Boş
 verdiricilik
 yokluk
 ve
 hacim
 ile
 ilgili
 bir
 kavramdır.
 Demek
 ki
 siz

yokluk
 ve
 sefalet
 içinde
 yaşıyorsunuz.
 Ancak
 buna
 rağmen,
 bu
 yoksulluk
 içinde

çok
 zayıf
 olmanız
 gerekirken,
 uzayda
 oldukça
 geniş
 bir
 hacim
 kaplıyorsunuz.

Demek
ki
siz
şişmansınız.
Zihin
falınıza
bakılırsa
“boş
vere
boş
vere
ne
hale
geldik

/
 her
 yüze
 güleni
 biz
 dost
 bildik”
 şarkısı
 size
 çok
 uygun
 ve
 sıklıkla
 söylemeniz,

aklınızı
 açması
 umularak
 tavsiye
 edilir.
 Zira
 bir
 insanın
 her
 önüne
 gelenden

dostu
olmaz.
Bu
konuda
“e”
şıkkındaki
kaçırtıcılardan
örnek
alın
ama
onlar
kadar

da
olmayın.

ı:
 Hepsi
 seçeneği
 tüm
 konu
 başlıkları
 için
 doyumsuz
 olduğunuzu

göstermektedir.


i:
 Hiçbiri
 seçeneği
 ya
 söz
 konusu
 kitabı
 baştan
 sona
 –308
 sayfayı
 da
 –
okuduğunuzu
 ya
 da
 çok
 kısa
 süre
 içinde
 okumak
 isteyip
 de
 okuyamayacağınızı

göstermektedir.
 Zira
 okuyabilenlerdenseniz
 tebrikler,
 nasıl
 okudunuz

bilmiyorum,
ben
2
sayfaya
dayanamadım.
Çok
cazip
geldi
o
2
sayfa
ve
burada
bu

konuda
 bir
 teknik
 oluşturmama
 ilham
 verdi.
 Okuyamayacaklardan
 iseniz
 yine

tebrikler,
 zira
 bir
 zararı
 yok,
 siz
 de
 benim
 yolumdasınız
 demektir

(“dayanamadım”a
 bağlı
 olarak
 oluşan,
 hem
 okuyan
 hem
 okuyamayan
 olma

hallerimin
her
ikisi
için
de
geçerlidir
bu
lafım).
O
adamın
nereden
gelirse
geldiği

kimin
 umrunda.
 Asıl
 önemli
 olan
 o
 adamın
 bundan
 sonra
 nereye
 gideceğidir.

(Çünkü
ne
de
olsa
Guyana’ya
gitmeye
karar
veren
biri
yol
üstünde
Şeytanistan’a

uğrayacaktır.
 Eee,
 adam
 orada
 bir
 iş
 teklifi
 alırsa,
 artık
 erkeklikten/adamlıktan

kadınlığa
 dönüşecektir.)
 Eco
 bu
 konuda
 bir
 kitap
 yazmamış
 ise
 bu
 konuyu
 ele

alarak
 sizin
 yazmanız
 tavsiye
 edilir.
 Eğer
 buna
 gücünüz
 yetmeyecek
 ise
 bu

konuda
 bir
 anket
 hazırlayarak,
 falını
 belirleyiniz.
 Zaten
 tekniğini
 biz
 burada

açıkladık.
 Sizin
 işiniz
 daha
 kolay.
 Seçenekleriniz
 arasında
 mutlaka
 “hiç
 fikrim

yok”a
 yer
 verin.
 Zira
 bu
 seçeneğin
 şifresel
 karşılığı
 olarak
 makinenin
 size

vereceği
 cevap
 “Şeytanistan’a
 dolmuş
 kalkıyor,
 fitneci”
 olacaktır.
 (Sizden
 önce

biri
 makineye,
 “gülizar”
 şifresini
 atmış
 olmalı
 ki
 size
 makine
 bu
 cevabı
 veriyor,

“Ekler”de
 o
 dizinin
 anlatıldığı
 yerde
 bir
 resimler
 var
 hani,
 bakın
 oraya

göreceksiniz
 niye
 öyleymiş).
 Sizden
 sonra
 makineye
 gelen
 kişi
 ise
 6.
 bölümün

başlığı
olan
“
‘George,
söyle
bana
dostum
nasıl
böyle
güzel
senaryo
yazıyorsun?’

diye
 sordu
 Richard,”
 şeklindeki
 ve
 bilindiği
 üzere
 asıl
 gerçek
 olan
 çözümü
 elde

edecektir.


0:
GİT
GUYANA’YA
YERLEŞ
VE
BİR
İGUANA
BESLE.



–1:
Bu
cevap
yanlıştır.
Yukarıdaki
seçeneklerden
size
en
uygun
olanı
ya
da

olanları
seçiniz.



4 Ve Kont Drakula Londra’dan Bir Ev Almaya Karar


Verir...

Aşağıdaki
 resim
 google’dan,
 “woman”
 ve
 “man”
 kelimelerinin
 sorgusu



sonucunda
elde
edilmiş
“dönüşüm”
kavramını
açıklayan
görsellerdir:



5 Saint Helena Adası Radyosu


Bu
bölüm,
2.
teknik
olan
“şifreleme”
ve
6.
teknik
olan
“Andy
Warhol
tarzı

ile
 şifreleme”
 kavramını
 açıklamak
 üzere
 hazırlanmıştır.
 Dolayısıyla
 bu
 bölüm,

bu
 iki
 teknik
 birleştirilerek
 yazılmıştır
 ve
 yeni
 bir
 teknik
 bulunmuştur
 ve

“ANLAYANA!”
tekniği
olarak
kodlanmıştır.
Bir
diğer
ifade
ile
ne
anladığınız
sizin

bileceğiniz
 bir
 şeydir.
 Günlük
 hayatta,
 bu
 teknik
 ile
 oluşturulan
 söz
 konusu

şifrelerden
 yararlanılarak
 Saint
 Helena
 Adası
 Radyosu’nun
 program
 akışı

belirlenmektedir.
Bu
radyonun
ne
tip
programlar
yaptığının
daha
iyi
anlaşılması

ve
 “ANLAYANA!”
 tekniğinin
 şifrecilik
 sınıflarının
 neler
 olduğunun
 açıklanması

için
aşağıda
ilgili
bilgilere
yer
verilmiştir:


Tüm
 çalışma
 boyunca
 muhtelif
 yerlerde
 bu
 teknik
 kullanılmıştır.
 Ancak



asıl
 önemli
 olan
 şifrelerin
 neler
 olduğudur.
 Burada,
 bu
 gizemin
 açıklanmasında

fayda
 olduğu
 düşünülmüştür.
 Söz
 konusu
 şifrelerden
 bir
 grubu,
 Andy
 Warhol

tarzına
esin
kaynağı
olan
popüler
kavramına
aittir
ve
bir
dizide
oynayan
sanatçı

adlarından
 oluşmaktadır.
 Bunlar;
 “Mehmet
 Aslantuğ”,
 “Özgü
 Namal”
 ve
 “Necip

Memili”dir.
 Bu
 şifreler
 “açıkça
 görülen
 ve
 istenirse
 bulunan
 şifreler”
 sınıfından

seçilmiştir.
 (Bu
 ifadelerin
 nerelerde
 gizli
 olduğunu
 anlamak
 için
 lütfen
 “Ekler”

bölümünü
 inceleyiniz.)
 Şifrelerden
 bir
 diğeri
 ise
 “susufifiN.esesyaya”dır.
 Bunun

ne
 demek
 olduğunu
 yazandan
 başka
 hiç
 kimse
 bilemez.
 Bu
 nedenle
 bu
 şifre,

“gizemli
şifreler”
sınıfına
ait
bir
örnektir.
(Bu
ifadelerin
nerelerde
gizli
olduğunu

anlamak
için
lütfen
“Ekler”
bölümünü
inceleyiniz.)


İbn
Arabî
harfleri
şöyle
tanımlamıştır:
“…Ey
dostum,
bil
ki
harfler
de
ümmetlerden

bir
 ümmettir.
 Onlar
 da
 muhataptırlar
 ve
 mükelleftirler.
 Harfler
 arasında
 da
 kendi
 cinslerinden

peygamberler
 vardır.
 Onların
 da
 isimleri
 vardır;
 ancak
 bunları
 bizim
 yolumuzdan
 giden
 keşif
 ehli

olanlar
 tanır…”2
 Dolayısıyla
 harfler,
 şifreleme
 tekniği
 için
 en
 önemli
 esin

kaynağıdır.
 Bu
 durumu
 açıklayan
 temel
 örneklerden
 biri
 ise
 dillerdir.
 Çünkü

diller,
 belli
 gruplar
 tarafından
 anlaşılabilir
 bir
 fenomen
 özelliği
 göstermektedir.

Bir
 diğer
 ifade
 ile,
 bir
 dilin
 anlamlı
 kelimeleri,
 o
 dili
 bilmeyen
 bir
 kişi
 için
 ne

olduğu
belirsiz
şifrelerden
ibarettir.
İşte
bu
örneği
içinde
barındıran
şifre
sınıfına

“gruplara
 ait
 şifreler”
 veya
 “zümre
 şifreleri”
 adı
 verilmektedir.
 Zümre
 şifreleri

sınıfında
 bir
 alt
 sınıf
 olarak
 “bilinen
 bir
 dilin
 bilinmeyen
 kuralları”
 tipinde

şifrecilik
 yaklaşımı
 bulunmaktadır.
 Bu
 duruma
 örnek
 olarak
 ise
 Arap
 dili

gösterilmektedir.
 Çünkü
 Arapça’da
 “s”
 ile
 başlayacak
 bir
 şey,
 “sin”
 ya
 da
 “sad”

harfleri
ile
başlayabilirmiş.
İngilizce
ve
Türkçe’de
ise
“s”
ile
başlayacak
bir
şey
“s”

ile
başlamaktadır.
Bu
durum
da
söz
konusu
alfabenin,
değişken,
esnek,
kırılgan,

kombinasyonlu
ve
şifreli
bir
anlamla
yüklenebileceğini
ima
etmektedir.




























































2
İbn Arabî, Harflerin İlmi, (Çev. Mahmut Kanık), 2. Baskı, Bursa: Asa Kitabevi, 2000, s.14.
Burada
 açıklanması
 uygun
 bulunan
 bir
 diğer
 konu
 ise,
 insan
 beyninin

canlılık
barındıran
bir
okyanusa
benzediği
ve
iç
içe
geçince
içindekinin
içindekini

yansıtan
 şeffaflık
 katmanlarını
 yansıttığı3
 şeklindeki
 fikirdir.
 İnsan
 böyle
 bir

beyne
 sahipse,
 üreteceği
 şifreler
 de
 deniz
 canlılarından
 olacaktır.
 İşte
 deniz

canlılarını
 içine
 alan
 şifrecilik
 sınıfına
 “okyanus
 şifreleri”
 adı
 verilmektedir.
 Bir

diğer
grup
şifrecilik
ise
“yalın
şifreler”
olarak
adlandırılmaktadır.
Bu
yaklaşımda

bir
anahtar
kelimeler
kılavuzu
bulunmaktadır.
Ancak,
burada
anahtar
kelimeler

kılavuzu,
 okuyucuya
 ayrıca
 verilmemekte,
 metnin
 içinde
 sunulmaktadır.
 Çünkü

anahtar
kelimeler
metnin
kendisinde
bulunan
kelimelerin
aynısı
olup,
ikinci
bir

anlam
 taşımamaktadır.
 Dolayısıyla
 gizlenen
 de
 açıklanan
 da
 kendisi
 olarak,

kelimeler
 metin
 içine
 gizlenmektedir.
 Bir
 diğer
 ifade
 ile
 metnin
 tamamını

okuyup,
 anahtardaki
 kelimelerin
 metne
 yerleştirilmesinde,
 anlam
 aynen

anlaşıldığı
 gibi
 olur.
 İşte
 bu
 şifrecilik
 daha
 çok
 formel
 yazın
 alanında

kullanılmaktadır.
 Ama
 eğer
 kelimelerin
 anlamları
 ikinci
 bir
 anlam
 taşırsa
 o

zaman
 anahtarı
 metnin
 içine
 koymak
 mümkün
 olmadığından
 ayrıca
 vermek

gerekmektedir.
 Eğer,
 yalın
 şifreler
 grubuna
 ait
 olarak
 bu
 ikinci
 teknik

kullanılmak
 istenirse,
 bu
 tip
 şifreciliğe
 “yalın
 anahtar
 şifreleri”
 sınıfı
 adı

verilmektedir.



Bir
 diğer
 sınıfa
 ise
 “renk
 kartelası”
 şifreleri
 adı
 verilmektedir.
 Bu
 tarz

şifrecilikte,
renklerin
birer
anlamı
bulunmaktadır.
Bu
anlamların
ne
olduğu,
renk

kartelasına
yazılmaktadır.
Bu
yaklaşım
da
bir
çeşit
yalın
anahtar
şifreleri
gibidir.

Ancak
 burdaki
 temel
 farklardan
 biri
 renklerin
 karışımı
 halinde,
 anlamın
 da
 iki

rengin
karışımı
olarak
ortaya
çıkmasıdır.
Bu
nedenle
hangi
renk
karışımlarından

hangi
 rengin
 elde
 edilebileceği
 bilinmelidir.
 Örneğin
 sarı
 ile
 mavinin

karışımından
elde
edilecek
olan
renk
yeşilse,
bir
metinde
sarı
ve
mavi
renklerin

bulunduğu
 yerlerdeki
 anlamın
 karşılığı,
 renk
 kartelasında
 yeşile
 karşılık
 gelen

anlamı
 temsil
 etmektedir.
 Renk
 kartelası
 şifreciliğinde
 bir
 detay
 daha

bulunmaktadır.
 Bu
 da
 renklerin
 hangi
 oluşumların
 üstünde
 ortaya
 çıktığıdır.

Burada
 oluşumlar
 olarak
 renklerin,
 yazılarda,
 resimlerde,
 grafiklerde,

fotoğraflarda,
geometrik
şekillerde
vb.
şeylerde
ortaya
çıkacağı
kastedilmektedir.

Dolayısıyla
 renk
 kartelasında
 oluşumların
 hangi
 renklerle
 birleştiğinde
 ne

anlama
geleceğine
de
yer
verilmesi
gerekmektedir.
Yazı,
tıpkı
matematikteki
gibi,

“etkisiz
 eleman”
 özelliği
 gösterdiğinden,
 renk
 kartelasında
 yazıya
 yer

verilmesine
 gerek
 yoktur.
 Bir
 diğer
 ifadeyle,
 bir
 renk
 kartelasında
 eğer
 hiç

oluşum
 anlamına
 yer
 verilmemişse,
 ona
 bakan
 bir
 şifre
 çözücünün
 renklerin

temsil
 ettiği
 anlamın
 bir
 yazı
 için
 geçerli
 olduğunu
 anlaması,
 yani
 zaten
 biliyor

olması
 gerekmektedir.
 Bu
 durumda
 bu
 alt
 sınıfın
 adı
 “etkisiz
 elemanlı
 renk

kartelası
şifreciliği”
olarak
da
adlandırılabilmektedir.


Şifrecilik
alanının
en
bilinen
sınıflarından
biri
de
“kısaltmalar”
sınıfıdır.
Bu

sınıfa
örnek
olarak,
tez
boyunca,
a.w.
gibi
kısaltmalar,
b.ş.a.b.b.ş.b.
gibi
kavramlar

yerleştirilmiştir.
Örneğin
burada,
a.w.
kısaltması
Andy
Warhol
ifadesini
ve
onun


























































3
Beyin Anatomisinin Şeffaf Atlası, İstanbul: Abbott Laboratories, 1955. Bu fikir adı geçen bu kaynağın yarattığı
çağrışım yoluyla edinildi.
sanatını
 simgelemektedir.
 Tez
 boyunca
 Andy
 Warhol
 adı
 çok
 farklı
 biçimlerde

kısaltılmıştır.
 Bunun
 iki
 nedeni
 vardır.
 Bunlardan
 biri,
 Andy
 Warhol’un

popülerleştirilmesi
için
onun
adının
sıklıkla
kullanılması
diğeri
ise
bu
tarzın
ana

çıkış
 noktalarından
 birinin
 6.
 teknik
 olan
 “Andy
 Warhol
 tarzı”
 olmasıdır.

Buradaki
kısaltma
kavramına
örnek
olarak
verilen
b.ş.a.b.b.ş.b.
şifresinin
anlamı

ise
 tezin
 konseptidir;
 “Bir
 şey
 ararken
 başka
 bir
 şey
 bulmak”
 kavramını

kodlamaktadır.


Kısaltmacılık
 şifrelerinin
 özel
 bir
 türü
 ise
 “lipogram”
 olarak



adlandırılmaktadır.
 Tezde
 lipograma
 örnek
 verilmiş
 olmakla
 birlikte,
 lipogram

kurallarına
 göre
 bir
 metin
 yazmak
 yerine
 bu
 kurala
 göre
 yazılmış
 bir
 metnin

çözümünün
daha
absürt
olacağına
karar
verilmiştir.
Bu
nedenle
de
şifre
makinesi

yapmak
isterken
şifre
çözme
makinesi
bulmanın
“bir
şey
ararken
başka
bir
şey

bulmak”
kavramına
cuk
oturduğu
tespit
edilmiştir.



Bu
 bölümde
 şifre
 çözme
 makinesinin
 mantığı
 ve
 yapısı
 bir
 örnek
 ile

açıklanacaktır.
 Makinenin
 kendisi
 ise
 ilerleyen
 bölümlerde
 –6.
 bölümde–

Şeytanistan’da
 çalışmaktadır.
 Makinenin
 yeri
 burası
 olduğu
 halde
 orada

çalışmasının
 nedeni
 ise
 bir
 diğer
 şifre
 olup,
 tezin
 bütündeki
 tutarlılığına
 işaret

etmektedir.
Bu
tutarlılık,
tıpkı
önceki
bölümde
–4.
bölümde–
verilen
fotoğafların

Şeytanistan’daki
 olayları
 anlatması,
 yani
 Drakula’nın
 erkekten
 kadına

dönüşümündeki
 göstergeler
 olması
 gibidir.
 Dikkat
 edilirse,
 buradaki
 gizli

tutarlılıktan
 biri
 de
 4.,
 5.
 ve
 6.
 bölümlerin
 peş
 peşe
 gelerek
 aynı
 hikâyeden

bahsettikleridir.
Bu
ise,
ANLAYANA!
tekniğinin
temel
özelliği
olup,
tutarlılığın
ve

tutarlılığın
açıklanmasının
tükenmezliğine
dair
bir
şifreleme
yaklaşımıdır.



Makinenin
 bulunma
 hikâyesi
 şöyledir:
 Bu
 makine
 gerçekte
 şifre



yazıcısının
 şifre
 çözücüsüdür.
 Bu
 kişi,
 şifreleme
 makinesi
 yapmak
 isterken

yanlışlıkla
 şifre
 çözme
 makinesi
 yapmıştır.
 Bir
 diğer
 ifadeyle
 şifre
 makinesi

ararken
 şifre
 çözücü
 bulmuştur.
 Bu
 makineyi
 çalıştırmak
 için
 2
 şifre

gerekmektedir.
 Bunlardan
 birincisi,
 “Rimbaud”,
 ikincisi
 ise
 “ben
 bir
 başkasıdır”

ifadesidir.
 Makineye
 bir
 şifreyi
 çözmesi
 için
 söz
 konusu
 şifre
 yerleştirildikten

sonra
 “Rimbaud”
 yazılmaktadır.
 Böylece
 makine
 kendisine
 verilenin
 bir
 şifre

olduğunu
 anlamaktadır.
 Daha
 sonra
 makineye
 “ben
 bir
 başkasıdır”

yazılmaktadır.
 Böylece
 makine,
 çözümü
 size
 değil
 de
 bir
 başkasına
 vermesi

gerektiğini
 anlamaktadır.
 Dolayısıyla
 sizin
 makineden
 alacağınız
 çözüm
 sizden

önce
 makineye
 gelen
 kişinin
 şifresinin
 çözümü
 olmaktadır.
 Sizin
 makineye

attığınız
 şifrenin
 çözümüyse
 sizden
 sonra
 gelecek
 olan
 kişiye
 verilmektedir.

Makine
 oldukça
 mantıklıdır,
 siz
 bir
 şifre
 verdiğinizde
 o
 da
 size
 yeni
 bir
 şifre

vermektedir.
 Çünkü
 makine
 için
 şifre=şifre’dir,
 dolayısıyla
 tutarlılık

yaratmaktadır.
 Böylece
 sizin
 asıl
 bulmanız
 gereken
 şey,
 sizden
 sonra
 makineye

yeni
şifreyi
kimin
koyacağıdır.




Burada
 sizin
 şifrenizin
 gerçek
 çözümünün
 iki
 yolu
 bulunmaktadır.

Bunlardan
 biri
 sizden
 sonra
 makineye
 gelecek
 olan
 kişiyi
 beklemektir.
 Bu
 kişi

makineye
 kendi
 çözmek
 istediği
 şifreyi
 attığında
 sizin
 çözümünüz
 ortaya

çıkacaktır.
 Siz,
 ondan
 –gelmesi
 için
 beklediğiniz
 kişiden–
 ona
 verilen
 çözümü

çalın.
 Zaten
 söz
 konusu
 o
 çözüm,
 aslında
 sizin
 şifrenizin
 çözümüdür.
 Eğer
 hiç

vaktiniz
 yoksa
 size
 burada
 küçük
 bir
 hile
 söyleyelim.
 Makine,
 kendisine

çözdürülmesi
için
şifre
veren
kişilerin
kim
olduğunu
bilmemektedir.
Bu
nedenle

makineye
 çözdürmek
 için
 attığınız
 ilk
 şifre
 sonucunda
 elde
 ettiğiniz,
 sizden

önceki
 kişiye
 ait
 olan
 çözümü
 makineye
 tekrar
 verin
 ve
 çalışması
 için
 gerekli

olan
iki
şifreyi
yeniden
yazın.
Yani
makineye
edindiğiniz
çözüm
şifresini
vererek,

önce
“Rimbaud”
sonra
“ben
bir
başkasıdır”
dediğinizde,
makine
gelen
şeyin
yeni

bir
 şifre
 olduğunu
 anlayacak
 ve
 ardından
 da
 sizin
 bir
 başkası
 olduğunuzu

anlayacaktır.
 Buna
 istinaden
 ilk
 şifrenizin
 cevabı
 olan
 çözümü,
 sizi
 bir
 başkası

zannederek
size
verecektir.


Söz
 konusu
 bu
 makineyi
 biz
 yaptık.
 (Biz,
 şifre
 yazıcısının
 şifre

çözücüsünün
 deneycileriyiz.)
 Şimdi
 ilk
 deneyi
 yapıyoruz.
 Böylece,
 “makineyi

burada
 bir
 örnekle
 açıklayalım”
 ifadesiyle
 yazarın
 sözünü
 de
 yerine
 getirmiş

olduk:


Makineye
şifreyi
atın.
İlk
şifreyi
yazın:
“Rimbaud”.


Şifre
şu
şekildedir4:

“…Ka.ma
ka.ma
yavrum
ge.


Ka.arım
en.en.en
ka.ma
.el


Ka.a.ım
.ir.ik.e
.ama
.ıka.ım




.a.aha
ka.ar
.ama
oynaya.ım




A.
.u.u.um
yorgunum
ne
.are





Kir
.as
i.in.e
gön.üm
.ivane!
...”


Sonra
“ben
bir
başkasıdır”
deyin
ve
çözümü
alın.


Çözüm
şu
şekildedir:


Katma
katma
yavrum
geç


Kararım
ensenden
karma
tel


Kaparım
dirlikle
kama
tıkayım


Tamaha
kasar
lama
oynayayım


Aç
kuğulum
yorgunum
ne
kare


Kir
tas
inince
gönlüm
divane!


























































4
Levent Şentürk, Yerdeğiştirmeler Seçkisi, 1. Baskı, İstanbul: YKY, 2004, s.110.
Şimdi
 çözümü
 tekrar
 makineye
 atın
 ve
 “Rimbaud”
 yazın,
 makine
 bunun

yeni
bir
şifre
olduğunu
zannedecektir.
Sonra
“ben
bir
başkasıdır”
yazın
ve
gerçek

çözümü
alın,
makine
sizi
de
başkası
zannedecektir.


Gerçek
çözüm
muhtemelen
şu
şekildedir:


Kaçma
kaçma
yavrum
gel


Kaparım
ensenden
kaçma
gel


Kaçalım
birlikte
dama
çıkalım


Sabaha
kadar
dama
oynayalım


Ah
kulunum
yorgunum
ne
çare


Kir
pas
içinde
gönlüm
divane!


Burada
 “şifre”
 olarak
 seçilen
 şiir,
 Levent
 Şentürk
 tarafından
 “Oulipo”



tekniklerini
 örneklendirmek
 üzere
 kaleme
 alınan
 Yer
 Değiştirmeler
 Seçkisi
 adlı

kitabın
 s.110’daki
 tamamından
 alınmış
 ilk
 üç
 dizedir.
 Bu
 şiir
 hakkında,
 aynı

kitabın
 240.
 sayfasında
 lipogram
 harfleri
 olarak
 b,c,ç,d,f,j,l,p,s,ş,t,z
 harflerinin

çıkarıldığı
 açıklanmaktadır.
 Burada
 yazar,
 şiiri
 çözerken,
 şiirin
 açık
 Türkçesi

olarak,
 en
 yakın,
 üstünde
 çalışılmış
 muhtemel
 varyasyonlarından
 ikisini

üretmiştir.
 Ancak
 lipogramda
 açıklanan
 harflerin
 silindiğiyle
 ilgili
 olan
 söz

konusu
kurala
çok
dikkat
edilmemiştir.
Hatta
bu
kural,
çözümden
sonra,
kitabın

sonlarına
 yaklaşıldığında
 fark
 edilmiştir.
 Burada
 çözme
 yaklaşımı
 olarak
 şöyle

hareket
edilmiştir:



Adı
geçen
kitapta
şiirin
başlığı
“Tekir
Divan”
olarak
verilmiştir.
Dolayısıyla

şöyle
düşünülmüştür;
“bu,
kedi
için
yazılmış
bir
nazım”dır.
Çünkü
divan
ya
şiirdir

ya
 da
 somya,
 tekir
 ise
 bir
 kedi
 türüdür
 ve
 ensesinden
 yakalanır.
 Burada,

“en.en.en”
 yerine
 gelebilecek
 başka
 anlamlı
 bir
 Türkçe
 kelime
 olmadığı
 fark

edilmiştir.
Yani
burada,
bir
şey
ararken
başka
bir
şey
bulma
konusunda,
böyle
bir

dilsel/gramatik
 anlam
 ve
 yazarın
 kendi
 ana
 dilinin
 gizil
 bir
 kuralı
 görülmüştür.

Bu
kural
için
yukarıda
açıklanan,
“bilinen
bir
dilin
bilinmeyen
kuralları”
tipinde

şifrecilik
 yaklaşımının
 Türkçe’de
 de
 meğerse
 gizlice
 var
 olduğu
 anlaşılmıştır.

Böylece
 “ensenden”
 kelimesi,
 “en.en.en”
 yerine
 elde
 edilebilecek
 tek
 anlamlı

kelime
olarak
her
iki
çözümde
de
kullanılmıştır.
Burada
bir
şey
ararken
başka
bir

şey
bulma
konusunda
elde
edilen
bir
fikir
ise
“ensesinden
tutulanın/yakalananın

kedi
olduğunun
kitabın
yazarıyla
ortak
bilgimiz”
olduğudur.
Biz
kitabın
yazarı
ile

birbirimizi
tanımayız
ama
şifreyi
yazan
ile
çözen
arasında
şifreye
giden
kültürel

bir
 bilgi,
 dahası
 açıkça
 görünmeyen
 bir
 anlamsal
 bilgi
 sahibiyizdir.
 Çünkü

ikimizin
 de
 yaşadığı
 yer
 ve
 anadili,
 muhtemelen
 Türkiye
 ve
 Türkçe’dir.

Muhtemelen
yaşlarımız
da
birbirine
yakın
olduğundan,
çocukluğumuzda
bize,
bir

kediyi
 ensesinden
 yakalarsan
 hareket
 edemeyeceği
 ve
 onu,
 bizi
 tırmıklamadan

kolayca
 istediğimiz
 yere
 taşıyabileceğimiz
 öğretilmiştir.
 Yani
 burada
 bize

öğretilen,
 kediye
 ve
 kendimize
 zarar
 vermeden
 kediyi
 taşımaktadır.
 Bizim

dilimizde,
 kedi
 ile
 kendi
 arasındaki
 tek
 fark
 “n”
 harfinin
 fazlalığı
 ya
 da

eksikliğidir.
 “N.”
 varsa
 kendimizden
 “n”
 yoksa
 kediden
 bahsediyoruz
 demektir.

Bütün
bunlar
da,
daha
da
gizli
bir
şifre
ve
aynı
zamanda
bir
şifre
çözüm
aracıdır.

Yani
 söz
 konusu
 olan
 şey,
 kültürün
 ve
 öğrenilenlerin
 şifre
 yaratma
 ve
 çözme

üstünde
açıkça
ortada
durmayan
ama
gerçekten
var
olan
bir
araç
olduğudur.
Bu

nedenle
kitabın
sonuna
(240.
sayfasına)
gelmeden,
şiirin
yaklaşık
bir
çözümünün

şifreleme
 kuralı
 olmaksızın
 gerçekleşmesi
 de
 olasıdır,
 bu
 çözümde
 de
 öyle

olmuştur.


Şiirin
 çözülen
 bölümü
 ise
 2
 versiyonda
 üretilmiştir.
 Burada
 her
 iki



çözümde
 de
 “.”
 bulunan
 yerlere
 konan
 harfler
 ve
 elde
 edilen
 son
 kelimeler

Türkçe’de
 gerçekten
 varolan
 bir
 anlama
 işaret
 eden
 kelimelerdir.
 Ancak,

makineye
 atıldığı
 varsayılan
 ve
 “çözüm”
 olarak
 elde
 edilen
 şiirde,
 bütüne

baktığınızda
 anlamlı
 sonuçlar
 bulunmamaktadır.
 Ne
 satırlarda
 ne
 de
 şiirin

tamamında
bir
anlam
yoktur
ve
kendi
anlamı
dışında
bir
şey
ifade
etmeyen,
yan

yana
 kelimeler
 ya
 da
 iç
 içe
 küçük
 cümlecikler
 gibi
 durmaktadır.
 Makineden

varsayımsal
 olarak
 “gerçek
 çözüm”
 olarak
 çıkan
 şiir
 ise
 hem
 satırlarda
 hem
 de

bütünde
anlamlıdır.
Bir
diğer
ifadeyle
noktalar
yerine
konan
tüm
harf,
kelime
ve

cümlelerin
 tamamı
 Türkçe
 olarak
 anlam
 vermektedir.
 Ancak
 ortaya
 çıkan
 şiir

yine
de
bir
edebi
şiir
olmak
için
hafif
ve
kısmen
absürt
sayılabilir.
Ayrıca
kurala

uyulmadığı
 için
 “kitabın
 yazarının
 yazdığı
ve
 şifrelediği
 şiiri
tam
olarak
çözmüş

ve
orjinal
halidir,”
demek
de
mümkün
değildir.


Bu
bölümü
özetleyen
son
cümle
ise
şudur:


–
İŞE
YARAYIN
EY
DENEYSELCİLER,
İŞE
YARAYAN
BİR
ŞEY
YAPIN!


Şifrecilik
 işe
 yarar
 bir
 iştir
 ve
 yetenek
 istediği
 de
 açıktır.
 Keza,
 hem

oluşturmak
 hem
 de
 çözmek
 için
 yetenek
 gerekmektedir.
 Oulipo
 metinleri
 de

şifreciliğe
kaynaklık
oluşturan
ilham
veren
bir
tarzdır.
Kimbilir
belki
de
ilk
şifreci

bir
 Oulipocu
 idi.
 Ama
 ilk
 şifrecinin
 yarattığı
 şifrenin
 bir
 Oulipo
 metni
 olduğu

kesindir.
 Hatta
 yazılan
 tüm
 şifrelerin
 bir
 Oulipo
 metni
 olduğu
 da
 kesindir.
 Ama

öte
 yandan,
 hayat
 kendisi
 bir
 muamma
 olduğundan
 Oulipo
 yazınının
 alanı
 o

kadar
 geniştir
 ki,
 edebiyat
 denilen
 şeyin
 hepsi
 aslında
 bir
 Oulipo
 biçimlerinden

oluşmaktadır,
ancak
kurallar
daha
formel
olduğundan
saçmalamaz.
Keza
sadece

edebiyat
değil,
yazılabilecek
ve
söylenebilecek
her
şey
için
de
bu
geçerlidir.
Bilim

ve
 her
 türlü
 literatür
 için
 de
 bu
 böyledir.
 Dolayısıyla
 Oulipocu’lar
 için
 söylenen

“içinden
 kaçmaya
 niyetli
 oldukları
 labirenti
 kuran
 fareler”
 lafı,
 şifreciliği

geliştirmiş
 ve
 Saint
 Helena
 Radyosu’nun
 yayın
 akışını
 yaratmıştır.
 Bununla
 da

yetinmeyip
bu
tezi
epey
beslemiştir.


You might also like