You are on page 1of 3

www.sehadet.

info

Şeyh Makdisi İle Ropörtaj


El-Kaide Örgütü diye adlandırılan davadaki mahkemesi başladıktan sonra
Ürdün’deki Suvaka Hapishanesinin parmaklıkları ardında…
s.1- Şeyh Ebu Muhammet, El-Kaide Cemaati diye isimlendirilen bir grup gençle birlikte size
yöneltilen yeni suçlamalar hakkındaki yorumunuz nedir?
-Alemleri Rabbine şükürler olsun… Salât ve selam Rasulullah'ın ve ailesinin üzerine olsun.
Şüphesiz bu suçlamanın aslı astarı yoktur. Sistemin çeşitli emellerini ve amaçlarını gerçekleştirmek
için özellikle abartılmıştır. Söz konusu amaçlarından bazıları; dünya sistemine hükmeden Amerika’yı
memnun etmek ve her yerde terörist olarak isimlendirdikleri mücahitlere düşmanlık etmektir. Bu yüzden
davada “Üsame Bin Ladin” ismi ortaya atıldı. Ve bu sözde örgüt ona nisbet edildi. Oysaki tutuklular arasında
Üsame Bin Ladin’i gören ya da bir şeklide onunla ilişki kuran tek bir kişi bile yoktur. Bu suçlamanın
amaçlarından bir diğeri; genel olarak dünya düzenini ve özel olara da Amerika ve Yahudileri, onların barışa
karşı başlatmış oldukları soyut ve somut girişimlerini, kendilerine karşı gösterilen itiraz, muhalefet ve
cihadın her çeşidinin kökünü kurutmaya yönelik çabalarını desteklemektir.
Emniyet güçlerinin de bunda çeşitli amaçları var. Mesela yaptıkları bu operasyonları cilalayıp
parlatarak Amerikan'ın sözde barış harekatında ne büyük rol oynadıklarını göstermek istiyorlar. Özellikle de
pek çok davada tekrar tekrar içine düştükleri sendelemelerden sonra. İlk olarak “Mu’te” davasında sanıklar
önce çeşitli suçlarla itham edilmiş ve idamlarına hükmedilmiştir. Ancak daha sonra hepsi birden beraat
etmiştir. Son olarak da “ Tevhidi Nizam” diye adlandırılan dava. Emniyet güçleri “Islah Ve Tahaddi” diye
adlandırdıkları cemaate iftira atarak bir çok suç nispet etmişler ve işkence ederek kendilerine biçilen rolü
televizyon ekranlarında kabul ettirmişlerdir. Daha sonra “Rabiyye” davasında Muhammet el-Cegamin adlı
şahıs “Tevhidi Nizam” sanıklarına nispet edilen eylemleri en ince ayrıntılarına kadar tafsilatı ile anlatarak
itiraf etmiştir. Söz konusu dava barındırdığı çelişkiler nedeniyle hala temyiz mahkemesindedir. Ancak kesin
olarak beraat etmelerine rağmen sanıklar hala tutuklu bulunmaktadır. Güya emniyet güçleri bu cemaatin
yanında el-Kaide diye isimlendirdikleri cemaatin kullandığı tarzda bazı silahlar bulmayı başarmış. Böyle
yaparak önceden içine düşmüş oldukları fiyaskonun üstünü örtüyor.
s.2- Bu davaya yönelik hazırlanan suç listesinde El-Kaide üyelerine yönelik suçlar arasında “Cana
ve mala karşı suç işlemek kasdı ile suç ortaklığı yapmak” iddiası da var. Bu suçlamaların hakikati nedir?
Bu davanın amacı hiç şüphe yok ki davet ve cihadı çirkin gösterip mücahitleri karalamaktır. Söz
konusu şüphe bana şahsen yöneltilmemiş olmasına rağmen pek çok insan ayrıntıları incelemiyorlar. Aslında
işin sonunda bana yöneltilen tek suçlama “Terörist Eylem Gerçekleştirmek Amacıyla Fesat Tertibi”dir. Böyle
bir suçlamanın nedeni ise tutuklanan bu gençlerin yanında benim gerek internette gerekse de kitapçılarda
basılmış ve yayınlanmış olan bazı yazılarımı bulmalarıdır. Oysaki ben bu gençlerin çoğunu tutuklanmadan
önce tanımıyordum. Çoğunluğu da söz konusu kitapları ben hapishanedeyken edinmişler.
Gençler, daveti karalayıp mücahitleri hırsız gibi göstermek amaçlı kendilerine yöneltilen bu
suçlamaları reddetmiş, insanların mallarına karşı düşmanca herhangi bir eylem gerçekleştirmediklerini
vurgulamışlardır.
Beni tanıyan herkes bilir ki ben gençleri bu tür tehlikeli eylemlere girişmemeleri, böylesi eylemlerin
insanlar üzerinde davamız ve davetçilere karşı oluşturacağı olumsuz etkilerine karşı en çok uyaran kişilerden
biriyim. Ben, asi ya da fasık bile olsa müslümanın malının ve ırzının korunmuş olduğu konusunu her fırsatta
her yerde bıkmadan usanmadan dile getiren biriyim.
s.3- Davanın başlangıcında zanlılarla birlikte Ürdün asıllı bir Amerikan vatandaşı olan Halil Said
Ed-Diyk adlı bir kişini de ismi geçiyordu. Önce söz konusu grubun lideri olarak sıfatlandırıldı sonra
davadan beraat ettirildi.. Bunun nedeni nedir?
Evet bizi Kafkafa Hapishanesinde bir araya getirdiklerinde onunla görüştüm. Bana başlangıçtan beri
dünyaya terörle mücadele için çaba sarfettiğini göstermeye çalışan yeni Pakistan Hükümetinin yardımı ile

www.sehadet.info 1
www.sehadet.info

tutuklandığını söyledi. Ürdün’e ait özel bir uçakla Ürdün’e getiriliyor, sonra söz konusunu gruba dahil
ediliyor ve elebaşı olarak isimlendiriliyor. Bunların tek sebebi tutuklu gençlerden birinin evindeki faksta
adının geçmesidir. Emniyet güçleri soruşturmaya başlıyorlar. Nihayetinde onun ne bu dava ile ne de
tutuklularla uzaktan yakında hiçbir alakası olmadığını sadece davada tutuklanana gençlerden birine
bilgisayar disketi sattığını anlıyor. Tüm bunlar tutuklanıp özel uçakla getirilmesi ve etrafında bir sürü velvele
koparılmasının ardından ortay çıkıyor. Eğer Amerikan vatandaşı olmasaydı benim ve benim gibi dava ile en
ufak ilgisi bulunmayan diğer kişiler gibi bu davadan kurtulamazdı. Ancak uyruğu, davayı izlemesine izin
verilen medyanın gözü önünde “Pakistanda Bilgisayar Disketi satmak” gibi komik bir suçtan yargılanmasına
izin vermedi.
s.4- Sizce bu dava ile suçlanmanızın sebepleri nelerdir?
Sistemin “İmama Biat” olarak isimlendirdiği davadan sonra hapishaneden çıkışımın ardından sekiz ay
yarı mecburi ikamet altında kaldım. İnsanlarla görüşmem, başka bölgeleri ziyaret etmem, ders, konferans
vermem, gazetelere makale yazmam hatta evime gelen ziyaretçilerle görüşmem bile engellendi. Ki evim ve
telefonum istihbarat tarafından sürekli izlenmekteydi. Periyodik aralıklarla onlarla görüşmem isteniyor,
bunlara uymadığım takdirde ülkeden ihraç edilmek ve vatandaşlıktan çıkarılmakla tehdit ediliyordum.
Sanıyorum bu konuda taleplerine uymam onları ikna etmedi. Aynı şekilde Allah’ın izni ile gençler arasında
kitaplarımın basılıp yayılması, Avrupadaki muvahhid kardeşlerimizin “tawhed.com” adresinde “Tevhid
Minberi” adıyla yazılarıma özel site açmaları, kitaplarımın çoğunu burada yayınlamaları onları sinirlendirdi.
Sonuç olarak benden bu konuda kendileri işbirliği yapmam herhangi bir cihat eylemi ile ilgili fetva isteyenleri
ispiyonlamam ve fetva vermemem istendi. Aksi takdirde zanlıların çoğu benden önce tutuklanmış olan bu
davayla suçlanacaktım. Bu konuda kendilerine yardım etmenin apaçık küfür olacağını açıklayarak tekliflerini
kesin bir şekilde reddettim ve benimle hiçbir alakası olmayan bu davayla suçlandım. Oysaki davada
tutuklananların çoğu beni şahsen tanımazlar bile. Ancak onların elinde Allah’ın fazlı ile yayınlanmış olan bazı
kitaplarım bulunmuş. Kitaplarım bu sistemlerin hoşuna gitmez. Çünkü kanunlarının küfür olduğunu, onlarla
yardımlaşanların kafir olduğunu ortaya koymakta, onlardan beri olmaya davet etmektedir. İşte –her ne
kadar insanları kandırıp gerçekleri tahrif etseler de- beni tutuklamalarının asıl nedeni budur.
"Allah, hak ve adâletle hükmeder. Allah’tan başka taptıkları ise hiçbir hükümde bulunamazlar.
Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir." (40, Mü'min/20)
s.5- Şu anda hapishanedeki durumuza dair bize biraz bilgi verebilir misiniz?
İstihbarat sorgusunda geçen dört günlük tutukluluğumun ardından bu davadaki diğer tutuklularla
birlikte ülkenin kuzeyindeki Kafkafa Hapishanesine nakledildim. Burada ömürlerinde bir kez dahi
Afganistan’ı görmemiş olan ancak Ürdünlü Afganlar diye adlandırılan davadaki Müslüman tutuklularla ve
“Islah Ve Tehaddi” davasındakilerle aynı yere konulduk. Orada verdiğim birkaç Cuma hutbesinin ardından
emniyet güçleri beni Suvaka Hapishanesinin güneydeki merkezine naklettiler. Diğer mahkumlardan tecrit
edildim. Vaktimin çoğunu tecrit edilmiş kapalı bir odada Allah’ın kitabını okuyarak geçiriyorum. Güvenlik
güçleri ile bile idari işler haricinde konuşmam yasak. Bana söylediklerine göre bana selam verenleri bile
dövüyor, zindana atıyor ve cezalandırıyorlar. İdarenin de bana açıklamış olduğu gibi tüm bunların sebebi
mahkumlar arasında davetin yayılma korkusudur. Akide ve daveti, bedenleri hapsettikleri gibi
parmaklıklarla, duvarlarla hapsedebilecekleri gibi aptalca bir zan içindeler. Bilmiyorlar ki asıl mahkum
olanlar kendileridir. Bilmiyorlar ki asıl mahpus, kalbi rabbine ve onun tevhidine kapalı olandır. Bilmiyorlar
ki bizim davamızı ne duvarlar engelleyebilir ne de zindanlar zayıflatabilir… Davamız Allah’ın dini ve
tevhididir. Onun korumasını, diğer dinler karşısındaki zaferini bizzat Allahu Teala üstlenmiştir. Müşrikler
istemese bile… İşte sözlerimiz Allah’ın fazlı ile hapishanelerini delip geçiyor... Onların inadına
parmaklıklarını, zindanlarını, duvarlarını aşıp geçiyor… Dünyanın her köşesine ulaşıyor…
"Allah, işinde galiptir, fakat insanların çoğu bunu bilmezler." (12, Yusuf/21)
s.6- Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?

2 www.sehadet.info
www.sehadet.info

Bütün Müslümanları Allah’ın indirdiklerinden başkasıyla hükmeden kafir hükümetlerin


kandırmacalarına, hile ve düzenbazlıklarına aldanmamaları konusunda uyarmak istiyorum. Salih davetçileri
ve davayı karalamak için onların verdikleri haberlere ve suçlamalara aldanmasınlar. Aslolan Müslümanlar
hakkında hüsnü zanda bulunmaktır. Nebi’nin (s) açıkça hayrı emretmiş olduğu bu dinin yardımcıları nasıl
Müslümanlar hakkında su-i zanda bulunurlar? Allahu Tealâ kitabında araştırmadan fasıkların getirdiği
haberi kabul etmemeyi emretmişken, kafir tağutların haberlerine nasıl inanılabilir??
Son olarak davetçi kardeşlerimizden dünyanın her köşesinde esaret altında olan kardeşleri için dua
etmelerini istiyorum. Onlar için en azından bunu yapabilirler. Allah’ın yardımından ümitlerini kesmesinler.
Muhakkak ki Allah’ın yardımı yakındır… Bilsinler ki muvahhid kardeşleri Allah’ın izni ile bu davayı terk
etmeyecek, tevhide yardım etmekten vazgeçmeyeceklerdir. Tağutlar onlara ne kadar tuzaklar kurarsa kursun,
ne kadar işkence ederse etsin, ne kadar hapsederse hapsetsin ve hatta öldürseler bile… Onların tuzakları
vallahi helak olacaktır. Allahu Teala’nın şu ayetini hiç unutmasınlar:
"Şüphe yok ki, inkâr edenler mallarını (insanları) Allah yolundan alıkoymak için harcarlar ve
harcayacaklardır. Sonra bu mallar onlara bir iç acısı olacak, sonra da yenilgiye uğrayacaklardır. İnkâr
edenler toplanıp cehenneme sürüleceklerdir." (8, Enfal/36)

www.sehadet.info 3

You might also like