You are on page 1of 69

Birinci Basm: 1955, stanbul

kinci Basm: 1984, Remzi Kitabevi, stanbul


nc Basm: 1998, nklp Kitabevi, stanbul

Bedia Akarsu
Wilhelm von Humboldt'da
Dil-Kltiir Balants
V NKILP

1998, nklp Kitabevi Yayn Sanayi ve Tic. A..


Bu kitabn her trl
yayn haklar Fikir ve Sanat
Eserleri Yasas gereince
nklp Kitabevi Yayn Sanayi ve
Ticaret A..'ye aittir.
Dizgi: M. Pamukolu
Kapak: Vartan Paac
Bask: inklp Yaynevi Sanayi ve Ticaret A. .
Anka Ofset Tesisleri
100. Yl Matbaaclar Sitesi 4. Cad. No: 38
Baclar - stanbul
ISBN 975-10-1281-3

06 07 OK (W

I2 11 1098765

'l' NKILAP
Kitabevi Yayn San. ve Tic. A..
Ankara Cad. No.: 95
Sirkeci 34410 STANBUL
Tel.: (0 212)514 06 10(Pbx)
Fax:(0 212)514 06 12
Web sayfas : http://www.inkilap.com e-posta: posta@inkilap.com

NDEKLER
Birinci Basknn nsz

ikinci Baskya nsz

Wilhelm von Humboldt'un Yaam yks


I.

Dilin Karakteri

1.

Dilin Kk, Doas

2.

Dilin Yaps ve Biimi

3.

Szck ve Kavram 28

4.

iir ve Dzyaz

33

5.

Dnce ve Dil

36

II.

Dille Bireyin Birbiri Karsnda Durumu

11

15
23

1.
Genel Olarak insan Trndeki Gelimenin Bireyler zerine Etkisi ve
Bunun Dilde izleri 44
2.

Bireyin Karsnda Dilin Gc

47

3.

Dilin Karsnda Bireyin Gc

48

III.

Dille Ulusun Karlkl ilgileri

1.

Ulusun Tinsel zellii ve Dil

50

2.

Uluslarn Bireysel Karakteri

56

3.

Ulusun KarakterininDilde Kendini

Gstermesi

59

4.

Dil ve Dnya Gr

IV.

Dilin Gelimesi

1.

Tarih ve Dil

2.

Kltr ve Dil

79

3.

Devrimler ve Dil

88

Dip Notlar
Kaynaka

62

65

99
104

BRNC BASKININ ONSOZU


Dil ile kltr arasndaki balanty aratrmak ister-ken, yeryzndeki birok
dilleri ve uluslar inceleyerek dil felsefesini kuran ve dil ile kltrn balants
bakmndan ok nemli sonulara varan Wilhelm von Hum-boldt'u ele almay
doru bulduk. nk dnce tarihinde ilk defa Humboldt eitli dilleri ve
uluslar inceleyerek karlatrmal dil aratrmalarna balam ve sistemli bir
dil felsefesi kurmutur. Humboldt uluslarn karakterlerini ve kltrlerini
dillerinde aratrmak gerektiine inanmtr. Ona gre dil bir ulusun kltr
dzeyini gsteren en iyi bir aratr. Ancak kendi diline dayanan, kendi dilinde
ilerlemeler yapan bir ulus gerek bir kltrn de yaratcs olabilir.
Dili kltr balants iinde ilk inceleyen Humboldt olmutur denebilir. Geri
Humboldt'dan nce de filozoflar ve dnrler dil zerinde dnmlerdir.
Ancak onlarn yapt, bilgi kuram iinde dile de yer vermekten teye
gitmiyordu. Humboldt dili insan kltrnn gelimesine balayarak tarih iine
yerletirmi, dili insann gelimesinin her basama ile birlikte deiip gelien
bir tarihsel sre olarak grmtr.
Bugn dil felsefesi zerinde incelemeler yapmak is-teyen bir kimsenin
Humboldt'un dil felsefesini grmesi gerekir. Biz, Humboldt'un grlerini
anlatmaya alr-ken, bunlar kar grleriyle birlikte ortaya koyarak
7

belirtmeyi daha uygun bulduk. Bu ekilde Humboldtun grlerinin daha ak


olarak gsterilebileceini sanyoruz.
Humboldt'un, zellikle, dil ile kltr arasndaki ba-lantlar inceleyen
dncelerini kendimize konu yapmakla, lkemizin de bir gereksinimini
karlayabileceimizi dndk. Bugn lkemizin bir dil sknts iinde
bulunduu hepimizce bilinen bir gerektir. Geirdiimiz kltr
deimelerinden dilimizin de bamsz kalamayaca doald. Bu da birtakm

tartmalara yol at. Ancak bu tartmalar dank yazlar halinde kalyordu.


Felsefenin ile sistemli olarak bu konu ele alnmamt. Biz bu bakmdan
bir deneme yapmak istedik.

KNC BASKIYA NSZ


Oluz yl sonra bu kitabn ikinci bask,s,n,n , , nem, beni epey dndrd.
Bu otuz y da dnT ?"" b.zde pek ok ey deimi, veni zrtZV* yen, boyutlar
kazand.rm., bu arada TiiZl
? ye ok gelimi, bir felsefe dili olma
duLtunTl * Dd sorunlar,, zellikle 1960'lardan beTfe,Se efmT'5'", sorunu, dil
felsefesi de felsefenin odak noktato m T' Bugn dil felsefesiyle ilgilenmeyen
Wn
olmus""---emez desek yeridir Humbo dTa'da Sft,*** byk di. bilgini ve
fozof Cbons y nf *** ben byk bir ilgi olutu. Humboldf y nide SH" sank,.
Onun zellikle "dil olmu bitini, hi
! bir etkinliktir" sz ve "diIinTb* m "
n ""T,*8"-inceleri yeni batan ftjSf *" yon Son y.llarda ag.rhk J'SSSL.T1"
turduu benim al.ma.anm da bu konutndlv'"
?" m? durumda. Ancak
bunlar, olgunluca "
g
?" yabilmek iin daha birka y.ll k bir 2 man '"
"t"' "" var Bu bakmdan W. J ZSg-f
grdmhDi,ide de tff Sr randa d*Mk* gerS
9

NC BASKIYA NSZ
40 yl akn bir sre nce yazlm olan bu kitabn nsz'nde dil ile kltr
arasndaki balanty ele almakla lkemizin bir gereksinimini
karlayabileceimi d-nmm. O gnlerde bir dil sknts iinde bulunduumuzu da belirtmiim. Bir gerei dile getiriyordu bu, ama 1950'ler
60'lardan sonra bu sknt ald. Trke-miz bir kltr dili olma zelliini
kazand. Gnmzde ise, zellikle son on be yldan beri younlaan geriye
dn hareketleriyle dilimiz de kltrmz de ok yaralar ald. Eitim
sistemimiz, iinden klmas g bir duruma getirildi. Son yllarda zellikle
dilimizdeki yozlamalar, sorunlara yeniden eilmemizi gerektirdi. Ana dil ve
yabanc dil sorunu ba sorunlarmzdan biri oldu yeniden. Bundan dolay dil ve
kltrn balants konusu yine gndemde lkemizde. te yandan doaevre-insan sorunu n plana km durumda btn dnce dnya-snda.
nsann dnyaya almasn da, dnyayla iliki kurmasn da, insann temel
nitelii olan dili salyor. n-sann insan olmas, insann kendi olmas, kendi
kimliini bulmas, kendi bilincine varmas da dille bal. nsan ya-amna
kendisi biim veren bir varlk; kendi kltrn yaratmas da kendi elinde, bu
yaratmay salayan da dil. Gelimi bir kltr ancak gelimi bir dille
kazanlabili-yor. nsann kimliinin gstergesi, konutuu ve yazd dili olduu
gibi, bir ulusun kimliinin gstergesi de yine o ulusun dilidir. Kimlik sorununun
da ok tartld g-nmzde dil-kltr balants sorunu da daha bir nem

kazanyor.
Bunlar gznne alndnda bu kitabn yeniden ba-slmasn salayan bata
Sayn Nazar Fikri olmak zere btn nklp Kitabevi ilgililerine teekkrlerimi
sunuyo-rum.
10

WILHELM VON HUMBOLDTUN YAAM YKS


1767 ylnda Potsdam'da doan W. von Humboldt'un yaamn anlatmak, P.
Bisvvanger'in Humboldt'un yaa-mn anlatan yaptnda da iaret ettii gibi,
onun ann yaamn anlatmaktr, o, ylesine a ile i iedir. Biz buna unu
da ekleyebiliriz: Humboldt'un yaamn anlat-mak, onun btn felsefesini de
anlatmak demektir; onun yaam dncelerinden yaptlarndan ayrlamaz,
onlarla da o kadar iiedir.
Humboldt'un iinde yetitii a, Fransz Devri-mi'nin etkileri altndadr. Her
yerde rasyonalist bir an dnceleri henz egemendi. Gen Humboldt'un
iinde yetitii dnce evresi de Berlin Aydnlanmas'yd. Ama bu
Aydnlanma, olgunluk andan k ana gei durumundayd. Gen
kuaklar, eskiye, rasyonalist felsefeye ba kaldryorlard. Sonunda bu akm
"Sturm und Drang" olarak kendini gsterdi. Yalnz Almanya'da deil, btn
dnyada "insan"a kar bir zleyi ortaya kt. Ama Humboldt bu harekete
katlamayacak kadar genti. Humboldt, henz rasyonalizme bal olan kendi
evresinin izlerini tayordu. Onu bundan ilk kurtaran, kendi deyiiyle, iki
dnyaya bak oldu: Kadn dnyas, Antika dnyas. Humboldt, 1785 ylnda
duygululuk dneminin baladn ve bu duygusuzluktan kurtulmay mutlu bir
ey olarak kabul ettiini syler. Frankfurt'ta hu//

kuk retimi yaparken 1787 ylnda Berlin'e gidiyor ve orada Yahudi kadn
evrelerine kabul ediliyor. Bu evre-lerde Humboldt, Aydnlanma'y Romantik
akma balayan btn balar bulacaktr. Bu dnemin ideali sempati,
erdem, ruh gzelliiydi. Sempati, yksek bireysel insan bilgisine yol
hazrlayacakt. Humboldt kadn dnyasyla Yunan dnyasn eit deerde
sayar. Ona gre kadnda, geri Yunan dnyasnn nesnellii yoktur, o
yarglarnda duygularn da kullanr, gereklii kavrarken fantazisini de ie
kartrr, ama bu yolla kltre en doal ve en yksek olan bir ekil kazandrr.
Ona gre kadn olmadan, olgun, gelimi bir insanlk da olamaz. Kadn
humanite'nin bir eiticisidir.
Humboldt'un yaamnda dnd ve yapt ey, Spranger'in W. von
Humboldt, Humanitatsidee adl yaptnda syledii gibi, "Bir tema, bir ide

zerinde yalnzca varyasyonlardr: En yksek ve en zengin almas (Entfaltung) iinde insanlk."


Humboldt 1788'den balayarak Gttingen niversi-tesinde retimini
srdryor. zellikle devlet hukuku zerinde alyor. Klasik lka'a olan
eilimi burada geliiyor. Kant ile de yakndan ilgileniyor. Ksa bir sre sonra
kendisiyle nianlanaca Caroline von Dacher-den'le mektuplamalar onu
zamannn kltrl kadnlaryla yakndan temas ettiriyor. eitli lkelere
seyahatler yapyor, 1789'da Paris'e yapt seyahatle Fransz Devri-mi'ni
yakndan yaamtr. Forster ve Jacobi ile tanyor. Jacobi ile kurduu dostluk
sayesinde Kant felsefesinin iine girmek olanan bulmutur. Ertesi yl Schiller'le tanyor. 1790'da retim yaam bitiyor. Berlin istinaf mahkemesinde
almalarna balyor. Az sonra dileri dairesinde elilik maviri olarak
almaya
12

balyor. Ayn yl C. von Dacherden'le evleniyor. Wolff la temasa geiyor. Bu


byk filologun etkisiyle filolojik bilgiye kar bir merak duyarak felsefeyi bile
arka plana atyor. Artk Yunan dnyas, balca dnyas oluyor. Ama az sonra
felsefesel ve estetik problemler filoloji ile ayn dzeye geliyorlar. 1794' ten
balayarak Schiller ve Goethe ile srekli mektuplamaya balyor.
Balangta yazlarnn balcalar politik yazlardr. Tarihsel gcn mekanik bir
ey olmadn, insan bi-reyselliinin btnnden meydana geldiini ileri
srer, tarihteki gler sistemini zgrle dayandrr. Bu da Ideen zu einem
Versuch, die Grenzen der Wirksamkei des Staates zu bestimmen adl
kitabnn konusu olmutur. Bu yaznn, sonraki yazlarnda ortaya kan,
"insann yetimesi kuram" dncesiyle balants vardr. Kendisi, 1793'te
Krner'e yazd bir mektubunda, insann yetimesi kuram bir pedagoji
kuramdr ve daha ok insanln bir felsefesel tarihidir, diyor. Bunun iin de
ona gre tarihi incelemek gerekir. 1794-98 yllan arasnda Kant estetii
zerindeki almalar, Goethe ile kiisel temaslar, ona yeni motifler
kazandryor. Filoloji a-lmalarndan yeniden felsefe, politik ve estetie
dnyor. Bu dnemdeki btn dnceleri, Yunanllar incelemesi, Kant
felsefesi, Schiller'le birlikte almalar, estetik, psikoloji ve tarih felsefesiyle
ilgili dnceleri hep hmanite asndan ele alnrlar.
Humboldt'un her eyden nce arad insanlk idea-lidir. nsanlk onda ifte
anlam tar: Bir yandan Hristi-yanln insan anlayn, btn insanlar
arasnda bir kardelik olduu dncesini iinde tar; ama insanlk,
hmanite, onda, her eyden nce insann btn yaama olanaklarnn
almas, btn glerinin gelitirilmesi ve
13

uluslararasndaki ilikilerle bu glerin ve insanln ykseltilmesidir. eitli


lkelere yapt geziler sonunda uluslarn zel karakterlerine duyduu ilgi ile
birdenbire yeniden dile dnyor ve dilin uluslarn karakterinde temel olduu
grne varyor. Uluslarn karakterine duyduu ilgi de yine insanlk idealini
bulmak iindir. Hum-boldt'un amac, hmanistik ethii (insanlk ahlakn)
kurmaktr. nsanlk ahlak iin de psikoloji ve estetik temel olurlar. nsan ve
btn formlarn psikoloji, gereklik iinde; estetik, hayal gc iinde
gsterirler. Her ikisi de ideal olanla ilgilidir. Ona gre insanlk ide'sini l
olarak almayan hibir psikoloji olmad gibi, insan ideal-letirmeyen hibir
sanat da yoktur.
1809-10 yllar arasnda Humboldt, ileri Bakanl-nda eitim ve retim
dairesi mdr olmasyla bu dncelerini pratik yaama uygulamak
olanan buluyor. Berlin'de Prusya niversitesi'ni, Gymnasium'unu yeniden
kuruyor. Berlin niversitesi'ni yeniden kurmaktan kendisi de tam doygunlua
erimitir. Bir mektubunda bunun tmyle kendi eseri olduunu anlatarak
vndn syler.
1810'da Viyana'ya Prusya elisi oluyor. 1809-19 yl-lar pratik alma
yllardr, politik yaam 1819'a kadar srer. Bilimsel almalar da yeniden
canllk kazanrlar. Dil bilimine kar da ilgisi artar. 1820'de genliini geirdii
aile oca Tegel'e yerleir. Yaamnn sonuna kadar orada yaar. 1820-35
yllar arasnda balca ilgisi dil felesfesi, estetik ve tarih felsefesidir. 1835
ylnda Te-gel'de lr.
14

I DLN KARAKTER
/. Dilin Kk, Doas:
Dil sorunu ile uraan her dil bilgini, her dil filozofu, nce dilden ne anladn
belirtmek zorundadr. Dil nedir, hangi varlk alanna girer, nesnelerle szckler
arasnda nasl bir balant vardr, vb. sorular ister istemez insan dilin kk
sorununa gtrr. Dilin kk ve z sorunu, varln kk ve z sorunu kadar
eskidir. Balangta varlk ile dil, szck ile anlam birbirinden ayrlmazlar, bir
birlik olarak grnrler. Szck, varln bir simgesi, adlandrlmas, gstergesi
deildir, onun gerek bir parasdr. Mitolojik gre gre her nesnenin z
adlarda sakldr. Adlara egemen olmasn, onlar kullanmasn bilen kimse,
nesneler zerinde de bir egemenlik kazanr. Nesnelerin dnyas ile adlarn
dnyasnn tek bir gereklii (Wirklichkeit) vardr. En eski dinlerde de ayn
gr egemendir. Veda dininde szn tinsel gc ana motiflerden biridir.
Rigveda'da szn gc Tann'nn g-cne yakndr. nk, doan ve yok olan
insan sznn temelinde, basz-sonsuz ve gelip-gemez olan Tanrsal sz
bulunur. Bu Tanrsal sz Yunanllar'da "Logos" olu-yor. Burada da sz gelipgemezdir, varlkla ayrlmaz bir birlii vardr. Herakleitos iin Logos

"Kosmos'un gd-csdr". Evrene egemen olan logos da ne bir Tanr, ne de


bir insan tarafndan yaratlmtr, her zaman vard,
15

imdi de vardr ve daima var olacaktr. Sonraki Yunan dnrlerinde de dil


sorunu ele alnyorsa da yalnzca nesnelerle adlarn balants zerinde
duruluyor. Platon da Kratyos diyalogunda dili bu bakmdan inceler. Ama 7.
mektubunda dili bilginin temeli olarak ele alyor. Dnce tarihinde dili bilgideeri bakmndan yntemli bir ekilde ilk inceleyen Platon olmutur.
Platon'da dil, bilginin bir balang noktasdr, ama ondan teye gidemez.
Aa yukar Darvvin'e kadar gelen eski kuramlar dili hep bilgi, dnce
bakmndan ele alyorlar, bu da hi kukusuz tek yanl bir aratrma oluyordu.
Dili duyu ve dnce bakmndan inceleyen Herder bile yine de bilgi
bakmndan dille ilgilenmitir. Dilin insann i durumlarn, duygularn,
sevinlerini, aclarn dile getiren yn pek aratrlmyordu. Onun iin bir dilin
zenginlii, eitli etkileri karsnda hayranlk duyuluyor ve dil bir mucize gibi
kabul ediliyordu. Bu alacak olay aklamak iin de balca iki dnce
vard: Bir yandan dil Tanr'nn insana bir armaandr deniyordu. Dili akln
anas olarak kabul eden Hamann bile dilin insana Tanr tarafndan verildiini,
Tanr'nn bir mucizesi olduunu sylyordu. br yandan da dil, konulmu bir
ey, insan tarafndan bulunmu bir ey olarak kabul ediliyor. Dilin insann z
iin olan nemine ilk iaret eden Parmenides olmutur. Parmenides'e gre
insan, her eye bir ad vermitir. Empiristler ve rasyonalistler de dili hep bilgi
bakmndan incelerler, bunlarn dil anlaylar da bilgi kuramlarna dayanr. Dili
aklarken empiristler psikolojiye, rasyonalistler manta dayanyorlar.
Ancak, empirist ve rasyonalistlerin, psikolojik ve mantksal kuramlar
birbirlerine kart olmakla birlikte dil anlaynda bir ana temelde birletikleri
grlyor: ster dili akln rn olarak, ister znel tasarmlar olarak
16

kabul etsinler, her ikisi de dili kuramsal ierii bakmndan, bilginin btn
iindeki yeri, bilginin kuruluundaki baars bakmndan incelerler1. Her
ikisinde de szckler ide'Ierin gstergesidir. Yeni a felsefesinde dil baka bir
bakmdan da ele alnyor. Dil, ilk balanglarna kadar gidilirse grlr ki
tasarmlar gsteren gstergelerden domamtr, duygulanmlarn, duyu
itkilerinin (sinnliche Triebe) duygusal gstergeleriyle ortaya kmtr. Bu
gr, dilin duygulanmlardan, duyumlardan (Empfindung), haz ve ac
duyusundan meydana geldii gr Antik a'da da vardr. Bir 'ana temel'in
hem insanda, hem hayvanda ortak olarak bulunduu kuramna ilk olarak
Epikuros'da rastlyoruz. Ona gre dil, uzlam-larn rn deildir, bir koyum
da deildir, duyumlarn kendisi gibi doal ve zorunlu olan bir eydir. Grme

gibi, iitme gibi, haz ve ac duyumlar gibi balangtan beri insanda bulunan
bir eydir. nsann eitli duyumlar vardr ve bu duyumlar da bal olduu
insana gre deiir. Bunun gibi, karlkl anlamaya yarayan eitli sesler
geliir ve eitli sz ve dil tipleri doar.
17. yzylda eski 'doal ses kuram' (Naturlauttheo-rie), kltr bilimleriyle
(Geistesvvissenschaften) uraan dnrlerde yeni bir ekil kazanyor.
Giambattista Vi-co, dil sorununu genel metafizik erevesi iine koyuyor. Ona
gre ilk szcklerle bunlarn anlamlar arasnda do-al bir balant vardr.
Bugnk durumunda dil gelime-sinin bu balanty farketmeyii, asl ana
kaynandan, tanrlarn dilinden uzaklamasndandr. Btn 'ilk sz-ckler' ya
nesnel bir doal sesin yinelenmesidir, ya da dorudan doruya bir
duygulanm, bir ac yahut hazz, sevinci yahut znty, hayranl yahut
korkuyu dile getiren duyularla ilgili seslerdir. Vico'nun bu dnceleri
Hamann' etkiliyor. Hamann'a gre dil, akln anas ve ak-

Dil-Kltr Balants F.2

17

Un bir grnmesidir. Akl, dildir. Dil olmasayd akl da olmazd. Dil, akln
organon'u ve Kriterium'udur. Tanr-sal Logos'un, iinde ortaya kt Varlk
(Sein) akl (Verhunft) dediimiz ey iindedir. Yani burada Varlk akl oluyor, dil
de bunu ortaya koyan bir ey. Dil, akln yalnz organon'u deil, kriterium'udur
da. Yani dnce-lerimiz ancak dil iinde geer, dille parlaklk kazanr, dille
gerekleirler. Dnce ile dil ayn eydir. Dil, d-nlm kavramlar iin
konmu uzlamsal gstergelerin bir toplam deil, her yerde ak ve gizli,
grlr ve grlmez olarak bizi evreleyen ayn bir Tanrsal yaamn simgesi
ve yanksdr. Btn yaratlanlar, doa gibi tarih de, yaradann yaratlana bir
sznden baka bir ey deildir.
1770'de Herder, bir yarma iin yazd Ursprung der Sprache (Dilin Kk)
adl yaptnda zamannn Orto-doks anlayyla savayor. zellikle
Sssmilch'in temsil ettii bu gre gre dil, insan tarafndan bulunmu bir
ey olamaz, dorudan doruya Tanr'nn insana balad (Gottes Gabe) bir
eydir. Herder'in bu gre kar gsterdii en gl kant udur: Dil, Tanr
tarafndan ya-ratlm olsayd ve bylece insan ruhuna verilmi olsayd,
imdikinden ok daha mantksal, ok daha aklla ykl olurdu. Btn dillerde
yle ok dzensizlikler, yanllklar vardr ki, bunlar Tanr'nn yarats olamaz.
Ama te yandan Herder, dilin gerekte insan tarafndan bulunmu olmasna
da inanmyordu. Dil, insann dnmesiy-le yaratlm olamaz, zorunlu olarak
insann i doasndan (innerste Natur) fkrm olmaldr. Dilin kk, Herder'e
gre, olgun bir embriyonun yaama atl gibi, bir i atlmdr (Draengnis).

nsan, btn canl varlklar gibi, duygularn seslerle dile getirir, ama insan
dili, yalnzca bu duygu dalamalarndan km olamaz. Dil,
18

bu duygu allarndan km olsayd, dilin dnsel biimi hibir zaman


kurulamazd. Bu biim, ancak insan batan beri hayvandan ayran, insan
ruhunun bir anag-cnn etkisiyle meydana gelmitir. Bu da dnmedir
(Besonnenheit), Reflexion'dur. Akl (anlk - Verstand) olmadan bilinli insan dili
olamaz. yleyse Herder'e gre dil, dorudan doruya duyularn bir rn
(Erzeugnis) ve ayn zamanda reflexion'un ve dnmenin bir rn ola-rak
kavranabilir. nsann tinsel yaamn ancak dnme kurar. Herder'e gre dil,
insann btn glerini iine alan bir eydir. nsan, duyan, isteyen, bilen
doann bir btndr. Akl dediimiz ey, duyusal bir ses ister. Dil bir yandan
tinsel bir eylem, br yandan organik bir sestir. Herder'de, Condillac'da
olduu gibi, alglar (Perzepti-on) kendi ilerine kapal birer 'psychique' varlk
deildirler. Bundan dolay dil, hibir zaman sadece yaplm (Gemachtes) bir
ey olamaz, iten meydana gelen, zorun-lu olarak olmu olan (Gevvordenes)
bir eydir. Dil, mey-dana getirilmi bir ey deildir, tinsel bir kuruluun belirtisidir.
VVilhelm von Humboldt, kendine kadar gelen dil an-laylarnn hepsiyle
birden savamtr. Dili insan aklnn rn olarak ele alan rasyonalistlerle de,
dilin, doann seslerini yknmeden doduunu ileri sren positi-vistlerle de,
dili duyularn bir kendilerini amas olarak kabul eden empiristlerle de, dili
Tanr tarafndan insanlara hazr olarak verilmi kabul eden teolojik grle de
savamtr. Humboldt'a gre, tek insann her zaman bir btnle, ulusu ile,
teki insanlarla balants vardr. Her insan, gereksinimlerinin giderilmesi iin
zorunlu olarak bir toplulua baldr. Bu balanmada teki insanlarla
anlaabilmesi dil yoluyla olur. Ancak bundan dilin bir alp-verme arac olduu,
karlkl yardmlama gereksize

niminden doduu sanlmamaldr. Dil, insanln bir i gereksiniminden


domutur. Sadece topluluun ilikile-rinde bir grme olay deildir, insann
doasnda bu-lunan bir eydir2. Dil balangtan beri tmyle insana ilikin
bir eydir, szckler gsten zorunluluk ve maksat olmakszn zgr olarak
kar. Hayvan trleri arasnda yalnz insan trk syleyen bir yaratktr. Dil,
insanda dorudan doruya bulunan bir eydir, bundan dolay insan anlnn
(Verstand) bir rn olarak gsterilemez. "Kendisi doann rn (Produkt),
ama insan aklnn do-as"3 olan dilin ana rnei (Typus) insan aklnda bulunmam olsayd dil bulunamazd. "nsan ancak dili ile in-sandr, dili bulmak iin
de onun insan olmas gerekti"4 Bu gr ile Humboldt dili insanbilimsel

adan incelemi oluyor. nsan insan yapan ancak dildir. Dilin olmad yerde
insan yoktur, insann olmad yerde dil yoktur. Dil tarihinde dili insanbilimsel
adan ilk inceleyen, dili insann z olarak ele alan ilk dnr Humboldt
olmutur. Geri Herder de, "Dil, insann i doasndan domutur" diyor, ama
ona gre dil ayn zamanda duyularn ve insan ruhunun bir ana gc olan
dnmenin etkisiyle meydana gelmitir. Akl olmadan dil de olamaz. Oysa,
Humboldt dili dorudan doruya insan doasna balyor. Ona gre dil
olmadan insan da olamaz. Herder' de belirsiz olarak ortaya kan bu
insanbilimsel gr Humboldt'da kesin biimini bulmutur. Humboldt'a gre
dil, hazr olarak verilmi (fertiggegebene) bir ey olarak da dnlemez,
insann kendisinden zorunlu olarak meydana gelir. Dilin organizmas da
insanda bulunan genel dil yetisinden (Vermgen) ve insann sylemeye
gereksinmesinden doar ve bir insan topluluu iinde meydana gelir. Anlama
ve konuma ayn dil gcnn (Sprachkraft) eitli eylemlerinden baka bir ey
deil20

dir. Her bireyin ayr bireysellii olmakla birlikte, bieyle-rin bu eitliliinde


insan doasnn bir birlii vardr, anlama bu birlie dayanr, toplu konuma da,
insan doasnda bulunan dil gcnn konuanlar arasnda karlkl
uyandrlmasdr.
Dilin basz ve sonsuz bir derinlii, sonsuzluu vardr. Dil, insan soyunun
btn varlyla birlikte gider. nsan, dilde, iinde yaad zamann
duygusuna daha bal olduu halde uzak gemii de ak ve canl olarak
duyar ve sezer. Dil, bu iki duyguyu birletiren bir eydir. nk dil, daha
nceki kuaklarn duygularndan gemitir ve onlarn soluklar dilde gizlidir.
Bu kuaklar, duygularmzn belirtilmesi olan anadilinin ayn seslerinde bizimle
akrabadrlar. Gerekte dil, Humboldt'a gre, srekli olan ve her anda gelip
geici olan bir eydir. Bu yzden dilin yaz biiminde saklanmas, tam
olmayan, 'mumya trnde' bir saklanma olur. "Dilin kendisi bir rn (Ergon)
deil, bir etkinliktir (Energeia)"5. Onun iin dili ancak tarihsel yolla
tanmlamak doru olur. Bu bakmdan da Humboldt'un gr biyolojik grle
karlatrabilir. Biyolojik grler, insann henz bir dili olmad ilk
durumundan hareket ederler. lk zamanlarda yle bir dnem vardr ki, orada
insanlar duygularn ve isteklerini yksek organlar olan hayvanlar gibi dile
getirirler ve dil bu ilkel anlatm biimlerinden yava yava oluur. Biyolojik
kuramlarda dilin tarih ncesi de aratrlr, oysa ki antropolojik grlerde
tarih ncesi bir sorun yaratmaz. Onlarn aratrdklar konu ve k noktalar
insan dilidir. Dil, insann en temel belirtisi olduuna, dil ve insan birbirlerinden
ayrlamayacaklarna gre, bu kuram iin dili olmayan ilk insanlar hibir anlam
tamaz. Humboldt'da dil bir yandan insann doasnda bulunan bir eydir, te
yandan hazr olarak verilmi bir ey
21

deildir, tarihsel bir gereklii vardr, tarih iinde geliir. Burada bir diyalektik
var. Bu diyalektik, Humboldt'u dilin kk sorununa gtrmez, onun dil
felsefesinde kken sorunu zorunlu olarak darda kalr. Ama Hum-bodt'daki
bu diyalektik, insandaki dil yetenei (Sprachf-higkeit) ve dil gc
(Sprachkraft) ile zlyor. nsandaki dil yetenei dorudan doruya verilmi
olan bir eydir. nsanda bu yetenek olmasayd dil renilemezdi. Dile olan bu
yetenek, insann yapsnda vardr. Dilin kendisi verilmi bir ey deildir, ama
dile olan yetenek verilmitir. Leo Weisgerber hakl olarak bu yetenein
(Sprachbegabung) nereye dayandn soruyor. Ona gre bu soru, bizi yine
dilin kk sorununa gtrr. Bu sorun da zlemez. Bu gnn dil
aratrclar, filozoflar, insanbilimcileri u noktada birleiyorlar: Dilin kk
sorunu yalnz bir kez iin dnlebilir, o da insann kk dnld
zaman; dil, insan olmann ayrlmaz bir parasdr. Hibir gelime retisi,
hibir 'mutation' insanla hayvan arasndaki uurumu kapatamaz. "nsann
varlk olana batan beri dil yetisinin gcne baldr"6. Revesz'de de ayn
gre rastlyoruz: Dil, insan olma (Menschvverdung) zamannda ortaya kar.
"nsan olmak, etkin ve edilgin biimleri iinde dili art koar"7. Kurduu
Kontakttheorie'sinde Revesz dile olan bu yetenekten kalkarak nativistlerle
empiristleri birletiriyor. Ona gre hibir makul empirist ocuun oyun,
koma, yknme gibi, dile olan yatknl da doutan getirdii, byle bir
yatknlk olmasayd hibir zaman dile eilim duyamazd grn
yadsyamaz. Hibir nativist de dilin oluumunda balangtan beri saysz
kuaklarn birlikte altklarn reddetmez. Bylece ona gre dil kuramnda
dilin douu ile gelimesi birlikte gz nnde tutulursa nativistlerle
empiristler arasndaki kartlk ortadan kalkar.
22

Revesz Kontaktheorie'sinde bunu yapmaya altn sylyor8. Bu


bakmdan Revesz'in yapt Humboldt'da pek ak olarak dile getirilmemi
olan dncelere kesin bir biim vermek ve onlar biraz daha ileri gtrmek
ol-mutur. nk, Humboldt da bir yandan insandaki dil yetisinin verilmi
olduunu sylerken, br yandan dilin hazr olarak verilmi bir ey olmadn
da her zaman yineler. Humboldt'a gre dil, tarih iinde gelimitir, onu insan
kuaklan ilemilerdir. nsan ruhunun (Geist), s-rekli olarak, "ayrmlam
sesleri (artikulierte Laut) d-ncenin anlatmna elverili yapmaya
almas"9 dili meydana getirmitir.
2. Dilin Yaps ve Biimi:
Yeryznde eitli dillerin bulunuu, filozoflar ve dil bilginlerini bir sorun
olarak kendine ekmitir. Her biri de sorunu baka baka alardan ele
almlardr. Dillerin eitli oluu, onlar dillerin yaplarn incelemeye
gtrmtr. Dillerin yaplarndaki bu eitlilik neden olmutur? nsan akl,

mant bir olduu halde dil neden deiiklikler gsteriyor?


Her eyi akla balayan 17. yzyln rasyonalist fel-sefesi dili de bu bakmdan
ele alm, her zaman bir ve ayn kalan bilginin birlii idealini dile de aktarmak
iste-mitir. Mathesis Universalis istei yannda bir de Lingua Universalis istei
ortaya kyor. Felsefesinde dile ayr bir yer vermeyen Descartes sadece bir
yazsnda -Mer-senne'e yazd mektuplardan birinde- bu Lingua Universalis
sorununa dokunuyor. Ama bu sorun, kendisinden sonra gelenler iin ok
byk bir nem kazanmtr. Btn bilgilerde insan aklnn ayn bir ana-biimi
bulunduu gibi, dillerin de temelinde bir genel akl-biimi bulun23

mas gerekir. Leibniz dil soanunu btn kuramsal bilgilerin koulu olarak
kabul ettii genel mantk balants iine sokuyor.
Genel Gramer empiristlere, zellikle Locke'a gre yalnzca bir kuruntudur. Ona
gre genel gramer yerine, her dilin kendi z stilistliini aratrmaldr. Bylece
dil incelemelerinin merkezi mantktan psikolojiye ve estetie kayyor.
Port-Royal mantna gre, dillerin ayrlklarna bakmadan, her dil iin ayn
ilkeleri gznnde bulunduran evrensel bir dil yaratlabilir. Buna karlk, Cudworth'un, Shaftesbury'nin temsil ettii ngiliz Yeni Pla-tonculuuna gre, dilin
biimi gerelerden yaratlamaz, dilin i biimi birtakm eylerin rastlantyla
varoluu deildir, onu ancak gerek sanat yaptnda sergiler. Harris de, PortRoyal'n grammaire generale et raisonnee'sine kardr. Ona gre de btn
dnlm (intelligible) kavramlarn temelinde duyulur (sinnliche) kavramlar
bulunur. Harris, Shaftesbury'nin ana-kavram olan ke (Genius) kavramn
benimser. Ona gre, her ulusal dilin kendine z bir dil-ruhu (Sprachgest)
vardr, her dil kendi z biimini kuran bir ilkeyi iinde tar.
Romantik anlaya gre de dilin organik bir yaps vardr. Organik biim
kavramn dil incelemelerine ilk getiren Schlegel'dir. Kant'ta doa ve zgrlk
antinomile-ri bu kavramla balanyordu. Schelling bu 'organik' kav-ramn
btn evren aklaylarnda kullanmtr. Onun iin de, doa ve zgrlk gibi,
doa ve sanat da organik ide'sinde birleirler. Bylece doann Bilinsiz Olu'u
(Werden) ile ruhun bilinli yaratmas arasndaki uurum kapatlmak isteniyor.
Organik kavram genel olan (Allgemeine) aramak24

tan domutur; dil felsefesinde de, ayr ayr dillerin bi-reysel eitliliklerinin
arkasnda ilk ve temel dilin genel yapsn aratrmay dile getirir10.
Humboldt'un 'dilin or-ganizmas' kavramndan kalkan Bopp'un da yapmak

iste-dii buydu. O, dilin son kkn aramak istiyordu, bunu aratrrken


karlatrmal grameri bulmutur.
Humboldt'da dilin organizmas deyimi, ruhun i k-mldanmalarnn nasl olup
da ayrmlam seslerle (ar-tikulierte Tnen) dile geldiini aklamak iin
kullanl-mtr. Dilin i biiminin fiziksel seslerle birlemesi bir i bireimle olur,
bu bireimi biz aklayamayz, bu dilin organizmasidr. Humboldt'a gre dilde
iki yapc ilke vardr: i dil-duyusu (innere Sprachsinn) -bundan Hum-boldt dilin
kullanlmas ve gelimesi ile ilgili btn tinsel yetileri anlyor- ve ses (Laut).
dil-duyusu dile iten egemen olan, her eyde srkleyici bir itki (Impuls)
veren ilkedir. Ses, edilgin, biim alan maddeye eit kalabilirdi, ancak dilduyusu yolu ile dnce ve duyulan da iine alarak dilde yaratc ilke
olmutur. dil-duyusu her dilde eittir. Buna karlk ses, ayrlklar artran
ilkedir. "Dile olan doal yatknlk insann genel bir yetisi olduundan ve herkes
her dilin kullanlmasndaki anahtarlar iinde tadndan, dillerin biiminin
temelde ayn olduu ve her zaman genel eree erimeleri gerektii sonucu
kendiliinden kar"11. Bylece Humboldt nasl olup da mantn bir olmasna
karlk, dillerin eitli olduu sorusunu kendi asndan zm oluyor? Dilin
mantktan ayr, estetik bir ierii olduunu savunan Cro-ce, Humboldt'u bu
noktada eletirir. Ona gre, Humboldt da kendini u nyargdan kurtaramaz:
Dil, tarih iinde eitlilikler gsterse de temelde mantk ile zdetir12.
Croce'ye gre eitlilik yalnz seslerde deildir, bunlarn kullanlmalarnda da
ayrlklar vardr. Croce bu eletiri25

sinde pek de hakl grnmyor. nk, Humboldt'da ses, ayrlklar artran


ilkedir, ses her dilin temeli olan alfabeyi kuran elerin zelliine dayanr. Ses
karmann bundan baka kendine gre kolaylklar, ayrmlamaya (Artikulation) dayanan kurallar ve dilin kullanl bir biimli de olsa, yine de
herkesin, dili kullanrken zorunlu olarak ortaya koyduu, ayr bir kullan
biimi vardr. Btn bunlar dil yaplarnn ayrlklarna temel olur. "Diller ayn
olan ilerinde tayamazlar, nk onlar konuan uluslar ayrdrlar ve ayr
durumlarla koullu olan bir varlklar vardr."13. Humboldt'a gre dil
yaplarnn ayrlklar bizi onlar belli bir arala belli ereklere ilerleyen bir
devinim olarak ve uluslara ekil kazandran bir ey olarak incelemeye zorlar.
Dil incelemeleri bize dilin mi, ulusun mu nce geldiini gsteremez. Her biri
nceki kuaklarn dil gerelerini bizce bilinmeyen bir gemiten aldklarndan,
dncenin dlamasn salayan tinsel etkinlik her zaman yaratlarak deil,
biim deitirerek verilmi olana dayanr. Burada deien seslerdir, yeni bir
dnceyi dile getirirken ou kez szck yoktan yaratlmaz, eski szckler
deitirilerek baka biimlere sokularak yeni ses biimleri ortaya kar. Bu
sesleri dnce anlatmna ykselten dnmenin (Geist) bu almasnda
bulunan sreklilik dilin biimini meydana getirir14. Dilin karakteristik biimi
en kk elerden her birine baldr. Herhangi bir dil incelenirken elerden
her biri dnlebilir, ama bunlar tam olarak grmek iin yeniden btne

dnmek gerekir. Bylece dilin biiminden yalnzca gramer bakmndan biimin


anlalmayaca bellidir. Ancak, dilin z, nitelii gerekten anlalmak
istenirse, ana szcklere kadar inilmeli, sz biimleri, szck kurma kurallar
aratrlmaldr. Dilin, biimini bulmak iin dilin snrlarn amak gerekir. Bi26

im bir maddeyle kar karya bulunur. Biim (Form) herhangi bir ey


karsnda madde olarak incelenebilir. Baka bakmdan, burada madde olan
ey de yeniden bi-im olarak tannabilir. Bir dil bir baka dilden szckler
alabilir ve bunlar madde olarak ileyebilir. Ancak, dilde her ey belli bir
eree, dnce anlatmna dayandndan, dilde biim almam bir madde
bulunamaz ve bu alma daha dilin ilk esinde, ayrmlam seste balar.
Dilin gerek maddesi bir yandan sestir, te yandan anlaml izlenimlerin
btn ve dil yardm ile kavramlarn kurulmasndan nce gelen dnce
hareketidir. Uluslarn dilleriyle dncelerini dile getirmek iin gttkleri yol,
ancak dilin biimini belirtmekle anlalr. Dilin biimini belirtmek de, bireyin bir
birlik halinde ortaya kan btn dncelerinin iinde dil elerinin
kavranmasyla olabilir. Her dilde byle bir birlik bulunur. Dilin biimini
belirtirken bu birlik yeniden ortaya kar ve ancak dank elerden bu birlie
klrsa, dilin kendisi hakknda gerek bir kavram elde edilir. Croce'nin kendisi
de Hum-boldt'a hakszlk etmemek iin, onun daha sonraki dncelerini ele
alm, dili l bir rn olarak deil, bir etkinlik (Taetigkeit) olarak inceleyen
Humboldt'un yeni bir Humboldt olarak karmza ktn sylemitir. Croce'ye
gre Humboldt, dilin bir d iletiim gereksiniminden domadn, bir i
gereksinimden nesneler zerinde bir gr kazanmak gereksiniminden
doduunu syleyerek gramercilerin hibir zaman bulamayacaklar bir ey
kefetmitir: Dilin i biimi (innere Sprachform). Bu 'dilin i-biimi' nedir? diye
soruyor Croce. Bu, ne bir mantksal kavramdr, ne de fiziksel sestir. Bu, znel
bir grtr, dillerin eitliliinin ilkesidir, duygu ve hayal gcnn rndr,
kavramn bireysellemesidir. Croce' ye gre, dilin i biimi estetik hayalle ayn
eydir15. Cro27

ce'nin asl sava, dili szcklerde ve bu szcklerin ba-lanmasnda aratran


dil bilimcilere kardr. Ona gre dilin biimi fiziksel gerelerde deil,
gr'dedir. Gr, dlamadan baka bir ey deildir, o halde biim dIamadr. Dil dlamadr, normatif bir gramer olamaz. Olaandna yer
vermeyen hibir kural yoktur. yi yaz-mak kurallara bal kalmamay gerektirir.
"Bir kurama gre yazmak, gerek yazmak deildir, bir edebiyat yapmaktr"16. Dil srekli bir yaratmadr. Croce'ye gre dil ne bir mahzendir, ne
bir szck daarc, ne de kadavralarn bulunduu bir mezarlktr. Evrensel
bir dil aratrmak saygya deer bir eydir, ama kolay anlamak isteinden

doan bir gereksinimi bilimsel bir tez iinde ortaya koymak yanltr.
Gramercilerin en byk yanlgs, dilin gereklerini szcklerde arayp, estetik
anlatmdan baka bir ey olmayan canl sze srt evirmi olmala-rndadr.
Son yllarda dil filozofu Revesz de, Croce'nin bu 'estetik anlatm' kavramyla
Humboldt'un 'dil-duyusu' kavramn bir baka biimde ileyerek bu
kavramlara yeni bir anlam kazandrmtr. Revesz, dil-duyusundan belli bir
dilin ya da dil ailesinin bir 'i yapsn' (innere Struktur) -bu kavram 'dilin i
biimi' kavramndan ayrr- anlyor. Doutan olan konuma eilimine,
szcklerin anlamlarn anlamak ve onlar kullanmak yeteneine, ksaca dil
yeteneine (Sprachfaehigkeit) dil-duyusu (Sprachsinn) diyor. Buna karlk her
insanda az ya da ok ortaya kan kendi evresinin dilini benimseyip ileme
yeteneine biim-duyusu (formsinn) diyor17. Dil-duyusu, dilin genel bir
yapsdr, biim-duyusu ise zel bir dile, belli bir dile baldr. Dil-duyusu
doutandr, kaltmla verilmitir, fom-duyusu (biim-duyusu) ise sonradan
kazanlr, anadilinin araclyla elde edilir, kendi dilimizin bireysel
gelimesinde rol oynar.
28

3. Szck ve Kavram:
Dilde szcklerle neyin dile getirildii sorusu ile lk-a'dan beri uralmtr.
Herakleitos'da her szck gsterdii nesneyi snrlar ve bu snrlama da onun
yanl anlalmasna neden olur. Bir ey szckle saptanrsa, onun ierii,
iinde bulunduu srekli Olu rmann dna kar, o zaman o ey btn
iinde kavranamaz, sadece bir ynnden grlebilir. O halde, nesnenin
gerek zn anlamak iin, her szcn karsna o szcn kavramna
kart bir kavram olan bir szc koymaldr. Bylece grlr ki, dilin btn
iinde her anlama onun kart olan bir anlam baldr. Varln i yapsnda
olan bu kartlk, dilin dlamasnda da ortaya kyor. Herakleitos tek nesneyi
olu rmann iine koyduu gibi, tek nesne bu olu iinde varolduu ve yokolduu gibi, tek szc de szn btn iine koyar. Tek szcn de ancak
szn btn iinde bir anlam vardr. Szcn ok anlaml oluu, dilin bir
kusuru, eksiklii deildir, onda bulunan anlatm gcnn zl ve olumlu bir
yndr. nk, onun da snrlar, varln kendisi gibi, deimez bir ey
deildir, akcdr. Sofistler szcklerin ok anlaml olduunu ileri srerek hibir
zaman dnyann zn aklayamayacaklarn iddia ediyorlard.
Herakleitos'un gr yeniden Sokrates ve Pla-ton'da temsil ediliyor.
Sokrates'e gre, szck anlam iinde tamasa bile onu gstergeler. Kratylos
diyalogunda Platon, "adlarn doruluu" sorunu ile dilin nesnelerin zne
anahtar olduu grn inceler. Ona gre bir szck nesne ile o ekilde
baldr ki, nesneyi dndrr ve onu dncede temsil eder. Herakleitos'un
dilin btn ile akln btn arasnda bulduu zdelik Platon'da tek szck
ile onun dnce ierii arasndaki zdelie aktarlr. Platon'a gre her dil
betimlemedir, maddesel bir

29

gsterge ile belli bir anlam resimlemedir. Kavramlarn znde nesnelerin


gereklii kavranabilir.
Locke da szcklerin ide'lerle balantsn aratryor. Burada da dilin kendisi
bal bana bir ama deildir, ide'lerin zmlenmesi iin bir aratr.
Szcklerde hibir zaman nesnelerin deeri dile gelmez, dile gelen yalnzca
insan ruhunun znel bir davrandr. Dilde adlandrmalar dorudan doruya
nesnelerin bir anlatm deildir, bunlar, konuann kendi tasarmlar ile ilgilidir.
Adlarn, nesnelerin deil, kavramlarn gstergesi olduunu syleyen Hobbes'a
gre ise, her gerek dilde anlatmn bulur. Doruluk nesnelerde deil, yalnz
ve yalnz szcklerde ve bu szcklerin kullanlmasndadr. Nesneler tek tek
gerek varlklardr, bunlardan bize somut olan tek tek duyumlar gelir, ama ne
tek nesne ne de tek duyum bilginin konusu olabilir. nk, her bilme zel
olann tarihsel bilgisinden ok, genel olann zorunlu bilgisini, felsefi bilgiyi
ister. Bunun iin en iyi organ da szckten bakas olamaz. Locke'la Hobbes
birbirlerinden ayrlsa-lar da, birletikleri bir nokta var: O da, her ikisinin de
szcn bilgiye ara olarak kullanlp kullanlamayacan aratrmalardr.
Humboldt, szck ve kavram bilgi bakmndan in-celemez, dilin btn
iindeki yeri bakmndan inceler. nsanlarn birbirleriyle anlamalar nesnelerin
gstergele-rine gerekten kendilerini vermelerinden ve ayn kavram tpk
tpksna meydana getirmelerinden ileri gelmez, du-yularla ilgili tasarmlarnn
ve kavramlar yaratrken birbiri arkasndan giden dnce zincirinin ayn
parasna karlkl olarak deinmeleriyle anlarlar. Ancak bu s-nrlarda ayn
szck zerinde birleirler. Allm bir nesnenin, rnein bir atn
sylenilmesinde hepsi ayn
30

kavram dnr, ama her biri szce baka bir tasarm balar. Bu yzden
dilin oluu dnemlerinde bir dilde ayn bir nesne iin birok deyiler meydana
gelir. "Yeni bir kavram betimlemek iin yeni bir biim, ya da varolan bir sesin
bir deiik biimini kullanrz"18. Konuann amac anlalmak olduundan,
bilinmeyen eyden kanr ve yeni olan olmu olana balar. Szckler ve
eitleri yzyllardan yzyllara ve dillerden dillere geerler. Birok kk
szckler, lka'n dillerine kadar uzanabilir.
Birok kavramlar, ancak belli bir dilde kurulabilirler ve ancak belli bir dilde
kavranrlar ve dilin ieriinin en ok anlam tayan blm kavramlara
baldr. Bundan dolay, kavramn anlatmnn nemsiz olduu dnlemez.
"Szck, geri dili oluturmaz, ama dilin en ok anlam tayan parasdr, yani
yaayan dnya iinde birey ne ise, szck de odur"19. Burada "olu" iinde
nesne ne ise sz iinde de szck odur diyen Herakleitos'un etkisini

gryoruz. Ancak bir ulusun kavramlan zerinde szlk kitaplarna bakp


yargda bulunmak Humboldt'a gre tehlikelidir. Byk bir say tutan, zellikle
belli bir anlam olmayan kavramlar almadmz ve bu nedenle bi-linmeyen
mecazlar ve benzetmelerle dile getirilmi olabi-lirler. Kukusuz kavram ve
szck, dnme ve szde birlikte bulunurlar. Dil olmadan her dnce
karanlktr. Szcklerin kavranmas ayrmlam seslerin anlalma-sndan
bsbtn baka bir eydir. Szck, blnmez bir btn olarak alnmaldr.
Kukusuz szck telaffuzla, ayrmlama (artikulation) ile anlalr. Ayrmlama,
szc dorudan doruya bir btnn, bir dilin bir bl-m olarak ortaya
koyar. Szcklerde, bu szcklerin e-lerini belli duygu ve kurallara gre
ileyerek, birok baka szckler kurmak ve bylece btn szcklerde bir
akrabalk meydana getirmek olana vardr, bunu da Arti31

kulation salar. "Artikulation'da o olana gerek yapa-cak bir g


bulunmam olsayd, ruh bu artistik mekaniz-madan hibir sezgi elde
edemezdi"20. Genel olarak szck bulunmas iki alanda alnan akrabalklara
gre benzer kavramlara benzer sesleri semeye ve bu seslere az ok belli bir
biim vermeye dayanr. Ayr ayr nesneleri belirten ortak kavramlarda kk
olan asl para ortaya -kar. Ancak kavram, kendini szckten ayrabilir.
Szck kavramn bireysel ekillenmesidir ve bunu kaldrmak is-terse kavram
kendini baka bir szck iinde yeniden bu-labilir. Bununla birlikte szck
kavrama bir set olduun-dan, ruh daima dilden bamsz olarak kendini
oluturmay denemelidir. Ruh, szc kendi i etkinliinin bir dayanak
noktas gibi ilemelidir. Ruhun bu abalarndan dilin bir incelii, zenginlii
meydana gelir. "Btn yksek dillerde grld gibi, szckler, dnce ve
duygunun yksek bir atlm yapt dzeyde geni ve derin bir anlam
kazanrlar"21. Szck daarc dilde son olarak olmu bitmi bir sayda
deildir, dilde durmadan yeni szckler, yeni szck biimleri kurulur. Bir dil,
halkn aznda yaad srece o dilin szck daarc durmadan oalr,
yeni szckler yaratlr, szck kurma yetisi dilin biimini borlu olduu
kklerde, konuulanlarn renilmesinde ve szn gnlk kullanlmalarnda
yeni biimler ortaya koyar. Szcklerin her zaman yanlmadan kullanlmas,
yalnzca bellein rn deildir. Ruh, szck kurmann anahtarn deta
igds gibi iinde tamam olsayd hibir insan bellei buna yetmezdi.
Yabanc dil de ancak bu ilemelerle, bu anahtara sahip olmakla renilir; bu,
ancak genel olarak dil yeteneklerinin ayn trden oluu ve ayr ayr kavimler
arasndaki dil akrabal ile olanakl olur. l dillerin szck daarc kapal
bir btndr. Bu dillerde aratrma ya32

pirken en derinlere kadar inilmelidir, yalnz inceleme ancak o dillerde

bulunan eski ilkelerin yeniden kullanl-masyla baarln nceleme, tmden


yeniden canlandr-may denemelidir, nk bir dil, lm bir bitki gibi, hibir
koul altnda aratrlamaz. "Dil ve yaam ayrlmaz kavramlardr ve bu alanda
renme ancak bir yeniden retmedir"22.
4. iir ve Dzyaz:
Humboldt'a gre dilde iki fenomen vardr: iir ve dzyaz. Her ikisi de anln
gelime yollardr ve zorunlu olarak anlktan karlar. Her ikisi de ayn eree
ayr yollardan giderler; gereklik karsnda baka baka davranrlar. iir
gereklii duyulur grn iinde kavrar, dzyaz gereklikte kendisini
yaama balayan balar aratrr. "Bylece entelektel yolda olgularla
olgular, kavramlarla kavramlar balar ve bir ide'de nesnel bir balam
kurmaya abalar"23. Dilde olabilen grntler zerine baklrsa "dzyaznn
gidii, bal olan szde ve iirin gidii de zgr szde ilenebilecektir"24.
Ancak ou zaman ikisi karm halde "dzyazya giydirilmi iir" denebilen
bir biimde ortaya karlar. Yani, iir olarak dile gelmi dzyaz hem
dzyaznn zniteliini, hem iirin niteliklerini kendi iinde tar. Bazen iirsel
ierik, iirsel biime neden olur. air dzyaz ile balad eyi dizelerle
tamamlar. Bazen de air, duyguyu, kat-kszl ve gereklii iinde ortaya
koyabilmek iin dzyaz eklini kullanabilir. air, gerek yaamn ilikilerine
bal kalmak isteyerek gerekte iir olan bir yapt dzyaz eklinde yazabilir.
Bu bakmdan Humboldt, Go-ethe'nin Werther'ini hatrlatyor25. Her okuyucu
d biimin i zle ballnn ne kadar zorunlu olduunu bu
Dil-Kltr Balants F.3

33

yaptta duyabilir. iirin ve dzyaznn her birinin bir zellii vardr, tuttuklar
yolda ve etkilerinin aralarnda ayrlrlar. Birbirleriyle kartrlmamalar
gerekir. iir, znde, musikiden ayrlamaz. "Dnce ve dil ne kadar iirsel
olursa olsun, musiki esi eksikse insan kendini gerek iir alannda
duyamaz"26. Dzyaz ise kendisini sadece dile brakr. Ancak dzyaz allm
szlerden ayrlmazsa kendi znn yksek noktasna eriemez ve dncenin
gelimesini salayamaz.
Dzyaz, ruhun btn gleriyle konularnn kavran-masn ister. Aklla birlikte
teki gler de etkide bulunup kavray artrrlar. Bu birlikle ruh kendinde
bulunan uyumu sze geirir. Dzyaznn, eitli yzyllar boyunca iir halinde
ilenmi bir ruhtan (Geist) ve bu biimde gelimi bir dilden meydana
geldiini Yunan edebiyat bize gsteriyor. iir, dzyazdan nce balar,
dzyazy yaratmadan nce, ruhun kendini iir iinde ekillendirmesi gerekir.
Vico'da da bu dnce var. Vico, dzyaznn iirden nce geldiini syleyen
gramercileri reddederek dilin kkn iirin kknde bulmutur. Dil ve iir,
Vico'ya gre tmyle zdetir. Humboldt'da ise bir dilin gelimesi bu ikisiyle,
iir ve dzyazyla birlikte olabilir. "Bir ulusun iiri okyanll ve atlmlarnn
zgr akcl iinde ayn zamanda dzyazda kendisine karlk olan bir

gelime olanan vermiyorsa en yksek doruuna eriememi demektir"27.


nsan ruhu her ikisini bir araya getirebilmelidir. Croce'ye gre Humboldt'un iir
ve dzyaz zerinde syledikleri doru, yalnz ona gre Humboldt, dilin her
zaman iir olduunu grememitir. Dzyaznn ayrl estetik ve form'da
deil, ieriktedir28. Humboldt'a gre ise, iirin ve dzyaznn z bakmndan
ayr olduklar dilde belli olur. Her birinin anlatm biimlerinin seilmesinde,
gramer ekillerinde bir
34

zellii vardr. Hibir d form'a balanmam dnce zgr olan


gelimesinde her yana doru hareket edebilir. Dncenin zgr olmas ve
ilerlemesi iin dzyaznn gelimesi gereklidir. Dzyaz, dnceleri oluturur
ve gerekletirir. Uluslarn kltrlerinin belli dnemleri de dzyazlarnda
kendilerini gsterir. Ulusal zellik, zellikle, byk yazarlarn eletirel
grlerinde ve yarglarnda ortaya kar. Bu grleri incelemekle bir ulusun
tinsel zelliklerini anlam oluruz. Herder iin de dil, yalnz edebiyatn bir
rn deildir, ayn zamanda edebiyatn ve iirin kendisidir. Bir ulusun ruhu
dilinde kendini aa vurur.
Humboldt, dzyazy incelemesinde yaznsal dzyaz yannda bilimsel
dzyazya da yer verir. Dncenin srekli olarak ilerleyen gelimesi bir yere
gelince, orada ruh "bilgiyi bir temele dayandrmaya" abalar. Bu bilimin ve
ondan gelien bilginin douu dnemidir. Bunun dil zerine de etkisi olur.
Bilim, dar anlayta dzyaz biimini gerektirir, iir biimi ona ancak
rastlantsal olarak verilebilir. Bilim alannda ruh, nesnel olanla ilgilidir. znel
olanla ancak zorunluluk olduu zaman ilgilenir. "Bilgi yaplar dile de etki
yapar, ona yksek, ciddi bir karakter ve kavramlar aklatran bir kesinlik
verir"29. yleyse dzyaznn bilimsel biimi yaznsal dzyazdan bsbtn
bakadr. Burada dilin, bamszln tant-makszn, dnceye sk skya
balanmas, onunla birlikte olmas ve onu betimlemesi gerekir. Bilginin zel
ileni biiminin dile etkisini gstermek iin Humboldt, Platon'la Aristoteles'in
biemlerini karlatryor. Aristoteles, hakl olarak, bilimin ve onun zerine
kurulmu anlamlarn kurucusu olarak gsterilir. Aristoteles, o zamana kadar
bilinmeyen bir aklk getirdiinden, yazlar ve aratrmalarnn yntemi ile
kendinden ncekilerle
35

kendi arasnda bir uurum aar. Aristoteles olgular ara-trr, onlar toplar ve
genel ide'lere yneltmeye alr. Her bilgiyi kavramlara gre dzenlenmi bir
balama gtrr. Bylece bilginin maddesi ve formu zerine kurulmu
denemeler, onda kendinden ncekiler (Platon) ve onlarn adalaryla
kartlk gsteren bir dil meydana getirir. Dil bakmndan Platon'la Aristoteles'i

ayn gelime dnemine koymamaldr. "Platon'un biemi, kendinden


sonrakilerin eriemeyecekleri bir doruk olarak, Aris-toteles'inki ise balayan
yeni bir dnem olarak incelenmelidir"30. Burada dncenin ileni tarznn
dile olan etkisi glyor. Diderot'ya gre de gerek zgn dnce formu,
kendine uygun dil-formu'nu yaratr. Humboldt iin de dili gelitiren, olgunlua
eritiren bu gibi dnce etkinlikleridir. Bir ulusun entelektel zellikleri
yksek bir dzeye ulaamaz, dil ruhtan yoksun olursa, orada byk bir
dzyaz da doamaz. Ama bazen dzyaz, dilde ayn gelimeye ykselmeden,
iir yksek bir dereceye km olabilir, ama "dilin evresi ancak bu ikisiyle
birden tamamlanr"31.
5. Dnce ve Dil:
nsan hayvandan ayran balca ayrmlardan birinin, insann konuan varlk
olduu her zaman sylenir. Bu anlay Antika'da ortaya konmu bir
tanmlamada ak olarak grrz. nsan, zoon logon ekhon'dur. Yani insan,
konuan varlktr. Burada logon logos'la ilgilidir. Logos kavram da iki anlam
iinde tar: Logos, bir yandan sz demektir, dil demektir, br yandan,
dnce, akl demektir. Demek ki Logos kavramnda dille dnce i iedir.
Logos kavramnda dnme ile konuma, dnce ile sz ve szck
birbirinden koparlmaz ekil36

de kaynam bulunurlar. Antika'n dil anlaynda bu ekilde dille dnce


aynlatrlm oluyor.
En soyut dnce de, en ili duygu da duyusal bir ey olarak, kulakla iitilen
anlamda maddesel olarak, sesle dile getirilir. Onun iindir ki, insan zerindeki
btn ikicil grler dil olay ile rtlebilirler. rnein, Herder, Kant'n
ikiciliini dil bakmndan rtmeye almtr. Kant'a gre insan iki paraya
blnr: Duyarlk, anlk (intellekt). Herder; dil, insann btn glerinin bir
erevesidir, insan; duyan, isteyen, bilen doann bir b-tndr, diyor.
Herder'e gre, insanda akl dediimiz b-tn bunlar duyusal bir ses ister. Dil,
bir yandan tinsel bir eylem, br yandan organik bir sestir. Herder'in hocas
Hamann da dnce ile dili aynlatrr. Hamann'a gre akl, kendi iine kapal,
soyut bir ey deildir. Akl, anlama srelerinin btnnden oluan bir eydir,
ama anlama dediimiz ey de ancak dille gerekleebilir. Onun iin diyor
Hamann, dil olmasayd akl da olmazd. Dil, akln organ, ayn zamanda
kriterium'udur (lt). Akln yalnz organ deil, nk o zaman akl kendi
bana olur, dil de ikinci derecede kalrd. Ayn zamanda ltdr, yani
dncelerimiz srekli olarak dil iinde geer, dille berraklar, dille
gerekleirler. imizdeki bulank kmldanmalarn sz dediimiz kalplar iinde
kristallemesi ancak dille olur. Gerekte de dilsiz olan, dilden boalm bir
dnce yoktur. Sessiz bir dnce, seslere kendini dkmemi bir dnce de
vardr, ama bu sessiz dnce de hibir zaman bsbtn dilden ar deildir.

Her dnmede, iten bile olsa, ses halinde dar kmam bile olsa, iten bir
konuma vardr. Kukusuz, hibir dnce belli bir dile bal deildir. Herhangi
bir dnceyi herhangi bir dille aa yukar dile getirmek olanakldr. Bir
dnce formllendi mi, bu dnce bel37

li formlara bal olmaktan kurtulabilir, baka dilin szle-riyle dile getirilebilir.


Btn dnceler belli bir dilden syrlabilirler. Ama insan mutlaka bir dille
dnr, d-ncesini mutlaka bir dile balamak zorundadr, ister kendi dili,
ister yabanc bir dil olsun. Alman Aydnlanmas dnr Thomasius da,
"Dilsiz, szsz akl yoktur" diyor. Dnme ve konuma ayn olayn
grnleridir. Her dnce z gerei bir szdr. Her dnce bir anlatm
biimi bulmaya, bir anlatm biimi iine kendini sokmaya alr, artikle
olmaya, inceden inceye blmlere ayrlmaya alr.
Humboldt'da dil, aslnda dncenin gereklemesinin kouludur. Dilin asl
olan yan, dncenin kendini bir gerekletirme koulu olmasdr. Dncenin
konumada ekil almas insan anlnn bulduu bir ey olamaz, bu iten
itilmeden doan bir sretir. imizde bulank olan organiklememi duygunun
nasl sz dediimiz organiklemi kalba dkld birtakm koullarla
aklanamaz. nce dnce vardr, sonra sz gelir dene-mez. Ancak bir
dnce tmce biiminde dile getirildii zaman o dnce kendi iinde aklk
kazanr. Dnce-nin, ses organnn ve iitmenin dile olan ayrlmaz bal-lklar
insann ilk ynelmelerinde ortaya kar. Dnce, btn ruhu harekete
getirdii gibi, sesin de nfuz edici, btn sinirleri sarsc bir gc vardr.
Dnce, karanlktan aydnla, snrllktan sonsuzlua bir zleyi olduu gibi,
ses de gsn derinliklerinden da yaylr ve kendine uygun arac bir
maddeyi havada bulur. Bu maddenin ince, hafif, maddesel olmayan eleri
ruha karlk olarak gsterilebilir. D doadaki nesneler gibi, iten harekete
gelen kmldanmalar bir sr ak iaretlerle insana nfuz eder. Ama insan
nesneleri belli bir birlik iinde kavramak ister. Bu da seslerin birliini
gerektirir. "Duyu38

larn etkinlii, ruhun i eylemiyle bireimsel olarak ba-lanr ve bu


balanmadan tasarm meydana gelir, znel gle nesne kar karya
bulunurlar, yeni bir algda ye-niden znellie dnlr"32. yleyse tasarm,
znellik kaldrlmadan, nesnellikte yeni bir duruma getirilebilir. Bunu da ancak
dil yapabilir. Bunlar olmadan doru d-nme olanakszdr. Nesnellie
deime kavram kur-maktan baka bir ey deildir. nsanlar arasndaki grmeyi bir yana braksak da, konuma yalnzlk iinde de bir bireyin
dnmesinin zorunlu kouludur. svireli dil filozofu Porzig de dili bu

bakmdan inceliyor. Ona gre de insanlarn bilinci olduunu gsteren biricik


kant, dildir. Konuanlarn anlamas, bakalarnn da bilinci olduunu gsterir.
Dinleyenin konuma sayesinde konuann bilincinde geen eyi anlamas dilin
bir baarsdr. nsanlar arasnda konumadan da anlamak olanakldr, ama
bunlar duygusal balantlardr, yaam balantlardr. Dil ise bilinler arasnda
bir balantdr33. Hum-boldt'a gre de dil ancak toplulukla geliir ve bir
kimsenin szcklerinin anlalrl ancak bakalarnn denemeleriyle
yoklanrsa belli olur. nk, kendi kendine domu bir szck yabanc bir
azdan yeniden sylenirse nesnellii artar. "Ancak insan her zaman iin
kendini insan olarak duyduundan znellik kaldrlamaz"34. Bir dil evresinde
kendisiyle ses bakmndan akraba olan her eyi iine alr. Dncenin
gereleri tketilemeyecei gibi, "dncenin kendisi de bir sr gstergeler
ve ballklarla ancak dilde meydana gelebilir"35. Bundan dolay dil, daha
nce ortaya km olan elerin yannda ruhun almalar sonunda meydana
gelmitir. Dil, dnceyi tamamlayan, onu son noktasna eritiren bir eydir
ve insanlar dnen varlk olarak gsteren bir yetenein gelimesidir. Bu
gelime, yalnzca fizyolojik olarak in39

celenebilen bir igdnn gelimesi deildir. Dorudan doruya bilincin bir


edimidir. Kendi kendine zgr olarak meydana gelmez, ancak "bilin ve
zgrlkle donatlm bir varla"36 ilikin olabilir, bu varlktaki bireyselliin
derinliinden ve bu varlkta bulunan glerin etkinliinden meydana gelir. Bu
gelimede insan btn tinsel bireyselliine srkleyici bir atlm verir. Geri
Humboldt, dil, dncenin yapc bir organdr, tmyle tinsel ve iten olan,
belli bir lde iz brakmakszn gelip geen dnsel etkinlik szdeki seslerde
da kar ve anlam bakmndan anlalr olur, "bundan dolay dnsel
etkinlik ve dil bir ve ayn eydir, birbirlerinden ayrlamazlar"37 diyor. Ancak
bunu Revesz'in de bir yazsnda belirttii gibi, dar anlamnda anlamamak
gerekir38. Humboldt, dili dncenin yaln bir arac olarak grmez, ona gre
dil, dnceyi yaratan bir eydir. Dil gerek etkinliini insanda dnen ve
dncede yaratan gcn kendisinde gsterir, yani yapcdr. Yine Humboldt
bir yazsnda, dilin sadece bilinen dorular betimleyen bir ara olmayp, daha
ok bilinmeyeni bulgulayan bir ara olduunu sylemekle dilin yaln bir ara
olmadn, dnce yaratan bir edim olduunu belirtmi oluyor39.
Alman kltrnn ilerlemesi iin Alman dilinin ge-limesinin gerekli olduuna
inanan ve bunun iin savaan Leibniz'de de aa yukar ayn dnceleri
gryoruz. Leibniz'e gre, "dil, akln aynasdr". Akl ile dil karlkl olarak
birbirlerine baldrlar. Bir yandan anlk olgunlatka dil de geliir, br
yandan zengin, akc, herkese anlalr bir dil de anln gelimesini salar.
Anlk ile dil arasndaki bu balanty Leibniz, dilin temeli sayd szcklerin
grevi zerinde aklar. Szckler birtakm gstergelerdir. Anlk bu
gstergelerle dnr, dnrken nesnelerin yerine bu gstergeleri, yani
sz-

40

ckleri koyar. Nesnenin yerine bu szc koyma da an-ln ilemesini


kolaylatrr ve abuklatrr. Szckler ne kadar kullanl ve ak olurlarsa
anlk da o kadar iyi ileyebilir. Bir ulusun dilinin, szcklerinin ak, anlalr
oluu o ulusu dnce yaratmalarna gtrr40. Por-zig'de de bu dncelerin
etkilerini buluyoruz. Porzig'e gre dil, asl baarsn dncede gsterir.
Dnce, balantlar kavramaktr. Dncenin baars asl olan semede ve
kendisi iin, dnd ey iin gerekli olmayan brakmadadr. Bu da bir
soyutlamadr (Abstrak-tion). Soyutlamann bilinte kendini temsil ettirmesi
gereklidir, bunu da szckler yapar. Szckler her yana doru balantlarla
ykldrler, anlamlan deimez deildir, dnce gidiinin gereksinimlerine
uyarlar. Geri dil, dncenin bir arac durumundadr, ama, dilin kendisi de
dnce iinde meydana gelir, onda serpilir. Dil ve dnce karlkl olarak
birbirlerini olutururlar. Dil, dnce iinde ve dnceyle birlikte hareket
eden bir simgeler sistemidir. Ama dnce, bir balantdan bir balantya
ilerler, yani bir dnler dizisidir. Dnler dizisi de dnler arasnda
balantlar kurar, yani balantlar kavram olur. Bylece ilerlemi dnce
yalnz nesnelerin balantsn deil, balantlarn balantsn da kavrar.
Dnce bu basamakta simgelerin yardm olmakszn artk olanakl deildir.
Burada dil en yksek baarsna erimitir. Byk dnrlerin byk dnce
yaplarn kurabilmelerini yalnz dil salayabilir, ama bunu yapmak iin de dil
yeniden ara olur41. Humboldt'da dnceyi yaratan ve ileri gtren dildir.
Dilin ara oluu dnceyi yaratmasndadr. Dilde bulu-nan dili kurucu g,
dnceye o ekilde etkide bulunur ki, dilin yaps dilin btn blmleriyle
uyumlu bir ekilde hazrlanm olur. "Anlatmda genileyen ve soylula41

an dncelerin kullanlmasyla dil aklk ve seiklik, incelmi bir kulan


istekleri ve yarglar nnde bir uyum gzellii kazanr"42. nsann
dnceleri seslerle baldr. Doa bir renklilikle nmze alr. Dncemiz
onda tinsel varlmza kendini aan bir yasallk bulur. Doa dnyasndan
sesler dnyasna getike bizi evreleyen eylerden ayrlmam oluruz. Dil
bunlarla insanlar en yksek ve en insanca glerin etkinlii iinde
canlandrdka insan doann anlayna daha yaknla-trr. nk ancak
tinsel glerin bir gelimesi olarak ele alnan dil, "uyumlu ve ezgili bir ekil
almakla... doann gzellik izlenimini ykseltir"43, ama ondan bamsz
olarak sadece szle ruh zerine etki yapar. Kavramlar dilde seslerle tanrlar
ve btn glerin badamas ezgisel bir e ile olur. Bylece dilde "artistik
bir ekilde yaratlm ve tmyle dile ait bir ilke"44 meydana gelir. Dilin
artistik gzellii ona rastlantsal bir ss olarak verilmez, o dilin "i ve genel
tamamlanmasnn yanlmaz bir l tadr"45. Gzellik duygusuyla ruhun i
almas en yksek noktaya eriir. "Bir ulus, yetkin olmayan bir dili dnce

yaratmalarnn bir arac haline getirebilir"46. Ancak bir kere belirlenmi olan i
snrlamalar kaldra-mazsa, en yksek serpilme etkisiz kalr. Bir ulusun dili o
ulusun dnya grnden bamsz olamaz. Bu dnya gr, dili belirler ve
gelitirir. Bu dnya gr ile yorulan dilin kendini yle ekillendirmesi
gerekir ki, dncenin her ekline kolayca girebilsin ve ulusun dnya
grn temsil eden her dnceyi dile getirebilsin. Bunu gerekletirebilen
bir dilin "dnya tarihine k, insann gelime gidiinde nemli bir dnem
aar ve onun en yksek ve olaanst yaratmalarna temel olur"47. Bu gibi
diller domadan nce dncenin belli yollar ve bu dnceleri ayn yolda
ileri gtren belli atlmlar meydana gelemez. Diller sadece nesneleri ve
42

dnceleri betimlemekle kalmazlar, ayn zamanda bunlar bilme ve


yaratmann da gerekli aralardrlar. Dn-celer, dili yaratt gibi, diller de
dnceleri yaratrlar. Her dil her kavram ve her dnce dizisini
betimlemekte ne kadar ayn ekilde hareket ederse etsin, bunlardan bazlar
kavramlar kavramak ve dnce dizilerini yaratmak bakmndan insan
ruhuna daha elverilidirler. "Bir ulus, ancak kendi dilinin gelimesi buna
gerekli bir dereceye ulat zaman byk ve dahice bir dnse! ilerleme
yapar"48. Dil, bireyde olduu gibi, btnde de her eyle ilgilidir, onun hibir
eyine yabanc kalmaz. Onun iin dncenin, duygunun, istemenin btn
tinsel gc dili belirler. "Dil sadece edilgin, etki alc da deildir. Ayn zamanda
entelektel ynelmelerin eitliliinden bir belirlilie geer ve kendi etkinlii
ile zerindeki her d etkiyi deitirir"49. Ancak dil, dnsel zelliklerin
dnda geen bir ey olarak grlemez. Diller, her trl yanl anlaytan
kurtulmu szck anlamnda, uluslarn yaratmalan olduklarndan bireylerin de
kendi yaratmalardr. Dil bir dnya gr veya bir dnce ball olarak ele
alnnca, zorunlu olarak insann btn gc zerine dayanlr. Bu g,
uluslarda ve ayr d-nemlerde bireysel olarak ayrdr. Bu ayrklk zellikle dilde
grlr. Bireyler, kendi zelliklerinin gcyle insan ruhuna yeni bir atlm
verdikleri gibi, uluslar da dilin kurulmasnda bunu yapabilirler. Ama dilin
yapsyla btn teki entelektel etkinliklerin baars arasnda ak bir
balant vardr. "Ancak yksek bir olgunlua erien dillerde gerek bir
dnce etkinlii meydana gelebilir"50. Btn bu szler gsteriyor ki,
Humboldt'a gre, dil, dnceyi tamamlayan, dnceyi yaratan bir eydir.
Ancak, dilini oluturan, ykselten bir toplum gerek bir d-nce etkinlii
gsterebilir.
41

II
DLLE BREYN BRBR KARISINDA DURUMU

/. Genel Olarak nsan Trndeki Gelimenin Bireyler zerine Etkisi ve Bunun


Dilde izleri:
Humboldt'da dille kltrn balantsn daha iyi an-lamak iin dille bireyin,
dille toplumun birbiri karsndaki durumu zerinde Humboldt'un ne
dndn grmek yararl olacaktr.
Humboldt'a gre, insann doumu ile birlikte uygar-ln da ekirdei
meydana gelir ve onun gelien varl ile birlikte byr. Her insan, teki
insanlarla birlikte yaamak zorunda olduundan, balangtan beri insanlar
aralarnda topluluklar kurmular, yasalar koymulardr. Bu topluluklar da
sonraki toplumlarn dzenli, yasal yaamn hazrlamtr. Dil de insanlarn bu
birlikte yaamalar ile, onlarn tinsel gelimesiyle derinden baldr. Ancak
dilin mi, toplumun mu nce geldiini aratrmalar bize gsteremez. Genel
olarak yeni bir dilin meydana gelmesi insan soylarnda belli bir dnemi ayrr.
Gemi alara inildike, bugn rnlerini tandmz bireyler bellisiz olarak
karmza karlar. Yazglar hatta adlar bile belirsizdir. Bugn yaptlarn ve
adlarn tandmz bireyler, gerekten var mdr? Yoksa bu yaptlar biroklarnn rn mdr? Bu bile belli deildir. Yunanis44

tan'da Orpheus, Homeros, Hint'te Manu gibi. Homeros'un dili gibi eskimi
diller de o an insanlaryla birlikte geip gittiinden, bunlardan bize hibir
bilgi kalmamtr. Bylece dillerin de insann oluumu (Bildung) ile birlikte
gelitiklerini, insann btn tinsel zelliklerinin dilde kendini gsterdiini kabul
etmek gerekir. Dili yapan g tek tek insanlarda olsun, btnde olsun insann
yapc isteklerini yerine getirinceye kadar alr. Bu kabul edilince dilde ve dil
eitlerinde insann gelimesindeki trl ilerlemelerin basamaklar bulunabilir.
Dil, insanln tinsel gelimesiyle sk skya baldr. "Bu tinsel gelimenin ileri
veya geri her basamanda dil birliktedir ve her kltr durumu dilde
tannr"51, dilde belli olur.
Bu dnceleri bugn L. Weisgerber'de de buluruz. Ona gre de insan
etkinliinin hibir form'u yoktur ki dil birlikte bulunmasn. nsan almalarnn
btn sonular ancak dille ekillenirler. Kltr yaratmalarnda dilin etkisini,
onlara dilin katt eyi gstermek dilbiliminin en nemli devidir52.
Humboldt'a gre dilde bir kendi kendine etkinlik yoktur, dil insann tinsel
gcnn srekli bir etkinlik iinde ortaya kt ynlerden biridir. Diller zgr
olarak domazlar, ilikin olduklar insan topluluklarna bal olarak belli
snrlar iinde ilerlerler. Diller durmadan uluslarla birlikte geliirler, onlarn
tinsel zelliklerinden oluurlar. Ancak insann tinsel gcnn gelimesi
zamann ilerlemelerine bal deildir. Her zaman en sonra gelen en yksek
olan gstermez. Bu bakmdan insan toplu-luklarnda olaylar doru olarak
anlalmak isteniyorsa, Humboldt'a gre, gelimeleri en iyi gsterecek olan dil

zerinde durmaldr.
nsan trnn tinsel gelimesinin ayr ayr bireyler
45

zerinde de etkisi grlr. Bireyin etkinlii bir yandan btn insan trnn
gidiine baldr, te yandan onun gidiinden ayrlr. Dnya tarihi birbirine
kar duran, ayn zamanda sk skya birbirine bal bulunan bu iki giditen
oluur. Trn yazgs kuaklarn kaybolmasndan bamsz olarak srp gider,
deiiklikler olsa da yetkinlie doru olur. Buna karlk birey, etkinliinin en
nemli noktasnda, beklenmedik bir srada, o yazgdan ayrlr. Ayn zamanda
kendi bilincine, sezilerine, inanlarna gre gidiinin sonunda bulunduuna
inanmaz. Bylece onda bir kendini oluturma (Selbstbildung) ve dnyay
ekillendirme (Weltgestaltung) kartl meydana gelir. Kendini oluturma,
ancak dnyay ekillendirmede ilerleyebilir ve yaamnn dnda kalbinin
gereksinimleri, hayalleri, aile balar, ne erme eilimi ve gelecee umut,
insan bir gn ayrlaca yazgya balar. Bu kartlkla, en gl duygularn
dayand ruhun bir ililii meydana gelir. Bylece ruhu ruha balayan btn
balar baka ve daha yksek bir anlam kazanrlar. Bu ruh durumunun dil
zerine de zel bir etkisi vardr, kavimlerde (Volk) ve uluslarda (Nation) baka
baka ekiller alr. Bir ulusta dilin btn blmleri ilenmi olamaz. nk dil,
kendini aydnlk bir ekilde yaymas gereken evreye nce karanlk ve
gelimemi bir duygu ile girmi olmaldr. Burada bireyin durdurulmu
varlnn, insan trnn ilerleyen gelimesiyle, belki de bilmediimiz bir
blgede, nasl birletii anlalmaz, iine girilmez bir giz olarak kalr. "Ancak
bu iine girilmeziik duygusunun etkisi, bilinmeyen ey nnde sayg verici bir
kayg uyandrarak, bireyin serpilmesinde gerek bir etken olur."53.
46

2. Bireyin Karsnda Dilin Gc:


nsan trnn geirdii btn ilerlemeler, deimeler dil zerine etki
yapmadan tek tek insanlara, uluslara etki yapamazlar. Her dnem, nceki
dnemlerden birtakm etkiler alr ve bu etkiler insanlarn ve uluslarn gelimesinde en derinlere kadar iler. Tek tek zellikler dillere yeni bir karakter
verir. Bylece dil yle bir g kazanr ki, "tmyle iten bir ey olmasna
karn, ayn zamanda dtan ve bamsz olan, giderek insana kar gllk
gsteren bir varlk olur"54. Croce, Humboldt'u bu ba-kmdan da eletirir ve
onun, dilin insann karsna ondan bamsz bir ey olarak kt
nyargsndan kendini kurtaramadn belirtir55. Oysa ki, insann ancak dili
ile insan olduunu, dilin insann doasnda bulunan bir ey olduunu syleyen
Humboldt, dilin insandan bamsz bir varlk olarak insann karsna ktn
sylerken dilin bireyst bir ey olduunu sylemek istiyor. Gerekten de

insan, dili douta bilikte getirmez, sadece dil-duyusunu, dile olan doal
eilimi, dil yetisini iinde tar. ocuk, hazr olan, kendisinden bamsz olan
bir dil iine doar ve bu dnyadan koptuu zaman da dil yine srp gider,
dilin bireyin sonluluunu aan bir varl vardr. Dil kendi zerinde gelip geen
etkilerle, tmyle kendi karakterine ilikin olacak olan bir bireysellik kazanr
ve dil bu karakter zerine yeniden etkide bulunur56.
Dil, yazda dnceyi insan ruhuna atndan, gerek bir varlk olarak ortaya
kar. Bu varln her dnmede bir deeri olduu halde btnl iinde
insan ruhundan (Geist) bamszdr. Burada birbirinin karsna konmu iki
gr, dilin ruha yabanc ve ona ilikin olduu, ondan bamsz ve ona bal
olduu grleri birleirler. Bu, dilin zne ilikin bir zelliidir. Yalnz bu
47

atma, dilin bir yandan yabanc ve bamsz olduu, bir yandan da her ikisi
de olmad eklinde zlmeme-lidir. Dil, nesnel olarak etkide bulunduu ve
bamsz olduu kadar znel olarak da etki alr ve baldr. nk dil,
dncede her zaman yeniden yaratlr ve bu yolda bireyin btn etkilerini
alr57. Ancak bireyin bu etkisi, kendi iinde, dilin etkide bulunuuyla da
baldr. Bir ulusta o ulusun dilinin btn geen yzyllar boyunca edindii
eylerin her kuak zerine nasl etkide bulunduu, bununla ayr ayr
kuaklarn gcnn nasl birbiriyle balant iine girdii ve bunlarn, gelien
ve gen kuaklar kark olarak birbirleri yannda yaadklarndan salt
olmadklar dnlrse, bireyin gcnn dilin gc karsnda gerekten ne
denli az olduu ortaya kar.
3. Dilin Karsnda Bireyin Gc:
Humboldt, bireyin karsnda dilin nasl bir gc ol-duunu belirttikten sonra,
dilin karsnda da bireyin bir gc olduunu gsterir. Humboldt, dil nesnel
olarak etkide bulunduu ve bamsz olduu kadar znel olarak da etki alr ve
baldr, demiti. Yine kendisi burada bir elime var gibi grnyorsa da
diyor, insan doasnn birlii gznnde tutulursa, bu elime doru olarak
zlr. zne ve nesne, ballk ve bamszlk kavramlar birbiri iinde insan
doasnda birleirler. Dil, benim olan bir eydir, nk onu ben yaptm gibi,
ben ortaya karrm. Beni onda snrlayan ve belirleyen ey, ona benimle
iten bal olan insan doasndan gelir; onda yabanc olan ey de benim ilk
gerek doamdan deil de, ancak benim anlk bireysel doamdan, yani o
andaki kendimin olan doamdan gelir.
Geri insann gelimesindeki btn evreleri kendisi
48

ile birlikte geiren, onlar iinde tayan dil, bireyin kar-sna byk bir g
olarak kar. Ancak dilin kolay ekil alcl ve eklinin ok ayr biimlerde
alnmas olana ile denge yeniden kurulur. Her birey, kendisinin btn insan
trnn bir srp gitmesinden baka bir ey olmadn en canl olarak dilde
duyar. Her bireyin srekli olarak dil zerine etkisi olduundan, her kuak onda
bir deiiklik yapar. Ancak bu deiiklik szcklerin ve ekillerin kendisinde
deil de, onlarn baka ekillerde kul-lanlmalarnda ortaya ktndan kolayca
farkedilemez. Bireyin dil zerine etkisi, gerek bireyselliin ancak her
konumada ortaya kt dnlrse, apak grlr. Kimse szckte
bakasnn dndn tpk tpksna dnmez. Bu yzden her anlama
ayn zamanda bir anla-mamadr; duygularda ve dncelerdeki her birleme
ayn zamanda bir ayrlmadr. "Bir yazar, ayn szcklerle, ayn sz
biimleriyle, ancak bunlar baka biimde kullanarak ve kendi ruhunun da
gl bir yanksn katarak yaptlarnda dile yeni bir karakter verebilir"58. Dil
her bi-reyde deiiklie uraynca, dilin gcne kar dil zerine insann gc
ortaya kar. Dille bal olan insan yeniden dil zerine etki yapar. nsan
zerine yapt etkide dilin ve form'larnn yasall, insandan gelen geri
etkilerde de zgrln ilkesi vardr59. Bu zgrlk belirsiz ve
aklanamazdr, ama snrlar insan bilincinin iinde bu-lunabilir. Humboldt'a
gre, aklanamaz olaylarn da bu-lunabilecei kabul edilmezse, dilin doas
anlalamaz. Dil aratrmalarnn bu zgrlk olayn tanmalar gerekir. Ama
ayn zenle snrlar da gz nne alnmaldr.

Dil-Kltr Balants F.4

49

III.
DLLE ULUSUN KARILIKLI LGLER
/. Ulusun Tinsel zellii ve Dil:
Humboldt, Wolfa yazd bir mektubunda, dnyann eitliliini anlamak iin
dili bir ara (Vehikel) olarak kullanmak sanatn bulduunu sandn yazyor.
Bu buluunu Humboldt bundan sonraki dil aratrmalarna k noktas olarak
alm, dillerin eitlilii iinde uluslarn eitliliini, uluslarn karakterini
aratrmaya almtr. Ona gre diller, kendi balarna ve zgr olarak
domazlar. Bal olduklar kltr evrelerinin zelliklerine gre ve o
zelliklerle birlikte geliirler. Genel olarak insanda bulunan sz syleme yetisi,
uluslarda bulunan tinsel gle, zellikle dnce gc ile geliir. Dil, belli bir
ama zerinde dzenlenmi tinsel bir alma olarak ele alnrsa, bu amaca az
ok eritii grlr. Dilde insann dnce gc srekli bir etkinlik iinde

ortaya kar. Bireyin kendisini evreleyen kitle ile ballklar vardr. Bu


ballklarn sonucu olarak onun her dnce etkinlii evresinin de dnce
etkinlii iine girer. "Dilin varl dnce yaratmalarnn da varolduunu
kantlar"60. Ancak bu, bir bireyden tekine geerek olmaz, herkesin ayn
zamanda kendi kendine etkinlii ile olabilir. Diller, insann i doas ile birlikte
gelitiklerinden, uluslarn dnsel zelliklerine, dillerin eylemleri de denebilir.
Uluslarn gerek yaratmalar dillerinde grlr, nk
50

her dilin ulusal bir form'u vardr. Ancak dile bu ulusal form'u veren nedir? Dil
mi ulusu belirler, yoksa ulus mu dili belirler? Yani hangisi ncedir? Humboldt'a
gre dil incelemeleri bize, dilin mi, ulusun mu nce geldiini gs-termez.
Dillerin kklerinden sz amamz ancak dillerin daha nceki dnemlerini,
insanlarn ve dillerin ortaya ktklar alar bilmediimizdendir. Dillerin yalnz
ilk ekil kazanmalar deil, sonraki gelimeleri de, bu gelimelerin meydana
gelileri srasnda aklanamaz. Bazen bir dil yklarak bundan baka diller
trer. Bu ara, dilde bir sr deiiklikler grlr. O dili kullanan topluluun
baka topluluklarla karmasyla da dile birtakm yeni eler girer. Dilde
yeniden canl bir ekirdein doduu grlr, ama bu canl ekirdein douu
aklanamaz. "Yeni domu bir i ilke, paralanm yapy yeniden
birletirir"61. Ancak bu birletirici g ayr uluslarda ve ayr alarda
eitlilikler gsterir. Bireyler, kendi zel-liklerinin gc ile insan ruhuna yeni
bir atlm verdikleri gibi, uluslar da dili kurarken bunu yapabilirler. yleyse
ulusla dilin birbirleri zerindeki etkisi karlkldr. lk dil biimlerinin douu
uluslarn ayrlmasn salamtr. Burada ulusu ulus yapan en nemli etken dil
olarak kabul edilmi oluyor. Bu gr dilin organik bir doal varlk olduunu
ileri sren Schleicher'de de buluyoruz. Schleicher'e gre insanln rklara
ayrlmasnda kafatas biimi, sa rengi gibi d grnler ayrc birer
gsterge olarak alnmamal -nk bunlar, deimez eyler deildirler- bu
ayrlmada dil temel olarak kabul edilmelidir. nsanln dil zerine dayanan bir
blmlenmesi en doal olan bir blmlenmedir62.
Uluslarn ayrlmasn dil salad gibi, Humboldt'a gre, uluslar da dile ulusal
form'larn verirler. Burada bir elime var gibi grnyorsa da, bununla
Humboldt dille
51

ulusun birbirlerine ballklarn gstermek istemitir. Ulusun tinsel gcn, bu


gcn en yksek aklama ilkesi olan ve bu gc en ak bir ekilde ortaya
karan dilde aratrmak gerekir. lk dnemlerdeki uluslar ancak dilleri yoluyla
tanyoruz. Onlarn entelektel karakterleri ancak dilin yapsnda kendilerini
gsterirler. Bunlar ulusun tinsel gcnn rn olarak grmeli ve ayn

zamanda ulusu bu rnlerden tanmaldr. nk, "her zel g, ancak dilin


yardmyla ve dil ynnde geliir"63. Her ulus kendi dilinin gelimesinde daha
yksek bir ey arar ve sanat yaratmalar yolunda buna eritii zaman yeniden
dili zerine etki yapar. Entelektel etkinliin ilk denemeleri yazn olarak
ortaya kt zaman dil de hep onunla birlikte gider ve her ikisi de ayrlmaz
bir ekilde birbirlerine balanrlar. "Dil ayn zamanda ulusun ruhunun (Geist)
d grndr; ulusun dili ruhudur, ruhu da dili"64. Bu noktada Humboldt
zerine Herder'in etkisi ak olarak grlyor. Herder'e gre de dil yazn'n bir
rn deil, ayn zamanda yazn ve edebiyatn kendisidir, ulusun ruhu dilde
ortaya kar. Ancak, Humboldt'a gre bu ikisini, dille ulusu birbirine
kartrmamak, dille ulusu zde olarak dnmemek gerekir. Birinin ya da
tekinin nceliini dnmeksizin, dil ayrlklarnn aklanmasna ve
belirlenmesine temel olarak uluslarn tinsel gcn ele almak gerekir. nk
bu g canl ve bamsz olarak karmzdadr. Buna karlk dil de ancak ona
dayanr.
Uluslarn tinsel zellikleri eitli olduundan dilin yaps da eitlidir. eitli
uluslarn dil yaratmalarn ba-ardklar ayr yollar grmekle insan hem dil
yaplarnn ayrlklarnn nedenini, hem de dillerin dncenin gelimesi
zerine etkilerini anlam olur. Dil yaplarnn
52

ayrlklar bizi, onlar belli bir arala belli ereklere ilerleyen bir devinim biimi
olarak, uluslarn ekillenmesi olarak ve ulusal bireysel bir yaayn yanks
olarak incelemeye zorlarlar. Diller her zaman uluslarla birlikte geliirler ve
onlarn tinsel zelliklerinden kurulurlar.
Dilde gelime yava yava, ancak bir yasaya gre olur. Dilin gerek yaps
zerine insan ruhunun srekli almalarnn belli ve srekli bir etkisi vardr.
nsan t-rnn veya bir ulusun hibir dnemi dil gelimesi ele alnmadan
incelenemez. "Dil, konumalarla ekil kazanr, konuma da dnce ve
duygunun sze gemesidir. Bir ulusun dile renk ve karakter kazandran
dnmve ve duyma biiminin batan beri dil zerine etkisi vardr"65. te
yandan seslerde meydana gelen gere yn oalr. Ruh zerine yeniden
etkide bulunan bu yn, kendi zel yasalarn tantr ve zeknn zgr ve
bamsz etkisine bir snr izer.
Dillerin karakterini tam olarak anlamak iin yaplar-nn yetkinliine gre
durumlarn incelemek gerekir. Ulusun etkinlii zamanla dilden onun
kullanlmasna geer. Dille zel ulus ruhu arasnda bir yarma balar. Burada
hibiri brnden bamsz saylamaz. Her biri tekinin yardmndan
yararlanr. arklar, dualar, konumalar, ykler, edebiyatn temeli olurlar.
Ruhun bu ekillenmesi ve dil yava yava ulusun topluluundan bireye ve
ozann eline geer. Bylece dil iki yanl bir ekil kazanr ve bundan dil iin iki
g kayna ortaya kar. Bir ulusun ruhu canl zellii iinde kendi kendine ve

dili zerine etkide bulunduu srece, bu dil yeniden canl bir etkiyle ruh
zerine ileyerek zenginleir, inceleir. Uluslar ve diller "tek tek byk
adamlarn dehas (Genius)"66 ile ykselirler.
53

Dil ve dncenin taycs olarak deha(Geri\u&) kavramndan hareket eden


ilk dnr Shaftesbury'dir. Ona gre dnce ve ruhu ancak gerek sanat
yaptn-da dile getirir. Humboldt'a gre de, dilin karakteri zellikle edebiyat ve
bu edebiyata hazrlk dnemlerinde geliir. Dil, artk maddesel yaamn
gnlk ilerinden kendini syrarak, salt dnce iinde serpilir ve zgr betimlemeye ykselir. Dillerin zel karakterleri vardr, bir ulusta her trl insan
zellikleri btn ayrntlaryla ortaya kar. Ama bu zellikler her ulusta ayr
biimdedir. Dil, insan ruhunun en gizli kelerine girdiinden dil iin bu
ayrlklar nemlidir. Ancak bu ayrlklarla herkes kendi zelliklerini dile
getirebilir. Bu bakmdan "bir dil ayn ulusta sonsuz okluklara blnrse de
baka uluslarn dilleri karsnda bu okluklar belli bir karakterle bir birlik
olarak birleirler"67.
Ulusal zelliklerin dile nasl ilediini gstermek iin Humboldt, Yunan
edebiyatn rnek olarak ele alyor. Humboldt, dillerin gelime ve olumalarn
incelerken sk sk Yunan ve Roma dillerine bavurur. Ona gre Yunan
Edebiyat, yabanc ekiller altnda ilenmi yaptlar grmeden, sadece kendi
iinden meydana gelmi, hem iten hem dtan olan tarihsel devrimlerle
ulusal ruhun ekil almasyla gelimitir. Yunan kavimleri savadr, ulusal
canllk gsteren bir zellikleri vardr. Bu ulusal canllk dile ve rnlerine
ilemitir. Bu dnemde dnce yaratmalarnn, dnce rnlerinin iten
ilerledii canl olarak duyulur. Ancak, skender'den sonra Yunan dili ve
edebiyat yayldndan ve daha sonra kendilerini yenenlerin egemenlii altna
girdiinden, iir yeteneinin ykselmesine karn, "ruh veren ilke ve onunla
birlikte canl ve kendi z gcnn bolluundan ortaya kan yaratmalar
lmtr"68. Ona ruh veren ilke, zgr54

lkle birlikte kayboldu. Bu dnemden balayarak da Yu-nan dil ve edebiyat


yava yava alalmaya balar.
Romallarn edebiyatla ilgileri ise Yunanllarnkin-den bsbtn bakadr.
Yunanllarda Homeros anda ve daha nceki dnemlerde grdmz ilkel
ve doal gelime Romallarda meydana gelemezdi. nk Roma-llar,
Yunanllar ve byk Yunan rneklerini taklit ettiler ve dillerinde ve
biemlerinde onlarn i ve d siyasal gelimelerinin izinden gittiler. Byk
zgn Roma ede-biyat dorudan doruya ruh ve karakterden, yurt sevgisinden meydana geldi. Entelektel karakterler Romallar-da ok eksikti.

"Yunan yazarlarnn ark ululuu"69 da onlarda yoktu. Yunanl ve Romal


yazarlar arasnda yap-lan karlatrmalar, Yunanllarn daha az parltl, daha
yaln ve daha doal olduklarn gsterir. Her iki ulusun edebiyat yaps
arasndaki temelli ayrlk buradan doar. "Snrlanmayan, her dnceye
kendini verebilen, ruhun her yolundan kolaylkla geebilen ve bu heryanllk
ve hareketlilikle gerek karakterini bulan akclk byle bir dzyazdan
kamaz"70. Dille ulus ruhu arasndaki bu balantya ngiliz Yeni
Platoncu'larndan Haris de dein-mitir. Harris'e gre de, her ulusal dilin
kendine z bir dil-ruhu (Sprachgeist) vardr. Her biri kendine z bir ilkeyi,
biim veren ilkeyi kendi iinde tar. Uluslarn da bireyler gibi zel ide'leri
vardr, bu zel ide'ler, dillerinde yanklanrlar; daha iyi, daha stn ide'leri
olan uluslarn dilleri de daha olgun, daha zengin olur; bir Yunan, bir Roma, bir
ngiliz ulusunun kendine z bir doas, bir ge-nius'u olduu gibi, Yunancann,
Latincenin, ngilizcenin de bir genius'u vardr. Bir Yunan genius'undan sz
ettiimiz gibi, Yunancann genius'undan da sz edebiliriz.
55

Dil ve dncenin taycs olarak deha(Geri\us) kavramndan hareket eden


ilk dnr Shaftesbury'dir. Ona gre dnce ve ruhu ancak gerek sanat
yaptnda dile getirir. Humboldt'a gre de, dilin karakteri zellikle edebiyat ve
bu edebiyata hazrlk dnemlerinde geliir. Dil, artk maddesel yaamn
gnlk ilerinden kendini syrarak, salt dnce iinde serpilir ve zgr betimlemeye ykselir. Dillerin zel karakterleri vardr, bir ulusta her trl insan
zellikleri btn ayrntlaryla ortaya kar. Ama bu zellikler her ulusta ayr
biimdedir. Dil, insan ruhunun en gizli kelerine girdiinden dil iin bu
ayrlklar nemlidir. Ancak bu ayrlklarla herkes kendi zelliklerini dile
getirebilir. Bu bakmdan "bir dil ayn ulusta sonsuz okluklara blnrse de
baka uluslarn dilleri karsnda bu okluklar belli bir karakterle bir birlik
olarak birleirler"67.
Ulusal zelliklerin dile nasl ilediini gstermek iin Humboldt, Yunan
edebiyatn rnek olarak ele alyor. Humboldt, dillerin gelime ve olumalarn
incelerken sk sk Yunan ve Roma dillerine bavurur. Ona gre Yunan
Edebiyat, yabanc ekiller altnda ilenmi yaptlar grmeden, sadece kendi
iinden meydana gelmi, hem iten hem dtan olan tarihsel devrimlerle
ulusal ruhun ekil almasyla gelimitir. Yunan kavimleri savadr, ulusal
canllk gsteren bir zellikleri vardr. Bu ulusal canllk dile ve rnlerine
ilemitir. Bu dnemde dnce yaratmalarnn, dnce rnlerinin iten
ilerledii canl olarak duyulur. Ancak, skender'den sonra Yunan dili ve
edebiyat yayldndan ve daha sonra kendilerini yenenlerin egemenlii altna
girdiinden, iir yeteneinin ykselmesine karn, "ruh veren ilke ve onunla
birlikte canl ve kendi z gcnn bolluundan ortaya kan yaratmalar
lmtr"68. Ona ruh veren ilke, zgr54

lkle birlikte kayboldu. Bu dnemden balayarak da Yu-nan dil ve edebiyat


yava yava alalmaya balar.
Romallarn edebiyatla ilgileri ise Yunanllarnkin-den bsbtn bakadr.
Yunanllarda Homeros anda ve daha nceki dnemlerde grdmz ilkel
ve doal gelime Romallarda meydana gelemezdi. nk Roma-llar,
Yunanllar ve byk Yunan rneklerini taklit ettiler ve dillerinde ve
biemlerinde onlarn i ve d siyasal gelimelerinin izinden gittiler. Byk
zgn Roma ede-biyat dorudan doruya ruh ve karakterden, yurt sevgisinden meydana geldi. Entelektel karakterler Romallar-da ok eksikti.
"Yunan yazarlarnn ark ululuu"69 da onlarda yoktu. Yunanl ve Romal
yazarlar arasnda yap-lan karlatrmalar, Yunanllarn daha az parltl, daha
yaln ve daha doal olduklarn gsterir. Her iki ulusun edebiyat yaps
arasndaki temelli ayrlk buradan doar. "Snrlanmayan, her dnceye
kendini verebilen, ruhun her yolundan kolaylkla geebilen ve bu heryanllk
ve hareketlilikle gerek karakterini bulan akclk byle bir dzyazdan
kamaz"70. Dille ulus ruhu arasndaki bu balantya ngiliz Yeni
Platoncu'larndan Haris de dein-mitir. Harris'e gre de, her ulusal dilin
kendine z bir dil-ruhu (Sprachgeist) vardr. Her biri kendine z bir ilkeyi,
biim veren ilkeyi kendi iinde tar. Uluslarn da bireyler gibi zel ide'leri
vardr, bu zel ide'ler, dillerinde yanklanrlar; daha iyi, daha stn ide'leri
olan uluslarn dilleri de daha olgun, daha zengin olur; bir Yunan, bir Roma, bir
ngiliz ulusunun kendine z bir doas, bir ge-nius'u olduu gibi, Yunancann,
Latincenin, ngilizcenin de bir genius'u vardr. Bir Yunan genius'undan sz
ettiimiz gibi, Yunancann genius'undan da sz edebiliriz.
55

2. Uluslarn Bireysel Karakteri:


Humboldt'a gre ayn ulusun bireyleri, onlar baka uluslardan ayran ulusal
bir birekiUilik gsterirler. Bu birekiUilik ulusun karakterini dile getirir. Dilin
karakteri de bu ulusa! karakterden, ulusal birekillilikten doar. Ulusal
karakter geri oturulan yerlerin ve alnan etkilerin ortaklyla glenir, ancak
gerekte bu karakteri ortaya karan doal yatknlktr. Doal yatknlk da
genel olarak kk ortaklna dayanr. Uluslarn ve kavimlerin ayrlmas tarihsel
olaylara ve oturduklar, gezdikleri yerlere de baldr. Ancak btn i ve d
etkiler, birleme ve ayrlmalar bir yana braklrsa, her ulusu bir bireysellik
olarak ele almak gerekir71. Bireyin etkinliinin ulusunun ruhunu yksek bir
dereceye kard ve ona kendi gr noktasndan yeni bir atlm verdii
grlen bir eydir. Ulusun ruhunu bu bireylerin etkinliinde, rnlerinde
aradmz gibi, Humboldt'a ge, bugnk kltr derece-mizi de aklamak
iin, bu ulusal bireyselliklere bavurmak zorundayz. "Uygarlk ve kltr,
uluslarn sert kartlklarn ortadan kaldrrlar"72, sanat ve bilimin ilerlemesi

de bunlarla birlikte olur ve "ulusal grlerden kopmu genel ideallere"73


erimeye allr. Ama bu da ancak eitli kltrlerde kazanlr.
Uluslarn ekillenmesi, gelimesi, karakterlerinin belirmesi yannda dil de
bunlardan bamsz kalamaz. "Her dil, ulusun zelliiyle belli bir zellik
kazanr"74 ve yeniden ayn ekilde ulus zerine etkide bulunur. Dilin
bireysellii ile olan ilgisi de ulusa temel olur. Dil ulusallk zerine ok gl bir
etki yapar. "Ulus (Nation) kavram da zellikle dil zerine kurulmu olmaldr.
nsan doasnn insanda gelimesi dilin gelimesine bal olduundan, ulus
kavram da belli bir biimde dili kuran
56

bir insan kitlesinin kavram olarak verilmitir"75. Her ulusun bir bireysellii
olduunu, bunun belli bir ulusta nasl ekil aldn, Humboldt'a gre, tek tek
uluslara bakarak grebiliriz. Belli bir ulusun karakteristik gelimesini o ulusu
kuran halkn tarihsel gelimesi gsterir. Yani bireyde, diyalektte ve duygu
biiminde ayr ayr kkler, ayr halk topluluklar, eitli glerin meydana
getirdii corafi karma, hepsi birden o ulusu meydana getirir. Bununla
birlikte her halk topluluunun zellikleri vardr. Bu topluluklardan hibiri
tekini ezemez. Hepsi belli bir urama sonunda geliirler. Dilin ayr ayr
lehelerinden (diyalekt) hibiri ulus lehesinde aalatlamaz, ya da
bunlardan biri en stn niteliklisi olarak ne srlemez. Bunlarda ortak olan
ynler, ulusun karakterini ortaya -karr. Dillerin ve uluslarn en canl ve en
gl ekillenme dnemlerinde bu zellik, bu ortak dilin kuruluu en gl bir
ekilde ortaya kar. Bylece de o ulusa zg karakter meydana gelir. Son
yllarda W. Porzig bu ortak dil sorununu ilemitir. Ona gre baka baka
uluslar ayn eyi baka baka dile getirirler. Dil ortakl bu gibi kavray ve
deerlemelerin bir ortaklna dayanr. Ancak, Porzig'e gre, bu ortak olan dil
de yaln bir ey deildir, kark, eitli olarak ayrmlam bir kurulutur. Ayn
dilde eitli azlarn, bundan baka gnlk dilin (Umgangssprache), yaznsal
dilin (Hochsprache), meslek dilinin (Fachsprache), zel dilin (Sondersprache)
yannda bir de devlet dili (Reichssprache) vardr. Btn azlar stten
kavrayan ortak bir dil formuna gereksinim vardr ki, bu da eitli azlan bir
birlik iine alan devlet dilidir. Bu, bir kez, gnlk gereksinimler iin gereklidir,
ama asl diyalekt alannn snrlar dna kan edebiyat ve bilim iin
bakouldur. Devlet dili pek ok durumlarda belli bir aza dayanr. Herhangi
bir diyalekt alannn
57

ya politik gidii ya kltr olaylar bakmndan bir az, devlet dili haline gelir.
Bir dil devlet dili olunca teki di-yalekt alanlarnn da onu renmesi gerekir.
Devlet dili ile azlar her ikisi de birbirinin yansra bulunurlar ve karlkl

olarak birbirlerine etki yapar, birbirlerini canlandrrlar. Azlar devlet dilinden


geni bir szck daarc ve eitli tmce ekilleri alrlar; devlet dili de
azlarla alp verme sonunda renklilik, ak grrlk, yaama yaknlk kazanr.
Her zaman iin devlet dili szck daarcn eitli azlardan tamamlar. yle
ki ayn szcn eitli azlardaki biimleri devlet diline eitli szckler
olarak girer. Devlet dili bu eitlilikten anlam ayrmada yararlanr. Ama bu
birbirine yaklamalarn her ikisi iin de sakncalar yok deildir. Devlet dili bu
yaknlklarla birliini ve devlet dili olarak rol oynama olanan azaltr. Ayn
ekilde azlar da devlet dilinden dn ala ala sonunda az olmaktan kar
ve bsbtn kaybolur. Bugne dek pek ok azlarn alnyazs budur. Bugn
de diyalektler devlet dili nnde ekiliyorlar76.
Grlyor ki Porzig ortak dilin kuruluunu birtakm gereksinimlerle balyor,
oysaki Humboldt'da bu kendili-inden olan bir eydir. Ayr ayr diyalektlerden
kan ortak ynler, dilin karakterini ortaya koyar. Bu karakterle ulusun
zellikleri sanat yaptlarnda ilenir ve bu zellikler mimarlk, musiki, edebiyat
ve dile sokulur. "Lehelerde sesler ve ekiller inceleir, uyum ve gzellik
duygusuna balanrlar"77. Bylece edebiyat ve biem de zel bir karakter
alr. Ulusun karakterini en iyi ekilde ortaya koyan da, sanat ve bilim
yaptlarnda ilenmi olan bir dildir.
58

3. Ulusun Karakterinin Dilde Kendini Gstermesi:


Humboldt'da belli bir biimde dili kuran, oluturan insan kitlesi bir ulus olarak
karmza kyor ve dille ulus birbirinden ayrlmaz biimde birbirlerine
balanyorlar. yleyse, bir ulusun karakterini en ak ekilde ortaya koyan da
o ulusun dili oluyor. Humboldt'a gre, dilde yabanclatrmak ve biletirmek
gc vardr. Ayr ayr kklerde de olsa ulusal karakterleri dil bildirir. Ancak
burada yle bir soru ortaya kyor, diyor Humboldt: Btn ayn dili
konuanlarn ortak bir kk m vardr, yoksa bunlarn bir ekilli olular, ayn
toprakta yaay-larndan ve bununla bal olarak balangtaki doal yatknlktan, ayn ekilde etkide bulunan nedenlerden mi meydana gelmitir?
Ulusal ayrlklar ilk kez dillerin ge-limesinin ortaya koyduu ona gre besbelli
bir eydir. Uluslar, dille bilinlenmiler ve dilden bilgileri anlalr duruma
getiren eyler kazanmlardr. Dil, insanlar buna eriecek kadar entelektel
bir duruma getirince duygular gelierek varlklarn daha iyi duymulardr.
"Bylece bu gelimenin arac olan diller yle bir karakter kazanrlar ki, ulusun
karakteri onlarda, trelerde, greneklerde ve ol-gularda olduundan daha iyi
anlalabilir"78.
Bir edebiyat olmayan ve kulland dilde yeter dere-cede derinlere
inemediimiz ve bu bakmdan bir aratrma yapamadmz uluslarn ou
zaman bize olduklarndan daha birekilli grnmeleri bundan ileri gelir. D
ekilleri bir yana braklrsa dilin karakteri dncenin seslerle ballk

biiminde kendini gsterir. Dilin karakteri bir anlamda ayn zamanda ruhtur
(Geist), bu ruh dilde kendini gsterir ve dili ruhlandrr. "Dilin karakteri, ulusun
tinsel zelliinin srekli bir ekilde etki yapmas59

nn doal bir sonucudur"79. Her dilden ulusal karakter -karlr. Kaba ve


aydnlanmam uluslarn dilleri de bu karakterin izlerini ilerinde tarlar.
Yalnz unu gz nnden uzak bulundurmama!dr: Uluslarn zelliklerini
dillerinin elerinden karmak hemen hemen olanakszdr. Ancak bu uluslarn
dnya grlerinin saptand bir edebiyatlar ya da konuma dili varsa bu
olanakl olur80.
Humboldt, ulusun karakterinin biimlenmesinde dilden baka etkilerin de
bulunduunu gzden uzak tutmuyor. Ona gre, dil ve nleri bir yana
braklrsa, uluslarn karakteri fizyonmide, beden yapsnda, giyimde, tre ve
greneklerde, yaay biimlerinde ve her eyden nce, uluslarn yaptlarnn
ve eylemlerinin yzyllar boyunca braktklar izlerde kendini gsterir.
Karakterin bi-imlenmesi de bu canl grlerin temelinde bulunan ruh
durumu ile olur. Btn bunlarn ve bu ruh durumunun dil zerine zel bir
etkisi vardr. Dilde hibir etki bir yana braklamaz. Bu etkilerin her biri dilde
bir iz brakr. "Dilin sadece karlkl anlamada bir alp-verme arac olmayp,
kendi gcnn iten almalar sonunda, kendisiyle nesneler arasna
dnceyi (Geist) koymas gereken gerek bir dnya olduu duygusu ruhta
belirirse, ruh dilde bir eyler bulmak ve ona bir eyler katmak olanan elde
eder"81. Dil zerine yalnzca ulusal zelliklerin ilk yaps deil, ayn zamanda
i eylemlerin zamanla meydana gelen deimeleri, ruhu ve doann tinsel
atlmm ykselten veya alaltan d olaylar ve her eyden nce ayr ayr
bireylerin igdleri etkide bulunur. Dil, ruhun her derecelenmesine gre
deiir. Ancak bunun izleri bireyde glkle grlr, bu olgu ancak btnde
kendini gsterir. Her ulusun ayr bir zellii olduu iin, "hibir ulus bir baka
ulusun dilini kendi z ruhu (Geist) ile canlandramaz ve olgunlatramaz"82.
nk her biri
60

belli bir yolun ardndan giderler, buna karn biroklar genel bir erekte
birleirler.
Ruh, dili kapal bir ey olarak ele almaz, yeniden kendi zerine etkiletmek iin
yeni olam ortaya koymaya alr. Humboldt'a gre, bu bir ikilik yaratr: Dilde
do-rudan doruya ortaya kmayp da dilin iinde canlanan, dilde kendini
gsteren ruhun (Geist) tamamlamas gere-ken herhangi bir eyin varolduu
duygusu ve yeniden her eyi seslerle balayan igd. Dil iki ynde dilin
maddesel ekline ve ruhun derinliine doru etkide bulunarak canlandka,

dilde zellik daha ak ve belli olarak kendi-sini ortaya koyar. "Dil ayn
zamanda bir saydamlk kaza-nr ve konuann iini gsterir"83. Bu biimde
dille iinden grlen ey nesnel olarak belirtici olamaz. nk her dilin her
eyi gsterebilmesi iin, o dilin bal olduu halktaki gelimenin her
basamandan gemesi gerekirdi. Oysaki, her dilin ya henz gizli olan, ya da
her zaman gizli kalacak olan bir blm vardr. "Her dil, tpk insan gibi,
zaman iinde yava yava gelien, sonsuz olan bir eydir"84. Bu yzden o
iinden grl her gstergeyi znel olarak deiiklie uratan bir ey olur.
nsann btn i ve d etkinlikleri gzden geirilirse, insann gereklii
(Wirklichkeit) nesne ya da gere olarak kendisine balad ya da ondan
bamsz olarak kendi z yolunu izdii grlr. nsann gereklie hangi
biimde girdii ve ne kadar derinlere kk sald insann bireysel karakterini
gsterir. Bu l sadece entelektel, aydn uluslarda kullanlmaz. Ulusun
karakteri, onda gerek olan btn zelliklerde ne kadar ortaya karsa ksn,
zellikle dil yoluyla aydnlanr. Dil o kadar ince bir bala bireysellie baldr
ki, tam olarak anlalmas iin, her zaman, yeniden dinleyenin ruhuna
balanmas gerekir. Konuann btn bireysellii bu yzden bakalarna
geer.
61

Dilin ilk ortaya kt dnemde, dili gerekten "ruhun (Geist) iinden


kurmak"85 abas yannda dilin tekniinin yaratlmas da ok egemen olur.
Dillerin tekniklerinin en nemli blm tmcelerin balanmasdr. Dnce
akna salam bir temel veren ve dncenin yaylma ve llln
gsteren mantksal dzenlemenin akl ve belirlilii, sonra uyum ve anlam
zenginliine gereksinim burada ortaya kar. Dilin bu teknik eklinde de
"uluslarn bireysel ruhu"86 kendini gsterir.
4. Dil ve Dnya Gr:
Dillerde uluslarn btn zellikleri, karakterleri ortaya kt gibi, Humboldt'a
gre, uluslarn dnya grlerini de dillerinden karmak olanakldr. Uluslarn
ayr ayr dnya kavray, karakteri szcklerin anlamnda saptanmtr. Bir
szck, kavramnn sadece maddesel gstergesi olduundan, ayr ayr
bireyler tarafndan ayn biimde tasarmlanamaz, her birinde ayrlan bir ey
vardr. Birok dillerin szckleri, "btnde ayn kavramlar gsterseler bile,
hibir zaman gerekten eanlaml deildirler"87. Bir tanm onlar tam tamna
iine alamaz, ancak onlar ilikin olduklar blge iine alan bir yeri gsterebilir.
Empiristlerde de ayn gre rastlyoruz: Onlara gre de dilde her yeni
kavram yeni bir dnce yaratmasn dile getirir. Bir dilin hibir kavram bir
baka dile tam tamna aktarlamaz. zellikle Locke u noktada srar eder:
eitli diller karlatrlra, grlr ki, birbirini tam olarak karlayan hibir
szck bulunamaz. Ona gre bir szck, btn anlamlaryla birlikte, bir btn
olarak tam anlamyla anlalabilir. Btn anlamlar birbirini tutan szcklere
de rastlamak gerekten olanakszdr. Humboldt'a gre de bir szcn baka

bir dilin szc62

yle ayn eyi dile getirmesi pek seyrek grlen bir eydir. Ayn dilde bile
szckler deiik kimseler tara-fndan eitli anlamlarda kullanlabilir. "Her
dnem, her bamsz yazar, kendi bireyselliini diline yerletirmekten
saknamadndan, farknda olmadan, szce bir ey ekler, ya da
deitirir"88. Ayn kavram iin ayr ayr dillerde kullanlan szcklerle, ayn
dilde ayn tr iin kullanlan szckler karlatrlrsa, bu sonuncuda tinsel
zelliklerin birekilli ve bir birlik iinde olduklar grlr. Ayr ayr dillerde ise
ayn kavramn, rnein 'ruh' (Seele) kavramnn nasl ayr ayr ynlerden
kavrand bilinen bir eydir. Dilin eleri, alglanan eylerle yaratlamaz. Bu
eler olmakszn, hibir kavram olanakl olmad gibi, ruh iin de hibir
nesne var olamaz. Nesnenin her trl znel algs zorunlu olarak dilin
kurulmasna ve kullanlmasna yol aar. nk, bir algdan meydana gelen
szck, nesnenin bir izlenimi deil, nesne tarafndan ruhta uyandrlm
tasarmn bir izlenimidir. "Her nesnel algya kanlamaz bir znellik
katldndan her insan bireyi nesne karsnda bir dnya grnn merkez
noktas olarak bulunur"89. Dil bunu daha fazla artrr. nk szck, nesneye
kendi anlamn da katarak kendini yeniden ruhun karsna koyar ve nesneye
yeni bir zellik verir. "Ayn ulusun diline ayn biimde bir znellik etki
yaptndan, her dilde zel bir dnya gr vardr"90. Porzig de ortak dili
incelerken bu ayn grten hareket ediyor. Ona gre kltr iin ortak bir dilin
bulunmas gereklidir. Kltr baars bulduumuz her yerde, onun koulu olan
dili, yani konuanlarn ortakln buluruz. Ama bu ortaklk szcklerin
ortaklndan baka bir eydir. Bir dili teki dillerden ayran yalnzca, bu dilin
baka dil gstergeleri olmas deildir. Bu dil insana baka bir dnme biimi,
baka bir gr biimi verir.
63

Bu dille insan dnyay baka trl kavrar; bu dilde insann dnya karsndaki
duygu ve istekleri bakadr. Ksaca, dil ortakl, ortak bir dnya tablosuna
sahip olmaktr91. Humboldt'a gre de dillerin eitli olular yalnzca onlardaki
elerin, gstergelerin, seslerin eitli ol-masndan deildir, dnya
grlerinin eitlilii, dillere ayr bir karakter verir, onlar eitli yapar92. Her
dilde btn bir kavramlar dokusu bulunduundan ve her dil insanln bir
blmnn tasarlama biimini iine aldndan, her dil zel bir dnya
grnn yanks olduundan, yabanc bir dilin renilmesi de insana yeni
bir gr kazandrr, o zamana kadarki dnya grne yeni bir gr katar,
gr alarn oaltr. "Ancak insan yabanc bir dile, her zaman az ya da ok
kendi z dnya grn, giderek kendi z dil grn de gtrdnden,
bu sonu tam ve katksz olamaz"93. Humboldt'un bu grnden unu

karabiliriz: Hibir insan, yabanc bir dilin dnya gr iine tamamen


giremez, nk kendi dilinin dnya gnn basks altndadr. Kendi dilinin
dnya gr ona egemendir, ona belli bir yn vermitir.
64

IV. DLN GELMES


/. Tarih ve Dil:
Rasyonalistlerin ve empiristlerin dil anlaynda ay-rlmakla birlikte bir
noktada birletiklerini grmtk94. Her ikisi de dili bilgi bakmndan
inceliyorlard. Dil, bilim iin bir ara oluyordu. Rasyonalistler dili bir dnce
formu olarak ele alyorlar. Descartes'e gre, btn bilgi-lerin temelinde
bilginin ayn bir-ana-form'u, insan akl bulunduu gibi, btn dillerde de dilin
temelinde bulunan bir genel akl form'u (Vemunftform) bulunmalyd. Bu genel
form, dillerdeki sz biimlerinin eitlilii altnda sakl bulunsa da, ortaya
karlabilirdi. Leibniz de dil so-rununu genel mantk balants iine
koyuyordu. Empi-ristlerde ise dil mantk balants iinden karlp, empi-rik
kkler, empirik amalar bakmndan aratrlyor. Empiristlerde dil, mantk,
metafizik balantlar iinde deil, psikolojik durumlar iinde tannmak
isteniyordu. Burada mantk ve metafizik grlerin yerini psikolojik gr
alyor. Dili btn bir dnce formu olarak inceleyen gr yannda,
bireysellie, ayr ayr dillerin tinsel zelliklerine ilgi duyan gr ortaya
kyor. Mantksal grn evrensel dil sorununa ynelmesine karlk, psikolojik gr bunun kart olan yolu tutuyor. Locke, genel gramer
dncesinin bir kuruntu olduunu sylyordu. Ona gre bu genel gramer
yerine her dilin zel stilist-liini aramal, her dili kendi zellii iinde
kavramaya

Dil-Kltr Balants F.5

65

almaldr. Bacon bile empirik dilbilgisinin yannda 'felsefi gramer'in genel


bir formunu istiyorsa da, bunu is-terken artk szck ile nesne arasndaki
balantdan kalk-myordu. Ona gre, gramerin en yetkin formu, eitli dil-leri
ve bunlarn eitli zelliklerini inceleyerek her birinin stnlklerini ve
eksikliklerini gstermeye almakla elde edilir. Bu ekilde tek tek dillerin
karlatrlmas ile hem yetkin bir dilin ideal tablosu ortaya kar, hem de ayr
ayr uluslarn ruhunu ve trelerini anlamak iin anahtarlar elde edilmi olur.

Bacon'un ortaya att bu grleri sonradan Humboldt tamamlayacaktr95.


18. yzylda dil sorunu artk yava yava bir bilgi arac olmaktan kp
bamsz bir sorun olarak incelen-meye balanyor. lk olarak Herder dili tek
yanl grten kurtarm, dili dnce ve duyu formu olarak incelemiti. Ona
gre dil, bir yandan tinsel bir eylemdi, te yandan organik bir sesti. Herder,
dili organik bir form olarak gren romantik anlaya geiin snr zerindedir.
Bu kavram dil incelemelerine ilk getirenin Schlegel olduunu sylemitik96.
Schlegel ve dnemi iin bu kavramla tinsel varln btn iinde dile yeni bir
yer verilmi oluyor. Organizma sorunu, romantik felsefenin eitli alanlarda
ele ald bir kavramdr. Organizma kavram doa ile zgrlk, doa ile sanat,
doann bilinsiz olu'u (Werden) ile ruhun bilinli yaratmas arasndaki
akl kapatt gibi, dil incelemelerinde de bilinli olanla bilinsiz olan
arasnda, znellikle nesnellik arasnda, bireysellikle genellik (Allgemeinheit)
arasnda yeni bir arabulucu olarak ortaya kyor. Organik yaamn
aklanmas iin bireysel form kavramndan yararlanlyor. Herder bu kavram
btn tinsel varlk alanlarna, doadan tarihe, tarihten sanata, sanat
ekillerine ve biem-lerine aktarmtr. Burada da bir genel olan aratrmak
66

sz konusudur. Ama bu "genel olu" kendi bana var olan soyut bir genellik
deildir, zel olan eylerin btn iinde ortaya kan bir birliktir. Dil felsefesi
bakmndan bu, ayr ayr dillerin bireysel eitliliinin ve tarih iindeki
sralanlarnn arkasnda bulunan bir ilk ve anadilin genel yapsn bulmak
istemeyi gsterir. Dil de bu zelliklerin btn iinde aratrlmaldr. Organik
form ide'sini btnlk ide'sine balayan bu yolda Humboldt da dil felsefesine
yeni bir temel getiren kendi felsefesel dnya grn kazanmtr97.
Humboldt'a gre, bireysel olan imdiye kadar gzden karlm, ya da bo
genelikler iinde grlmtr: Genel gramer dncesi gibi. Bireysel olan
ancak gerek olaylarda, somut olan grler iinde grlebilir. Somut olan
karakteristik gstergeler ya iskeletler haline getirile-rek bozulmu, ya da
belirsiz, dank izgiler iinde gs-terilmitir. Bir dilde eksik olan ve en
belirtici zellikte olan bulmak iin birok dilleri karlatrmak gerekir. Btn,
ancak tek olanda tanndndan, ayr ayr uluslar ve bireyleri incelemelidir.
Bireysellik, btnsellii gerek-tirdii gibi, btnsellik de bieysellii gerektirir.
Humboldt, dil tarihi almalarna bu dncelerle balyor. Humboldt'un
balangtaki denemeleri tek tek dillerin aratrlmasndan kalkar ve buradan
btnsellik idealini bulmaya alr. Humboldt'un romantiklerle akrabalna
sk sk deinilmitir. Gerekten de byle bir yaknlktan sz edilebilir. Yalnz
romantikler birok olaylarn, bu arada dilin aklanmasndan dine dnyorlar.
Humboldt ise, sorununu dinden bsbtn ayrr, onun gr tmyle tarihsel
bir dnya grdr. Rantzau'a gre, Humboldt'u romantik gr ya da klasik
gr iine yer-letirmektense, onun "Tarihsel Okul"a (Historische Schule)
bal olduunu sylemek daha doru olur98.

67

Humboldt'a gre dil, sonlu olan doa ile sonsuz olan doa arasnda, bireyle
teki bireyler arasnda, tek insann durdurulmu varl ile btn insan tr
arasnda bir ara-cdr. Tek insan nerede, ne zaman ve nasl yaarsa yaa-sn,
insan trnn ayrlmaz bir parasdr. Tek insann yazgs ile dnya tarihini
yneten bu bitimsiz balanty en iyi gsteren de dildir. Dil, srekli yaratlarak
bir bireyden tekine geen bir etkinliktir. Ruhun, srekli olarak sylenilen
szleri, dncenin anlatmna elverili yapmaya almas dili oluturur. "Dilin
kendisi bir rn (Ergon) deil, bir etkinliktir (Energeia)"99. Onun iin dili ancak
tarihsel yolla tanmlamak doru olur. Yalnz bu tarihsel olu, Hegel'in tarihsel
sisteminden ayrlyor. He-gel, tarihsel sistemini tarihsel srecin diyalektik
kavramyla aklamak istemesiyle, dncenin snrsz ve sonuna kadar
gtrlm tarihsellemesine kap ayor. Humboldt'da ise yaratma
(Erzeugung) gelimeden daha nemlidir100. Ona gre dnya tarihinde
birtakm glerin ortaya kyla dillerin douunu aklamak gerekir.
Humboldt, balangtaki yaratmalann, tarihsel, siyasal olaylarn gidiine
bakarak, devrimci, hatta bazen barbarca olduklarn kabul eder. Bir ilkbahar
gn bir aacn btn iekleri nasl birdenbire aarsa, dillerin de ancak bu
ekilde doduuna inanr101. Sonradan yeni gereler ancak azar azar
meydana gelir, daha ok eski ekiller geliip serpilir. Uluslarn ve kltrlerin
doutan olan eitlilikleri Humboldt'un tarihsellik dncesine temel olurlar.
Bu eitlilikler ona gre tarihsel yaamn balca etkenleridir. Humboldt, btn
var olan dillerin kendisinden kt, kendisinden yaratld bir gce inanr; bu
gc de yaam ilkesi (Lebensprinzip), ya da ruh gc (Geisteskraft) olarak
adlandrr. Bu g, btn uluslarda ayr ayrdr ve dnya tarihinin en yksek
ide'sidir. Ulus-

68

lar, ancak bu gle dil yaratma ediminde gerek bir s-tnlk gsterebilirler.
Humbodt'un uluslar ve dilleri ze-rindeki btn szleri tarihsel grn
gsterir. Ona gre yaayan dillerin hibirini donmu kalm, oluumunu
bitirmi, artk son noktasna erimi bir dil olarak ince-leyenleyiz. Her
dnceyi dile getirmeye elverili olan, en aydn, en ileri diller bile srekli
gelime iindedir. Dncelerin gelimesi, durmadan yeni yeni dncelerin
domas, bilimin ilerlemesiyle yeni kavramlarn ortaya kmas ve bunlara
yeni szcklerin bulunmas, yara-tlmas da zorunlu olur. Bir ulusta
dncelerin gelime-siyle dil de geliir, srekli yaratmalar yapar. "Dilleri l

bir rn (Erzeugtes) olarak deil, daha ok bir yaratma (Erzeugung) olarak


incelemek gerekir"102. Dilde bu ya-ratmalar, szck ortaya koymalar o dilin
kurallarna gre olur, bu kurallar da belirlidirler, ancak "yaratma evresi ve bir
dereceye kadar da yaratma biimi tmyle belirsiz kalr"103. ocuklarn
konumay renmesi szcklerin llmesi, bellee yerletirilmesi ve
yinelenmesi deildir, yala ve ileyile dil yetisinin gelimesidir. Trl trl
durumlarda ve dnemlerde bulunan ocuklarn ayn zamanda konumalar,
anlamalar, ocuklarda dilin me-kanik bir renmeyle eil, dil gcnn
gelimesiyle iler-lediini kantlar. nsan her yerde insanla birlikte bulunduundan, dil yetisinin gelimesi de her bireyin yardmyla ileriye gidebilir.
Ancak Humboldt'a gre dillerin de son eklini bulmu olan blmleri vardr.
Denizlerin, rmak-larn, karalarn bugnk eklini almadan nce byk deimelerden geen dnyann o zamandan beri pek az de-imeye urad
gibi, "dillerde de tamamlanan organi-zasyonun bir noktas vardr ki, bu
noktada organik yap duraan eklini artk deitirmez"104. Buna karlk o
dillerde dncelerin srekli yaratmalaryla gelime, ve69

rilmi snrlar iinde, sonsuzlua kadar gidebilir. Bir dil bir kez kendi eklini
kazanrsa, asl gramer ekilleri ayn kalr, byk szck aileleri, bundan baka
tretmenin ana ekilleri ok az artarlar. Ancak kavramlarn daha ince
ayrlmalar sonunda tretme yoluyla, birlemeyle, szcklerin anlamca
balanmalaryla, belli durumlar iin belli biimlerin ayrlmas ve fazlalklarn
eklenmesiyle, doular annda yoksul olan dilerde, Humboldt'un deyi-miyle,
"kader de ltfunu esirgemezse", yeni bir kavramlar dnyas ve gzel sz
syleme sanat ortaya kar.
Humboldt, dillerdeki gelimeyi blme ayryor:
1.

Dillerin organik yapsnn ilk, ama tam olarak olumas, biimlenmesi.

2.
Dillerin yeniden duraan duruma geinceye kadar yabanc karmalarla
deimeleri.
3.
Dillerin baka dillere kar dtan snrlar belir-ledikten ve yaplar bir
btn olarak deimez bir biimde yerletikten sonra iten ve inceden inceye
gelimeleri.
lk iki dnem kesin olarak birbirinden ayrlamazlar. Ama nc dnem tam
olarak onlardan ayrlr. Onu te-kilerden ayran da dilin organik yapsnn
tamamlanm olmasdr. Dilin gerek yapsnda artk deimeler olmaz. Ancak
bu, dilin gelimesinin bittiini gstermez. Kavramlar arasndaki ince ayrlklar,
serpilmeler (Ausbil-dung) dili durmadan oluturur. "Yaayan dil duru halinde
olamaz"105. Ruh (Geist) ve dil bir yanl olarak deimezler, bunlar zerinde
zgr bir g egemendir. lk organizma sonradan bozulsa da ortaya kan yeni
g, yeniden bir organizma kurar, bylece doku kesiksiz olarak, daha byk

ve eitli planlara gre srp gider. Yeniden kurucu g ortaya ktndan,


bozulmu organiz70

ma hep ayn ekilde yeniden ve ortaya kan elerin zenginlii ile eskisinden
daha iyi bir ekilde meydana gelir. Dilin iinde bulunan yaratc yaam ilkesi
dille birlikte dnceyi de gelitirir. Ama kukusuz, bu yaam ilkesi her dilde
ayn lde yaratc, baarc deildir. Dilin yaps, ulusun ruhuna uyuyor ve
onu canlandrabili-yorsa, o dilin zamann gidiiyle ulusun getirdii btn yeni
ekillenmeleri kendi iinden meydana getirebilmesi ve bu bakmdan srekli
bir gc olmas gerekir. Dil tek tek szckte ve konumada bir edimdir, ruhun
gerek yaratc eylemdir. Bu edim, her dilde bireysel olan, her ynden
belirlenmi biimde hareket eden bir eydir. Kavram ve ses, szck ve
konuma olarak ekillendirilirler, bylece i dnme form'lar sesle
birleerek, d dnya ile ruh (Geist) arasnda, ancak ruhun gerek yaratc
edimi ile olanakl olan, ikisinden ayr bir ey meydana gelir. Humboldt, buna,
bireim (synthesis) diyor. Uluslar bu bi-reimi en byk g ve canllkla
yerine getirmekle dil yaratma iinde zafer kazanrlar. Olgunlamam dillerde
bu bireim ya doadan zayftr, ya da sonradan ortaya -kan baz olaylarla
durdurulmu veya felce uratlmtr. Btn tek tek stnlklerinde dilin
tamamlanmas bu edi-min gcne ve yasallna baldr ve dilde yaratc
yaam ilkesi bu edime dayanr. Szcklerde bu bireimi gsteren hibir zel
gsterge yoktur. Bireim, dilde maddesel olmayan bir ekilde otaya kar. Bir
dilde bir kk (Wurzel) bir ekle (Suffix) ad haline getirilirse, ek kavra-mn asl
ze olan balantsnn maddesel gstergesidir. Bireim ediminin ise szcn
kendisinde hibir zel gstergesi yoktur, ek ve kkn eridii bir birlikte ortaya
kar. Bu edim, tmce yapmada, bkm (Flexion) yoluyla ya da eklerle
tretilmi szcklerde ve kavramlarn seslerle olan balanmalarnda ok ak
bir ekilde gr7/

lr. Ruh yaratr, ama ayn edimle kendini yaratlm olann karsna koyar ve
onu nesne olarak yeniden kendi zerine etkide bulundurur. "Bylece kendini
insanda yanklayan dnyadan, dnya ile insan arasnda, insan dnya ile
balayan ve dnyay insanla verimli klan dil doar"106. Belli bir dili
canlandran, gerekletiren btn yaam bu edimin gcne baldr. Bu
edimin gl olduu dillerin yaratma olanaklar daha fazladr. "Sanskrit diller
hi deilse bin yl boyunca yaratc glerinin kantn vermilerse, bu,
tmyle o dillerin bal olduklar uluslarda bulunan dil yaratan edimin
gcnn bir etkisidir"107. Humboldt'a gre, ancak bkml (Flektieren-de)
dillerin byle bir bireime dinamik bir yetenekleri vardr. Bu bireim i
dnce form'larn seslerle balar ve bylece gerek yaratc bir g olur.

Dilleri Sanskrit ve Sanskrit olmayan diye iki blme ayran Schlegel de


organik gelimeyi yalnz Sanskrit kkl dillerde buluyor. Yalnz onlar i
deimelere yatknlk ya da kendisinin dedii gibi, "flexion" gsteriyorlar. Bu
dillerde dilin yaps organik bir ekilde kurulur. Schlegel'in flexion dedii bu
iten deimelere 19. yzyln byk dilcisi Franz Bopp ondan iki yl nce
"gerek organik biim" (vvahrhaft organische Art) demiti. Bopp da
Humboldt'un dilin organizmas (Sprachorganis-mus) deyiminden kalkarak
flexion'larn kkn, son elerini bulmak istiyordu. Bunun yerine
karlatrmal grameri bulmutur.
Aa yukar Humboldt'a kadar dil bir bilgi arac olarak inceleniyordu.
Humboldt dili tarih iinde incele-mekle dili ikinci derecede bir varlk olmaktan
kurtarm ve karlatrmal dil incelemelerini kurmutur. 19. yzylda
Humboldt'un bu dncelerinin yansra dili artk

72

kendi bana, bamsz bir sorun olarak incelemek d-ncesi ortaya kyor.
Humboldt'un organizma deyimi de yava yava yeni ve baka anlamlar
almaya balyor. Bu bakmdan 19. yzyln byk dilcisi: Rasmus Rask,
Franz Bopp ve Jacop Grimm ilk adm atyorlar. zellikle Bopp ile Grimm
sayesinde dil incelemeleri yeni bir yn kazanyor. Eskiden dil incelemeleri
filoloji evresinde kalyordu. Yani, dil bir ulusun zel kltrn incelemek iin
ele alnyordu. 19. yzyln karlatrmal grameri ise, filoloji ile dilbilimi ayran
yeni bir yntem getiriyor. Bu, dilin olaylarn kavramaya ve bunlarn kklerini
bulmaya alan yeni bir yoldur. Filologlarn, rnein Yunan ve Latin dillerini
incelemeleri Yunan ve Latin kltrlerine girmek iin bir arat; dil aratrclar,
dilbilimciler iinse Yunanca ve Latince bal bana bir amatr. Filologun asl
konusu edebiyattr, bu edebiyat daha iyi anlamak iin bavurduu en nemli
ve en deerli ara da kukusuz dildir. Dilbilimcinin ise asl konusu dildir; o,
edebiyatla ilgilenmez, dili kendisi iin inceler, edebiyat olmayan dilleri bile
tanmaya alr. Rask, Bopp ve Gimm bu anlamda dilbilimci deildirler, her
de filologdurlar, ama dil bilimini bamsz yapmak iin almlardr.
Onlarn bu isteklerini rencileri yerine getirmitir.
Grimm nce yntem sorunu ile ilgileniyor. O da Humboldt gibi, genel gramer
kavramnn dmandr. O, dilde zaman ve uzay iinde deien eleri, dilde
duraan kalmayan blmleri gstermeye almtr. Bu da dil biliminde
"Tarihsel Okul"un ilk ve ak program olmutur. Grimm'e gre, ses kaymalar
(Lautverschie-bung), nszlerin deimeleri bir yasaya gre oluyor. Max
Mller, Grimm'in bu ses deimeleri kavramna, "Grimm yasas" diyor. Oysaki

Jespersen'e gre, buna ad


73

vermek gerekirse, "Rask yasas" demek daha doru olur-du. nk, Grimm
bunu yazmadan nce Rask'n yaptn grmt108. Rask da bu ses
deimelerinden sz etmitir. Rask'a gre, bir ulusun tarihi zerinde bize en
iyi bilgiyi veren o ulusun dilidir. nk dinde, geleneklerde, yasalarda her
trl deimeler olabildii halde, dil, byk bir deime geirmemise, genel
olarak ayn kalr. Ancak, dilleri karlatrrken ayrntlar zerinde durmamal,
dilin btn yaps, btn gramer sistemi gz nnde tutulmaldr. nk,
szckler her zaman deiebilirler, baka dillerden alnm olabilirler; gramer
form'lar ise pek az deiirler. Ses deimeleri de doal olarak bu sesleri
reten organa ve meydana getiri biimine baldr109. Jespersen'e gre,
Grimm'n yapt, Rask'n ortaya att ses deimeleri kavramn
formllemesi ve rneklerle gstermesidir. Grimm'e gre, dilde deimeler
olmas dilin Tanr tarafndan verilmi bir ey olmadn gsterir. Dilin yava
yava gelien bir ey olmas insann rn olduunu tantlar. Bu deimesiyle
de hayvanlarn deimeyen bar ve haykrlarndan ayrlr. Hayvanlarn
barlar igd ile ilgilidir, igdlerin de bir tarihi yoktur, her zaman
deimeden kalrlar. nsanln ise bir tarihi vardr. Grimm'n dilin gelimesi
zerindeki bu sylediklerinde Humboldt'un etkisi grlyor. Ancak, Grimm
olsun, Bopp olsun, Humboldt'un dncelerinden yola kmakla birlikte, dili
bamsz bir bilim yapmak istemeleri ve bunun iin de dili doabilim-leri
arasna sokmaya almalaryla ondan ayrlrlar.
19. yzylda filozoflar, bilimleri iki byk snfa ay-ryorlar: Doa bilimleri
(Naturwissenschaften) kltr bi-limleri (Geisteswissenschaften). Dili doann
bir rn olarak grmekle, dili bir ulusun kltrnn ayrlmaz bir paras
olarak gren filologlardan ayrlan dil aratrcla-

74

r, dili doa bilimleri arasna koymaya alyorlar. 19. yzyln banda doa
bilimlerinin byk bir ilerleme gstermesinin ve her alanda byk baarlar
elde etmesi-nin bunda byk bir rol olduu kukusuzdur. Dil biliminin
byk ncsnden Rask'a gre: Dil bir doa rndr (Naturerzeugnis), onun
iin dilin incelenmesi de doa tarihinin incelenmesiyle ayn olmaldr. Bopp da
dilleri organik doal varlklar olarak kabul eder, bu organik varlklar belli

yasalara gre kurulurlar ve i yaam ilkesini ilerinde tayarak geliirler.


'Organik' kavram 19. yzyln da ba kavram ol-mutur. Ama romantiklerin
anlayndan baka bir an-lamda. Modern doa biliminin biyolojik gelime
kavra-mnn ortaya kmasyla 'organik' anlaynda da byk bir deime
oluyor. Bunun dil incelemelerinde, dil anlaynda da etkisi grlyor. Dil
incelemelerinde bu yeni anlay en tipik bir ekilde dile getiren August
Schleic-her olmutur. Schleicher bu gelimeyi kendi iinde de gstermitir;
nk, balangta Hegel'in etkisinde olan Schleicher, sonradan tamamiyle
Darvvinci olmutur. Schleicher, balangta Hegel'in etkisindedir, dedik. Gerekte de ona gre, dilde grlen deimeler tarihsel bir karakter gsterirler,
doada rastladmz deimelere benzemezler. Doada sonsuz eitlilikler
vardr, ama bunlarn her biri durmadan kendi kendini yineleyen bir ember
iinde dnerler. Dilde ise durmadan yeni yeni, daha nce var olmayan eyler
ortaya kar. Hayvanlarn ya da bitkilerin bir kua, teki kuaklarla ayndr.
Hay-van davranlarnn bir tarihi yoktur. Dil ise, tmyle in-sana zg ve
tinsel bir eydir, dilin gelimesi de bundan dolay tarihsel bir gelimedir.
Schleicher, dilleri e ayryor. Bunu da anlam ve balantlarn belirtilmesi
bakmndan yapyor:
75

1.
Ayrkan diller (Isolierende): Burada yalnz an-lamlar seslerle (Laut) dile
getirilirler.
2.
Bitiimli diller (Agglutinierende): Burada biimsel eler, deimeden
kalan kklerle balanrlar.
3.
Bkml diller (Flektierende): Anlam ve balant eleri tam bir birlik
iinde birbirleri iinde kay-narlar, kkn kendisi de i deimelere elverilidir ve ek alabilir.
Schleicher'e gre bu nc basama hibir dil aamaz. Balantlarn
bkmle (Flexion) gsterilmesi, dilin en yksek baarsdr. Ama bir dil
bkml olmadan nce ayrkan (Isolierende), bitiimli (Agglutinierende)
dnemlerden de gemi olmaldr. Ancak, Schle-icher, bunu tarihsel olaylarla
kantlayamyor da, Hegel'e dayanarak yle aklyor: Hegel, tarihin koulu
olarak tinin (Geist) kendi zgrlnn bilincini ne srmt ve bu bilin de
ancak dilin tam bir gelimesinden sonra olanaklyd. Bylece tarih ile dilin
ekil kazanmas insan ruhunun birbirinden ayr etkinlikleri oluyorlard. Bundan
baka tarih ile tarih yazma, yani yazn, tarih yazlar, edebiyat ayn zamanda
meydana geldiklerinden, diller de ancak yazn'n ortaya kt dnemden
nce gelimi-lerdir. Yazn'n douu ile dil kendi erei olmaktan kp,
dncenin bir arac haline gelmitir. Tarih iinde ise diller hep
gerilemilerdir110. Dil, dncenin hizmetine girmekle kendi gcnden
kaybetmitir. Schleicher, dili tarih iine yerletiriyorsa da, dilin tarih iinde

gerilediine, form'lann bozulduuna inanyor.


Hegel'in tarih felsefesinde dile yer vermeyiini Schleicher, Hegel'in dille tarihi
birbirinden ayrd eklinde yorumlamtr. Bu, bugne kadar gelen birok
filo-

76

zoflarca da byle anlalmtr. Gnmzn kltr tarihisi Hans Freyer,


Hegel'in bu dili darda brakn u ekilde aklyor: Hegel'in tarih felsefesi
dnya tarihini, tinin (Geist) basamaklarnn son bulmu, deimez dnyalar,
rnler, kltrler halinde geree kmalar bakmndan inceliyor. Dil byle bir
rn deildir. Dil, Hegel' in dedii gibi, gerek anlamnda kuramsal akln bir
eylemidir, bir da kmasdr. Dil, tinin dnya tarihi ile ilgili bir rn deildir,
kltrn bir paras deildir; dil tarihten ncedir, tarih ddr. Dil, tinin
kkdr, hi deilse tinin kk ile sk bir ballk iindedir. Bundan dolay dil,
kltr tayc olarak yle bir anlam kazanyor: Tinin kayna olarak dil,
tarihin ve kltrn de koulu olu-yorHl.
Balangta dili tarihsel gelime iinde gren Schle-icher, sonradan bu gr
brakyor. O, artk dilin doal karakterinden sz etmeye balyor. Dilin bir olu
olduu, geni anlamyla tarih olduu bir gerektir, diyor; ama bu olu, tpk bir
bitkinin bymesi gibi doa iindeki bir olutur. Dil, zgr dnce alanna
deil, doa alanna giren bir eydir. Onun iin dilin yntemi de doa bilimlerinin yntemi olmaldr. Diller doal varlklar ol-duklarndan, tarih
yasalarna gre deil, doa bilimlerinin yasalarna gre deiirler. Gerekte de
tarihsel srele dilin kurulmas sreci zaman bakmndan birbirlerinden
tamamiyle ayrdrlar. Tarihle dilin ekil kazanmas insan ruhunun birbirinden
ayn etkinlikleridir. nk tarih, bilinli bir istencin (iradenin) rndr, dil ise
bilinsiz bir zorunluluun rndr. Diller, tarihten nce gelimilerdir, tarihle
birlikte bozulmaya balarlar. Schleic-her, dileri blmlerken de dillerin
geirdikleri gelimeleri doadaki gelimelere benzetir. Ona gre, tek heceli
dillerde, szckler arasnda ayrmlama olmadndan, ya77

ln kristallere benzetilebilir. Bitiimli dillerde ayrmlama olsa da, bu ayrmlar


henz gerek bir btn iinde erimediklerinden, organik alanda bitkilerle
karlatrla-bilirler. Bkml dillerde szck, ayrmlamann eitlilii iinde

bir birlik olarak ortaya ktndan bu diller hayvan organizmasna karlk olur.
Grlyor ki Schle-icher, dili tamamiyle bir doa olay olarak inceliyor.
Schleicher'e gre, filologun dili uluslarn kltr yaamn anlamak iin ara
olarak kullanmasna karlk, dilbilimci, dili her trl belirlemelerin dnda
incelemelidir. Bunu yaparken de, dil bir doal valk olduundan, tarihin
ynteminden uzaklaarak doa bilimlerinin yntemini kullanmaldr.
Schlegel'in, ondan sonra Humboldt'un dil inceleme-lerine getirdikleri
organizma kavramnn onlardan sonra ne ekilde deitiini, nasl bsbtn
baka bir anlam aldn yukardaki aklamalar gsteriyor. Humboldt'un
ayrmlam seslerin dncelerle birlemesini aklamak iin kulland
organizma kavram, kendinden sonrakilerde dilin organik bir varlk olduu
eklinde beliriyor. Oysaki Humboldt'a gre, dili tarih iinden karp kltr
olaylarnn dnda incelemek dilleri l bir hale getirmektir. "Dil ve yaam
ayrlmaz kavramlardr"112. nk bir dil lm bir bitki gibi hibir koul
altnda aratrlamaz. Dili yalnzca szcklerde, sz biimlerinde aratrmak,
dilin iine girmeyip yzeyinde kalmak demektir. Bu, dil zerinde, dilin canl
yann brakp, dili sanat yaptlarndan ayrp, sadece szlk kitaplarndan
yargda bulunmak demektir. Oysaki dil l bir rn deil, bir etkinliktir.
Durmadan yaratlan bir eydir. Her birey ve her kuak ona yeni bir ey katar.
Onun iin dil ancak tarih iinde aratrlabilir.
78

Son yzylda Humboldt'un dncelerini yeniden dile getiren Kari Vossler


olmutur. Vossler, Hegel'in dilin tarih ncesi, tarih d bir ey olduu
dncesinden kalkarak yle diyor: Dilde tarihten nce olan, insann dile
olan yatknldr. nsann, tarihe yetenekli olmas iin, genel olarak insan
olmas iin, bir dil yetisi olmas gerekir. Ama bu yetinin alp serpilmesi
tmyle tarihsel bir olaydr. Bu dnceler, Humboldt'un dncelerinin bir
yenilenmesinden baka bir ey deildir.
2. Kltr ve Dil:
Dille kltr arasndaki balantlar gnmz kltr tarihilerinin, dil
filozoflarnn zerinde durduklar balca sorunlardan biri olmutur. Bu yoldaki
almalar dil filozofu Leo Weisgerber'e gre, Berlin Bilimler Akade-misi'nin
1757'de at dll yarmada ortaya att u soru ile balamtr: Quelle
est l'influence reciproque des opinions du peuple sur le langage et du
langage sur les opinions? Bu soruya bir felsefe profesr olan Joh. Dav.
Michaelis'in Dncelerin Dile, Dilin Dncelere Etkisi adl yazyla verdii
cevap, Weisgerber'e gre nemli bir yaz deildir, ama bu yaz Herder'in eline
geince bir nem kazanyor. Dille dncenin karlkl balants sorunu,
Herder iin, dille btn kltr arasnda bir balant bulunduu grne
girmek iin bir anahtar oluyor. Herder'e gre dil, bilimlerin arac, ayn
zamanda zdr. Dil, bilimlerin yapc ve yaratc esidir. Bilimlerin form'u,

dnceler, dil iinde ve dile gre ekil alrlar. Weisgerbe'e gre Herder, dilin
btn kltr alanlaryla balants zerinde birok sorular ortaya atarak
nemli bir bulguda bulunmutur: Bu da, dilin btn kltr olaylarna etkisi ve
dilin bunlar zerindeki gcdr113. Weis79

gerber'in kendisi de kltrn yapsnda dilin roln ara-tran yaptlarnda,


Herder'in bu grnden yola kar. Kltrn yapsnda dilin etkilerini, ayn dili
konuan in-sanlarn btn yaratmalarnda o dilin dnya tablosunun etki
yapmasna dayanarak aklar. Dil, yaamn btn alanlarnda, gnlk yaamn
en yaln olaylarnda, bilimin ana form'larnda, grenekler ve trelerde,
inanlarda ortaya kar; dil her trl maddesel yaamn, tekniin, ekonominin
de kouludur; dinde, hukukta, felsefe ve sa-natta yeri vardr. Dilin etkide
bulunan gc, dilde izini brakan dnya tablosu ile, yaamn btn alanlarna
yaylr. Buna karlk dil de, her bir alann zel gereksinimleri ve koullar ile
kendi evresini ve ynn belirler ve ona gre geliir1,4. Weisgerber bu
alanlarn her birinde dilin nasl kullanldn, dilin bunlardaki etkilerini
gstermeye almtr; ayn zamanda kltr olaylarnn temellerini ve
zelliklerini bulmak iin, dilin dnya tablosunun btn iinde iz brakan ve
onda saklanan eyleri incelemeye de alr. Ama bu dilde iz brakan eyleri
bir sonu olarak, olmu bitmi bir ey olarak deil, bir etkinlik olarak, her
zaman yeniden etkide bulunan, her zaman yenilenen bir g olarak gz
nnde tutar. Burada Weisgerber'in Humboldt'a dayandn gryoruz. Ona
gre Humboldt'un "dil bir rn deil, etkinliktir" sz tam olarak anlalmam
ve deerlendirilmemitir. nk, Humboldt'un bu sz, ona gre, konuma
etkinliinin dilin en temel yan olduu eklinde yorumlanmtr. Oysaki
Humboldt, bununla dilin bir ulusun btn bir tinsel enerjisi olduunu, dilin
insan tarihinin balca yaratc glerinden biri olduunu anlatmak istemitir.
Dilbilimin dilleri bir kurulu (Gebilde) olarak incelemesine karlk, Humboldt
dili l bir kurulu olarak deil, etkide bulunan, eylemde bulunan gler
olarak incelemitir115.
80

Ancak, Weisgerber'e gre, geri Humboldt dili etkin bir g olarak, insan
tarihinde yaratc glerden biri olarak grmtr, ama onun asl ilgisi,
uluslarn dnya tablosunu ve kltrlerini dillerinde aratrmaktr. Dillerin
kltr yaratmalar zerindeki etkisi ise onu Herder kadar ilgilendirmemitir116. 20. yzylda Vossler de dille kltr arasndaki balanty
incelerken, dili kltrn bir aynas olarak gryor. Dilin kltr yanklayan
yn ile ilgile-nirsek, Weisgerber'e gre, dilin etkin yn, eylemde bu-lunan
yn kalr. Oysaki kltr yaratmalarndaki etkisi, dilin asl baarsdr.

Weisgerber, Humboldt'un asl zerinde durduu ko-nunun dilin kltr


yaratmalarndaki etkisi deil de, dillerde izini brakan dnya tablolar
olduunu sylerken hakldr. Gerekten Humboldt'un k noktas da,
yaptlarnda zerinde durduu, aratrd konu da, her dilden, o dili konuan
ulusun karakterini, kltrn, dnya grn karmak dncesidir. Ancak
Humboldt bunu yaparken dilin ulusun karakterine, kltrne olan etkisini de
gz nnden uzak tutmamtr. Humboldt hibir konuda tek yanl
dnmemi, her yerde karlkl etkileri aratrmtr. Dille bireyin birbiri
karsndaki durumunu inceleyen Humboldt, ne bireyi dilin karsnda
bsbtn zgr olarak kabul etmi, ne de dili bireyden bamsz saymt.
Dille ulusun da birbirleri zerine ayn ekilde etki yaptklarn grmt.
Bunun gibi, ne kltr dilden bamsz bir ey olarak incelemi, ne de dili
kltrn dnda grmtr.
Humboldt'a gre uygarlk ve kltr, insan ruhunun ykselebildii bir doruk
olarak grlemez117. Yani, uy-garlk ve kltr tek bana bir ulusun i
yapsn, gerek yapsn ortaya koyamaz. Uygarlk, bir ulusun iinden -

Dil-Kltr Balants F.6

81

kabilir, ya da ona yabanc bir lkeden gelebilir. Uygarlk her zaman o ulusun
tinsel ykselmesini gstermez. Uy-garlk, bir ulusa yabanc bir lkeden gelirse
daha abuk yaylr, topluluk durumlarnn hemen btn dallarna gi-rebilir,
ancak ruh ve karakter zerine ayn gle etki ya-pamaz. Yeniada uygarl
en uzak yerlere bile gtr-mek olanakldr. Bu bakmdan zamanmz gerekten
a-buk bir ilerleme gstermitir. Antikada ise Yunan ve Roma, bu yolda bir
eylemde bulunamamlardr. nk, onlarn lkeleri birbirine balama ve
uygarlatrma aralar yoktu. Geri insan bireysellii bakmndan duygu ve
anlamca derin kavramlar vard, ama "insan insan olarak incelemek
dncesi henz geerlik kazanmamt"118. Bu yzden hak ve dev
duygusu henz ok azd. Genel olarak uygarlamann bu ok nemli yan
ulusal gelimeye doru gitmeye elverili deildi. Giderek kolonilerinde
yerlilerle kartlar. Gmen kavimler deiik evrelere dalarak ayr ayr
gelitiler. Bylece birbirinden uzak yerlerde, karakter, siyasal duygu ve
bilimsel gelime bakmndan yeni kavim ekilleri olutu. Geri bu dank
yerlerde oturan kavimlerin sanatlar, bilimleri de yabanc lkelere geiyordu,
ama btn bunlar tek tek almalar halinde kalyor, bugnk dnyamzda
olduu gibi kltr alverileri haline gelemiyordu. Humboldt'a gre, "bizim
uygarlmzda bulunan bir g"119 bizi hep bu ynde ileri gtrdnden,
bizim etkilerimiz altndaki uluslar da, ayr ayr karakterlerde de olsa, birbiimli

ekiller alrlar. Uluslarn ilk zellikleri de deiiklie urayarak yeni ekiller


altnda ortaya karlar. Tarih gzden geirilirse grlr ki, uygarlk ve kltrn
gc dil zerinde her zaman kendisini gsteremez. Cava, Hindistan' dan
yksek uygarlk ve kltr elde etti, ama dilinin yet-kinsizlini ve "dnce
gereksinimlerine az uyan ekli82

ni"120 deitiremedi. Hintliler de erkenden uygarlatlar, ama dilleri byle


olmad. Dil ve uygarlk her zaman bir-birleriyle ayn lde bulunmazlar.
Uygarl yabanc bir lkeden alm, kendi i yapsn, dnme biimini bu
uygarla uyduramam bir ulus ileri bir uygarlk dzeyine ksa da, dilini bu
dzeye eritiremeyebilir. Peru, Amerika'da en abuk uygarlaan bir lkeydi.
Ama, Hum-boldt'a gre, hibir dilbilgini onu Amerika'nn teki dilleri arasnda
stn niteliklisi olarak ne sremez. zellikle Meksika dilinin ok
aasndadr. Bununla birlikte henz yksek bir dzeye eriememi dillerin
her zaman yle kalacaklar da iddia edilemez. Kaba ve ilenmemi dillerin de
yaplarnda gze arpc bir ykseklik bulunabilir. Dil, gerek etkinliini
dncede gsterir. Bir ulusta uygarlk ve kltrle dncelerin de gelimesi,
berraklk kazanmas sonunda dil de aklk ve seiklik kazanr. Bylece "bi
ulus, yetkin olmayan bir dili dnce rnlerinin bir arac haline
getirebilir"121. Ancak bunun iin dilin o zamana kadar koyduu snrlar
kaldrmas, bu snrlar amas gerekir. Bunu yapmazsa dil geliemez,
serpilemez, olgunlaamaz. Dile sonradan katlan eyler bile ilkel dile uygun
kalr, onun yasalarna gre deiir.
Diller ve eleri bir adan tekine gee gee geldi-inden, gemiin imdiki
zamana etkileri kltrn en de-rinlerine kadar iler. Dil ayn zamanda
dnme ve duyma biiminin bir kavray eklidir. Btn bunlar, yani ulusun
dnme, duyma biimi, karakteri, nesneleri kavray ekli, diline etki
yapmadan ulus zerine etki yapamazlar. Nitekim, Humboldt'a gre, Klasik
lka yerine Hint lka Avrupa kltr zerine etki yapsayd, bugnk Bat
dilleri birok yanlarnda bir baka ekil alrd122. Uygarlk ve kltrn dil
zerine olan etkisini daha iyi gsterebilmek iin Humboldt yle bir soru
ortaya
83

atyor: Kartaca, Roma'y yenseydi ve Bat Avrupa lkele-rine egemen olsayd,


dnya olaylar nasl olurdu? Araplar da, bir zaman olduklar gibi, bilimin biricik
sahipleri olarak kalsaydlar ve Bat'ya yaylsaydlar bugnk kltrmz nasl
bir durumda olurdu?123. Humboldt'a gre herhalde bugnknden daha az
elverili bir durum doacakt. Roma dnya egemenlii, Bat'nn sosyal
kurumlarna, yasalarna, diline ve kltrne ok byk etki yapmt. Bat

kltr Roma'nn bu etkilerini, onun dnya egemenliini meydana getiren


ayn nedene, Roma ruh ve karakterine ve rastlantsal olan yazgya borludur.
Bu kltre, yani Roma kltrne ynelmekle ve bu kltrle iten bir
akrabalkta, Bat kltr Yunan ruhu ve Yunan dilinin iine girmek iin daha
elverili bir duruma girmi oluyordu. nk Araplar, Yunan aratrmalarnn
sadece bilimsel sonularna balydlar. "lkan temeli zerinde" Batllarn
hakl olarak vndkleri "sanat ve bilim yaplarn kuramazlard"124. Uygarlk,
Humboldt'a gre, uluslarn d kurum ve greneklerinde ve onlarla ilgili i
duygularnda insanlamasdr. "Kltr, topluluk durum-larnn soylulamasna
bilim ve sanat eklemektir"125. Bat kltrn temsil eden, Sanskrit kkten
gelen dilleri konuan uluslarn kltr bakmndan stn olduklarn kabul
edersek, Humboldt'a gre, bu stnln onlarn entelektel yeteneklerinde
mi, yoksa dillerinde mi, ya da sadece daha elverili olan tarihsel yazglarnda
m ara-trlmaldr? sorusu da hakl olarak ortaya kar. Bu et-kenlerden
hibirinin tek bana incelenemeyecei aktr. "Dil ve entelektel yetenek
srekli karlkl etkilerinde birbirlerinden ayrlamazlar" ve "tarihsel yazglar da
ulus-larn ve bireylerin i varlklarndan bamsz olamazlar"126. Bununla
birlikte bu stnln dilde herhangi bir biimde kendini gstermesi gerekir.
Sanskrit kkten geS4

len dilleri konuan uluslarn dillerinde olsun, dnce yaamlarnda,


kltrlerinde olsun daha ileri olduklarn, teki uluslar karsnda bir
stnlkleri bulunduunu g-ryoruz. Bu stnl yaratan, onlarn daha
yetenekli olular m, yoksa dilleri midir? Kukusuz, bunlarn ikisinin de etkisi
vardr. Dil ile kltr birbirlerinden ayrlamazlar. Kltr bakmndan ileri gitmi,
ykselmeler gstermi bir ulusun dili de o ykselmeye uygun bir ekilde
geliir. Dnce yaamnn ykselmesiyle birlikte dil de ykselir. Ulusun
entelektel alanda gsterdii stnln dilde de ortaya kmas zorunludur.
Ancak, dilin de ulusun bu tinsel gelimesinde rol yok mudur? Dil de bu
gelimeyi artramaz m? Dilin iinde bulunan yaratc yaam ilkesi dille birlikte
dnceyi de gelitirir. Ama kukusuz bu yaam ilkesi her dilde ayn lde
yaratc ve baarc deildir. yleyse bir dilde bulunan bu yaratc yaam
ilkesinin teki diller arasnda daha gl, daha eitli oluunun nedeni nedir?
Humboldt'a gre, Sanskrit kkl dillere baktmz zaman, bunun nedenini iki
noktada ak olarak grebiliriz: Bir kez bu kkten gelen dillerin tek bir dil
olmayp, dillerin bir ailesi olularnda, dillerin birbiri iinden km olmasnda,
sonra dilin yapsnn bireysel zelliklerinde. Kltrde stn olan uluslarn
dillerinde de stn olduklarn btn tarih boyunca ve gnmzde aka
grebiliriz. Ama bir ulusun dili ilkel halinde kalm, gelimemise kltr de
pek bir ilerleme gsteremez. Bu yapnn gelitirilmesi, Humboldt'un deyimiyle,
o dillerin ait olduklar uluslarda bulunan dil yaratan edim'in gcne baldr.
Dilin yaps, ulusun ruhuna uyuyor ve onu canlandrabiliyorsa, o dilin, zamann
gidiiyle ulusun getirdii btn yeni biimlenmeleri kendi iinden meydana

getirebilmesi ve bu bakmdan srekli bir gc olmas gerekir. Dilde


kendiliinden meydana ge85

len bu bireimsel g btn bir organizmay kurar. Bu g ayn zamanda


ilerlemi dnceyi ve onunla birlikte giden dili de kendisiyle birlikte
srkleyerek bunlar arasnda bir uyum kurar. Dnme ve konuma karlkl
olarak birbirlerini tamamladklarndan, her ikisinin gidii kesiksiz bir ilerleme
gsterir. Dil ancak yaratc i gc kendinde tadn duyduu zaman
ykselir ve ancak o zaman bamsz bir duruma gelerek yeniden etki yapar.
Dilin geliip ekil kazanmasyla dnce gelimesinin badamas, iinden
yaratc olan bir dnce etkinliini meydana getirir. Dilin yaps salamsa, o
dilde gl bir dnce yaps, ak bir mantksal dzen vardr. Tinsel glerin
birlikte almasyla dnce bir gelime gsterir ve ulusun felsefesi ve
edebiyat yoluyla da dil, canl ve temelli bir yap kazanr. Dil, kendini egemen
olarak bulduu yerde en canl bir ekilde hareket eder ve d-nce etkinlii
de en yksek gcn dilde gsterir. Byle bir durumda bireylerin entelektel
almalar da en canl bir ekilde ortaya kar. Bilim ve edebiyatta dnce
almalarnn baarl olmas uluslarn yetenekleri ve dillerin zelliklerinden
baka, ayn zamanda eitli d etkilere de dayanr. "Ulusal yetenekleri
gelierek dille birlikte etki yapmalar yeni bir dnem aar"127. Yksek
yeteneklerden doan ve onlar srekli canlandran dil ya-ps, dilin yaam
ilkesini salar ve ayn dil ailesindeki ayr karakterli dillere eitli ynler verir.
Dilin erei, Humboldt'a gre, insan ruhunun gidiine en ok uyan, onun
gelimesini en ok dzenlenmi bir alma iinde artran eydir. Dnce
etkinlii, onun yalnzca i ykselmesinin erei deildir. Dnya kavray-nn
bilimsel bir yapsn kurmak ve bu bakmdan yeniden yaratc olarak etkide
bulunmak iin bu etkinlik zorunlu olarak da da yneltilir. Dilin deerini
anlamak
86

iin en ak yol, dnceleri yaln tmcelerde ve birok tmceleri bir yaz


iinde betimlemek iin dilin ne yaptn, bunda ne denli baarl olduunu
gstermektir. Dillerin hibirinin her noktada ve btnyle yetkin olan bir dil
biimiyle uyumas beklenemez. Hi deilse imdiki durumda bizim
evremizde bulunamaz. Ancak, Sanskrit kkl diller bu form'a en fazla
yaklarlar. Ayn zamanda insann dnceleri ve yaama biimleri en mutlu
ekilde onlarda gelimitir. Dilin stnl dnce etkinliinin gcne bal
olmakla birlikte bu stnlk, seslerin dncelere ballnda da ortaya kar.
Dillerin stn-ln anlamak iin nce dillerin yaplarndan hareket edilir. Bu
yapnn baz dillerde daha stn olduunda, Humboldt'a gre, hi kuku

yoktur. Bu yapnn, rnein Sanskrit dilinde inceden, Yunancada Arapadan


daha stn olduu tarafsz dil aratrclar tarafndan glkle reddedilir.
"Dillerin geek stnl, dilin her ynden ve uyumlu bir ekilde etki yapan
gcnde aratrlmaldr"128. Dil, dnce etkinliinin bir aletidir. Dnce
yaamnn, kltrn gelitii uluslar dillerinde de bir stnlk gsterirler.
Ancak dillerin de kltrle birlikte gelimeleri, stnlk kazanmalar iin bu
uluslarda kltrn iten domu olmas, yaratlm olmas gerekir. Kltr
yabanc bir lkeden alan uluslarn dillerinde ayn stnl gremeyebiliriz.
Ama zamanla dil de bu kltre gre geliebilir. Uluslar, yabanc kltrleri,
yabanc uluslarn dncelerini de kendilerine ekerler. Bylece, dnce
etkinlikleri, dillerine borlu olmadklar bir gelime kazanr ve bu gelime de
dilin zel evresinin gelimesine hizmet eder. Her dil ereine erimek iin her
zaman artistik bir yap gerektirir. Bu artistik yap, dnce gelimesiyle
birlikte ykselir. Yabanc kltrlerin de getirdii deerleri iine alarak, onlar
ileyerek, yeniden
87

yaratarak, dil bir stnlk kazanabilir. "nk, her dilin bir esneklii vardr,
her eyi iine alr, her eye yeniden kendinden bir anlatm verebilir. Dil,
insana hibir zaman ve hibir koul altnda mutlak bir snr olamaz"12. Bir
ulus, kltr bakmndan ileri ise, yksek bir dnce yaam varsa, uluslarn
bu stnlkleri er ge dillerinde ortaya kacaktr. Dilinde stnle
eriememi bir ulusun kltr bakmndan da gerek bir stnle eriememi
olduu kukusuzdur; bu ulusun kltr de ireti bir kltr olarak kalr. Ancak
yksek bir olgunlua erien dillerde gerek bir dnce etkinlii meydana
gelir. nsann dnmesi ancak dille olanakl olabildiinden, dilde stnlk
yaratamayan bir ulusun dnceleri de kapal, dar ve snrl kalr. Bu, btn
kltr zerine de etki yapar. yleyse, kltrle dil birbirlerinden ayrlamazlar.
Her ikisi de birlikte geliirler. Birinde stn olan bir ulusun, te-kinde de stn
olmas zorunludur.
3. Devrimler ve Dil:
Dille kltrn ayrlmaz bir ekilde birbirine bal ol-duunu, kltrce gelien
bir ulusun er ge dilinde de bir gelime olacan, dili gelimeden kalan bir
ulusun kl-trnn de o ulusun gerek bir kltr olamayacan, ancak
dilinde bir stnlk kazanmakla bir ulusun yaratc bir kltre eriebileceini,
yleyse dille kltrn sk skya birbirine bal olduunu kabul edince, kltr
deimeleri geiren bir ulusun dilinde de o deimelere uyan deiiklikler
olaca gr ister istemez kendini kabul ettirir. Toplumun hibir paras
yoktur ki, dilden bamsz, dilden ayr olsun. Toplumun edebiyat, felsefesi,
sanat, teknii ile birlikte btn kltr, dnceleri, kavray biimi, giderek
tre ve grenekleri dille bir ballk
88

iindedirler, dilden ayrlamazlar. Dilden kopmu bir kltr gibi, dilsiz bir
dnce de tam bir soyutlamadan baka bir ey deildir. Ancak bir diJle
dnebiliriz. Dn dile getiren de yine dildir. Tre ve grenekler bile dil
olmadan olanakl deildir. Tre ve grenekler, geleneklerle ilgili kurululardr,
nceki kuaklardan aldmz ve yarnki kuaklara aktaracamz geleneklerle
kurulmulardr. Bir kuaktan teki kuaa aktarlma ise ancak bir bildirme ile
olabilir. Bunu da ancak dil baarr. Dille bu denli sk bir balant iinde
bulunan kurulularla ykl olan toplumun her deimesinde, dilde de bu
deimelere kout giden deimeler olaca doaldr. Toplumun btn
paralan birbirine baldr. Bir ynde olan deimeler btn teki ynlere de
etki yapar, onlar da harekete getirir. Kltr deien bir toplumun dili de,
dncesi de, dn biimi, tresi ve grenei de deiir. Yalnzca teknik
aralarn deimesi bile, kltrn ve greneklerin deimesine yol aar.
Toplumun btn dallar birbirine bal olarak deiir. Porzig, tarihte dil
deimelerinin olduu dnemlerde ayn zamanda toplum tabakalarnda da
deimeler olduuna iaret ediyor. Ona gre, dil alannda olan deimeler
toplum ve kltrle sk skya birbirine baldr. Dilin deimesi dncelerin
deimesinin bir gstergesidir. Konuan insann dncelerindeki deimeler
dil deimelerini meydana getirir130. Porzig'e gre, dilde deimeler her
zaman olur. Szcklerin ekli, sylenii deiir, bir ses bir bakasnn yerine
konur ya da bsbtn der. Szcklerin yalnz ekilleri deil, anlamlan da
deiir. Pek ok szck yeniden kurulur, pekoklan da artk kullanlmaz olur.
Yalnz szck ekilleri deil, tmce ekilleri de deiir. Dilin hibir yn yoktur
ki deimeden kalsn. Bu deimeler her zaman srekli olarak ve kesiksiz bir
e89

kilde srp gider. Btn bir dil topluluunun konuma biimi de deiir. Bu
deimeler yzyllar boyunca olua olua yeni bir dil formu meydana
getirirler. Ama bu deimeler birbirleriyle bir balant iindedirler131. Kuaklarn deimesi bile dilde deiiklikler meydana getirir. Bir dil bir toplumun
eitli ya derecelerinde, ocuklarda, genlerde, yallarda fakl olduu gibi,
ayn insann yaamnn gidiinde de yava yava, ama srekli olarak deiir.
Bunu herkes kendi yaamnda deneyebilir. Porzig, kendi yresinin aznn
birok szck ve deyimlerini yazlarnda ileri srdn ve bunlarn ortak
Almancada yerletiklerini sylyor. Kukusuz bu deimeler o insann iinde
bulunduu evrenin dilindeki deimelerle uyum iindedir ve onlarn
etkisindedir. Oturulan yerlerin, meslein, ailenin deimesi dilin deimesine
de yol aar. Bu gibi deimeleri her insan kendi yaam iinde yaar132.
Dili toplumun ve kltrn dnda ele alsak bile, dilin zaman iinde durmadan
deitiini grrz. Dil ince-lemesi yapan btn dnrler bu deimeleri
grmler ve zerinde durmulardr.

Dilde deimeler olduunda btn dil bilginleri bir-leiler. Ancak, bu


deimelerin nedenleri neledir? Hangi koullar, hangi etkiler altnda dil
deiir? Bu gibi sorularn yantnda dilciler ayrlyorlar. Her biri soruyu kendi
asndan yantlyor. Dilin bir organizma olduu grn savunan Max
Mller'e gre, dil deimeleri doal ya-salara gre olur. Buna karlk
Amerikal W. D. Whitney dil deimelerinin ayr ayr insanlarn kendi dilleri
iindeki etkilerinden ortaya kt grn savunur. Bu gr, Porzig'e gre
bugn kendini kabul ettirmitir133. Meillet, dil deimelerini dilin
altyapsnn etkisiyle
90

aklar. Atk lm olan dilin, sonraki diller zerine etki-siyle baz deimeler
olur. Bu kurama "Substrat teorisi" (Dayanak kuram) denir. Meillet, dilin
toplumun durumu ile de belirli olduunu kabul eder. Ona gre dil bir kurumdur (Institution), tek bireye bal olamaz, ancak bir insan topluluunun
bilinli ya da bilinsiz isteiyle dei-ebilir. Dil, onu kullanan herkes iin bir
alkanlklar sis-temidir, bu yzden her insan dildeki her trl deimelere
kar bir direnme gsterir. Dil, dnceye yle bir biim verir ki, btn bir
dn biimi deimeden dil de deiemez. Ama her insann diline verdii
biimle dil iyiye ya da ktye doru geliir. Bylece her insan, kulland dili
olgunlatrr ya da soysuzlatrr. Her dilde eitli konuma biimleri vardr,
bireyler bunlardan birini semekte zgrdrler. Bireyler zerine en fazla
etkide bulunan sekin entelektellerin dilidir. Bu konuma bi-imleri arasnda
anlatma en elverili olanlarn kullanma bakmndan tekiler karsnda bir
stnlkleri vardr. Bu dil biimlerinden hangisinin yerleeceini nceden
grebilmek iin gelecek yllardaki toplum durumunun nasl olacan nceden
grebilmek gerektir. Bu da bugnk durumlara bakp gelime ilkelerini
tanmakla yaplabilir. Meillet'ye gre, bugnk dnyann yeniliklerinden biri de
akla uygun olann, geleneklere uygun olann yerini almasdr. Kukusuz, diyor
Meillet, bir dil, sanayide olduu gibi, "Taylorise" edilemez, rasyonelletirilip
sis-temletirilemez, ama yerel kalan anlatm biimleri de, kk sanatlarn
byk sanayi nnde ekilmeleri gibi, lmeye mahkmdurlar. Artk insanlar
dil zerinde bir gleri olduunun bilincine varacaklar ve bylece bug-nn
yar anari iinde bulunan dillerini bir 'disiplin' altna sokmaya
alacaklardr134. Meillet'nin bu grnde rnek bir dil arama istei
seziliyor. Buna Croce'nin a91

sndan yle itiraz edilebilir: Dil srekli bir yaratmadr. Nesnelerden aldmz
izlenimlerin her zaman yenilenmesi, yeni olmas, srekli olarak, seslerin ve
anlamlarn da deimelerine yol aar. Bylece her zaman yeni yeni anlatm
biimleri meydana gelir. "Bundan dolay rnek bir dil aramak, hareketin

hareketsizliini aramak demektir"135. Dil durmadan deien bir eydir. Bir


insan, kulland szckleri, deyi biimlerini isteyerek brakabilir, ya da
istemedii halde pek de ayrdna varmakszn bu szckleri artk kullanmaz.
Dildeki deimeleri aklamak iin kimi dnrler, insann bu isteinden, dili
bilerek, bilinle deitirmek istemelerinden yola karlar. Kimi dnrlerse,
dil deimelerini aklamada maksada, istee hibir yer vermezler,
belirlenimcidirler. Belirle-nimcilerden Wundt'a gre dil, z gerei,
gelimesinin her basamanda bir "anlatm eyleminin" biimlenmesinden
baka bir ey deildir. Bu biimlenme de insan bilincinin gelimesine uygun
bir ekilde olur. Dnce gelimesinin her basamanda zorunlu olarak
kendisine uyan bir anlatm biimini bulunca maksadn, istein artk bir rol
kalmaz. Dil de isteklerin, maksatlarn dnda, insanlarn uramasna gerek
kalmadan kendi kendine geliir. Szck ve ekiller aratrlmaz, hepsi
kendiliinden meydana gelir. Voluntaristlere gre ise, dil, biyolojik bir varlk
gibi, zorunlu olarak ve insanlarn istenlerinin dnda kendi kendine meydana
gelen ve gelien bir ey deildir. Dilin mekanizmas ve konumaya olan
yetenek biyolojik yolla tasarmlanabilse bile, canl dil, yaayan dil, etkinlii,
insanlarn istencini, isteyerek ve bilerek dilde bireylerin bir etkinlik
gsterebilmelerini art koar. Voluntaristlerin tipik temsilcisi Marty'ye gre,
dilin ge-limesinde her adm bilerek, bilinle atlr. Dilin ilk d-nemlerinde belki
belirlenimci ilkeler egemen olabilir,
92

ama sonraki gelimelerinde en ok etki yapan insann is-tencidir.


Voluntaristlerin daha arlar, insann dil yarat-maya olan yatknln dilin
oluunda ve gelimesinde balca etken olarak incelerler. L. Geiger'e gre,
insann bir buluu, yaratmas olan dil, dile yetenei olan bir ya da birok
bireylerin almalarndan meydana gelir. Humboldt'da her iki gr de
bulmak olanakldr. Hum-boldt, bir yandan dilin insann derinliinden
doduunu, bir i gereksiniminden meydana geldiini, dilin insann doasnda
bulunduunu sylyor. Ona gre, insann ge-limesiyle birlikte dil de geliir,
yleyse belirlenimci bir gr vardr. Ama br yandan Humboldt dili, belli
bir amaca ynelmi dnce etkinlii olarak tanmlar. nsan, doas gerei
anlamak ve anlalmak ister. Bunu da ancak diline bir aklk vermekle baarr.
Byle olunca da dilin gelimesinde maksadn, istencin rol ortadan
kaldrlamaz. nsan, dilini gerekletirmekle dneleri-ne aklk
kazandrabilir. Dil, dncenin yapc bir organdr. Dil, olmu bitmi, donmu
kalm bir rn deil, durmadan gelien, yeniden yaratlan bir etkinliktir. Bu
etkinlii meydana getiren ve bylece insanln da gelimesini salayan ey,
insanda bulunan ruh gc (Geis-teskraft), yaratc yaam ilkesidir
(Lebensprinzip). Bu ilke, yaamdan meydana geldii gibi, yaam tretir de.
Bu ilke her toplulukta ayr biimlerde ortaya kar, ayr bir karakter tar.
Bundan dolay ay karakteri olan her toplumun dili de ayr ekillerde geliir.
Her dil kendine zg bir yaam ilkesini kendi iinde gizler. Bu ilkenin, yklma

ve bozulmalar arasnda bile, dili yeniden kurup canlandran bir gc vardr. Bu


ilke sayesinde diller ken-dilerini srdrebilmilerdir. Bazen bu yaam ilkesi
saye-sinde bir dil durmadan kendini yenilemi, bazen de yine bu yaam ilkesi
sayesinde baka bir dil srekli olarak
9.?

birbirinden kan diller yaratmtr. Dillerdeki yaam il-kesinin dilleri


klerden, ykntlardan kurtardn, o dilleri konuan topluluklarda grlen
yaama atlmlarnn dilleri ileri gtrdn, yeni ekiller altnda gelitirdiini
ve bunun her toplumda baka ekillerde meydana geldiini daha iyi anlamak
iin Humboldt'un yeni Yunanca ile Roman dillerinin gelimesi arasnda yapt
karlatrmay grmek yararl olacaktr.
Humboldt'a gre, balangta yeni Yunan dilinin ge-limesi, Roma dilinin
gelimesine ok benzer. Her iki dilde de deimeler byk kesiminde dilin
doal gidii iinde bulunduklarndan ve her iki anadil gramer bakmndan ayn
karakteri ilerinde tadklarndan bu benzerlikler kolaylkla aklanabilir.
Ancak sonuta her iki dil ayrlklar gsterir. "Yunan dilinin yklmasndan yeni
zelliklerle ortaya kan bir dil yaratlamad"136. Yunanistan, yabanc
kavimlerin istilsna uradndan, serpilerek ykselen bir g kazanamad.
Bat'da ise bu g i ve d ilikilerle yeniden kendini gstererek tazelik ve
dzen yaratt. Yeni sosyal kurumlarla Bat uluslar her alanda yeni yollara
atldlar. Bu yeni yollarla birlikte ortaya kan yeni ekillenmeler ayn zamanda
kendileriyle birlikte yaamn her alannda, dinde, savata, iirde vb. yeni
duygular getirdiler. Btn bu yeni duygular arasndaki ballk dil zeinde de
en mutlu bir ekilde etkisini gsterdi. Bu uluslarda yeni bir ruh, yaratc ve
gen bir ruh ortaya kt. Roma dilinin urad deimeler, Yunanllarn
yaad deimelerden daha gl ve daha birdenbire oldu. Balangta ekil
bakmndan aa yukar ayn olan iki dil, dallarnda iki ayr olanaa yol
ayorlar. Birinde artistik yap dalyor, ama baka bir ekilde yeniden
yaratlyor. brnde hibir yeni yaratma olmuyor, eskimi dil, ancak ekli
deimi olarak
94

srp gidiyor. Bu noktada yeni Yunan diliyle Roman dil-leri arasnda nemli bir
ayrlk vardr: Son zamanlarda Yunan dilinin ykseltilmesini ve inceltilmesini
isteyenler, eski Yunan diline elden geldiince yaklaan bir yolun ar-dndan
gitmiledir. Roman uluslar ise, geriye dn ola-naksz olduundan, yeni
yollara atldlar ve bunlar d-zenlemeye ve kendi kiisel ruhlarna uygun
ereklere y-neltmeye duyduklar gereksinimle cesaretle hareket etti-ler. Yeni
yaratmalarla yeni kalplar kurdular. Bylece kavramlar gibi szckleri de
daha zenginleti, dilleri daha gelimek olanan buldu.

Ancak bir baka ynden incelenirse, Humboldt'a g-re, yeni Yunan dili, Roman
dillerine gre daha iyi bir du-rumdadr. Roman dilleri anlam bakmndan ak
deildirler. nk, kullandklar szcklerin, kavramlarn temellerini ilerinde
gizlerler. Bir yandan artk yaamayan bir dille, br yandan yabanc dillere
dayanlr. Bu yzden btn deyileri yabanc, halk tarafndan tannmayan bir
alana gider. Giderek, hemen hemen hi yabanc elerle karmam gamer
yan da artk kendisine yabanc olan temel dile bavurularak tantlanr.
Franszcada zel bir aklama yaplrken Franszcadaki yetmezliin Roman
diline, oradaki yetmezliin de Sanskrit temele gtrld bunu ak olarak
gsterir. Bu bakmdan Yunan dili bu durumda deildir. Yabanc szcklerle
karmaktan za-mann gidiiyle kurtulabilir. nk, ok az istisnalarla, bu
yabanc szckler onun gerek yaamna, Roman dil-lerinde olduu kadar,
derin bir ekilde giremezler. Oysaki "bu dilin gerek kk, eski Yunanca halka
yabanc gelmez"137. Bundan dolay artk halk, kulland szck-lerin
anlamn ak olarak bilir. Yeni kavramlar da kendi kk szckleriyle
karlayabilir.
95

Humboldt'un yeni Yunan diliyle Roman dillerini bu karlatrmas, dillerde


bulunan yaratc yaam ilkesinin, o dili konuan toplumun durumuna, gidiine
gre dilleri nasl ayr ynlerde gelitirdiini ak bir ekilde gsteriyor. Dilin
gidii, toplumun gidiiyle ayn yndedir. Toplumda olan kntlein ya da
ykselmelerin etkisiyle dilde de kntler ya da ykselmeler olur. Toplumda
olan kntlerin sonunda dilin eski formlar da sonadan bozulabilir ve
yabanclarla karabilirler, dile ileyen gler, onu artk yeni bir yola
eviremez, ona yeni ve cokun bir yaam ilkesi alayamazlar. Ancak,
Humboldt'a gre, insann gelime srecinde beklenilme-yen olaanst bir
gcn atlm verdii ilerlemeler de vardr. Bu durumlarda meydana gelen
olaylar aydnlat-mak iin sradan aklamalar yetimez, bunlarn bir gcn
ortaya kyla aklanmas gerekir. nsann btn eylemlerinde grlen bu
ilerlemeler, ancak iten bir gcn ortaya kyla meydana gelebilirler. Bir
yerde olgular gerektirmeden, arka arkaya giden bir ilerleme olmadan,
birdenbire ykselen olaylar grlyorsa, orada gerek yaratc bir g
vardr138. nsann ruhsal gcnn derece derece olan ilerlemeleri yannda,
nceden grlemeyen, dorudan doruya yaratlarak ortaya kan
ilerlemelerinin de bulunduu gz nne alnmaldr. Bu yaplmazsa dnya
tarihinde dhilerin etkileri bsbtn ortadan kaldrlm olur. nsanda bulunan
ruh gc tek bir g halinde ortaya karak, insan, kendine izilmi yolda belli
ller iinde ilerleyen yaamndan ayrp yeni bir ekilde ortaya koyar.
nsann duygularnn, dncelerinin btn tinsel yaamnn yeniden
ekillenmesi sonunda, dil de bu yeni ekil almalardan bamsz kalamaz.
nsann ruhu ile dili en canl ekillerde karlkl etki yaparlar. nsan ruhu
yeniden biim alrken btn yaadkla96

rn dile de geirir. Bylece dil de yeniden biim alarak yksek bir duruma
ular. Bulunmas ve ilenmesi insana yeni bir atlm veren her dnce ile
birlikte dilde de ince ve dikkatli bir aratrma kendini gsterir. Bu aratrmalarla birlikte dil de geliir, ykselir ve zenginleir. "Ancak bireyde ve
ulusta dhilerin soluu eksik olursa, iin iin yanan kmr atk parldayan alev
haline gele-mez"139. Bir dilin ykselmesi, bir edebiyatn douu ne kadar
yava yava olursa olsun balang her zaman zel bir atlm ile olur. Bu
atlm, dilin biimiyle bireysel ruhun etkisinden domu bir atltr. Bu atlm,
ruh gcnn ve dilin gerek doasn belirtir. Bu atlm, dilin bir birlie
balanmasn da salar. Gramer yaplar ayn olan dillerden kimilerinin gittike
bir stnlk kazandklar, kimilerininse bu stnle eriemedikleri grlyor.
nein, Roma dilinden doan diller arasnda Rato ve Da-ko Roman dilleri
teki dillerin aasndadr. Burada ku-sur, Humboldt'a gre, i yapda deil,
d olaylarda, yani, "dili daha yksek erekte kullanmak iin atlm veren
yeteneklein ve olaylarn eksikliindedir"140.
Dilde bulunan dili yapc yaam ilkesinin stn bir g olarak ortaya kt
toplumlarda bu g, yklmalar ve bozulmalar arasndan bile dili yeniden
canlandrabilir, ona yeni ekiller verebilir. Geri uluslar, dncelerini
yaydklar ekilleri deitirmeye kolay kolay raz olmazlar. Ancak, Humboldt'a
gre, deien sosyal dzenle, deien ve gelien kltrle birlikte dilin de
deimesi gereklidir. "Bir ulus, dili zerine byk bir gle etki yapan
devrimleri yaad zaman, o ulusun deien ya da yeni olan eleri yeni
biimlendirmelerle kavramas gerekir"141. Bir ulusta devimlerle birlikte yeni
giren grler, yeni kavramlar gerektirir. Eski kavramlar bu yeni grleri
artk karlayamazlar. Yeni kltrn getirdii yeni

Dil-Kltr Balants F.7

97

kavramlar eski dil karlayamaz olur. Bylece, eski dil deiip gelierek yerini
yeni dile brakabilir. Kukusuz yklan dilin balca ve asl temeli, asl yaps,
yeni dilin gramerinin meydana gelmesinde de balca temel olur. Bu yklma
ve kmenin nedenleri meydana ktklar dnemden ok ncelerde
aratrlmaldr. Eski dil yeni dilde sonradan ortaya kan zellikleri bile iinde
taya-bilir. Bu deimeler ortasnda gelip geen dilde kalan, dilin gramer
yaps, kavramlarn ayrlmasna ve bunlara yeni karlklar yaratlmasna
gereksinim ve yzyllarn alkanlyla halka ilemi ruhtur. Bu ruh,
bozulmalar arasnda bile salam olarak ayakta kalabilir. Bu ruhu dile getiren
ekiller de bozulmadan kalrlar. "Biimler bozu-lurlar, ancak eski ruhu yeni

ekillenmeler zerine doru yayan biimler deil"142. Yalnzca yeni ruh yeni
biim gerektirir. Devrimler geiren bir ulusta yeni dnceler yeni bir ruh
yaratr. Dil de bu yeni ruhun, yeni kltrn dnda kalamaz. Devrimler
geiren, kltr alanlarnda atlmlar yapan uluslarn dillerinde de bu atlmlara
uyan ykselmeler olaca doaldr. Uluslarn tinsel gelimele-rinde, kltr
yaamlarnda bu atlmlar, ilerlemeler yoksa dillerin gelimesi de durur.
98

DP NOTLARI
(1)
89.

Ernst Cassirer, Phiosophie der symbolischen Frmen 1, Berlin 1923, s.

(2)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 20.

(3)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 4, s. 15.

(4)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 4, s. 15.

(5)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 46.

(6)
Leo Weisgerber, Die Sprache unter den Krften des menschlichen
Daseins, Dsseldorf 1949, s. 47.
(7)
151.

G. ReV6sz, Ursprung und Vorgeschichte der Sprache, Bern 1946, s.

(8)

Ayn yapt, s. 87 vd.

(9)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 46.

(10)

Cassirer, Phiosophie der symbolischen Formen I, s.96.

(11)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 251.

(12) Benedetto Croce, Esthetiaue comme selence de l'expression el


linguistigue generale (Trad. H. Bigot), Paris 1904, s. 324.
(13)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 252.

(14)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 47.

(15)

Croce, Esthetique, s. 324 vd.

(16)

Croce, Esthetique, s. 145.

(17)

G. R6VSZ, Ursprung und Vorgeschichte derSprache, Bern 1946, s. 88.

(18)

Humboldt, Ges. Schr. Bd 4, s. 6, n. 1.

(19)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 4, s. 20.

(20)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 57.

(21)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 100.

(22)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 102.

(23)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 193.

(24)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 194.

99

(25)

Humboldt, Ges. Sefir. Bd. 7, s. 197.

(26)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 196.

(27)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 194

(28)

Croce, Estheique... s. 329.

(29)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 199.

(30)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 200.

(31)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 202.

(32)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 55.

(33)

Walter Porzig, Das Wunder der Sprache, Mnchen, Bern 1950, s. 92 vd.

(34)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 56.

(35)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 62

(36)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 250.

(37)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 6, s. 152.

(38)

Revsz, rsprung und Vorgeschichte der Sprache, s 123.

(39)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 4, s. 27.

(40) Bkz.: Macit Gkberk, Leibniz'in Alman Dili zerine Dnceleri, Felsefe
Arivi, Cilt 2, s. 2.
(41)

Walter Pozig, Das Wunder der Sprache, s. 366 vd.

(42)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 29.

(43)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 61.

(44)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 98.

(45)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 98.

(46)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 29.

(47)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 41.

(48)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 4, s. 19, n. 5.

(49)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 40.

(50)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 4, s. 421.

(51)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 16.

(52) Leo Weisgerber, Die Sprache unter den Kraften des mensehlichen
Daseins, s. 15.
(53)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 33.

(54)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 21.

(55)

B. Croce, Esthetique... s. 324 vd.

(56)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 4, s. 423.

100

(57)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 63

(58)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 4, s. 423.

(59)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 65.

(60)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 38.

(61)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 39.

(62) Jespersen, Die Sprache, ihre Natur, Entwicklung, und Entstehung


(bers,. Hittmair - K. Waibel), Heidelberg 1925, s. 55.
(63)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 43, n. 1.

(64)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 42.

(65)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 166.

(66)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 168.

(67)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 169.

(68)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 203.

(69)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 205.

(70)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 205.

(71)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 37.

(72)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 37.

(73)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 38.

(74)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 170.

(75)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 171.

(76)

W. Porzig, Das V/under der Sprache, s. 162 vd.

(77)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 183.

(78)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 171.

(79)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 172.

(80)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 173.

(81)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 176.

(82)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 175.

(83)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 178.

(84)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 178.

(85)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 187.

(86)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 188.

(87)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 190.

(88)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 191.

(89)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 60.

(90)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 60

(91)

W. Porzig, Das Wunder der Sprache, s. 160 vd.

(92)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 4, s. 27.

(93)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 60.

(94)

Bkz. s. 16 vd.

(95)

Cassirer, Philosophie der symbolischen Formen I, s. 80.

(96)

Bkz. s. 24.

(97)

Cassirer, Philosophie der symbolischen Formen I,

s. 97.
(98) Johann-Albrecht von Rantzau, Wilhelm von Humboldt, der Weg seiner
geistigen Entwicklung, Mnchen 1939, s. 108.
(99)

Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 46.

(100) J. A. von Rantzau, s. 108.


(101) Humboldt, Ges. Schr. Bd. 6, s. 226.
(102) Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 44.
(103) Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 58.
(104) Humboldt, Ges. Schr. Bd. 4, s. 2.
(105) Humboldt, Ges. Schr. Bd. 4, s. 14, n. 1.
(106) Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 213.
(107) Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 212.
(108) Otto Jespersen, Die Sprache... s. 25.
(109) Otto Jespersen, Die Sprache... s. 19 vd.
(110) Otto Jespersen, Die Sprache... s. 58.
(111) L. Weisgerber, Die Mutersprache... s. 14.
(112) Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 102.
(113) L. Weisgerber, Die Mutersprache im Aufbau unserer Kultur, Dsseldorf
1950, s. 7.
(114) L. Weisgerber, ayn yapt, s. 16 vd.
(115) L. Weisgerber, Die Sprache unter den Krfen des menschlichen
Daseins, Dsseldorf 1949, s. 7.

(116) L. Weisgerber, Die Mutersprache im Aufbau unserer Kultur, s. 14.


(117) Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 30.
(118) Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 31.
(119) Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 27.
102

(120) Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 27.


(121) Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 29.
(122) Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 36.
(123) Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 210.
(124) Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 210.
(125) Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 30.
(126) Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 211.
(127) Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 237.
(128) Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 255.
(129) Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 256.
(130) W. Porzig, Das Wunder der Sprache, s. 256 vd.
(131) W. Porzig, ayn eser, s. 218 vd.
(132) W. Porzig, ayn eser, s. 238.
(133) W. Porzig, ayn eser, s. 235.
(134) A. Meillet, Les langues dans l'Europe nouvelle, Paris 1928, Introduction.
(135) B.Croce,Esthetique...s. 145.
(136) Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 246.
(137) Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 248.
(138) Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 26.
(139) Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 24.
(140) Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 246.

(141) Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 245.


(142) Humboldt, Ges. Schr. Bd. 7, s. 244.
103

KAYNAKA
VVilhelm von Humboldt: Gesammelte Schriften, 17 Bd.

Bd. 3,

Berlin 1904; Bd. 4, Berlin 1905; Bd. 6, Berlin 1907; Bd! 7, 1,


Berlin 1907; Bd. 7, 2, Berlin 1908. Eduard Spranger: VVilhelm von Humboldt
und die Humanittsidee,
Berlin 1909. Paul Bisvvanger: VVilhelm von Humboldt, Frauenfeld und Leipzig
1937. Joh.-Alb. von Rantzau: VVilhelm von Humboldt, der VVeg seiner
geistigen Entvvicklung, Mnchen 1939. Ernst Howald: VVilhelm von
Humboldt, Erlenbach-Zrich 1944. Kari Seli: VVilhelm von Humboldt in
seinem Bnefen, Leipzig und Berlin
1909. Joh. Gottf. von Herder: Herders VVerke, Bd. 3-4; Herausg.
E. Naumann, Leipzig, ber den Uspnng der Sprache. Benedetto Croce:
Esthetique comme science de l'expression et
linguistique gnrale (Trad. H. Bigot), Paris 1904. Otto Jespersen: Die
Sprache, ihre Natur, Entvvicklung und Entstehung
(bers. Hittmair-Waibel), Heidelberg 1925. Ernst Cassirer: Philosophie der
symbolischen Fomen I,
Die Sprache, Berlin 1923. Leo VVeisgerber: Die Sprache unter den Kraeften
des menschlichen
Daseins, Dsseldorf 1949.
Die Muttersprache imAufbau unserer Kuttur, Dsseldorf 1950. G. Revesz:
Ursprung und Vorgeschichte der Sprache, Bern 1946. VValter Porzig: Das
VVunder der Sprache, Mnchen, Bern 1950. A. Meillet: Les langues dans
lEurope nouvelle, Paris 1928.
Les langues du Monde, Paris 1924. Kart Vossler: Geist und Kultur in der
Sprache, Heidelbeg 1925. Kari Bhler: Sprachtheorie, Die
Darstellungsfunktion der Sprache,
Jena 1934. Julius Stenzel: Philosophie der Sprache (Handbuch der
Philosophie). Fritz Mauthner: Beitraege zu einer Kritik der Sprache II 3. Auf.,

Leipzig
1923. J. Vendryes: Le Langage, Paris 1921. Henri Delacroix: Le Langage et la
Pense2, Ed., Paris 1930. Ernst Jnger: Geheimnisse der Sprache, Hamburg
1934. Ludwig Klages: Die Sprache als Ouelle der Seeleukunde, Zrich
1948. Charles Bally: Le Langage et la vie, Paris 1926.
104

You might also like