You are on page 1of 4

Türkiye'nin Ulusal Bilim Politikası var mı?

Türkiye Bilimsel Yayın Göstergeleri Dünyanın Göstergelerine Göre Ne


Durumdadır?

Prof. Dr. İbrahim ORTAŞ, Çukurova Üniversitesi, iortas@cu.edu.tr

20 Şubat 2010 tarihinde ULAKBİM de yapılan toplantıda Türkiye'nin Bilimsel Yayın


politikası konusu bir günlük bir çalıştay ile masaya yatırıldı. Çalıştaya ULAKBİM
bünyesindeki dört veritabanı grubunun üyeleri katıldılar. Yaşam Bilimleri
Veritabanı gurubu üyesi olarak ben de toplantıya katıldım. TÜBİTAK başkanının
danışmanı sıfatı ile Prof. Dr. İsmail Hakkı Demirel Türkiye'nin bilim politikası var
mı? başlıklı sunusu ile Dünyada son yıllarda hangi bilimsel alanlarda daha çok
bilimsel araştırma ve yayın
yapıldığını karşılaştırmalı olarak sundular. Türkiye'nin dünyadaki yerini de ortaya
koydular. Çizilen Türkiye resmi toplantıdaki akademisyenlerin kafasında bıraktığı
sonuç, dünyada yıllık makale üretme potansiyeli yönünden 19. sıradaki ülkemizin
ürettiği makalelerin değer görmesi bakımında dünyada
aynı ağırlıkta olmadığı görülüyor. Nüfus büyüklüğü üzerinden bin kişi başına bilim
insanı, bilimsel araştırma kapasitesi, yapılan yayınların atıf alması yönünden pek
de istenilen düzeyde olmadığımız görülüyor. Toplantıda Doç. Dr. Tulga Ulus
Türkiye'de üretilen bilimsel bilginin ekonomiye ve endüstriye
dönmediğini belirterek Türkiye'nin bilim politikalarının belirlenmesi ve bunun
içselleştirilmesi gerektiğini belirttiler. Dr. Elif Gürses ULAKBİM'in 2010 yılı
hedeflerini anlattılar
toplantıda Türkiye kaynaklı dergilerin indekse geçmesi konusunu gündeme
getirdiler.

Türkiye Bilimsel Yayın Göstergeleri Dünyanın Göstergelerine Göre Ne


Durumdadır? TÜBİTAK ULAKBİM yönetimi tarafından son yıllarda 1981-2007
arasında Türkiye adresli olarak üretilmiş bilimsel yayınların sayısı ve etki değerini
"Türkiye Bilimsel Yayın Göstergeleri (II)" adlı kitapta toplamış bulunuyor.

Kitap http://www.ulakbim.gov.tr/cabim/yayin/tbyg_1981_2007/index.uhtml
adresinden indirilebilir.

Kitap bir bütün olarak Türkiye dışındaki 44 ülke, AB-27 ve OECD ülkelerinin
bilimsel yayın sayısı ve etki değerleri karşılaştırmalı olarak yapılmıştır. Türkiye
adına üretilen yayınlar, 8 ana konu ve kategori kapsamında yer alan 250 alt
bilimsel disiplin düzeyinde incelenmiştir. Mevcut hali ile yıllık yayın sayısı
sıralamasında Türkiye 2007 yılında 19. ve 2008 yılında ise 18. sırada yer
almaktadır. Ancak 1981-2007 yılları ararsıda üretilen makale, derleme ve not
türündeki yayın sayıları yönünden 45 ülke arasında kümilülâtif alarak 26. sırada
bulunuyor. Her bir bilim alanı ayrı ayrı olarak 44 ülke ile karşılaştırmıştır.
Yetkililer tabloları nasıl okuyorlar bilmiyorum ancak sayısal rakamlar
ülkemizin bilimsel olarak ürettiği yayınların pek de başka bilim insanları
tarafından kullanılmadığı görülmektedir. Türkiye adresli makalelerin etki
değeri birçok ülkeden çok çok geride bulunmaktadır. Hatta toplam üretilen
makale sayısı yönünden bizden çok geride olan ülkelerden de çok gerideyiz.
Türkiye adresli olarak üretilen makalelerin aldığı atıf sayısı ve etki değerleri
yönünden ise bilim dalları yönünden çok daha gerilerde olduğu görülüyor.
Türkiye'de üretilen yayınların çoğunluğu tıp ve pediatri alandın da olmasına
rağmen etki değeri yönünden en geride olduğumuz görülüyor. Kitapta Türkiye
adresli üretilen bilimsel yayınların etki değeri düzeyi ise Dünya, OECD
ülkeleri ve AB-27 ülkeleri ortalama değerlerinin yaklaşık üçte biri
kadardır. 1981-2007 döneminde ülkemizde üretilen yayınlar, hem AB-27'nin ve
hem de ABD' nin % 1,8' i kadar olduğu görülüyor.

Türkiye'nin Dünya Çapında Öncü Olduğu Bilim Dalları Var mı?

Prof. Dr. İsmail Demirel söz konusu kitaptaki verilere dayanarak ülkemizin
bilimsel olarak dünyadaki yerini sunmuştur. Sayın Demirel'in sununda 2000-2007
yıllarında dünyada 8 bilimsel alanda en çok çalışılan ve bilimsel makalelerin yıllar
itibarı ile karşılaştırmalı olarak işlenmiştir. Çoğunlukla malzeme, biyokimya,
Elektrik ve elektronik, bilgisayar bilimleri, moleküler biyoloji, fizik, kimya, nöroloji,
cerrahi bilimler ve matematik en çok çalışılan konular olarak öne çıkmaktadır.
ABD bu 8 alanda temel kabul edilerek diğer ülkelerin bu eksendeki etkinlikleri
değerlendirilmiştir. Karşılaştırmaya Avrupa birliği, Japonya, Çin, Rusya, Hindistan
ve Brezilya karşılaştırmaya alınmıştır. Türkiye de karşılaştırmaya alınmış. Durum
doğal olarak vahim. Türkiye'de öne çıkan alanlar ise çoğunlukla cerrahi bilimler,
çocuk hastalıkları, kimya mühendisliği, veterinerlik ve ezacılık alanında en çok
yayınların yapıldığı görülmektedir. 2007 yılında dünyada tıp, matematik,
kimya, malzeme bilimi, biyokimya, çevre konuları öne çıkarken,
Türkiye'de yine tıp, kimya, nöroloji, gıda, kalp damar cerrahisi,
veterinerlik alanında daha fazla yayın yapılmaktadır. Ancak yayınların etki
değerinin yayınların sayısı ile ters orantılı olduğu görülmektedir.

Sosyal Bilimler Yönünden de Dünya Sıralamasına Göre Geride Sosyal bilimlerde


de Türkiye'nin karnesi ne yazık ki çok da istenilen düzeyde değildir. Dünyada
sosyo-ekonomik durma bağlı olarak 5 fen bilimleri alanında yapılan yayın'a
karşılık bir sosyal bilimler yayını yapılmaktadır. Avrupa'da bu oran 7:1
oranındayken Türkiye'de bu oran 27:1 düzeyindedir. Toplantıda haklı olarak bazı
konular tartışma yarattı. Örneğin Tıp bilimleri konusunda çok fazla yayın
yapılmasına karşın etki değeri konusunda çok
geride olmamızın neden sorgulanmadığı. Türkiye olarak bunca yayının ülke
ekonomisine ne kazandırdığı sorusudur. Batıda yapılan yayınların teknolojiye
dönüşmesi kadar, ilgili ülkelerin ürettiği teknolojinin satılması ile ülkelerin
ekonomilerine katkı sağlandığı, ancak ülkemiz düşük kaliteli yayın yapmaktadır
sorusu soruldu.

Üniversitelerin Bilimsel Kaliteye Önem Vermesi Gerekiyor Tıp veri tabanından


Prof. Dr. Tayfun Özbey sorunun üniversitelerden kaynaklandığını belirterek.
Üniversitelerin akademik aşama politikasının
birçok yönden niteliği düşük yayınların yapılmasına neden olmakta olduğunu
belirttiler. Sayın Özbey kalitesi düşük yayınların ve araştırmaların en
önemli nedenin de üniversitelerde temel bilim politikalarının ve
felsefelerinin olmamasına bağlı olduğunu belirttiler. Ayrıca bu durumun bir
etik sorunu da olduğunu söylediler. Özbey'in önerisi gerçekten çok önemli. Öneri
olarak YÖK ve üniversitelerin akademik aşama ve yükseltmelerde niteliği düşük
yayın anlayışından vazgeçmesi ve kalite unsuruna yer vermesi gündeme geldi.
Yaşam Bilimleri Veri Tabanında Prof. Dr. Hakan Yardımcı son yıllarda Ankara
Üniversitesi senatosunun akademik yükseltmelerde ULAKBİM veri tabanında
taranan dergilerde yer alan makaleleri belirli bir puan verilmesi önerisini
benimsediğini söyledi. Bu girişimin akademik yayıncılığın kalitesinin artması için
bir umut olarak görülmektedir.

Umudumuz diğer Üniversitelerin Araştırma Stratejileri İle Bilimsel Makale Kalitesi


Yükselebilir Bilimin günümüzde araştırma temelinde pahalıya yapılması, bunun
sonucunda düşük kaliteli yayınların çıkması doğal olarak artık sorgulanmayı
gerektirmektedir.

 Her üniversitenin veya araştırma kuruluşunda araştırma ne için


yapılıyor?
 Makale ne için yapılıyor?
 Üretilen makaleler Ülkemizin Hangi ihtiyacına cevap vermektedir?
 Üniversitelerin belirli bir hedefi ve stratejisi var mı?
 Üniversitenin temel felsefesi var mı?
 Üniversite yöneticilerinin bilimsel kapasitesi ve etkinliği nedir?
 Bilim insanlarının belirlenmiş hedeflere yönlendirilmesi, belirli bir ruh ve
amacın kazandırılması sağlanmış mıdır?

Sık sık benim de sorduğum bir soru toplantıda gündeme geldi, şöyle ki, yapılan
yayınların çoğunluğu akademik aşama için yapılıyor. O zaman da yapılan
yayınlar ülkemizin hangi temel sorusuna cevap vermek için
yapılmaktadır? Bilimsel yayıncılık stratejimiz var mı? Ülkemizin bilimsel bir
hedefi ve stratejisi var mı? Soruları üniversitelerin araştırma potansiyeli ve
bilimsel yayın kalitesi açısından hayatı önem taşımaktadır.

Bilimsel veriler karar vericiler için önemli bilgi içermektedir. Her bilim disiplininin
dünyadaki ağırlığı ve etki değerlerini görmek için hazırlanan kitap ülkemiz bilim
politikansa yön veren Hükümet, YÖK, TÜBİTAK, TÜBA, Üniversiteler için önemli bir
çalışma. Yöneticilerin yanında her bilim disiplinin bağlı olduğu bölüm, anabilim
dalları ve bunların dernek ve vakıfları içinde kendi bilim alanlarındaki resmi
görmesi bakımından önemli bir şanstır. Kendi bilim dalımla ilgili olarak
durumumuzun beklenenin
gerisinde olacağını beklemiyordum. Umarım üniversiteler bu verileri kullanarak
yayına dayalı akademik aşama ve yükseltme yerine bilimsel niteliğe dayalı bir
politikaya geçerler. Sonuç olarak ülkemiz bilimsel makale sayıları
yönünden son yıllarda önemli bir gelişme gösterdi. Ancak makalelerin
atıf alması ve etki değeri yönünden dünya ortalamasının çok gerisinde
yer almaktayız. Bugüne kadar niteliği düşük üretilen makalelerin bilimsel
gelişmeye ve ülke ekonomisine katkıda bulunmadığı daha çok akademik aşamaya
ve yükseltmeye yönelik olduğu sıkça işlendi. Ülkemizin artık belirli bir doygunluk
düzeyine gelmiş olan bilimsel makale üretme potansiyelinin artık nitelikli bilimsel
araştırma ve yayınlara geçmesi gerekir. Bu bağlamda ULAKBİM Türkiye'nin genel
potansiyelini ve
dünyadaki yerini gösteren resmini açık olarak gösterdi. Bundan sonra karar
vericilerin adım atması gerekiyor. Yeniden aynı soru: Türkiye'nin Bilim
politikası var mı? Bu sorunun cevabını sanırım çoğumuz biliyoruz.

You might also like