Professional Documents
Culture Documents
Tarihi
Karışmamış Yazı
Ekonomik Krizi
Neden Hissetmiyoruz?
Otomotivde
Aşırı-Üretim Bunalımı
Herkes Ulusalcı!
Bu Ülkede Hiç Milliyetçi-Faşist
Kalmadı mı?
Ulaş Bardakçı
İlker Akman, Hasan Basri Temizalp, Yusuf Ziya Güneş
Yüksel Eriş
Nedim Atılgan
Mustafa Atmaca
Aşağıdaki yazıda sıkça geçen “sol” (tırnak içinde sol) ile mevcut düzen içinde yer
alan, tüm varoluşlarını mevcut düzenin varlığına, varoluşuna dayandırmış olan, kimi
zaman “sosyal-demokrat”, kimi zaman “demokratik sol”, kimi zaman “demokratik sos-
yalist” etiketleriyle ortalıkta dolaşan, adı CHP, DSP, SHP, YTP olan açık düzen par-
tileri ile kimilerinin “reformist sol” ya da “liberal sol” olarak tanımladığı ÖDP, EMEP,
SDP, İP, SİP (T“K”P) adlarıyla anılan eski revizyonist, oportünist solcuların oluştur-
duğu düzen partilerini kastediyoruz.
Sol (tırnaksız sol) ise, değişik adlar taşıyan legal (yasal) dergiler etrafında top-
lanmış, yer yer “illegal” görüşlere sahip olan, kendi kendilerine “platformlar” oluştu-
ran, “kültür merkezleri”yle “sosyalist kültür” tohumları ektiklerini düşünen, sıkça silah-
lı devrimci mücadele yanlısı ya da destekçisi çizgi izleyen, bir dönemlerin gerilla sa-
vaşçısı olan ve bugün gelişen dünya olaylarını kavrayamayarak tümüyle legalizme
(yasalcılığa) kaymış sol örgütlenmeleri ve yapıları kastediyoruz.
Yazımızda yer yer ortaya çıkacak olan anlamsızlıklar, saçmalıklar, ipe-sapa gel-
mez görüşler ve gülünçlükler bize ait olmayıp, tümüyle “sol”dan sol’a tüm kesimlere
yayılmış olan bilisizliğin, pragmatizmin ve fırsatçılığın ürünleridir. Tüm “sol” ve sol
taktikler ve politikaların “son kullanım süresi” dergimizin yayınlandığı tarihe kadardır.
Bu tarihten sonra meydana gelecek değişikliklerden dolayı sorumlu değiliz.
28 Mart 2004 tarihinde yapılacak olan ye- lımıyla yoluna devam eden platfor-
rel seçimler öncesinde “sol”daki ve solda- ma Halkevleri, Tohum Kültür Merke-
ki seçim hazırlıkları “aylar öncesinden” baş- zi, Haklar ve Özgürlükler Platformu,
ladı. Gazetelere bakıldığında hazırlıkların Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği,
yaz aylarında başladığı görülmektedir. Haber-İş Sendikası, PTT’li taşeron iş-
19 Aralık 2003 tarihli Radikal gazetesin- çiler ve kimi yöresel derneklerin de
de “Solcular Yerelde Birleşti” başlıklı haber- aralarında bulunduğu 37 parti ilçe ve
de şöyle deniliyordu: demokratik kitle örgütü destek veri-
“Genel seçimlerde ittifak kurama- yor. İlçedeki 11 muhtarlık için de ça-
yan sol partiler, ‘yerel seçim plat- lışma yapacak olan platform, 400’ü
formlarında’ buluştu. EMEP, DEHAP, aşkın ilçe sakininin katıldığı son top-
YTP, ÖDP, SHP ve SDP’nin ilçe örgüt- lantısında, ‘Birlik, Demokrasi ve Yerel
leri 2004 yerel seçimleri için güç bir- Yönetime Bakış’ adlı bir program
liği yapıyor metni hazırladı.
Bağımsız aydınlar ve ilçe sakinle- Bağcılar’da, 2003’ün Ağustos ayın-
rinin başını çektiği ‘Bahçelievler Yurt- da kurulan ’Demokrasi Cephesi’nin
taş İnisiyatifi’ 2003’ün Kasım ayında başını DEHAP, YTP, ÖDP, EMEP ve
kuruldu. Aynı ay içerisinde 250 kişi- SHP çekiyor. ‘Kendi adaylarının des-
nin katıldığı bir toplantıyla kuruluşu- teklenmesi’ koşulunu ileri süren CHP
nu ilan eden platform, ilk kaybını ise platformdan ayrılırken, Kristal-İş
CHP’ nin desteğini çekmesiyle yaşa- Sendikası, Bağcılar Cemevi, Atatürk-
dı. DEHAP, YTP, ÖDP, SHP, EMEP ve çü Düşünce Derneği, Bağcılar Kültür
Özgür Toplum Partisi’nin (ÖTP) katı- Merkezi, Radyo Barış ve Cem Radyo
KURTULUŞ CEPHESİ Ocak-Şubat 2009
ile Yaşam ve Manşet gazeteleri des- Karayalçın, DEHAP’ın “çantada keklik” itti-
tek verdi. fakıyla CHP’nin ve DSP’nin kapısını çalmış-
‘Maltepe Demokratik Yerel Seçim tır. Bir yandan CHP ve DSP’nin kapısını ça-
Platformu’, bir yıl önce yayın hayatı- larken, diğer yandan kendisinin Ankara bü-
na başlayan Katılımcı Maltepe Gaze- yük şehir belediye başkanlığına, yardımcısı
tesi’nin 2003’ün Eylül ayında yaptığı Fikri Sağlar’ın Mersin büyük şehir belediye
çağrı üzerine kuruldu. CHP ve İP’in başkanlığına ve YTP’li Ercan Karakaş’ın İs-
ilk toplantıdan sonra çekildiği plat- tanbul büyük şehir belediye başkanlığına ta-
formda HADEP, YTP, ÖDP, EMEP, SHP, lip olduğuna ilişkin “bilgi notları” basına
SDP, Haklar ve Özgürlükler Partisi “sızdırılmış”tır.
(HAKPAR) ile Bağımsız Cumhuriyet 1993-1995 yıllarında DYP-SHP koalisyon
Partisi’nin (BCP) yanı sıra Tüm-Bel- hükümetinde Tansu Çiller’in başbakan yar-
Sen 3 No’lu Şube, Genel-İş 3 No’lu dımcısı ve dışişleri bakanı sıfatını taşıyan
Şube, Eğitim-Sen 5 No’lu Şube, Birle- “sayın” Murat Karayalçın tüm siyaset tecrü-
şik Metal-İş Sendikası ve Eczacılar besini konuşturarak, CHP ve DSP’yi “köşe-
Odası Şubesi yer alıyor.” ye sıkıştırmış”tır.
Böylece Radikal gazetesinin haberiyle Murat Karayalçın bu taktiği ile, 3 Kasım
“start” alan “sol ittifak”, neredeyse yerden seçimlerinde Ankara’da 363.483 oy alan
mantar çıkar gibi her yerde kurulmaya baş- AKP’nin karşısında CHP’nin 354.072 oyu ya-
landı. Genel söylemle “sol ittifak yerelde ya- nında DSP’nin 13.736, DEHAP’ın 29.597 ve
yılmaya” başladı. İttifak açıklamalarını “güç YTP’nin 14.058 oyunu ekleyerek 411.463 oy-
birliği” açıklamaları takip etti. “Güç birliği” la seçilmeyi garantileyeceğini hesaplamak-
açıklamalarını da “çatıda birlik” açıklama- tadır. (1999 yerel seçimlerinde FP adayı Me-
ları takip etti... lih Gökçek 541.515 oy alarak belediye baş-
Adı ister “sol ittifak”, ister “güç birliği” ol- kanı seçilirken, CHP’nin oyu 512.084 olmuş-
sun, tüm ittifak ve birlik girişimlerinin odak tur.)
noktasında yer alan parti şüphesiz DEHAP Bu sayılar ve hesaplar fazlaca da önem-
olmuştur. 3 Kasım 2002 seçimlerinde oyla- li değildir. “Sol”un seçim taktiğinde önemli
rın %6,23’ünü (1.955.992) alan bir partinin olan CHP’yi köşeye sıkıştırmaktır. 3 Kasım
böylesine “sol ittifak”ta odak noktası olma- seçim sonuçlarıyla ifade edersek, Murat Ka-
sında şaşırtıcı bir şey yoktur. Buna YTP’ nin rayalçın, DEHAP’ın 29.597 oyu ile CHP’nin
%1,15 oyu ile ÖD Partisi’nin %0,34 oyu ek- 354.072 oyunu rehin almaya kalkışmıştır.
lendiğinde, “sol ittifak”ın oy oranı %7,72’ ye “Medya”nın “sol ittifak”, “sol yerelde birle-
çıkarak büyük bir “güç” oluşturmaktadır. Bir şiyor” türünden haberleriyle yürütülen bu
de buna “sol ittifak”ın yaratacağı söylenen taktik, azınlığın çoğunluğa boyuneğdirme
“sinerji” eklendiğinde, 28 Mart yerel seçim- çabasından başka birşey değildir.
lerinde “sol”un büyük bir “zafer” kazanma- Bu dahiyane taktikle işe başlayan Murat
sı işten bile değildir! Karayalçın, Hürriyet gazetesinde, “ODTÜ’de
Oysa “sol ittifak”ın, “yerelde birleşen sol” bozkurt rozeti taşırdım”la başlayan, “solun
söylemine, yaratacağı iddia edilen “sinerji”si- birleşmesi için emekliliğimi yaktım”la süren
ne rağmen, DEHAP-SHP’nin 3 Kasım 2002 röportajıyla yoluna devam etmiştir.
genel seçimleri öncesinde kalan “ittifak” ça- Şüphesiz Murat Karayalçın, politikayla il-
lışmalarıyla işe başlanmıştır. gilenen, kendisini solcu ya da “sol”cu ola-
İlk adımlar ve çalımlar, SHP’nin “sayın rak tanımlayan herkesin çok yakından tanı-
genel başkanı” Murat Karayalçın’dan gelmiş dığını düşündüğü bir kişidir. Bilinen sözcük-
ve “tüm solun birliği” söylemiyle YTP-CHP- lerle ifade edersek, Murat Karayalçın, bir
DSP-DEHAP dörtgeninde “sol ittifak” çalış- dönemlerin Ankara belediye başkanı olarak
masını başlatmıştır. Batıkent projesine “imzasını” atmış, ulusla-
Murat Karayalçın’ın “sol ittifak” çalışma- rarası kent ödüllerine aday olmuş bir kişi-
sının amacı “sol”un tek çatı altında seçim- dir. “Sol” ve sol sözcüklerle ifade edersek,
lere girmesi olsa da, kendi dışlarında kalan Ankara belediye başkanlığı zamanında Ba-
“sol”a (yani EMEP, ÖDP, SDP) ve sol’a da tıkent projesi ile yakınında yer alan bazı ki-
“açıktır”! şileri müteahhitlik yoluyla zengin etmiştir.
Böylesi bir “vizyon”la yola çıkan Murat Yine bilinen sözcüklerle 12 Eylül 1993-27
Ocak-Şubat 2009 KURTULUŞ CEPHESİ
Mart 1995 tarihlerinde Tansu Çiller hüküme- uluslararası nakliyecilik ve ihracatla ilgili şir-
tinde başbakan yardımcısı ve dışişleri baka- ketlere sahiptir. Berat Sancar Yücel, Murat
nı olarak görev yapmıştır. “Sol” ve sol söz- Karayalçın döneminde Ankara Belediyesi’n-
cüklerle ifade edersek, Tansu Çiller döne- de avukatlık, müşavir avukatlık yapmış, Ba-
mindeki faili meçhullerin, köy boşaltmala- tıkent Konut Yapı Kooperatifleri Birliği’nde
rın ve köy yakmaların en yoğun olduğu dö- hukuk danışmanlığı, Büyükşehir Belediye
nemde başbakan yardımcılığı görevini icra Başkanlığında ve Belko’da hukuk danış-
etmiştir. 6 Mart 1995 tarihinde, tek taraflı manlığı, Ankara Şoförler Federasyonunda
olarak AB ile “Gümrük Birliği” anlaşması im- hukuk müşavirliği görevlerinde bulunmuş
zalanırken Tansu Çiller’in yanında dışişleri ve bugün İNVESCO İnşaat. San. Müş. Hiz.
bakanı olarak yer almıştır. Ltd. Şti’de hukuk müşaviri olarak çalışmak-
Murat Karayalçın’ın “ekibi”, T. Özal’ın tadır. Atilla Kotil, ATKO Uluslararası Taşı-
“Toplu Konut Fonu” aracılığıyla, mühendis- macılık-Tarım Ürünleri San. ve Tic. Ltd. Şti.
lik ve tencere-tava pazarlamacılığından mü- Yönetim Kurulu Başkanıdır. Yine kurucu
teahhitliğe sıçrama yapmış olanlardan oluş- üyelerden Levent Çalışkan ise, Kaçakçılık
muştur. 1989-1993 döneminde Murat İstihbarat Daire Başkanlığı’nda görev yap-
Karayalçın’ın Ankara büyük şehir belediye mış, sırasıyla, Tunceli Personel Şube Müdür
başkanlığı dönemindeki Batıkent ihaleleriy- Vekilliği, Erzurum’da Kaçakçılık Şube Mü-
le palazlanan bu “ekip”, “çağdaşlaşma”, dürlüğü, Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü
“yönetimin gençleştirilmesi” sloganları ile Bürolar Amirliği, Ankara’da Çankaya İlçe
SHP yönetimini ele geçirmişler ve Murat Emniyet Müdürlüğü Yıldızevler Karakol
Karayalçın’ı SHP genel başkanlığına taşımış- Amirliği, Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü Bir-
lardır. Ancak 1994 Şubat krizi bu kesimlerin lik Amirliği ve Şube Müdür Yardımcılığı, Nar-
“büyümesini” engellemiş ve eski konumla- kotik Şube Müdür Yardımcılığı, Çevik Kuv-
rına geri dönmelerine yol açmıştır. Bunun vet Şube Müdürlüğü, Önleyici Hizmetler Şu-
sonucu olarak CHP saflarına geri dönen Mu- be Müdürlüğü görevlerinde bulunmuş, USA
rat Karayalçın 1995 genel seçimlerinde CHP Adalet Bakanlığı DEA Teşkilatında Narko-
Samsun milletvekili olarak TBMM’den içeri tik Temel Eğitim Kursu gibi çeşitli eğitim
girmiştir. kurslarına katılmış, “Narkotik Hizmetleri ne-
1999 genel ve yerel seçimlerinde CHP’ deniyle sayısız maaş ve ikramiye ile ödül-
nin beklenen “performansı” gösterememe- lendirilmiş”, “Narkotik ve Çevik Hizmetleri
si ve meclis dışında kalması bu “genç”, nedeniyle 4 adet takdirname almış”, emek-
“çağdaş” müteahhitler ekibini yeni arayışla- li terör uzmanı olarak bugün “güvenlik mal-
ra itmiştir. Özellikle 2001 Şubat kriziyle bir- zemeleri ve sağlık sektöründe faaliyet gös-
likte büyük kayıplara uğrayan bu “çağdaş teren Gitem Güvenlik İnş. Tur. Sağlık Hzm.
solcu” müteahhitler ekibi CHP’de gelecek İth. İhr. San Ltd. Şirketi hissedarı ve yöneti-
görmedikleri için ayrılmışlar ve 2002 yılında cisi”dir. Gaz maskelerinden ev alarm sis-
SHP* adıyla yeni bir parti kurmuşlardır. Ku- temlerine, belediye turnikelerinden enjek-
rucu üyeleri, devlet ve belediye ihaleleriyle törlere kadar değişik malları pazarlamakta-
zenginleşmiş müteahhitleri ve ilişkilerini dır.
temsil eder. İşte 12 Eylül sonrasında “sol”dan sağa
Örneğin SHP’nin kurucularından ve ge- sıçrayan küçük-burjuvaların bir partisi ola-
nel başkan yardımcılarından A. İlhan Gö- rak SHP kendi sınıfsal konumuna uygun se-
ğüş, merkezi İstanbul’da bulunan Bimeya çim taktikleri üretmiştir. SHP’nin “sol ittifak”
Mesken Yapı A.Ş.’nin Yönetim Kurulu Baş- vs. adıyla pazarladığı taktik, tümüyle müte-
kan Vekili, Topkapı Rotary Kulübü Eski Baş- ahhitlik “sanatı”yla ilgilidir. Bugünkü amaç-
kanı, Beşiktaş Kulübü Kongre üyesidir, An- ları 2001 Şubat kriziyle ortaya çıkan “sektö-
gora Evleri müteahhitlerinden olup birçok rel kayıpları”nı yerel seçimlerde kazanılacak
mühendislik ve mimarlık limited şirketleriy- belediyeler aracılığıyla gidermek ve yeni
le birlikte çalışmaktadır. Ali Ekber Çiftçi, Ye- ihalelerle büyümektir. Kendilerine bağlı ola-
ni İş Motor, Çiftçiler Motor, Irmak Endüstri, rak çalışan, özellikle Ankara merkezli deği-
OSİAD şirketlerinin ortak ve yöneticisi, OS- şik mühendislik ve mimarlık büroları da bu
TİM Sanayici ve İşadamları Derneği üyesi- sayede “ekmek” yiyebileceklerinden “siya-
dir. Yine kurucu üye Mehmet Gülcegün, seten” SHP’yi desteklemektedirler.
KURTULUŞ CEPHESİ Ocak-Şubat 2009
Ve yeniden başladığımız yere, yani “sol”- nağı bulunma”dığından ne denli söz eder-
un dayanılmaz ve bulunmaz seçim taktikle- se etsin, SHP çatısı altında seçimlere gir-
rine geri dönmüş bulunmaktayız. mekte sakınca görmemektedir. Ne de olsa
Artık sahnede SHP “çatısı” altında “sol kaybedilecek belediye başkanlığı yoktur, oy-
ittifak” vardır. Ama EMEP gibi kendisini da- sa kazanılacak koskocaman belde belediye
ha “sol” ve “gerçek sol” kabul edenler bu başkanlığı vardır!
“çatı”yı “içlerine sindirmekte” zorlanmakta- Ve tarihler 30 Ocak 2003’ü gösterdiğin-
dırlar. Hele hele SHP’nin İsmail Cem’li “rü- de, SHP’yle seçimlere girilmesini “uygun
ya timi”nin Amerikan ve Doğan Holding bulmayanlar”, “ciddi soru işaretleri” taşıyan-
destekli YTP’siyle yaptığı ittifak görüşmele- lar hiçbir şey olmamış gibi ortalarına Murat
ri işi daha da zorlaştırmaktadır. Karayalçın’ı alarak bir masanın arkasına di-
15 Ocak 2004 tarihinde EMEP Genel Yö- zilip “Demokratik Güçbirliği” kurduklarını
netim Kurulu açıklamasında bu zorluk şöy- ilan etmişlerdir.
le tanımlanmıştır: Tüm bu “sol”ların ve “sol” seçim taktik-
“Partimiz, partiler arasında sürdü- lerinin (isterseniz buna ayak oyunları da di-
rülen güçbirliği ve ittifak çalışmaları- yebilirsiniz) karşısında sol’un taktikleri ise,
nı, bu anlayışa uygun sürdürmekte- sözel olarak, “farklı”dır.
dir. Bu nedenle, çatı partisi tartışma- Her zaman olduğu gibi sol’un seçim tak-
larını doğru bulmuyoruz. Çatı parti- tikleri, mevcut “sol” seçim taktiklerinin
si anlayışı, yerel düzeyde halkın bir- “eleştirisi” ile başlamaktadır.
leşmesini zorlaştıran ve yerine parti- Örneğin ESP (Ezilenlerin Sosyalist Plat-
lerin birleşmesini ikame eden bir an- formu) SHP çatısı altında seçimlere girilme-
layıştır. Sosyal demokrasi anlayışı, un- sini “ruhsuz ittifak” olarak tanımlayarak şöy-
vanı ve çatısı altında, sosyal demok- le değerlendirmektedir:
rat bir programla yerel seçimlere ka- “DEHAP’la SHP arasında 28 Mart
tılmanın, halkın örgütlenmesini, ay- Yerel seçimleri için yürütülen ittifak
dınlanmasını, kardeşleşmesini ve arayışlarının seyrine bakıldığında, es-
halkın iktidarının önünü açmasını ki pazarlığın kaldığı yerden sürdürül-
sağlayacak, halk güçlerini bu yolda düğüne tanık olmaktayız. İki parti,
ilerletecek hiç bir özelliği ve dayana- kendilerini ‘Toplumsal Barış Projesi’ne
ğı bulunmamaktadır.” (abç) adadıklarına, ‘Tek Çatı, Ortak Prog-
Ama “demokrasilerde çare tükenmez”! ram’ görüşünde birleştiklerine ve ‘Or-
Dolayısıyla EMEP de “demokrasi” içinde ça- tak Program Taslağı’ hazırlamayı ba-
re bulmuştur. Evrensel gazetesinde 27 Ocak şardıklarına göre, demek ki SHP es-
tarihinde yayınlanan bir yazıda şöyle denil- ki pazarlıktan eli boş dönmemiş ve
mektedir: “EMEP ve ÖDP üyesi belediye bu arada dersini de iyi çalışmış! Ken-
başkanı adaylarının olduğu bütün il ve ilçe- di deyimiyle ‘iflah olmaz ittifak ara-
lerde güçbirliği yapan partiler seçimlere par- yışçısı’ olan Karayalçın, ‘muradına’
tilerinin ismiyle girecek. Elbette EMEP ve ermiş görünüyor! Ne diyelim, şeyta-
ÖDP’den girilen yerlerde belediye meclisi nı bol olsun!”*
ve il genel meclisine güçbirliği yapmış par- Bu bakış açısıyla Atılım çevresi, kendi
tiler ve diğer demokrasi güçlerinden aday- deyişleriyle “marksist leninist komünistler”,
lar da bu partilerin listelerinden seçimlere “seçim çalışmalarını kendi adayları etrafın-
katılacak. SHP’den girilecek yerlerde de da yürüteceğini, ittifakların bugün itibariyle
EMEP ve ÖDP’li adaylar ve güçbirliği içinde- merkezi düzeyde olamayacağı fakat özgün-
ki güçler SHP listelerinden seçime girecek”- lüğüne bağlı olarak yerel platformlarda ger-
tir. çekleşebileceğini” söylemektedir. Onlara
Sonuç olarak, EMEP, “Sosyal demokrasi göre, “yerel seçimlerde temel amaç ezilen-
anlayışı, unvanı ve çatısı altında, sosyal de- ler ile düzen partileri arasındaki bağların
mokrat bir programla yerel seçimlere katıl- koparılması”dır. “Bu görüş açısıyla”, “SHP
manın, halkın örgütlenmesini, aydınlanma- ve YTP gibi düzen partilerinin içinde yer al-
sını, kardeşleşmesini ve halkın iktidarının dığı birlikteliklerle ne merkezi ne de yerel
önünü açmasını sağlayacak, halk güçlerini
bu yolda ilerletecek hiçbir özelliği ve daya- * Yeni Atılım, “Ruh’suz ittifak”, 24 Ocak 2004.
Ocak-Şubat 2009 KURTULUŞ CEPHESİ
düzeyde bir ittifakın söz konusu olduğunu” mak... Halkın söz, karar hakkını yerel
belirtmektedirler. Böylece Atılım çevresi, 3 yönetimlere yansıtmak ve buna uy-
Kasım seçimleri öncesinde kendilerine “ilk gun örgütlenmeler oluşturmak...’”**
sıralarda iki kişilik” kontenjan verilmediği (abç)
için dışında kaldığı “Emek, Barış ve Demok- Sözün özü Ekmek ve Adalet, “halkı ör-
rasi Bloku”nun yerel versiyonu olan “De- gütleyerek, bilinçlendirerek devrimi gerçek-
mokratik Güçbirliği”nin de dışında kalmak- leştirmek” amacıyla yerel seçimlere katıl-
tadır. Ancak bu kez “temel amaç ezilenler maya ve bu “mevzileri” ele geçirmeye ka-
ile düzen partileri arasındaki bağların kopa- rar vermiştir. Elveda “boykot”!
rılması” olduğundan, SHP gibi düzen parti- Böylece sol’da rivayet muhtelif de olsa
si ile ezilenlerin bağlarını koparmak ama- yerel seçimlere katılma (birkaç istisna dışın-
cıyla propagandaya ağırlık vereceklermiş gi- da) genel bir taktik olarak ortaya çıkmakta-
bi görünmektedir. Doğal olarak SHP “çatısı” dır. Artık “boykot”, “aktif boykot” vb. açıkla-
altında seçimlere giren “Demokratik Güç- malar sol literatürden silinmiş görünmekte-
birliği” ile ezilenlerin bağlarını koparmak da dir. Küçük bir beldede, bir mahalle muhtar-
onların birinci vazifesi olmaktadır. lığında seçim kazanmak sol’un ortak ama-
Sol’un yıllardır sürdürdüğü “boykot” tu- cı haline gelmiştir.
tumunun savunucularından olan Ekmek ve Küçük de olsa kazanılacak bir ya da bir-
Adalet çevresi de, her sol gibi, “Yerel Seçim- kaç belde belediye başkanlığıyla yahut ma-
lere Devrimci Bakış”la seçim taktiğini açık- halle muhtarlığıyla “halkın kendi kendini yö-
lamıştır. netme” pratiği ve bu yolla bilinci oluşturul-
“Devrimciler için düzen içinde se- ması seçimci sol’un hedefi olmuştur.
çimlerin anlamı nedir? Artık sol, Ekmek ve Adalet’in ifadesiyle,
Her seçim döneminde her dev- “bir zamanlar solun belli kesimlerinin dedi-
rimci, ‘Seçimlerde ne yapacağız, ne- ği gibi, yerel yönetimler aracılığıyla faşist
yi amaçlayacağız, halka ne yapması- devletin yanıbaşında halk iktidarının nüve-
nı önereceğiz?’ sorusunu sorar. An- lerini oluşturmak gibi boş hayaller kurmak”-
cak bu temel soru doğru cevaplan- tan*** kurtulmuştur. Onların yeni hayali Por-
dıktan sonra seçimlere ilişkin öteki to Alegre olmaktır.
taktikler, çalışmalar doğru biçimlen- Böylece YSK tarafından yerel seçimlere
dirilebilir. İster genel seçim olsun, is- katılma yeterliliğine sahip olduğu ilan edi-
ter yerel seçim, temeldeki bakış açı- len 22 partiden 11’i “sol” parti olarak tarih
sı ve amaç değişmez.”* yazarken, sol da Porto Alegre hayalleriyle bir
Dolayısıyla Ekmek ve Adalet 28 Mart ye- kaç muhtarlık kazanma peşine düşmüştür.
rel seçimlerinde “ne yapacağına, neyi “Bundan bir yedi sekiz yıl önce-
amaçlayacağına, halka ne yapmasını öne- sine kadar yasal zeminde yürüyen
receğine” karar vermek durumunda oldu- açık devrimci çalışmalara da olduk-
ğundan, “devrimci bakış”ı ortaya koymuş- ça şiddetli yönelen devlet ve devle-
tur: tin asker ve polis gücü bugün bunu
“Devrimciler için yerel yönetim- yapmıyor. Yapmak bir yana, bugün
ler temelindeki mücadelenin iki ya- bu alanları alabildiğine gevşetiyor
nı vardır: Bir; yerel yönetimlerin de- da. Ama aynı askeri ve polisiye güç,
mokratikleştirilmesi mücadelesi. iki; gerillaya yönelik çok şiddetli ve yo-
yerel yönetimlere gelebildiğimiz ko- ğun operasyonlar düzenlerken, şehir-
şullarda buraları demokratik bir mev- lerde gelişen en ufak askeri eylem-
zi olarak değerlendirme mücadele- lerde ya da devrimci askeri güçlerin
si...Böyle bir mevziyi kazandıktan desteklenmesi girişimlerinde de ay-
sonra yapılması gerekenler şöyle nı refleksi göstererek açık ve yasal
özetlenebilir: alandaki devrimci çalışmaları da kap-
‘Halka kendi sorunlarına sahip sayacak tarzda operasyonlar düzen-
çıkma bilincini vermek... Bunu müm- leyebiliyor.
kün kılacak kurumlaşmalar yarat-
** Ekmek ve Adalet, Sayı: 93, 11 Ocak 2004.
* Ekmek ve Adalet, Sayı: 93, 11 Ocak 2004. *** agd.
KURTULUŞ CEPHESİ Ocak-Şubat 2009
Burada operasyon özelinde he- ğına göre, yapılabilecek ne vardır ki? AKP’ye
deflenen başarıdan öte, örtük bir şe- karşı oyları CHP’de toplamak ya da CHP’nin
kilde başarısı hedeflenen politika depolitizasyon faaliyetlerine karşı “blok”a oy
üzerinde durmak istiyoruz. Devlet ve vermek yahut “blok”un pragmatizmine kar-
devletin askeri güçleri, devrimci ça- şı “yerel adayları desteklemek”te ne sakın-
lışmaya bir ‘kırmızı çizgi’ ile sınır be- ca vardır? Zaten her durumda seçimlerin ve
lirlemeye ve bu sınır ile halk kesim- bu partilerin çıkar yol olmadığını, devrimin
leri içerisinde sirayet eden çarpık bi- tek çıkış yolu olduğunu söylüyoruz. Bu “sol”
linci bir bütün manipüle ederek pe- ya da sol taktiklerin ikiyüzlülüğünü, yalana
kiştirmeye çalışıyor. Nedir bu sınır? dayalı politik söylemlerini biliyoruz. Yapabi-
Devrimciliğin illegal ve silahlı olanı leceğimiz tek şey, “hangi partiye oy vere-
tehlike hattıdır; illegal bir zeminde si- yim” diye soranlara bir kaç şey söylemek-
lahlı bir devrimcilikle savaşçılığa so- ten ibaret değil mi? Oy verilecek partinin
yunanı işkence, mahpus ve ölüm adının CHP ya da SHP olması, yahut “ba-
beklenmektedir!”* (abç) ğımsız sosyalist aday” olması insanların ya
Böyle bir ortamda sola yönelen kuşakla- da bizim hangi bilincimizi değiştirecek ki?
rın alabildiğine legalize edilmesi, seçim tak- Seçimleri “boykot” etmenin AKP’nin işini
tiklerinin herşeyin önüne geçmesi fazlaca kolaylaştırmaktan başka bir anlamı olmaya-
şaşırtıcı değildir. Porto Alegre hayalleriyle cak mıdır? vb. vb.
beslenen seçim taktiklerinin tarihsel zemi- Evet, solda yer alan ya da sola sempati
ni böylesine açıktır. duyan herhangi bir kişinin böylesine pratik
Solda yer alan ya da sola sempati duyan, soruları ve düşünceleri her seçim ortamın-
bu gerçeklerin farkında olan, devrimin tek da sıkça ortaya çıkmaktadır. Bu sorular ve
kurtuluş yolu olduğunu ve bunun ancak si- düşüncelerle, hemen herkes kendince da-
lahlı devrimci mücadele yoluyla gerçekle- ha “sol” gördüğü kesimlere oy verilmesi ge-
şebileceğini düşünenler yine de soracaklar- rektiğini söyleyerek, bu pratik soruları yanıt-
dır: lamaktadır. Seçimler hakkında, seçimlere
Hepsi açık ve anlaşılır şeylerdir, ancak katılan partiler hakkında, seçim taktikleri
seçim ortamına girildiğinde biz ne yapaca- hakkında, sol adına yapılan ayak oyunları
ğız? Ailelerden arkadaş çevresine kadar her- hakkında yazılan-söylenen herşeye rağmen
kes seçimlerden, şu ya da bu partiye oy ver- bu pratik sorular varlığını sürdüregitmekte
mekten söz ederken hiçbir şey söylemeyip ve yanıtları da aynı biçimde ortaya çıkmak-
olayları seyretmekle mi yetineceğiz? Silahlı tadır.
devrimci mücadelenin durağanlığı aşama- Bizden beklenen ise, bu pratik sorulara
dığı bir ortamda, AKP’nin adım adım yürüt- pratik ve somut yanıtlar vermektir. Bu yanıt-
tüğü şeriatçı uygulamaları karşısında kaygı lar verilemediği sürece, söylenenlerin “gü-
duyan ailelerin ya da çevrelerin “kime oy zel sözler” olmaktan öte bir değer taşıma-
verelim?” sorularına kayıtsız mı kalalım? dığı düşünülmektedir. Bir başka deyişle, ya-
CHP’nin konumu açık, SHP’nin “çatısı” al- pılan değerlendirmeler ne denli doğru olur-
tında seçimlere giren “blok”un da devrim- sa olsun, “proletaryanın günlük siyasetine
le, solla ilişkisi olmadığı da açık, ama yine pratik anlamda yön vermemektedir”!
de insanlar seçimleri konuşmakta, kime oy Bu nedenle söylediklerimiz “soyuttur”!
vereceklerini düşünmektedirler. Seçim ön- Demokratik hak ve özgürlüklerin bulun-
cesinde ne söylenirse söylensin, seçim so- madığı, demokratik devrimin tamamlanma-
nuçları açıklandığında AKP’nin ya da bir dığı, emperyalizme bağımlı bir ülkede dev-
başka sağ partinin seçimleri kazandığı gö- rim yapmanın tek yolu silahlı mücadeleden
rüldüğünde herkesin morali bozulmaktadır. geçmektedir. Bu nedenlerle ve bu amaçla,
Bu koşullarda “seçimler bir aldatmacadır” gizliliği esas alan illegal bir politik-askeri ör-
vs. türünden bildik ve beylik sözler söyle- gütlenmenin geliştirilmesi ve faaliyeti temel
mek sonucu değiştirmemektedir. Ortada ge- devrimci görevdir.
lişen bir silahlı devrimci mücadele olmadı- Bunlar “somut” değil, “soyut”tur!
Legalizmin alabildiğine yaygınlık kazan-
* Devrimci Demokrasi, “Neden Devrimci Savaş? dığı, devrimci teorinin olabildiğine küçüm-
10 Ve Neden Devrimci Savaşçı?”, 16-30 Kasım 2003. sendiği ve bir yana bırakıldığı, kültür mer-
Ocak-Şubat 2009 KURTULUŞ CEPHESİ
Tarihi
Karışmamış Yazı
Ekonomik Krizi
Neden Hissetmiyoruz?
Bugün bir ekonomik “kriz” yaşanmakta- nesci teori), kimi durumda üretken olma-
dır. Ancak bu ekonomik “kriz”in en tipik yan yatırımları artırarak gerçekleştirilir.
özelliği, tüm ekonomistlerin, devlet yetkili- Birincisi, devletin yeni istihdam yarat-
lerinin ve finans kuruluşlarının “kriz”in çok maktan daha çok, varolan işgücünü sürek-
büyük boyutta olduğunu söylemelerine rağ- li çalışır halde tutarak, onlara sürekli (ama
men, insanların günlük yaşamlarında “kriz”i her zamanki gibi asgari) gelir sağlayarak tü-
hissetmemeleridir. Hissetmedikleri için de, ketim mallarına olan talebi canlı tutmaya
bu “kriz”in ne olduğunu da, “kriz”in varolup çalışmayı amaçlar. Genel söylemle, bu, pi-
olmadığını da bilmemektedirler. Ama orta- yasalardaki durgunluk (resesyon) karşısın-
da bir “kriz” olduğu kesindir. da kullanılan bir araçtır.
Adını koymak gerekirse, 2008 dünya İkincisi ise, hem yeni istihdam yaratarak
ekonomik krizi herkesin “ezbere” bildiği gi- tüketim malları sektörüne, hem de devlet
bi, konut sektöründeki aşırı-üretim ve buna siparişleriyle üretim malları sektörüne yeni
bağlı olarak konut kredilerinin anormal bo- talep yaratmayı amaçlar. Böylece tüketim
yutlara ulaşmasıyla birlikte başlamıştır. Ge- malları sektöründeki bunalım ya da durgun-
nel kural olarak kapitalist ekonomide buna- luğun bir sonucu olarak üretim malları sek-
lım, tüketim malları sektöründe başlar ve gi- törünün düşen talebi canlandırılır. Burada
derek üretim malları sektörüne yayılır. Bu- esas olan üretken olmayan yatırımların ar-
nalımın (ya da popüler ifadeyle krizin) üre- tırılmasıdır. Öyle yatırımlar olmalıdır ki, hem
tim malları sektörüne yansıması, bir bütün istihdam, hem de üretim malları sektörüne
olarak bunalımın derinleşmesine, yayılma- talep yaratmalıdır. Ve genel kural olarak,
sına neden olur. Daha tam ifadeyle, ekono- emperyalizmin III. bunalım döneminde bu
mik bunalım (“kriz”), tüketim malları sek- konuda bulunan çözüm ekonominin aske-
töründe başlayan bunalımın üretim malları rileştirilmesidir. Yani askeri mallar üretimi-
sektörüne ne şiddette yansıdığına bağlı ola- nin artırılmasıdır.
rak derinleşir. Askeri mallar üretiminin artırılması, açık-
Kapitalist ekonomik bunalımın bu özel- tır ki, başta demir-çelik sanayi olmak üzere
liği bilindiğinden, doğrudan tüketim malla- (üretim malları sektörünün ana bölümü)
rı sektöründeki bunalımın üretim malları pek çok alanda talep yaratır. Bunun yanın-
sektörüne şiddetle yansımasını engellemek da askeri araç ve gereçlerin, askeri altyapı
(ya da daha az şiddetle yansıması) amacıy- tesislerinin yenilenmesi, otomotiv sektörün-
la devlet ekonomiye müdahale eder. Bu den inşaat sektörüne kadar dayanıklı tüke-
müdahale, tüketim malları sektöründeki aşı- tim malları üreten kesimler için yeni talep
rı-üretime devlet olanaklarıyla yeni ve ek ta- ortaya çıkartır.
lep yaratmayı amaçlar. Devletin ekonomiye Bütün bu devlet müdahalesi genellikle
bu yöndeki müdahalesi, kimi durumda “çu- bütçe açıkları ve devlet borçlanmasıyla fi-
kur kazdırıp, çukur doldurtarak” (ünlü Key- nanse edilir. Vergiler yoluyla yapılacak fi- 15
KURTULUŞ CEPHESİ Ocak-Şubat 2009
nansman toplumun satın alma gücünü azal- önemli ölçüde etkilenmez, iflaslar daha sı-
tacağı için, talep artırmaktan çok talebin nırlı ve zamana yayılmış olarak ortaya çıkar,
düşmesine yol açar. Bu nedenle devletin işsizlik yavaş yavaş artar. Bu yüzden de top-
ekonomiye müdahalesi, kesinkes bütçe lum tarafından “alışılan/olağan” bir durum
açıkları ve devlet borçlanmalarıyla gerçek- meydana gelir.
leştirilir. Ekim 2008’de daha şiddetli biçimde or-
Bütçe açıklarının devlet borçlanmasıyla taya çıkan “finans krizi” (her ne kadar “fi-
kapatılması ve yeni yatırımların yine devlet nans krizi” adı verilmişse de, bugün herke-
borçlanmasıyla finanse edilmesi, açıktır ki sin açıkça gördüğü gibi aşırı-üretim bunalı-
piyasalardaki para miktarını artırır. Mal ve mıdır) karşısında emperyalist ülkelerin 3-4
hizmetlerin değerinde artış olmaksızın para trilyon doları bulan müdahaleleriyle finans
arzındaki artış, kaçınılmaz olarak paranın kuruluşlarının topyekün yıkıma uğramasının
değer kaybetmesine, fiyatların yükselmesi- önüne geçilmiştir. Kendi söylemleriyle “tok-
ne, yani enflasyona yol açar. sit” kağıtların devlet tarafından satın alınma-
Ancak burada kaçınılmaz sonuç olan sı ya da devlet güvencesine bağlanması, ilk
enflasyon, birden ve kısa sürede etkisini planda finans sektöründeki kırılmayı ve yı-
göstermez. “Kabul edilebilir bütçe açığı” dü- kımı önlemiştir. Doğrudan piyasalar ve kit-
zeyi esas alınarak (ki AB ülkeleri için bu le açısından hiç bir şey ifade etmeyen, ne
GSMH’nın %3’ü olarak saptanmıştır) piyasa- olduğu bile anlaşılmayan bu devlet müda-
lara para arz edilmesinin enflasyonist etki- halesinin ardından asıl sorun, yani aşırı-üre-
si, yani topluma ve fiyatlara yansıması “ka- tim sorunu olanca haşmetiyle ortaya çıkmış-
bul edilebilir” boyutta kalır. Bunalım (“kriz”) tır. Herkesin çok iyi bildiği gibi, otomotiv
patlak verdiğinde “kabul edilebilir bütçe açı- sektörü bu sorunu olanca ağırlığıyla yaşa-
ğı” oranları da yükseltilir. Keynesci uygula- maya başlamıştır.
maya göre, bu oran %10’a kadar yükseltile- Şimdi yapılmaya çalışılan, başta otomo-
bilir. tiv sektörü olmak üzere pek çok sektöre ye-
Böylece “sınırlandırılmış” ve “planlan- ni ve ek talep yaratmaktır. Emperyalist ül-
mış” bir enflasyon limiti içinde ekonomiye kelerin birbiri ardına açıkladıkları “önlem
yapılan müdahale, ekonomik bunalımın şid- paketleri” de bu talebi yaratmaya yöneliktir.
detini azaltır, zamana yayar. Zaman ilerle- Fakat emperyalist ülkeler, 1980 bunalımın-
dikçe, bir önceki dönemin ertelenmiş bu- dan sonraki her ekonomik bunalımda gö-
nalımları bir sonraki dönemin ertelenecek rüldüğü gibi, enflasyon/bunalım ikilemi ara-
bunalımlarıyla çakışır ve aynı zaman dilimi sına sıkışmış durumdadırlar. Mandel’in sö-
içinde birleşir. İşte bu birleşme zamanların- züyle, “... resesyon ne kadar şiddetli ise ‘ika-
da, enflasyonist politikalar denetimden çı- me’ satın alma gücünün yaratılması o ka-
kar. dar gerekli olur ve enflasyon yaratıcı eğilim-
1980 dünya ekonomik bunalımında gö- lerin patlak vermesine yol açar. Kapitaliz-
rüldüğü gibi, enflasyonist politikanın (Key- min çöküş çağında devletin karşısına çıkan
nescilik adı verilen ekonomi politika) dene- ikilem, buhran ile enflasyon arasındaki seç-
timden çıkması çok daha uzun ve şiddetli medir. İkincisi belirlenmedikçe (artmadık-
bir ekonomik bunalımın ortaya çıkmasına ça) birincisi önlenemez.”*
yol açar. 1980-93 döneminde tüm geri-bırak- 1980 bunalımıyla birlikte enflasyon/bu-
tırılmış ülkeleri şiddetle etkileyen “borç kri- nalım ikileminde enflasyona ağırlık veren
zi”, aşırı-üretim bunalımlarını engellemek ekonomi politikalar terk edilmiş ve yerine
amacıyla devletin ekonomiye müdahalesi- “monetarist” politikalar geçirilmiştir. Ancak
nin zaman içinde ortaya çıkardığı şiddetli bu politika değişikliği, emperyalist ülkeler-
sonuç olmuştur. deki bunalım geri-bıraktırılmış ülkelere ih-
Ama uzun dönemde devlet müdahale- raç edilebildiği oranda etkili olmuştur. Bu-
sinin daha büyük ve yaygın bir bunalıma ne- nun sonucu ise, 1990’ların ortalarına kadar
den olması, kısa ve orta dönemde aşırı-üre- geri-bıraktırılmış ülkelerin ağır bir borç kri-
tim bunalımlarının şiddetinin azaltılmasıyla zine sürüklenmeleridir.
birlikte görülür. Devlet müdahalesi, kısa ve
orta dönemde bunalımın şiddetini zamana * E. Mandel, Marksist Ekonomi El Kitabı, C: II, s.
16 yaydığı için, toplumsal dengeler bundan 267, Ant yay.
Ocak-Şubat 2009 KURTULUŞ CEPHESİ
Bugün emperyalist ülkeler nasıl bir poli- yıllık enflasyon oranları %2-3’lerde seyreder-
tika uygulayacakları konusunda kararsızdır- ken, birden bire dayanıklı tüketim malları-
lar. Biraz enflasyonist, biraz “monetarist” po- na olan talebin keskin biçimde düşmesi
litika izleyerek mevcut bunalımın (“kriz”) ekonomistleri şaşırtmıştır. Bir yandan talep
şiddetini azaltmayı ummaktadırlar. Öte yan- düşerken, öte yandan eski “projeksiyonlar”a
dan şimdilik finans kuruluşlarının “toksit” göre sürüp giden üretim, aşırı-üretim soru-
kağıtlarının devlet güvencesine alınmasıyla nunu içinden çıkılamaz hale dönüştürmüş-
finans dünyasındaki zincirleme iflasların tür.
önüne geçilmişse de, her geçen gün ban- Oysa sorunun kaynağı çok yalındır.
kaların “kriz”den etkilenme boyutları büyü- Yıllık olarak “hissedilmeyen” ya da “alı-
mektedir. Ortalıkta bir yığın borç kağıdı do- şılmış” olan küçük enflasyon oranları, özel-
laşmakta, ama hiç birisinin karşılığı bulun- likle temel tüketim maddelerinde birikime
mamaktadır. Bankalar öylesi bir duruma yol açmıştır. Son on yıl içindeki gıda vb.
gelmişlerdir ki, belli büyüklükte bir mebla- maddelerin fiyatlarındaki “küçük” artışlar
ğın çekilmesi ya da talep edilmesi duru- geometrik bir artışla büyük boyuta ulaşmış-
munda bir dizi iflasın ortaya çıkması kaçı- tır.
nılmazdır. Diğer yandan dayanıklı tüketim Basit bir hesaplamayla, yıllık “normal”
mallarına olan talep (ki kredili satışlarla sağ- %3 enflasyon oranıyla on yıl sonunda her-
lanan bir taleptir) 2008’de keskin bir biçim- hangi bir malın fiyatı %35 artmaktadır. Tü-
de düşmüştür. Otomobil şirketlerinin birbi- keticinin gelirlerinde aynı oranda artış olma-
ri ardına üretimi durdurmaları da talep da- dığı sürece, her on yılın sonunda tüketicinin
ralmasının büyük boyutlarda olduğunu gös- alım gücü bu oranda azalmış olmaktadır.
termektedir. Diğer yandan geçmiş dönemlerle kıyas-
Oysa, yazımızın başında da belirttiğimiz lanmayacak boyutta yeni tüketim çeşitleri
gibi, insanlar “kriz”i hissetmemektedirler. ortaya çıkmıştır. Çok sevilen sözle “yaşamın
Otomobil şirketlerinin içinde bulundukları ayrılmaz parçası” olmuş olan cep telefonla-
aşırı-üretim “kriz”i, insanların eskisi gibi oto- rı, internet, klasik kapitalist mallara olan ta-
mobil talebinde bulunmadıklarını açıkça lebin düşmesine yol açmıştır.
göstermesine karşın, yani otomobil almak- Üçüncü olgu ise, konut vb. mallara yö-
tan uzak durmalarının bir sonucuyken, ay- nelik olarak kredilerin vadelerinin uzaması-
nı insanlar “kriz”i hissetmemektedir. Açık- dır. Eski dönemde 4-5 yılı aşmayan kredi
çası “kriz”i hissetmeyen insanlar, aynı za- borçları, bugün 20-30 yıllık kredi borçlarına
manda “kriz”e yol açan talep daralmasının dönüşmüştür. Özellikle konut kredilerinde-
somut karşılığıdırlar. Konunun özü de bu çe- ki büyük artış, kitlenin uzun dönemli alım
lişkide yatmaktadır. gücünde düşmeye neden olmuştur.
İnsanlar başta otomobil olmak üzere da- İşte bu temel olgular, uzun dönemde tü-
yanıklı tüketim mallarına eskisi gibi talepte ketim mallarına olan talebi göreceli olarak
bulunmamaktadırlar. Bu, ya insanların bu düşürmüş ve belli bir aşamada bu talep
malları tüketmeye “doydukları” ya da bun- düşmesi belirginleşmiştir. Ancak “tüketici”,
ları satın alacak gelire sahip olmadıkları an- yani insanlar, kendilerinin standart kabul et-
lamına gelir. Hiç kimsenin otomobil, konut tikleri bir tüketim normunda yaşamayı sür-
vb. malları tüketmenin “gereksiz” olduğuna dürmektedirler. Gelirlerinin belli bir bölümü
ilişkin bir eğilimi ya da kanısı olmadığına gö- uzun vadeli kredi ödemelerine, belli bir bö-
re, açıktır ki bu malları satın almak için ye- lümü geometrik olarak artan temel tüketim
terli gelire sahip değillerdir. Daha da önem- maddelerine ve bir bölümü de “yeni yaşam
lisi, kredili satışlar söz konusu olsa da, in- gereksinmeleri”ne harcanmaktadır. Artık in-
sanlar mevcut gelirleriyle bu kredi taksitle- sanlar, kendilerine ait bir konutla, cep tele-
rini ödeyebilecek durumda olmadıklarını fonuyla, “sınırsız” internetle ve fast foot yi-
görmektedirler. yecekleriyle belli bir “standart”ta yaşam sür-
İşte yaşanılan ekonomik bunalım (“kriz”) dürmektedir. Yaşamını değiştirmeyi gerek-
karşısında burjuva ekonomistlerinin “mikro tiren yeni bir “beklentisi” de mevcut değil-
ölçekte” içinden çıkamadıkları olgu da bu- dir. Asya ülkelerinden, özel olarak Çin’den
dur. gelen kalitesiz, ama ucuz tüketim malları
Gelirlerde önemli bir değişiklik yokken, da varolan geliriyle yaşamını sürdürmesi 17
KURTULUŞ CEPHESİ Ocak-Şubat 2009
için yeterli olmaktadır. “Aç değildir, açıkta durum, işçiden sızdırılan artı-değerin,
değildir”. hiç gerçekleşmemesi ya da kısmen
Ama öte yandan üretim, kapitalist üre- gerçekleştirilmesi, ve hatta, sermaye-
tim olanca hızıyla sürmektedir. Ekonomist- nin kısmen ya da bütünüyle kaybe-
lerin söylemiyle, kapitalistler “stok”a çalış- dilmesi ile sonuçlanabilir. Doğrudan
maktadırlar. Her gün devasa üretim fazlası doğruya sömürü koşulları ile, bu sö-
birikmektedir. mürünün gerçekleştirilmesi koşulları
İşte bu gerçeklik, yaşanılan ekonomik özdeş değildir. Bunlar yalnız yer ve
bunalımın (“kriz”) nedeni ve sonucudur. zaman olarak değil, mantıken de bir-
“Elden geldiğince çok artı-emek birinden farklıdır. Birincisi yalnız, top-
sızdırılıp metalarda maddeleşir mad- lumun üretici gücü ile, ikincisi ise,
deleşmez, artı-değer üretilmiş olur. çeşitli üretim kollarının aralarındaki
Ne var ki, bu artı-değer üretimi, kapi- orantılı bağıntı ve toplumun tüketim
talist üretim sürecinin ancak birinci gücü ile sınırlıdır. Ama bu son sözü
perdesini –doğrudan üretim süreci- edilen güç, ne mutlak üretim gücü
ni– tamamlar. Sermaye, şu kadar ile ve ne de mutlak tüketim gücü ile
miktarda karşılığı ödenmeyen emek belirlenmeyip, toplumun büyük bir
emmiştir. Süreçte, kendisini kâr ora- kesiminin tüketimini, az çok dar sı-
nındaki düşmede ifade eden gelişme nırlar içersinde değişen bir asga-
ile birlikte, böylece üretilmiş bulunan riye indirgeyen uzlaşmaz karşıtlık
artı-değer kitlesi muazzam boyutlara halindeki bölüşüm koşulları teme-
ulaşır. Şimdi sürecin ikinci perdesi line dayanan tüketim gücü ile be-
gelir. Tam metalar kitlesi, yani değiş- lirlenir.”* (abç)
meyen ve değişen sermayeyi yerine “Bütün gerçek bunalımların nihai
koyan kısmı ile artı-değeri temsil nedeni, her zaman, kapitalist üreti-
eden parçayı da içeren toplam ürü- min, üretim güçlerini, sanki, onlar
nün satılması gerekir. Eğer bu yapıl- için en son sınırı, sadece toplumun
maz ise, ya da kısmen veya üretim- mutlak tüketim gücü teşkil ediyor-
fiyatlarının altında kalan fiyatlarla ya- muş gibi geliştirmeye yönelişine kar-
pılırsa, işçi aslında sömürülmüştür, şılık, yığınların yoksulluğu ve kısıtlı tü-
ama bu sömürü kapitalist için sömü- ketimidir.”**
rü olarak gerçekleşmemiştir ve bu
Otomotivde
Aşırı-Üretim Bunalımı
Kapitalizmin ekonomik krizleri hemen lerine bakıldığında “kriz”in 2006 yılından be-
her zaman aşırı-üretimin bir sonucu olarak ri süregeldiği açıkça görülebilmektedir. Ola-
ortaya çıkar. Haziran 2007’de başlayan ve ğan zamanlarda yıllık 12 milyon otomobilin
Ekim 2008’de süreklileşen finans krizi, te- üretildiği ABD’de, 2006’da baş gösteren aşı-
melde aşırı-üretim sorununun yattığını açık rı-üretim bir süre otomobil kredileriyle erte-
biçimde göstermiştir. lenmişse de, 2008 yılının sonuna gelindiğin-
Değişik zamanlarda ifade ettiğimiz gibi, de doğrudan üretim durdurulmasını zorun-
kapitalizmin aşırı-üretim sorunu, hemen her lu hale getiren büyük bir seviyeye ulaşmış-
zaman aşırı üretilmiş ürünlere kredi vb. yo- tır. 2008 Aralığında ABD otomobil üretimi
luyla ek talep yaratılmasıyla birlikte görünür neredeyse yarı yarıya azalırken, otomobil sa-
hale gelir. Dolayısıyla aşırı-üretim bunalımı, tışları da %35 düşmüştür.
ilk planda kredi sisteminde bir bunalım ya Bugün otomobil şirketleri birbiri ardına
da kriz olarak ortaya çıkar. üretimlerini durdururken, yaşanılan kriz ko-
Bugün Ekim 2008’de süreklileşen finans şullarında hangisinin bu işten daha zararlı
krizinin arka planında aşırı-üretim sorunu çıkacağı belirsizdir. Dünyanın en büyük oto-
olduğu gerçeği otomotiv sektöründe “bir- mobil tekelleri bugün zor durumdadır. Sa-
den” ortaya çıkan krizle daha belirgin ola- dece ABD’de bir trilyon dolarlık ciroya sa-
rak görünür olmuştur. hip olan otomobil sektörünün bugünkü kri-
ABD’deki otomobil üretim ve satış veri- zi, aynı zamanda “tüketici”nin tüketemez 19
KURTULUŞ CEPHESİ Ocak-Şubat 2009
Herkes Ulusalcı!
Bu Ülkede
Hiç Milliyetçi-Faşist
Kalmadı mı?
“sıradan” insanların bile anlayacağı bir ha- sefi savaş, siyasal mücadelenin bir
le geldiği bir ortamda, “makro-mikro eko- parçasıdır.”**
nomi” gibi yalın akademik kavramlardan yo- Yine “eski” söylemle, “oportünizmin ve
la çıkılmış ve alabildiğine akademik görü- revizyonizmin her çeşidinin ortak noktala-
nüm altında yeni kavramlar piyasaya sürül- rından birisi de, anlam karışıklığı yaratarak,
müştür.* Son finans kriziyle birlikte bolca ve birbirleriyle eş anlamlı olmayan kelimeleri
sıkça kullanılan “regülasyon”, “konsolidas- eş anlamlı kullanarak aynı kategoriye sok-
yon”, “likit” vb. sözcükler de (ya da terim- maktır.”***
ler) bu durumun son örnekleridir. Örneğin Mao’nun “halk savaşı” terimi,
“Eski” ya da kimilerinin “ezber” oldu- bir devrim stratejisini ifade eden kavram ol-
ğunu iddia ettikleri söylemin dili ve termi- masına karşın, “halk savaşı, halkın savaşı-
nolojisiyle söylersek, yapılanlar yalın bir bi- dır” gibi basit, basit olduğu kadar da içerik-
çimde kavram keşmekeşi yaratmaktır. siz, muğlak bir anlam yüklenilmiştir. TKP bir
“Felsefe, halkın teori alanındaki adım daha ileri atarak, (“öztürkçe” kullan-
sınıf mücadelesini temsil eder. Hal- ma gerekçesinin arkasına saklanarak) “mü-
kın teoride ve düşüncede (politik, ah- cadele” sözcüğünü “savaşım” sözcüğü ile
laki, estetik vb.) gerçek düşünceler değiştirmiş ve böylece “halk savaşı” da, TKP
ile sahte düşünceler arasında ayrım dilinde, “kitle savaşımı” haline dönüşüver-
yapmalarına yardım eder. İlkesel ola- miştir. “Halkın savaşımı yükseliyor”, “TKP
rak her zaman gerçek düşünceler kitle savaşımını ilerletiyor” vb. türünden söz-
halka hizmet eder, sahte düşünceler lerin çağrışım etkisinden yararlanarak ken-
ise düşmana hizmet eder. dilerini “savaşçı” bir örgüt gibi sunmaya ça-
Neden felsefe kelimelerle savaşır? lışmışlar, pasifizmlerini gizlemişlerdir.
Sınıf mücadelesinin gerçekleri, söz- Bugün en tipik muğlak sözcük ise, “Er-
cükler tarafından ‘temsil edilen’ ‘dü- genekon” ve onun “ulusalcı”lığıdır. “Ergene-
şünceler’ tarafından ‘temsil edilir’. Bi- kon” operasyonlarının tüm “dalgaları”yla
limsel ve felsefi uslamlamalarda söz- birlikte giderek yerleşik hale gelen “ulusal-
cükler (kavramlar, kategoriler) bilgi- cılar” söylemi, Veli Küçük’ten Yalçın Küçük’-
nin ‘araçları’dır. Ama politik, ideolo- e, Doğu Perinçek’ten Kemal Alemdaroğlu’-
jik ve felsefi mücadelede sözcükler na, Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Ka-
aynı zamanda silahtır, patlayıcı ya da nadoğlu’ndan Metal-İş başkanı ve Avrasya
uyuşturucu maddedir. Bazen tüm sı- televizyonu “onursal başkanı” Mustafa Öz-
nıf mücadelesi, bir sözcüğün bir baş- bek’e kadar herkesi kapsar hale gelmiştir.
ka sözcüğe karşı mücadelesinde Bütün bu “komplocu”lar listesine bir de Su-
özetlenebilir. Bazı sözcükler kendi surluk hükümlüsü, özel timci İbrahim Şahin
aralarında düşman gibi savaşırlar. eklenmiştir.
Başka sözcükler vardır ki, kesin ama Sol ya da solumsu yayınlara ve çevrele-
sonuca bağlanmamış bir muharebe- re göre, “Ergenekon” operasyonlarında gö-
de muğlaklığın mevzisidirler... Felse- zaltına alınan ya da tutuklananlar çokluk
fe, aynı zamanda en soyut ve zor “ulusalcılar”dır. Kendilerine “ulusalcı” di-
uzun teorik yapıtlarda bile sözcükler- yenlere göre ise, operasyonun mağdurları
le savaşır; yalan sözcüklere karşı, aynı zamanda “kemalistler”dir. Doğu Perin-
muğlak sözcüklere karşı, doğru söz- çek açısından söz konusu olanlar “vatanse-
cükler adına ‘nüanslar’la savaşır... ver” kişilerdir. Kimilerine göre de, bütün
Sözcükler üzerinde yürütülen bu fel- bunlar “Ergenekon” operasyonu öncesinde-
ki adıyla “Kızıl Elma Koalisyonu”dur.
* “Yeni” diyoruz, ancak kullanılan tüm kavramlar, “Komplo” sevenler kadar, tüm toplum-
şu ya da bu biçimde, ama çok dar bir kesim tarafın- sal ve siyasal olayları “birilerinin” (çokluk
dan kullanıldığı anlamda “yeni” değildir. Bunlar ger-
çekte akademisyen vb. kesimlerin kendi akademik
“Amerika”nın) “komplosu” olarak açıklayan-
“disiplinleri” çerçevesinde kullandıkları kavramlardır lar da “Ergenekon” operasyonlarında gözal-
da. Ancak burada sözünü ettiğimiz “yıpranmış kav-
ramlar”ın yerine ikame edilen içeriksiz ve muğlak ** Luis Althusser, “Devrimci Silah Olarak Felse-
kavramların hedef kitlesi, doğrudan sol ve solun bel- fe”, L’Unità, Şubat 1968.
li bir bilgi ve bilinç ulaştırdığı kitledir. Önemli olan bu *** Mahir Çayan, Sağ Sapma, Devrimci Pratik ve
22 kesimler için “yeni” olmasıdır. Teori.
Ocak-Şubat 2009 KURTULUŞ CEPHESİ
26
Ocak-Şubat 2009 KURTULUŞ CEPHESİ
Soru çok yalındır: Ortada bir gerilla ör- stratejisine göre eğitime tabi tutulurlar.*
gütlenmesi ve gerilla eylemleri söz konusuy- İşte polis ve askerlerin özel eğitime tabi
sa, bu gerillaya karşı oligarşik devlet aygıtı tutuldukları bu okullarda “standart” kontra-
ne yapar? gerilla stratejisine uygun elemanlar yetiştiri-
Bu sorunun en yalın yanıtı, gerillaya kar- lir. Ancak bu eğitim, CIA’nın “standart” kon-
şı topyekün mücadeleye girişir olacaktır. Bu tra-gerilla stratejisinin sadece uygulamaya
mücadele, açıktır ki gerillaya karşı bir mü- yönelik bölümünü oluşturur.
cadeledir, yani karşı-gerilla (kontra-gerilla) Stratejinin esası, gerillaya karşı (kontra),
operasyonlarıdır. Doğal olarak, o güne ka-
dar geleneksel biçimde dış düşmana karşı
* Bu konuda, “medya” diliyle söylersek, Susurluk
ülkenin savunulması ve ülke içinde asayişin hükümlüsü ve Ergenekon’un “on birinci dalga”sında
sağlanması için örgütlenmiş olan devletin tutuklanan “özel timci” İbrahim Şahin tipik örnektir.
zor güçleri (ordu, polis, jandarma) karşı-ge- İbrahim Şahin, 1982 yılında Genelkurmaya bağlı Özel
rilla operasyonlarına uygun biçimde yeni- Harekat Dairesi’ne alınan polislerdendir. Önce Genel-
kurmay bünyesinde kurulmuş olan “Özel Harekat
den örgütlenir ve düzenlenir. Karşı-gerilla Okulu”nde eğitim görmüş, 1984 yılında Almanya’da
örgütlenmesi ise, CIA’nın standart karşı- “GSG-9 Komando Kursu”na ve 1987’de ABD’de “An-
ayaklanma stratejisi çerçevesinde neredey- ti-Terör Kursu”na katılmıştır. 1990 yılında İstanbul
se standart hale getirilmiştir. CIA’nın Pana- “Özel Harekat Şube Müdürü” olmuştur. 1990-93 yılla-
rında İstanbul’daki “anti-terör” operasyonlarını yönet-
ma, Guatemala ve ABD’deki kontra-gerilla
tikten sonra, 1993 yılında Emniyet Genel Müdürlüğü’ne
eğitim okullarında ilgili ülkelerden gelen po- bağlı yeni kurulan “Özel Harekat Daire Başkanlığı”na
lis ve askerler bu standart karşı-ayaklanma getirilmiştir. 27
KURTULUŞ CEPHESİ Ocak-Şubat 2009
gerilla savaşı yöntemlerine karşı askeri ve ğildir, geçerli olan ideolojik sınırlar-
sivil uygulamalar ve bunların örgütlenmesi- dır, geçerli olan dünya komünizminin
dir. Bu stratejiye göre, gerilla, Mao’nun de- ve onun emrindeki iç düşmanın ge-
yişiyle, “suda balık” gibidir, yani halkla iç ri püskürtülmesinden ibaret olan Ba-
içedir. Dolayısıyla balığı yakalamak için, asıl tı’nın ortaklığıdır... Ulusal Güvenlik
olarak suyun kurutulması gerekir. Kontra- Doktrini uyarınca silahlı kuvvetlere
gerilla stratejisinin hedefi de, halkın gerilla- sadece baskıya indirgenemeyecek
ya verdiği desteği kesmek ve bu yolla geril- yeni bir sosyal rol verilmektedir. Ulu-
layı tecrit etmektir. Kendi dilleriyle ifade sal Güvenlik Doktrini daha sonra ek
edersek, “terörist”le mücadele ederken “te- bir unsurla genişletildi: Ayaklanmaya
rörizmle mücadele”yi ülke çapında yürüt- Karşı Mücadele (Counter-insurgen-
mektir. Söz konusu olan kır gerillasıysa, bir cy). Bu altmışlı yıllarda gerilla hare-
yandan kır gerillasının köylülerle temasını ketlerinin ortaya çıkışına bir yanıttı ve
kesmeye çalışılırken, diğer yandan gerillaya gerilla hareketleri de Ulusal Güvenlik
yeni katılımların olmasını engellemeye ça- Doktrini’ne bir cevaptı. Counter-insur-
lışır. Bu nedenle, “karşı-ayaklanma strateji- gency, ağırlığı, gizli servislerin gelişti-
si” ya da kontra-gerilla stratejisi, askeri ope- rilip güçlendirilmesine, baskı metot-
rasyonlarla iç içe geçmiş “sivil operasyon- larının inceleştirilmesine ve basın fa-
ları” kapsar ve “sivil operasyonlar” bu stra- aliyetine verdi. İnsanların kafasını
tejinin ana gövdesini oluşturur. fethetmek gerekiyordu. ABD dostu
Askeri operasyonlar, gerillaya yönelik is- medyalara milyonlar akıtıldı, sağ
tihbarat faaliyetlerinden ve bu faaliyetlerden gazeteciler finanse edildi ve ulus-
elde edilen bilgilerle gerillanın bulunduğu lararası basın kuruluşları, insan ve
yerlere yapılan askeri harekatlardan ibaret- basın özgürlüğünün ABD yorumuy-
tir. Kendi içinde değişik askeri teknikleri ve la donatılıp yetiştirildi... Ayaklan-
taktikleri içeren bu harekatta istihbarat faa- maya karşı önlem alıcı mücadelenin
liyetleri, gerilla örgütlenmesinin içine ajan anlamı, balığın, gerillanın hareket et-
sızdırmaktan, gerillanın faaliyet alanlarında tiği suyu zehirlemekti.”* (abç)
muhbirler ağı oluşturmaya kadar uzanan ge- Evet, asıl amaç “suyu zehirlemek”, yani
niş bir alanı oluşturur. Şehir gerillasının bu- balığı yakalamak için suyu kurutmaktır. Bu
lunduğu evlerin saptanması, kır gerillasının amacın ana unsuru solcular, solcu aydınlar-
depo ve barınaklarının bulunması bu istih- dır. Ana kurumlar ise, “medya” ve üniversi-
baratın asıl amacıdır. Bunlar bir kez saptan- telerdir. Böylece Turgut Özal’ın sözünü etti-
dıktan sonra, yapılacak olan, buraların ba- ği “transformasyon” gerçekleştirilir ve solcu
sılması ve içindekilerin imha edilmesidir. aydınlar düzene entegre edilip “terörizmle”
Bu askeri operasyonlar, Genelkurmayın mücadelenin ana unsuru haline getirilirler.
sözüyle, “teröristle mücadele” kapsamına Düzene entegre edilmiş, “transfer” edilmiş
girer, ancak asıl olan “terörizmle mücade- solcuların ve solcu aydınların asli işlevi, so-
ledir”. Yukarda da ifade ettiğimiz gibi, “te- la ilişkin her şeye saldırmak, sol düşünceye
rörizmle mücadele”, bütünsel ve uzun sü- olan inancı ve güveni sarsmak, “statükoyu
reli bir “sivil operasyonlar” dizisinden olu-
şur. * Gaby Weber, Gerilla Bilanço Çıkartıyor, s. 15.
“Ulusal Güvenlik Doktrini, ulusla- ** Elbette söz konusu olan işlevi yerine getirmek
için sadece “solcu aydınlar” yeterli değildir. Devrim-
rarası komünizmin amacına ulaşmak ci mücadelenin yükseliş döneminde ortaya çıkmış
için toplumu içten çökertmeyi amaç- olan solcular ve solcu aydınlar bir kez devşirildi miy-
ladığını savunuyordu. Bu iç düşmana di, kaçınılmaz olarak devrimci mücadelenin geriye
karşı tüm metodlarla, yasaların dışın- itilmesi yüzünden yeniler ortaya çıkmamaktadır. Eski
solcu devşirmelerin zaman içinde yıpranmaları ve
da da, mücadele edilmesi gerekiyor- yüzlerinin açığa çıkması koşullarında “yeni ve taze”
du. Bilimsel yöntemlerle işkence, si- yüzlere gereksinme duyulur. İşte bu “yeni ve taze”
lahlı kuvvetlerin yüksek kumandası- yüzler, devrimci mücadeleden devşirilemediği için,
na bağlı paramiliter çeteler ve rejim doğrudan sağın kendi adamları arasından bulunup pi-
yasaya sürülür. Bugün “medya”da ortaya çıkan “yeni
karşıtlarının öldürülmesi Ulusal Gü-
ve taze” yüzler, çokluk solla, sol mücadeleyle hiç bir
venlik Doktrini’nin ayrılmaz parçala- ilişkisi olmayan, genel olarak “liberal” denilen kesim-
28 rıdır. Devlet sınırları artık geçerli de- lerden türetilmiştir.
Ocak-Şubat 2009 KURTULUŞ CEPHESİ
(kontra-gerilla) stratejisinin nispeten yeni denli doğru olduğunun kanıtı olarak kulla-
bölümlerinin eski bir bölümünü tasfiye et- nılmaktadır. Aynı itirafçıların, geçmişte bu-
me girişimidir. ABD kadar AB de, bu girişi- gün bu itirafları doğru kabul edenleri suçla-
min içinde yer almaktadır, ancak bu iki em- yan itiraflarda bulundukları ise hiç anımsan-
peryalist güç açısından operasyonların “so- mamaya çalışılmaktadır. İşlerine geldiğinde
nuç alıcı” olması önemli değildir. Yerine ge- itirafçıların itiraflarını “kanıt” olarak kullan-
tirmesi gereken tek işlev, “efendinin” kim mak, işlerine gelmediğinde bunları tümüy-
olduğunu dosta-düşmana göstermektir. le “yalan” olarak ilan etmek, açıktır ki, bu-
Ergenekon operasyonunun bir başka nu yapanların su götürmez birer oportünist
gerçeği ise, “hukuk devleti” ve “temsili de- olduklarını kanıtlar.
mokrasi” denilen şeyin sadece lafta oldu- Evet, devrimci mücadeleye karşı Ameri-
ğunu, gerçekte ve uygulamada hukuksal ve kan emperyalizminin geliştirdiği kontra-ge-
demokratik hakların hiç bir işleve sahip ol- rilla stratejisi ve örgütlenmesi bir gerçektir.
madığıdır. Bu, sadece operasyonların ve sor- Bu strateji ve örgütlenme, sivil-asker-polis
gulamaların yasalara uygun olup olmama- her kesimi kapsar. En büyük özelliği, “iç
sıyla değil, aynı zamanda kullanılan araçla- düşmana karşı tüm metodlarla, yasaların dı-
rın, yasal gerekçelerin yasadışı olmasından şında da, mücadele edilmesi”dir. Yani tü-
kaynaklanmaktadır. Bunun en açık olgusu müyle mevcut düzenin kendi yasallığına
ise, itirafçıların karşı itirafçılıklarına dayan- karşı ve yasallığının dışında karşı-devrimci
dırılan iddianamedir. bir stratejidir. Herhangi bir hümanist-liberal
Mevcut itirafçılık yasasına göre, bir kişi- küçük-burjuva, bu karşı-devrimci stratejinin
nin itirafçı olabilmesi için, “yasadışı ya da yasadışı uygulamalarını gerçekleştirenlerin
terörist örgütler”in çökertilmesine ve deşif- bazılarının cezalandırılmasıyla stratejinin ya-
re edilmesine ilişkin yeterli bilgi vermiş ol- sadışı niteliğinin sona ereceğini hayal eder.
ması şarttır. Bu bilgiyi veren itirafçının itiraf- Bu hayalleri nedeniyle de, kontra-gerilla ör-
larını esas alan operasyonlar da mevcut dü- gütlenmesine ve stratejisine karşı çıkmaz-
zen açısından yasal/meşru operasyonlar ni- lar. Onların karşı oldukları tek şey, “yasadı-
teliği kazanır. şı” kontra-gerilladır, dolayısıyla “yasal” kon-
Bugün Ergenekon davasında “yasal ka- tra-gerilladan yanadırlar. Yasallığı da belirle-
nıt” olarak kullanılan itirafçıların hemen yen, bu kontra-gerillanın kendilerine doku-
hepsi, bir başka “yasadışı ya da terörist nup dokunmamasıdır. “Gittiği yere kadar
örgüt”ün itirafçısıdırlar. Şimdi aynı itirafçılar, gitsin”ciliğin özü, aslı astarı da bu “yasal”
itirafçılık yasasıyla meşru/yasal kabul edilen kontra-gerilla yandaşlığından başka bir şey
“yasadışı ya da terörist” örgütlere yönelik değildir.
operasyonlarda yer alanların faaliyetlerini iti- Gerçekte ise, “yasal” ya da “yasadışı”
raf etmektedirler. Eğer birincisindeki itiraf- her türden kontra-gerilla strateji ve örgütlen-
lar “yasal kanıt” niteliğindeyse, buna dayan- mesinin etkisizleştirilmesinin tek yolu, stra-
dırılan operasyonlar da kaçınılmaz olarak tejinin içerdiği sivil-asker-polis unsurların-
“yasal” olacaktır. Şimdi ise, yeni itiraflarla, dan herhangi biri olmamaktan geçer. Mani-
birinci itirafçılıklarından kaynaklanan ope- pülasyon ve dezenformasyon yazıları yaz-
rasyonların “yasadışı” olduğunu itiraf etmek- mayan yazar, haberleri geçmeyen gazeteci,
tedirler. “sivil toplum örgütü” kisvesi altında faaliyet
Daha da garip (ve vahim) olanı ise, bu- yürütmeyen demokratik kitle örgütleri, işçi
güne kadar itirafçıların itiraflarına dayandı- sınıfının gerçek sınıf sendikacıları bu strate-
rılan her türlü “yasal kanıt” işlemini gayrı- jiyi etkisizleştirecek en önemli unsurlardır.
meşru kabul eden, itirafçılığı ahlaksızlıktan Bunun dışında kalan tüm kontra-gerilla fa-
öte gayri-insani gören çevrelerin (özellikle aliyetleri ise, devrimci örgütün üstesinden
sol çevrelerin), Ergenekon davası kapsamın- gelebileceği faaliyetlerdir. Bu unsurlar ne
da itirafçıların itiraflarını “yasal kanıt” olarak kadar etkisiz olurlarsa, devrimci örgüt de o
benimsemeleri ve tüm Ergenekon senaryo- kadar kontra-gerillanın “sivil” unsurlarına
larını bunun üzerine inşa etmeleridir. Özel- yönelmek durumunda kalır. Doğal olarak
likle JİTEM’in kontra-gerilla operasyonlarına da, bu mücadele, “gittiği yere kadar gi-
ilişkin “itiraflar”, geçmişteki iddiaların ne der”.
31
KURTULUŞ CEPHESİ Ocak-Şubat 2009
YÜKSEL ERİŞ
1951 Tekirdağ/Şarköy
21 Ocak 1977/Trabzon
NEDİM ATILGAN
1959 Uşak/Karahallı-25 Şubat 1981 Selendi
MUSTAFA ATMACA
1948 Sivas/Kangal-29 Şubat 1992 İstanbul
İLKER AKMAN
1950 Ankara - 26 Ocak 1976/Beylerderesi
1955 yılında doğdu. 1971’ deki silahlı mücadelenin etkisiyle THKP-C sempatiza-
nı olarak devrimci mücadeleye katıldı. ODTÜ-Mühendislik Fakültesi’ne girdikten son-
ra THKP-C/HDÖ üyesi olarak mücadeleye profesyonel olarak devam etti. Örgütün
ilk silahlı eylem kadrolarından olan Yusuf Ziya yoldaş, İlker ve Hasan Basri yoldaş-
lar ile birlikte Sivas’ta gerçekleştirdikleri silahlı eylemlerden sonra Malatya’da oligar-
şinin zor güçleriyle giriştikleri ilk silahlı çatışmada yer aldı. Bu çatışmadan iki gün
sonra, 26 Ocak 1976’da kuşatıldıkları Beylerderesi’ndeki silahlı çatışmada iki yolda-
şıyla birlikte şehit düştü. 33
KURTULUŞ CEPHESİ Ocak-Şubat 2009
ULAŞ BARDAKÇI
1947 Hacıbektaş
19 Şubat 1972 İstanbul
sa “yeni” kayıt olacak olan öğrenciler henüz dıklarını da herşeyin önüne ve üstüne koya-
sosyalist olmamışlardır. Olduklarında örgüt- biliriz.
lenecekler, örgütlendikleri için de “eğitim- Ancak bütün bu saygı gösterme ve de-
de katkı payına hayır!” diyerek direnecekle- ğer verme düşüncesi, “Akademi”nin “med-
rine şüphe yoktur. Ve o zamandır ki, ders- yatik” özelliğini, Marksizm-Leninizmin tarih-
ler “bedava” olacaktır. sel pratiğini, “sosyal-emperyalizm” teorisi
“Akademi”, böylesine “nezih”, böylesine mantığını ve Enver Hoca’cılığı ortadan kal-
“bedava” ve böylesine “neşeli” havada, 20 dırmaya yetmemektedir. Çok daha önemli-
Aralıkta “açılış kokteyli”ni yapmış, 31 Ocak si, “akademi”ye biçilen işlev ve “akademik”
günü “açılış dersleri”ni gerçekleştirmiştir. eğitimin devrimci mücadeleyle olan ilişkisi-
Haluk hoca’nın dediği gibi, “insanlığımı- nin çarpıtılmış olmasıdır.
zı korumak, sosyalist olabilmek, sosyalist ya- Belki bu “akademi”nin, solun gelenek-
şayabilmek” için bir şeyler yapılması elbet- sel “ideolojik mücadele” anlayışı içinde “ka-
te “şükran”la karşılanabilir, hatta “eleştiri”le- palı kapılar” ardında ya da “ikili ilişkiler”de
cek (“bizim yaptığımız gibi”!) bir şey olarak “parti okulu” olduğu ileri sürülebilir ve RS-
görülmeyebilir. 1986 yılında Aziz Nesin, Yal- DİP’in Maksim Gorki’nin Capri adasındaki
çın Küçük, Haluk Gerger’in içlerinde bulun- evinde gerçekleştirilen ve bir bölümünde
duğu EKİN-BİLAR’ın “halk üniversitesi” giri- Lenin’in de yer aldığı “parti okulu” örnek
şimi, Fikret Başkaya’nın Özgür Üniversitesi olarak gösterilebilir. Amaç, her durumda
ya da SBKP’nin “Bilimler Akademisi” anım- Marksizm-Leninizmi derinliğine ve genişli-
sandığında, bu “yeni-yerli” Akademi’nin de ğine kavramış insanların (ya da kadroların)
benzer bir girişim ya da benzer bir kuruluş yaratılması olarak da tanımlanabilir.
olacağı da söylenebilir. Dahası öylesine boş Bu türden “zımni” ifadelere kimin ne ka-
boş oturup “umudu” büyütmekten söz et- dar inandığını saptayabilecek durumda de-
mek yerine “aktif ” olmak, “aktif ” olurken ğiliz. Bu “akademi”, ister ciddiye alınsın, is-
öğrenmek, öğrenirken “topluluk içinde ya- ter alınmasın, her durumda “evrimci” bir
şamak”, “birlikte üretmek” vs.’nin daha iyi çalışma tarzının, mantığının ürünü olduğu
olacağı da ileri sürülebilir. açıktır. Ama bu “evrimci” çalışma tarzının,
Söz konusu olan Akademi’de bazı ders- “marksist leninist komünist” söylem içinde
leri verecek olan eğitmenlerin ve uzmanla- eklektizme ve pragmatizme dayandığı da
rın varlığı da, bu ve benzeri değerlendirme- bir gerçektir.
ler yapmak için yeterli görülebilir. “Bizim Şimdi bu “akademi”ye ilişkin her şeyi bir
yapmadığımız gibi” (!) daha henüz ders ba- yana bırakıp, devrim, evrim, tarih ve dev-
şı bile yapmamış bir girişime “saygı” göster- rimci mücadele çerçevesinde bazı gerçek-
mek gerektiği de söylenebilir. leri anımsayalım.
Elbette “saygı da kusur” eylemek iste- Bilindiği gibi, Lenin’in saptadığı gibi, bir
meyiz. Bir başka söylemle, yani “marksist devrimin olabilmesi için “devrimci bir du-
leninist komünist” bir söylemle, söz konu- rum”un olması şarttır (milli kriz). Devrimin
su olan eğitmenlerin küçük-burjuva aydın- nesnel koşulları adını verdiğimiz ve insan-
ları olduğunu da kabul etmek durumunda- ların iradesinden bağımsız olan bu “milli
yız. İçlerinde “kendine özgü” solcuların ol- kriz” mevcut ise, proletarya ve partisinin ön-
duğunu, hatta bazılarının ABD büyükelçisiy- cülüğünde iktidarı ele geçirmek için hare-
le “kahvaltı” kültürüne bile sahip olduğunu kete geçen kitleler devrimi gerçekleştirirler,
da kabul etmek gerekir. Ve bütün bu “do- yani öznel koşullar varsa, devrim gerçekle-
kundurmalı” sözleri bir yana itip, bu aydın- şir.
ların düzen tarafından nasıl “gadre” uğra- Eğer bu nesnel durum mevcut değilse,
doğal olarak, bir yandan gelecekteki savaş-
lar için kitlenin bilinçlendirilmesi ve örgüt-
ganları attı...Katkı payı ve karne paralarıyla okulun ti-
carethaneye dönüştürüldüğünün altını çizen öğrenci- lendirilmesi için mücadele edilir, diğer yan-
ler, katkı paylarını ve karne paralarını ödemeyecekle- dan nesnel koşullar olgunlaşana kadar uzun
rini ilan ettiler. Alkış ve sloganlarla eylemi bitiren öğ- bir mücadele çizgisi izlenir. Bu da, devrim-
renciler idare tarafından okula alınmayınca, öğrenci- ci mücadelenin evrim aşaması ile devrim
lerin okul yolunu 5 dakika boyunca kapattılar. Öğren-
cilerin okula girdikleri sırada polisin saldırdığı, fakat
aşamasının birbirinden kesin çizgilerle ay-
36 gözaltı yaşanmadığı bildirildi.” rılması, her aşamaya özgü çalışma tarzının
Ocak-Şubat 2009 KURTULUŞ CEPHESİ
işlev” açıktır ki, uzun erimli bir “eğitim”le, genel legalist çalışmanın özünü oluşturur.
“eğitim”i kurumlaştırmakla yerine getirile- Bugüne kadarki dünya ve ülke pratiği bu an-
bilir. Bu, “okul”dur, partinin “eğitim okulla- layışın, nesnel gerçekliğin kavranamayışın
rı”dır. ürünü olan çalışma tarzlarının başarısızlığı-
İşte “akademi” denilen şey, Gramscici nı ve yanlışlığını çokça kanıtlamıştır. Ancak
evrimci anlayışın yalın bir dışa vurumudur. bu kanıtlama, doğru devrimci çalışma tar-
65 yıl gibi “koskocaman” onlarca yıl öylesi- zının pratikte etkinliğiyle tamamlanamadı-
ne oturup “Godot”yu beklemek yerine, o ğından, sürekli yeniden ve yeniden, farklı kı-
gelene kadar hazırlıklar yapmak, karınca ka- lık-kıyafet içinde piyasaya sürülebilmekte-
rarınca bir şeyler biriktirmek daha akla ya- dir.
kındır. “Marksist Bilimler” Akademisi denilen
Elbette Gramscici “evrimci” anlayış böy- şey, Gramscici “sivil toplumda hegemonya
le olmakla birlikte, eklektik bakış açısıyla ve kurma” anlayışının ürünü olan “eğitsel”
oportünist bir zihniyetle, bu türden “evrim- mantığın ürünüdür, yani evrimci çalışma tar-
ci” anlayışın bütünsel araçlarını geçici ve öz- zının mantıki sonucudur. Ve şimdi bir kez
nel amaçlar için de kullanmak olanaklıdır. daha yanlışlığı defalarca kanıtlanmış olan
Özellikle bizim gibi ülkelerde hiç kimse mil- yanlış bir çalışma tarzının yeni bir versiyo-
li krizin olmadığını ya da milli krizin öylesi- nu ortaya çıkartılmıştır. Anlaşılan bugüne ka-
ne onlarca yıl hiç olmayacağını iddia ede- dar yanlışlığının kanıtlanmış olması yetme-
meyeceği için, ister istemez “seçmeci” bir miştir. Şimdi “olmayana ergi” yöntemiyle,
anlayışla, durumu idare etmek, geçici dura- bir kez daha bu yanlışlık kanıtlanmaya çalı-
ğanlık zamanlarında “umudu” ayakta tut- şılmaktadır.
mak, varolan birikimin dağılmasını engelle- Her ne kadar en kötü öğrenme yöntemi
mek, en azından “bir şeyler yapılıyor” gö- olsa da, yaşayarak öğrenilecektir. Bir kez da-
rüntüsü verebilmek için de, Gramscici teo- ha yanlışlığın yanlış olduğu kanıtlanarak,
riden bazı şeyler ödünç alınabilir. Tıpkı teo- doğrunun tartışmasız doğruluğu ortaya ko-
ride yapıldığı gibi, bu türden “ödünç” alınan nulacaktır. Ama bütün bu zaman içinde,
şeyler, iş gördükleri sürece (“kedinin rengi devrimci mücadelenin geliştirilmesi için ge-
önemli değildir”) kullanılabilir ve iş görme- reken insanlar olmadık şeylerle meşgul edi-
diklerinde kolayca bir yana itilebilir.* lip, evrimci çalışmalar içinde zamanlarını
Gramscici “evrimci” çalışma tarzı, şöyle tüketeceklerdir. Zaten “Marksist Bilimler”
ya da böyle 65 yıldır Avrupa’nın değişik ül- Akademisi’nin de tüm amacı, zamanı öyle-
kelerinde “komünist parti”ler tarafından yü- sine geçirmeye yöneliktir. Bu nedenle, böy-
rütülmektedir. Gramsci’nin ülkesi İtalya’da lesine “nezih” bir kuruluşun başka türlü ol-
görüldüğü gibi, aradan geçen 65 yıla rağ- masını beklemek de abesle iştigal olur.
men, henüz “sivil toplumda hegemonya” Belki “şaka” gibi gelecektir, ama eğer
kurulamamış, bir kaç televizyon kanalına böylesine zaman geçirilirken biraz boşluk
sahip olan “popülist” Silvio Berlusconi çok duygusu ortaya çıkarsa, hiç kimse kaygıya
kolaylıkla seçimleri kazanabilmektedir. kapılmamalıdır. Bir adım ötede “Arjantin
Bizde ise, milli kriz, tam anlamıyla olgun tango” onları beklemektedir. Böylece “be-
olmasa da, her dönemde mevcuttur. Dola- denin duygusal ifadesi ve hafızanın doğal
yısıyla yalın bir “evrim aşaması” çalışma tar- buluşması” sağlanacaktır.**
zı ya da “devrim aşaması” çalışma tarzının “Ya devrim” derseniz, o da evrimcilikten
uygulanması, yani bu aşamaların birbirin- sonra düşünülecektir.
den kesin çizgilerle ayrılması olanaksızdır.
Buna rağmen, ülkemizde evrim ve devrim ** Evet, bütün bunlar “şaka” gibidir. “Arjantin tan-
aşamalarını birbirinden kesin çizgilerle ayı- go” BEKSAV “bünyesinde” yürütülen “atölye” çalışma-
rarak, “evrim aşamasında” olunduğu varsa- larından birisidir. Öte yandan Yapı-Kredi Kültür Sanat
Merkezi’nin de “Arjantin tango”su vardır. Keza SİP-
yılarak, evrimci bir çalışma tarzı izlenmesi TKP’sinin “Nazım Hikmet Kültür Merkezi”nde de
“dans atölyesi” salsa, çaça, rumba’yla birlikte “tango”
* Teoride diyoruz, örneğin “marksist leninist ko- kursları vermektedir. Tıpkı “Kültür Merkezi’ni ziyaret
münist” olmayan bir çevre, SİP-TKP’si bir kaç yıl ön- eden tüm Nâzım dostlarının sohbetlerine, taze çayı
ce “devletin çözülmesi” teorisini ortaya atmıştır. An- ve leziz mutfağıyla katılan” Piraye Kafe’si gibi. Bu ka-
cak bugün “devletin çözülmesi”nden hiç söz etme- dar benzerlik de, olsa olsa Hollywood filmlerindeki
38 mektedirler. gibi “sadece rastlantı”dır!
ERİŞ YAYINLARI
İnternet Adresi:
www.kurtuluscephesi.com
www.kurtuluscephesi.org
www.kurtuluscephesi.net
E-Posta Adresi:
kurcephe@kurtuluscephesi.org
erisyayinlari@kurtuluscephesi.org