You are on page 1of 422

ada Filozoflarla Syleiler

Kta Felsefesi Tartmalar

Paradigma'mrt GndernindekiJer
Kant, Saf Akin Eletirisi
G. Steiner, BabiJ'den Sonra: Dilin ve Tercmenin Boyuflan
Joseph Rouse, Bilgi ve ktidar/Bi m in Politik Felsefesine Doru
M. Sh eikh , Islm Fesefesi Terimleri Szl
K. M . Wheeler, Romantizm, Pragmatizm ve Dkonstrksiyon
Robert, A. N isbet, Sosyolojik Gelenek
Hugh J. Silverman, Tekstaliteler
S . Priest, Zihin Felsefesine Giri
S . Z. Hnler, Spinoza'nm Hayat
Ralph Waldo Emerson / Denemeler ve Konumalar
W. T. Jon es, Bat Felsefesi Tarihi (Hi, IV ve V. Cilt)
D erm ont Moran, Fenomenolojiye Giri
Zimmerman, Heidegger'in Modemiteyle Hesaplamas

ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar


Riclutrd. Kearney
zgn Ad
Debates in Continental Philosophy/Conversations with Contemporary Thinkers
Trkesi
Hsamettin Ar$lan
Editr
Erhan Kulu
Bu kitabn Trke yayn haklan Fordham University Press'ten alnmtr ve Paradigma
Yaynclk'a aittir; hibir blm yayncnn izni olmakszn fotokopi ve komper da
hil hibir elektronik ya da mekanik arala yeniden retilemez, oaltl amaz ve yayk
lanamaz.

1. Bask, Paradigma, stanbul, Nisan 2010


DizgirMizanpaj
Hlya Aktn-Bilen
Kapak
Minyatr
Bask
Bayrak Matbaaclk
Davutpaa Cad. No. 1412 MB Merkezi-Topkap/stanbul

ISBN: 978-975-7819-68-4

Paradigma Sylei Sersi: 2


1. M odem FeIsefe-20. yy, 2. Xif Avrupast Felsefesi,
3. Yirminci Yzyl Avrupa Filozoflar - Syleiler,
4. Fenomenoloji - Hermenoytik - Teoloji - Dekonstrksiyon,
5. Felsefe ve Politika.

PARADGMA YAYINCILIK
Alemdar Mah. ataleme Sok.
Ycer Han No: 42/3-5 - 34110
Caalolu/tSTANBUL
Tel: (0212?528 3928
Faks: (0 212) 526 81 52
w vm . paradigmakitap.com
info@paradigmakitap.com

ada Filozoflarla Syleiler


Kta Felsefesi Tartmalar

Richard Kearney

Trkesi
Hsamettin Arslan

IParadigma
stanbul 2010

R ich ard K e am ey : l9 7 2 'y e kadar Benedictenler'in ynetim indeki C lenstal A b


bey/Glenstal M anastrn d a okudu; M aster eitim ini M cGill niversitesin d e Kanadai filozof Charles Taylor'in yannda tam am lad. D oktora tezini University o f Pa
ris X : Nanterre'de Paul Ricoer'n gzetim inde yapt. Jean-Paui Sartre, Jacques Der
rida v e dnem in d i er filozoflarm yakndan tand. H len Boston Colege'da fel
sefe profesr. University College D ublin'de, University o f Paris (Sorbonne)'te ve
University o f N ice'te m isafir profesr olarak alt. alm alar daha ok hikye
e d id m uhayyile, herm enoytik ve fenom enolojiye odaklanyor. Avrupa felsefesi
v e (iki rom an v e b ir iir kitab dahil) Avrupa Felsefesi v e edebiyat konusunda
yirm inin zerinde kitap yazd ve ondrdn zerinde kitabm editasyonunu yap
t. K eam ey nceleri The A rts Council o f Irelandin (rlanda San at Konsl) ve The
H igher Education A uthority o f Ireland (rlanda Yksek Eitim K urum u)'m yeliin
de bulundu ve University College D ublin'de ki Irish School o f Film {rlanda Film
O kulu )'in bakanln yrtt. M andal bir entelektel olarak Kuzey rlanda Ba
r Hareketi iin birok raporun y azm na katld (1 9 8 3 ,1 9 9 3 ,1 9 9 5 ). rlanda'da, n
giltere'de v e F ransa'da ed eb ve felsefi konum alar yapm ak iin televizyon ve
radyo program larna katld. Balca m etinleri unlar:
- Potique du Possible : Vers une Hermneutique Phnomnologique de a figuration - Beauchesne,
Paris (1984) - Portekizceye evrildi.
- 0. Dialogues with Contemporary Continental Thinkers: The Phenomenological Heritage - Manches
ter University Press, Manchester (1984) - spanyolca'ya, Japonca'ya ve Rusaya evrildi,
- Morfem Movements in European Philosophy - Manchester University Press, Manchester
(1987) - ince'ye evrildi.
- Transitions; Narratives in Modem Irish Culture - Wolfhound Press, Dublin ! Manchester
University Press, Manchester (1987)
- The Wake of Imagination: Ideas o f Creativity in Western Culture - Hutchinson, London / Uni
versity of Minnesota Press, Minneapolis (1988) / Routledge, London and New York {2004)
- Poetics of Imagining: From Husserl to Lyotard - Harper Coilins, Routledge, London and New
York (1991)
- Poetics of Imagining: Modern and Postmodern - Gzden geirilmi ve geniletilmi bask
Edinburgh University Press, Edinburgh (1998) and Fordham University Press, New York
(1998)
- Angel o f Patrick's Hill - Raven Arts Press, Dublin (1991) - ekce'ye evrildi.
- Visions of Europe: Conversations on the Legacy and Future of Europe - Wolfhound Press, Dub
lin (1993)
- Poetics of Modernity: Toieard a Hermeneutic Imagination - Humanities Press, New Jersey
(1995) and by Prometheus Books (2000)
- States o f Mind: Dialogues loith Contemporary Thinkers ~ Manchester University Press, Manc
hester / New York University Press, New York (1995) - spanyolca ve Rusa'ya evrildi.
- Sam's Fall - Hodder and Stoughton, London (1995) - Almanca, Franszca ve ekce'ye ev
rildi
- Desiderio et Dio (co*auihred with Gihslain Lafont'la birlikte ) - Camaldoli, Italy (1996).
- Walking at Sea Level - Hodder and Stoughton, London (1997) - Almanca ve Franszcaya
evrildi.
- Postnationalist Ireland : Politics, Culture, Philosophy ~ Routledge, London and New York,
(1997)
- The God Who May Be: A Hermeneutics of Religion - Indiana University Press, Bloomington
(2001)
- On Stories - Routledge, London and New York (2002) - Almanca'ya evrildi.
- Strangers, Gods and Monsters: Interpreting Otherness - Routledge, London and New York
(2003) - Korece'ye evrildi.
- Debates in Continental Philosophy: Conversations with Contemporary Thinkers - Fordham Uni
versity Press, New York (2004) (Elinizdeki Trke metin)
- The Owl of Minerva: Encountering Paul Ricoeur - Ashgate Publishing Limited, Hampshire
(2004)
- Nirwgrtfions - Lilliput Press, Dublin / Syracuse University Press, Syracuse NY (2006)
- "Anatheism: Returning to God After God" - Columbia University Press (2009)

indekiler
nsz .................................... .............................................

IX

Bilinci Ksm
Son Tartmalar
Jacques Denida
Terr, Din, ve Yeni Politika........................................................

Jean-Luc Marion
Vahyin Hermenoytii....................... . .................... . ......... .

17

Paul Ricoeur
Hikye Edici Muhayyile zerine................................................

39

Georges Dumzil
Mit, deoloji, Egemenlik.............................................................

63

kinci Ksm
Diyaloglardan: Fenomenolojk Miras, 1984
Emmanuel Levinas
Somuz'un Etii.........................................................................

75

Herbert Marcuse
Sanat ve Politika Felsefesi...........................................................

97

Paul Ricoeur
Dilin ve Mitin Poetikas............................................................. 113
Stanislas Breton
Varlk, Tanr, ve likinin Poetikas ............................................ 145
Jacques Derxida
Dekonstrksiyon ve teki ......................................................... 161

VIII

nc Ksm
Zihin Halleri'nden, 1995
Julia Kristeva
Kendimize Yabanclar: Tekilin Umudu........................................ 185
Hans-Georg Gadamer
Metin Sorunlar......................................................................... 195
Jean-Franois Lyotard
Adalet Nedir?............................................................................ 225
George Steiner
Kltr: deyeceiniz Bedel ...................................................... 241
Paul Ricoeur
Evrensellik ve Farklln Gc ................................ ................ 253
Umberto Eco
Chaosmos: Ortaan Dn .................................... * -........... 261
Drdnc Ksm
Richard Kearney'yle Syleiler
Villanova Syleisi
Her eye Kadirlie Kar: Gcn tesindeki Tanr...................... 271
Atina Syleisi
Benler ile tekiler Arasnda........................................................ 291
Halifax Syleisi
Varlk ile Tanr Arasnda............................................................ 299
Stony Brook Syleisi
Muhayyileyle Yzlemek............................................................ 309
Boston Syleisi
Armaan Teorize Etmek . ........................................................ 337
Dublin Syleisi
Dnme Tehlikelidir.................................................................. 365
Zeyl/Ek
Diyalog Olarak Felsefe................................................................389
ndeks ....................................................................................397

nsz

Elinizdeki kitap son yllarda Kta Avrupas dncesi


alannda girdiim yirmi bir diyalogu biraraya getiriyor.
Birinci Ksm yapsal antropolojinin kurucu babalarn
dan Georges DumzilTe Jacques Derrida'dan Paul Ricoeur ve
Jeax-Luc Marion'a bir dizi filozofla yaptm ve daha nce ya
ynlanmam syleileri ieriyor.
kinci Ksm Dialogues with Contemporary Continental
Thinkers: The Pehenomenological Heritage [ada Kta Dnr
leriyle Syleiler: Fenomenolojik Miras] bal altnda 1984'te
Manchester University Press tarafndan yaynlanan Kta d
nrleriyle mlakatlardan oluuyor.
Kitabn nc Ksm u iki kitaptan alnm syleileri
ieriyor: Visions of Europe: Conversations on the Legacy and Futu
re of Europe (1992) [Avrupa Vizyonlar: Avrupa'nn Miras ve Ge
lecei zerine Syleiler] ve States of Mind (1995) [Zihnin Halle
ri]. Bu ksmda u dnrlerle yaptm syleiler yer alyor:
Julia Kristeva, Umberto Eco, George Steiner ve Paul Ricoeur.
Bu syleiler 1991 ila 1993 yllan arasnda rlanda Halk Tele
vizyonu [RTEJ iin yaplm bir dizi programn paralar ola
rak kayda alnmtr. Bu ksmda ayn zamanda daha sonra
1994 ve 1995 yllarnda Jean-Franois Lyotard ve Hans-Georg
Gadamer'le yaptm syleiler de yer alyor.

Drdnc ve son ksma meslektalarmn benimle yapt


at yeni sylei ekledim; bunlar uluslararas sempozyum
larda yaplm syleiler.
Bu diyaloglar organize etmekte ve editasyonunu yap
makta katks bulunan John Manoussakis, Todd Sadowski,
Brian Gregor, John Cleary, Stephen Costello, Mark Manolopoulos, Sean Connolly, Fabrizio Turoldo, Eoin Cassdy ve lan
Leask'e ok mteekkirim. zlerek belirtmeliyim ki bu sy
leilerdeki muhataplarmdan bei Marcuse, Levinas, Gadamer, Dumzil ve Lyotard bu diyaloglarn kaydnn yapl
d tarihten beri hayatta deiller. Entelektel cmertliklerim
hibir zaman unutmayacam ve bu kitab onlarn hatralar
na adyorum.
Richard Keamey
Boston College
Ekim 2003

Birinci Ksm
Son Tartmalar

Jacques Derrida
Terr, Din, ve Yeni Politika

Richard Keamey: Dominique Janicaud ile mlakatnzda


(Heidegger en France [Fransa'daki Heidegger] dekonstrksiyondan sreksizliin sreklilie, farklln (diffrance) uzlamaya
vb. tercih edilmesi olarak sz ediyorsunuz. Bu iki zellik d
ncenizde daima yrrlkte. Pratik dzeyde bu tercihin mev
cut politik durumda ne ardama geldiini merak ediyordum. 11
Eyll sonrasnda slam versus Ba hakknda ok ey sylendi.
Kuzey rlanda'da silahlarn terki konusunda mzakereler ya
pld. Keza Pakistan ile Hindistan arasnda ve elbette Filistin ile
srail arasnda da gerilimler vard. u soruyu yneltmek niye
tindeyim: Dnyann btn bu blgelerinde uzlamaya ihtiyac
mz yok mu? Bu belki de naif, fakat pragmatik bir soru. Asln
da sylemek istediim ey u: Uzlama hermenoytii bu sorun
lardaki dmanlar arasnda anlama, mutabakat ve uzlama
sorunlarndaki farklln dekonstrksiyonuyla nerede bulu
uyor?
Jacques Derrida: ok iyi bir soru. Hemen ilkinin cevabn
vereyim. Elbette, politik ve sosyal adan konumak gerekirse,
uzlamaya kar deilim ve ister savam sonu, ister iddetin so
nu vb. olsun adm hak eden bir uzlamaya varabileceimiz her

4 ada Filozoflarla Syleiler/Kata Felsefesi Tartmalar

durumda uzlamamz gerektiini dnyorum. Ve dnyada


olup-biten eylerin klasik anlamda sava olmayan bir sava,
klasik anlamda terrizm olmayan bir terrizm, eski sava, ter
rizm ve hatta ulus-devlet kavramlarna meydan okuyan btn
bu yeni iddet formlar bu rneklerini verdiiniz iin ve son
ra bu rneklere atfta bulunmanz dikkate alndnda, elbette
benim politik tercihim de uzlamadan yana olacaktr. Fakat sa
dece teki'nin (hep byle olduu iin) u ya da bu ekilde e
sizliini, kimliini, arzusunu vs. kaybettii bir uyuma olma
yacak bir uzlama; ayn zamanda yalnzca teki'ni kullanmak
iin yaplacak trde bir "anlama" olmayacak bir uzlama. Bu
yzden, eer adil olabilecek bir uzlama olursa, bu durumda
uzlamaya ilgi duyabilirim. Benim tercihim her zaman hayat
istikametinde bir tercih olacaktr, m istikametinde deil.
imdi zikrettiiniz rneklere her iki adan hakkm vermeye
alrsak, birounun ad bir anlama iin eylemde bulunduk
larn dndklerini kabul etmek zorunda kalacamz varsa
yyorum. 11 Eyll'de uaklar karanlar ya da arbon mikro
bunu yayanlar muhtemelen eylemlerini kar taraftan gelen bir
terr eyleminin, Birleik Devletler lehinde bir devlet terr ey
leminin provoke ettiini dnyorlar. Bylece eer iddete
son verebilecek ve bir uzlamaya ya da bir ortak kanaate ulaa
cak bir durmay dile getirecek bir uzlama tr varsa, neden
uzlalmasn? Fakat eer uzlama iddet yarn yeniden bala
yacak ekilde yaplm bir ate-kes bahanesi ise, tekinden da
ha gl olduunu ispatlamaya alan birinin iddeti ise, bu
durumda pek uzlamadan yana deilim. 11 Eyil'e atfta bu
lunmaktan kanamayacamz ve bu tarihten sonra ad kon
mu sz edilmeyen olaylara atfta bulunmakszn herhangi bir
ak konuma ya da tartma balatamayacamz iin, bugn
k iddet tipi iddet durmakszn hibir uzlamaya varlama
yacak trde iddettir.
RK: Bu bir n koul mu?
JD: zninizle Birleik Devletler'i masum bulmadm sy
lemeliyim, fakat amac her ne olursa olsun, olup-bitenleri dikka
te aldmzda, bu tipte iddeti (militer glerin hem de polis
glerinin iddeti) durdurmakszm bir uzlamaya varamayz.
Fakat sava alan deiti. Bu ataklarm sorumlularm tespit etme

Jacques Derrida 5

yi baardmz diyelim ki bin Laden ya da baz takipileri


ve onlar yakalayarak ldrdmz farz edelim; bu duru
mu deitirmeyecektir. Uzlama alan dnyada radikal bir de
imeyi gerekli klyor; bir tr devrimi gerektiriyor demek isti
yorum. Adna layk her uzlama yalnzca bililerinin iddeti mi~
liter gle ya da polis gcyle ya da terminolojiyi kullanmak ge
rekirse bar (peacekeeping) gleriyle durdurmay deil, ayn
zamanda daha fazla bir eyleri en gl olann kafasnda bir
politik deimeyi de gerektiriyor.
RK: Kim bu en gl olan?
JD. Gnmzn artlarnda en gl olan en zayf, en za
yf olan en gl hale geliyor. Szn gelii, bildiimiz kadary
la ilkin Birleik Devletler'in balatt biyolojik sava durumunu
ele alalm. Eer baka kaynaklarn yan sra [Noam] Chomsky'nin
hileli durumlar hakkmdaki kitabn okursanz, Birleik Devlet
ler'in Saddam Hseyin'e hem teknolojik bilgi hem de hammad
de saladn grrsnz. Baz insanlar bu yzden Irak konu
sunda bylesine endieliler; nk Saddam'm teknolojik ham
maddeye ve onu yaratma yeteneine sahip olduunu biliyorlar.
Bu ilerde kimsenin masum olamayacan sylememin nedeni
bu. Fakat ben demokrasiden, demokrasinin gelmesinden yana
olduum iin bir tek ey diliyorum: Politik durumun tmyle
dnmesiyle sonulanacak bir radikal uzlama srecinin sona
erdirilmesiyle birlikte balamas. Amerikri politikalarndan
kukum devam ediyorsa da, gnmzde onlarn da kendilerim
korumak, dehet verici ve kamlamaz bir ey olan bu terriz
min kaynam kurutmaya almak dmda hibir ey yapama
yacaklarn dnyorum. imdi uzlamann kendisine dne
lim. nk imdiye kadar sylediimiz eylerin tm mevcut
politik durumla ilgiliydi. Politik olann tesinde politik d
zey dzeylerden biridir sadece trde bir uzlamaya gelince;
tekiyle umut, kurtulu ve yemden dirili (u gnlerde bu ko
nudaki harikulade kitabnz okumaktaym) adna her ilikiyi
askda brakmyorum. Belki de aramzdaki farklk budur. Messainik/ Mesihi olann bu belirlenemezlii sizi tatminsiz brak
yor. Kabaca dile getimek gerekirse Richard sen kurtulu, yeni
den diri vb. umudunu terk etmiyorsun; ben de terk etmiyo
rum. Fakat ben insan umudun belirlenmesini ertelemeye/ask

6 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

da brakmaya hazr olmadnda, tekiyle ilikimizin tekrar


ekonomik bir ilikiye dneceini ne sryorum....
RK: Umut bu ilikiyi beklenti ve yorum ufuklarna gre yo
rumlad iin mi?
JD: Benim hissiyatm bu, ve bu politik deil politik, hu
kuki ve belki de etik olduumda seninle ayn fikirdeyim teki'yle ok kesin bir ilikiyi dnmeyi denerken kurtulua d
n umudunu, yeniden dirili umudunu ya da hatta uzlama
umudunu terk etmeye hazr olmam gerekir. Saf balama ve
affetme eyleminde her uzlama umudundan yoksun kalrz.
Eer biri affediyorsa, ben de affetmeliyim....
RK: Koulsuz olarak.
JD :.... koulsuzca, tekrar salkl ve barsever bir komnite ina etme umudu tamakszn. Uzlamann benim iin probematik olduu yer buras. Bu koulsuz ve mutlak dnceler
ile koullu dnceler arasnda herhangi bir trde mzakereye
kalktmda politik ve hukuki olurum ben de elbette mm
kn en iyi uzlamadan yanaym fakat mmkn en iyi uzla
ma daima zordur. Uzlama zordur. Karlkl ilikilerle, kon
tekstlerin ve zamanlarn analiziyle birlikte mzakere yaplmas
n gerektirir: her trde talimin edilemez eyle birlikte. Yine de
en azmdan bir mmkn uzlama hissimiz var. Hayat iinde vukubulan ey budur.
RK: Daha nce vardnz sonuca dnelim ve eytann avu
katln yapalm. iddeti durdurmadka adna yarar hakiki,
radikal bir uzlamay gerekletiremeyeceimizi sylediinizde
bu, szn gelii srailli Ariel Sharon'un bar imzalamadka Fi
listinlilerle mzakereyi reddederek sarf ettii baz ifadelere; ya
da "Silahlarn brakmadka Sinn Fein'le konuamayz" diyen
Kuzey rlandah Birlikiler'in fadeleriyle artc bir benzerlik
tayor grnyor. Bunun arkasnda yatan mant anlayabili
yorum elbette, fakat bu bana ok fasa srede imknsz istemek
gibi grnyor; politik konumlarn belirsizliini ve sisini kabul
lenmek deil. Filistinliler neler olabileceini grnceye kadar si
lahlarn kaytsz artsz, brakmak niyetinde deiller. Anladm
kadaryla dekonstrksiyonistin konumu u: hibir ey saf dedir; her ey kirli, kark ve belirsiz. Bu yzden uzlamaya sahip

Jacques Derrida 7

olabileceimiz bir noktaya, iddetten btnyle arnm bir


noktaya asla ulaamayz. Uzlamadmz srece. nce bir tr
mzakere edilmi zm kabul etmedike, tam bara ve id
detten tmyle annmla ulaamayz.
JD: Tmyle hemfikirim seninle. Sylediim ey belki de
gereinden fazla basitletirilmiti. Politik anlamda uzlamann
daima iddet bir ekilde devam ederken gereklemesinin nede
ni budur. imdi ben Amerikallarn 11 Eyll olaylarna tepki
gstermek zorunda olduklarndan sz ederken, durumu daha
nce dntrm olmalarm darda brakmyorum. Onlar bu
yandan yoksul Afganlara yiyecek atarak ve benzeri trde insa
ni yardm salayarak yardma hazr olduklarm, dier taraftan
bir Filistin devletinin geleceini teden beri tartmakta olduk
larm sylyorlar. Belki de Sharon'un u ifadesini hatrlyorsunuzdur: "Gnmzn 'ekoslovakya's olmak istemeyiz."
kinci Dnya Sava'ndan nce Bitlerle ekoslovakya pahasna
bar yaplmt. Sharon eer Bat koalisyonu daha fasla Arap
devletim iine alacak ekilde genileme ihtiyac duyarsa, bunun
srail pahasna gerekleebileceinden korkuyor. u anda kim
seyi yarglamak istemiyorum. Belki de Birleik Devletler yap
makta olduklar eyle korkun bir hata yapyor. Yarglayamam.
Televizyon sansre tabi olduu iin gerekte ne olduunu bil
miyoruz. Aslnda sylediim ey yalnzca Birleik Devletlerdin
hareketsiz kalamayacadr. Onlar "Bekleyelim ve.grelim" di
yemezler. ster "misilleme" ister sadece bir terr nleme girii
mi diye adlandralm bir ey yapmak zorundalar. Onlar aym za
manda iddet yanllarnn tmyle ortadan kaldrlmasn bek
lemeksizin hi deilse politikalarn deitirebilecekleri vaadin
de bulundular. Dolayl ekilde de olsa deitirmeye altklar
n dnyorum, ancak nkabuleri/artlar ok komplike. u
nu soruyorlar: "Neden bizden nefret ediyorlar?" Onlar bu nef
ret duygularm anlamaya ve deitirmeye alyorlar. Avrupa
lIlarn bu meselede Avrupa'ya dnmek zorunda kalacamz
iin Avrupa'nn mttefiklerinin Birleik Devletler'e bask
yapmalarn, yalnzca Devletlerinin deil, topyekn Bat'nm
Araplara ynelik siyasetlerini deitirmelerini umut ediyorum;
bin Laden'in slam' ya da Filistinlileri temsil etmediini syler
ken hakl olduklarn ispatlamak istiyorlarsa elbette. Eer bu
nun doru olmasn istiyorlarsa, birok adm atmak zorundalar.

8 ada Filozoflarla Syleiler/ Kta Felsefesi Tartmalar

Ben onlann zorunlu olarak iddeti durduracaklarn deil, id


deti durdurmadan nce ve ayn zamanda iddet varken, politi
kalarm deitirmeleri gerektiini sylemek istiyorum.
RK: teki ve Ortadou ile Amerika arasnda bir tr arabu
lucu olarak Avrupa sorununu ele alrken, Avrupa'nn genelde
Akdeniz dnyas ve Arap kltryle ok daha yakn bir ilikisi
bulunduu iin slam'n eitli versiyonlarnn tmn daha iyi
tandn ve dolaysyla bu anlay Amerika'ya tamaya al
makla ve deyim, yerindeyse Dou ile Bat arasnda kpr kur
makla ykml olduunu sylemek istediinizi dnyorum.
Birleik Devletler vatandalar "Neden bizden nefret ediyor
lar?" diye sorduklarndan, onlar da bir cevap arayndalar. Bu
yzden Avrupadaki bizler ikisi arasndaki "tercmeye" katkda
bulunabiliriz. Hikyeler zerine [On Stories] adl kitabmda ben
zer sorunlar zerinde kafa yordum; ulusal tahkiyelerin inas
hakknda bir blm ieriyor. Roma'nn nasl Etrskleri darda
tutarak kurulduunu; Britanyalar ve rlandalIlar kendilerini
birbirleriyle tekik diyalektii iinde nasl ina ettiklerini; ve
sonra Amerika'nn teki olarak nce yerli Kzlderililerle ba
layan, sonra klelerle ve gmenlerle ve nihayet yabanclarla
(dardan gelen yabanclara bask vard) devam eden kendi
zel tekisi temelinde yeni dnyada kimliini nasl tesis ettiini
kefetmeyi deniyorum. 11 Eyll'den sonra Nervszueek'm n say
fa maneti "Blnemez Ulus"tu. teki saldrmt. Bana yle ge
liyor ki acil bir orada bir yerdeki dmanlan gsterme, corafi
olarak konulandrma ve kimliklendirme ihtiyac vard; nk
ierde dmanlan olmak fazla ok ediciydi. arbon korkusunun
fazla ok edici olmasnn nedeni de buydu belki. teki ayn za
manda bir kez ulus iine konulandrld m, "oradaki" hain te
kileri korumak zordur. Bu diyalektiin srmesini nasl gryor
sunuz?
JD: Sylediiniz eyde en az iki ya da soru var. lki b
yk bir problem; onu "tercme" diye adlandralm. Avrupa ter
cmeye yardm edebilir mi? Orada olup-biten eyi anlamak in
eylere bakmann iki yolu olduunu dnyorum. Birincisi k
sa yol: Souk Sava'm nkabullerini anlamak. Hl Souk Sava'n bedelini demekteyiz; nk tam da bu nedenledir ki
bir dmana sahip olma nedeni Birleik Devletlerin kendisi,

Jacques Derrida 9

(mttefikler olarak) ok sayda demokratik olmayan lkeyle ku


atlm durumdayd. Aym zamanda bu kutuplama vard ve
bu kutuplama nedeniyle Birleik Devletler aleyhine dnen
stratejisinde ok sayda korkun hata yapmt. Bu yzden biz
imdi Souk Sava'm bu sonularyla kar karyayz. Bin La
denin Amerikan modellerine gre eitildiini unutmamalyz.
Uzun yol slam'n tarihinin ve ekillenmesinin incelenmesi
olacaktr. Bu dinin gnmzde demografisi bakmndan din
lerin en gls olan dinin ve inanlarm cisimletiren ulus
larn tarihte bir eyi, Avrupayla paylamad bir eyi yani
Aydlanma'y, bilimi, ekonomiyi ve gelimeyi karm olma
sn nasl aklayabiliriz? Onlar yoksul lkeler. Baz Araplar pet
rol endstrisi sebebiyle an llerde zengin olsalar bile, hl
zorunlu altyapdan yoksunlar. Peki bu durumda onlan ekono
mik bakmdan yanl tarafa yerletiren nedir? Dinleri midir? u
anda yaptm ey bir an basitletirme elbette. Arap-slam
dnyas baaramamken, Museviliin ve Hristiyanln teknobilimsel-kapitalistik gelimeyle zdelemeyi baarmalan yz
yllar ald. Onlar baskc, hatta Avrupahlann daha nce sahip
olduklan modellerden ok daha falosentrik (phallocentric) eski
modellere bal kaldklan iin yoksul kaldlar. Bu yzden tarihe
ilikin bir kavray olmakszn, son beyzyldr slam'n bana
gelenler konusunda yeni trde bir aratrma yaplmakszn bu
gn olup-bitenleri anlayamayz.
RK: Eserlerinizde monoteizme/tektanrcha Yahudi-Hristiyan-slamik monoteizm olarak muhtelif atflarda bulunu
yorsunuz. oumuzun unuttuu tire izgisini hep araya yerle
tiriyor ve senaryoyu ok canl bir tarzda komplike hale getiri
yorsunuz. nsanlara slam'n dinde ve felsefedeki mterek monoteistik mirasa ortak olduunu hatrlatyorsunuz (szn gelii
bni Sina'nn durumuna bakn). Balangta slam bizimkilerden pek farkl dedi....
JD: Ksa denemem "nan ve Bilgimde slam'n dier dinler
le ilikisinde slam sorusunu ele aldm. slama kart bir ey ola
rak Musevi-Hristiyan iftine sahibiz, fakat dier taraftan Hris
tiyanla kart bir ey olarak Musevi-slami iftine de sahibiz.
Tann'nn lm Hristiyandr; hem Yahudiler hem de Mslmanlar hibir zaman Tann'nn ldn sylemezler. bra-

10 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

himi gelenek arasnda byle bir kar karya gelme sz konusu


dur. Eer gnmzde olup-biten eyleri anlamay cidden isti
yorsak kklere geri dnmeli ve Orta a'dan beri ne olup-bittiini sormalyz. Arabik dnya Batl aratrma, bilim ve kltr
le btnlemesine ramen, neden Avruparun yapt gibi sosyal
ve tarihsel olarak geliememitir? Bu soruya hibir cevabm
yok. Fakat eer bu dneme, bu soruya geri dnemezsek, bugn
k durumu anlamlandramayz.
RK: Bu ifade Budizmi ve Hinduizmi de kapsyor mu? Bu
dinler byle bir probleme sahip grnmyor.
JD: Hayr. Net ekilde sylemek gerekirse, onlar ierdii
ni syleyebileceimden emin deilim. Bu dinin monialatinisation'u1konusunda "nan ve Bilgimde vurguladm bir husustur.
RK: Kkleri itibar ile slam burada Avrupa'da bizimle bir
ekilde daha fazla balantl olduu iin bu olabilir. Bizden (Ba
t'dan ve Avrupa'dan) uzaklamas daha ge bir zamanda ger
ekleti. slam glerinin Almanlar ve PolonyalIlar/Lehler tara
fndan malup edildii Viyana sava 1682'deydi. slam'n Avrupanm kalbinde olduu tarihten bu yana uzun zaman gemi
deil . Balkanlar, spanya, Yunanistan. slam bizim bir paramzd ve biz de onun bir parasydk.
JD: slam hi kukusuz byk uygarlk, byk bir kltr.
Yine de onlar g, teknobilim, kapitalizm diye tanmladmz
eylerle eklemlenemediler.
RK: Bu slam sorununu [Samuel] Huntington'm kt slam
mparatorluuna kar iyi Bat imparatorluu tezinden uzak
durarak nasl ele alabiliriz?
JD: slam'da ve Mslmanlar, teologlar arasnda dile geti
rilmi bir slam' daha iddet yanls formundan ayrma arzusu
vardr. Bu arzunun iddetten btnyle uzak bir slam geri ge
tirme arzusu olduunu biliyorum. Fakat slam iindeki bu fark
llklar bir politika kurumu gelitirilmeksizin, toplumun yaplar
dntrlmeksizin etkili ekilde gelitirilemez. "slam'n bin

1 Jacques Derrida and Gianni Vattimo, eds. Religion (Stanford: Stanford Uni
versity Press. 1996), s. 11.

Jacques Derrida 11

Laden olmadn" syleyecek ilgin bir Mslman bilgin ya da


teolog bulacaz elbette her zaman. Fakat bu insanlar gce/iktidara sahip olan kesinlikle bu demokratik olmayan rejim olduu
iin gsz kalyorlar. Bu gnmzde tuhaf bir durumdur. Bu
durumda, Avrupay dnyorum eski Avrupa sorununu,
Avrupa ruhunu, Husserl'in Avrupasm, Heidegger'in Avrupasim deil, hatta Avrupa Topluluunun ya da Tony Blair'in Avrupasru da deil fakat belki de bugn Avrupa'da bir ey, her
iki tarafa da (Birleik Devletler ile slam) belirli bir mesafe ala
bilme ihtimali var; NATO [Kuzey Atlantik Anlamas Organi
zasyonumda bir mttefik olsa bile, Avrupa'da bu teokratik m
cadelelerden, teokratik dellodan uzak durabilecek, uzak dur
mas gereken bir ey var. Bu emann bir imajm vermek iin,
bildiiniz zere bana musallat olan lm cezas sorununa dne
ceim. Onlarn bin Laden'i yakaladklarn, yargladklarn d
nn, eer Birleik Devletlerce yakalanrsa, onu yabanc bir as
ker ya da dman olarak yakalayabilirler. Bylece onu kendi
adil yasalarna gre yarglayabilir ve muhtemelen lm cezas
na mahkm edebilirler. Ya da o Birleik Devletler'in yeni huku
kuna gre bir Uluslararas Ceza Mahkemesi'ne nakledebilir
mi? Eer bu gerekleirse, lme mahkm edilemez, nk Ye
ni Uluslararas Ceza Mahkemesi insanla kar ilenmi sula
r, sava sularm yarglayabilir, fakat lm cezas veremez ya
da lm kararn onaylayamaz. Bu durum, diyelim, Avrupa'nn
ruhu ile Birleik Devletler'in ruhu arasndaki farkll gsteri
yor. Avrupa Topluluu'nun lm cezasn kaldrmas bir farkl
lk yaratyor. Gerek bir farkllk ve bir ilke farkll.
RK: Eer, diyelim, ngiliz gleri bin Laden'i yakalarsa,
onu Birleik Devletler'e teslim etmez.
JD: Hayr, edemezler ve etmemelidirler. Ne de Franszlar
asla bir insan lm cezasnn benimsendii bir lkeye teslim .
etmez. Bin Laden ister bir "asker" olarak, bir "dman" olarak
ldrlecek olsun ister bir "terrist" olarak yarglanacak olsun;
Btn bu kavramlar gnmzde gvenilmezdir. Sorunuzun bir
egemen, tekil ulusun yeniden tesisi hakkmdaki son parasna
dnmek gerekirse, bu lkenin birliinin yeniden salanmas be
nim iin ok edici bir ey. Bu lkenin asimilasyondan sz eden
Afrikal Amerikallar artk tamamen Amerikanlar, en azndan

12 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

imdilik. Bin Laden'e kar olduklar lde Amerikanlar. Belki


de bir gn insanlar 11 Eyll' Birleik Devletler'in yeniden ku
rulmas olarak grecekler; ite tam da bir devlet, bir birey tara
fndan (tek bana bin Laden tarafndan ) deil, tehis edileme
mi bir dman tarafndan vurulduu iin. Bu atak bir yeni ulus
kurmann merkezi haline geldi. Bu saldn ulusu yeniden ina et
ti;, bu korkun yara neredeyse yeniden kurulma, bir ekonomi,
bir tr terapi vb. hizmeti grecek trde bir kendini-savunmay
provoke etti.. Amerikallar kendi kendileriyle uzlatlar. G
menler ve toplumun dier alt gruplanyla uzlald. Farkl arkabahelerden ve etnik gruplardan bir ok insann kameraya "Ben
bir Amerikalym" diye aklama yapt bir TV reklam grme
niz mmkn. Bu artcdr ve dorudur. Fakat bu hayret verici ey devam ediyor: btn trajedisine ve riyakrlna ramen
hl bir demokrasi fikri var. Buna hibir phe yok. 1971'de bu
rada, Baltimore'da olduum zaman hatrlyorum; "siyahlarla
sava" dehet vericiydi. Hapishanelerde ayaklanmalar ve kor
kun iddet vard. Bunun gerek bir devrim olacam dn
mtm. Onlar iddet yoluna bavurdular; nk siyah toplu
mun birok militan ve lideri ldrld. mitsizlik dehet veri
ciydi. Fakat depresyondan sonra btnleme, sivil haklar iin
mcadele eylemine giritiler. lerleme vard. Yeterli deildi el
bette ama vard. Hep had safhada ikiyzllk vard: szn ge
lii rklk hl sryordu. Ancak yine de bu ilerleme fikri red
dedilemezdi.
RK: Bu polarizasyon/kutuplama devam ediyor. slam
dnyasnn byk bir blm popler dzeyde Bat'yla bir tr
kardelii unutmu grnyor. Oysa Amerikallar kesinlikle
uzlaarak, ulusun birliini yeniden saladlar. Bu kart kutup
lara birbirleriyle mcadele eden, birbirlerini "eytan impara
torluu" diye adlandran ve birbirlerini tamamlayan dmanlar
bakarak AvrupalIlarn konumunu bir orta nokta, bir arabulu
cu hermenoytik diyorum. Fakat u terimleri kullanmakta istek
siz olduunuzu dnyorum: hermenoytik ve arabuluculuk. Tes
cil ettirmek istediim ey bu. Fakat siz gediklere ve bolukla
ra/mesafelere odaklanma eilimindesiniz. Bu kesinlikle vazge
ilemez bir hamle, fakat hikyenin tm deil. Eer aramzda
bir farkllk varsa bundan The God Who May Be'nin drdnc
blmnde sz ettim bu farklln tr farkllndan ok bir

Jacques Derrida 13

vurgu farkll olduunu farz ediyorum. Bu Kuzey rlanda tec


rbesinden dolay byle olabilir.
JD: Bunlar spesifikletirmek iin uzun zamana ihtiyac
mz var. Avrupa'da teden beri bir arabulma hamlesi olduu
nu dnyorum. Avrupa byk lde Hristiyan olsa da,
komnite olarak Avrupa, Birleik Devletler kadar teokratik de
ildir. Avrupa daha seklerdir ve bir Devletler ittifak olduu,
farkllklara Birleik Devletler7den daha duyarl ve saygl oldu
u iin bir arabuluculuk rol stlenebilir ve stlenmesini umut
ediyorum. Bir Devletler ittifak olarak Avrupa Birleik Devlet
lerce bask uygulamaldr. Bu dzeyde sizinle hemfikirim. Ger
ek Avrupa yalnzca Hristiyanln yn verdii Avrupa deil
dir bu yeniden ele alnarak ilenmeyi gerektiren bir ey. te
burada sizinle benim aramdaki farklla geliyoruz. Khra kav
ramyla kastettiim eyi tahayyl etmek Avrupa'da dnyann
baka bir yerinde olduundan daha kolaydr. Bugn bu Birle
ik Devletler'in baz yerlerinde de gerekleebilir, fakat bu
"Avrupa" ran Devletler iindeki bir boyutu olacaktr. Baz
Amerikan dnrleri sayesinde Bileik Devletler'de bir eyler
gerekleebilir. Fakat bu kendinizi "olabilecek bir Tann"dan
deil, Khra diye adlandrdm ey istikametinde bir Tann'dan
zgrletirme tarzyla ilikili olmak durumundadr. Khra der
ken, herhangi bir eyi darda brakmyorum, aksine ayn za
manda Khra politikasna, yani mutlak belirlenemezlie bu
uzlamann olmasa bile, en azndan kozmopolitanizmin tesin
de bir evrensel politikann mmkn biricik temelidir atfta
bulunuyorum.
RK: Khra'dan, yani bu boluktan/uzaydan doan "Tanr'nn kim olabileceini" anlayabildiimi varsayyorum. Onu
bir yerde konulandrmaya alsaydm, mesihiliin Tann's ve
Varhk ile Khra arasmda bir yerde konulandnrdm. "Olmas
muhtemel Tann" bu ikisi arasnda bir sarka gibi gider-gelir ve
bilinmesi zorlar. O Khra ile zde deildir. Bu kitabm boyun
ca sizinle Jack Caputo arasmda gelitirdiim trde bir diyalog
trdr. Tann'dan nasl sz edilebilecei sorunuyla ilgili farkl
lklarmzn bilincindeyim. Bu benim iin hermenoytik bir prob
lemdir: tekrar metafizie ve ontoteolojiye (ontoloji+teoloji, .)
srklemeksizin ve yine "Tann Khra'dit" demeksizin bir tan

14 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

r'dan nasl sz edebilir, onu nasl adlandrabilir ve tehis edebi


liriz?
JD: Ben hibir zaman bunu sylemedim.
RK: Hibir zaman bunu sylemediinizi biliyorum, fakat
problematik olan eyi gryorsunuz....
JD: Kitabnz okurken ele aldm bu farkl sorunlar. Ara
mzdaki farkllklar ksa bir tartmada hakkn veremeyecei
miz lde hassas farkllklar. Politikaya tercme edemeyecei
miz lde hassas ve bazen farkna varlmas zor farkllklar ya
da nanslar var aramzda. Onlar bu ekilde politikaya indirge
yenleyiz. Bu kitapta sylediiniz her eye yakm hissediyorum
kendimi kendinizi dikkatle pk ince bir izgiyle, yani yeni
den dirilile (resurrection) tanmladnz ana kadar yakm. Ye
niden dirilie kar deilim. Yerliden dirili, uzlama ve kurtu
lu umudunuzu paylayorum sizinle. Fakat ben... ben dekonstrktivist tarzda dnen biri olarak bir sorumluluum olduu
nu dnyorum; kurtulu ryas grsem bile. Vahyin antropoteolojik-mantm rn Tanrsyla ilikiden ok Khora ile iliki
imknnn zorunluluunu kabul etme, bu ilikiyi teslim etme
sorumluluum var. Richard bir noktada belirlenebilir bir eye
inanma ihtiyacm- tercme ediyor ve bylece yeniden dirili
"kavramn" muhafaza etmek zorunda kalyorsun. nanc be
nim kavraym inancn herhangi bir kesinliin terk edildii ve
fakat yine de bir umudun var oduu yerde mmkn olduu
dur. Eer insan yeniden diriliin umudunun ufku olduunu
sylyorsa "yeniden dirili" kavramn kullandnda ne syle
diini bilebilir inan saf inan deildir. nan ayn zamanda
bilgidir. Bazen bana ateist demenizin nedeni de budur.
RK: Hakl olarak ateist olarak dnlen biri.
JD: Bazen inancn, saf inann gereklemesi iin ateist ol
makla kar karya kalabileceinizi ne srebilirim. Demek
oluyor ki, burada ok karmak bir mantk var.
RK: The God Who May Be'de yle sylemitim: "Dinin bylesine rahatsz edici olduu yerde kendimi tout court bir ak ve
adalet araycs diye adlandrabilirim."2
Richard Kearney, The God Who May Be (Boomington: Indiana Universiy
Press, 2001), s. 6.

Jacques Derrida 15

JD: Ben de. Bir adalet ve ak araycs. Bu, bununla mutlu


olduum anlamna gelmez. Bu ztrap verici bir eydir.
RK: Benim iin bu, hermenoytik ile dekonstrksiyon ara
sndaki diyalogun kritik andr. Benim diyakritik hermenoytiim baz bakmlardan Gadamer'inkinden ve Heidegger'inkinden ve hatta Ricoeur'nkinden farkldr. Fakat The God Who May
Be ve Strangers, Gods and Monsters'da izah etmeye ve gelitimeye altm ey hermenoytik-dekonstrktif araftr (interface).
Burada Tann sorunu hakknda dile getirmek istediim eyler
den biri kendimi ok zdeletirdiim Villanova'da sylediim
eydir. Bir masaba tartmasnda "Tann'ya ilgi duysaydm, bu
Tanr gc olmayan bir Tanr olurdu..."
JD: Kesinlikle. Size her eyden nce kitabnz gl buldu
umu sylemek isterim. Paylatmz, bugne kadar yirmi yl
dr paylatmz tarihte olup-biten eyi grecek kadar etkilen
dim ve sevin duydum. Kitabnz sorular hayret uyandrc
tarzda ekillendiriyor. Kitabnz her zaman g sorunu hakkndaki bu mini farkllkla uzlaarak okudum. "Ola-bilir." "Olabi
lir" iki ekilde anlalabilir. "Olabilirim" "belki"dir; ayn za
manda "ebilirim" ya da "ebilirdim"dir. "Belki" [peut-tre] ege
menlik d bir koulsuzlua atfta bulunur. Bu g arzusundan
ok gszlk arzusu olan bir koulsuzluktur. Tanr'y bir ege
men, kadir-i mutlak olarak deil, kesinlikle gsz bir ey ola
rak adlandrmakta haklsnz Adalet ve sevgi kesinlikle bu g
szlkten douyor. Fakat khra gten yoksundur. Zayf ve k
rlgan anlamnda gszlk deil. Gszlk gc-olmamaktr/iktidar olmamaktr. Hibir ekilde g/iktidar deil.
RK: Tamam, fakat khra nnde diz kerek dua edebilir
miyiz?
JD: Hayr. Hayr. Bu kesinlikle farkl bir ey. Hemen ekle
yeyim; dua etmem gerekiyorsa dua ederim. Fakat en azndan
khra'nin beni dua etmeye yetenekli kldm syleyebilirim. Bu
mesafe alan/boluk; beni dua etmeye elverili hale getiren
bir ntr, kaytsz, alamaz mesafe alanmm/boluun mev
cudiyetidir. Khra yoksa dua da olamaz. Khra'sz Tann'nn, te
ki'nin, mesafe alannn/boluun olamayacan da dnme
miz gerekir. Fakat dua edeni khra'y deil yalnzca birisine, bir
eye yneltebilirsiniz. Sorunuza dnmek gerekirse unlardan

16 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

hibirine kar deilim: uzlama, dua eden, kurtulu vb. Fakat


ben bunlarn/ bu ntr, alamaz, kaytsz, araf niteliindeki kh
ra alannn/boluu olmakszn imknsz olacan dnyo
rum: khra oluun/varln tesinde7 "dir."
RK: Btn bu farkllklar nceleyen, fakat yine de farkll
mmkn klan ey......
JD: Evet.
RK: Ve bu yeni bir politikaya, bir baka kozmopolitanizme
gtrebilir.
JD: Kozmopolitanizmin dnda/tesinde bir eye, nk kozmopolitarzm devlete, yurttaa ve kozmosa imada bulunur.
Khra kozmopolitanizmin dmda bir evrensellik sunar. te ben
bu noktadadr ki, khra dncesinin gnmzde aciliyet kazan
dn dndm politik sonularn ele almay planlyorum.
Eer bir gn korkun dmanlar arasmda bir uzlama olacaksa,
bu uzlama kozmos olmayan, yaratlm dnya olmayan/ ulus,
devlet, kresel ynelim olmayan, ite tam da khra durumunda
ki bir ak alan, bir khra, bir bo, paylalm alan olduu iin
gerekleebilecektir.
New York City
16 Ekim 2001.

Jean-Luc Marion
Vahyin Hermenoytii

1 Boston College, 2 Ekim 2001


RK: Jean-Luc senin almalarnla benimkiler arasnda bir
ok benzerlik var: Her ikimiz de felsef formasyonumuzun hat
r saylr bir ksmn Husserl ve Heidegger'in fenomenolojilerine borluyuz; her ikimiz de Levinas, Ricoer ve Derrida'yla ya
kn diyaloga angajeyiz. Bu ak benzerlikler dikkate alndn
da, bana yle geliyor k, eer burada Tanr'run fenomenolojisi
mtekabil pozisyonlarmzdaki baz farkllklara bakarsak, bu
yararl ve ilgi ekici olacaktr. Jean-Luc size yneltmek istediim
ve aslmda The God Who May Be'nin 33. sayfasnda ok daha ay
rntl bir formunu gelitirdiim sorulardan biri doymu/doyu
rulmu fenomen (saturated phenomenon)'^ hermenoytik sta
tsyle ilgili sorudur. Bana yle geliyor ki, aramzda farkllk
varsa, ortak yorumlarmzn ve varsaymlarmzn tmn dik
kate alrsak, o da u: ben fenomenolojiden hermenoytie sizden
daha hzl bir ekilde getim. Yaklamnzn ok daha sk bir
ekilde fenomenolojik; nk sizin iin doymu/doyurulmu
fenomen (saturated phenomenon)'in temelde irregardable, ufuk
suz ya da kontekstsiz, "Ben"siz ya da failsiz saf bir olay olmas

18 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

benim iin ok etkileyici. Bu haliyle bir defy yorum izlenimi ve


riyor. "Doymu/Doyurulmu Fenomen" adl denemenizin son
sayfasnda bu fenomenin komnal, komnike edilebilir v ta
rihsel olduunu sylerken Hermenoytie baz tavizler veriyor
sunuz elbette. Burada hermenoytik bir tepki ihtimalini kabul
ediyor grnyorsunuz, fakat benim kukum, yanlyorsam lt
fen beni dzeltin, imtiyazl rneiniz vahiy/revelation saf
bir olayn saf feromenolojisini gerektiriyor; oysa ben aslnda ikonik ya da doymu/doyurulmu olmasnn hibir nemi bulun
makszn bu tr hibir saf fenomen olamayacam ve aslnda
daima bir tr yorumu ierdiim ne sryorum. Bana gre fe
nomenolojik tasvir/izah ve sezgi, genellikle prerefleksif, n-anlama kabilinden, bilin ncesi etkinin okunmas olsa da, daima
bir lde hermenoytik okumaya/yoruma imada bulunur. Bu
durumda sorum u: doymu/doyurulmu fenomen (saturated
phenomenon)'i ona ihanet etmeksizin nasl yorumlayabiliriz
ve dolaysyla nasl yarglayabiliriz?
M: Bu eski bir sorudur. "Doymu/Doyurulmu Feno
m enin ilk versiyonu Rduction and Givenness'tan hemen sonra
bir bildiri olarak yazld ve bugn tant Donn [Beng GivenYda
bulunabecei zere, bunu daha ayrntl bir versiyonu izledi.
Bu soruyu ilk ynelten Montreal niversitesinde Gadamer uz
man olan Jean Grondin'di; ondan sonra Jean Greisch de bana
ayn soruyu sordu; mat ve dar kafal biri olsam da eletirel fi
kirlere btnyle kapal deilim! Bir an doymu/doyurulmu
fenomenle dorudan ilikili olmayan Hristiyan vahyi sorunu
nu bir kenara brakalm. Doymu/Doyurulmu fenomen con
cept vis-a-vis intuition daki eksikliin/sezgiye-kar-kavram' daki
eksikliin karakterize ettii fenomen trdr; bu tr fenomen
ler event'ij olay', idol', flesh'ilbeden'i/nefs'i ve teki'ni ierir. B
tn bu durumlarda niyeti aan bir art sezgi bahis konusudur.
te tam da bu art sezgiden dolay ben hermenoytie ihtiya
duyduumuzu ne srdm. Neden? nk hermenoytik da
ima bir ilave kavram iin sorgulamadr: enformasyon yoklu
uyla deil, ar enformasyonla karlatmzda ortaya kar.
Etant Donn'da doymu/doyurulmu fenomenin drt tipini
bu metinde ele aldm ikon'un "sonu gelmez hermenoytiin
ikon"u olduunu sylyorum. Neden sonu gelmez hermenoy
tik? Kesinlikle burada bir kavramsal eksiklik olduu iin. Her-

Jean-Luc Marion 19

menoytiimi Ricoeurle birlikte rendim ve Ricoeur u konu


da nettir: eer hermenoytiimizin olmas gerekiyorsa, bu sonu
olmayan bir hermenoytik olmaldr. Hermenoytie ihtiyacm
zn ortaya kt yerde, herhangi bir zamanda yeterli/nihai bir
kavrama ulaabileceimizi tahayyl etmemiz kesinlikle imkn
szdr. Sbjektivite, tarih, ve Tann sorunu tarih sorunu bura
daki tartmamz iin ok nemli, nk tarihsel olay doy
mu/doyurulmu fenomenin en yaln trdr btn bu du
rumlarda hermenoytiin sorusu kesinlikle kanlmazdr. Her
menoytik aratrma misyonunu asla tamamlayamaz. O asla bit
mez ve asla bitmemelidir; bir ortak menzil (common range] feno
meni diye adlandrdm eyin hermenoytiinin olamamasnn
nedeni budur. Szn gelii, matematiin tarihinin matematiin
paras olmamasnn, genelde bilimin tarihinin bilim olmamas
nn nedeni budur. Saf matematiin ya da saf bilimin durumun
da hibir fenomenalite eksiklii olmad iin doymu/doyu
rulmu fenomen de olamaz ve dolaysyla hermenoytie ihtiya
da yoktur.
RK: Metinlerinizin ikisinde, De surcrot [In Excess: Studies of
Saturated Phenomena] ve tant Donn'da doymu/doyurulmu
fenomenlerin drt tipini resmediyorsunuz, bunlarn drdn
de sezginin niyet karsndaki arl/bolluu karakterize edi
yor, Sylediiniz gibi onlar zorunlu olarak teolojik bir dne
iaret etmiyor aslnda onlar ok ateolojik de olabilir fakat
doymu/doyurulmu fenomeni teolojik bir olay olarak yazd
nz. Burada fenomenoloji ve Tanrnn hermenoytii zerine bir
tartmaya odaklandmz iin bu temaya geri dnerek size u
soruyu yneltmeme msade edin: doymu/doyurulmu feno
men niteliinde bir Tann hermenoytiimiz olabilir mi? Szn
gelii baz metinlerinizde doymu/doyunlmu fenomenden
her tahkiyeyi ve tahmini aan ve bizi "kavranamazlm bize
empoze eden" bir bilin yitimi terrle dolduran arlk/bolluk/ar miktar olarak sz ediyorsunuz. Bu kavranamazhk
mefhumunu dikkate alarak bir hermenoytik yokluunu ne sr
yor ve tahkiyelerin, imajlarn ve hatta kavramsal yorumlarn ro
lnn bir anlamda dini olayn koulsuz kesinliinin ifa edilme
si/ eleverilmesi olarak grnen bir yokluk teolojisine iaret edi
yorsunuz. God Without Being-de fiilen bir "kr/kran (euc
haristie) hermenoytii"nden bahsediyorsunuz; fakat yine bura

20 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

da da "konuulamaz kelime/sz" diye adlandrdnz eyle


karlayoruz ve bu da Sz' nceden verili, elde edilmi ve ha
zr bulduumuz anlamna geliyor grnyor. Buna ilaveten, ta
nm gerei, yorumun nihai noktada son szne sahip teolog so
runu var. Byle bir gr bana sonu gelmez hermenoytik mef
humunu/nosyonunu snrlandryor grnyor. Dahas, k
ran/kr (Eucharistie) fenomeni praksisine katlmayanlar yal
nzca bu tecrbeden deil, ayn zamanda yorumundan da dla
nyor grnyor.
M: Peki, doymu/doyurulmu fenomenin teolojik karakte
rine dnelim. Benim bu konudaki son pozisyonum doy
mu/ doyurulmu fenomenin drt tipinin drdnn de vahiy
fenomenolojisi alanna tekrar yerletirilebileceidir. Fakat, eer
vahyin teolojik bir kavramdr fenomenolojik bir sorun ola
rak kabul edilmesine izin vereceksek, o takdirde ben bunun, vah
yin doymu/doyurulmu fenomenin drt tipinin kombinasyo
nu olarak tanmlanabildii lde yaplmas gerektiim, dnyorum. Burada Musevi-Hristiyan vahyine atfta bulunuyo
rum; onu size tanmlamak iin, (1) oiay kavramn nk o
daima bir olay olarak gerekleir; ve (2) idol kavramn nk
ortaya ktnda gzlerimizi kamatrarak bizi sarho eder; (3)
beden/nefs kavramn nk daima duyularmza seslenen bir
grntr; ve (4) teki kavramn, yani teki'nin tekilii kav
ramn kullanma ihtiyac duyuyorum. Vahiy bu drt tipin dr
dn birbirine balar ve kendi iinde tar; onun drt unsuru
olan bir doymu/doyurulmu fenomen olduunu syleyebili
riz. Vahiy karsnda kullanma ihtiyac duyduumuz herme
noytik tr bu drt doymu/doyurulmu fenomenin her birin
de zaten ibandadr. Ben vahyin doymu/doyurulmu feno
men diye adlandrdm eyin daha iyi bir paradigmatik duru
mu olduunu ne sryorum. Vahiyde verilen ey kesinlikle
her beklentiyi aan eydir. Her beklentinin ve herhangi bir nihai
anlayn tesinde bir eyle yzyze gelmemiz sonu gelmez bir
hermenoytie davetiye karr. Hermenoytik alann her mm
kn istikamete ve her yorum dzeyine mutlak ve geni lde
ak olmasnn nedeni budur. Szn gelii, Ament'y, yani
Havariler'in credo'sunu dnn. Net ekilde ifade etmek gere
kirse bu btn kiliselerin ve btn teologlarn ortaklaa payla
tklar bir doktrinler serisi ortaya koyan bir dokmandr; fakat

Jean-Luc Marion 21

dier taraftan her durumda birbiriyle uyumayan, ayn kilise ve


ayn gelenek iinde dahi uyumayan farkl yorumlara aktr.
Ben bu farkl yorumlar eitli hermenoytik imknlar olarak g
ryorum. Jesuit ruhaniliin bir baka mmkn yorum, Katolik
ruhani gelenei iindeki bir baka tipte hermenoytik rnei ol
duunu syleyebilirim.
RK; Peki bu durumda Mircea Eliade gibi birinin izgileri
boyunca dini mukayeseli fenomenolojisini kabul ediyor musu
nuz? Tann fenomeninin zelde monoteistik/tektannc kontekst
dnda tecrbe edilebeceini dnyor musunuz? Mutlak
doymu/doyurulmu fenomen olarak vahiy nosyonunda bir
Yahudi-Hristiyan teolojisini gerektiren bir ey var mdr? Va
hiyde grnen Tann mmkn tanrlardan sadece biri deil mi
dir? Ve biz bu farkll nasl dile getirebiliriz?
M: Ben, tabiri caizse "oyun"un yapt eyi yapmas gere
ken herkese yetenekleri lsnde btnyle ak olduunu
dnyorum. Vahiy annda vukubulan ey devasa bir patlama
gibidir: atmosferin sfr noktasmda olanlardan en uzak keleri
ne kadar herkesi etkiler. Nerede durduumuz ya da aldmz
sezginin ne kadar ok ya da ne kadar az olduu hi nemli de
ildir; her birimiz ne kadar alabileceksek o kadar alabiliriz ve ne
kadar baarabileceksek okadar baarrz. Ve bu devam eden bir
sretir; bu asla sonu gelmeyecek bir hikyedir.
RK: Peki Tann fenomeninin bir Budist ya da Hindu hermenoytiine sahip olunabilir mi?
M: Tanr sorusu/sorunu Kitab~ Mukaddes geleneine
btnyle yabanc gelenekler dahil btn farkl geleneklerin
Tanr hakknda syleyecek bir eylerinin olduunu teslim et
memize yol aacak lde byk bir sorundur. Budizm son
suzun tecrbesini vahiy fenomeninden nce ya da vahiy feno
meninin dnda yaama tarzdr; Budizm kendisini bizim
"natrel vahiy" diye adlandrabileceimiz eyle ilikilendirir.
Ve elbette bu da gereklidir. Bu vahiy sorununu farkl tarzda
dile getirmek gibidir: Eer vahiy vukubulmam olsayd ne
olurdu?
RK: "Farkl" dan pozitife negatif bir ey olarak ya da ayn
dan frkh bir ey olarak sz ediyorsunuz.

22 ada Filozoflarla Syleiier/Kta Felsefesi Tartmalar

M: Burada bahis konusu olan eyden dolay, yani in


san/beer vahiy sorununu sorun yapann biz olmamz anlamn
da aym olmasmdan dolay btnyle farkl olamaz. Bu soru
farkl ekillerde yneltilebilir, fakat daima insani tecrbenin or
tak yaplar iinde sorulabilir. Vahiyle birlikte ya da vahiy ol
makszn sonsuz/snrsz olann tecrbesi bizi u ya da bu gele
nei tercihe zorlamaz.
RK: Neden "vahiy olmakszn" diyorsunuz? Herhangi bir
teolojik ya da monoteistik veriyi varsaymayan doymu/doyu
rulmu fenomen trleri gibi vahiy ya da epifaniler (epiphany) yok mudur?
M: Evet.
RK: .... ve kesinlikle monotestik-olmayan geleneklere ke
sinlikle uyan vahiy ve epifani trleri....
M: Olabilir.
R K :... Dou dinlerinden birindeki bir sanat eserinin veya
ikonun ya da kutsal ann veya basite bir ak ya da adalet eyle
minin, susuz bir kiiye bir tas souk su vermenin bu trler ara
snda yer alp almad?
M: Evet. Szn gelii Budist'in sonsuz olan tecrbesinin u
ya da bu yorumunu kullanp kullanmayacana ya da kullan
masnn gerekip gerekmediine karar verme otoritesine sahip
deilim. Doymu/Doyurulmu fenomen ile vahiy arasndaki
iliki konusundaki fikrim teoloji ile metafizik arasmdaki eski bir
sorundur.
RK: Netletirelim. "Vahyi" kullanrken byk harf "V"
ile bilikte ""Vahyi" mi, yani monoteistik Vahyi mi kastedi
yorsunuz yoksa ak ekilde ok daha kuatc fenomenolojik
anlamyla "vahyi" mi kastediyorsunuz?
M: Vereceim cevap ok uzun olacak. Bir zamanlar beni il
gilendiren eski sorulardan biri onaltmc yzyldan itibaren me
tafiziin hibir ekilde tutarl olmayan natrel vahiy nos
yonunun aklanmasyla neden bu kadar ilgilendiiydi. Mo
dem zamanlarda felsefe a prioriler doktrini olarak anlaldn
da, u birdenbire apak hale geldi: eer a priori varsa, o zaman
mmkn her tecrbe a priori'lerle snrlandrlarak kabul edil

Jean-Luc Marion 23

melidir. Vahiy sorununun burada kabaca zetlenen kontekstte


ele alnmas gerekir; nk vahiy modunda tecrbemizin snr
larnn vahyin kendisi tarafndan verildii ya da vahiy yoluyla
vahyedilen Biri tarafndan verildii, tranzandantal aygtlarn
modalitelerince kontrol edilmedii varsaylr. Bu iki ufuk ara
smdaki atma kanlamaz bir atmadr ve hem [Johann
Gottlieb] Fichte hem de Kant tarafndan farkl tarzlarda ulalan
nihai sonu dirn "yalnzca akim snrlan iinde" smrlanmasyd. Burada Fchte'nin Hristiyan ya da deil her mmkn vahiy
anlayn eletirisini ve Hegel'in verdii cevab hatrlayalm; bu
cevapta Hegel Kavram'a vukubulma imkn verir, fakat sonun
da Kavram'n kendisi vahyin hakikatidir. Bu hikyeden karla
cak ders neyin "vahiy" olarak kabul edileceim ve neyin edil
meyeceini belirlemenin yegne sorumlusunun felsefe olduu
dur. Fakat metafiziin krize girmesiyle birlikte bugn "meta
fiziin sonu" olarak bildiimiz eydir resim deiir. Metafi
zii krize srkleyen sorun kesinlikle, ne trde fenomenlerin
felsefi sylem iin geerli ne trde fenomenlerin geersiz oldu
una, hangi trde sorularn, ve bununla birlikte vahiy imkm
sorununun metafizik iin geerli olup olmadna karar veren
nihai otorite olarak metafiziin roln sorgulayan bir sorundu.
Metafizikteki krizle birlikte ya da bu krizin sonucu olarak, va
hiy sorunu kendiliinden yeniden gndeme geldi. Bu k altn
da, szn gelii bir Budistm tecrbesi (Yahudi-Hristiyan) vah
yinin tecrbesininkiyle ayn problem ve ayn eletiriyle kar
karya kalr. Hibiri felsefi ve bilimsel rasyonalitenin standartlanyla "rasyonel" eyler olarak ele alnamaz. Dier taraftan, Hristiyanlar gibi Budistler de, inanlar ne olursa olsun, salam
akl yrtme ve felsefi sorgulamaya elverili ve yetenekli kiiler
olarak grlme hakkna sahip olduklarn dnr. Burada da
ha kuatc ve snrl olmayan bir rasyonaiite kavramnn iba
nda olduu aktr. Dinleraras syleme (ekmenizm anlamn
da deil, neyin vahiy olduu ya da olmad sorunu olarak an
lalmaldr) odaklanmak isterseniz, byle bir sorun yalnzca
vahyin her natrel tecrbeyi geersiz kldn varsaydnzda
ele alnabilir bir sorundur. Fakat vahyin nceden ne olduunu
ya da ne i grdn bilmeniz gerektiim varsaymak vahyin
hermenoytiinin artk aldn, vahyin artk ifa edecei hibir
eyinin kalmadn varsaymakla ayn eydir ve dolaysyla bu

24 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

tanm gerei artk vahiy yoktur. Bylece, eer vahiyden sz edi


yorsak, tarih hl olmaya devam ettii iin, hermenoytiin hl
devam ettiini, vahyin ak olduunu kabul etmek durumunda
yz. Her eyin btnyle vahyedildiini ve gerekletiini sy
lemekte hibir eliki yoktur, fakat bugn bile bunun nereye
vardm bilmiyoruz ve bilemeyiz.
RK: Bu noktada eserinizde, God Without Being'deki, komnitenin kendisinin belirledii bir ey olarak metnin hermenoyti
i konusundaki pozisyonunuzu revize edecek misiniz? Szn
gelii yazdnz u pasaj konusunda ne dnyorsunuz: "Komnitenin metni hermenoytii ... teologun hizmetine ok ey
borludur, fakat komnitenin kendisinin de Sz tarafndan yo
rumlanarak teolojik yorumun kullanlabilecei yere uyumlu ha
le getirilmesi kouluyla par excellence/mkemmelen teolog du
rumundaki piskoposun yorum hizmetine ok ey borludur,"
nk "teolog nvanm tam anlamyla hak eden yalnzca pisko
postur." (152-53). Bu teolojik pozisyon hl savunabileceiniz
bir pozisyon mudur? Veya "inanlararas" vahiy fenomenine
parantez amak gerektiini dnyor musunuz?
M: Bunu sylemek isterim. Ben "yalnzca piskopos teolog
nvanm hak ediyor" derken szn gelii piskoposlar ile teolog
lar arasndaki mevcut farklar bir kenara atmyorum elbette; b
yk teologlarmzn ounun ayn zamanda cemaatleri iinde
piskoposlar olduklar gelenee atfta bulunuyorum. Burada iki
Gregory, Basil the Graat ya da John the Chrysostom gibi rnek
lerini dnyorum. Ortak kilise geleneinde uzun sre teolo
jiyi retme yeri, ayin srasnda piskoposun ncili aklad
mimberdi. Byk kilise ileri gelenlerinin kitaplarnn tm as
lnda bu vaaz pratikleriyle alakalyd.
RK: Fakat bu kitaplarn bazlar piskoposlarca yaklmt.
Meister Eckhart da John Scotus Erugena gibi bu yasak kitaplar
Listesi'nde yer almt. Hatta bir lde Aquinas! Bunlar byk
hocalar ve hermenoytikilerdi. Fakat onlarn hibiri piskopos
deildi!
M: Fakat ite tam da bu durum, burada aklamaya alt
m eyin rmesinin belirtisiydi. Gnmzde teolojinin nasl
balangta entelektel merakn, mantkta ustaln ya da aka
demik kariyerin rn olduunun varsaylamayacan dn-

Jean-Luc Marion 25

mek zordur. Teoloji kutsal metinlerin yorumlamas grevinden


dodu; kutsal yazlarn profesyonel mfessiri olmay tercih etti
iniz iin deil, ayinlerin, mminlerin kran toplantlarnn te
mel bir paras olduu iin. Bu anlamyla teoloji komnal bir
olayd. Teoloji bir cemaatin teolojisiydi, teologun tek bana y
rtt aratrma deil. Gelenein byk teologlar yaynlama
y arzuladklar iin kitaplar yazmamlard, aksine, cemaatleri
iinde nemli zel sorulara cevap verme ihtiyac dyduklan
iin yazmlard. Onlarn teolojisi kendi papazlk hizmetleriyle
dorudan balantl ekilde ina edilmiti. niversitelerin do
uu ile birlikte, bir yandan ynetme gcne sahip (genellikle
daha ziyade dk aratrmaci seviyesinde yer aldnz), dier
taraftan yksek aratrmac statsnde olduunuz, ancak ina
nanlar cemaatinden ve cemaatin ayin eyleminden uzak yeni ve
dehet verici bir durumda kaldk. Sonu her birimizin eski si
lahlan hakikat tekeli mcadelesinde bir bakasn yok etmek
iin kullanmamzdr. Akademisyenler piskoposun politikaya
kart ve bu yzden ciddi teoloji yapamayacan ne sr
yor; oysa piskopos bu inansz profesrleri ve aratrmaclan
ciddiye almamamz gerektiini sylyor. ler kkten deiti.

IL Dublin, 11 Ocak 2003


M: Bu semineri Richard Kearney'nin ok faydal, doymu/
doyurulmu fenomen kavramnn ne lde uygulanabilecei
nin ok iyi bir rnei olan yorumuna cevap verme frsat say
yorum.
Kearney'nin The God Who May Be'nin ikinci blmndeki
k/Exodus- 3:14'n hermenoytik yorumunda yapt zere,
k 3:14, mmkn yorumu olduu iin byleyicidir. lk :
yorum negatif[kataphatic yorumdur: "Ben benim/kimsem
oyum"u "Ben ousia'yim," bundan daha da fazlas "Ben Varln
kendisiyim" vb. olarak dnelim. kinci yorum negatif ya da
japophatic yorumdur: "Ben ben'im ve kim olduumu asla bile
meyeceksiniz." Bu ayn zamanda en eski ve en geleneksel yo
rumdur. Hem olumlama hem de olumsuzlamamn tesinde bir
nc yorum daha vardr. Bu nceki iki yorumun hem varsa-

26 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

yld hem de ald hiperbolik yorumdur "Ben olacak Biri'yim. Ebediyen/' Ne olacak? "Burada olacam" diyebilir, n
k "Burada olacam" altnda Tann ile insan arasmdaki kar
lamann her vahiy srasnda gerekletii addr. Bu yzden
"Daima cevap verme ya da anda bulunma gcne sahip Biri
olacam." Ve bylece, k 3:14'n ayn szlerinin, bir lde
ayn sezginin mmkn yorumu var; en azndan bu yoru
ma ihtiya duyuyoruz. Bu mistik teolojidir. Ve ayn zamanda
bir doymu/doyurulmu (saturated phenomenon). Ve nihai
noktada bu sonu gelmez bir hermenoytik imkndr. k vah
yi bir baka logia'ya gre de yorumlanabilir. KichardTa bu konu
da hemfikir olduumuzu dnyorum.
RK: Evet burada hemfikiriz. Fakat ben biraz daha genilet
mek istiyorum. The God Who May Be'de Meister Eckhart7in baz
metafizik terimleri sum, ego, qui est, vb. - nasl yemden gz
den geirdiim ve onlan metafizik, eskatolojik yoruma alacaklan tarzda yeniden yorumladn gstermeye altm. Ben bu
hamleyi ok daha genelletirerek ada felsefe ve teolojideki
farkl hamlelere uygulayabileceimizi dnyorum. Benim
vurgum Jean-Luc Marion, Heidegger ve Derrida'mnkinden bi
raz farkl olabilir. Benim "diakritik hennenoytik" nosyonum,1a/mefhumumla yapmaya altm ey, Aristoteles'ten Husserl'e bir "kavramsal putperestlik (idolatry)" metafiziine mp
tela mevcudiyet metafiziini ya da ontoteolojiy dorulamas
deil, kendisini kolayca kavramsal putperestlie srkleyen ne
den, tz (substance), temel, essentia, esse diline ramen metafizik
iinde aym zamanda nihai olan hakkmdaki sorulan bir metafi
zik anlama, kavramlatrma, hakl nedenlere balama, hesaba
katma, anlaml hale getirme ve tartma arzusunun var olduu
tezidir. Bana yle grnyor ki bu metafizik arzu kesinlikle
hrmete layktr ve byk metafizikilerin ounda bulunabilir.
Bir yanda ontoteoloji ve mevcudiyet metafizii olarak Platon
vardr. Fakat dier tarafta Levinas'm yemden ziyaret ettii kii,
eros metafiziinin, arzu metafiziinin savunucusu olarak Pla
ton vardr. Bu anlamda Levinas Totality and infinity'de metafizik
arzudan bahsederken, speklatif sistem olarak Aristotelesi ya
da Skolastik metafizie dnmemiz gerektiini sylyor deil
dir. O, eskatolojik olarak tekrar ele geirilebilir ve yeniden yak
lalabilir adlandrlamaz olan her metafizik adlandrma teeb

Jean-Luc Marion 27

bsnde, bir adlandrma drts olduunu sylemektedir. Bu


sadece Platon iin deil, bitip-tkenmez bir Tann'y arzunun
sz konusu olduu Augustine iin, ve hatta Descartes iin de
geerlidir. Hem Levinas'n hem de Jean-Luc Marion'un iaret
ettii gibi, Descartes'm "Sonsuz olan ideas/fikri" metafizikten
gelen, fakat metafizik iinde tutulamayan bir eydir.
Bylece ben bu farkllamay vurguluyorum. Bu bizi sre
teolojisi gibi bir eye yaknlatrr m? Tann'ya metafizik arzu
olarak evet. Fakat bir balangcn, ortaran ve sonun ve Tann'y
immanent/ikin, tarihsel srece indirgeyen bir master tahkiye
nin bulunduu panteizme ynelimli temelleri, sebepleri, neden
leri ve kavramlanylabir sistem ekillendirme ihtiyac olarak ha
yr. Tann'nn bir noktaya kadar immanent, tarihsel bir sre
olarak tasviriyle hibir sorunum yok, fakat ben bunun hikye
nin sadece yans olduunu dnyorum. Bu Tann'run ansna verilmi bir cevap olarak bizim hikyemiz; Tanr'nm KraU'na doru ilerlemeye alan bizlerin hikyesi. Fakat hikye
nin benim aslnda [Charles] Hartshrone veya [Alfred Northl
Whitehead'de gremediim bir baka yan daha var ve hikye
nin bu yan -tarihsel olu'un tarihin tesinden gelen bir arya
nasl cevap olduunu hikye eder. Dolaysyla soru u: Sre te
olojisinde radikal aknlk, ulteriority (tede), exteriority (darda), alterity olarak bir Tann nosyonu var mdr?
M: Eckhart'n Gott wirt und Gott enttvirt sz ile doymu/
doyurulmu fenomen arasnda hibir eliki yoktur. Bizatihi
sezginin anlamlandrma karsndaki arlnn/fazlalnn tec
rbesi arln d krld olarak hissedilerek ifade edilmesi
ni ak hale getirir. D krkl tecrbesi, onunla ilgili hibir
kavramm olmad iin anlayamadm bir tecrbe yaadm
anlamna gelir. Bu yzden anlk/ifrat ve dkrkh birlikte
ortaya kabilir. Doymu/Doyurulmu Fenomen lde olma
tecrbesine hibir'zaman sahip olmadmz anlamna gelmez.
Tersi dorudur: lleme/[desertification ] bir bakma arlktr.
Koulsuz olann tecrbesi benim iin d krklna urama
mn nk anlama imknna sahip olmadm bir eyle kar
karya kalma durumundaymdr vesile olduu bir eydir.
Bu hibir ey deildir. Bu ok nemli bir fenomenalite figr
dr.

28 ada Filozoflarla Syleiler/ Kta Felsefesi Tartmalar

imdi tekrar arzuya dnelim. Arzu konusunda bakalar


kadar iyimser olamam. Aslnda felsefede balangcndan itiba
ren sistemin gizi enerjisi olarak "geride" ileyen tmyle kav
ramsal olmayan bir ey, eyleri bilme arzusu vardr. Bilme arzu
su. Burada iki ihtimal sz konusudur: ilkin arzu bilginin kendi
sinden ok farkldr Aristoteles'in syledii gibi "Btn in
sanlar bilmek ister." kincileyin, arzu sonunda bilginin kendi
siyle birleir. Bir lde bu Hegel'le birlikte gerekleir; Hegel'de bilgi
diyalektie kk salmtr iinde bilme arzusu
nu da tar. Ve bylece o srada arzu arlr, hatrlanr ve meta
fizikte dorulanr. Veya arzunun felsefi bilme niyetini nceledini ve arzu olarak ciddiye alndn bunun Levinas'm Pla
ton hakkmdaki argmannn paras olduunu dnyorum
ne srebilirsiniz. Bylece ilginizi "arzu olarak arzu"ya
odaklayabilirsiniz. Bu szn gelii neo-Platonizmin arzuyu "ar
zu olarak" dikkate alan boyutunu aklar. Fakat sorun arzunun
sadece bilgi teorisi olarak anlalan felsefeden daha fazlasn ta
lep edip etmediidir. Belki de arzu sorunu bilgi sorunu ile ayn
ufuk iinde aklanamayacak kadar ciddi bir sorundur. Belki de
arzu sorunu yalnzca cevab verilememi bir sorun deil, Varlk
ufku iinde ortaya atlmam bir sorundur da. Nitekim arzunun
metafiziin "kulislinde olma, metafiziin asla izah edemedii
(ki buna gc yetmez) bir ey olma nedeni budur. Biz bu yz
den belki de arzu sorununun tekrar ciddiye alnabilecei bir
ufuk amak zorundayz. Arzu, szn gelii arzu, arzuyu dikka
te alarak tanmlayabildii iin psikanalizde ciddiye alnm de
ildir; psikanaliz arzuyu sadece bir drt, bir bilin d drt
olarak grr; arzu drtden baka bir ey deildir ve ebediyyen
yle kalabilir. Fakat belki de bunun dmda arzunun, bilin d
nn ok tesine uzanan bir derin rasyonalitesi ve bilinci vardr.
Bu yeni ufku amak amacyla, metafiziin sonunda, yeterince
geni olmad iin deil arzuya hakkn verme gcnden yok
sun olduu iin Varlk ufkundan kurtulmamz gerekir.
RK: Belki "l" (desert) nosyonu ile "arzu" (desire) nosyo
nunu birbiriyle ilikilendirebiliriz. Eckhrt'n Abgesckeidenheit
nosyonunu arzunun terki, terk etme ve yoksun kalma tecrbesi
olarak dnn. Bu doymu/doyurulmu fenomen tecrbesiy
le uzlamaz deildir, aslnda onunla bir aradadr. lahi, doy
mu/doyurulmu fenomene iki yaklam tarz olduunu d-

Jean-Luc Marion 29

nyorum. Biri vecd (ecstasy) geleneksel mutluluk verici Tan


n'ya kavuma vizyonu; mistik jouissance. Fakat bir Abgescheidenheit daha var, mirastan mahrum kalma, kazantan mahrum kal
ma duygusu John of the Cross'un ruhun karanlk gecesi. Ba
zen doymu/doyurulmu fenomen Augustine'in ya da Dante'nin mutluluk verici vizyonuna yaklar; bazen l tecrbesi
ne, viranelik, sszlk tecrbesine yaklar. Baka birok zaman
bunlarn her ikisi de olabilir.
Szn gelii, sa'nn suret deitirmesinde, eer bunu bir
ilahi doymu/doyurulmu fenomen olarak grrsek, olaym safl/ (whitness) ile olaanst bylenmeye taruk olmakla
kalmayz, ayn zamanda bir korku tecrbesine de tank oluruz;
yle ki bulutlarn arasndan bir sesin "Korkma" diye seslenme
si gerekir. Sadece bylenme deil irkilme de sz konusudur.
sa mritlerine olaydan uzak durmalan, kimseye bir ey syle
memeleri, bir abide ya da hatrlatc ina etmemeleri ikaznda
bulunur. Bunlarn tm, bana yle geliyor ki, Abgescheidenheit'm nemini teslim etme tarzlandr. Biri bizi yakp kl edebile
cek bir eye ok yakndr. Mesafeli tavr taknma ihtiyac duya
rz ve ona inanl kalmak iin tedbirli, basiretli ve ekingen ol
mamz gerekir. Bu yzden ben bunun bir kompleks ifte vecd
ve Abgescheidenhet, bylenme ve memnuniyetsizlik hamlesi
olduunu dnyorum.
Bunu tekrar arzuyla likilendirerek iki farkl arzu trn
ontolojik ve eskatolojik birbirinden ayrmann nemli ol
duunu dnyorum. Ontolojik arzu mahrumiyetten doar
bana gre bu Hegelci ve Lacana arzu tanmdr ve aslmda Platon'a kadar geriye gider. Platon'un Symposium'daki yorumlarn
dan biri eros'un Poros ile Penia'nm, varln ve yokluun rn,
dolaysyla ulama abasndan mahrumiyettir. Bu ontolojik arzu
nosyonu sahip olma, birleme, kefaret/telafi ve mal etme pein- (
dedir. Bunun karsna eskatolojik arzuyu yerletireceim; eska
tolojik arzu mahrumiyetten deil an bolluktan, arlktan, faz
lalktan doar. Platon'da bu ikinci arzu tr de ibandadr. Fa
kat ben bunun arktlarm arks [Song of Songs] gibi bir Kitab-
Mukaddes metninde ok daha ak olduunu dnyorum;
arklarn arks'nda. ilahi olan ile insani olan arasnda bir tr
theo-erotik drama vardr.

30 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Feisefesi Tartmalar

M: Bunu yle yorulayabiiirim. Nyssah Gregory'nin ark


larn arks hakkndaki yorumundaki fcrmlasyonu bilirsiniz.
Cennette ebediyet nedir? Arzunun tatminidir; burada her tat
min sonu olmayan yeni bir arkejarche dir. Bu tatminini yaatamayan biyolojik arzumuzun tecrbesinin tam tersidir. Ve bu bi
yolojik olmayan, ontik olmayan arzu mahrumiyete dayanmaz;
bu arzuda tersi geerlidir: bu arzu tatmin edildike sonu gel
meksizin yeniden doar. Bu arzu tr arln yok etmedi
i, rettii bir arzudur ok farkldr. Bu arzu trn dn
dmzde, benim Lacan'a kadar metafiziin tmne yn ve
ren ilk Platoncu modelin ok yetersiz bir model olduu ve bilgi
yolunun dnda olan eye duyulan ihtiyac karlayamayaca
ak hale gelir. Bu ayn zamanda irade/tutku sorunu iinde ge
erlidir. nk, metafizie gre tutku tutku tukusu, bilgi tut
kusu, iktidar/g tutkusu olarak bir baka kiiyle buluma
sorununun, ak sorununu ierdii tutkudan tmyle farkldr.
Bu yzden tutku/irade, arzu vb. kavramlar konusunda gerek
bir belirsizlik bahis konusudur. Ve bu belirsizlik metafiziin bir
snr olduunun ilave delillerinden biridir.
RK: Nyssah Gregory'nin fikrini benimseyerek onun leme'nin kiisi arasndaki ak tanmlamak iin kulland pe~
richresis nosyonundan sz edebiliriz. Bu bir anlatm benzerlii
dir; nk burada Kii'de sahip olduunuz ey, ona yer ve
mekan salayan [cedere] bir ak, bir arzu, bir sevme arzusudur.
Fakat bu ayn zamanda teki'ne ynelik bir ekim hareketi [sedere], ikin bir harekettir. Sonu gelmez bir dairevi Baba'mn
Oul'a, Oul'un Kutsal Ruh'a hareketi. Hem circum-in-Cessio
hem de circum-in-Sessio olarak ifte Latin tercmenin belirsizli
inin nedeni budur. Fakat hem iten hem de eken bu hareket
nedir? Peri ya da circunun, atfta bulunduu ey nedir? Khrn',
bo uzay, bir ayrlma, uzaklama ve mahrum kalma uzay. Her
bir kiinin zgr oyununda dierine ikin hareketine ayn za
manda arzunun dierine yerini veren ya da baheden hareketi
elik eder. Her ilahi arzu oyununda grebileceiniz ve insaniilahi arzuya dntrebileceiniz ifte vecd hamlesi Abgescheidenheit budur.
te Hegel hakknda bir yorum. Hegel'den farkl dnd
mz yer "Akim Hilesi" sorunudur. Hegel'in arzusunun bir

Jean-Luc Marion 31

ontolojik drt m yoksa eskatolojik bir drt m olduu yo


ruma aktr. Fakat Fenomenoloji'de bana kesin ekilde grn
yor ki, bu arzu bir metafizik totalit trne hapsedilmi durum
da. Diyalektik dahilinde hareket orada, enerji ve dinamizm ora
dadr. Fakat son tahlilde, oyunu tehiz eden akln kurnazl'dr.
Btri bahisler zaten kazanlm durumdadr. Hegel'le byk
problemimin olduu yer sadece Tann'nm mutlak bilin oyun
balamadan nce her eye karar veren Tann olarak tanm
deil, ktlk/gnah nosyonu da. Bu her eyin nihai noktada
sistem iinde meru hale geldii teodisi (theodicy) sorunudur.
Hegel'in aksine ben ktlk problemine daha az ekstrem ve da
ha toleransl bir tarzda, daha fazla anlamaya imkn salayacak
bir tarzda yaklaan bir diakritik hermenoytik neriyorum. Bu
hi dogmatik olmayan bir iddia, bir hipotez, bir bahistir. Bu
hem tanm hem de yorum olarak eyleri ele almann daha iyi bir
yolunun bulunduu nerisidir. Fakat bunun daha iyi (daha k
t) olduunu gsterebilmenin yegane yolu znelereras bir di
yalog cemaatidir. nk ben, benden uzun sre nce balayan
ve benden sonra da devam edecek olan bir diyalogun sadece
parasymdr. Baka bir syleyile bu, insanlar bunun kesin bir
tanm/izah olduuna ikna edilirlerse geerlidir. MarleauPonty'nin fenomenolojinin delilleri konusunda syledii zere,
Husserl'i okursunuz, Heidegger'i okursunuz; izahlan sizi hem
ikna eder hem de etmez. Sizin hakl/doru olduunuzu baka
larnn haksz/yanl olduunu ispatlayabilecek bir metafizik il
ke, temel ya da neden olarak ba vurabileceiniz hibir fenomenoloji-d ya da hermenoytik-d kriter yoktur. Dolaysyla bu
anlamda daima deneme kabilinden bir ey bahis konusudur.
Gerekten de, bana yle grnyor ki, felsefenin erdemi bu de
neme kabilindenliktir ve bu da rlativist ya da taahht altna
giremeyeceiniz/inansz/fikirsiz olduunuz anlamna gel
mez. Hepimiz inanlardan, itikatlerden ve ballklardan yola
karz; inan/baMk her felsefe yapma tarzmz nceler; her
felsefe yapma tarzmz ballklarmz izler. Felsefe alanna gir-,
meden nce zaten hermenoytie angajeyizdir. Dier utan gele
meyiz hibir varlk felsefeyle tek bana yaayamaz; kanaat
lerimize, inanlarmza vb. tekrar sanlnz. Ancak nemli olan
nokta, insann felsefi tartmaya girdiinde sylei/diyalog
adna zaman ve yntem iin askya ald hermenoytik nka-

32 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

blierinin, yarglarnn ve nyarglarnn bulunduunu itiraf


edebilmesidir. Ballklarnza tekrar geri dndnzde, yo
rumlarn, eitliliine daha duyarl hale gelebilirsiniz. Bu rlativizm deil, dnce demokrasisidir.
M: Evet, ben bu hususu bir baka ekilde tekrarlayabilirim.
Ayn verinin farkl yorumlar arasnda tercihte bulunmak iin
bir yorumun dieri karsndaki gc dmda hibir tercih kri
teri yoktur. Bu sonunda bir galibin dierinden daha fazla rasyonalite reten biri olduu bir savatr ve siz kolayca idea vera in
dex sui et fallacia'yla ikna olursunuz. Dierinden daha fazla rasyonalite reten hipotez galiptir. Felsefede daima bir durumun
dar yorumuna sarlp kalmann zayflk olmasnn nedeni bu
dur; dar yorum tecrbenin byk blmlerini anlamlandramaz "iyi ama bu snrn tesine gemeye hakknz yok" diye
mez. Bana gre bu, bir filozof "tecrbenin bu blmn anlam
landrma hakknz yok; bu anlamszdr ve daima anlamsz kala
caktr" dediinde, akhn ve felsefenin yenilgisidir. Anlamsz ol
duu dnlen yem bir alann birdenbire anlam kazanmas
felsefede bir gelimedir. Szn gelii, herkesin en azndan bir
ansnn bulunduu bir durumla balayabilirsiniz. Herkes "Bu
gn batm biyolojinin sorunudur" ya da estetiin veya dinin
sorunudur diyebilir. Herkesin muhtemel bir yorumu, fenomen
leri oluturma tarz vardr. Ulalan ya da ulalamayan sonu
ve kanaat yalnzca o yorumun gcnn rndr. Levinas r
neine bakalm. teki sorunu, teki fenomeninin durumunda
niyetimizi tersine evirmedike anlayamayacamz dnen Le~
vinas'm hamlesine kadar bir muammayd. Bu durumda artk
benden bir nesne olarak tekine uzanan bir niyete sahip olama
yz, tersine tersi bir intensiyonalite/ynelim sz konusudur ve
fenomenlerin tmn bu ekilde yemden ina etmemiz gerelcir.
Bunu sylediimizde birdenbire nmze ok geni bir feno
menler alan alr; diyebilirim ki felsefenin tarihinde k kez.
teki fenomeninin bu basit grlebilirliinin dnda baka hi
bir ispat yoktur.
RK: Hemfikiriz. Ben farkl hermenoytiklerin birbiriyie at
an veya rakip ya da birbiriyie uzlamaz hermenoytikler oldu
unu dnmyorum. Eer byle olsayd, unu sylemek zo
runda kalrdk: "Benim hermenoytiim doru, doymu/doyu-

Jean-Luc Marion 33

rulmu fenomen Tann'dr ve Heideggerciler onu Ereignis diye


adlandrmakta ve dekonstrksiyoniser khra diye adlandr
makta hataldr." That's not what it's about. (Bu bir doru-yanl meselesi deil.) Ben burada equi-primorialjeil-temel ilke teri
mini kullanacam. Mesela depresyona girdiniz. Heideggerri
bir filozofa gidersiniz ve o size bunun angst/endie/kayg oldu
unu syler; bu ontolojik lme-dnk-olu tecrbenizdir. Psiko~farmakoloji terapistine gidersiniz, size prozak verir. Bu o e
yin doru ya da yanl olduunu syleme sorunu deil. Ben bu
noktada Julia Kristeva'nm hakl olduunu dnyorum. Eer
ac eken kiinin acs karsnda yeterince duyarl iseniz, bu,
bunun bir biyo-kimyevi kriz mi yoksa ontolojik/varolua ilikin
bir kriz mi olduu konusunda bir tartma deildir. Her ikisi de
olabilir. Her iki dzeyde de yardm edebilirsiniz. Fakat bu onla
rn ayn ey olduklarn sylemek deildir. Onlar farkl dzey
lerde ileyen eylerdir. Farkl tezleri, gileri ve yorum dzeyle
rini kabul etmenin nemli olduunu dnyorum.
M: Ak/sevgi sorunu da ok nemli. Szn gelii ak ol
mak/aka dmek ok zel bir aalama, kendini-aalama,
fakat erotik aalama dzeyinde. Akta teki'nin tecrbesinin
par excellencemkemmelen doymu/doyurulmu fenomenin tec
rbesi olduu dorudur. teki'ni onu tanmadan nce "grd
nz" ok nettir. Dier taraftan, "grmeksizin inananlar mut
ludur." Bu tam olarak ne anlama gelir? Teoloji ile felsefe arasn
daki farkllk bir adan bu olabilir; basite bu. nk felsefede
inanmak iin "grmemiz" gerekir. nanmak iin ne demektir?
Felsefi bir gr noktasndan yola ktmz iin, kendiliinden
inanmann doru kabul etmek, herhangi bir delilsiz bir eyi
doru varsaymak olduunu dnrz. Bu bizim inan yorumumuzdur. Fakat inanmak ne demektir? Bu durumda hem
inanmak hem grmek. Ancak inancn gerek anlam bu mudur?
Aslnda inan ayn zamanda kendinize bel balamaruzdr/g-
venmenizdir ve bu durumda da teorik bir vaziyet altr. Baka
birine gvendiiniz iin, bir tecrbe alanna alrsnz. te bu
yzden inanmak sadece bilmemek'in yerini alan bir ey deil
dir; yeni trde bir tecrbeyi mmkn hale getirme eylemi
dir/hamlesidir. nandm iin grrm, bir telafi olarak inan
yor deilimdir. Yeni eyler grmenizi mmkn klan ey inan
yor olmanzdr; nk inanmyorsanz gremezsiniz de: O credo

34 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar:

ut intelligam'd. Dolaysyla btn bunlar, metafiziin sonuyla


ve fenomenolojiyle gndeme gelen eyin teorik vaziyet ah ile
pratik vaziyet al arasndaki ayininin sorgulanmas gerektiini
aka ortaya koyar. Metafiziin sonunda hem teori hem de pra
tik durumlar ok farkldr. Fakat ben burada teorik gr nokta
snda bile pratik ya da etik gereklilikler bulunduuna inanyo
rum. Saf teorik bak as diye bir ey olamaz. Dnyaya yne
lik komple bir tavr ah dnn. Ve bu da sorgulanmaldr. Ve
rili olan ey hakkndaki, inandnz ey hakkmdaki, ak hak
kmdaki sorularn gnmzde kanlmaz sorunlar olmasnn
nedeni budur.
RK: Bu grme sorunu konusunda, hermenoytik bakmdan
bir grme plralitesinin varlm kabul etmenin nemli olduu
nu dnyorum. Farkl tarzlarda grebiliriz. Empiristler ya
nan all olgu olarak grrler. John Locke belki de onu izle
nimlere gre tanmlard ve John Searle muhtemelen sucuk piir
meye balard. Bu kesinliki yaklamdr: pozitivist, materyalist,
pragmatist yaklam. Tam tersine, szn gelii Husserl ya da
Heidegger onu bir tezahr, bir Lichtung, ya da varln/oluun
ifas olarak grrd. Husserl iin bu bir kategorik grme tr
dr: biz atee yalnzca bizi yakt, aydnlatt iin bakmayz;
ayn zamanda atein varinajate oluuna da bakarz. Heideg
ger bu ontolojik grmeyi derinletirirdi. Kald ki biz bunlara es
katolojik grme olabilecek bir nc grme modu, nc in
dirgeme ekleyebiriz; bu grme modunda atei ilahi olann ifa
s olarak iitir ve grrsnz. ster byle grrsnz ister gr
mezsiniz. Ve bu felsefi adan birinin doru dierinin yanl ol
duu anlamna gelmez. John Locke ve empiristler Halkm
Msr'daki klelikten nasl kurtarabilirim acil sorunuyla kar
karya kalan Musa'nn aksine, atein izlenimini tanmlamak
iin Horeb Da'na trmanabirler. Musa kaybetmitir; aresiz
dir; halk kleletirmitir; zgrlk peinde, umut peindedir.
Vadeden eye arzuya, vahiy arzusuna sanlr. Bu yzden Mu
sa empiristlerin gremeyecekleri bir eyi grr. Bunlar farkl
grme modlardr. Bu grme modlan birbiriyle uyumaz deil
dir. Musa atei nce empirik tarzda grm (ona yaklamak,
dokunmak zorunda kalm be olabilir) sonra da sesi iitmi
olabilir. Bu baka trlii grme, hermenoytik deiiklii salayan
eydir.
ile arzu yorum iin vazgeilmez eylerdir.

Jean-Luc Marion 35

Zor bir kavram ak, gzellik, yce/ulvi, Varlk, Tann


hakknda bir eylerden kendi banza bildiiniz gibi sz ettii
nizde, konuma dilinde bile "Ne demek istediimi gryor mu
sun (burada "see" anlyor musun anlamna gelir, .)?" dersiniz.
Bu "gibi-grme/bir ey olarak grme" dir, farkl bir grme moduna iaret eden "Benim grdm gibi/grdm ey olarak
gryor musun?"dur ve dolaysyla bir inan, nkabul, bir oku
madr/yorumdur (ne kadar pre-refleksif ya da spontane oldu
unun hibir nemi yoktur). Musa'nn durumunda, teolojik-eskatolojik "bir ey olarak-grme" diyebileceimiz ey sz konu
sudur: o yanan ahhldan Tann'nn tezahr olarak grr. Mu
sa ve onu izleyen mminler iin olup-biten ey budur; bu yanan
allklarn onlan etkileme tarzdr. Fakat bu inanla gelmeyen
ler, bunu bu tarzda gremeyecektir.
M: Bu "bireyi bir ey olarak grme" Heidegger'in Var
lk/Olu ve Zaman [Se? un Zeiij'daki fenomenolojik "bir ey
olarak-yaps"nn basit bir uygulamas deil mi?
RK; Tmyle ayn dzeyde olmasa da evet. Bu btnyle
ontolojik deil, itiraf kabilinden (confessional) bir f ?y olabilir.
M: nanca gre bir ey-olarak-grme durumunun die AlsStruktur'n versiyonu olduunu ne sryorsunuz?
RK: Evet, fakat grmeyi eskatolojik olarak, sizi nceleyen,
sizi aan, sizi geen bir eyi grme olarak yorumlarsanz.
M: [Kari] Barth ya da IRudolf] Bultmann'm dnme tarz
karsnda izah edilmesi gereken en nemli ey hermenoytiin
genel yaps ile irrasyonel inan durumu arasnda bir srekliin bulunmasdr. Bu benim grmdr. nan, anlama ve yo
rum operasyonlannda, hermenoytiin ve fenomenolojinin bil
dik kurallanna indirgenemeyen derin bir rasyonalite vardr. Fa
kat bir balant da vardr. Artk "akl ya da inan" sahibi olma- .
dmz bir durum dnemiyorum. Akl bir yapdr. Tercihe
bal deildir, ina edilir. Hristiyan teolojisi iin zorluk gn
mzde belki de Hristiyan teolojisinin kendileri de zaten de
konstrksiyona tabi tutulan daha nceki metafizik ve felsefe fi
grn pek kabul edememesi olduunu syleyeceim. Ve b u ,
sanyorum, yaratc teolojiye yeni alanlar ayor. Ancak, byle
sylemem yerindeyse, birok teolog dekonstrksiyonu ve meta-

36 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

fiziin sonunu pek ciddiye almam ve bu yzden ak frsatla


r karmtr. Filozoflarn teolojiye ak yeni imknlarn teolog
lardan (veya baz teologlardan) daha fazla farknda olmalar a
rtcdr.
RK: Hermenoytiin "bir ey olarak" sorunu hakknda im
di aklma gelen bir fikir var. Dnyay gndelik grme tarznn
daima bir "bir ey olarak"! iine aldn sylemek istiyorum.
Biz her eyi "bir ey olarak" grrz. Ayn gr Wittgenstein
da dile getirmitir elbette. Grmek daima bir eyi bir ey olarak
grmektir. Fakat felsefi hermenoytik pratiine getiimizde,
pre-refleksif canl tecrbenin (Heidegger'in n-arama/Vor
verstndnis diye adlandrd eyin" "bir eyi bir ey olarak"
olarak gndelik'i bilinli izah ve eletirel refleksiyon dzeyine
tarz. Burada inan yaplarna sahip olduumuzu iddia ettii
miz bir konuma yerleiriz; biz "sanki" kanaatlerden/babhklardan ya da nkabullerden bamszzdr. Bu bir metodolojik
paranteze ya da askya alma versiyonudur. Gndelik yaa
yan/ canl inanlarmz paranteze alrz onlan terk etmeyiz,
onlan inkar etmeyiz, ancak onlan ok daha iyi grrz. nan
bahlklanmzm ve kanaatlerimizin zorunlu olarak dini ol
malar gerekmez, bunlar politik ya da kltrel inan ve kanaat
ler de olabilir baka biroklan arasndaki baz inan ve kana
atler haline geldikleri yerde metodolojik imknlar laboratuvarna gireriz. Bu yzden, felsefi hermenoytiin ntrl/tarafsz
l denilen tarafszlk stratejik, iradi, tasarlanm bir ntrlktr
fakat ortak bir anlamaya ya da konsensusa gtren bir ey
olarak ok yararldr. Gndelik nanlamamm "bir ey ola
rak" m kabul eder ve onu masaya yatrr ve sonra da sanki dier
bak alarn kabule akmm, ak bir kafayla onlar dinliyormuur gibi eylemde bulunurum. Bylece sonunda elbette bu
hermenoytik "sartki"nin dnce tecrbesinden sonra yaad
m fiili dnyamn ilk kanaatlerine/inanlarna dnerim. Meto
dolojik askya alma turundan sonra insan asli "bir eyi bir ey
olarak grme"sine geri dner fakat ok daha esnemi, geni
lemi ve dikkatli/duyarl bir tutumla birlikte umut ykl d
ner. Baka bak alarna daha duyarl ve ak bir tutumla.
M: Bitirmeden nce doymu/doyurulmu fenomen tecr
besinde bir zamansalhk/temporality bulunduunu vurgulama-

Jean-Luc Marion 37

yiz. Doymu/Doyurulmu fenomen karsnda ok farkl du


rumlarda olabiliriz. Baz doymu/doyurulmu fenomenler be
lirli bir zaman sonra belki de ortalama fenomenlere indirgenmi
olacaktr. Muhtemelen daha fazla enforriasyondan, baka kav
ramlardan sonra, onlar nesneler olarak ina ederiz. Bu yzden
Descartes'a gre hayranlk gibi deien baz durumlar
vardr. Bir hayranlk zamanla kaybolup gider: artk herhangi bir
tam anlama, herhangi bir hayranlk kalmadnda srpriz de
yoktur. Byle bir imkna sahibiz. Fakat doymu/doyurulmu
fenomenlerle ilgili bir baka ihtimal daha vardr; onlar anlad
mz lde doymu/doyurulmu fenomenler olarak yaama
ya devam ederler. Szn gelii zamann doymu/doyurulmu
ur/K-izlenimi fenomeni; o daima yenilenir. Veya baarl oldu
unda teki'ni bilme ve yaama tecrbesi: teki'ni ne kadar bi
lirsek, o kadar doymu/doyurulmu fenomen olarak yaamaya
devam eder. Ayn eyi tarihsel bir olay iin de ileri srebilirsi
niz: tarihsel olay ne kadar incelersek o lde objektif-olmayan
ya da doymu/doyurulmu fenomen olarak tekrar tekrar gn
deme gelir. Bu yzden ben birbirinden farkl birok epistemolojik durum olduunu dnyorum. Doymu/Doyurulmu fe
nomen epistemolojik sorgulamay durdurmaz, onu ok farkl
hale getirir.

Paul Ricoeur
Hikye Edici Muhayyile zerine

Hayat Hikyeleri zerine


RK: Tahkiyenin insanlara kimlik ve ballk hissi salama
gc hakknda ok ey yazdnz. Keza insani varoluun daima
tahkiyenin bize tarihsel hafza ya da gelecek salama yoluyla
tahkiye araynda olmas konusunda da ok ey yazdnz. Tah
kiyenin pozitif bir terapatik potansiyele sahip olduuna inan
yor musunuz?
PR: Elbette, Hannah Arendt "Btn aclarn onlar bir hik
yeye yerletirdiinizde ya da onlar hakknda bir hikye anlatt
nzda domu olabileceklerini" iddia eder. O nsanlk Durumu
[The Human Condition]'ndaki nemli "Eylem" balkl blmde
Isak Dinesen'n gzel zdeyiini epigraf olarak kullanr. Sonra
bu blm dikkate deer "failin konuma ve eylemde ifas" te
masna dayanr (ksm 24); tahkiyede bunu failler arasmdaki
ilikiler an ve eylemin artlann rmesi sayesinde gerekle
tiren "kiinin" ifas izler. En azndan bir an iin kaybedilen ey
(bu ksa bir sre sonra "nsani lerin Krlganl" balkl ksm
26'da aklanr) epigraftaki "aclarn" ykdr. Buradan hare

40 ada Filozoflarla Syleier/Kta Felsefesi Tartmalar

ketle benim sorum u: Hangi kaynaklar "hikye"nin aclan kat


lanlabilir klmasn salamtr?
Bu sorunun analizini yaparak sizin Hikyeler zerine hak
knda ulatnz sonular zenginletirmek ve takviye etmek is
tiyorum. Bunu eylemde bulunan ve ac eken sfatlarna eylemde
bulunan ve ac eken kiiye atfla ilavelerde bulunarak yapaca
m. Bu konu Hikyeler zerine'de yer almaz. Onun "olay ta
rihi" Joyce'un Deadalus'u, Freud'un Dora's ve [Steven] Spielberg'in [Claude Lanzman'n Shoah'vyla mukayese edilen
Schindler'i takdimi ister histerinin ister lm kamplarnn s
ze dklemez dehetinin acs olsunlar, aclar hakkndadr. Bu
yolla ac her bir olayda kitabnz aan soruya cevaptr: "Hik
yeler nereden geliyor?" Fakat bu olaylarm hibirinde "hikye"
acy katlanlabilir hale getirmez. Moll/nin Ulysses'teki son ken
di kendine konumas bu etkiyi yaratmay baaramaz; ayn e
kilde Dora tedavi edilmi deildir (muhtemelen durumu Fre
ud'un biyografisini daha fazla ekillendirecek bir teoriyi doru
lamak amacyla kullanld iin), soyknmn aclan tahkiyenin
hem sinematik hem edebi kaynaklann amtr. Eer ac
kiisel tahkiyeniz vastasyla yaptnz yolculuunuzda ne var
ne de yok ise, milli tahkiyelerde de farkl ekilde yer almaz; Ro
ma mitlerinin kurucu tahkiyelerinde, son zamanlara kadar ngilizlerin rlandallar aalayan takdimlerini Amerikallann ken
di tekileriyle arptlm ilikilerini, yabanclamann komulan yabanclara dntren kaynak olduunu ispatlayan snr ih
lallerini hikye eden tahkiyelerde.
Peki bu durumda saysz ac figrnn dourduu bu hi
kyeler ynna ne ekleyebiliriz? Tahkiyenin dourduu "da
yanma/katlanma" tahamml etme kapasitesi zerine bir
refleksyon neriyorum. Aslmda Hikyeler zerine'nin "Tahkiye
Sorunlan" balkl gl sonu blmnde doldurulmam bir
boluk var. Bu blm, Arendt'in "Eylem" blm gibi, tahkiye
ile eylemde bulunan kii arasndaki ilikide merkezilemi kal
yor. ster kurgu olsun ister tarih kendinize geleneksel tahkiyele
rin (paradoksal olarak, kart nedenlerle de olsa, Shoah'm negationist/inkarc eletirisiyle ayn zamana rastlayan) postmodem
eletirisiyle ilgilendiinizi gsterirsiniz. Bu kavgada tehlikede
olan, paralanma ve insani tecrbenin btnyle paralara ay

Paul Ricoeur 41

rlmas srasnda bizatihi tahkiye etme kapasitesinin devamdr.


Buna karlk, tahkiye etme kapasitesinin varln geerli hale
getiren eyde destek bulursunuz ve bu da Aristoteles'in Po
etic inden [Poetics] karlan tahkiye teorisinin kategorilerinin
yaayan doasnda rneklenir; bu teorinin merkezinde yer alan
tahkiye ile eylem arasndaki ilikidir ve bu da bir mit, mimesis ve
katarsis [catharsis] sorunudur. Temel argman hayatin kendisi
nin tahkiye aray olduudur; "nk o kaos ve kargaa tecr
besiyle baa kma modeli kefetme peindedir." Bu terimlerle
dile getirildiinde argman bana acy eylemle birletirecek l
de yeterli alan brakyor. Fakat Aristoteles'i izlersek, hayat
iin sylenen ey, Nicomachean Ethics'm antropolojik ksmndan
alman tez bu teze gre "eylem daima bir amaca gre" gerek
letirilir nedeniyle mimesis eylemin mimesisi/taklidi
sorununu takdim etmek amacyla eylemde merkezeir. Bylece "her insani hayatin daima hikyede zaten mndemi/ikin
olduunun" dorulanmasna imkn verilir.
Fakat a a eylemin tahkiye teorisindeki nceliini teminat
altna alan finalist insani eylem versiyonuna glge drmez
mi? Bu, her kiinin hayatnn "zaten daima" rtl bir hikye
olduu tezini kukulu hale getirmez mi? Benim buradaki ne
rim tahkiyenin "eylemin mimesisi/taklidi" ya da "eyleyen kii"
olarak tanmn izleyen argmanlarn acnn eyleme eklenme
siyle g kazanacadr; bu mimesis'i "yeniden-yaratm" olarak,
catharss'i "rahatlama" olarak, phronesis'i "hikmet" olarak ve ni
hayet ethos'u hayat hatralarmzla, projelerimizle, dnyadaki
varlmzla srdren "kendi kendiyle/zdelikle/aynlkla" gili "etik" olarak tanmlama sorunu olsun olmasn byledir.
Tahkiyenin referans temelinin bu genilemesi nasl gerek
letirilecektir? Ac temasnn, tahkiye unsuru ifa edilerek tekrar
ele geirilmesinin gerektiini dnyorum.
Ben bu amala La mmoire, 'histoire, 'oubli [Hafza, Tarih,
Hafza Kaymas]'nda ne srdm (a) Freud'un yasm melan
koliyle mukayese edilebilir ayrc zellikleri hakknda "Yas ve
Melankoli" ["Mourning and Melancholia"]'de syledii ey ile
(b) "Hatrlama, Tekrar, erde leyi" ["Recollection, Repetiti
on, and Working Through"]'te hatrlamann "ierde ileyi"
kendisini tekrardan kurtardndaki ayna zellikleri hakkn-

42 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

daki yorumlan arasmdaki yeniden yaklama dayanyorum.


Fakat sizin Hikyeler zerine'de yaptnz gibi ben de psikana
lizi yasm tahkiye unsuru hakknda refleksiyonun yegane kay
na haline getirmiyorum. Psikanaliz "hepsini syleme" kural
n, serbest armn terkini, transferin ve kar transferin rol
n kapsayan smarlayc koullar altnda alr. Ben analiz tec
rbesini, trajedi ve acyla hayatn normal artlannda, szn ge
lii sradan nevrozda karlalma tarzlan konusunda model ve
klavuz olarak grmek istiyorum, lecture 3'te (ve Figuring the
Sacred'de) yeralan "Kt, Felsefeye ve Teolojiye Meydan Oku
ma" ["Evil, a Challenge to Philosophy and Theology"(1986)J
adl denememde referans noktas olarak aldm ey trajedinin
bu artlaryd.
"Yas ve Melankoli" ile "Hatrlama, Tekrar ve erde le
yi" arasmdaki yeniden yaklammdan ders alma teebbsme
dnyorum. lk denemenin bal hibir ekilde tahkiyeyi ha
trlatmaz, ancak fikrim acya uygulanan bir ey olarak tahkiye
faaliyeti temama alayacam "yas faaliyeti"' fikrini takdim
eder. Yas tutmann tepki gsterdii durumlar aslnda aa durumlandr: sevilen birinin kayb veya bu kiinin yerine ina edi
len bir soyutlamann kayb. Yas faaliyetine gelince, o undan
ibarettir: "gerekliin testi sevilen objenin var olmaktan kt
n ve libido'mm geriye kalan ksmna onu bu objeye balayan
ilikiyi terk etmesi buyruu verildiini gstermitir. Buna kar
anlalabilir bir devrim bahis konusudur." Bunu Freud'un, ob
jenin kayb ruhi yaknlkta varlm srdrmesine ramen, libi
donun gerekliin buyruklarna bu itaatinin gerektirdii "b
yk zaman ve katetik [cathetic enerji maliyeti" tasviri izler.
"Gerekliin verdii her buyruun ayrntl realizasyonu yas
tutma faaliyetidir." Yas faaliyetinin iinde libidinal enerji yatnmnda bulunduu faaliyet yas faaliyeti deil midir? Yas tutma
hissi, melankolinin sulamalara dntrd (Ihre Klagen sind
Anklagen) ikyetlere dayanmyor mu? Tahkiyenin farkl tarzda
syleme mcadelesi verdii eyler bu ikyetler ve sulamalar
deil mi?
Bu tez kesinlikle Freud'un ikinci denemesinde destek bu
lur. te bu Freud'un tahkiyeye geie vesile olan "hafzann ve
kili" olarak grd da vurma eilimidir; hasta, der Freud,

Paul Ricoeur 43

"unutulmu olguyu hatrlama formunda deil, eylem formun


da yeniden retir; o tekrarlar, kesinlikle tekrar ettiini bilmeksi
zin tekrarlar." Freud fenomeni tekrarlama mecburiyeti ile dire
niler arasndaki ilikiye gre aklar. Hatrlamann nndeki
engelin ikamet ettii yer burasdr. Bylece bir faaliyeti, yani ha
fzann faaliyetini hatra haline getiren ey "ilenmesi"dir. Bir
kere daha bu tahkiye faaliyeti denilmesi gereken tahkiye iin
kontak/temas noktas deil midir? Bu tahkiye faaliyeti Zaman
ve Tahkiye [Time and Narrative]'de emplotment oluturucu "konfigrasyon" diye adlandrdm ey ile hayatn tahkiye pratiiy
le yeniden figrasyonu arasndaki geite yatmyor mu? Tahki
ye faaliyeti bu yzden "ilemenin" tahkiye formudur.
Bu gedii her eylemde bulunma ve ac ekmenin u ya da
bugn kar karya kald yas faaliyeti istikametinde genilet
mek suretiyledir ki Hikyeler zenne'deki kapan nermesine,
onu geniletmek ve takviye etmek amacyla tekrar dnyorum.
Evet, "btn aclar onan bir hikyeye yerletirdiinizde ya da
onlar hakknda bir hikye anlattnzda doar." Fakat aclan
katlanlabilir hale getiren ve bizi aclar srdrmeye yetenekli k
lan bu tahkiyeler bir yas faaliyeti unsurundan baka bir ey de
ildir, Yas Tutma Yetisi [The Ability to Mourn]'nde Peter Homans
psikanalizin gzler nne sermeye alt bu faaliyetin arkaik
ve ocuka inanlarmzn tmne, d knklklanmza ve ha
yal krklklanmza ve genelde varoluumuzda kayp damgas
tayan her eye uzandm gsterir. Kayp acnn iine yerleti
i kuatc modeldir. Benim 1986 tarihli kt/ktlk hakkm
daki denememde ima edilen ey budur. Bu deneme speklatif
aklamalan teodisi (theodicy) formunda ele almak iin ilkin yas
tutmadan sz eder ve sizin "God who may be"de gelitirdiiniz
eye muhtemelen ok yakn bir hasarl.dyalektie [broken dialec
tic] bavurur. Bu deneme eylem alannda icra edilen faaliyete
(ktlk mcadele edilmesi gereken eydir) atfta bulunarak de
vam eder ve hissetmenin/hissiyatn dnmyle sona erer: bu
noktada yas tutma faaliyetinin, ikyetleri dindirmenin hizme
tine koulmas ansnda bulundum.
te buradadr ki, telafisi imknszln itiraf olarak anlal
dnda, tahkiye faaliyeti yas tuma faaliyetinin temel unsurla
rndan biri haline gelir.

44 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

Kanaatim, Hikyeler zerine' nin son blm "Tahkiye So


runlar" [Narrative Matters]'nn ac ekmeyi eylemde bulunma
ya, ztrabm praksise ilave edilmesiyle takviye edilmi/glen
dirilmi olacadr. "Hayatlarmz hayat-hikyelerine dntr
menin" yollarnn oalmas sayesinde, bu hayat-hikyelerine
dntrme her zamankinden daha baarl olacaktr.
Paris, Mays 2003.
ngilizceye eviren: Boyd BundelI

Otoritenin Krizi zerine


RK: Hem Hikyeler zerine'deki hem de Strangers, Gods and
Monsters'd aki ana tezlerimden biri bir kriz kimlik krizi,, me
ruiyet krizi ve otorite krizi anda yaadmzdr. Son yl
larda Amerikan ve Bat toplumunda (suistimal skandallan
yznden) Katolik Kilisesi ve irket kapitalizminin (11 Eyll
sonras Enron ve Wall Street) knden Birleik Devletler'in
Irak'm ykl srasndaki temel uygulamalarna kadar b
yk ulusal ve uluslararas kurumlann kne tank, olduk.
Felsefenin bu kriz iklimine en iyi nasl cevap verebileceim d
nyorsunuz?
PR: Gnmzn anahtar problemi otorite problemi. Otori
te dnyamzdan elini eteini ekiyor. Hannah Arendt "Otorite
nedir?" diye sorar ve bu soruya hemen yle cevap verir: "Oto
rite ne idi?" Fakat yok olan nedir? Byk otorite problemi me
ruiyet problemi olduu iin ben bunun merulatrlmaya gerek
kalmakszn buyurma ya da itaat altna alma hakk olduunu
syleyebilirim. zellikle de 1970lerden sonra otoriteye sahip
herkesten kuku sz konusuydu. Bu kriz bizatihi otorite yaps
n, yan hiyerarik ilikinin eitlik ilikileri arasmdaki roln, ya
da mekan metaforuyla dile getirmek gerekirse, yatay ilikiyi ke
sen dikey ilikiyi ortadan kaldrmtr. Bir taraftan eitler olarak
bir arada yaama, dier taraftan buyruklara uyma. Otorite me-

Paul Ricoeur 45

rulatnlrm olmaldr. Merulatrma, imdi krizde olduumuz


bir durumda nedenleri verme kapasitesidir. Elbette daha nce
de nedenlerin verilmesi gerekiyordu, fakat bir anlamda otorite
renilmi olduu iin bir sosyal ataletle birlikte iliyordu. Oto
ritenin antikitesi/kadimlii kendi iinde uzun bir gemii bu
lunduu iin yeterince ele alnd. Otorite hafzaya bel balam
t.
u gnlerde insanlar otorite iin aklamalara ihtiya duyu
yor. Merulatrma zerine [Om Justification] adl kitabnda Fran
sz sosyolog Luc Boltanski, gnmzde herkesin yapt eyi
gerekelendirmeye/merulatrmaya yetenekli olmas gerekti
ini ve bu her durumda merulatrma zorunluluunun yeni ol
duunu ne srer. Gemite, "yetki" otoritenin var olmas
"onun yetkili olduu" anlamna geliyordu. Fakat gnmzde
otorite hep kuku altnda. Franszcada yle deriz: "Qui t'a fait
roi?" Daima otoritenin arkasnda baka bir otorite ararz. Dola
ysyla bu regresiftir/sonsuza kadar geriye ekilmedir. Son nok
tann neresi olduunu sorarz. Otoritede belirsiz bir ey mi var
ya da bir eyin kendisiyle otorite haline gelecei bir tr nihai
nokta var mdr? Modem durumu tanmlayan ey bu nihai refe
rans noktasndan yoksulluktur. Bu genellemelerin tesine ge
mek iin, baz tipik durumlar birbirinden ayrmalym; nk
otorite farkl ballk halkalarnda ayn ekde ilemez. Luc Boltanski'y izleyerek be ya da alt farkl "dnya"y ya da "ehri"
birbirinden ayrabiliriz. Grandeur'un gramerine gelince; gele
neksel toplumlarda model kral olduunu syleyebiliriz. Fakat
modem demokratik toplumda grandeuf un paradigmas nedir?
Biz her bakmdan "byk" deiliz. Baz deerlendirme kuralla
rna gre byz. Szn gelii bir yaratclk veya ilham eh
rinde sanatlar ve yazarlar arasnda, byklk paradigmas ya
ratcln tannmasdr/kabuldr ve elimizde bunun birok
kriteri var. Bu kriterler yeni bir ey retme kapasitesiyle ikli
zorunlu bir ey olmaldr. Fakat eer bir hretler ehrinden,
eer bir sporlar ehrinden mesela bir byk motosikletiden
sz ediyorsanz, ok farkl kurallara gre byksnzdr;
mesela performansnz onaylanr, buradaki hret bakalarnn
fikirleriyle kabul grmedir. Ev ii ilikilerde byk deilsinizdir; nk hret ehri aileden ok daha byk bir eydir. Mo
dem toplumda bugn be kan-koca modeli Grekler'in oikos (ev,

46 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

yuva) diye adlandrdklar eyi gerektiriyor. Baba, anne, ocuk


arasndaki iliki, birbirleriyle balantl cinsler arasndaki iliki
onun bir paras durumunda. Ortaa topiumunda, szn geli
i geleneksel aristokraside ev modelinin egemen olduunu sy
leyebiliriz. ngiliz ya da Fransz saray hem ev hem de merkezi
iktidardr. Ev modeli politik ilikileri yutmutur. Daha sonra ti
cari burjuva ilikileriyle mbadele ve yeni mbadele tarzlar
icat kapasitesi egemen ehir modeli haline gelmitir. Gnmz
de nternet tipik bir dnya apnda tccar ilikisi modelidir.
Her ey pazarlanyor.
* * *

O halde otorite gnmzde nerede ikamet ediyor? Bugn


politik ikiler sistemimizin parasdr, fakat onlar ksmi iliki"
lerdir; srekli seimle, kanaat yoklamalarna itirakle ya da po
litik toplantlara katlmakla alakal olmamamz anlamnda ks
mi. Ancak yurttalar olarak yaamaya.devam ederiz ve devletin
otoritesi yine de yrrlkte kalr. O yalnzca aktivitemizin bir
parasdr, fakat ayn zamanda modem ulus devletin baka her
eyle ilikilerinin kouludur bu zellikle Avrupa'da byledir.
Burada otorite problemi ekstrem noktasna ular. Neden? n
k meruiyet probleminin sona erdii bir nokta olamaz. Szn
gelii, Hobbes ve Machiavelli'den Hegel'e ynetici gc otorite
haline getiren u mkerrer sorundur: Kim ya da ne bakalarm
kullanma/etkileme hakkna sahiptir? Otorite problemi egemen
lik problemine dnt iin kendisinden daha yksek hibir
eyin olamayaca kadar stn olan nedir? Bylece tekrar prob
lemin ekirdeine dneriz: Demokratik eitlik geleneimizde
hiyerarik ilikileri merulatran ey nedir? Bu [Alexis de] Tocquevle'in zelikle de nl Amerika'da Demokrasi [Democracy in
America] adl kitabndaki problemiydi; nk, o Amerika'ya
aristokratik stnlk nkabulnn yerald Avrupa'dan gel
mi ve orada hibir teorik stnln ya da egemenliin bulun
mad bir toplumla karlamt. Peki bu durumda stnl
n kabul nereden douyordu? Tocquevie'in sorusu buydu.
Ve ayrca elbette bir de "politika labirentinden" sz eden Rous
seau'muz var.

Paul Ricoeur 47

Artk bugn ilave bir sorunumuz daha var: uluslararas


otorite sorunu. Ulus-devletin nasl ilediini biliyoruz, fakat
devlet de politik otoriteden korkar: snrlan vardr; mekan ka
paldr. Ulus-devletin iki temel zellii vardr. Bir taraftan dev
letin intikamn ktlklerim kendine mal ederek hazmetmesi
gereimiz var. Hegel ve Max Weber'in syledii gibi devlet
iddet tekelidir. Fakat devletin kararlarm uygulama gc var,
oysa bugn uluslararas toplumun byle bir gc yok. Ulusla
raras toplum yalnzca iyi niyete, zelikle de byk glerin iyi
niyetine gveniyor. Fakat zellikle de tiranlarn galipler tarafn
dan yargland yirminci yzyl ortalarnn byk su mahke
melerinden Nuremberg, Tokyo, Buenos Aires sonra ulus
lararas lobinin sessiz bymesi s2 konusu. Byk Savan ga
lipleri belirli bir otoriteye sahip bir mahkeme kurmay baar
mtr. Ben bunun yeni bir fenomen olduunu dnyorum.
Ceza hukukunun btn yerkre iin geerli olduu fikri. Pinoc
het davasnda olduu gibi dier devletlerin tmnn ilk kez iii devlet snrlar iinde vukubulan ey hakknda bir ey syle
me hakkna nasl sahip olduklarm gryoruz. Neden? nk
ulus-devletin egemenliinin mutlak bir egemenlik olmadn
kabul ediyoruz; kurallar kendisi iin balayc. Egemen devle
tin ilk kural btn yeleri iin gvenlik salamaktr. Tiranlkiarda devlet bu gvenlii salayamaz ve dolaysyla bu baanszlk baka btn devletlere mdahale hakk verir. Bugn dev
letlerin ilerine uluslararas mdahale hakkruz var. Bu egemen
liin dardan snrlanmasn gerektirir.
Belirli bir sre suun unutulduu zamanlar vard; fakat g
nmzde onyllar sonra bile yarglanabilirsiniz. Bu ancak de
mokratik devletlerin bir yandan Naziler, dier yandan kom
nist tiranlk karsndaki zaferinden sonra mmkn olabd. Bu
yeni ve olumlu bir eydir. Yllar nce su ileyen insanlar, bir
dnya kamuoyu olduu iin yarglayabiyoruz.
Bu durumda dnya kamuoyunun otorite sorunuyla nasl
bir ilikisi var? O nasl iler? Mahkemelerin otoritesi dmda bir
otorite dzeyinde devam eden bir yargnn sz konusu olduu
nu syleyebiliriz. Mahkemelerin hkmleri kamuoyunca bilini
yor olmaldr. Ve ite bu bilinme srecindedir ki yem bir eyler
gerekleir. nceleri bu kresel yargya, bu uluslararas kamu

48 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

oyu desteine sahip deildik. Bu Avrupadaki Fransz entelekt


el egemenlii altonda onsekizinci yzylda baz mahallerde
szn gelii Aydnlanma zamannda bir dereceye kadar va
rolmu olabir, fakat biz bugn yeni bir dnya aydnlanmasna
tanklk etmekteyiz.
Dier yandan, eer bir federal blgeler Avrupas projesinin
douundaki blgecilik sorununa dnersek, uhs-devlet'in ier
den snrlamalar problemiyle kar karya geliriz. Burada ara
glerin ulus ii dzeydeki geliimine, dolaysyla u iki snrla
ma sistemine tanklk ediyoruz: egemenliin mutlaklna geti
rilen uluslararas snrlama ve devlet egemenliine ierden ko
nan blgesel snrlar. imdi artk ok kompleks bir sistemimiz
ve birok seeneimiz var; Almanya ya da Birleik Devletler
benzeri federal devletlerdeki gibi gerek bir altsistemler plralitesinden spanya gibi bir lkede blgesel ynetimler ile ulusal
ynetim arasnda, szn gelii Katalanlar ile spanya devleti
arasnda; ya da talya'da eitli blgesel otorite arasndaki ok
hassas balantlara kadar. Fransa'nn bu altdevletier plralitesine ok direndii ne srlebilir. Uluslararas, ulusal, ulusalt
gler arasndaki farkl ilikileri dzene sokmak politik alanda
ki pratik hikmetin en iyi rneklerinden biridir.
Veya nihayet Kanada' daki bir eyalet ile dieri arasndaki
tartmalara bakalm: bu dardan zlemez. Bu bir ilgili halklar
ve gler arasndaki mzakere sorunudur. Byk problem on
larn zgr ve insani tarzda mzakere yapp yapamayacaklar
dr.
Otorite hayati yasama sorununu ierir ve bu devlet haya
tndaki kritik zamanlarda, zellikle de sivil sava sonrasnda or
taya kar. Fransa'da bizim yedi veya sekiz genel afimiz var
1971'deki Komn'den sonra, Birinci Dnya Sava'ndan sonra,
Cezayir sava'ndan sonra. Bazen bu bir byk yalan ierir
"hibir ey olmad." Fakat bir Syleyi tarz daha olabilir: "Sa
va halinde deiliz," bu bir bar koruma yolu. Bu bir resmi
unutkanlk, kurumsal unutkanlk, un oubi institutionnel sorunu
dur. Amerikallar pardon/balama kelimesini kullanr. Ford Nixon' baladnda, bu bir grkemli hakkn, ltufta bulunma
hakknn kalntsdr, ancak Avrupa'da kaybolmutur. Fran
sa'da yalnzca Cumhuriyet'in Bakam'na byle bir "bala

Paul.Rcoeur 49

ma/affetme" hakk imkn verilmitir; biz ona "grce" deriz. Bu


kralm hakkmm kalntsdr. Fakat daha nce Kant kendi haklar
teorisinde bunu eletirmitir; Kant orada "/e drot de grace" m
kraln imtiyaz olduunu syler; eer onu sulularn yararna
kullanrsanz, bu byk bir adaletsizlik olur. Neden? nk bu
durumda kurbanlar haklarn almaktan mahrum braklacak ve
yasa inenmi olacaktr.
Btnyle yararc bir af pratii savan ortadan kalkmad
n, yurttalar arasnda sava kmadm sylemenin bir bii
mi olur; bu "e tort"u, yani yapan ktl yoksayma biimi
olur. Bu tr af ktlklerin reddi olur. Bunun ilk modeli Milat
tan nce 403'teki Grek ehrindedir. Atinallar arasnda bir l
de vard: Ktlklerden sz edemezsiniz tu kaka. Bir yemin
vard: "Konumayacam, sz etmeyeceim, ya da hatta hatrla
mayacam."' Bu hafzann sansryd. Bu bir "byk ya
lan" d; nk yaplan ktlk ve ac itiraf edilmiyordu; bir ada*letsizlik vard; nk itiraf yokluu sz konusuydu. Bu hakika
te yaplm bir ktlkt. Grek trajedisinde iirin acnn hatra
sn nasl koruduunu grmek ilgintir. Btn byk trajediler
de, glnn ktl ye byk ailelerin hatralar vb. proble
miyle kar karya kalrz. Politikann savan riyle mcade
leye giren barn nesriyle baladm syleyebiliriz. Ktln
ve acnn iirle korunmasnda, oysa politik hayatn nesrinde
reddinde bir tr doruluk vardr.
Demek oluyor ki, bir dzeyde bu unutmuluk, gemiin
sularnn bu balam iyi bir ey dedir. Hatrlamak daha
iyi grnyor. Bir yas tutma faaliyeti vardr. Balama ve
unutmuluk yas tutmay nleyebilir. Balama ve unutmuluk
yaplan ktlkten ikinci kez ac ekilmesini nleyebilir ve bu
bir i faaliyet, bir yaratc sretir. Burada Freud'un "Yas Tut
ma ve Melankoli" adl nemli denemesine bir kere daha imada
bulunacam; Freud bu denemede melankoli yoluyla acnn si
neye ekilmesinin engellenmesinin gerekliliinden sz eder.
Yas tutmay nlediimizde melankoliye srkleniriz. Fransz
Devrimi'nden sonra Avrupa'da grdmz gibi, orada Napolyon savalarnn sona ermesiyle birlikte bir unutmuluk ya
sas vard ve daha sonra da romantik kuan fkesi sz konu
suydu.

50 ada Filozoflarla Syleiler/Kta- Felsefesi Tartmalar

Bu yzden balamak zararsz dedir. Sylemekte oldu


um ey en iyi durumda "un moindre mal" yani iki ktnn iyi
si olandr. ki byk ac nefret ve kin hafzann ztrab ve
bu acnn zgrletirici gc pahasma nlenir. Fakat yasn dee
rini drmemeliyiz. O takntyla -tekrar aabilecekleri ekilde
hatrlayarak insanlara yemden balama hakk verme yoludur.
Bu bir hatrlama ile unutma arasmdaki doru denge meselesi
dir.
Tahkiyenin burada hayati bir rol vardr. imdi zellikle
tahkiyeden kamu dzeyinde sz ediyorum; nk kolektif haf
za ve kolektif kimlik kurucu olaylarla ilgili hikyelerde temelle
nir; nk kurucu olaylar hafzann hikyeler anlatlarak hem
yaratld hem de korunduu sivil tarihlerdir. Bir sonu olarak
tarihin bir tr kamu riteliyle hatralar yarglama fonksiyonu
vardr.
Bu otoriterim kurulmas mdr? Btn otorite trleri hik
yeyi anlatma ve tekrarlama ve dolaysyla gemiin sosyal ata
leti diye adlandrdmz eyi gemiin bir tr etkisini salaya
rak nleme tarzlardr. Toplumdaki btn deimelere ramen
bu, komnitenin grnmeyen kklerim hikyeler anlatarak ko
ruma meselesidir.
Paris, Nisan 2001.

Mmknn Gc
RK: The God Who May Be'de izah edilen temalardan biri
"mmknlk" temasdr. Orada ncelikle Cusanus'tan Heideg
ger ve Derrida'ya uzanan bir yelpazedeki eskatolojik ve ontolojik
mmkn nosyonlarn ele alrken, bu temayla yazlarnzn bir
ounda megul olduunuzun farkmdaydm ve yakn zamanlar
da bana eer yeterli zaman ve enerjiniz olursa
Lhomme ca
pable balkl bir son kitap yazma arzunuzu sylemitiniz. Bu tr
bir kitapta muhtemelen ne trde eyleri ele alacaksnz?

Paul Ricoeur 51

PR; Yalanrken, giderek daha fazla bir g ve eylem meta


fiziinin incelenmesine ilgi duyuyorum. Bakas Olarak Kendim
[Oneself as Another]'de konuma, hikye etme, eyleme kapasitesi
analizimde bundan sz ediyorum. Bu "ebilirim" fenomenolojisi
beni sonra, Aristoteles'in Metafizik E 2'deki varln/oluun plralitesine ballna paralel potansiyalite ve aktalite metakategorileririn ana hatlarn izme giriimine gtrd. Dolaysyla
bu bakmdan [Ktln Sembolizmi (The Symbolism of Evil) gibi
ilk metinlerde bir lde byle bir etki altnda kalm olsam da]
artk Kari Barth'm tipik ekilde anmetafeik Protestan silsilesi
ne tabi deilim. Fakat burada eer metafiziin tarafnda yerahyorsam, itiraf edilebilecei zere, bir lde aznlk mmkn
lk ve aktalite kategorilerini "substance" kategorisine tercih
edenlerin oluturduu bir lde aznlk bir kampta yeralyorum. Bat metafiziinin ana aknts ve resmi gelenei substantialist olmusa, bu Aristoteles'in dunamis'inden Spinoza'mn conatus'una ve [Friedrich] Schelling ve Leibniz'in potansiyelite [pu
issance] nosyonlarna uzanan patikalar trnde baka metafizik
patikalar almasn engellemez. Burada Skolastizmin eski substantialist modelleriyle ya da Descartes'm mekanik modelleriyle
btnyle elien potansiyalite ve eylem olarak dinamik bir
varlk/olu nosyonu (Spinoza substance' substantia actuosa ola
rak formle eder) buluruz. Bu bir dinamizm versus mekanizm
sorunudur. Bu bilince, refleksiyona ve komniteye doru geni
leyen bir olu/varlk dinamii fikridir. Burada ontolojiyi etikle
ok yakndan ilikili bir ey olarak dnmenin nemli olduu
kanaatindeyim. Ve berm Thinking Biblically'de k 3:14'teki
"Ben benim/Kimsem oyum" epizodunun ontolojik ve eskatolojik imalarndan bazlarm ortaya karmaya almamn nedeni
budur. Bu pasajda Grek kullanmna yabanc bir varhk/olu
nosyonuyla karlarz ve bu yzden onun Grek diline ve d
ncesine tercmesi varln/oluun mevcut anlamnda birlikte-oluu, imanl/inanl oluu, insann komritesine ya da hal
ikna elik eden bir varlk oluunu da ierecek (Yehova Musa'ya
"Sizinle birlikte olacak olan benim" derken vadettii ey ite
tam da budur) bir deiiklii gsterir. Sonra Aristoteles Metafi
zii yazdnda varln/oluun bu anlamlandrmasn asla dik
kate almamtr. Fakat bu Grek ontolojisinin bu tr "baka" an
lamlara temil edilmesini ve bu tr "baka" anlamlara tepkide

52 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

bulunmasn nlememitir ve nlemez: bu bana varln/olu


un Helenik anlam ile Hebraik anlam arasnda giderile
mez/ortadan kaldrlamaz bir antagonizma kurarak bunlardan
birini tercih zorunda kalmaktan daha iyi bir zm grnyor.
Thinking Biblically'de incelediim ey bir tr felsefi teoloji ya da
teolojik felsefedir bu insanlara hl ya "filozof' ya da "teolog"
olmalan gerektiini sylemek isteyen ve rtmelerini naho
gren ada entelektel kltrde kolay bir i deildir. Dim d
nme tarzna yakn zamanlardaki bu dnn benim eylem ve
praksis alanna artan ilgimle bu ilgi beni giderek Kant'm so
yut niversalizmmden/evrenselcilimden uzaklatrarak Aristotelesi "iyi hayat" [Men vivre] etiine ekmitir sk bir ili
kisi vardr. Ve elbette ben burada bir an bile nemli Heideggerci "endie/kayg/ilgi [are]" analizim ve Grek dncesinin
post-Heideggerci kefim reddetmiyorum. Ontolojik admlarm
herhangi bir nihai ya da mutlak anlama atm da deilim. teki
olarak Ben'in son blmnn balnn "Hangi Ontolojiye?"
["Towards Which Ontology?"] bir iddiadan ok soru formunda
olmas tesadf deildir. Ben burada Heideggerci etiksiz ontoloji
modelinin ve Levinas ontolojisiz etik modeli dmda bir etik on
tolojinin imknlarn aratryorum. Etik'i eyleme [praksisjpragma] gre, eylemi potansiyel ve eyleme [potency and act] olarak
varla/olua gre dnmeye alarak hem Heidegger hem
de Levinas'n dmda yollar anyorum. Anladm kadaryla
hermenoytik refleksiyonun ve delillendirmenin amac, nesnele
rin gerisindeki intensiyonel kapasite ve eylem izgisinin izini,
operatif hamlelerimizin/fiiUerimizin ebiliyor olmann, un homme capable olmann gizli hakikatini kefedebilecek ekilde geriye
doru srmeye almaktr. (Burada mnhasran natrel vazi
yet almz zerinde odaklanma eilimindeyizdir.) Bu yzden,
eer hermenoytik Kant'm ve Gadamer'in izinde bilincimizin
sonluluunu/snrllm ve limitlerini vurgulamakta hakl ise,
canl varoluumuzun zmni potansiyelim ve hamlelerini (act)
kendi kendimize hatrlatmak da bilgece bir. tutumdur. Benim te
mel izgim bir ebiliyor olma fenomenolojisidir.
RK: Felsefi kariyerinizi Vhomme faillible (ebilemez in
san/yanlabilir insan) zerine refleksiyon yaparak balamanz
ve oda Vhomme capable (ebilir insana)'a evirerek sona erdir
meniz dikkate deer. Aksini yapmanz beklenirdi! Fakat bu

Paul Ricoeur 53

"Ebillrim" [une phnomnologie du je peux] fenomenolojisi fikriy


le kastettiiniz eyi biraz daha didikleyebilir misiz? Bildiiniz
gibi berim Potique du Possible (1984)'dan The God Who May Be
(2001)'ye kadar mmkn hakkmdaki kendi almamda, bir
post-Heideggerd mmknlk/mmknat hermenoytii geli
tirmeyi denedim; bunu yaparken ksmen Heidegger'in hamle
nin/flin [energeia] potansiyele [dunatnis] eski metafizik nceli
ini tersine evirmesinden ham aldm. Birbirine mukab pati
kalarmzn bu sorun zerinde giderek daha fazla birbirine yak
lap yaklamadn merak ediyorum.
PR: Batan sona dnmeye altm eylem ontolojisi ve
analojisinin kendisini bir farkllam "Konuabilirim/'' "Hikye
edebilirim" ve "Kendimi isnat edilebilir/itham edebilir (itnputabilit; imputable) bir varlk olarak tasarlayabilirim" fenomeno
lojisi temelinde sergilediine inanyorum. Bu
ebilirim" r
neklerinin de getirdii ey insann temel eyleme ve ac ekme
kapasitesidir. Ben burada potansiyel (potency) ve potansiyel
den yoksunluk/iktidarszlk (impotency) [puissance et impuis
sance] antropolojisiyle ilgilenmekteyim. Ve bir bakma, Spino
za'nm conatus mefhumunda/nosyonunda ilgin bulduum ey,
fiil/eyleme ile potansiyel (potency), energeia ile dunamis arasn
da bir alternatifi reddetmesidir. Spinoza iin her somut ey ya
da olay daima eyleme ile imkmn/mmknn karmdr. Ve
ben burada Spinoza ya da Heidegger'e Aristoteles'ten daha ya
knm; nk Aristoteles'in rneini kullanmak gerekirse, eer
daha nce mimari tarzda dnen, planlar yapan, bir bina ina
etmeye hazrlanan vb. bir mimar deilse, "potansiyel olarak mi
mar" olmann anlam nedir? Dunamis e energeia arasnda derin
sreklilik/iliki fikrine bal kalacam; nk energeia er
gon'dur [i, eser, emek, .] ve EthicsEtikten bildiimiz kadary
la bu grev diye tercme edilebilir. Mimar, doktor, mzisyen ol- t
mak gerekletirilsin gerekletirilmesin ergon olarak kalr. y
le ki bir grevi yerine getirme "kapasitesi" olarak mmknl
hibir ekilde soyut ya da mantksal bir "virtelite/zmnilik"
olarak mmknlkle ayn ey deildir. k takozunda hazr
bekleyen bir srat koucusunu dnn. Mmkn farkl modaliteler vardr henz mmkn hale gelmemi imkn, gerek
leme yolunda imkn, nceden kesin olan imkn vb.

54 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

RK: Bylece mmkni yalnzca aktellik/fiililik duru


munda bilebileceimiz ne sren Aristoteles'in aksine siz "is
patlamann (attestation)" bir mmkni bilme tarz [puissance) olduunu sylyorsunuz.
PR: Evet ben bunu sylyorum ve bunun nemli etik so
nulan olduunu dnyorum. Szn gelii ben, kapasiteleri
ni gerekletirme haklarndan ya da aralarndan mahrum kal
m insanlarn mesela mahpuslarn ve zihinsel olarak hasta
insanlann her eye ramen hl imknlar olarak bu kapasite
lere sahip bulunduklan iin saygya deer olduklarnda srar
ediyorum. Ayn ekilde, bir yabana dili konuabildiimizi sy
lyorsak, fiilen onu konuuyor olmasak da bu kapasitemiz ya
da hnerimiz vardr. Ya da aslnda genelde dile getiimizde de
durum byledin farkl her tr yapy ve kelimeyi konuabilirim
ve kullanabilirim; bunu fiilen yapmasam ve asla dilin tmn
konuacak pozisyonda olduumu ne sremesem de. te bura
da Aristotelesi dunamis nosyonu ile Spinoza'nm conatus nosyo
nunu Leibniz'in appetites dinamik ynelim ya da eilim ola
rak mmknlk nosyonuyla balantl/uyumlu bir nosyon
lar olarak yemden dnebiliriz. Bu filozoflar, Heidegger ve el
bette siz mmkn hakknda yeni bir dnme tarz iin nemli
kaynaklar oluturuyorsunuz. Fakat benim bu sorunlara ilgim
nihai noktada moral/ahlak sorunundan kopanlamazdr "Ebilir olma"nm fenomenolojisini etik "isnat edilebilirlik/isnat ede
bilirlik" (imputability) ve "ispatlanabilirlik" (attestation) olaylanyla nasl ilikilendirebiliriz? Kald ki ben burada gen melektalarm Dominico Jervolmo ile Fabrizio Turoldo'nun yakn za
manlarda ileri srdkleri gre hakkm teslim bile edebilirim:
onlara gre benim dncem, standart "kavramsal asketizm/i
lecilik/sofuluk" tutumumun gemite dnebildii lde be
lirli din ve Ktab- Mukkades'le ilgili sorunlardan uzak de
ildir. Kitab- Mukaddes'in Tann's ile (Jean Nabert'in "birincil
dorulama"s ya da Spinoza'nm "substantia actuosa"s ile birlik
te anlaldnda) Olu/Varlk Tann's arasndaki mutlak uzlatnlamazlmdan emin deilim. Modem Fransz dncesinin
Ortaa karartma eilimi bizim baz ok zengin Tann'y ve var
l/oluu birbirlerine gre dnme giriimlerine hakkn tes
lim etmemizi engellemitir. Artk bu tr bir kavramsal asketizmin savunulabilir olduunu dnmyorum.

Paul Ricoeur 55

RK: Erken ve ge dnceniz arasnda farkllk olduunu


dnyor musunuz?
PR: Balangc ile sonu arasnda bir farkllk var mdr? Son
elli ylda deitiim aktr. ok sayda yeni kitap okudum ve
felsefi iklim nemli birok bakmdan deiti. Egzistansiyalizm
anda baladm, yapsalcla getim ve kendimi bir "post-ne
olmadm-biliyorum"dan nce dekonstrksiyon vb. karsn
da buldum. Benimki gibi uzun bir hayat ok sayda farkl felse
fi manzaraya bakm olmak ve adalarmla bazen dostlar,
bazen hasmlar her bir durumda karlamann zel doas
ve zgnlne gre farkl mzakereye katlm olmak anlam
na geliyor. Fakat belki de tarih btn bu farkl durumlar bir e
kilde birbiriyle ilikilendirecek.
1995 ve 2003'te Paris'te Fabrizio Turoldo ve
Richard Keamey tarafndan yaplan kayt.

Muhayyile, Tanklk ve Gven


Q: Profesr Ricoeur'n, takntil unutmama fikrine ve tek
rara ve ritele politik anlamlaryla ilgi duyduumuz rlanda gi
bi bir lkede, eer hikyeleri yeniden anlatabliyorsak bir hi
kyeyi yeniden anlatarak kendimizi ondan zgrletirebiliyorsak daha iyi bir gelecee doru ilerlediimizi dnd
mz anlayabileceinden eminim. Fakat tahkiyeyi yeniden an
latma problemi onun bir tek uzlalm tahkiye deil iki tahkiye
elde edebecek ekilde anlatlmas ve yeniden anlatlmas ve
rakip tahkiyelerin doduklar kart ideolojileri tekrarlamalar
dr. Byle bir lkede kimlik hakknda ortak bir tahkiyeye nasl
ulaabilirsiniz?
PR: Bu ortak tahkiye problemi bir tartma etiini gerekti
rir. Sylem etii denilen etikte [Jrgen] Habermas ve [KarlOtto] Apel gibi insanlarca gelitirilmitir birbirimize kar
tezler ne sreriz, fakat tekinin argmanm onu varsaymaks-

56 ada Filozoflarla Syleiier/Kta Felsefesi Tartmalar

zm anlarz. John Rawls'm "makul/akla uygun anlamazlk"


["reasonable agreement"] diye adlandrd eydir bu. Avrupa
ile slam dnyas arasmdaki ilikiyi rnek alalm; bu ilikide
kendileriyle tarttmz mslman konumaclar ile konua
madklarmz birbirinden ayrrz. Biz makul uzlamazlk ile
inat uzlamazl birbirinden ayryoruz. Ortak ya da ayn ta
rihe ulalamaz ve byle bir eye teebbs edilmemelidir ;
nk tarihteki atmalar hayatmzn bir parasdr. Meydan
okuma, atmalar sylem dzlemine ekmek ve onlarn idde
te yol amasm nlemek, bizim kendi tarihimizi kendimize gre
anlattmz gibi onlarn da tarihlerini kendilerine gre anlatma
hakkn teslim etmek ve bu tarihlerin bir sylem rekabeti trn
de bu Kari Jaspers'in sevgi atmas dedii eydir birbirleriyle rekabet etmesini kabul etmektir. Fakat bazen mutabakat
tehlikeli bir oyundur ve eer mutabakat karrsak baaramad
mz dnrz. atmalar varsaymak ve yaamak bir tr
pratik hikmettir.
Q: Tekrar dile getirmeden, Freud'la balantl ekilde, haf
zay engelleme olarak sz ediyorsunuz. Fakat bu ayn zamanda
baz durumlarda hatray kendisiyle teselli bulunabilecek tarzda
ina etme yolu deil midir?
PR: Freud'un hastalktan sz etmesinin nedeni bu. Hatra
nn ileyii zorlayc tekrar dile getirmeyi yava bir konuma te
davisine dntrme, zgr armlar olarak kelimelere pato
lojik takntdan kurtulutur. Freud bastrlm duygulara ve ha
tralara yzeye kma imkn verilen baz tarihsel rnekler su
nar ve hatrlamann/yeniden anlatmann pozitif yannn bir an
lamda bu "ifade etmeyle" bu bir ikame formudur ve hafza
ya salna kavuma imkn verir ilikili olmas kuvvetle
muhtemeldir. Bu hastalk tr ok nemlidir: zaman kendi iini
grmeye braklr ve bu bir ykm deil, lml bir direnitir.
Q: Tarihi, yeniden ele geirme/keif meselesini sormak is
tiyorum.
PR: zninizle, ayn gemi olayn ok farkl yorumlarnn
olduu bir durumu dile getirmek istiyorum. Fransz Devimi'ni
dnn; o tarihten beri, neredeyse iki yz yldr Fransz tarih
iler arasnda tartma konusudur. Elimizde birok Fransz Dev
rimi hikyesi var. Bu hikyeler arasmdaki rekabet, tarih eitimi

Paul Ricoeur 57

iin rekabettir. ki ekstrem yaklam var. lki, olayn her eyin


balangc, yeni bir insann yeni yaratm olduu iddiasndadr.
Devrimci liderlerden bazlar zamanlan, yllan, aylan ve haftalan yeni bir blme tarzm (on gnlk hafta vb.) ieren yeni bir
takvim icat etmeyi bile denemitir. Nitekim bu takvim zamann
ve tarihin efendisi olma iddiasndadr. Bunun kart yorum
Fransz Devrimi'nin yalnzca monarinin merkeziletirici eili
minin glenmesi veya sadece Bolevik Devrim'in n hazrl
olduu iddiasndadr. Burada Fransz Devrimi esiz bir olay de
il, daha kapsaml bir tarihsel hareket iinde bir deiikliktir sa
dece. Bir olaym tarihinin farkl yorumlarn ve hatrlamalann a
tmasn ierdiini teslim ettikten sonra gelecee dnelim. Ta
rihi bu yeniden-keif-projeksiyonunun etik ve politik imalar
vardr. Gelecekle ilgili farkl politik projeler mtemadiyen ge
miin farkl yorumlann gerektirir. Szn gelii topyac proje
ler tarihsel gemiin yerine getirilmemi vaadleri hakkndadr;
kaybedilmi frsatlann, gerekletirilememi, gzden karlm
imknlan gerekletirebilecek daha iyi bir gelecee gre yeni
den yanstlan, yeniden calandnlan tarihsel gemiin tutulma
m vaadleri hakknda. Nitekim burada gemi ile gelecei hat
ra ile beklenti arasnda bir mbadele dahilinde birbirine bala
mak zorundayzdr. Alman tarihi Reinhart Koselleck, tecrbe
uzay/tecrbenin mekan [erfahrungsfeld] diye adlandrd ey
ile beklenti ufku arasnda daimi bir gerilim bulunduunu sy
leyerek bu gemi-gelecek ilikisini ok iyi ortaya koymutur.
Ben, hatra ile beklenti arasndaki bu kritik mbadelenin temel
bir ey olduuna inanyorum.
Q: topyalarn gemiin tutulmam vaadlerini yeniden
aktif hale getirdiimiz yerler olduklarm sylyorsunuz. Bu g
rlecek hibir yeni rya olmad ve gelecein, gereklemi ya
da gereklememi, gemi tarihsel hareketlerin sadece hatrla
mas olduu anlamna m gelir?
PR: topyann epistemik stats ok karmaktr. Bu ko
nuyu deoloji ve topya zerine Dersler [Lectures on Ideology and
Utopia] kitabmda izah etmeye altm. Orada ideolojinin genel
likle tarihsel gemi tecrbe alanm bir telafi etme/yeniden ele
geirme jestiyle tekrar ileri srdn iddia ettim. Tam tersine
topya bir tr zamann dma kmadr; gelecee dnk radikal

58 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

bir koputur. topyada srf tekrara indirgenemez bir delilik an


vardr. topya yeni, saf bir balang tasavvuru olma iddiasn
dadr. Fakat bu kartlk byle basit de deildir. Gemite vukubulan ey, tasarlanan eyin yalnzca ksmi bir gereklemesidir.
Baarsz kalan Grek ehri'ni, tekrar kmeden nce Katolik kilisesi'nin Kutsal Roma mparatorluu olarak hayat verdii Roma
mparatorluu'nu buna rnek verebiliriz. Bir tarihsel olayn va
adi daima fiilen gerekleen eyden daha fazla bir eydir. Ge
mite vukubulandan daha fazlas vardr. Bu yzden biz gemite
gelecei, gemiin gerekletirilememi potansiyelini buluruz.
Bu, Raymond Aron'un tarihinin grevlerinden birinin zamann
aktrlerin daha sonra ne olacan bilmedikleri bir anma dn
mek ve dolaysyla ok az gereklemi beklentiler ynn ak
a ortaya koyarak bu aktrlerin karsnda pozisyonlarn aldk
lar bir belirsizlik durumunu varsaymaktr diye iddia etmesinin
nedenidir. Habermas bile Aydnlanma'ya bu ekilde, hl ta
mamlanmam bir proje olarak yaklar. Grek mirasnda, Hristi
yan mirasnda, romantik , mirasta hl tamamlanamam/ger
ekletirilememi bir ey vardr. Btnyle kopu olamaz. Da
ima u ya da bu lde bir yeniden gerekletirme vardr.
Q: rlanda'da biz yle deriz: ne olduunu bilmek istiyor
san babana sor; insanlarn olup-biten ey hakknda ne syledik
lerini bilmek istiyorsan annene sor. Gemiin tarihi vukubulan ey (tarih) ve insanlarn vukubulan eyi yorumlama tarzlar
(hikye) karsndaki ifte vaziyet al budur. Her durumda
hatralar seip edite etmiyor muyuz? rlandah oyun yazan Bri~
an Friel'n syledii zere, her eyi hatrlamann bir delilik for
mu. olduu doru deil midir?
Q: Bir nceki sorudan yola karak, eer kendi hatualanm- '
zm ve ulusun hatralanmn farkl ok sayda yorumuna izin ve
rirseniz, eer salkl olan eyin herhangi bir nihai sonuca im
kn vermeyen nk kendisinden hareketle gerekte vukubu
lan eyi sylemenize imkn verecek perspektifiniz olamaz

bir yorumlar atmas olduunu iddia ederseniz, hem kiisel


dzeyde hem de ulus dzeyinde hararun suistimalinden nasl
sz edebilirsiniz? Eer yalnzca her biri kendi tezlerine sahip ra
kip yorumlar varsa, tarihte hakikatten/dorudan ve yalan
dan/yanltan nasl sz edebilirsiniz? Suistimalden sz etmek

Paul Rcoeur 59

bir perspektifi varsayar; birinin hatray doru kulland, baka


birinin hatray yanl kulland yargsnda bulunabilmenizi
salayacak bir perspektifi.
PR: Msadenizle, her iki soruyla balantl "Hafza ve
Unutma" ["Memory and Forgetting"] adl denememe atfta bu
lunacam; bu denemede hatrann doruluk iddiasndan sz
ediyorum. Bu unutulmamaldr. Eer hibir doruluk boyutu
yoksa hatrann iyi kullanm bahis konusu olabilir. Bir bakma
bu yzden "gerekten vukubulan" ey ilgimizi ekiyor olabilir.
Ben burada, eyleri gerekte nasl vukubuluyorlarsa yle anlat
tmz [wie es eigentlich gewesen] sylerken ondokuzuncu yz
yln Alman tarihilerinin ekolne balym. Bu ok zor bir
problem; nk gemiten iki ekilde de sz edebiliriz. Gemi
artk orada olmayan, orada olmu olan, bir zamanlar orada ol
mu olan eydir. Bu yzden gemiin grameri iftynl bir gra
merdir. Artk yoktur, ve fakat yine de olmutur. Bir bakma, olan
eyin kaybnn yan sra, artk vukubulduuna inanlmayan ey
bizi arr. Burada tarihsel temsil/takdim ve gemie referans
sorunlaryla kar karya kalrz, fakat hibir zaman olmu olan
eyin doruluu iddiasn elimine edemeyiz.
Q: Tarihin btnyle bir yorumlar rlativizmi konusu ol
duunu, her eyin mmkn olduunu sylemiyor musunuz?
PR: Hayr. Bu hayati sorun bizi tahayyl/tasavvur ile haf
za arasndaki snra gtrr. Tahayyl hakkmdaki kitab Tahay
yln Psikolojisi [The Psychalogy of Imagination] adl kitabnda [Jean-Paul] Sartre tahayyln gerek d, hafzann (gemi) ger
ek hakknda olduunu syler. Bu yzden hafzada bir varsay
ma eylemi vardr; oysa tahayylde tarihin gerek olmaktan k
sz konusudur. Bu ayrm savunmak ok zordur, fakat en
azndan gemi hakkmdaki iki birbirine kart iddiaya ilikin te
mel kabul olarak, gerek/real ile gerekdlunreal arasndaki ayr
ma tutunabiliriz. Bu anlamda hafza alg tarafnda, oysa tahay
yl kurgu tarafnda yeralr. Fakat onlar genellikle i iedir. Soy
krm kamplarnn varln reddeden, bu "olgusal" hakikat
problemim inkar eden [Robert] Faurisson gibi revizyonist tarih
iler denilen tarihiler vardr. Tarihsel haraya dokmanter ve
ariv delilleri eklenmesine ihtiya duyulmasnn nedeni budur.
Popperci yanhlama kriteri dikkate alnmaldr. Bu, kurgular ol-

60 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

gularm gerisinde ya da altndaki anlama dolayszca nfuz ettik


leri iin bazen kurgularn, gerekte vukubulan eye saf tarihsel
tahkiyelerden daha yakn olmasn reddetmek deildir. Bu a
rtcdr. Fakat sonunda somut saylara dnmek zorunda kal
rz. insanlarn hatrlayacaklar kesin hikye edici saylar vermek
kadar lm kamplarndaki cesetleri de kesin ekilde saymanz
gerekir.
Q: Bu iki yaklam arasnda, hikyeyi yeniden anlatma (bu
bizi olup-biten ey karsnda dehet hissiyle doldurur) ile (bizi
olup biten eyin "gerekleri"yle bilgilendiren) eletirel, bilimsel,
objektif mesafeli duru arasmda net bir denge salamak mm
kn mdr? Bu bir paradoks/eliki deil mi?
PR: Ben bu paradoksun hafza tarafnda deil, tahay
yl/tasavvur tarafnda olduunu sylyorum. Bu, tahayyln
iki fonksiyonu olduu iin byledir. lk fonksiyonu bizi reel
dnyann dna karr gerek olmayan ya da mmkn dn
yalara gtrr. Fakat ikinci bir fonksiyonu daha vardr; haralar gzlerimizin nnde tutar. Bergson Madde ve Hafza [Matter
and Memory]'mn ikinci blmnde bu konuya deinir. O, saf
hafzann/hatrlamann gerek bir yeti olduunu ve imaj olarak
bilin alanna iade edilmesi gerektiini syler. Hatrlatan bir ey
olarak tarih yazmann ok zor olmasnn nedeni budur. Muhay
yilenin gemiin bir tr mise-en-scene'i olarak hizmet grd
yerde hafza-imajlanyla ilgileniriz. Tarihin gereklii imajlarla
tekrar "grlebilir" hale gelir ve bu hatray bir tr yemden re
tim, bir tr ikinci retim yapar. Fakat ayru zamanda gerek d
ile gerek arasndaki farkllk varln korur. Bu yzden tahayyl-hatarlama paradoksu gerekten ok kafa kartrcdr. Spinoza gibi birok filozof hatray bir tahayyl alan olarak gr-mtr. Ve keza [Blaise] Pascal ve [Michel de] Montaigne'in g
rlerini de biliyoruz; onlara gre hatrlama engellenmesi gere
ken bir tahayyl/tasavvur formudur. Benim gerekliin hafza
dan gemie borcumuza ve gemiin gemiliine bal kalmas
taleplerini kuvvetle vurgulamamn nedeni budur. Bu beni so
nunda grmezden gelinemez tank/belge meselesine gtryor.
Tank/tanklk tahayyl etme ile hatrlama arasndaki son halka
dr; nk tank "orada olduunu ve hikyenin bir paras ol
duunu" syler. Tank ayn zamanda canl takdim niteliinde

Paul Ricoeur 61

bir hikye anlatr ve bu yzden olaylar sanki oradaymz gibi


gzlerimizin nne getiren tahayyl etme kapasitesini kullanr.
Tanklk/belgeleme bir hafza ile muhayyileyi biraraya getirme
yoludur. Bu elbette zordur. imdi bu zorlukla mcadele ediyo
rum. Gemi olmakln iki anlamyla ilgili olabilir artk ora
da olmayan ve hl orada olan, yok ve var (yan-var). Fiilen ger
eklemi bir ey olarak gemie borcumuzu teslim ederken,
gemii nasl sanki imdi mevcutmu gibi grlebilir hale geti
rebiliriz? Benim hafza/hatrlama ile ilgili temel etik sorum bu
dur.
Q: Bu bir belgelerin/tanklarn belirli karlara hizmet ede
cek ekilde maniple edilerek tahrifi meselesi deil midir? Eer
byle ise, bu tr bir maniplasyonun maskesini indirmek iin
hangi eletiri aralarm kullanmamz gerekir?
PR: Bu soruya cevap vermek iin tarihsel bilginin epistemolojik yapsna atfta bulunmalym. yi tarihinin temel hede
fi ariv alanm geniletmektir; baka bir syleyile drst tarih
i egemen ideolojik glerin gizledikleri izlere/kalntlara ula
arak arive almaldr. Balangta arivden karlan eyi ie
riye/arive alarak tarihi bir eletiri gc elde eder. Suistimal
edilmi olanlarn, bilinli darda tutmann kurbanlarnn sesle
rine duyulma imkn verir. Tarihi tahkiyelerin maniplasyonuna birbirine kart belgeler/ tanklarn yzlemesine imkn
salayarak kar kar. Fakat tarihinin de tarihte tecessm et
mi biri olduunu unutmamalyz; o da kendi aratrma alanna
dahildir. Tarihi hikyedeki aktrlerden biridir. Kendi durumu
muz saf bir kaytszlk/ntrlk durumunda olamayacamz
dikte eder. Tarihinin tankl bu yzden hi de tarafsz deil
dir. Bu tanklk selektif/seici bir aktivitedir. Ancak egemen s
nfn tanklndan ok daha az selektiftir. Burada John Rawls'm
"refleksif denge" diye adlandrd eye bavurmalyz. Rawls,
yaygn kabul gren inanlar ile tarihiler gibi profesyonel insan
larn temsil ettii eletirel zihinlerin bulgulan arasnda bir ref
leksif denge ihtiyacndan sz eder. Byle bir mekanizma bize iyi
tarihi kt tarihten ayrdetme imkn salar. Fakat son tahlilde,
gvenin rolne vurgu yapmalyz. Bir eye tanklk ettiimde,
bakalanndan sylediim eyin doru olduuna inanmalarn
istiyorumdur. Tan/belgeyi paylamak bir gven mbadele

62 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

sidir. Bundan daha ileri gidemeyiz. ou kurum temelde ba


kalarnn szlerine duyduklar gvene bel balar.
Q: Gven'in rolne yaptnz vurguyu "kukucu hermeyotik" diye adlandrdnz eyle nasl uzlatryorsunuz?
PR: Kukucu hermenoytik rakip tezler arasmda hakiki bir
sylem seviyesinde bir karlamay engellemeye alan
g/iktidar sistemlerine kar iler. Byle bir sylemde farkl ve
kart ilgileri/karlar sk tartma dzeyine angaje olabilecekle
ri umuduyla bir araya getiririz. Habermas "tartma etiini"
byle bir stratejide bulur. Byle bir sylem etii beni dman
ma, onun da sras geldiinde eit lde makul bir tez formun
da kzgnln ve saldrganlm dile getirebilecei umuduyla
en iyi argman yneltmeye mecbur brakr. Bu trde bit tart
ma yoluyladr ki kart ilgiler arasndaki kuku gvenin ve belirli bir mutabakat dzeyinin yolunu aar.
Q: "Tartma etii" unutmamza ve affetmemize nasl kat
kda bulunabilir?
PR: Nefreti ve kzgnl ifade etmek bastrmaktan daima
daha iyidir. Tarihin yaralarnn dnceye ak kalmas iyidir.
Gerekten de kzgnln dile getirilmesinde salkl bir eyler
vardr. Ac veren eyleri bastrmak kesinlikle ktdr. fade et
me ve tartma tedavi yollandr. Psikanaliz kesinlikle dilin bu
ifade edici fonksiyonuna dayanr. Baka insanlarn kzgn sesle
rim duymak bizi hatalarmzla hesaplamaya zorlar; buysa af
fetme istikametindeki ilk admdr. iddete kar bir silah olarak,
aslnda iddete kar en iyi silah olarak dile inanmalyz.
1988 Nisan'mda Dublin'de University College'da gerekletirilen
ve ilkin Questioning Ethics [ed. Richard Kearney and Mark Dooley
(London and New York: Routledge, 1999]'da yaynlanan bu diyalo
ga katklarndan dolay u isimlere minnettarz: Brian Cosgrave,
Gayle Freyne, David Scott, Imelda McCharty, Redmond O'Hanlon,
Brian Garvey, John Cleary, Margaret Kelleher, Dermot Moran, Maeve Cooke ve aynca iki editor.

Georges Dumzil
Mit, deoloji, Egemenlik

RK: Nasl konumlandnlacanz ve smflandnlacaruz


konusunda hl bir tartma var. almalarnz ncelikle felse
fi, sosyolojik, antropolojik, teolojik mi yoksa lingistik mi? lk
aratrmalarnzdan sonra kadim mitler ve dinler incelemenizi,
nceki "mukayeseli mitoloji" balyla eliir ekde "HintAvrupa dinlerinin mukayaseli incelemesi" ya da daha basit bir
ifadeyle "Hint-Avrupa uygarl" olarak tanmlamaya balad
nz. Nomenklatr /adlar listesi halindeki bu deime mit ve di
ne zel yaklamnz nasl tanmlyor?
GD: almalarm ncelikle lingistik ya da daha kesin bir
ifadeyle felsefidir. Yani, kadim mitlerin metin yapanna ve tip
lerine gre snflandrmas ve yorumu. eitli Hint-Avrupa uy
garlklarna ait ilk metinlerin ortak olduklar eyi, ortak kayna
a sahip farkl mitik ve din tarikatlarda hangi fonksiyon benzer
liklerinin bulunduunu kefetmek, balangtaki ilgimdi. So
nunda, ncelikle Veda, Germen ve Roma uygarlklarnn farkl
dzeylerini temsil eden metinlerde " Fonksiyon deoloji
si" nin Egemenlik, G ve Dourganlk/Veludiyet farkna
vardm. Ve bu beni Hindistan'dan rlanda'ya Hint-Avrupa kl
trlerinin tmnde zel fonksiyon anlaynn var olduu

64 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

sonucuna gtrd. Bylece szn gelii ilk filolojik Hintli ve


klasik airlerin metinlerini daha iyi anlama megalem onlarn
ortak atalarnn aka ortaya konmam dnce tarzlarm ke
fetme tutkumu dourdu. Ksacas filoloji bir temel Hint-Avrupa
ideolojisinin varlm ileri srmemi salad.
Bu gelime elbette almalarmn artk net ekilde mukaye
seli mitoloji diye adlandrlamayaca anlamna geliyordu; n
k bu fonksiyonun ideolojisi bir btn olarak Hint-Avrupa
uygarlnn temel zelliklerinden biriydi; bu, szn gelii Afri
kallarda, Amerikan Kzlderililerinde, inlilerde ya da hatta ki
tap metinlerinde yoktur. Eer bu fonksiyon ideolojisi Polinezya Ariki geleneinde bir lde mevcut ise, bu muhtemelen
ok eski ve gl Hint unsurlara sahip olmasnn sonucudur.
Dahas "mitoloji"nin kendisi gereinden fazla snrl bir balk
haline geldi; nk fonksiyon ideolojisi Hint-Avrupa topiumlanrun din, edebi, felsefi ve hatta zamanla sosyal yaplarn
da da bulunabilir.
RK: Bu yaklam, szn gelii, Claude Lvi-Strauss'un
"antropolojik" ynteminden ya da Mircea Eliade'nin "mukaye
seli fenomenoloji" ynteminden ne kadar farkldr?
GD: Hem Eliade hem de Lvi-Strauss'un mitler dnyas
n yorumlar benimkinden ok farkldr. Eliade'nin m ife yak
lam benim iin sadece ncelikle yaz adamlarnn/yazarla
rn (man of letters) mit'e yaklam olarak ekicidir. O mit'i t
kenmez gizemi ve kutsallna gre poetik g olarak yorum
lar. Bunu grmek iin dairevi zaman ve ezeli/ebedi dn
mitleriyle ilgili refleksiyonlar okunmaldr. Fakat o elbette
felsefe yapan bir air olmas dolaysyla bildik airden farkl
dr. O bir homo religiosus olarak insann evrensel karakteristii
diye grd eyi tespit etmek iin farkl dnya uygarlklar
nn ritellerinin ve mitlerinin mukayeseli incelenmesiyle ilgi
lenir. Tam tersine Lvi-Strauss baka her eyden nce filozof
tur. Felsefesi temelde eletirel felsefe, yani insanlarn dnyala
rm anlamalarn salayan sistemlerin ve yaplarn eletirel
sorgulamasdr. Ona yapsalcjstructuralist denmesinin nedeni
budur.
RK: Eliade ve Lvi-Strauss ile aranzda yntem bakmndan
farkllk varsa poetik ya da felsefi deil filolojik iseniz bu

Georges Dumzil 65

onlarla aranzda inceleme nesneniz bakmndan da farkllk bu


lunduu anlamna gelmez mi?
GD: Elbette. almalarna (Bir Romanyal olarak yakndan
tand) Dou Avrupa kltr ve (1930'lardaki ziyaretinde bi
rinci elden tand) Hint folklora uzman olarak balamsa da,
Eliade dnya dinlerinin biroundan ya da tmnden elde etti
i malzemenin analizini yapar. O ayn zamanda yetenekli bir fi
lolog ve dilcidir. Asl ilgisi "mukayeseli fenomenolojiye," baka
bir syleyile kadim mitlerin, ritellerin ve modem aratrmac
iin hl ulalabilir sembollerin "temel anlamnn" refleksif iza
hdr. Oysa Lvi-Strauss yazsz halklarn dinlerinin incelenme
sinde uzmandr. Onun, gelien ya da evrilen bir edebiyata ("di~
yakronik/artzamanl" kltr diye adlandrd kltre) tarihsel
geii nledii ve engelledii iin hibir aalayc ierii bu
lunmayan "yaban dnce" [la pense sauvage] diye adlandrd
ey budur. Ana inceleme nesnesi, bu yzden, sembolik ve ritel
yaplan zamana ve deimeye direnen ve yzyllarca ayru
("senkronik/ezamanl") kalan Latin-Amerika Kzlderilileri
kltrdr. zetlemek gerekirse, Eliade"den farkl konumda
ym; nk ben aratrmam Hint-Avrupa uygarlnn ideolojik
yaplanna hasrettim. Lvi-Strauss'dan farkl bir konumdaym;
nk bu Hint-Avrupa uygarl Amerikan Kzlderililerinin
"pense sauvage"mm aksine tarihsel olarak gelien ve diyakro
nik bir kltrdr. Bu yaklammz arasnda hibir ak at
ma olmadna iaret etmem gerekir. Bu yaklam hetero
jen dzlemde ihtilafsz iler. Hem dostluk kurduum Eliade'ye
hem de beni kibarca Akademi'ye kabul eden, rencileri aksini
iddia etse de ahmalanm benimkilerle btnyle uyuan al
malar olarak grdm Lvi-Strauss'a byk saygm var.
RK: Bu fonksiyon ideolojisi ile tarih arasmdaki iliki ko
nusunda ne dnyorsunuz? Bir tarihi olarak dnyor
musunuz kendinizi?
GD: ou tarihi buna kar kacaksa da ben kendimi bir
eit tarihi olarak dnmek isterim. Hint-Avrupa ideolojisi
incelemesi tarih incelemesini darda brakmaz. Tam tersine ben
bildiimiz kadanyla tarihin nihai noktada bir ultratarihte temel
lendiine inanyorum. Bu ultratarih tarihsel olaylarn yorumun
dan oluur. Daha net ekilde sylemek gerekirse ultratarih, ta

66 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

rihsel olgular bize ulaabilir hale getiren l ideolojik fonksi


yonu iine alr. Fonksiyon deolojisi Hint-Avrupallann dn
yalarn aklama, varolu olgularna ak bir anlam ykleme
tarzlarndan baka bir ey dedir. Bu yzden Hint-Avrupa
metinlerine kaydedilmi eyler olarak tarihsel olgular zaten ta
rihin kavramsal yorumlardr. Szn gelii, Aeneid'm son alt
arksnda, Aeneas, Tarchon ve Latinus ifadesine, kendisi de
l emann ifadesi olarak retilmi bulunan l Romuks (pro*
to-Romahlarm din egemenlii), Lucumon (Etrsklerin sava
gc) ve Tatius (servet ve Sabines'm armaan) yapsnda ekil
lendirilerek tutarllk verilmitir. Fakat bu ideolojik ayrmlar
yalnzca mitik edebi yaplarda deil, ayn zamanda toplumun
din, sosyal ve felsefi yaplarnn birliinde de varlk kazanrlar.
Onlar kltr batan sona dzenler ve ona belirli bir dzen
duygusu verirler. Dolaysyla ben ideolojiden sz ederken, ide
olojiden bdik tarihin gerekliine kart bir "illzyonlar teori
sini" kastetmiyorum. Ben daha ok toplumun mitlerinde (mito
loji), tanrlarnda (teoloji), ideallerinde (felsefe) ve hatta tarihin
sosyal rgtleniindeki zamanlarda bulunacak bir kuatc ya
p formasyonlar ve fonksiyonlar anlamnda kullanyorum. Bu
bakmdan, benim aratrmamn yurdu filologlar ile tarihiler
arasnda bir yer, metinde ultratarihlerinde kavramlatmlm ya da armonik hale getirilmi tarih olgular arasnda bir yer
dir.
RK: Fakat kltrn bu ultratarihsel ideolojisi empirik ya
da sosyolojik kurumlarma nas tekabl ediyor? Levi-Strauss'un
"sosyal antropolojisi" sosyolojik yaplar ile mitolojik yaplar
arasnda bir dorudan ilikiye iaret eder. Sizin almalarnz
da, eer varsa ideoloji e sosyoloji arasndaki iliki nedir?
GD: Bu an lde karmak bir sorundur. lkin, ister te
olojik, ister mitolojik, ister felsefi her ideoloji formunun sosyal
gereklie bir ekde tepki olduu hatrlanmaldr. Fakat baz
Hint-Avrupa tophmlarmda, szn gelii Hint toplumunda,
l ideoloji e toplumun rahipler, savalar ve emekiler/ier
halindeki reel l iblm arasnda net bir iliki kefedebilse
de baka toplumlarda durum her zaman byle olmayabilir. By
le bir mtekabiliyetin var olduunu syleme eimindeyim, fa
kat bu, ideolojinin dier uygulamalar arasnda bir uygulamadan

Georges Dumzil 67

baka bir ey deildir. Baka bir syleyile, sosyal organizasyon


ideolojiyi, ideolojinin onu belirlediinden daha az belirler. Bunu
sylyorum, nk birok kltrde fonksiyon ideolojisinin
herhangi bir sosyal organizasyona tekabl etmeksizin mit, edebi
yat ya da din dzeyinde varlm srdrebilmesi gereinden et
kilendim. Bu, skitler, Osetler ya da Keltler iin dorudur. Szn
gelii, l ideoloji Gallilerin Mabinogi of Math destannda (onbirinci yzyl) apaktr; l blnme artk Gal halknn sosyal
pratiklerinde yaamyorsa bile. Benzer ekilde, Jean-Pierre Vernant'n ve bakalarnn da gsterdii gibi l ideoloji Yunanis
tan'da, sosyal tezahr gerekten ortadan kalkmsa da, yaama
ya devam ediyor. Ayn ey, ideolojiyi Patriciler ile Plebler arasn
daki ikili sosyal ayrmla hibir ilikisi olmayan Tanrnn
Jpiter (kutsal), Mars (askeriyeyi) ve ok daha kompleks Quiri
nus (ksmen retimi) temsil ettii Roma iin de geeriidir. Do
laysyla l ideolojinin bize rettii ey, saf ekonomik dze
nin dnda bir deerler ve aklamalar alan olabileceidir.
RK: O halde siz l ideolojinin sosyo-ekonomik olgular
aarak zerklik kazandna inanyorsunuz?
GD: Fonksiyonlar ideolojisinin sonunda kendisini toplu
mun sosyal ya da ekonomik belirlemelerinden kurtardna ina
nyorum. Bu bir zamanlar ideolojik yaplar ile sosyolojik yapla
rn ayn olduu anlamna gelmez. Dier taraftan bu ayrca ide
olojinin insann biyolojik, sosyal ya da varolu ihtiyalarnn ya
psal yorumu olarak grev yapmay brakt anlamna da gel
mez. l deolojinin her insan grubunun hayatta kalmak iin
karlamas gereken u temel biyolojik ihtiyaca tekabl etti
ine kaniyim: her insann bir beyni, elleri ve bir az vardr ve
bunlar doal kontrol (egemenlik), korunma (g) ve beslenme
(verimlilik ve retim ) ihtiyalarna tekabl eder. Hayvanlar ve
bcekler bile gruplar halinde rgtlenmeye balar balamaz bu
temel fonksiyona gre hareket ediyor olmaldr. Bu an kova
n ya da karmca kolonisi incelendiinde de grlebilir. Bu yz
den l ideolojinin doada bir temeli ya da balangc bulun
duu reddedilemez. Doal beslenme, g/iktidar ve hayatta
kalma fonksiyon ideolojisinin kkleridir ve "birincil sorun
lardr." Fakat doann ihtiyalar ile insan toplumunun maddi
ihtiyalar fonksiyon buradan doarlar ile maddi ihti

68 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

yalar aabilen ve hatr: saylr llerde zerklik kazanabilen


bu fonksiyonlarn formle edmi ideolojisi arasnda radikal bir
farkllk vardr. Bu fonksiyon daima doal ihtiyalar olarak
iler, ancak yalnzca eski Hint-Avrupa kltrlerinde; onlar top
lumun kendisini bir ideolojik varolu nedeniyle tehiz etmeleri
ni salayacak bir ak kavramsal formu gerektirirler.
RK: Fakat bu fonksiyon arasmdaki aynm/farkll bi
yolojik ihtiyalar ile ideolojik formlar olarak nasl aklyorsu
nuz? nsan ruhunu doadan kltre, reel'd en ideale bu sra
maya muktedir kan nedir? Szn gelii ben Mit ve Epik [Mythe
et pope]'te mitlerden "insanln ryalar/' "her eyden nce
insan zihninin verimliliine tanklk eden yaratlar" olarak sz
ettiinizi fark ettim. Mit ideolojisinin biyolojik, sosyo-ekonomik ya da bilin d kaynaklarna gre sonunda tkenecek e
kilde aklanamayacan (Paul Ricoeur'n "arkeolojik" ya da
indirgemeci hermenoytik dedii ey) ileri srdnz anlal
yor. Bu durumda ideolojinin insanlarn varoluun verili olgula
rm tarihsel ihtimaller/mmknler dnyasnda hibir yerleri
bulunmayan daha tutarl ya da mkemmel bir aklama mode
li istikametinde ama arzularm dile getirdikleri yaratc yanst
ma ya da icat olarak grlebileceine inanyor musunuz? Bu
son yorum Ricoeur'n umudun "teleolojik" hermenoytii diye
adlandrd eydir mitlerin, ryalarn ya da sembollerin bir
belirleyici gemiin ya da kaynan [arche] belirtilerin
den/semptomlarndan ok insanm bir gelecek amaca/hedefe
[telos'a ya da eschatona] ulama abasnn iaretleri/gstergele
ri olarak okunabilecek anlam. Ksacas mit sosyal ve biyolojik
determinasyonun rn mdr yoksa topyac tahayyln
rn m?
GD: Bunlar aslnda felsefecilerin sorulandr. Genliimde
felsefeye, zellikle de Bergson'un felsefesine merak sardm ve
bysne kapldm dorudur. Bu ilk tecrbe hem benimseme
hem de engelleme giriiminde bulunduum bir tecrbedir. Ve
onu kendime mal ettiim lde Bergson'un lan vital nosyonu
nun beni hep ideolojinin yaratlmasnda arkeolojik boyutun yansra bir de teleolojik boyutun varln varsaymaya ynelttii
ni syleyebirim. Her iki boyutun da var olduklarn dnyo
rum. Fakat bunlar bizim bilimsel olarak asla ispatlayamayaca-

Georges Dumzil 69

mz ya da gsteremeyeceimiz eylerdir. Biz cmlann yalnzca


"ryasn grebiliriz."
RK: deolojinin bazen tarihin ve toplumun empirik olgula
rn belirledii kanaatiniz teeolojik yorumla kesinlikle ulatr
labilir grnyor. Fakat ideoloji ile felsefe arasmdaki ilikiyi bir
baka adan ele almak isterim. Mit ve Epik?te fonksiyon ide
olojisini "felsefe" olarak tanmlyor ve "eski dnrlerin bu
refleksiyonlarmm tpk pre-Sokratiklerin speklasyonlarnda
yaptklar gibi bu ad (felsefe) merulatrdklarn iddia ediyor
sunuz. Bu tr bir mukayeseyle tam olarak sylemek istediiniz
nedir?
GD: Burada felsefeyi en geni ve en genel anlamyla, insa
ni tecrbeyi kavram yaplarna gre aklanmas anlamna gele
cek ekilde ele alyorum. Dolaysyla, Pre-Sokratikler doayla
ve kozmosla tecrbelerini nasl drt element hava, ate, su ve
toprak evrimine gre ya da diyalektik sevgi/nefret veya ay
dnlk/karanlk iftlemeye gre aklamlarsa, bu fonksiyon
ideolojisi de ayn ekilde tecrbeye (1) kutsal, (2) askeri ve (3) prodiiktiflverimlilik ayrmlaryla bir yap kazandrmlardr. Bu yz
den Grek mitolojisinde pre-Sokratiklerin aklamalar kadar d
zenli ve kompleks bir dnya yorumu buluruz. Hemen bir rnek
vermek gerekirse, Paris'in Yarglarmas'nn tasvirinde, Hera'nm (egemenlik), Athena'mn (zafer) ve Afrodit'in (ak/sevgi)
temsil ettii fonksiyon ideolojisini grrz. Bu ideolojik ay
rm l rahipler, savalar ve reticiler aynm kaybolmu olsa
da Yunanistan'da varln srdrr. Par excellence filozof Pla
ton bile Cumhuriyet [The Republic}' teki ideal toplum blmnde
bu fonksiyon ideolojisine dikkat eker. Bu yzden "speklas
yon" ile "ideoloji"yi birbirinden ayran izgi her durumda net
deildir.
RK: Hint-Avrupa ideolojisi Fransa'da Gall-Roma mpara
torluunun k ile birlikte ortadan kalkt m?
GD: Muhtemelen. Fakat bu fonksiyon OratoresjBellatoresjLaboratores gibi Latince metinlerde yeniden ortaya ktnda
Fransa'da dokuzuncu yzylda l ideolojinin tekrar yeerme
si gibi bir ey gereklemitir. Onlar daha sonra tekrar Orta
a'da sahneye kar; Ruhban snf [Clergy], Soylular [Nobility] ve
reticiler ve iftilerden ibaret nc Tabaka [Thin4Estate/Tiers

70 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

Etat], Gerekten de, Joel Grisward'm son kitabnda gsterdii


gibi, onnc yzylda destans Emery of Narbonne evrimi
nin Hint Yayati ve oullan destanndakiyle ayu l yap for
munu sergilediini grrsnz. Hint-Avrupa ideolojisinin
Fransa'da tekrar sahneye kmasnn mmkn tarz vardr,
lkin, Germanik, zellikle de Vizigot istilalanyla, ikincileyin
Anglo-Sakson etkisi kanahyia, ncleyin Avrupa'da (doku
zuncu yzylda Laon'da Palatine okuluna nclk eden John
Scotus Eriugena mesela) entelektel rnesarsa byk katklar
da bulunan rlanda Manastrlan yoluyla gelmi olabilir. lk H
ristiyanlk Proinsias McCana ve bakalarnn dikkat ektii
gibi Keltik fonksiyon ideolojisini pagan Druid ve File'in
Hristiyan keile yaratc ibirlii vastasyla hogryle kar
lam ve genellikle muhafaza etmitir.
RK: l ideoloji bu ekilde monoteizmle/tektannclkla
nasl birlemektedir? Baz eletimenler bunun politeistik/oktannc paganizmin istisnai muhafazas olduunu ne sryor.
Onaylyor musunuz?
GD: Avrupa'da Yahudi-Hristiyan monoteizminin dou
unun eylerin Hint-Avrupa aklamasyla gereksiz hale geldii
fikri sorgulanabilir bir grtr. Monoteizmin ilahi fonksiyonlan farkl tanrlara mal etmekten ziyade her eye kadir Tek Tann'da srar etmesi doaldr. 1959'da John Brough "Hint-Avrupallarm l deolojisi ve Kitab- Mukaddes: Bir yntem Dene
mesi" balkl bir inceleme kaleme ald. O bu metinde l ide
olojinin Kitab- Mukaddes'te de yaadn gstermeyi dener.
Onun bu delillendirmesinin her dzeydeki (szn gelii Kitab-
Mukaddes'in Tanrsnn, oniki srail kabilesinin, Solomon
vb.'nin nitelikleri dzeylerinde) net baanszh Musevi teoloji
sinin hibir ekilde doal egemenlik, g ve bereket ihtiyalann mtekabil bir l ideolojik sisteme tama ihtiyac duymad
m ileri srer. Yehova tek ve yegane Tann'dr. Ve byle bir monoteistik dnya aklamasnn oulcu bir fonksiyonlar ideoloji
siyle uzlatnlmas neredeyse ihtimal ddr. Bu ayn zamanda
slam ve Hristiyan monoteizmi iin de geerlidir. Hristiyan
lemeyi l Hint-Avrupa ideolojisine gre okumaya kalkmak
samadr. (Bir zamanlar bana Kutsal ruh'un nc fallik bere
ket fonksiyonunu temsil ettii sylenmiti!) Ancak, monoteistik

Georges Dumzil 71

teolojiyi Hint-Avrupa ideolojisine indirgemenin imknszl


monotestik ve Hint-Avrupa unsurlarnn ayn kltrde veya
toplumda birlikte var olamayacaklar anlamna gelmez.
RK: Daha nce eski rlanda'da Kelt Paganizmiyle Hristi
yanln birbiriyie uzlatndan sz etmitik. Hint-Avrupa ide
olojisinin ada toplum iin pozitif bir nemi olduuna inan
yor musunuz?
GD: Kolektif ya da komnal hafzamzn bir paras, rya
larmzn ham maddesi olarak felsefi ya da estetik dzeyde kal
d srece olabilir. Fakat ada politikaya sokulamaz ve so
kulmamaldr; nk Bat toplumunun modern organizasyonu
l rahipler, savalar, iiler hiyerarisine yabancdr.
fonksiyon ideolojisi gemie zg bir eydir. te tam da bu yz
den normatif deil izah edici bir deeri vardr. Bu ideolojinin ye
ni bir politik dzen iin gzden geirilebileceini ne srmek
ok tehlikelidir. Sava-kahraman ideolojisi halkn tmn
yanl yola srkleyecek ekilde rehabilite ederek tahrif eddiinde Nazi Almanyas'nda neler olduunu biliyoruz.
RK: Demek oluyor ki Hint-Avrupa ideolojisi, Yeni Sa"m
inand gibi, bir kltrn ya da halkn dieri karsndaki s
tnln gsteren bir "imtiyazl rya" deildir?
GD: Kesinlikle deildir. Dile getirdiim gibi, insann beka
snn doal art, ister teolojik, sosyolojik ister mitolojik b
tn ideolojilerin "birincil sorununu" oluturur. Sonuta her kl
tr ya da toplum Hint-Avrupal ya da deil de jurelhakh
olarak bir fonksiyon ideolojisi formle eder. Bu yzden
fonksiyonun ideolojik formlasyonu 'birinci sorun" sfatyla
potansiyel olarak evrenseldir. Ancak byle bir formlasyonu de
factolfiilen gerekletirenler, l doal insani ihtiyalar yapsn
mtekabil bir kavram yapsna tayanlar yalnzca Hint-Avrupa
halklaryd. Bu formlasyon insani varoluun mmkn formlasyonlarmdan sadece biridir; bazlarnn adn zikretmek gere
kirse braniler, inliler, Babililer ve Amerikan Kzlderilileri
ok farkl kavramsal ideolojiler ortaya koymulardr. Btn kl
trler ayru maddi ve biyolojik ihtiyalara sahip olsalar da, fark
l tarzlarda "rya grrler." Ve hibir kltr ya da uygarlk r
yasnn imtiyazl bir rya olduunu ileri sremez.
Paris, 1982

kinci Ksm
Diyaloglardan:
Fenomenolojik Miras, 1984

Emmanuel Levinas
Sonsuz'un Etii

RK: Belki de felsefi yolculuunuzun izini geriye doru d


nceniz zerindeki nemli etkilerden bazlarm tespit ederek
srebilirsiniz?
EL: Felsefe tarihinin byk ustalar zellikle Platon,
Descartes, Kant dnda dncemi ilk etkileyen ada filo
zof Bergson'du. 1925'te, Strasbourg niversitesinde Bergson
Fransa'nn nde gelen dnr olarak hret kazanmt. Me
sela Strasbourg'daki talebelerinden biri olan [Maurice] Blondel
Freud'unkine btnyle dman zerinde derin ve kalc et
ki brakan bir dmanlkt bu zellikle Bergsoncu bir psiko
loji gelitirmiti. Ayrca Bergson'un belirli bir sre [la dure conc
rte] olarak zaman teorisinin, btnyle grmezden gelinmise
de, ada felsefeye en nemli katklardan biri olduuna inan
yorum. Gerekten de, Heideggerci fenomenolojinin mteakiben
Fransa'ya alanmas iin topra hazrlayan ey zamansalha
bu Bergsoncu vurguydu. Bu yzden VarhkjOlu ve Zaman'da
Heidegger'in Bergson'u hakszca zaman mekana/uzaya indir
gemekle sulamas ne kadar ironiktir. Ayrca Bergson'un Yara
tc Evrim [L'Evolution cratrice]'inde Bath Akl (Reason) felsefe
sinin kaderi olarak teknoloji nosyonu da bulunabilir. Bergson

76 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

bilimsel rasyoralitenin mantksal ve zorunlu ifadesi olarak tek


nolojiyi yaratc sezgi ya da drt lan vita diye adlandr
d alternatif bir insani ifade formunun kart kutbuna yerleti
ren ilk filozoftu da. Heidegger'in Bat metafiziinin ve onun
Varl/Oluu unutmuluunun mantksal sonucu olarak tek
noloji amza ilikin nl analizlerinin tm, Bergson'un bu
konudaki refleksiyorarndan sonra ortaya kt. Bergson'un
ada Kta Avrupas dncesi iin nemi bir ekilde belirsiz
olmutur; bir tr arafta askya alnmtr; fakat ben bunun gei
ci bir askya alnma olduuna inanyorum.
RK: Bergson'dan sonra Alman fenomenologlar Husserl ile
Heidegger'in etkileri altna girmenizi nasl izah ediyorsunuz?
EL: Husserl'in fenemenolojisiyle ilgilenmeye baladm
tarih 1927'dir; Husserl Fransa'da o zaman henz tannmyordu.
1928-29'da iki smestir iin Freiburg niversitesi'ne gittim ve
Husserl'den ve keza elbette Varlk/Olu ve Zaman'm 1927'de ya
ynlanmasndan sonra Alman felsefesindeki yol gsterici k
haline gelen Heidegger'den fenomenoloji dersleri aldm. Fenomenoloji'yi, dncem zerindeki ok byk felsefi etkisi tart
ma gtrmez Heidegger temsil ediyordu. Aslnda, felsefi yn
tem ve disiplin noktasndan bakldnda bugne kadar hep fenomenolog kaldm.
RK: Fenomenolojirdn modem felsefeye dikkate deer katkianru nasl karakterize edersiniz?
EL: HusserTin fenomenolojisinm en temel katks ardamn
nasl varlk kazandnn metodolojik ifas veya daha net bi
imde dnyayla intensiyonel/ga ilikimizde [vise] nasl ortaya
ktnn ifasdr. Fenomenolojik yntem bizi anlam canl tec
rbemiz iinde kefetmeye muktedir klar; o bilincimizin kendi-,
si dndaki, kendisinden baka nesnelerle temas halinde bir intesiyonalite/ynelim olduunu ortaya koyar. nam tecrbe bir
kendisi-effaf tz (substance) ya da saf cogito deildir; daima
dnyada megul olduu bir eye ynelimlidir ya da bir eye d
nktr. Fenomenolojik yntem bilince kendi zihin megaleleri
ni anlama, kendisi zerine refleksiyon yapma imkn ve dolay
syla intensiyonalitesinin gizli ya da gzden kaan btn ufuk
larm kefetme imkm verir. Baka bir syleyile, bilincin zmni
ufuklarna dnerek fenomenoloji bize objenin, aksi durumda in-

Emmanuel Levinas 77

tensiyonel ufuklarndan kopuk s o y u t ve izole bir obje olarak su


nulacak tam intensiyonel/ga anlamn izah etmeye ya da ama
ya muktedir klar. Byiece fenomenoloji bize bilincin hem obje
sine bal, ancak hem de objenin canl tecrbemizin bir paras
olarak anlaml bir ey olarak ortaya kt intensiyonel ilikileri
ne odaklanarak kendisine ynelmesi iin bu objeden uzakla
makta zgr olduunu retir. Fenomenolojinin dnyadaki ye
rimizin bilincine varma yolu, anlamn hayat-dnyaruzdaki ya
da Lebenszvelt'imizdeki yeniden ele geirilmesinden ibaret bir
sich besinnen olduunu syleyebilir.
RK: kinci byk eserinizin bal u: Varoluun Husserl ve
Heideggerle Birlikte Kefi [En dcouvrant l'existence avec Husserl et
Heidegger]. Eer Husserl size fenomenolojik yntemi retmi
se, Heidegger'e borcunuzu nasl deerlendiriyorsunuz?
EL: Heidegger'in felsefesi yirmili yllarn sonlarnda ve
otuzlarda benim ve adalarmn ou iin bir oktu. Avrupa
felsefesinin istikametini ve karakterini btnyle deitirmitir.
Gnmzde kimsenin Heideggerci patikay u ya da bu form
da katetmeksizin ciddiyetle felsefe yapamayacan dnyo
rum. Varlk/Olu ve Zaman Heidegger'in ge dnem eserlerin
den ok daha nemli ve derindir Husserlci fenomenolojinin
meyve vermesini ve iekleniini temsil eder. Fenomenolojik
yntemin en kapsaml potansiyellerini Heidegger bu ilk eserin
de ve zellikle de varoluun temel modu olarak ac/keder ana
lizinde tketmitir. Heidegger bu ontolojik modun ya da Stimmung'm Varla/Olua uyum salama tarzmz nasl ifa etti
ini gz aha bir biimde izah etmitir. Sululuk, korku, haz/se
vin ya da huu gibi insani ruh durumlar/modlar artk yalnz
ca fizyolojik duyumlar ya da psikolojik duygular olarak grle
mezler; tersine onlar biz artk ontolojik dnya-iinde-varlmz/oiuumuzu, Befindlichket olarak orada varlmz/oluumu
zu hissetme ve bulma tarzlarmz olarak gryoruz.
RK: Ontolojik ruh durumlarmzn bu fenomenolojik anali
zi elbette ihtiya, arzu, gayret ve Existence and Existent'deki uyuyamazlk (insomnia) gibi insani eilimler tasvirinizde ilk etkile
rinden yararlandnz bir eydi. Fakat Husserl ve Heidegger'e
dnelim; onlarn fenomenolojiyi kullanmlarndaki stil farklar
n nasl tanmlyorsunuz?

78 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

EL: Husseri'in yaklam ok daha soyut ve skladr eer


derslerini almak istiyorsanz kulaklarnz drt amanz gerekir
gerekten! Husserl ncelikle fenomenolojiyi bir yntem olarak te
sis ederek mkemmelletirmeye ilgi duyuyordu, baka bir syle
yile fenomenolojiye mantk kavramlarmzn ve kategorilerimi
zin nasl doduklarn ve temel bir anlam varsaydklarn epistemolojik izah yntemi olarak ilgi duyuyordu. Mantk yarglarmz
ile alglama tecrbemiz arasndaki iliki nedir? Husseri'in sorusu
buydu ve fenomenoloji onun intensiyonel bilin modlarmzm
kesin ve salam izahlan vastasyla bu soruya cevap verme yn
temiydi. Bu yzden fenomenoloji temel hakikatin ve anlamn na
sl retildiini gstermek iin n anlaylarmz ve nyarglar
mz askya alma tarzyd; balanglara, bilginin kklerine metodik dnt. Dier taraftan gen talebesi Heidegger fenomenolojik ynteme hayat verdi ve ona ada bir stil ve pratik bir deer
kazandrd. Heidegger'in ontolojik (existential) analizlerinin, us
tasnn ynteminin keskin hatlarn btnyle koruduu halde
zihni byleyen ve hayrete dren poetik bir nitelii ve gc
vard. zetle yle syleyebilirim: Bana bilginin fenomenolojik
analizinin radikal imknlarm aan Husserl, bu imknlara gnde
lik varoluumuzda pozitif ve somut temel salayan ilk dnr
Heidegger'di. Heidegger fenomenolojik ezeli/ebedi hakikatler
ve zler araynn nihai noktada zamanda, zamansal ve tarihsel
varoluumuzda gerekletiini ortaya koyuyordu.
RK: 1930'da yaynlanan ilk fenomenoloji incelemeniz Hus
seri'in Fenomenolofisindeki Sezgi Teorisi [The Theory of Intuition in
Husserl's Phenomenology] Fransa'daki Husserl konulu ilk drt
ba mamur almayd. Heidegger hakkmdaki 1931'de La Revue
Philosophique'de yaynlanan tohum niteliindeki incelemeniz
ada Fransz felsefesinde bir baka kilometre ta olmutu.
Sartre ile Merleau-Ponty ksa bir sre sonra bugn Fransz va
roluuluu diye bilinen fenomenolojik yntemin baka imkn
larm kefederek sizi izledi. Franszlarn fenomenolojiye ilgileri
nin basiretli mjdecisi olarak Sartre ve Merleau-Ponty ile iliki
niz tam olarak nasld?
EL: Benimkilerden birok bakmdan farkl olsa da MerleauPonty'nin almalarnn gl orijinalitesine hep hayrandm.
Jean Wahl'in otuzlarda ve krklarda Collge de Philosophie'de-

Emmanuel Levinas 79

ki felsefe toplantlarnda ve keza Sartre ile birlikte hl ortakeditrln yapt Les Temps Modernes'e her yaz yazdmda
kendisiyle .temas kuruyordum- Fakat Merleau-Ponty hakknda
yazd ksa biyografide Sartre'm "Levinas'la birlikte fenomenolojiye girdiini" dile getirerek ebediyetteki yerimi garanti al
tna alan Sartre'd, Simone de Beauvoir kendi otobiyografik a
lmalarnn birinde bunun nasl gerekletiini anlatr- Otuzla
rn balarnda bir gn Sartre kitabmn bir kopyasna ans eseri
Sorbonne'un tam karsndaki Picard kitap dkknnda rastla
mt. Onu alm, okumu ve Beauvoir'ya yle sylemiti:
"Yazmak istediim felsefe ite bu!" Daha soma benim analizi
min ok fazla didaktik olduunu ve kendisinin ok daha iyisini
yazabileceini syleyerek kendisini yattrmt! Ve bylece
kendisini Husserl ve Heidegger hakknda kalc bir inceleme
yapmaya adad. Sonu Tasavvur [L'Imaginaire (Imagination)]
(1940)'dan Varlk ve Hilik [Being and Nothingness] (1945)'e uza
nan fenomenolojik analiz giriimi yn oldu. Sartre'm teki'ne
ilikin fenomenolojik analizi ok ar lde ilgimi ekmiti;
onu bir tehdit ve bir aalama olarak yorumlamasndan bu
ayn zamanda Tanr sorunundan korkusunda da ifadesini bulan
bir yorumdur hep znt duysam da. Asimda, Sartre'm teizmi reddi ylesine belirsiz ylesine belirsizdir ki lmnden
hemen nceki Tanr'nm varlna inan olarak Yahudi tarihinin
meruiyetiyle ilgili Nouvel Obseroateur mlakatlarndaki son ifa
deleri onu tanyanlara ve hakknda inceleme yapanlara inanl
maz grnr. Sartre'da teki fenomeni Bat ontolojisinin t
mndeki gibi hl, bir birlik ve kaynama fenomeni, yani teki
nin ayn olann kategorilerine indirgenmesi diye kabul ediliyor
du. Sartre bunu kendisi-iin olan e kendin-de olan, kendisi ile
kendisi-nden-bakas olan birletirerek totalize etmek zere bir
teleolojik proje, olarak tanmlamt. Benim Sartre ile temel felse
fi uzlamazlmn ikamet ettii yer ite burasdr. Kiisel d
zeyde Sartre' severdim. Onunla ilkin savatan hemen nce
Gabriei Mareel'in evinde karlatm ve savatan sonra da ihti
lafl srail'in varlyla ilgili grmelerimiz oldu. Sartre Nobel
Edebiyat dl'n reddetmiti ve ben byle bir dl etik ne
denlerle reddetme yreklilii sergileyen birinin zamann Msr
lideri Nasr'a, srail'e saldrlarn durdurmas ve diyaloga ge
mesi iin mdahale ve onu ikna etmeye alma hakkndan ya

80 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

na olduunu dnmtm. Keza Sartre'da .hayranlk duydu


um ey felsefesinin btnyle kavram sorunlarna hasredilmi
olmamas etik ve politik ballk imknlarna ak olmasyd.
RK: Dncenizdeki din boyutlarn kkleri nelerdir?
EL: Ben Yahudi kltrnn entelektel olarak dllendirildii ve desteklendii bir yerde, kutsal metinlerin yorumunun
ve tefsirinin yksek dzeyde gelitii bir yerde, Litvanya'da
dodum. Oras Kitab- Mukaddesi braniceden okumay ilk
rendiim yerdi. Fakat Yahudi dncesiyle fiilen ilgilenmeye
baladm tarih ok daha sonraki bir zamandr. kinci Dnya
Sava'ndan sonra burada Paris'te Talmudik yorumun byk
bir ustasyla karlatm; bana Rabbinik metinleri nasl okumam
gerektiini reten istisnai zihin kvraklna sahip bir adamd.
Bana 1947'den 51'e kadar drt yl ders verdi ve Talmud Dersle
ri'nde [Talmudic Lectures] kendi yazdm eyler onun glgesi
nin glgesinde yazlmt. Yahudi geleneine potansiyel uyu
yan da diyebilirim ilgimi harekete geiren bu sava sonras
karlamayd. Fakat bu Musevi etkisini teslim ederken, inan
ya da inanszl dikkate alarak konumak istemiyorum. nan
mak birinci tekil ahsla kullanlacak bir fiil deildir. Aslnda
kimse nanyorum ya da nanmyorum diyemez veya bu
yzden Tanr'nn var olduunu syleyemez. Tann'nm varl
mantk kyaslarn (syllogisms) dile getiren bireysel ruhun soru
nu deildir. O ispatlanamaz. Tanr'nm varl, Sein Goffes, kut
sal tarihin kendisi, Tann'nm iinde yer alaca insann insanla
ilikisinin kutsalldr. Tann'nm varl, Kitab- Mukaddes tari
hindeki vahyinin hikyesidir.
RK: Dncenizin fenomenolojik ile din boyutlanm nasl
uzlatryorsunuz?
EL: Yazdm eylerde her zaman felsefi metinler ile itiraf
(confessional) metinleri arasnda ak bir aynm yaptm. Bu iki
metin trnn nihai noktada bir ortak ilham kaynaklarnn bu
lunduunu reddetmiyorum. Ben sadece farkl tefsir yntemleri,
farkl dillere sahip eyler olarak bu iki metin tr arama bir s
nr izgisi ekilmesinin gerekli olduunu sylyorum. Szn
gelii ben hibir zaman felsefi metinlerimde Talmud ya da Kitab- Mukaddes ayetlerini bir fenomenolojik argman ispatla
mak ya da dorulamak amacyla kullanmadm.

Emmanuel Levinas 81

RK: Heidegger'in hakiki felsefi sorgulamann kiinin din


inancm askya ya da paranteze almas gerektii tezini onayla
yacak lde ileri gidiyor musunuz? zellikle de Heidegger'in
Metafizik'in Girii'ndeki dindar dnrn "Neden hilik yok
tur da varlk vardr?" felsefi sorusunu yneltemeyeceini, n
k dindar dnrn bu soruya "Dnyay Tann yaratt iin"
gibi bir hazr bir cevab olduu ifadesini dnyorum. Bu yz
den Heidegger'in ulat sonu udur: (Hristiyan ya da Muse
vi anlamyla) din felsefe fasit bir daire, terimlerinde elikili fa
sit bir dairedir.
EL: Benim iin felsefenin temel karakteristii belirli bir,
zellikle de Grek, dnme ve konuma tarzdr. Felsefe nce
likle bir dil sorunudur ve belirli sylemlerin altmetin dilini tes
pit etmek suretiyledir ki biz onlann felsefi olup olmadklarna
karar verebiliriz. Felsefe zellikle de Grek kavrama leksikonum oluturan morphe (form), ousia (substance/tz), noos
(akl), logos (dnce; thought) ya da teos (ama/hedef) vb. gi
bi bir dizi terim ve kavram kullanr. Fransz ve Alman ve as
lnda btn Bat felsefesi batan sona bu zel dille aldr; di
lini Avrupa sepetine bu ekilde yerletirmeye muktedir olan
Yunan dehasnn alamet-i farikasdr. Ancak felsefe temelde
Grek olsa da, mnhasran yle deildir. Ayn zamanda Grekolmayan kaynaklan ve kkleri de vardr. Szn gelii biz Musevi-Hristiyan gelenei terimiyle anlama ve hakikate alterna
tif bir yaklam ortaya koyduk. Felsefe dilinin temelde Grek
doas dikkate alndnda bu alternatif gelenekten sz etmek
zordur elbette. Ve bu zorluk Musevi-Hristiyan kltrnn ta
rihsel olarak Grek felsefesiyle birlemi olmas dolaysyla da
ha da zorlamtr. Gnmz filozoflannm saf bir din dil bul
malar neredeyse imknszdr. Sylenebilecek yegane ey Septennium'un henz bitmedii, Kitab- Mukaddes'in hikmetinin
Grek diline tercmesinin henz bitmemi olduudur. Hakika
te Grek yaklam ile Kitab- Mukaddes yaklam arasndaki
temel farkll tespit etmek suretiyle yapabileceimiz en iyi
ey, Grek felsefesinin Yahudi ve Hristiyan kltrlerin tarihsel
devreye giriinden nceki ayrt edici zelliini belirlemeye a
lmaktr. Muhtemeldir ki Grek felsefesinin en temel ayrt edi
ci zellii hakikati imdi aklla anlalabilirle eitlemesiydi.
Bununla hakikati, imdi var olan veya bizimle ayn anda var

82 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

olan ey olduunu dnen, dnya ya da kozmos diyeadlan


drdmz totaliteyle birletirilen ya da senkronize edilebilen
ey olduunu dnen bir aklla anlalabilirlii kastediyo
rum. Grek modeline gre aklla anlalabilir imdiletirilebilen, bir burada-ve-imd i' de temsil edilebilen, saf kta ortaya
konulabilen, ifa edilebilen eydir. Bu yolla hakikati imdi'yle
eitlemek ilikinin iki terimi (szn gelii insani ve ilah) ne
kadar farkl olursa olsun ya da zaman iinde (szn gelii ge
mite ve gelecekte) ne kadar birbirinden ayrlrsa aynisin
onlarn nihayetinde zaman imdi var olan bir balang ya da
son veya her ikisi halinde totalletiren bir tarihe yerletirilerek
globalletirilmi homojen ve ezamanl aynya dntrlebi
leceklerini varsaymaktr. Greklerin Varhk nosyonu temelde bu
imdi mevcudiyettir.
RK: Heidegger'in Bat felsefesini mevcudiyetin felsefesi
olarak eletirisiyle uzlayor musunuz?
EL: Heidegger'in bu grle btnyle hemfikir olduunu
sanmyorum. Benim iin Heidegger aslnda hibir zaman Grek
aklla anlalabilirlik ve imdi mevcudiyetin dilinden kurtula
mamtr. O felsefi kariyerinin hatr saylr bir ksmn baz me
tafizik imdi mevcudiyet zellikle de kendisini dnyay bi
limsel ve teknolojik kategorizasyonumuzda dile getiren Vorhandenheitjimdi mevcudiyet olarak objektifletirici mevcudiyet
nosyonlanna hasretmi olsa bile, nihai noktada bir baka, daha
rtl ve kompleks Anzuesen, yani Varln/Oluun mevcudiyet-e-girmesi olarak mevcudiyet nosyonunu benimsiyor gr
nyor. Bylece, Heidegger (imdi, .) mevcudiyet nosyonu me
tafiziinin sonunu mjdelerken, Varl/Oluu imdi mevcudiyet-e-geh olarak dnmeye devam eder; sonunun geldiini
iddia ettii [imdi] mevcudiyetin tahakkmn kramam g
rnyor. Bu belirsizlik ayn zamanda Heidegger dnya-iindeoluumuzu/varhmz tarih olarak yorumlarken de ortaya
kar. Varolu ya da Daseirim nihai ve en otantik/hakiki misyonu
hatrlamak/tekrarlamak [miederholen] ve onun gemie, imdiye
ve gelecee aln totalletirmektir. Dasein sonlu ve geici bir
hikye (kistoire), gemi imdi ve gelecein totalleen ortaklaa
birlii olarak varoluunu yorumlayarak hikye edebildii l
de tarihidir.

Emmanuel Levinas 83

RK: Dncenizde Grek ve Heideggerci formlaryla mev


cudiyet ontolojisinin ykmasna hizmet edecek lde merkezi
teki ile etik iliki nasl gerekleir ?
EL: nsanlararas ilikiler tarihimizle anlalabilir ve mev
cudiyet olarak dnya-iinde-varlk olmakszn tarihimizle bir
likte geliir. Bu yzden insanlararas alan, mevcudiyet olarak
dnyann ifasnn bir paras olarak ina edilebilir. Fakat insanlararas ilikilere, bir baka perspektiften Grek aklla anlala
bilir dili aan etik ya da Kitab- Mukaddes perspektifinden
teki iin teki olarak adalet ve ilgi temas, bizi mevcudiyet ola
rak dnyann snrl Varlnn dna tayan sevgi ve arzu te
mas olarak da baklabilir. nsanlararas bu yzden yzlerarasdr: fenomenolojik anlalabilir olma sfatyla "dnyaya ait olan" e
yin etik sorumluluk sfatyla "dnyaya ait olmayan" eyle yanyana geldii bir ifte eksen. Tanr ite bu etik perspektifte d
nlmelidir; ontolojik orada-varlmz/oluumuz ya da gele
neksel metafiziin genellikle savunduu zere Dnya'yla ba
lantl bir Yce Varlk ve Yaratc perspektifinde deil. Farkllk
ve aknlk Tanrs olarak Tanr yalnzca elbette anlalabilir
dnyann fenomenolojik-ontolojik perspektifinden doan, an
cak mevcudiyetin tmn boydan boya keserek geen ve mut
lak tekfye ynelen insanlararas boyuta gre anlalabilir. Bu
ardamda Ktab- Mukaddes'e ait/kitabi dncenin bir lde,
insanlararas ilikilere dair etik yorumumu etkiledii, oysa Grek
dncesinin onun dildeki felsefi ifadesini byk lde belir
ledii sylenebilir. Bu yzden ben Heidegger'e kar, felsefenin
ontolojik olduu kadar etik olabileceini, ilham kayna itibar
le hem Grek hem de deil-Grek olabileceini savundum. Bu iki
ilham kayna modem felsefedeki iki farkl eilim olarak bir arada yaayabir ve anlamn bu ifte kaynan [der Ursprung des
Sinnhaften] insani ilikilerde tespite almak benim ahsi
grevimdir.
RK: Felsefenizin en kompleks ve aslnda merkezi temala
rndan biri insanlararas ile zaman arasmdaki iliki. Bu ilikiyi
etik/ontoloji ayrmna gre konumlandrarak izah eder misi
niz?
EL: nsann teki e etik ilikisinin nihai noktada kendisiy
le ontolojik ilikisini veya dnya diye adlandrdmz eyler

84 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

totalitesiyle (kozmoloji) ilikisini ncelediini gstermeyi deni


yorum. teki ile iliki zaman'dr: Bir ann dierini onu ele geir
meye/ yakalamaya ya da onunla zdelemeye muktedir
olmakszn izledii totalize edilemez diyakronidir. Ezamanllk-d ve imdilik-d olan, tekiyle zaman iindeki asli ilikimdir. Zaman tekinin benim hep dmda olmas, ayn'mn
senkronisine/ezamanllna indirgenemez olmas anlamna
gelir. Insarararas olann zamansalh tekiliin anlamn ve
anlamn tekiliini mmkn klar. Fakat dnyada ikiden fazla
insan olduu iin biz biteviye etik farkllk perspektifinden on
tolojik totalite perspektifine geeriz. Daima en az kii vardr.
Bu tekinin kim olduunu sormaya, belirlenemez olan objek
tif olarak belirlemeye almaya, mukayese edilemez olan hu
kuki olarak ayn anda farkl pozisyonlar alma abasyla muka
yese etmeye mecbur olduumuz anlamna gelir. Bu yzden, ilk
ezamanllk tipi eitliin ezamanll, her br kiinin birbiriyle elien iddialarn uzlatrma ve dengeye kavuturma aba
sdr- Eer dnyada sadece iki insan olsayd, hukuk mahkemelerine ihtiya olmazd; nk ben daima tekinden, nce te
kinden sorumluyumdur. kii olduu srece teki ile etik
iliki politik ilikiye dnr ve ontolojinin totalletirici syle
mine girer. Asla ontolojinin ve politikann dilinden kurtulama
yz. Ontolojiyi dekonstrksiyona tabi tuttuumuzda bile dilini
kullanmaya mecburuz. Szn gelii Derrida'nm dekonstrksi
yon hakkmdaki almas dekonstrksiyona tabi tutmaya al
t felsefenin speklatif ve metodolojik katln/titizliini (rigor) tar. Bu kukucularn u argman gibidir: Hibir ey bi
lemeyeceimizi nasl bilebiliriz? Felsefenin en byk erdemi,
kendisini sorgulayabilmesi, ina ettii eyi dekonstrksiyona
tabi tutabilmesi, syledii eyi geri alabilmesidir. Tam tersine
bilim kendi szn geri alamaz, kendina ait kavramlara, terim
lere ya da temellere/ilkelere meydan okuyamaz, onlar sorgu
layamaz; dzenli amal bir biimde ileri atlr, ilerler. Bu ba
kmdan bilim dili, hesaplanabilir sembollerden ve formller
den ibaret dil olmayan dilini/dilsizliini (nonlanguage) ina
ederek reddetme giriiminde bulunur. Fakat bilim, nihai belir
lemede kendisinden tredii felsefenin bir ikincil paranteze al
ndr; asla son sz olamaz. Heidegger bunu bilimin hesaplad
n, fakat dnmediini deklare ederken hayranlk uyandra-

Emmanuel Levinas 85

cak ekilde zetlemitir. imdi, ilgilenmekte olduum ey ite


felsefenin bu dnme, kendisini sorgulama, ve sonunda sy
ledii eyi geri alabilme yetisidir. Dahas, bu sorgulama ve sy
lediini geri alma [ddireI kapasitesinin kendisini preontolojik
teki ile insanlararas ilikiden tretip tretmediini merak
ediyorum. Felsefenin bir nihai imdide ya da ezamanllkta totalize edememesi bana gre bir eksiklik ya da hata deildir. Ve
ya baka bir ekilde dile getirmek gerekirse, felsefenin en iyi
yan baarszldr. Felsefenin anlam totalletirememesi daha
iyidir ontoloji olarak tam da buna kalkt za'man bile
nk felsefe bu yolla akn olarun tekiliine daima ak kalr.
Grek ontolojisi, son szn birlik olduu gl hissini, okun
birliini, sentez olarak hakikati dile getirmitir kesinlikle. Nite
kim Platon ak/sevgiyi eros yalnzca tanrsallk olarak
tanmlad farkllklarn birliine ya da tam zdelemesine
kapal olduu srece yar-tanrsal bir ey olarak tanmlar. Av
rupa iirindeki romantik gelenek akm iki insan tek insan ha
line getirdii sonucunu kararak bu Platoncu ontolojiyle uyu
ma eilimindedir. lah olann niterlemeyle ya da totaliteyle
bu zdeletirilmesine kar kmaya alyorum. nsann te
ki ile ilikisi birlikten ok farkllk olarak ok daha iyidir: sosyalite kaynamadan daha iyidir. Akm/sevginin deeri tekinin
bana indirgenmesinin, benimle aymamasmn imknszlmdadr. Etik perspektiften yola kldnda, iki birden daha iyi
dir [on s'amuse mieux deux]!
RK: nsann ve Tann'nm teklikte kaynamakszm ebediyen
bir arada yaayabilecei bir zdelememe/aynlamama eskatolojisi dnmek mmkn mdr?
EL: Peki ama neden eskatoloji? Neden zaman ezeliyete/ebediyete indirgemek isteyelim? Zaman Tanr ile, tam da
Tanr'ya giderken girebileceimiz en derin ilikidir. Zamann
iinde ebediyette kaybedilecek bir mkemmellik vardr. Ebe
diyeti arzulamak kendisini ebediletirme, kendisi olarak ya
amaya devam etmek amacyla daima olma arzusudur. Zama
n askya almayacak ya da zaman ada bir imdiye indirge
meyecek bir ebedi hayat dnlebilir mi? Zaman kabul et
mek lm imdinin imknszl olarak kabul etmektir. Ebe
diyette olmak bir olmak, ebediyyen kendisi olmaktr. Zamann

86 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

iinde olmak Tanr iin olmak [tre Dieu) bir daimi vedadr
[adieu].
RK: Fakat insan nasl mutlak teki olarak Tann iin olabi
lir veya Tann'ya gidebilir? insan teki'ye ynelerek mi?
EL: Evet, ve edat iin []'de ima edilen ilikinin nihai nok
tada zamandan treyen bir iliki olduuna iaret etmek nemli
dir. Zaman insann teki ile ilikisini ve mutlak teki veya Tan
r ile ilikisini balantya/korelasyona indirgenemez diyakro
nik bir iliki olarak ekillendirir. "Tann'ya yneli" benim birin
cil "teki kiiye yneli"ime gre dnlmedike anlamszdr.
Tann'ya yalnzca teki kiiyle kendisi iin etik olarak ilgilenerek
ynelebilirim Etik'in inana varsaydn sylemiyorum. Tam
tersine inan, bu- dnya-iindeki-varlmzn/oluumuzun bi
zi tekine aan dal/ykl (disruption) olarak etik'i varsa
yar. Etik tekinden sorumlu olma zorunluluu Varhm/oluun
anlamnn ontolojik nceliim ykar; o dnyada igal ettiimiz
doal ve politik pozisyonian yerinden eder ve Varlk'm dmda
bir ey olan, Varlk'tan baka trl [autrement qu'tre3 olan bir
anlama yneltir.
RK: teki'nin "yz" [visage] analizinizin ontolojinin bu
tahribindeki oynad rol nedir?
EL: Yze yaklama en temel sorumluluk modudur. Aslnda
teki gerei, dik duru ve drstlktr; o bir drstlk ilikisi
ni dile getirir. Yz nmde/karmda [en face de moi] deil, yukanmdadr; lme bakan ve lm ifa eden lmden nceki
tekidir. Ikincileyin yz, benden yalnz lmesine izin vermeme
mi isteyen tekidir; sanki byle yapmak lmnn su orta ol
mam engelleyecekmi gibi. Dolaysyla yz bana unu syler:
ldrmeyeceksin. Yzle ilikide tekinin yerim gaspeden kii
olarak ifa olurum. nl "var olma hakk"na Spinoza'nm cantus essend diye adlandrarak her anlalabilirliin temel kesi
olarak tanmlad ey yzle iliki meydan okur. Buna gre,
tekine karlk verme grevim natrel kendi-hayatta kalma
hakkm [/e droit vital] askya alr. teki ile etik sevgi/ak ilikim
ben'in tek bama kendi kendisine hayatta kalamamasndan,.ken
di dnya-iinde-oluunun anlamm aym'nn ontolojisinde bula
mamasndan domaz. Bu benim Totalit ve Sonsuzluk [Totality
and nfini ty]'a Pascal'm "Ma place au soleil, le commencement de to~

Emmanuel Levinas 87

ute usurpation" szyle balamamn nedeni budur. Pascal ayn


gr "le moi est hassable" derken de dile getirir. Burada Pas
cal' m etik hassasiyetleri "var olma, hakkna" ontolojik ncelik ve
rilmesini reddeder. Kendimi yzn yaralama/incitme imknna
amam ontolojik var olma hakkm sorgulanr hale getirmem de
mektir. Etik'te teki' nin var olma hakkmn sizin kendi var olma
hakknza ncelii vardr. u etik buyrukta zetlenen bir ncelik:
ldrmeyeceksin; tekinin hayatn tehlikeye atmayacaksn.
Yz'le etik iliki asimetrik bir ilikidir, nk varlm teki'ne
tabi klar. Bu ilke Darwind biyolojide "gl olann hayatta kal
mas" ve psikanalizde naturel "id"in zevk, sahip olma ve iktidar
gds libido dominandi olarak karmza kar.
RK: O halde kendimizden ok tekine kar ykml
yz.....
EL: Kesinlikle. Bu etik iliki bugn hl yaygn Helenik conatus essendi'nin kesinliini ortadan kaldrr. "teki'rn maddi
ihtiyalar benim manevi ihtiyalanmdr" diyen bir yahudi ata
sz vardr; ontolojinin ilk hakikatinin olma mcadelesi
etik reddini karakterize eden bu uyumsuzluk ve asimetridir. Bu
yzden etik doaya kardr; naturel kendi varlm ilk sraya
yerletirme arzumu yasaklad iin byledir bu.
RK: Tann'ya ynelme daima doaya kar durmamz ge
rektirir mi?
EL: Tann doarm yaratcs ya da nedeni deildir. Tan
r'nm kelam yzn ihtiamna seslenir ve doamzn etik dn
mne ya da tersyz edilmesine anda bulunur. "Sradan ah
lak" (lay morality) dediimiz ey yani trdeimiz varlklara
insani ilgi de zaten Tann'run sesini seslendirir. Fakat te
ki'nin kendime ahlaki ncelii, bizi doamzn dnda bir ey
motive etmiyorsa ortaya kmaz. Etik durum insann doasnn
dnda, Tanr'mn zihne girdii [Gott fllt mir ein] bir insani du
rumdur. Bu bakmdan, Tann'nn doamz tersyz eden ontolo
jik olma arzumuzu sorgulayan teki olduunu syleyebiliriz.
Bu etik vicdana ar hi kukusuz Musevilik-Hristiyanlk d
ndaki din sistemlerinde de vardr, fakat temelde dine an
olarak durur. Tann aslnda bu dnyaya ait olmad iin doa
ya kar kar. Tann Varlk'tan baka/Varlk dnda bir eydir.

88 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

RK: Varoluun etiko-din anlam doal ya ontolojik posa


sndan nasl damtlabilir?
EL: Sorunuz peinen etik'in ontolojiden tretildiini varsa
yyor. Ben tam tersine, teki ile etik ilikinin pek yle deilse
de ontoloji kadar asli ve ilk [ursprnglich] olduunu dn
yorum. Etik bir doa ontolojisinden trememitir; onun tam
kart, Varln dnda bir anlam dorulayan bir meontoloji,
bir asli Varlk-deil (me-on) modudur.
RK: Ve yine de etik olan ile ontolojik olann bir ekilde iki
ilham olarak bir arada var olduklarn iddia ediyorsunuz?
EL: Grek felsefesinde, szn gelii Platon'un "Varln d
nda var olan yi" [agathon epekeina tes ousias] dncesinde on
tolojik olann almasnn izleri bulunabilir. (Heidegger elbette
Platon'daki bu yi'nin etik yorumuna Varln dier tasvirleri
arasmda bir tasviri olduunu iddia ederek kar kar.) Yine ay
n ekilde bu kontekstte Descartes'n insan doasnn ve zihni
nin snrl limitlerini aan "Sonsuz deasra" kefi zikredilebilir.
Ve benzeri ontoloji-st nosyonlar, tanrsal olan Varla ilave
siyle sahte-Dionysian via eminentiae doktrininde ya da tiraf
lar'd&ki meydan okuyan hakikat [veritas redarguens] ile parlda
yan ontolojik hakikat [veritas lucens] arasmda yaplan Augustineci aynmda vb. bulunabilir.
RK: Husserl'in zaman teorisinin Varln dmda bir teki
ye iaret ettiini dnyor musunuz?
EL: Husserl'in zaman teorisi zellikle de Zaman Bilincinin
Fenomenolojisi'nde [The Phenomenology of Internal Time Consciousness] ne kadar radikal olursa olsun btnyle bir kozmolojik za
man nosyonu iinde kalr; zamansallk imdiye, bir imdi mev
cudiyet ontolojisine gre dnlmeye devam eder. imdi [Ge
genwart] Husserl iin ntensiyonal yeniden-temsilierine [Verge
genwrtigen] gre tanmlanan gemi ve gelecek zamann mer
keziletii boyut olarak kalr. Daha net ekilde sylemek gere
kirse, Husserl imdi'nin gemi'i ierdiini ve imdinin gelece
i nceden ierdiini ya da gelecein imdinin devam olduu
nu iddia eder. Gemi zaman ve gelecek zaman yalnzca imdi
nin modifikasyonlardr; ve bu imdinin gemii ve gelecei
iinde tamas teki ya da akm olan eyin gasb ve temellk

Emmarmel Levinas 89

olarak imdiki mevcudiyet ontolojisini takviye eder. Husserl'in


zaman hakkmdaki derslerini fiilen yayma hazrlayan Heidegger
Varhk ve Zaman'da zamann lm karsndaki acya/kedere g
re analizini yaparken kendi fenomenolojik zaman izahna farkl
bir unsur yerletirmitir. Zamansallk artk bizi imdide tutmak
tan, alkoymaktan veya hapis tutan bir ey olarak de imdi
den bir nihai imknlar ufkuna tayan lme-dnk vecd halin
de olu olarak ifa edilir.
RK: Fakat Heidegger'in zamansalh lme-ynelik-olu
olarak analizi yine de ince bir bana ait bir eyi temil formu,
dnyay benim kendi [eigenst] otantik [eigentlich] varoluuma
indirgeme formu deil midir? lm, Heidegger iin daima be
nim lmmdr. Dasein daima bana ait Varhk'tr.
EL: Bu benim lm etik analizimle Heidegger'in lm
ontolojik analizi arasmdaki temel farkllktr. Heidegger iin
lm benim lmm olduu halde, benim iin lm teki'nin
lmdr. Hmanizm zerine Mektup'ta Heidegger Dasein' b
tnyle Darwinci bir tarzda "kendi varlnn endiesini tayan
varlk" olarak tanmlar. Varhk ve Zaman'm 9'uncu paragrafnda
Dasein'm ana zelliklerim, bana aitliin [Jemeinigkeit] Varln
bana ait olma tarz kendisini bana empoze etmesi veya nak
etmesi olarak tanmlar. Varlmn bana ait mlk olduu l
de Jemeinigkeit Beri in dile getirilmesini nceler. Dasein daha n
ce Jemengkeit olduu iin yalnzca '"Ben" [Ich]'dir. Ben yalnzca
ncelikle kendi Varlma sahip olduum iin Ben'imdir. Tersi
ne etik dnce iin bana ait olann bu ncelii olarak le moi haissable'dv. Etik bu nedenle, kiilikten arnm faildir. Ancak teki'ne aldmda bir sbjektivite olarak, tekil bir kii olarak,
"Ben" olarak tanmlanrm. Berd "Ben" haline getiren tekine
kanlamaz ve kuku gtrmez cevap verebilirliimdir. yle ki
yaralanmas mmkn teki lehine kendimi azletmeyi ya da taht- .
tan indirmeyi pozisyonumun merkeziliinden feragat etme
yi kabul ettiim lde sorumlu veya etik "ben" e dn
rm. Kitab- Mukaddes yle syler: "Ruhunu bulan onu kay
beden kiidir." Etik ben hakl olup olmadn, kendisini teki
ne kendi varl dolaysyla balatan varlktr.
RK: Son zamanlarda Kta Avrupas felsefesine egemen ol
ma eilimindeki yapsalc ve postyapsalc tartmalarda zne-

90 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

nin lm, ya da kayboluu konusunda ok ey sylendi. Sizin


etik dnceniz znellii bir ekilde koruma giriimi mi?
EL: Benim bu konudaki dncem yapsalcln kart isti
kamette ilerliyor. Yapsalc eletiriye kar tzsel (substantial) ya
da dzenleyici anlam merkezi olabilecek zne fikrini, idealist
kendi kendisine-yeterli cogitoyu savunmak niyetinde deilim.
Sbjektivitenin/znelliin bu geleneksel ontolojik versiyonlar
nn Varlktan Baka Trl'de [Otherwise than Being] Sunduum
entomolojik (entomological) sbjektive/znellik versiyonuyla
hibir alakas yoktur. Etik sbjektivite her eyi kendisine indir
geyen ontolojinin idealize edici sbjektivitesini geersiz klar.
Etik "ben" tam da teki'nin nnde diz kt, kendi zgrl
n, tekinin ok daha asli arsna kurban ettii iin sbjekti
vitedir. Benim iin zne'nin zgrl asli ya da birincil bir de
er deildir. Tepkimizin ya da cevabmzn insan teki'ne, ya da
mutlak teki' olarak Tann'ya tabilii (heteronomy) sbjektif z
grlmzn otonomisini nceler. Sorumlu "ben olduumu
kabul ettiim srece zgrlmn tekine tabi oluumun z
grlmden nce geldiini de kabul ediyorumdur. Etik sbjek
tiflii/znellii, otonom zgrle tezat bu tabiyet sorumluluu
olarak yeniden tanmlar. teki karsndaki asli sorumluluumu
kendi zgrlm asli bir ey olarak kabul etsem bile, tekinin
talebine karlk vermeme zgrlm dorulamadan nce te
kinin benden bir cevap/tepki talep etmesinden asla kaamam.
Etik zgrlk une, difficile libert, farkl (heteronymous) tekine
mecburiyet zgrldr. Sonuta teki varlklarn en zengini
ve en yoksuludur: etik anlamda zengin, nk daima bana nce
liklidir ve beni-nceleme-hakk vardr; ontolojik ya da politik
dzeyde yoksuldur, nk bensiz hibir ey yapamaz kesin
likle krlgan ve savunmaszdr. teki ontolojik varlmz taciz
eder ve psikemizi uyank tutar; tetikte bir uykusuzluk durumun
da tutar. Ontolojik olarak teki'ni reddetme zgrlne sahip
olduumuzda adi vicdanmzla hep sulu kalrz.
RK: tekine etik mecburiyetimiz/ykmllmz gn
delik dnya-iinde varlmzda/oluumuzda gereklemesi
imknsz btnyle negatif bir ideal deil midir? Biz her eyden
nce, ister politik ve kurumsal totaliteler ister teknolojik organi
zasyon ve kontrol sistemleri olsunlar ontolojik drtlerin ve

Emmanuel Levinas 91

pratiklerin ynettii somut bir tarihsel dnyada yayoruz. Etik


bildiimiz ekliyle insan toplumunda uygulanabilir mi? Yoksa
sadece apolitik uysallk ars mdr?
EL: Bu temel bir mesele. Biz elbette ontolojik bir teknolojik
egemenlik ve politik kendini-koruma dnyasnda yayoruz.
Gerekten de bu politik ve teknolojik organizasyon yaplar ol
makszn, insanl doyuramayz. nsani varoluun byk para
doksu udur: ontolojik olan tekinin iyilii iin kullanmalyz;
tekniko-politik ara ve ama sistemlerine tekinin bekasm temi
nat altna almak iin bavurmalyz. Ayn paradoks, daha nceki
meseleye dnerek dile getirmek gerekirse, dili kullanmmzda
da vardr. Grek felsefesinin dilini ve kavramlarm kullanmak d
nda hibir opsiyonumuz/terdh hakkmz yoktur; bu dili ve
kavramlar ama giriimlerimiz sz konusu olduunda bile. Me
tafiziin diline engel olamayz, ancak, etik adan onunla yetinemeyiz de; o zorunlu fakat yeterli deildir. Fakat ben Derrida'run
bu paradoksla ilgili yorumunu kabul etmiyorum. Derrida Bat
(imdi) mevcudiyet metafiziinin dekonstrksiyonunu kurtulunamaz bir kriz olarak grme eilimindeyse de, ben bu krizi Bat
felsefesinin, kendisini ekilik ve Varln/Oluun dndaki akmhk boyutuna amas iin altn frsat olarak gryorum.
RK: Dilin etik olabilmesi ihtimali var m?
EL: Varlktan Baka Trl [Autrement q'etre)'de u soruyu
ynelttiimde bu sorunu ortaya koyuyorum: "Bir syleyen ol
makszn syleme nedir?" Syleme ifa olduu lde etik sa
mimiyettir. Aslnda bu syleme sylenenin ontolojik belirlenebilirliine (definability) indirgenemez. Syleme samimiyetin kendini-ifasn mmkn klan eydir; bir eyi kendine saklama tar
z deil, her eyi verme tarzdr. Ontoloji hakikati total mevcu
diyetin anlalabilirliiyle eitledii lde sylemenin bt
nyle ifasn, sylenenin totalleen kapamna indirger. ocuk
saf saf yaraianabilirlik/krlganlk/hassaslik olduu lde ifa
denin saf ifasdr; rtbas etmeyi, batan karmay samimiyet
siz olmay renememitir henz. Szn gelii, insani dili, s
zn gelii hayvan ya da ocuk ifadesinden ayran ey insan ko
nuucunun sessiz kalabilmesi, samimiyetle almay reddedebilmesidir. nsani varl/beeri, beer olarak karakterize eden
ey sadece konuabilen bir varlk olmas deil, ayru zamanda

92 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

yalan syleyebilmesi, bir ifte alma ve gizleme olarak dilin


iftyanhhmda yaayabilmesidir. Hayvan bu iftyanlha yete
neksizdir; szn gelii kpek havlamay, ku ark sylemeyi
durduramaz. Fakat insan sylemekten vazgeebilir ve bu sessiz
kalma, kendisini tutma yetisi politik olma yetisidir. nsan ken
disini iir noktasna kadar sylemeye adayabilir veya yalansylememe noktasna kadar tutabilir. Syleme, olarak dil tekine
etik aklktr; sylenen ey olarak dil sabit bir aymha/zdelie ya da senkronize edilmi varla indirgenmi ey olarak dil
tekine ontolojik kapallktr.
RK: Fakat syleme etiini toplumdaki muamelelerimize
yanstan bir tr sylenenin moralitesi/ahlak deil midir? Baka
bir syleyile, eer politika ontolojik doamzn ifadesi olma
dka etik olamayacaksa, en azndan moral/ahlaki de mi ola
maz (bu terime sizin yklediiniz anlamda elbette)?
EL: Etik olan ile moral/ahlaki olan arasmdaki bu ayrm,
burada ok nemli. Moraliteyle ben sosyal davram ve vatan
dalk greviyle ilgili kurallar serisini kastediyorum. Ancak moralte bu ekilde sosyopolitik organizasyon ve insann bekasn
takviye dzleminde ilerken, nihai noktada tekine ynelik etik
sorumlulukta temellenir. Prima pkoscrphia olarak etik kendisini
toplum iin kanun hkmne getiremez ya da toplumun bt
nyle deimesini veya dntrlmesini salayacak davran
kurallar retemez. Manifesto dzeyinde veya rappel lordre
dzeyinde ileyemez; etik bir savoir vivre deildir. Etikten taraf
szlk {des-inter-essement; disinterestedness] olarak sz ederken,
basite onun kaytszlk olduunu sylemek istiyor deilim.
Ben sadece etiin tekinin Varha/Olua ilgimizi, kendisi dn
da olan eyi kendisine mal etmeye ve temellk etmeye tutkulu,
dnya-iinde-varlk/olu olarak nter-esse'mizi nceleyen ar
s karsnda tetikte bir pasiflik formu olduunu kastediyorum.
Moralite/ahlak, politik "iliki/alaka {interestedness]"dnyamz,
toplumdaki yurttalar arasmdaki sosyal mbadeleleri yneten
eydir. Bir znenin dier zneye tam akl ve duyarll ola
rak etik moralite haline gelir ve gaynahsi "nc"nn h
kmet, kurumlar, mahkemeler, hapishaneler, okullar, komiteler
vb. politik dnyasna girdii lde kabunu sertletirir.
Fakat ilham almay srdmemiz ve ahlaki dzenimizi ynelt-

Emmanuel Levinas 93

memiz gereken norm insanlararas etik normdur. Eer moralpolitik dzen etik temelden btnyle koparsa, faist ya da totaliteryen toplum formlar dahil her toplum formunu kabul et
mesi gerekir; nk artk onlan birbirinden ayrt edemez ya da
onlan deerlendiremez. Devlet genelde anariden daha iyidir
fakat her durumda deil. Baz rneklerde szn gelii fa
izm ya da totaliteryenizm politik devlet dzenine, tekine
etik sorumluluumuz adna meydan okumamz gerekir. Etik
felsefenin ilk felsefe durumunda kalmasnn nedini budur.
RK: Kullandnz insanlararas etik kriter bir tr Mesihi
eskatoioji, ontolojik sahip olma ve totalit yaplannn mutlak
teki'ne yz-yze tam alma ilikisi istikametinde almasn
salayacak bir tr Mesihi eskatoioji deil midir?
EL: Burada eskatoioji hakkmdaki ekincelerimi tekrar dile
getirmeliyim. Eschaion terimi, insan ile mutlak teki arasndaki
tarihsel farkllk ilikisinde bir finaiitemn, bir son'un [fin] var
olabileceine imada bulunur; bu aknn farkllm teminat al
tna alan gediin/mesafenin aynln/zdeliin totalitesinde
ortadan kalkmasdr. Eschaton'u gerekletirmek bu yzden
Tann'y bir telos olarak elde edebileceimiz veya kendimize mal
edebileceimiz, tekiyle sonsuz/snrsz ilikimizi en az mesa
feli kaynama seviyesine drebileceimiz anlamna gelir. Hegelci diyalektiin sylemek istedii ey budur; yani ontolojik
olan ile etik olan arasndaki mesafenin/kopukluun tam reddi.
Eskatolojinin tehlikesi insan-Tann ilikisini, kar klmas zor
bir durum, bir sabit ve deimez mnasebetler durumu olarak
grme arzusudur. Ben etik sorumluluu ite tam da asla uyu
mayacak daimi bir uyanklk olduu iin insomnia ya da uyank
lk olarak tanmladm. Bir faaliyetler durumu olarak ontoloji uy
kuya kaplabilir. Ak tekini sonu gelmez bir izlemedir/seyir
dir; o, bir goi$me-~deux olarak yaayan karlkl birbirlerine sa
hip olmalaryla ya da domestik huzur olarak burjuva ak ide
aliyle hibir ekilde karlanamaz ya da tatmin edilemez.
RK: Eskatoioji terimini reddettiiniz takdirde, teki ile bu
etik ilikiyi tanmlamak iin Mesihi terimini kabul eder misiniz?
EL: Yalnzca Burada Mesih'yi u Talmudik maksime g
re anlarsak: "Yasa yapclar (doctors of law) asla ne bu dnyada
ne teki dnyada huzura/bara kavuabilirler; hep tartarak

94 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

toplantdan toplantya koarlar nk daima tartlacak da


ha fazla ey vardr" Tartma ihtiyacn ortadan kaldracak ve
seyrimize son verecek bir mesihilik formunu kabul edemem.
RK: Fakat etik olarak daha mkemmel bir bar dnyas
iin mcadeleyle ykml deil miyiz?
EL: Evet ancak ben bu ban benim iin deil, teki iin ar
yorum. Tam tersine, eer "erdemin dl kendisidir" diyor
sam, bunu kendim iin byle syluyorumdur. Bunu teki iin bir
standart haline getirdiim srece onu smrrm; nk bu
durumda sylemekte olduum ey udur: bana kar erdemli ol
benim iin al, benim iin sev vb. benden herhangi bir
karlk bekleme. Bu daha ok hastaneye giden ve lmekte olan
askere unu syleyen Sezai'm annesinin durumuna benziyor:
"lken iin ldn iin ok mutlu olmalsn." teki iin ld
nz iin ok mutlu olmaksnz. Daima tekinden ok kendi
kendimden talepte bulunmalym ve [Martin] Buber'in Ben-Sen
etik ilikisini simetrik bir ortaklaa mevcudiyet olarak tanmn
kabul etmemin nedeni budur. [Fyodorj Dostoyevski'nin Karamazov Kardeler'inde Alyoa Karamazov'un syledii gibi, "He
pimiz baka her birimizden sorumluyuz fakat ben baka her
kesten daha fazla sorumluyum." Ve o bununla her "ben"n ba
ka herkesten daha fazla sorumlu olduunu sylemek istemez;
nk bu yasay baka herkese genelletirecektir kendimden
ne kadar talepte bulunuyorsam tekinden de o kadar talepte
bulunmak. Bu temel asimetri etiin temelidir: yalnzca tekin
den daha fazla sorumlu deilim, ayn zamanda baka herkesin
sorumluluundan da sorumluyum1.
RK: Etiin Tanrs "filozoflarn Tanrsndan", yani gelenek
sel ontolojinin Tanrsndan nasl farkldr?
EL: Etik iin, Tann'nm izleri yalnzca tekiyle etik ilikide,
Tann'nm getii [se pa$$e] etik ilikide bulunabilir. Bu yzden
tann kendisini bir iz olarak ifa eder, Aristoteles'in Kendi Kendisini-Dnen Dnce, ve Skolastik metafiziin Ipsum Esse Subsistents veya Ens Causa Sui diye tanmlad ontolojik mevcudi
yet oJarak deil. Kitab- Mukaddes'in Tanrs mantksal tahmin
ler ve sfatlarla/yklemlerle tanmlanamaz ya da ispatlanamaz.
Ortaa ontolojisinin gelitirdii hikmet, g ve kozalite'nin s
tn dereceleri bile Tann'nm mutlak tekilii iin yetersizdir.

Emmanuel Levinas 95

Tanr'y stnlk vasflaryla dnemeyiz; ak olana ak, Tann'run ilerinden geerken brakt izleri ifa eden zel insanlararas ilikeri tespit etmeye alarak dnebiliriz. Etik felsefe
nin Tanrs Yaratln Kadir-1 Mutlak Tanrs deil, daima insan
larla iliki iinde olan ve insanlardan farkllklar asla kaytszlk
olmayan peygamberlerin zulme maruz kalm Tanrsdr. Tann'y arzuya, tatmin edilemeyecek ya da karlanamayacak (sa
tisfy) satis'in etimolojik anlam l/snr arzuya gre d
nmeye almamn nedeni budur. Tann'yla ilikimde asla tat
min olamam; nk O daima benim snrm aar arzumla hep
mukayese edilemez kalr. Bu anlamda Tann iin areumuz son'suz ya da snrszdr: Tann Kendisini mevcudiyetten ok yokluk
olarak ifa ettii iin sonsuz ve snrszdr. Ak Tann ile insann
dostluudur, ancak insan Tanr yolda olduu iin daha mutlu
dur; oysa Tann insann sahibidir! Aynca, Tanr arzumuzu tat
min edemez derken, buna, tatminsizliin kendisinin yce/ulvi
olduunu eklemeliyiz! Sonlu dzende eksik olan ey, sonsuz d
zende mkemmele dnr. Sonsuz dzende Tann'run yokluu
Onun varlndan ok daha iyidir; Tann'ya ilgimizin ve Tann'y
araymzn acs vuslattan daha iyidir. Kierkegaard'n syledi
i gibi, "Tann'ya ihtiya duyma, yce bir mutluluktur."
RK: Varln imknszl ya da mevcut-olma imknszl
olarak Tanr analiziniz, etik ilikinin btnyle topya ve ger
ek d olduunu ne sryor grnyor.
EL: Benim dnceme yaplan en byk itiraz budur
"Bu etik ilikinin uygulandn nerede grdnz?" diye soru
yor insanlar bana. topya olmas teki'ne ynelik gndelik ali
cenap ya da iy-niyetli eylemlerimizin gereklemesini engelle
mez diye cevap veriyorum: Akam yemeine otururken veya
kapdan geerken "buyurun" derken olduu gibi en kk ve
en klie eylemlerimiz bile etie tanklk eder. tekine bu ilgi da
ima "yersiz" [u-topos], daima "dnya tarzlan" dmda olmas
anlamnda topya kalr, fakat onun dnyada birok rnei var
dr. Marxist zgrlk terminolojisinde tecrbeli, Arjantin halk
nn acan ve mutsuzluuyla an lde ilgenen Latin Ameri
kal bir renci grubuyla yaptm bir toplanty hatrlyorum.
Etik felsefemin szn ettii teki ile topik ilikiye sahiden hi
tanklk edip etmediimi sordular bana. "Evet, gerekten tank
lk ettim; burada, bu salonda" diye cevap verdim.

96 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

RK: Marxizmin bir topik ilhamn tara olduunu mu id


dia ediyorsunuz?
EL: "Tanr ve Filozoflar"da ["Dieu et la philosophie"; "God
and Philosophers," De Dieu qui vient l'ide (of God who comes to
mind)] "etik ve peygamberane bir lk" olarak Bat ontolojisi
nin almasndan sz ederken asimda Marx'm Bat idealizmini
eletirisini dnyay dntrmekten ok anlama projesi olarak
dnyordum. Marx'm eletirisinde ideal anlalabilirlik ile te
orinin tekine somut ilgi pratiine dntrlmesi talebinin ontolojik zdeletirilmesine szan bir etik vicdan buldum. Marxist
topyann kuaklar zerinde brakt olaanst byleyici et
kiyi aklayan ite bu ifa edici peygamberane lktr. Mar~
xizm btnyle Stalinizmin glgesinde kalmtr. 1968 Paris
devrimi hznl bir devrimdi; nk Kruev Raporu'ndan ve
Komnist Parti'rn rynn ifasndan sonra gerekle
miti. 1968 yl mitsizliin zaferini zetliyordu, en azndan ko
mnist idealin totaliter brokraside dejenere olduu hakikati
nin gn na kmasndan sonra insani adaleti mutluluu ve
mkemmellemeyi son bir kavrayt. 1968'den sonra yalnzca
dank gruplar ve isyana bireyler srrealist kurtulu formlar
aramay srdrd, artk insanln kolektif eylemine inanm
yorlard, artk Marxizmin Stalinist katastrofu tarihin peygambe
rane mesaj olarak yaatamayacamdan eminder.
RK: Gnmzde felsefenin oynayabilecei rol nedir? Bir
ok ada Kta Avrupas filozofunun szn ettii sona m
ulat gerekten?
EL: Heidegger ile Derrida'mn terimleriyle dile getirmek ge
rekirse, geleneksel ontoteoloji ve logosentrizm formlarnda fel
sefenin sonunun geldii dorudur. Fakat bu eletirel speklas
yon ve sorgulama anlamnda felsefe iin geerli deildir. Spek
latif felsefe pratii hibir ekilde bitmi deil. Aslnda ada
metafizii ama ve dekonstrksiyona tabi tutma sylemi birok
bakmdan metafiziin kendisinden ok daha speklatiftir. Akl
hibir zaman kendisini sorgulad zamanki kadar yetenekli ol
mamtr. Felsefenin gnmzdeki sonuyla felsefe yeni bir ha
yat enerjisi bulmutur.
Paris, 1981.

Herbert Marcuse
Sanat ve Politika Felsefesi

RK: Altmlarda hem Birleik Devletler'de hem Avru


pa'daki renci ayaklanmalarnn uluslararas hrete sahip il
ham verici akl hocas Marxist bir dnr olarak son alma
larnzda estetik sorunlara dnnzle birok kiiyi hayrete
drdnz. Bu dn nasl aklyor ya da gerekelendiriyorsunuz?
HM: Gelimi endstriyel toplumlann uzun zaman nce
Marx'm sosyalist bir toplumun inasna yanstt servet ve re
tim aamasna ulat apak ortaya km grnyor. Sonu
ta maddi retimdeki nicelik artnn tek bana yeterli olmad
bir btn olarak toplumda bir nitelikte deimesinin zorunlu
olduu anlald. Bu tr bir nitelikte deime elbette yeni ve yabanclatnc olmayan emek, dalm/datm ve yaama artla
rn gerektirir, fakat tek bana bu da yeterli deildir. Hakiki bir
sosyalist toplum ina etmek iin zorunlu nitelik deiimi ki
henz gremediimiz bir eydir karakteri itibar ile ekono
mik (kantitatif) deil estetik (kalitatif) baka deerlere bal
dr. Bu deime sadece ihtiyalarn karlanmasndan daha faz
lasn gerektiriyor; o ayrca bu ihtiyalarn kendilerinin doasn

98 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

da bir deimeyi zorunlu klyor. amzda Marxist devrimin,


eer baarl olacaksa, sanata da bakmasnn gerekmesinin ne
deni budur.'
RK: O halde sanat yeni bir topluma devrimci geite bylesi bir merkezi rol oynayacaksa, bunu neden Marx'm kendisi
sylememitir?
HM: Marx bir yzyl nce yaad ve dolaysyla, yukar
da szn ettiim gibi, maddi kltrn problemlerinin aslnda
hakiki sosyalist kurumlann ve ilikilerin tesisiyle zlebilecei
bir ada yaamad iin sylememitir. Sonuta o problemin
saf ekonomik zmnn asla yeterli olamayacann tam anla
myla farkna varamad ve bu yzden bir yirmmd-yzyl devriminin farkl bir insan tipine ihtiya duyacann ve bu tr bir
devrimin, baarlacak ve tamamlanacaksa, btnyle yeni bir
kiisel ve cinsiyet ilikileri serisini, yeni bir ahlak, yeni bir du
yarll ve evrenin total yeniden inasn amalamas gerektii
vukufundan yoksundu. Bunlar byk lde estetik deerler
dir (estetik burada geni anlamyla, Kanf m ve [Friedrich! Schil
ler7in izinden giderek Eros ve Uygarlf ta ana hatlarn izdiim
duyusal ve muhayyel kltr olarak anlalmaldr) ve benim za
manmzdaki deime ve mcadele imknlarn gren kiinin
sanatn oynamas gereken belirleyici rol fark edeceini dn
memin nedeni budur.
RK: Orada, bana yle geliyor ki ok daha tehlikeli bir ekil
de, nitelik bakmndan yeni bir toplumu karakterize edecek bu
yeni kiisel ilikilerin vb. muhtemel "gerekletirilmesi/uygula
maya konulmas" ihtiyacndan sz ediyorsunuz. Bir diktatryal
elit aleti ("uygulamaya konulmas" gereken eyi belirlemeyi
kendi rol olarak gren bir elit) olmakszn ve sonuta propa
gandaya dnmeksizin sanat ve kltr, bu uygulamaya koy
mann nasl arac olabilir?
HM Sanat asla ve asla dorudan doruya ve dolayszca bir po
litik praksis faktr haline gelmemelidir. Sanatsz dolayl ekilde,
insanlarn bilincini ve bilin altru deitirerek etkili olabilir.
RK: O halde sanatn daima gndelik pratik politika alan
na kritik ve negatif mesafesini korumas gerektiini mi syl
yorsunuz?

Herbert Marcuse 99

HM: Evet, her otantik/hakiki sanatn kurulu gereklie,


onun diline, dzenine, konvasiyonlarma/kurallarma ve imajla
rna boyun emeyi reddetmesi anlamnda negatif olduunu id
dia ediyorum. Sanat sanat olarak iki ekde negatif olabilir: ya
dm insanla smak ya da barnak salanmasna hizmet
ettii ve dolaysyla insanl "tescilli" kurulu gereklie alter
natif bir baka formda koruduu srece; ya da bu "tescilli" ger
eklii, hem onu hem de onu ilk tescil eden insanlk dmanla
rm tehir ederek reddetmeye hizmet ettii srece. RK: Ancak yazlarnzn birounda (zellikle de zgrle
me zerim Bir Deneme ve Eros ve Uygarlk' dnyorum) sana
tn sosyalist topyaya giden yolun gsterilmesine katkda bulu
narak ok daha dorudan bir politik ve aslnda pozitif bir rol
oynayabileceini ileri srdnz doru de mi?
HM: Sanat size daha zgr bir toplum ve daha insani ili
kiler "imajn" verebilir, fakat bunun tesine geemez. Bu an
lamda, estetik teori ile politik teori arasndaki fark ortadan kal
drlamaz bir farkllk olarak kalr: sanat bireylerin toplumlanyla duyarllk yoluyla mcadeleleri iindeki tam ve formel kader
leri konusunda yalnzca sylemek istedii eyleri syleyebilir;
politik teori kanlmaz ekilde kavramsal olduu halde, sanatn
imajlar entelektel adan formle edilmekten ya da eri srl
mekten ziyade hissedilerek tahayyl edilebilir.
RK: Peki sanatta akim rol nedir sizce bu durumda? bu
rada akl derken, Verstand'a (Aydrlanmac dar mantksal, ma
tematiksel ve empirik-metrik hesaplama anlamnda akl) deil,
ncelikle her kltrel estetik iin merkezi insani alg, sezgi, de
erlendirme ve etik mzakereyle gili Kant ve Hegeld Vernunft'a ( daha geni eletirel ve dzenleyici yeti anlamnda akl)atfta bulunuyorum.
HM: Ben insani duyarlln ve hassasiyetin zgrlemesi
nin rasyonel yetimizin [Vemunft] mtekabil zgrlemesi sz
konusu olmakszn gerekleemeyeceine inanyorum. Bu yz
den sanatn yol at her zgrleme hem duylann hem de
akim mevcut kleliklerinden zgrlemesine iaret eder.
RK: Peki bu durumda ada popler kltrn byk ks
mnn rock mziin mesela duygusal bakmdan forik
(euphoric) ve Dionysan karakterine kar msnz?

100 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

HM: Bana buyruk duygusalln (emotionalism) btn


da vurumlar karsnda ihtiyatlym ve Kar-devrim ve Dev
rim [Counter-revolution and Revolution]'de akladm gibi,
hem canJ-tiyatro akmnn (tiyatroyu sokaa karma ve onu
ii snfnn diline ve duygularna "aarak" ulalabilir hale
getirme giriimi) hem de rock kltnn (cult) bu hataya ei
limli olduunu dnyorum. Soylu mcadelesine ramen il
kinin nihai noktada kendirti-ykc olduunu dnyorum. O
tiyatro ile devrimi harmanlamak istiyor, fakat yapmack bir
dolayszl mistik hmanizmin zeki kendine zglyle
harmanlamayla sonulanr. kincisi, yani rock-grup klt bire
yi dizginlerinden boanm bir ktleye dntren ticari totaliteryenizm modeline aar; buras kolektif bilin dnn hare
kete getii, ancak radikal ya da eletirel bilincinden mahrum
kald yerdir. Zamanla tehlikeli bir irrasyonalizm patlamas
olduu anlalacaktr.
RK: Duyularn devrimci zgrlemesinin ayn zamanda
akim zgrlemesini de gerektirdii kabul edildiinde, neyin
rasyonel olduuna kimin karar verecei ve dolaysyla byle bir
kararda hangi kriterlerin kullanlmas gerektii ve keza sonuta
bu rasyonel zgrlemeyi kimin tescil edecei ve yrrlkten
kaldraca sorulan hl cevapsz. Baka bir syleyile, kendi'
kriterlerini maniple edilen ve "irrsyonel" ynlara empoze
eden cmert, "rasyonel" diktatr ya da elite ynelik naho bek
lentiyi kim ortadan kaldracak?
HM: (imdi bastinlm) akl ve duyu yetilerinin estetik z
grlemesi, tabiri caizse byle bir yabanclamam hayat dene
yini gerekletirmeye alan bireyler ve kk gruplarla bala
mak durumundadr. Bunun sonra tedricen byk lekte top
lumda nasl etkili hale geleceini ve genelde farkl bir sosyal ili
ki yapsn nasl gerekletirecei sorusuna cevap veremeyiz.
Bylesi bir premature/erken programlama yalnzca bir baka
ideolojik tiranlk rneiyle sonulanabilir.
RK: Popler kltrn ve zellikle de (halkn eletirel ve al
c tutumlarn birletireceine inand) sinemann sosyalist
devrime yardm ve destek salamakta politikaya hasredilerek
kullanlabileceini ne sren eski meslektanz Walter Benjamin'le hemfikir deil misiniz?

Herbert Marcuse 101

HM: Evet burada Benjaminle hemfikir deilim. Bir kitlesel


duyarllk ve bilin deiimini gerekletirmek iin sanat kul
lanmay amalayan her giriim kanlmaz ekilde sanatn haki
ki fonksiyonlarnn suistimaliyle sonulanr.
RK: Hakiki fonksiyonlar.......
HM: Sanatn hakiki fonksiyonlar: (1) mevcut toplumu
reddetmek; (2) gelecek toplum trendlerini tahmin etmek; (3)
yakc ya da yabanclatrc trendleri eletiriye tabi tutmak;
(4) yaratc ve yabanclamadan uzak blge imajlar ileri sr
mek.
RK: Ve bu drtl red, tahmin, eletiri ve ileri srme fonksi
yonlar muhtemelen bireyleri ve kk gruplan hedef alacak?
HM: Evet bu doru.
RK: u formlasyonda dile getirilmi bir ey olarak Frank
furt Okulu'nun Marxist estetiine ballnzdan vazgemek is
ter misiniz? "Biz sanat toplum iinde eletirel analiz vastasyla
ifresi zlmesi gereken yer alma srecinin [bir tr] kod dili
olarak yorumluyoruz."
HM: Evet bu bana gereinden fazla indirgemeci grn
yor. Sanat dnyay bir ikinci-smf estetik yapya gre yanstacak
bir kod'dan ya da bulmacadan daha fazla bir eydir. Sanat sade
ce bir ayna deildir. O asla gereklii sadece taklit etmez. Sanat
gereklii (1) insanlara yapaca katknn, (2) insanlara verebile
cei mmkn zgrlk ve mutluluk imajlannm nda varlk
kazanacak ekilde dntrmektir; ve bu bir fotorafn yapa
mayaca bir eydir. Dolaysyla sanat imdinin/mevcut olann
taklidi deildir, onu aar. Sanat artk dnyamzda bulamayaca
mz deerleri korur ve bize hatrlama imkn verir; o bu de
erlerin gerekletirilebilecei bir baka mmkn toplumu ia
ret eder. Sanat yalnzca toplumun dnlm eletirisi olarak
gerekletii lde bir kod'dur. Fakat o toplumun dolaysz ya
da dorudan itham edmesi trnde bir ey olamaz. bu te
orinin ve politikann iidir.
RK: Szn gelii Orwell'm, Dickens'm ya da Fransz srre
alistlerinin eserlerinin toplumlannm dorudan ithamnameleri
olduunu sylemiyor musunuz?

102 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

HM: Sylemiyorum, srrealistler, fikrimce, asla dorudan


politik deilder; Orwell byk bir yazar deildi; ve Dickens b
tn byk yazarlar gibi bir politika teorisyeninden daha fazla
bir ahsiyetti Dickens' okumak bize pozitif bir haz verir ve
bu yzden temin ettii ey, ilk planda kitabnn okurudur. Bu,
devrimin faili olarak anlalan sanatn merkezi dilemmalarn
dan biridir. En radikal sanat be, toplumun ktlklerini ifa
etmekte, elence unsurunu gzard edemez. Bertolt Brecht'in
dnyada olup bitenleri en kaba ekilde resmeden eserlerin ba
ka eylerin yarmda haz da vermeleri gerektiini iddia etmesi
nin nedeni budur. Ve burada hatrlanmas gereken bir baka hu
sus, baz sanat eserleri ierik itibar e dorudan sosyal ya da po
litik grnseler bile mesela Orwell ve Dickens, fakat aym za
manda [Emile] Zola, [Henrik] Ibsen, [Georg] Bchner, [Eugne]
Delacroix, [Pablo] Picasso form itibar ile yle deildirler;
nk eserleri daima sanatn yapsna, romann, dramamn, i
irin, resmin vb. yapma bak kalr ve bu yzden gereklik kar
snda mesafeli bir durua tanklk eder.
RK: Peki "proleter" sanat mefhumu/nosyonu hakknda ne
dnyorsunuz?
HM: Bu nosyonun eitli nedenlerle yanl olduunu d
nyorum. Onun klasik ve romantik sanatn mesafe alma form
larn ama, sanat ile gerekliin yerlerine eylemlere, argoya, ta
hakkm altndaki halkn kendiliinden hislerine kk salan "ya
ayan sanat" ya da "anti-sana" koyma giriimi, Kar-devrim ve
Devrim'de ne srdm gibi, baarszla mahkumdur. Daha
nceki almalarmda siyahlann/zendlerin danslarnda, folk
mziklerinde, zellikle de dillerinde grlen potansiyel politik
lingistik bakaldrsna, zellikle de diline vurgu yaptm
(mstehcenliklerini aclan ve bastrlm kltrel gelenekleri
karsnda meru bir protesto olarak yorumladm) halde, im
di. byle bir potansiyelin nihai belirlemede etkisiz kalacana
inanyorum; nk, bu potansiyel standartlamtr ve artk en
gellenmi radikallerin ifadesi olarak grlemez. Tam tersine bu
daha ziyade kolayca seksalite aleyhine dnebilecek saldrgan
ln bo mutluluu olarak grlebilir. (Szn gelii, genital ala
nn "radikal" sylemdeki mecburi verbalizasyonu kurulu dze
ni, seksalitenin deersizletirilmesi kadar tehdit oluturma

Herbert Marcuse 103

mtr. Szn gelii bir radikal "Fuck Nixon" diye barrsa/ en


yksek dzeyde tatmin iin bu terimi baskc kurulu dzenin en
yksek temsilcisiyle zdeletiriyordu!-!).
RK: Genellikle Bat'da tahakkm edilen kitlelerle, zellikle
de siyahi kltrle zdeletirilen "canl" ya da "natrel/doai."
mzik konusunda ne dnyorsunuz?
HM: Bana yle geliyor ki yine burada da insan ayn eyin
gerekletiini grr. lkin tahakkm altndaki siyah komniterdn otantik l ve arks olarak ortaya kan ey beyaz rock'a dnerek ticarilemitir; bu, orgiastik/sefahat kabilinden
grup-terapisi hizmeti gren ustaca tasarlanm, izleyicilerin b
tn gerilimlerini ve ezilmiliklerini ortadan kaldran, fakat bu
nu yava yava ve herhangi bir sosyo-politik temelden yoksun
ekilde yapan icralarla gerekletirilmitir.
RK: Bu durumda kitlenin/ynlarn sanat, ii-snfmm
mcadelesine adanm sanat fikrini desteklemeyeceinizi d
nebilir miyim?
HM: Hayr. Bana yle grnyor ki sanat proleterya ya da
ii snfnn mcadelesinin zel kodu deildir; sanat belirli bir
snfn karlarm o karlar elimine etmeksizin aabilir. Sanat
daima tarihle ilikilidir; fakat tarih btn snflarn tarihidir. Sa
natn evrensel geerliliini ve objektivitesini Marx'm "prehistorya"nm nitelii, HegeFin sanatn balangcndan sonuna "tzn
(substance) sreklilii/ak" dedii ey haline getiren ite bu
genelliktir modem roman ile ortaa epik'ir/menkbesini,
insani varoluun olgular ile imknlarm, insan ile insan, insan
ile doa arasndaki uzlama ile atmay birbirine balayan ha
kikat. Sanat eserinin bir snf ierii olduu aktr (feodal, bur
juva ya da proleter her dnya grnn deerlerini, durumu
nu, hissiyatn etkiledii lde bu byledir), fakat nsanln
evrensel ryalarnn koulu olarak effaflar. Otantik sanat asla
sadece bir snfn aynas ya da onun aclarnn ve arzularnn oto
matik, sponten infilak olarak eylemde bulunmaz. Sanatn dile
getirdii duygulara hitap eden mevcudiyeti (immediacy), ev
rensel ilkelere gre eseri sanat haline getiren bireysel ne
minden/anlamndan ok bu ilkelerdir gerekleen bir komp
leks, disipline edilmi ve formel tecrbe sentezini varsayar ( ve
bu popler kltrn byk lde unuttuu bir eydir). Sana

104 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

tn bu evrensel boyutundan dolaydr ki byk politik radikal


lerin bazlar sanat konusunda en apolitik durular ve estetik
zevkler sergilemilerdir (mesela 1871 Paris Komn'nn sem
patizanlar, hatta Marx'm kendisi) Grnte formsuz modern
sanat eserlerinin ([John] Cage'm, [Karlheinz] Stockhaussen'm,
[Samuel] Beckett ya da [Ailen] Ginsberg'nkilerin) ou gerek
te yksek dzeyde entelektel, konstrktivist, ve formel eser
lerdir. Ve aslnda ben bu olgunn, anti-sanatm geiciliine ve
form'a dne imada bulunduuma inanyorum. Form olarak
sanatn bu evrensel anlamndan dolaydr ki devrimin anlam
nn Bertolt Brecht'in ok mkemmel lirik iirlerinde ak politik
polemiklerinde ifadesini bulduundan, Bob Dylan'm ok "duy
gulu" ve derin kiisel arklarnda propaganda manifestolarn
da ifadesini bulduundan daha iyi ifade edildiim kefedebili
yoruz. Hem Brecht'm hem de Dylan'm tek bir mesaj var: eyle
ri ne iseler yle brak. Total politik ierik yokluunda be eser
leri nihai noktada bir zgr dnya imaj ve bir yabanclama
acs ilham ederler.
RK: Demek oluyor ki politik gereklik karsnda belirli bir
mesafeli duru hakiki devrimci sanatn daima nkoulu, deil mi?
HM: Evet, sanat daima bir lde yabanc kahr ve bu sa
natn devrimci pratikle zdelemesini engeller. Kart-evrim
ve Devrim'de ne srdm gibi, sanat devrimi temsil edemez;
o bunu yalnzca bir baka ortamda, politik ieriin metapolitik
hale geldii, sanatn formel zorunluluunun ynettii bir este
tik yapda hissettirebilir. te bu yzden her devrimin amac
huzurlu ve zgr bir dnya estetik gzellik ve armoni ya
salar altnda btnyle politika d bir ortamda gerekleebi
lir.
RK: O zaman Lenin, [Georg] Lukcs ve dier Marxist diyaIektikilerm bir snf mcadelesi arac olarak erici sanat imk
n formle etme giriimlerini reddettiinin sonucuna varmak
doru mu?
HM: Yalnzca proleterya edebiyatnn sanatn ilerici fonksi
yonunu grebilecei ve bir devrimci bilin gelitirebilecei
inanc bana gnmzde yanl bir inan gibi grnyor. Gn
mzde ii snf dier snflarn byk blmyle, zellikle de
orta snfla ayru dnya grn ve deerleri paylayor. Bu

Herbert Marcuse 105

yzden, kresel tekelci kapitalizme kar bir devrimin koullar


ve amalan proleterya devrimine gre yeterince dile getirilemez
ve eer bu devrimin bir ekilde sanatta bir ideal olarak var ol*
mas gerekiyorsa, byle bir sanat tipik ekilde proleter sanat ola
maz. Gerekten de, hem Lern hem de Trotsky'nin "proleter
kltr" nosyonu konusunda eletirel olmalar bana bir tercih
meselesinden daha fazla bir ey gibi grnyor. Fakat, eer bir
proleter kltrnn var olduunu ne srseniz bile, amzda
(Marx'in tanmlad gibi) proleterya diye bir eyin yar olup ol
mad cevapsz kalr. Szn gelii Birleik Devletler'de alan
insanlann genellikle, eer dman deillerse, sosyalizme ilgisiz
olduklann grrsnz; oysa talya'da ve Fransa'da Marxist
emek geleneinin kaleleri iilerin genellikle Sovyeer Birlii'nin maniple ettii Komnist Parti ve sendikalar tarafndan
ynetildii anlalyor ve minimum dzeyde uzlama ya da to
lerans stratejisine ballar. Her iki durumda da, yani Birleik
Devletler'de ve Avrupa'da ii snfnn byk bir ksmnn bur
juva toplumu snfna dnt ve eer onlann proleterya sos
yalizminin, bir ekilde var olacaksa, kapitalizmin kesin reddi
olamayaca anlalyor. Neticede, ii snfnn duygularn
otantik radikal ve sosyalist sanatn standardna dntrme gi
riimi geriye dnk bir admdr ve yalnzca kurulu dzenin su
ni tanzimiyle ve egemen tahakkmn ve yabanclamann sr
drlmesiyle sonulanabilir. Szn gelii, otantik "siyah klt
r," devrimcidir, fakat aslnda bir "snf" edebiyat deildir ve
zel ierii ayn zamanda evrensel bir ieriktir. Burada yabanc
lam bir radikal aznln bu zel durumunda da btn ihti
yalarn en evrenseli bulunabilir: birey ve onun grubunun insan
olarak var olma ihtiyac.
RK: Yabanclamaya maruz kalmam bir hayatn tecrbe
edmesinde ve yaanmasnda bireyler ve kk gruplar etrafn
da merkezileen bir ey olarak "estetik" devrim nosyonuna tek
rar dndmz anlalyor. Baz bireylerin ve kk gruplann
yabanclam bir dnyada yabanclamam ekilde yaamalar
nn mmkn olacan m ne sryorsunuz gerekten? (Ben
burada zellikle baz muhalif sanatdan, entelektelleri, evreci
leri, nkleer silahlara kar pasifistleri veya alternatif mterek
komnite varoluunun savunucularn dnyorum)

106 ada Filozoflarla Syieer/Kta Felsefesi Tartmalar

HM: Hayr, Kimse yabanclam bir dnyada yabancla


mam tarzda yaayamaz. Onu deneyebilirsiniz; onu hatrlayabi
lirsiniz; kk evrenizde onu gelitirmeye alabilirsiniz, an
cak bundan daha fazlasn yapamazsnz.
RK: ne srdnz trde alternatif hayat formlarn de
nemek ve hatrlamak iin insann yabanclam dnyasn es
tetik muhayyile vastasyla aabileceini kabul ediyor musu
nuz?
HM: Evet bu doru, muhayyel hatrlama zellikle nemli,
nk politik bakmdan rm bir dnyada kendilerini alar
boyunca dile getirmeye yetenekli, sanata snan ve dolaysyla
kendilerini koruyabilen deerler ve arzular hatrlanarak bugn
k yabanclamamzn dmda bir ynelimin ipular bulunabilir.
RK: Yeni bir ynelime imada bulunan bir ey olarak bu sa
nat nosyonu bana pozitif bir nosyon gibi grnyor, fakat bir
ok veseyle, hatta bu mlakatla, birka ad zikretmek gerekir
se Brecht, Beckett ve Kafka'nm sanatn, eer otantik kalmas ge
rekiyorsa, negatif ("yabanclam") ve yabanclanc olmas
gerektii grn daha nce onaylamadnz m?
HM: Evet gerekten onayladm ve hl bu gr destekli
yorum. Sanat negatif ve yabanclanc gcn asla kaybetme
melidir; nk sanatn en radikal potansiyelinin ikamet ettii
yer burasdr. Bu negatif gc kaybetmek, aslmda, sanat ile ger
eklik arasndaki gerilimi ve ayn zamanda ok reel zne/nesne, nicelik/nitelik, zgrlk/klelik, gzellik/irkinlik, iyi/k
t, gelecek/imdi, adalet/adaletsizlik ayrmlanu ortadan kal
drmaktr. Bu tarihsel kartlklarn burada ve imdi bir nihai
sentezini yapma iddias mutlak idealizmin materyalist versiyo
nu olur. Bu uygarln zirvesinde bir mkemmellik barbarlk
durumunu gsterir. Baka bir syleyile, deerler ile olgular
arasndaki bu aynmian lavetmek mevcut gereklii redde
derek ok daha insani baka bir gereklik araymz engelle
mektir. Gerekten de Verdi'nin ve Bob Dylan'm mziinin,
[Gustave] Flaubert ve [James] Joyce'un yazlarnn, [Jean Au
guste Dominique] Ingres'in ve Picasso'nun resimlerinin ortak
negatif gc gzelliin, emtia dnyasnn ve onun gerektirdii
icralarn, grntlerin ve seslerin reddine hizmet eden ipulannn gcdr.

Herbert Marcuse 107

RK: O halde sanatsal muhayyilenin hibir ekilde pozitif


anlamda devrimci olamayacan sylyorsunuz?
HM: Bildiimiz zere, sanat gereklii dntremez ve
dolaysyla devrimi reddetmeksizin devrimin fiili gereklilikleri
ne teslim olamaz. Sanat ancak negatif ve yabanciatnc bir g
olarak aslnda, diyalektik olarak, politik gerekliin yabancla
trmasn reddedebilir. Kar-devrim ve Devrim'de ve baka yer
lerde sanat ile politika arasmdaki ilikiyi kartlarn birlii, hep
antagonistik/kart kalmas gereken bir antagonistik birlik ola
rak tanmlamamn nedeni budur.
RK: zgrlk zerine Deneme {An Essay on liberation}'de bir
noktaya kadar devrimcinin teknolojiyi, ressamn paletini ve fr
asn nasl kullanyorsa yle kullanmasndan sz ediyorsunuz.
Bu benzerlik/analoji sosyo-politik gereklikle dorudan ve po
zitif bir iliki nermiyor mu?.
HM: Dar anlamda bunu varsayyor. Ben teknolojinin ideal
olarak doay ve evreyi ina etmek amacyla yaratc ve mu
hayyel ekilde kullanlmas gerektii fikrinin doru olduuna
inanyorum.
RK: Fakat hangi kriterlere gre?
HM: Gzellik kriterine gre.
RK: Bu kriteri kim belirleyecek? O btn erkekler ve ka
dnlar iin evrensel bir kriter mi? Eer, yleyse, estetik kriter ola
rak teolojik ya da ontolojik deer sistemlerinden hangi bakm
lardan farkldr?
HM: Ben gzellik araynn insani duyarlln temel bir
paras olduunu dnyorum.
RK: Elbette, fakat eer dnyamzn gzellik iin ve gzel
lik adna bir devrimci yeniden inaya maruz braklmas gere
kiyorsa, bu "gzelliin" ne olduundan gerekten her insa
ni arayn evrensel ve mutlak hedefi mi yoksa devrimci bir li
derin/ sanatnn ya da bir devrimci liderler/sanatlar elitinin
evrensel ve mutlak hedefi olup olmadndan nceden emin
olmamz gerekmez mi? Eer kmcsi ise, bu durumda totaliter
empoze etme, maniplasyon ve tiranlk sulamas nasl redde
dilebilir?

108 ada Filozoflarla Syleier/Kta Felsefesi Tartmalar

HM: Devrim gzellik iin gerekletirilemez. Gzellik dev


rimin bir unsurunda, yani evrenin restore edilerek yeniden in
asnda klavuz rol oynayacak bir kriterden baka bir ey de
ildir. Gzellik insanlar "yeniden ina etmek" amacyla kulla
nlamaz; sizin de iaret ettiiniz gibi, totaliteryenizm riskine srklenmeksizin kullanlamaz.
RK: Ancak, Eros ve Uygarlkta, {Eros and Civilisation] insann
zerinde kesinlikle gzelliin her insani mcadelenin nihai he
definden veya telos'undan baka bir ey olmad ve bu teleolojik mcadelenin kendisinin Freud7un eros'u "metapsikolojik"
yorumuyla veya Kant'm "her estetik abann nihai amac olarak
gzellii arad" gryle eanlaml olduunu ne sryor
izlenimi brakyorsunuz.
HM: Hayr. Gzellik yalnzca baka hedefler arasnda bir
hedeftir.
RK: Peki bu durumda, bir anlamda gzellie bir mutlak
karakter atfetmek istemiyor musunuz?
HM: Hayr, gzellik asla mutlak olamaz. Yine de ben ona
ynelimde baz deerlendirme kriterlerinin tesis edilebileceini
dnyorum.
RK: Peki Martin Jay'in Frankfurt okulu hakkmdaki kitab
Diyalektik Muhayyile [The Dialectical Imagination]'de, sizin m
kerrer insani bir ideal topyay belirleme giriimlerinizin
gerekten de btnyle Alman Yahudisi entelektellerden, me
sela [Theodor W.] Adorno, [Erich] Fromm, [Max] Horkheimer,
Benjamin ve elbette dier iki Yahudi Marx e Freud'un sezgile
rinin sentezini yapmak isteyen sizin kendinizden oluan
Frankfurt okulunun rtl Yahudi-Mesihi optimizminde te
mellendii iddiasn nasl karlyorsunuz?
HM: Herhangi bir vesileyle topya olarak byle bir eyi ta
nmladm ya da hatta tanmlama giriiminde bulunduumu
hatrlamyorum. Kalitatif deime iin gerekli bir ey olarak
gsterdiim iliki kesinlikle estetik bir ikidir, topik bir iliki
deil.
RK: O halde yeni bir topluma ynelik politik optimizminiz
ile Yahudiliin Mesihi optimizmi arasndaki ilikiyi reddedi
yor musunuz?

Herbert Marcuse 109

HM: Kesinlikle.
RK: "Estetik devrim" hakkmdaki yazlarnzda evrensel ve
objektif/nesnel deer-kriteri araynzn bir baka mevcut yo
rumu, sizin aslnda, rtl ekilde de olsa "yeryznde po
etik ikamet etme"nin yeni bir trn arayan ilk rehberiniz Mar
tin Heidegger'in temel ontolojisine dndnzdr. Son al
malarnz Heideggerd bir sbjektif tarihsellik fenomenolojisi
ile Marxist bir kolektif tarih diyalektiini uzlatrmaya ynelik
ilk teebbslerinize dn olarak gryor musunuz?
HM: Heidegger'in zerimde derin bir etkisinin bulunduu
kuku gtrmez ve ben bunu hibir zaman inkr etmedim. He
idegger bana gerek fenomenolojik "dnme tarznn" ne ol
duu, dnmenin nasl mantksal bir imdi burada ve u anda
var olan eyin "takdimi/temsili" fonksiyonu olmad, daha de
rin dzeylerde unutulmu olan eyin "hatrlanmasnda" ve he
nz gememi olan eyin gelecee yanstlmasnda i grd
konusunda ok ey retti. Fenomenlerin zamansal ve intensiyonel/ga doasm bu teslim etme tarz benim iin an lde
nemli olmutur; u ana kadar da yledir.
RK: Aktr ki, size gre sanatn bireylerin imdiki alma
artlanna, rekabete, elenceye, kitle iletiim aralanna vb. aptal
ca klelikten kurtuluunda ve dolaysyla kendi gerekliklerine
gre eitim grmesinde yerine getirecei radikal bir grevi var
dr. Siz gerekten de son zamanlarda eitim olarak sanattan ok
sk sz ettiniz. Bu ilikiyi yorumlamak ister misiniz?
HM: nsann bastnlm hissetme, tahayyl etme ve ak
im kullanma yetilerinin gerekliinde mtehakkim evre
mizde ve alma artlarmzda byle bir eitim kitle eitimi
planlarna ( bu sanat propagandaya dntrerek suistimal et
mek olur) deil, kk komnal oto-eletiri/kendini-eletiri proje
lerine dayandnlmahdr. Byle bir oto-eletiri elbette genel ei-
timin yerine ikame edilemez. Birini dieriyle ikame etme, gele
neksel eitim aralann btnyle terk etme sorunu diye bir so
run olamaz bu bir yeniden okullatrma olarak okulsuzlairma me
selesi de olamaz.
RK: Genel temel eitime alternatif deil ek/zeyl olacan
sylediiniz bu tr bir estetik yeniden okullatrma muhteme-

110 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

len bir baka topluma kalitatif srayn mekan durumundaki


etik ve ontolojik/existential alanlarla ilgili olacak, deil mi?
HM: Evet yle.
RK: Ve muhtemelen bu tr bir estetik eitimi objektiviteleri/nesnellikleri aydnlanm bir elitin "cahil" ve "saf' ynlarn
ideolojik beyin ykamasna tabi tutulmalar tehlikesini eiti
min dorudan doruya totaliteryenizme ve faizme gtrecek
suistimalini nleyecek kesin evrensel ilkelere dayandrabilmeyi isterdiniz.
HM: Evet, bu kesinlikle ok reel bir tehlikedir. Ve mmkn
mertebe objektif olmak iin gnmzn g mevkilerinin han
gi mevkiler olaca, gereklik olarak tesis ettikleri eyi nasl et
kileyecekleri objektif ekilde belirlenmelidir. O takdirde bu objektivite/nesnellik ideolojik inalara deil gnmzn gerekli
ine dayanyor olacaktr.
RK: Fakat yeni bir toplum imaj projeksiyonunuzda, var
olan eyde temellenen bir objektivitenin tesine, olmas gereken
eyde temellenen bir objektiviteye geme eiliminde olduu
nuzdan emin deilim ve bu yzden tekrar u eski soruya dn
yoruz: insanlarn estetik dnmn ve birbirleriyle ilikileri
ni ynetecek bu "olmas gereken" nedir?
HM: Deime iin kesin bir buyurucu ilke diye bir ey ola
maz. Eer bir insan imdi kendisini iinde bulduu toplumda
mutluysa, kendisini cezalandrmta. Bu problem asla beni ra
hatsz etmemitir. Bugn hl dnyann deitirilmemesi ge
rektiini dnen bir insan tartma dzeyinin altndadr.
"Olan" ve "olmas gereken'le ilgili hibir problemim yoktur; bu
filozoflarn icat ettii bir problemdir.
RK: Fakat konu bu lde problematik dese, insani z
gr ve yabanclamam toplum arzusunu hayvanlarn arzula
rndan ayran ey nedir? unu sylemek istiyorum: hayvanlar
dnyalarn buyurucu, nitelik bakmndan daha iyi bir dnyaya
dntrme ihtiyac hissetmiyorlar m?
HM: Edemezler, fakat en azndan evreleri yiyecekten, s
cak artlardan ve eten yoksun olduunda bir baka yere g
meleri gerektiini anlama gdsne sahipler.

Herbert Marcuse 111

RK: Peki bu durumda insann dnyasn deitirme arzu


su ile hayvann dnyasn deitirme arzusu arasndaki farkll
nasl aklyorsunuz?
HM: nsan akl sahibi bir varlkken hayvan deildir ve bu
yzden dolayl olarak sanat ye dolaysz olarak politik teori va
stasyla gelecekteki gelitirmelerin ana hatlarn izebilir.
RK: O halde insanlar akllar [Vernunft] nedeniyle ilk ya
zlarnzda sk sk szn ettiiniz gelecek toplum istikame
tinde, hayvanlarn sahip olmad bir evrensel ynelime sahip
grnyorlar. Fakat rasyonel tahayylmz bu ekilde, tari
hin mevcut srekliliini amaya ve alternatif imknlar bir gele
cek toplum iin seferber etme gc olarak grerek, bir kere da
ha tekrarlamak gerekirse, kat empirik "olan" aabileceimizi
dnyor musunuz, dnmyor musunuz? O takdirde sa
natlarn ve entelektellerin yeni ve daha iyi bir toplum aray
nda verili adetleri ve kurallar ama tutkusunda apak ortada
bu ihtiyac nasl izah ediyorsunuz?
HM: Herkes daha iyi bir eylerin peindedir. Herkes hibir
yabanclam emein bulunmad bir toplum araymdadr.
Bir klavuz keye ya da amaca gerek yoktur; bu bir sadu
yu/akl- selim meselesidir sadece.
RK: Gzellik aray ile yabanclam emein ortadan kal
drlmasyla ulalacak ideal toplum araym eitlemek istiyor
musunuz?
HM: Kesinlikle hayr. Yabanclam emek problemi
zld m, baka zlmeyi bekleyen problemler ortaya ka
caktr. nsann yaratma ve tahayyl etme yetileri asla gereksiz
eylere dnmeyecektir. Eer sanat politik topya imajlarn
gsterebilen baka eyler arasnda bir eyse, kamlamaz ekil
de asla sona ermeyecek bir ey demektir. Sanat ile politika asla
birlemeyecektir; nk sanatn yabanclam toplumlar! reddiyle peinde olduu ideal toplum kartlarn ideal birliini
varsayar ve bu da mutlak ya da Hegelci anlamda hibir zaman
baarlamayacak bir eydir. Sanat ile politik praksis arasndaki
iliki bu yzden diyalektik bir ilikidir. Bir problem bir sentez
le zlr zlmez yeni problemler doar ve bu yzden sre
sona ermeksizin devam eder. nsanlarn kartlklar nihai e

112 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

kilde zdeletirmeye ve dolaysyla sanat ile devrimci pratik


arasmdaki kanlmaz kopukluu grmezden geldikleri gn
sanat iin "lm-ferman"mn sesi ykselecektir. Sanat asla de
imeden vazgemeyecei iin tahayyl etmekten de vazge
meyecektir.
San Diego, 1976

Paul Ricoeur
Dilin ve Mitin Poetikast

Dilin Yaratcl
RK: Son almalarnz, metafor hakkmdaki La Mtaphore
vive [Metaforun Egemenlii; The Rule ofMetaphor] (1975) ve tahki
ye hakkmdaki Temps et rcit, vol. 1 [Zaman ve Tahkiye; Time and
Narrative] (1983) kuatc felsefi hermenoytik programnzda na
sl uyumlu bir ekilde yerini alyor?
PR: La Mtaphore vive'de dilin srekli kendi iinde yeni re
zonanslar kefederek kendisini nasl kendi limitlerine tadn
gstermeye altm. Bu almann balndaki vive (canl, ya
ayan) terimi ok nemli, nk amacm yalnzca epistemolojik
ve politik muhayyile deil ayn zamanda ve belki de ok daha
asli bir lingistik muhayyile, anlam metaforikliin canl gc
vastasyla reten ve tekrar tekrar reten bir lingistik muhayyi
le olduunu gstermekti. La Mtaphore vive dilin yaratc mutasyonlara ve transformasyonlara nasl maruz kaldm gstermek
amacyla retoriin kaynaklarn inceliyor. Tahkiye hakkmdaki
almam Zaman ve Tahkiye bu incelemeyi dilin yenileyici gc
istikametinde gelitiriyor. Burada, szn gelii bir edebi metin

114 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

deki tahkiye operasyonlarnn analizi bize yeni kumpas ve karakterizasyon modlan yaratarak yeni bir "zaman" yapsn nasl
formle edebileceimizi retiyor. Bu analizdeki ana ilgim reconter, yani bir hikye anlatma eyleminin naturel zaman mate
matiksel, kronolojik "saat zaman"na indirgenemez bir spesifik
insani zamana nasl dntrebildiini kefetmektir. Hikye an
latma paradigmalarnn inas ya da dekonstrksiyonu olarak
tahkiye nasl bir daimi yeni insan zaman ifade etme aray,
anlamn retimi ya da yaratmdr. te benim problemim bu.
RK: Bu tahkiye hermenoytiini daha nceki varolu fenomenolojinizle nasil ilikilendiriyorsunuz?
PR: Wittgenstein'm terimini dn alarak hikye etmenin
"dil oyunu"nun nihai noktada insani varoluun anlamnn ken
disinin tahkiye olduunu aka gsterdiini syleyebilirim. Hi
kye etmenin tarihin yeniden anlatm olarak imalar bir hayli
fazladr; nk tarih yalnzca muzaffer krallarn ve kahraman
larn, gl olanlarn hikyesi [histoire] deil, ay zamanda
gszlerin ve malna-mlkne el konulmu olanlarn da hik
yesidir. Adalet lklar atan malup llerin tarihi anlatlmay
talep eder. Hannah Arendt'in iaret ettii gibi, insani varoluun
anlam yalnzca dnyaya egemen olma ya da onu deitirme
gc deil, ayn zamanda tahkiye syleminde hatrlanma ve ya~
dedilme, hatrlanmaya deer olma kapasitesidir. Tahkiyenin bu
ontolojik ve tarihsel imalar ok kapsamldr; nk onlar klt
rn gemi hissinde, gemile "zdeleme" hissinde nelerin
"korunmas" ve "daimiletirilmesi" gerektiini belirler.
RK: Gemii politik okumann bylesi baz imalarn ana
hatlaryla ifade edebilir misiniz? Szn gelii bu Marxist yo
rumla nasl ilikilendirilebilir?
PR: Romanclar kendi kurgularnn malzemesini bir hik
yeler serisine dntrmek iin nasl baz entrikalar tercih edi
yorlarsa, ayru ekilde tarihiler de gemiin olaylarn tahkiye
nin yapsndan ya da entrikalar arasndan yaptklar belirli ter
cihlere gre dzenler. Trih geleneksel olarak krallarn entrika
laryla, savalarla, anlamalarla, imparatorluklarn ykselii ve
kyle ilgileniyorsa da, ondokuzuncu yzyldan itibaren or
taya kan tahkiye seimleri kurbanlarn hikyelerinde ikti
dar ve zafer serilerinden ok ztrap serilerine odaklanan al

Paul Ricoeur 115

ternatif okumalar bulunabilir. [Jules] Michelet'nin "halk" hakkndaki romantik tarihyazm byle bir eydi. ok daha ajk ve
etkili bir rnek, baskya maruz kalan iilerin davasn savunan
tarihin snf mcadelesi modeline gre yorumudur. Bu tarzlar
da, tarihin normal tahkiye dzeni tersine evrilir ve kahraman
nceki gibi efendi de artk kledir; yeni bir olaylar ve olgular
serisi benimsenir ve ilgimizi talep eder; i ve retim ilikileri
krallar ile kralieler arasndaki ilikiler karsnda ncelik elde
eder. Fakat yine burada da tarihin yeni kahramanlar yava ya
va soyutlamalara dnecei ve dolaysyla olaylarn eyletirilmi bir baka versiyonuna indirgenecei iin eletirel tavr
korunmaldr; nk bu yalnzca tarihin bir ekilde emek harca
yan insan znenin yaratc glerinden bamsz olarak kendi
ritmini ifa ettii illzyonunu derinletirir. Byle bir tarz mte
akip, zgrleme ideolojisi, gszn ideolojisi olarak Marxizm
Alman Sosyal Demokratlaria ya da Stalin'le birlikte gerek
letii zere kolayca yeni trde bir tahakkm edici g kul
lanan bir ideolojiye dnebilir: bylece proleterya bir canl in
sani zneler komrtesi olmaktan kar ve bunun yerine bilim
sel determinizmin yeni sisteminde gayriahsi, soyut bir kavram
haline gelir.
RK: Tahkiye dili, fenomenolojinin ne srd gibi, nce
likle bir sbjektif bilincin intensiyonalitesi midir yoksa yapsalcn iddia ettii gibi, bilincin sbjektif operasyonlarn nce
den belirleyen objektif ve gayriahsi bir yap mdr?
PR: Her ikisi de. Yapsalcln yapt paha biilmez katk
dilin kodlarnn ve paradigmalarnn kesin bir bilimsel izahn
yapmasyd. Fakat ben bunun bilincin yaratc ifadesini darda
braktna inanmyorum. Anlamn dilde yaratlmas dilin emre
amade hale getirdii objektif paradigmalar ve kodlar dile ge
tirmenin yeni tarzlarnn zellikle insani retiminden doar. S
zn gelii, ayn gramerle ok sayda yeni ve farkl cmleyi ifade
edebiliriz. Yaratcl yeni bir ey kefetmek iir snrlarm s
rekli zorlayan objektif lingistik kodlar ynetir. Metaforun ya
ratc gcn analizimde objektif retorik kodlardan yola k
yorsam da, tahkiye incelememde Rus Formalistlerinin, Prag
okulunun, daha yakn tarihli Lvi-Strauss ve [Grard] Genette'm yapsalclnn ortaya kard lingistik yaplara atfta

116 ada Filozoflarla Syleiler /Kta Felsefesi Tartmalar

bulunuyorum. Benim felsefi projem insan dilinin nasl dili y


neten objektif snrlamalara ve kodlara ramen yaratc oiduur
nu gstermek teknik ve politik ilgilerin yol at gndelik dil
erozyonunun asla ortadan kaldramayaca eitliliini ve po
tansiyel gcn ortaya koymaktr. Dilin metaforik ve hikye
edici kaynaklarnn bilincine varmak, bastrlan ya da azaltlan
glerinin daima dilin her kullanm formunun yararna takvi
ye edilebileceinin farknda olmaktr.
RK: Tahkiye hakkmdaki aratrmanz ayn zamanda sy
lemlerin okluunu aan bir ortak anlam aray olarak da d
nlebilir mi? Baka bir syleyile, tarihi hikye etme eylemi
onu evrensel ve herkes iin ortak hale getirir mi?
PR: Bu birlik ve farkllk problemi tahkiye iin merkezi bir
problemdir ve birbiriyle atan u iki yoruma gre zetlenebi
lir. tiraflar'da Augustine bize "insan bedeninin eksik olduu
nu," insani varln Tann'nm ezeli ve ebedi mevcudiyetinin ak
sine imdinin zamansal ve patlamas olduu lde armoniden
yoksun olduunu syler. Bu Beiri varln bu Augustineci da
lma [dispersion] olarak yorumunun karsna Aristoteles'in Po
etika [Poefrcs]'daki onu yeniden anlatarak varlm birletirme/
niterletirme yolu olarak trajedi teorisini yerletiriyorum. Tah
kiye bu kartla gre anlalabilir: zamann [temps] armoniden/ahenkten yoksunluu ile hikyenin [rcif] armonisi arasn
daki kartlk. Bu, szn gelii her tarihinin karsna kan bir
problemdir. Tarih sosyolojinin ortaya koyduu paral, empirik
olgular dzene sokan ve ina eden bir tahkiye midir? Tarih
kendisini sosyolojiyle uzlaarak tarih olmaktan vazgemeksizin
hikyenin tahkiye edici yapsndan koparabilir mi? kinci Philip
pe Zamannda Akdeniz [The Mediterranean in the Time of Philippe
II]'e nsznde tarihe sosyolojik yaklam savunan Femand
Braudel bile zamansal sre olarak tarih nosyonuna bal kalma
y srdrr; tarihin lmnden sz eden Lvi-Strauss'unki tar
znda/ la Lvi-Strauss paradigmalar benimsemekten kanr.
Lvi-Strauss'un sosyal antropolojisi tarihi gereksizletirmeye el
verili olabilir, nk onun sosyal antropolojisi "donmu (cold)
toplumlar"la tarihsel ya da diyakronik gelime sergilemeyen,
gelenekleri ve normlar, szn gelii ensest tabusu, zamansal
deimeden etkilenmeyen toplumlarla ilgilenir. Tarih bir hi-

Paul Rcoeur 117

kyenin yeniden anlatlmasyla {rcit] balar ve biter; tarihin an


lalabilirlii ve tutarll bu yeniden anlatma baldr. Benim
grevim, tarihin ve hikyenin (yani roman ya da kurgunun),
tahkiye yaplarnn yem insani zaman formlar ve dolaysyla
yeni beeri komniteler yaratmalarna nk yaratclk ayn
zamanda sosyal ve kltrel bir eylemdir, bireyle snrl deildir
paralel tarzda nasl ilediini gstermektir.
EK: "nsani/beeri" zamanla tam olarak ne demek istiyor
sunuz?
PR: Zamann birbirine kart u iki formlasyonunu kaste
diyorum: kamu zaman ve zel zaman. zel zaman iml/geici/fani zamandr; nk Heidegger'in syledii gibi, var ol
mak lme-dnk-varhk [Sein-zum-Tode], gelecei lmle ka
panan varlk olmaktr. Varoluumuzu bu fani zaman olarak an
ladmz lde bir zel tahkiye ya da tarih iinde yer alrz; bi
rey kendi varlnn sonlu snrlaryla kar karya kald l
de kendisini hatrlamak ve zaman kendisine ait zamana dn
trmek zorundadr. Dier taraftan bir de kamu zaman vardr.
Burada kamu zaman kavramyla fiziksel ve natrel zaman (sa
at zamanm) deil, dilin bireyin lmnden sonra da devam
eden kendi zamanm kastediyorum, insani zamanda yaamak
zel moralit zamanmz ile dilin kamu zaman arasnda yaa
maktr. Tarihin kantitatif deerlendirmesine eilimli [Bruno]
Chnu bile tarihin ekirdeinin demografi olduunu, yani ne
sillerin yeniden retimi, diriler ile llerin hikyesi [histoire] ol
duunu teslim eder. te tam da dirilerle llerin bu yeniden bir
araya getirilmesi olarak kamu tahkiyesi olarak tarihtir in
san zamanm reten. zetlemek gerekirse, tahkiye analizimin
birbiriyie ilikili u problemle alakal olduunu syleyebili
rim: (1) tarih olarak tahkiye, (2) kurgu olarak tahkiye, (3) insani
zaman olarak tahkiye.
RK: Bu analiz Ktln Sembolizmi [La Symbolique du mal;
The Symbolism of Etni]'ndeki kutsal metinlerle ilgili tahkiye mo
dellerine nasl bir katkda bulunabilir?
PR: Tahkiye hermenoytiin Kitab- Mukaddesi anlamamz
da hayati bir nemi vardr. Szn gelii, Musevi-Hristiyanlm
tahkiye epizodlanna ya da hikyelerine ina edilmesinin sebebi
nedir? Ve bunlarn rnek tekil edici eyler haline gelebilmeleri, ya-

118 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

salan, kehanetleri, mezmurlan/ilahileri vb. koordine etmesi na


sl gereklemektedir? Ben tahkiyelerin Kitab- Mukaddese zg
koordinasyonunun belki de en iyi Kristeva'un metinleramshk
[intertextuality] nosyonuna gre anlalabileceklerini dnyo
rum: her metnin fonksiyonunu dierine/dierlerine gre yerine
getirdii fikrine gre. Kitab- Mukaddes tahkiyeleri dier tali
matlar koyan metinlere gre geliir. Kitab- Mukaddes hermenoytiinin ekirdei tahkiye e buyruun bu balantsdr.
RK: Sizin daha nceki "henz tarih olmayan" a ynelik "eskatolojik umut" olarak "yaratc muhayyile" analiziniz ile insa
ni zaman ve tarihin retimi olarak tahkiyeye ilikin son analizi
niz arasndaki iliki nedir?
PR: Yaratc muhayyile analizim yaratcl ileriye, gelece
e ynelik bir ey olarak ele ald halde, tahkiye analizim geri
ye ynelimli bir ey olarak ele alr. Kurgunun gemile gl bir
ilikisi vardr. Camus'nn Yabanc's [L'Etranger; The Stranger],
tpk baka romanlar gibi, gemi zaman kipiyle yazlmtr. Ro
mann hikye edici sesi genellikle kurgu bir gemite gerekle
en eyi tekrar anlatr. Kurgu tarzmda hikye etmenin bizi an
laml bir gemie gtrmek iin eskatolojik olan askya alma
eilimi tad sylenebilir. Ve ben, eer gelecee projeksiyonlanmzm bo topyalardan daha fazla eyler olacaksa, gemiin
anlamll hissine sahip olmamz gerektiine inanyorum. He
idegger Olu/Varlk ve Zaman'da, bunun byle olduunu ne s
rer; nk bir gemie hem kiisel gemiimize hem de kltrel mirasmza sahip olabileceimiz ve tekrar sahip olabile
ceimiz iin gelecee yneliizdir. Tahkiyenin yaps gemii
dzenlemeye alarak, olmu olan yeniden anlatarak ve yo
rumlayarak kimlik kazandmz ispatlar. Bu iki ynelim
gemie ve gelecee ynelim her eye ramen birbiriyle uz
lamaz deildir. Heidegger'in kendisinin de iaret ettii gibi,
gemii "tekrarlama" [ Wiederholung] ontolojik kendimizi imknlanmza yanstmamzdan kopanlamaz. Hikyemizi "tekrar
lamak," yani tarihimizi yeniden anlatmak, imknlanmzm uf
kunu azimle ve sorumlu tarzda "yeniden-biraraya getir
mek/hatrlamak" tr. Buradan hareketle, tahkiyenin gemie y
nelik (retrospective) karakterinin gelecein mstakbel (prospective) ufkuyla nasl balantl olduu grlebilir. Tahkiyenin

Paul Ricoeur 119

gemii dzenleyen yeniden anlatm/resital olduunu syle


mek, yeni olan eye muhafazakar bir yaklam olduunu ima et
mek deildir. Tam tersine, hikye etme arkamzda/gemiimiz
de duran anlam nmzdeki/geleceimizdeki anlama sahip
olabilelim diye korur. Hikye ettiimiz eyde daima fiilen daha
nce yaadklarmzdan daha fazla dzen vardr ve bu tahkiyeye
ait art [surcrot} dzen, tutarllk ve birlik, hikye etmenin yara
tc gcnn asli rneidir.
RK: Joyce ve Beckett vb'nin tahkiyenin anlam paralaya
rak yerinden eden modemist metinleri hakknda ne syleyebili
riz o zaman?
PR: Bu metinler mutat tahkiye paradigmalarn yaratc d
zenleme grevini okura brakmak iin ykarlar. Kald ki, nihai
noktada metni okurun kompoze ettii de dorudur. Ancak her
tahkiye, Joyce'unki bile, bir dzenleme arsdr: Joyce bizi ka
osu benimsemeye davet etmez, aksine arkas gelmez ekilde
"kaozmos/chaosmos" diye adlandrd ok daha kompleks bir
dzeni benimsemeye davet eder. Tahkiye bizi varoluumuzun
tahkkm dzeninin dna, daha zgrletirici ve daha rafine
bir dzene tar. ster modemist ister avangard tahkiye sorunu
dzen sorunundan kopanlamaz.
RK: Sizi anlam dorudan ve annda kavrama iddiasyla
birlikte Husserlci bilin fenomenolojisini terk etmeye ve varolu
un anlamna dolayl olarak milden, metafordan ya da tahkiye
den hareketle/dolambal bir yol ileyerek yaknlatnz her
menoytik fenomenolojiyi benimsemeye mecbur brakan nedir?
PR: Varoluun temel anlamnn, Merleau-Ponty'nin l'tre
sauvage diye adlandrd eyin yaplatnc operasyonlardan
hareketle kavranabileceim dnyorum. Merleau-Ponty bu
l'tre sauvage' felsefi kariyeri boyunca arar ve onun bilimde de
forme edilmesini ve belirsizletirilmesini eletirir. Ben kendi
amdan dilin bilimsel objektivitenin baka trl gstermelerine
indirgenemez, ancak dilin yaratclk potansiyellerine tanklk
etmeye devam eden arabuluculuklanru/ilikilendiriciliklerini
tespit etme giriiminde bulundum. Dilin, dorudan doruya
bilgiye indirgenemez derin kaynaklan vardr (Merleau-Ponty7nin
reddettii eyler zellikle de entelektalist/rasyonalist ve dav
ran bilgi formlandr). Benim hermenoytie ve onun mant

120 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

n snrlarna ve matematik bilimlerine uzanan dil yorumuna


ilgim daima bu kaynaklan arama ve ortaya koyma giriimi ola
gelmitir. Her figratif dilin potansiyel olarak kavramlatmlabiliriiinden ve kavram dzeninin bir yaratclk formunun bu
lunduundan eminim. Metaforun Egemenlii'nde speklatif sy
lem ile poetik sylem arasmdaki temel iliki ya da kesime
szn gelii, analoji sorununda ak delilini bulur zerinde
srar etmemin nedeni budur. Kavramlatrmanm hayatin ve tec
rbenin anlamna per se antagorstik/kart olduunu ne sr
mek sathi bir grtr; kavramlar, asla bir effaf cogito iin do
layszca nfuz edilebilir bilgi oluturmasalar da, ak, yaratc
ve canl olabilirler. Kavramlatirma anlama dorudan ulaamaz
ya da anlam kendisi dnda ex nihilo/hilikten yaratamaz; do
lambal figratif yaplar yolunu gereksizletiremez. Bu dolam
bal yol her kavramlarla i grme tarznda mndemitir/ikindir.
RK: Metaforun Egemenlii'nin sekizinci incelemesinde kar
mak dilde "referans" problemini gzler nne seriyorsunuz.
Tahkiyeyi bu referans problemiyle nasl ilikilendiriyorsunuz?
PR: Bu soru bizi fiilen vukubulan eylerle megul olduu
iddiasndaki tarih ile kurgu dzeninden ibaret roman arasnda
ki kesimeye gtrr. Referans tarih ile kurgunun kesimesini
icap ettirir. Referansn geerliliini ispatlama ansmn tahkiye
nin analizinde metaforiklik analizindekinden daha fazla oldu
unu sanyorum. Poetik ya da metaforik sylemin referanm
tespit etmek daima zor olduu halde, tahkiye syleminin referan apak ortadadr insani eylem dzeni. nsani eylemin
kendisi de hikyeler, semboller, rit'ler vb. gibi kurgu entitelerle ykldr elbette. Marx'm Alman deolojisi [The German ideo/ogyj'nde gsterdii gibi, insanlar varolularn praksis for
munda retirlerken onu kendilerine kurguya, hatta nihai nok
tada dine gre (Marx iin din, bir ideoloji modelidir) sunarlar.
Ayn ekilde sembolik tarzda retilmemi praksis olamaz. n
sani eylem daima gstergelerde ekillenir ve kltrel gelenek
lere ve normlara gre yorumlanr. Tahkiye kurgularmz byle
ce, tahkiye daha nce tanmlanan eyin tanm, daha nce yo
rumlanan eyin yemden yorumu olacak ekilde insani eylemin
bu asli yorumuna ya da figrasyonuna eklenir. Tahkiyenin re-

Paul Ricoeur 12

feraxu,yani insani eylem hibir zaman plak ya da dolaysz


gereklik deildir, sembolletirilmi ve tekrar tekrar sembolletirilmi eylemdir. Bu yzden hikye etme daha nceki sembol
letirmelerin, olabildiince btnletirilerek ya da paralana
rak yerlerinden edilmelerine hizmet eder. Eer bu byle olma
sayd, szn gelii eer edebi tahkiye insani eylem dnyasna
kapal kalsayd, btnyle gsz ve savunmasz olurdu. Fa
kat edebiyat asla insani tarihi ve prakssi okuma tarzmza
meydan okumaktan vazgemez. Bu adan edebi tahkiye din
bilimin ve gndelik varoluumuzun genellikle grmezden gel
dii yaratc kullanmm ierir. Edebi dil gndelik varoluumu
zu sorgulama kapasitesine sahiptir; edebi dil kelimenin en de
rin anlamnda tehlikelidir.
RK: Fakat hermenoytik ilikilendirilerek sembolize edilmi
anlam aray eylerin kat, empirik gerekliinden kama yolu
deil m? Bu daima hayattan kopuk bir ileyi de mi?
PR: [Marcel] Proust yle syler: eer oyun kitaplara kapa
tlmsa, yasaklanabilir olmaktan da km demektir. Oyun tam
da her yere tavassutlarn ekerek, reel olann dolayszl illz
yonunu paralayarak dnyayla oynad iin yasaklanabilirdir.
Dil hermenoytiinin problemi eski bir bilinen eyi yeniden ke
fetmek deil, yeni ve ok daha yaratc bir tarzda tekrar tekrar
ilikilendiricilik yapmaktr. Muhayyilenin arabuluculuk rol
yaanan gereklikte [le vcu] daima ibandadr. Bir anlamda
daha nce temsil edilmemiitakdim edilmemi hibir yaanan ger
eklik, hibir insani ya da sosyal gereklik yoktur. Sosyal olann
bu muhayyel ve yaratc boyutu, bu imaginaire social'in Toplu
mun Muhayyel Oluumu [L'Institution imaginaire de la socit; The
hmginary Institution of Society] adh kitabnda [Cornlius] Castoriadis tarafndan harikulade bir analizi yaplmtr. Edebiyat
sosyal'in bu asli temsiline/takdimine kendi tahkiye temsilini
ekler; bu bir ikonografik oalmajyayma {iconographie augmentati
on) srecidir. Fakat edebiyat yegane kurgunun insani gerekli
e ikonografik olarak araclk etme tarz dedir. Bilimde mo
dellerin ya da politik ideolojilerde topya modellerinin arabu
lucu rolleri de vardr. Kurgunun bu arabuluculuk modu
edebi, bilimsel ve politik reel olann metaforizasyonunu, ya
ni yeni bir anlam yaratmn gerekletirir.

122 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

EK: Bu bizi u ilk sorunuza geri gtrr: Dilde yaratcln


anlam nedir ve bu kodlarla, yaplarla ya da dilin empoze ettii
yasalarla nasl ilikilendirilebilir?
PR: Lingistik yaratclk dili dzenleyen dil yasalarn ve
dil kodlarn srekli daraltr ve geniletir, Roland Barthes bu d
zenleyici yasalar "faist" eyler olarak tanmlar; yazan ve ele
tirmeni, snrlayc yasalan ihlal ederek arzunun [desire] .zgr
hareketine yol amas, dili festivale dntrmesi istikametinde
tahrik eder. Fakat eer dilin tahkiye dzeni kodlarla doluysa,
bu durumda ordan yaratc ekilde ihlal etmeye de yetenekli de
mektir. nsani yaratclk daima bir anlamda regle edici dze
ne tepkidir. Muhayyile daima daha nce kurumlam yasalar
temeli zerinde iler ve grevi, ya onlan ilk tarzlarnda uygula
yarak ya da ihlal ederek gerekten de bunlarn ikisi de [And
r] Malraux'nun "dzenli deformasyon" diye adlandrd ey
dir onlan yaratc ekilde i grr hale getirmektir. Yaplatnc ya da yaplam olmayan, dilde sylenmemi ya da sylenmeyi beklemeyen hibir muhayyile fonksiyonu, hibir imagina
ire olamaz. Hermenoytiin grevi, daha nce sylenenden hare
ketle sylenecek olann kefedilmemi kaynaklarna ncelik
vermektir.
RK: Lvi-Strauss'un plak nsan [L'Homme nu; The Naked
Man]da. ulat, toplumun yaplan ve sembolleri "hilikten"
[rien] doarlar eklindeki sonucunu nasl karyorsunuz?
PR: Lvi-Strauss'un hilik metafiziine hi gi duymuyo
rum. Lvi-Strauss'un yapt nemli katk kalc sembolik yap
larn varlm "souk toplumlar" ("cold societies") diye adlan
drd toplumlarda, yani tarihsel deimeye direnen toplumlarda (esasen Kuzey Amerikan Kzlderilileri) tespit etmesidir.
Tam tersine, bizim bat kltrmz oluturacak ekilde bir
araya gelen Grek toplumu ile Hebraik/brani toplumlar "scak
toplumlar" ("hot societies")'dr; bunlar sembolik sistemleri de
ien, kendilerini farkl yorum ve yeniden yorum dzeylerine
tayarak zamanla evrilen toplumlardr. Baka bir syleyile "s
cak" toplumlarda yorum faaliyeti "souk" toplumlarda ol
duu gibi dandan giren bir.ey deil, sembolik sistemin
kendi i unsurudur. "Gelenek" diye adlandrdmz ey ite bu
diyakronik/artzamanl yorum srecidir. Szn gelii. Grek lya-

Paul Ricoeur 123

da'srnda daha nce yorumlanm bir miti, tarihin daha nce tah
kiye dzeninde yeniden ilenmi bir parasn kefederiz. Hik
yelerini ne Homer ne de Aeschylus kefetmitir; onlarn icat et
tikleri ey tahkiyenin yeni anlamlar, ayn hikyeyi yemden an
latm formlardr. lyada' nm yazarnn kendi hizmetine amade
yekpare bir Troya Sava hikyesi vard, fakat o Achilles'in f
kesinin rnek tekil edici hikyesini ayrmay tercih etmiti. Bu
rnek tahkiyeyi fke, Kral Priam'la Hector'un lmnn ve
sile olduu katartik uzlamayla sona erdirinceye kadar gelitir
di. Bu hikye belirli bir anlam retir ve onu rnee dntrr;
Bir kahramann (Achilles) bo ve anlamsz fkesi, bu kahraman
cenaze ziyafetinde kurbann babasyla (Priam) uzlamaya var
dnda nasl alabilir? Burada elimizdeki, ortak mitik mirastan
hareketle anlam yaratmann, gelenei benimsemenin ve onu ye
ni bir eye iaret etmek iin poetik tarzda yeniden yaratmann
ne demek olduuna ilikin ok gl bir rnektir.
RK: Kald ki Chaucer ve Shakespeare, tpk Joyce'un Ulysses'te yapt gibi, mtekabil Troilus ve Cressida versiyonlarn
da bu lyada mitinin farkl "rnek tekil eden" yeniden yorum
larm retmitir. Bylesi yeniden yorum Helenik mirasmzn
kltrel tarihini karakterize ediyor grnyor. Bu trde tarihsel
yeniden yorum Kitab- Mukaddes geleneinde veya Hebraik/brahimi gelenekte de bulunabilir mi?
PR: Evet, Hebraik gelenein Kitab- Mukaddes tahkiyeleri
de rnek tekil edici ya da rnek oluturucu tarzda iler. Bu Kitab- Mukaddes hikyelerinin ya da epizodlannm birbirine ek
lenmekle kalmayp, ayn zamanda kmlatif ye organik bir ge
lime oluturmalarnda aktr. Szn gelii, brahim'e yaplan
halknn Tann'yla kurtulua ulaaca vaadi, (hemen gerekle
tirilebilen baz hukuki vaadlerin aksine) sonu gelmez bir vaaddir; byle bir ey olarak o bu vaadin Musa ile, sonra da Da~
vud ile tekrarlanabilecei ve tekrar tekrar yorumlanabilecei bir
tarihe alr. yle ki Kitab- Mukaddes'e zg bu "henz ger
eklemi deil" vaadinin tahkiyesi kmlatif bir tekrar tarihi
yaratr. Hristiyan armha Gerilme ve Yeniden Dirili (Resurrection) bylece bir ifte yeniden yorum ve kopu ilikisi olarak
kendisini bu Kitab- Mukaddes tarihine yerletirir. Hristiyanlk
Musevi gelenei karsnda hem ykc hem de koruyucu bir ro

124 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

l yerine getirir. Aziz Paul Yasa'y amaktan sz eder ve yine de


biz konuyu ele alan yazarlarn Hristiyan peygamberane vaade.
"Kutsal Yazlara gre" bir tepki olduunu srekli doruladkla
rm grrz. Kitab- Mukaddes tarihinin Musevi yeniden yoru
mu ile Hristiyan yeniden yorumu, [Kari] Jaspers'in ifadesini
dn almak gerekirse "sevgi mcadelesi" durumu sergiler.
nemli olan husus, imann Kitab- Mukaddesle zg tecrbesi
nin, hikyelerde ve tahkiyelerde' k7m, armha Geriliin
ve yeniden diriliin hikyeleri vb. temellenmesidir; kendisini
bu kurucu tahkiyeleri yorumlayan ve dini gelenee kalc bir
kimlik duygusuyla tehiz eden soyut teolojilerde ifade etmeden
nce elbette. Her dinin gelecek projeleri onun kedisini hatrlama
tarzlaryla ok yakndan ilikilidir.
RK: Hermenoytikteki almalarnz hep bu "yorumlar a
tmasna" zel bir duyarllk sergiliyor kitaplarnzn balk
larndan birinin baln oluturacak kadar zel. Hermenoytiiniz yorumlar plralitesini fenomenolojik, teolojik, psikanalitik, yapsalc, bilimsel, edebi vb. yorumlar indirgemeci bir e
kilde totalletren "mutlak bilgi" fikrini srarla reddetti. Bu ak
ulu entelektel yolun insani sylemin birbiriyle atan yorum
larnn bir araya getirilerek uzlatrlabilecei macera dolu uzun
bir yolculuk/Odise destan olarak ina edilmesini salayacak
herhangi bir anlam var mdr?
PR: Odysseus yolculuunu tamamlayarak kendi thaca
adasna dndnde, orada katliam ve ykm vardr. Benim iin
felsefi grev, daireyi kapatmak, bilgiyi merkeziletirmek ya da
totalletirmek deil, indirgenemez sylem plralitesini ak tut
maktr. Farkl sylemlerin birbiriyle nasl ilikilenebileceini ya
da kesiebilecein! gstermek nemlid/r, fakat onlarn zdele
tirilmesinin, aymlatnlmasnn ekiciliine kar konulmaldr.
Benim Husserlc fenomenolojiden kopuum byk lde de
netleyici transandantal cogito teorisini kabul etmeyiimden do
laydr. Ben idealist dokunulamaz/zedelenemez mutlak sbjek
tivite iddialarna kart olarak yaral ya da blnm bir cogito
nosyonu gelitirdim. Bana znenin bir merkeziletirci efendi de
il, kendisinden ok daha geni bir dilin mridi ya da iiticisi/dinleyicisi olduunu ilk reten aslnda Kari Barth't. Daha
geni kltrel dzeyde biz ayn zamanda zellikle Bati dn-

Paul Ricoeur 125

ce geleneklerine katlma ya da Avrupamerkezci olmak konu


sunda dikkatli olmalyz. Grek ya da Yahudi-Hristiyan gele
neklerinin nemini vurgularken biz genellikle szn gelii
Uzak Dou'nun radikal llerde heterojen sylemlerini gz
den karyoruz. Amerikal meslektalarmdan biri yakm za
manlarda bana Derrida'mn logosentrizmi dekonstrksiyonunun Budist hilik nosyonuyla byk benzerlikler tadm sy
ledi. Merkez olma iddialarmz, dier btn sylemleri kendi
totalleen dnce emalarmza indirgeme eilimimizi terk et
mek iin uramamz gereken bir kesin "sfr noktas"nm ya da
boluun/hiliin var olduunu dnyorum. Eer nihai bir
birlik varsa, bu birlik bir eskatolojik umut trnde her yerdedir.
Fakat bu benim "gizli," isterseniz kiisel diyelim, bahsimdir/id~
diamdr ve merkeziletirici felsefe sylemine tercme edileme
yecek bir ey deildir.
RK: Modem sekler toplumumuzun gelenein sembolik
temsillerini ya da imaginaire'ir. terk ettii anlalyor. Eer tah
kiyenin gemile ilikisi koparsa yaratc yorum sreci ileyebi
lir mi?
PR: Tahkiyenin ld bir toplum insanlarn artk tecrbe
lerini mbadele edemedikleri, .bir ortak tecrbeyi paylaama
dklar toplumdur. ada gemile bir tahkiye sreklilii ara
y sadece nostaljik bir ka deil, brokratik toplumlara ege
men olma eilimi tayan kanun koyucu ve planlayc sylemle
mcadeledir. nsanlara hafzalarmfhatralann iade etmek ayn
zamanda geleceklerini ifade etmek, onlan tekrar zamana yerle
tirmek ve dolaysyla onlar, Leibniz'in terimini dn almak
gerekirse, "alk zihin" [mens msfans("instantaneous mind")]'den
kurtarmaktr. Gemi pass deildir, nk geleceimizi kesin
likle tahkiye- kimliine sahip olma, gemii tarih ya da kurgu
formunda hatrlama yetimizi garanti altna alr. Bu tahkiye kim- _
ligi problemi, szn gelii Fransa gibi bir lkede, Devrimin
destann, foklorun vb. mirasndan kopuu temsil ettii bir lke
de akut/vahim bir problemdir (Szn gelii Franszlarn bugn
bile sahip olduklan geleneksel arklar denilen arklarn iki
arklar olmalar beni hep etkilemitir. Bugn Franszlar ortak
bir imaginaire'den, bir ortak sembolik mirastan byk lde
yoksundur.) Bu yzden grevimiz kirletilmeye ve tahrip edil-

126 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

meye direnen kaynaklar yeniden iseetirmeliyiz. Dili yeni


den ilemek kim ve ne olduumuzu kefetmektir. Tecrbede
kaybettiimiz ey genellikle izler stoku olarak, hazine olarak
dilde korunmu, kelmitir. Wittgenstein'm Felsefi ncelemeler
[Philosophical Investigations}'de bize hatrlatt gibi saf ya da t
myle effaf dil modeli olamaz; eer varsa bu dil videjncedenjplanlamrak evrenselletirilmi bir dil dnda hibir ey ola
maz. Anlam kefetmek iin dilin sylenen eyi unutmann tah
ribinden koruyabilen ok katmanl tortusuna, kompleks rnek
ler plralitesine dnmeliyiz.
RK: Tarih ve Hakikat [History and Truthfde, Emmanuel Mounier'yi felsefi hakikat araym politik pedagojiden ayrmay
reddeden biri olarak gklere karyorsunuz. Varsa, kendi felse
fi dnme tarznzn politik imalan nelerdir?
PR: Erken dnem almalarm anlamn dille, zellikle de
poetik dille ya da tahkiye diliyle ilikilendirilmesi zerine her
menoytik refleksiyondur. Bu tr bir hermenoytiin bylesi sem
bolik sylemlerin arabuluculuklar/ilikilendiricilikleri ile poli
tik praksisin imdiki mevcudiyeti arasndaki ilikiyi kavray
mza nasl bir katkda bulunduunu soruyorsunuz. Gerek u
ki, hermenoytik (ve keza VVittgenstein'n analitik felsefesi) dili
totalletirilemeyecek dolaysyla evrensel bilim stats iddi
asnda bulunamayacak bir yorumlar ya da "dil oyunlar" plralitesi olarak gzler nne sermitir. Prag'da Tomin seminerinde
ek filozoflar ve rencilerle yaptm fikir alverileri bana totaliteryenizm probleminin evrensel dzeyde doru ve bilimsel
bir politik sylemin (bu rnekte komnist sylemin) mmkn
olduu yalannda ikamet ettiini retti. Politik dilin temel bir
ikna ve kanaat retorii olduunu kabul edersek zgr tartma
y tolere edebiliriz, Popper'in terimini kullanmak gerekirse,
"ak toplum" politik tartmann hep ak olduunu kabul
eden ve dolaysyla srekli sorgulamak ve hakiki bir dilin art
larn olutumak iin geri adm atmaya hazr toplumdur.
RK: Bir politik ideoloji olarak d ile topya arasnda pozi
tif iliki olabilir mi?
PR: Daha nce iaret ettiim gibi bir sosyo-poiitik imaginaire'e, yani bir sembolik sylemler ynna sahiptir ya da o top
lumun bir parasdr. Bu imaginaire kopu ya da yeniden onay

Paul Ricoeur 127

lama olarak grev yapar. Yeniden onaylama olarak imaginaire


toplumun kurucu sylemini, yani "temel/kurucu sylemler"
diye adlandrdm eyi tekrarlayan ve yeniden takdim eden ve
dolaysyla zdelik/aynlk hissini koruyan bir ideoloji olarak
iler. Her eyden nemlisi kltrler kendilerini gemileri hak
knda hikyeler anlatarak yaratrlar. Tehlike elbette bu yeniden
onaylamanm genellikle monopolistik elitierce eletiriden yok
sun ekilde kurumlam politik glerden yana tavr sergilen
mesine ya da bu glerin yceltilmesine hizmet eden mistikle
tirici bir syleme dntrlerek dejenere edilebilmesindedir.
Byle durumlarda, komnitenin sembolleri sabitletirilir ve fe
tilere dntrlr. Bunun kar kutbunda, kopuun imagina
ire, yani bir "baka yere," henz "olmayan" bir topluma bal
glere eletirelliklerini veren topyaa sylem vardr. Fakat bu
topyac sylem her durumda pozitif deildir. nk hakiki
eletirel kopu topyasmm dnda ayn zamanda bir de gerek
leme koullarn retmeksizin statik bir gelecei yanstan tehli
keli lde izofrenik bir topya sylemi de var olabilir. Bu,
Marxist-Leninist topya nosyonu, byle bir amac gerekletir
mek iin gerekli gerek tedbirler alnmakszn "devletin ortadan
kaldrlmasna" yanstldnda gereklenebilir. Burada topya
imdiden ve gemiten kopuk bir gelecee dnr; ortaya
kabilecek bakc glerin desteklenmesinin mazereti durumun
da bir gelecee. Bu topyac sylem yarnki zgrleme adna
bugnk basky merulatrd lde mistikletirici bir ide
oloji hizmeti grr. Ksacas, gemiin sembolik teyidi olarak
ideoloji ile gelecee sembolik alma olarak topya birbirlerini ta
mamlayan eylerdir; eer birbirlerinden koparlarsa, bir politik
patoloji formuna gtrrler.
RK: Latin Amerika'nn zgrleme Teolojisinin Marxist
topyachm mevcut gerekliin politik dntrlmesiyle bir
letirmesi lsnde pozitif bir topyac sylem olarak gryor
musunuz?
PR: O ayru zamanda gemile, k ve dirili arketipleri ha
fzasyla da birleiyor. zgrleme Teolojisinin bu hafza/hat
ra boyutu nemlidir; nk gelecee topyac yanstmaya isti
kamet ve sreklilik veriyor ve dolaysyla sorumsuz ve eletiri
den yoksun ftrizme kar bir garde-fou olarak fonksiyon gr

128 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

yor. Burada politik gelecek projesi zgrlemenin Kitab- Mu


kaddesin srgn ve vaad nosyonlarna kadar geriye uzanan
sreklilik ufkundan kopanlamaz bir ey. Vaad, topya tarihsel
olarak gerekletirilmedike ulalmam kalyor; ve insanlar
bir komrite olarak birbirine balayan ve topyann bo bir r
ya olarak kopmasn engelleyen ey kesinlikle bu vaadin henzgereklememi olma ufkudur.
RK: topyann tarihle ilikisini tam olarak nas kuruyor
sunuz?
PR: Tarih Kavramnn Tarihi {History ofthe Concept ofHistory]
kitabnda Reinhart Koselleck, onzekizmci yzyla gelinceye ka
dar tarih kavramnn Bat'da her ne olursa olsun oul bir kav
ram olduunu ne srer; byk "T" ile balayan Tarih kavram
na deil, ''tarihlere" atfta bulunan bir kavram. Bizim imdiki
tekil ya da niter tarih kavrammz ancak modem ilerleme fik
riyle birlikte ortaya kabilmitir. Bu yzden tarih tekil bir kav
ram olarak ina edildii lde "beklenti ufkumuz" ile "tecrbe
alanmz" arasndaki gedik asla genilemesini durdurmamtr.
Tarihin birlii ortak bir beklenti ufkunun na edilmesinde te
mellenir; fakat byle bir ufkun ok uzak soyut bir gelecee pro
jeksiyonu mevcut "tecrbe alanmzn" patolojik olarak anlam
ve ifadeden/eklemlenmeden yoksun hale gelebilmesi anlamna
gelir. Evrensel somut olandan vazgeer. Beklentinin tecrbe'den
bu kopukluu birinden dierine geiimizi salayacak arabuluculardan/ilikiiendiricilerden yoksun olduumuz lde kriz
dourur. Onaltmc yzyla kadar topyac beklenti ufku, ilikilendirici ve arabulucu faktrler olarak Kutsal Roma ve Germen
mparatorluklarnn milenyum tecrbesine sahip eskatolojik K
yamet Gn (the Last Judgement)'yd. Daima sahip olunan
eyden sahip olunaca beklenen eye uzanan bir eit eklem
lenme patikas vard. Kant ile Locke'un liberal ideolojisi yurtta
iin daha iyi bir insanla giden patika olarak belirli bir demok
rasi sylemi retti; keza Marxizm kapitalizmden sosyalizm yo
luyla komnizme gtren ara aamalar gelitirdi- Fakat biz bu
arabuluculara/ilikilendirici aamalara artk inanmyor gr
nyoruz. Gnmzn problemi dnya politikalarn birletir
menin, gndelik politik pratiklerimizin okmerkezlilii ile
topyac evrensel lde zgr insanlk ufkunu birbiriyle iliki-

Paul Ricoeur 129

lendirnenin apak imknszldr. Bu bizim topyasz olma


mz problemi deil, topyaya giden patikalardan yoksun olma
mz problemidir. Ve topyaya gtrecek yo olmakszn, tecr
be alanmzla somut ve pratik bir ilikiye sahip olmakszn top
ya hastala dnr. Belki de topyac beklentiler deflasyonu
btnyle kt bir ey deildir. Politikaya kolaylkla gerein
den fazla topya enjekte edilebilir; belki de iddialarnda ok da
ha lml ve realist hale geldike pratik ve mevcut ihtiyalarm
za daha fazla balanmas gerekiyordur.
RK: ada politikada hakiki bir topyac syleme yer var
m?
PR: Politikann kendisinde olmayabilir, fakat politika ile
dier kltrel sylemlerin ilikisinde vardr. Politika karsn
daki hayal krklmz tecrbelerimizin tmn topyann
tm gereinden fazla iirilmi bir dzenbazla dnnceye
kadar onunla tehiz etmemizden kaynaklanyor. Politikann
kamu alannn dmda topyac ufkun kendisini ifade edebildi
i (edebiyat, felsefeyi, dini vb. ieren) ok daha zel bir klt
rel alamn bulunduunu unutma eilimindeyiz. Modem toplum
bu zel tecrbe alanna dman grnyor, fakat kamu alan
nn zel alan bask altna almas bir Pirus zaferidir.
RK: Her tr politik sorumluluktan uzak burjuva romantik
zel sbjektivite/zne nosyonuna dn m destekliyorsu
nuz?
PR: Hi de yle deil, Pragl filozoflarla son tartmalarm
da, ada Kta Avrupas felsefesindeki, zellikle de yapsalc
lktaki zne krizinden sz ettim. Eer kendi szlerinden sorum
lu zne fikrini lavedersek, zgrlkten ya da insan haklarn
dan sz etme.pozisyonunda olamayacamza iaret ettim. ef
faf cogito olarak klasik zne nosyonundan vazgemek btn
sbjektivite formlarndan vazgememiz gerektii anlamna gel
miyor. Benim hermenoytik felsefem, kendisini saysz arabulucu/ilikilendirici gstergeler/iaretler,, semboller, metinler
ve insani praksisin kendisi etrafndan dnerek ifade eden
opak/sisli bir sbjektivitenin varln aka otaya koyma giri
imidir. Ben ile ara/ilikilendirilmi anlamlar arasmdaki diya
lektik olarak bu hermenoytik sbjektivite fikrinin derin ahlaki
ve politik imalar vardr. O bir sz etik'i olduunu, dilin mant

130 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

n ya da semiyotiin ilgi duyduu bir ey deil, insanlarn sy


ledikleri eyin sorumlusu olduklar temel bir ahlaki grevi de
gerektirdiini gsterir. Szlerinin artk etik adan sorumlulu
unu tamayan bir toplum, yurttalar bulunmayan bir toplum
olacaktr. Prag'daki filizoflar iin temel felsefi sorun dilin d
rstl ve hakikate uygunluudur. Ve bu sorun yalanlara ve
yolsuzluklara dayanan bir sistemde bir direni eylemine dn
mtr. Dou Avrupa Marxizmi diyalektikten pozitivizme ge
erek dejenere olmutur. O, Marxizmi evrensel znenin tarihte
gereklemesi olarak iine alan Hegelci ilham terk ederek kitle
nin maniplasyonunun pozitivistik teknolojisi haline gelmitir.
RK: Anlamn dilde yaratlmasnn hermenoytik sorgula
masnn politik bir ierii olabilir mi?
PR: Belki de politik hermenoytiin eh umut vadedici rne
i Frankfurt okulunun Marxist diyalektik ile Heideggerci hermenoytii sentezinde aranmaldr ve bunun en iyi ifadesi [Jr
gen] Habermas'm ideoloji eletirisinde dile getirilmitir. Ancak
burada da arabuluculardan/ilikilendiricilerden yoksun bir po
litikaya angaje olmann cazibesine direnilmelidir. Hermenoyti
in politik sylemde ibandaki temel ilikendirici yaplar,
eletirel ifa etme fonksiyonunu yerine getirebecekleri mesafe
de tutmas zorunludur. Bu hermenoytik mesafe zellikle de
1968-sonras d krkl, Maoist ideolojinin k, [Alexan
der] Soljenistin'in ve dierlerinin Sovyet totaiiteryerdzmini te
hiriyle birlikte nem kazanmtr.
RK: Bu d krkl dnya apnda bir fenomen midir?
PR: Farkl derecelerde mevcuttur, fakat Fransa gibi devlet
ile toplum arasmdaki temel farklln byk lde ortadan
kalkt lkelerde ok dikkate deer bir fenomendir. Fransz
Devrimi politik egemenlii yukarda hkmetten aada bi
reylere kadar toplumun her dzeyine yaymtr. Fakat bu sre
te, devlet her yerde hazr ve nazr hale geldi, birey devletin k
rnts konumuna dt. Polonya'daki Dayanma hareketinde
ok arpc olan ey, toplum terimini devlet teriminin kart ola
rak kullanmalaryd. Anglo-Sakson lkelerde bile, devlet politi
kalarndan nispeten bamsz medya ve niversiteler gibi
baz kurumlar bulunabilir. (Bunun Fransa'da rneklerini bul
mak ok zordur.) Szn gelii, Amerika'daki zayf ideolojikle-

Paul Ricoeur 131

inesi politikann en azmdan ok sayda sylemin denenerek test


edilebilecei bir datm laboratuvan olarak hizmet grebilme
si anlamna gelmesi demektir. Bu "melting pot/eritici pota'1' fe
nomeni Montesquieu7nn "kuvvetler ayrl" diye adlandrd
eyin rneidir. Devletin balangta liberal dnrlerce bir
zgrletirici fail, inanlarn ve pratiklerin oulluunu koruma
tarz olarak anlaldn hatrlamak ilgintir. Liberal devlet, di
ni ve dier fanatizm formlar karsnda teminat olmutu. Libe
ral devletin temel hatas, totallemeyi nleme-del totalleen
bir fail olarak grev yapmasdr. Gnmzde devletin ynet
medii bir politik sylem, evrensel haklan teminat altna alan,
ancak totaeen smrlamalan ortadan kaldracak yeni bir top
lum formu kefetmenin bizim iin acil bir ey haline gelmesinin
nedeni budur. Bu byk devletin belirlemedii yeni bir sosyalite formu ina etme grevidir.
RK: Bu yeni toplum syleminin kefi konusunda ne yaplabir?
FR: lk admlardan biri, Musevi-Hristiyan eskatoloji ufku
nun yerini liberal zerklik, zgrlk ve insan haklan nosyonla
ryla birlikte Aydnlanma'nn hmanizm ufkunun ald onsekizinci yzylda tam olarak vukubulan eyin analizini yapmak
olacaktr. Bu Aydnlanma hmanizminin Kant zerk irade
nosyonuyla, Hegelci evrensel snf (sivil hizmetliler snf) nos
yonuyla Marxist evrense1 ii snf vb. istikametinde, genellik
le bilimsel pozitivizme dnerek dejenere olan sekler bir
topya formuna ulancaya kadar nasl gelitiini anlamalyz.
unu sormalyz: topyann din eskatolojik projeksiyonu e
sekier topyann modem hmanist projeksiyonu arasnda bir
tr sreklilik var mdr? Bugn gerekletirilmesi gereken
meydan okuma, hem devlet sosyalizminin hem de faydac-liberal kapitalizmin pozitivistik ulan dnda alternatif sosyal
formlar bulmak. Habermas'm rasyonalite formu arasnda
yapt ayrm burada nemlidir: (1) hesaplayc/hesap rasyonalite; pozitivistik kontrol ve maniplasyon alarak iler, (2) yo
rumlayc rasyonaliie; kltrel kodlan ve normlan yaratc tarz
da temsil etmeye/takdim etmeye alr, (3) eletirel rasyonalite;
topyac zgrleme ufkunu geniletir. Hakiki bir sosyal rasyonaliteyi varetmek iin, eletiri ve yorumlama fonksiyonlar-

132 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

run hesaplama fonksiyonuna indirgenmesine izin vermemeli


yiz. Habermas burada Adomo'nun ve [Max] Horkheimer'm
hem devlet komnizminde hem de liberal kapitalizmin bol
luk toplumuna ulalr ulamaz her eyin eit ekilde datla
bilecei argmannda mevcut (problem elbette liberalizmin
byle bir refah durumuna ulamak iin (asla gereklememi
tir] hiyerarik ve eitsiz toplumun aralarm kullanmasyd)
pozitivist rasyonolite eletirisini gelitirmektedir. Bu yzden g
revimiz pozitivist kt inan ideolojisine saplanmakszm
yorumcu ve eletirel rasyonalite aralaryla bir topyac z
grlk ve eitlik ufkunun korunmasdr. Burada Raymond
Aron'un zgrlk ile eitliin ezamanl gelitirilmesini ger
ekletirebilecek bir politik model gelitirmeyi henz baara
madmz iddiasma katlyorum. zgrl gelitiren top
lumlar genellikle eitlii, eitlii gelitirenler zgrl bask
altna almtr.
RK: Fransa'da [Cornelius] Castoriadis ve [Claude] Lefort
gibi sol-kanat filozoflarn gerekletirdii politik g/iktidar
eletinsirriiermenoytik yeni bir sosyalite sylemi arayna
katkda bulunacam dnyor musunuz?
PR: Onlarn katks kesinlikle belirleyici olmutur. Bu ele
tiri Marxizmin hatasnn politik ufuktan yoksunluunda deil,
iktidar eletirisini iin/emein sermayeye ekonomik transferine
indirgemesinde (yani art deer eletirisinde) yattm gsterme
giriiminde bulunmutur. Bu yzden Marxist eletiri sermaye
den daha tehlikeli/ldrc iktidar formlar olabileceini s
zn gelii, merkezi parti ve devlet komitesinin toplumun btn
kaynaklarn (i-gc kaynaklarnn, tartma ve enformasyon
aralarnn, eitimin, aratrmann vb.) totalletirmesi gr
mezden gelme eilimindedir. Bu tarzda retim aralarnn zel
.mlkiyetinin devlete devredilmesi genellikle toplumun yaban
clamasnn yerini devletin yabanclamasnn almas demektir.
Totaliteryen parti iktidar belki de, sadece ekonomik retim
aralarn deil, ayn zamanda politik iletiim aralarn da
kontrol etmesi lsnde sermayenin gayriinsaniletirici iktida
rndan ok daha ktdr. Snf mcadelesinin ekonomik anali
zi tarihin karmaasn oluturan birok odaktan biri dmda bir
ey olmayabilir. Kald ki, toplumumuzu ekillendirmeye bala

Paul Ricoeur 133

yan iktidar odaklan plralitesine alabilecek bir sosyalite hermenoyti ihtiyac da.
RK: "Mazlum nsan ve Tarihteki Mevcudiyeti" ("Non-violent Man and his Presence in History") [History and Truth; Ta
rih ve Hakikat]'nde u soruyu yneltiyorsunuz: "Peygamberin ya
da mazlum insann hem Yogi'nin an yetersizliini hem de Komiser'in ar yeterliliini giderebilecek tarihsel bir grevi var
mdr? Baka bir syleyile, insan hem kendisini politik gerek
liin etkili transformasyonuna adayabilir ve hem de akn olana
kritik mesafesini koruyabilir mi?"
PR: Bu akmlk fikri her trde iddet iermeyen sylem iin
nemlidir. Pasifist ideal iddete, alakasz ryalara dnmeksizin, politik yeterlilik arenasn aan deerleri kant olarak kulla
narak iddete direnir. iddetsizlik (nonviolence) hakiki br
topya ya da uyanklk formu, maruz kaldmz iddet ve bas
k sistemini reddetme tarzdr.
RK: Hakiki sosyal rasyonalite ihtiyacm dinin eskatolojik
umuduyla uzlatrmak mmkn mdr?
PR: Bizim Batl Musevi-Hristiyan dindarlmzn daima
Grek ve Latin rasyonalitesinin felsefi ikliminde ilev grm
olmasna ilikin zmsz problem olarak bu hi ilgimi ek
medi. Ben daima Kuds e Atina arasndaki fazlasyla basit
kartla, hakiki ruhaniliin yalnzca monoteizmde bulunabi
leceini ilan eden ya da Grek kltr ile Hebraik kltr aras
na, ilkini kozmos hakknda dnce, kincisini akn hakknda
dnce diye tanmlayarak takoz sktrmaya alan d
nrlere kar ktm. Oribirinci yzyldan sonra akl ile dini uz
latrmaya alan modellere Anselm mesela rastlanz ve
Rnesans rasyonalite ile ruhanilik arasndaki bu birincil sente
zi dorular. Eer bilimsel pozitivizmin rasyonalitesinin kendi
sini ruhanilikten kopard doru ise, gnmzde bu ikisi ara
snda yeni balant formlar aramakta olduumuzun birok
alameti var.
Paris, 1981.

134 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

Mmkn Dnyalarn Taycs Olarak Mit


RK: Hermenoytik analize ilk teebbslerinizden biri, insan
bilincine daha nceki zamanlardan kalan mitik ve sembolik ifa
delerin arabuluculuk yapma tarz zerinde younlayor. Kt
ln Sembolizminde (1960) mitik sembollerin Babillilerin, branilerin ve Greklerin kadim/antik kltrlerinde nasl nemli rol
oynadm gsteriyorsunuz. Ve ayru eserde "mitlerin zamann
balangcnda vukubulan olaylar hikye ettiklerini ve insanla
rn gndelik ritel eylemlerine temeller/ilkeler salama amac
tadklarn" deklare ediyorsunuz. Mitik sembollerin ada
kltrde benzer bir rol yerine getiriyor olabileceklerini mi ne
sryorsunuz? Eer yleyse, bunun nasl byle olabileceini
aklar msnz?
PR: Bu soruya dorudan, yani mit ile eylem arasmdaki do
laysz ilikiye gre yaklaabileceimi sanmyorum. lkin her
kltrn muhayyel ekirdeini [imaginary nudeus] oluturan e
yin analizine dnelim. Kanaatim odur ki, kimse kltr ak
fonksiyonlarna politik, ekonomik, hukuki vb. fonksiyonlar
na indirgeyemez. Bu ak fonksiyonlarn ve kurumlann da
lmm belirleyen ve yneten deimez bir gizli ekirdek vardr.
Onlara (1) birbirleriyle, (2) dier toplumlarla, (3) bu toplumlara
bal bireylerle, ve (4) kararmda duran doa ile ilikilerinde
farkl roller ykleyen bu dalm/datm matriksidir.
RK: Bu dalm oram bir toplumdan dierine deiir mi?
PR: Kesinlikle deiir. Politik kurumlar, doa, ve birey ara
sndaki zel iliki, eer olacaksa, herhangi iki kltrde nadiren
ayndr. Belirli bir toplumun bu farkl fonksiyonlar arasmdaki
dalm oramm bir gizli ekirdek belirler ve kltrn zel kim
liini konulandrmamz gereken yer ite burasdr. Toplumun
kendisini-kavrayun tesinde ya da altnda empirik normlara
ve yasalara indirgenemez bir belirsiz/opak tohum/z vardr.
Bu z bir ak modele gre aklanamaz; nk bu kltrn
aklanmadan ve belirli temsillere ya da dncelere yansma
dan nceki oluturucusudur. Ancak bu z yakalamaya alr
sak toplumun kurucu mito-poetik ekirdeim kefedebiliriz. Ken
disinin byle bir kurucu ekirdee gre analizini yaparak top

Paul Ricoeur 135

lum kendisinin hakiki bir kavrayna ular; kendisine ait sembolletirici kimliini eletirel olarak onaylamaya balar.
RK: Bu mitik ekirdei nasl tehis etmemiz gerekiyor?
PR: Toplumun mitik ekirdei ancak dolayl olarak tehis
edilebilir. Fakat sadece dolayl ekilde sylenen ey yoluyla de
il, ayn zamanda insann yaad ey ve yaama tarz (praksis)
yoluyla ve nc olarak da, eri srdm gibi, toplumun
farkl fonksiyonel dzeyleri arasndaki dalm yoluyla tehis
edebiliriz. Szn gelii, her lkede ekonomik dzeyin belirleyi
ci olduunu syleyemeyiz. Bu bizim Bat toplumumuz iin geerlidir. Fakat Lvi-Strauss'un primitif toplumlar analizinde
gsterdii gibi, bu evrensel olarak geerli deildir. Birok kl
trde, ekenomik ve tarihsel mlahazalarn neminin snrl ol
duu arayor. Bizim kltrmzde ekonomik faktr gerek
ten belirleyicidir; fakat bu ekonominin hakimiyetinin kendisi
nin tmyle ekenomi bilimine gre aklanabilir olduu anla
mna gelmez. Bu stnlk belki de ok daha doru ekilde ne
yin asli ve neyin tali olduuna ilikin kapsaml bir deerlendir
menin oluturucu unsurlarndan biri olarak anlaabilir. Ve yal
nzca bir toplumun farkl kurucu unsurlarn (yani politikann,
doann, sanatn, dinin vb. rol) hiyerarik yaplandrmasnn
ve deerlendirmesinin analizi yoluyla onun gizli mto-poetik e
kirdeine nfuz edebiliriz.
RK: Lvi-Strauss'dan sz ettiniz. Kendi hermenoytik sem
bol ve mit analizlerinizi onun bu alandaki almalar karsn
da nereye yerletiriyorsunuz?
PR: Lvi-Strauss'un genelde toplumlardan sz eden her
hangi bir tez ne srdn sanmyorum. O tarihe ilikin m
lahazalar bir yana atarak belirli primitif ve deimeyen toplumlara odaklanmt. Bu onun analizlerinden aceleci sonular
karmamak gerektiini anlamak bakmndan nemlidir. LviStrauss bile bile tarihsiz toplumlardan sz etmeyi tercih etmiti;
oysa ben Bat'da ait olduumuz toplumlarda, Hebraik, Helenik,
Germanik veya Keltik kltrlerin etkisi altnda kalma derecele
rine bal zel tarihsel bir eyin var olduunu dnyorum.
Toplumun gelimesi hem senkronik/e zamanl hem de diyak
roniktir: (artzamanl). G/iktidar fonksiyonlarnn verili her
hangi bir toplumdaki dalmnn belirli bir tarihsel boyut tad

136 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

anlamna gelir. Toplumlan hem bir e zamanl kurumlar se


risine (senkronizm) ve hem de bir tarihsel dnm srecine
(diyakronizm) gre dnmemiz gerekir. Bylece toplumlara,
hermenoytik yntemi karakterize eden, hem senkronik hem de
diyakronik pankronik/kronolojiyi aan bir yaklama ularz.
Ve biz ayn zamanda toplumlann zerine ina edildikleri trde
mitlerin bizatihi kendilerinin iki ynl bir karakterinin bulun
duunun da farknda olmalyz; onlar bir yandan yapsal analiz
yoluyla ele alnabilen baz e zamanl sembol sistemleri olutu
rur, dier taraftan hem de bir tarihe sahiptirler; nk onlan
canl tutan ey daima bir yorumlama ve yeniden yorumlama s
recidir. Mitlerin de kendilerine ait bir tarihsellikleri vardr. Tari
hin bu farkll, szn gelii, Semitik, pre-Helerdstik ve Keltik
mitik ekirdein geliimini tipletirir. Dolaysyla, toplumlar
nasl hem yapsal hem de tarihsel iseler, ayn ekilde o kadar
kendilerini kuran mitik ekirdektirler.
RK: Ktln Sembolizmi'ne son verirken, "mitlerle ina
edilen felsefenin belirli bir refleksiyon momentinde doduunu
ve modern kltrdeki belirli bir duruma cevap vermek istedii
ni" sylyorsunuz. Bu "belirli durum"la tam olarak neyi kaste
diyorsunuz? Ve mit bu probiematie nasl cevap verebilir?
PR: Orada Jaspers'n kinci Dnya Sava'ndan hemen son
ra beni ok etkileyen "snr durumlar" felsefesini dnyor
dum. Bireylerin ya da toplumun temel bir varolu krizi/ontolojik bunalm geirdii sava, ac, su, lm vb. gibi baz s
nr durumlar vardr. Byle zamanlarda komnitenin/toplumun
tm sorgulanr. nk toplum yalnzca, ieriden ya da dar
dan ykmla tehdit edildiinde kimliinin kklerine, nihai nok
tada kendisini kuran ve belirleyen mitik ekirdee dnmeye
zorlanr. Mevcut krizin zm artk btnyle teknik ya da
politik bir sorun deildir, bizden kendi kendimize kkler ve
amalarla ilgili cevap verilemez sorular yneltmemizi talep
eder. Nereden geldik? Nereye gidiyoruz? Bu ekilde, temel ha
yatta kalma, olduumuz ey olma, olduumuz ey olarak de
vam etme yetilerimizin ve nedenlerimizin bilincine varrz.
RK: Burada Mircea Eliade'nin Mitler, Ryalar, Hikmetler
[.Myths, Dreams, MysteriesYdeki mitin toplumda daima, o toplu
mun kendi varoluunu refleksif tarzda anlayp anlamadnn

Paul Ricoeur 137

hibir nemi bulunmakszn ileyen bir ey olduu eklindeki


ifadesini hatrladm. Eliade, modem insann mitin hayatnda
oynad nemli role ilikin bilincini yitirdii iin sk sk yanl
yollara saptn ne srer. O Avrupada baz antik ritellerin,
sembollerin, rtbe iaretlerinin eit lde mitik canlanyla
birlikte kurbann ve kahraman-savamm mitik yceltiliinin
karakterize ettii faist akmlarn douunu rnek olarak verir.
Tezi, varoluumuzdaki mitik girdi'yi aka fark ederek kendi
mize mal edemezsek arpk ve ldrc tarzlarda ortaya ka
cadr. Bunun geerli bir fikir olduunu dnyor musunuz?
PR: Burada ok nemli ve ok zor bir probleme parmak
bastnz: mit sapmas ihtimalleri problemine. Bu bizim mit'e ar
tk navetejsaflk dzeyinde yaklaamayacamz anlamna gelir.
Biz mite daha ok eletirel bir perspektiften bakmalyz. Yalnz
ca selektif bir yeniden temmellk yoluyla mitin bilincine vara
biliriz. Dolaysz mit dzeyinde yaayan primitif varlklar dei
liz artk. Bizim iin mit daima dolayl ve opak/sisli bir ey. Bu
mit kendisini ncelikle belirli bir g/iktidar-fonksiyonlan
oranlamasna gre dile getirdii iin byle deil, ayn zamanda
eitli mkerrer formlar sapkn ve tehlikeli formlara szn
gelii mutlak iktidar/g miti (faizm), kurban gnah keisi mi
ti (anti-semitizm ve rklk) sahip olduu iin de byledir.
Artk "genelde mitten" sz etme hakkmz yok. Her mitin ieri
ini ve ona hayat veren temel amalar eletirel olarak deerlen
dirmeliyiz. Modem insan ne mitten yakasn syrabilir ne de
ona yzeysel deeriyle bakabilir. Mit daima bizimle birliktedir;
fakat ona daima eletirel olarak yaklamalyz.
RK: Mit ve Terr'de [Myth and Terror (1978)] an rlanda
Cumhuriyetilii'nde ibanda, k mitik ekirdein sapkn te
zahrlerine dnebilen baz mitik yaplar kurbann, kyametin/diriin vb. tekerrr bulunduunu gstermeye al
rken kafamda benzer bir tereddt vard. Ben bu yzden mite
her yaklamn hakiki mitlerin diriltilmesi kadar sapkn teza
hrlerin mitolojiden arndrlmas (demythologisation) olmas
gerektiini dnyorum.
PR: Evet. te ben bu noktada "eletiri an" ile "mitik te
mel" arasndaki temel balantdan sz edebileceimizi dn
yorum. Yalnzca zgrleme'ye gre yeniden yorumlanabilen

138 ada Fiiozoflarla Syleiier/Kta Felsefesi Tartmalar

mitler hakiki mitlerdir. zgrlemeden hem kiisel hem de ko


lektif bir fenomen olarak sz ediyorum. Belki de bu eletirel kri
teri yalnzca bir btn olarak insanl zgrletirme ufkuna sa
hip mitler olarak sahip olduumuz mitleri iine alacak ekilde
daraltabiliriz. zgrleme/zgrletirme istisnai zgrleme
olamaz. Burada mitin talepleri ile akim talepleri arasndaki
temel uyumu grmeye baladmz dnyorum. Hakiki mit
olarak hakiki akl'da herkesin evrensel zgrlemesine ilgi bulu
ruz. Mit, baka herkesin kesin hari tutulmasna bal belirli bir
komnitenin temeli olarak grld srece, sapma/saptrma
imknlar venist milliyetilik, rklk vb. zaten mevcut
tur.
RK: Bu yzden, aslmda siz mitin kurucu gcne bir anlam
da daima eletirel akim refakat etmesi gerektiini mi ne sr
yorsunuz?
FR: Bizim Bat kltrmzde, mit yapc insan genellikle
akim eletirel anyla ilikilendirilmitir. Ve bu, onun farkl tarih
sel dnemlerde srekli yorumlanmas ve yeniden yorumlanma
s gerektii iin byledir. Baka bir syleyile, mitin bekas ele
tiri unsurunu ieren tarihin srekli yorumu gerektirdii iin
byledir. Mitler basite plak, ilk durumdan doan deitirile
meyen ve deimez antikalar deildir. Onlarn zel kimlikleri
her neslin onlar kendi ihtiyalarna, konvansiyonlarna ve ide
olojik motivasyonlarna gre benimseme ve yorumlama tarzla
rna baldr. Bu yzden yeniden yorumun zgrletirici modlan e ykc modlarau eletirel birbirinden ayrma zorunludur.
RK: Byle bir yeniden yorum rnei verebilir misiniz?
PR: Peki. Eer Grek tecrbesindeki mitos-logos ikisine ba
karsak, logos'un mitos'n absorbe ettiini syleyebiliriz, btny
le yle olmasa bile; nk logos'un mitos'vl ynetme talebinin
kendisi mitik bir taleptir. Mit bu yolla logos'a yeniden enjekte
edilir ve akim kendisine mitik bir boyut armaan eder. Bu yz
den mitin rasyonel temellk aym zamanda mitin dirilii hali
ne gelir. Bir baka rnek mitik Hebraik k paradigmalar ile
Hebrew/brani edebiyatnn kehanet boyutu arasndaki yeni
den yorumlayc rtme olabilir. Bu Hebraik mitos daha sonra
ikinci bir dzeyde tarihinin tmn Helenletirerek gnmze
kadar gelir. Gnmzde bizim iin bile, bu Helenleme nemli

Paul Ricoeur 139

bir ilikilenme tarzdr; nk Yahudi Torah ile Grek logosun


birlemesi sayesindedir ki yasa nosyonu kltrmzn bir par
as haline gelebilmitir.
RK: Peki bu durumda [Jrgen] Moltmann ve [Rudolf] Bultmann gibi Yahudi-Hristiyan kltrnn Helenlemesinin z
gn zenginliinin ktye kullanm olduunu ne sren mo
dem teologlarla uzlamyor musunuz?
PR; Hayr, Grek logos ile Semitik/Yahudi k ve vahiy e
kirdei arasndaki gerilim, kltrmzn asli ve pozitif unsur
larndan biridir.
RK: Birok eletirmen mit'e ve sembole hermenoytik yak
lamnz neredeyse psikanaliz tarznda mit'i bir gizli rasyonel
mesaja indirgeme giriimi olarak tanmlad. Ktln Semboliz
mi'nde felsefenizin amacnn sembollerin rasyonalitesini refleksiyon ve speklasyonla ifa etmek olduunu sylyorsunuz. Ve
yine Yorum zerine'de [On Interpretation] "her mitos'un sergi
lenmeye ihtiya duyan bir logos'u arladm" sylyorsunuz.
Fakat logos'u hem mitostan skp karmak hem de mitos'u el
dememi brakmak mmkn mdr? Veya mit temelde enigmatik/bilmece kabilinden ve dolaysyla rasyonel ierie indir
genemez bir ey midir?
PR: Bu eletiri u ekilde anlalmaldr. Mit kavramnn
iki trde kullanm vardr. Bu anlamda sembolizasyondan arn
drma olaca iin - ve ben bunu btnyle reddediyorum
mitolojiden arndrmadan/ demitolojizasyondan sz etmek ya
rarszdr . Ancak mit'in bu sembolik yaptm yabanclamas de
mek olduu bir ikinci anlam daha vardr. O burada eylemitir ve dnyann gerek materyalistik aklamas olarak yanl
anlamlandrlmtr. Eer mit'i lafzen yorumlarsak, yanl yo
rumlam oluruz. nk mit temelde semboliktir. Yalnzca bylesi yanl yorumlama rneklerinde mitden arndrmadan/de
mitolojizasyondan meru ekilde sz edebiliriz; mitik sembolik
ierii konusunda deil, mitin sembolik yaplarnn dogmatik
ya da eylemi ideolojilere dntrlerek daraltlmas konu
sunda.
RK: Bultmann'm demitolojizasyon terimini kullanmnn bu
iki mit tipinin (yaratc sembol ya da indirgemeci ideoloji olarak

140 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

birbirine kartrlmasyla ilikili herhangi bir eye sahip oldu


unu dnyor musunuz?
PR: Evet dnyorum. Bultmann mitin kompleksliini
ihmal ediyor grnyor. Ve bu yzden, szn gelii o miti; koz
mosu Cennet (Heaven), Dnya ve Cehennem (Heli) olarak e
blme mitini mit olmaktan karma zorunluluundan sz eder
ken miti yalnzca harfiyen/literal yorumuna ya da yanl yoru
muna gre ele almaktadr. Fakat Bultmann mitde sembolik bo
yut kadar sahte sembolik ya da literal bir boyut da bulunduu
nu ve demitolojizasyonun yalnzca bu ikinci boyut asndan
geerli olduunu fark edemez.
RK: Mitler zgn/ilk sembolik yaplaryla evrensel midirler
yoksa belirli ulusal kltrlerden mi domaktadrlar?
PR: Bu ok zor bir problem. Burada mitin eit lde geer
li iki boyutuna ilikin iddialar arasnda kalrz. Ve bunlar arasn
daki hassas dengeyi bulmak zordur. Bir yandan, mitik yaplarn
dillerden daha fazla evrensel olmadklarm sylememiz gerekir.
nsan nasl farkl diller arasnda paralanmsa, aym ekilde her
biri canl bir kltr iin tipik mitik evrimler arasnda da para
lanmtr. Bu yzden, her mitin birincil fonksiyonunun bir komnitenin zel kimliini yaratmak olduunu teslim etmeliyiz.
Fakat dier taraftan, diller nasl ilkece birbirlerine tercme edi
lebilir iseler, benzer ekilde mitler de onlar dier kltrlerin an
lamasna imkn veren bir evrenselik ufkuna sahiptir. Bat klt
rnn tarihi Yahudi, Grek, Germanik, Keltik ilk komnitelerinden kopan farkl mitlerin kesimesiyle olumutur. Her hakiki
mitin ufku daima belirli bir ulusal ya da tribal/kabile cemaati
nin politik ve corafi snrlarn aar. Mitik yaplar politik ku
rumlan tesis ettiini sleyebilsek bile, daima politikann empoze
ettii blgesel smrlamalan aar. Hibir ey mitten daha kap
saml ve etkili lde seyahat edemez. Bunlardan hareketle y
le bir sonu karmalyz: mitik sembollerin kkleri belirli bir
kltrde olduu halde, yeni kltrel erevelere gme ve ge
lime kapasiteleri vardr.
RK: Sembollerin evrensel boyutlarnn sorumlusu yalnz
ca tarihsel nakilleri deil ayn zamanda kaynaklan da olamaz
m?

Pau Riceur 141

PR: Mitin ya da semboln uluslarst niteliinin izi nihai


noktada her zel "mitik ekirdein" kendisinden doduu sy
lenebilecek bir tarihsel katmanda srlebilir. Fakat bu prehistoryarun/tarihncesinin doasn belirlemek zordur; nk bil
diimiz btn mitler bize tarih iinde intikal etmilerdir. Her
zel mitin kendine has bir g ve yeniden yorum tarihi vardr.
Fakat mitin evrensel ortak boyutunun bir baka mmkn ak
lamas, snrl olduklar iin insan muhayyilesinin mit-yapc
glerinin benzer arketiplerin ve motiflerin sk sk tekrar ger
eklemesini salamalar olabilir.
RK: Ktln Sembolizmi'nde analizini yaptnz D
miti bir ok farkl toplumun ortak nitelii gibi grnyor.
PR: Evet. Hakiki mitlerin belirli komnitede bulunduklar
iddiasnn tesine geilerek insan olarak insana seslendii sy
lenebilir. Szn gelii Yahudi edebiyatnn eitli mfessirleri/yorumculan farkl mit katmanlarn birbirinden ayrmlar
dr: Yahudi kltr iin asli olanlar "kronik/kronolojik bo
yut" btn insanlar iin geerli bir hakikatler klliyat olu
turanlar "hikmet boyutu." Bu bana nemli ve baka kltrle
re de uygulanabilir bir ayrm gibi grnyor.
RK: Son elli yln ya da daha uzun bir zamann rlanda
edebiyatnda bu boyutlar arasmdaki ayrma benzer bir ayrm
bulunabilir. Ondokuzuncu yzyln Fenian edebiyatnda ya da
Yeats'm, Lady Gregory'nin ve dierlerinin Celtic/Keltik Twi
light edebiyatnda mite rkn manevi kaynaklarnn "kronii"
olarak yaklalmtr. Bu nedenle sisli bir okltizmden ve sine
ye ekmeden doan ac olarak beni etkilemitir. Oysa Joyce
miti, zellikle de Finn mitini "hikmet boyutuyla" kullanmtr;
yani tmyle farkl kltrlerin zengin kaynaklarna ak ve
onlar zmsemeye yetenekli bir rlanda arketpi olarak kul
lanmtr. Fnnagen Wake yada Ulysses mitin zel/tikel ve ev
rensel boyutlarnn rnek kabilinden bir sentezini temsil edi
yor grnyor.
PR: Buradaki nemli nokta her hakiki mitin zgn potan
siyelinin daima belirli bir komnitenin ya da ulusun snrlar
n amasdr. Her komnitenin mitosu o komnitenin snrla
rn aan bir eyin taycsdr; baka mmkn dnyalarn ta
ycs. Ve ite ben sembolik ve poetik dilin evrensel boyutla-

142 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

nru bu "mmkn" ufkunda kefedebileceimizi dnyo


rum.
RK: Felsefi sembolizm ve mit aratrmanza hayat veren e
yin "batk bir Atlantis'in kederi" deil, "bir dili yerden-yaratma umudu" olduunu sylyorsunuz (Ktln Sembolizmi).
Bununla tam olarak ne demek istiyorsunuz?
PR: Dil zgn birliini yitirmitir. Dil bugn yalnzca co
rafi olarak farkl komniteler halinde deil, ayru zamanda fonk
siyonel olarak farkl disiplinler matematik, tarihsel, bilimsel,
hukuki, psikanalitik vb. diller halinde paralanmtr. Bu di
siplinlerin zel doasm anlamak ve dolaysyla karlkl talep
lerini snrlayarak ve dzelterek "her bir dil-oyununa" hakkn
teslim etmek (Wittgenstein'm yapt gibi) dil felsefesinin gre
vidir. Bu yzden, hermenoytiin temel amalarmdan biri dilin
bu farkl kullanmlarn farkl olu alanlarna doal, bilimsel,
kurgusal vb. atfetmektir. Fakat hepsi bundan ibaret deil.
Hermenoytik ayn zamanda dilin daimi ruhuyla da ilgilenir. Di
lin ruhuyla yalnzca sbjektivitenin/znenin dekoratif ifratn ya
da akntsn deil, dilin yeni dnyalara alma kapasitesini kastedi
yorum. iir ve mit sadece unutulmu bir dnyaya nostalji deil
dir. Onlar kurulu fiili dnyalarmzn snrlarn ihlal ederek
aan beklenmedik dnyalarn ortaya klar, baka mmkn
dnyalara almalardr.
RK: Peki bu durumda dil felsefenizi analitik felsefeyle na
sl iiikilendiriyorsunuz?
PR: Analitik felsefenin en azndan bir ortak ilgisini kesin
likle paylayorum: gndelik dile bilimsel dokmantasyon ve
dorulama dilin kart olarak ilgisini. Bilimsel dilin hibir ger
ek iletiim ya da kiileraras diyalog fonksiyonu yoktur. Bu
yzden, tecrbenin iletilmesinin birincil dzeyde ehemmiyet
tad dil durumundaki gndelik dilin haklarn korumamz
nemlidir. Fakat benim gndelik dil felsefesine eletirim, dilin
kendisinin bir nyarglar ve kabuller mekan olmasm dikkate
almamasdr. Bu yzden, dilin bir nc boyutuna ihtiyacmz
var, eletirel ve yaratc boyutuna; ne bilimsel dorulamay ne
de gndelik iletiimi amalayan, aksine mmkn dnyalarn if
asna ynelen bir boyutuna. Dilin bu nc boyutunu ben poetik boyut diye adlandryorum. nsann kendisini yeterli bir

Paul Ricoeur 143

kavray mmknlnlmmkinatn ifas olarak bu nc bo


yuta baldr.
RK: Bu dil felsefesi karakteri itibar ile kkten fenomenolo
jik deil mi?
PR: Evet yle. Bu, Husserl ile Heidegger'in felsefelerinde
ortaya kt ekliyle fenomenoloji merkez "anlam" sorusunu
ynelttii iin byle. Yapsalc analiz ile fenomenolojik herme
noytik arasndaki birbirinden ayran ana izgiyi/hatt da bura
da buluyoruz. Yapsalc analiz metinlerin ve metin kodlarnn i
dzenleniiyle ilgilenirken, hermenoytik bu kodlarn rettii
anlama bakar. Kanaatim, hermenoytiin ayrt edici zellii me
tinlerin rettii dnyay-ifa etme kapasitesidir. Hermenoytik
ne metinlerin objektif yapsal analiziyle ne de metinlerin yazarla
rnn sbjektif ontolojik (existential) analiziyle snrldr; ana ilgi
si metinlerin ve yazarlarn ortaya koyduu dnyalardr. Dilin
at fiili ve mmkn dnyalar anlamak yoluyladr ki biz ken
dimiz hakknda ok daha iyi bir kavraya ulaabiliriz.
Paris, 1978

Stanislas Breton
Varhk, Tarin, ve likinin Poetikasi

RK: Felsefi yolculuunuz ok ok-uzun. Neoplatonculuk,


Thomizm, Marxizm, fenomenoloji, mank ve politika gibi fark
l konularda kitaplar yaynladnz. Bu entelektel ilger boha
snda birletirici ilikler olduunu dnyor musunuz?
SB: nce felsefi yolculuumun biyografik yolculuumla
alakal olduunu sylemeliyim. La Vende'deki bir krsal komnitede bymem ve ocukluk eitimim benim daha sonraki d
nme tarzm zerinde nemli bir etki brakmtr; bu daha son
ra zel bir felsefi realizme eilimimde belirleyici olmutur. Bu
belki de Sorbonne'a takdim ettiim doktora tezim Varlk/Olu
Fikrine Fenomenolojik Yaklamlar [Approches phnomnologiques de
l'ide d'tre; Phenomenological Approaches to the dea of BeingYda.
anahtar metafizik kavram "Varlk olarak Varhk"a somut olarak
tecrbe edilen reel dnyann drt elementine toprak, ate, su,
hava gre bakma eilimimi bir lde aklar. Ne kadar garip
olursa olsun, ilk yllarmn, onbe yamda girdiim Passiorist*
1720 ylnda St. Paul of the Cross tarafndan kurulan ve zellikle misyoner
lik faaliyetlerine adanm Roma Katolik dini tarikat ve bu tarikata zg,
bu tarikatn yesi (.).

146 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

ilahiyat okulundaki manastr tecrbesi de Varlk olarak Varlk


kavramlatrmama bir ekilde tekabl eder: Bu belirleyici kav
ram bylece hem bir manastr bozkr hem de doann drt ele
mentinin her eyi ime alan barna olarak domutur. Ben fel
sefenin hayat-dnyasmda baladna inanyorum. Bu yzden,
Varl/Oluu kavraymza rengini yaadmz tecrbenin,
dnyada oluumuzun oluturucu imajlarnn vermesi hi de a
rtc deildir. Bu kanaat beni elbette felsefeye fenomenolojik
yaklama yneltti; bu ayn zamanda tahayyl poetikasnm ha
kiki dnmenin vazgeilemez bir boyutu olduu inancm tes
cil etti.
RK: Kanaatinizi fenomenologlarm oununun paylaaca
n dnyorum. Jean-Paul] Sartre, [Albert] Camus ve Mer
leau-Ponty; bu dnrlerin hepsi fiilen yaanan tecrbenin "ti
kel/zel," prerefleksif /bilinli dnme ncesi varolular ze
rine "evrensel" refleksiyon olarak grdkleri Varl mteakip
kavraylarn belirleyici bir tarzda etkilediinden sz etmitir.
Fakat zerinizdeki hangi felsefi ya da entelektel etkilerin birin
di dzeyde nemli olduunu dnyorsunuz?
SB: Hatrladm ilk entelektel etki Latin dilinin etkisydi
Latmcemn ilahiyat okulunda profesyonel ihtimama ve ex, in,
ad, de gibi prepozim/edat farkllklarna skolastik vurguyla
kullanlma tarzyd. Levinas'm "geili dil" (transitive language) diye adlandrd bu ilikiler di Roma'daki likiler metafi
ziinde 'Esse iri ve 'Esse Ad' [I/Esse 'iri et fesse 'ad' duns la m
taphysique de la relation; Esse iri and 'Esse Ad' in the Metaphysics
of Reationship] balkl doktoram ok etkiledi. Bu skolastik ili
kiler man, insann hem nasl varlk/olu iinde (immanence/ikin, ikinlik) olabilecei ve hem de nasl akna/ona (transcendence; akm, akmhk) doru hareket ettiinin sylenebilece
i temel sorusunu ynelttii iin felsefi muhayyilem zerindeki
ikinci byk etkiydi. Aziz Thomas'm almalarna uyguland
nda bu, leme'yi (Trinity) kavraymzla ilgili hayati teolo
jik imalaryla birlikte ontolojik ikin(li)in "operasyonlar"
problematiine alyordu: Oul Baba ve Baba Oul ile Kutsal
Ruh'un vastasyla nasl ilikilendirilebilir. Ben hep felsefeye ol
gun ilgimin teolojinin kendisinin cevap veremedii teolojik so
rulardan kaynaklandm sylerim. Szn gelii, iliki iinde-

Stanislas Breton 147

varlklolu leme'ran Kiisinin birliini aklarken, ara


sndaki ayrm ve farkllk e-ynelimli-varhm intensiyonel/ga
ya da geili ilikisine gre anlalabiilir. Kutsal Ruh bylece
ift ynl ilikiye sahip bir ey olarak yorumlanabilecektir: (1)
Baba ile Oul arasndaki daimi ekim; ve (2) teye-hareketin ve
tanmann [mela-phrein] gc bu g nispi ilikinin snrlar
n reddeder ve leme'yi bir sonsuz ilikiye dntrr
Bu operasyonlar teolojisinin aym zamanda Enkarnasyon/Vcut Bulma anlaymz iin nemli imalar da vardr.
Konsllerin bir'deki iki doal igdden (natures) sz eden
Tzc (substantialist) teolojisi tz (substance) nosyonuna fonksi
yon ya da iliki nosyonu karsnda ncelik vermesi lsnde
bana yetersiz grnyor. E-ynelimli-varlk/olu kategorisinin
dinamik ilikisi Kitab- Mukaddes'in geililik diline daha yakn
bir ey olarak beni etkiliyor. Kendi-iinde/kendinde bir varlk,
bir zde tz (substance) olarak Tanr bizim iin dnlemez
bir eydir; biz Tanr hakknda yalnzca bizimle ilikisine veya
bizim O'nunla ilikimize gre konuabiliriz.
Operasyonlar teolojisine ilgim beni hemen matematik ili
kiler felsefesine ilgiye gtrd. Sava srasnda Almanlar tara
fndan esir alndmda, antamda u kitaplar vard: [Jozef]
Bochenski'nin Matematiksel Mantn Unsurlar [Elements of Mat
hematical Logic], [Leon] Brunschvicg'in Yargmuhakeme Modalitesi [Modality offudgment], [Octave] Hamelin'in Temsilin Asli Un
surlar [The Principal Elements of Representation]. Beni o srada
derinden etkileyen bir baka eser Bertrand Russell'm Matemati
in Felsefesine Gri [Introduction la philosophie mathmatique; Int
roduction to Mathematical Philosophy] kitabyd; Russell bu kita
bnda sofistike/ayrmtl bir matematiksel ilikiler felsefesinin
ana hatlarn iziyordu. Ksaca dile getirmek gerekirse, bu d
nrlerde deerli bulduum ey, benim Tann'nm kk hiz
metkrlar diye adlandrdm in, towards gibi operatif ilikiedatlarm ve for, as, as-if balalarn analizleriydi. Ben bunlarn
yalnzca her dncenin vazgeilemez refakatileri deil, ayn
zamanda felsefenin geleceinin gizli habercileri olduklarna
inanyorum.
RK: Balangtaki varlk olarak varlk/olu olarak olu soru
nuzdan (doamn drt elementinin ontolojisinden) onunla ba-

148 ada Filozoflarla Syieiler/Kta Felsefesi Tartmalar

lanth iinde-varhk/ou ve ynelik-varhk/olu sorunuza (iliki me


tafizii) geiinizi aynntlandnr msnz?
SB: Varlk olarak Varln ne olmadn deil, onun insan
la ilikili olma biimini anlamaya ya da lahi Kii'nin birbirleriyle ilikili olma tarzn nasl ilikiye girdiini aklamaya a
lrken matematiksel ilikiler problematiine srklendim. Ynelik-olma ilikisi metafor/birleme ya da metamorfozis/ba
kalama unsurunu oluturur; bu varoluun bir fazdan dierine
gei olarak sonsuz hareketini salar; bu bizi kavramlarmz s
rekli deitirmeye zorlayan ve her birimizi "gei halinde var
lklar" haline getiren eydir.
Tam tersine, iinde-olma ilikisi lment neutredoal unsu
run varoluu toparlayarak birletirme ilikisidir; bu ontolojik
kendi kendiyle- zdelik nosyonumuzu kalba dken eydir.
Metafizik'te Aristoteles varln ya da Tek olann hi deimeyen
bir eye eklenmesinden sz ederken bu ilkeye atfta bulunur. n
sana eklenmi olma hibir ey eklemez. nk olma bir yklem
deil, varoluun en temel, zorunlu ve evrensel fonksiyonu, her
eye kendisi olma, bir ve ayn olma imkn veren fonksiyonu
dur. inde-olma ilkesi her bir eyin olma, kendisini oluun hareketinden koruma ve toparlama imknm zgrce garanti eden
eydir.
RK: Bu Grek iliki metafiziini Musevi-Hristiyan gelenei
kavraymz radikalletiren bir ey olarak m gryorsunuz?
SB: Ben her iki metafizik ilikinin de ynelik-varhk/olu
ve iinde-varhk/olu Musevi-Hristiyan teolojisinin anlal
masnda eit lde nemli olduklarna inanyorum. Bu dzey
de, Grek dncesi ile Kitab- Mukaddes dncesi/kitabi d
nce arasnda hibir nemli kartlk grmyorum. Hristiyan
ln ya da Musevihin tarihsel "anlam" dediimiz ey tarihsel
olarak kendilerine dayanan yorum gelenekleridir ve Bat d
ncesinin tarihinde bu gelenekler birbirlerinden koparlamaz
ekilde Helenk ontoloji kavramlarna baldrlar. ki gelenek
Grek ve Ktab- Mukaddes gelenekleri arasnda, her iki gele
nekte de tmyle entelektel rehavete kaplmamz engelleyen
yaratc bir gerilim vardr. ki dnce "yuvas" arasndaki bu
felsefi ka (exodus), bu salruma mahkumuz. srail yuvasn
terk edersek Yunanistan yuvasn da terk ederiz. Bu ifte bal

Stanislas Breton 149

la entelektel nostaljiyi terk edemeyiz. Bal dnr ieriden


ayrlr.
RK: Thomizmi dncenizdeki bu iki boyutu birletirecek
bir giriim olarak gryor musunuz?
SB: Thomizmin felsefi formasyonumun paleoancephalus'u
olduunu dnyorum. Aziz Thomas'n eserlerinde kafam
zellikle megul eden alan vard: (1) Tann'y ve varl birlik
te dnme teebbs; (2) intensiyonalite/gayelilik ,ve formel
objeler teorisi bu teoriyi daha sonra [Franz] Brentano ve Hus
serl'de yeniden kefettim (zellikle de Thomas'n ilikinin belir
li bir gei ya da geililikten ibaret olduu nermesinden etki
lenmitim; bu varln geili olduuna ve varoluumuzun te
kine ynelik bir geiler serisi, tam tatminim hep eylemde ara
yan sevme potansiyeli olduunu ima eder.); (3) Thomistik z
grlk ya da "nedeni kendisi" [causa suz] olan varlk olarak z
gr varhk tanm. Bu nc kavram dncemde ok nemli
bir yer igal etti. Bir eyin zgr olmas bylece, nedeni kendisi
olan onun btnyle hilikten yeni bir ey yaratmas demektir.
Bu dnre dnya haritasnda daha nce izilmemi ya da
kaydedilmemi yeni aratrma/sorgulama patikalanna zgr
alma imkn sunar.
RK: Thomizm'den fenomenolojiye yolunuzu nasl buldu
nuz?
SB: Kuamn baka filozoflan gibi ben de Husserl ve
rencileri [Roman] Ingarden, [Bernard] Hring, Heidegger
vb/nin balatt fenomenolojik hareketten derinden etkilen
dim. ntensiyonalite'yi bilincimizin daima amal olarak ken
disi dnda bir eye nasl yneldiinin metodolojik incelemesini
- benim u ana ilgimi geniletmenin aralan olarak gr
dm: (1) insan, zihninin aktivitesini yneten likilerin mant;
(2) Thomistik metafiziin esse ad nosyonunun ifadesini bulan di
namik teleolojik modeli; (3) Kitab- Mukaddes'in k/Exodus
nosyonu. Husserlci fenomenolojinin zgn katks intensiyonalite ilikisini somut tecrbeye gndelik dnya-iinde-oluumuz/varhmz gre resmederek tanmlamak, mantk ve
metafizik kavramlanmz bilincin canl/yaanan tecrbesinde
temellendirmekti elbette. Daha sonra, zellikle de Varhk, Dnya,
Muhayyile [Etre, monde, imaginaire; Being, World, Imagination] ad

150 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tarhmaian

l metnimde bu Husserlci vukuflar daha poetik metafor/birle


me ve metamorphosisi/bakalama dilini kullanan bir intensiyone ilikiler felsefesiyle bir araya getirmeye altm. Burada
ki amacm, dnya-iinde-oluumuzun ve bu oluu kavraym
zn akln birletiren, dzenleyen, yapya kavuturan lo
gos'u ile iirin, sembolm mit'in logos'u daima aan ve reviz
yona tabi tutan mitos'u arasndaki yaratc etkileimi olarak na
sl tomurcuklanarak aldm gstermekti. Bilincin her iki y
nelimi de iogos'un konumlandnc gc ile mitos'xm farkllatna gc dilin evrensel ilkesi, her anlam douran ok say
da oyunu diye tanmladm bir imaginaire-rien'de temellenir.
RK: Husserlci intensiyonalite fenomeni nosyonu karsn
daki ilk byleniiniz dikkate alndnda, almalarnzn zel
fenomenolojik karakteristikleri olarak izah ettiiniz eyler nelerdir?
SB: lkin, "ilikinin metafiziine ilgimin beni (Roma ders
lerimde ilediim [Franz] Brentano kanalyla) Husserlci fenomenolojiye gtrdn sylemeliyim. Aslmda Brentano'nun
Ortaa Skolastisizminden devirdii ve ada felsefi amalar
la yeniden aktif hale getirdii intensiyonalite/gayelilik/ynelimlilik ilikisi beni, hem krklarda ve ellilerde rayiteki birebir
mantksal iliki nosyonuna hem de madde ile form, z ile varo
lu ve daha genelde potansiyel g ile eylem arasndaki gele
neksel ontolojik "tranzendantal/akn" ilikiye ("yapsal" diye
adlandrmay tercih ettiim ve [Octave] Hameln'in Temsilin Te
mel Unsurlar [lments principaux de la reprsentation; Principal
Elments of Reprsentation}'nda tipik ifadesini bulan bir iliki) in
dirgenemez anlamm ok zgrletirici kavranm sman bir
iliki olarak etkiledi. lk almam Bilin ve ntensiyonalite [Cons
cience et intentionalit; Consciousness and IntentionalityY der geni
letilmi bir intensiyonalite nosyonu sunmutum; keza (varolu
u ve Heideggerci fenomenolojinin Fransa'daki ilk taraftarlar
Jean Beaufret'yle bir tartmam da hatrlyorum. Onunla haya
ti intensiyonalite'den "varolua/varla" gei sorununu tart
mtm; bu sorun bana beni hayatm boyunca izleyecek esse ad
kavramnn yeni ve daha derin bir kavrayn veren bir sorun
olarak grnyordu. Fenomenolojiye ilk ilgim dolaysyla en
derin felsefi zihin megalelerime tekabl eden bir ilgidir ay-

Stanislas Breton 151

ni zamanda daha sonraki almalarma, zellikle de Approches


phnomnologiques, de Vide d'tre ve tre, monde, imaginaire adl
almama doru geniledi. Genel olarak, fenomenolojinin be
nim iin en ilham verici boyutu tecrbenin dorulamay nceleyen
{prepredicative] ve prerefleksif/dnceyi nceleyen boyutlarna
vurgusuydu. Bilin ve ntensiyonalite'de bilincin farkl katmanla
rn birbirinden ayrmam salayan zihnimdeki bu ak vurguy
du: psikolojik bir eylem olarak intensiyonalite, formel objelerle
ilikili "potansiyel/g" [puissance] olarak intensiyonalite, ru
hun varlk olarak varla am temsil eden tranzendantal inten
siyonalite. tre, monde, imaginaire'de, benzer hatlar boyunca,
"varln/oluun dili"yle kastedilen eyin Skolastizmin ya da
Thomizmin sunduundan ok daha derin bir analizini yaptm.
Fakat ilk fenomenoloji incelemelerimde, kuamn Husserlci
"kefinden" ilham alan filozoflarnn krklarda ban ok ar
tan nl fenomenolojik indirgemeye yeterince ilgi gstermedi
imi itiraf etmeliyim. (ndirgemenin ierdii eyi ancak daha
sonra zgrlk hakkmdaki refleksiyonlanm yoluyla bir lde
anlamaya baladm.) zetlemek gerekirse, fenomenolojinin d
nme tarzm iin olaanst bir muharrik g olduunu sy
leyebilirim; nk en ekillendirici felsefi gilerimin bazlarn
kristalize etmemi salam ve nihai noktada bana iliki metafi
ziinin beni ilk etkileyen anahtar "gei" ve "transit" nosyonla
rnn analizini yapmamn salam yntemini vermitir.
RK: Son almalarnzdan biri durumundaki deolojiler Te
orisi [Thorie des idologies; Theory of Idologies] de bu yaratc inten
siyonalite ya da aknhk temas hakknda bir eitleme gibi gr
nyor. Bunu sylerken kafamdaki ey zellikle de bu eserinizde
ki anahtar terim "transandansn/aknn operator" terimi.
SB: Bu son ideoloji eletirisi "sfr" sorunuyla temel zihin
megalemden dodu. Sfr, metafizik yan-hilik [rien] fikrini ya
da Hristiyan Ha (Cross) nosyonunu eletirel dn ola
rak Hristiyan dncesinin kaynan bulduu mahzenin/u
kurun (crypt) boluu formle etmenin kavramsal ya da ma
tematiksel yollarndan biridir. Hakiki eletiri sorgulamas bu
tr bir eletirel mesafeyi ya da vaziyet al gerektirir. Bu olmak
szn insan ister politik, ister felefi, ister kilise ideolojisi
dogmatik ideolojer yanl yola srkleyebilir.

152 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

Neoplatoncular da her kolayca objektifletirme kategorisi


ne mesafe almann nemini retiyorlard. Onlann varl Eidos
ya da Form olarak tanmlamalar bu eletiri rezervini dile geti
rir. Onlar felsef kategorilerimizin aslnda dnceyi ekillendir
diini ve dolaysyla kurumlam ontolojinin btn formlarnn
ve figrlerinin dnda olan Bir'in hakikati eletirel olarak dei
tirmeye ya da amaya yetenekli olduklarn fark etmilerdi. y
le ki, Neoplatoncular Bir ya da Tanr hakknda konuurken bir
eletirel rezervle ya da artla sz ediyordu: hos ya da oion, quasi
ya da quatemis u ya da bu ontolojik form olarak Tann. Ksa
cas, lah Bir "varlm/oluun" dmda saylyordu; O yalnzca
varlk/olu gibi ya da O varlkm gibi dnlebilirdi. Kimse
unu syleyemezdi: Tanr varlk'tr. "Aknn /trandans'n ope
ratr" olarak fonksiyon icra eden eletirel yan-hilik nosyonu
bu yzden Tann'run basitletirilmi ya da putperest ontolojiye
indirgenmesini nlyordu.
Bu Neoplatoncu eletirel mesafe nosyonu, zellikle de Tan
nann btn ontolojik objektivizasyonlanna kukuyla yaklaan
Eckhart ve dier Hristiyan mistiklerin gelitirdii mistik spek
lasyon pratii durumundaki Hristiyan gizem/sr nosyonunu
dorular. Ben metafizik dnme tarznn talep ettii akl mo
deline, bu metafizik modelin menzili dnda kalan eyin mistik
deerlendirmesinin elik ettiine inanyorum. Bu benim Grekle
rin varla ball ile zellikle de Hristiyan Iztrap ve Ha
(Passion and Cross) teolojisinde ifadesini bulan bir ey olarak
ka/exodus'a Kitab- Mukaddes'e zg ballkla dengeleme
ihtiyac hissetmemin nedenidir.
RK: Iztrab (Passion) mlkten feragat (dispossession/dis
position) olarak teolojik yorumunuzu ada ideolojilerin ele
tirisiyle nasl ilikilendirdiinizi daha aynntl ekilde aklar
msnz? Ben bunun dncenizdeki ve belki de Marxist ideolo
jiye yeri geldike gerekleen ynelimlerinizi aklayan en haya
ti gei olduunu dnyorum.
SB: Hristiyan mlknden feragat (dispossession) doktrini
nin modem sosyo-politik terimlere iktidar eletirisi olarak ter
cme edilebileceine inanyorum. lahi niteliklerin Tann'ya
O'nun akmlm Varln ikinliine indirgeyecek ontolojik te
rimlerle sahip olma giriimi olarak mistik Neoplatonik eleti-

Stanislas Breton 153

risi ile Marxist zel mlkiyet eletirisi arasnda belirli bir mte
kabiliyet vardr. Hristiyanlk ile hakiki Marxizm ortak bir ml
k elden karma ve egemen dzenden eletirel kopu arsn
paylar. Isa'nn yoksullarla zdeletii "Ben plaktm. Ben
atm. Ben susuzdum. Ben mahpustum" (Matihew, 10:9) H
ristiyan eskatolojik adalet doktrini ile mlkszle dayal ev
rensel adalet ideali arasndaki benzerlikler beni derinden etkile
mitir. Isa'nn her yoksulda gizli ekilde var olan ve adaletin
tam insaniliine henz sahip olma imkn verilmemi her yok
sulda' gizli ekilde var olan bu evrensel "Ben"inin tranzen
dantal ya da mutlak Ego/Ben ile kartrlmamaldr hakiki
Marxizmde en iyi olan eyle ortak bir nedeni paylatn d
nyorum. Bu ikisinin ayn olduunu sylemiyorum. Hristiyan
lk (Marxizmin baz kollarnn onaylad) kategorik inam ada
let ve zgrleme buyruunu desteklemesi dolaysyla basite
bu buyrua indirgenemez. Her ikisi de Emst Bloch'un bir to
pik gelecek umuduna iaret ederek ortak "umut ilkesi" [princi
pe-esprance] diye adlandrd eyi paylasalar da, Hristiyanlk
peygamberane eskatoloji (Tanr'nm krallnn gelecei) adma
tarihsel mateyalizmin snrlarm aar.
Hiristiyan-Marxist kuku gtrr ve belirsiz bir terimdir:
bu terim hakiki sorgulamann ima ettii btn yaratc ve d
nceyi provoke eden gerilimleriyle bilikte bir sorun olarak
yararl olabilir, bir zm olarak deil. Baka bir ideolojik otori
te olarak eletiriden yoksun ekilde kullandmz terimleri kar
ladmz gibi bu terimi de kukuyla karlamahyz.
RK: Son almalarnz "Hristiyan ateizmi" diye yorumla
yanlara cevabnz ne olabilir?
SB: Bu tehlikeli bir terim ve ben byle karakterize edilmek
istemem. Tan 'ya O'nu ontolojik tze (substance) ya da politik
iktidara/gce yani ideolojik bir silaha indirgeyerek sahip
olma giriimlerim reddetmek Tann'ya inanmamak deildir;
tam tersine ben bunun insann inancna sadakatini bir hatrlama
tarz olduunu ne sryorum. deolojik teizmin eletirel reddi
Tanr'nm reddi deildir. Bu daha ziyade Tann'nm (Ben bu Tan
r'run var olduuna inanyorum) nermesine ya da (Tanr bu ya
da u'dur) tahminine gre yaplan tali/ikincil tanmlannm s
rekli olarak ontolojik/egzistansiyal (Ben Tann'ya inanyo

154 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

rum)'daki asli kaynaklarna kadar geri gtrlmeleri gerektii


ne imada bulunur. Bu ontolojk inan belki de en iyi tevekkl ve
geie gre tanmlanabilen Tann'yla intensiyonel iliki iinde
bir mmini/inan sahibini gerektirir. Hristiyanln bekasnn
tarihin kaprisleri ve ihtimalleri karsnda teminat altna aln
mas gerektii iin, bu inanc bir deimez dogmalar, doktrinler,
nermeler klliyatnda kurumlatrma hamlesi doal, belki de
kanlmazd. Fakat bu koruma hareketine daima bize Tann'nn
ontolojik ve kurumsal (yani antropomorfik) yaplarda nesneletirilemeyeceini ya da dondurulmayacam hatrlatan bir ele
tiri hareketi elik etmitir. deolojiler Teorisi ve nanan Cevab
[Thorie des idologies et la rponse de la foi; Theory of Ideologies and
the Response of Faith] adl son kitabmda bu problemi yukarda
szn ettiim byk ontolojik (existential), nermeci
(prepositional) ve dorulayc (predicative) inan akmyla
balantl ekilde credo teriminin merkezi imalarm tartarak ele
aldm. Dini ina Tann'ya inanla balar ve kendisini intensiyonnel bir Tann'ya-ynelik-oula/varlkla dile getirir. O birinril/asli ontolojik (existential) arzu, vecd, umut vb. idyumlarm
ierir. Ancak daha sonradr ki biz bu ilk tecrbenin dolayszl
nda karlatmz zenginlikleri iselletirmek amacyla onto
lojik (existential) dzeye geeriz. Bu yzden ikinci inan hareke
ti kiinin ontolojik inancnn ieriini ve formunu tanmlama ve
dzene sokma giriimi olarak gerekleir. Kii din tecrbesi et
rafna bir altn ereve iziyormu gibidir; nsann "gelenek" ya
da "miras" veya "doktrin" diye adlandraca bir altn ereve;
bu Tann'run var olduunu ve bu Tann'nn Kadir-i Mutlak vb.
olduunu teyit eden bir altn erevedir. Bu yolla asli intensiyonel inancmzn dikey oku bir yanstc ya da hatrlatc ereve
ye dnr kendisini ieride Hristiyan diye adlandranlara
ve darda Hristiyan-olmayanlara hatrlatan bir ereveye. Ben
bu ikinci hamlenin her dinin bir "toplum" formuna ihtiya duy
masndan ve her toplumun belirli bir kimlik ve temele ihtiyac
olmasndan dolay vazgeilemez olduunu dnyorum. e
rii "herhangi bir ey" olan bir din ok kolay ekilde varhkolarak-varlk kategorisi kadar belirsiz ve btnyle etkisiz
"hibir ey" haline gelir. nc hamlede yansma ...e inanyo
rum" ve "buna inanyorum" kiplerinin tesine kendinde nerme
olarak "Tann bu ya da u'dur" &uzanr. Bu yzden ilk iki "nan

Stanislas Breton 155

yorum" hamlesinin ima ettii intensiyonel mesafe ya da balik aim olur ve dogmatik teoloji kendisini bir tarihsel kurum
ya da organizasyon olarak sergiler. Dindar ya da teistik d
nrn grevi doktrinlerinin zerk ya da ebediyen garantili ol
madm, tersine Tann'nm Kendisi'ni insana ifa ettii ilk "nanyorum"un entelektel kahntlan olduunu harlayarak bu
tr bir kuruma inanca hizmet etmektir. nancn bu lah vahyin
gizemine ve radikalitesine indirgenemez eletirel gereklilii
Krallar 1:2'de ok gzel bir ekilde dile getirilmitir; bu pasajda
lyas Tann'y aramaya kar, fakat onu kayalarda, frtnada,
depremde, yangnda kefedemez; dadaki maaradan szle
rek geen lk rzgarn sesinde bulur. Tann geitir, sahip olu
nan bir ey deil
RK: Bu teistik ideoloji eletirisi ada toplumiarn nesnel
lemi ya da kiilikten arndrlm/kiilere bal olmayan kurumlanm ina eden politik ideolojilere de uygulanabilir mi?
SB: Uygulanabileceini dnyorum. deolojilerin ortaya
knn doal ve hemen hemen kanlmaz nedenlerini hatrla
mamz gerekir. deoloji varolu e bilin arasndaki ontolojik
koputan doar. Kendimizle uyuamayz. Varoluumuzun bi
lincine ulamadan nce varzdrr. Bu refleksif bilincimizin daima
onu besleyen varlk artlarndan bir lde kopuk olduu anla
mna gelir. Freud bunu bilin ile bilin d arasndaki gedikten
sz ederken fark etmiti. Her dnce formunun dncenin
varlkla rtmemesi ve rtememesi lsnde ideoloji oldu
unu syleyebilirim. deolojilerin varl bize asla gideremeye
ceimiz veya ortadan kaldramayacamz bir belirsizlik marjininin bulunduunu hatrlatr. Varlk/olu ile dncenin bire
bir zdelemesi yani dncenin kendisini varlk (kendi
kendisini-dnen-dnce) olarak dnmesi' hibir ide
olojinin meru ekilde sahip olma iddiasnda bulunamayaca
lah kendi kendini-anlamanm Aristoteiesi-Thomas tanm
dr. nsan dncesi hibir zaman kendisine tam olarak effaf
veya yeterli deildir. Mutlak bgi ve dolaysyla mutlak g t
rnde her ideolojik iddiaya meydan okumak filozofun grevi
dir.
RK: Bir keresinde yle bir soru yneltmitiniz: "nancmn
ilesi (cross) kadim destann her Yarat/Yaratl'm ilk ocuu

156 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

olduunu syledii soru iareti olarak kalmayacak m?" Ker


felsefeniz bu eletirel soru iareti olarak kalacaksa, yaratc do
rulama/onaylama olarak hizmet edebilir mi? O kanlmaz e
kilde bir via negativa'ya m mahkum?
SB: Felsefenin bu iki boyutu rtme/reddetme ve do
rulama/onaylama benim iin hibir ekilde birbirleriyle
uyumaz eyler deil Eletirel boyut benimki dahil ada d
ncede daha ok kabul grse de ben felsefedeki ilk admn
ve dolaysyla onun sine qua non'unun/olmazsa olmaznn
hayret, merak veya bylenme, ksaca ifade etmek gerekirse
dorulama olduunda srar ediyorum. Felsefeye hevesim iire ya
da Kitab- Mukaddesle tutkumla ayn ekilde, bana ark syle
yen metinlere karlk vererek balad. Yaz bize ark syleyen
patikalarn [chantent] geriye doru izini srer ve bu yolla bizi
byler [enchantent]. Bu anlamda felsefe, teoloji ve poetika ara
snda yakn bir iliki gryorum. Felsefe bizimle asla byk
harf F ile soyut ekilde konuamaz, baz seilmi metinlerin
[morceaux choisis] benim durumumda Pre-Sokratiklerin Aris
toteles'in, Platon'un, Neoplatoncularm ya da Aziz Thomas'm,
[Friedrich) Schelling'in, Husserl ve Heidegger'in baz metinleri
terimleriyle konuur. Bir totalit olarak felsefeyi bilme arzu
su Hegelci mutlak bilgi zlemi sadece tehlikeli deil im
knszdr da; kimse varolu tecrbemizin snrsz zenginliini
akim totalleen snrlarna indirgeyemez.
RK: Fakat bu affirmation enchante olarak felsefe ile iir ara
sndaki temel farkllklar kabul etmiyor musunuz?
STB: Grebildiim kadaryla felsefe ile iir arasndaki temel
farkllk her ikisinin de bizi dnyaya eken ve balayan by
lenme tecrbesinden domalardr; felsefe bir ikinci hamleyle
dnyay hem hayat-tecrbesi hem de poetik'tecrbe olarak
dnyay eletirel olarak amaya ve sorgulamaya yazgldr. Fel
sefe bu yzden dnya iinde ve dnyasz varln srdren bir
ifte hayata gtrr. Felsefenin en byk muammalarndan bi
ri belki de dnen varln tarihsel dnyada bir halka/balan
t/pranga olarak hizmet edebilmesi ve ancak ayn zamanda
dnyann nihai amacn ve anlamn sorgulamak iin bu halka
y/prangay krarak, onu (ksmen de olsa) aabilmesidir. iir
dnyann var olmasn kutlar; felsefe dnyann neden var oldu

Stanislas Breton 157

unu.sorar. Schellirg ve Husserl felsefi natrel vaziyet ah (bu


asli/birincil poetik tecrbemizi de ierir) ama ya da askya al
ma itiyacmdan sz ederken bu ayinini zmnen kabul eder; n
k onlara gre her dnce bu naturel vaziyet altan yola kar
ve tranzendantal ya da sorgulayac bir tavr istikametinde erler: dnyada olmak ve yine de dnyann dmda olmak; ayn
anda hem iinde hem de dnda olmak.
RK: Son almalarnzda yrrlkteki felsefi ve poetik va
ziyet allara bu ifte ball nasl gryorsunuz?
SB: Benim faaliyetim u iki temel gd ya da tutku teme
linde iler. O bir yandan bimsel slup ve form araymdadr
dinlerin matematik mantyla megalemin ve akln/neden (reason) ilkesini araymn rneini verdii bir aba. Dier yan
dan ben bu slup ve akl/neden araynm nihai noktada beni
bir mathesis universalis'in gsterili Aristotelesi mantk, Okidi geometri ve Skolastik Tranzendantaller doktrini yoluyla
mutlak lde kesin bir ilke-temeline sahip olma iddias ste
ril totolojilerine gtrp gtrmeyeceini merak etmeye bala
dm. Ve bu kuku "poetik eilimim" diye adlandrdm
ikinci bir temel tutkumun douuna zemin hazrlad. Bu poetik
tutku speklatif mutlak zdelik ya da totalit iddiasna mey
dan okudu ve hayat-dnyasmm canl oulluuna ilgimi do
urdu. Ben bu poetik eilimin modemist kisvesi altnda [Stp
hane] Mallarm'nin dalma/paralara ayrlma [dissmination] nos
yonunda da grlebileceini dnyorum. Metafor[metaphor]
ve metamorfis [metamorphosis] terimlerini hareketin, bakalama
nn ve eitlenmenin bu gerekliini dile getirmek amacyla se
tim. Ve Derrida, Lyotard, [Gilles] Deleuze ve Levinas zdelik
ilkesini hem zne hem de nesne asndan reddederek kendi pa
ralel "farkllk" felsefelerini gelitirdiler.-Kanaatim odur ki kla
sik zdelik metafizii ile farklln modemist poetikas/poetii insani dnteki temel gdlere tekabl ettikleri iin bir
birlerine muhtatr. Bu benim tre, monde, imaginaire'de spek
latif logos kesi e poetik mitos ilkesininin imaginaire!ye zgr
lk alann aan yaratc bir atmada birbirlerine bal/muhta
olma tarznn analizini yaparken dile getirmeye altm ey
dir. "Imaginairedeki, mmknn ak ufkundaki burada kar
tlklar birbirleriyle kar karya gelir ve birbirlerini yeniden

158 ada Filozoflarla Syieiier/Kta Felsefesi Tartmalar

yaratrlar bu inan eylemi esse-in ve esse ad zerine ilk refl'eksiyonlanmn beni getirdii yerdir.
almalarmn bu ifte balln yle zetleyebirim.
Felsefeyi mnhasran eletirel ya da speklatif bir hareket ola
rak grmek onu kolayca bir reductio ad absrdm nihilizmine ka~
yaben bir sonu gelmez mcadeleye mahkum etmektir. Felsefe
bize kendisine daima gerek tecrbe dzeyindeki kklerini ha
trlatmaldr. nsan yalnzca ontolojik (existential) ya da din
gerekliin belirsiz derinliini tecrbe ettii zaman onu sorgu
lamak veya dnmek iin gerekli eletirel mesafeli tavn meru
olarak benimseyebilir. Ayn ekilde, insan yalnzca sosyal hayat-dnyasna girdii zaman onu dzenleyen ideolojik yaplan
sorgulamaya balayabilir. Felsefe daima unu syleyebilme ka
pasitesi varsayar: bu aacm ne olduudur/aa nedir'dir, bu
otoritenin nasl ilediidir/otorite asl iler'dir, bu mahkemeyi
neyin oluturduudur/mahkemeyi oluturan nedir'dir vb. Spe
klatif an kopanlamaz ekde kiinin canl tecrbesinin somut
dolayszlna baldr. O kendisini nceleyen varolu/varlk
artlarm grmezden gelemez. [Francisco] Suarez'in zdelik il
kesi beni hep hayrete drmtr; bu ilke unu syler: "her
varln onu oluturan ve belirleyen bir z vardr." Felsefe be
lirleyici dnyaya ballkla balar ve bunu bir sonraki refleksif
"objektifletirme" ya da "formelletirme" an izler. Felsefe
Kant'la balamaz "eletiriye/eletirel dn" felsefenin ge
liimindeki hayati aama olsa bile. dealizmi ayaklan zerine
evirdii ve onu gereklie daha saygl hale getirdii iin m
teekkir olmalyz; yalnzca tarihin canl yapsna angaje olarak
eletirel dnme bir solipsistik ie bak kadavras olmaktan
kanabilir. Bu felsefe hem eletiri hem de balk olduundan
dr ki, dnyaya onu dntrmek iin mesafeli bir tavr takna
bilir.
RK: Felsefenizin zet niteliindeki bu analiziniz bana nan
ve Mantksal Ak [La Foi et raison logique; Faith and Logical Reason]
kitabnzdaki Katolik, Protestan ve Ortodoks dnce arasnda
ki ekmenik/evrensellik talebi diyalektii yorumunuzu hatrla
tyor.
SB: Bu eserde ekmenizmi/evrensellik iddiasn bir grup
metafizik operasyona gre yeniden dnmeyi denedim. Bu

Stanislas Breton 159

emada Katolik gelenek Vahyin geici dnyada korunmasna


bal bir tarihsel realizm sreci olarak fonksiyon grerek, gei
ve dnm operasyonuna ncelik vermiti. Protestan Reform
tekrar Hristiyanln ana kaynaklarna dnen bir eletirel ihti
da (dnme/deime) operasyonuna ncelik vermiti. Ve
nc olarak Dou Hristiyanlnn Ortodoks kilisesi "manence/iinde kalma" [esse-ml veya ieride-ikamet kalma ope
rasyonuna ncelik vermiti. Ben bu hareketin tarihsel d
nm eletirel dn ve ruhani duru Hristiyan gereklik
iin nemli olduunu ne srdm; nk bunlar Hristiyanl
n geiciliim, geici olmamakln, aknln ve ikinliini
teminat altna alrlar. Hristiyanln tarihi Katolisizmin, Protestanizmin ve Ortodoksinin tamamlayc farkllklar arasnda
ki verimli gerilim olarak bu farkl olu ve birlikte varolu dramasdr. Ben ekmenizmin, bu yaratc gerilimin nemini gr
mezden geldii lde bo bir ynelim olduunu dnyo
rum. nsan yalnzca kendi dini geleneinin (benim durumum
da Katolikliin) zgnln varsayd zaman teki gelenein
deerini dier geleneklerin kendisininkine yapt temel
katky anlayabilir.
RK: Fransa bu yzyln ilk yarsnda Marcel, [Emmanuel]
Mounier, (JacquesJ Maritan ve [EtienneJ Gilson dahil nemli
miktarda Hristiyan filozof yetitirdi. Kendinizi bir Hristiyan
filozof sayyor musunuz?
SB: Felsefi dnmn nemli bir ksmn takviye ede
rek renklendiren asli tecrbe, balangta akladm gibi, baz
bakmlardan zelde Hristiyanl tecrbe olduu zellikle
de Iztrap ve armh (the Passion and the ross) zerine refleksiyonlarm belirleyen bir ey olduu) lde bir Hristiyan filo
zofum. Bu tr Hristiyan refleksyon sk sk benim daha nceki
Grek ve Neoplatonik dnceyle megalemle uyum salad. S
zn gelii, benim Ha (Cross)' "var-del (non-being)'in [ger
men nihili] tohumu" olarak izahm Proclus'un sperma meontos
nosyonuyla birebir mtekabiliyet ierir. Platoncu [On] felsefesi
ni Neoplatoncu eletirel ekilde radikalletirme giriimleri bu
rada Ha (Cross) teolojisiyle ortak bir temel bulur. Eer htiam
(Glory) teolojisi grkemli inayetin/Itfun bereketi doktriniy
le birlikte Ha'm (cross) eletirel teolojisinden koparsa, zafer

160 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

sarholuuyla (triumphalism) dejenere olabilir. nayet/ltuf


g/iktidar deil, gten yoksunluktur; nk sorgulayc Ha
(Cross) alameti altnda verilir. Dolaysyla bu lde Ha'm te
olojisi benim dnce karsndaki vaziyet almn tmn et
kiledii lde bir Hristiyan filozof saylmaya hazrm. Fakat
ben felsefe ile teolojinin, eit lde geerli olmalar kaydyla,
farkl dnce disiplinleri olduunda srar ediyorum. Teolog
Hristiyan gelenei bir vahyedilmi doktrinler serisi olduunu
varsayd halde filozof hatta Hristiyan filozof bunu ya
pamaz. Teolog hakikatin verili olduuna inanr; filozof onun
aray iindedir.
Fransa, 1982

Jacques Derrida
Dekonstrksiyon ve teki

RK: almalarnzn en karakteristik zellii Bat mevcu


diyet (presence) felsefesini "dekonstrksiyora tabi tutma" ka
rarll sergilemi olmas. Ben dekonstrksiyon programnn
Bat Avrupa kltrnn iki byk entelektel geleneiyle
Hebraik/brani ve Helenik likisini kurmanzn yararl ola
bileceini dnyorum. Yahudi filozof Emmanuel Levinas
hakkmdaki ufuk ac denemenizi James Joyce'un Ulysses'nden
u iktibasla bitiriyorsunuz: "Grekler Yahudi, Yahudiler
Grek'tir." Levinas'm Museviliin Grek mevcudiyet metafizii
ne bir alternatif sunduu grne kahyor musunuz? Veya
Joyce ile birlikte Yahudi ve Grek kltrlerinin temelde i ie ol
duklarna inanyor musunuz?
JD: Bu birletirici Grek-Musevi/Yahudi senteziyle dn
meyi nemli bir ey olarak grdm halde, kendi dnce
min, paradoksal/elikili ekilde Ne Grek ne de Musevi/Yahu
di olduunu dnyorum. Ben genellikle Grek felsefe gelene
inin varolarnda formle etme giriiminde bulunduum so
rularn, Yahudi modelini kendi tekileri yani teki-olarak Ya
hudi olarak ieren sorular olduunu hissediyorum. Ve yine
bir baka paradoks aslnda Musevi geleneinden "kkl" ya da

162 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

dolaysz eklide faydalanmam olmamdr. Bir Yahudi olarak


domusam da yaayan Yahudi gelenei iinde almadm ya
da dnmedim. Bu yzden, dnme tarzmda zaman zaman
benim araclmlat konuan bir Musevi boyut varsa bile, dn
me tarzm bu gelenee ak bir ballk ya da bor formunu benimsememitir. Ksacas, benim sorgulayc sylemimin nihai
sitesi [lieu], eer byle bir ey mmkn ise, ne Helenik ne de
Hebraiktir. Sorgulayc sylemimin sitesi hem genliimin Mu
sevi etkisinin hem de Fransz niversitelerindeki akademik ei
timim srasnda devraldm Grek felsefe mirasnn dnda bir
sitesizlik (nonsite) olabilir.
RK: Yine de Levinas'la teki, izjtrace ve farkllk nosyon
larn iine alan ortak Musevi mirasn sergileyen tekil bir
sylemi paylayorsunuz.
JD: Hi kukusuz Levinas'm entelektel yolculuu beni
bylemi ve ekmitir, fakat bu o Yahudi olduu iin byle
mi dedir. Bu ayn zamanda, Levinas iin fenomenoloji ola
rak felsefi sylemi ile Talmud'un tefsiri olarak dini arasnda
ak bir sreklik bulunduu iin byledir. Fakat bu sreklilik
dolaysz ekilde apak deildir. Balangta en fazla gimi e
ken Levinas fenomenoloji alannda alan ve fenomenolojiye
teki sorununu sunan filozoftu; Musevi boyut bu aamada belir
leyici bir referans de ak bir referanst.
Museviliin Grek "mevcudiyet" (presence) felsefesine bir
alternatif sunup sunmadn soruyorsunuz. nce "mevcudi
y etle tam olarak ne demek istediimizi aratralm. Franszca
veya ngilizce kelimeler, elbette ne Greke ne de branicedir.
yle ki biz kelimeyi kullandmzda Greke ousia ve on terim
lerinden Latince substantia, actus vb. terimlerine uzanan, mo-,
dern "mevcudiyet" (presence) teriminde zirvesine ykselen
uzun bir tercme tarihini varsayarz. Bu terimin branicede ne
anlama geldiine dair hibir fikrim yok.
RK: Bu yzden kendinizi baka her eyden nce filozof
saymyorsunuz?
JD: Filozof teriminden honut deilim.
RK: Siz kesinlikle bir filozofsunuz; nk dekonstrksiyonunuz ncelikle felsefi fikirleri ve metinleri hedefliyor?

Jacques Derrida 163

JD: "Dekonstrksiyonun" felsefi metinlere odakland


doru. Ve ben elbette kurumsal anlamda bir filozofum; resmi
bir kurumda l'Ecole Normale Suprieure felsefe hocal so
rumluluklarn varsayan anlamyla filozof. Fakat alma
felsefi metinleri yorumlama ve felsefi sorular yneltme site
min kendisi hakl olarak felsefidir. Aslnda ben giderek ok
daha sistematik bir ekilde bir sitesizlik (nonsite) ya da felsefi
olmayan bir site bulma ve bu siteden felsefeye sorular ynelt
me giriiminde bulundum. Fakat felsefi olmayan bir site aray
bir antifelsefi tavr gerektirmez. Benim merkezi sorum u:
Kendisini zgn (original) tarzda sorgulayabilmesi ve kafa yo
rabilmesi iin felsefe kendisine hangi siteden veya site-deilden [non-Heu; nonsiteJ kendisinden baka bir ey olarak gr
nebilir? Byle bir site-deil (non-site) ya da bakalk hibir e
kilde felsefeye indirgenemez olacaktr. Fakat problem byle
,bir non-sitenin felsefenin diliyle tanmlanamamas ya da konulandrlamamasdr.
RK: O takdirde dekonstrksiyonun felsefesi felsefenin dekonstrksiyonu olacaktr. Resme, psikanalize ve edebiyata
zellikle de [Edmond] Jabs'nin, [Georges] Bataille'nn, [Mauri
ce] Blanchofun, [Antordn] Artaud'mm, [Paul] Celan'nin ve
Mallarm'in edebi metinlerine ilginiz szn ettiiniz bu fel
sefi olmayan siteyi tespit etme/kurma giriimi de mi?
JD: Kesinlikle, fakat bu siteler felsefi olmayan siteler ol
salar da Bat kltrmze aittir ve bu yzden felsefi dilin iz
lerinden asla btnyle bamsz olamazlar. Szn gelii ede
biyatta felsefi dil bir anlamda hl kullanmdadr, fakat yine
de kendisini kendisine uzak ve mesafeli yabanc bir ey olarak
retir ve sunar. Bu mesafe felsefenin yeniden sorgulanaca
zorunlu zgr alan salar; beni yaz problematiini metafizi
in dekonstrksiyonundaki anahtar faktrlerden biri olarak
ayrt etmeye muktedir klan edebiyatla zihin megalem buy
du.
RK: Felsefi olmayan bir site araynda olduunuzu teslim
ederek, ben yine de sizin, felsefenin dnceniz zerinde nem
li felsefi etkileri bulunduunu kabul edeceinizi dnyorum.
Szn gelii dekonstrksiyon stratejinizi fenomenoloji akm
karsnda nereye yerletiriyorsunuz?

164 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

JD: Felsefi formasyonum Hegel'in, Husserl ve Heideg


ger'in dncelerine ok ey borlu. Muhtemelen en kalc etki
Heidegger'inki. zellikle de onun Grek metafiziini "ama"
projesinin etkisi. ok dikkatle ve hevesle incelediim Husserl
bana ar llerde metodolojik titizlii ve ihtiyatll, kat bir
sorunlar ortaya koyma, formle etme tekniini retti. Husserl'in mevcudiyet (presence) fenomenolojisi pathosunu ve
mevcudiyet fenomenolojisine ballm asla paylamadm. As
lnda, mevcudiyet (presence) nosyonunun kendisini ve onun
her felsefede oynad temel rol kukuyla karlamam sala
yan da Husserl'in yntemiydi. Heideggerle ilikim ok daha gi
zemli ve kapsamldr: Heidegger'le ilikimde ilgim metodolojik
deil ontolojikti (existential). Heidegger'in sorgulad temalar
beni zorunlu/kamamaz eyler olarak daima sarsmtr
zellikle de "ontolojik farkllk," Keza, Platonculuk yorumu, dil
ile Varlk/Olu arasndaki iliki. Nietzsche ile Freud'un geneolojik ve genetik eletirilerini kefim, fenomenolojinin disiplini
ni ve metodolojik keskinliini hibir ekilde terk etmeksizin fe
nomenolojinin tesine, daha radikal ve felsefi olmayan bir sor
gulamaya adm atmam salad.
RK: Heidegger'in Bat metafiziini "ama" ya da "dekonstrksiyona tabi tutma" grevini paylamsanz da, muhtemelen
kendileriyle Varln/Oluun dnlebilecei ve dile getirile
bilecei "orijinal adlar" kefetme umudunu paylamyor mu
sunuz?
JD: Heidegger'de de, baka eylerle balantl nostaljik bir
asl (proper) ad, Varlk'm esiz adn kefetme arzusu bulundu
unu dnyorum. Ancak, drst olmak gerekirse Heideg
ger'de, Heidegger'in nostaljisi karsnda eletirel olduu ve
nostaljisini terk ettii birok pasaj bulunabilir: terimi ge metin
lerinde silme ve kazma pratii bu tr bir eletirinin rneidir.
Heidegger'in metinleri hl nmzdedir; onlar yzyllarca
okunmalarn ve yeniden okunmalarn garantileyecek bir an
lam geleceini barndryorlar. Fakat Heidegger'in "dnce
patikasna" [ehemin de pense] kmsenemeyecek bir borcum
varsa da bu patikay katetmemiz, dili anlamamz noktasnda
ondan farkl dnyorum. Ben bir baka/teki dilde bu
nunla basite Almanca ya da Franszca'y kastetmiyorum

Jacques Derrida 165

yazdm; bu tekilik/bakalk felsefenin kendi terimleriyle akla


namaz olsa bile. Bu farkllk felsefenin dnda, dilin felsefi ol
mayan sitesinde ikamet eder; bu benim airlerle ve yazarlarla
(Mallarm, [Maurice] Blanchot vb.) ilgilenmemi salayan eydir
ve Heidegger'in air ve yazarlarla ([Friedrich] Hlderlin ve [Ra
iner Maria] Rilke ) ilgilemesini salayan eyden btnyle fark
ldr. Bu anlamda, benim Heidegger'le derin ilikim ayn za
manda bir ilikisizliktir de.
RK: Evet, dili "farkllk" ve "salma/dalma" (dissmina
tion) olarak anlamanz Heidegger'in dili "Varlm/Olu'un
evi/' "Kutsal" "aran ve hatrlatan" ve "Kutsal' adlandran"
ey olarak anlayndan ok uzak. Ayrca, Heidegger Var
lk/Olu ve varolu gibi felsefi kavramlar dncesini dile ge
tirmek iin kullanmaya hazr iken, siz dilinizdeki operatif terim
lerin szn gelii dekonstrksiyon, diffrance, dalma/sal
ma, iz vb. aslnda "kavram olmayan kavramlar (nonconcepts)," "beirlenemezler" (undecidables) olduklarn aka or
taya koyuyorsunuz. "Kavram olmayan kavramlarla" tam ola
rak neyi kastediyorsunuz ve bunlarn metafizii dekonstrksiyona tabi tutma giriiminizde oynadklar rol nedir?
JD: Kavram olmayan kavram nosyonunu gelitirmemi
salayan argman yeniden ina etmeye alaym. lkin, bu
nosyonun/mefhumun bir felsefi kavramn sahip olduunu
iddia ettii gndelik dilden ya da edebi dilden farazi bam
sz bir mantksal genellik iddias yoktur. Szn gelii diffran
ce nosyonu kartlk yklemlerine (predicate) gre tanmlanamayan bir kavram olmayan kavramdr; ne budur ne de u; ak
sine bir diyalektik manta da indirgenemeyecek bu ve udur
(mesela, farkllama (differing) ya da erteleme (deferring) ey
lemi). Ve yine de diffrance terimi kendisinden koparlamayaca dilin bir belirlenimi (dtermination) olarak doarak geli
ir. Bu yzden terimin tercmesi zordur. Terimin dilin dn
da, dildeki kaydnn dnda ve stnde tek anlaml bir se
mantik ierie sahip olmasna imkn verecek kavramsal alan
olmayan bir kavramsal alan yoktur. Dilin iz'i olarak kald
iin kavramsal olmayan kavram olarak durur; ve hibir kar
tlk ya da dorulayc genellii olmad iin diffrance terimi
Aristotelesi mantk ya da diyalektik mantk bir mantk

166 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tarmaian

sistemi, yani logosentrik/locikosentrik felsefe sistemi iinde


tanmlanamaz.
RK: Metafiziin Iociksentrik (logocentric) sistemini meta
fiziin terminolojisini kullanmakszm aabilir miyiz? Metafizii
locikosentrik mevcudiyet sisteminin belirsizliklerini ve eliki
lerini ifa edecek manevra ve stratejiler vastasyla yalnzca ier
den tahrip ediyor deil miyiz? Bu bizim metafizie iddialarn
dekonstrksiyona tabi tutarken bile mahkum olduumuz anla
mna gelmiyor mu?
JD: Belirli bir anlamda dekonstrksiyonun yine de metafi
ziin iinde olduunu sylemek dorudur. Fakat eer gerekten
metafiziin iinde isek, bir kutunun ya da muhitin.iinde olduu
muz gibi iinde deiliz. Belirli bir dilin iinde olmamz zel an
lamnda hl metafiziin iindeyiz. Sonuta metafiziin dna
kabileceimiz fikri bende hep naif bir fikir izlenimi brakm
tr. Bu yzden ben metafiziin kapanndan [clture] sz eder
ken, bunun bir snn ya da sadece hududu bulunan bir daire
sayma sorunu olmadnda srar ediyorum. Metafiziin snr
ve hududu [bord] nosyonunun bizatihi kendisi problematiktir.
Bu probiematik hakkmdaki refleksiyonlanm daima metafiziin
snn ya da sonunun paralanamaz/ihlal edilemez anlamnda
lineer ya da dairevi olmadn gstermeyi dener. Metafiziin
snr-hududunun ihlal edilebilir olduunu kabul ettiimiz sre
ce ieri ile dan arasndaki mantk ilikisi artk basit bir iliki
deildir. Dolaysyla aslnda metafizie "kilitli" ya da metafizi
e "mahkum" olduumuzu syleyemeyiz; nk, net ekilde
sylemek gerekirse, biz metafiziin ne iinde ne de dmdaytz-

"Logosentrik" terimi motomot evirisi, "logosmerkezd," "szmerkezci" di


ye tercme edilebilir. Trkiye'de genellikle de byle yaplr. Fakat bu ter
cme sorunludur; nk "logos" Grekede yalruzca sz anlamna gelmez;
"akl" ve "mantk" gibi anlamlan da vardr. Ayrca Derrida'nn "dile" po
zitif vurgusu dolaysyla Bat felsefesinde durduu yer dikkate alndn
da "logosentrik" "szmerkezci" terimiyle karlanamaz. Daha yerinde bir
karlk "lodkosentrik," yani "mantkmerkezcilik" olabilir. Bu durumda,
Kta felsefesi geleneinden bakldnda, "logosentrizm"m karl "szmerkezcilik" deil, mantk merkezcilik"tir. Derrida'nn keskin eletiriye
tabi tuttuu ve yukardaki ifadelerinden de rahatlkla anlalabilecei gibi
ey ite tam budur, "szmerkezcilik" veya "dilmerkezcilik" deil, (.).

Jacques Derrida 167

dr. Ksacas, metafiziin ii ile d arasndaki iliki metafiziin


dil olarak sonluluu/snrll ve rezervi sorunundan koparlamaz. Fakat metafiziin sonluluu/smrll ve tketilmesi fikri
kt bir kaderin mahpuslar veya kurbanlar olarak tecessm
ettiimiz anlamna gelmez. Ait ya da paras olduumuz meta
fiziin dili yalnzca, metafiziin hududuyla problematik iliki
mizin daha radikal bir bakla grlebilecek bir baka topos' dan
ya da uzaydan/mekandan hareketle hakkyla ve yeterince d
nlebilecek bir eydir. Benim felsefenin tekisi olabilecek bir
yer olmayan yer (nonplace) ya da site olmayan $ite}non-lieu ke
fetme giriimimin nedeni budur.
RK: Edeb ya da poetik dil bu non-lieuyu ya da u-topos'u
salayabilir mi?
JD: Saladm dnyorum, fakat byk harf E'li olma
yan edebiyattan sz ederken ben daha ziyade mantk kavramla
rmzn ve dilin snrlarnn ihlal edilebilir ve sorgulanabilir ey
ler olduklarn gstererek deiken hale getiren baz metinlerin
snrlar etrafnda geekleen bir harekete imada bulunuyorum.
Blanchot'un, Bataille'mn ya da Beckett'n zellikle duyarl ol
duklar ey budur.
RK: Bu Bat locikosentrik felsefesinin kapan ve dilin s
nrlan problematii yaadmz modern a konusunda bize
ne syleyebilir? Modemitenin bilimsel temellere ve genelde de
erler krizine "logos"Ia zdelik iddiasnda bulunan Bat ge
leneinin yalnzca bir namevcudiyetin, bir hilii iz'i olduu
nun kefinin yol at bir kriz davetiye karmas lsnde
dekonstrksiyon ile modemite arasnda bir iliki var mdr?
JD: Modernite terimini hi sevemedim. Gnmz dnya
snda vukubulan eyin ei benzeri grlmedik bir ey olduunu
ben de hissediyorum elbette. Fakat "modernite" etiketini yap
trdmz srece onu, bizi gnmzde kar karya kaldmz
eyin ayn zamanda tarihteki eski ve rtl bir ey olmas ger
eine kr etme eilimindeki (Aydnlanma rasyonalizminden
treyen) belirli bir tarihsel evrim ya da ilerleme sistemine yer
letiririz. Ben ada dnyada "vukubulan" ve zellikle de bizi
yeni diye etkileyen eyin aslnda, st kapanm bulunan ok
eski bir eylerle [archi-dissimule] asli bir balantsnn bulundu
una inanyorum. Nitekim yeni hi de ilk defa vukubulan bir

168 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

ey deil, tersine "eskinin7' "modern"de tekrar ortaya kan ve


asnda tarihsel geleneimiz boyunca Roma'da ve Yunanis
tan'da (Greece), Platon'da, Descartes'da, Kant'da vb. mkerreren gsterilmi bulunan boyutudur. Modem bir anlamn ne ka
dar yeni ve beklenmedik olduunun hibir nemi yoktur; o
mnhasran modemist deildir, o ayn zamanda bir tekrar feno
menidir. Ve yine de kadim/eski ile modem arasndaki iliki ba
site rtl/zmni olan ile ak olan arasndaki iliki deildir.
Bugn bir ekilde vukubuian eyin sadece amay ya da ak
lanmay bekleyerek gizli bir biimde nceden var olduunu
varsaymann cazibesine kaplmamalyz. Byle bir dnme
tarz ayn zamanda tarihi de evrimci bir gelime olarak anlar ve
hayati neme sahip tarihte krlma ve mutasyon/bakalam
nosyonlarn darda brakr. Benim kendi kanaatim ayn anda
u iki birbiriyie elikili dorulamay savunmamz gerektiidir.
Bir yandan tarihte krlmalarn varln onaylyoruz ve dier ta
raftan, bu krlmalarn/kopularn ilerinde en gizli ve unutul
mu arivlerin ortaya kabilecei, tarih boyunca tekrarlanaca
ve yaayaca gedikler ya da faylar [faille] rettiini kabul edi
yoruz. nsan tarihsel sreksizliin (kopuun/knlmann) ve s
rekliliin (tekrarlanmann) bunlar ne gemiten btnyle
kopu ne de gemiin btnyle almas ya da ortaya kmas
deildir bu birbiriyie atan pozisyonlarna balln dn
daki felsefi mantn kategorik kartlklarn amaldr.
RK: Felsefenin bir tarihsel devirden dierine bakalama
ve deime tarzn nasl aklyorsunuz? Szn gelii, Platon'un
dncesi ile sizinki arasndaki farkll nasl aklyorsunuz?
JD: Dnce tazlanmz arasndaki farkllk benim veya
baka "modern" dnrlerin, metinlerinin ierdii her eyi t
ketmeyi baarmalar anlamnda Platon'u am olmamz demek
dedir. Burada bir Hedeggerci metnin "gelecei" olarak izah
n yaptm eye dnyorum. Ben btn byk felsefi metinle
rin szn gelii Platon'un, Parmenides'in, Hegel'in ya da He
idegger'in metinlerinin hl bizim nmzde/karmzda oldu
una inanyorum. Byk felsefelerin gelecei, aklanm olma
larna ramen, belirsiz ve gizemli kalr. Felsefi metinlerin "gele
cekleri" diye adlandrdm belirsiz ve tketilemez tortusu,
Grek ve Alman felsefesinde Fransz felsefesinden ok daha be

Jacques Derrida 169

lirleyicidir. Byk Fransz dnrlerine byk bir saygm var,


fakat ben daima, bir tr kl-krk yaran titiz analizin onlarn me
tinlerini ulalabilir ve tketilebilir hale getirebilecei izlenimi
tadm. Tersine, Platon ya da Heidegger metninin karsnda/
nnde, kendimi yitireceim bir kmazla/uurumla, bir dipsiz
kuyuyla kar karyaymdr. Bu tr metinlerin tad analiz
ne kadar ayrntl olursa olsun, daima dnlmesi gereken da
ha fazla bir eyler olduu izlenimi hissettim.
RK: Bu byk metinlerin sahip olduu ve yzyllarca bizi
hayrete drmeye devam eden tketilemez zenginlik tam ola
rak nedir?
JD: Burada cazip olan hzl ve kolay bir cevap vermek. Fa
kat yirmi yl akn zamandr felsefe rettiim iin, alak g
nlllkle belirtmeliyim ki imdi felsefenin ne olduunu her
zamankinden ok daha az biliyorum. Felsefeyi felsefe yapan e
yin ne olduuna ilikin bilgim sfr dzeyinde. Bdiim eyin
tm bir Platon ya da Heidegger metninin daima bizi balang
ca dndrd, ve bizi benim u sorum dahil felsefi sorular sor
maya balamaya muktedir klddr: Felsefe nedir?
RK: Fakat felsefeyi ekonomi, sosyoloji, doa bilimleri ya da
hatta edebiyat gibi baka bilimsel disiplinlerden ayrarak, felse
fenin ne olduunu sylemek kesinlikle mmkndr. Felsefenin
ne olduunu ya da neye hizmet ettiini sylemek imknszsa,
okullarda, niversitelerde, ya da zel hayatmzda neden felse
fe reniyoruz? Eer dekonstrksiyon herhangi bir eyi dile ge
tirmemizi ya da ne srmemizi veya tespit etmemizi nlyorsa,
bu durumda varacamz yer differance deil kaytszlk (indifferance), yan hibir eyin her ey olduu, her eyin baka her ey
olduu yer deil midir?
JD: Felsefenin ne olmadn sylemek ne olduunu syle
mek kadar imknszdr. Szn ettiiniz dier disiplinlerde de
felsefe vardr. nsann kendisine olmayan bir eyi inceleyeceini
sylemesi kendisini aldatmasdr. Szn gelii politik ekonomi
de yrrlkte bir felsefi sylem olduunu gstermek zor deil
dir. Ve ayn ey matematik ve dier bilimler iin de geeriidir.
Logosentrizm/locikosentrizm olarak felsefe her bilimsel disip
linde vardr ve felsefeyi uzmanlam bir disipline dntrme
nin yegane meruiyeti her disiplindeki felsefi alt-metni izah et

170 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

me ve tematik haie getirme zorunluluudur. Felsefe retimi


nin hizmet edecei yegane asli fonksiyon insanlara insanlarn
"bilinli" hale gelmelerini, syledikleri eyin tam olarak ne an
lama geldiinin, matematik-;-fizik, politik ekonomi vb. yaparken
angaje olduklar sylemin ne trde bir sylem olduunun bilin
cine varmalarm salamaktr. Bir andan dierine kendisini felse
fi olarak sorgulamakszm, yani kendi alt-metin nkabullerini
onaylamakszm bu dile getirilmemi politik ilgilerin ya da
geleneksel deerlerin sorgulanmasn da ierebilir tutarll
n ve btnln koruyabilen hibir bilgi aktarma ya da ret
me sistemi olamaz. Byle bir sorgulamadan her toplum felsefe
nin deeriyle ilgili kendi sonularn karr.
RK: Szn gelii politik ekonomi kendisini felsefi bakm
dan nasl sorgulayabilir?
JD: lkin, ekonominin sylemini oluturan nemli kavram
larn tm felsefidir; zellikle de "mlkiyet," "i" ya da "deer"
gibi kavramlar. Bunlarn tm "filozofomler" (philosophemes),
genellikle Greklere ve Romallara kadar geriye giden bir felsefi
sylemin uygulamaya koyduu, ilkin felsefenin yapt gibi
Greklerin ve Romahlarm "doal dillerine" atfta bulunan bu
sylem vastasyla iler durumda tutulan kavramlardr. Sonu
ta ekonomik sylem logosentrik/locikosentrik felsefi sylemde
temellenir ve ondan koparlamaz halde kalr. Ekonomistin daha
sonra kendi disiplinine bahetmek istedii zerklik asla felsefe
den tremiliini maskelemeyi baaramaz. Bilim asla btny
le objektif/nesnel deildir ve arasal ve faydac aklama mode
line de indirgenemez. Felsefe bilime nihai belirlemede dilin bir
unsuru olduunu, formelletirilmesinin snrlarnn, kendisini
mnhasran objektif veya arasal sylem olarak merulatrma
giriimlerine ramen iinde ileyiini srdrd dile aidiyeti
ni ifa ettiini retebilir.
RK: Bilimin locikosentrik karakteri bilhassa Avrupa'ya z
g bir fenomen midir?
JD: Logosentrizm/lodkosentrizm, gelimi felsefi anla
mnda, kopanlamaz bir ekilde Grek ve Roma geleneine bal
dr. Baka bir yerde detayl bir ekilde gstermeyi denediim gi
bi, logosentrik felsefe Uzak Dou kltrlerinde ve baka kltr
lerde de ortaya kan ok daha kapsaml bir zorunlulua, yani

Jacques Derrida 171

fonosentrik/sesmerkezci zorunlulua, sesin (voice) yazya n


celiinin zorunluluuna zellikle Batl bir tepkidir. Konuulan
dilin yazl ya da sessiz dile ncelii, kelimeler konuulduun
da, konuan ile dinleyenin birbirleri karsnda bulunduklarnn
varsaylmasmdan doar; onlarn ayn olduklar, saf aracsz
mevcudiyet olduklar varsaylr. Bu mkemmel benin-mevcudiyeti, anlama dolaysz sahip olma ideali fenosentrik zorunlulu
un dile getirdii eydir. Oysa yaz yazar ile okur arasnda bir
mekan ve zaman mesafesi yaratt lde ykc saylr; yaz ya
zarn yokluunu varsayar ve bu yzden biz yazl metnin ne de
mek istediinden asla tam olarak emin olamayz; bir tek birle
tirici anlama kart olarak bir ok farkl anlama sahip olabilir.
Fakat bu fonosentrik zorunluluk Avrupah-olmayan kltrlerde
sistematik bir Iogosentrik metafizik halinde gelitirilememitir.
Logosentrizm btnyle AvrupalI bir fenomendir.
RK: Bu baka kltrlerin dekonstrksiyona ihtiyalar ol
mad anlamna geliyor mu?
JD: Her kltr ve toplum geliiminin temel paras olarak
i eletiriye ya da dekonstrksiyona ihtiya duyar. A priori Avrupal-olmayan kltrlerin kendi dil kavramlarnn ve temel
kurumlarmn bir oto-kritiklerini ilettiklerini kabul edebiliriz.
Her kltr, eer kendisini dntrecekse, bir kendi kendisini
sorgulama ve kendisine mesafe alma unsuruna ihtiya duyar.Zamanmzda, zellikle de Bat uygarlnn etkisinin bylesine
her eyi-kapsad bir zamanda kendi iine kapal kltr ola
maz. Ayn ekilde, kendi Bat kltrmzn dekonstrksiyonu
diye adlandrdmz eye Avrupa'nn daima heterojen, Avrupal-olmayan kltrleri tescil etmesi katkda bulunur. O bu e
kilde tekine ald ve teki tarafndan glgelendii iin, kendi
sini sorun haline getirmeye mecbur kalmtr. Her kltr ken
di tekisi tadz eder.
RK: Musevi-Hristiyanln sahneye k Grek-Roma uy
garl iin bylesi bir radikal "tekilii" temsil ediyor mu? Bu
Bat mevcudiyet metafiziinin heterojenliine meydan okumu
mudur?
JD: Musevi-Hristiyanlk'tan byk harfle balayan Y ve H
ile sz edilmesi konusunda ekincelerim var. Musevik-Hristiyanlk byk lde kendisini Musevi-Hristiyarhk olarak

172 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

Grek felsefesinin emalarn kendisine mal ederek ina etmi


olan an llerde kompleks bir entitedir/eydir. Bu yzden
gnmzde Musevi ve Hristiyan teolojisi olarak bildiimiz ey
daha nce byk lde Heleretirilmi bir kltrel orkestra
dr.
RK: Fakat Musevilik ve Hristiyanlk Grek kltrne asimile edilmeden nce bir heterojeniteyi, bir tekilii temsil etmi
yor muydu?
JD: Elbette. Ve bu zgn Musevi ve Hristiyanlk unsurla
rnn Bat metafiziince hibir zaman btnyle kknn ka
znmad ileri srlebilir. Onlar Bat felsefesinin tescilli kimlik
lerini tehdit ederek ve sarsarak, yzyllarca varlklarm srdr
d. Bu yzdendir ki Grek Logos'unun rtl dekonstrksiyonu
Bat kltrmzn balangcndan beri ibandadr. Greke
kavramlarn baka dillere Latince, Arapa, Almanca, ngiliz
ce, Franszca vb. dillere tercmesi, ya da aslmda Hebraik/brani ya da Arabik fikirlerin ve yaplann metafizik terimlere ter
cmesi yabanc ve atan unsurlar sunarak, Grek felsefesinin
farazi yekpareliinde gedikler at.
RK: Grek metafiziinin logosentrizmini, bu yzden da
ima Logos'un her eyi iine alamamas lsnde mutlak te
ki daima rahatsz etmitir. Daima kaan bir ey, homojen bir
kimlikte totalletirilmeyi reddeden farkl, baka, belirsiz bir
ey vardr.
JD: Evet tam yle ve bu tekilik/bakalk zorunlu ola
rak Grek felsefesine "dandan," yani Helenik-olmayan bir
dnyadan gelen bir ey deildir. Ben bu tr differance gedikleri
nin iaretlerinin her byk filozofta ayrt edilebileceini d
nyorum: Szn gelii Platon'un Cumhuriyet'inin [The Republic] .
"Varln dndaki yi"si [epekeina tes ornias] veya Sofist'te)d
[The Sophist] "Yabana" ile kardamann btnyle evcilletiril
meyi reddeden bir bakalm/tekiliin izleridir. Aynca kendiyle-zdelik ilikisinin kendisi de daima tekiyle iddet iliki
sidir; yle ki logosentrik metafizik iin ok merkezi mlkiyet,
kendine mal etme ve kendinin-mevcudiyeti aslmda teki e
kartlk ilikisine baldr. Bu anlamda zdelik tekilii/bakal [alterity] varsayar.

Jacques Derrida 173

RK: Eer dekonstrksiyon Bat Avrupa felsefesinin logosentrik iddialarna bir meydan okuma tarz ise, temel olduu bi
limleri iine almak suretiyle, ikonoklastik/putkmc red roln
bask altma alarak bir onaylama formu haline gelebilir mi? Bat
metafiziinin topos'u dnda bir site olmayan site ya da u-topos
araynz ayn zamanda bir peygamberane (prophetic) topyanizm olarak yorumlanabilir mi?
JD: Onaylama (affirmation) ve peygamberane iopyanizm te
rimlerini ayn ayn ele alacam. Dekonstrksiyon kesinlikle bir
onaylama momentini ierir. Gerekten de ben nihai belirleme
de, kabl edilmi ya da edilmemi bir tr onaylamann motive
etmeyebilecei bir radikal eletiri tasavvur edemiyorum. De
konstrksiyonun daima, bazen Nietzscheci bir terminoloji kul
lanarak sk sk iaret ettiim gibi, onaylamay varsayar. De
konstrksiyon yapan zne'nin ya da ben'in onayladm sylemek istemiyorum. Dekonstrksiyonun kendi iinde zorunlu
olarak onu aran, davet eden ya da motive eden bir bakala
pozitif bir tepki olduunu sylemek istiyorum. Bu yzden de
konstrksiyon bir davettir bir arya cevaptr. Kendisinden
bakas olarak teki, kendi-kimliini/zdeliini reddeden te
ki bir felsefe uzaynda ve bir felsefe lambasnn yardmyla ara
narak gn na karlabilecek bir ey deildir. teki felsefeyi
nceler ve zorunlu olarak herhangi bir hakiki sorgulamann
balamasndan nce zneye arda bulunur ve on provoke
eder. te teki ile bu ilikidedir ki onaylama kendisini de geti
rir. Peygamberanelie gelince; bu benim iin ok daha belirsiz
bir alan. Elbette peygamberane efektler [effets] vardr, fakat pey
gamberane dil srekli deiir. Gnmzde peygamberler artk
Kitab- Mukaddes'in peygamberleriyle ayn aksanda ya da sekenografiyle konumuyorlar.
RK: Levinas felsefenin ve bilimin peygamberane ve etik bir
lk diye yorumlamay tercih ettii ada dekonstrksiyonu- *
nun Bat kltrnn temel krizinin belirtisi olduunu ne sr
d. Kabul ediyor musunuz?
JD: Peygamberler elbette daima sosyo-tarihsel ya da felsefi
kriz zamanlarnda ortaya kmtr. Felsefe iin kt/zor za
manlar peygamberlik iin iyi/kolay zamanlardr. Bu yzden,
dekonstrktif temalar, bugn olduu gibi, sahneye egemen ol-

174 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

duklar zaman peygamberane seslerin oalna ahit olunaca


apaktr. Ve bu oalma kesinlikle giderek daha uyank ve
basiretli ve daha bilinli hale gelmemizin nedenidir.
RK: Fakat burada devasa bir deerlendirme kriteri proble
mimiz var. Hangi kritere gre bu peygamberane sesleri birbi
rinden ayracaz? Bu sizin iin problem deil mi? nk ele
tiren zneyi objektif ya da muak bir deer standard ile tehiz
edecek akm tdosfsonfama veya eschaton fikrini reddediyorsu
nuz.
JD: Klasik felsefenin mutlak/kesin formlasyonlanndaki
eschaton ya da telos fikrini sorguladm dorudur. Fakat bu b
tn Mesihi ya da peygamberane eskatoloji formlarn gzden
kardm anlamna gelmiyor. Ben her hakiki sorgulamaya be
lirli bir eskatoloji tipine, bu eskatolojiyi felsefi terimlerle tanm
lamak imknsz olsa da, davetiye kardn dnyorum.
Objektif ya da mutlak/kesin kriter aray elbette temel bir fel
sefi jesttir. Peygamberlik felsefeden, felsefenin bu tr kriterler
den vazgemesi lsnde farkldr. Peygamber kelamnn ken
disine ait kriterleri vardr ve objektif ve ntr bir tarzda yargda
veya deerlendirmede bulunacak bir harici mahkemeye bavu
ruyu reddeder. Peygamberin kelam kendi eskatolojisini sergi
ler ve doruluk indeksini kendisine zg ilhamnda bulur, bir
tranzendantal/akn veye felsefi kriteriyolojide deil.
RK: Kendi eserlerinizin felsefeyi ve felsefi kriterleri de
konstrksiyona tabi tutma giriiminde peygamberane oldukla
rn dnyor musunuz?
JD: Ben ne yazktr ki dekonstrksiyon faaliyetimin pey
gamberane fonksiyonu olduunu varsaymama imkn verecek
trde bir umuttan ilham aldn dnmyorum. Fakat
k/ exodus ve lde dalma olarak sorgulama stilimin belirii
bir peygamberane rezonanslar/titreimler/yanklar retebile
ceini kabul ediyorum. Dekonstrksiyonu peygamberlerin terk
etmedikleri bir uzayda/mekanda retilmi bir ey olarak gr
mek mmkndr. Ancak benim sorgulamamn peygamberane
rezonanslar aym zamanda baka ada filozoflarn da payla
t bir retorik sylem dzeyinde ikamet ediyor. lham ahsen
hissetmediimi "ne yazk ki" ile dile getirmem derinlerde yine
de umut besliyor olmamn alameti olabilir. Bu yine de bir eyler

Jacques Derrida 175

aradm anlamna geiir. Belki de bu yzden arayn kendisi,


umutsuz umut araynn belirli bir peygamberane albeni (allu
re) tamas hi de bir retorik kaza olmayabilir. Belki de benim
araym peygamberliin yirminci yzyl versiyonu? Fakat be
nim buna inanmam ok zor.
RK: Dekonstrksiyonun teorik radikalitesi radikal bir poli
tik praksise tercme edilebilir mi?
JD: Bu zellikle zor bir soru. Dekonstrksiyonun mevcut
politik kodlarla ve programlarla dorudan balantsn kurma
y hibir zaman baaramadm itiraf etmeliyim. Szn gelii
Fransz niversite kurumuyla ilikili baz kodlanabilir durum
larda, zel bir politik duru sergileme frsatm oldu elbette. Fa
kat byle bir politik duru sergilemeye elverili kodlar dekonst
rksiyonun radikalitesi iin hi de yeterli deildir. Ve dekonst
rksiyonun radikal imalarna tercme edilecek ya da bu imalar
la birletirilecek lde yeterli politik kod yokluu birok kiiye
dekonstrksiyonun politikaya tezat, ya da en azndan apolitik
olduu izlenimi verdi. Fakat bu izlenim yalnzca, sa ya da sol
kaynakl olup olmamalarnn hibir nemi bulunmakszn poli
tik kodlarmzn ve terminolojilerimizin tm hl temelde me
tafizik kaldklar iin hakim izlenimdir.
RK: Sz Devrimi [The Rvolution of the Worrfj'nde Colin MacCabe dekonstrksiyon ve datma (dissmination) kavramlar
nz James Joyce'un dilin i ileyiini zdeliin/aynln reddi,
logosentri kavramlarmzn ve kodlarmzn hibirine indirge
nemez bir iffrance sreci olarak nasl farkna vardm ve ifa
ettiini gstermek iin kulland. Ulysses'de bu diffrance sreci
ni, szn gelii Bloom din, politik ya da mill mevcut z
delik/aynlk kodlarn tahrip eden serseriyle ya da nomad'la/goebeyle rneklendirdi. Fakat yine de MacCabe Joyceu btn dogmatik veya totalleen zdelik/aynlk/kimlik
formlar reddinin kendisinin bir politik duru anti-totaliter
ya da anaristik duru olduunu ne srer.
JD: Bu kn/exodusun, muhacirin [migr] politikasdr.
k/g/hicret politikas olarak o bir politik ferment/kanklk veya sabit nkabullerin tahribi ve dzensizliin imtiyazl ha
le getirilmesi olarak hizmet grebilir.

176 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

RK: Fakat hicret [migr] politikas zorunlu olarak eylem


sizlie ve ballktan yoksunlua imada bulunuyor mu?
JD: Hibir ekilde. Fakat zorluk ayn zamanda kart yne
limlerin tespitindedir; bir yandan gereklii yneten resmi poli
tik kodlarla ilgili mesafeyi ve kukuyu korumak, dier yandan
burada ve imdi zorunluluu nereden doarsa dosun pratik
ve angaje bir tarza mdahil olmak. Kendimi de iinde buldu
um bu ifte ballk pozisyonu srekli bir rahatszlk/huzur
suzluk pozisyonudur. Bu tr bir eylemin entelektel dekonstrksiyon projemle mukayese edilemeyeceini/orantszlm
teslim ederek, politik tarzda eylemde bulunabileceim yeri bul
maya alyorum.
RK: Dekonstrksiyonun politik muadilini pozisyon kart
bir ey olarak sorumlu anarizm eilimi diye tanmlayabilir mi
siniz?
JD: Politik eilimimi tanmlamam gerekirse, muhtemelen
bu iki terimi "sorumlu" ve "anari" elbette sonu gelmez
ayrntlaryla ele alma ve dekonstrksiyona tabi tutma grevini
vurgulama trnde bir forml kullanabilirim. Eer kendi bala
rna kesinlikler olarak kabul edilirlerse, bu tr terimler eyleerek dnmeyen dogmalara dnebir. Fakat ben ayn zaman
da vazgeilemez "sorumluluk" nosyonunu yeniden deerlen
dirmeye alacam.
RK: u anda almalarnzdaki baka bir temaya, kadnl
n dekonstrktif rol temasna dnmek isterim. Eer Bat kl
trnn logosentrik egemenlii kendisini ayn zamanda fallogosentrizm (phallogoscentrism) olarak dile getiriyorsa, modern
kadnlar zgrletirme hareketinin dekonstrktif bir jest oldu
u dnlebilir mi? Bu, Nietzsche'nin "hakikatin kadn olma
sndan" sz ederken ilgin bir tarzda farkna vard veya Joy
ce'un Ulysses'te Molly Bloom'un, Finnegans Wake'de Anna Uvia
Plurabelle'in "kadn akh"n ycelttii ey midir? Kadnn, akl
nn ve hakikatinin ada zgrlemesi logosentrik olmayan bir
topos'un imdiye kadar bastrlan kaynaklarnn peesinin amas mdr?
JD: "zgrleme" ya da "peesinin kaldrlmas" gibi te
rimlerden nefret ediyorsam da, u gnlerde cinsiyet farkll

Jacques Derrida 177

anlaymzn radikal dnmne tanklk etmekte olduu


muz pek kuku gtrmez. Nietzsche ile Joyce'un sylemleri ile
tespit ettiiniz kadn hareketi erkek-kadn ilikisinin derin ve
beklenmedik llerdeki dnmn zetliyor. Fallogosentrizmin dekonstrksiyonu bu dnmle birlikte gerekleiyor;
ve ayn zamanda psikanalizin ve edebiyatta kadm hareketinin
douuyla birlikte. Fakat biz bu dnm nesneletiremeyiz
ya da tematize edemeyiz; dnyay kavraymzda daha nceki
Iogosentrik hakimiyet, sahip olma, totalleme ya da kesinlik fel
sefelerine dn dnlemez hale getirecek lde bir radikal
deimeye yol asa bile. Kadnln szn ettiiniz felsefi ve
edebi kefi hatta kadnn statsnn politik ve hukuki ba
kmdan tannmas ; bunlarn tm dekonstrksiyonun kayd
n yapma giriiminde bulunduu anlam araymzdaki daha
derin dnmn belirtileridir.
RK: Bu durumda, szn ettiiniz dnmn "iyi" istika
metinde, "daha iyi toplum" istikametinde bir tarihsel ilerlemeye
gre baklarak deerlendirilebileceini dnyor musunuz?
JD: Bu dnm kesinlikle daha iyi bir ey olarak yaan
yor; pratik olarak toplumdaki en byk gcn iini bitirenlerin
arzulad ey olduu lde. Kadnlan etkileyen bu dnm,
bir a priori ama ya da telos olarak varsaylmadka "iyi" bir ey
olarak tanmlanabilir. Bu kontekstte "zgrlememden sz edmesinden nefret ediyorum; nk ben kadnlann erkeklerden
daha fazla zgrletiine inanmyorum. Kadmlar birok eski
sosyo-politik bakmdan artk kleletirilemez; fakat bu yeni du
rumda da kadm nihai belirlemede erkekten daha zgr dedir. Fallogosentrik kltrden kurtulu olarak kadnln devasa
dekonstrktif girdisini karakterize edecek, politik zgrleme
dili dnda bir dile ihtiya var. Ben kadnln bu dnmn
den tarihsel ya da politik bir "erleme"den ok bir "hare
ket/akm" olarak sz etmeyi tercih ediyorum. Tarihsel erlemeden sz eden konumalardan hep nefret ettim.
RK: Dekonstrksiyon ile zellikle de Glas'ta poetik dili kul
lanmnz arasndaki iliki nedir? GJas' bir felsefe eseri mi yok
sa bir iir metni olarak m gryorsunuz?
JD: Ne felsefe ne de iir. iir ile felsefenin, birbiriyle temassz kalamayacak ekilde karlkl iie gemesi aslnda.. Fakat

178 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

bu i ie geme nosyonu yetersiz; nk hem felsefenin hem de


rin saflklarm yitirerek kirlenmeleri meselesi deil basite bu.
Bu metinde felsefenin ve edebiyatn dnda ilave ya da alterna
tif bir boyuta ulamaya alyorum. Benim projemde felsefe ile
edebiyat bir kartln iki kutbudur ve biri dierinden koparlamaz ya da birine dieri karsnda ncelik verilemez. Ben fel
sefenin snrlarnn ayn zamanda edebiyatn snrlar olduunu
dnyorum. Sonu itibar ile Glas'ta hem felsefi hem de ede
bi unsurlar, mmkn mertebe keskin ekilde birini dieri ola
rak tammlamakszm aprazlamasna kesecek (traverse) bir yaz
kompoze etmeye altm. Bu yzden Glas'ta, her biri komusu
na meydan okuyan, komusunu ayartan ve komusunun g
nahlarn (impurities) ve elikilerini ifa eden yan-edebi pasaj
larla yanyana bir klasik felsefi analiz bulunabilir; ve bir noktada
felsefi yrngelerle edebi yrngelerin birbirleriyle kesitii ve
bir baka eyi ya da bir baka siteyi dourduklar bir yaz.
RK: Felsefe sizin iin bir edebiyat formu mu? Szn gelii,
metafizii "beyaz mitoloji" ("white mythology"), yani bir tr
metaforlar [eidos, telos, ousia] ve mitler (dn, yuvaya dn,
a doru ama vb.) palimpsesti (eski zamanlarda zerindeki
yaz silinerek yaz yazlan parmen, .) olarak tanmlyorsu
nuz; felsefi kavramlar saf ve tek anlaml soyutlamalar olarak,
mitten ve metafordan yoksun totalleen evrenseller olarak ina
edilir edilmez zeri rtlerek unutulan bir metaforlar ve mitler
palimpsesti.
JD: Ben daima felsefenin edebi olma tarzn gzler nne
sermeyi denedim; metafor olduu iin deil, catachresis (yanl
kullanm, .)'den dolay. Metafor terimi genellikle anlamn bir ilk
"zellii" ile balantya, dolayl olarak ya da belirsizce atfta bu
lunduu bir "asl" anlama imada bulunur; oysa catachresis anla
mn zorla yeniden retimi, hibir eski ya da asl norma atfta bu
lunmayan suistimalidir. Metafiziin kurucu kavramlar logos,
eidos, theoria vb. "Beyaz Mitoloji" [Marges de la philosophie;
Margins of Philosophy]'de gstermeye altm gibi, metafor r
nekleri deil catachresis rnekleridir. Glas gibi bir almada ya
da daha sonraki ona benzer baka bir almada, yeni catachresis
formlar, bir baka yaz tr, hatalara [failles] ve dilden sapma
lara sahip kan bir cebri yaz retmeyi deniyorum; yle ki me-

Jacques Derrida 179

tin kendi iinde, gelenek iinde ilemeyi srdrd halde be


lirli bir anda monsterfbir hilkat garibesi olarak, geleneksiz ya da
normatif nceli/selefi bulunmayan bir tuhaf dnm olarak
kendisine zg bir dil retebilsin.
RK: Referans olarak dil sorunundan ne haber? Mutasyon
ya da cebri ya da hilkat garibesi niteliinde bir ey olarak dil
kendisi dnda bir eye atfta bulunabilir mi?
JD: Benim ve dier dekonstrksiyonistlerin yapmaya al
tklar eyin eitli yanl yorumlan yaplmtr. Dekonstrksiyonun referans askya alma olduunu ne srmek btnyle
yanltr. Dekonstrksiyon daima dilin tekisiyle derinden ilgili
dir. almalanm dilin dmda bir eyin olmadnn, de hap
sedildiimizin deklarasyonu olarak gren eletirmenlerin beni
artmalarndan bktm; aslnda ben tam tersini sylyorum.
Logosentrizm eletirisi baka her eyden nce teki aray, dilin
tekisi'm araytr. Her hafta dekonstrksiyon hakknda eletirel
yorumlara ve incelemelere muhatap oluyorum; "postyapsalclk" diye adlandrdklar eyin dilin dmda bir ey olmadn,
kelimelere gml olduumuzu ve bu trde baka aptalca
eyler sylemek anlamna geldii varsaym temelinde geli
tirilmi yorumlara ve incelemelere. Kesinlikle, dekonstrksiyon
referans sorununun geleneksel teorilerin farz ettiklerinden ok
daha karmak ve problematik olduunu gstermeye alr.
Hatta referans terimimizin teki'ni gstermek iin tam yeterli
olup olmadn sorar. teki dilin dndadr ve dile davetiye
karr belki de lingistlerin bu terime atfettikleri normal anla
myla "referan" (referent) deildir. Fakat kiinin kendisini bil
dik referans yapsndan koparmas, bu konudaki ortak varsa
ymlarmza meydan okumas veya onlar karmak hale getir
mesi din dnda bir ey olmadn sylemek anlamna gel
mez.
RK: Bu ayru zamanda dekonstrksiyonun nihilizmin stra
tejisi, anlam-szln dans, keyfiliin zgr oyununun nkset
mesi olduunu ne sren eletirmenlere de cevap olabilir.
JD: zellikle Birleik Devletler'de, fakat ayru zamanda
Fransa'da da bu ekilde yanl yorumlanmaktan mteessirim.
Sorgulamadan ve tartmadan kama niyetindeki insanlar de
konstrksiyonu, bir gstergeler kombinasyonuyla [combinatoire

180 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

de signifiants] keyfi bir satran oyunu tr, hapishane gibi dile


hapsedilmi bir satran oyunu tr olarak sunuyor. Bu yanl
yorum sadece bir basitletirme deildir; baz politik ve kurum
sal karlarn/ilgilerin yeri geldiinde kendileri de dekonstrksiyona tabi tutulmas gereken karlarn/ilgilerin belirti
sidir. Bana ve baz Amerikal fikirdalanma yaptrlan nihi
lizm etiketini btnyle reddediyorum. Dekonstrksiyon bir
hilie kapan deil, tekine almadr.
RK: Dekonstrksiyon, edebiyat halihazrdaki kavraym
za pozitif katkda bulunacak bir edebi eletiri yntemi olarak
hizmet grebilir mi?
JD: Dekonstrksiyonun bir edebi yntem olarak grev yapabeceinden emin deilim aslnda. Okuma yntemleri fikri ko
nusunda ekincelerim var. Okumann yasalarm okunmakta
olan zel metin belirler. Bu, kendimizi kolayca metne teslim et
memiz ya da onu btnyle pasif ekilde sunmamz ya da tek
rarlamamz anlamna gelmez. Bu belirli bir iddet ierse de, met
nin buyruklarna uymamz gerektii anlamna gelir. Bu buyruk
lar bir metinden dierine bir genel okuma yntemi buyurulamayacak lde farkllar. Dekonstrksiyonunun asli fonksiyonu
nun edebiyata bir eyler katmak olduunu da dnmyorum.
Dekonstrksiyon elbette metinleri epistemolojik deerlendirme
mize, felsefi ve teorik n kabullerini ifa ederek bu ister for
malizm, ister Yeni Eletiri, sosyalist realizm, ister tarihsel eletiri
her eletirel metodolojide gerekletirilir katkda bulunur. De
konstrksiyon bir edebi metni neden u tarzda deil de bu tarz
da okuduumuzu sorar. O szn gelii Yeni Eletiri'nin bir oku
ma tarz olmadm, baz niversite kampslerinde zel bir sta
tye yerletirilebiliyor ise de, baka okuma tarzlar yarmda bir
okuma tarz olduunu gsterir. Bu yzden, dekonstrksiyon ba
z niversite kurumlan ile kltrel kurumlann anlamn imtiyaz
l ya da biricik koruyuculan ve aktaralan olarak eylemde bu
lunma haddini bmezliklerinin sorgulanmasna da hizmet eder.
Ksacas, dekonstrksiyon bize yalnzca edebiyat ona dil olarak,
anlamn differance ve datma/paralama yoluyla, kompleks bir
gsterici izler oyunuyla retimi olarak daha derinlikli okumay
retmekle kalmaz, ayn zamanda bizi genellikle bir metni oku
mamz yneten kurumlam eletirel yntemlerin rtl nka-

Jacques Derrida 181

bililerini sorgulamaya muktedir klar. Dekonstrksiyonda her


retim kurumura meydan okuyan bir ey vardr. Bu, bu tr ku
ramlarn tahribine arda bulunma meselesi deil, daha ziyade
edebiyat u ya da bu kuramsal okuma tarzna tabi olduumuz
da aslmda ne yaptmzn farkna varmamz arsnda bulun
ma meselesidir. Kald ki dekonstrksiyonun kendisinin bir ede
biyat formu, dier metinler gibi okunan bir metin, farkl baka
yorumlara ak bir yorum olduunu da unutmamalyz. Bu yz
den, dekonstrksiyonun hem an lde lml hem de an l
de ihtirasl olduu sylenebilir. Dekonstrksiyon ihtirasldr;
nk kendisini edebiyat metinleriyle eitler; lmldr, nk
hibir merkeziletirici hakimiyet ya da tahakkm gcne, edebi
yat dilinin dnda ve zerinde hibir imtiyazl/ncelikli metadile sahip olmayan bir dilde yazlm baka metin yorumlan ara
snda bir metin yorumu olduunu kabul eder.
RK: Sizi her merkezileen anlam failini, her "merkeziyeti
lii" (centralisms) gereksiz hale getiren belirlemenizle bizatihi
insani zne fikrini ykmakla sulayan eletirmenlerinize ne sy
leyebilirsiniz?
JD: Endie etmelerine gerek yok. Ben asla znenin gereksiz
olduunu sylemedim. zneyi dekonstrksiyona tabi tutmak
varln reddetmek anlamna gelmez. zneler ve znelliin
"operasyonlar" ya da "etkileri/efektleri" [effets] vardr. Bu ku
ku gtrmez bir olgudur. Fakat bunu kabul etmek znenin ne
olduunu sylyorsa o olduu anlamna gelmez. zne bir diltesi tz ya da zdelik, saf bir keramet-i kendinden menkul cogito deildir; zne daima dildedir. Dolaysyla benim almala
rm zneyi tahrip etmez; onu yeniden konulandrmaya alr
sadece.
RK: Fakat differance olarak, dilin almas olarak dekonst
rksiyon okuma zevkine, bir edebiyat metninin canl dokusunu
farketmemize katkda bulunabilir mi? Veya o yegane entelekt
el nyarglarmz bulma, ifa etme ve gzmz alkanla
dnm okuma illzyonlarmza ama stratejisi midir?
JD: Dekonstrksiyon arzu verdii iin haz verir. Bir metni
dekonstrksiyona tabi tutmak onun nas arzu olarak, sonu gel
mez ekilde ertelenen bir mevcudiyet ve tatmin aray olarak
grev yaptn ifa etmektir. Kimse kendisini dilin arzusuna,

182 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

eksiklii hissedilen eye ve kendisi dndakilere amakszn


okuyamaz. Belirli bir metin sevgisi olmakszn hibir okuma
mmkn deildir. Her okumada okur ile metin arasnda bir
corps-a~corps, okurun arzusu e metnin arzusunun bulumas
sz konusudur. Haz buradadr ve bu, dekonstrksiyonun. ge
nellikle suland tatsz entelektalizmin tam tersidir.
Paris, 1981

nc Ksm
Zihin Halleri'nden, 1995

Julia Kristeva
Kendimize Yabanclar: Tekilin Umudu

RK: Kimliinizi bir Avrupal olarak nasl tanmlyorsunuz?


JK: Kendimi bir kozmopolit olarak gryorum. ocuklu
umda erken bir aamada Franszca renecek kadar ansly
dm. Ebeveynlerim beni Dominik rahibelerin ynettii bir Fran
sz ana okuluna (preschool) gnderdi: bu okul stanbul'daki Jesuit/Cizvit kolejinin ubesiydi. Bu yzden incelemelerime Bul
garca le deil Franszca ile baladm. Sonra bu hanmefender
casuslukla itham eddiler ve Bulgaristan'dan srldler. Faali
yetlerini Fransz ttifak devrald. Bu yzden ayn zamanda hem
Franszca hem de Bulgarca rendim ve benim Fransz kltr
ne giriim bir lde doal bir giriti. nc-seviyedeki tahsi
limi yapmak iin Fransa'ya ulatmda bir ekilde Fransz kl
trne ait olduumu hissettim; Franszlar bana byle bakm
yorlard; nk onlar beni, ok scak karlam olsalar da, hl
bir yabanc olarak gryorlard.
Eer Bulgaristan gibi kk bir lkeden gelmiseniz kendi
nizi benim yaptm gibi bir kozmopolit olarak grmeniz
kolaydr; tpk szn gelii Almanya'da doan birinin kendisini
Avrupal olarak tanmlamasnn muhtemelen ngiltere'de doan
birinin Avrupal olarak tanmlamasndan daha kolay olmas gi

186 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

bi. Buna vurgu yapyorum, nk ben Avrupa'nn geleceinin


bu uluslararas sayg, fakat ayru zamanda uluslararas uzlama
fikrinde yattna inanyorum. Kadim Stoaclarn Avrupa klt
rnn miras olan ve daha sonra onsekizinci yzyl Fransz d
nrlerinin gelitirdii bu kozmopolitan dncenin gerekle
mesini ok istiyorum. Aydmlanma'run bu kozmopolitan fikrini
btn kalbimle destekliyorum ve eer Yugoslavya'da, ekoslo
vakya'da ve Sovyetler Birlii'nde vb. ortaya kan son etnik ay
rmlarn tesinde/stnde bir Avrupa umudu varsa, szn et
tiim niversalist ruhtadr. Ayu zamanda hakiki tikel varolula
ra haklarm teslim ederek uluslann tesine gemeliyiz.
RK: Dou Avrupa tecrbesi dediiniz kendi tecrbenize
dnelim. imdi, Kta Avrupasmn bu kayp ya da kesilmi uz
vuyla nasl bir ilikiniz var?
JK: ki nedenle iki Avrupa arasndaki bu dikatomiyi/karti aal bir biimde yaamadm. lki, yukarda belirttiim bi
yografik nedenlerle; yani Fransz kltrne henz kk bir o
cukken girmi olmam, fakat ayn zamanda kklerin nemli ol
madn, kklerin aaya tepki olduunu, etkili bir nefret itkisi
haline gelebildiini dnmekten oluan bir entelektel terdh
yapmam. Kklerine dnen halklar nefretlerini nasl tedavi ede
ceklerini ya da nefretlerinden nasl kurtulacaklarm bilmeyen
halklardr; onlar yaral halklar, bask grm halklardr. Ve ar
tk idealleri olmad, ne din ne de Marxizm kendilerini tat
min ettii, baka hibir Tanrsal ideoloji imdatlarna yetimedi
i iin onlar kklerinin arkaizmine dnerler. Benim entelek
tel eitimimin tm bu kkler fikrinin karsnda yer alr.
RK: Uusuluun/miliiyetiliin kompleks gerekliini bu
ekilde savuturmak mmkn m ya da hatta doru mu?
JK: Uzun zamandr uluslar ve ulusuluklar erevesi iin
de yayor olduumuzu kabul ediyorum. Ben Sol'un ulus nos
yonunu gzden karma eilimine karym ben ulus fikrinin
daha uzun sre yaayacana inanyorum. Fakat bu bir tercih ol
maldr, bir refleks, ya da kklere dn deil. Bir tercih olarak
yani bir gr netliiyle, genetik olarak bal olduumuz iin
deil, bizi Fransa'ya, rlanda'ya, Byk Britanya'ya vb. bala
yan politik, kltrel, ideolojik nedenleri berek yaadmz
da bu tercih iyi bir tercih olabilir.

Julia Kristeva 187

imdi sorunuzun dier boyutuna donelim: Dou tecrbem


bana bugn ne verebilir? u iki eye inanyorum: ilki, zor za
manlan atlatma, aba gstermenin nemini teslim etme yetisi.
Ekonomik mahrumiyetlerden ok ac ekmi ocuklarz (benim
yamdakiler iin felaket kabilinden mahrumiyetler olmasa da).
Bu yzden kendi kendimizi maksimize etmek zorunda kaldk;
bu disiplin ve sabr eiini geemeyenler yok oldular. Bu bize
younlamay ve disipline olmay hzl ve etkili bir renme g
c verdi. kincileyin, Bulgaristan'dan kltrn nemini ren
dim. Bulgaristan Slavonik alfabenin yaratld lkedir. Dnya
ya Slavonik alfabeyi armaan edenler Bulgar Cyril/Kiril ve
Methodius kardelerdi gnmzde Ruslarn kulland alfa
be budur. Bulgaristan Alfabe Bayram olan bir lkedir, muhte
melen dnyadaki Alfabe Bayram olan tek lke. Her y 24 Mays'ta ocuklar Sofya sokaklannda her biri gsnde bir harfle
toplanarak dolarlar ve biz bylece alfabeyle zdeleiriz.
RK: Kiril yazs aslmda Bulgarcayd?
JK: Evet, bu alfabeye adn Aziz Cyr/Kiril vermitir. Aziz
Kiril'in Yunan m yoksa Bulgar m olduu konusu etrafndaki
tartmalar hl devam ediyor; annesi Slavonik kkten geliyor
du, Slavonik dilleri biliyordu ve Papa dou uluslarn Hristiyanlatrmak iin ncillerin (Gospels) Slavcaya tercme edilme
sini istediinde, kendilerine bu grevin verildii kiiler Cyril ve
Methodius kardelerdi.
Bylece Bulgaristan'daki kltr, ocukluumda ok canl
bir ekilde pozitif bir unsur olarak yaadm kltrle kendimi
zdeletirmeye srklendiim kltrdr ve ben daha nceki
"Dou" Avrupa'da yaayan birok insann, zellikle de ren
cilerin, Batl genlerin kltre doymu olduklan (kitaplnz
iin her yerde bir ey satn alabilirsiniz) ve kitle iletiim aralar
klasik kltr ve byk modem kltr zevkini ortadan kaldrd
iin kaybettikleri bir kltrel hrsa ve tecessse/meraka sa
hip olduklanna inanyorum. Avrupa kltrn uzun sredir
gndemdeki eriyip yok olmasnn ztrabm ekiyor.
Yal Adam ve Kurtlar [The Old Man and the Wolves) adl bir
romann yazmn henz bitirdim; bu romanda modem dnya
nn Dou Avrupa'da olduu kadar rlanda'da, Byk Britan
ya'da ve Fransa'da da rastlayabileceiniz kabahnm/vahilii

188 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

nin hikyesini anlatyorum. Zvanadan km bir moda var


halka kar, kltrden yoksun, saygdan yoksun gnmzde
sahte-klasik kltrn kyle giderek daha ktye gidiyo
ruz; hibir ey kalmad. Baarlmasn ok zor bulduumuz bir
eyler var. ki byk problem var pazar ekonomisi ve klt
rel ve ahlaki boluun elli yllk dik yokuunu trmanma ihtiya
c. Ayn zamanda entelekteller olarak bizim de, Kta Avrupas'nm bu iki taraf arasndaki kltrel mbadeleye insanlk d
zeyinde katkda bulunarak yapabileceimiz ok ey var.
RK: Fransz yurtta olarak kozmopolitliinizi kklerinizin
mekanna ballnzla nasl birletiriyorsunuz? Ulusal ya da
blgesel kklerinizin tannmasnn zorunlu olduunu dn
yor musunuz? Ulusuun/rnilliyetiliin patolojik bir feno
men olduunu ne sryorsunuz; bu temel belirli bir ulusal
kimlik ihtiyacn reddettiimiz iin patolojik deil mi?
JK: Baltk, Srbistan, Slovak, Hrvat milliyetilikleri bana
gre gerici (regressive) ve depresif/skntl vazyet allar. Bana
biraz psikolojik gezinti yapma imkn verirseniz, bu ayrlk
milliyetiler kimlikleri uzun sredir aalanan halklar. Sovyet
Marxizmi bu kimlii tanmad ve bu yzden onlar imdi, tabiri
mi yerinde bulursanz, manik formlar alan antidepresif bir tep
kiye sahipler. Kklerin ve arkaik folklorik deerlerin yceltilmesi dman arand iin iddet ieren formlar alabilir; d
man artk komnizm olmad nk artk yok iin, d
man teki olacaktr; baka bir etnik grup, baka bir ulus, baka bir
gnah keisi vb. Bu patoloji uzun zamandr devam ediyor ve
aklamalarn bu arkaik temellendirmesi bu lkelerin ihtiya
duyduklar ekonomik ve kltrel gelimeyi engelleyebir veya
bu gelime iin kesinlikle bir handikaptr. Biri bu sreci hzlan
drabilir, atalete saplamaktan kanmay deneyebilir, biraz daha
hzlanmasna katkda bulunabilir; ve bu dzeyde bir yandan ki
liselerin, dier yandan da entelektellerin yapabilecekleri bir ym ey var. Bana yle geliyor ki Dou Avrupa'da Katolik Kili
sesi komnizme bakaldrda ok byk bir rol oynamtr. Ka
tolik Kilisesi bugn de ulusuluun almasna katkda bulun
makta ve insanlara kati ekilde etnik ya da arkaik tarzda ulusu
olmayan idealler vermekte oynayaca nemli bir role sahiptir.
Yakn zamanlarda kilise totaliteryenizmle ve ayn zamanda

Julia Kristeva 189

Amerikanizmle ahlaki mcadeleye ok ilgi duyduunu gste


ren bir genelge yaynlad. Derhal engellenmekle kalmayp ayn
zamanda almaya allmas gereken bu milliyetilikler iin bir
are olarak bu kozmopolit ve niversalist Hristiyan kilisesi fik
rinden ok etkilendim.
RK: Bu kriz sadece politik deil, ayn zamanda, ne srd
nz gibi, ahlaki ve ruhsal bir krizse, bunun byle olmas
zmnn ahlaki ve ruhsal bir dzen olmas anlamna geliyor
mu?
JK: Bu ahlaki uyan olmakszn ekonomik problemler bile
zlemez. Bireysellik hisleri hl ok zayf, yaral, krlgan iken
bireysel rekabet fikrine dayanan pazar ekonomisiyle karla
mas gereken insanlar dnn. Bu bireysellik, zerklik, zgr
lk hissini pekitirmek iin insan byk bir ahlaki destee ihti
ya duyar. Bu iki boyutun, yani ekonomik boyut e ahlaki bo
yutun birbirleriyle yakndan ilikili olduunu dnmemin ne
deni budur. Ben ahlaki devrime ncelik veriyorum.
RK: Bu yzden ondokuzuncu yzyln liberal hmaniz
mine ve bireyciliine dn m destekliyorsunuz? Bunu so
rarken komnal ya da sosyal kontekstin dnda hklar fikrini
gelitiren Locke'n, Hume'un ve Mill'in mirasm dnyorum.
Ya da szn ettiiniz ey, geleneksel bireyciliin tesine, sos
yal dayanmaya uyumlu tekillik hakkna uzanan bir ey midir?
JK: Bana gre bu bir tekillik hakk. Fakat eski-komnist l
kelerin bu tekillii, bir tr bireycilik formundan gemeksizin
baarabilmeleri kukuludur.
RK: Liberalizmden zorunlu bir geii mi neriyorsunuz?
JK: Babo ya da eletiri szgecinden gememi liberalizm
deil. Dinde ve Aydmlanma'da bulunabilecek daha iyi bireysel
kimlik formlarnda srar etmemin nedeni budur. Burada bana _
Hristiyanln amac gibi grnen bir ifadeyi ICharies de] Mon
tesquieu'nn Dncelerim [Penses; My Thoughts) adl metnin
den iktibas ediyorum: "Eer kendim iin faydal, ancak ailem
iin zararh bir ey biliyorsam, onu zihnimden atarm. Eer ai
lem iin faydal, lkem iin zararh bir ey biliyorsam, onu su
sayanm. Avrupa iin yararl, ancak insanlk iin zararh bir ey
biliyorsam onu da keza bir su sayanm." Bu ok ilgin bir fikir;

190 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

nk bireyi, kiiyi, aileyi, ulusu dikkate alyor fakat ayn za


manda birey kiinin geliimini yalnzca daha geni bir ereve
de bulabileceini de kabul ediyor.
RK: Kozmopolit diye adlandrdnz model bu m?
JK: Evet, nk ulusu, bireyi ve aileyi geili objeler, [D.
W.] Winnicott gibi konumak gerekirse, zorunlu, ancak yetersiz
birlik anlar/momentleri olarak grr. Montesquieu'nn yuka
rdaki dncesini gelitirdii mantk ite bu geili mantktr.
Szn gelii ben bunun btn Fransz okullarnda retilmesi
gerektiini dnyorum; nk btn Fransz halknn bu
mant kulland kukuludur bu mantktan uzaktr. Fran
sa'da bir yabanc olarak yaamak zordur. Her eyden nce bu
Dou'lu dostlarmzla, hem etnik aidiyetlerimizin hem de ulu
sal aidiyetlerimizin kabul edilmesini salayacak ekilde payla
mamz gereken bir eydir; nk bu, bu dzeydeki marazi ba
llklarndan ve snrlamalardan kanmalarn takviye ederken,
daha geni ufuklara ynelmelerini de salayacaktr.
RK: Dinin belirli mezheplerin ya da sektlerin tesine gee
rek ve bir ortak evrensel vizyon sunarak pozitif bir rol oynaya
bileceini ileri sryor musunuz?
JK: Baz dinlerde, nkabullerini paylarsanz sizi yabanc
ya dntren bir homojenite/birmeklik vardr. Sylenen ey,
monoteistik dinlerimizin bir teki nosyonu gelitirmeye altk
lardr; bu Bat dncesinin zenginletirmemiz ve gelitirme
miz gereken, Aydnlanma'un anlamlandrmaya alt, bu
gn bizim yeniden gelitirmemiz gereken mirasdr. Bu ne de
mektir? Szn gelii bir yabana kapm aldnda, Kitab- Mu
kaddeslin syledii gibi, onun Tann olabileceini dnmem
gerekir tekilerin kutsallnn ve tekilliinin/mstesna var
lklarnn iareti olabileceini. Bu ayru zamanda, Hristiyanln
birinci yzylndan Aziz Augustine'e kadar haccm bize retti
i gibi, yolculuklann/hac ziyaretlerinin, yani sa'nn mesajn
bakalarna tama, gelen yabanclar haclar olarak grme fikri
nin emik gruplar arasnda bir tr kaynamaya (osmosis) yol a
t anlamna gelir. Bat smrgeciliinin dehet verici tarihin
deki dejenere formundan tandmz Caritas fikri, yani Hristi
yan sevgi gnmzde Hristiyan kiliselerine kuvvet veriyor.
Szn gelii gnmzde biz bunun Fransa'daki Hristiyanlarn

Julla Kristeva 191

yabanclar iin rgtledikleri "le secours catholique" formunda ve


baka formlarda gelitirildiini grebiliriz: gmen iilerine ve
ailelerine maddi yardm vb. salayarak nasl okuyacaklarm
retmek. Popler izleyiciye destek salamas ve dar ulusuluun
tehlikelerine cevap vermesi lsnde dini kltrn bu boyutu
na odaklanmann nemli olduuna inanyorum.
RK: Dinler bu ii gerekletirince yaplmas gereken baka
tr iler yok mu?
JK: Evet var. Bunun yamsra, birey dzeyinde zellik/te
killik boyutu gelitirilirek yaplmas gereken ok ey var. Fikir
lerimiz gkten inmedi; bir mirasn sahipleriyiz ve bu mirasa g
venmeliyiz; aksi takdirde soyut bir ey olarak kalr. Onsekizinci yzylda insanm tikelliini/zelliini kavraymzda gerek
leen radikal bir deime sz konusu ve ayn zamanda benim
gndelik faaliyetimde bel baladm psikanaliz vastasyla
yaplmas gereken ok ey var.
RK: zel psike/ruh alannda bu faaliyeti doru ekilde po
litikann veya dinin yrtemeyeceini, bir ruh faaliyeti olarak
yalnzca psikanalizin yrtebileceini mi ne sryorsunuz?
JK: Dua etmek iin psikanalize gidemem. Analist iin ana
lize gelen kii ona kendi arzularn dile getiren kii olmaldr. Bu
yzden okurlarnza analize balamalar tavsiyesinde bulunmu
yorum. Fakat ben psikanalizin Musevi ve Hristiyan monoteist
miras, Aydnlanma'mn ben ve istisnaiiiimiz hakkmdaki bilgi
sini hesaba katan bir modem form olduuna inanyorum. Fakat
bu tikellik/istisnailik konusunda kiisel meditasyondan sanata,
okumaya, mzik dinlemeye ve resim yapmaya uzanan baka
renme formlar bulmak da mmkndr.
RK: Bunlar baka kiilerle birlikte yapmak mmkn m?
JK: Benim iin teki kiiyle iliki nemlidir. Yceltme
formlar olarak sanatlar ok nemli, ancak yetersizdir. Gerek
ten de sanatlar kiileri bazen tekilliine/istisnailiine doyurabi
lir; skntnn almasndan ok kapanmaya yol aabilirler. Bu
yzden, evet, tekilerle iliki tekilliin/istisnailiin gelitirilme
si iin vazgeemezdir.
RK: Son olarak size, Aydmlanma'nm Avrupa projesinin
bugnk rolnn ne olabileceini dndnz sormak is

192 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

terim. Bunu sylerken, Voltaire ile Montesquieu'nn byk Av


rupa kozmopolit cumhuriyeti ryas var. Onlarn grlerini di
le getirdikleri zamandan bu yana yalnzca Avrupa'nn birbirine
rakip uluslara blnmesine deil, ayru zamanda yzylmzda
bu kartlklarn rn iki dnya savama tank olduk. Bu iki
dnya savandan, zellikle de Auschwitz'den sonra makul ve
meru bir Birleik Avrupa projesi olarak bugn neyi savunabi
liriz?
JK: Kimlik arzularmm iddetini ciddiye almalyz. Szn
gelii, biri kendisini X veya Y orijinli kabul ettiinde kimlik ih
tiyac iin bu vgye deer, ok tahrik edici bir eydir. Fakat ki
i bu arzusunun arkasndaki iddeti unutmamaldr; kendisine
de bakalarna da ynelebilen iddeti. nk karde katli kabi
linden savalar dourabilir. Dolaysyla yalnzca insani karde
lik akrabalm deil, hem pedagojik hem de terapatik ldr
me/lm arzusunu, iimizdeki iddeti de hesaba katmalyz.
RK: Kardelik nasl karde katline dnebiliyor?
JK: Kesinlikle dnebilir. ldrme/lm arzusuna gs
termemiz gereken dikkatin yan sra, bireylerle, onlarn ulusla
ryla ilikili olma tarzlarnda incelik ihtiyacna da ilgi duyma
mz gerekir. Aydnlanma'dan sonra, ulus fikri uzun sre bir ke
nara atabileceimiz, onsuz da yapabileceimiz nemsiz ve ge
reksiz bir fikir sayld. Ben en azndan ekonomik dzeyde ulu
sun burada kaldna inanyorum; en azndan bir yzyl daha
bizimle birlikteydi. Fakat ulus fikrinin gereklemesi iin eko
nomik dzey yeterli deildir; bu fikre balln ierdii psiik
iddeti de dikkate almalyz. Bu ayn zamanda baz dinlere de
icra edilebilen bir iddet; nk dinler de bir baka kklere sa
rlma formlardr. Gnmzde her tarafta ortaya kan funda
mentalizm formlar sadece kardee iyi niyetle yok edilemez.
Burada da birok zorlukla karlalmas kanlmaz. ldrme/lm arzusuyla yz yzeyiz. Berlin Duvar'mn kn
den sonra giderek ona daha fazla yaklayoruz. Bu gerekleir
ken, perde bu lm arzusunu grmemizi ne kadar engellerse
engellesin, hissedilecek. Marxizm gibi yeni Prometeci ideolojile
rin oluturduu perdeler artk var olamaz. Uzun sre katlkla
rn ve direnlerini korusalar bile, eski dinler sorgulanyor. Hi
bir ey bu ldrme/lm arzusunu silip spremez. Onunla

Julia Kris teva 193

kar karya kaldk ve bana gre buna kar verilebilecek en iyi


cevap sanatn ve psikanalizin ortaya koyduu annma ve ycel
me formlarnda bulunabilir.
Medya bu ldrme/lm arzusunu yayyor. nsanlarn
uzun, yorucu gnlerinden sonra seyretmek istedikleri filmlere
bakn bir korku ya da dehet filmi; pek rahatsz edici grlm
yor. Bu yzden,.kimlik problemiyle baa kacak byk ahlaki
faaliyet ayn zamanda ada lm, iddet ve nefret tecrbesiy
le de mcadele edecek. Fundamentalizmler gibi nasyonalizmler
de bu iddetin grlmesini engelleyen perdeler, effaf ekranlar,
gerei grmeyi engelleyen paravanlardr; nk onlar nefreti
bir bakasma, komuya, rakip gruba havale ederek yalnzca ye
rini deitirirler. Uygarlmzn nndeki en byk i bu kin
ve nefretle Tanrsz mcadele etmeye almaktr.
Paris, 1991

Hans-Georg Gadamer
Metin Sorunlar

RK: Hermenoytie gtren yolunuzun ke talan nelerdir?


H-GG: Hermenoytie giden yolum Marburg'da gen bir fi
lolog olarak dilin incelenmesiyle ilgili ilk tecrbelerimi izah
eder, lk felsefi incelemem Platon hakkmdaki doktora tezimi
Richard] Hnigswald, [Paul] Natorp ve [Nicolai] Hartmann'la
birlikte tamamlam ve ayn zamanda Heidegger'le de karla
mtm. O srada bir klasik filolog olarak Paul Friedlander'dan
ders almaya baladm. Bu noktada edebi trn kendisinin ne
mini, zellikle de byle bir trn rnn doru olarak anla
maya alrken kavrama frsat buldum. Szn gelii o srada
Werner Jaegerle girdiim bir tartmada onun Aristoteles'in
Proireptikos'unu erken Aristotelesi dncenin nemli bir l
s olarak kullanma tarzna kar ktm. Grekler arasmdaki
"protreptikos" tr aslnda patronaj peindeki birbirine rakip
retorik okullanyla felsefe okullarnn reklamndan baka bir ey
sunmuyordu. Felsefedeki bu ihtilaft sorunlarn, jaeger'in ak
a yapt gibi, byle bir tre bavurularak zlebileceklerini
beklemek bana ok hatal grnyordu.
Veya baka bir rnek vereyim. Platon'un Cumhuriyet [Republic)'inin anlamnn yalnzca burada bir edebi "topya" t-

196 ada Filozoflarla Syieiler/Kta Felsefesi Tartmalar

ryle kar karya olduumuzun farkna vardktan sonra do


ru ekilde anlalabileceini fark etmitim. topya trnde yaz
mak, zellikle de hibir g ayrm iermeyen Grek polisinin
politik; artlarnda, demokrasinin rme, iltimas vb. ile dejene
rasyonunu politik sonularmdan rahatszlk duymakszn ele
tirmenin mmkn yegane yoluydu. Aristophanes'in komedile
rinin de benzer bir fonksiyonu vard. Keza, yakn zamanlardan,
polik sansrn edebi retim iin ne anlama geldiini de bili
yoruz. Gerekten de Goethe aslnda lingistik ifade sanatndaki
bu art bu tr sansre atfetmitir ve bu bakmdan ona minnet
tarln ifade etmitir. Leo Strauss Spinoza'y "dnmenin"
Avrupa Aydmlanmas devrindeki zorluunun rnei olarak
gstermitir ve sansr endiesinin Spinoza'nn Etik'ini nasl et
kilediini ortaya koymutur. Strauss ayn zamanda benzer en
dielerin Ortaa Yahudi dnr Moses Maimonides rne
indeki Arap basks iin de geerli olabileceine iaret etmitir.
RK: Bu ilk gzlemlerinizden ne rendiniz?
H-GG: Felsefi metinlerin muhataplarna yazarlarn ya
zarken muhatap grdkleri insanlara ok daha yakndan
bakmay rendim. Bylece iki ynl bir hermenoytik problem
le karlatm: (l)kendimizi d yoluyla bakalar iin nasl anla
lr klabiliriz ve (2) Platon'un daha nce bizi ikaz ettii zere,
yazyla yanl anlamadan, yanl kullanmdan ve tahriften ka
nacak ekde nasl megul olabiliriz? Bunun deerini kavra
mak iin, Grek kltrnn ehir-devletinde ieklenii srasn
da zirvesine ykselen retoriin merkezi nemini teslim etmeli
yiz. Grek polisinin k srasnda retorik daha sonra btn
akademik kltre egemen olan bir edebi tre dnt ve ancak
bizim modem bilim amzda kltrn taycs olarak nc
roln kaybeden bir tre. Dolaysyla incelemelerimi kafamda'
antik retorikle ve her eyden nce Platon'un retorik eletirisi ve
retorii snrl kabul zerine ina ettim.
.RK: Hermenoytii neden'Husserl'in ve Heidegger'in fenomenolojisini en iyi gelitirme vastas olarak tercih ettiniz?
H-GG: Aslnda kimse buna benzer eyleri "tercih edemez."
Kendimizi daima bizimle konuan gelenein iinde buluruz. Bu
yzden, sorunuza cevap vermek kolaydr. Felsefe yalnzca lingistik formlasyonlarla alr ve bu yzden ikna edici olmas

Hans-Georg Gadamer 197

iin retorii iermesi gerekir. Matematiksel formalizmin net


lik kesinlikle avantajdr her yerde doal dilin kullanmnn
yerine ikame edilebilir olduunu dnmek hatadr. Kesin l
lebilir sonularn sorun olduu matematik ve doa bilimle
rinde matematik aygt belirleyici bir rol oynar. Fakat kimsenin
kantitatif aratrma nesneleriyle megul olmad bilimlerde
aratrma insani dilin aralaryla gerekletirilerek bakalarna
aktarlr. Zaman iinde felsefe giderek Latin skolastiklerinin ay
rntl kavram dilinin; modem ulus dillerine kanm bir dilin
genellikle farkna varlmam ve grnmez nyarglara yol at
m kefetmitir. Hatta, yzylmzn balarnda fenomenolojinin ve felsefi aratrmann mjdesini verdii felsefi reform hare
keti bile vukufu uyandracak canl/yaayan bir dilin gcne gi
derek daha fazla bel balad. zellikle de Husserl dnceden
yoksun inalarn ve jargonu gl bir fenomenler diliyle ifa
eden yksek dzeyde bir izah sanat ustasyd.
RK: Bu konuda Husserl yalnz myd?
H-GG: Hibir ekilde. Bu yeni felsefenin tarihindeki byk
dnrler, hepsinden nemlisi Kant ve Alman idealistleri,
kavram sanatlarm Alman dilinin lingistik gc zerinde bi
imlendirmiti. Onlar Meister Eckhart ve-Martin Luther gibi
modelleri kullandlar ve sonunda Grek-Roma antiklerine dne
rek lingistik kltr retme giriiminde bulundular. Alman
romantiklerinden beri dile gsterilen bu ilgi ayn zamanda [da
ha sonra gelen] felsefi yorumcular [Wilhelm] Dilthey Alman
ya'da tarihsel okulun dnrleri kadar Fransa'da Bergson gibi
byk dnrlerin almalarnn da alamet- farikasdr. Dilt
hey, Martin Heidegger'den fenomenolojik okuldaki baka yeni
eilimlere kadar fenomenolojinin srekli gelimesine belirleyici
bir etkide bulundu. [Friedrich] Schleiermacher'in hermenoytie
yapt modem katkdan bu yana hermenoytiin eski tarihi ar
ka bahede rtl kald.
JC: Fakat birok kii hermenoytiin Schleiermacher'le ba
ladn, apak bir bilgi olarak kabul ediyor.
H-GG: Kimse durumu tam da bu ekde, sanki hermenoy
tik benzeri bir ey ilkin Alman romantizmiyle birlikte ortaya
km bir eymi gibi sunmamaldr. Hermenoytik [hermene
utics] aslnda Greke bir terimdir ve bakalarnn anlama sana

198 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

tna zel taleplerini ykledii koullar ilkin modern bilim an


da ortaya km deildir. Hermeneutics/hermenoytik kelimesinin
douu tanrlarn iradesi ile lmllerin eylemleri arasndaki
lah arabulucu tanr Hermes'le ilikilidir. Delfi/Delphic tapna
nn Grek tarihinde oynad rol yani kehanetlerin yorumu
zellikle bu hermenoytik kavramna dayanr. Bu kehanetleri
yorumlama sanat Delfi papazlarnn elinde tarihi politik anla
mna kavuturdu. Greklerin Yakn Dounun yksek kltr
nn parlak havarileri olduklarnn farkna varlm olmaldr.
Grekler kendilerini dini gelenekleriyle, Homer ile Hesiod'un
epiklerinde kendilerini poetik temsilleri sayesinde kendi d
nme tarzlarn derinden etkileyen kanlmaz bir gerilime s
rkleyecek rasyonel bir enerji ve bilgiye susuzluk gelitirmiler
di. Bu dar anlamnda Sofistlerin eitim hareketiyle geliti ve
Platon'a ve Aristoteles'e kadar geriye giden Bat tarihi iin Grek
felsefesinin uzun mrl temelinin ayrc vasf hl budur.
RK: Platon ve Aristoteles'le bu "balanglar" hakknda
daha fazla ey syleyebilir misiniz?
H-GG: Platon'da, mitik dini geleneklerin matematiksel
aratrma ve kozmolojik bilgiyle ve sonunda Sokrates'in "iyi"
hakknda ynelttii deimez soruyla karmak sanatkrane
birletirilmesini buluruz. Genelde hermeneutics ifadesi bunun
iin kullanlmamtr. Aslnda hermenoytik terimini sistematik
tarzda ilk ele alan Aristoteles'tir; fakat ok zel ve dar anlamy
la. Antik mantn kurucusu Aristoteles "hermeneutics"i yarg
nermeleri retisi diye adlandrd ve mantksal karmn/mu
hakemenin gizemini bu retiye dayandrd. Herkes silogistik'in (syllogistics) yani geerli mantksal sonulara ulama
formunun nemini kabul ediyordu; nk Aristoteles onu
Sofistlerin retorik oyunlar karsnda rasyonel dnmeyi sa
vunmak iin olduu kadar yeni matematik bilimini destekle
mek amacyla da gelitirmiti.
JC: Fakat felsefe daima, ad konmam bir ekilde de olsa
anlalabilir olan anlama sanatndan rahatsz olmam mdr?
H-GG: Evet gerekten yle. Sokrates'in iyi aslnda ne'dir
sorusunun cevabn bir defada/kesin olarak bilmek isteriz; bu,
bu ekliyle Bati dncesine egemen olmutur. zellikle de ge
antikitede bu soru Musevi-Hristiyan din mirasla tartma iin

Hans-Georg Gadamer 199

hazrlk olduunu ispatlamtr. Bu bakmdan, Hristiyan teolo


jisi ve zellikle de kilise babalan arasndaki en byk Latin bil
gini Augustine'in Hristiyan Doktrini zerine [De Doctrina Christiana; On Christian Doctrine] adl eserinde bir temel antik ve Greko-Hristiyan retisi gelitirmi olmas artc deildir.
JC: Rnesans anda yeni sekler bilimin deien gster
geleri altnda teolojinin gidecei yolu bulmas zorunlu deil
miydi?
H-GG: Sylemeye be gerek yok. zellikle de Luther ve
byk Aristotelesi [Philipp] Melanchton reformcular arasnda
belirleyici bir rol oynad. Luther'in yorumla ilgili ders kitab
dnya literatrndeki en nemli hermenoytik dokmanlardan
biri haline geldi. Ve Melanchton daha nce szn ettiimiz b
yk antik retorik miras btn antik ve Ortaa eitim siste
minin deerlerinin taycs olarak Protestan hareketin putknc radikalizmine kart bir ey olarak savunduu bir miras e
siz bir savunma abas gerekletirdi. Melanchton aynca bunu
hermenoytik olarak tesis etme erefini de hak eder. Retorik hakkmdaki Latince dersinde Melanchton Greklerin, Romallarn ve
Latin Ortaalann retorik teorisiyle konuma sanat ya da ko
numay yazma sanat olarak ilk megul olan kiidir. Aslmda o
yine de bu antik retorik miras konumalar ya da metinleri oku
ma sanatna dntrmtr. Melanchton'un merkezi Avrupa
eitim sistemi ve bu dnemin akademik kltr zerinde bu
trde bir kalc iz brakmasndan sonra, kesintisiz bir hermenoy
tik izgi, zellikle de Kutsal Metinler'in Protestan kilise siste
mindeki merkezi yeri dolaysyla bu kltrn derinliklerine i
lemitir. Modem dnyann empirik bilimleri felsefeye ve meta
fizie meydan okuduu iin, hermenoytik kendisini zel teolo
ji ve hukuk bilimi alanlarna dayanan bir evrensel yorum sana
tna gtrecek bir bilimsel teorik yol bulma grevine yneltmi
tir. Bu grev metafizik ann sonunda, zellikle de romantizm
anda nem kazanmtr.
RK: Felsefi hermenoytik ile teolojinin ve hukukun ufuk a
c ilikisinden sz eder misiniz?
H-GG: Hermenoytiin metodolojisinin daha nce geliti
rilmi teoloji ve hukuk bilimi alanlanna alanmas hayati bir
eydi. Schleiermacher'in gerekletirdii ey budur; Dialectic'in-

200 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

de de olsa. Hermenoytik metodolojinin baka konu-alanlarma


yaylmas pek bu istikamette deil, gnmzde zellikle de Pa
ul Ricoeur'n almalarnda karlatmz zere, felsefi al
ma diye adlandrdmz ortak temel sorunlar istikametinde (te
olojide, din aratrmalarnda, tarih aratrmalarnda, sanatta,
mzikte vb.'deki temel sorunlar) istikametinde gerekleti. Fa
kat felsefe-olarak-hermenoytiin att en nemli adm fenome
nolojik aratrmann en nemli alan olarak "hayat-dnyalanna" yeni ilgiydi. Felsefe, yem-Kantlar'm ve Mantk Poztivistler'in ne srebilecekleri zere "bilimin olgularnn" dikte
ettii dar programla snrl kalamazd artk.
RK: Modem bilimdeki yntem kavramnn felsefe-olarakhermenoytie uygulanamaz olduunu mu sylyorsunuz?
H-GG: Felsefi hermenoytik bilimsel yntem demek deil
dir. Btn bilimsel yntemler yalnzca makul ekilde ve ihtiyat
la kullanlmalar kouluyla iyidir. Her yntem ve hipotezletirmenin snn burasdr. Bu durum tarihsel bilincin geliiminden
itibaren kabul edilmitir ve bilimsel yntemler modem uygarlk
dlerine yayld srada nem kazanm ve sahneyi birinin di
eri zerindeki karlkl etkisine hazrlamtr. Kendi dilini bi
len ve kaynak dile hakim olan ve tercme yapan kii tercme
nin kaynak di anlamaktan ok daha zor olduu konusunda
grmezden gelinemez bir tecrbesi vardr. Dilin doal kullan
m metin sorunu deil, bizatihi tecrbe "sorunudur."

Hermenoytik ve Grekler
RK; Hangi anlamda hermenoytiin kaynaklarnn Grek filozoflannda aranmas gerektiine inanyorsunuz?
H-GG: Bununla Grek felsefesinin hl hermenoytik sorgu
lama iin fiili bir yola k noktas olduunu mu kastediyorsu
nuz?
RK: Evet.

Hans-Georg Gadamer 201

H-GG: Avrupa'nn entelektel kltrnde Grekler bilimi


ve delil mantm ilk gelitiren halkt. Bunun iin onlar kendi
yaayan dillerini, kendi yurttalarnn konutuu, airlerinin
edebiyat dili konumuna ykselttii dili kullanmt. Onlar felse
fenin teknik diliyle kavgal deildiler; bu Romallar iin geerliydi; nk yksek snflar Grek kltrn benimsediklerinde,
felsefenin teknik dili onlar iin bir ikinci ve yabana dildi.
Grek dilini Latinceye dntrme problemi ge antikite
dneminde, yeni ortaya kan Hristiyan kilisesi retilerini
Grek felsefesinin yardmyla formle etmeye balad zaman
ok daha fark edilebilir hale geldi. Sonunda bu Ortaa skolas
tiklerinin "mecburi" (forced) mantk kltrn dourdu. Onla
rn kavramlar dili az ya da ok rafine ya da yabanclam form
laryla modem felsefenin kavram dilini enforme etti. O zaman
dan beri Greklerin bize gsterdii eyi yeniden renmek, yani
yaayan dilin tahayyl gcn kavramlarla dnme iin der
leyip toparlamak grev haline geldi. Bu bizim Grek felsefesini
benimsememiz anlamna gelmiyordu; Greke'den konuma di
limizin kavramlar araclyla kavramlarla nas dnmemiz
gerektiini renmemiz anlamna geliyordu. Luther ok byk
bir evirmen olmutu; nk halkn dilme byk ilgi gsteri
yordu.
JC: Yeri gelmiken bize "sekin metinler" fikrinin neyi ge
rektirdiini izah eder misiniz?
H-GG: Bunlar benim edebi ya da poetik metinler diye atf
ta bulunabileceim metinlerdir ve ayn ayrm dier sanat form
larna da uygulanabilir. Benim zellikle Derrida'ya ynelttiim
soru, bu trde metinlerin oynad ayrtedici roln ne olduu
dur. Ben bunlara "dokularnn" hakiki yapsndan dolay zlemez/sklemez iplik rglerinden dolay "sekin me
tinler" diyorum. Eer kendilerine bizimle edebi eserlerin konu- !
tuklar gibi konumalarna imkn verirsek, edebi eserlerden en-,
formasyon elde edemeyiz. Fakat daha net dile getirmek gerekir
se; ordar bizimle konuurlar ve hatta onlar cevaplan kadar sorulanyla da bitip-tkenmezdirler; bu yzden onlardan, bir defada
kendileri hakkmdaki her eyi renemeyiz. Aksine tekrar tekrar
sorgulanr ve tekrar tekrar yeni cevaplar ahnz onlardan. Bu tec
rbe, kendimizi insani kaderinin ve ztrabrun trajedilerdeki,

202 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

romanlardaki ya da iirlerdeki byk tasvirlerine aarken bula


cak ekilde hep refakatimiz olarak kalr.
Poetik metnin syleide partner olduu iddias hi de abar
t deildir. Ayrca, edebi metin bizimle yalnzca byle bir part
ner olduu ve byle bir partner olarak kald srece konuur;
yalnzca objektifletirici aratrmann objesi olarak deil. Bunlar
bilimsel bilgiyle kartl vurgulamak amacyla yalnzca "kur
gu" olduklarndan sz edersek yanl anladmz ve zerlerini
rttmz eylerdir. Bu rnekte, bilimsel doru kavram yan
l bir kontekstte i gryordur.
JC: Ya felsefi metinler?
H-GG; Onlar doal olarak "sekin metinler" deildir ve bu
da onlarn lingistik/dil rn sanat eserleri olmadklarn sy
lemektir. Fakat "sekin metin" diyalog-iindeki-partner iin se
kin metin iken, filozof dnr iin "problem" dir. Biz, eer bir
"problem" yalnzca "cevab olan bir soru" olarak grlrse onu
kendimiz iin mmkn mertebe kolaylatrabiliriz. Daha do
rusu bir "problem" tam da patikamza atlm ve kolayca kaa
mayacamz bir problem olduu iin "problem" dir. Kesinlikle,
cevaben sadece "Evet" ya da "Hayr" gerektiren alternatif soru
larla etrafndan dolanamayz. Ben burada felsefe ile edebi dilin
genellikle bu kontekstte izahn yaptm sk ve derin ilikinin
hayati ncelik kazandna inanyorum. Sanatta olduu gibi fel
sefede de bu, pre-refleksif/rasyonel dnme ncesi bilgiyi
kklerinden koparma meselesidir. Bunu aslnda hemen herkes
bilir. Dilde yaayan ve di konuan herkes daima zaten anlamaya-giden-yol-zerindeki bir dnyaya-ynelim totalitesinde ya
ar.
te tam olarak anlayamadmz bir soruyla kar karya
olduumuz iindir ki bu sorun ak bir soru olarak kalr. Bu
Platon'un "anamnesis" diye adlandrd farkna varma sreci
ne davetiye karr. O bunu matematikle aka ortaya koyar,
fakat biz bunu anamnesis kavramn genelde zgn Pythagoras yeniden doum dairesinden k fikrine tekabl edecek
ekilde ele alarak yapabiliriz. nbilgi kendimize ya da bir
bakasna ynelttiimiz soruya klavuzluk eder ve biz de ce
vabmz doru cevap olarak grrz. Bu dini anamnesis gele
neini dorular. Biz kendimizi yalnzca bir eyin tekrar-fark-

Hans-Georg Gadamer 203

na vardmzda ya da bir eyle tekrar karlatmzda "bile


biliriz." Ve bakasnn bizi bize cevap verirken anladndan
eminizdir. Hakikatin/dorunun rlatif kriteri de olsa yegane
kriteri budur.

Hermenoytik ve Diyalog
RK: Sizin felsefeniz ile Heidegger, Habermas ya da Ricoeur
gibi yzylmzn dier hermenoytik dnrlerinin felsefesi
arasndaki farkll gsteren ey zellikle "diyalog" kavram
deil mi?
H-GG: Felsefenin daima, her bilimi nceleyen, vokablerin, gramerin ve sentaksn insan dncesi iin iekleniine'k
lavuzluk eden kavram formasyonnun belirlenmesine yar
dm eden bir klavuzluk konuulan dilde temellendii iyi bi
linir. Kabul edilmelidir ki, [Johannes] Gutenberg ann giriin
den ve matematik ilimlerin douundan soma bu her zaman ol
mas gerektii kadar apak deildir. Felsefenin kurucu kav
ramlar aslnda Grek geleneinden domutur, fakat imdi bu
kavramlar matematik sembollerin egemen olduu btnyle
arasal bir tecrbeyi dzenleme fonksiyonu yerine getiriyor g
rnyor. Dilin Greklerin felsefi dncesine ilk zamanlardaki
yaknlna referansn gsterdii gibi, felsefenin kavramlar on
lar iin sadece ileyen bir alet deildir. Aksine bu kavramlar,
dnya tecrbesinin ham maddelerinin tmnden yararlanla
rak konuulan dilde ekillendirilmitir.
Felsefi dncenin asli "zne" kavramna ve modern me
todoloji fikrine byk dn bu temel zerinde gereklemi
tir. Bu dn modern Alman felsefesinin tmne hakim olmu
tur ve bu ge Husserl'in Ideasnn tranzendantal ben-yorumu
iin bile geerlidir. Bu ayn zamanda bir dereceye kadar Heidegger'in aheseri Varlk/Olu ve Zaman' sonunda Martin Buber
gibi dnrlerin yeni eletirilerini douran kalnt kabilinden
yeni-Kantlk sergileyen bir eserdir sunumunda kulland

204 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

tranzendantal ereve iin de geerlidir. Heidegge'" dn ya da


kehre diye adlandrd yeni yol araynda bu tranzendantal
ereveyi elimine etti; kehre ormanda zirvelere trman srasn
da dn mmkn klacak patika anlamna geliyordu. Fakat
Heidegger'in yeni bir yol olarak tanmlad 'ey aslmda geriye,
Aristoteles'i yeniden yorumundaki kendi balama noktalarna
dnt.
Her neyse, hermenoytik yaklamn felsefe iin nemi ge
nel bilince yava yava girdi. Aksi takdirde Derrida bu konuda
"fonosentri'den/sesmerkezcilikten" ikyet edemezdi. Sesmerkezcilik Heidegger'in sunduu el-de-mevcudiyet [presenceat-hand] ya da Derrida'nn sunduu presence/mevcudiyet kavra
mnn sadece baka bir ifadesidir.
RK: Hermenoytie kendi zel yaklamnz bu sorunla il
gili olarak nasl tespit ediyorsunuz?
H-GG: Beni hermenoytie bavuran Habermas/ Ricoeur
ve dierlerinden ayran belirleyici bir noktann bulunduuna
inanyorum. Can aha adm Hakikat ve Yntem kitabmn "haki
kat" ile "yntem" arasndaki,, gediin alamet-i farikas olan ba
lyla attm. Bakalarn anlamay, bakalarn anlamaya al
ma, bakalaryla etiim kurmaya alma bunlarn tm'hayat-dnyasnn sreleridir. Anlamann sorun olduu yerde,
iletiimin sanat ile bilim arasmdaki etkileimler olarak grevle
rinden sz edebilir elbette. Fakat birbirleriyle konutuklar ve
iletiim dnyasn paylatklar zaman bu kompleks etkileim
sadece bilimsel yntemle tam olarak kavranamaz.
nsani tecrbe kantitatif bilimlerin bilgisiyle gerekletiri
lebilir sorgulamann tesine uzand iin bilimin objektivitesi
e hermenoytik bilimlerin objektiviteyi nihai hedefleri olarak
grmeyen bilimlerin farazi rlativizmi arasnda yanl bir
kartlk yaratmak bounadr. Tecrbe dnyamzn eksik doa
snn empirik bilimler denen bilimlerle aabeceird varsay
mak ldrc bir hatadr. Bakalaryla iletiime ginneye alr
ken hi de bilimin "nesneleri" deilizdir. Doa bilimleri, Husserl'in doru ekilde vurgulad gibi evrensel "bilgiyi" ama
lar. Bu onlarn baarlarn teminat altna almakla kalmaz, ayru
zamanda snrlarn da gsterir.

Hans-Georg Gadamer 205

Yeri gelmiken, doa bilimleri ile insan bilimleri arasnda


ki bu farklln kadimler ile modemler arasndaki nl tart
mayla hibir alakas yoktur. Bu Fransa'da onyedinci ve onsekizinci yzyllarda geleneksel hmanistler ile modem airler ara
snda gerekleen edebi bir tartmayd. nsan ayn tartmay,
Leo Strauss'un Spinoza eletirisinde ve Maimonides incelemele
rinde bilinle kadimlerin tarafn tutarak yapt gibi, baka
alanlara tem edebilir. Fakat aslmda bu savunulabilir bir alter
natif deildir. C. P. Snov/un eserinden bu yana bilimden ve
"hmariter disiplinlerden" "iki dnya" olarak sz ediyoruz, fa
kat yine de ayn zamanda doa bilimleri ile insan bilimleri ara
sndaki farkll ama arzusundayz. Yirminci yzylda ve yirmibirinci yzylda felsefede de varlk kazanan bu Avrupah tar
tmann nihai noktada gereinden fazla ksr bir tartma oldu
u ortaya kacaktr. teki'nin tekiine ramen hermenoytik
tekileri anlama sanat, imdiki gibi dnya kltrleri birbirleriyle syleinin reel partnerleri olarak karlatklarnda daha
zor grevler stlenecektir.
RK: Bu noktada, Derrida'mn geleneksel metafiziin fonosentrizmn onayladnz sulamas karsnda kendinizi nasl
savunuyorsunuz?
H-GG: Ben zellikle insani sorgulamann ortaya kard
bir gelenekler plralitesi olduunu sylemek isterim. Felsefenin
ayn zamanda baka geleneklerden gelen insanlara kendisine
ilikin bir aklama sunmas gerektii reddedemez. Fakat ben
Derrida'mn "yazy" tercihinin, aka inand gibi, daha yk
sek bir evrensel geerlilik elde ettiine inanmyorum. Doru
dur; insani hayatin in edebiyatnda ya da Merkezi Afrika mit
lerinde, Hint epiklerinde veya Kuran'daki yazl delillerinin ke
sinlikle yazl gelenek formunu aldn reddedenleyiz. Fakat bu
metinler ok farkl kaynak ve sembollerden tredikleri halde
hepsi de tekrar geriye yaanan hayata ve konuulan dile atfta
bulunur. Bu bakmdan fonosentrizm her insani yaznn ortak ko
uludur ve doal olarak ayn zamanda Derrida ve dostlarnn ta
lep ettii "dekonstrksiyonun" da kouludur. Bana gre Derrida
Husserl'in dncesindeki tuhaf bir metafizik kalntnn kurba
ndr. Derrida'mn "fonosentrizm'le kastettii ey Husserl'le tar
tmasnda bulunabilir: "sesin" "maddi" bir ey olduu varsay

206 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

myla ilgili tartmasnda. armamak elde deil. Ses, yani akp


geen ve ncelikle "yazl olana" anlaml olma imkn veren bu.
geici nefes al-veriinin kendisi bir anlalmas-gereken-metiridir. ster yksek sesle tekrarladm bir metin ister kendi kendi
me sessizce okuduum bir metin olsun, anlamn ifadesi ilkin
kendisini ses formasyonu yoluyla gerekletirir. Her ne olursa
olsun konuan kii iitir de; anlayan kii cevap da verir tele
fonda karlat zel bir sese deil, hakknda konuulan eyin
sesine.
RK: O halde farkl "ses" kavramlarnz var.
H-GG: Evet. Aktr ki Derrida'nn kafasnda Husserl'de
bulduu dar bir "logos" fikri var. Fakat Hristiyanlkla birlikte
yeni bir formda tekrar karmza kan bu kadim kavram Aziz
John ncirinin banda yle ifade edilir: "Balangta Sz var
d...." Bu yzden sadece anlaml nermelere ve bu tr "doru
nermelere dayanan bilimlere odaklanrsak, varacamz yer
aslmda logos'un btnyle tek-yanl hale gelmesidir. Bu ilk de
fa Aristoteles'in hermenoytikten kafasndaki mantkla birlikte
sz ederken aka ortaya koyduu keyfi/suni bir snrlamadr.
Ben kendimizi bu tr teorik arlklardan kurtarmamz gerekti
ini dnyorum; tam da insann dilselliini nermelerden
oluan yapar retmedii iin byle dnyorum. nsann dilsellii canl bir sora-cevap, isteme-karlama, emir/itaat vb.
mbadelesinden oluur. Karlklln derecesi ne olursa olsun,
iletiimin gereklemesini mmkn klan ey yalnzca budur.
JC: Hermenoytik ile dekonstrksiyon birbirleriyle iletiime
girmeye yetenekli midir?
H-GG: Dekonstrksiyonun pozisyonuyla uzlamas gere
ken tek bir hermenoytik pozisyonun var olduu fikrini kabul
edemem. Hermenoytik tek gr asyla yetinemez; o daha zi
yade karltkltjmterek praksise atfta bulunur. Diyalogda hem
bakalarn ikna etmeye alrz hem de sylemek istediimiz
eyi bakalaryla paylarz. Her iki partner de bunun yalnzca
bana lafzen sylenen eyin tesine gememle ve tekinin beni
anlamaya almasyla mmkn olduunu bilir. lk ya da ikinci
hamlede, zellikle de partnerlerin farkl dilleri konuma soru
nunun bulunduu durumlarda baarl olamayabiliriz. Fakat
ayn ekilde, hermenoytik tekiyle iletiime girme abasnn da

Hans-Georg Gadamer 207

ima baaryla talanaca kesinlikle ne srlemez. Derrida ile


aramdaki sorunun ite byle bir sorun olduunu dnyo
rum; birbirimizi anlamay renemedike ve her birimiz syle
iden nce ikamet ettiimiz yerde kaldka byle. zetle, baka*
lanndan reniriz.
Bir baka rnekle izah edeyim. Habermas ile aramdaki n
l tartmay dnn. Bu tartma o srada byk ilgi douran
yazl bir diyalogdu. nsanlar bizden imdi de byle bir sylei
de bulunmamz istiyor, fakat syleiler programlanabilen ey
ler dedir. Daha nce gerekleen bu "yazd sylei" zellikle
ok ansl bir bir araya toplanmayd; nk baka biroklarnn
da paylat kuatc ortak unsurlar, her iki taraftan da yazl
syleiye dahil edilebilecek unsurlar ieriyordu. Paris'te Derrida ile syleim bu tr bir ansl edebi organizasyon formu ola
mad ve iki yabana dili birbirine tercmenin yol at eviri
tahriflerine maruz kalmt.
RK: Tam olarak ne sylemek istiyorsunuz?
H-GG: "Birbirine kart" pozisyonlarda yer almadmz,
aksine yaz hakknda tartrken bile "ayn yolda" olduumuzu
sylemek istiyorum. nsan yazl bir eyi ister Goethe'nin iiri
gibi bir iir ister ay nda yazlm ya da bir kitapta yer alan
msralar olsun okurken, okur ilk muhatap deildir. Yalnzca
zel mektupla kiisel yazma ada hitap eder ve bu ad mektubun
muhatabdr, baka biri deil. Metinlerle urarken okur devre
ye girer; okur teki'dir. Ayn ekilde syleide bir anlamaya/an
lamaya varmak iin ilgiye ve ibirliine ihtiya duyarz. nsann
ani bir kavrayla kafasma dank ettii ve kesin n-anlamalan
kt sessiz donakalmalara nasl maruz kalabileceini grebi
liyorum. Fakat biz yaznn okunmas gerektiinde; yaznn yal
nzca anlalarak okunduunda uzlaabiliyor olmalyz. Yalnz
ca anlayarak okuma yaznn iaretlerini konuturabir. Konua
nn i ses ya da d/duyulabilir ses olup olmamas farkll differance'ye dntrmez.
RK: Bunu Derrida'mn metafizik eletirisini kavraynzla
nas ilikendiriyorsunuz?
H-GG: Tarttm eyin "metafizik dnme" ile zorunlu
olarak ilikili bir ey iermesinin gerekip gerekmedii benim

208 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

iin gerekten net deil. Bu bana daima Derrida'nm Husseri hakkndaki kitab Konuma ve Fenomenler [Speech and Phenomenafin
zayf noktas gibi grnmtr. Metafizik dnmenin ne olma
snn varsayldm anlayamyorum. Fakat elbette Aristoteles'in
tz (substance) ontolojisinin alamet-i farikas bir metafizik dili ta
hayyl edebilirim. Ve ayrca bu kontekstte "mevcudiyet (presen
ce)" kavramnn oynad rol en azmdan Aristoteles'in
Physics'mdek zaman analizinden beri Augustine'in izahn yap
t l sona gtren rol de tahayyl edebilirim. Fakat bir ki
tabn sreklilik ve tutarllk ierip iermemesinin ya da [Friedrich] Schlegel veya Nietzsche tarzndaki aforizma faslalar ie
rip iermemesinin anlama sorununu ciddi ekilde nasl etkileye
bileceini anlayamyorum. Bu sreksizlii metinde gizli bilin
dnn eletirel tetkiki kisvesi altnda sorgulamay anlalmas
imknsz buluyorum. Doaldr ki bunu her zaman yapabiliriz.
Fakat benim gzmde bu hibir ekilde sylei deildir: partner
yalnzca "objektif olarak" gzlemlenir ve burada iradesini sergi
leyen ya da tepki gsterebilen/cevap verebilen biri olarak dur
maz.
Derrida byle bir kontekstte "kopu" tan sz etmeyi sever.
Fakat biz Freud'un kendisinin rya-olaylarmnm kopukluklar
n yararl hale getirebdiini ve sonunda hastalarn yorum ve
anlama yoluyla iyiletirebdiini biliyoruz. Bu yzden aforizmalara ve kelimelerin belirsizliine ne kadar bavurmak zo
runda kalrsak, o kadar bir eyle, nemli bir bakiye ile ba baa
kalrz. Sadece oyun oynadmz doru deildir. Elbette yo
rum vurgusu, fikir yk, aknlk, delil, syleide harekete ge
irdiimiz dnce derinlii farkllklar vardr. Fakat bunlarn
tm anlamann modlandr. Bu fiili syleide ya da bir metnin
ele alm srasnda, zellikle de hakiki bir syleinin ortaya
kmad zamanlarda durum hi de farkl dedir. nce ge
mii konuur sonra da tekine daha ak bir ekilde ynelebili
riz. Diyalogun her iki partneri de syleinin sonucu niteliinde
bir eye sahip olsalar bile, bu hibir ekilde "arpk iletiim
den" kurtulamayan bir mutabakat uyumu olabilir. Yalnzca
tekinin bak asn "anlama" yeterli dedir. Anlama syle
inin flen durduu yerde ortaya kabilir ve belki de. teki
sylei srecinde bak asn daha nce deitirmitir. Herme
noytik problemi ciddiye alan hi kimse tekini btnyle anla

Hans-Georg Gadamer 209

dmz ya da tekinin dncesini btnyle kavradmz


tahayyl edemez. ok daha nemli olan ey, birbirimizi bir e
kilde anlamaya almamz ve bunun dnce ykl bir patika
olmasdr.
RK: O halde, Derrida'nn metafizii logosentrik bir ey ola
rak eletirmesini kabul etmiyor musunuz?
H-GG: Byle bir kontekstle ilikili metafizik "mevcudi
yet" (presence) kavram benim iin tam bir muamma. Adm
hak eden bir sylei zamana .direnen bir syleidir ve sadece
dinleyenle konumadaki sesin mevcudiyetine indirgenemez.
Yine burada da insann kendisini yksek sesle konuurken din
leyebilmesi hakknda ne dndn anlayamyorum. Kendi
sesimizi duyduumuzda aknlk geirme tecrbesini hepimiz
geirmiizdir; szn gelii radyoda, sanki bize btnyle ya
banc bir eymi gibi. Kendi sesimizi duyma, kendi kendininbilgisinin tecrbe edebilecei en ilgin eylerden biridir. Belki
de ite tam olarak bu ok nedeniyle bilin d ainalk silinmek
tedir. Denida Heidegger'inkiyle veya varlk [Da-sein]'m
"Da"syla ("orada"s) tam paralellik sergileyen diffSrance kavra
mn gelitirdi. Bu ters elektrik akmn andran bir "orada-varlk"tr. Her ne olursa olsun, Heidegger'in "Da"s Grek dnce
sine egemen olan ve Derrida tarafndan presence/mevcudiyet kav
ram olarak sabitletirilen "Prsenz" deildir.
RK: Derrida dekonstrksiyondan sz ettiinde aslmda ne
yi kastettiine inanyorsunuz?
H-GG; Derrida dekonstrksiyondan sz ettiinde ben onu
kesinlikle uygulamasna bakarak, zellikle de yeni k tutan a
rtc bir radikal bakaldr olarak anlyorum. Bunu onun Fran
szca kavramyla bu ekilde meklendiremem, nk yabanc
bir dilin armlar devreye giriyor. Szn gelii Derrida'nn
Heidegger'in "Nietzschesi" hakkmdaki refleksiyonlanna ve
onu kuatan trnak iaretlerine bakmay tercih ederim. Bu refIeksiyonu ok iyi anlyor ve hatta Derrida'nn Heidegger'! ok
iyi anladm da dnyorum. Timak iaretleri Heidegger'in
burada kendisine uymayan bir "yorum-birlii" sergilediini
gsterir. Heidegger'e gre, iktidar/gce-tutku ile ezeli/ebedi
dn yalnzca varhm/oluun Varlk-m-unutulmuluuna
gmlen k aamalarn sergilemeleri dolaysyla ayndr.

210 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

Ve Heidegger Varlk-n-bu unutulmuluunun bir gn sona,


erebileceini dnmemitir.
Heidegger'in Dnmek Ne Demektir? {Yfiat is Thinking?]
'de ift anlamh. olarak yararland bir baka rnee bakalm.
Dekonstrksiyonun bizi ak anlamnn arkasnda birdenbire
kendisine yol aarak ortaya kan gizli bir arnn varl konu
sunda harekete geirdiini syleyebiliriz. Derrida'nm kendi a
lmalarnda byle rneklerle karlat her durumda okur on
lar anlamaya alr ve onlarla yeni bir ufka girer. Derrida ne
den baka trl yazyor olmasn? Her ne olursa olsun byle bir
kopu bir sona-erme deil, balangtr ve bu balang syle
nen eyin tesine geii/almasn temsil eder. Bu her birimizin
srekli olarak yaratt hermenoytik tecrbedir. Her birimiz,
teki'ni literal{lafzi szyle anladmzda komedi figrne d
nrz; onu gerekten anlyor olduumuz durumda bile. De
konstrksiyonun hermenoytikle uyumadn deil, uyutuu
nu sylyorum. Hepimiz azlarmz konumaya balar bala
maz skca hermenoytie-tutunuruz.
JC: zneleraraslk kavramnn hermenoytikteki rol ne
dir?
H-GG: Eer hermenoytii dille zneleraras oyun olarak
tanmlarsak, zaten metafiziin dilinin derinliklerine gmlm
durumdayzchr. Bu gmllk ylesine derindir ki "zne" kav
ram olmakszn syleiden kastettiimiz eyi dile getirebilece
imize inanamayz artk. zneleraraslk [intersubjectivity] terimi
yzylmzn bandan beri gndemimizdedir. Yzylmzn ba
nda Kierkegaard'dan etkilenen [Martin] Buber, [Theodor]
Haecker ve bakalar tranzendantal idealizmi eletirmeye bala
mtr. Husserl'le birlikte, o Kartezyen sbjektivite alamnda kal
mas mukadder olduu iin "intersbjektivite" gibi bir kavrama
nasl ulatmz anlayabiliriz. Bu Husseri'in imdi kaln cil
di dolduran arkas gelmez fenomenolojik aratrmalarn dour
du. Bu ayn zamanda ilkin teki'ni boyutlarndan vb. kurulu bir
alg objesi olarak grdmz, sonra da daha yksek bir d
zeyde tranzendantal empati yoluyla bu teki'ne "zne" karak
teri atfettiimiz yolunda btnyle sama bir sonuca gtrd.
Husseri'in yaklamnn nceliine drt elle sarlmasndaki tu
tarlla hayranlk duyabiliriz. Fakat bu tr bir yaklamn mev

Hans-Georg Gadamer 211

cudiyet (presence) ontolojisinin darlndan ve tek-yanlhmdan kurtulamadm fark ettik.


RK: Heidegger de benzeri bir tek-yanllktan mustarip
miydi?
H-GG: Bana gre Heidegger Varlk ve Zaman'dak "Mitsein (birlikte-olma) kavramyla Husserl'in glgesinin dna s
ramay baaramamtr. Heidegger'in analizleri Dasein'm her
menoytik yapsm gzler nne serdii ve "Mitsein"\n mmknln kefettii iin nc analizlerdi. Fakat o bo konuma
[Gerede] eletirisinde kaybolduunda "syleinin" hakikati
ni/doruluunu daraltt/azaltt. Bunu yalnzca eletirmek
amacyla deil, Varhk ve Zaman'da tranzendantal ereveye yer
leerek Heidegger'in Husserl'e balant kurma giriimini l
sonulara gtren kusurlar ortaya koymak amacyla sylyo
rum. Habermas'n "ideal-konuma durumu"nu da ayn ekilde
karakterize ediyorum. Bu Habermas'n onun zerine ina etme
yi denedii eyin arl altnda ken bir "ideal-tip" konstrksiyonudur. O retorie gayrimeru ve baskc ikna diye saldrr.
Byle bir gr sorgulamann iradi ekilde izole edildii ve
bilimsel olarak analize tabi tutulduu "durumaya kadar tu
tuklama" ("detention pending triaD gibi grnen dar bir hayat
dnyasna iaret eder. Bazen duyarlhk zenginliine ve teorik
farkllklara kesinlikle hayranlk duyduum, zellikle de meta
for retisine hayranlk duyduum Ricoeur iin de geerli. iir
de her kelimenin hakl ekilde bir metafor olduu sylenir. Fa
kat burada temel retorik bakalarm daha nce ikna edildii
miz eye ikna etme sanat zemini gzden karrz.
RK: Size gre retoriin ve metaforun dilinin hermenoytikte oynad rol tam olarak nedir?
H-GG: Dilin hermenoykteki roln ortaya karmak iste
diimizde Greklerin bize bunun baz iaretlerini verdiklerini
kefederiz nk Greklerin dil iin kullandklar zel bir ke
limeleri bile yoktu! Bu dilin ne kadar kendisinin bilincinde ol
madn gsterir. Fakat bu dilin btnyle gizli ve silinmi ol
duu anlamna gelmez. Tam tersi dorudur! Dil heryerde, sy
leinin/diyalogun gerekletii her yerdedir. Dil ne konuann
ne de muhatab baka hibir eyin var olmad durumda bile
her yerde hazr ve nazrdr. Hakikat ve Yntem'in hermenoytik

212 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

analizinde ben dilin mnhasran bir konuulan ifade meselesi


olmad vukufuna dayandm. Dillerin farkll burada bir
problem oluturmaz. Hermenoytik bir fenomen olarak dil fark
l diller arasnda bir dil deildir. konumaya atfta bulunmak
iin suni lingistikalite [Sprachlichkeit] ifadesini kullandm. Bu
kavram Stoiklerden alnm bir kavramdr ve zellikle de "logos
prophorikos"dan farkldr; nk hibir ekilde konuulan birok
dilden herhangi birinde rastlanamaz. Sprachlichkeit daha ok her
zel lingistik ifadeye temel tekil eden ve her lingistik ifade
de gerekleen dile getirilemez kapasite anlamna gelir. Augus
tine incelemelerimden i konumann sre-karakterine ilikin
analizlerime varlk'm kendisini kendisi iin leme'nin (Tri
nity) gizeminde nasl gerekletirdiini (imdi (Prsenz) ve di
er zaman modelleri hibir ekilde buna elverili deildir) gs
teren analizlere ulatm.
Bergson'un anhk zamandan kanmak iin ustaca tasarla
d "mddet" (while) ya da "sre" (duration) bile kabul edil
melidir ki tz (substance) ve mevcudiyet (presence) ontolojisi
baaryla kar koyacak lde radikal deildir. letiim kavra
m da bu ama iin yeterli deildir; nk burada da "Sprachlichkeit"in hususiyetini kuatamaz. Bulac glmseme insanlar
arasndaki iletiimin belki de en gl formlarndan biridir, fa
kat bulac glmseme aslmda dil deildir; criture hi deildir.
Glme ayn zamanda insanln birbirinden farkl yzlerce di
linde kelimelere dklen i dilin hibir zelliine sahip deildir.

Hermenoytik ve Politika
RK: Hermenoytiirdzin etik ve politik imalar nelerdir? Ge
lenee saygnzn arkasnda, baka birilerinin ne srd gibi,
muhafazakr bir ajanda var m?
H-GG: Bana byle sorular yneltildiinde hep karlama
dan brakmam gereken bir beklenti sezerim. Biri bana herme
noytiin bir yntem olmad teminatn verse bile, dnme

Hans-Georg Gadamer 213

tarzmzdaki ara-ama emas kanlmaz ekilde hermenoytiin aslnda hangi amalara hizmet ettii/ne iin olduu sorusunu
devreye sokar. En azndan hermenoytimin pratik felsefeyle
rtp rtmediinin, yani kendisini yararllyla merula
trp merulatrmadnn sylenmesi istenir.
Fakat pratik felsefe fikri bile, ok gl bir ekde modem
faydacln yanl anlalmasnda yanksn bulur. Pratik felse
fenin bir yap klavuzu kadar pratik ve kullanlabilir olduu
varsaylr elbette. Aslnda bu "praksis" ve "pratik" kavramlar
nn yanl anlalmasdr. Bu Grek fikirlerinin bu tr hibir yan
anlamlan yoktur. zellikle de "praksis" kavramnn, Aristote
les'in ontolojisindeki tz (substance) kavram modem, tarihsel
geliimi srasnda nasl yanl yola srklenmise ayn ekilde
yanl yola srklendii aniaabilir.
RK: Bu kontekstte "praksis" diye anladnz ey tam ola
rak nedir?
H-GG: Praksis "eylem" [Handeln] Almanca'da sk sk
yanl ekilde praksis yerine kullarulan bir terimdir dedir.
Eylem [Handeln] kavram voluntarizmle/gnllclkle ykl
dr ve kr-zarar hesaplann antnr; aslnda lingistik prak
sis alannda hibir yeri yoktur. Praksis bir ben-kompartmamdr
ve biz bu kelimeyi ok farkl alanlarda kullanrz: szn gelii
tbbi doktor praksisi onun zel apartmannda gereklemez. Ve
biz praksisin yerine davran [sich-verhalten) ifadesini kulland
mzda, eylem [Handeln] kavram hl onun bir parasdr. Her
davranta [sich-verhalten] ayn zamanda bir kendini-ierme [an~
sichhalten] olduu kolaylkla ayrt edilemez ya da duyulamaz;
ya da hatta kendinitutma/yerinde tutma [sich-zurck-halten] ve
kendin-bulma/kefetme [sich-befinden], Greke mektuplardaki so
nu ifadesinin "eu prattein" Almanca'da "Lass es dir gut gehen"
("Let it go well with you") olduunu unutmamalyz, Al
manya'nm birok blgesinde insanlar fiilen gerekleen eyin
istedii ya da olmas gereken ey olup olmadn sormakszn
hl "machs gut"{"do good") diyor.
Eer pratik felsefeyi anlamak istiyorsak bu leksikal alan
hatrlamak yararl olacaktr. Szn gelii biz onu uygulamal bi
lim olarak anlayamayz; saf/teorik matematikten farkllam
bir uygulamal matematik olarak. Pratik felsefe ifadesinde Aris

214 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

toteles'in zel bir yarats karsnda olduumuz aktr. Bildik


olumlu anlamnda felsefe teoridir; aslnda teorik kompartma
nn tecessmdr. Ve ite bu durumda Aristoteles ayn zaman
da bir "pratik felsefe" olduunu ne srebilir. Burada kendimi
zi kendi tarzmzdaki hermenoytik felsefenin ortasnda buluruz
ve bu Aristoteles'in kavramlarna dnten kesin bir ey talep
eder. Bu teorik bilgi ile pratik bilgi arasmdaki farkllkla ilgilidir:
bilenin/bilgenin hikmeti ile eylemde bulunann basireti/uyamkl arasmdaki farkllkla. Aristoteles kincisi iin "phronesis"
kavramm kullanr.
Yeri gelmiken belirtelim bu sorun kendisini yapmakta ol
duumuz Iingistik gzlemlerden bamsz ekilde sergiler. Es
ki Sokratik sahte-zm erdem bilgidir ve erdemden yok
sunluk cehalettir problemden uzak durmaya alr. Pratik
felsefe ki erdemden sz eder bu yzden doadan sz eden
teorik felsefeye yakn olmaldr. Bunda tatmin edicilikten uzak
bir ey vardr. nsan erdem hakknda saf vukubulular hakkn
da konutuu gibi konumal mdr? Erdemi amalayan eitime
klavuzluk edilmeli midir? Bir yandan semavi fenomenlerin te
orik bgisi ile dier taraftan eitimde kurumlam temeller/il
keler arasmdaki farkllk bylesine kolayca ortadan kalkabilir
mi? Pratik felsefe ile teorik felsefenin bu tr birbiriyie kayna
masnn imknszl, erdemin ya da iyiliin (ya da nasl adlan
drrsanz adlandrn) sosyal ve politik bir unsura sahip olduu
kabul edildiinde, apak ortaya kar. Pratik felsefe sadece top
lumda eylemde bulunan bireye uygulanamaz; toplumun kendi
sine, iyi ya da kt politik durumunu ina etmi ve iyi ya da k
t eylemde bulunan topluma uygulanr. Hem etik hem de poli
tika Greklerin geliimindeki pratik felsefelerdir.
JC: Fakat gnmzdeki felsefi etik ve politika bilimi ne
dir?
H-GG: Bu soruya cevap vermek iin tekrar pratik felsefe
nin kurucusu Aristoteles'e dnmeliyiz. Nichomachean Ethics'in
balangcnda Aristoteles pratik felsefeyi hem etik hem de poli
tikayla balantl bir ey olarak grr. Bunlarn ikisi de birbirin
den bamszdr. Etik bireyin toplum iindeki hayatyla ilgile
nirken, politika toplumun kendisinin makul inas ile ilgilenir.
Her ikisi iin de yalnzca tek iyi vardr: hem polis'in hem de bi

Hans-Georg Gadamer 215

reyin hayat-mutluluu. Fakat politikann en yksek amac bire


yin mutluluudur. Politika komnite-iindeki-hayatmzn [Zusammenieben] hukuki dzenlemesiyle ilgilenir; Grekler buna
"yasama" (legislation) diyorlard ve bu ayn zamanda genliin
eitimini de ieriyordu. Zorluk buradayd: Her iki durumda da
felsefe olarak felsefeyi meru klan neydi?
Aktr ki bu her durumda bir teorik ilgi meselesi deildir,
daha ziyade en yksek pratik insann mutluluu ideali mesele
sidir. Her olayda zel durumunda kendi tercihini yapan birey
bu esiz ideale na kadar katkda bulunmak isterse, polis'teki po
litik grevli iin de o kadar iyi bir ey yapm olurdu. Greklerin
"episteme" ya da "techne' dedikleri ey iin uzmanlk (expertise)
vazgeilemezdi. Statesman /devlet-adam diyalogunda Platon ke
sin ly ellerinde bulunduranlar ile lleri kendi ilerinde
olanlar arasnda zel bir aynm yapar szn gelii iti
dal/lmllk erdemine. Fakat politikac gibi birey de her praksisin en yksek hedefi peinde olmaldr Grekler bu "baka"
"noos" diyorlard. Hem birey hem de politikac bu yksek hede
fi isellermelidir. Zorunluluk yararlda srara zorlamadka,
gzelliin fayda karsnda ncelii vardr.
RK: Felsefeye ahlaki ve politik hayata klavuzluk etmesi
asndan bakmak yanl yola srklemez mi?
H-GG: Felsefenin kendisi erdemin ya da grevin aktel/fi
ili temelini salama pozisyonunda deildir. nsanlarn yanllk
la Kant'n Ahlakn Metafiziinin Temelleri [Foundations of the Me
taphysics of Morals]'ndeki Kant grev-etii yaklamnda aradklan ey budur. Felsefe hem birey hem de toplum iin doru
eylem temeli salayamaz; felsefe daha ziyade bizi (insamn za
ten ak olduu) iyi istikametinde tutar ve hatadan korumaya
alr. Hepsi bundan ibaret. Ve bu zaten byk bir itir. Kant'n
mdafaasn yapt zerklik budur. Kii kendisine yasa koya
maz, yan izemeyecek ekilde yasay kabul eder.
RK: Peki hermenoytik "ntr mdr/tarafsz mdr"?
H-GG: Hermenoytie herhangi bir ynelim vermek iste
mek anlamszdr. Hem birey hem de bir btn olarak toplumun
durumuyla ilgili somut ekilde yorum yapmak iin belirli bir
uzmanln gerektii kabul edilmelidir. Fakat biz her durumda

236 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

hem bireyin hem de toplumun mutluluunu unutmamalyz.


Bu zellikle de temel zelliklerinin ana hatlarn ilk kez Aristo
teles'in izdii demokraside geerlidir. Demokraside, hepsi de
sosyal sorunlarn giderilmesinde doru nerilere sahip politik
partilerimiz vardr. Doaldr ki bu, sebebi topyac dnme
tarzlarn ar lde basitletiren ehliyetsizlikte bulunan her
politik hata iin de geerlidir. Bireyler ve yurttalar olarak hepi
miz bu indirgemeci dnme biimlerine elveriliyizdir ve bu
ehliyetsizlik bireysel ve politik hayattaki her yargda kendisini
hissettirir'. Her eyden nemlisi, bu an basitletirme eilimi
her insani varln kendi zaaf olduu anlamna gelir. Demok
rasinin pa'rlementer demokrasi diye tanmlanmas gerekmese
de, politik kuramlarn tesisini engelleyen partilerin oluumuna
izin verilmemesi dondur. Bunun insann daha yeniliki ya da
muhafazakr olup olmamasyla hibir alakas yokr. Nitekim
biz bunu Heidegger'in durumunda da grebiliriz; hem dehet
verici llerde yanl 1933 kararnn delillerinde hem de gelii
minin erken zamanlarndaki ve dncesindeki tek-yanlkta.
Yine de bizim ona borlu olduumuz temel vukufu hibir ekil
de etkilemez insan Dasein btn boyutlaryla hermenoytik
bir yapya sahiptir. Heidegger'in Fhrer'in "Varl" konusun
daki yanl politik yargs ya da kendisinin, politikaya elveri
sizlii (insuitability), Dasein'm hermenoytik yapsn bizatihi
anlama ve ey (things) olarak karakterizasyonundan kaynak
lanmaz.
RK: Hermenoytik bir metinleri yorumlama meselesi deil,
yle mi?
H-GG: Benim iin hermenoytik, metinlerin yorumundan
daha fazla bir eydir. Hermenoytik yalnzca bir metne-yneUmli-Olu/Varhk deildir. Her kim olursa olsun bunu dnen
herkes Husserl ile Heidegger'in hayat-dnyas'na gtren belir
leyici admlarm imha eder. Bugn yalnzca Aristoteles'in Politi
ka'snn blmlerinin okunmasn tavsiye etmek yeterli olabilir.
O zaman eletirilmesi gereken ey bugn de eletirilmesi gere
ken eydir; yani faydal olamn gzel olan karsndaki ncelii.
RK: Hermenoytik felsefenin bizi yorumdan sosyal ball
a (commitment) gtrebileceini ya da yneltebileceini mi
neriyorsunuz?

Hans-Georg Gadamer 217

H-GG: u soruda gizli doal bir talep vardr: Felsefe olarak


hermenoytik gnmzdeki ya da gelecekteki problemlerimizin
zm iin ne neriyor? Bu soruyu teologlara ya da peygam
berlere sorabileceimize inanmyorum. Bu dnyaya zg hik
metin onlardan alnmadn biliyorum. Byle bir durumda tav
siye ve talimat neden filozoflardan bekliyoruz? Bunun insan
Dasein'm hayati problemleri hakkmdaki refleksiyonlanmzla bir
ilikisi olmaldr; szn gelii balang ve son ile, doum ve
lmle, doru ve yanlla ilgili problemlerimizle. Fakat bu kilo
metre talarnn tm kolayca ve hzla ulalamayacak bir hede
fe gtren bir patikann kometre talandr. Dnce gcnn,
dnmeye younlamann ve dnmeye adanmann bir ba
ka r ama tr haline gelmesini bekleyemeyiz.
Benim bu beklentiyi, zellikle pratik felsefe paradoksuyla
uraarak azaltma giriimim gndelik varolulanrUn sikntan
altnda ezen insanlara ulamayacak. Fakat insanlann kavramalan ok zor olan ey.ite tam da budur: Bu tr komplike ha
yat tarzlarnda yaadmz iindir ki kimse herkes iin ak ve
kabul edilebilir sonular retme pozisyonunda dedir. Sokrates'e gre iyi sorunu fien/aslnda zlemez bir sorundur; fa
kat buna ramen yapmamz ve yapmamamz gereken eylerde
ki gelecee dnk yayor olmamz kanlmaz ise, iyi olann
bgisi herkes iin vazgeemez bir eydir. Bu Sokratik sorunu
ciddiye almalyz. Eylemlerimizden sorumlu olduumuzu an
cak o zaman bilebiliriz. Uzun sredir, bu dnyada uzmanlarn
kapasitelerine an deer vermeye hazr olduumuzu kabul et
meliyiz. Fakat hakiki uzman yeteneklerinin snrlarn bilir. Ne
den filozoftan yeteneklerinin snrlarnn bilincinde olmamasn
bekleyelim? Gerek durum budur. Ben yalnzca yle bir cevap
verebilirim: baka herkes gibi biz filozoflar da da iyi sorunun
dan muaf deiliz; baka herkes gibi iyi sorununa imtiyazl n
fuz etme imtiyazmz da yok. Biz uzmanlar deiliz. Bu soruyu
herkes kendi kendisine yneltmelidir.
Kald ki drst felsefeciler tavsiyeleri "iyi olana" gtren
yolu bloke etmeyecek ekilde tavsiyede bulunduklarnda snr
lan konusunda mtereddittirler ve snrlanm dikkatle zorlarlar.
Bunlar uzmanlara verdiimiz bilgi yetkisinin vazgeilemez zel
likleridir ve bu zellikler politikadaki uzmanlar iin de geerli-

218 ada Filozoflarla Syieiler/Kta Felsefesi Tartmalar

dr. Bu, insani sosyal geliimin her aamasnda pek fazla farkl
lk sergilemez. Hibirimiz kendimiz ya da Tann karsnda
yapmamz ve yapmamamz gereken eyleri merulatnp
meruiatramayacamz sorunundan muaf deiliz? nsann
zayfl sorunu grmezden gelinemez ve dahas imdiki ve ge
lecekteki varoluumuza her egemen olma giriimimizin snrla
rnn bilincini korumalyz. Hermenoytik hem genel hem de
zel durumlarda bu snrlan bilmemizde srar eder. Yalnzca
byle bir durumda bu gezegendeki kltrlerin ve toplumlann
gerek mterek varoluu mmkn hale gelebilir. Yalnzca by
le bir durumda dayanmay snrl tecrbelerimizin mbadele
si yoluyla kefedebiliriz. Hermenoytik belirli bir dnrn ica
d deildir; o hepimizin insanlarn hayatlannbir arada organi
ze ettikleri tarihten beri bildiimiz eyin addr. Felsefe en iyi
durumda zerimizdeki yk uzmanl vastasyla biraz hafif
letebilir yalnzca.

Hermenoytik ve Bilim
RK: Hakikat ile yntemi yzletirmenizde, Heidegger'de
olduu gibi, bilime ynelik zmni bir husumet var m?
H-GG: Sorunun bu formlasyonunu biraz deitirelim. Bu
bir bilimle dosta ya da dmanca bir iliki durumu deil. Bu en
azndan Heidegger iin geerli deil. "Examen Rigorosum"
["Titiz nceleme"} balkl yazsnda Heidegger, felsefeyle bir
likte matematii ve fizii ele almay seer. Sorgulamasn tarih
sel bilimlerle, szn gelii gerekten ehliyetli olduu kilise tari
hi ya da din aratrmalaryla snrlamaz. Felsefe bilimin yntem
leriyle ilgilenir; baka btn bilimlerin ve baka btn tecrbe
lerin temelleriyle ilgilenir. Hermenoytik felsefe, bilimleri darda tutmaz; bu yzden bilimin temellerini doru kavramak iin
bizi suni objektif ve sbjektif anlaytan kurtarr.
RK: Bu hakikati kavraymza bir yeniden ynelimi gerek
tirir mi?

Hans-Georg Gadamer 219

H-GG: Bu elbette, kantitatif bilimlerdeki kesinlik idealinin


bu doa bilimlerinin asla ulaamayaca bir idealdir tesi
ne uzanlarak hakikat/doru anlaymzn geniletilmesini ge
rektirir. nsan bilimleri demlen bilimlerde [Geisteswissenschaf
ten], genellikle ok farkl bir kesinlik alanndayzdr. nsan bi
limleri alan bir kesin lm alan deil; lmllk, cesaret erdem
leri gibi llerini kendi ilerinde tayan eyler alanndayzdr.
Aslnda bu problem kurallar ile dzenlemeler arasmdaki ili
kiyle alakaldr. Yarg'ya vurgu yaparak Kant doru ekilde ku
rallarn doru uygulamasnn hi de baka bir kural olmadm
sylemitir. Kimse yargy bilimin doru nermeler ina etmesi
gibi ina edemez. Yargnn pratiini yapmal ve onu kendi tec
rbesinden hareketle gelitirmelidir.
RK: Anlama [Versfefenj alau ile aklama [Erklrung] alan
nasl uzlanlabilir?
H-GG: Anlama ile aklama arasmdaki ok tartlan kar
tlk hermenoytik tecrbenin evrenselliinin btnyle dnda
bir kartlktr. Bilimsei-teorik trde bir kartlk. Almanya'da
ondokuzuncu yzylda ortaya kan tartmaya btnyle bu
sorun hakimdir. "Deer felsefesi" bir alternatif yaklamn te
orik ifadesiydi. Fakat gsterdiim gibi, yarg kurallarn doru
luu/kesinlii meselesi deil, kurallarn doru uygulanmas
veya kurallarn uygulanmamas (non-application) meselesidir.
Ve ite bu yzden felsefenin btn uygulama problemlerini
hem deerlerin hem de dolaysyla teknolojinin her uygulama
sn iine alan boyutudur. Kendisine ait hibir kriteri yoktur.
Beyin nakli ya da genetik robot retimi rneini dnn. Bu
fenomenler ortaya karken, kamuoyunun ilk tepkisi gl ve
kafa kartrcyd; aslnda hibir bilimin ne deer felsefesinin
ne de etik'in kendileri iin yarg hakk talep edemeyecei bir
boyuta iaret ediyordu.
Bu zellikle de temel eitim-retim tarznn ders anlatm
olduu eitim kurumlanmza ve niversitelerimize tezat syle
i niteliindeki diyalog n plana karldnda doru grn
yor. Gerekten de dersi hl bir retim yntemi olarak kullan
yor olmamz artc bir atavizmdir; nk genel bir ortodoks
bilgi yapsnn nakledilmesinden ibarettir. Kant bile felsefede
daha nce yazlm ders kitaplarna dayanan dersler vermi ve

220 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

bu derslerde kendi devrimci dnme tarzn gelitirmiti. G


nmzde niversiteler sorgulanmam bir kanon'un tek-yanl
nakledilmesini destekleyemez artk. Ne de felsefe profesrleri.
Fakat Kant'n talep ettii eyi talep edebiliriz: doktrin zerinde
durmak yerine dnmeyi retmek. Bu " ....ebilme" [Knnen]
denilen eydir: d-ne-bilme ve sorgula-ya-bilme pratii. Do
al olarak bu btn bilimler iin geerlidir; bilimler kendi yn
temlerini ancak bununla gelitirebilir. Yine daha hayat-dnyasmda olduu kadar bilimde de yarglarda bulunmamzn gere
kiyor olduu meselesine dnyoruz.

Hermenoytik ve Teoloji
RK: Hermenoytik Varlk sorunu Tann sorunuyla badatnlabilir mi?
H-GG: Bu soru fazla bilimsel-teorik bir tematik gibi gr
nyor. Fakat sorunu bu tarzda formle ederek hem felsefeyi
hem teolojiyi hafife alm oluruz. Oysa felsefe evrensel bir her
menoytik temele sahip olabilip fakat aym zamanda baka prob
lemlerle de megul olabilir. Aym ekilde dinle zdeletirerirsek teolojiyi de hafife alm oluruz. Mesele bu kadar basit deil.
Grek ortodoksi denilen eyin Hristiyanlk iindeki, adna ra
men ruhun pratik ilgisi ve ibadeti ve insani hayattaki kuku g
trmez yeri dnda peoloji iermeyen, zel yerini dnebiliriz.
Fakat gnmz dnyasndaki ekmenzmin yalnzca Hristi
yan dnya ile deil, baka btn byk dnya dinleriyle de ili
kili olduunu ya da hatta hibir yazl gelenei bulunmayan di
ni tecrbelerle de alakal olduunu grmezden gelemeyiz.
Kendimize felsefenin din karsnda nasl konulandn
sorabiliriz elbette. Heidegger'in nl metodolojik karanmn
felsefe metodolojik bakmdan ateistik olduu iin Hristiyan
felsefesi olamaz felsefe ile teoloji arasndaki farkll vurgu
lad aktr. Dier dnya dinlerinde "teoloji" olup olamaya
cam veya teolojinin Batnn gelitirdii zel bir ey olup ol-

Hars-Georg Gadamer 221

madn da sorabiliriz. Tarihsel olarak dile getirmek gerekirse,


bildiimiz kadaryla bilim bir Bat uygarl fenomeni olmu
tur.
Ancak, hermenoytiin ondokuzuncu yzyl Alman teoloji
si ve onun temsilcisi Schleiermacher arasnda zel bir akrabalk
bulunduunu ne srmek doru deildir. Btn bir teoloji tari
hi hermenoytik aleyhinde konuur; zellikle de Katolik Kilisesi'nin pedagojik gelenei. Reformasyon'un aksine Katolisizm
bir felsefi teoloji, yani akla dayak bir bilim olduunda srar et
mitir. Tann sorunu vahiy ya da inanca bel balamakszm her
kes tarafndan incelenmeye aktr. Fakat modem dnemde Aydmlama'mn douuyla birlikte felsefe ile din arasnda Luther'in
reformcu "Yalnzca imanla"snn bilimsel zihinle keskin bir a
tmaya girmesi dolaysyla ortaya kan bir gerilimden sz ede
biliriz. Daha nceki yzyllarda evrensel bilim he bilim kavra
mn iine alan akla dayanyordu. Bu bakmdan, Bim-a'nn
kendisine has bilincinin douuyla birlikte mutlak inanca ba
vurunun hermenoytik mistisizme dnt dorudur. Mo
dern Aydnlanma dnr bu yzden "sacrificium inteliectus" dan sz eder; oysa Hristiyan, iman paradoksundan ya da
imam anlamann smrlannm mmin iin nas apak hale geldi
i hakkmda konuur.
Teolojiye ait Tann sorununun felsefi Varlk sorusuyla bir
likte ortaya kp kmadn sorabiliriz elbette. Heidegger'in
Hristiyan felsefesi fikri absrttr sz bu tr armonizasyonlan/badatrmalan hedef alr. Biz her eyden nce ilkin Parmenides'm kefettii Varlk sorusunun Dasein'm hayrete dmele
riyle yakndan ilikili olup olmadm, Leibniz'in u temel soru
sunu dourup dourmadm sormalyz: "Neden hilik de
de varlk var?" Biz buna metafiziin temel sorusu diyoruz. Fa
kat Hristiyan "dini" Yaratl ve Yaratc fikri bu soruyu ieri
yor mu? Bu soru hem Grek felsefesine hem de Hristiyan Orta
aa egemen Grek Varlk kavramm ieriyor mu? Bat'nm kili
se tarihinde Platonik heretik akmlarla uzun mrl bir tart
maya yol amtr. Dier taraftan bu eit lde, nihai noktada
insan aklnn ilahi vahye ihtiyac olmadn, insan akimn
ben'i/kiiyi BirTe/Tek'le birletirdiini savunan Gnostik here
tik akmlar iin de geerlidir.

222 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

Hermenoytiin Gelecei
RK: Hermenoytiin bir gelecei var m, varsa neleri ieri
yor?'
H-GG: Hermenoytiin geleceini sorguladmzda yal
nzca onun kendi i srecini deil, giderek daha fazla dzenle
me yoluyla organize edilmi bir dnyada dnya sistemimizin
snrlarna ilikin bir bilincinin domakta olduu iddiasn da
kastediyoruzdur. Robotlarn egemen olduu bir gelecek tahay
yl etmek zor. Kendimize tekrar u gerei hatrlatyoruz: ana
dilimiz hayatimizin devam iin vazgeilemez ve ortadan kald
rlamaz bir ltuftur. Almanca Mu ttersprache/Anadil bize anneyi
ve dolaysyla doumu hatrlatr. Bu kelime bize ayn zamanda
insani hayatin kendisini farkl d komniteleri iinde dile getir
me tarzlarm ve konuma cemaatleri arasndaki dilleraras anla
ma imknlarnn nasl ikinc fenomenler olduklarm da hatrla
tr. Bu aslnda tercme problemi, dilleraras anlamann arzu
edilebilirlii ve sorgulanabilirlii problemidir.
Bu yeryznde insanlarn bar iinde birlikte var olmala
rnn byk lde uluslararasmda dil mbadelelerinin geliti
rilmesine bal olduu gereine kapatamayz gzlerimizi. Bu
gn insanl iine alan dnya ekonomisinin gz kamatncl,
insani kapasiteleri gelitiren bu tr bir ekonominin ayn zaman
da yeni ihtilaflar ve iddete bavurma eilimleri de yarattm
grmemizi engellememelidir. Ancak kendimizi elementer her
eye nfuz eden iktidar-tutkularmm son sz olamayacana ik
na etmemiz kolay deil. Ekonomik rekabet ve performans, in
sanlarn kendi kendilerini ve enerjilerini ie gre disipline etme
leri dikkate alnrsa her zaman bir atma nesnesi olmas ka
nlmaz grnyor; ona hi kimse bakalaryla paylamakszm
sahip olamayacaksa bile byle bu.
RK: Bu kehanet daha pratik ifadelerle de getirmek gere
kirse ne anlama geliyor?
H-GG: Gnmzde insanlk btn insanlarn bir paras
na sahip olabecei ortak bir dnya kltr idealinden kesin
likle ok uzak. Byle bir ideal daha fazla insan pay alabildii l
de yksek bir deerdir. Bazen mzik dnyasnn btn d ve

Hans-Georg Gadamer 223

kltr farkllklarn aan bu tr bir dnya kltrn mjdele


dii izlenimi veriyor. Fakat ite tam da bu rnek bize ana dilin,
yerliliin, ecdada ait hatralara ilginin ve bizi k yalarmzdan
itibaren eklendiren dier btn bilin d karakteristiklerin
paylarn aldklar mukayese kabul etmez bu yaknlk trn
hatrlatmyor mu? Bunlar her insann iinde ikamet ettikleri vekendilerinden hareketle gelecee yneldikleri gelenekler. Bu ge
lenekleri ve ekillendirici tecrbeleri bunlar insanlarn kendi
kendilerini anlama formlardr almas gereken atavizm
ler/ata kltleri olarak grmek bana biraz sama geliyor. Felsefe
olarak hermenoytik bu farkllklara ve farkllklarn bibirleriyle
uzlatrlmasma ilikin zel bir bilince ulamay, hatrlanamaz
zamanlardan beri insanlararas komniteye temel salayan bir
grev kabul eder. Bir "doru konumann" ya da analitik ba
kmdan kesin bir lingistik ifadenin ana dilin ve onun dnyayama gcnn yerini alabileceine inanabilir miyiz gerekten?
Dille birlikte dnrz, dil hakknda ya da de kar deil.
Paris-Heidelberg, 1994.
Hans-Georg Gadamer, John Cleary, Richard Keamey
arasnda 1994'te gerekleen bu sylei Mara Rainwater
tarafndan ngilizceye tercme edilmitir.

Jean-Franois Lyotard
Adalet Nedir?

RK: Gnmzde postmodern durumun ilk filozofu olarak


grlyorsunuz. Fakat ilk almalarnzdan birinin ad La ph
nomnologie [Fenomenoloji] (1954). Dncenizin fenomenolojiden postmodemizme evrimini nasl izah ediyorsunuz?
J-FL: La phnomnologie Merleau-Ponty'nin dncesine
ballk: beden, duyularla alglanabilir tecrbe ve bu yzden
Hegel'e, Husserl'e, 0ohn Paul] Sartre'a kart olarak bilin fe
nomenlerinin altnda serpilen "estetik" boyut zerine meditasyon. Ben o srada ayn zamanda Heidegger'in ulaabdiim a
lmalarn da okuyordum. Fenomenoloji hakkndaki bu kk
kitab motive eden ey, ideoloji hakknda hakiki bir dnme
tarznn Marxizmdeki yokluunu ele almaya ynelik ilgiydi.
Devrim imknnn, devrimin baarsnn iilerin durumlar ve
arzulan konusunda sahip olabilecekleri veya oknalan gereken
bilince nasl bal olduunu tespit etmenin nemli olduunu
dnyordum. Bu istikamette Tran Duc Thao ile Claude Lefort'm yaptklan alma ok faydal olmutu. Sonra ana hedefi
dogmatik Marksizmi, Stalinist politikalan, Sovyet toplumunun
snf yapm, Trokici pozisyonun elikilerini ve sava sonras
kapitalizmi ("ge" ya da k dnemindeki kapitalizmin tam

226 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tarhmalan

kart) eletirmek olan socialisms on barbarie projesinin gnll


yesi oldum. Pratik faaliyetlerimiz iilerle, cretlilerle ve
rencilerle kendi kendilerini yneten gruplar tesis edilmesini n
gren bir bakla ibirlii yapmay ieriyordu. 1966'da hem te
orimizin hem de pratiimizin temelsiz kendi amalarnn bi
lincinde bir emeki snf olarak alternatif proleterya figrnden
(Marx'm "hayali") yoksun olduunu fark ettiimde projeyi
terk ettim. "Postmodern" hakkmdaki fikri ancak 1970'lerde,
uzun bir dolambal tur sonunda formle etmeye balayabil
dim. Amacma uygun ekilde belirsiz bu terim Amerikan eleti
risinden ve Ihab Hassan'dan dn aldm bir terimdir. Ben bu
terimi burjuva kapitalizminin ve elikilerinin iyi ya da kt
("ideoloji" alannn ve dolaysyla "kltr" alannn) dengesiz
liklerini tekno-bilimsel aralar sayesinde gelimesinin yard
myla yneten bir "global sisteme" dnmn adlandrmak
amacyla kullandm. Birok ey apak hale geliyordu: yeni ege
men snfn yneticer sermayeleri olmakszn zel mlk
sahiplerinin yerini almas, igcnn artk ondokuzuncu yz
yldaki igc olmaktan kmas, art deerin yeniden blmnn btnyle farkl tarzda yaplmas, hl tam stihdam
dneminde olsak bile yeni bir isizlik dzeyinin ortaya kmas.
Bu deien artlarda tarihin ve politikann doasn radikal e
kilde yeniden ele almak zorunluydu.
RK: ada tartmada rayiteki ok saydaki postmodernizm tanm dikkate alndnda, bu terimi Postmodern Du
rum [The Postmodern Condition}'dak ve Postmoderni Aklamak
[The Postmodern Explained]'tak ilk formlasyonunuzun yan
l anladma veya deitirildiine inanyor musunuz? "Postmodem"in as anlamn bir tarihi dnemden daha fazlas ola
rak tanmlayabilir misiniz?
J-FL: Benim kendi anlaym dah birok yanl anlama var
dr gerekten. Periyodikletirme nosyonu bunlardan biridir ti
pik bir modem mni/merak. Gnmzde kendisini gsterdii
ekliyle postmodemin bana birok zellii var grnyor. Bun
lar geleneksel olarak kapitalizmin "objelerine/rnlerine" ve
hizmetlerine mbadele edilebilirlik snruun (Marx'm eski "m
badele deeri") genilemesi ve mbadele deerinin imdiye kadarki smr d nesneleri ve faaliyetleri kanaatler, duygu-

Jean-Ffanois Lyotard 227

lar, kltrel zevkler, bo zamanlar, hastalk, lm, cinsiyet vb.


kapsamasn ieriyor. (Totaliteryen sistemler burada dehet veri
ci bir biimde nclk etti ve mesajlar alnd ve yeterince do
ruland.) Keza etkisi sistemin performansm "artrmak" olan i,
tketim ve iletiim ilikilerindeki "kompleksleme" snrndan
da sz edilebilir; geleneksel deerlerdeki (emek, tarafsz bilgi er
dem, hayatm-derinlii hissi) paralel k her gelimi lke
deki eitim krizi bu kn ak delilidir. Sonra sembol yok
luu nedeniyle kendisini bireycilik, sinizm, oyun klt, neredey
se zorlayc ayin kabilinden elence hissi, katlm ve etkileim ve
kklere dn taknts olarak kamufle eden kronik endie bu
yana, (Nietzsche' nin kavrama ykledii "pasif' anlamnda) giz
li nihilizm ve (Freud'un kastettii anlamda) "honutsuzluk" fe
nomenleri var. Bu "postmodem" durum yeni hibir ey sergile
mez. Tam tersine zgrlklerin karlanmas adna Bat bil-me(rutkusu (ve kukunun genilemesi) ve iktidar-tutkusu (tahakk
mn genilemesi) nihilizmin kklerini tanrlarn lm, Tann'ron lm ve insarun lm "gizledi" [secrte]. "Sistem" ba
site ok ihtimald bir organizasyon tipi olarak fonksiyonunu
yerine getiriyor ihtiya duyduu enerjiyi daha nce doa ya
da kozmos admn elik ettii bir enerji kaosundan (gizemli bir
patlamann rn zerrelerin atmosfere yaylmas) alan canl or
ganizma, yani insan ve beyni de zaten byle iliyordu. Fakat ben
sorunuza cevaben postmodem'in "temel anlamn" her eyden
nce Bat'nn rnlerinin ve projelerinin "hiliini" [nant] ke
fetmesi, dolaysyla kendisini ne kavrayabildii ne de efendisi
olabildii bir eyle birlikte yayor bulma tarzna konulandra
cam. Kendisinde gizli kalan "ey" bize direnen eydir. Onun
adyla hibir alakas yoktur. Gereinden fazla hzl bir biimde
adlandnld iin "adlandrlamaz" dr.
RK: Bu durumda onun hakknda bir ey syleyebilir mi
yiz? Varlnn hangi delillerine sahibiz. "O" kendisini nasl ser
giliyor?
J-FL: Byk "rasyonalistler" dahil Bat'nn btn dnr
leri, yazarlar ve sanatlar bu eyle kar karya kalm, onu
adlandrmay denemi, kanlmazlm fark etmi ve hibir
destann (odyssey), hibir byk anlatmn/tahkiyenin onu kuatamayacan teslim etmitir.

228 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

RK: Bu bizi elbette nl Bat geleneinin "byk tahkiye


leri" (Marxizm, Musevilik-Hristiyanhk [Judeo-Christianity],
Aydnlanma rasyonalizmi vb.) eletirinize gtryor. Fakat bu
tahkiye modeli trn ortadan kaldmak mmkn mdr ya
da bu arzu edilebilir bir ey midir? Des petits recits'mn bir etikpolitik grev yapabilme tarz var mdr? Szn gelii temel bir
evrensel haklar patenti savunmasna uygun oulcu bir mini
tahkiyeler paradigmasna ballk m? Aslnda sormak istedi
im ey u: Aydmlanmamn hibir kltre zel olmayan ortak
insani deerlere ballndaki en iyi eyi korumak amacyla ro~
lativizmden ka mmkn mdr? Olaydn istisnailiini sa
vunmanz haklatn ve devlerin yani adaletin minimal
evrenselliiyle uzlatrmak mmkn mdr?
J-FL: ncelikle Judeo-Hristiyan ifadenizi reddediyorum.
Bu kelimeler arasndaki tire iareti Tevrat'n Vcut Bulmaya
(Incarnation) ilikin yi Haberlere (Good News) eklendiim
gsteriyor. Bunun geleneksel kullanm tarz olduunu biliyo
rum. Fakat yine de bu terimin gl ve derin anlamnda doru
deil; Shoah'tan sonra bu, (Vatikan'n o sradaki politikalarnn
rol hatrlanrsa) soykrmn kurbanlar olan "halkn" aalan
masn temsil ediyor. Evrensel geerli insan haklan savunmas
nn, sylediiniz gibi, (yukanda "bu eyle" ilikili olarak sy
lendii gibi) sis altndaki olaya doru ilgiyle "uzlatrlabilir"
olup olmadn bilemiyorum. Aka dile getirmem gerekirse
bu "uzlatrlabilirlik" sorunu aslnda benim iin hem Leibnizci hem de Hegelci anlamda sorun tekil etmiyor. Bir taraftan,
haklarn sistemin randman taleplerinin "sinik" etkileri kar
snda her yurtta tarafndan savunulmas gerekiyor; dier ta
raftan aresiz bir biimde "bu eye" borluyuz. Bunlan neden
uzlatrmaya alalm? Bu kardelik trnden daima korkulmaldr.
RK: Neden? Bana bir rnek verebilir misiniz?
J-FL: Dile dm bir rnek: Varlk ve Zaman'm. Mein Kampf
politikalanm Dasein'm korkusunu tezahrnn mazereti ola
rak yorumlayan yazar Heidegger.
RK: "Mini tahkiyeleri" evrensel haklar nedeniyle kullana
mayacamz m sylyorsunuz?

Jean-Franois Lyotard 229

J-FL: Des petits recits'i kullanmay dnmenin beyhude


olacam sylemek istiyorum. Daima ve her yerde, Tibet'te,
Amazon'da ya da Livry-Gargan'da onlar bize kenderini kul
lanmamz syler. Onlar byk illzyonlarla dalga geerler.
Shakespeare'in danmanlar ve uaklar, tpk Rabelais'de kt
ocuklarn bilgili ve gl olanlarla dalga gemesi gibi, saray
trajedileriyle elenirler. Glmek glnen eyin dile getirilemez
olduunu kabul etmektir onun trajik dramaiizasyonu tam bir
kof kendini beenmiliktir. [Samuel] Beckett de bu anlamda ko
miktir. Fakat bu bir hmanist taraf tatmin etmez.
RK: Aydmlanmac ve Marxist projelerden kopuunuz, Ha
bermas ve bakalarnn iddia ettikleri gibi sizin kanlmaz e
kilde "yeni~muhafazakrlk"a srklenmenize yol ayor mu?
Socialisms ou barbarie srasnda benimsediiniz politik pozisyon
larnz bugn nasl gryorsunuz?
J-FL: Eer biri modem projeyi savunuyorsa, "postmodernizmi" (bu benim kendi almalarm aklamak amacyla hi
bir zaman kulanmadm bir terimdir) yenimuhafazakrlkla it
ham etmesi mantkldr. Buna karlk, modernist taknt da "arkeo-ilerlemedikle" (archeo-progressivism) sulanabilir. Ben bu
terimleri, kendimi Habermas ve mritlerinden ayrmak amacy
la kullanmadm. Bu politik durumalar retorii, dnce at
malar kamusal trajediye uyarlandnda, rakip taraftaki D
man mahkm etme mecburiyeti doduunda anlamldr. Ha
bermas'n kendi a konusunda yanld aktr. Onun sylem
etiini hibir zaman dmann ideolojisi olarak grmedim.
RK: Postmodern Durum ve nsanhk [The Inhuman] gibi
mteakip almalarnzdaki argmanlarnzda mndemi/ikin etik argmanlarla politik argmanlar nasl tespit ediyorsu
nuz? [Guillaume] Apolnaire'in u gnlerde sanatlarn ve en
telektellerin "insanhkd" (inhuman) hale getirmeleri gerekti
i iddiasnn imalar neler? Bu modernizmin "hmanizmle" uz
lamaz olduu anlamna m geliyor?
J-FL: Msaadenizle tekrarlayaym, ben postmodernizmi
(edebiyat eletirisinde, mimaride) belirli bir akma ya da ekole
uygun bir etiket olarak kullanyorum sadece. ahsen "postmo
dern olan" ("the postmodern") ve postmoemite ("postmodemity")
ifadelerini tercih ediyorum. Apolnaire'in ifadesini Kbik

230 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

Ressamlar [Peintres Cubistes; The Cubist Painters] 'dan aldm ve


bir btn olarak kbizme uyguladm bizdeki insanlkdnn
bilinmeyen bir ey [la chose meconnue], sanatn, edebiyatn ve
meditasyonun yegane kayna olduunu dile getirdii iin ikti
bas ettim. Les Essais, L'Eloge de la folie, Le Neveu de Rameau: h
manizm daima msanlikd olagelmitir.
RK: Bu pozisyonun politik imalarna, zellikle de Politik
Yazlarnz'da. ana hatlarn izdiiniz ekliyle, ilgi duyuyorum.
Bu eserinizdeki "spesifik entelektel" ile "organik entelektel"
arasnda yaptnz ayrm izah eder misiniz? Entelektelin z
grleme projesinde oynayabilecei bir rol var m hl? "Evren
sel bilgi znesinin lm" ilan edildiine gre, varsa, filozofun
payna den eletirel grev nedir? Postmodern entelektel,
ne srdnz gibi, kendisini "belirli bir lkenin belirli bir za
mandaki bir yurttann sorunlarnn zmyle" mi snrlama
s gerekiyor?
J-FL: Organik entelektel gelimenin az ya da ok marti
ninde yeralan lkelerde oynayaca bir rol var hl. Burada
onun almas hem kendi zgrlemesinin hem de ait olduu
lkenin zgrlemesinin kantdr ve bu lkelerde kar karya
gelinen temel problem lokal kltre ihanet etmeksizin zgrle
medir. (Fundamentalizm ve onun suikast stratejisi buraya yer
letirilebilir). Tam tersine imtiyazl gelimi lkelerde bu im
tiyazn nasl tehlikeli ekilde dlayc hale gelebildiini biliyo
ruz Voltaire, [Emile] Zola, [Antonio] Gramsci, [Max] Horkheimer, [Bertrand] Russell gibi byk aleyhte davaclarn artk oy
nayabilecekleri rolleri yok grnyor. nceleri zgrleme,
mutlakiyetilik ve totaliteryenizm dolaysyla Avrupa'nn kendi
iinde tehdit altndayd; szn ettiimiz nl ahsiyetlerin
eserleri kendi balarna zgrleme talepleriydi. Bugn farkl
bir senaryoyla kar karyayz; bu senaryoda eletirel metinler
nadiren okunuyor, medyann el atarak onlar tketici kamunun
kltrel rnlere alnn hizmetine sokmas dnda pek da
tlmyor. Aslmda, radyoda veya televizyonda zgrlkler adna
konuan kii bir "ouvre"ye sahip olma ihtiyac duymaz; etkigzel konumasmm ve platformdaki mevcudiyetinin dier
medya profesyoriellerininkinden veya hatta dier dnr, ya
zar ya da sanatdarmnkinden daha (daha gvenilir ve etkili) ol~

*Jean-Franois Lyotard 231

mas yeterlidir, Buradaki yegane istisna bilimadamlardr ve i


te bu nedenledir ki sistem tekno-bilimsei performanslar idolletiriyor.
RK: "Entelektelin Trbesi"nde, entelektelleri imknsz
hale getiren bir "yeni sorumluluktan" "zihni 'moderniteyi'
douran paranoyadan kurtaran bir sorumluluk" sz ediyor
sunuz. Burada szn ettiiniz "paranoya"dan kastnz nedir?
Ve postmodem "zihnin" yeni sorumluluu ile irrasyonalzmin
sorumsuzluunu nasl birbirinden ayrabiliriz?
J-FL: Bir rasyonalizm tr, sylem paranoyasdr; her eyi
syleyebilirim,, her eyi bilirim, her eye sahip olabilir ve her ey
olabilirim. Hibir ey bu sylemin dnda kalamaz. Oysa edebi
yat (Kafka'y izleyerek) Georges Batale'mn syledii gibi hi
bir ey yetkilendirmedii}otorize etmedii iin suluyu savunur.
Yazy ya da sanat talep eden "ey" n yazdan ya da sanattan
hibir talepte bulunma hakk yoktur. Bu "sorumsuzluk" en b
yk sorumluluktur; teki'ne duyarl kalma sorumluluu; kont
rat niteliinde bir teminatn ne muhatab ne de taraf olan teki'ne. Bu "gizli varl" korumak, Nina Berberova'nn dile getir
dii ekliyle, onu her eyi bilmek ve grmek isteyen, her ey iin
cevab olan, her eyi mbadele etmek isteyen sistemin ferasetten
yoksunluu karsnda himaye etmek nemlidir. Onvell' yeni
den okumamz gerekiyor,
RK: Postmodern "insarkdlk" (inhumanity) fikrinizin
"sosyal ba"m anlalmasyla ilgili imalan neler? Geleneksel
ulus, devlet ve sivil toplum kavramlarnn bu imalarn analizi
iin yeterli olduklarn dnyor musunuz? niversalist sos
yal ilerleme nosyonlar postmodemiteye geile deiiklie u
radlar m?
J-FL: Modem ryann dourduu byk totaliter rejimle
rin byk sarsntlarla k kanla, toprakla, dil ve adetlerle
tanmlanan "natrel" komniteler nostaljisini provoke etti. Bu
rada demos'a/halka ballk cumhuriyet ideali karsnda nce
lik kazand. Cumhuriyet yine de mallarn, hizmetlerin ve iletii"
min serbest dolamna ak kalmas iin dnyadaki her lkeye
ihtiyac olan sistemin meruiyetinin yalnzca cilasdr. Aslnda
cumhuriyet iin nemli olan evrensel hale gelmesidir. Onun
adna "pazar"a dnya leinde pazar olma imkn verildi. G

232 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

nmzde ulus devletlerin birok lkede (ou lkede) kullan


d egemenlik imtiyaznn gelimenin her alannda devam
okuluslu ilikiler, gmen nfuslar, uluslararas gvenlik....
nndeki engel olarak sahneye kmasnn nedeni budur. yle
grnyor ki, grne ramen, Avrupa'nm birlemesi "doal
komnitelerin" (Bavyera, Scotland, Flander, Katalonya gibi
"blgelerin") birlemesiyle egemen devletler yoluyla birleme
den ok daha kolay gerekleebilir bu komnitelerin her bi
rinde demos'un egemenliinin douraca btn risklerle bir
likte.
RK: Bu senaryo sizin "modern" "evrensel dnr" kate
gorisinin yerini tek indirgenemez farkllk (/e differend) feno
menlerine cevap arayan "semptomatolojist"in ("symptomtologist"; "semptomlar dnr") alaca tezinizi destekliyor g
rnyor. Fakat bu bir akademik disiplin olarak felsefenin sonu
anlamna gelmez mi? Gnmzde felsefenin ve genelde niver
sitenin fonksiyonunun ne olduuna inanyorsunuz?
J-FL: Felsefenin ok yakn zamanlarda 181 l'de, Berlin'de
akademik bir disiplin olarak kabul edildiini hatrlamalyz.
Kadim devirler ve Ortaa felsefe yapmadlar; onlar nasl filozofize edilmesi gerektiini rettiler. Bu "retmekten" ziyade
bir "renme" sorunuydu. Kant'm dile getirdii gibi, insann
dncede kendi yolunu bulma meselesi. Ya da Wittgenstein'm
formln dn almak gerekirse "Artk nerede olduumu
bilmiyorum" temel felsefi sorgulama pozisyonudur. Filozofize
etmek, Kant'm ok iyi bdii gibi, komniteye faydal hizmet
krlar retmek deildir; felsefe fakltelerinin tp, hukuk, ekono
mi (doa bilimlerinden sz etmeme gerek yok) faklteleriyle
ayn prestije sahip olmamalarnn nedeni budur. Filozofun dar
ima temel kendisini bir uzman olarak takdim etme zorluu var
dr. Bu imdinin fenomeni deildir; Sokrates'in "uzmanlarla"
mcadelesine kadar geri gtrlebilir. Karmak ve beklenme
dik likilerle baa kmaya muktedir "aydnlanm yurttalar"
yetitirmeyi amalad lde uzmanlk iermeyen (inexpert) bir
disiplinin pedagojik kumrulardaki (ucuz) varl hogrlebilir.
ada sistem ihtiya duyduu uzmanlar yetitirmeyi amal
yor. Dnme kapasitesi onun iin pek yararl deil; yararl ol
duu zamanlarda ise sistem dijital kompterlerden ok daha

Jean-Franois Lyotard 233

sofistike otomatlar retmitir. Akademik felsefe disiplininin ha


tr saylr bir ksm uzun sredir (dolayl ya da dolaysz) "suni"
diller arayyla snrldr. Ve bunun kanlmaz sonucu smrlemez "eyler" hakknda dnmeye devam edenlerin kendi
lerini yar kurumun iinde yar kurumun dnda bulmalardr.
Ben felsefenin artan gvenilirlik kaybna (ve keza prestij kayb
na) ramen uzun sre ar-aksak byle yryeceini dn
yor ve umut ediyorum.
RK: Eserlerinizin ou estetik ile politika arasndaki iliki
ye odaklanyor. zellikle de nc Eletiri'de Kant'm dile ge
tirdii ekliyle "yce/ulvi" nosyonu bu ilikiyle ilgili dnce
nizde neden bylesine eksen niteliinde bir pozisyon haline gel
di?
J-FL: Kant'dan [Theodor] Adorno'ya kadar genellikle "es
tetik" diye adlandrlan ey rasyonel dncenin kendisine id
detle direnen bir eyle kar karya kald blgedir; bu direnen
ey "yaratma," yani sanat olan eyi retme tarz, yani mutlak'm
sezgisidir. Kant kincisini Yce Analitii [Analytic of Sublime]'de
aynntlanyla ele alr. Ben orada mediyatif, edebi, resimsel,
mzikal her dncenin byle bir dnceyi yaatan bilin
meyenle ilikiyi hatrlama ("eletirel" terimlerle yrtlen
anamnesis) formu bulduuma inanyorum. Bu iki zorunlu ola
rak dnceye dah bir differend/farkhhk ilikisidir; ayn anda
hem mutlak'a yetenekli hem de yeteneksiz bir iliki gzele
ynelik estetik haz gibi doa duygusu deil, "ruha ait bir duy
gu." Kant u kelimeleri tekrarlar: Widerstreit, Widerstand, Unan
gemessenheit, differend, diren, mukayese edilemezlik ayn te
rimleri kendisini mutlak' arzulamaya aarken dncenin ma
ruz kald ileye iaret etmek iin [Vincent] Van Gogh, (James]
Joyce, [Arnold] Schenberg, [S0ren] Kierkegaard ya da (nadiren
adn andm) Beckett de kullanmtr. Bu tr bir dncenin
"semptomlar" dourduu bile sylenebilir. Bu hepimiz iin
byledir; arzulan yazarlarn ve sanatlarn szn ettikleri ka
dar zorlayc olmayan hepimiz iin. Fakat "estetiin" gizemi,
onlarn bu angoisse'yi bir ie dntrmeleridir.
RK: Kant, Heidegger, Adorno ve Derrida okumalarnz
dikkate alndnda, dnrn/semptomolojistin epistemolo
jinin ve ontolojinin geleneksel sylemlerinden ok sanatta ve

234 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

edebiyatta ne kmas gerektii grne mi eilim duyuyor


sunuz?
J-FL: Evet yle dnyorum. Fakat ben ayn zamanda,
eer teoloji muhtemelen negatif teoloji varsa, onun sanat
ve edebiyat tarafnda bulunabileceine de inanyorum. Neden?
nk bu tarafta varlk (veya hilik) kognitif syleme referans
olarak ilke zerinde konulanm deildir. O, en ciddi episte
molojinin durumunda olduu gibi, hakknda konuulan eye
ayrlan yere yanslamaz veya frlatlamaz. Tam tersine ona
"poetik somut tarzla" yaklalr, dolaysz ekilde zlmesi ge
reken bir eymi, sunulan deil, mevcut bir eymi gibi tecrbe
edilir ve zlr. Hangi kelime, hangi renk, hangi ses ya da me
lodik form? Nasl bilebiliriz? Bu bir bilgi meselesi deil. Varlk
(veya hilik) tespit etmeniz iin sizi eikte beklemez. Ona, o s
rada iinde ikamet etmesi iin nereceiniz idyum her ne olur
sa olsun zaten bekleyerek iinizde yayordur.
RK: "Okuma"y "teorinin" (ya da-yorumun) kart kutbuna
yerletirirken bunun bizi etik ve estetik yargya angaje hale gel
meye daha yetenekli klacana inanyor musunuz? Eer "anla
m" ola/rn indirgenemez istisnailiine/biricikliine ball
mz nedeniyle terk edersek, sosyal olarak bakalarnn da paylaabecei yarg temelinin kendisini elimine etmi olmaz myz?
Pozisyonunuzu dayanmayla veya Hannah Arendt'in (yine
Kanfia balantl olarak) "temsil edici dnce" diye atfta bu
lunduu eyle nal badatryorsunuz? nk Arendt
"temsil edici dncenin" yargnn vazgeilemez arac olduu
na inanr.
J-FL: Teori, belirli bir sentaksa gre aka tanmlanm te
rimlerle formle edilen bir nermeler sistemidir. Bu nermele
rin teorinin geerli olduu referans alannda ortaya kan btn
fenomenleri aklayaca varsaylr. (Burada sezgiciliin [intuitionism] veya sylem sistemlerine aklk teoreminin bu aksiyomatik sisteme ynelttii ciddi itirazlar tartmayacam.)
Hibir etik ya da estetik yarg bu sistemin terimleriyle tatmin
olamaz. Bu "tutkulu" bir faaliyet ya da Freud'un syledii gibi,
bilin d arzunun "baars"dr. Ve daima tehlikelidir. Grevi,
ilgilerden/karlardan bamsz, (kavramlatnlm ya da deil)
amalardan bamsz, onu adil ve gzel olann takdiri dmda

Jean-Franois Lyotard 235

bir eye tabi klan her eyden bamsz trde "saf" yargya ula
maktr. Bu, bylesi yargnn bakalaryla da paylalma iddi
asnda bulunabilecei trde bir ilecilik/kendini-disipline etme
karlnda gerekletirilebilir. Herkes lehinde ya da kar tar
tmay dener, fakat aslmda insan yalnzca bakalarnn kendile
ri adma ayn ileyi ya da "mahrumiyet"! [dnuement] yaama
kapasitelerine gvenebilir. Arendt Kant'm estetik sensus commu
ais kategorisini zerinde dnmeksizin sosyalite dzenine ve
kiileraras dayanmaya transfer eder; sanki o ayn trde "pay
lalm bir duyguymu" gibi. Fakat Kant7da sensus communis
farkl dnce faklteleri arasndaki tranzendantal hsmlk ad
na, "objenin" beklenmedik ekilde salayabilecei mutluluk
"tecrbesi" temelinde emek harcayarak ulalm bir kavram
dr. Ayrca Arendt benim iin ok daha anlaml dnme
nin kendisiyle uzlamadan deil, kendisiyle ihtafa dmeden
ya da uzlamamadan [dissentiment] yarar salamas durumunu
ihmal'ediyor grnyor; yce olay budur ve ayn zamanda
bakalarndan da onay talep eder. Etik yargara gelince; eer
kendilerini yilik ya da Adalet teorilerine bavurarak merulatnrlarsa, etik karakterini hemen kaybederler. Neden? nk
etik yarg kendisini teorinin otoritesine tabi klarak karar verdi
i ey karsndaki btn sorumluluunu yitirir. Kararlar tam
da (anlalabilir ya da anlalamaz) bir sistem tarafndan merulatrmadklannda, "otoritelerinin" sorumluluunu stlendik
lerinde etiktirler. SS ikencecisi MiHer'in teorisi yanl olduu
iin erefsiz deildir, kendi sorumluluunu reddettii, kendisi
ni itaat ederek merulatracana inand iin erefsizdir.
Arendt buna "ktnn banallii" sorumluluun "zorunlu
lukla/gereklilikle" banallemesi diye atfta bulunur. Zorunluluk/gereklik burada sefalettir/eksikliktir; fakat teori de ah
laktan yoksundur.
RK: Eer mevcut politika Byk Tahkiyeler'in totaliter mo
deli olarak tanmlanrsa, bu durumda diffrend etiinden komnal eylem politikasna dn mmkn olabilir mi? Hermenoytiin, yapsalcln ve eletirel teorinin Byk Tahkiyeler'in totalletirici paradigmalarn mahkum ettiklerini dnyor mu
sunuz? Bu felsefi yntemler ile sizinki arasnda bir diyalog
mmkn m?

236 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

J-FL: Bir tr diyalog daima mmkn. Antonin Artaud'nun


Bill Clintona diyalog halinde olduunu tahayyl edebilir misi
niz? Diyalog gndelik bir tutkudur. Hakikat/doru reel
olanla (eyle) iliki diyalogdan kaar. Felsefi meslektalarm
Freud'u okumadlar. Okusalard en azndan diyalogun normla
ra boyun eemeyen transferlere ve kar transferlere doymu bi
lin d taleplerle atma olduunu renmi olurlard. Aynca
tekiyle ilikideki her eyin en'zoru durumundaki kontroll
transferin "diyalog"la hibir alakas olmadm da renmi
olurlard. Diyalogda ortak eylem polikas aleyhinde hibir ey
yoktur ve kurtulu [salutary] deeri deil salk deeri atfettii
miz srece diyaloga girmeliyiz. Bu insanln temel haklarnn
korunmasna minimum ballktr.
RK: 'Temsil edilemezlik" ve "mukayese edilemezlik" iddi
alarnz sizi sonu gelmez bir dekonstrktif pratikle snrlamyor
ve dolaysyla rasyonel bir tutarl adil olan ve iyi olan modeli
gelitirmenizi engellemiyor mu? Bu konudaki dncenizi Der
rida ya da Levinas karsnda nasl konumlandryorsunuz?
J-FL: Tekrarlayaym: "rasyonel tutarl" adalet ve adaletsiz
lik "modeli" diye bir ey olamaz. Byle bir model sistemin r
yasdr, [John] Rawls gibi birinin masumane gerekletirmeyi
amalad bir ryadr. Tarihe bakn, en az nihilizm kadar g
l: ocuk drme, ayrlma, homoseksellik, bedeni ceza/da
yak, ocuk eitimi, yallk, lm, fakat ayn zamanda doum,
hastane tedavisi ve konukseverlik, sava ve cinayet, beden ve
rekabet (ilk Olimpik Oyunlar ve Atlanta 1966). Evet ve Hayr bu
durumlan birbirine uyumlu hale getirememitir ve onlar kendi
lerini daima rasyonalize etmilerdir. Meslektalarm "rasyonalite"nin "rasyonalizasyon'la alakal olduunu duymular m hi?.
Bu kukuculua yol aabilir. Ve ben bunun karsna kararn ta
lep ettii glkle hatrlamay yerletiriyorum: "Ruhumdaki ve
bilin dndaki...." Hegel ve Spinoza'yla birlikte dnenlere
gelince; yargya yer yoksa, Tann'nm [Natura naturans dahil) l
dn anlayabileceklerini dnemiyorum. Bu Levinas'm ia
ret ettii bir eydir: teki [l'AutreYni teki iinde [autrui] anla
mann riski. Bu Wall Street Borsasnn iyi bir Ravvlsmn akam
gazetesinde okuyabilecei ilemleri gibi her gn vukubulan bir
ey deildir. Nihayet, nemsediim "dekonstrktif" dnceye

Jean-Franois Lyotard 237

ve keza karar verilemezlik/belirlenemezlik dncesine gelin


ce; yarg ve kararn [urteil] zorunluluuyla ilgili problemler var.
Bu olmas gerektii gibi olmaldr; bununla ilgili olduunu d
ndm nedenlerim var.
RK: Differend politikas kanlamaz ekilde finalitesiz
zmsz retorik tartma politikas mdr? Son sz paralogism/mantkdlk ve paradoks mudur? Son duru noktas
anarizm mi? Son lk muhalifin l m?
J-FL: "Differend politikas" diye bir ey olamaz. Kesinlikle
olamaz. Differend dehet verici bir melankoli, bir arabuluculuk,
bir poetika pratii dourabilir sadece.
RK: Postmodem politika, bir ieriden temsil dzeni (Ba' t'da Platon'dan beri politik olanla balantldr) olarak politik
olan problematize etmekten daha fazla bir ey yapabilir mi? Si
ze gre egemen metalatrma ve mbadele dzeninin labirente
mahkumiyetimizi ifa eden, ancak labirentin dna kmamz
iin hibir yol sunmayan bir bozguncu i eletiri dnda alter
natifi var mdr?
J-FL: Sistemin "dnda" herhangi bir ey olduunu sahi
den dnmyorum. Sistemin "altnda" bir ey var; Freud'un
bebeklik (infantile) dedii "ey" var. Her i kendisini "kltrel
emtiaya" dntrlmekten yle kurtarabilir: yanl, suistimal
etme, hibir nemi bulunmayan mpris. Bir i olarak nitelii
mutlak/kesin olanla cebelleme belki de bir gn okurun, din
leyicinin, seyircinin kabul edebilecei bir nitelik olacaktr.
RK: Ya "yenilgi" sulamas?
J-FL: Anladnz ekliyle bozguna urama hissi hep ciddi
yet gstergesi, le fait du srieux olagelmitir. Her doru dnce
kendisinin yenilgiye urayacan bilir. Aristoteles'in epistmesi
kendisininVarkk'n kendisine ynelttii pollakis karsnda yete
neksiz/aresiz olduunu bilir. Ayn ey Jchra karsnda Platoncu idealizm iin de geerlidir. Doktrin sslemeleriyle rahatlayan
Bat dncesi daima bir direni olagelmitir. Direni yenilgiyi
kabul etmeyen maluplarn tarzdr. Zafer elde etme iddias
Romallardaki anlamyla en an delilik trdr. "te" ken
dinizi yakmadka {vous foudroyer] yaklamanza izin vermez.
Bunda "romantik" hibir ey yoktur; eer herhangi bir eyse

238 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

eer res'le, yani eyle iliki ise "realisttir." Felsefe yapmay"


ya da mzik, resim, film yapmay renmek kadar ciddi ve m
tevaz olmasnn nedeni budur. Sonu olmayan, zm olma
yan raklk. lerleme kaydedilebilir, fakat nasl tatmin olunabilinecektir? Bu mkerrer d krklnda hibir yenilgi hissi yok
tur; yakasn sistemin sergiledii u tam baar fantezisine kap
tranlarn d krkl hari ebette: honut edileceksin.
RK: Nihayet, ifferendin politikas gelecee ynelik hibir
proje sunmuyorsa, (hafza iin temsil edemez/dile getirilemez
eyin henz unutulmu olamayaca anlamna gelen) immemorial (hatrlanamayacak kadar eski, .) nosyonunuzun kltr
mzn muhalif okumasn motive ederek, sizin ifadenizle, bizi
bir eletirel hatrlama greviyle tehiz ettiini ne srebilir mi
siniz? Belirli bir postmodem temsilsiz/temsil etmeksizin geriye
bakma stratejisi, Aydnlanma'ran mstakbel lerleme takntsn
dan ok daha etki bir deime potansiyeli sergileyebilecek bir
strateji var m?
J-FL: Bu son soru ok verimli grnyor. Fakat leriyelgeriye alternatifleri aslmda zamansallk konusunda ar llerde
ksr. Sorunuz ileriye/geriye alternatiflerini nce-sonra kartl
na indirgiyor. Ben immemorial terimiyle bir baka zaman dile
getirmeye altm; gemi olan eyin gemiin varln devam
ettirdii, unutulmu olann tam da unutulduu iin unutulamaz
kald yerdeki zamam. Kavramn ve iradenin ina ettii zaman
iinde proje yalnzca, mevcut sonularn ("ftroloji"deki gibi)
gelecee "yanstlmas"dr. Bu yanstma tr olay7a izin ver
mez; onu nceden hazrlar, kavrar ve kontrol alfana alr. Bu
Pentagon'un, FBI'm, gvenliin, imparatorluun zamandr.
Tam tersine, benim hatrlama diye adlandrdm ey, (hem ge
riye yanstan) "kklere/kaynaklara/balanglara" dn ola
rak anlalan geneoloji'nin/soyktnn kartdr. Hatrlama
hl orada olan, bizim iin mevcut ve bizden gizli kalanlar ze
rinde iler. Henz gelmemi, fakat gelecek olan ey V-venir] ko
nusuna gelince; gelecek olarak gelecek (Latince kk fuit, "ol
makta olan" anlamna gelir) meselesi deil, hl tereddtle
umut edilen ey meselesidir; beklenmedik tarzda, umulan, ar
tc ve korkulan. Gelecektir; fakat soru udur: Ne zaman gelecek?
Bu yzden aslnda kimse bir "postmodern strateji"den sz ede-

Jean-Franois Lyotard 239

mez. Eer dman (eyin belirsiz primitiflii, belki de kaytsz


[indiffrent], hem tehdit edilen hem de yceltilen g) varsa, bu
dman her birimizin iindedir. "Glklere ramen alma
nn" zorluu, ona en uygun ifadeyi/slubu bulmaktr. Burada
yalnzca belirsiz bir doruluk/hakkaniyet [justesse] size klavuzluk
edebilir. Fakat seilen slup/idyum asla kimseyi tatmin etmez
ve genellikle teki [autrui] hibir ey anlamaz. Kar karya kal
dklar diren trne tanklk etmek iin sadece Van Gogh'un,
Artaud'un ya da Kafka'nm mektuplarm, Augustine'in tiraflafm ya da [Michel de] Montaigne'in Denemeler'mi. Angelo de
Foligno'nun hayatn veya Henry James'in incelemelerini oku
yun "postmodem"in nasl tek bir dnemle snrl olmadn
grrsnz. Kendi iinde ifreli kalan ey [crypt], tercme [tra
duit] anlamnda tahrif edilmemelidir. ifreli ortak para retmek
yerine, onun anlamszln gstermeye almalyz. Doru
olan ey budur. Bu justesse'dir.
Atlanta, Georgia, 1994
Bu diyalog Atlanta, Georgia'da Nisan 1994'te gerekletirilmi
ve Richard Keamey tarafndan ngilizceye tercme edilmitir.

George Steiner
Kltr: deyeceiniz Bedel

RK: "Yekpare Avrupah zihin" gibi bir eyin varlna ina


nyor musunuz?
GS: Avrupa'nn tarihinde kendisiyle birlikte yaanmas hi
kolay olmayan ok gl bir merkezi gelenek bulunduuna ina
nyorum. Bu gelenek Roma mparatorluu"nun Hristiyanlkla
birlemesinden doan bir gelenektir. Bizim Avrupamz krizler
den ve deimelerden sonra bile hl artc lde Hristiyan
Roma mparatorluudur. Virgil doru ya da yanl ekilde bu
imparatorluun peygamberi, Dante ise byk tecessm kabul
edilmitir. Aslnda bu meseleler konusunda hi dnme al
kanl olmayan General de Gaulle'e bir mlakatta "Size gre
Avrupah olan ya da drt yazar var mdr?" diye sorulduun
da, hi beklemeksizin "Elbette Dante, Goethe, Chateaubriand"
diye cevap vermesi ok arpcdr. ukura yuvarlanm fil ka
dar akn mlakat yle der: "Ne diyorsunuz Msy? Ya Shakespeare?" Buz gibi bir glmsemeyle u cevab alr: "Siz bana
Avrupa'y sordunuz." Bu akada derin bir Roma Hristiyan ha
kikati gizlidir.
RK: Slogann demek istedii gibi, de Gaulle'n Atlantik'ten
UraOar'a uzanan byk Avrupa fikrine inanyor musunuz?

242 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

GS: aka yapmadan drstlkle cevap vereyim; takat u


derin inan dnda: Bat Portekiz'deki Porto'dan Leningrad'a
kesinlikle Moskova'ya deil bir hat ekerseniz iinde Av
rupa'nn her yanndan gelen gazeteler bulunan kafe (coffeehouse) denilen bir yere gidebilir ve orada domino ve satran oyna
yabilir; bir fincan kahve ya da bir bardak arap fiyat karln
da btn gn oturabilir, konuabilir, okuyabilir, alabilirsiniz.
Asya'nn balangc olan Moskova'nn hibir zaman kafe'si ol
mamtr. Bu zel kafe ile dile getirmek istediim mekn sy
lemlerin, paylalan bo zamanlarn, paylalm uzlamazlk
mbadelelerinin mekn kabaca bat Portekiz'den Lening
rad'a, Kiev'e ve Odesa'ya kadar gneyi kateden hatta uzanan
bir zel tarihsel mekn tanmlar. Fakat daha dousunu ve daha
kuzeyini deil.
RK: Szn ettiiniz bu kafe kltr sadece belirli Avrupa
ehirlerinde konulanm grnyor?
GS: Evet. Sahip olduumuz ortak kltr ehir kltrdr.
Avrupa'rnn temelde dnyann hibir yerinde, hibir uygarln
da, hatta Birleik Devletler'de bilinmeyen bir ehirler burcu/k
mesi olmas benim iin arpc bir eydir demek istiyorum. S
zn gelii Mslman ehirleri dnrseniz, onlarn tm kut
sal mabedlerdir. Onlar bildiimiz sonularyla dine baldr.
Amerikan ehirlerini dnn; birka hari onlar bana, geni
yaylm alanlaryla, planlaryla kalpsiz, ekirdeksiz, yerleim
blgeleri gibi grnyor; herkes banliylerde yayor, ehirler
ufuk izgisi neredeyse orada balyor. Fakat Avrupa'ya geldii
nizde sizi hemen arpan ey, ehirler arasndaki byk farklklardr; her birinin kendisine zg bir tarihsel ihtiam an, hay
ranlk uyandran talara oyulmu bir tarihsel gemii var.Ve i
te paylatmz ey budur; bu ortaklaa sahip olduumuz ey
dir. Hepimiz bu ehirlerde, talyan ehirlerinde, Flaman ehirle
rinde doduk ve gelitik.
RK: Fakat ite tam da Avrupa ehirlerinin zleri itibar ile
ulusal olduklar itiraznda bulunulamaz m? Paris Fransa'nn,
Londra ngtere'nin, Dublin rlanda'nn, Roma talya'nn zeti
de mi? Bu ehirlerin pan-Avrupa kltrnn deil, ulus dev
letlerin ifadeleri olduklar itiraz yaplamaz m?

George Steinei 243

GS: Paris bir ulusal ehrin zetidir, Fakat Paris'in bir istis
na olduunu syleyebilirim. Benim teorim Fransa'nn, Fransa'y
temsil eden ehir olarak Paris'in Avrupa'daki istisnalar oldukla
rdr ve Franszlar uzun bir sre sonra bunun farkna varacak;
yeni Avrupal talepleri karlamak iin tutkularn deitirecek,
uluslarn ve milliyetilik duygularm yeniden dnecek. Siz
. Roma'nn adn anar anmaz glmsemeye baladm; nk he
men Venedik ve Milan geldi aklma; Roma'dan olabildiince
ayr olabildiince farkl, ilkin kendilerini Roma'ya kar konum
landrm ehirler. Peki ya Floransa? Bugn olup-biten ey e
hirler, deyim yerindeyse yeniden domalar, uluslardan devralnmalan ve bir tr rekabete giriyor olmalardr; ben ahsen bu
nun iyi, doru ve salkl bir ey olduunu dnyorum; n
k bu, fazla zalimane ve kanl ulusal rekabetin yerini alacak.
RK: Peki bir "blgeler Avrupas" ile ilgili son konumalar,
birleik Avrupa'ya girerken bazlarnn Birleik Avrupa Devlet
leri diyecek kadar ileri gtrdkleri tartmalar bir dengele
yici merkezden blgelere ekilme ve adem-i merkezeme hare
ketine ihtiya duyduumuz tezi konusunda ne diyorsunuz?
GS: Farkllklara ve eitliliklere evet. Her diyalekti seve
rim; bunu tutkuyla savunuyorum. Hors d'oeuvres/erez yer gi
bi dil (leri) yiyorum. Tekbiimlilikten nefret ederim. Yllarca ya
adm ve hocalk yaptm svire'de, yannzda yrrlerken
seslerim iittiiniz insanlara aksanlar, kokular dolaysyla her
on kilometrede gz kapal nerede olduunuzu sormanz gere
kebilir. Fakat dikkatli olunmaldr. Blgecilik byk lde
merhametsiz bir karanlk atavizmdir/cetlere tapnmadr. Nef
retle birlikte yaar: Walloon'lara kar Flamanlar, Bask sorunu,
rlandalIlar lokal, kk, krsal fanatik hareketin cebindeki
bombalar. Blgeler kendilerini genellikle mutlu gnlerini hatr
layarak deil, nefretlerini hatrlayarak tanmlar. Tekrar geri gel
memeleri ve kvlcmlarn tekrar yangnlara dnmemesi iin ok
ok dikkatli olmamz gerektiini dnyorum.
RK: Bana yle geliyor ki ampiyonluunu yaptnz Avru
pa, tanmnza gre yzyllarca devam eden yksek okur-yazar
snfn Avrupas. Aslnda Avrupa kavramnz daha ok elitist
bir Avrupa kavram: entelektellerin birbirleriyle konutuklar
kafelerle snrl, niversitelerle, okuma salonlaryla snrl. Fakat

244 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

bunun byk halk ounluunun paylamad bir ey olduu


itiraz yaplabilir ve elit kltr nosyonunuz bugn risk altnda.
Sizin yksek okur-yazar snf Avruparuzm gnmzde de ko
runabileceine inamyor musunuz?
GS: Bu kavrama ynelik tehdit konusunda haklsnz ve
ben de bu kavram ok daha itibarl terimlerle tanmlayabilece
imizi dnyorum. Dlanm hisseden, asla kulbe seilme
mi, kzgnlklar ve fkeleri giderek artan insanlardan kaynak
lanan ok byk bir fke ve kzgnlk sz konusu. mtiyazl
olanlarmz, kulbe seilecek kadar ansl olanlarmz arasmda
kendi kendilerini sorgulayan insanlarn da var olduunu d
nyorum: kendimize bu sylem imtiyaznn bedelinin ne oldu
unu sormalyz. Bu imtiyazl sylem Avrupa uygarlnn son
barbarla srklenerek kn nleyemedi; vahete engel
olamad. Aksine bu vaheti tevik etti. Yaralanmaya ok ak
durumdayz gerekten. Cevap vermemiz gereken soru u: Disneyland'dan daha iyi bir ey kefedebilecek miyiz? Paris'ten
yirmi-otuz mil uzakta bir Disneyland var; dnyadaki ikinci b
yk Disneyland ve bunu baka elence parklar izleyecek. Ak
tr ki Rusya bu adm atmakta eit lde tutkulu. Bunu umut
suzca izliyorum. Ve bana yine nereceim daha iyi bir ey olup
olmadm sorabilirsiniz. Kant ya da Joyce yahut Goethe oku
malarm dnmediim insanlar iin yapmay dndm
ey onlarn hayatlar iin en nemli/hayati eydir; fakat duyar
llk iin daha fazla bo zaman, rahata hareket edecek yer iste
yenler kimlerdir? Bu hepimiz iin ok zor bir sorudur ve gln
bir tarzda bizim gibi insanlar, yani imtiyazl entelekteller ken
dimizi bu soruya cevap veremeyecek kadar yeteneksizletirdik.
RK: Elektronik radyo ve televizyon medyasnn Avrupa
kltrnn saygn eserlerini Shakespeare, byk operalar,
byk konertolar halk iin ok daha ulalabilir kldm sa
vunan bir kart argman daha var elbette; nk, bu argma
na gre, Cumartesi ve Pazar gecelerinde bu medya aralarmm
bu klasik eserleri seslendirme imknlar var ve halk bu eserlere
daha nce asla yapamayacaklar ekilde ulaabiliyor.
GS: Bu optimistik bir bak as. Bu televizyon programn
zevkle seyrettikten sonra kitap satn almak isteyip istemeyecei
nize, ya da onu ocuklarnza okumak isteyip istemeyeceinize

George Steiner 245

veya holandnz bir oyunu canl tiyatroda grmek isteyip is


temeyeceinize baldr. Benden daha iyi bildiiniz zere, bu
ok sorunlu konulardan biridir. Olup-biten bu mudur? Kitle ile
tiim aralarndan istediiniz ey aktarmas ya da tamas m
dr? Baz insanlar televizyonda tantmlarn mteakip kuku
gtrmez biimde ve gerekten sat patlamas yapan klasik ki
taplar olduunu ne sryor. Fakat ne yazk ki, tersi bir eilimi
iaret eden ok sayda delil var. Kt olan iyi olan yava yava
kovar ve ille de bir fark aranacaksa, artakalan sprntnn gi
derek daha byleyici hale gelmeye balamasdr. Hem fazla pesimistik hem de fazla optimistik olma karsnda nlem almal
yz. [Marshalljj McLuhan'm yaptmz eyi bildiimiz dnce
si bana pek ak grnmyor. Baz eyleri nceden tahmin edi
yoruz. Televizyonun uzaklk, ekonomi, bo zaman nedeniyle,
operalar yle dursun, konser salonlarna be ulaamayan in
sanlara kesinlikle ye imknlar sunduunu reddedemem. Fa
kat bunu izleyebilir miyiz? Bu formlar yaayan formlara aktara
bilir miyiz? Ne yazk ki, bdiiniz gibi ngiliz adalarnda, istatis
tikler ok sayda tiyatronun, mzik salonunun ve ciddi film ev
lerinin kapanarak bingo salonlarna dntn gstermekte
dir. Televizyon alternatif hayat formlarm ortadan kaldrmtr.
RK: Bu "kincil Olann Kltr" ("Culture of the Secondary") diye adlandrdnz ey eserlerin kendi mevcudiyet
lerinin yerlerini alan parazitizin/asalaklk, konuma hakknda
konuma, imajlarn imajlar. Fakat bu reel mevcudiyetin esiz
sanat eserinin mistik, ayinimsi yceltilii (gnmzde artk pek
mmkn olmayan bir ey) dnda herhangi bir eyle yaamas
sz konusu mudur?
GS: Gnmzde artk mmkn deil mi? Deynein bu
gerekten irkin ucunu tutalm. Tarihiler birgn bu kltrn,
bir resim iin yzmilyon sterlin dendiinde, btn dnya bir
Van Gogh, bir [Pierre-Auguste] Renoir, bir [Pablo] Pcasso iin
mzayedede ak artrmaya girdiinde delirdiini yazacak. Bu
ne gizemli ve vlger byk sanat yceltme tarz diyebilirsiniz.
Elbette yle. Fakat bu neredeyse bir putlatrma. Avrupa'daki
byk Rnesans kiliselerinin yarsn, komularn glgede b
rakmaya alan byk patronlar ina ettiler aslnda gste
rili, dikkat ekii tketim amacyla ina edilmi yaplar. Bu

246 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

yzden byk sanat ikonlar konusunda yeni mzeler, yeni ti


caret merkezleri inasyla devam eden bir sahte, estetik zevkten
yoksun lgnlk var. Tapnmann bir biimde ortadan kalkt
henz net deil. Bir tr karmak putperestlik sz konusu. Fa
kat bu konuda bir ey syleyeceksem, ie en gndelik dzey
den balamak isterim. Babalar ve anneler ocuklarna daha faz
la kitap okumaya balayacaklar m? Sosyologlar bu konuda bi
ze baz deliller gsteriyor. zellikle orta snfta, ocuun ebe
veynlerini daha nce bir eyler okurken, iyi kitaplar okurken
hi duymam olmas olgusu/gerei, derin bir ok yaratmtr.
Belki de baz imknlara geri dnmeye balyoruz. Hesap defte
rinin her iki tarafndan da delillerini bulabileceiniz keskin bir
atma ve gei aamasndayz. Fakat resmin tamam siyah de
il. En dehet verici ihtimal aln, Dou Avrupa'dan gelen
kitlesel gn, veya baz kritik alanlardaki sivil organizasyon
formlarnn, legalizmin ve ekonomik mbadelenin knn
kiisellii ve bo zamanlan ortadan kaldrmas olabilir. gn
bir dikdatrlk trn tercih etseydim, sessizlii hayatlarm
za geri getirmeyi denerdim. Son tahmin ocuklarn yzden
seksen yedisinin radyonun, teybin, kasetin, uzun-alar diskin
veya televizyonun arka plandaki sesini duymakszn okuyama
dklar. Elektronik grlt gsterilen her ilginin/dikkatin ol
mazsa olmaz, yani koulu haline geldi. Eer bu doruysa, ya
l/eski korteks anlayamadmz bir eylere maruz kalyor de
mektir.
RK: Sizin gezegenin ve aslnda zelde Avrupa'nn Amerikariizasyonu diye adlandrdnz ey bu, deil mi? Ve son kita
bnz Reel Varolu [Reat PresenceJ'un bir yerinde Amerikan baansnn, ebediyeti/lmszl demokratikletirme ve mkem
mellii/stnl evcilletirme giriimi olduunu sylyorsu
nuz. Avrupa'da bizim rekabet tryle baa kabileceimize
inanyor musunuz?
GS: Tpk her kltrn en iyi zellikleri gibi, Amerika'nn
en iyi zellikleri de Amerika dnda yeterince satmaz. Baka l
kelere gnderdiinizde iilemez hle gelen araplar vardr.
Amerika'nn en iyi zellikleri byk alicenapl, insani tec
rbeye ilikin hmoru/nktesi ve rahatl yeterince satmaz.
hra ettii ey McDonalds, Kentucky Fried Chicken, resimli o

George Steiner 247

cuk kitaplar (comic books), korku dolu radyo ve televizyon me


lodramlar.
RK: yleyse, niye ktye gittiimizi sylyorsunuz?
GS: Kt olan ithal ediyoruz. Tutkularmz en kt eyle
re ynelttik.
RK: zellikle de kltrel dzeyde, ulus dillerini ve Avru
pa kltrn bu iddetli saldrdan korumak iin, yerli film ya
pmcln ve yayncl tevik ederek Alman ve Fransz film
lerini destekliyor musunuz?
GS: Bunun faydas yok. Almanya'nn sokaklarn dolan,
Fransa'da "Franglais"in varlna bakn; Amerikan dilinin, tpk
ngiltere'de de olduu gibi, tam bir zafer kazandn fark eder
siniz. Beatles istisna kabul edilirse, ngiliz dilindeki patlayan di
namiiyle mukayese edilebilir trde hibir byk kar-ifade
tarz bulamazsnz. O sihirli svlar gibidir akar, kaplar/yk
selir, antr, temizler, saflatrr ve tektipletirir. Uzaklaabilir de.
Kuzey talya'da ok umut verici bir alternatif grdm. Orada
Amerikan'm en iyi zellikleri benimsenmi neden insanlarn
genel amarhaneleri ve istedikleri zaman giyebecekleri temiz
gmlekleri olmasn, neden daha iyi grnmesin ve daha iyi his
setmesinler ve neden temiz ayakkablar vb. olmasn? fakat
sosyalizmin ve katolisizmin talya'daki ikili varlklar, ve arala
rndaki gerilim ok gl bir ulus ve dil kimliini korumutur.
Fakat baka lkelerde, kendi ulus bilincine sahip sol bulmamz
ok zordur. Eer o her yeri kaplarsa, bir yzyl, iki yzyl daha
insanlarn yle syledikleri bir durumda olabiliriz: 'Tamam,
kesin arhk u kltrden sz eden konumanz, biz iyi yaamak
istiyoruz. Aslnda bir buz dolabmz olsun istiyoruz." te bir
sredir yapmaya altmz ey budur mutluluk Avrupa'da
yeni bir fikirdir. Entelektel tutkularn yalnzca tuhaf ekilde
lksmz deil, pozitif ekilde dmanmz olduu yeni bir i
rahatlk ortamnda olduumuzu dnn. Benim yanl ekilde
Karardk a diye adlandrdmz a daha iyi bilmemiz ge
rektiini dnmemin nedeni budur; kk gruplarn, zellikle
de rlandal keilerin, bilginlerin, gezginlerin iir, kutsal metin
ve klasik aklarnn metinleri elle tekrar kopya etmeye, ktp
haneler kurmaya baladklar zamanlan hatrlamalyz. Buna
benzer aamalara zorluklarla geldik. Bsbtn pesimist de de

248 ada Filozoflarla Syieiler/Kta Felsefesi Tartmalar

ilim. Sekinlerin elitist kopuu ile yalnzca daha iyi bir gnd
ze ve geceye sahip olmaya ynelik sradan tutku arasnda bir
sarka hareketi gryorum. Bir baka insana "Biraz daha iyi ya
ama hakknz yok" demek iin sadist ve kibirli bir aptal olmak
gerekir. Elbette insanlar daha iyi yaama hakkna sahipler.
RK: Bu yzden, Amerikan idealini savunurken insan,
Amerikan idealinin insanlara bir eitlik umudu sunduunu, ve
aslnda ayn zamanda kaynama potas (melting pot) diye ad
landrdmz ey iin farkll tolere etme, kabullenme kltr
getirdiini syleyebilir.
GS: Kesinlikle yle. Btn bunlar Amerika'da iyi ilemedi.
Etnik problemler umutlarmzn tesinde direngenler ve varlk
larn inatla srdryorlar. Byk gzlemci, Amerika'da bulun
mu gzlemcilerin en by [Alexis] de TocqueviUe ondokuzuncu yzylda yle bir kehanetimsi cmle yazmt: "Aristok
rasiler bronzdan eserler yaratr, demokraser betondan eser
ler." Bu onun Amerika'nn durumunu anlatan diktumuydu/vecizesiydi; verilecek cevap muhtemelen "bunun insanlktaki art
n kanmaz doal sonucu" olduudur. ok gl bir savun
madr bu. Benim ekincem i alannda deil. Hayatm retme
ye, kk insan gruplarna "Homer'i VirgiTi ve Dante'yi de
okuyalm. Bunlar hayat hakkndadr" demek iin harcadm. Ya
nlyor olabilirim, fakat samimiyim. Ve mevcut iklimde beni
dehete dren ey meslektalarmdan bazlarnn, entelektel
meslekleri olan bazlarnn her iki tarz da istemeleridir. Ben bu
nun bedelinin ok ar/pahal olacan dnyorum.
RK: Bizim Avrupa'da daha iyi olduumuzu dnyor
musunuz? teki karsnda hogrsz, farkllk karsnda tole
ranssz en kt kabile milliyetiine dayanan iki dnya sava
na tank olduk; Amerika en azndan oulcu toplum fikrine inti
bak edebilmitir. Keza, son zamanlarda Avrupa'da etnik milli
yetiliin diriliine tanklk ediyoruz; bazar bundan yola ka
rak yakn geleceimizin ok kt olaca kehanetinde bulunu
yorlar. Eer gerekten byk kafalar retmi bir toplum isek,
kendi yzylmzn Heidegger, [Ezra] Pound, [Paul] de Man,
[Louis-Ferdinand] Cline gibi ok byk kafalarnn faizmi des
tekleyerek ahlaksz (immoral) insanlar olduklarn ispatladklar
n da unutmamalyz. Bu sulamaya nasl cevap verilebilir?

George Steiner 249

GS: Olgu dzeyinde kimse cevap veremez; bu dorudur.


Fakat siz ve ben aka bir eit and imeliyiz. Doktorlar Hipokrat yemini ederler: "Bunu imzalarsam, artlarm ne olursa olsun
hayatmn geriye kalan ksmnda belirli bir tarzda hareket ede
ceim." Mkemmellie, gzellie, forma kap aralamak iin ye
min etmeliyiz. Bu biraz cehennemden kmak gibi grnyor.
Bu ok merkezi bir bilmece ve hakikattir. Fakat yalandan yemin
edemem. Szn ettiiniz ahsiyetlerin olmad bir dnya, b
yk klasiklerin olmad bir dnya, byk resimlerin ve mzik
lerin olmad bir dnya, bakalarna olmasa bile bana kl-yru gibi grnyor. Bu Manieist dalizmi, dolaysyla her b
yk yaratln sabit paras durumundaki ktl savunmak
deil. Azizler iir yazma ihtiyac duymazlar. Okur-yazar olma
yan insanlar iir yazamazlar ya da nadiren yazarlar. Yksek ifa
de ve dnce glerinin gelimesi genellikle reel politik insan
lkla uzun sre ele ele yrmez. Bu insanlar iyi iseler harika ola
caktr. Deiller. Siz ve ben onlar hakknda kitaplar yazarz. Bize
rettikleri eyle birlikte yaarz. Ve bize verdikleri sevin,
znt ve strapla yaarz; ne yazk ki orada biraz tuzaa d
eriz. Ve ben bu tuzak konusunda drst olunabileceini d
nyorum; insan sevgisinin, eitliki adaletin, liberal dzenleme
lerin kesinlikle birinci smf eserlerin byk yaratalan oldukla
r iddiasnda deilim.
RK: Bu yazlarnzdaki merkezi ilgilerinizden birine iaret
ediyor metne, metnin tekiliine estetik aklk, belirli bir yo
unlama, ilgi ve uyanklk modu olarak cevap verebilirlik nos
yonuna; metin karsndaki sorumluluk olarak bu cevap verebilir
lik kavramnda, hem metinden sorumlu olma hem de bununla
balantl tekilerden sorumlu olma unsurlar sz konusu. Fakat
bu bana ok problemli grnyor byk sanat eserlerine este
tik cevap/karlk verebilirliin mantksal ve duygusal olarak bir
ahlaki sorumlulua gtrecei iddias. Sanat eserleri karsnda
sorumluluk duyan insanlarn ahlaki bakmdan da sorumlu insan
lar olduklar kuku gtrr. Bu elikiyi nasl aklyorsunuz.
GS: Pek zamanm olmad' iin, izninizle size basite iki
tarzda cevap vereceim. Kald ki dnyadaki en zor ey buna
benzer problemler konusunda basit/yaln olmaya kalkmaktr.
Kabaca dile getirmek gerekirse. nomas Jefferson, Matthew Ar~

250 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

nold (hl byk bir hoca), F. R. Leavis, eer iyi okursanz daha
iyi seeceinize, baka insanlara daha iyi davranacanza inan
yorlard gerekten. Elbette basitletiriyorum, fakat onlar bu ba
lantya tutkuyla ve itenlikle inanyorlard bakalarnn du
rumlar karsndaki duyarllnz zenginlemedike, daha rafi
ne hale gelmedike ve genilemedike daha iyi insan olamazs
nz. lk almalarmda Schubert'i melekleri dinler gibi dinleyen
ve Goethe'yi okuyan insanlarn, toplama kamplarndaki baka
insanlara ikence edemeyeceklerini gstermeye alrken, bu
nun ispat edilmeyecei kanaatine vardm. Aksine, daha nce
ima ettiiniz gibi, bazen, dehet verici bir ekilde tam tersi ger
ekleir, byk okurlar sadist insanlar olur ve faizmi tercih
ederler vb. Kpr nerede? Son almalarmda konuyu snrla
dm ve daralttm. Dnrler arasndaki pheli kiilik ve Titan
Martin Heidegger'le snrladm; mstakbel kltrmzde He
gel ve Platon ikisi de politik adan gven verici deil ka
dar etkili olacam dndm Heideggerle. Heidegger b
yk airin, byk sanatnn konuan de, konuulan varlk ol
duunu syler. Bu ancak ngilizce bir kelime oyununa bavura
rak dile getirebeceim bir ey; "konuulmu/sipari edilmi"
varlk. Bir ey szlerek onun iinden geer. Bireyden daha b
yk bir ey sz konusudur. D bireyden ok daha byktr;
onurunu ve grkemini tayacak gemiyi seer. u anda herkesin
okuduu eyi yeniden dzenleyebeceini syleyen yaygn ko
numa tarzna, yaygn ders verme tarzna kart ekilde konuu
yorum. Orkestra efinin adna bestekrdan daha fazla yer ay
ran duvar posterlerini mitsizce reddediyorum. Klasik oyunla
r sahneleyerek herkesi plak veya lastik maskelere, uzay gemi
lerinde herkese egemen olurken, Shakespeare ya da Molire ve
ya Aristophanes'den daha byk olduunu dnen retici
yi/imalaty protesto ediyorum. Gerekten byk sanatn
nnde saygyla eiliyorum. Basite dile getirmek gerekirse,
byk airin bize bana ihtiyac yoktur. Benim ona ihtiyacm var.
Pukin'i unu sylerken gsteren bir Pukin resmi var: "Bak,
ben Pukin'im. Sana gndermen iin bir mektup vereceim.
Doru tevzi kutusuna girdiinden emin ol." Bunu yapmay se
viyorum, Yapamadmda skntya girmem, fakat mektup ta
may severim; bu bir retme, sizin ve benim gibi yazarlar, ele
tirmenler, izah ediciler olma yollarndan biridir. Bu ok masum

George Steiner 251

bir grevdir, fakat tehlikeli hale gelmitir ve ben zor bir grev
olduunu dnyorum insanlara bir ekilde dinletmek, in
sanlara bir ekilde baktrmak. Fakat eer bana bunun sokakta
ya da evinizde daha iyi davranlar sergilemeniz istikametinde
bir inan ya da umut tayp tayamayacan sorarsanz, byle
bir umudumun olduunu syleyemem gerekten.
RK: Avrupah zihin nosyonuna dnersek. Daha nce Avru
pa'nn Karardk alar ifadesinin bir yanl adlandrma oldu
undan, Aydmlanma-ncesi Avrupa'nn halkm tek bir kltre
sahip bulunduu ve tek bir Latin lingua franca ile hudutlarn ve
snrlarn alarak bir tr sosyal ve politik birlie ulat bir za
man ... olduundan sz etmitiniz.
GS: Lingua franca" ifadesini kullandnz. Tarihte bundan
daha derin bir nkte ya da ironi yoktur; tarih bizden ok daha
nkteli ve ironiktir. Lingua, Latin. Franca, Fransa/Fransz. Avru
pa dncesinin tek bir dile sahip olduu iki aru. Ve bugn lin
gua franca nedir? Anglo-Amerikanca ya da Amerikan Creole ve
ya komersiyal/ticari Amerikanca Vladivostok'tan Madrid'e
kadar kompterleri organize eden dil her gen bilimadamnm yaym yapmak ve bilmek zorunda olduu dil. Burada kor
kun bir eliki var; neredeyse bir tuzak var. Bu yeni Avrupa
Amerikanca konuan bir Avrupa olabilir mi? Bu sorunun ceva
bn bilmiyorum ve Amerikanca dnmeye balayan birini de
anlayamam; nk bu btn bir gemi tarihe keskin bir mey
dan okuma olurdu. Bu soruya verilecek cevabn temeli ne olabi
lir? Dinin dirilii olabilir mi? Bu da hileli bir soru. Fundamenta
lizm (kkten-dincilik, .) yalnzca slam'dakiyle kalmaz Hristi
yanlk'ta da tekrar aha kalkar. Dnyann en byk uluslarn
dan biri olan Ukrayna tekrar Slav dnyann kalbine sokulmu
sivri bir Katolik kama haline gelebilir. Tekrar byk din sava
laryla kar karya kalr myz? Bu ihtimal d deildir. Kimse
rlanda'da bunu syleme ihtiyac duymaz. Bir baka temel var
mdr? Yalnzca bir tek temel gryorum. Paylalm aktif hat
ralar klliyat. Leningrad' ziyaret ettiinizde, hissettikleriniz ne
olursa olsun, kuatma altnda alk ve ztraptan len birmilyondan daha fazla insann mezarlarna oniki kometrelik bir mesa
fede olduunuzu hayal dahi edemezsiniz. Asya hudutlarna,
yani Moskova'ya kadar, bir terr salgnm, ac hatralar, muhte

252 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

melen iinde umudun da yer ald intiharn eiinde bir dile


getirilemez kendi-kendini ykm paylayor. Tarih ortak bir
kimliin pasaportu olabilir; fiilen yaanan ve bilinen tarih u
gnlerde birok bakmdan dominant duyarllk disiplinidir. Di
le getirilmesi ok zor eyler yaadk. Hibir Avrupa olmamas
ihtimaline ok yaklatk. Ispanya'nn yeniden girii sz konusu
Fransa'dan krk yl sonra, gl liberal dncemiz, sanat
mz ve felsefemiz var, resim tekrar aramzda, evkle Avrupa'ya
katlyoruz: "Biz de sizden biriyiz; bu iren tarihi, engizisyonu,
sivil sava, Napolyon'u ve faizmi biz de yaadk," Bir Ameri
kalnn paylaamayaca, Bir Asyalnm ve bir Afrikalnn payla
amayacaklar ortak hatralarmz var. Onlarn kendilerine ait
gemi zamana ait zengin imparatorluklar ve delilleri var. Bi
zim sorunlarmz ok daha acil ve en azndan bugnn genle
rinin snrlar ama anslar var; bu sizin ve benim asla yapama
dmz eyler. Ve bir yerlerde gemiin ok esnek bir rn do
urmas gerektii yolunda bir karar var. Aksi taktirde arkamz
daki karanlk ok daha katlamlamaz hale gelecek.
RK: Fakat bu hatrlama kolektif hatalarmz kadar kolektif
baarlarmzn da hatrlanmasdr.
GS: Alman air [Rainer Maria] Rilke'nin olaanst bir s
z var: yi bir evliliin sonunda insan tekinin yalnzln se
ven koruyucu olmaldr. Ben de bir tarihsel krizin sonunda ken
di yanllarmz seven koruyucular olmamz gerektiini syle
yeceim.
Dublin, 1991

Paul Ricoeur
Evrensellik ve Farklln Gc

RK: AvrupalI kimlii fikrine inanyor musunuz?


PR: Avrupa kendileriyle kendilerini-eletirilerini de bera
berlerinde getiren bir dizi kltrel kimlik retmitir. Ben bunun
esiz olduunu dnyorum. Hristiyanlk bile kendi eletiri
sinin kuatmas altndadr.
RK: Bu kendini eletiri yetisinin nasl ilediini dn
yorsunuz? Reformasyon ve Rnesans terimleriyle?
PR: Evet. Avrupanm kendi iinde bir plralitesi var. Avru
pa'nn farkl trlerde Rnesanslar olmutur onikinc yzyl
da arlman hanedan rnesans, onbeinci yzylda Fransz ve
talyan rnesanslan vb..
Aydnlanma bunun bir baka ifadesiydi; birbirleriyle diya
loglarnda kltrlerin bu kendi kendini-eletiri unsurunu uygu
lamaya koymalar nemlidir ve ben bunun (elbette bimin do
uu ve geliimiyle birlikte) yalnzca Avrupaya has bir ey ol
duunu dnyorum. Avrupa esizdir; nk farkl miraslar
Yahudi-Hristiyan, Greko-Romen, sonra Roma mparatorlu
unun ynetimi altndaki Barbar kltrler. Reformasyon Hris
tiyanl, Rnesans aydnlanmas miraslar ve keza bu mirasn

254 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

ondokuzuncu yzyla ait unsuru: nasyonalizm (mliyetilik


veya ulusuluk, .), sosyalizm ve romantizm.... birbiriyle kaynatrmtr.
RK: Bu plralist miras Avrupal evrensellik iddiasyla na
sl uzlayor?
PR: Avruparun temsil ettii evrensellik tr birbiriyle kay
naan ve birbiriyle rlen, belirli bir esneklik, reddetme ve sor
gulama yetenei salayan bir kltrler plralitesini iinde ta
yor.
RK: Bu elbette yle bir soruya kap aralyor deil mi: Biz
Avrupa'da nasl oldu da sadece farkllklar hudutlarmz iinde
tutmakla kalmayp Avrupa dndaki kara paralarnn ve lke
lerin farkllklaryla da ilikiler gelitirdik; Avrupa'nn niversalist projesi onlarn farkllklaryla, milliyetilikleriyle, fundamentalizmleriyle diyaloga girebilir? Baka bir ifadeyle sorum
u: Eer kendi ulusal kimlik problemlerimizi zemezsek ba
kalarna sz syleyebilir miyiz?
PR: Burada Avrupa'da fundamentalizmden sz ederken
dikkatli olmalyz, nk kesinlikle pejoratif bir kelimedir ve
doru analize engel olur. Farkl fundamentalizm trleri olduu
iin fenomene yakndan bakmalyz. Biz kelimeyi yukardan
farkl ok sayda olay iin kullanyoruz. Fakat szn gelii, hal
kn pratiine yakm bir kltre dn e yukardan empoze edi
len fundamentalizm birbirinden farkl.
RK: Peki, Baltk devletleri rneine bakalm; bu devletlerin
ulusu egemenlik ve zerklik taleplerinin elde etmeye alt
eye sempati besliyor musunuz?
PR: Yalnzca fenomenin kapsamnn deil, ayn zamanda ifrat/ekstremist boyutu karsnda ardm sylemeliyim;
nk benim kendi felsefi kltrmde dilin bir kltr yeniden
organize ederek birletirme kapasitesine hakkn teslim etmi de
ilim. Ve ikincileyin, her bir kimliin birbirlerinin tehdidi alfanda
olduklarm hissetmelerinden doan krlganlklarn da yeterince
hesaba katmadm- nsanlar tekinin tekiliinin tehdidini hisset
mek iin gven duygusundan yoksun olmaldrlar. nsanlarn
empatik tarzda olduklar ey olma iddiasmda bulunduklarnda
bylesine gvenden yoksun olmalarn anlayamyorum.

Paul Ricoeur 255

RK: Yalnzca Balk devletlerindeki deil, ayn zamanda


Yugoslavya'daki, ekoslavakya'daki, Kuzey rlanda'daki bu
gvensizliin bu yzden kendilerini ayrlk bir ulusal kim
lie balamalarnn salam tarihsel nedenleri olduunu ka
bul ediyor musunuz?
PR: Fakat ayn zamanda dillerin dalmna uygun ulus
devlet hibir politik snr dalmnn bulunmamas da sz ko
nusu; bu yle bir ey ki, ulus devlet dzeyinde zmleri im
knsz hale getiriyor. Bu ondokuzuncu yzyln gerek sorunu
(irritator); devlet ile ulus arasnda tam eitlik ryas.
RK: Baarszlkla sonuland net.
FR: Evet fiyaskoyla sonuland. Bu yzden bizim baka bir
eye bakmamz gerekiyor.
RK: Bugn Avrupa'da ulus devletin snrlamalarnn
(onun bir arac model olarak korunarak) bir yandan uluslarst
bir devletler konfederasyonu, dier yandan iktidarn ulus dev
letten alnarak blgelere daha ok kendi kendini-ynetecek
blgelere; yerel demokrasi pratiini, katlmc demokrasiyi te
vik edecek kendi kendini-yneten blgelere kaydrlmas is
tikametinde almasnn zorunluluu ile ilgili ok ey konuulu
yor. Bunun ilerleyebileceini dnyor musunuz?
PR: Evet, fakat burada bir problem var. Avrupa federaliz
mi bir blgeler ya da uluslar konfederasyonu mu olacak?
zm bilmiyorum; nk bu daha nce var olmayan bir ey.
Modem tarihi ulus devletler ina etmitir. Fakat byklk/ha
cim problemleri var. Avrupa'da hacim bakmndan byk be
ya da alt ulus devlet var, ancak ulus devletlerin baardklar
ekilde mikro-devletler haline gelemeyen mikro-uluslar da
var.
RK: Bazlarnn Kanada'yi ve Birleik Devletler'i "teki Av
rupa" diye adlandrrken kastettikleri ey emsalsiz deil; onlar
orada bir federasyon modeli gelitirdi ve zellikle de Amerikan
Devrimi'nin balarnda belediyeler dzeyinde ynetime belirli
llerde yerel zerklik tand.
PR: Birleik Devletler bir adan farkl; nk gmenlerin
kaynama potas (melting pot).

256 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

RK: Fakat kesinlikle biz de burada, Avrupa'da iki ya da


yl koloniletirdiimiz lkelerden gelen gmenleri kaynatr
ma frsat bulduk.
PR: Birleik Devletler problemi bir lde dil, yani ngiliz
ce sayesinde zd. Bizim tam tersi bir problemimiz var: dille
rin ve ulusal diyalektlerin okluu.
RK: Burada egemenlik sorununa gelmek istiyorum. Avru
pa'da egemenlii birletirme aamasndayz. Eer yanllk yap
myorsam, egemenlik nosyonu aslnda nce Tanr'nn evrensel
egemen olduu, sonra da paralanamaz bir iktidar merkezi ola
rak Kral'm Tann'nm yerini almas fikrine kadar geri gtrlebilir. Daha sonra Fransz Devrimi'yle birlikte monarinin yerini
cumhuriyetlerin almasyla birlikte ulus devlet egemen hale gel
di.
PR: Modem cumhuriyetlerde, egemenliin kayna halk
tr; fakat bugn farkna varyoruz ki birok halkmz var. Birok
halk birok egemenlik merkezi anlamna geliyor bununla ce
belleiyoruz.
RK: Egemenlii tek ve paylatrlamaz bir ey olarak ta
nmlamak Frasz Devrimi'nin problemlerinden biri deil miy
di? Bu baka lkelere ve ktalara ihra ettiinizde problemler
yaratr.
PR; Ayn zamanda Fransz halkn da yesi olan Korsika
halkn dnn. Burada halk [peope1kavramnn iki anlam ba
his konusu, "Halk" bir taraftan devletin yurtta anlamna geli
yor ve bu yzden etnik bir kavram deil. Fakat dier taraftan
KorsikalIlar etnik anlamda bir halk Fransz halk kavrama et
nik anlam yklemez. Dolaysyla bu iki halk kavramyla ba
mz dertte ve ben bunun Avrupa'nn tmnde bugn gerek
lemekte olan eyin rnei olduunu dnyorum.
RK: Bu iki farkl yelik/aidiyet tr demek etnik aidi
yet ve sivil (civic) aidiyet
PR: Evet, nk Fransz anayasasna gre "halk" nosyonu
etnik deil. Anayasaya gre yurttal belirleyen ey Fransz
topraklarnda domu olmak. Szn gelii, bir gmenin olu
ya da kz bu lkede doduu iin Franszdr. Bu yzden, aidi
yet/yelik kuralnn etnik kklerle hibir alakas yoktur. Korsi

Paul Ricoeur 257

ka halkru tanmlamann imknsz olmasnn nedeni budur;


nk hem yurttalk kriterleri dnda hibir kritere, hem de bu
kriterleri uyguladmz insanlarn bavurduu etnik kritere
gvenmiyoruz.
RK: Etnik milliyetilik ve rklk problemini bu dourmu
yor mu?
PR: Yurttalk kriteri etnik kriterin arln yumuatmak
iin orada,
RK: Tartmay biraz geniletmek gerekirse, aslnda birden
fazla Avrupa var denilemez mi?
FR: Alman dnr Kari Jaspers Avrupa'nn San Frandsco'dan Vladivostok'a kadar uzandm sylerdi. Bu Avrupanm
kltrel yayl sorununu douruyor.
RK: Varsa zm belki de Avrupa'nn limitleri iinde aran
maldr. Bu limitleri baz insanlarn dnya cumhuriyeti, farkl
lktan muhafaza edebilen, ancak btn halklan ve lkeleri bir
birine balayan kozmopolit toplum dedikleri ey istikametinde
genileterek gelitirmeye ihtiyacmz olabilir mi?
PR: Politik anlamalarla dahi, doru ereveyi salayacak
uluslararas bir kurum problemi zlmeksizin Avrupa'nn bir
letirilmesi problemini zmek imknsz olabilir.
RK: Bu topik kozmopolitan cumhuriyet vizyonu Aydnlanma'ya, Kant'a ve Montesquieu'ya ... kadar gerilere uzanan
bir vizyon.
PR: Bugn bir topyalar plralitesine, farkl trden top
yalara ihtiyacmz var. Elbette temel topya, randman ilkesi
nin, verimlilik ilkesinin ynetmedii, ihtiyalara dayanan bir
dnya ekonomisidir. Bu bir sonraki yzyflm problemi olabilir
Pazar yasalannn ynettii bir ekonomiden insanlarn ger
ek ihtiyalannda temellenen bir ekonomiye nasrl geilebilir.
imdi pazarn egemen ve yegane retim/verimlilik kayna ol
duu bir aamadayz; fakat bu verimlilik paylalmyor; nk
verimliliin baars eitsizlii artryor. Buna yneleceiz. Ve
aynca politik egemenlikler hiyerarisi problemi var kresel,
ktalar leinde (Avrupa, Amerika, Afrika vb.), ulusal ve bl
gesel.

258 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

RK: Bu problemin imdiki politik imalarndan bir adm ge


riye ekilerek bu tartmann kltrel ve felsefi nkabulleri hak
knda eyler syleyebilir miyiz?
PR: Bu kontekstte hafzamnfhatranm rolne odaklanmak is
terim. Bir adan hatra bir yktr; eer kazanlm ya da kaybe
dilmi savalarn hatrasn canl tutmak istersek, eski dman
lklar diri tutarz. Avrupanm farkl devletlerini dnn. As
lnda u ya da bu zamanda olmayan devlet ifti bulamazsnz.
Bu yzden hapishane olan, geriye gtren bir hafza/hatra var.
Franszlarla ngilizler, Almanlarla PolonyalIlar vb. Bir baka a
dan kltrel baarlarmzn ve ayn zamanda aclarmzn hat
rasn ilemeksizn yaayamayz. Bu beni bir ikinci unsura gt
ryor. Affetmede temellenen bir ikinci dzeyi hatrlamaya ihti
yacmz var. Unutursak affedemeyiz. Bu yzden, aslnda hatra
larmz amak, ve hatralarmz szn gelii Almanlar'm ile
dikleri sular kendi hatralarmzn bir paras haline gelecek
noktaya kadar birbirimizle mbadele etmeliyiz. Komumla zul
mn hatrasn paylamam affetmenin politik boyutudur. Eli
mizde rnekler var. anslye'nin Varova'ya giderek, diz kp
zr dilemesinin Avrupa iin nemli olduunu dnyorum;
nk savalarn, zaferin vb/rin hatralarndan kurtulurken,
yaralarn hatrasn canl tutmalyz. Bu hatra mbadeleleri, bu
karlkl affediler istikametinde byle ilerleyebiliriz.
RK: Allmn dnda bir fikir bu.
PR: Avrupa'nn problemlerini yalnzca bir Ortak Pazarla
ya da bir politik kurumla nasl zebileceimizi anlayamyo
rum. Elbette bunlara ihtiyacmz var. Avrupa iin birlemenin
ve ayn zamanda Avrupa ile dnyann geriye kalan ksm ara
sndaki ilikinin, ulus devletler okluu problemini zecek ye
ni kurumlar icat etmenin temeli olabilecek bir pazar genileme
sine ihtiyacmz var. Fakat hem ekonomik bir Ortak Pazar prob
lemine hem de politik yeni kurumlar problemine temel tekil
eden bir ruhsal/manevi [spiriiual] problem var.
RK: Bugn Avrupa'da kar karya kaldmz kltrel
krizde - tahkiyenin/anlatnn felsefenizdeki anahtar terim
lerden biri bu rol ne olabilir? Burada hikye anlatm olarak,
hatrlama olarak ya da projeksiyon olarak tahkiyeyi kastediyo
rum.

Paui Ricoeur 259

PR: Tahkiyenin rolyle ilgili ey syleyebilirim, ilkin,


ou kltrn kltrdeki farkllklar karsnda birlik temeli
salayan bir ilk olay ya da hamlesi bulunduu iin kurucu
olaylar tahkiyeniz var. Dolaysyla kurucu olaylar hatrla
ma/yadetme ihtiyacnz.
RK: Fransz Devrimi, Sovyet devrimi, rlanda'daki 1916 gi
bi mi?
PR: Evet. Bunu kkleri bu kurucu olaylarda olan baz iddi
alar, baz kanaatleri muhafaza etmemiz gerektii iin unutma
yz. kincileyin, tahkiye/anlat teorisinin kaynaklarndan biri,
imdi kendimiz hakknda farkl hikyeler anlatabilmemizdir.
ncleyin, bu mbadele srecine Alman filozoflar Ause
inandersetzung diye adlandrdklar eye girmek zorundayz.
Bakalarnn bize anlattklar hikyelerdeki kahramanlar olacak,
kendimizi bizim hakkmzda bakalarnn bize anlatt hikye
lerde bulacak ekilde bakalarnn hikyelerine gireriz. Bu te
kilerin de kendilerine ait kurucu olaylar, stratejileri, gizli tertip
leri vardr,
RK: Bu yzden hatralarn kesimesi hikyelerin kesimesi.
Fakat bu gn Avrupa'da birbirimize ayn hikyeyi, yani bir or
tak evrensel hikyeyi anlatma ansmz var m? Bizi birbirimize
balayacak herhangi bir ey var m?
PR: Bu evrensellik kavramnn farkl kontekstlerde kullan
labileceini dnyorum. Bir adan evrensel sylem kuralla
rndan sz edebilirsiniz Habermas'n tartma kurallan dedi
i eyden; bir argmantasyon mantndan ve etiinden. Bu ev
renselliin bir dzeyidir, fakat pratikte ilemeyecek kadar formeldir. ikincileyin, kendi kltrnz iinde niversast bir id
dianz vardr. Szn gelii, imdilik baka kltrlere dahil edi
lememelerine ramen baz zgr konuma haklarnn evrensel
olduklarn iddia edebiliriz. Fakat bu bir iddiadr ve bakalar
tarafndan tannmadklar srece sadece bir iddia olarak kalr.
Bu yzden yalnzca evrensellik prosedrlerini deil, evrensellik
iddialarn da tartmalyz. Evrensellik projesi insan haklan tar
tmalarnn tm iin merkezidir. Kadnlarn hadm edilmesi
[mutilation; sakatlanma] rneini aln. Kabul edilmese bile, ka
dnlarn haz alma, fiziksel btnlk vb. haklarnn olduu iddi
asnda evrensel bir ey olduunu sylemenin doru olduun

260 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

dan eminim. Fakat bunu tartmamz gerekir. Yalnzca tekiyle


tartma yoluyladr ki, teki bunun evrensel olduuna ikna edi
lebilir. Ve ncleyin, sizin eskatolojik niversalizm/evrenselcilik diye adlandrdnz evrensellik tr var Kant'm Daimi
Bar stne Deneme [Essay on Perpetual PeaceJ'sindeki nihai
ama ya da proje kadar evrensel.
RK: Bir tr evrensel cumhuriyet projesi.
1991'de Paris'te kaydedildi ve ilk olarak 1992'de
Avrupa Vizyonlar [Visions of Etropej'nda yaynland.

Umberto Eco
Chaosmos: Ortaan Dn

RK: Karanlk a'm Avrupa tarihinin en fazla ktlenmi


dnemi olduunu ne srdnz. Neden?
UE: Avrupa nfusunun yirmi milyonunun dnd an
lamyla Karanlk a'dan sz edebiliriz. Bu durum gerekten
dehet verici. Yegane gelien uygarlk rlanda uygarlyd ve
tesadfen byle deildir. Bu rlandal keiler Kta Avrupas'm
medenetirmeye gitmilerdi. Fakat milenyumun eiinde artk
Karanlk a'dan sz edemeyiz. Bildiiniz gibi onuncu yzyl
da onlar faslye yetitirme tarzlarn, sebzelerdeki btn prote
inleri kefetmilerdi. Bir tarihi onuncu yzyl "kuvvet yzyl"
("the century full of beans") diye adlandrd; bu ok byk bir
devrimdi. Bugn Avrupallann tamam sebze proteinleriyle
beslenmeye balad. Gerek bir biyolojik devrim. Ve milenyumu izleyen yllara Birinci Endstri Devrimi yllar denmiti;
nk aa yukan Rnesans'tan nceki bu yllarda yel deir
menlerinin kullanm ok yaygn hale gelmiti ve atlar ve sr
lar iin yeni bir hamut icat edilmiti. Onlar eski hamutlar bo
azlarn skt iin bouluyorlard. Yeni hamutuyla hayvann
gc drt, be ya da alt kat artyordu. Bunu arka dmenin ke
fi izledi. O tarihe kadar gemilerin yan dmenleri vard ve rz

262 ada Filozoflarla Syleiler/Kata Felsefesi Tartmalar

gara kar ilerlemeleri ok zordu. Geriye-hareket dmeni ile ge


milerin seyir imknlar ok byk lde artt; Columbus'un
Amerika'y kefi bu teknolojik yenilik olmasayd imknszd.
Baka keif mucizeleri listeleri de karabiliriz. Avrupa toplumu
yeni feodalizmle, yeni burjuvaziyle, talyan ve Flaman komn
lerin, zgr ehirlerin douuyla, ek'in ve kredinin icadyla
birlikte geliti.
RK: Gerekten de denemelerinizin birinde Ortaa'm d
nnden sz ediyorsunuz. Tarihte bir tr devridaim olduuna
ve bugn Ortaan baz travmalarn tekrar yaadmza ina
nyor musunuz?
UE: Evet, szn ettiiniz denemede amzn kuku g
trmez hzl bir gei dnemi olmas anlamnda baz ortak un
surlar vurgulamak istedim. Yeni bir devrim amda olduu
muz fikrini anlamak iin Avrupa'da son birka ylda vukubulan
eyleri dnmek yeterlidir. Ortaa gibi bu a da yeni form
larn, yeni sosyal, teknolojik, felsefi formlarn icat edildii bir
gei adr. Bu denemeyi yazdm zaman terrizmin dou
undaki baz genel eilimlerden de etkilenmitim. Kzl Tugay
lar ve PLO vb. gibi gruplarn douunu kyamet ya da k
fikrinin enforme ettii Ortaa binylchnm (milleniarism) d
n olarak gryordum. Ortaa yeniden yaama tr olarak
Atom a.
RK: Gnmz edebiyatndan bir rnek alabiliriz sizin
James Joyce ve Ortaa \James Joyce and Middle Ages] kitabnz da
hil hakknda ok ey yazlan James Joyce. Siz Joyce'un (zellik
le Thomist estetikten byleniinizi temsil eden) Ortaa'm
kozmik dzenine ballk le modemitenin muhtemellii (con
tingency) ve modemite deneyimiyle eitlediiniz avangard n
clk nitelii arasndaki bir dengeyi tems ettiini ne sryor
grnyorsunuz. Sizin iin Joyce bir anlamda ortaa estetii
ile modem estetii birletiren bir rnek deil mi?
UE: Ben Joyce'un mkemmel bir kartlk ve kaynama, bu
iki boyutun akl almaz bir kokteyli olduunu dnyorum. Bu
iki boyut Katolik bir evre iinde geen hayatnda mevcuttur; St.
Thomas Aquinas okumas, onu derin kavray, deneysel (experi
mental) edebiyata ilgisi, ve Finnegans Wake'da "abnihilation of the
ethym" dedii dili tahrip etme tr. Joyce'un hayat gibi yazlar

Umberto Eco 263

da kartlar aras bir salnm ya da diyalektiktir. Ulysses' d


nn. Utysses'de o mevcut btn tahkiye/anlatm formlarn y
kar, mevcut btn dil formlarn ykar. O bunu yaparken, Odyssey'in yapsndan yola karak ina etti, fakat baka bir ey ortaya
kacakt; ortaaa zg katedral-vari yap fikriydi bu ve bu yap
olmakszn kendi ykma, tahrip etme, kompozisyonundan etme
faaliyetini gerekletiremezdi. Ben bu diyalektiin her yazarda
bulunduunu, fakat Joyce'da zellikle apak olduunu ve Yazar
tarafndan aka itiraf edildiini dnyorum dzene nos
talji ve macera zevki, dzeni ykc bir makina olarak kullanma
nn gereklilii. Bu btnyle yeni ve Joyceu bir eydir.
RK: Demek oluyor ki siz Joyce'da ortaa dzenine nostal
ji ile modern kaos fikri arasmda bir diyalektik olduunu ne s
ryorsunuz?
UE: Evet, kitabmn alt bal olarak Chaosmos'u setim; bu
Joyce'un icat ettii bir kelimedir; organize edilmi yap anlam
na gelen kozmosjcosmos ile kaos/chaos arama yerleerek yapt
nz sandvi. Aktr ki, bu yaratc kartlk ihtimali chaosmos
kelimesini icat eden bir yazan rahatsz etmez.
RK: Burada Gln Ad [The Name ofthe Rose] adl kitabnz
hatrladm; kitabn kahraman kei ktphane labirentinde
merakla dolayor ve komedi kitaplarnn gizli tutulduu yasak
blme geliyor. Sorun Bat geleneinin, zellikle de Bat kilise
sinin Aristoteles'in trajedi ierikli retilerine izin verirken, ko
medi konulu yazlarn sansrlemi olmas. Ve ktphanenin
gizli blmnde ayn zamanda Isko/Kelt keilerinin Keltlerin
Kitab [The Books of Kels]'nn donanmyla hmor ve muzr
lk, eliki ve atma mcehhez bir tefsirler serisi de var. Bu
rada rlandalIlarn elikiye ve hmora aldm m vurgulu
yorsunuz?
UE: Biliyorsunuz, Ortaa iman ve bu tr eylerin a ol
duu iin ciddi bir ad; yle ki her sylemin konusu Tanr idi.
Fakat ayn zamanda byk bir hmor fikri ayd da; Ortaa
ayn zamanda bir karnaval ve popler zgrlk ayd da. On
larn grndkleri kadar erdemli olmadklann anlamak iin
Chaucer ya da Boccacdo'yu okumak yeterlidir. Onlar bunu del
meyi denemitir. Snrlar yani. Kenar sslemesi [marginalia j de
nilen bir dekoratif sanat formu vard. Metinler kutsal ehitlerle

264 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

ilgiliydi ve kenarlar bir tr elence, icat, masallardan ve pop


ler destanlardan iktibaslar yapma alanyd. Ortaa rlanda kl
tryle ortaya kan ey marginalia'nm centralia'ya/ana metne
dnmesiydi. Keltierin Kitab marginalia'dan oluuyor ve bu r
landa kltrnn Ortaamda da Joyceu olma tarzdr ola
and unsurlar sunmaya, eylerin dzenini ykmaya, farkl bir
dzen bulmaya almak.
RK: Finnegans Wake'm evrensel dil arayn veya daha
kesin olma arayn; eski geleneksel orijinal/ilk dil, Babil'den
ve bugnk ok dilli uygarlmz ina eden ok dillilie gei
ten nce var olan alfabe araynn parodisini hikye ettiini
ne srdnz. Bugnk grnz Babil ncesi zamana dn
gibi bir eyin olamayacan, sizin ifadenizi kullanmak gerekir
se bir post-Babil anda bizi biz yapan ve muhtemelen en
byk erdemimiz olan dillerin okluu, plralitesi, karkl
ve karmakl anda yaadmz olduu anlalyor.
UE: Elbette. Hikye yle. Yllardr Avrupa uygarlnn
tarihinin bu olaanst dnemi zerinde alyorum m
kemmel dil aray. Avrupa domadan nce byle bir megale
yoktu; nk Grek uygarlnn ve Latin uygarlnn kenderine ait birer dilleri vard ve bu dillerin doru diller olduu ve
baka dillerin barbarca [barbarlan] olduu dnlyordu.
(Barbarian terimi kaynanda pepeleyen, konumaya yetenekli
dilleri olmayan halklar anlamna geliyordu.) Avrupa yeni dil
lerin okluunu kefeder kefetmez bir tr evrensel dil ryas
grmeye balad. ki seenek vard. Biri Babil Kulesi karmas
ncesine kadar geriye uzanr; Genesis'in/Dou'un 11'inci
ayetine gre Tanr Babil'de dilleri kartrmtr. Daha nce tek
bir mkemmel dil vard. Dolaysyla bu Avrupa tarihinde z
gn branice'nin saflna ya da branice dnda Tanr'nm
Adem'le konutuu dilin saflna dn abasyd. Tersine
dier giriim/seenek gya evrensel akhn kurallarm izleye
cek yeni bir dil herkesin konuabilecei bir dil ina et
mekti. Her ikisi de Babil'de alan yaray tedavi etme girii
miydi. Yakn zamanlarda, Babil 'in hikyesi hakkmdaki [muh
temelen] ilk metnin Onyedinci yzyla ait bir rlanda dramas
olduunu kefettim; geriye, Babil'den nceye gitmeye ya da
ok sayda baka dili elimine etmeye, her dilden en iyi unsuru

Umberto Eco 265

seerek alternatif bir dil Kelte yaratmaya almak yeri


ne, Kelt dilinin yetmi-iki bilge adam tarafndan icat edildii
ni syleyen bir rlanda dramas. Bu mitik fikir hayat boyunca
alternatif bir poetik dil yaratma ryas gren Finnegans Wa
ke bunun delidir James Joyce'un dncesine ok benzi
yor. O yeni bir dil icat etmeye ya da eski bir dili kefetmeye a
lmamtr. Finnegans Wake ngilizce yazlmamtr; dilin her
mmkn tipinin yeni bir sylem trne katkda bulunduu
bir ok dilli yapdr. Bu metaforun apaktr ki bu bir metafordur, nk Finneganca konuan bir mstakbel Avrupa d
nmek imknszdr anlam nedir? Muhtemeldir ki Avru
pa'nn gelecei Esperanto gibi standart bir esi2 dil altnda ge
lime olarak grlmeyecek Avrupa'nn geleceinde, farkl dil
lerle ina edilmi bir uygarln benimsenmesi sz konusu ola
bilir. Avrupa'da birlemenin tek bir dil bal altnda gerek
letii Birleik Devletler'de gerekleen eyden farkl bir ey
ortaya kabilir.
RK: ngilizce demek istiyorsunuz herhalde?
UE: Evet. Orada Franszca-konuan, Almanca-konuan,
Hemenke-konuan halklar var; fakat btn bunlara ramen n
gilizce Amerika'da birletirici dil haline geldi. Avrupa'da gide
rek artan dillerin fragmantasyonuyla/paralanmasyla yz y
zeyiz. Yugoslavya'da ne oluyor bakn. Veya eski Sovyetler Bir
lii'nde. Litvanca, Estonca ve Hrvata tekrar resmi entiteler ha
line geliyorlar. Bugn , drt, be dilli Avrupahlar dnebili
riz; yarnn Avrupa'snn, her biri zerklie ve itibara sahip on
farkl dili olacak. Ve bu yzden gelecein Avrupa's muhteme
len bir tr okdilli karakter kazanacak. Bunun ilgin bir nekillenii bugn niversitelerde gerekleiyor. Bu Erasmus projesi.
Ben hep Erasmus projesinin en nemli zelliinin seksel oldu
unu syledim; nk eer her rencinin en az bir yln baka
bir lkede geirmesi varsayyorsa bu ne anlama gelir? Bu bir
yn kark evlilik demek. Bu gelecek kuaklarn byk l
de ift dilli olacaklar anlamma gelir; farkl lkelerden gelen an
nenin ve babann dilleri. Bu Avrupa'nn en iyi ansdr.
RK: Aslnda kelimenin en olumlu anlammda mbadele
den, i-mbadeleden, karmadan sz ediyorsunuz. Bu bana bi
zim rlandal oyun yazarlarmzdan Brian Friel'n Tercmeler

266 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

[Transaons]de syledii bir eyi hatrlatyor: karma kt bir


durum deildir.
UE: Elbette deil Karma kozmosun ilk durumudur. B
yk Patlamamdan (Big Bang) nce byk bir dzen ve byk bir
ban vard. Bing Bang yaadmz karmann balangcdr.
RK: Sylediiniz eyde aslnda ok gl bir iddia yok
mu? Argmannzdan yle bir mantk karyorum: Eer Tanr
Adem'le konumusa, kesinlikle Finneganco konumutur.
UE: Bu da bir metafordu. Fakat evet, mkemmel dil fikri
topyadr. Eer evrimin dnyann farkl yerlerinde farkl za
manlarda gerekletiini dnmek mmknse, dillerin farkl
yerlerde farkl zamanlarda doduunu dnmek de mmkn
dr. deal dil fikri ilk konuan hayvann diliydi ve sonra btn
diller bu dilde tredi. Dolaysyla bu yzyllar ald; onlar nce
branice'yi ilk dil olarak, sonra Hint-Avrupa dilini ilk dil olarak
dledi. nsanln konuan tr olmas dolaysyladr ki balan
gtan itibaren bir diller plralitesinin varl muhtemeldir. Ve
bu plraliteyi doal bir durum olarak grerek onu imknsz bir
birlie indirgemek suni ve gayriinsani olacaktr.
RK: Tekrar Avrupa alanna dnelim; aslnda kltrel kar
mann iyi bir ey olduunu, farkl dilleri, farkl uluslan birbiriy
le kartrarak sulan bulamklatrmamz gerektiini, Avru
pa'nn en byk yanllarndan birinin bir tr saf kltr ve po
litika ina etme giriimi olduunu ne sryorsunuz deil mi?
Bu yanln iki iareti var: Bir taraftan blgesel dilleri ve aznlk
lar bask altmda tutan baka bir syleyile ieride kltr ok
luunu kabul etmeyi reddeden merkezilemi ulus devlet ge
lenei ve dier taraftan Avrupa'nn snrlarn kapatma ve bizi
imdi olduumuz gibi ekillendirmi olan Asya'dan, Kuzey Af
rika'dan ya da iki Amerika'dan gelen btn etkileri reddetme
ye alan bir tr etnosentrik, imtiyazl kta olarak grme girii
mi. Bu yzden temel argmannzn farkl kimliklerin ve dille
rin karmasn pozitif bir ey olarak gren srurlan ak bir Av
rupa olduu sylenebilir mi?
UE: radeye ve niyete atfta bulunduklar iin shold ya da
would gibi terimleri kullanmay sevmiyorum. Avrupa isteyebilir
de istemeyebilir de. Dou'dan Bat'ya ilk Hint-Avrupal gy

Umberto Eco 267

le ya da Barbarlarn Roma mparatorluunu istilas ve KomaGermen krallklarnn douuyla mukayese edilebilir bir gle
kar karyayz. nemsiz nc Dnya'dan g problemiyle
yz yze deiz sadece; eer byle idiyse bu polis iin, adetler
iin, kontrol iin problem olabilir. Yeni g Avrupa'nn ehresi
ni radikal llerde deitirecek. Bir yzyl iinde Avrupa renk
li bir kta haline gelebilir. oulluu, melezlemeyi ve szn
ettiimiz karmay kabule kltrel ve zihinsel olarak hazr
olunmasmm gerekmesinin nedeni budur. Hazr olunmad
takdirde bu tam bir baarszlk olacaktr.
RK: Eserlerinizin hemen hemen tmnde kurgularnz
da ve eletiri yazlarnzda ortaya kan eylerden biri hariku
lade bir hmor hissi.
UE: Hmor duygusu her kltrn saaltc niteliidir. Hmor'dan total mahrumiyet Nazizmdir. Hitler glme yetenein
den yoksundu. Bu yalnzca Avrupa'nm problemi deil. Ben hmorun, ciddi hmor pratiinin din bir etki olduunu dn
yorum. Bizler kk yaratklarz; kendimizi fazla ciddiye alma
mamz gerektirecek kadar kk yaratklar.
Dublin, 1991

Drdnc Ksm
Richard Kearney'yle
Syleiler

Viilanova Syleisi
Her eye Kadirlie Kar:
Gcn tesindeki Tanr

Liam Kavanagh: Bizi bugn burada bir araya getiren konfe


ransn bal, yani "Din ve Postmodemizm," din tahkiyelerle
/anlatlarla felsefi tahkiyeler arasmda verimli bir mbadele im
kn sorunu douruyor. Din sylem iin felsefe kaynakl bak
alarn Kutsal Kitap'n okunmasna tamaktan ne fayda bekli
yorsunuz? Ayn ekilde felsefe iin dorudan din metinlere amadan ve din metinlerle megaleden ne bekliyorsunuz?
RK: Evet ben bu iki disiplin arasndaki mbadeleyi srdr
menin nemli olduunu dnyorum. Grek felsefesinin ras
yonel, kavramsal, metafizik mirasnn kitapl monoteizmlerle
vahiyle karlamas ok yaratc olabir. Aslnda Batnn mira
snn bu iki dnce trnn i ie gemesinden ibaret olduu
nu dnyorum; felsefi dnce ile din dnce ya da felsefi
dnce ile kutsal metinlerle gili dncenin kaynamasn
dan. Fakat bildiiniz gibi, bu iki sylem arasndaki kesin ko
pu/ayrlk fikri, zellikle de Kant ve Aydnlanma'dan beri felse
fi geleneimizin geliimini nemli lde belirlemitir. Yirmin
ci yzylda bu kanaat Husseri'in ve Heidegger'in teoloji ile vah

272 ada Filozoflarla Syieiler/Kta Felsefesi Tartmalar

yi fenomenolojik felsefe yaptmz iin askya almamz gereken


nkabuller olarak paranteze almasyla tekrarlanmtr. Bylece
hem Aydnlanma'ran bilimsel akl inantan ayrmasnda hem
de daha sonra Heidegger'in (nl 1927 dersinde) fenomenoloji
ile teolojiyi ayrmasnda ada Kta Avrupas dncesinde bu
iki disiplinin ayr tutulmas konusunda gl bir endie vardr.
Elbette snrlan belirsizle rmeye alan Levinas ve Ricoeur gibi filozoflar da var; bu bana onlar bunu apologetik tarz
da/zr dileyerek yapyor grnse bile. Szn gelii Levinas
Tanr sorusunu yneltirken fenomenolojiye angaje olduunu
deil, teolojiye angaje olduunu iddia edebilir. Fakat Musevili
in Levinas'm almalarn, zellikle de Totalit ve Sonsuzluk
[Totality and InfinityYte ve dier felsefi metinlerinde eskatolojden ya da mesihilikten (messianism) veya yabana'dan sz
ederken enforme ettiinin apak olduunu dnyorum. Ay
n ekilde Paul Ricoeur Kitaba Gre Dnmek [Thinkng Biblcally]'te ve dier din eserlerinde per se felsefeden ok kutsal me
tin tefsirlerine ve kutsal metin incelemelerine angaje olduunu
iddia edebir. Bugn ben bu belrsizlemeden pek endie duy
mama ve rahatsz olmama eilimindeyim. Bu yzden, szn
gelii The God Who May Be'de "Dinin hermenoytiini yapalm"
demekte byk bir problem grmyorum. Bugn teoloji id
diasnda ya da uzmanlk talebinde bulunmakszn baz kut
sal metinlerin analizini yapan bir din hermenoytii var. The God
Who May Be rneinde bu kutsal metin analizi k/Exodus
3:14', Mt. Thabor'un suret deitirmesini, Cebrail'in tebliini,
arklarn arks'm vb. ieriyor.
Fakat ben bu metinlerin zel tarihsel kontekstini dikkate al
myorum tarihsel sa sorunlarn, yani Shulomite kadnlarn
gerekten var olup var olmadklar sorununu, arklarn arks'nn Babil metni mi yoksa Yahudi metni mi olduu sorununu,
Grek etkileri olup olmad sorununu vb. Bunlar elbette by
leyici sorular, fakat benim sorularm deil. Bu pasajlarla ilgili telojik sylemde uzman deilim, fakat bunlann hakikatin vahyi
konusunda imtiyazl olduklarm syleme zorunluluu duy
makszn, metinler olarak bu kutsal yaz pasajlarnn poetikas ve
hermenoytiiyle gilenmekte ok zgr hissediyorum. Bu soru
nu paranteze alyorum. Nitekim, bu sylemde teolojik uzman-

Villanova Syleisi 273

hk iddiasnda bulunmasam da bu gelenek benim geleneim; be


nim tahkiyeler setim. Ayu zamanda benim inancm, benim mi
rasm ve bu yzden onu szn gelii Tanr'dan sz eden Bu
dizm'den ya da Hinduizm'den ve baka din geleneklerden da
ha iyi tanyorum. Dolaysyla bu bana bu zgrl kullanma
imtiyaz salyor. Sanskrite'de veya Japonca'da uzman olsay
dm baka geleneklerin yorumunda kendimi daha yeterli hisse
derdim; bu gelenekler benim geleneklerim olmasa bile. Onlarla
diyaloga girmeye kesinlikle her zaman am.
Bylece, bana yle geliyor ki, felsefe ile kitapl gelenekler
dahil bu hikmet gelenekleri arasndaki diyalogu koparmak as
lnda yznz gstermek iin burnunuzu kesmeniz gibidir.
Ben bunun gereksiz yere budamak olduunu dnyorum.
Felsefi sylemin yerinin Skolastisizm ve Ortaa engizisyonlar
(ve sonunda yakmalar ve lanetlemeler) srasnda kilise otorite
lerinin istilasna urad dikkate alndnda, Aydmlanma'nm
"nan, bir adm geri ekil" veya 'Teoloji yerine ekil" demesi
ni ok iyi anlyorum. Dolaysyla ister inanca yer amak iin
akla snrlar koyan Kant rneinde olduu gibi inana koru
mak iin inan ile akim birbirinden ayrlmas ister felsefi Aydn
lanma rneindeki gibi akl korumak iin inan ile akln birbi
rinden ayrlmas olsun, bunun nereden kaynakladn anlyo
rum. Fakat ben postmodem sylem denilen sylemde kendi
si hakknda ilerde ele alabileceimiz baz endielerim var bu
konuda br ilerleme gerekletirdiimizi dnyorum; yani interdiipliner/displinleraras diyaloa girme yetenei gelitirdi
imizi. Disiplinleraras diyalou kuvvetle destekliyorum; sade
ce felsefe ile din arasnda deil, felsefe, din, bilim, edebiyat ve
dier disiplinler arasnda da. Ben buna Edward Said'den dn
alarak "yaratc kaynama" adm veriyorum disiplinlerin ya
ratc kaynamas ve keza trlerin birbirlerinin snrlarna sayg
gstermesi. Dolaysyla bu hassas bir denge.
LK: The God Who May Be'de k/Exodus 3:14' provokatif okumanzda, "'ehyeh'in einayi karlad kaizmus (chaismus)'da" gerekleen bir "sismik deime" tespit ediyorsunuz.1
1 Richard Kearney, The God Who May Be (Bloomington: Indiana University
Press, 2001), 34.

274 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

Bu etkili okumalarn Bat'nm felsefe ve teoloji geleneinde han


gi oluturucu rol yerine getiriyor? Ve ikinceyin, pozisyonununuzu Jacques Derrida'run ''Violence and metaphysics/iddet
ve Metafizik" te "Yahudgrek grekyahudidir'e bavurusmdan
ayrdm dndnz nemli farkldklar ve benzerlikler ne
lerdir?
RK: k'm 3:14 numaral pasaj "'ehyeh, 'asher 'ehyeh'"in
standart tercmesi "Kimsem oyumudur Latincesi "Ego sum
qui sum" bu metnin yorumunun Philo'dan Augustine'e, Aquinas'ya, Skolastiklere vb.'ne kadar gelen ok uzun bir tarihi var
dr. En genel kabul gren okuma Tanr'nm ontolojik kendi kendisini-tanmu olan okumadr: Kimsem oyum/Ben benim. Totolojik bir kelime oyunu/cinas olarak bu ilgintir. Bu "Size kim ol
duumu sylemeyeceim. Kimsem oyum" demenin bir yolu
olabilir. Bu yzden tekrar cevabn, her kolay cevabn retorik
yn deitirmesi olarak grlebilir. "Beni bulamayacaksnz!"
Evet bu doru ise, o zaman Martin Buber ve ortaa Yahudi yo
rumcu Rashi'nin ve dierlerinin yapt gibi bu ifadeyi "Kim ol
mam gerekiyorsa oyum/Olmas gerekenim" ("I am who shall
be") veya "Kim olacaksam oyum/Olmas gerekenim" ("I am
who will be") ya da "Kim olabileceksem oyum/Olabilecek ola
nm" ("I am who may be") diye tercme etmemiz ok daha iyi
olacaktr. Bu yaplarak vaad/taahht tonu unsuru ve keza Tanr'nm dnyada tezahrnn koullu doas restore edilebilir.
"Kim olabileceksem oyum/' yani Isaiah'dan/eya'dan iktibasda bulunmak gerekirse "Eer benim ahitlerim iseniz, ben kral
lmn koulsuz vaadiyim, ben koulsuz sevgi, ar, davet ve
istemeyim, fakat yalnzca Tanr olabilirim, bedendeki Tann, ta
rihteki Tann, maddedeki Tann." ("I am unconditionally the
promise of the kingdom, I am unconditionally love, the call, in
vitation, and solicitation, but I can only be God, God in the flesh,
God in history, God in matter, if you are my witnesses").
Ayrca, [Martin] Buber, [Franz] Rosenzweig ve Rashi gibi
brani bilginleri branice "'ehyeh 'asher" fiilinin aslnda artl, di
lek, gelecek kipine sahip olduuna iaret ederler. Almancaya
"werden" olarak tercme edilmitir. Bylece, bu okumada, yle
syler: "Kim olacaksam oyum. Olacak olan, olabilecek olan, ol
mas gerekenim. Sylediim eyi dinlersen geri dnecek, halk

Villanova Syleisi 275

n zgrletirecek ve onlara Msrla ve Kitab- Mukaddesle ye


ni bir ilikiye girmelerinde nclk edeceksin. Fakat eer bunu
yapmaz ve bana hkmedersen/malik olursan, o zaman sadece
Benim totalit, kendinle-aymik, kendini seven-sevgi, kendisi
nin nedeni neden, kendisini-seven sevgi, kendisini-dnen d
nce olarak bir ontolojik foml elde edersin. Greklerin metafi
zik malzemesinin tmn Bana yklyorsun. Bu Bana da, Aris
toteles'e de hakszlk olur; nk Aristoteles Benim hakkmda
konumamt. O kendisine gre lah olan bir formdan ve nedensellik/kozaliie nosyonundan sz etmiti. Ancak o farkl bir
gelenekten, farkl bir dnme tarzmdan, benim sayg duydu
um bir metafizik yoldan geliyordu. Aristoteles'in Tanrsyla, fi
lozoflarn Tanrsyla diyaloa girebilirim, fakat bu iki Tann'y
birbiri iinde eriterek yok edebileceini dnemiyorum."
Bylece, "Kimsem oyum" un totalit olarak Tanr nosyonu
na gtrebilen standart ortodoks tercmesini izlemeden ve bu
nun yerine hermenoytik "Kim olabileceksem oyum"u tercih
ederek kitabi lah nosyonuna farkl bir ekim alan aabiliriz.
Sorunuzun ikinci ksmna gelince; Grek-Yahudi forml
konusunda benimle Derrida arasnda byk bir farkllk grm
yorum. Bu fade aslnda Joyce'un Ulysses'nde Molly'nin kendi
kendine konumasndan alnma; "Yahudigrek grekyahudidir.
Ular buluur. Kadm akl." Nitekim Derrida ve dekonstrksiyon
iin bu, ikili/dalist kartlklar aarak, Yahudinin Grekle,
Grek'in Yahudiyle zorunlu ve karlkl birlemesi hareketine r
nek tekil eder. Bu noktada Derrida ile hemfikirim; hatta ben "ka
rma" [contamination] yerine "yaratc kaynama" [Creative fusion]
ifadesini tercih ederdim (fakat Derrida'nm neyi kastettiini bili
yorum). Derrida'dan ayrldm nokta onun iin eitliin "Yahu
di" tarafnn zorunlu ekilde inan unsurunu iermemesini d
nyor olmamdr. Baka bir syleyile, Derrida iin, varoluun
mesihi (messiardc) yapsnn zorunlu olarak ister Hristiyanlk,
ister Musevilik, ister slam olsun "mesihilie" gre izah edilme
si gerekmiyor. Kald ki burada Yahudi'ye tekrar vcut verme
miz/beden vermemiz gerektii gr sz konusudur. Yalnzca
byk "" ile akn, adlandnlamaz, sze dklemez, dn
lemez, yeri belirlenemez teki sz konusu deildir. Ayn za
manda dnyada bir bardak souk suya ihtiya duyan ve bir bar

276 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

dak souk su veren kk halk sz konusudur. Bahis konusu


olan eya, Yusuf ve sa'dr ve yapt eye ok sayg duyuyor
olsam da benim bazen Derrida'mn mesihi nosyonunda yer
almadm, gereinden fazla formel, fazlasyla yan-akn, gere
inden fazla soyut olduunu dndm cisimleme (embodi
ment) ve ete-kemie brnmenin (enfleshment) dnyasdr. Bu
yzden ben "Yahud"ye bedenini, Circumfession...' da kendisine
"Yahudilerin sonuncusu/son Yahudi" {e demier Juif) dese de
"hakl olarak ateist kabul edilen" Derrida'mn yaptndan ok
daha fazla iade etmeye alyorum.
LK: Hakl olarak ateist sayldm syleyebilir misiniz?
RK: Hayr. Tam tersini sylerim hakl olarak teist diye
biliniyorum! Derrida ifadesinde "hakl olarak bilinmek..." ko
nusunda bir belirsizlik olduunu teslim eder. O yle sylyor
gibidir: "Bu insanlarn beni anlama biimidir ve ben onlarn be
ni byle tandn dnyorum; nk benim almam by
le bir ey sergiliyor." Fakat Caputo'nun hatrlatt gibi, o "Ben
ateistim" demek istemez, yalnzca "Hakl olarak ateist grlyo
rum" der. Dolaysyla, ayn ekilde ben de ateist grldm
syleme eilimindeyim. Ateist olduumu sylerken de bir
problemim yok fakat The God Who May Be'nin giriinde ta
nmlamaya altm tarzda; yani ben mmkn bir eskatolojik
Tann konusunda bahse girme anlamnda ateistim. Tann'y gr
me tarzm bir ok teist/tektanrc ateistik olarak tanmlayabilir.
Biroklan iin The God Who May Be'de yaptm ey bir ateizm
ya da agnostisizm formu olabilir. Benim iin byle deil, fakat
Ortaa' da ok daha az iin insanlar yaklmlard!
LK: Transfigrasyonu/suret deitirmeyi persona/prosopon'a gre izahnzn nda Edmond Jabes'nin Sorular Kitab
[Book of QuestionsYndaki u snrsz lde belirsiz cmleyi
onaylar imsiniz: "Her yz O'nun yzdr; O'nun hibir yz
nn olmamasnn nedeni budur."2
RK: Syleyebilirim. O'nun hibir yz yoktur. Baka bir
syleyile Tann bir kiiye, bir tekil varla indirgenemez. Bu du
2 Jacques Derrida, "Violence and Metaphysics/' Writing and Difference, trans.
Alan Bass (London: Routledge, 1978), 109.

Viilanova Syleisi 277

rumda tek bir ey, dolaysyla kiinin ya da kilisenin zel rezer


vi haline geldiinde tehlike altndayz demektir. Bu monoteiz
min, zelllikle de Hristiyan ve slami monoteizmin her ikisi
de bir zel yze, Isa'ya ve Muhammed'e ynelir tehlikele
rinden biridir. Bu zellikle de Hristiyanlk iin sorundur. Yehova'nn yz yoktur; her yz Yehova'nn yzdr.
Benim bir Hristiyan olarak yapmaya altm ey, sa'nn
esizliini bir baka tarzda yeniden okumaktr. Kierkegaard'm
hakl olduunu ne sryorum. Yalnzca bir Tann-insan, ilah!
olan ile insani olan esiz, tek, zel bir bileimde somutlatran
bir Tann-insan vard. Dahas peygamberane kitabi imaja yeni
den mracaat ederek ve Musevi tahkiyelerle, zellikle de Yeua
ile yeniden zdeleerek sa aslnda yle syler: "Ben bra
him'den nce vardm." "brahim'den nce oradaydm ve keza
brahim le birlikteydim. Melekler brahim'i ziyaret ettiinde
oradaydm. O Bejdim ! Birinin bir tas souk su istedii her za
man oradaydm ve gelecekte de biri birinden bir tas souk su is
tedii ve birinin birine bir tas souk su verdii her zaman ora
da olacam; onun Ben olduumu fark etmese bile/' imdi, an
ladm kadaryla, sa'nn prosoponjpersonea olarak tek bir yze/kiiye indirgenmeyi bu reddi sahip olmanm/mlke dn
trmenin reddidir. Herhangi bir zel kilisenin idol/putu ya da
mlk haline getirilmeyi reddidir. sa'nn bu reddi, ne kadar
denersek deneyelim, ona esiz/tek Noli me tangere olarak yap
p kalamayz. O ruhu (spirit) gelebilsin diye gitmelidir. Peki
ruh nedir? Bu durumda ruh, benim iin teki yzlerdir. Gerald
Manley Hopkins'in gzel "insanlarn yzlerinin zelliklerinden
geerek Baba'ya" msranda olduu gibi, bu, bir bardak souk
su isteyen ve alamn yz dahil bakalarnn ok saydaki yzle
rinin mmknldr. Bu yzden bir tr ikinci kenotic/kendi
sini Tanr formundan karan bir hamleyle sa "Evet ben esiz
biri olarak anlamm, ve burada ve imdi hareket ettiimi ka
bul ediyorum," ve sonra baka herkese arda bulunsun diye
Kyamet/Yeniden dirili dramasma girer. Zamann brahimden nceki balangcndan, beri davet ediliyoruz ve gelecekte
de davet edileceiz.
Bu yzden ikinci geli, yle olsa da sadece zamann sonu
nun gelii deildir. O zamann her tekil anndaki gelitir d*

278 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

Walter Benjamin'in gelecein Mesih'in her an girebilecei kap


lar durumundaki anlardan olutuu szn iktibas etmemin
nedeni budur. Bylece sa'nn yz en azndan potansiyel
olarak her yz haline gelir. Bu sadece bir sa olduunu sy
lemekten ok farkldr. Bu Hristiyan mnhasrchk/mstesnack (exclusivism) amaya ve amaya altm bir eydir. Ve
ben Musevi-Hristiyan diyalogunu, Budistler, Hindular vb. ile
inan-ii diyalogu da ierecek ekilde daha da ileri gtrmek is
tiyorum; nk Upaniadlar' veya Bhagavad-Gta'y ya da Bu
dist bilgelerin yazlarn okuduka Tann'nm burada da var ol
duunu anlyorum. Bat'da biz "Grekyahudi Yahudigrektir"
eitliine kilitlenmi olsak dahi/ burada da yzler var. Fakat Ya
hudi nasl prosopon ise, dier geleneklere gre Grekler de yle
dir. Ve bazen dekonstrksiyon buna yeterince ak deildir.
Derrida'nm kendisinin ak olabileceini dnyorum, fakat
Levinas'n ak olduunu sanmyorum. Aslnda ben Levinas'n
sonsuz/snrsz yzn mnhasran monoteizme zel olduuna
inandn dnyorum ve bunu ortaya koyan metin delilleri
var. Hristiyan mstesnaclk (exclusivism) onun eserlerinde bu
labileceiniz baka her eyden daha ak bile olabilir. Bir kere
sinde, Normandiya'daki Cerisy-la-Salle kolokyumunda ona
"Yz hakknda dnrken ne dndn" sordum (nk
Levinas aslnda yz asla tanmlamarmtr); "sa'y/Mesih'i
dnyorum" dedi. Bunu ok ilgin bulmutum. Dolaysyla,
Levinas' izlersek Musevi/Yahudi yz Hristiyan yze aktr
ve ben Hristiyan yzn Hristiyan-olmayan yzlere de ak ol
masn isterim.
LK: The God Who May Be'de Tann ile insanlk arasnda y
rrlkte bir ortak ilikiyi vurguluyorsunuz. " 'ehyeh 'asher ehyeh" formln soyutlamaya gre deil ilikiye gre okumamz
gerektiini ne sryorsunuz. Tanr'nm "[Orada] olacam"
ifadesinin tarihe girmek ve krallna giden patikay aydnlat
mak iin Musa'nm "Ben buradaym" cevabn gerektirdii anla
lyor.3 Pozisyonunuzla Gianni Vattimo'nun sa'nn yeniden
vcut bulma (incarnation) ve armha gerilme tahkiyelerinin
3

Richard Kearney, The God Who May Be (Bloomington: Indiana University


Press, 2001), 26 (italikler benim).

Villanova Syleisi 279

Tann ile insanlk arasnda bir akt/ahid ya da ittifak, hiyerarik


yaplann zayflamasna yol aan bir ahit balatt iddias ara
sndaki farkllklar ve benzerlikler neler?
RK: Evet, her iki durumda da din olann ahlaki ve politik
olana belirli bir al bahis konusu. Farkl tarzlarda her ikimiz
de (ben zellikle rlanda'da ve ngiltere'de, o talya'da) politika
ya dahil oluyoruz (o benden daha fazla elbette) ve her ikimiz de
doru veya yanl ekilde politikaya angaje entelekteller ola
rak tanmlanyoruz. Evet bu yzden ben, bu Tann'run Kelam'nn nasl tercme edilmesi gerektii sorunlarnn etik ve po
litik pratik iin ok nemli hnalan bulunduunu dnyorum.
Tann dnyada vcut bulmak iin bize ihtiya duyar. koul
suz sevgi, adalet, davet, arzu/talep ve vaad olarak Tann. Fakat
eer iitecek kulaklarmz, grecek gzlerimiz yoksa, Mer
yem'in ve aya'nn yapmamay tercih edebilecekleri gibi ar
ma cevap veremeyeceksek, Tann Meryem ve eya'da var ola
mamas gibi, biz de vcut bulmada (incamation) veya eya'nn
Kitab'nda ve peygamber geleneinde yer alamayz. Bu yzden
ben her eye kadirlik metafiziine kar ve bu metafiziin
zerinde Tanr'run sa olarak vcut bulamamasnn veya eya
olarak peygamberane iitilebilir, grelebilir, etiime girilebilir,
iletilebilir hale dnememesinin mmkn olduu yegane
rnekler bunlar deil, baka rnekler de var gereine al
mak istiyorum.
Dolaysyla Tann bize ihtiya duyar. Evet. Musa"nm "Kim
sem oyum"u iitmesine ve sonra da bu misyoner kurtulu beya
nm yksek sesle dile getirerek uygulamaya koymasna ihtiya
duyar ve Musa da bunu yapmtr. Bunun durumu daha karma
k hale getirmediini sylyor deilim; fakat Musa dinler ve
iitir. Bu yzden evet, Tann'run her an ok daha fazla vcut bul
ma ihtiyac, bize ihtiyac vardr. Bunu Vattimo ile paylatm
dnyorum. Fakat ben akn bir Tann'ya inandm halde
onun akn bir Tann'ya inandndan emin deilim. Onun H
ristiyanl, kendini-alaltma ve dostuk vaadinin, bizi daha iyi
insanlar haline getirmesi nedeniyle bizim iin iyi olduuna ima
da bulunan nihilistik bir kenosisin (kendini Tann olmaktan
karma, .) hikyesi olarak kabul ettiinden emin deilim. Bu
Vattimo iin pragmatik bir Humecu kurgu hizmeti verebir -

280 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

buna sarlalm, nk sarimazsak kaotik ve egoist bir toplum


kaderimiz olur. Bu elbette gemiin meta-tahkiyesi/byk
anlats gibi bir ey deildir; objektif olma iddiasnda ve dolay
syla gl, militer, emperyal, cebri ve baskc deildir. Vattimo
iin bu btnyle sbjektiftir. Bu yzden nihistiktir, nk
hibir eydir. te bu yzden ben kiisel olarak byle bir gre
dayanamam. Onunla ortak bir neden bulamayacam iin deil
belki de aslnda hiliin demek istedii eye, nihil'm , varlm-tesindeki~Tanr'mn ve btn bunlarn anlamna bakarsak
bulabilirim. Fakat ben onun Meiter Eckhardt'm ve szn gelii
Stanislas Breton'un The Word and the Cross' ta ana hatlarn izdi
i bir ey olarak mistiklerin rotasn izlemek istediinden emin
deim. Vattimo'nun aslnda mistik via negativay benimsedii
ni dnmyorum. Pozisyonunun Habermas ve [Richard]
Rorty'ye bavurduu iin ahlaki ve politik pragmatizme daha
yaknlna kukuyla bakyorum. O unu sylyor gibidir: "Ba
lon, bu iyi bir hikye, bu hayrseverlik, merhamet ve kendinden-feragatle ilgili bir hikye. Sbjektif ve 'Bu doru mu?' 'Ora
da Tann var m?' gibi sorulardan kurtulmaya hizmet ediyor."
Bunlarn tm Vattimo iin metafizik sorulardr ve ben onun
akmlk sorunuyla birlikte bu sorulan da frlatp bir kenara at
mamz gerektiine inandm dnyorum.
Nitekim Vattimo'da radikal trde bir sbjektivitenin ikinlii sz konusu; yle der o: 'Tamam, eer Hristiyanlk insanla
r daha yardmsever ve merhametli yapyorsa, o zaman yaaya
bilir ve pragmatizmi izleyerek, eer yayorsa/iliyorsa 'doru'dur. Doru iyi adna ileyen eydir." Bu yzden, kenotik/Tann'Imdan feragat eden merhamet ve iyilik Tanr'sm sa
vunarak ve her eye kadir Tann'ya kar karak birok sorun
konusunda onunkine paralel bir yol izlesem de, akm Tann'ya
inandm dnyorum. Benim hermenoytik tahkiyemin ken
disinin dnda bir referans var. Benim hermenoytik tahkiyem
baka bir eye, bizden daha byk bir eye iaret ediyor ve Vat
timo'nun oraya gitmek istediini sanmyorum. Fakat her ikimiz
iin ortak olan ey, sevgiye ve adalete adanm bir ey olarak H
ristiyan Tann nosyonumzdur. Posse/possest Tann'run/mlk ha
line getirilen Tanr'nm koulsuz ekilde an, vaad ve akm bir
ey olarak var olup var olamayaca sorununa gelince ite be
nim Vattimo ile hemfikir olabileceim konudur.

Villanova Syleisi 281

LK: Din tahkiyeler, almalarnzda szn gelii felsefi ve


ya edebi tahkiyelerdekinden daha merkezi bir rol oynuyor mu?
RK: Tamam; etik adan bir farkllk olduunu dnyo
rum. Bugn her trden edebi metnin insanlarn iyi eyler yap
malarn salayacandan kukum yok; ayn ey baz felsefeler
iin de geerli. Baz insanlar Levinas, Kant ya da [Leo] Tolstoy
okur, dan kar ve bu yzden iyi insanlar olur. Fakat din sy
lemde edebi ve felsef sylemden farkl bir hakikat iddias var
dr. Bunun zorunlu olarak daha gl olduunu sylemiyorum,
farkl olduunu sylyorum. Bu tahkiyeler kenderi dnda bir
referansa sahip olduklarn iddia ederler. Edebi tahkiyeler ken
dileri dnda herhangi bir eye atfta bulunma iddiasnda deil.
Ve felsefi sylem inancn ve vahyin hakikat iddialarm "paran
teze alma" eilimindedir.
LK: Bu din olmayan tahkiyeler iin de geerli olabilir mi?
RK: Olamaz. Tarihsel tahkiyeler de kendileri dmda eyle
re atfta bulunur, yani "fiilen vukubulma tarzna/' asla bu fiili
bulma tarznn gerisine uzanarak onu objektif ekilde ya da ye
terince ifade edemesek bile. Burada tahkiyenin dnda bir ey,
gereklik hakknda bir ey syleme iddias sz konusu. Can alc
referans sorunu var. Bir ey vukubuu; szn gelii Auschwitz
gerekleiz. Bu durumda revizyonistler yle syleyecektir:
"Hayr, bu sadece bir hikye de, benim bir kar hikyem var;
kazanan her kimse Auschwitz'in var olup var olmadna karar
verecektir." Fakat ben edebi tahkiyelere tezat eyler olarak ta
rihsel tahkiyelerin kendileri dnda bir eye de atfta bulunduklann savunuyor ve din tahkiyelerin ayn zamanda kendileri
dnda bir eye (yani Tann'ya ister posse olarak, ister vaad,
sevgi vb. olarak tanmladmz Tann'ya) atfta bulunduklann
dnyorum. Din felsefesindeki, dinin hermenoytiindeki, te
olojideki merkezi tartmadr. Din tahkiyeler edebi tahkiyelerle :
ayru anlamda tahkiyeler deildir. Yine burada da Derrida'dan
farkl dnyorum; nk onun mesihi beklentinin var olan
bir teki'ne atfta bulunup bulunmadyla ilgili hakikat iddialanyla ilgilenmek istemediini dnyorum. Bu konuya girmek
istemediini dnyorum ve "hakl olarak ateist grlme" ne
deni de bu. Rorty ile Vattimo'nun da ayn izgide olduklarn
dnyorum. Buna kesinlikle sayg duyuyorum. Fakat ben di

282 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

nin hermenoyti inin ayn zamanda teistik bir istikamet alabile


ceini de dnyorum. Elbette bu bir bahis tutuma {wager}, fa
kat ben Ricoeur'n, [Karl] Jaspers'in, [Gabrieli Marcel'in ve [Da
vid] Tracy'nin tarafnda yer alyorum. Doru yolda da olabili
rim yanl yolda da, fakat mmkn olanla ilgilenelim, posse'nin
var oiup olmad konusunda, muhayyilemizin icadndan ya da
iyi hikyenin kendisinden daha fazla bir ey olup olmad ko
nusunda bahse girelim. Ben bunun iyi bir hikye olduunu d
nyorum, fakat bir hikyeden daha faza bir ey olduunu
da. Bu en hakiki ve stn kurgularmz dahi aan yi Haberlere
atfta bulunuyor. Dmzda bir eyden, ve aslnda bize akn bir
eyden sz etme iddiasnda.
LK: Richard Rorty yakn zamanlarda baz postmodernist
dnrleri "umutsuzluun rasyonalizasyonuna" angaje ol
makla ve szde her yerde hazr-nazr ve indirgenemez yaplan
ilk gnahn kanlmazlna gre ele alma eilimini "gotikletirmekle" (gothicizing) sulad.4 Son almanzda sizin de baz
postmodemistleri "apokaliptik travmaclk klt"ne angaje ol
makla suladnz dikkate alnrsa, Rorty'nin deerlendirmesi
ni kabul ettiiniz dnlebilir mi?
RK: Biliyorsunuz, hemen hemen! Onun ok nemli bir ey
zerinde durduunu dnyorum. Birok postmodemizmde
bir travmaclk klt olduunu dnyorum, imknsz olan
ancak bu kadar gereinden fazla ileriye doru itilebilir. Evet,
imknsz mmknn tesinde bir imkn olarak yeniden yo
rumlarsanz, o zaman sorun yok ve ben Jack Caputo'nun buna
ok ak olduunu dnyorum; zaman bakmndan yzden
99 mknszla balasa ve bununla yetinse bile. Fakat ben onun
Tann'y imknszn tesinde mmknletirme imknna kapal
olduunu dnmyorum. Marion potansiyel olarak buna da
ha ak, zellikle de "Tanr: mknsz/mknsz olan: The Im
possible" bildirisinde; bu bildiriden nce byle olabileceini d
nmediim halde ak. Derrida'dan pek emin deilim. "Mm
knm Gibi (As It Were Possible)", yazsnda Benim Mmk
nn Poetikas [Poetics of the Possible}'ndan ald pasajlar var ve

Richard Rorty, Achieving Our Country (Cambridge: Harvard University


Press, 1998), 38.

Viilanova Syleisi 283

dolaysyla diyalog devam ediyor. Fakat ben Derrida'da bu


rada kesinlikle onu sulamyorum yine de mmkn karsn
da mknsz'a vurgu, bir zihin karkl/aknlk ve mitsiz
lik hissine yol aabilecek bir ar vurgu buluyorum. Orada biryerde teki var, orada bir yerde Adalet var, orada bir yerlerde
Balama var; fakat bunlarn tm de imknsz. Evet, bunlarn
asla gereklemeyeceklerini kastetmediini biliyorum, fakat yi
ne de imknsz kelimesini kullansak bile, bu hiperbol ya da pe
dagojik retorik olsa bile, burada gndeme giren bir dnme
stili ve tonu sz konusu. mknszln Tanr'smdan veya Mmknln Tann'smdan sz etmesi tesadf deil. Bunlarm her bi
rinin bir tonu/ekim gc var ve bana yle geliyor ki bu baka
bir eyden daha fazla umut vadediyor.
Dekonstrksiyonda ve genelde postmodemizmde umudu
ve hatrlamayjhaftzayfhattray kirli kelimeler olarak gren bir
akm da var. Neden? Muhtemelen onlarn metatahkiyelere ve
her eyi ele geirme vb/ye imada bulunduklar dnld
iin. Fakat ben bu terimleri farkl ekilde tanmlyorum. Drst
e dile getirmek gerekirse, Derrida'da umut iin, aslnda bir mesihi umuda belirli bir yer olduunu dnyorum. Sylemek
istediim ey yalnzca, dncesindeki bu melodiyi seslendirir
ken daha empatik ve daha iitilebilir olmasn istemekten ibaret;
nk yanl ya da doru ekilde daha fazla iitilen ey sosyal
eyleme ve politik dnme aka arda bulunan ey deil,
armaann, adaletin, balamann vb. mmkn anlamlaryla il
gili her bilgiye/tecrbeye ve bilgisizlie/tecrbesizlie szan
eydir. Burada Derrida'y sulamak niyetinde deilim; nk
ben onun zellikle de son almalarnda etik umut ve politik
vaad istikametinde bir gerek hamle olduuna inanyorum. S
zn gelii burada, Villanova'daki ilk Din Ve Postmodernizm
konferansmda Mark Taylor'a nasl cevap verdiini ok iyi hatr
lyorum. O yle demiti: "Her eyin sadece metin (text) oldu
unu, Amerika'ran gazino olduunu ve hapishanenin gazino
olduunu vb. syleyemezsiniz. Buradan elli milden daha az
uzaklkta lm bekleyen bir mahkum, Mummia Abu Camal
var ve bu metaforik ya da tekstel/metinsel bir hapishane de
il, gerekjreel bir hapishane. Orada gerek bir hapishane var ve
kendisi iin bir ey yaplamazsa gerekten lecek." Bu yzden
Derrida kesinlikle bu ahlaki ve politik aciliyet/zorunluluk his

284 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

sine sahip. Metinleri fazla kontektsleri dna tandnda, faz


la formelletirildiklerinde, fazla yar-akm ve fazla szel hale
getirildiklerinde okurlar ertelenmi anlamlar ve kaygan gste
renler/iaret ediciler labirentinde kaybolabilir ve asl meseleye
vakf olamaz. Bir keresinde Ricoeur'n (ok byk sayg besle
dii) Derrida hakknda, Derrida'nrn hep baladm, fakat asla
balayamadn sylediini hatrlyorum. Bu nasl balanmas
gerektii hakknda ok ey sylyor; her ey balangtr. Bun
da belirli bir hakikat/doruluk olduunu dnyorum; ba
langta kalmak doru olmasa bile. Umut duygusundan bt
nyle mahrum olduklar izlenimi brakan baka postmodemistler de var [Jean] Baudrillard ve [Slavoj] Zizek mesela.
LK: Strangers, Gods and Monsters's. Zizek'den zellikle sz
ediyorsunuz.
RK: Zizek'in ikonoklastik/putkmc, retorik, kendi temelini
oyan pozisyonlarla ykl olduunu dnyorum. Her sayfa
snda diyalektik marifet, ironi ve hmor/nkte var. Btn bun
lar elenceli buluyorum. Onun fazla elenceli/ho olduunu
Marxizm ile Lacanclk kombinasyonunun mkemmel olduu
nu dnyorum. Aslnda politik hata! Bu bir grlt-patrt; o
gerek bir elendirici. Fakat unu sylerseniz kitabm aala
m olursunuz: "Tamam. Can cehenneme! Devrime katlmaktansa, [Jean-Paul] Sartre'n Varlk ve Hilik'te ulat sonula
oyalanmaktansa bir barda ielim ve elenelim!" O bir sre son
ra verbal bir sz oyununa ve hileli entelektel inanca dnr.
Her filozofun barikatlara yrmesi ve bizi eyleme gndermesi
gerekmiyor. Fakat ben u hermenoytik "Eylemden metine, me
tinden eyleme" formlne inamyor ve metnin eyleme dn
nn nemli olduunu dnyorum. Hem Baudrillard'm hem
de Zizek'in tekrar metinden eyleme gitmemizi salayacak pati
kalar brakmadn dnyorum. Derrida'nm kesinlikle bunu
yapmaya altn, ve hi kukusuz Caputo'nun orada, burada
ve. her yerde uurumlar gemek iin her tr kk kprye tu
tunduunu ve bunu daima dekonstrktif pozisyonunun diline
ramen yaptn dnyorum. Jacques Derrida gibi Caputo
da adalet ister. Onlar Tann ister Jack kesinlikle ister ve Derrida'nn da istediini dnyorum. Onlar bu eyleri arzular.
Derrida Tann'nm "arzu tesi arzunun" ad olduunu syler;

Villanova Syleisi 285

onlar "konukseverlik" ("hospitality") ve "bala(n)ma" ("par


don") ister ve btn bu eyleri ister. Fakat zorluk bu noktaya
nasl ulalacamdadr. Onlar oraya ulamak ister, onu ister ve
bu mesihi (messianic) beklentidir. Onlarn almalarnda,
zellikle de Derrida'da gremediim ey oraya varmak iin ge
rekli hermenoytik patikalar, tahkiyeler veya rneklerdir.
Eer biri bana "Posse ile ne demek istiyorsun?" diye sorsa
kutsal yazlarla ilgili, felsefi, edebi vb. farkl metinlere ve
geleneklere bakarak hermenoytik bir alma yapabiliriz. Geri
ye dnebilir ve "Bu Greklerin dunamis hakknda syledii ey
dir, bu Aquinas' run syledii eydir, bu Heidegger'in syledii
eydir" diyebiliriz. Bu bizi bir yere gtrr. Fakat aslnda felse
fede hayat bulduu yer, bana yle grnyor ki, ayn zamanda
kant niteliindeki rneklere davetiye kard yerdir. Eer
kanl canl insanlar ya da hatta edebi insan rneklerini darda
brakrsanz, bo ii bo bir eye ularsnz. Bu da lvari bir
eydir. Bu benim iin dekonstrksiyonla ilgili bir problemdir.
Maharetine hayranm, fakat dekonstrksiyon iinde nasl yaa
nabileceini bilmiyorum. Jack Caputo'nun syledii gibi, de
konstrksiyon an-khorite'cr. Derrida'mn metninde ball
(commitment) nleyecek hibir ey yoktur, fakat Derrida'mn
metinlerinde oraya ulamamza yardm edecek bir ey de yok
tur. Yapmamz gereken yegne ey bana metin dkknmz ka
patarak eyleme gememiz gerektiini sylyor grnyor, fa
kat bu ikisi arasmdaki i/ara-eylem benim iin ak deil. Bu
yzden, bana problemli grnen ey, felsefi dekonstrksiyonun
dna karak eyleme gemek. Bir tur/sapma (detour) olarak
dekonstrksiyonun btn disiplinlerimiz iin az ya da ok vaz
geilemez olduunu dnyorum. Hepimizin lde bir gn
geirmesi, dekonstrktif klinger'e kamas gerekir. Fakat yiyeeksiz, susuz ya da bannaksz krk gn oru tuttuktan sonra gi
dilecek baka bir yerin var olduunu dnyorum. Bu nem
lidir. Dadan le inip lden daa kabiliriz. Bunu tekrar tek
rar yapabiliriz, fakat bu benim iin kendi bama/kendinde bir
ama deil, bir turdur (detour).
LK: almalarnzn tmnde tahkiyenin farkl kltrler
ve komniteler arasnda karlkl tercme ve anlama imknm
kolaylatrmasndaki roln vurguluyorsunuz. Ayn ekilde ru

286 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

hani (spirifcual) tahkiyelerin bu trden anlamay takviye etme ve


glendirme potansiyeline sahip olduunu dnyor musu
nuz ya da yalnzca yabanclamaya ve blnmeye mi hizmet
edebileceklerini dnyorsunuz?
RK: Evet din tahkiyelerin yzyllar, hatta binyllardr
kenderinin iyi'nin tarafnda yer aldn ve kt'nn tarafnda
yer aldm deklare eden gler tarafndan suistimal edildii
phe gtrmez. Bu konuda sylenecek yeni bir ey yok. Ben
daha ilgin olann bu kadar ok sayda insann din tahkiyelere
yine de inanmaya devam etmesi olduunu dnyorum. Be
nim dinin dilinin baz iktidar sahiplerince suistimali karsnda
bir mdafaa olarak ileri srebileceim ey, din dilden medet
bekleyen gszleri dnyay iyi ile kt arasnda ikiye blen
ve apokaliptik/kyametimsi Armageddon senaryolarna deil,
fiilen sevgi ve adalet uruna mcadeleye angaje gszleri
ieren kar rneklerdir. Bunun ok fazla trde rnei vardr;
say itibar ile bu rneklerin gllere ilikin rneklerden ok
daha fazla trde rnei olabilir. Byle olmasayd bile, syledi
im ey geerliliinden bir ey kaybetmezdi. Eer tek bir kii
Ettie Hillesum, El Salvador'daki Papaz Romero veya Maximlian Colbe ya da Aziz Francis ya da her kimse olsayd bile ge
erli olurdu. Gandhi ve Martin Luther rneklerini dnn.
Milyonlara ilham verdiler, milyonlar onlar gibi olmak istediler.
Onlar zgrlemenin Tanns adna, posse Tanrs adna, adaletin
krall adma baskya ve iddete bavuran iktidar yaplarna di
rendiler.
Bu yzden tarihten suistimallerin ve suistimal etmemelerin
tarihi olarak sz ederken Incil'in mesajna ynelik dualarmzn
kt ve iyi kullanmlarn l aldmz dnyorum. Bugn
bunun biraz problematik hale geldii yer, politikaclarn Tan-'
r'nn adn asla anmadklar Fransa gibi bir yerdir. Fransa'da,
Amerikan bakanlannn yapt gibi 'Tanr bizim yanmzda"
ifadesini kullanmak dnlemez bir eydir. Bu sekler cum
huriyetlerle, Avrupay yzyllarca kasp-kavuran din savalar
nn hatrasyla ve elbette Aydnlanma ile ilikili bir eydir. Fakat
Amerikallarn yzde doksannn ebediyete ve ferdi kurtulua
inandklarn, ebedi dnyada dostlaryla ve sevdikleri insanlar
la buluacaklarna inandklarn dndnzde, Amerikan

Villanova Syleisi 287

toplumunun byk lde inanan bir nufus olduunu anlars


nz ve bu yzden din sylem kuku hermenoytiine, szn ge
lii Avrupa ve dnyann dier ksmlarndakinden ok daha
fazla ihtiya duyar; nk Amerika'da din hl ounluun
sylemi, ounluun dnme tarzdr. Dnyann en gl l
kesinde hemen herkesin inan sahibi olduu ve bakanlarnm
Tann'ya her eye kadir bir mutlak Tann'ya mracaat etti
i dikkate almrsa, belki de eletirel olmamz gereken nokta bu-.
rasdr.
Kutsal tahkiyelerin hegemonik sylemlerde negatif bir rol
oynayabileceini, fakat kar-hegemonik sylemlerde kutsal
sylemlerin ok nemli bir devrimci, tersine evirme potansiye
line sahip olduunu dnyorum. eya ve nciller, onlardan
doru kontekstlerdeki doru insanlar medet umsa da, dnya
daki milyonlarca insan iin hl gvenilemez ekilde kurtancdr/zgrletiricidir. Bunun nasl byle olduunu anlamak iin
Filipinler'e, Latin Amerika'ya ve Afrika'ya bakmanz yeterlidir.
nc insanlarca iyi ya da kt amalarla kullanlabilir. Vietnam
ya da rak' merulatmak iin "klla ban"dan medet um
duklarm grdm. Ad sava argmanlar ok krlgan ve problematik -argmanlardr. Ben ahsen, iddete karym; Gandhi'nin iddet diilik, iddet d direni ilkesi Saiyagraha yanl
ym. Fakat bu direni hibir ey yapmamak anlamna gelmez.
Eer bir psikopat ya da Nazi evime girererek ocuklarm vur
mak ya da lime lime doramak isterse, onu elimden geldiince
durdurmaya alrm elbette. Bunu iddete bavurmakszn
yapmaya alrm, fakat bu ilemezse, ikna etme abam ile
mezse, Habermas'n syledii gibi eer argmantatif iletiim
eylemi engelleyemezse, onu fizik gcne bavurarak durdur
maya hrm eer yaralayarak onu durdurmam gerekirse
ve sonunda kafasna vurmam gerekirse, bunu yaparm. Bu du
rumda onu canl brakmann adil bir ey olmadn reddetmi
yorum, fakat herhangi bir ey yapmamak ve masum ocuklar
m doramasna izin vermem de adil olmayacaktr. Bu yzden,
bu tr rneklerde mmkn mertebe en az adil/adaletsiz olma
yan eyi yapmay denemeliyiz.
Bunlar hassas meseleler. Sylemeye altm ey, Incil'e
hem iyi hem de kt amalarla bavurulabilecei ve bunun de-

288 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

imez bir drama olduudur. Bu gr noktasndan hareketle


hermenoytik her bir durumda yaplacak eyin adil ve sevgi
ykl bir ey olup olmadnn veya yaplacak eyin adil olup
olmadnn ayrt edilmesinde merkezi bir rol oynar. Blair ile
Bush Irak7a gittiklerinde muhtemelen adil bir ey yaptklarn
ve bunun adil bir sava olduunu dndklerinden pek ku
ku duymadm teslim ediyorum, fakat burada hermenoytik
tartma iin sylenecek ok ey. vardr. Ve byle bir rnekte di
n felsefi sylem alannn dnda brakamazsnz; nk din
dnyada halen rayiteki en harekete geirici sylemlerden biri
dir. unu sylemek ok kolaydr: "Evet tamam da Aydnlan
ma"dan sonra artk bir Post-Hristiyan, post-din (din-sonras, .)
bir ada yayoruz." Kuvvetle muhtemeldir ki dnyanm b
yk bir ounluu u ya da bu trde Tanr'ya inanyor ve bazen
niversitelerde artk Tann'ya inanmadklar iin, aslnda dn
yanm yzde doksan inand halde, bakalarnn da inanma
dklarm dnen sekler hmanistler kar karnza. Post-din
a en iyi durumda, dini artk kesin kabul edemeyeceimiz, di
nin artk hakim sylem olamayaca anlamna gelir. Kabul, se
ve seve. Fakat ben dinin ortadan kalktm ve artk ortadan kal
drlmas gerektiini dnmyorum.
LK: Peki suistimaller nasl nlenecek?
RK: Suistimaller, eya'da ya da nciller7de zgrletirici
bir eyler olduuna inanan mminler iin dehet verici ller
de zararldr/inciticidir. Zararldr, nk bir ihanet hissi sz
konusudur; gerek mesaj amacmdan saptrma, zgn sevgi ve
adalet mesajndan koparma ihaneti. Fakat ite burada felsefe ba
z ayrmlarn tespitinde, yalnzca Incil'e ya da nciller'e bel ba
lanarak gerekletirilmesi ok zor ayrt etme ve hkm verme
ileminde ok nemli bir rol oynayabilir. Yalnzca kutsal metin
lere dayanmak fundamentalistlerin/kkten dincilerin yaptkla
r eydir. Onlar hermenoytie ilgi duymazlar, nk onlar iin
Kitab- Mukaddesin tek bir okuma/yorumlama tarz vardr ve
bu tek yorum da Hakikat'tir. Bu lafzalk (literalizm) tr has
talkldr. lk sorumuza dnmemizin nedeni budur; din ile felse
feyi birbirinden ayrmak bir dzeyde ykcdr; nk din kendi
amalarn, nkabullerini, motivasyonlarn, eyleme tercmele
rini eletirel incelemenin odanda tutmak iin felsefeye ihtiya

Viilanova Syleisi 289

duyar. Ayra ekilde ben felsefenin de dine ihtiyac olduunu


dnyorum; nk, tekrar etmem gerekirse, din dnyamzn
en motive edici glerinden biridir ve sekleretirilse bile hep
yle kalacaktr. Dini fenomenolojik inceleme alanndan kap d
ar etmek ok aptalca ve mesuliyetsiz bir tutumdur. nk bu
yapldnda dogmaya dntrlm olacaktr. ok daha
nemlisi, fenomenolojik tecrbe dzeninde eyler hakknda, di
ni danda brakarak nasl konuabiliriz? Bu samalk olur. Bu
yzden dinin hermenoytiine uzun mrler diliyorum. Tann
da sorgulanmay hak ediyor!

Bu sylei Eyll 2003 Viilanova'da Din ve Postmodemizm [I?e~


ligion and Postmodernism] konferansnda kaydedildi ve ilkin Journal
of Philosophy and Scripture dergisinde yaynland.

Atina Syleisi
Betiler ile tekiler Arasnda

Demetrius Teigas: Size baz kritik sorular yneltmek isti


yorum; grlerinize kar kmak iin deil, farkllk/tekilik
konusunda yeni dnceler almak ve ayn zamanda sizi son tri
onuzda/lemenizde amaladnz diyakritik hermenoytiinizi daha sofistike hale getirmeye davet etmek iin. Bana gre
byle bir aba, terr ve acya maruz teki'nin saysz dlanmas
na tanklk ettiimiz mevcut tarihsel artlarmzda her gn his
sedilen bir boluu doldurabilir. Diyakritik hermenoytik neri
nizi hem Gadamerd hem de radikal hermenoytikten aka
ayrsanz da, insann "kendisini teki olarak" grebilmesinden
tam olarak neyi amaladnz ak deil. Bu amaca dier ge
mi felsefi giriimlerin szn gelii Efendi-Kle likisinin
(hem bamllk hem atma) mantksal zorunluluunu gste
ren Hegelci model katks olabilir mi? Gemiteki felsefi giri
imler eauton ile heteron arasndaki ilikiye aklama kprleri
salayabilir mi? Diyakritik hermenoytiiniz gemite yaplan
dier teebbslere ak mdr veya onlan "teki olarak kendim"i
yeterince kavrayamadklan iin darda brakyor mu?
RK: Modem felsefenin tarihinde diyakritik modelin nem
li farkl prefigrasyonlan/temsilleri olduunu dnyorum

292 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmaiar

modem felsefenin diyorum; nk ou filozofun benlik kri


zinin Descartes'a ve Aydnlanma'ya kadar radikal bir problem
olmadnda uzlatklarm varsayyorum. Haklsnz, Alman
idealistlerinin ve romantiklerinin neredeyse tm bir ekilde bu
sorunu ele alyor olsa da Hegel bu konudaki en ikna edici rnek
lerden biridir. Benim iin Hege ve takipileriyle'ilgili zorluk hi
de ben ile teki arasndaki diyalektik tersine evirmeyi kullan
malar deil bu insann kendisini muhalifine ya da kartna
gre tahayyl etmesi egzersizi olarak gerekten ok yararl ola
bilir tersine tekini eitli zdelik/ayulk kategorilerine ide
alist indirgeme eilimi. Hegel7de bu farkl, muhtemel (contin
gent), tekil tekileri Mutlak Geisfm (Absolute Spirit) totalitesinde eritme formunu alr. Son tahlilde, "hakikat btndr." Tota
lit, Levinas'm terimleriyle dile getirmek gerekirse, sonsuzluk
(infinity) karsnda zafer kazanr. Burada ve imdi karmda
duran somut yz olarak teki, tarihin ileriye doru hareketine
tabi klnr. Komunun derin muammalarm ve uzun glgelerini
yabancnn ifresi zlemez gizeminden sz etmeye gerek
bile yok! nihai noktada Akln Hilesi tmyle kavrayarak ifa
eder. Napolyon'un Jena sokaklarnda at zerinde ilerleyii "at
srtndaki Dnya ruhu"ndan, diyalektiin kuklasndan, Mutlak
Geist'm metnine gtren n-tekstten (n-metinden) baka bir
ey deildir. Napolyon'un yoksul ua bile barolde deildir!
Bu yzden Hegelci ben ile teki diyalektiinden ok ey renir
ken [S0ren] Kierkegaard, [Alexandre] Kojeve, veya Sartre gi
bi dnrlerin ondan yola karak ortaya koymay baardkla
r harikulade analizlere bakn av peinde, onun totalleen so
nularn kavramakta farkl istikametlere ynelmeliyiz. Benim
Ricoeur ve dierlerinin post-Hegelci hermenoytiklerini tercih et
memin nedeni budur; nk onlarn "teki-olarak-ben" [soi-m
me comme un autre] paradigmas diyakritik tekilik ile benlik
dengesi ok daha ayrntldr. Byle bir yaklam her birine hak
kn teslim eder. nk, eer insan Hegel'i seviyorsa Ben'in Zaferi'ne doru savrulur; Levinas ve postmodemler genellikle,
teki'nin mutlak taleplerinin yaru sra ben'i de kurban ederek
aksi istikamete ynelirler. Ben hem teki'nin hem de "ben"in
mutlaklatrlmasna karym. Ve ben burada Ricoeur'n hem
Zaman ve Tahkiye [Time and Narrative (2985)]'sinin nc cildi
nin dokuzuncu blmnde (bal "Should We Renounce He-

Atina Syleisi 293

gel/Hegel'i Terk Etmemiz Gerekiyor mu?") hem de teki/Baka


s olarak Ben [Oneself as Another (1990)] ve Autrement (1997) adl
kitaplarnn son blmlerindeki son Levinas eletirilerini doru
buluyorum. Buna ayn zamanda, benim dekonstrksiyon^ zel
likle de yce/ulvi teki klt hakkmdaki eletirel rezervasyonla
rmn Strangers, Gods and Monsters (2003)'daki, zellikle de bu
kitabmn "Others and Aliens/tekiler ve Yabanclar" balkl
nc incelemesindeki ana hamlesini de ilave edebilirim.
Aradm ey, kendisiyle-zdelik/aynlm Scylla's e yaban
clamann Charybds'i arasnda bir nc yoldur: Ben bunu
teki-olarak-ben'in ve ben-olarak-teki'rdn juste milieu'su diye
adlandryorum. Kolay deil. Bunu kabul ediyorum. Fakat bu
rada tek bama deilim. Bana gre, ayn tutumu izah etmeye
alan bakalar da var Ricoeur'den, Taylor, Tracy, [Jean]
Greisch, [PeterJ Kemp, [Dominico] Jervolino, ve bakalar....lis
te uzar. Diyakritik hermenoytik tek kiilik bir gsteri deildir.
Dorudan akrabas fenomenoloji gibi o da farkl ve gelien bir
kafalar/zihinler komnitesini ieren ve devam eden bir proje.
Yaasn yorumlarn atmas! Felsefe yorumlarn atmas ol
makszn yaayamaz.
DT: Kendimiz ve teki arasndaki ilikiyi asimile etmeyi de
nerken insan yalnzca tekinin (tekini anlayamama sonucunu
douran) grnmezlii ile deil, ayn zamanda iimize ina edil
mi (tekine yaknlamamz nleyerek etkileyen) baz snrlarla/duvarlarla da kar karya kalr. Eer bu byleyse, [Michel]
Foucault'nun "benin-formasyonu" ya da "ben'in sbjektivizasyonu" kavramm analizi kendisini tekiyle ilikilerimizi somut
latrma ve tarihselletirme abalarmzda anlaml bir kpr
olarak sunmuyor mu? Foucaultcu hermenoytik yardmyla ken
di iimizdeki engelleri ve tekine mesafe koymamzdan sorum
lu yaplar kefedemez ve bunlarn kendi kendimizi sbjektivizasyonumuz srasnda ekillendiklerini gsteremez miyiz? Bu
noktada, bakahk/tekilik formlarm kendimizi inamzdaki te
mel unsurlar olarak dnemez miyiz?
RK: Ben bunun gerekten yararl olabeceini dnyo
rum. Fakat benim buradaki ekincem, aynln mantnn
yapsal ben-formasyonu epistemolojileri, bilin d arzunun
psikanalitik ifalar, g-e-tutku geneolojileri, diyalektik ben-bi-

294 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

lini ve kendini-gerekletirme modelleri vb. teki ile iliki


mizi nasl ina ettii konusuna odaklanrken, gereinden fazla
uzaklama riskine srklenebileceimizdir. Baka bir syleyile,
([Louis] Althusser, [Jacques] Lacan ve Foucault gibi dnrle
rin ne srd zere, gayr ahsi ve yapsal gler olsa be) e
killendirici ve belirleyici sbjektivite ve sbjektivizasyon gle
rine odaklanarak, bakahm/tekiliin radikal lde akm bo
yutlarn grmezden gelme tehlikesine alrz. Burada hem Derrida'run yapsalc indirgeme eletirisine, hem de Ricoeur'un sis
temin (gstergeler makinas) anlamlandrma (daha referansiyel
birinin birine bir ey hakknda bir ey syleme modeli) karsn
daki zaferine hermenoytik itirazlarna bir lde sempati besli
yorum. tekinin tekiliinin/bakalmm indirgenemezliini
ben'in ya da sistemin ikinliini tabu klacak her giriimden
farkl bir konumdaym. Bu tr yaklamlar, tekilii gizeminden
koparrlar ve (terim nasl anlarsa anlalsn) sbjektivitenin sos
yal ve psikolojik fonksiyonlarnn lzumsuz lde altn izer
ler. Ona hakkm teslim etmeliyiz hem ben hem de teki,
DTr Bireyden ve bireyin tekini anlama yeteneksizliinden
uzaklaarak birbirimizle diyalogumuzu snrlayan ya da engel
leyen baka bariyerleri gsterebir miyiz? Bakaln somut ta
rihsel rneklerinde genellikle bu trden engellere rastlarz; dev
let, ideolojiler ya da baz zel sosyal pratikler (lemenizin son
kitab Snrlarnda Felsefe [Phosophy at the Limitsl'de atfta bu
lunduunuz bir tema) gibi. Fakat bu tr bariyerleri Fouca
ult7nun "iktidar" ve "iktidar ilikileri" kategorileri altma yerle
tirerek sorgulayamaz myz? Diyakritik hermenoytik gerek ta
rihsel ihtimalleri (contingencies) anlamak iin Foucault'nun "ik
tidar/g" baklandaki grlerinden yararlanamaz m? Yeya
nihai noktada hedeflediiniz hermenoytii Foucault'ya biraz
mesafeli bir ey olarak gryor musunuz? Yahut baka bir sy
leyile diyakritik hermenoytik, iktidarn kritik sorgulamasnn
gerek, pragmatik durumlar asndan nemli olduu dn
lrse, bu tr analizlerle birletirilemez mi?
RK: Bunu yapabilir ve byle bir analizle birleebilir. Bu as
lnda "diya-kritik" yorumun konu edindii her eyin merkezi
unsurudur. Eer aslnda ne anlama geldiini dikkate alrsanz
Grekede dia-crinein ya da dia-crisis bu terimin kritik/ele

Atina Syleisi 295

tiri imalar bir gstergeleri birbirinden ayrma veya ayrt etme


srecine atfta bulunur. Balangta bu terim tbbi ate ya da if
razat belirtileri olarak arlalyordu, fakat daha sonra lingistik
iaretler/gstergeler olarak ilave, daha teknik anlamlar kazan
d. Bu ikinci anlam baz gstergelerin/iaretlerin ayn harfin
ya da karakterin farkl seslerini ya da deerlerini ayrma tarz
na atfta bulunur. rneklerden biri Franszca'daki drt farkl
vurgusuyla "e" harfidir grave, acute, circumflex ve diaeresis
(e-e-e-e). Bir baka rnek vurgusuz ve vurgulu Franszca "au"
ile "a" arasndaki farkllk olabilir. "U"ya fazla vurgu yapld
nda "au" "orada" anlamna, yaplmadnda "veya" anlam
na gelir. ""ya vurgu yapldnda nerme fonksiyonu grr,
"e doru (towards)" anlamna gelir, ama vurgusuz/aksansz
"a" belirsizlik artikeli fonksiyonu grr, vb. Burada grafik/ya
z iaretleri noktalar veya vurgular/aksanlar aksi durum
da zde/ayn terimler arasndaki karkl nlemek amacy
la kullanlabilir. Bu tr diyakritik iaretlerin, bu kontekstte,
farkl anlamlar arasndaki "farkll" koruduu sylenebilir.
Onlar teki'nin aynda/zdete kne direnirler. Buna bina
en, (vurgulamay tercih ettiim) tehis ve tedavi boyutlaryla
birlikte "diyakritik" eletirel seslendirme, dinleme, tonlama/akortlama ile ilgili her eydir. Ksaca dile getirmek gerekir
se, diyakritik [diacritical] teriminin ada lingistikte ve semiyotikte yani dilin birimlerinde (gstergeler, fonemler, grafemler, aksanlar/vurgular) farkllk belirten snr izgileri olu
turma srecinde ok teknik bir anlam vardr. Fakat bu teri
min ayn zamanda bana gre politik ve etik yarglarmza temel
tekil eden terapatik ayrma eylemi olarak ilave ve ok daha es
ki bir anlam daha vardr. Ben ite tam da bu trden bir herme
noytik farkl tekiler ile farkl benler aras ayrmn hem roman
tizmin hem de postmodemizmin u an pozisyonlarna kapa
l olduuna inanyorum: romantizme kapal, nk o yabanc
l "egoistik yceye" indirger; kincisine kapal, nk o ben
lii ve sbjektiviteyi "mutlak tekilie" indirger. Bana gre
bunlarn hibiri diyakritik arya tekilerle birlikte daha iyi
yaamak, mukabil semptomlar okumak ve ortaya koymak, ya
ralarmz tedavi etmek, canavarlarmzla mcadele etmek, bir
birimizin farkllklarn ho grmekte bize yardm dokunacak
katkda bulunmaz.

296 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

Fakat sorunuzun daha zel boyutuna benim diyakritik


hermenoytiim ile Foucatcu iktidar/g ilikileri arasndaki
ilikiye dnelim. Aslnda ben Hikyeler zerine [On Stories]
ve Strangers, Gods and Monsters'd kritik anlarda Foucault'dan
sz ettim. "Bilginin tarihiyle birlikte deimeleri ekillendiren
sinsi canavarlar vardr." Ve farkl alardaki bgi ile iktidar
arasndaki rtl ittifakn szde aptallar, yabanclar ve delileri
marjinalletirerek sululara dntrme tarzna ilikin hariku
lade analizinden sz ettim. Foucault'nun Delilik ve Uygarlk
[.Madness and Civilisation (1965)] adl eseri Strangers, Gods and
Monsters adl kitabmn birinci ksmndaki gnah keisine d
nme ve yabanclama hakkmdaki eitli incelemelerimi
nemli lde enforme etmitir. Fakat ben ayn zamanda baz
anahtar konularda Foucault'dan ayrlyorum szn gelii
Foucault sorumlu, tercihte bulunan zne'yi bir kenara attn
da; Sistemi ister bilim, din, hkmet, tp, psikanaliz ister me
tafizik her eye kadir, her eyi ieren bir yap olarak demonize ettiinde; apokaliptik endieleri provoke eden anari-versusmutlak senaryosunu aceleyle kabullendiinde; delilii ve ayk
rl (aykrlk adma) kutsallatrdnda. Bu konularda Fouca
ult'nun ar alarmist ve pesimist tonunu sorunlu buluyorum.
Yapsalcla ballnn egzistensiyalizme ar tepki olduu
nu dnyorum egzistensiyalizmden Sartre'dan kopacak
ve bunu ayrc vasf haline getirecek kadar mitsizdi. (Tom
Fiynn'm ve Jim Bernauer'nin harikulade bir biimde gelitirdi
i) "parhesia" ve "ben'e-ilgi" [le souci de soz] estetii hakkmdaki
son yazlarn dikkate deer ve ilham verici buluyorum.
DT: Diyakritik hermenoytiin felsefi analizini ortaya koy
ma giriiminde bulunsanz da, teorinin kullanmak istedii man
tksal kategoriler ile hayatin reel somut tarihsel ihtimalleri ara
snda bir gedik ama tehlikesi yok mu? Szn gelii, "bakalktan/tekilikten" sz ediyoruz, fakat somut tarihsel tekilikler
de var; "iktidar"dan sz ediyoruz, reel somut iktidar uygulama
lar grlebilirdir. Bu her zaman felsefi dnmenin temel
problemi olmutur mantksal olan ile tarihsel olan arasnda
ki gedik. Hegel'in arzulad gibi, reel olanm rasyonel olmad
n biliyoruz. Gadamerci "a n lam an n tarihsellii" ve "etkin ta
rih" nosyonlarnn bu gedii kapatma giriimleri olduunu d
nyorum. Sizin diyakritik hermenoytiiniz, teorik (mantk

Atina Syleisi 297

sal) kavramlarn uygularken, tarihsel canavarlk ve etiklik du


rumlarn nasl ele alyor? Diyakritik hermenoytik, yanl anla
madan ve somut tarihsel durumlar (genel kavramlara sktra
rak) hipotezletirmekten nasl kanabilir?
RK: Evet, ben lememde birok "somut tarihsel durumu"
Strangers, Gods and Monsters'da. (1-5 ve 8'inci blmler) soy
krm, katliamlar, Vietnam ve 11 Eyll'; Hikyeler zerine'nin
ikinci ve nc ksmlarnda Holokost'u, kolordyal ve emperyal rejimlerin smrlerini (Roma, Britanya, Amerika) ele al
dm. Bunlar eletirel "uygulamak hermenoytik" giriimleridir
ve Gadamer'in "etkin tarih" ve "anlamann tarihsellii" nos
yonlaryla uyumludur. lememde belki de Gadamer'den daha
sk sz etmem gerekiyordu. Bu atlamann/ihmalin nedeni, Ricoeur hermenoytiine sk sk bavurmamn ada hermenoytiin patikasnu aydnlatmakta [Wilhelm] Dthey, Heidegger ve
Gadamer'in yapt belirleyici eserleri veri saymasdr. Baka
bir syleyile, bu benim Ricoeur'n varsayd eylerin ounu
varsayyor olmamdan dolay byledir! Diyakritik hermenoytiin nclerinin tm arasnda tarihsel durumlar hakknda ah
laki ve politik terimlerle dnmeye en ak dnrn Gadamer olduu phe gtrmez, fakat biraz daha ak olabilirdi. Ve
bu son noktada ben Ricoeur'n "Hermenoytik ve deoloji Ele
tirisindeki Habermas pozisyon ile Gadamerci pozisyonlar
arasnda makul bir orta yol nerdiim dnyorum. Ben onun
eletiri mesafesi ihtiyac (Habermas'm kukucu hermenoytii)
ile ontolojik uyum ihtiyac arasnda makul bir patika tasarlad
n dnyorum. Bu diyakritik yolu katederken Ricoeur'n
ayak izlerini izlediimi dnmek istiyorum.
DT: Bakala mmkn hermenoytik yaklamn iki kutbu
nu, hem "ben'in eletirisi"ni hem de "teki'nin eletirisini" iste
yerek doru anladnz dnyorum. Fakat ana pozisyonu
nuz, eer iyi anlamsam, bu ifte eletirinin iki nedenle asli ey
ler olduudur ne teki bize mutlak uzak bir mesafededir ne
de teki bizim genilememizden ibarettir. Bu iki kutuplu eleti
rinin diyakritik hermenoyiiinizin temel unsurlarndan biri oldu
u anlalyor. Fakat sizin etik yarglarnzda bile ben'in operas
yonlarna teki'nin operasyonlarndan daha fazla kukuyla yak
lald veya tekinin kendisine yneltebilecei meru kuku

298 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

larn neminin grmezden gelindii anlalyor. Szn gelii sk


sk amacnzn bizi " y a b a n c l a r a , tanrlara ve zalimlere misafirperoerlhogrl hale getirmek" olduundan sz ediyorsunuz
[italikler benim]. Fakat tekinin eletirilerine ve kendi kendimi
zi engellemelerimize de duyarl olmamz gerekmiyor mu? te
kinin eletirisinin tekini anlamak kadar nemli olduunu kabul
etmiyor musunuz? Aynca tekiyle kendini eletirinin eitliin
nemli paralarndan biri olduunu onaylyor musunuz?
RK: Evet, eletirinin ayn anda her iki istikamette ift ku
tuplu olarak ilemesi gerektiini elbette kabul ediyorum. Kendi
mize kukuyla ve tekilere kukudan uzak yaklarsak, eitli
sentimentalizme (teki daima meleklerin tarafmdadr) veya
mistik mazoizme (teki, bana zulmederken, beni rehin alrken,
ekmeimi azmdan alrken indirgenemez lde etiktir) s
rkleniriz. Buna (bana gre Nietzsche ile [Max] Scheler'n do
ru ekilde ifa ettii) baz Hristiyan kendinden-feragat nosyon
larnda, fakat ayru zamanda daha sofistike postmodern bir klk
ta olgun Levinas'ta ya da Derrida'run "her teki her tekidir"
formlnde rastlarz. Bu gereksiz bir arya kamadr. Bu rastgele konukseverliktir. Bu (neredeyse) kaytsz adalettir, yargla
r ayrt etme imknm nler. Dier taraftan, eer her frsatta te
kini sularsak, ana aknt durumundaki Bat ideolojisinin logosentrizmine veya eski Margaret Thatcher bireyciliinin iyi ada
letine srkleniriz: Her Ben kendisi iin ben'dir, Ben Daima
hakldr, Ego mparatorluktur, Yabanclardan Uzak Durun,
zinsiz Girenler Cezalandrlr, Hibir rlandalI (Siyah, Yahudi,
Kadn, Gey, Ateist, Arap vs.) Bavuramaz! Kim oraya geri dn
mek ister? Baka bir yol, bir orta yol olmaldr. Alternatifler uy
sal pasifizm ya da sava, postmodern fel ya da modern voluntarizmdir. Hibiri kabul edilebilir deil. Diyakritik hermenoytik
bir ara yol peindedir.
Haziran 2002'de Atina'da The American College of Greece'de
yaplan Philosophy of- Otherness konferansnda kaydedilmitir.

T T

1 ' i

"1

Halifax Syleisi
Varlk le Tanr Arasnda

Felix O'Murchadha: Yakn zamanlarda yaynladnz kitapiarm kisi aka ve tematik olarak Tann sorununu ele alyor.
Bu Tann sorununun daha nceki almalarnzda yer almad
anlamna gelmiyor. Bu temann Mmknn Poetikas [Potique du
Possible]'ndan The God Who May Be ve Strangers, Gods and Mons
ters& felsefi yolculuunuzdaki geliiminin izini srer misiniz
ltfen?
RK: Tanr tartmasna ilk giriim 1970lerde Paris'te Paul
Ricoeur'n doktora rencisi iken gerekleti. Levinas, Derrida,
Greisch, [Jean Franois! Courtine, [Franoise] Dastur ve baka
laryla birlikte Ricoeur'n hermenoytik ve. fenomenoloji semi
nerine katlyordum. Benim iin harikulade bir zamand ve te
oloji ile fenomenoloji arasndaki iliki o srada herkesin azmdayd. Benimle bir Mandal arkadam teolog Joseph O'Leary'nin bir araya gelerek Paris'teki rlanda Koleji'nde "Hedeg-

2003 Mays'mda Halifax'da Dalhousie niversitesi'nde gerekletirilen


Annual Conference of the Canadian Society for Hermeneutics and Postmodern
Thought'd& gerekletirilmitir.

300 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

ger ve Tanr Sorunu" konulu kamuya ak bir kolokyum orga


nize etme karan aldmz zamand. Bu 1980'de gerekleti ve
daha sonra da ayn balkla Grasset tarafndan yaynland. Rico
eur ve yukarda szn ettiim kiilerle birlikte daha ortodoks
Heideggercileri de (Jean] Beaufret, [Franois] Fdier ve
[Franois] Vezin'i de davet etmitik; Gallimard bu isimleri res
men Heidegger'in metinlerinin Fransa'da basuru ve datmyla
grevlendirmiti. Gerekletii kadaryla patlamaya hazr bir
kokteylde gerekten de biz su gtrmez rlandalIlar'a, bu olay
dan sonra, bylesine farkl bir filozoflar grubunun fenomenoloji ile Tann arasndaki ilikiyi tartmak zere ayru masaya otur
malarnn mucizevi bir ey olduu sylenmiti. te onlarn yap
t ey tam da bu olmutu. Ve bu tartma kafamda kvlcmlar
dourdu. O srada yaptm doktora tezim Potique du Possible
benim "ontoloji" diye adlandrdm ey (genelde Heideggerci/Husserld bir yaklama dayanyordu) ile "eskatoloji" (ilha
mn Levinas ile Ricoeur'den alyordu) arasndaki hermenoytik
diyalogun ifasyd. Temel tezi farkl mevzi (regional) disiplin
lere temel tekil eden iki temel hermenoytik olduuydu "var
lk/ olu'Ta ilgili sorularn klavuzluk ettii ontolojik hermenoy
tik ve "Tann" ya da "yi" hakkmdaki sorularn klavuzluk etti
i eskatolojik hermenoytik. Bunlarn birbirine paralel ekilde i
lediini, farkl yntemler ve nkabullerle alklamu ne s
rerken, ayn zamanda rtme ve mbadele imknlan olduu
nu da ortaya koymak istiyordum. 1984 tarihli Potique du Possib
le ile The God Who May Be'nin 201'de yaynlanmas arasnda
uzun bir dnem olduunu dnyorum ilk kitabn aslnda
1980'de tamamland dnlrse neredeyse yirmi yl. Bu sra
da University College Dublin'de alyordum ve orada Tann
sorunu neredeyse hi sz edilmeyen bir sorundu; nk rlan
da insanlann din yznden hl birbirlerini ldrdkleri bir l
keydi (en azndan Kuzey rlanda). Arlkl olarak muhayyile,
mit, sembolizm, edebiyat ve sanat sorunlan zerine dersler ve
riyor ve bu sorunlar hakknda yazyordum. 1990'lann sonunda
daimi bir yere Boston College'a getim ve orada Tann sorunu
na tekrar dndm ve Paris'te arkamda braktm Varlk ve eschaton hakkmdaki tarhmalan bir araya getirdim.
FOM: Tann hakkmdaki her sylemin kiisel bir unsuru ola
caktr ahitlik unsuru ve deklarasyon unsuru (hayata, teizme

Halifax Syleisi 301

veya ateizme vb. inan ya da inanszlk). ahitliiniz ya da dek


larasyonunuz sevgiye ve adalete Katolik, Yahudi-Hristiyan ge
lenei karsnda yarglayacanz sevgiye ve adalete tanklk,
sevginin ve adaletin deklarasyonu;1 Katolik, Yahudi-Hristiyan
geleneini bunlardan yola karak yarglyorsunuz. Bu "deer
ler" sizin iin Tann'dan daha yksek deerler mi? Soruyu baka
bir biimde formle etmek gerekirse, adalet ve sevgi aray ile
Tann aray arasmda bir uyumazlk sz konusu olabilir mi?
RK; Evet, her Tanr'ya ilikin her sylemde hemen her za
man belirli bir ahsi kanaat ya da ballk sz konusudur. Aydnlanma'nn nkabulleri "olgulann" kendilerinde temellendirmeyi (deiik formlarda da olsa Husserl e Heidegger'in fenomenolojik indirgeme ve paranteze almalannda rastladmz bir
ey) yasaklad iin, inan/iman ve deer sorunlarnn bir e
kilde konu d saylmas gerektii varsaym bahis konusudur.
Bugn, eer bu sadece bir metodolojik "eylerin kenderine"
odaklanma stratejisi ise hibir sorun yoktur. Onkabullerimizin
geici bir sre askya alnmas olarak bu iyi bir eydir. Aslnda
bu zmni nkabullerimizi ok daha ak bir ekilde teslim etme
mizde bize katkda be bulunabilir. Her eyden nce, kafalanmzm gerisinde ibamdaki rtl varsaymlarmzn gzleri
mizin nne serilmesi iyi bir eydir. Fakat, temel ilgilerimizin
ve nanlamalarmzm askya alnmasnn bizi saf bir tranzendantal sbjektiviteye (Husserl) veya empirik pozitiviteye (Carnap ve mantk pozitivistler) gtrmek suretiyle kendinde bir
ama olarak hizmet edebileceini varsaymaya devam edersek,
onlar gn na karabiliriz. Bu, Gadamer'in doru ekilde
dile getirdii gibi, "nyargya kar nyarg"dr bunun ilave
btn nyarglarn zerinde olduunu varsaymas dezavantajy
la birlikte elbette. Bu durumda, evet, fenomenlerin izahnn da
ima ak ya da zmni, paranteze alnm ya da aka ortaya ko
nulmu, gizli ya da beyan edilmi bir tr yorumu ierdiini ne
srmenin benim iin hibir sakncas yok. Ve eer gndelik de
er yarglarmz iin de geerli ise, din kanatlerimiz iin ok da
ha geerlidir.
1 Richard Kearney, The God Who May Be (Bloomington: Indiana University
Press, 2001), 6.

302 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

Fakat sorunuzun ikinci ksmna dnelim: adaleti yada iyi


lii Tann'ya tercih ediyor musunuz? Bu bana hakikat ile Tann
arasnda tercihte bulunma hakkmdaki nl Dostoyevskici di
lemmay hatrlatyor. Eer Tann dediimiz ey szn gelii
eya'mn ya da sa mesih'in Tann'smm iddia ettii gibi ger
ekten varsa, sevgi ise, adil ise bunlar arasnda tercihte bulunamayz elbette. Tann adna yaplm adaletsiz, sevgiden yoksun
ve hakikat d eylem durumlan yaarz sk sk. Din nedenlerle
gerekletirilmi savalan, engizisyonu ve katliamlan dnn.
Bunlar dehet vericidir, fakat kar karya gelmemiz kanl
mazdr. Bunlar sz konusu olduunda, herhangi bir gn sevgi
ve adaleti Tann'ya tercih etmemin nedeni budur. Fakat Tann
sevgi ve adalet Tanns olduu iin byle bu. Eer tanr sevgi ve
adalet tanns deilse, o zaman inanmaya deer bir Tanr deil
dir. Incil'den somut bir rnei ele alalm; ben susam yabanc
ya bir tas souk su veren kiinin Tann'ya inandm syleyen,
fakat komusunu sevmeyen kiiden daha yakn olduunu d
nyorum. Bu yzden, lah varlk kendisini sevgi ve adaletle
zdeletirdiinde ve zletiriyorsa, ben bu Tann'ya itaat etme
ye hazrm. Fakat ne yazk ki bir ok Tanr, birok "mmin/ina
nan" ve inanmayan var.
FOM: Tanr ile ilgili tartmalarnzn ounu Yahudi-Hristiyan geleneinden hareketle yaptnz halde, bunlan dier
dinlere temil ediyorsunuz. Gerekten de Strangers, Gods and
Monsters kitabnzn balndaki oul Tanrlar ifadesi bunu
ima ediyor. Fakat "Tanr'nm kim olabilecei" mesihi dinler d
nda dnlebilir bir ey midir? Tanr'y filozoflarn Tannsmdan baka bir Tanr olarak dnme giriimi kanlmaz ekilde
Musevi ve Hristiyan Kutsal metinlere kadar geriye gider mi?
KK: Bunun byle olduunu dnmyorum. Fakat The
God Who May Be'nin yorumundan hareketle neden byle d
nebiliyor olduunuzu anlayabiliyorum elbette. Bu kitapta her
menoytik soruturmam Kitab- Mukaddes metinlerine ve kut
sal metinlere odaklyorum; bu metinlerin mutlak olana ayrca
lkl bir nfuz saladklarna inandm buna inanmyorum
iin deil, en iyi bildiim metinler olduklarna inandm
iin. Ve tpk byk Budist usta Thich Nhat Hahn'm Budizme
dnmek isteyenlere kendi geleneklerine dnmeleri gerektiini,

Halifax Syleisi 303

Budistlerin Budizmde bulduklar hakikati orada aramalar ge


rektiini tavsiye ediyorsa, ben de Hristiyanl veya Musevili
e dnmek isteyenlere aym eyi sylemek eilimindeyim. Ben
Mutlak olana gtrecek mutlak/kesin hibir yolun olmadna
inanyorum. Her biri inanlmaz lde deerli ve deiik farkl
yollar sz konusudur ve bu yollarn tm ayn mutlak'a iaret
ediyor olabilir (bunu bemeyiz elbette; sadece "inanabiliriz")
yle ki bunlarn her biri birbirlerinden diyalog ve inan mba
delesi yoluyla ok ey renebilir. Bana gre bu farkl yollar
karlkl olarak birbirlerini darda brakr. Isa Mesih "yol, ha
kikat ve hayat" olduunu syler: Evet. Fakat o asla "tek yol, tek
hakikat ve tek hayat" demez. Aslnda o btn mrn dier
iki "kii"yi, yani Baba ve Ruhulkuds" bir yana brakalm
brahim'e, Yakub'a, eya'ya ve peygamberlere ne kadar ok ey
borlu olduunu anlatarak geirmitir. sa mesih'in eer karlasayd Budistlere, Hindulara ve Taoistlere hogrl olaca
ndan eminim. Tpk Samiriyelileri, gnahkrlar ve dier ya
banclar sevdii gibi seveceine eminim. Byle bir sa'nn bir
Hristiyan'a mnhasran Hristiyan bir Tanr adma bir bardak
souk su verirseniz kurtulua ereceinizi syleyebilecei bana
marnlamaz geliyor. Bu yzden bir tr Kaliforniya New Ageism'ini onaylamakszm ben kesinlikle (Aristoteles'in Heidegger'i ok etkileyen Varlk/Olu hakkmdaki ifadesini kullanmak
gerekirse) "Tann'mn birok tarzda konutuuna" inanyorum.
Bize Baba'run krallnda birok mkfat olduu sylenmitir;
ve bu sebeple bu mkfatlara alan birok kap olduu da el
bette. The God Who May Beden Strangers, Gods and Monsters' a
geerken heretikler, paganlar ve tek tanrc olmayan mminler
vb'ye giderek ok daha sempatik hissettim. Son tahlilde nemli
olan ey, fiilen ve sevgiyle Tanr'y aramaktr; bulmak deil.
Tann'y bulduumuz an, kaybettiimiz andr. Tanr'y bulmak
zorunda deiliz. Biz Tanr'y bulamayz, Tann bizi bulur. Bu
durumda yalnzca kendi kendimizi bulabiliriz. Giderek tolerans
szla kar toleranssz hale geldim giderek "Bir"i monoteistik "tek ve yegane," "Birlii" mnhasran "esiz" ile zdeletir
meye muktedir olma iddialarndan daha fazla kuku duyar ha
le geldim. Eer sahiden yce gnll ve drst olmak istiyor
sak kendimize Yeni a (New Age) dinlerinin biz monoteist
ler bazen bu dinleri suni dinler sayanz aslnda (Hinduizmin

304 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar:

ve Taoizm'm durumunda olduu gibi) Hristiyanlktan ok da


ha eski olduunu hatrlatmalyz. Eer drst olmak istiyorsak,
onlara Eski a dinleri demeliyiz. Fakat her ne olursa olsun ben
"Brakn binlerce iek birden asn" deme eilimindeyim.
FOM: Felsefi olarak felsefenin tanrsnn dnda bir tann
dnmenin bizatihi kendisi paradoksal bir faaliyettir; aslnda
bu bizi muhtemelen kukulu "metafiziin sonu'' sylemine g
trr. Ge dnem dncenizin, yani lemenizde sergiledii
niz dncelerin "metafiziin sonu" ile ilikisi nedir?
RK: lememin son iki metninde aka grlebilecei
zere, bir postmetafizik Tann fikrine scak bakyorum. Burada
daha ziyade Caputo, Derrida ve Marion gibi dnrlerle ve
"postmodemizm ve din" tartmalarnn ierdii farkl ada
"negatif teologlarda diyalog halindeyim. Fakat ayn zamanda
metafiziin dilini kullanmakszm metafizii ama giriiminde
bulunamayacamz ne sren Heidegger'Ie de hemfikirim. Bu
sebeple, Tann'y saik (cause), tz (substance), yeterli neden, te
mel, sistem vb. gibi metafizik terimlerden korumaya almak
szn, dili, fikirleri ve kavramlan bu tarzda kullandm itiraf
ediyorum. Bu ayn trde bir metafizik mirasa imada bulunuyor
elbette. Bu kiinin kendi kendisine gayretle baa kmaya al
t bir metafizik miras. En iyi durumda, bir hermenoytik daire*
iindeyiz; her tr metafizik nosyon ve nkabulle kar karya
kaldmz bir daire, "pyme in the gyre" (Yeats) olduumuz
iin yalnzca bir sonraki dnte ve bir sonrakinde vb. daha
yksek bir anlama dzeyine ulaabileceimizi umut edebiliriz.
Fakat asla bu arada hermenoytik dairenin dna kamayz. Pa
radokslar/elikiler ve aporialarla/kmazlarla/uurumlarla
birlikte yaanz. Bu kanlmazdr. Fakat insan bunlarn bizi
umutsuzluk iinde debelenmeye deil ok daha derin dn
meye davet eden verimli paradokslar ve pozitif kmazlar/uu
rumlar olabileceklerini umut edebilir. Hakknda konuulamaz
ey (Tann) hakknda konumak aslnda bu tr bir verimli eli
kidir. Fakat bu sahip olabileceimiz en iyi elikidir. Ve bu nok
tada [Samuel] Beckett'm isimsiz hikye edicisininin cevabn
VVittgenstein'm "Konuamayacamz eyler karsnda susma
lyz" cevabna tercih ediyorum "Gidemem, fakat gidece
im." Elbette Tann hakknda doru/makul bir sessiz kalma an

Halifax Syleisi 305

vardr; fakat ayn zamanda Tanr'y makul bir dnme ve ta


hayyl etme zaman da vardr; muvakkaten/deneme kabilin
den ve figratif/metaforik tarzda da olsa. Aksi takdirde dinin
hermenoytiini yapamazdk. Veya herhangi br din felsefesi im
knsz olurdu. .
FOM: Zaman zaman metinlerinize "paganizm," ve "putpe
restlik" (idoltary) gibi polemik terimleri giriveriyor. Birincileyin, bunlarn polemik terimleri olduklarn kabul ediyor musu
nuz? kincileyin, ada dncedeki Tann hakkmdaki sylem,
hemen hi fark edilmeksizin Musevi-Hristiyan polemiklerini
yanstan Tanr sylemi hakknda ne dnyorsunuz?
RK: Yukarda sylediim eye dnmem gerekirse, bu tr
terimleri ilk almalarmda, zellikle de Potique du Possible'da
kullandmdan ok daha temkinli bir biimde kullanyorum.
Yetmili yllarn sonunda ilk kitabm yazdmda, Levinas ile
Marion'un gereinden fazla etkisi altndaydm Marion'un
L'idole et la distance: Cing tudes [The Idol and Distance: Five Studies; do/Put ve Mesafe/ Be nceleme] kitab henz baslmt ve
ben o srada Levinas'm Sorbonne'daki derslerine katlyordum.
Bu sebeple, "Kutsal" ("holy") ile "din" ("sacred"), kitabi son
suzluk (infinity) ile pagan totalit tartmas ok canlyd
mistik "negatif teoloji" gelenei (Eckhart, Dionysius, Silesius,
Nyssal Gregory) bu tartmaya destek salyor, "logosentrizrazn/locikosentrizmm" ve "onto-teolojinin" dekonstrktif ele
tirileri kztryordu. Kendimi btn bunlarn iinde bulmu
tum ve belki de vakit putperest dnce denilen dnceye bir
lde basit tepkileri (bunlar "mevcudiyet metafiziinin" u ya
da bu formuydular) benimsemem iin ok erkendi. imdi ok
daha htiyatla yaklaabiliyorum. Bu, Tann sorununa Strangers,
Gods and Monsters'daki yaklammdan ve dinlereraras diya
loga, zellikle de kitabi sylemin Budist, Hindu ya da Taoist
hikmet geleneklerine almasna ilgim'den de kolayca anlala
bilir. Szn gelii ben Upaniadlaf okumann krksekiz ylm
aldna inanamyorum! Eurosentrizmden/Avrupamerkezcilikten ne haber!
FOM: nanan felsefedeki yeri nedir? Tann'ya ya da kutsa
la imanl ya da imansz inanabilir miyiz, eer inanamayacaksak
bu bize Yahudi-Hristiyan miras ya da bizatihi dnmenin

306 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

kendisi hakknda ne syler? Baka bir syleyile, Heideggerci


Tann'ya inancn/imann dnda szn gelii teizmin ve ate
izmin dnda dnme projesini mstakbel Tann'y dn
me projenizle nas ilikendiriyorsunuz?
RK: Bu ok zor bir som. Fenomenolojinin belirli bir versi
yonunun her temel ya da "kkl" ("essential") soruyu teizmin
ya da ateizmin doktriner pozisyonlarnn dnda bir ak alana
tama hamlesine ok byk -bir sempati besliyorum. Fakat bu
konuda Heidegger'in Metafizie Giri ya da Fenomenoloji ve Te
oloji'isindeki kadar ulara savrulamam; Heidegger bu metinle
rinde varhk/olu-sorunu ile inan-sorununu karlkl birbirle
rini darda brakan eyler olarak grr. Benim iin "eskatoloji"nin hermenoytik alan fenomenolojik dnceye, hem Grek
ontolojisine hem de Kitab- Mukaddes teolojisine, burada ikisi
de syleiye girebilseler dahi, indirgenemeyen bir alan aar.
Mmkn teki, gelecek olan teki ile, mesihi ban ve adaletle
(Levinas/Derrida) ya da kralln douuyla (Ricoeur/ [Franz]
Rosenzweig/[Walter] Benjamin) ilgilenirken, eskatolojik olann
bir trans-itiraf (transconfessional) ya da hatta post-itiraf (postconfessional) alanda ibanda olabileceini dnyorum; bu
alanda ateistler ile teistler nihai sorularn kefedebilirler ve bu
nu ok ok nemlidir eschaton'u belirli bir isme (Yehova,
Mesih, Allah, Apollo, Zeus, Krishna) ya da belirli bir din gele
nee atfetmeksizin yapabilirler. imdi sorunuza cevap vermeye
alaym: Tekrarlamak gerekirse ben Tann hakknda dnme
nin zel kitabi monoteistik vahiy geleneine hasredilmesi ge
rektiine inanmyorum (bu noktada szn gelii Levinas, Mari
on, veya [John] Milbank'tan aynlyorum). Bu bu gelenekte kesi
nlikle apak ve nettir, fakat bana gre dier kitabi olmayan ge
leneklerde de mevcuttur. Simone Weil Letter to a Priest {Rahibe
Mektupl'da., Eski Ahit istisnacln (exclusivism) eletirisinde
ok arya kasa (byle dnyorum) da baz gl rnekleri
ni sunar. Kald ki Stanislas Breton'un almalarnda da, zellik
le de Unicit et monothisme'mde monoteizmin kendi tekilerine
alnn ok ikna edici argmanlar bulunabilir. Bat'da bizim
Tanr hakknda Batl-olmayan dnme ve konuma tarzlarna
tenezzlmzde nasl btnyle cahil olduumuzu dnn!
Ve ben buna sadece pagan ve heretik dinler denilen dinlere mo
noteistik toleransszl deil, ayn zamanda Heidegger'in Do-

Halifax Syleisi 307

gulu, Afrikal ya da Yerli Amerikan dinlerini darda tutarak


Grek-Alman paganizmini benimsemesini de dahil ediyorum.
Heidegger'in "tannlar"nn gerekten her tr inanan veya dinin
dnda olduklarndan emin deilim. Onlar bana genellikle ken
dilerine has esrarl grevlerinin ve kutsal ekiciliklerinin ala
metlerini tayor izlenimi veriyor grnr lde ntr "d
nce" dzeyinde bile. Bu yzden, eer Heidegger'in dnce
si kitabi vahye gre tanrsz saylsa bile, kendine zg trde
tanrlara sahiptir bildiiniz gibi, bu tanrlardan birine Heidegger son Der Spiegel mlakatnda yalnzca kurtulu umudu
muz olarak yakarta bulunmutur. Tencere dibin kara seninki
benden kara! Sorunuzun ilk ksmna dnersek, ou felsefenin
temel sorularla megalesinin (dini veya tersi) inan ya da kana
atin bir versiyonunu ierdiini syleme eilimindeyim. Cisimlememi ve angaje olmam (tarafsz, .) tranzendantal seyirci
olarak filozof ideasma hi inanmadm. Hemen hemen dnce
mizin tmn bir derin hermenoytik nkabuller serisi enforme
eder ve motive eder prerefleksif tarzda olsa da. Dnmeye
tildiim iin dnrm.
FOM: Ricoeur'n u sorusunu Heideggercilere yneltiyor
sunuz: Neden Heidegger sadece [Friedrich] Hlderlin hakknda
dnmtr de Mezmurlar hakknda dnmemitir. Size bu
soruyu tersine eviren bir soru yneltebilir miyim? Siz ya da
baka herhangi biri Grekler'in tanrlarn, Homer'in tanrlar
ile brani Kutsal Metinlerinin Tann'sun birlikte dnebilir mi
siniz ya da Olympus ile Calvary (veya Netzsche'nin terimleriy
le Dionysius ile sa [Crucified] arasmda bir tercih kanlmaz
mdr?
RK: Yalnzca onlan birlikte dnebileceimizi dnmekle
kalmyorum; daha ileri gidiyor ve onlar birlikte dnmemiz
gerektiini sylyorum. Adil olmak gerekirse, Levinas ile He
idegger'in ada Kta Avrupas dncesindeki mcadelesin
den nce birok filozof ve teolog yzyllarca tam da ite bunu
yapmtr. Atina ile Kuds arasndaki diyalog Paul, Philo ve
ilk Kilise Babalarndan Augustine ve Aquinas'a kadar ok
uzun ve etkileyici bir mirastr. Bunun zamanla indirgemeci ve
totalletirici Hristiyan metafizie, zellikle de Skolastisizme
dnmesi, aslnda iki bin yldr Atina-Kuds ekseninde nem

308 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

li almalar yaplmam olmas anlamna gelmez. ou zaman,


Bat metafizii geleneinin "nto-teoloji" ve (dolaysyla) "put
perest" bir gelenek olarak eletirisi metinlerin kendilerinin
kompleksliliine byk bir adaletsizlik yapmtr. Logosentrizmin sularna birok bebekle birlikte banyo kvetini de atabilir
siniz! Doruyu sylemek gerekirse hem Heidegger hem de Derrida bunu teslim eder (biri yaplan hasardan sonra bunun hibir
nemi olmadn syleyebilir). Kesin olan ey, Olympus ile
Calvary arasndaki diyalogun, dile getirdiiniz gibi, global ka
pan amzda sadece yeniden ele alnmay ve yeniden d
nlmeyi deil, dnya dinlerinin dier kutuplar ierecek ekil
de almay gerektirdiidir ortaya Tibet'i, Ganges ve Kyoto'yu, ve dnyann dier kutsal hikmet alanlarm da almamz
gerekir; yle ki monologu diyaloga amaktan ok bir ok tarafl
diyalogdan (polylogue) sz edebilelim: Bir syleiler festivalin
de birbirlerini aprazlamasna kesen farkl inan ve dnce
hatlarndan sz edebilelim. Ben bunun yeni a rativizmine
ya da postmodem perspektivizme srklemek olmadnda s
rar ediyorum. Kald ki bu zorunlu olarak monoteizmin (her ey
birliin nasl yorumlandna baldr "nce hermenoytik
vard!") politeizm adna reddi de deildir. Benim iin bu daha
ok insann kendi geleneini muhayyilesini bakalarna aarak
derinletirme ve gelitirme tarzdr.

Stony Brook Syleisi*


Muhayyileyle Yzlemek

Q: Felsefe ve edebiyatla ne zaman ve nasl ilgilenmeye ba


ladnz sorarak balamak istiyorum. Bu alanlar mr boyu
aratrma alanlar haline getirdiinizin farkna vardnz bir an
var rru?
RK: rlanda'da ortaokulda olduum zamanlarn byle bir
zaman olduunu dnyorum. Paris'ten yeni dnen ve Heidegger, Sartre, Ricoeur ve Derrida okumu olan ok iyi bir
Franszca hocam vard. Yetmilerin bayd. Bylece felsefemi
byk lde Sartre'n, [Simone] de Beauvoir'nm ve [Albert]
Camus'nn edebiyatndan aldm. Bu edebiyat hrlayarak edi
nilmi egzistensiyal/varoluu fenomenolojiydi. niversite'ye
girdiimde felsefede ve edebiyatta derece yapmadm. Profesyo
nel aktr olmak amacyla Dublin'deki Abbey Tiyatrosu'na gidi
yordum. Abbey'ye mracaatmda, neden aktrl incelemek
Bu sylei Stony Brook'ta The State University of New York'ta 18 Mart
1997'de yaplmtr. Sorulan yneltenler arasnda u isimler vard: Arthur
Bangs, Won Choi, Sean Connolly, Felix Ferinin, Peter Gratton, Lawrence
Kalinov, James Sanderson, Patricia Sousa ve Leandro Gimenez Vega. M
lakat organize eden kii Felsefe Blm'ndan Profesr Hugh Silverman'd.

310 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

istediim konusunda felsefi bir inceleme sundum. Abbey'nin


mdr o zaman oyunculuu incelememi seve seve kabul ede
ceini, fakat benim ilkin felsefeye gitmem ve felsefe incelemele
ri yapmam gerektiini tavsiye etti. almamdan sonra masterimi (Master of Arts) (Montreal'deki) McGill niversitesinde sa
nat felsefesi konusunda Charles Taylor'la birlikte yaptm; dok
toram muhayyilenin fenomenolojisi konusunda Paris'te RicoeurTe birlikte hazrladm. Son birka yldr iir ve kurgu yaz
yordum. kinci romanm ye bitirdim; ilki iki yl nce bitmiti.
Felsefe ile edebiyat daima benim iki ilgi alanm oldu; deyim ye
rindeyse benim Fanus-yzlerim. Benim edebiyatm felsefe bu
lam bir edebiyattr; felsefem edebiyat bulam felsefe. ngiliz
eletirmenler romanlarm sevmediler onlar romanlarmn
gereinden fazla Frankofil ve felsefi olduunu dnyorlard.
Fakat Kta Avnpas eletirmenleri sevdi. lk romanm ngilte
re'de 3000, Almanca, Franszca ve eke tercmeleri 30.000 sat
t. ngiliz eletirmenlerden birinin iaret ettii gibi, Almanlar
daha nce de kanaatlerinde yanlmlard!
Q: Sizin iin ortak bir macera olarak felsefe ile edebiyat Poetics of Moernity [.Modernitenin Poeiikas] (1996) kitabnzda ok
iyi sergileniyor. Ben size ok daha zel olarak poetika ile etik
arasndaki ilikiye nasl odaklanmaya baladnz sormak isti
yorum.
RK: Etik ile poetika arasndaki ilikiye odaklanmaya bala
dm yllar Paris'te Paul Ricoeur'le doktora yaptm yllard. O
srada iki ana muhatabm Derrida ile Levinas'. Etik boyuttan
almalarnda daha nce sz ettii halde, o srada baka insan
lar iin olduu gibi benim iin de henz grlebilir deildi.
1977'de ben Potique du Possible adl kitabm yazarken Derrida
bir estetik Nietzschecilik istikametinde ilerleyerek daha ziyade
eylerin edebi yan zerinde duruyordu. Bu bir ekilde byle
anlalyordu. Derrida'nm Levinas hakkmdaki "iddet ve Meta
fizik" denemesi etie veda olarak, teki ile fenomenolojik iliki
ye bir meydan okuma olarak grlmt. Poetikletirid Derri
da ile etikletirici Levinas arasnda bir gerilim sz konusuydu.
Ve ben bu noktada, bu iki u arasnda bir hermenoytik iliki
kurmaya alan Ricoeur'n yannda yer alyordum. Daha son
ra Levinas'ta poetikanm ibanda olduunu kefettim ve bunu

Stony Brook Syleisi 311

Modemitenin Poetikasi'nda "Levinas ve Muhayyilenin Etii"


["Levinas and the Ethics of Imagination"] balkl denememde
ele aldm. Ve imdi srarla vurgulad zere Derrida'da da etik
ibandayd elbette.
Q: Modemitenin Poteikas'nda Kierkegaard'm Kant' poetika
ile etik'i ayrmakla eletirdiini sylyorsunuz. Kendinizin de
bu ayrma pratiini eletirerek byle bir ey yaptnz dn
yor musunuz?
RK: Ben bu ikisini birletirmeye alyorum. Fakat Kant'n
nc Eletiri'de aslnda bize bunun iin bir n metin sundu
unu dnyorum. Kant, s2n gelii "gzellik ahlakn (mo
rality) semboldr" derken, refleksif estetik yargnn gerekte
ahlaka yaplacak en byk katk olduunu sylyordu. Aslnda
ben bunun Kani7in kendi moraliiesi dahilinde basiret ykl bir
dzeltme olduunu syleyebilirim. kinci Eletiri Pratik Akln
Eletirisi'ndeki kategorik buyruk aslnda pratik olmayan (imp
ractical) moralitedir/ahlaktr. Kategorik buyruk nc Eleti
rinin baz ksmlarndaki kinci eletiriyi dengeleme giriimleri
ni grmezden gelecek kadar rasyonalistik ve soyuttur. Hannah
Arendfin bunu refleksif yargdan etik ile poetika arasndaki di
yalogun temeli olarak sz ettiinde aka ortaya koyduunu
dnyorum. Derrida ve Lyotard da nc Eletiri'nin ben
zer nedenlerle bysne kaplmtr.
u rnee bakalm: Kant rnek yarg [exemplary judgment]
veya "temsil edici dnme" ["representative thinking"]'den
sz ederken ve aslnda kendimizi bizim dndmz tarzda
dnmesi mmkn dier insanlarn istedikleri eyi tahayyl
edebileceimiz bir pozisyona yerletirmedike doru yargya
varamayacamz sylerken kastettii ey bir evrenselletirme
modudur; fakat ayn zamanda bir fenomenolojik tecrbedir de;
Kant iin doru olan ey fenomenologun kendisi, tranzendantal
muhayyilenin kendisi (bu Heidegger'in hakl olarak Kant ve Me
tafizik Problemi'nde Dasein'la zdeletirdii eydir) iin de do
rudur. Kant nc Eletiri'de "rnek yarg" y tanmlarken, as
lnda "rnek tahayyl"den sz etmektedir. Kii dier insanlarn
ayakkablarn giymelidir ve bu snrl beninizin dier benler
istikametinde genileyen belirli bir "zgr deiiklik" egzersizi
ni gerektirir.

312 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

Q: Fenomenolojik bir ilikiyi.


RK: Dier insanlarn olmak istedikleri eyi fenomenolojik
tahayyl ilikisi; evrensel yargnz yalnzca (tabiri caizse) teki
zihinlere dnme temelinde oluturabileceiniz bir iliki. Hus
serl bunu hatr saylr lde Kartezyen Meitasyonlar'm beinci
sinde yapar. Fakat Kant daha nce nc Eletiri"de "temsil
edici yarg" hakknda konuurken mjdelemitir; kimse farkl
bireyler plralitesine bavurmakszn temsil edici evrensel yar
g oluturamaz* nsan yalnzca bir tekillikler plralitesiyle bir
evrensel ina edebilir. Muhayyilenin gcnn gzellii anla
labilir olan ile duyumsanabilir olan, zihinsel olanla fiziksel ola
n, genel olanla tikel olan birletirebilmesidir. Bu muhayyilenin
Aristoteles'ten Aquinas'a ve Kant7a kadar standart roldr.
Q: Aristoteles bunu phronsis diye adlandrr.
RK: Ben "estetik refleksif argmann" Kanfn phronesis'in
karl olarak kulland terim olduunu dnyorum. Bu
gerekten de evrensel olan ile tikel arasndaki ilikiyi mzakere
sorunudur, fakat tikel olana da atfla. Evrensel olandan tikel
olana geemezsiniz; onlar arasnda salnrsnz. te bu yzden
insana baka herkes gibi eylemde bulunmas gerektiini syle
yen kategorik buyruk kendi bana, muhayyile onu cisimletirmedike steril, ruhsuz ve ileyiten yoksundur. En kuru rasyo
nalist Kant bile bunun farkna varm ve mirabile dictu "gzelli
in ahlakn sembol olduunu" teslim etmitir. Bu kinci Eletiri'nin yazarnn olaanst ifadesi budur; en azndan eilimle
rin, duygularn, hislerin ve dolaysyla muhayyile'nin ro
ln itiraf ettii iin.
Q: Tahayyl Etmenin Poetikas kitabnzn drdnc bl
mnde Sartre'n tahayyl "reddin reddi" ("ngation of the n
gation") olarak yorumunu ve sonra da Merleau-Ponty'nin Sartre'm bu nosyonunu reddinin nedenlerini aklar msnz?
RK: Bu zel "reddin reddi/yoksaymamn yoksaym" ifa
desi Sartre'm 1940'da yaynlanan Tahayyln Psikolojisi [The
Psychology of Imagination] adl kitabmdadr. Franszca'daki ad
L'Imaginaire bu daha iyi bir balkdr anlam "The Imaginary." Kitabn ait bal tahayyln fenomenolojik psikolojisi
dir [Une Psychologie Phnomnologique de L'Imagination]. O nce-

Stony Brook Syleisi 313

lik bir fenomenolojik bir metindir. Sartre bu kitapta Husserl'in


"Altna Mantk ncelemesinde tahayyl hakknda gelitirdii
tezin Heideggerci bir yorumunu yapar. Orada Husserl algy,
tahayyl ve anlamlandrmay (signification) birbirinden ayrr.
Sartre'm Tahayyln Psikolojisi'nin dipnotunda (postscript) yap
t ey Heidegger'in bu-dnya-iinde-varlk/olu [ln-derWelt-Sein] nosyonunu kabul etmek ve bunun tahayylle (ima
gination) ayn ey olduunu sylemektir. Sartre'm bu aamada
Kantbuch [Kant and the Problem of Metaphysics; Kant ve metafizik
Problemi]x okumam olmas ilgintir. Heidegger bu kitabnda
Dasein'm "tranzendantal tahayyln/muhayyilenin" dier ad
olduunu syler. Fakat Heidegger "muhayyile" terimini kul
lanmaz; nk, 2927'de Almanca yazyordu ve Kant'm, [Fried
rich] Schelling'in, ohan Gottlieb] Fichte'nin ve Hegerin ro
mantik bagajndan kurtulmak niyetindeydi. O bundan uzun bir
dipnotta sz eder. Heidegger romantiklerin Produktiv Einbildungskraft yaratc tahayyl e kastettikleri eyin kendisi
nin Dasein'la kastettii eyi ekillendirdiini syler. O baka bir
Alman idealist olarak dnlmek (bu muhtemelen doruluk
tan pek de uzak deildir ) istemez. O muhayyilenin zamanlatrma, ematize etme gcnn Dasein'm dier ad olduunu tes
lim eder, fakat "muhayyile" terimini yetersiz bulur.
Sartre bu zel analize bavurmakszn, bu dnya-iinde-olmay/varl farkedecek gdlere sahip olsa da, ayn zamanlatrma, ematize etme yapsn muhayyile olarak kavrar.
Bu durumda "reddin reddi" u ekilde iler: biz dnyada
Un-der-Weltsein} yalnzca dnyay nceden imknlarmzn
projeksiyonuna gre anlayarak olabiliriz. Dasein imknlarn
projeksiyonudur. Fakat Dasein, bir anlamda daha nceden red
detmise, yani kutudaki nesne gibi bir mekna kapatlm ol
mak anlamnda dnya iinde deilse imknlara sahiptir ve
imknlar anlamlandrabilir, dnyasnn imknlarn okuyabilir.
Dolaysyla bu-dnya-iinde-varlk/olu aslnda yaknlk
kadar mesafeyi, akmlk kadar aidiyeti varsayan bir intensiyonel ilikidir ve burada Husserl iin geerli olan Sartre iin de geerlidir. Ve bu elbette "her bilincin bir ey 'in" bilinci olduu,"
hem ayrc hem de birletirici bir ey "in" bilinci olduu yolun
daki temel Husserlci ilke iin de geeridir.

314 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

Buradaki mesafe reddin mesafesidir. Baka bir syleyile bir


anlamda dnyann bilincine sahip olmadka, dnya benim im
knlarm istikametinde genilemedike onu gremem, yorumlayamam ve anlayamam ve dolaysyla dnyay imknlarma
gre anlamlandramam. Bylece dnyadaki her ey zuhanden
haline gelir, benim iin bir eye dnr. Bir tepeye trmanrm;
.talar vardr. Talar arayan bir duvarc isem onu inaat malze
mesi olarak, dman ordusunca kovalanyorsam bir savunma
arac olarak, zirvesine kmaya alan bir daa isem engel ola
rak, Michelarigelo isem yontulacak bir mermer olarak yorumla
rm; tepe budur. Muhayyilem kayay bir ara olarak grr. Bu
yzden, dnyadaki projem her ne olursa olsun, dnyadaki
(dnya yolumun zerindeki kayadr) eyleri benim iin bir im
kn olarak yorumlarm. Fakat eer bir ekilde dnyaya ait.deil
sem dnyann nesnelerini yalnzca sembolize ederek anlamlandrabilirim. Bu reddetme "asli/birincil red"dir. Sartre, muhay
yile dnyada zgr olamayacamzn reddiyle birlikte dnya
y yok etme ya da gerek d hale getirme gc olduu iin, ilk
etapta Dasein olamayacamz syler. Bu yzden daima yoksayarz/reddederiz.
Demek oluyor ki hepimizi dnya iinde vareden ey bu as
li reddir/yoksaymadr. Eer bunu yapmamsak, dnyadaki
"eyler arasnda bir eyiz"dir sadece, dnyann sadece bir parasyzdr. Sartre'm Tahayyln Psikolojisi'mm sonunda vurgu
lad gibi, eer asli yoksaymay/reddetmeyi gerekletirme
seydik, "dnyann ortasnda" varlklar olurduk.
Baka bir syleyile, yapmakta olduumuz eyleri alma,
dokunma, hissetme, iitme, anlamlandrma, rya grme, mit
etme, korkma, karma, yeme, uyuma hibir sorun olmaks
zn yapanz; bu sorun deildir; sorun reddediyor olmamzdr.
Reddetmiyorsak, dnyadaki eyleri gsteremeyiz. Livi-Strauss'dan da rendiimiz gibi, "eyler yalnzca yenmeye elveri
li deildir sadece; sembolize etmeye [bon symboliser] de elverili
dir." Bu yzden her ey Sartre'm bize, zmnen de olsa, muhay
yilemizi kullanmadka sahip olamayacamz syledii asli
reddetme eylemini varsayar. Tahayyl etme grnmez bir ey
lemdir; Kant"m d getirdii ekilde sylemek gerekirse,, "doa
nn derinliklerindeki gizli sanaf'r. Gremeyeceimiz, ancak

Stony Brook Syleisi 315

her eyi grmemize imkn veren kr noktadr. Onu gremeyiz;


grrken kendimizi gremeyiz. Fakat o her zaman ibandadr.
imdi sorunuza dnmek gerekirse "reddin reddi" if
te hamleyi gerekletiren tahayyldr. Yalnzca (a) Sartre'm
"sentetik totalit" bir anlaml birlik (baka bir syleyile ta
hayyller dnyay daima ematize eder ) dedii eyi olutur
mak iin dnyadaki eyleri reddetmekle kalmam, (b) ayn za
manda daha sonra bu dnyay da reddederim.
Bu sebeple ematize edilmemi verili diye bir ey yoktur.
Asli/birinci reddetme verili olan nceden sentetik olarak ema
tize etmitir ve bu bize "gerek dnya" diye adlandrdmz e
yi verir. Daha sonra sentetik totalit olarak bir ifte-reddi ger
ekletirmek iin bu gerek dnyay reddetmeyi tercih edebilir
ve dolaysyla gerek d bir dnya yaratrz; muhayyel [imaginaryl dnya dediimiz dnya budur. Tekrarlayaym: alg dn
yamz zaten bir reddeditir. Ve bu anlamda Sartre, MerleauPonty "alg nceden stilize eder" derken, onunla uzlar; alg za
ten bir reddetme ve yorum modudur. Birincil neden (hem Mer
leau-Ponty hem de Sartre bunu KantTa paylar), tranzendantal
tahayyln dnya-iinde-varhm-olmamn fiili, prerefleksif,
gndelik, ortalama tarznda dahi dnyadaki her eyi nce
den imdi, gemi ve gelecek ufuklarna gre yorumlamaktadr.
Bu beyaz kat parasn yalnzca beyaz kat paras olarak yo
rumlayabilirim; nk bu eyi beyaz ngilizcede bir renk, bir
kelime zerine yaz yazlacak bir kat olarak yorumlamama
imkn salayan gemiin hatrasnn ufkunu fenomenolojik ola
rak elimde tutarm. Onu anlaml hale getirir ve dnyadaki her
eyi bir ey olarak grrken onu da kat olarak grrm. Gemi
in zaman ufuklarn varsayar ve aym zamanda kendimi imdi
zerine yaz yazabileceim bir ey olarak bu kat mknna
yanstrm. Kat benim iin yalnzca, Husserl'in ifadelerini kul
lanmak gerekirse, "alkoymaya/hatrlamaya" ("rtention") ve
"protention"a gre anlam kazanr. Sartre'm tahayyln birincil
reddiyle kastettii ey budur. kincisi reel dnyann "muhay
yel" dnya diye adlandrdmz eyin ina edilmesi amacyla
reddidir.
imdi bu sorunuzun ilk ksm etrafnda dolanan uzun yol
dur. zninizle, sorunuzun ikinci ksmn biraz daha hzl ekil

316 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

de cevaplandracam. Temelde, Merleau-Porty'nin Sartre'dan


en fazla ayrld ey ornn, kimsenin bu ekilde birincil dnya
y kavrama eylemi bu alglamadr ile ikincil eylem bu
tahayyl etmedir arasnda kesin bir ayrm yapamayacamz
iddiasdr. Baka bir syleyile, Sartre iin tahayyl daima alg
lamann reddidir; nk o bir ifte reddetmedir. Sartre eer in
san Pierre'i Berlin'de tahayyl etmek isterse, bu oday, yani
kendimi iinde bulduum rel dnyay reddetmelidir. Varol
mayan dnyay, yani muhayyilenin dnyasn, Pierre'i Ber
lin'de "varetmek" iin mevcut alg dnyam reddetmem gere
kir. Merleau-Ponty bunun gereinden fazla dalistik olduu
nu syler. Temelde, biz alglarken, diye iddia eder o, aym za
manda tahayyl eder, tahayyl ederken ayn zamanda alglarz.
Merleau-Ponty bu iki intensiyonalite modu arasnda birbirini
kesen, iie bir iliki olduunu dnr. (Mantk ncelemelerin
de) Husserl iin olduu gibi Sartre iin de tahayyl ve alg
modlan sui generis ve ayrdr. "Bo anlamlandrma" denilen bir
nc intensiyonalite modu daha vardr ki bunun herhangi
bir sezgisel mevcut hale getirme ya da varetme unsuru yoktur;
nk algnn aksine anlamlandrma bize eyi bo olarak ( vide)
verir. Husserl bu intensiyonalite modu hakknda ok ey
syler ve Sartre yine de buna inancn korur. Tam tersine Mer
leau-Ponty bu intensiyonalite modunun dil, muhayyile,
alg daima birbirleriyle rtiitklerini sylemek ister. Sartre
iin alg tehlikelidir; nk onun anlamsz ve sama bir varo
lua yol atm dnr; anlamlar ve deerleri dnyaya yan
stan ve onu kaplayarak ekillendiren muhayyemizdir. Mer
leau-Ponty iin bu kartezyen voluntarizm tr her eyi sbjek
tif imaja dntrme "eilimindeki by"dr "Dnyay
kendi imajmzda yaratrz." Politikada, Merleau-Ponty, Sart
re'm emperyal tahayyl voluntarizminin "ultra-bolevizme"
znenin arzusunun dier insanlara empoze edilmesine.
yol aacan ne srer. Bu nokta Merleau-Ponty'nin Sartre ile
birlikte yapamayaca bir eydir. O bunu yaparak Sartre'm fenomenolojisindeki idealist, Kartezyen tortulardan uzaklama
ya alr ok daha postsbjektivist bir diyalektik dn yap
may dener.
Q: O bunu zellikle de tecessm etmi bilinle yapar.

Stony Brook Syleisi 317

RK: Evet, ve szn gelii Merleau-Ponty'nin her duyu ve


her beden orgarunm kendi "muhayye"si olduunu syleyebil
mesinin nedeni budur. Bu Sartre iin dnlemez bir eydir.
Merlaeu-Ponty'ye gre, yemek yerken, uyurken, nefes alrken,
koarken, dier insanlarla iliki kurarken vb. muhayyile nce
den ibamdadr.
Q: [Marcel] Proust'un ... infilak eden karakterleri gibi; tek
bir anda muhayyilelerinde gemie, imdiye ve gelecee alan
bir merkezi hareket. Her ey srekli mevcut bir imdiki anda in
a edir. Ayn noktada, bu d dnyann btn hatralarn tayorsunuzdur; gzlerinizin her dnnde infilak eden haralaru.
RK: Kesinlikle. Ve bu aslnda bu zihinde tutmadan ok da
ha fazla bir eydir (imdi an gemii ve gelecei iinde tar).
Derrida Speech and Phenomena [Konuma ve Fenomenler]'de imdi'nin mevcut olmayan gemie ve gelecee zaten yayldn
aka ortaya koyar. Proust baka bir anlamda daha MerleauPonty iin nemlidir. Madeleine hadisesinde vukubulan ey bir
istek d hatra formudur. Bu muhayyilenin kesinlikle Sartre'a
olmayan bir baka boyutudur; nk bu (birinc ve ikincil reddetme/yoksayma ayrm asndan) hibir ekilde dnyaya
empoze edilen bir bilin eylemi deildir. Bu bir dehiscence, du
yumsamann ve anlamn gayriihtiyari/tasarlanmam hatrada
infilakdr. Bu bir ihtiyari tahayyl deildir. Size arpar ve sol
lar. Bu Proustu andr. Tahayyl yalnzca dnyaya uygulaya
canz bir ey deildir. O bir voluntarist bilin eylemi deildir;
dnyann size uygulad bir eydir maruz kaldnz bir
ey.
Q: Merleau-Ponty'nin The Visible and the Invisible [Grlebi
lir ve Grlemez] adl kitabnn fikirlerine temel tekil eden not
larnda bir kota vardr; sonunda eyleri bize bizim eylere, dilin
bize bizim dile nasl sahip olduumuzdan, bizimle konuann
nasl varlk/olu olduundan ve sadece varlk hakknda konu
ann biz olmadmzdan sz ederken koyduu kota. Bu kk
kotada o, "dnyann hafzasndan" sz eder. Ve imdi siz bu
vukufu izah ediyorsunuz; onun sylemek istedii eyi imdi
daha iyi anlyorum ... hatralarn kavrayan yalnzca siz deilsi
niz; hatralarnz da sizi kavrar; tabiri caizse size verilir.

318 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

RK: Her ne hal ise, u iki ey birbirinden ayrt edilebilir:


ben ile dnya. Ben yalnzca dnyann sanlp-sarmalanmasndak ve sarlp-sarmalanmamasndaki bir kvrmdr/dmdr;
bu sebeple kendisini sizde tahayyl etmekte olan bir bilin d
dnyadan sz edebiliyorsunuz. Bu noktada ben genellikle Noos
Poietikos'n veya Yeni Platoncular'm Anima Mundi'sini hatrla
rm.
Q: Bir tur atmak ve gnmzn olaylarna odaklanmak is
tiyorum. ki hafta nce, Los Angeles'taki atma hakknda bir
haber program izliyordum. Televizyonumun ekrannda ld
ren, canl bir adam grdm. ki hrsz aynaszlarla arpyordu;
tpk John Wayne filmlerindeki gibi. Ertesi gn medya olayn
zerine gitti ve daha fazla fotoraf, haber, hikye, teori vb. bom
bardmanna tutulduk. Yarn bir kanak izleyecek ve John Way
ne veya Rambo filmlerindekilerde resmedilenlere ok benzer
motifler greceim. Reel olan ile muhayyel olan ya da "gerek
d" ("Aynaszlar" gibi) arasndaki snrlan nereye yerletirece
iz? nce btn bu filmleri, sonra da "canl" eyleri seyrediyo
ruz. Gereklik bulanklat ve ruhsuzlat. Bu temay bir rnek
olarak kullanrsak postmodemite nerede durmaktadr? jjean]
Baudrillard'in Simlasyonar kitabn dndm kefediyo
rum; onun hiper gerek bir simulacrum zerine simulacrum
dnyasnda yaadmz, okboyutlu bir anlam evreninde her
eyin birbirini okuduunu sylediini hatrlyorum.
RK: Bu postmodern medya kltrnn byk "belirlenemezi/dir/kararlatnlamaz"dr. Gryorsunuz, bir anlamda,
muhayyile imdi her yerde. Bu yalnzca bir poetik kriz deil, ay
n zamanda etik bir kriz. zninizle, bu ifte krizi izah etmeye al
aym. Poetik adan, muhayyel dnya ile reel dnyay ayrdetmenin bizim iin ok zor hale geldii noktaya geldiimizi d
nyorum. Szn gelii romantikler iin bu aynm ok netti. Ke
za Sartre da muhayyel olam tahayyl etmek iin reel olan red
dettiimizi syleyerek ak bir aynm yapmt. Coleridge'in
gzlemledii gibi, poetik dnyaya girmek iin "im an szlnz
iptal edin." Tiyatroya giderek Hamlet7in hanerledii Polonius'u
grdmzde polis armayz; nk, bunun "btnyle sah
te" olduunu biliriz. Oyun icra edilirken, yeniden yaratm dn
yasna girersiniz. Zorluk, [Roland] Barthes'in "bizim" imdi dur

Stony Brook Syleisi 319

duumuz yerdeki dominant "imaj/grnt uygarl" dedii


eyin dourduu zorluktur. Burada artk reel dnya denilen
dnyadan gerekd/sanal dnya dediimiz dnyaya gemek
te olduumuzdan pek emin deiliz. Yani yryen ve konuan
bir Baudrillard'mz var, "Krfez Sava" bir TV savayd. Nite
kim olaylarn epistemolojik durumu bir aynal salonda yaa
makta olmamzdr ve reel dnya denilen dnyann kendisi de
medya-dnyasnm imalat. Haber yaym hibir eyin haberini
vermiyor artk zaten o da prefabrik. Basnn piyasaya srd
ey olay gereklemeden nce yazlm durumda. Bugnn
haber balklar, szn gelii, balk dn baslm olsa bile, J. F. K.
Ktphanesinin ya da herhangi bir eyin yeni kanadn aaca
n syler. Balk bakan henz Boston'a varmadan nce yazlm
tr. Fakat haberler bazen hata yapar ve tren bir ekilde yolda ar
zaland iin gereklemeyen bir eyi gemi zaman kipinde
duyurur. Gazeteler genellikle gereklik-kontrol yapmakta ok
iyidir, fakat onlar bunu simle edilmi bir dnyada olduklar
iin yapmak zorundadr. Bir anlamda sanat taklit eden hayattr.
Artk d oyunlarndan farkl trler olarak emin olmadmz bir
noktaya ular ve John Wayne'i "card" seyrettiimizi ya da Kr
fez Sava GFlarn filmlerdeki gibi seyrettiimizi dnrz. Bu
daha grkemli Disneyland gibidir. Kaliforniya'daki Canl Sanat
lar Saray gibidir; orada size imaj yoluyla hayattan daha fazla bir
ey olarak sunulan hayat greceiniz sylenir. Taklit orjinaiinden ok daha otantiktir ne srlen iddia budur. En iyi rne
i Umberto Eco bu rnekten Faith in Fakes [Taklitlere nanj'te
sz eder pembe deri boyalaryla ina edilmi, bir kolu yere de
en Vens de Milo'dur. zerine Horansa sanatlar tarafndan
yapldn syleyen bir etiket yerletirilmitir; son dijital ve ho
lografik teknolojiyle bugn Kaliforniya'da buradaki ojinalinin
Louvre'dakinden ok daha iyi bir yeniden inasna sahipsiniz.
Onlar heykelin temel tekil ettii gerek model'i verebilirler. Bu
gerek olan ile muhayyel olan arasnda bir belirlenemezlik/kararlatnlamazlk olduu srece bir poetik kriz yaratr. Gn
mzde popler sanat yksek kltr taklit ediyor ve yksek
kltr popler kltr taklit ediyor (szn gelii [Andy] Varhol). Car tketim kltrmz ile mzelere hapsetme anlamna
gelen sanat mabedimiz dediimiz sanat mabedimiz artk birbi
rinden ayrt edemez. TV, DVD ve internet sanat, hayatmza

320 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

soktu. Haberler gerekliin haberini veriyor mu? Veya gereklik,


Baudrillard'm syledii gibi, bir ekilde muhayyileye mediatize
edilmiyor mu? Bu yzden kltrde postmodernizmin reel bir e
yi mi yoksa muhayyel bir eyi mi grdmz sorarak ilgin
tarzlarda elenebildii kuatc bir kriz var. Q: Fakat gerek dnya ile muhayyel dnya arasndaki ay
rmlar imknlar okluuyla baa kamayacak kadar kaba deil
mi?
RK: Evet ve hayr. Postmodernizmin bu ok ynl ele al
lara varlk kazandrd dorudur; daha nce gereinden fazla
dalistik. Varlk/hilik. Grlebilir/grlemez. Zihin/beden.
Reel/muhayyel. Postmodern kltrmz ( epistemolojik bak
asndan) gerekten zenginlik olarak grlebilir. Bu muhtemel
bir tepkidir. Fakat ayru zamanda postmodernizmin ok sayda
farkllklaryla birlikte reel olann muhayyel olanda k ol
duunu da ne srebilirsiniz; bu yzden [Friedric] Jameson ona
"Ge kapitalizmin mant" demitir; her eyin simlasyonun
mbadele-deeri kapsamna girdii kapitalizmin. Eer bu by
le ise, dnyann btnyle yzeyde sanallamasndan bahsede
bileceiz demektir. Baudrillard buna yakm bir duru sergiler,
fakat aslnda ona herhangi bir deer yargs atfetmez. Ben postmodemizmin Derrida'ya (bu terimden kand halde) post
modernist denilecekse sizin stikametinizde ilerleyeceini,
yani bir tekillikler okluu gerekletireceini dnyorum.
Ben her eye ramen tketici, ge-kapitalist postmodernizmin,
muhtemelen felsefi postmodernizmin grevinin uzlaabilecei
ge-kapitalist postmodernizmin pek hayrl olmadm dn
yorum. Sosyolojik postmodemite yani yaadmz dnyann
tasviri ile bu dnya hakknda felsefi refleksiyonu birbirinden
ayrmamz gerektiini dnyorum. Yine de ben burada bir
ikazda bulunmak ve sonra da kriz sorununa tekrar dnmek is
tiyorum. Reel dnya ile muhayyel dnya arasndaki postmo
dern belirsizlii pozitif ekilde yorumlasanz dahi, etik bir prob
lemle kar karya olduunuzu dnyorum. lkin, postmo
dern belirlenemizlii toptan satn alsanz bile, Auschwitz'in as
la gereklemediini ne sren revizyonistlere ve inkrclara
verilebilecek hibir cevabnz yoktur. Bu postmodern rlativizm
tr unu syleyecektir: "Bu sizin tahkiyeniz/anlatnz; bu vu-

Stony Brook Syleisi 321

kubulan eyin sadece Yahudi versiyonu." Fakat ree olam mu


hayyel olandan ayramayacaksak, bu durumda vukubulan eyi
hibir bilme tarzmz da yok demektir. Buna hibir cevap vere
mezsiniz. Bu artlarda, olgu diye bir ey de olamaz. Her ey Ni
etzsche'nin syledii gibi, bir olgunun yorumudur. Bu yzden
radikal belirlenemezlik postmodemizmi bazlarnca u kastedi
lerek yorumlanabilir: "Gzel, sizin de bir grnz var benim
de; o zaman endieye mahal yok; seni hapse atmayacam; siz
beni taciz etmezseniz, biz de sizi etmeyiz. Bir dil oyunlar dn
yasnda yayoruz; bir rakip tahkiyeler dnyasmdayz, peki bu
durumda problem ne? ok sayda gr ieren bir oulcu dn
yada yaayalm gitsin!" Fakat ben bu rakip tahkiyelere karar
vermek gibi bir grevimiz olduunu ne sryorum. Cevabnn
anlaml ahlaki imalar olduu iin neyin doru (veya daha do
ru) neyin yanl (veya daha yanl) olduunu bilmemiz gereki
yor. Politik ve etik olarak, Ricoeur'n syledii gibi "llere
borcumuz" var. Auschwitz'in var olup var olmad konusunda
tek bir doruya sahip Olmak gibi bir vefa borcumuz var. Bu yz
den, Nuremberg davalarnda sylenen eyin doru olup olma
dnn hibir nemi yoktur. Eer bir Auschwitz gazisine
Auschwitz'in asla gereklemediini sylersek, hemen hakl
olarak gerekletii cevabn alacamz dndm dile ge
tirmek istiyorum. Epistemolojik "Aslnda ne oldu?" sorusu ok
reel bir etik problem dourur.
Sunmak istediim ikinci rnek yeniden kefedilen hatra
lar sorunudur. zellikle de "uzun-sre-unutulmayan hatra
sendromunu" dnyorum; insanlar byle durumlarda,
unuttuklar su rneklerini baz terapatik artlarda (szn ge
lii trans halinde) hatrlarlar. Bu konuda kaleme alnm ok
sayda kitap vardr. ou durumda hafzada yeniden ulalan
su gerekten vukubulmutur. Baz rneklerde, grne ba
klrsa, gereklememitir. Bir kii ben adnn David Ingram
olduuna inanyorum (Satanik riteller hakknda bir kitap
okuyan) kz kardeince ocuuna tecavzle sulanmtr.
Mahkemeye karlan Mr. Ingram unu sylemitir: " Bir ey
yapm olmalym; benim ocuum asla yalan sylemez; eer
ona tecavz ettiimi sylerse, o takdirde bunu yapm olmal
ym." Kendisine tavsiye edilen terapistle trans almasna ma
ruz braklan Mr. Ingram su duygusunu tekrar yaayaca

322 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

iin her eyi aka itiraf edecektir. Gerekten de o sonunda iti


raf etmi ve daha sonra olmad ortaya kmsa da "Evet bu
oldu" demitir. Taciz hikyesinin terimleriyle, reel olan ile
muhayyel olan arasnda bir ayrm yaplm olduunu ileri s
receim. Problem Freud'un ocuun batan karma teorisine
kadar geriye gider. Freud bir sonuca ulaamamt. O bazen
"Evet oldu"' demi ve sonra da Viyana'daki her ocuu ebe
veynlerinin taciz etmi olabilecei sonucuna varmamtr! Do
laysyla bu bir fantezi, bastrlm fantezi arzu tatmini -rolmaldr. Hatras geri arlan tacize maruz kalan kiinin an
latt ve analistin yorumlad tahkiyenin reel olup olmas so
rundur. Szn gelii, Dora olayn yorumlarken "konuma te
davisiyle tedavi olmas yerine Dora'ya unu sylemitir: "Ta
mam, siz nevrotiksiniz; nk Herr K. ile evlenmek istiyorsu
nuz ve bunu bashrmalsnz." Dora'mn durumu daha da kt
lemitir. Freud sonunda kartransferi [countertrasference] ke
fetmi, kendisini Herr K. ile ve onun Dora'ya atfettii fellatio
fantezileriyle zdeletirmi ve sonra bunu Dora'ya nermi
tir. Bu sebeple onu bir histeri olay "fragman" diye adlandr
mtr; bu onun hatal olduunu kabul etmesi anlamna geli
yordu, ancak bunun tecavzn gerekleip gereklemedii
nin sorun olduunu da teslim ediyordu. Kii bastrlm taciz
hatrasna sahip biri onun trance wark ya da serbest arm
la tahkiye edici bir versiyonunu verdiinde ok duyarl ve
ayrt etme yetisine sahip olmaldr. Bu hukuki bakmdan sorun
dur; aklamann doru olup olmad yarg bakmndan ve etik
adan sorundur. Hem sulanan kii iin sorundur hem de te
cavz edilen (veya edilmemi) kii iin sorundur; nk eer
onlar tecavze maruz kalmsa ok ciddiye alnmaldrlar. Bu
bir baka alandr; nihai belirlemede saf, yorumlanmam "olgu"ya geri dnmek imknsz olsa da, en iyi durumda reel olan
ey ile reel olmayan eyi ayrdetme grevimiz vardr. BaudrlIard'n yapt gibi bunun sorun olmadm sylemek, szn
gelii Krfez sava'nn TV sava olduunu sylemek her iki
taraftan da Irak llerinde lenlere byk hakszlktr. Onlar
iin bu sava TV sava deildi. Televizyonda grdmz
imajlar len insanlara atfta bulunur; tpk Vietnam'da napalma
maruz kalan kzn sahiden ac eken birine atfta bulunduu
gibi; bu byleydi, nk Birleik Devletler'in sonunda Viet

Stony Brook Syleisi 323

nam'dan ekilmesine neden olan ey izleyicilerin televizyon


ekranlarndaki bu tr grntlerin ahlaki gcn hissetmele
riydi.
Q: Bu Modemitenin Poetikas'nda tarttnz tahkiyenin
tehlikesi. Tahkiye, diyorsunuz, tahkiyenin kendisi, yani petik
tahayyl iin hayatidir. Fakat hangi noktada tahkiyenin kendisi
tehlikeye dnr? Ben hakknda srekli yazmann fanteziye
dnt zaman mdr? Bakalar karsndaki gc temsil
eden ey haline geldiinde mi? Hangi noktada btnyle poetik
bir tahkiyeye son vermek ya da sorgulamak bizim iin etik bir
mecburiyete dnr?
RK: "Ben ldrlyorum sen nerdesin? ve Levinas' iz
leyerek "Ben buradaym, me voici" de diyebilirsiniz diyen
teki tarafndan sulandnz zaman diyeceim. Byle zaman
larda sulu konumuna dersiniz. O zaman yle demeniz ge
rekir: "Evet, biri beni suluyor, biri Vietnam yollarnda, Irak l
lerinde, Etiyopya'nn ktlk alanlarnda, Kuzey rlanda sokakla
rnda ya da her nerede olursa olsun "ldrme ve ldrlmeme
izin verme" diyor. Biri bana (duymak istemeyebeceim) bir
anda bulunduunda, bu ar televizyon grntleriyle ya
plsa bile, bu bana meydan okunan andr. Dorudan ya da tele
vizyon imaj veya tahkiye kanalyla bana anda bulunulmak
tadr. Cevap vermeye/tepki anlmaktaymdr. Bu etik andr:
onun ne ya da kim olduunu sorduumuz an. Bu grnt/imaj
bir eye atfta bulunuyor mu bulunmuyor mu? Ve ben bu nok
tada Baudrillard'n "sublime irreference/yksek referansszlk"
amn bir eye afta bulunup bulunmadn asia bulama
yacamz yer kltnn basite doru (accurate) olmadn
dnyorum.
Q: Bu bir g temsili ya da formu mu? Byle yorumlanabi
lir mi?
RK: teki'nin etik ars gszln gcdr, ideolojik
g deil. Baz byk haber kanallar iin bu ideolojik gc el
de tutma olabilir. ou TV ebekesinin, ekranlarda resmedilen
insanlarn moral durumlarndan ok parayla, gle, iletiimle,
yayn ebekeleri vb. ile gilenmesi kuvvetle muhtemeldir. zle
yicilerin kendi imajlarm bulabilmeleri, bakalarnn aclarn
hissederek paylaabmeleri, bakalaryla birlikte ac ekebilme

324 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

leri, bir tr etik g elde edebilmeleri onlar ok mutlu edebilir.


Medya moollan ok sinik/kinik de olabilir; bu sorunlar hi
kaale almyor da olabilir. Fakat her bir durumda da ara/vasta
kendi bana etik bakmdan ntrdr. Grntler/imajlar yaza
rnn niyetini umursamakszn konuurlar ya da konumazlar.
Bu yzden yapmamz gereken ey, u iki hermenoytik formunu
uygulamaktr. Biz bir yandan, bize temsili ya da imaj/grnt
y verenlerin "gizli ilgilerini/karlarn" ortaya dkmek iin
tahkiyelere bakacak kukucu hermenoytie [hermeneutics of suspicion] ihtiya duyarz. Bu aym zamanda kurbanlarn hikyele
ri iin de geerlidir. "Bakm, tacize maruz kaldm" diyen kurban
yalan sylyor olabilir. Bunlar doru olmayan taciz, ocuklarn
suistimali ve dier taciz hikyeleridir. nsanlarn kendileri hak
knda anlattklar ok sayda farkl hikye vardr. Nadir, fakat
gereklemi olabilir. Bu durumda her temsile kuku aralary
la yaklamamz gerekir. Marx'n, Freud'ra ve Nietzsche'nin
farkl tahkiyelerimizi zmlemesine imkn verdik zellikle
de egemen snfn ya da rejimin tahkiyelerini. Fakat bizim ayn
zamanda olumlama hermenoytiini [hermeneutics of affirmation] de
unutmamamz gerekir; bu hermenoytik daha sonra gndeme
giren hermenoytiktir ve temelde bir bahistir; muhayyel olandan
eletirel kurtuluunuzu gerekletirir gerekletirmez, muhay
yel ey hakknda eletirel ve otokritik olur olmaz "art/ilave an
lam" kalabilmesi ihtimaline ak hale gelirsiniz. Baka bir syle
yile imaj baka herhangi bir anlamlandrma veya iletiim
modu gibi birine bir ey hakknda bir ey syleyen biridir. Etik an
epistemolojik ana eklenir. Ben Baudrillard ile Derrida'ran etik
bakmdan muhtemelen hakl olduklarn dnyorum. Radi
kal kararszlk/belirsizlik noktasna ularsnz. Fakat buras
lme borcunuzun, teki'ne borcunuzun, arya cevabn bir
farkllk oluturduu noktadr. Bu yzden Baudrillard'la "sublime irreference" hakknda istediiniz her eyi konuabilirsiniz,
yine de "reel" hikyeler ile "gerekd" hikyeler konusunda
hl karar vermeniz gerekecektir. Referans nosyonunun, Derrida'nn ok hakl olarak yapt gibi, yeniden dnlmesi, yeni
den konulandrlmas, yeniden ele almmas gerektiini syle
yebilirsiniz; fakat kimse konuan bir kiinin bulunduunu, a
rda bulunan bir tekinin bulunduunu reddedemez (Derrida
bunu teslim eder). Daima konuan biri, konuulan bir ey, ken-

Stony Brook Syleisi 325

diiyle konutuunuz biri vardr, ve daima hakknda konu


makta olduunuz bir ey vardr....
Q: Sonu gelmez bir anlamlandrma zinciri deil mi?
RK: Hayr, Derrida 1982 diyalogunda asla bunu ileri sr
mediini, insanlarn ""Metnin dnda hibir ey yoktur" ifade
sinin sylemek istedii eyi yanl anladklarn aka ortaya
koymutur. Derrida bu ifadesiyle bir hiperrealite, bir enformas
yon sper otoban, bir sof simulasyon dnyasnda yaadmz
sylemek istiyor deildir. Byle bir dnyada yayoruz elbette,
fakat hepsi bundan ibaret deildir; referans da vardr; bu refe
ransn ne olduunu tespit etmek ne kadar zor olursa olsun, bu
referans ne kadar belirlenemez olursa olsun referans da vardr.
Her tahkiye, ister gerek ister gerek d kendisi dnda bir eye
atfta bulunur. Vietnam'da napalma maruz kalan kzn duru
munda reel olduu ortadadr. Baka durumlarda, bildiimiz gi
bi, referans simle edilmi durumdadr. Filmleri seyrettiimiz
de, referans simle edilmitir. majlar/grntleri "okumann"
ve bu ayrmlar yapmann farkl kurallarn renmemiz gere
kir. Epistemolojik olarak referansn okdzeyliliine inanmamz
gerekir, fakat etik nedenlerin hakikatine de inanmalyz. Derrida'rnn yalan hakkmdaki son almas temelde yalan ile yalan
olmayan arasnda bir aynn yapmak zorunda olduunuzu sy
ler. Bunun onun iin neden nemli olduu konusunda kendi bi
rinci tekil ahs tahkiyesini gsterir. New York Times Derrida'y
Vichy hkmetinin sava srasnda Yahudi mlklerini tanma
masna ses karmamakla sulamtr. Chirac bunun iin zr
dilemi ve New York Times'm ke yazar bunun zerine unu
sylemitir: "Peki de Chirac bunu imdi yapyor, Fransz ente
lektelleri krk yldr sessizder." Derrida buna "Hayr" cevab
vermitir; Levinas, Foucault ve bakalaryla birlikte o da son
Fransz hkmetine, onlardan bu itiraf, bu zr yapmalann
isteyen saysz yaz yazm. Demda'ya gre bu byk lde,
hakikatin/dorunun yeniden tespit edilmesi meselesidir. O "yi
tamam, New York Times eletirmeni hakl olabilir: bu olay onun
okuma tarz, onun tahkiyesidir ve dolaysyla sorun tekil etmez"
eklindeki btnyle rolativist gr reddeder. Aslnda eder.
Soruna dnelim; bu ne zaman sorun haline gelir? Bu noktalar
dan biri tekinin size bavurduu zaman, kincisi biri yalan sy

326 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

ledii iin kendi kendinize adaletsizlik tecrbesi yaadnz za


mandr. O halde realite ile gerek d arasndaki ayrm biliyor
sunuzdur. Gereklii okumann da gerekdh okumann ve
keza gereklikle gerekdln birbiriyle rtt yzlerce
yol da vardr. Bu yzden biz srekli dekonstrktif okumalar
yapmaya devam ederiz ve metin tecrbesi zenginlii adma de
vam etmeliyiz. Fakat hakikat yine de sorun olarak kalr. Reel
olanla gerek d ayrmndan vazgeemeyiz; aralarndaki iliki
her zaman kompleks bir iliki olarak kalsa bile.
Q: Muhayyilenin Uyan'nda [The Wake of Imagination] imaj
lar vastasyla ve imajlarla tekiyle kar karya gelme sorunu
nu ele alyorsunuz. Etiyopyahlann alktan lm imajn gz
ler nne seriyorsunuz. Kurbanlarn imajlaryla birlikte bu imaj
srekli ideolojik ve ekonomik amalarla kullanlm ve el ilanla
rnda, brorlerde ve baka yerlerde yanyana konulmutur. Bu
mesajlar yzlerce defa izledikten sonra, duyarszlatk. Eer
onlar, onyi nce yaptklar gibi, Afrika'ya yiyecek temini iin
baka bir maratonu kosalard, bu kadar baarl olamazlar. ok
duyarsz ve hissiz hale geldiimiz iin, hangi noktada artk te
ki ile kar karya kalmyoruz? Onyl nce televizyona canl
ulaan birinin yaynlanmas sz konusu olamazd; imdi Bili
Cosby7nin olunun sahte lmn kanl cesediyle birlikte gs
teriyorlar. Gaynestetik hale geldik ve bu btnyle gerek d.
Bu bir film oldu. Bunun rak'ta savaan insanlar iin sorun ol
duunu sylediinizde...
RK: Bizim iin de sorun olmaldr....
Q: Doru, bizim iin de sorun olmaldr. Fakat bu grnt
ler muhayyileye akyorlar; onlar haberciler. Bir filmdeymi gibi
hissettiiniz durumlar vardr; sokaklardaki insanlarn John
Wayne olduklarm tahayyl ediyorlar. Ve eer lrlerse, lm
leri televizyonun dma mak gibi. Talk show seyreden bir ku
ak var talk show'da en byk ey talk show'a devam etmek
ve kurban haline gelmektir yle ki tekilerle kurbanlklar
vesesiyle kar karya gelebilsinler. Onlar iin, dehet verici
bir durumda olsalar bile, bu bir televizyona ulama yolu; bu
kendilerine meydan okuyan herhangi bir ey deil.
RK: Hepimiz bu socit du spectacle'da/seyir toplumunda ya
yoruz. Warhol herkesin onbe dakika hret olabileceini sy

Stony Brook Syleisi 327

lemiti. Ve Walter Benjamin pekala insanln kedi kendisini y


kmn estetik bir neeyle tefekkr edebilecei, hepimizin tele
vizyon oyununun paras olaca, rahata arkasna yaslanarak
cipsini yiyecei, kendimizi mahvederken kendimizi seyredebi
leceimiz bir aa ulaabilecei tahmininde bulunmutu. Fakat
genellikle bu ekilde konuurken uyguladmz bir apokaliptik
mantk tr vardr; bu bir kendi kendisini-gerekletiren bir ke
hanet haline gelebilir. Ve bu "arln" baz "peygamberleri
nin" fatalist sylemindeki bir tehlikedir.
Q: Siz konutuka seyrin daha fazla bir paras haline geli
yoruz ve daha fazlas gerekleiyor grnyor:
RK: Evet.
Q: Biz de o zaman tanklk rolne bavuralm.
RK: Tann ve icracnn rol ok belirsiz hale geldi. Ben
bunun bir kyametgn senaryosu rol olduunu ve birok fil
min bunu tevik ettiini dnyorum [Frederico] Fellini,
[Robert] Altman, David Lynch, [Quentin] Tarantino. Onlar bu
na bakmakta hakllar, fakat bazen onu apokaliptik ulara iti
yorlar. Bir talk show'a gitme ya doru ya da yalan bir hikye
anlatmak isteyen kii genellikle bunu yapma ihtiyac da hisse
der; nk talk shov/un dndaki hayat skcdr. Bunu yap
mak amacyla televizyona kan insanlar hayatlarnn byk
bir blmnn TV hayat olmadm bilir. nsanlar televizyon
da gerekleen cinayetleri izlediklerinde, byle hissetmelerinin
nedenlerinden biri bunun "canl" ve gerek olduunu ve onla
ra ekstra bir zevk verdiini fark etmeleridir. Reel, gncel, a
da artk insan sanki ekrandaymasna olaya tanklk edecek
ekilde yaynn hizmetindedir. Nitekim, ertesi gn deklare edi
lecek bir aka, daha fazla seyirciye ulamak iin CNN'in sahne
ledii bir Nisan akalar Gn akas duyurusu ise burada
aklmda Orson Welles'in nl New York'a inen yabanclarla il
gili radyo yayn var insanlarn kzmasna yol aacaktr. Bir
adan onlar hakl olacaktr. nsanlar, kesin kurallara gre al
tmz iin bir ekde aldatldklarm dneceklerdir; szn
gelii, haberleri izlerken grnt olan, bir televizyon dizisi ya
da ticari dizerin aksine gereklie atfta bulunan bir ey izledii
mizi biliriz. Haberlerden ticari izilere ya da gldr dizileri
ne getiimizde, grntler yoluyla da olsa bir hakikat modun-

328 ada Filozoflarla Syleiler/Bata Felsefesi Tartmalar

dan dierine getiimizi biliriz. Bu zamanla belirsizleir elbet


te. Haberleri paketlemenin ve tahkiyeleri haberlere dntr
menin birok yolu vardr. Fragmanla balar, sonra aile ii id
det hikyesine geer, daha sonra da Kralie Anne veya baka
nn golf oynamas hakknda scak bir parayla bitirirsiniz. B
tn bunlar gzelce paketlenir. Herhangi bir arala yorumsuz,
saf hakikate u]aamayz; fakat yine de Merleau-Ponty'nin algya dayal inan dedii eyle birlikte yaarz ve bu hem doa
dnyas hem de iletiim dnyas iin geerlidir ve burada da
prerefleksif olarak belirli kurallara gre faaliyette bulunuruz.
u ima}/grnt gereklie atfta bulunur; u gereklie atfta
bulunmaz. Bunu yapmamsak, ciddi bir skntya deceimizi
dnrz. eytan Ayetleri'ne ve Ulysses'e, yasaklanm iki ki
taba dnelim. Joyce'un kitab New York'ta sansrlendiinde,
savunma konsl unu sylemiti: "Sayn yarg, imdiye ka
dar hi kimse bir kitapla cezalandrlmamtr." (O romannn
irkin davranlara yo aan ne sren savaya byle cevap
vermiti). Ayn ekilde, Salman Rdi muhayyel dzeyde,
zellikle de bunun bir kurgu eseri, bunlarn trn kurallar ol
duunu sylediinde tahayyl etme hakkna sahipti. Rdi
"Muhammed gerekten fahielerle oynannt" derken bir te
olog deildir. O bunu uyduran bir kurgu-yazardr. [Nikos] Ka~
zancakis nasl "sa'nn son gnahn (temptation) hayatnn
bittiini tahayyl eden haa gerilmi herhangi bir Yahudi ola
rak bir aile kurmas ve Mary Magdelene ile evlenmesi tahay
yl etme hakkna sahip olduu gibi. Etrafnda biri kuku gtr
mez bir ekicilie sahip kadn bulunan genliinin baharn
da bir sa vardr ve onun bu yzden bir son gnah vardr; y
le syler: 'Tanrm! Bunu da terk ediyorum!" Bu tahkiye fante
zisindeki radikal bir egzersizdir. Fakat baz insanlar kendileri
ne [Martini Scorcese'm bu kitab aktaran filmi gsterildiinde
Paris'te sinemalar bombalama vazifesi karmlardr. Dierle
ri Salman Rdi'nin evirmenlerini tehdit ettiler ve onun katli
ne fetva verdiler. imdi ben oumuzun bunun hakszlk oldu
unda, insanlarn reel olann yerine muhayyel olan, muhayyel
olann yerine reel olan ikame eme hatas yaptklarnda uzlaa
bileceimizi dnyorum. Ben her kn ok ciddi etik so
nulan olduunu dnyorum. Avn peinde reel olan ile
muhayyel olan ne lde birletirdiimizin ve birinin tekin

Stony Brook Syleisi 329

de etkileri ve yanklan olduunu gstermenin hibir nemi bu


lunmakszn bir kaizmusun (chiasm) iki satr/izgi ve iki satrn
farkl olduklar iin ekillenebileceklerini hatrlamamzn gerek
mesinin nedeni budur; onlar i ie geerler ve rtrler, fakat
ayn ey deildirler. Merleau-Ponty'nin felsefesi bir monizm
deildir. Postmodernizmin her eyin simlasyon olduunu ve
gerekliin olmadn syleyen belirli bir trnn kmaz saf
referansszhm bu "histerik sblimi (sublime)" tehlikesidir ki,
bu bir monizmdir. Ve fundamentalizm/kktencilik monizm
dir. Buradaki ironi udur: Dou'ya atfedilen fundamentalizm' in
Bat'ya atfedilen postmodemizmle bulumasdr. Kitsch klt
aslnda ilgin bir ekilde olgu/gerek kltyle birlemeyi ka
nlmaz klar. Dolaysyla figrel ekstrem/kutup ekstrem literal
ekstreme/kutba kayar. Figrel dnda hibir eye sahip deil
seniz, figrel buharlar; nk, figrel yalnzca literale kart
l dolaysyla figreldir. Ayn ey literal iin de geerlidir.
Farkllktan holanmayabilirsiniz, fakat farkll btnyle or
tadan kaldramazsnz. Reel muhayyele, muhayyel reele bula
r, evet, fakat bu onlarn aym eyler olduklar alamna gelmez.
Ayn olsalard, hibir farkllktan sz edemezdik.
Dile getirmek istediim bir son husus var. Andy Varhol
ada kltrde hepimizin be dakika nl olma hakkmz ol
duunu sylerken, ben aslnda bunun ok demokratik bir ifade
olduunu dnyorum. Neden insann talk show'a giderek
reel ya da deil hikyesini anlatmas ve tannmas gereksin ki?
Ricoeur'n syledii gibi, "Her hayat tahkiye araymdadr."
Herkes kendi hikyesini arlatmak ister; baz insanlar onu bir
psikoterapiste anlatma oturumuna altm dolar dyor; dierle
ri bunu yapamadklar iin Oprah Winfrey show'a katlamyorlar. nsann kendi hayatn teki insanlara anlatmasnn birok
yolu vardr elbette.
Q: Freudcu terimlerle ifade etmek gerekirse, bu ego'nun/ben'in projeksiyonu.
RK: Bundan daha fazlas da olabilir. Kimlik hissine sahip
olmak iin insanlar bunun bir kimlik tahkiyesi ierdiini grmek
isterler; bu tahkiyeler insanlarn kendileri hakknda, baka in
sanlarn kenderi hakknda anlattklar, gelenekten devraldkla
r hikyeler bohasdr. Ve insanlarn kenderine her keden,

330 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

bilbordlardan, medyadan, reklamdan, haberlerden ve belgesel


lerden, TV'den vb. gelen ok sayda farkl tahkiyeye maruz kal
dklar dnldnde, bu ok saydaki hikyeden tutarl bir
mini hikye ina etme ihtiyac duyarlar ve bunu yaparlar. nsa
nn ok meru bir kendi hayat hikyesine dayanma ve onu an
latma ihtiyac vardr. nsanlar artk kendi hikyelerini anlatma
ihtiyac duymuyorsa pasif ekilde, vekaleten ve izleyici pozis
yonunda kendileri iin yaayan baka insanlarla zdelemek
ten honut olmalan da muhtemeldir, fakat bu onlar iin daha
kt bir durumdur.
Q: Birinin Empire State Building'e karak haberi herkese
duyurmaya balad noktada bir snr koyuyorsunuz.
RK: Evet. Ben eylem zerinde dorudan etkili olacaksa,
istediiniz her hikyeyi anlama hakkna sahip olmadnz
dnyorum. Koyduum snr budur. Ricoeur'le l'imaginaire
me connat pas de censure, yani tahayyln hibir sansr ka
bul etmeyecei konusunda uzlayorum; fakat szn gelii
gerek iddet reten, bazen reel sadizmi eren snuff filmlere
bir snrlama getiriyorum. Nitekim izleyicilerin gerekten de
simle edilmi eylemi gerekliin yerine ikame ederek onu
gereklikte yeniden retmelerine yol aan propaganda filmle
ri vardr. Noam Chomsky'yle bir syleiyi hatrlyorum; ona
televizyonda herhangi birinin her eyi sylemesine izin verilip
veilemeyecei hakknda ne dndn sormutum. Ter
rist ya da faist grup mensubu birinin TV stdyosuna girdii
ni ve kamera karsna geerek unu sylediini dnn:
"Evlerinizden dar kn ve yahudileri ldrn." Veya Si
yahlar, Protestanlar ya da Katolikleri ldrn. Bu noktada
dur diyemez miyiz? Metinlerin eyleme srkledii ve eylemi
besledii durumlar vardr. Ben etik'in insanlar fiil iddetten
korumak iin hukuka bavurmas gerektii noktann buras
olduunu dnyorum. Chomsky bunu onaylam ve bu
aamada zgr konumaya artk zgrlk tannamayacan
sylemitir; nk bu noktada zgr konuma gerekten de
iddete ardr.
Q: Bu sinema salonunda slogan atmak gibidir. Genel teori,
insanlar davet etmediiniz srece her eyi syleme hakknz ol
duudur.

Stony Brook Syleisi 331

.RK: "Tam olarak bunu kastetmiyorum" aslnda; ben bunun


iyi bir aka olduunu dnyorum, fakat insanlar izdihamdan
ezilirlerse, bunun etik sonulan olacaktr. Snr izgisinin belir
sizleme eilimi sergiledii rneklerden biri Stanley Kubrick'in
A Clockwork Orange'dr. Sonunda Kubrick filmi geri ekme ka
rar vermitir; nk insanlar onu taklit etmeye ve Londra'da
Drooges denilen ve dan frlayarak gmenleri ldrmek iste
yen gruplarn doasma yol amaya balamtr. Kubrick'm fik
ri ( bu ayru zamanda Oliver Stone'un Natural Born Killers' ve Tarantino'nun baz fimleri iin de geerlidir) bunlarn taklit ldr
meler olduklanyd. Kubrick buna Stone'dan ok farkl bir tepki
gsterdi. Kubrick'm tepkisi filme seyirciyi iddetten uzaklatra
cak her eyi geni kamera alan, eimli objektifler (curved
lenses), Beethoven paralan yerietirse de, film aslnda tersetki douruyordu; nk insanlar ar ekimde dayak yiyen bir
kadn grdklerinde Beethoven mziini dikkate almyor, ba
zdan bunun dehet verici olduunu dnyor ve dan karak
bu davran taklit ediyordu. Kubrick filminin brakt etkiden
sorumlu olmadn, fakat eer bu etkiyi brakt doru ise, hi
bir filmin insan hayatndan daha deerli olmadn sylemiti.
Bu yzden filmi vizyondan ekmiti. Datm irketi buna kar
kt, fakat o estetik zgrln kurban etmesi anlamna gelse
de ahlaki bir yargyla hareket ettiini syledi. Dier taraftan Oli
ver Stone'un ngiliz televizyonuna verdii mlakat da dinle
dim; onun tezi tuhaf br kendi kendisiyle eliki ieriyordu. y
le bir eyle sonulanyordu: "Benim filmim insanlan cinayete
davet etmez; nk sanatn gereklikle hibir alakas yoktur.
Eer insanlar filmimi seyrettikten sonra bunun yalnzca bir kur
gu olduunu dnemiyorIarsa,bu benm problemim deil, on
larn problemidir. Onlar film olan ey ile gereklik olan eyi bir
birinden ayrabilecekleri bir eitime tabi tutulmaldrlar." Ve ay
n mlakatta, iddetle ilgili bir soru yneltildiinde, yle cevap
veriyordu: "Gzel de ben zaten herhangi bir ey yapyor dei
lim. Bu gerek hayatta her zaman olagelen ey. Ben yalnzca top
luma ayna tutuyorum." Aslmda u iki eyi birlikte savunuyor
du; bir taraftan gereklik ile filmi arasnda hibir aynm yapla
mazd, dier taraftan bunlar birbirinden ayn dnyalard.
Q: Fakat bu ifadeyi dile getirirken Stone zmnen kopya
lm olamayacan, hibir ekilde taklit cinayet olamayacan

332 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

sylyor. Eer gereklik sanat asla taklit edemeyecekse, bu du


rumda Kubrik'in filmiyle gerekleen eyi nasl aklayabilirsi
niz? Aklayamazsmz elbette.
Q; Ben Stone'un filminin duyarszlatrma imalar sergile
diini dnyorum. Fakat ne yazk ki filmi, bir yeniden duyar
szlatrma etkisi yapyor. Amacnn gereklemesi imknsz.
RK: Ben filminin Stone'un iddia ettii kadar masum olma
dm dnyorum. Filminin etkisi konuunda naif fikirleri
var. Burada ayn zamanda "olgularn/gereklerin" bizim iin
asla bilinemeyecek ilgin bir baka kurgusal yeniden yaratm
olarak JFK'den de sz etmeliyiz. Burada tarihin ve kurgunun i
ie gemesi sz konusu. Tpk Simon Schama'nn veya [Jules]
Michelet'nin Fransz Devrimi tarihini okuduumuz zamanki gi
bi, tarihin hikye edilmi versiyonlaryla kar karya kalrz.
Tolstoy'un Sava ve Bar'm okuduumuz zaman, tarihsel bir
kurguyla kar karya kalrz. aprazlamasna kesime modlan sz konusudur. ki trn bir araya geldiini grr ve bunu ta
rihsel roman ya da roman tarih diye adlandrrz. Tarih, tarih
sel roman ve romanlar birbirinden ayrrz.
Q: Baz insanlar bunu yapamazlar. Gnmzdeki eilim
"TV iin filmler" veya "dokdramlar/dokmanter dramlar"
yapmaktr. JFK'nin problemlerinden biri, insanlarn filmleri sey
rederek bunun gerek tarih olduunu dnmeye balamasdr.
Bu eyleri deitirir; paranoyaya yol aar. Paranoya rnei ola
rak D. W. Griffith'in Ulusun Douu [Birth of a Nation] zikredile
bilir; burada 1915'te uzun metrajl bir konulu film izlemek iin
ilk kez sinemaya giden bir okur-yazar olmayan insanlardan olu
an bir ulus vardr; bu filmin sergiledii imajlarn ok ciddi po
litik imalan vardr.
RK: Evet bu Klu-KIux-Klan'i ycelten belirli bir rk pro
pagandann desteklenmesine hizmet eder. Keza Leni Riefensthal'm Hitler propagandas yapan radenin Zaferi [Triumph of the
Will] adl olaanst gl filminden de sz edilebilir. Ve elbet
te kar rnekler de vardr; Richard Attenborough'un Ganhi ya
da Neil Jordan'in Michael Collins filmleri gibi; bunlar politik tari
hin unutulmu zamanlarm yeniden gndeme tayan hayat hi
kyesi filmleridir. Ben baz filmlerin ne yaptklarm ok iyi bil
meleri gerektiini dnyorum. Eer tarihin kurgusal yeniden

Stony Brook Syleisi 333

yaratlan iseler, kurgu olduklarn sylemeleri gerekir. Jordan


filminin her detaynn doru/gerek olmadn kabul ettii
halde, bir konulu film yaptm ve bunu yapmak iin bir poetik
yetkiyi kullanma hakk olduunu sylemitir. Bu bir hayat hi
kyesi filmidir, belgesel deildir; fakat yine de belirli bir tarihsel
gereklii sergileme iddias tar. Bylece snrlar iie geerek
belirsizleir. Fakat burada yapmak zorunda olduunuz ey
aklayc iaretler, yorumlamaya katkda bulunacak ipular
vermektir; bylece insanlar (genellikle hakl nedenlerle) bu kur
gu, bu gerek, bu gereklie dayanan bir kurgu diyebsinler. S
nr izgilerinin birbirine kart baz ok ilgi ekici rnekler ol
sa bile, insanlar hem film yapmclan hem de seyirciler ge
nellikle bu kurallarn farkndadr. Szn gelii, eer Ulusun Do
uu "bu sizin fiilen vukubulan tarihinizdir" iddiasyla gsteril
mise, o zaman bu aldatc bir filmdir; nk kendisini aslnda
hikye ediyorken bir tarih belgeseli olarak sunmaktadr. Ben,
kesin ayrmlar yapamasak be, filmler hakknda bir tr ayrt edici lye sahip olmamz gerektiini kabul ettiimizi dn
yorum. ocuklar Natural Bom Killers' seyretmemelidir. Bt
nyle hayali olsa bile seyretmemelidir. nk ocuklar tahkiye
trlerini birbirinden ayramazlar. Bunu saduyu kanalyla re
nirsiniz ve bunun neden doru olmadm bilirsiniz. Arendt'in
ve Kantin anlad ekliyle sensus ommunus aslnda birok pra
tik hikmet ierir. Fakat ocuklar henz bunu gelitirecek zama
n bulmu deildir.
Q: KtapIanmzm birinde ocuklan ldrmenin kt oldu
u eklinde bir etik iddiadan sz ediyorsunuz. Biz herhangi bir
felsefi argmanda daima her ikisini de varsayarz. Etie vurgu
yapyorsunuz ve ben bunun doru olduunu dnyorum.
Baudrillard'ya tekrar atfta bulunmak gerekirse, ben onun s
rekli medyann soyutlamasnn nesnesiz/geisiz/iletimden
yoksun (inransitive) olduunu, renme ya da reel iletiime hi
bir imkn brakmadn sylediini dnyorum. Bunun ye
rine, reel olanla davran geerli klacak imajlar/grntler
bolluunun birbirine kanmas sz konusu ve bu gereklikte
ve muhayyel dnyada eylem imknlarmz tekrar koullandnyor. Medya bunu yaptnn farknda, nesnesiz/geisiz ol
duunun farknda ve medyann yegne esprisi bu. Chomsky
bunu gelitirir ve buna baka politik etkiler ilave eder.

334 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

RK: Evet, bu Chomsky'nin "rzann (consent) imali" diye


adlandrd eydir. Argmannz aklayabilir misiniz?

Q: Medya geisizdir/iletmez; o iletiim mbadelesi sun


maz. Kitie-iletiim aralar olaylarm ne reel ne de gerek d
versiyonunu oluturur; yapt ey daha ziyade medyann d
dnyasnn reel olduu illzyonunu srdrme fonksiyonunu
yerine getirir. Oysa kitle iletiim aralar muhayyilemize ege
men olur ve bir lde arzularmz kontrol eder. Gnmz kit
le iletiim aralarnn temel yaps bir btn olarak toplumumuzun kendisinin hiperreel olduunu ve btnyle simlasyona
dayandn gizleyen bir yapdr.
RK: Fakat etkileyen/harekete geiren bir gtr. Chomsky
ideolojik bakmdan etkileyici oduunu syler. Baudrillard'da
Chomsky7de olduu lde bir komplo teorisi olduundan
emin deilim.

Q: Chomsky'nin insanlarn gerekten aya inip inmediini


bilemeyeceimizi, bunun Hollyvvood'da herhangi bir stdyoda
(soundstage) yaplm olabilecei fikrini ileri srd bir maka
le okumutum. Bu kitle iletiim aralarnn esoterik gcnn,
bu tr eyler yapabileceimizin ispatdr.
RK: Chomsky'nin buna bir ihtimal olarak cidden kafa yor
duunu dnyor musunuz? Ya da bu aslanda bir abart m?

Q: Bu bir abartyd elbette. Ben onun sadece medyann g


cn ve nesnesiz/geisiz olduunu imajlarn bir merkezi med
ya endstrisinde nasl dzenlenebileceini gstermeye alt
n dnyorum. Fakat bu g merkezlerinin karsma dikilme
mizi salayacak eletiri pratiklerimiz vardr her zaman. Bugn
herkes bir teknoloji trne her zaman ulaabilir; szn gelii
insanlarn kendileri de film ekebilir ve onu kamuya-ak kanal
larda yaynlayabilir. Nitekim internet byle bir imkn sala
maktadr. Bu adan bakldnda gcn adem-i merkezileme
si bahis konusu. Ben Chomsky'nin sadece merkezi medyatik
gcn suistimaline dikkat ektiini dnyorum.
RK: Bu ok tuhaf bir kombinasyon: Baudriliard ile
Chomsky kombinasyonu. Sofistike kafalarmzn bazlar med
yaya byle bir g atfediyor elbette derin kuku duyduklar
ve eletirmek istedileri bir g seyrettiimiz her eyden ku

Stony Brook Syleisi 335

ku duymamz gerektiini sylyorlar; onlara gre insann aya


gitmesi bile hile olabir! Bir phecik dzeyi bu. Eletirel, ku
kucu ve radikal dzey. Dieri, grmedii iin asla aya gitmi ola
mayacamz, dolaysyla bunun gereklemediini syleyen
fundamentalist dzey. Burada, gerekten orada olmam idiyse
niz doru olduuna inanmamz gerektiren bir tr literal ola
na/geree dknlk sz konusu! Bu tuhaf bir an ularn
fundamentalistler ile postmodernistlerin bulumas.
Q: Her durumda ekstrem dncelerim olduu iin mza
kere edebileceimi dndm Mareau-Ponty'yi tandktan
sonra kavradm gerekten.
RK: Bu dorudur ve ilgin br eydir; nk felsefede fi
lozoflar "nl" hale geldikleri iin medya andan beri g
l bir can aha fikir peinde olma, yani bir ey syleme eilimi
olagelmitir. Genellikle bir ey syleyenler kamunun dikkatini
eken filozoflardr. Szn gelii hayranlk duyduum ve yakn
lk hissettiim Derrida ve Chomsky hep ayn gl eyi tekrar
etmektedir. Keza Heidegger de ayn gl eyi tekrarlamtr.
Onun tek bir dncesinin olduunu dnyorum. Levinas'n
tek bir dncesinin olduunu dnyorum. Bunlar olaa
nst dncelerdir. Fakat bu dnceler bir ekilde kamuya
uygundur. "Byk kamu" genellikle zirvenin altndaki byk
karmaakl grmezden gelir. Heidegger Varln/Oluun d
nr, Levinas teki'nin dnr, Derrida dekonstrksiyonun dnr, Chomsky muhalefetin/reddin (dissent) d
nrdr vb. Bu dnrler hayatlarnn byk blmn yan
l anlaldklarn syleyerek geirmilerdir. Szn gelii Derri
da aslnda hibir zaman metnin dnda hibir ey olmadn
kastetmediini syler. Fakat herkes bunun byk bir fikir oldu
unu kabul etmitir. Politikada ve popler kltrde bile bu byledir. yi bir darbeye ihtiya vardr. Kusurlular genelikle iyi hat
lar izler. Terristler. Kovboylar. Oratorlar. Gl kiiler. Bu el
bette felsefede farkldr. Fakat burada bile iyi hatlar izleyen d
nrler genellikle tek bir dncenin, ancak byk bir dn
cenin filozoflardr. Oysa, bunu baaramayanlar MerleauPonty'nin, Paul Ricoeur'n, Charles Taylor'm, Hannah Arendt'in
bunlar arasnda yer aldn dnyorum mzakere eden,
arabuluculuk eden, daha komplike hale getiren filozoflar med-

336 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

' yanm-dostu insanlar deildir. Bu dnrler genellikle'medya


ya tercme edilemezler; nk gereinden fazla karmaktrlar;
onlar oluun/varln ok boyutlu olduuna inanrlar.
Q: Onlar oluum aamasnda, ancak ge ortaya kan bir
hakikat trne inanrlar. Siz her an oraya, hep eksik ve ak-uu dinamik, konfigrasyonel intensiyonalite dnyasna ulama
ya alyorsunuz.
RK: Bu felsefe diyalojik/diyakritik, daima hareket halinde
bir felsefe. Peinde olduum, fakat asla ulaamayacam trde
bir felsefe.

Boston Syleisi*
Armaan Teorize Etmek

Mark Manolopulos: "Armaan zerine" Derrida/Marion


tartmasnda (Villanova, 1997) u soruyu yneltiyorsunuz:
"Armaann bir Hristiyan felsefesi var mdr?" Derrida'nn ya
da Marion'nun veya her ikisinin hazr talimatlar saladm d
nyor musunuz? Onlarn vukuflarm zetleyebilir ya da yo
rumlayabilir misiniz? Ayrca onlarn argmanlarm daha ikna
edici buluyor musunuz?
RK: Onlar bu soruya mesafeli bir tavr taknd. Derrida'run
durumunda bu bir mantk sorusudur; rsk o daima dekonstrksiyon asndan makul bir tutumdur ister Hristiyan, Muse
vi, slami ister baka trde armaann kurtarcln (messiarcity) herhangi bir mesihilie (messianism) Balamaya almaktan
kanmay deneyecektir. Bu yzden per se bu tartmaya girmemek
onun iin anlamldr; nk o "Bu benim alanmn dnda. Ben H
ristiyan deilim, 'Ben hakl olarak ateist olarak biliniyorum/1

Bu sylei 2001 Baharnda Boston College Felsefe blmnde gerekletirildi.


1 Geoffrey Bennington and Jacques Derrida, Jacques Derrida, trans. Geoffrey
Bennington (Chicago: University of Chicago Press, 1993), 154.

338 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

Hristiyanla sayg duyuyorum. Armaan nosyonunun teolo


jik ve felsefi ifadeleri beni bylemitir onlardan ok ey
rendim, fakat bu benim iim deil" diyecektir. Marion'u bu'ba
kmdan ok daha kark buluyorum; nk o bir Hristiyan fi
lozoftur. O Varlksz Tanr'da [God Without Being] "Aai Rabbani
Ayini (eucharistie) Hermenoytii"nden sz eder.2 sa Mesih
Marion iin bir "doymu/doyurulmu fenomen" dir.3Fakat Marion Hristiyan bir filozof ve kesinlikle Hristiyan bir teolog ola
rak etiketlenmek istemedii bir aamaya doru ilerler bu Vlanova konferansnda apaktr. O fenomenolog olmak ister. Bu
sebeple en azndan bir lde evrensel bir bilim olarak
Husserl'in fenomenolojisine gre doru olduu iin, o Hristi
yan, Musevi veya baka u ya da bu zel teolojik vahiyle ilgili
nkabullerden bamsz olmak ister. Marion'un "doymu/do
yurulmu fenomen" hakkndaki denemelerinde tekrar Kant'a
dnmesinin nedeni budur. Kant yce/ulvi Husserl'in fenomenolojisi gibi doymu/doyurulmu fenomene gtren yo
lu, baka bir syleyile teolojik itiraf ve isimlendirmeler sorunu
nu nceleyen yolu aar. Tpk armaan ya da ban at gibi.
Ben ayrca Marion'un bir Hristiyanlk savunucusu bana g
re byledir olarak etiketlenmemesini salayacak bir pozisyo
na ekmek istediini dnyorum. Ben onun tek Hristiyan
teologu olmak istemeyen bir Hristiyan teolog olduunu d
nyorum. Benim buradaki ahsi tepkim fenomenoloji yapma
nn eit lde geerli iki yolunun bulunduunu sylemek ola
caktr. Bunlardan biri baz teolojik ve dini nkabullerle ie ko
yulur. Dieri "Burada teolojik sorunlar ele almay dnmyo
ruz" diyeceiniz bir teolojik indirgemeyi uygulamaya sokar. Bu
Husserlci ve Heideggerci bir izgiyi izler. Metafizie Giri'mde
Heidegger yle bir ey syler: " 'Neden hilik yoktur da varlk
vardr?' sorusunun cevab, eer teolojiyi paranteze almay baa
1 Jean-Luc Marion, God Without Being, trans. Thomas A. Carlson (Chicago:
University of Chicago Press, 1991).
Jean-Luc Marion, "Le phnomne sature," Phnomnologie et thlogie, ed. Jean-Franois Courtine (Paris: Criterion, 1992), 72-108 ve "Saturated Pheno
menon/' trans. Thomas A. Carlson, Philosophy Today 40 (1996), 103-204. Keza bakmiz Dominique Janicaud et al, Phenomenology and the Theological
Turn," (New York: Fordham University Press, 2000).

Boston Syleisi 339

ramazsanz, udur: Dnyay Tanr yaratt iin/'4 Fakat teoloji


yi paranteze alrsanz, teolojik nkabullerden yola kmazsnz.
Bu Husserl'in, Heidegger'in, Derrida'nm yapt eydir. Ben
Marion'un bu ikisinin karm bir eyi yaptn dnyorum;
bir tr saf fenomenolojiye dnmeye alrken Derrida'yla fikir
alveriinde olsa dahi. O "Ben fenomenologum! Fenomenoloji
yapyorum" demeye devam eder. Fakat leydi gereinden fazla
protest. Bu yzden teoloji ile diyalog halinde fenomenoloji yap
mann baka bir tarz daha vardr; bu tarzda teoloji paranteze
alnr, fakat yan yarya. Biz buna yan-teolojik fenomenoloji veya
yar-fenomenolojik teoloji diyebiliriz. Baka bir syleyile, bu
tarzda belirli bir melezlik sz konusudur, fakat bunlarn hangi
sinin dierini nceledii konusunda ak hibir ey varsaylmaz:
Armaann fenomenolojik bir olay olarak verilmesi ya da btn
armaanlarn kayna olarak dnyann ilahi Yaratl. Bu bir i
ie geirmeye, birbiriyle kartrmaya, aprazlamasna rgye
imkn salar yani Merleau-Ponty'nin kaizmik/chaizmik rttrme/rtme dedii eye imkn salar. Ve bu bana bt
nyle meru bir ey grnyor. Metodolojik bakmdan Husserl'an "Btn politik, teolojik, ideolojik ve kltrel nkabullerinizi paranteze aln" deme hamlesinden ok daha kompleks ve
belirsiz olsa da, hayat iin ok geerli bir eydir; nk hayat
doal tavr/vaziyet altr. Ve doal tavr nkabullerle doludur.
Doal tavr hem (a) saf armaan olarak armaan tecrbesini hem
de (b) inananlar iin Yehova'dan veya sa Mesih'ten veya Al
lah'tan ya da Gne Tann'dan/Tanna'dan gelen bir ey olarak
armaan tecrbesini ierir. Ve bana yle grnyor ki parante
ze alnmam tecrbenin fenomenolojisi, yani doal tutumun fenomenolojisi Merleau-Ponty'nin olduka yaklat bir ey
olduunu dnyorum benim The God Who May Be'de pra
tiini yaptm eydir.5 Ben bir filozof olarak yazyorum, fakat
daha ziyade kaynaklar olarak din metinlerden kanmlarda
bulunma ve tpk teologlarn yapt gibi bir yntem olarak fe~

4 Martin Heidegger, Introduction to Metaphysics, trans. Gregory Fried and


Richard Polt (New Haven: Yale University Press, 1959).
5 Richard Keamey, The God Who May Be (Bloomington: Indiana University
Press, 2001).

340 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

nomenolojiden karmlarda bulunma hakk bulunduunu d


nen bir filozof olarak. Ve ayru anda her ikisinden de karan
larda bulunarak, bunu yapmann baz ilgi ekici sorulara gt
recek bir orta yolu aabileceini dnyorum; Husserlciler ve
Heideggerciler "Yanl! Dini buna tayorsun!" ve teologlar "yi,
gzel de sen teolog deilsin! Dogmatik teoloji doktora snavm
getin mi?!" diye barsalar bile. Ben unu sylemekle yetiniyo
rum: "Hayr. Ben bazlar fenomenolojik, bazlar din, metinle
rin hermenoytik okumasn/yorumunu yapyor ve onlan bir
birine kartryorum. Eer bir karma mmkn ise, brakn bu
yaratc bir karm olsun. Eer bir bulama varsa, brakn ve
rimli bir bulama olsun.."
MM: Villanova bulumasnda Derrida bir armaan teoloji
si ortaya koyamazd, bunu Marion da yapmad. Eer bir arma
an teolojisi sunsaydmz bunun karakteristikleri ya da aksiyom
lar neler olurdu?
RK: Peki. Tekrarlayaym. The God Who May Be7de yaptm
ey, byle bir teoloji deil, "dinin hermenoytii"dir. Beri bunun
armaann fenomenolojisine bir katk olmasn umut ediyorum.
Ben "armaan" baka adlarla dile getiriyorum: (1) "ekillendi
rici" Tann; (2) "arzulayan" Tann; (3) "mmkn hale geti
ren/mmkn klc" Tann; (4) "poetikletiren" Tanr yaratan
Tann (qua poiesis). Bunlar benim armaan etmeye ilikin drt
kategorim olabilir. Poiesis veya poetize eden Tann bizimle bir
likte yaratma katlr. Tanr biz kralmn ortaya kaca alan
yaratmadka kralln yaratamaz.
MM: Bu, Catherine Keller'n Ex nhiofhiiikten yaratmann
mmkn olmayacak kadar tek-ynl olduu tezinin nda
bakldnda ilgi ekici.6
RK: Creatio e nihilo'da, sevdiim ey karlkl olmad
nn farknda olsa da koulsuz vermedir. Bu bir verme deil
dir; nk burada vermeyi nceleyen ve zlmesi gereken ba
z problemler vardr. Derrida'nn dilini kulanmak gerekirse, bu
ekonomisiz varlm srdremese bile ekonomiden nce gelir.

Bakintz Catherine Keller, The Face of the Deep: A Theology of Becoming (Lon
don: Routledge, 2000).

Boston Syleisi 341

Tarih, sonluluk ve insanlk var olduu srece, ekonomi de, m


zakere/ alm-satm da vardr. Bana gre karlkllk da vardr.
Burada Caputo, Derrida ve Lyotard'a ve karlkllk ya da eit
lik veya uzlama nosyonunu reddeden modern dekonstrksiyonistlere katlmyorum. Onlar bunu Hegel'e dn veya bir
tr ekonomiye boyun eme olarak gryor. Ben bunun bu ka
dar basit olduunu sanmyorum. Ben mutlak-koulsuz-armaan versus ekonomi-ile-uyumlu-bir ey olarak-armaan (eko
nomi kendisini saf armaandan koparr) polaritesini/karthn ihtiyatla karlyorum. Nasl kurtarclk versus mesihilii ya
rarsz bir dikatomi olarak gryorsam bunu da yararsz bir dikatomi olarak gryorum. Bu ilgin bir fikirdir; tartma iin ya
rarldr. Fakat ben bunun nihai noktada faydasz olduunu d
nyorum; nk kurtarcl mesihik olmakszn inceleye
meyeceinizi dnmyorum; kurtarclk olmakszn hakiki
mesihilie sahip olamayacanz dnmyorum. u durum
da Derrida'nm bunu kabul edebileceini dnyorum. Ancak
yine de bir vurgu fark var. Ben karmda yanl herhangi bir
ey grmyorum. Derrida biz insani, lml varlklar iin mm
kn'n her ey olduunu dnd halde, aslnda ilgi duydu
u ey imknsz olan'n. Ekonominin kendi iine kapanmama
sn garanti altna almak iin Tanr demlen bir eye Derrida'nm imknsz dedii eydir bakyorum. mknsz'i Tanr
ya brakyorum ve mmkn'e geiyorum. Fakat Tanr'y Tann
bizim iin bir tercih olmad iin bir tercih olarak dahi dne
meyeceimiz bir ey olarak Tann'ya bel balayamam. Tann bi
zim iin bir tercih deildir: Tann Tann iin tercihtir, nsanlk bi
zim iin bir tercihtir. Daha fazla insan olabilirsem, iim budur.
imiz Tann olmak deildir. ok daha mkemmel bir Tann ol
mak Tann'mn, ok daha mkemmel insan olmak bizim iimiz
dir. teki'ne bir tr metafizik birlik ya da zdelikte erimeksizin
cevap veririm. "Karlkllk, eitlik ve uzlamaiin" vanm der
ken prematre bir Hegelci sentez iin var deilim demek istiyo
rum. Metafizik temellk etme ya da kanlmaz bir evrilen "en
tegrasyon" sreci iin var deilim. Tann'run tekiliini varlk
olarak varla indirgemek iin var deilim. Fakat dier taraftan
bu paradoksal grnebilir birinin tekiyle aprazlama bu
lumalar iin her eyim sular bulandran ve Tann ile bizim
aramzdaki snrlar geirgen hale getiren her ey. Orada dar-

342 ada Filozoflarla Syleiler/Kta FelsefesiTartmalar

da bir mutlak Tanr, burada btnyle uzlam bir insanlk ol


duuna inanmyorum. Ben daimi to-ingler ve pro-ing'ler/tedeberide yapp-etmeler olduunu dnyorum. Bu sebeple, arma
ann poetikletirici terimlerle dile getirmeye altm fenomenolojisi insanlk ve Tann'yla kralla uzanan ortaklaa yara
tmdr. Yeni bir cennet ve yeni bir yeryz. Bunun ne olaca
n, ona ulamadmz iin bilemeyiz. Tahayyl edebiliriz, fakat
izah edemeyiz. O tarihin fenmenolojisi alannn tesine uzanr;
nk tarih sonras bir durumu ierir. O eschaton'dur. Onu bir
eskatoloji olarak tahayyl edebiliriz, fakat o aslnda Tanr'nm
bizim bildiimizden ok daha fazla bildii bir eydir.
MM: ''Verme arzulamadr" ifadenizle ne demek istiyorsu
nuz?
RK: Vermenin arzulama olduunu sylyorum; nk ar
zu sadece tatminsizlikten ya da potansiyel gten eyleme veya
yetersizlikten yeterlilie gei deildir bunlar metafizik arzu
nosyonlandr. Arzu fikrini doluluktan/tokluktan eksiklie,
boluktan/alktan tamla gei olarak anlyorum. Szn ge1!i kenosis bir arzu formudur. Ve o a olan ve doymak isteyen
Tann'dan gelmez. O tok olan ve beerle tam diyaloga girmek
iin Kendi tannsallndan annmak isteyen Tan'dan gelir; n
k, Levinas'm syledii gibi, On s'amuse mieux deux. "ki ol
mak bir olmaktan daha iyidir."7 Bu daha iyi, daha adil, daha sev
gi dolu olmak anlamnda iyidir. Bu Eckhart'm ebullotio fikridir,
bu arzu "art," arzu fazlas ya da art arzudur. Bu art olu de
il, art arzudur. Arzu daima arzudan daha fazla arzudur. Ve
ayn zamanda bir cevap, bir karlk arzusudur: Tann'nm arzu
lamas ve kimsenin ilahi arzuya cevap verememesi nedir? arklann arks'mn bunu dile getirme nedeni udur: Shulamite
kadm insanl temsil eder nk Lord/Efendi (ak Solomon) kendisini fiilen bouna ura, alk/boluk, yoksunluk,
sevgilisini aray olarak deil, akna kavumasn ycelten bu
lumasna iaret eden arzu olarak dile getirir. arklarn ark
s' nda ak Shulamite kadnn bulur; bu tabiri caizse arzunun

7 Emmanuel Levinas, "Ethics of the Infinite/' States of Mind: Dialogues with


Contemporary Thinkers, Richard Keamey (New York: New York University
Press, 1995), 177-99.

Boston Syleisi 343

arksnn balama andr. Bu bouna aba, yasaklama, veya


yokluk/eksiklik durumundaki fine amor'a ve romantik tutku
ya dayanmayan bir arzudur. Erime olduu iin katlma arzusu
deil dolma/tamamlanma arzusudur. Tann'un almasmdan/kabul etmesinden doan bir arzu. Mutlak olann arzusuna
verilen karlktr. Bu yzden bir baka verme formudur. Baka
bir syleyile, Shulamite kadnn arzusu, bir armaandr. Bu bir
sbjektif istek deildir. Bu bir armaandr; bir armaana veril
mi karlktr. Peki armaan nedir? Armaan arzudur. Bu se
beple iki arzuya sahip olmanz sz konusudur. Geleneksel g
r insaru bolukla/alkla, eksiklik ve snrllkla ykl olduu
iin Tanr'nm mkemmelliini arzulayan bir varlk olarak d
nmtr. Fakat yapmaya altm ey, bunun geleneksel g
rten ok daha kompleks bir ey olduunu anlamaktr. Bu
Tann'da ve insandaki hem eksiklik hem de tamlk sorunudur.
nsanlkta da eksiklik vardr Tann'da da. nsanlktaki eksiklik
nedir? nsann tanr olmamasdr. Tann'da eksik olan nedir?
Tann insan deildir. Bu yzden, ikinci geli veya vcut bulma
olarak krailk, bir bakma aradmz eydir. Fakat sonlu ile son
suzun bu-bulumasn yaadnz lde, tarihi arkanzda bra
krsnz bir yaylma trne veya Freud tarznda "okyanusvari birlie" dnmezsiniz. unu hermenoytik ve poetik olarak d
nn: Shulamite kadnn arzusu ile Ak Lord'un arzusu posthistorik tarzda karlar ve birleirse krallk ne olacaktr? lk ce
vap u: bilemeyiz. Fakat eer eitli dinlerin yapt gibi
tahayyl etseydiniz, bu bir dans olabilirdi; bu bir perichresis
olabilirdi. Bu kii veya iki ak arasndaki bir dans olabilir ve
iki kiinin olduu yerde daima bir ncsnn olduu ne s
rlebilir. Bu sebeple, perichresis kapak ekonomiye gre uzla
may reddir parousa'da ve pleroma'da, eskatolojide ve hatta
krallkta bile. O asla kapanmaz. Ekonomi The God Who May
Be'de perichresis olarak ortaya koyduum bu etrafmda-dans
nedeniyle bymeye, ieklenmeye, hayat ve olu dahilinde ge
nilemeye devam eder. Perichresis khora etrafnda danstr. Perichra. Etrafmda-dans ister Baba-Oul-Kutsal Ruh, ister Tanr-insanlk-krallk olarak yorumlayn leme'nin birbirleriyle diyalog halindeki her bir kiisidir. Burada fanteziletiriyor
deiliz; ou teolog bunu yapmamza izin vermez elbette. On
lar "Peki bu durumda ya Saint Augustine'e ve Saint Thomas'a

344 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi. Tartmalar

gre?" derler., Tarihin belirli bir noktasnda, eer Nolal Bruna


veya hatta Eckhart'n syledii gibi bir ey sylerseniz, bu ne
denle yaklmazsnz. Fakat Tann'mn krallnda olabilecek ey
leri tahayyl etmekten dolay bugn ve bu ada yaklmayaca
mz varsayalm. imdi, bu kiinin birbirini arzulayan ili
kisi asndan, benim Tann'mn krallnda tarih bildiimiz kadanyla sona erdiinde ve Tann'y arzulayan Shulamite kadm
akyla yzyze geldiinde'devam edeceim ya da edebilece
ini ne srdm bir ifte hareket sz konusu olduunu ta
hayyl edelim. ifte hareket udur: yaknlama ve uzaklama
hareketi. Perichresis terimi Latince'ye circum~in~ce$$io diye ter
cme edilmi ve bu yaplrken de fonetik bakmdan benzer (a)
cedo, (yani "yerini terketmek," "kendisini mahrum brakmak")
ve (b) sedo (yani "oturmak," "pozisyon almak") terimlerinden
yararlanlmtr. Bu yzden danstaki gibi bir ifte ikinleme va
aknlama, yaknlama ve uzaklama, birbirine yaklam ve bir
birinden uzaklama hareketi sz konusudur. Bu, her bir kiinin
yerini bir dierine brakt, dierinin yerini ald vb. bir etrafmda-danstr. Bu ilahi' dansta daima farknda olduunuz ve ba
vurabileceiniz bir nc kii vardr. Bu nc kii Levinas
iin ok nemlidir ve ben onun baz Hristiyan leme nosyon
larnda da nemli olduunu dnyorum. ki kiinin nnde
ki tehlike tek kii haline gelebilmeleri olduu iin yzyze ili
ki, romantik sevgililerin birbirlerinin gzlerine bakt ve kendi
lerini birbirlerinde seyrettikleri bir akam yemeine dnebi
lir. Oysa nc kii belirli bir mesafeyi koruyan ve dolaysyla
arzuya imkn salayan bir para sembolik kastrasyon (castration) sunar. Eer arzu amacna ularsa, bitecektir. Ve arzulama
yan Tann vermeyen Tann'dr. Ve vermeyen Tanr Tann deil
dir.
MM: "Ycelten Tanr" hakknda neler syleyebilirsiniz?
RK: eklendiren Tanr bizi ekillendiren Tann'dr; ve biz
de Tann'y ekillendiririz. Kulland dier rnek Tabor Da
'dr. Tann temelde bizi Yarat yoluyla, tarihe mdahaleleri
yoluyla ekillendirir; ister yanan allar ister sa ya da azizler is
ter Joyce ve Proust'un szn ettii epifaniler olsun: bana gre
bu gndelik hayatm ilahi ekillendiriliidir. Bu sebeple muhte
meldir ki eer Tann veriyorsa, srekli bir ekillendirme sreci

Boston Syleisi 345

ve pratii olarak vermektedir. Biz bunu gremeyebiliriz. Tan


r' nm orada olduunu bilemeyebiliriz. Hayatlarmz etkileme
diini dndmz durumlarda bunu itiraf etmeyebiliriz.
Bir adan bu Tanr'nm da kaybdr; nk, Tanr'nm ekillendirii fark edilmez ve iitilmezse savalarla, ktlkle vb. kar
karya kalrz. Ben bu adan Augustineciyim; ktlk mkem
melletiren, arzulayan, poetize eden, mmkn hale getiren bir
ey olarak Tanr'nn yokluudur buna drdnc kategoride
tekrar dneceim. ekillendirme yalnzca Tanr'nm bize uygu
lad bir ey deildir; bizim de Tann'ya uyguladmz bir ey
dir. Biz de sanat yarattmz, adaleti yarattmz, sevgiyi ya
rattmz lde Tann'y ekillendiririz. Dnyay, politik ya da
etik eylemlerimiz vastasyla ekillendiririz. Bu insani bir grev
olduu kadar ilahi bir annaandr da. Tann bize ekillendirme
vaadinde bulunur; biz de Tann'ya ekillendirilmi bir dnyay
iade ederiz kald ki dnyay Tann'nm istemedii tarzlarda
da ekillendirebiliriz. Shakespeareci sonat trnde bir iir yaza
biliriz. Tann bunu yapamaz. Fakat poesis, Yaratl, reel dnya
denilen iiri Tann ile birlikte yazabiliriz. Bu, Tann ile insann
bulutuu, birbirlerini tamamlad farkl bir rdir. Fakat biri
danstan ekebilir; bu teki'nin kendi yzyle babaa kald
bir durumdur. Bu da onun sonudur. Tann'y yok edebiliriz. Be
nim Tanr'nm kim olabileceinden sz etmemin nedeni budur; bu
Eski Ahit'teki "Ben olacak olan, olabecek olanm"8 ayetinin yo
rumlarndan biridir. Ben eer yalnzca varolan Tann olsaydm,
olmu ve nceden orada olurdum; oysa olabecek olan Tann ayn
zamanda bir vaadin Tanr's, potansiyel bir Tann, krallnn
Tannsdr. Her noktada Tann'ya ulaabiliriz. Holokosf un kur
banlarndan biri olarak Etty Hillesum "Tann olmas iin Tan
n'ya yardm etmeliyiz"9 der. Eckhart, Cusanus, dier Kilise Ba
balarndan bazlar ve kitapl paygamberler gibi insanlarla ba
kurabileceimiz nokta burasdr.
MM: lk bakta 'Tann'ya Tann olmas iin yardm etmeli
yiz" fikri kibir ykl bir fikir gibi grnyor.

8 Exodus 3:14.
9 Etty H illesu m , Art Interrupted Life (New York: Owl Books, 1991).

346 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

KK: Evet, fakat sylemek istedii ey Tanrnn kibirli olma


d, Tann'nm ktle son vermeye muktedir olduunu varsaymamasdr. Neden? nk ktlk Tann'nm yokluudur.
Tanr'run Tanr'ran bulunmad ey ktlk zerinde
hibir gc yoktur. Tanr sadece iyi olabilir bahetme/arma
an etme, sevme, yaratma tarznda koulsuz iyi. Buras Gnostiklerin ve teodosistlerm yanld noktadr: Tanr hem iyi hem de
kt deildir. Hegel ve Jungbile bu hatay yapmtr. Tann k
tlk sz konusu olduunda kadiri mutlak deildir. Tanr t
myle iktidarszdr. Ve bu ok ok nemlidir. Hristiyan hikye
de o armh'taki sa hibir ey yapamazd. Vaclav Haverin syledii gibi o "gszln gcdr" ve Havel hakl
dr. Tann bize mkemmel insan olmamz iin yardm eder; biz
Tann'ya daha mkemmel bir Tann olmas iin yardm ederiz
veya etmeyiz. Eer bu yardm yapmazsak, dnyay havaya
uururuz ve bu insanln sonu olur; bu krallnn vaadi olarak
Tann'nm sonu olur; nk bu vaadi yerine getirecek kimse kal
mamtr. Bu durumda, Tann saf arzulayan, ve gayet tabi saf po
etize eden varlk olarak kalr Tann'nm dnyasnn kendi ya
ratt varlkla yok edilmesi dnda elbette. The God Who May
Be'nin terimleriyle ifade etmek gerekirse, Tann ekillendiren var
lk olarak kalr, fakat biz yok ettiimiz iin artk ekillendirile
cek hibir ey kalmamtr.
MM: Ayn zamanda "mmkn klan Tanr" dan da sz edi
yorsunuz.
RK: Temelde bu Tannlk vasfnn krallnn mmknlnn iki ekilde yorumlanabilecek (ve Kutsal metinlerde bulabi
leceiniz) srekli takdimi anlamna gelir. Biri tarih'ten sonra, ta
rihin sonunda eskatolojikbir vaad olarak kralldr. Dieri imdi
ki kralldr: hardal tohumlanndak, kk, gndelik, en sra
dan eylemlerdeki krall. sa Mesih nasl bir tas souk su verir
ken var ise, Tann'run krall da "bunlann leninde" mevcut
tur. Bu demektir ki her iyinin mmk ve iyi-deil'in mmknl sz konusudur. Sevgi mmkndr; nefret, iddet ve
bask mmkndr. Srekli seeriz. Ve her an Tann'nm krall
n gerekletiririz ya da gerekletirmeyiz. Benjamin'in harikula
de bir ekilde dile getirdii gibi, "Her an Mesih'in ieri girebile
cei kapdr." imdi uzanda olduumuz ey Mesih'in gelebe-

Boston Syleisi 347

ceini ve gelmi olabileceini dnmektir. Eer Hristiyan ise


niz ben bir lde Hristiyarum "Hristiyanlarn" sevgisi
nin adalete zarar verecei noktaya kadar Hristiyarum ve bu
noktadan sonra Hristiyan deilim Hristiyan hikyeden ve
tanklktan her mini eylemin bir farkllk oluturduu sonucuna
varrsnz. Szn gelii, kanamal kadn: ona yardm edersiniz. O
istemedii halde yardm edersiniz.10 Hi arap yok: peki, o za
man biz de istemeyerek arabn yerine baka bir ey ieriz.11 Ve
saire vesaire. Bu kk eylerin tmn yaparsnz ou he
men hemen fark edilemez eylerdir ve bu eyler konusunda
kuru grlt karmazsnz. Ve mesih geldiinde eer bu, sa
Mesih'te olduuna inandm gibi, insanda ilah olann ok ola
anst bir rnei olmak insanda gerekletiinde dahi "im
di her yerde" demezsiniz. "imdi benim iin her yerde" diyebilir
siniz. Fakat tarih sona ermez. sa Mesih'in gelii dnyann sonu
deildi: Mesih tarihe daima tekrar tekrar girer. Ve Mesih daima
Hristiyan mesih dahil henz gelmemi olan Tann'dr (Me
sih daha nce gelmi olsa bile). Mesih zaten gelmi olan ve da
ima hl gelmemi olan Mesih'tir. Hristiyan hikyeyi rnek ola
rak grmemin nedeni budur. (Fakat kasabadaki biricik hikye
deildir ve bana gre, bunun dier dnya dinleri karsmda hi
bir mutlak ayncah yoktur.) Fakat Kitab- Mukaddes'e dnerek
Musa'nn hikyesini de ele alabilirim; yanan allarla birlikte
Tann gelir. Maaradaki lyas'la/Eliasla birlikte Mesih gelir. Fa
kat bu hikyenin sonu deildir. Mesih Yahya Peygamber'e gelir;
bu da doada nlayan bir sestir. O daima gelir ve gider. Mesih'in
doas budur; o zaten buradadr krall buradadr fakat
yine de henz buraya gelmemitir. te ok byk nemi haiz
ey bu ifte harekettir; nk mmkn henz Mmkn, yani ev
rensel tarihin zamannn bitiminde ulalacak telos'u deildir.
Hegel. Triumphaiizn (nihai zafercilik). Bu, din savalarna yol aan monoteistik tiranlk trdr: "Bizim kendi Vadedmi Top
ramz"; "Bu ve sadece bu mutlaktr"; ya hep ya hi. Bu tr triumphalist/nihai zaferd iktidar teolojeri ve ideolojilerine tezat
benim szn ettiim muhtemel/mmkn ilahilik/tanrsallk

10 Matta 9:19-23; Luke 8:43-48.


11 John 2:1-11.

348 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

mini mini, neredeyse alglanamaz sevgi ya da poetik adalet ey


lemleriyle birlikte gelir. O Seamus Heaney'in syledii gibi "vukubulan eyin mziinde"dir veya Joyce'un "epifani"lerde
(epiphardes/tecellilerde), [Charles] Baudelaire'in "mtekabili
yetler"' (correspondences/karlamalar) dedii, Proust'un "ha
trlamalar" (rminiscences) dedii eyle gelir. Bunlar eskatolojik
tazelenme/yenilenme anlarnda vcut bulan mmknn poetik
delilleridir/tamklandr.
MM: "Eskatoloji" sizin iin ne anlama geliyor?
RK: Krallk doarsa ve doduunda, ben bunun byk bir
bu zel sevgi anlarnn tmnn "hatrlamas" (recollection) ya
da "tekrar ele geirilmesi" (retrieval) olacana inanyorum (Pa
ul anakephalaisis terimini kullanr); fakat bunu gemi, imdi ve
gelecek terimleriyle anlayamazsnz; nk ezeli ve ebedi ya da
temsil edici zamann dndadr; her durumda zamann iinde
olsa bile. sa Mesih bunun sadece rnek figrdr. Sonunda sa
Mesih ne syler? "Benim gitme vaktim. Bana dokunmayn. Noli me tangere. Bana hkmetmeyin. Ben kontrol edebileceiniz bir
put olamam." Mesih'in gelii ertelenir. Ve ben burada daima
[Maurice] Blanchot'nun Roma kaplarnda Mesih'i bekleyen di
lencinin hikyesinden ok ey karyorum. Mesih gelir, dilenci
ona. koar ve unu syler: "Mesih siz misiniz?" Mesih cevap ve
rir: "Evet." Dilenci sorar: Mesih henz gelmemi, olduundan,
"Ne zaman geleceksin?" Mesih, Mesih orada olduu zaman bile
henz gelmemitir. Biz zamansal olduumuz iin bu zlmez
paradoks ya da aporia ile kar karya kalrz yani kralln
daha nce geldii ve yine de burada olmad parodoksuyla. Bu
fenomenolojik zihinlerimiz iin byledir. Hibir teoloji, hibir
metafizik ve hibir felsefe bu paradoksu ortadan kaldramaz.
Dekonstrksiyon Tann'y mutlak varlk olarak btnyle kav
ramann imknszlnn hatrlatcs olduu lde dekonstrksiyona vanm. Fakat snrsz niteliklerin ve rafinasyonlann sonu
gelmez bir "yumuak ayak srtme" (soft shoe shuffle) tr
her vcut bulmay ortadan kaldran bir yumaak ayak srtme
tr olarak dekonstrksiyonu fazla llemi, fazla dserti
que, fazla l-vari ve uygulanamayacak lde zor bir ey olarak
gryorum. Derrida'nm dekonstrksiyonu fazla teselli edile
mezdir/teselli kabul etmezdir. O ar lde uzlamazdr. l

Boston Syleisi 349

gin bir ekilde bir bakma fazla pritendir. Btnyle imkn


sz hakkndadr. Fakat benim iin. Tann imknsz mmkn k
lan varlktr. '"Bizim iin imknsz olan ey Tanr iin mmkn
dr."12 Tann'nm mmkn hale getirdii eyi gerekletiririz ve
Tann bizim iin imkn d kalan eyleri mmkn klar. zetle
yelim: Tanr baheder/armaan eder Tann'nm poetikletirmesi,
mmknetirmesi, ekillendirmesi ve arzulamas anlamna gelir.
te bu benim armaana ilikin din fenomenolojimdir. Ben ayn
zamanda 1984'te yaynlanan Mmknj Poetikas'nm [Potique
du Possible] birind ksmnda prereligious armaan fenomenolojisi de ortaya koydum.13 Ve eer bunu tekrar yapsaydm, Proust
ve Joyce'un yorumlanm veya dindar olup olmamalarnn hibir
nemi bulunmakszn insanlarn nezaketlerinin gndelik delil
lerini, sevginin ve yaratcln mini dnyada ileyi tarzlarm
kesinlikle ilave ederdim. Her iki tarzda da ilerleyebilirsiniz.
MM: "Armaann/ltfun teolojisi" sorusuna Tann'y ar
maan olarak dnmeye gre verdiniz. Yaratl armaan ola
rak dnmek: ksaca bunu yapmanz gerektiren ey nedir?
RK: lahi Yaratl hakknda konuuyorsaknk ben
iki Yaratln gerekletiine inanyorum: lah ve insani ken
dimi tekrar etmek istemem, fakat muhtemelen posis fikrine ge
ri dnmemiz gerekiyor: posis olarak, Aristoteles'in adlandrd
ekliyle noos poitikos olarak, Cusanus'un syledii ekliyle
possest olarak Tann. Poetikletirme insani varlklann gerekle
tirmesi in srekli imkn ufaklan, yani mmknlk armaanIan ama eylemidir. Yaratl olarak lah armaan, iyi olmaya
ca, kt olaca iin istemeyen birine bu armaan empoze et
me gcnden yoksundur. Birisine "Seni seviyorum" derseniz, o
size "Senin sevgini istemiyorum" der ve siz de "zgnm, seni
seviyorum, ister iste ister isteme sevgim seni ekillendirecek"
dersiniz; bu bask, iddet ve tiranlktr. yi demlen diktatrlerin
yapt ey budur. yiliin onu istemeyen birine empoze edil
mesidir bu. Tann adma sadizm. ou zaman din bunu yapma
m mdr? Talban bunu yapyordu. Engizisyon bunu yapyor
12 Matta 10: 27,19:26; Luke 18:27.
13 Richard Keamey, Potique du Possible: Phnomnologie Hermnetique de la
Figuration (Paris: Beauchesne, 1984).

350 ada Filozoflarla Syieiler/Kta Felsefesi Tartmalar

du. Yeni ngiltere Pritenleri Salem'deki dkn byclere


bunu yapyordu. "Sertin iin iyi olaca iin sana iyilii em poze
ediyoruz!" "Fakat, teekkr ederim, sizin iyiliinizi istemiyo
rum." Tann'nn isyanclar sevmesinin nedeni budur: Tanr bu
dnyann "Buna bu kendisini ister din, dil ister lke diye ad
landrsn artk inanmadm iin hizmet edemem" diyen Steven Daedeluslamu sever. (Bu Joyce'un Sanatnn Portresi'nm
bandadr). Tann'nn insanlarn inanmadklar eylere hizmet
etmemesini tercih eder. Tanr uak ruhlu insanlar, "bir eyi bi
zi honut etmek iin yapan dalkavuk saJar" (Blake) deil bakaldran onurlu insanlar tercih eder. Burada asi kltne girmek
istemiyorum. Fakat Tanr Tanr ile tartan Eyp ve Davud
gibi insanlar sever. Tanr hata "Beni neden terk ettin? Gel ve
bana cevap ver." Tanr b.u tr insanlar sever.
MM: "Arzulayan Tanr" hakknda, peygamberane bir biimde yle diyorsunuz: "byyen bir teki'ne yaknlama
problemi vardr. Bu eer burada, Birleik Devletler'de henz bir
problem haline gelmemise, problem haline geleceinden emi
nim; insan demonize etmeksizin/eytanlatrmakszm tekiyle
aka, sevecenlikle ve adilane iliki kurabilir problemi,"14 Bu
szlerin gnmzn terrizm dalgas konusunda ak ar
mlar var. Yine de ekosentrik/evreci perspektiften hareketle
u soruyu ileri srelim: insan aka, sevecenlikle ve adilce insan-deil-teki'yle canl ya da cansz olabilir iliki kurabi
lir ya da kurmaldr? Biz insan-deiTi demonize ediyoruz.....
RK: Her durumda demonize ederiz. nsanlar ktnn ne
olduunu gstermek istediklerinde genellikle hayvanlara ba
vururlar. Yalnzca Ortaa ve Rnesans dnemlerindeki de~
mon/kt/eytan portrelerine bakmak yeterlidir. Son Yarg/K
yamet [The Last Judgment] ikonografisi bunlarla, keiler, yarasa
lar, ylanlar, ejderhalar, yar aslan yar kartal canavarlar, kpek
ler ve insan suratl hayvanlarla doludur. Ben bunun gerek bir
sorun olduunu dnyorum. Bizim Bat felsefesinde ve an
antroposentrizmimizde/insanmerkezciiiimizde grmezden
geldiimiz bir eyler yani doann, aalarn, hayvanlarn

14 "Desire of God," Cod, the Gift, and Postmodernism, ed. John D. Caputo and
Michael J. Scanlon (Bloomington: Indiana University Press, 1999), 112-45.

Boston Syleisi 351

vb. bakal olduunu dnyorum. Byk tevikini ve k


lavuzluunu grdm eylerden biri ocuklarmn bu konuya
hassasiyeti. Onlar vejetaryen ve krk elbiseler giyimlmesine ve
fabrika-retimi yiyecekler satn alnmasna ok muhalifler. Yeni
nesillerde, sizin iin iyi olan ile sokakta alktan kvranan (ve
belki de sadece fabrikasyon yiyeceklerle beslenebilen) komu
nuzun iyilii arasnda denge kurduklar lde ok nemli ve
glenen bir bilin olduunu dnyorum. Boston veya New
York'ta, hayvanlara ikence yaplmasn veya doann kirletil
mesini kendilerine dert ettikleri kadar Bush'u ya da lm ceza
sn protesto etmeye de giden bir ok gen insan olduunu g
ryorum. Bu iyi bir gelime. Denge ok nemli. Bir tr "doal"
besinler yeme takntsn sosyal ve insani sorunlarn dnda tut
mann hibir izah olamaz. Bu sadece "yiyecei," dnya global
yoksulluun ve kapitalizmin tahribatlaryla .paraland iin
"saf/temiz" olabilecek bir vekil sembol olarak kabul etmektir.
Szn gelii bazen sala ve doal olana belirli bir Yeni ngil
tere taknts sigarann demonizasyonu, alkoln demonizas
yonu, seksin demonizasyonu (Las Vegas ve Hollywood'daki
fantezi seksle atba gelitii halde ok belirsiz olabilir) sz ko
nusudur. Amerikan kltrnde tortu halinde bir Pritenizm'in
yaadm dnyorum, yani topraktan nesnelerin pagan demonizasyonunun tortusu. Bu ttne, ikiye veya seksel dile
getirilen yasaklar kadar balk yenmesine ve "domateslerin" l
drlmesine getirilen yasaklan da ierebilir. Fakat bu hikyenin
sadece yarsdr tabiri caizse resmi versiyonu. Dier yans ok
farkldr ve her tr sapknla, ifte inanca ya da lastikli konu
maya aktr. Bu ifte mesajlarla dolu kirli bir dnyadr. Fakat
ben hayvanlara ikenceyi, aalarn ayrma tabi tutulmakszn
kesilmesini neriyor deilim. Ben mmkn her durumda ve
mmknn snrlan dahilinde, doaya veya hayvanlara ya da
insan hemtrlerinize en az zaran vermenizi, insan kalmak iin
en iyi eyi yapmanz sylyorum. Fakat her eyin Bread and
Circuses'daki yiyecek sepetindeki kadar "organik" olduu bir
saf tketim alamna girebileceiniz iddiasnda bulunmak, Bread
and Cireuses'm sadece salk iin var olduunu, Star Market'e
(spermarket zinciri) giderek fabrikasyon-yiyecek satn almak
zorunda kalan yoksullan, balklar ve sebzeleri iin iki kat fiyat
deyenleri grmezden gelmektir. Bread and Cireuses'a. gidilmesi-

352 ada Filozoflarla Syleiler/Kata Felsefesi Tartmalar

ni onaylyorum fakat ben onun yalnzca herkes iin elverili


olmasn istiyorum. Bu hat boyunca bir yerlerde sigarann, sek
sin, alkoln ve etin mutlak ekilde reddinin tortu halindeki Pritenizmi hatrlattn dnyorum. Bu ok iyi niyetlerle de
olsa demonizasyona dnebilir ben bu konuda daima ihti
yatl davranyorum. Bu sebeple, "Vejetaryen olun. Gzel. Fakat
kendinizi bir baka lkeye gittiiniz ve masanzda sadece et
bulduunuz durumlarda, et de yiyin?" diyebilirim. Afrika'da
bir kabileyi ziyaret eder ve onlar da bana kei gz verirlerse,
bu yemekten zellikle holanyor olmayabilirim, fakat kendimi
ev sahibime "Ben kei gz yemem" diyerek savunamam. Onu
yerim i ya da pimi. te yapabileceiniz ey budur. Bu
teki olarak tekinin misafirperverliini kabul etmektir. Dalay
Lama'run keilerine syledii gibi, "Dilenci ananza ne d
erse dsn onu yiyin!"
MM: The God Who May Be'de ister saturation'la ister lle
kar karya kalalm ayrt etme sorununa kap, aralyorsunuz.
"Teist Marion'a gre de ateist Derrida'ya gre de "kutsal delilik'
dilemmasyla kar karyayz: Hakiki peygamberler ile sahte
peygamberleri, iyi ruhlar ile kt ruhlar, kutsal mesihler ile
kutsal omayan mesihleri nasl birbirinden ayrabiliriz?"15 Caputo ile Derrida kriterlerden kuku duysalar bile hepimizin
biraz kuku duyduumuz tahmininde bulunabiliriz hakiki
olan ile sahte olam, iyi olan ile kt oiam birbirinden ayrmada
nasl yargda bulunmamz gerekiyor? Derrida'dan sonra kriter
leri nasl deerlendiriyorsunuz?
RK: Daha dikkatle, daha ihtiyatl bir ekilde ayrt ederek
yapyorsunuz bunu; daha hermenoyfcik tarzda diyebilirim. Kri
terlerden btnyle kurtulamazsnz. Derrida "Tamam. Elbette
her durumda kararlar alrz. Yarglar ve kriterler kullanrz. Bu
nu yapmak zorundayz: bunu yapmayabiliriz." diyecektir. Da
ha net biimde dile getirmek gerekirse, bu da bir uzlamadr. Bu
da eylerin ekonomisine girmektir. Ben yalnzca kararlarmz ile
karar verilemezlik arasnda gedii fazla kutupsal buluyorum.
Benim problemim u: an kart, ar aporetik, an imknsz.

15 A.g.e.,140.

Boston Syleisi 353

Dekonstrktif senaryoda kararlar "gereinden fazla zor." Ka


rarlarn tm, "karanlkta okuduumuz iin korku ve titreme
den" ibareti 1999 Vianova syleisinde Derrida'ya "Karanlkta
nasl okuyabiliyorsunuz?" diye sordum/ bana unu syledi:
"Yalnzca karanlkta okuyabiliriz." Fakat ben amak istiyo
rum! Karanl ve karkl bir nebze ortadan kaldracak bir
yarap-snme olsa bile. Ben biz lmller iin mutlak k veya
total aydnlanma olabileceine inanmyorum. Total aydnlanma
veya total karanlk diye bir ey olamaz. Bylesine imknsz bir
ey olamaz. Hi de kyametimsi toz saanaklar altnda Godo'yu bekleyen aresiz l Babalan deiliz. Bunun endie-ykl ya da melodramatik olmas gerekmez. Dnya n ve karan
ln mekandr: daima ikisinden de bir para nasibimizi alrz.
MM: Derrida dnyann, kta okuyabildiimizi ve btn
kararlarn kolay olduklarn varsaydmz byle bir karmaa
olduunu syleyebilir.
RK: Derrida'run syledii eyi, kesin Aydnlanma, rasyo
nalizm, bilim ve teknolojiye dayanan ar bir kibir ve cehaleti
dikkate alarak anlayabilirim. Bu noktada onunla hemfikirim.
Fakat gnmzde insanlarn byk blmnn fiilen dnme
ve yaama tarzlarnn bu olduundan emin deilim. nsanlarn
ou zihin karkl iinde ve akn. Onlar dekonstrksiyon
ihtiyacndan emin cogitolar deil, anlam arayndaki yaral, ke
sinlik hissinden yolsun, krlgan 2neler.
MM: Dini dogmatizmden ne haber?
RK: Aydnlanma'dan nce ok daha beter bir durum sz
konusuydu elbette. Sylemek istediim ey u: Kendinizin ay
dnlanm ve baka herkesin karanlkta olduunu dnmek
emperyalizmin, kolonizasyonun, kutsal savan, cihadn, "yi
versus Kt"nn mensdr. Fakat bu herkesin bir tr total ka
ranla, khra'ya, karar verilmezlik durumuna mahkm olduu
anlamna gelmez. Her eyin dekonstrksiyona tabi tutulmas
gerektiini dnyorum, fakat benim iin sorun u: ya dekonstrksiyondan sonra? Benim her eye ramen hermenoytie
inanmamn nedeni bu. Derrida inanmaz. Ben hatralara, yeni
den dirililere, yeniden uzlamalara inanyorum. Onlarn hepsi
zamana bal ve geici ve zihinleri bulandran eylerdir. Kabul
fakat vardrlar. Ben patikalara inanrm. Muhtemel olan ile

354 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

kesin/mutlak olan arasndaki devasa metafizik viyadklere ya


da San Francisco Kprs trndeki kprlere deil, kk ya
ya kprlerine inanrm. Hermenoytik kprlere, balantla
ra/hsmlklara, merdivenlere. Dekonstrksiyonun Lazarus me
seli modelim, cenneti, mutlak olan, imknsz olan yaanan top
raktan sordu, gndelik, lml dnyamzdan ayran gei
lemez boaz modelini izlediini dnyorum. Bu dekonsfcrktif boaz iki eyi birbirinden radikal ekilde ayrr. lah olan ile
insani olan, imknsz olan ile mmkn olan arasnda almaz
bir gedik/boluk vardr. Dekonstrksiyonist Abraham/brahim Lazarus'un ikaz etmek ve bilgilendirmek iin mesaj kar
delerine geri gtrmesine izin verir. ok getir. Tam tersine,
szn ettiim din hermenoytii trne daha ok Yakub'un
merdiveni klavuzluk edebilir; bu modelde to-ing'ler ve fro~
ing'ler, yukar ya da aa her istikamette hereket eden insanlar
vardr. Buras Mutlak inilerin ya da mutlak klarn olmad
bir yerdir. Merdivenleri ok az insan iner ve kar. Ve bana g
re bu kralla gtren alma tarz budur. "Attnz her adm
..." diye devam eder ark. Her adm deerlidir. Mesihi aknt,
tecessm etme, epifani/tezahr hayatanzn her annda ihtimal
dahilindedir. Fakat biz sonlu ve geici varlklar olduumuz iin,
zaman katedebilir, fakat bir mutlak veya daimi imdide ikamet
etmez ya da konaklamayz. Ezeli ve ebedi olan ile zaman arasn
daki farkllk budur. Onlar Yakub'un merdivenindeki melekler
gibi geriye ileriye, aaya yukarya koutururlar. Fakat onlar
asla zde, asla ayn deildir. Bana gre gerek arabuluculuk ve
gei imknna umudu terk eden dekonstrktif diffrance/farkliha tezat bir ey olarak farklln hermenoytik dorulamas ara
sndaki fark budur.
MM: "Arzulayan Tanr" hakknda bir baka sorun daha
var. Marion gibi biri mistik teolojiye ve bir saturation fenomenoiojsine dnse de, ben sizinle "kutsal kitap tahkiyelerinin ve
hikyelerinin hermenoytik yeniden deerlendirmelerini ve ye
niden tahayllerini"16 savunmanz konusunda hemfikirim. Bu
yeniden deerlendirme ve yeniden tahayyllerin muhtemel ya
ps ya da istikametini ksaca izah eder misiniz? Bu tr yeniden

16 A.g.e., 139.

Boston Syleisi 355

deerlendirmelerin felsefi armaan-verme teolojisini enforme


edibileceini veya onun tarafndan enforme edelebileceini ne
srmeniz bahis konusu olabilir mi? Kevin Hart, Jean-Luc Marion ve dierleri mistik teolojiden ilham alyor, ancak kitabi kay
naklardan uzaklayor grnyorlar.
RK: Benim hikye edici tahayyl hermenoytiinde, oysa
onlarn daha dekonstrksiyonist bir pozisyonda yer alyor ol
malarnn nedeni budur (evet, bana gre Marion bile); bu nok
tada bir farkllk sz konusu. Bu yzden dekonstrksiyondan
ok ey rendiim halde hermenoytie ok daha yaknm
ikisi arasnda mzakere yapmaya alyorum, fakat hermenoy
tie daha yaknm ben bu hermenoytie "diyakritik hermenoytik" diyorum. Bu Gadamer, Heidegger ve [Friedrich] Schleiermacher'in u romantik hermenoytii deil: orijinal olaya geri
dnmek ve balang momentini yeniden temellk etmek. Ben
orijinalin ve kaynan bir asli birliin hermenoytik yeni
den ele geirilmesi trnde bir hermenoytie inanmyorum.
Ayrca Jack Caputo'nun "radikal hermenoytik" aslnda bu
dekonstrksiyonun bir baka ifadesidir diye adlandrd
eyi eetirisiz onaylyor da deilim; nk radikal hermenoy
tik, bana gre, yeniden ele geirmelere, yeniden kavraylara ya
da uzlamalara pek imkn tanmyor, Strangers, Gods and Monsters'da bir nc tr hermenoytii, diyakritik hermenoytii
neriyorum.17 Ben iliki kurucular, balantlar, birletirici hal
kalar, ileri-geri geiler ileri sryorum. Dolaysyla diyakritik
hermenoytik ne Gadamer tarznda ufuklarn temellk ve kay
namas ne de Caputo, Lyotard ve Derrida tarznda tam bir ge
dik, ayrlma ya da koputur. Diyakritik hermenoytik tahkiyele
rin inancn hizmetinde olduuna inanr. Bu noktada istisna tut
mak anlamnda Hristiyan tahkiyelere Musevi, slami ve asln
da monoteistik olmayan tahkiyeler karsnda ayrcalk tanm
yorum. Ben yalnzca onlarn "en iyi bildiim tahkiyeler olduk
larn" sylyorum. Bir Mslman'la birlikteysem Mslman
tahkiyeleri ele alyorum. Musevi ile birlikteysem Musevi metin
leri ele alyorum. (Aslnda bir Hristiyan olarak genelde hem

Richard k eam ey , " G iri ," Strangers, G ods an d M onsters (London/N ew

York: Routledge, 2002).

356 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

Musevi hem de Hristiyan metinler zerinde alyorum.) Ye


enim Budist olmutur: Budist hikyeler renirim ve bu hik
yeleri almalarma dahil etmeye alrm. Fakat bunu yine de
Hristiyan bir perspektiften yaparm; nk o benim daha fazla
aina olduum eydir. Fakat-eer Kyoto'da bymsem, nce
Budist metinlere bavururum. Ben dinin mutlak olan karsnda
mutlak hak sahibi olduuna inanmyorum. Tek bir yol yoktur;
kraliyet yolu diye bir ey yoktur. Burada zel ayrcalk olamaz.
Dinlerin tm mutlak olana gtren tahkiye patikalardr. Eer
unda deil de bu zel yolda veya onayolda domu ve yirmi
ya da otuz yl bu yolda yrmseniz bu yolu dier yollardan
daha iyi bilirsiniz ve baka insanlara bu yolu katederken yardm
edebilirsiniz. Kavaklara geldiinizde onun bilgisinden hare
ketle baka bir yolu katetmi kiilerle ok daha ilgi ekici ve ya
ratc bir diyaloga girebilirsiniz. Nereden geldiinizi bilir ve on
larla katettiiniz bu yol hakknda konuabilirsiniz. Onlar sizden
siz de onlardan renebilirisiniz. Eer "Bover, benim yolumun
can cehenneme! Ben yalnzca sizinkiyle ilgileniyorum" deseniz
onlar size yle karlk verebilirler: "Pekl, size benimkini an
latacam, fakat syleimize ekleyecek hibir eyiniz yok mu?"
Bu durumda siz de yle dersiniz: "Hayr, hayr yok! Benim yo
lumla ilgili her eyden nefret ediyorum! Hibir ey renme
dim? Bu yol ok sama!" Ben kendi geleneklerindeki her eyi
reddeden ve zm iin, alternatif bir Yeni a'a bakan gayret
ke dmelerden hep kuku duyarm ve bunlar Budistken H
ristiyan olanlar kadar Hristiyanken Budist olanlar da olabilir.
Ben ikisi arasmda diyalogdan yanaym. Baz insanlar kendi ge
leneklerinin tiranlndan kurtulmak iin dinlerini deitirmek
zorunda kalr. Tecrbeleri bunu yapmalarn gerektirecek kadar
negatif olabilir. Ve burada ok yararl yle bir din ya da klt
rel trasvestizm/kyafet deitirme trne sahip olabirsiniz:
baka bir dinin elbiselerini giyin; bu elbise iinde ruhani olan
daha nce gremeyeceiniz bir tarzda grebilirsiniz. Bir mutlak
eilimden dier mutlak eilime gemedike, byle bir din de
itirmeye kar deilim. Ben hibir dinin mutlak olamayaca
n dnyorum. Her dinin mutlak' aray olduunu, fakat bu
arayn kendisinin mutlak olamayacan dnyorum; nk,
bu kiinin kendi araynn mutlak olabileceini varsaymas an
lamna gelir. Mistik New Ageizm'den ya da dekonstrksiyo-

Boston Syleisi 357

nizmden ayrldm yer, onlarn tarihsel tahkiyeleri ve hatrala


r her eyi totalietiren eyler olarak reddetme eilimi tamala
rdr. Ben tahkiyeleri ve hatralar zorunlu iliki kurucular/ara
clar olarak gryorum. Hermenoytik yeniden yorum rotasn
izlemiyorsanz Ricoeur bu yolun uzun bir yol, bir srekli ye
niden okuma ve: yorumlama yolu olduunu syler bu du
rumda Derrida,' Caputo ve onlarn ana-khoriteleri gibi le
doru ilerlemek zorunda kalrsnz ve bu da zordur. Ya da aksi
takdirde kart mistik istikamete doru ilerlersiniz (Derrida
ve Caputo ile birlikte) bu sefer khora'ya doru deil, (Marion ve
ya Michel Henri ile birlikte) "'doymu/doyurulmu fenomene"
ya da hiperasli (hyperesential) ilah vaia doru ilerlersiniz.
Fakat bu da baka bir trde ^kutsal ter/"dr; nk, gzlerini
zi btnyle kr etmitir. Baka br "karanla" gmlrsnz
(an ifadan ruhun karanlk gecesindeki mutlaka doru). Keza
burada da, bana le geliyor ki, hibir yorum mmkn deildir.
Burada dolaysz, ilikilendirilmerni, aracsz bir mevcudiyet
sz konusudur. Her iki durumda da ister khoramn boluu
na ya da berlenemezliine doru ilerleyin ister lah saturation'n krletirici an ifa eden na/nuruna doru ilerleyin
bir "kutsal delilik" tecrbesine maruz kalrsnz. Ben, bu du
rumda, buna bir an olarak kar deilim. Fakat bu anda kalamaz
snz: bu olay mteakiben yorumlamanz gerekir. Aksi takdir
de, Musa, yanan, allar ile kamyonetinde aydnlandm ve
"Git, fahieler! ldr, benim isteimi yerine getir ve dnyay bu
musibetlerden temizle" diye ilah sesi duyduunu iddia eden
Peter Sutcliffe arasndaki fark nedir?18Fark nedir? Bir fark olma
ldr. Yapabileceimiz en iyi ey, (a) Charlie Manon ya da Peter
Sutcliffe gibi Tann adma ah bir misyonu yerine getirdiklerini
dnen psikopatlar ile (b) Musa ya da sa gibi kleletirilmi
halklarn zgrletirerek yattran peygamberleri birbirinden
ayrmaktr. Bu farkllktan belirsiz ve aa yukar Ur farkllk bu
lunduunu sleyebilir inisiniz? Hayr.
MM: Bylece brahim'in olunu kurban etmesine mi dn
dk?
18 Peter Sutcliffe "Yorkshire Ripper" diye bilinen seri katildir. O ldrme
cmbnn lah bir grev olduunu iddia ediyordu.

358 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

RK: Evet, fakat benim bu olay yorumum Kierkegaard'm


yorumundan ok farkl ve Levinas'n yorumuna daha yakn. Ben
bunu okuma tarznn eletirel hermenoytik bir yeniden kavrama
y gerektirdiini ileri sryorum. Bu hikye, monoteistik vahyin
nasl anti-kurban edici olduunu aka gz nne serer; monoteistik vahiy insann kurban ediliinden kopuun alameti farika
sdr. Dolaysyla bu vahiy-ncesinden (pre-revelation) vahiy
monoteizmine gei hakknda- bir hikye olarak okunabilir. Bu
yoruma gre, brahim'in iittii ilk ses "Olunu ldr" ken
di sesidir. Bu ses atalarnn dininin, kabile dininin, kurban dininin
sesidir. Fakat ona gelen ikinci ses "Olunu ldrmeyeceksin" Tann'run krallnn sesidir. Benim yorumum budur. Incil'deki her
hikyeyi bu ilkeye gre okumamz gerektiini dnyorum:
"Burada istenen adalet nerede, adaletsizlik nerededir?" Ktlk
varsa, olmadm syleyemezsiniz. Kitab- Mukaddes'te unu
syleyen baka pasajlar da bulabilirsiniz: "Git ve Musevi olma
yan herkesi veya Kenanilerin hepsini ldr." Eer bunu lafzen
yorumlarsanz, Filistinliler/srailliler konumuna srklenirsiniz.
Srklendiiniz ey Kutsal Sava'tr. Museviler'e kar Hristiyan
"kard intikam" duasna evet Bu tr metinleri hermenoytik ve
eletirel tarzda okumal ve "Hayr! Bu belirli bir yzylda baz
gayretke yazcann/fakihierin ilave ettikleri bir eydir" demeli
yiz. Bu konularda tarihsel incelemelere ihtiyacmz var. Bunlan
mitolojiden arndrmak ve yle sylemeliyiz: "Onlar komular
nn topraklarn igallerini merulatrmaya alyorlard. Bu
yzden ilahi vahyin bu yanl yorumunu grmezlikten gelmeli
ve daha ziyade Tann'run dul kadnlar, yabancdan ve yetimleri
korumamz syledii Mezmurlara bakmalyz. Yabanc komunuzdur Tann'run syledii budur. 'Gidin ve Kenanileri ld
rn' Tann'mn sz deildir bu bizim szmzdr." Farkll
bilme bir hermenoytik ayrt etme sorunudur. Aynca bu her m
mini, Kutsal Kitabn her okurunu gilendiren bir meseledir.
MM: Nietzsche "Hayrm/iyiliin ve errin/ktln te
sinde bir Tann olabilir mi?"19 diye sorar. Biz sadece Tann'mn
19 Nietzsche bu soruyu W7Z to Powerm (ed. Walter kaufmann, trans. Walter
kaufmann and R. J. Hollingdale [New York: Vintage Books, 19683 55'inci.
Ksmnda sorar: "Bu 'iyinin ve ktnn tesinde' bir tann tahayyl etme
yi mmkn klar m?"

Boston Syleisi 359

btnyle yi" olduu, Tanr'mn kesinlikle "iyi eyler" yapa


bilecei fikrimizi yanstyor olamaz myz?
RK: Herkes kendi tercihini yapar, fakat benim ilgi duydu
um Tanr yalnzca sevgi ve adalet Tanrs. Ktln, ikence
nin ve sadizmin Tanrsyla ilgilenmiyorum. Tanr'nn karanlk
yzn yok etme ve holokost/soykrm iyi yznn ka
nlmaz muadili olarak gren Gnostiklere (veya yeni-Gnostiklere) ilgi duymuyorum. Bu tr teoriler ya da teodisiler hibir eyi
merulatramaz.
MM: Fakat byle bir ihtimal vardr?
RK: Byle bir ihtimal olamaz en azndan benim iin. Ve
bu ihtimali reddetmeliyiz. Bu bir yorumlama tarz meselesi. la
h varl "Homoseksellik, mastrbasyon, ayrlma, evlilik d
seks vb. ktdr" diyerek bir ahlak Tann'sma gre de yorumla
yabilirsiniz elbette. Christian Coalition, Pat Buchanan ve lan Paisley. Onlar tmmz iin iyi olann ne olduunu bdiklerini
dnyorlar.' Ben byle bir ahlak Tanrsna karym, fakat etik
bir Tann'ya kar deilim. Burada ok byk bir farklk var.
Mutlak iyinin ne olduunu bilemem. Bu nasl bilinebilir? Fakat
ben iyiliin var olduuna ite tam da onu bilemeyeceim iin
inanyorum ve yapabileceim en iyi ey sevginin Tanrs ile
nefretin sahte-Tarmsm (Ignatius'un "ruhlarn ayrt edilmesi"
dedii eye gre) ayrt etmeye almak iin gerekli her eyi
yapmaktr. Ben Tanr'nm iyi olduuna inanyorum. Aslnda, be
nim iin "Tanr" Tann iin "iyi" olann dier ad deil, "iyili
in /iyinin" dier addr. yinin ne olduunu bilemeyiz. Dolay
syla, Tanr'nm ne olduunu da bilemeyiz. Fakat onlar ayn ol
maldr; nk aksi durumda teodisiden ve onun u ykc man
tndan kanmann hibir yolu olamaz: "Bu sava gerekliydi.
Bu sava Tanr'nn iradesinin parasdr. Tanr'nm karanlk y
z iin gereklidir." Jung'un Eyb'e cevab. Pangloss'un Lizbon
depremine cevab. Hegel'in terre cevab. lah Akn douu
nun hedefi ldrmektir. nsanlar olarak thanatosTa, iimizdeki
karanlkla, sadistik gdlerle, sapklkla, nefretle, ktlkle ve.
saldrganlkla yzlememiz gerektiini kabul ediyorum. Biz ii
mizdeki karanlkla yzlemeliyiz. Fakat Tann kendi iindeki
karanlkla yzlemez; nk eer ktl ieriyorsa, Tann
olamaz. Eer "Tann'daki karanln masum ocuklarn kur

360 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tarbmalan

ban edilmeleri, kurbanlara ikence Tann'nm iradesinin bir


paras olduunu" sylyorsanz, bu durumda ben aka ma
sum ocuklara ikenceyi merulatran bir Tann'ya inartmaktansa Cehennem'de yanmay tercih ederim. Ve bundan hibir
kuku duymuyorum. Burada ok az insann iyi olabileceini
syleyebilecei bir dramatik rnei kullandm; nk bir ok
rnekte mutlak iyinin veya ktnn ne olduunu sylemek ok
zordur. nsanlar iin masum' ocuklara ikenceyi merulatr
mak ok zordur. Amerikallarn Hiroima'ya atom bombas at
mas gerekiyor muydu? Ben buna hayr-diyorum; fakat, bir tar
tma olduunu bildiim iin bu konuda ahlaki olamam. Bunu
mzakere edebilirsiniz. Kadnlarn ocuk drme haklan var
mdr? "deal durumda yok, fakat bu onun hakkdr ve her eyi
hesaba katarak hakk olan eyi yaptna inanyorsa, bu onun
yapmas gereken doru ey olabilir" diyebilirim. Bu yzden
"Dk yapamazsn" diyen bir yasann doru olmadm d
nyorum. Dk yapma ok kompleks bir eydir. Ayn anda
bir ok bakmdan doru, birok bakmdan yanl olabilir. Yanl
da doru da olabilir. Ahlak genellikle gridir/belirsizdir, siyah
ya da beyaz deildir. Bunun ahlaki bakmdan zor bir mesele ol
duunu sylemekle yetinebiliriz sadece. Ve herkes iin ya da
herkese kar herkesin bunu tartma hakk vardr. Bu insani
ahlakn ne olduuyla ilgili bir tartmadr. Mutlaklar/kesinlik
ler hakknda deil. Fakat mutlak Tan sz konusu olduunda bu
Tanr ya iyidir ya da benim ilgi duymadm Tanr'dr. Tann le
ktln bu kannlmas Gnostisizmdir. kinci romanm De
niz Seviyesinde Yry'il [Walking at Sea Level] buna kar bir ar
gman olarak yazdm.
MM: Tann'ya atfedilen baka bir ok metafizik zellik van
Tanr birdir, Tann saftr vb. ve siz de "Tann pr iyidir" diyor
sunuz...
MM: yle, fakat burada "pr" kelimesini kullanabilece
imden emin deilim; nk bu durumda tekrar Pritenizme
srklenirsiniz. Fakat ben tann'nm. kaytsz artsz ve mutlak
ekilde iyi olduu, aksi takdirde Tanr'nn Tanr olamayaca
iddiamda srarlym. yinin/iyiliin ne olduunu bildiimi id
dia ediyor deilim. En iyi durumda, iyi olan ey ile kt olan e
yi veya belirli bir durumda daha iyi olan ey ile kt olan eyi,

Boston Syleisi 361

adil olan, eyle adil olmayan eyi birbirinden ayrt etmeye al


abilirim. nsanlarn bakalarna kendileri karsnda ncelik ta
ndklar,, hayatlarndan ve servetlerinden vazgetikleri bana
gre bu yaplmas gereken iyi eylerden biridir birok iyi
davran rneini ayrt edebiliriz. Bunu sylemek hakkna re
zerv koymak isterim. Oysa biri bir cop darbesiyle bir ocuun
kafasn yararsa, "Bunun iyi bir ey olmadn" syleyebilme
hakkna sahip,olmak isterim. ou insann bunu onaylayaca
n dnyorum. Bu mutlak/kesin bir eilim deildir; bir akl
selim, pratik hikmet meselesidir; yani Greklerin phroness, Latinlerin prudentia dedikleri ey. yi bir davran sergiledii susa
m komusuna bir tas souk su verdii her durumda kii
Tann'y dnyada bir para daha fazla reel ve fiili hale, tecessm
etmi hale getirir. Kt bir davran sergiledii masum o
cuklara ikence etmek ya da suya daha ok ihtiyac bulunan
komudan bir tas souk suyu esirgemek her durumda Tann'mn mmkn hale getirme, arzulama, ekillendirme vaadini
reddeder. te bu anlamda kt/ktlk Tanr'nn varlk ka
zanmasnn reddidir.
MM: Derrida'yla 1984 syleinizde o Hristiyanlkta daima
"heterojen unsurlar" olageldiini sylyor.20 Kutsal metinlere
ait motiflere mi yoksa mistik teolojiye mi yahut her ikisine de mi
atfta bulunuyor?
RK: Bilmiyorum. Ona sormalsnz. Fakat bununla syle
mek istedii eyin muhtemelen benim sylediime benzer bir
ey olup olmadndan emin deilim. Saf din diye bir ey ola
maz. Hristiyanlk heterojendir. Pagan unsurlar, Musevi unsur
lar, Grek unsurlar vb. ierir.

20 Richard Kearney Dialogues with Contemporary Continental Thinkers (Manc


hester Manchester University Press, 1984) adl kitabnda Derrida'ya u so
ruyu yneltir: 'Takat Musevilik ve Hristiyanlk bir heterojeniii, Grek
kltrne asimile edilmeden nceki bir "tekilii" temsil etmiyor mu?"
Derrida bu soruya u cevab verin "Elbette yle. Bu orijinal, heterojen Mu
sevilik ve Hristiyanlk unsurlarnn Bat metafiziince hibir 2aman bt
nyle yok edemedikleri ne srlebilir. Onlar yzyllar boyunca varlk
larm srdrm ve Bat felsefesinin kesin "kimliklerini" (identities) tehdit
ederek belirsizletirmeye devam etmitir." (116-117).

362 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

MM: Kontekst Grek felsefesi veya metafizii, ana akm H


ristiyanlkt; egemen kiliselerin resmi dogmalarna atfta bulu
nabilirsiniz ve Derrida bu durumda yle syler: "Aaa hayr,
ben heterojen unsurlar olduunu grebiliyorum." Fakat ben bu
nunla Kutsal Kitap teolojisini mi yoksa baz mistik unsurlarm
kast-ettiini anlayamadm...
RK: Genel olarak dile getirmek gerekirse, Derrida "Hetero
jen unsurlar var" der; bu onun gr noktasndan iyi bir eydir.
Dolaysyla ben aslnda onun tam olarak unu sylediini d
nyorum: "Bakn, yorumlayabildiimiz kadaryla, Hristiyanlk
sadece bu muzaffer, totalletirici, dogmatik, mutlak, tolerans
sz inanlar klliyatndan ibaret deildir. Hristiyanlk aslnda
teki'yle diyaloga ok ak ve elverilidir/' Ve ona burada b
tn kalbimle katlyorum.
MM: Ve marjinal sesler var.
RK: Kesinlikle.
MM: Bu satrlar dile getirirken, Derrida'nm kitabi olan
mistik olana tercih ettiini mi dnyorsunuz?
RK: Bu "kitabi olan" ile "mistik olan" nasl tanmladn
za bal. Derrida'da mistik unsurlar vardr. Szn gelii o sahte-Dionysius'un, Eckhart'm, Silesius'un, Cusanus'un ok etkisi
altnda kalmtr. Fakat ben Derrida'nm pek zaman harcamad
baka mistisizm formlar zellikle de bir lde bulac ve
histerik 'Tann ile bir" olma iddias olduunu dnyorum.
MM: Birok mistik teologu okumadm, fakat mistik teolog
larn ou Tann hakknda konuabileceimizi syler ve sonra...
RK; Tann hakknda konumaya devam ederler.
MM: Evet, ve btn dogmalar dorulayarak "Tann kesin
likle Trmitarian'dr," "Tanr budur" ve 'Tann udur" derler;
onlar bu totalletirici syleme srkleniyor grnyorlar.
RK: Onlarn aslnda yi mistikler olmadklarm syleyebili
rim.
MM: Mistik teoloji manta uygun ve mantk d sonu
lar dikkate alndnda unu syleyebilir mi: "nanlarm
askya alyorum, szn gelii kiliselerin akidelerini; nk bu
akideler kabul edebileceiniz lde pozitiftir." Mistiklerin mis

Boston Syleisi 363

tisizmlerinin kendi mezheplerine zg dorulamalaryla den


gesini nasl kurabildiklerini merak ediyorum. Dionysius heretik
saylmyordu.
RK: ou byleydi. Eckhart yleydi. John Scotus Eriugena
yleydi, Bruno ve Vico yleydi. Onlar metin d bir hareket
iindeydi. Bu dnrler Kendi yoldalar mminlere anlaml
geliyorlard. Derin ve ruhsal tecrbeleri vard, derinlere dal
yorlar ve bu tecrbeleri sa'nn doumu ya da FiIioque ya da
buna benzer bir ey doktriniyle uzlatrmaya alyorlard. On
lar manastrlarndaki kardelerince sevilmeye ve kabul grme
ye alyorlard. Aksi durumda yiyecek rahmetinden yoksun
kalrlard. Her eye ramen ulaabiliriz. Burada tekrar genellik
le ayrt ettiini syleyebilirim; o seer ve tercihte bulunur ve
byle yapmakta hakldr. Derrida d la carte/alakart rabbinik yo
rumcu deildir. Yalnzca Schibboleth pour Paul Celan'daki21
[Shibboleth: For Paul Celan; Schibboleth: Paul Celan in] Kitab-
Mukkaddes hakkmdaki pasajlar,veya szn gelii "Circumfession"'!22ya da yine Donner la mort'dak23 [The Gift of Death; l
mn Armaan] pasajlar dnn; o bu metinlerde brahim'e
kadar geri gider. Derrida kendisine ilham veren eyleri alr ve
"Btn Araplara lm" diye baran Siyonist zafer fikrini red
deder. Bylece bir ayrm yapar. Bu durumda pekl unu sy
leyebilirsiniz: "Peki tamam da Bay Derrida bu ayrm nasl ya
pabiliyorsunuz: hani hibir ayrm kriterimiz yoktu; hani yalnz
ca karanlkta okuyabiliyorduk?" Fakat bu baka bir zamann
gndemi. Bu bir uygulamada eliki olabilir, fakat iyi ki bunu
yapyor. O ayrr. O farkllatrr. O ayrt eder. Derrida iyinin tarafndadr. Dekonstrksiyon ktnn merulatrlmas deil

21 Jacques Derrida, S chibboleth pou r P aul Celan (Paris: Galile, 1986).


22 Jacques Derrida, "Circumfession: Fifty-nine Periods and Periphrases,"
trans. Geoffrey Bennington, Jacques Derrida and Bennington, Jacques D er
rida (Chicago: University of Chicago Press, 1993).
23 Jacques Derrida, "Donner la mort," L ethiqu e du don: Jacq u es D errida e l la pen
se du don [Ethics o f the G ift: Jacques Derrida an d the Thinking o f the ift; A rmaan Etii: Jacqu es D errida ve A rm aan D ncesi], ed. Jean-Michel Rebat

and Michael Wetzel (Paris: Mtaili-Transition, 1992). Bu denemenin ngi


lizce versiyonu: T h e G i o f D eath, trans. David Wills (Chicago: University
of Chicago Press, 1996).

364 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

dir, Dekonstrksiyon baz eletirmenlerin dnmeksizin


ne srdkleri gibi bir "her ey mmkndr" rlativizmi
mdafaas deildir.
MM: Nihai noktada dekonstrksiyon yalnzca dnyada
olup biten eyleri dile getirmeye almaktr....
RK: Hayr, bunu Heidegger iin syleyebiliriz. Anladm
kadaryla Derrida "adaleti savunuyorum" demektedir. Arma
an savunuyorum. yinin tarafmdaym. Mstakbel demokrasi
den yanaym. Derrida unu sylemek istiyor deildir: "ster de
mokrasi olsun ister totaliteryarizm, fark etmez. ster adalet ister
adaletsizlik, fark etmez. ster armaan ister bencillik, fark et
mez." O bunlarn hibirini savunuyor deildir. Derrida iyi
nin/iyiliin tarafmdadr. Dncesinin tm, politik ve etik ba
kmdan zgrletiriddir. Derrida ile benim aramdaki fark onun
deerlerinde, etiinde, politikasnda deil bunlan nasl elde
edeceimiz konusundadr. Bu pratik bir sorun, pragmatik bir
sorundur. Ben dekonstrktif ihtiyat, uyanklk ve vicdann en~
forme ettii bir hermenoytiin bunlan gerekletirme onun (hermenoyfiksiz) dekonstrsiyonundan ok daha iyi bir yol olduu
nu dnyorum. Buras benim Caputo, Derrida ve Lyotard'dan ayrldm noktadr. Fakat onlar da grdm kadanyla iyinin/iyiliin tarafmdadr. "Ahlaken saf olduumuzu"
sylyor deilim. Ben iyinin amaladmz bir ey, imknsz
olan bir ey, mutlak anlamyla imkansz, fakat birok farkl, mini-mini pratik tarzlarda mmkn bir ey olduunu sylyo
rum. Mesihi olan ey (the messianic) potansiyel bakmdan her
anda mevcuttur; gelip gelmeyeceinden hibir zaman emin olamasak bile mevcuttur.

Dublin Syleisi*
Dnme Tehlikelidir

Stephen J. Costello: Sizi felsefeye ilk eken ey neydi? Hi


ailenizin dier yeleri tp gibi baka bir ey stediniz mi?
RK: Tbb hi dnmedim; nk dehete drc bir
kan korkum vard ve insani ac karsnda ok hassastm. Bu
yzden iyi bir potansiyel doktor ya da aslnda acya yol aan fi
ziki temas iermeyen sporlar hari sportmen deildim. Glenstal
Abbey'de (Limerick, rlanda) futbol (rugby) oyuncusu iken, ra
kibe hamle yapmaktan kaman ve rakip oyuncuyla fiziki mca
deleye girimek yerine topu bu ii yapacak dier takm arkada
na atan bir ileri saha oyuncusuydum. Tp ve ac, kardelerim,
babam amcalarm ve bykbabam tp mesleini semi olsalar
da benim stesinden gelemeyeceim eylerdi. Tp hem beden
hem de ruhla ilgilidir elbette. Fakat ben felsefenin daima Greklerden beri ruhim terapisi olduunu dnyordum. Sizin de
bildiiniz gibi Sokrates byle dnyordu ebelik fikri. Am
calarm doum uzman ve jinekologdu. Felsefe bir bakma bir

n-

University College Dublin'de kaydedildi; Eyll 2003'te yeniden gzden


geirildi.

366 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

baka ebelik trdr; soru-cevap ebelii, bir eyleri sorgulaya


rak cevaplarn douunu salama pratiidir. Felsefe bir psiik
uzmanlk trdr. Bu bakmdan felsefe ile tp birbirinden bt
nyle kopuk eyler deildir. Ailemin tbba yaklam daima
anatomi kadar kiiyi de ieriyordu elbette. Mesela Cork'da tp
profesr ve doktor bykbabam daima insanlarla tokalard.
O balangta Fransz olduunu dnyordu. Tbbn beden
kadar zihni de iine ald yolunda bir kabul bahis konusuydu.
Fakat keza felsefede, zihne odaklansak da zihnin bedeni ierdi
i yolunda bir kabul vardr; Wittgenstein'm dile getirdii
zere, felsefe bir zihin terapisidir. Felsefe bir terapi formudur;
sorular soran ve hangi sorulara uygun ekilde cevaplar verilebi
leceini ve verilemeyeceini kefeden bir terapi. Wittgenstein'm
syledii gibi mistik olana bu Tanr da olabilir gzellik de,
ulvi/yce de ulatnz zamanlarda cevap yoktur ve bilgini
zin yapabilecei eyin snrlarm kabul etmek zorunda kalrs
nz. Bu da baka bir trde terapidir. Baz sorularn cevaplan
yoktur. Bazen ak hibir cevap yoktur ve eer bir cevap bulma
ya alr ve "Bu yegane Tanr'dr" veya "Bu yegane hkmet
tir" veya "Bu yinin yegane tanmdr'' derseniz, vardnz yer
tiranlk, totaliteryanizm veyahut da ok snrlayc bir dogma
tizm veya ideolojidir. Peki beni felsefeye eken ey neydi? Sa
la kavuma imknyd ve sonra insanlara hayatlar hakknda
sorular yneltmelerinde ve bu sorulara cevap vermelerinde yar
dm ederek felsefe meslei vastasyla salk bulmalarna yar
dm etmek olabilir. Eer hibir cevap yoksa tevekkl, teslimiyet
ya da serbest brakma sabr, tahamml, rza yoluna gitme
lerine yardm etmek.
SJC: Daha biyografik dzeyde felsefede ilk ilgi duyduu
nuz ey neydi?
RK: Bu Fransz edebiyat okumak ve Glenstal Abbey'de te
oloji okuyarak balad. Mark Patrick Hederman ve Andrew Nu
gent hocalarmd ve doktora tezlerini Fransa'da birincisi Pa
ris'te kincisi Strasbourg'da veren ve sonra manastra geri d
nen birer parlak Benedikten keileriydi. Felsefeye zellikle
Franszca A-seviyesine hazrlanmak amacyla Sartre, Camus ve
Bergson okurken daldm. Orada retilen Hristiyan doktrini
aydnlanm bir doktrindi; nk Andrew Nugent HristiyanU-

Dublin Syleisi 367

filozoflarn Tann'mn neden var olmad konusunda syledik


leri eylerle birlikte retiyordu ve bu yzden biz Marx'm, Feuerbach'n, Nietzsche'nin, Sartre'm vb. din reddiyelerini bili
yorduk; eer Tann'run varlyla ilgili btn argmanlar yaa
trsak, manamz ok daha hakiki bir inan olabilirdi. Bu bir
meydan okumayd ve bizi ateizm sorunuyla kar karya kald
mz iin dnmeye srklyordu. unu yapmak bir benedikten keii iin vnlecek bir eydi bize Tanr'ya inanma
mann btn yollarn retmek ve sonra da "Bana Tanr'ya
inanmann salam nedenlerini verin" demek. Bu yzden ben
edebiyat felsefesi ve din felsefesi yoluyla felsefeye girmeye ba
ladm ve imdi de hl ncelikle bu iki felsefe alanyla ilgilendi
imi. syleyebilirim. Son kitaplarmdan biri olan The God Who
May Be bir din felsefesi metni; k 3:15, arklarn arks yorumlanm ve arzu sorununu iermekle kalmyor, ayn zamanda
bunlan felsefi bir perspektiften Platon ve Hegel, Heidegger,
Levinas ve Ricoeur hareketle ele alyor. Ve sizin de bildiiniz
gibi ben yirmi yl akn bir zamandr muhayyilenin, tahkiyenin,
mifin ve sembolizmin felsefesi zerinde alyorum ve b
tn bunlar edebiyatn bendeki etkisini gsterir. Daima felsefenin
snrlarnda dolatm syleyebileceimi dnyorum ve bu
ras benim olmak istediim yer. Kendimi pr filozof sayamam
ben melez (impure) bir filozofum! Fakat edebiyata, muhayyi
leye, arzuya, bilin d meselesine (bildiiniz gibi ben psikana
lizle zelikle de Lacan ve FreudTa ilgileniyorum), dine fel
sefi sorular yneltmekten ibaret bir interdisipliner meydan oku
maya inanyorum. Bunlar beni hep biraz skc bulduum soyut
mantk veya bihne-kavramadan (cognition) ok daha fazla ilgi
lendiriyor. Kant drt nemli soru formle etmitir: "Neyi bilebi
lirim?" (epistemolojik soru), "Neyi umut edebilirim?" (din so
ru), "Nasl eylemde bulunabilirim?" (etiksoru) ve "Bu ne olabi
lir?" (ontolojik soru). rencilerime ve okurlarma bile-isteye
inanlann veya inanszlklarn, nkabullerini ya da varsaym
larn askya almalar, byk dnrlerle bir sylei srecine
girmeleri davetiyesi karmaya alrm. Bu ak sorgulama s
recinden sonra kiinin eylemde bulunmak iin daha iyi bir po
zisyonda olacam dnyorum. Nihai noktada kendinizle fel
sefi, politik ve dini bakmdan uzlamanz gerektiine inanyo
rum. Felsefe eylemden doar ve eylemde zirvesine ular.

368 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

SJC: Ve bu kendi kendini-sorgulama trnn bir analistin


kanepesinde ya da terapistin sandalyesinde son bulmas muhte
mel midir? Bu felsefeyle balar baka bir yerde sona erer.
RK: Julia Kristeva'nm syledii eyi bilirsiniz: hepimiz ol
ma hastalndan, varoluun acsndan ve patolojisinden mustaribizdir. Acyla ve karmaayla balarz. rlandal air Paul Duncan'm syledii gibi, "Kanklk yaamayanmz var m?" Freud
buna nevroz der. u ya da bu lde hepimiz nevrotik hayvan
larz. Geleneksel olarak imdiye kadar sorularn cevaplan vard,
fakat imdi bu net deil. Bize imdi postdogmatik, posttotaliteryen, postideolojik bir ada yaadmz syleniyor. nsanlar
iin hazr cevaplarn olmad bir a. Fakat felsefi psikanalist
Kristeva "melankolik muhayyilemizin" acs ve yalnzlyla ba
a kmamzn ana yolunun olduunu ileri sryor sanat,
psikanaliz ve din.
Nihai noktada felsefe cevaplan temin etmez. Felsefe sizi so
ruya gtrr ve sonra da cevap verebileceiniz ve cevap vere
meyeceiniz sorularn snrlarna srkler. Fakat bu smra var
dnzda psikanaliz, sanat veya din sorumluluu devralr bi
lin d dzeyinde psikanaliz, estetik tecrbe dzeyinde sanat,
inan dzeyinde din. Bazlan bunlardan birini, baka bazlar
bu nn kombinasyonunu seer, baka bazlan da hibirini
onlar sadece nevrotikler olarak kalr, O bunlara dostluu da
ekleyebilirdi, fakat bundan sz etmiyoruz; dostluk aktr ki b
tn bu hastalklarn ilacdr, fakat mesleki yardm alanlarndan
sz ediyoruz. Nitekim bu noktada felsefeye ilgimin nerede dur
duunu grebilirsiniz; felsefeye ilgim bu arasndaki boluk
ta, Tanr sorunu muhayyile sorunu ve bilin d arzu sorunu
arasndaki snrlarda ikamet eder.
SJC: Felsefi bakmdan en fazla etkilendiiniz filozoflar
kimler ve kendi felsefi pozisyonununuzu nasl tanmlyorsu
nuz?
RK: Beni en fazla etkileyenler, yetmilerin sonunda dokto
ra rencisiyken Paris'te birlikte altm iki Fransz filozofu
Paul Ricoeur ve Emmanuel Levinas. Kendimi bir kta Avrupas filozofu olarak gryorum (daha teknik bir dil kullanmak
gerekirse hermenoytik fenomenolog olarak); felsefenin her ey
den nce dnyadaki (politik, kiisel ve metafizik) varoluumu-

Dublin Syleisi 369

zun radikal sorgulamas ve yorumu olduuna inanan bir filozof


olarak. Bat felsefesi Sokratik cehalet doktriniyle birlikte do
mutur; yani o bilgiye sahip olamayacamzn kabulyle, im
diye kadar muhakkak saydmz eylerden kuku duymamz
gerektiinin kabulyle. Ancak o zaman sorgulamaya ve yorum
lamaya balayabiliriz.
SJC: Nietzsche'nin hayat delirdii iin akl hastanesinde
son buldu; Camus varoluun samalna atfta bulunur; Sartre
"Cehennem bakalardr" der. Her eyi sorgulayan, fakat varo
luun dourduu problemlere, eer varsa ok az cevap bulan
bir zneyle megale hayal krklna uratan bir ey deil mi?
RK: Felsefe yaparken maruz kaldnz risk budur. Dostoyevski "hakiki inan kukunun potasndan doar" der. Kuku
duymak doumdan lme kadar krce inanmaktan ok daha
iyidir, ister felsefe yapsn ister yapmasn hayatta herkes varolu
unu sorgulamaldr ve ben bunu inanla uzlamaz bir ey ola
rak grmyorum. Bir kuku duyma ve sorgulama alan olmal
dr. ntihar riskiyle kar karya iseniz, alacanz risk intihar
dr. Benim kendi rencilerimin istatistiklerine baktmda, in
tihar oranlan ok yksek deili Ben filozoflarn kahr ounlu
unun hayat olumladklanna ve sevdiklerine inanyorum. Ba
zlar delirmi ve intihar etmitir, fakat bunu baka insanlar da
yapmtr. Ben bunun bir bahis olduuna inanyorum.
SJC: Filozofun politikada yerine getirebilecei bir rol var
mdr?
RK: Bir ok filozofun bunu yaptn dnyorum. Tho
mas Paine Amerikan Devrimi'nde olaanst etkili olmutu;
Rousseau ve Voltaire Fransz Devimi'nde. Hegel ve Marx yzy
lmzn sosyalistlerini derinden etkiledi. Bizim 1916 bakaldr
mz ok byk lde fikir adamlar enforihe etmiti. [Padraig]
Pearse, [James] Connolly ve [Arthur] Griffith entelekteldi. Hep
si gazete editrleriydi. Pearse An Claidheamb Solais'i, Connolly
Irish Worker' kard, Griffith Irish Statesman'm editryd. On
lar politik eylem adamlaryd, onlar dnrd, kafesiz Keltler,
smrge klie tipi trnde ryalara inanan kiiler deildi. Bu
akademisyenlerin lkelerini harekete geirmeleri gerektii anla
mna gelmiyor elbette. Ben lokal/mevzii demokrasiye inanyo
rum. Ben herkesin potansiyel entelektel olduuna inanyorum.

370 ada Filozoflarla Syleiier/Kta Felsefesi Tartmalar

BJC: Felsefe kltr hakknda bir dzine kitap, bir iir kita
b [Angel of Patrick's Hill] ve iki roman [Sam's Fall ve Walking at
Sea Level] yazdnz. Felsefe profesr, televizyon sunucusu, Uni
versity College Dublin'de Film Studies Board'un bakan, Irish
Art Council ve Higher Education Authority yesisiniz. Yeni r
landa Forumu'na (ortak-egemenlik modeli konusunda), Bel
fast'taki Opsahl Komisyonu'na, Bar ve Uzlama Forumuna
(ngiliz-rianda Konsul'ne) pplitik raporlar sundunuz. Keza
Mary Robinson'in bakanlk kampanyasna konuma yazan
(speechwriter) olarak girdiniz. Enerjinizi nereden alyorsunuz?
Tutkulu ve derin inancnz nereden geliyor? Sizi srekli faal tu
tan ey nedir?
RK: Aslnda bu sorulara cevap veremem, fakat kamu ente
lektel hayatna katkda bulunmaya alrken Simon Partridge
ile benim Bar ve Uzlama Forumu'na sunduumuz raporun
(sonunda 1988 Good Friday Agreement'e giren bir fikirdir) kii
sel olarak bana heyacan ve evk verdiini sleyebilirim. Partrid
ge, Robin Wilson ve dierleriyle birlikte yllarca Uluslarstu
Counc of Isles'a sunulacak rapor zerinde altm. Bu rapor
aslnda btnyle topya olarak grlerek toptan reddedildi.
Bu rapor yalnzca ortak-egemenlik fikrini deil, ngiliz Adalan'nda ve Avrupa'da daha federal ve daha blgeci bir gelenee
ait olduumuzu syleyerek post-egemenlik fikrini de gzler
nne seriyordu. Eer rlanda'ya bir politika dnr olarak
kk bir katkm olmusa, bu muhtemelen hem ngiltere'de
hem de rlanda'da ykc etkiler brakan eski mutlak egemenlik fe
tiine meydan okunmasna katkdr. Ulusal ve uluslararas fo
rumlara sunduum raporlarda ve keza Postnationalist Ireland
[Postnasyonalist rlanda] ve Rethinking Ireland [rlanda'y Yeniden
Dnmek] adl kitaplarmda egemenliin tesine, halklara,
blgesel ve uluslarst [transnational] (hem de ulusal) iktidar
verdiiniz bir baka iliki trne gemenin farkl yollarn ta
hayyl etmeyi denedim. Bu baz bakmlardan seimle ilgili ne
denlerle pek ak biimde dile getirmese de John Hume'a ok
yakndr. Bu postnasyonalist bir vizyondur ve antinasyonalist
anlamna gelmez. Bir blgeler Avrupas gerektirir. Buras benim
politik ballklarm asndan ve hibir zaman nasyonalizm di
ye adlandrlmam bulunan ingliz nasyonalizminin eletirmeni
olarak en tutkuyla savunduum noktadr. Ona "rasyonalite"

Dublin Syleisi 371

denilmitir. Biz rlandalIlar "nosyonalistler," Bretonlar ve skolar diye etiketlendik ngilizler/Britanyahlar diye deil.
SJC: ok sayda topla oynuyorsunuz. Adanmlnz,
inananz ve sabrnz nereden geliyor?
RK: Bu konuda hibir gerek fikrim yok. Ayrmay gr
memden ve aresini arama isteimden olabilir (elbete bunu ih
tiyatla sylyorum). Bu tpla megul atalarmdan miras aldm
bir ey olabilir; yine de bunun fiziksel deil psiik saaltmla il
gili bir ey olduunu tekrarlamahym. Bu bir dncelerle,
imajlar ve metaforlarla, biraz banal grnse de atmann bahis
konusu olduu yerde uzlama douracak alternatif imknlar
arama giriimi.
SJC: Bir sentez eylemi yani.
RK: Evet. University College Dublin'deki adalarmdan
Colm Toibin'in eer Richard Keamey'nin bir orkestrada alsayd, sentez enstrmann alard dediini hatrlyorum. O zaman
bunun bir kompliman olup olmadm bilmiyordum. Colm'un
neyi kastettiini biliyordum. Bu eyleri bir araya getirme arzu
su gibi bir eydi. Nitekim felsefenin iki fonksiyonu var: analizi
ni yapmak ve ayrmak, eyleri birbirinden kopararak ayrmlar
yapmak ve keza onlarm sentezini yapmak. Kant'n syledii gi
bi, akim analitik bir boyutu ve bir de sentetik boyutu vardr ve
benim sentetik yanm analitik yanmdan daha gl olabilir.
Bildiiniz gibi rlanda atlaklarn/farkllklarn ve blnmelerin
lkesidir Kuzey" de smf blnmeleri, politik blnmeler,
ekonomik ve dini blnmeler. Bu yzden rlanda'da birok
farkll birletirmeye almak gibi gl bir tutkunun oldu
unu dnyorum.
SJC: Btn, bu aktif ve dardan mdahil olma, ierde ye~
ralma karsnda bir savunma olabilir mi?
RK: Olabilir. Bazen btn bu aktivitelerin sonrasnda bit
kin derim. Bir dizi depresyon yaarm (dilimizde bunu ifade
edebilecek baka bir kelime yok; Grekler buna melancholia di
yorlard). Kendimi tkenmi bulurum ve sorunlarn tahayyl
ettim gibi zlemeyeceklerini, zmn "imknsz" olduu
nu dnrm. Fakat sonra depresyondan karm ve "imkn
sz" bazen bir para mmkn hale gelir. British-Irish Council

372 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

iin nerdiim fikir gibi. Bu balangta ok sayda engelle kar


lar ve topik ve idealist etiketiyle yaftalanrsnz, yere bas
mayan biri olarak. Bakan Ray McSharry'nin ve babakan Char
lie Haughey'nin bana ortak egemenlik projesinin seksenlerin
bandaki New Ireland Forum'unda btnyle gerek d ol
duunu sylediini bile hatrlyorum. ou insan yle demi
ti: "Bu imknsz! Bu tr aptalca fikirler yalnzca filozoflardan
kabilir!" Haughey'nin syledii gibi, "Richard Keamey favori
filozofum ve syledii bir kelimeyi bile anlamyorum!" Mm
kn ile imknsz arasndaki tezat bitkinlie, depresyona, d k
rklna, fikirlerinizin gereklie tercme edilemeyecei/gerekletirilemeyecei hissine srkler. Fakat byle durumlarda
ayu zamanda felsefenin sadece eylem felsefesi deil, aym za
manda tefekkr felsefesi olduunu da fark edersiniz. Vita activa
kendisini vita contemplativa'mn tamamlamasna, hatta belki de
onda temellendirilmeye ihtiya duyar. Bu Glenstal Manastn
gnlerimden ve keza bir ocuk olarak din eitimimden tevars
ettiim derslerden biridir. Annem ok dindard dogmatik e
kilde dindar deildi (o asla doktriner olmad); ok ruhani bir ka
dnd. Erken yalarmda ruhun ya da psikenin yaratlmas gere
ken derin bir i paras olduunu, bunun zamanla yava yava
nemli hale geldiini rendim. Depresyonlanmm birinde
Dublin'de Eckhart'da bana byk yardm dokunan harikulade
Dominiken Miceal O'Reagan'la birlikte altm. Onu ilk grme
ye gittiimde "Bu benim neden iyi hissetmediime ilikin teorimdir" dedim ve Freud'dan, Jung'dan, Lacan'dan, [Bruno]
Bettelheim'dan ve Kristeva'dan sz ettim. Ve Miceal sakin bir
ses tonuyla bana "Yapman gereken ey bir eyi analiz etmek de
il, her gn otuz dakika oturmak ve derin nefes alp-vermek"
diye karlk verdi. Bu yzden gider derin nefes alr-verir ve ok
az ey sylerdim. Bu o srada benim iin ok zordu. Fakat mese
le, kendi i boyutuma ulamak iin, Miceal'in syledii gibi,
zihni susturmaya ve "rahatlamaya" almakt. Bu gerekleir
ken West Cork'daki evimizde bir kuyu ayor ve kuyunun dibi
ne inme imaj beni srklyordu. Kuyu aan arayc ve sondaja
bunun elli yldr kazd kuyularn en derini olduunu syl
yordu. Yz fitten daha derindi. Bu konuda bir iir yazdm. B
yk lde Eckhart modunda bir iirdi; son ktas imdi kk
bir evimizin olduu Bridget's Island adm tayordu:

Dublin Syleisi 373

imdi dinleneceim
Bridget'in kuyusunun dibinde
Sabahn krnde kargalarn izinden giderek
te tam burada, bu amurda brakacam ayak izlerimi
Sakinleene kadar dnmeyeceim
Oturduum toprak kuruyup atlayana kadar
Ve diplerden bana ses verene kadar
Uzayan glgemi grene kadar
Orada oturacam

Sonra rdeki su imaj insana atein yolunu gsteriyor....


Sonra yeniden atee karacam
Narsissun kvlcm olmayacak
Ta derinlerden gelip
Beni kuatan.
Kapanm gz kapaklarmn ardnda duracak
Musa'ya inen me'ale!
Snmeksizin hep yanan bir ate
Ve hi sndrlemeyecek olan.
Bu bir i hilik, sknet ve boluk noktasna ulatnz za
mandr. Karanlktaki amur. Bylece iir baka bir-eyin sizi
enerjiyle doldurduunu syler. "Bu enerji nereden geliyor'' di
ye sorarsnz. Ben yanan allardan geldiini dnmek istiyo
rum, fakat yanan allardan m dolaysyla fkran su gibi
sizden daha derin ve byk bir kaynaktan m yoksa fantezileri
nizden mi geldii hep belirsizdir. Bu ayrt edilmeyi gerektiren
bir eydir. Ve ayrt etme iin tefekkre dalma ihtiyac duyar
(ben de duymutum) ve eyleri susturmaya alrsnz. Bu ba
na hibir ekilde doal ekilde gelmedi byk bir abay ge
rektirdi.
SJC: Bu imajn ego-kaynakl ya da Varln inayetinden ve
ya armaanndan, Tann'dan da gelebilecei anlamna geliyor.
RK: Kesinlikle. Sorun atein nereden geldiini ayrt etmek
tir. Her ikisinden de gelebilir. Bu farkll dillendirmek kolay
deildir. Derinlerden, kuyunun dibinden gelmiyorsa oraya

374 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

ulaamarusruzdr ve onunla temas halinde olmanz teminat


altna almak iin orada beklersiniz artk kaderiniz Kierkegaard'm kendisini sonu gelmez tarzda ina eden ve yeniden ina
eden ego'nun "estetik eros"u diye adlandrd eydir ve bu tedium vitae'ye yani tkenie ve melankoliye gtrr. Tkenme
her durumda egoizmin rn deildir (bunu sylemek istiyor
deilim). Beden ve psikenin size ancak bunu yapabileceinizi
hatrlatt iindir ki snrlara, hudutlara, limitlere boyun emek
zorunda kalrsnz.
SJC: Yklma bir yarma hareketine gtrebilir.
RK: Elbette. Buna kesinlikle inanyorum. Bu yalnzca Meister Eckhart ve John of the Cross'un "ruhun karanlk gecesi"
das Nichts (hilik), bizatihi Tanr'nm menei, Eckhart'n syledi
i gibi "Tann'nn tesindeki Tann" imaj deildir; ayn za
manda benim Kierkegaard'da ve Heidegger'de ego-kaynakl ar
zunun g, hesaplama, sayma, egemenlik ve kontrol empoze et
mesinden kurtulunduu yerde bir otantisiteye srama olarak
hilie ynelik varlktan/olutan, lme ynelik varlktan/olutan ai
nas olduum egzistensiyalist bir nosyondur. Bunu doal olarak
gerekletiremeyiz. Bazen amura saplanmak zorunda kalrz.
Eckhart btmu Abgeshiedenheit ["letting go"7"beni brakma/terk
etme"] diye adlandrr ben'in terkedilmesidir ve bu da daha
derinde bir ben'e gtrr. Bu hilie gtryor deildir. Samuel
Beckett'm syledii gibi, "hilik hilikten ok daha reedir" de
medike elbette. Beni terk etme bize doal ekilde gelmez; varo
lu bizi bazen dverek ekillendirir. Bu gln dibinden kan
kara eldir ve bizi aalara eker.
SJC: Eckarth House'dan, Heideggerci anlamda ztrap ve
ac anlarndan ve durumlarndan sz ettiniz. Gzel, fakat psika
naliz ve psikoterapi hakkmdaki grnz nedir?
RK: Psikanalizi derslerimde ve yazlarmda ok kullanyo
rum ve onunla hem Eckhart House'da hem de bir sre Boston'da
ilgilendim ve onu ok yararl buluyorum. Aym zamanda potan
siyel ktye kullanmlar konusunda ekincelerim var. Derin bir
alan olmas dolaysyla hassas. Bazen, analizi yaplan kiinin
analiste baml hale geldii durumda ar balanmaya ya da
obsesyona/takmhya yol aabir; ve bazen analist iin, Freud'un
Dora tecrbesinden bildii gibi, kar-transfere angaje olmamak

Dublin Syleisi 375

ok zordur, zellikle de analiz ocuka nevroza ya da bastrlm


hatraya dnrse. Baz insanlar ocukluklarna dndrerek
onlar kurban rolyle zdeletiren "yaban analiz" (analyse sauvage) trleri bulunduunu dnyorum; onlar babalarndan
ve ebeveynlerinden vb. balayarak problemlerinden baka her
kesi sorumlu tutarlar. Bu insanlarn genken incinmedikleri ve
byk korku ve endieye kaplmadklar anlamna gelmez. Bil
diimiz gibi ocuklukta birok suistimal vardr. Bazen gemiin
travmalarn yeniden ziyaret etmek, onlara ulamak ve onlar ya
ayarak, (Freud'un terimlerini kullanmak gerekirse) melankoliyi
mateme dntrerek "ileriye tamak" ok nemlidir. Fakat bu
kolay deildir. Bu eski "snrlanabilir ya da snrlanamaz analiz"
sorunudur. Ben en kt durumda analizin, analizin haftalk (ve
ya daha sk) randevular olmakszn yaayamayan hastalar iin
Tann haline geldii noktada bir yedek dine dnebileceini d
nyorum. Bu ayn zamanda byk zaman, enerji ve para har
canmas anlamna gelir elbette (para nem atfettiiniz eyin sem
boldr). Yeterli lde birlikte altm psikoterapistler ve
psikanalistler bu tr tehlikelerden kaman insanlard. Onlar ba
na byk yardmlarda bulundular mteekkirim.
JC: Yine de Lacanc psikanaliz ile psikosentez psikoterapisi arasnda bir tercihte bulunmanz gerekseydi....
RK: Her ikisi de etkili. Bu kiiye bal. Baz insanlar Lacanc yaklama, bazlar Eckhartc veya kiileraras (interpersonal)
yaklama daha fazla ihtiya duyar. Fakat, tekrarlayaym, insan
zgrlk ve benliini terk etme alanna baz sanat trleriyle
(Dostoyevski ve Tolstoy mesela) zgrlk ve kendini terk etme
yoluyla ya da din yoluyla (Meister Eckhart ve Dounun ve Ba
tnn byk mistik ve ruhani gelenekleri) ulaabilir. Bu uzun va
dede bir sorun tekil etmez. nemli olan ey bu olma zgrl
n kefetmektir. Ben her byk ve her kk dinin ballk
ve kopula ilgili bir hikmete sahip olduuna inanyorum. Bu,
biz Batllann renmeleri ok zor bir eydir. Afrika'ya ya da
Latin Amerika'ya gittiimde insanlarn eiklerinde saatlerce
oturduklarn grdm. Bunu nasl yapabiliyorlar? Hibir ey
yapmakszn ban iinde ol. Onlar bir i sknete sahip grn
yor. Bunu romantize ediyor deilim yeterince yemek de yemeyebiyorlar.

376 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

SJC: Bana yle geliyor ki, bir ey sizi deitirmi. Akade


mik yazlarnzda ruhani konular hakknda daha fazla kurgu
yazyor ve dnyorsunuz. Hayatnzdaki farkl ynelimin ve
bak asnn bilincinde misiniz?
RK: Felsefe yoluyla hikmet aramak ego'dan elfe (kendi
ne), Ricoeur'n dile getirdii ekliyle Je moi'den le soi'ye doru
hereket etmeye almak gibidir. Burada, rlanda'da sahip oldu
um kltrel ve politik ballklarmdan piman deilim. Eer
politik bir hayvan deilseniz ki ben deilim (elbette ok tut
kuluydum ve hibir eyin imknsz olmadn dnyordum),
sylenebilecek yegne ey, bunun zor olduudur. inizin derin
liklerinde bir mahpus vardr; ierideki sefaletin byk bir zen
ginlik olabileceini kefeden bir mahpus. Bunu yapmak iin,
umutla iyi eyler de yapyor olsam da, an mdahil ve ar ak
tif ego'dan kurtulmutum. Nitekim geri ekilmeye devam ettim.
Boston'a gitmek bir bakma bu anlama geliyordu baskdan
an mdahil ya da an adanmha bir geri adm olduu l
de srgn deil. "Yoklua ekilmek" bu konuda ok ey syler.
Bir sre ihtirasl aktivite dnyasndan uzaklamak nemliydi.
JSC: Bir alan terk.
RK: Kesinlikle. Psiik bir dinlenme. O srada daha ruhani,
daha din ve edebi eyler zerine kafa yordum. Bu farkl bir rit
me ihtiya duyar. Kk bir ev aldmz West Cork'a yeni
dndm ve son aym bir kuyu kazmakla, duvarlar boyamak
la ve aalan kesmekle geirdim. Harikuladeydi, Bu son ayda
tek bir dakika bile okumadm ve yazmadm. Bunu yaptma
piman deilim. Orada yaadmz bir ev var, byk ve ger
ek, fakat o emek ve faaliyete, maddenin eve dntrlmesine
ihtiya duyuyor; imdi sizinle konuuyorum; okumak, yazmak,
dnmek, hayal kurmak, dua etmek, tefekkre dalmak ve y
rmek iin zamana ihtiyacm var. Ev inasna kalksaydm mo
loz ynlar altnda kalrdm. Bu bir denge hamlesidir. Dalga
zerinde durmak gibi. (Su zerinde) eylemde bulunma ve d
ntrme faaliyetine giriebilir ve sonra dalgann altna dalar
ve hareketsiz ve sessiz kalabilirsiniz. Bu bir meydan okumadr.
Bunda ben hi baanl olamadm. Eski mistikler kere boul
manz gerektiini sylerdi. kt depresyon geirdim, muh
temelen tane daha geirmem gerekir. Keiler manastra gir

Dublin Syleisi 377

meden nce kapy kere almanz gerektiini sylerdi.


nerdidir. leme (Trinitiy) ve diyalektik de. Brigid'in kuyusu
nun dibine inmek iin benim amdan doal Olmayan bir eyi
kere yapmam gerektiini dnyorum. Oraya srklen
mek zorundaydm ve ac lklar atarak gittim! Fakat oraya git
meyi aslnda semedim. Doal igdlerime ramen, gayri ira
di yaptm bunu. Bu alanda olduunuzu kabul eder ve alkole, i
kiye ya da baka trde lgnlklara bavurarak (bu depresyon
iin tbbi tedaviye bavurulmasna kar olduum anlamma
gelmiyor elbette) kamaya almazsanz ok ey renebilirsi
niz. Bana yle geliyor ki en nemli ey, burada entelektel ve
ruhsal bakmdan dntrc olabilen ve yaplmas gereken
bir ey olduunu bilmenizdir. Din, sanat ve psikoterapi, bir ba
kma doamza, yani isellikten gndelik kama ve zgrln
meydan okumasndan kurtulma gdlerimize ters den disip
linlerdir. Onlar bu anlamda "doal deildirler" ve zorlu bir a
bay gerektirirler.
SJC: Felsefenin ve inancn birbiriyle uyumayan eyler ol
madklarn sylediniz. Din grlerinizi nasl aklyorsunuz;?
RK: Kendimi nce Tann araycs, sonra bir Hristiyan ve
daha sonra da bir ekiimenik Katolik olarak tanmlyorum. im
diki papann kadnlar ve cinsiyet hakkndaki retisini ve bekar
erkek ruhban/rahipler zerindeki sranm kesinlikle kabul etmi
yorum. Ben bunun kadnlarn rahiplie atanmasm yasaklayan
ok pederahi bir sistem olduunu dnyorum. Kilisenin,
gerek kilisenin, halkn kilisesinin yzde ellisi kadnlardan olu
uyor. Bir sonraki papann XXIII. John gibi biri olacan umut
ederek imdiki papay onaylamyorum. Fakat bu gereklemese
bile Katolik olarak kalacam; nk kilisenin bir hiyerarik ya
pnn mlk, olduuna inanmyorum. Kilise halka, Sister Stan
ve Jean Vanier gibi insanlara, gndelik temelde imanlaryla bir
likte inlen dnen ve faaliyette bulunan insanlara aittir. Benim
iin Katoliklik yalnzca bir doktrin sorunu deil. Kendimi Pro
testan ya da Musevi olarak tanmlamamamn nedeni Katolisizmin benim geleneim olmas, terk etmeye hazr olmadm bu
gelenekte ok deerli eyler bulunduunu dnmeye devam
etmemdir. Savunduum Katolisizm radikal ekmenizmin katolisizmidir.

378 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

SJC: The Wake of Imagination [Muhayyilenin Uyan] ve Po


etics of Imagining {Tahayyln Poetikas) gibi balklarla kitaplar
yaynlayarak muhayyile hakknda felsefi olarak ok dnd
nz ve yazdnz. Muhayyileyle bu zihin megalenizin sebebi
ne? Kelimeler yetersiz kaldnda ve uup-gittiklerinde ve so
nunda elinizde yalnzca imajlar kaldnda, bz temel eyler
konuulamadklan iin yalnzca tahayyl edilmeleri mi?
RK: Bu ok iyi bir ifade tarz. Muhayyile akl srtnde,
kekemeletiinde ve limitlerine vardnda devreye girer. Mu
hayyileyle ilgili en nemli ey, tahayyl etmenin gerekliin
yanllanmas de tahayyl edilmesi olduunu bilmektir; n
k o gereklii yanllarsa patolojik fanteziye srklenebilir. Pa
tolojik fantezide kimse artk reel olan ile olmayan ey arasnda
ki farklln ne olduunu syleyemez. Hergn insanlarn film
yldzlarna ya da aptalca elencelere ve ideolojilere mptela ol
duklarn grrz. Aylaklar, ruh hastalan veya olguyu kurgu
dan ayrma zorluu eken sradan hayalperestler hakknda ok
ey okuruz. Salkl tahayyl imajlarla uratn ve bu imajla
rn bize "reel eyi" sunmadm bilen tahayyldr (Coca-Cola
ticareti hakknda ne sylenirse sylensin!) Tahayyl hayatta
kalmak, daha fazla dnmek, daha fazla yaamak ve daha m
kemmelce var olmak iin zorunludur. Her eye sahip olduu
nuzu dndnz (mania veya megalomania) durumlardaki
narsizm ile gerek ile hayal arasndaki snrlan bildiiniz du
rumlardaki daha mtevaz tahayyl arasnda ok ince bir izgi
vardr. Szn gelii benim kurbarlan olduumuz (aramzda-,
gerek kurbanlar olduunu reddetmek niyetinde deim) a
da "ikyet kltrmz" konusunda ciddi endielerim var.
ada zorunlu tketim (manik fantezi) ve ikyet (depresif
fantezi) kltrmz hakiki olan ile fabrikasyon olan arasndaki,
hayati aynm yerle bir ediyor. Reel olan ile muhayyel olan ara
sndaki snr kyor. Ve biz kendi kendimizi fark edilemez bir
kanklk, radikal bir belirsizlik ve tefrik edilemezlik alanma
hapsediyoruz (eer dekonstrksiyon hakknda bir seminerde
isek bu kt deil, fakat eer hayatlarmz makul ve sorumlu
ekde yayorsak nemli de deil). Seyir ve simlasyon uygar
lmzda, reel giderek yeniden retilebilir, kopya, simulakrum,
sahte eyler dzeyine dyor. Keza bu da eer pastij ve paro
diye ilikin eletirel sanat kltryle szn gelii Andy War-

Dublin Syleisi 379

hol ya da Roy Lichtestein'le megulsek iyi. bir eydir; fakat


ayrt edilemezlik popler kltrde, reklamlarda, global internette vb. alan gndelik canl tecrbenin byk bir blmn
kaplayacak ekilde genilediinde, problemin burnumuzun di
bimde olduunu fark ederiz.
SJC: Bu noktay biraz daha aabilir misiniz?
RK: zninizle bunu yle ifade etmek istiyorum: Andy
Warhol gibi avangard sanatlarn Marilyn Monroe, Liz Tay
lor, Jackie Kennedy gibi yldzlan konu edinen nl seriyografileriyle inanlmaz lde meydan okuyucu bir ey yapt
n dnyorum. Postmodern yakn zamanlarn pek ok post
modern sanatsnn ve filozofunun imaj ile realite/gereklik ko
nusunda "belirlenemezlik/karar verilemezlik" (undecidability)
dilemmas yoluyla dnmek zere yapt giriimlere byk
hayranlk besliyorum. ada tahayylmzle ilgili kuatc pa
tolojilerin, eer ok daha salkl bir tahayyl trnn yaamas
gerekiyorsa, aka ortaya konulmas ve tehir edilmesi gerekir.
Ve Bat toplumumuzun ana patolojisinin kr krne tketimcilik (consumerism) burada ironik ekilde Dou ya da Or
tadou'nun ana patolojisiyle, yani fundamentalizmle/kkten
dincilikle ayn zamana rastlamas ilgintir. zninizle aklaya
ym. El Kaide ve kiz Kulelerle ilgili dehete drc bir man
tk var sanyorum. Burada Bat tketimcilii ile anti-Bat funda
mentalizm kutuplar bir trajik atma ve rastlamada kar kar
ya geldi. nk, tketimcilik tecrbenin ok boyutluluunu
tek-boyutlu bir figrel dzene (szn gelii gven, yceltme,
fantezi, tketici, tketici gveni vb.) kurban ederken, ayn ekil
de fundamentalizmin ayn eyi literal olana yalnzca tek bir ha
kikat vardr ve bu slm vahyin realitesidir (El Kaide'nin d
nd ekliyle elbette) zel ilgi adna yapar. Her iki senar
yoda da gereklik ile tahayyl arasndaki kompleks diyalektik,
ve ok boyutlu iliki terk edilir ve biz hangisinin gereklik han
gisinin muhayyel olduunu syleyemeyiz artk. Fundamenta
lizm tahayyl imknn, reddeder Salman Rdi aleyhine fet
va. Burada hermenoytik imknszdr. Yorum yasaktr. Semantik
yenilik yapmak tabudur. Metinler fundamentalistler iin "olgu
lar" dr ve elbette Kuran'm kutsal metni. Tartma da muha
keme de gereksizdir. Fakat dier uta, yam postmodern tke-

380 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

timcilik kutbunda, bir baka trde tiranlk bahis konusudur: ol


gular yoktur, yalnzca "metinler" vardr. Ve burada reel/gerek
hibir tortu brakmakszn veya referans tamakszn muhayyel
olana indirgenir. Szn gelii burada Jean Baudrillard'm "yce
referansszlk" (sublime irreferance) kltrmz hakkndaki yo
rumlan ya da Fred Jameson'm "ge kapitalizmin kltrel man
t" her tecrbenin kuatc bir "derinlikten yoksun imdi"
de eridii yer dedii ey var kafamda. Her iki durumda da in
san tek-boyutlu dnmenin ilgin zaferinin tandr. Muhayyi
lenin Uyan ve keza Tahayyln Poetikas kitaplarmda nedenle
rini tarttm ey budur; reel ile muhayyel arasndaki diyalek
tik hareketi korumak nemlidir hem dalizmden hem de mo
nizmden kanarak muhafaza etmek. Ve Strangers, Gods and
Monsters adl kitabmda bir "diyakritik hermenoytie" arda
bulunmamn nedeni de budur; yle ki figrel ile literal arasnda
ki aynmlan ve farkllklan teslim ederek, fakat ayn zamanda
bunlarn pozitif ve negatif her ekilde nasl rttklerini, i ie
getiklerini ve kesitiklerinibilerek bu ada dilemma karsn
da ak ve eletirel olabilelim.
SJC: Zihindeki imajlar hafzann yalnzln gidermek iin
yeterli midir? Baka bir syleyile, odamda beni terk eden sev
gilimin imajyla ba baa kalmsam bu benim iin yeterli midir?
Aklma Sartre'm Pierre rnei geliyor.
RK: Yeterli olduunu, yeterli olmas gerektiini dnm
yorum; nk bu tr durumlarda, gerek kiinin yerine imajm
koyanz. Sanat dnlemeyen, tecrbe edilemeyen ya da hissedilemeyen eylerin yerini tutacak vekiller buLacan'n "Reel"
dedii eydir retmektir. Hikyelerde yazarlar kayb ve yok
sunluu telafi edebileceimiz eyler anlatrlar. Bu terapatik ola
bilir. Tehlike estetik kurgu literal tarzda/harfiyen dnld
nde ortaya kar ve biz imajn gerek kiinin yerini tutabile
ceini dnrz. Bu yzden insanlarn Madonna'ya, Madonna'nn Bakire Meryem, kaybettikleri obje, emtia ilham perisi ol
duunu dnerek taptklann grrsnz.
SJC: Bylece imaj daha sembolik bir eye mi dntryo
ruz?
RK: Evet. Keza hibir imajm gerek kiinin yerini alamaya
cam da reniyoruz. Freud'un syledii gibi, yas tutmamz

Dublin Syleisi 381

gerekir, aksi taktirde bu melankoliye dnr. Melankoli yas


tutmann reddidir. Kaybettiimiz objeleri kiiliimizin bir paras haline gelen imajlar olarak iselletirirsek, onlan kaybetme
diimizi dnrz. Aynl ve yokluu redderiz; kaybm ve
yoksun kalmann doruluunu reddederiz. Bylece "kaybedilen" kiinin iselletirilmi imajnn, boluu doldurmas iin
iimize yerletirdiimiz bu vekilin aslnda boluu doldurama
yacam kefederiz; nk len kii ya da bizi terk eden kii ora
da deildir; ve bu durumda genellikle yaptmz ey, Freud'un
"Matem ve Melankoli" de syledii gibi, bu iselletirilmi obje
ye arzumuz nefrete dnr. Kendimizden nefret ederiz ve bu
depresyonla sonulanr, "Matem ve Melankoli" Freud'un hari
kulade metinlerinden biridir. Bu yzden hatray amamza yar
dm edebilen imajlarla yaasak bile, hatrann melankolisini ha
trlarz.
SJC: Ve hzla yas tutmaya geemezsiniz,
RK: Hayr, ona hemen zplayamazsnz. Acil zm ola
maz. Alkol ya da uyuturucu birka saatlik geici bir zm
salar ve baz fantezi formlar acy ok az teskin edebilir; so
nunda ac tekrar geri gelir. Uyku hap gibidir. Sizi alt saat uyu
tur, fakat uyandnzda daha yorgunsunundur.
SJC: Romannz Sam's Fail [am'n Gnah] Cork'ta by
yen ve Columbanus Manastn'na giden iki kardein hikyesini
anlatyor. Sam bir Cistercian kei olmak iin kalyor ve Jack a
kn terk ederek Tolan'da tezini yapyor. Kitabnz Tanr'yla oy
namann ve insann arzularn ve ryalarm terk etmesinin teh
likeleri konusunda kazlarda bulunuyor. kardm mesaj, ba
ka insanlara tutkularmzn hapishanesinden kurtularak gne
in altndaki kendi yerimizi bulmamz gerektii. Bu kitapta yap
maya altnz ey nedir?
RK: Dublin'in "misline karan kiilerin zihinleri" (twotwinsome minds) arasnda sz konusu" "misline karma (doubling)" ehri olduunu syleyen Joyce deil miydi? Bu atlak zi
hin rlanda'da ok-rastladm bir eydir. nsanlar arasmda ne
redeyse zorlayc ve abartl bir kibarlk vardr: "Buyrun, buyruni", "Ne kadar gzel br gni" "Harikulade bir kadn!" vb.
Abartma taknts. Bu gereklii abartma ihtiyac J. M. Synge'n
'Playboy [The PayboyYunda da vardr. Kahraman Christy Mahon

382 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

bir yerde "yalann inam gl hale getirdiini" syler. Babam


z ldrdmz hikyeler kefederiz; insan olduumuzu ispatlayamayacamz bir ey yaptmz hikyeler. Bu asla sahip
olamayacamz bir eyi telafi etmek iin kelimeleri ve imajlar
kullanma meselesidir. Bir kere daha smrgeci terimleriyle bu
nu iktidar/g diye adlandrabiliriz. Fakat aslnda daha derin
bir eydir bu. Bu mitolojimizin szn ettii ( teki drt eyaleti
tamamlayan) kaybedilmi "beinci eyaleti" bulamamamz gibi
dir. Onu kelimelerle yeniden icat ederiz. Ben rlandahlar'n fantezikletirerek abartan bir halk olduunu dnyorum. Bunu
herkes yapar elbette, fakat rlandalIlarn beceriksiz/gsz
Keltler olduklar yolunda bir klie vardr: "Biz mzik yapclar
yz; ryalar hakknda rya grenleriz."' Hepsi bu kadar. Bu Kelt
ryasnn ve folklrnn bir parasdr; fakat genellikle klieler
de de bir para hakikat pay vardr; bizim fanteziye takntmz
kesinlikle benim Sam'in Gnah ve Deniz Seviyesinde Yry'te
gz nne sermek istediim eydir. Abartliantezinin her eyin
misline karlmasna, rlandah yazarlarn sk sk gzlemledikle
ri bu blnm/yarlm varolua nasl yol aabileceini gste
rmek istedim. Muhayyiledeki atlak kritiktir. Jack'in ve Sam'in
merkezi karakterler olmalar, Raphaelle'in bu misline karmay
mzakere ederek bir rotaya sokmas tesadfi deildir. leme
nin nc ksmnn nerede baladndan emin deilim. Onu
Writing for Nothing [Hilii Yazmak] diye adlandryorum; yayn
lanabilir de yaynlanmayabilir de. Gn grse de gremese
de onu bitirmek benim iin nemli. Balzac asla sada solda ro
manlarnz hakknda konumayn demitir. Fakat rlanda'da ro
manlar hakknda konuulur; nk biz gdleriyle konuan in
sanlarz. Biz eyleri saklamay beceremeyiz. Byk konteynrlar
deiliz. Heaney, ""Ne sylerseniz syleyin, hibir ey syleme
yin" (Whatever you say, say nothing) derken rlandalIlardaki
bu derin boboazlk eilimine parmak basar. eylerin kendile
rini anlatmalarna izin verme eilimindeyiz ve ben bunun aym
zamanda uzun smrgeci mirastan mahrumiyet (disinheritan
ce) ve yerinden dilme (dislocation) tarihimizle de alakal bir
ey olduundan eminim. Brien Friel'm syledii gibi, "Kelime
ler mahrumiyetin armonisidir:" Fantezi, mkerrer otorite ve
kimlik krizlerimizin delillendirdii gibi, kua ta bir mahrumi
yet hissini telafi eder. Fakat kim olduumuzu bilmememiz aym

Dublin Syleisi 383

zamanda pozitif bir ey de olabilir. Kaptan McMorris (ngilizce


edebiyat iinde konuan ilk rlandal) "Hangi ulustanm?" der.
Bu ifade Shakespeare'in V. Henr/sindedir. Bunun pozitif yan
udur: sorular soruyor olmak. "Anglo-Saksonlar filozoflar ve
dnrlerdir, oysa Mandallar airler ,ve hayalperestlerdir"
eklindeki eski smrgeci klieye ramen, biz bu bakmdan ok
felsefi bir milletiz. Ben her halkn hem filozof hem de hayalpe
rest olduunu dnyorum. Bunu The Irish Mind (rlandalIlarn
Ruhu] ve Postnationalist reland [Ulus-Sonras rlanda] adl kitap
larmda yazmaya altm. airlerimizin ve oyun yazarlarmzn
yansra byk dnrlerimizi ve bilim adamlarmz [Ge
orge] Berkeley, [John] Toland, [John] Tyndall, [William] Molyneux, [Edmund] Burke, vb.
hatrlamamz gerekir. Ve bu bi
zim iin zellikle de kim olduumuzu yeniden anlatma girii
minde bulunduumuz zaman nemlidir.
SJC: Hannah Arendfin nl ayrmn kullanmak gerekir
se, rlanda'da zel alann giderek erozyona uramas, her eyin
kamusal alana amas hakknda bir eyler syler misiniz?
RK: Bir bakma evet. Oprah Winfrey'e veya Jerry Springer'a ihtiya duymuyoruz; nk bu tr itiraf kabilinden eyle
ri her zaman sokaklarda, kafelerde ve her yerde yapmaktayz.
Gevezelik/dedikodu ve (Cork'da denildii zere) "sca" her yer
de mmkn. dramalarmz byk bir evkle icra ediyoruz.
Bir Kanadalrun bana, rlanda'ya gittikten sonra sadece sorulara
cevap vermekten enesinin ardn sylediini hatrlyorum.
nsanlarn bu kadar fazla konumasna akl-sr erdiremiyordu.
Olumlu anlamyla hastayd. Sessizlik bizim kltrmzde yaa
yamaz! (Joyce'un eer hayatta kalacaksa, "sessizlik, srgn,
kurnazlk" pratii yapmas gerekeceini sylemesinin nedeni
budur. Sessizlik bizi dehete drr. Bu bizim sadece mahre
miyetimiz/yalnzlmz "kslan pencerelerimizin vadisini"
deil, iimizi istila eden parltdr. imizde bir yerlerde her ko
nuda bu ruhanilik/derinlik kapasitemizi kaybetmi grnyo
ruz. (Eski azizler buna kesinlikle sahiptiler, fakat bu uzun za
man nceydi bin yl akn bir zaman!) Kuyunun dibindeki bu
i mekana ulamann ve ona sayg gstermenin ve orada daha
fazla zaman geirmenin ok nemli olduunu dnmemin ne
deni budur. Meditasyon pratii ve kiisel dua burada ok nem

384 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

lidir. ok zengin ruhani geleneklerimizde Katolik ve Protes


tan geleneklerimizde bunlarn ne kadar suistimal edildikleri
nin ve bunlara ne kadar sadakatsizlik edildiinin hibir nemi
nin olmadm kefedebilmemiz gerekir. Bu psikoterapide oldu
u kadar dinde de kolaylkla grlebilir belki de ok daha ko
lay grlebilir. John O'Donohue, Patrick Hederman, Nuala Ni
Dhomhnaill, Willie Desmond ve John Moriarity gibi insanlar
son zamanlarda mirasmzdaki bu zengin kaynaklara ulam
lardr. Sister Stan ve Miceal O'Regan gibi sofu dini ahsiyetler de
bize derin ruhaniliin bu yitirilmi balantsna yeniden ula
mamza katkda bulunmalar dolaysyla ok nemlidir. Resmi
kilisenin bunu kaybettiim dnyorum. O bilinaltnn derin
liklerine itilmitir. ocuklar suistimalini, erotik hazdan nefreti
ni, kadnlar dlamasn ve beden korkusunu hepimiz biliyoruz.
Seksalite hakknda konuuluyordu, fakat bu bo konuma de
mekti; byk air ve yazarlarmzn konumalar hari tam ko
numa nadir bir eydi. lkemizdeki resmi dinler, hakikati dile
getirmekten ok gizlemek iin kullanyordu. Bu yzden hakikat
bastrlarak canavara dntrlmt. Kilisenin buna verile
cek pek ok cevab vard. Bu (potansiyel olarak) zmn bir
parasyd, fakat problemin de bir parasyd. Ben hakiki ruha
ni, mistik ve saaltc eyin ne olduunun yeniden ele geirilme
si iin rlanda kilisesinde bir devrimin zorunlu olduunu d
nyorum. Fakat bu ayn zamanda Tann adna ilenmi gnahla
rn itiraf anlamna geliyor ve orada Tann adna ilenmi ok g
nah var. Benim iin dini yaamak din hakknda felsefi olarak d
nmeyle birlikte mmkn; The God Who May Be ve Strangers,
Gods and Monsters gibi son kitaplarmda bunu yapmay dene
dim; bunlar benim doksanlarn sonunda Boston'a gittikten son
ra yazdm kitaplar. Tanr hakkmdaki bu kitaplar rlanda'da^
yazabileceimden emin deilim. Din hakkmdaki metinlerimin
ounu kaleme aldm New ngiltere Amerika ve Fransa asln
da sekler modem cumhuriyetlerdir. Birleik Devletler'de Katolisizm bir aznlk dinidir; nk Birleik devletler sekler bir
cumhuriyettir ve Katolisizm Fransa'da da yledir. nanma hak
k iin mcadele etmek zorunda kalyorsunuz. rlanda'da ok
daha fazla sekler alanmz olduunu dnyorum. Din tercih
ettiiniz bir ey olabilir. Kilise-Devlet ayrmn savunuyorum.
Baskc Tann ya da devlet dini fikri bana iren grnyor.

Dublin Syleisi 385

SJC: Angel of ST. Pairick's Hl'deki iirlerinizden birinde


din ve ruhanilikten sz ediyor ve unu sylyorsunuz: "Ah son
gnlerin melei; neredesin?" Bu iirlerde grdm ey, hem
ruhsal hem de duyusal gzden kaybolan yz, yanan allar, ate
aray. Bu ayn zamanda bir muhayyile yolculuu ve ruh ile
duyular arasndaki dikatomiyi yine reddediyorsunuz. Senteze
ynelme gds sz konusu. Bu tema iirlerinizde, romanlar
nzda ve felsefi eserlerinizde tekrar tekrar yanklanyor.
RK: Bunu kabul ediyorum; felsefi adan Merleau-Ponty
ve bedenin fenomenolojisine ok yaknm. Baka bir syleyile,
beden zneye dn. Ruh ve beden ayu elbisenin iki yz ya
da insann iki elinin birbirine temas gibi var olur. Onlar bt
nyle ayr iki ey deildir. (Bu benim fenomenolojik faaliyeti
min daima kar olduu Platoncu ve Kartezyen dalizmin ha
tasdr). Veya baka bir benzerlik kurmak gerekirse, hem ieri
ye hem de darya bakan bir derimiz var. Bir yz ikinlik (immanence), dieri akmlk (transcendence). Biri ruhsal, dieri
bedeni. Fakat onlar daima temas halinde, i ie, ve birbiriyle rtr durumda. Merleau-Ponty'nin syledii gibi kaizmus fi
gr gibi. erisi ruhunuz, dans bedeniniz. Bu temel vukufu
baz erken Hristiyanlk trleri ve zelde erken keltik ruhanilik
iin ok merkezi durumdaki tam tecessm etmi, vcut bulmu
ruh stkametiden yeniden ele geirmemiz gerekiyor. Geriye
antik Hristiyan rlanda'daki Brehon yasalarna dnerseniz,
cinsellik ve ehvanilie ynelik ok liberal, yceltici nere
deyse Rabellaisci bir tutuma rastlarsnz. Azize Brigid'in "bir
oturmada iki keklii birden yedii" ve "bo bir mideyle oru
tutmay" reddettii sylenir. ok oburdu ister fiziki ister
metafizik! Baka bir syleyile, duyusal ve dnyevi olann ru
hun yceltilmesiyle atba giden dini kutsanmas sz konusuy
du. Fakat daha sonra Jansenizm ve ultra-Montane Pritenizmi
sahneye kt. Katolisizm kat pritenlikte Protestanizmi ama
ya almay amalad ve ne yazk ki bunu baard! Bu yz
den dalistik yaantnn dehet verici mirasna ocuklarn suistimaliyle, papazlarn kyafetleriyle, evlenmekten-feragatla vb.
ilgili hikyelerde bu gn bile tanklk ediyoruz. Yazk. Ne ka
dar utan verici.
SJC: Bu bir mankszlk.

386 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

RK: Evet zgrletirici ve saaltc bir ey olabilen hakiki


ruhani miras bu deildir. Bunu sylerken, saati ters evirerek
"Keltik ruhanilie" geri dnebileceimizi ima etmiyorum. Bu
konudan belirli bir duygusal nostalji olabilir. nsan yzeysel
New Age sahte mistizmi ikinci romanm Deniz Seviyesinde
Yrmek'te uyanda bulunduum bir eydir karsnda uya
nk olma ihtiyac duyuyor. Bu benim "Gnostik batan kma"
diye adlandrdm eydir. Fakat bu (yukarda zikrettiimiz) r
landalI dnr ve yazariann yeni yaama ve hayat-dorulayan ruhanilik formlarna aarak zgrletirme yolunda yaptk
tan son giriimlerde ok otantik ve faydal bir eyler olduunu
reddetmek deildir.
SJC: Dalite temalarm ele aldnz Deniz Seviyesinde Y
rmek' te maddilik versus ruhanilik ve birlik arayndan sz
ediyorsunuz. Kitap ayn zamanda hayat ve din zerine manas
tra zg bir meditasyon tipi ve onda John Toland gemiten
koparak derin bir dnm geiriyor. Pedofil (pedophile) pornograf Klaus bir yerde yle den "ocuklar masum deildir.
lerindeki karardkla birlikte doarlar. Bu karanlk hepimizin
iinde vardr, Jack. Ayru sahip olma ve sahiplenilme arzusu.
Ayn gnah arzusu. Augustine'in traflan'u hatrlayn an
nesinin memeleriyle oynayan karde, haset hissiyle ykl gz
ler." Klaus Jack7e bu kurtuluun an olduunu anlatr. ster i
lecilik ister zgrlk; her ikisi de an olabilir. Hem Klaus hem
de ba rahip Jung gibi inanan Gnostikierdir; Tanr'mn karanlk
bir yarn vardr; hem aydnlkta hem de karanlkta kamet eder.
Tekrar yneltmek gerekirse. Kitap yazmak ne lde kiisel ola
rak, sizin iin terapi ya da boalma eylemidir? Sizce Gnostik mi
siniz? Gizli Gnostik ruhlar Hristiyanl taciz ediyor mu? Hepi
mizin karanlk bir ikinci yz m var?
RK: Muhtemelen kurgu bir adan terapatiktir. Hristiyan
lk iin romanlarmda ortaya koyduum iki zararl ey dogma
tizm ve Gnostisizm'dir. Gnmzde Hristiyanlk iin en b
yk tehlikenin,. hl dogmatizm olduunu dnyorum
otoriteryen, pederahi, toleranssz kendi-doruluuna inanma
ya kay. Hristiyan Koalisyonunu ister Birleik Devletler'de d
nn ister Vatikan Hkmetinde. Bu konuda yeni zel hibir
ey yoktur. Bu Constantine ilk Hristiyanln nc ruhunu de

Dublin Syleisi 387

netim altna ald zaman balad. Kierkegaard bunu Hristiyan


ln "Hristiyanla" ihaneti diye adlandrmt ve ben bu
keskin eletirisinin altna imzam atarm. Dier ihanet ok daha
mahirane ve fark edilemezdir. Bu benim genellikle neo-Nietzscheciliin, rlativizmin ya da moda New Ageism'in ykse
liiyle uzlaan postmodern Gnostisizm diye adlandrdm
eydir. Bu son hareket etik iyi ve kt nosyonlarnn /mefhum
larnn veya politik adalet ve adaletsizlik nosyonlarnn bt
nyle grece olduklarn ne srer. Neden her eyi tecrbe et
meyelim; nk bir ekilde her ey her eyle ayndr! Din sper
markete dnr ve ruhani deerler tadlmas, tketilerek atl
mas gereken mallar haline gelir. Ben ahsen bu tr "her ey
mmkndr" rlativizminden kuku duyuyorum, fakat nihai
noktada gl bir oulculuu destekliyorum. Ben daha ok
ekmenik olandan yanaym: kendimi bir eklektik deil ekmenist olarak gryorum. Bunlarn birbirinden farkl eyler olduk
larn dnyorum. Baz Kaliforniya New Ageism formlarn
daki tketici yamal bohalar btn bunlar geici eelenceler,
kltler, sektler, eilimler, klikler vb. -t- yaklamna ihtiyatla ba
kyorum. nsanlardaki spiritalite/ruhanilik arayna kesinlik
le sayg duyuyorum. (Bu noktada Vatikan'n New Age dinleri
ni lanetlemesini Hristiyanlara Budizm, Hinduizm, Taoizm
vb. ile diyalogdan kanma ans anlamna gelir destekli
yor deilim. Bu diyalogdan kanmas istenen dinlerden bazla
rnn dnyann en eski dinleri olmas ne ironiktir! Eer Vatikan
onlar gerekten lanetliyorsa, onlarn da Vatikan' Old Ageism'le
sulamas gerekir!) Tann'yla oynayan gurular, kendilerini b
tn sorularn cevabma sahip kiiler olarak konumlandran her
din iknamn yksek rahipleri karsnda ok dikkatliyim. Ruh
iin ylan zehiri ya satclar. am in Gnah'ndaki Abbot An
selm karakteri bir bakma Tann'yla oynar. O adm nl ortaa
teologu St. Anselm'den ahyor; St Anselm Tann'nn varln
mkemmellik fikrinde temellendirmiti. Mkemmellii ldr
c taknt. Eer siz mkemmel deilseniz, hi kimse de mkem
mel olamaz. Bu kolaylkla Pritenizm ve dalizmle sonulanr.
Mutlak iyi versus bugn kt saylan baka her ey (beden, te
ki, seks, arzu, kadnlar, muhayyile vb). Bu iyi ve kty post
modern rlatvize etme eiliminin sivri yandr. Ve bu bana g
re ayn lde tahripkardr. Rlativist ekstremi ikinci romanm

388 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

Deniz Seviyesinde Yrmekte mutlak bilgiye gtren en'iyi yo


lun her suu, vaheti ve sapkl denemek olduunu Carpocratian heretizmin taraftan Kraus temsil ediyor. Naziler zulm ve
tahribin Tanr'mn paras olduuna inanan bu Gnostik doktrini
uygulad. Ve buna Eyb'e Cevap'ta Hegel ve Jungrdan alnan ba
z ilgin pasajlarda da rastlanabilir. Tann'run "karanlk yann"
tecrbe etmedike, Tanr'y hibir zaman bilemeyeceimiz fikri.
Ben bu konuda ok temkinliyim. Bu en kt theodisi trlerinin
tarifesidir; nk ok ar zulmlerin Tann'mn plannn para
s olduu fikrini merulatrr. Ktlk iyilik iin gereklidir. Bu
yorumdan yola klarak herhangi bir eyin iyi mi yoksa kt
m olduunu sylemenin hibir nedeni yoktur. Klaus, Dostoyevski'nin The Devis [blislerEcinniler]'indeki bir karakterden il
hamla ad konan Klaus Stavrogan'dr; Dostoyevski'nin kahra
man sava olarak sayg grse bile, gerekte sadist, rz dma
n ve ocuklan suistimal eden biridir. Bunu u soru izler: ken
ceye maruz brakan ocuklar varsa, Tann nasl var olabilir? Bu,
kurgumla yeniden ele almakta olduum anahtar dilemmalar
dan biridir. Ksaca dile getirmek gerekirse, sylemekte oldu
um ey, saf iyi-kt dalizminin (Anselm) ruh iin rlativist
her ikisinin eitlenmesi (Klaus) kadar tahrip edici olabileceidir.
Absolutizm/Mutlakkk salnz iin amoralizm/ahlakddk
kadar ktdr. Ve romanlanmda ve felsefi metinlerimde ner
diim ey, estetik muhayyileye/tahayyle ve etik muhayyile
ye/tahayyle ihtiyacmzn olduudur. Adn hak eden her ta
hayyl poetikas bu iki boyuta da ihtiya duyar zihinlerimi
zi her yeni imkna ve perspektife ak tutacak bir estetik tahay
yl ve bize ryalanmz ne kadar yeni ve gzpek olursa olsun
daima ilk ve son tahlilde bakalan karsnda sorumlu olduu
muzu hatrlatacak etik tahayyle. Her ikisine de ihtiyacmz
var.

Zeyl/Ek
J
Diyalog Olarak Felsefe

Dnce,
Kendini grebilecei
Kendine ayna tutabilecei
Bir noktaya seyahat etmedike
Kendisine dnemez.
[Shakespeare, Troilus and Cressida, Act III, Scene III]
Mantksal ak-seik fikirler dzeni kiiyi bir tarihsel konuucu
lar cemaatine dahil eden bir "sylemeyi/syleyii" [Sprechen]
varsayar. Dnya-iinde-oluumuz/varlmz diyalojik bakalan-ile-birlikte-olu/ varlk olarak dil iinde ve dil vastasyla if
a olur.
Hlderlin bunu diyalojik ncelii bitmemi bir iirinin u
msralarn syleyerek dile getirir.
Viel hat erfahren der Mensch....
Seit ein Gesprich wit sind
Und.hren konnen voneinander

390 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

nsanolu ok ey yaamtr
nk diyaloguz biz
Ve bir diyalog ancak bir baka diyalogu dinleyebilir.
Heidegger Commentaries on Hlderiin's Poetry [Hoderlin'in
iirleri zerine Yorumlar]'deki u pasajnda bu msralar hakkn
da bir erh sunar:
nsan varl dilde temellenir; fakat bu aslnda yal
nzca diyalogda (yani konumada ve iitmede) gerekle
ir... O andan itibaren insan kendisini sregiden her e
yin varlna yerletirir; ancak bundan sonradr ki insan
kendisini deiebilir olana, gelie ve gidie aabilir... 'Za
mann var olduu' zamandan beri diyaloguz. Zaman
doduu ve devam ettii iin, tarihsel varlklarz. Her
ikisi de diyalog-halinde-olma ve tarihsel olma ayn
yatadr, birbirlerine aittir ve ayndr.1
Bu diyalog modelini miras alarak gelitiren Gadamer ile
Ricoeur insan bilincinin kendisini asla (Descartes ya da erken
Husserl'in inand gibi) dolaysz sezgi yoluyla bilemeyeceine
dikkat eker. Bilin kendisini iaretler/gstergeler, semboller ve
metinler araclyla bilebilecei bir hermenoytik tura'maruz
kalmaldr. Baka bir syleyile bilin anlamm ierden ve ken
disinden yola karak silemez [anschauen; intuit]; bilin kendisi
ni ait olduu [zuhren] tarihsel cemaatin veya gelenein metin
leriyle diyaloga girerek yorumlayabilir [hemeneuein].
Anlamn komnallemesi ve muhafazas olarak tarih tam da
yalnzca kendi sbjektivitemle yaayamayacam iin diyalog
dur. Anlamm (ister bireysel, ister komnal ister ontolojik teki
olsun) tekiyle ilikim vastasyla elde ederim. Dolaysyla haki
katin/dorunun diyalog olduunu sylemek [Friedrich] Schleiermacher ve baka dnrlerin gelitirdii romantik modele
Bu kitaptaki iirlerin tercmesi iin sevgili Mustafa Zeki raki'ya minnet
tarm. (H. Arslan)
1 Martin Heidegger, Erluterungen zu Hlderlins Dichtung, 4th ed. (Frankfurt:
Klostenmann, 1971), 38-40.

Zeyl/Bk 391

bu model diyalogu konuan ile muhatab arasndaki bir intersbjektif/zneleraras muhabereye gre yorumlar dn gerek
tirmez. Tam tersine, Heidegger, Gadamer, Ricoeur ve Levinas'n
farkl tarzlarda gelitirdikleri diyalojik model anlamn daima
sbjektivitenin ya da hatta intersbjektivitenin sezgisel bilinler
dnda bir kaynaktan doduunda srar eder. Anlam her du
rumda homojen bir zaman ve mekanda varolan konuan znele
rin dolaysz ilikisine indirgenemez bir eydir.. nsani varlklar
arasndaki karlkl bir sezgisel muhabere olarak romantik diya
log modeli, anlamn daima sbjektivitelerin ezamanl varln
nceleyen ok daha temel bir "hermenoytik daire" modelinin
mmkn ve trev kabilinden ifadesinden baka bir ey deildir.
Anlam kendi bamza yaratmayz ve mucizevi ekilde yaratamayz. Anlam bizden nce dnen, yazan ya da konuan ba
ka insanlardan miras alrz. Ve mmkn her durumda bu anlam
kendi projelerimize ve yorumlarmza gre yeniden yaratrz. Fa
kat daima, biz burada ve imdi sonradan kendi kendimize ko
numadan nce daha nce baka zamanlarda ve mekanlarda ko
nuulmu olan eyleri dinleme [hren] ykmllmz vardr.
Bu, zellikle elinizdeki kitaptaki dialoglara nfuz eden bir
ey olarak hayat bir ayrmdr. Biz burada iki zne arasndaki
yazl, yazl bir metin olarak kaydedilmi, kada dklm ko
nuulan iletiim anlamnda "diyalog"la ilgileniyoruz. Konuma
dan yazya bu gei ok nemlidir. Sylem konumadan yazya
getiinde diyalogun btn koordinatlar zne, sz ve dnya
nemli bir deiiklie maruz kalr. Burada bahis konusu
olan, konuulan kelimelerin kendilerim zamanla yok olmaktan
kurtaracak saf bir harici sabitletirmeden (fixation) daha fazla
bir eydir. Diyalogun yazya geirilmesi metne yazarlarnn
sbjektif niyetleri karsnda otonomi/zerklik baheder. Baka
bir ekilde dile getirmek gerekirse, metindeki anlam, yazl sy
lei durumunda bile, artk konuucularn orijinal/as niyetle
riyle birebir rtme iddias tayamaz. Metindeki anlam bu ni
yetleri varsayarak dile getirirken, onlan ayn zamanda aar. Bir
kez yazya geirildi mi, konuanlarn dile getirmek istedikleri
anlam temel bir adan konuuculardan uzaklar ya da "uzak
lamtr." Ve bu srete, metin iki muhatabn snrl niyet ufuk
larn aarak yeni anlam ufuklarna onlan kendi okurlarnn
yorumlarnn okluuna teslim eden metnin mmkn dnyala-

392 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

rina alr. Bu sebeple, iki konuucunun ufuklarnn balan


gtaki rtmesinin [Horizontverschmelzung]2 ayru ufuklarn
okurun snrszca genileyen ufuklaryla ayrca rtmesine
maruz kaldn kefediyoruz. Baka bir biimde dile getirmek
gerekirse, konuanlarn ilk niyetlerinden metne ait yazya geir
me ve okuma srecinde giderek uzaklalr.
Yaz diyalog kendi bana okura ilk konuucularn szle
ri arasndaki boluklar doldurmas iin yaplm ak bir davet
tir. Yaz diyalog okuru yazarlarn 'orijinal' anlamlarm kendi
hermenoytik ve tecrbi nkabullerine gre yeniden yaratmaya
ve yemden yorumlamaya arr. Bu anlamdadr ki biz okur di
yaloga girer girmez, bu diyalog asla bitmeyecek bir diyalog ha
line geleceini syleriz. Laurence Steme Tristram Shandy'de
okurlarna hitap ederken bu noktay, problemli bir biimde de
olsa, zl bir ekilde yle dile getirir:
Doru ekilde gerekletirildiinde .... yaz sylei
nin farkl bir baka admdan baka bir ey deildir: m
kemmel yolda olduu eyi bildiini bilen kimse nasl
her eyi dnme riski alamyorsa ayn ekde yal
nzca doru ve salam rn vermenin snrlarn bilen
hibir yazar da her eyi dndn varsayamaz:
Okurlarnzn kavrayna gsterebeceiniz en byk
sayg o konuyu dosta ikiye blmek, kendiniz iin oldu
u kadar onun iin de yeri geldiinde tahayyl edebile
cei bir ey brakmaktr.3
Sterne burada hermenoytik diyalog iin iyi bir kopya verir.
Ben buna yalnzca okurun bir eyi daima yazar ister buna im
kn tansn ister tanmasn tahayyl edeceini veya yorumlaya
cam ilave etmek isterim. Anlamm muhayyel yeniden yorumu
bir edebiyat etiketi lks deil, metni kavramamn gereklilii
dir.
2 Hans-Georg Gadamer, W ahrheit und M eth od e (Tbingen: Paul Siebeck,
1960), 289 vd.
3 Laurence Steme, The Life and Opinions of Tristram Shandy (Harmondsworth:
Penguin 1967), 127.

Zey/Ek 393

Konuulan diyalog durumunun tersine bu konuan z


neler arasndaki ezamanl sylemin zel kontekstiyle snrl
dr ' diyalogun metin haline gelmesi anlam yazarlarn dar
niyetlerinden kurtarr ve e zamanl olarak okuyabilecek her
kese doru genileyen yeni bir okurlar topluluu yaratr. Her
menoytik ve nsan Bilimleri [Hermeneutics and th Human Scien
ces}nde Ricoeur'n tespit ettii gibi, Edebi (yani yazh) eserin
temel zellii.... psikososyolojik retim artlarn amas ve bu
yzden kendisini kendilerine farkl sosyokltrel durumlara
konulandrm snrsz bir okumalar serisine amasdr. zet
le, metin hem sosyolojik hem de psikolojik gr noktasmdan
kendisini yeni bir durumda 'yeniden kontekstalize' (recontextualize) edilebilecek ekilde 'kontekstinden edilebilir' (decontextulize) edilebiliyor olmaldr. te tam da bu okuma ey
lemiyle gerekletiribilen eydir."4 Sonuta konuulan szden
yazl sze geite, znelerin nceden kurumlam armonisi
olarak romantik diyalog modeli ok yetersizdir.' "Metin haline
getirilmi diyalog" dilin (ezamanl dolayszlk anlamnda) as
la btnyle ve sadece size ait olmadm/ daima baka yerler
de ve baka zamanlarda, gemite ve gelecekte var olan baka
dil-kullaraclarmm izlerini ve beklentilerini ierdiini aka
ortaya koyar.
Eer szn hermenoytik potansiyel gleri konumann
yazya dklmesiyle byle bir deiiklie maruz kalyorsa, ya
zarn hakknda konutuu dnyadan ne haber? Yazl -ya da
szl her sylem, 'birinin birisine bir ey hakknda bir ey syledeiri" varsayar. Buradaki referans problemi grmezden ge
linemez. Sylem metne dntnde referansn bana gelen
ey nedir diye bir soru yneltebiliriz. Yazl diyalogda referans
artk konuulan diyalogda muhataplarn paylat bir "burada
ve imdi" nin mekan-zaman kontekstiyle snrl deildir. Kurgu
ya da deil her yaz bir lde zgn tecrbe kontekstinin yaz
ya geirilmesidir ve bu lde referans sorunu elimine edilmi
grnr. Fakat sorun bu kadar basit deil. Yazl sylem aktel

4 Paul Ricoeur, "The Hermeneutical Function of Distanciation," in Hermene


utics and the Human Sciences, d., trans. J. 8. Thompson (Cambridge: Camb
ridge University Press, 1981), 139.

394 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

"burada ve imdi" tecrbe dnyasna birinci-dzeyde referans)at


f ykar, fakat bu ykma metnin sunduu mmkn dnyalara.
ikinci-diizeyde referansa almasna hizmet eder. Ricoeur referans
dzeni deiimini doru ekilde yle tasvir eder:
(Yazl bir ey olarak) eserin esiz referans boyutu,
bana gre, ... en temel hermenoytik problemi dourur.
Eer hermenoytii artk metnin arkasnda kaybolan te
ki kiinin psikolojik niyetlerinin aranmas diye tanmlayayamyorsak, ve eer yorumu yaplarn sklerek par
alara ayrlmasna indirgemek istemiyorsak, bu durum
da geriye yorumlanacak ne kalr? yle syleyeyim: yarumlamak metnin nnde alan dnya-iinde-varlk/olu tipini izah etmektir.... nk metinde yorum
lanmas gereken ey iinde ikamet edebileceim ve dola
ysyla benim kendime ait imknlarm yanstabileceim
(nerilmi) bir dnyadr.....Metnin dnyas bu yzden
gndelik dilin dnyas deildir^
Nihayet, szn ve dnyann konumadan yazya geite z
nenin (yazarn veya okurun) bana ne geldiini sorabiliriz. Bu
5

A.g.e., 141-142. Biz bu kitaptaki diyaloglar konusunda da, bu diyaloglar


yazarann kendi ikinci-dzey felsefi metinleri bunlarn kendileri bir an
lamda yaanan tecrbeye birinci-dzeyde referans hakkndadrlar hak
knda diyalog metinleri retmelerini ierdii lde bir n c -dilzey refe
ranstan s z edebiliriz. (Ve hatta Derrida'mn yapt gibi, bu b ir m c i- z e y
referansn kendisinin de zaten bir metin olduu da ne srlebilir: sonu
gelmeksizin kendi kendilerini-silen izler modeli veya arch i-ecritu re.) Bura
dan hereketle bu kitapta gerekleen diyaoglann aslnda geriye bu d
nrlerin metinlerini gndelik dilin veya tecrbenin zgn seylemine ka
dar izini srme giriimleri olduklarn syleyebiliriz. Onlar metinler hakkndaki metinler hakknda metinlerdir. Fakat bu kendi kendisini itiraf
eden parazitizm, bahsi geen felsefelirin anlamna yabanclatrmay veya
anlamlarm belirsizetirmeyi amalam deildir. Bu Fiaton'un D e v le f d e
edebi artifaktlan "yoksul ebeveynlerin yoksul ocuklan" olarak (yani, do
al tecrbenin saf taklidi olarak metnin kendisi bir baka dnyaya ait, aku hakikat olarak) sulamak amacyla bavurduu mimetik kopyann
kopyas olma anlamna gelmez. Amacmz referansn metinlemesini ya
zarn dnyasnn okurun dnyasnn yorumlayc ufkuyla iletiime girme
sinin araa olarak kullanmaktr. Her ne denirse densin, amacmz byle bireydir. Hermenoytik pudingin/tatlnn nihai delili yenmesidir elbette
bu okurun tepkisidir.

Zeyl/Ek 395

diyaloglarn her okuru, yazarn kelimelerini ve dnyalarn


metnin bizatihi yazya geirilmesi srecinin diyalektik istimlak
tarzn temellk etme/iselletirme giriiminde bulunacaktr.
Yine de, yaz tersine evrilebir bir birinci-dzey referansiyel
haberleme olmad iin, okurun hermenoytik temellk [Aneignung] hibir zaman yazarnm intensiyonel referansyla (zamansal ya da entelektel) tam balant kurmay baaramaya
caktr. Baka bir syleyile, bu metinlerle hakiki diyaloga girdi
inde kimse ilkece kendisini ve kendi dnyasn kavraynda
bir deimeye maruz kalacaktr.
Buradan hereketle okuma srecinden "ego'nun/
ben'in dnm/bakalanru" diye sz edebiliriz; nk,
okuma sreci okurun kendisiyle ilikisinde kendisine mesafe
alma srecini gerektirir. Okurun kendi kendisini kavray hem
temellk etme hem de mlk olan eylerden kurtulma olarak
grlmelidir. Ve bu hermenoytiin eletirel teoriyle diyalektik
yeniden bulumasn gerektirir: "znenin illzyonlarnn ele
tirisi kendi kendini-kavrayla birleebilir ve birletirmelidir.
... Artk hermenoytikle ideoloji eletirisini kart kutuplara yer
letirenleyiz. ideoloji eletirisi kendini-anlamanm katetmesi ge
reken zorunlu turdur; eer kincisini okurun nyarglarnn de
il metin sorununun ekillendirmesi gerekiyorsa,"6 Bu Ricoeur'n hemenoytik analizinin Levinas'm etik eletirisiyle, Derrida'run dekonstrktif analiziyle ve Marcuse ve Frankfurt Oku
lu'nun Marxist-Freudcu eletirisiyle paralellik kurmak amacy
la gzler nne serdii belirleyici halkadr. zne-okurlar bu di
yaloglar okurken belirli bir dnm geirirken, onlar yazan
zne-muhataplar da dnm geirir. Szn gelii, Diyalojik
bir soru yneltici olarak benim kendi kendimi-kavraym (bu
nu belirleyen eyler kltrel, ulusal, din, felsefi ve duygusal
syemlerimdir) kendisi burada ne karlan (her biri kendi
zel sylemine sahip) dnrlerle soru-cevap mbadelesinde
bir dnme ayor. Bu dnrlerin kendilerinin mtekabil
kendi kendilerini-kavraylarmda belirli bir dnm geirme
leri muhtemeldir bu daha nce formle edilmi szleri ve

6 A.g.e. 144.

396 ada Filozoflarla Syleiler/Kita Felsefesi Tartmalar

dnyalar alternatif yeniden formlasyonlanndan daha fazlas


n dourmasa bile. zetle bu diyalog metinleri her bir yazarn,
her bir okurun daha sonra mmkn yeniden yorumlarna ala
cak yeni mmkn anlamlara ve ufuklara sramalarn talep edi
yor.

ndeks

A
A Clockwork Orange 331

Amerika 8, 46, 130, 246, 248,


257, 262, 265-266, 283,
287, 297,384

Abbey Tiyatrosu 309


adalet 14-15, 22, 83,114,153, Amerikanizasyon 246
235-236, 279, 283-284, An Essay on Liberation 107
286,
288, 301-302, 348,
anlam 66, 90, 116, 121, 123,
358-359,364,387
128,164,177,
181, 256,
318,353,391
Adomo, Theodor 108, 132,
233
antropoloji 53
Aeneid 66

Apel 55

Aeschylus 123

ApolHnaire 229

affetme 6,49, 62, 258


ahlak 359-360

Aquinas 24, 262, 274, 285,307,312

akl 23,35,75,96,99-100,311, Arendt 39-40, 44, 114, 234235,311,333,335,383


133,152,
262,378
Almanya 48, 71, 185, 197, Aristophanes 196, 250
213,219, 247
Aristoteles 26, 28, 41, 51-54,
94, 116, 148, 155-157,
Altman, Robert 327

398 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

165, 195, 198-199, 204,


206, 208, 213-214, 216,
237, 263, 275, 303, 312,
349
armaan 66, 138, 187, 283,
337-343, 345-346, 349,
355,
364, 373
Arnold 249
Aron 58,132
Artaud 163, 236, 239
arzu 4,10,15,25-30,34,50,68,
77, 83, 85, 87, 93, 95,
103, 106, 110-111, 122,
154,156, 164, 177, 181182, 191-193, 205, 222,
225, 228, 233-234, 279,
284,
293, 296, 316,
334, 340, 342-346, 349350, 354, 361, 367-368,
371, 374,381,386-387
ak 14-15,22, 30,34, 93,95
ateizm 276,367
Augustine 27, 29, 88, 116,
190, 199, 208, 212, 239,
274,307,343,345, 386
Auschwitz 192, 281, 320-321
Avrupa 7-13, 46, 48-49, 56,
63-66, 68-71, 76-77, 81,
85, 89, 96-97, 105, 125,
129-130, 137, 161, 170171, 173, 185-189, 191192, 196, 199, 201, 205,
230, 232, 241-248, 251262, 264-267, 272, 286287, 305, 307, 310, 368,
370

Aydnlanma 48, 58,131,' 167,


186, 189-192, 196, 221,
228, 238, 251, 253, 257,
271-273, 286, 288, 292,
301, 353
B
' Babil Kulesi 264
bar 5, 7, 48, 94, 222, 266,
306, 370, 375
Barth, Kari 35, 51,124
Barthes, Roland 122,318
Bataille, Georges 163, 167,
231
Bat koalisyonu 7
Baudrillard, Jean 284, 318322,
320, 323-324, 333-334,
380
Beaufret 150, 300
Beckett, Samuel 104, 106,
119,167, 229, 233, 304,
374
Beethoven 331
Being and Nothingness (Sart
re) 79
ben, 5, 14, 21, 31, 54, 57, 118,
279,333,357
Benjamin, Walter 100-101,
108, 278, 306, 327,346
Berberova, Nina 231
Bergson, Henri 60, 68, 75-76,
197,
212, 366
bilgi 5, 28, 30, 119, 155-156,
170, 197, 214, 217, 219,

ndeks 399

227, 230,234,296

Byk Basil 24

bilim 10,19, 84,126,170,196,


198, 204, 213, 221, 338,
353

Byk Patlama Teorisi 266

bilimsel rasyonalite 23, 76

Cage, John 104

bin Laden 5,7, 9-12

Camus, Albert 146, 309

bireycilik 189,227

Caputo, Jack 282, 284-285,


Birleik Devletler 4-5,7-9,11304, 341,352, 355, 357,
13,44,48, 97,105,179,
364
242,
255-256, 265, 322,
Caputo, John 13, 276
350,384,386
Castoriadis, Cornelius 121,
biyolojik ihtiyalar 68
132
Blair, Tony 11, 288
Celan, Paul 163
Blanchot, Maurice 163, 165,
167,
348

Cline, Louis-Ferdinand 248

Bloch, Ernst 153

Chenu, Bruno 117

Blondel, Maurice 75
Boccaccio, Giovanni 263

Chomsky, Noam 5, 330, 333335

Boltanski, Luc 45

Cleary, John 62, 223

bozguncu 237

Clinton, Bill 236

Braudel, Ferdinand 116

Coleridge 318

Chaucer, Geoffrey 123, 263

Brecht, Bertolt 102,104,106

Comtus essendi (Spinoza) 87

Brentano, Franz 149-150

Connolly, James 369

Breton, Stanislas 145, 280,


306

Conscience et intentionalit
[Consciousness and Intentionality] 150

Buber, Martin 94, 203, 210,


274

Costello, Stephen J. 365

Budizm 10, 21, 273, 302-303,


387

Counter-revolution and Revo


lution (Marcuse) 100

Bulgaristan 185, 187

Courtine, Jean-Franois 299

Bultmann, Rudolf 35, 139140


Bchner, Georg 102

Cusanus 50, 345, 349, 362


Cyril, Saint 187

400 ada Filozoflarla Syieiler/Kta Felsefesi Tartmalar

k 25-26, 51, 53, 127, 138139, 367


D
Dante 29, 241, 248
Darwinci biyoloji 87
Dasein 82, 89, 211, 216-217,
221,228,311,313-314
Dastur, Franoise 299
de Beauvoir, Simone 79,309
de Gaulle, Charles 241
de Man, Paul 248
De surcrot {in Excess: Studies
of Saturated Phenome
na] 19
dekonstriiksiyon 3, 6, 15,
32, 55, 84, 161, 163,
165, 167, 169, 173-177,
179-181, 206, 209, 275,
278, 283, 285, 293,337,
348, 353, 355, 363-364,
378

236, 274-276, 278, 281285,


294, 298-299, 304,
306, 308-311, 317, 320,
324-325, 335, 337, 339341, 348, 352-353, 355,
357, 361-364,395
Descartes, Ren 27,37,51,75,
88,168,
292,390
devlet 4, 47-48, 93, 130, 132,
231,255, 258,384
Dickens, Charles 101-102
dil 81, 84, 92, 116, 120-122,
126, 142-143, 163-164,
- 167,171, 173, 179-180,
196, 211-212, 222-223,
231, 243, 247, 250-251,
256,
263-266, 316, 319,
.321,350, 368,389
Dilthey, Wilhelm 197,297

Deleuze, Gilles 157

din 3,18,67,87,120,154,186,
200, 218, 220-221, 251,
272-273, 281, 283, 286289, 296, 300, 305, 347,
349-350, 354, 356, 361,
367-368, 375, 377, 384387

demitolojizasyon 139-140

Dinesen, Isak 39

Democracy in America (Toequeville) 46

Dionysius 305,307,362-363

Delacroix, Eugne 102

demokrasi 5, 12, 32, 46, 128,


196, 216, 248, 255, 364,
369
Derrida, Jacques 3, 17, 26,
50, 84, 91, 96,125,157,
161, 201, 204-210, 233,

diyalog 13, 31, 73, 142, 202203, 206-207, 219, 235236, 239,253, 283, 303304, 307-308, 339, 343,
356,
387,389-396
Dostoyevski, Fyodor 94, 369,
375, 388

ndeks 401

doymu/doyurulmu feno
men 17-22, 27-29, 32,
36-37,338
Dumzil, Georges 63
Duncan, Paul 368
d krkl 27,130,238,372
D miti 141
Dylan, Bob 104,106
E
Eckhart House 374
Eco, Umberto 261,319

eskatoloji 85, 93, 131, 153,


174, 272,300, 306, 342,
348
Essay on Perpetual Peace
(Kant) 260
estetik 71, 97-101, 104, 106110, 233-234, 246, 249,
262, 310-311, 327, 331,
368,380,388
estetik gzellik 104
tant Donn [Being iven]
(Marin) 18
ethos 41

edebiyat 67, 121, 169, 178, etik 6, 34, 51-52, 54, 57, 61,
181,
201,231, 234, 273, 79-80, 83-96, 99, 110,
300,310,367,383,392
130,173, 212, 214, 229,
egemenlik 15, 46-47, 63, 67,
234-235, 279, 281,. 283,
69-70, '91, 232, 254,
295,
297, 310-311, 318,
256-257, 370,372,374
320-325, 328, 333, 345,
Egzistansiyalizm 55
359,364,387-388,395
ekonomi 9, 12, 135, 169-170, etik "ben" 89-90
188-189, 222, 232, 245, Etiyopya 323,326
257, 340-341,343
evrensellik 16, 158, 253-254,
Eliade, Mircea 21, 64-65,136137
Empiristler 34
endstriyel toplumlar 97
entelekteller 105, 108, 188,
244, 279

259-260
eylem 41, 43, 51-53, 120-121,
134,150,213,215,235236, 302, 316, 330, 333,
369, 372
11 Eyll 3-4, 7-8,12, 44,297

epistemoloji 233-234,293
Eriugena, John Scotus 24, 70,
363
Eros 26, 29, 85, 98-99,108
Eros and Civilisation (Marcu
se) 108

F
fallogosentrizm 176-177
farkllk 5, 10-17, 33, 55, 60,
64-65,68,83-85,89,93,
95, 99, 116, 146-147,

402 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

156-157, 159, 162, 164- Frankfurt Okulu 101, 108,


165,168, 208, 211, 214,
130, 395
218, 223, 232-233, 242- Fransa 3,48, 69-70, 75-76, 78,
243, 248, 254, 257, 259,
105,125,130,132,150,
274-275, 279, 281, 291,
159-160, 179, 185-187,
295, 320, 324, 329, 347,
190, 197, 205, 242-243,
354-355, 357, 359, 371/
247, 251-252, 286, 300,
380
366, 384
faizm 93,110, 137, 248, 250, Freud, Sigmund 40-43, 49,
252
56, 75, 108, 155, 164,
Fedier, Franois 300
Fellini, Federico 327

208,
227, 234, 236-237,
322,324,367,372,374375, 380-381

felsefe 9, 22-23, 26-28,. 31-33,


35, 42, 44, 52, 64, 66, Friel, Brian 58, 265, 382
68-69, 75-85, 88-89, 91, Fromm, Erich 108
93,
95-97,125-126,129,
136, 139, 142-143, 146G
147, 150, 156-170, 172Gadamer,
Hans-Georg 15,
174, 177-178, 195-205,
18,
52,
195, 223, 297,
213-219
301,355,390-391
fenomenoloji 17, 19, 21, 3031, 33, 76-78, 143, 151,
162-163, 225, 272, 293,
299-300, 306,338-339
Feuerbach, Ludwig 367

gemi 10, 56-57, 59, 61, 82,


88, 114, 118, 125, 238,
251-252, 291, 315, 319,
348

Filistin 3, 6-7,358

Genette, Gerard 115

Finnegans Wake 176,262, 264265

Gilson, Etienne 159

Flaubert, Gustave 106

Glas 177-178

Foligno, Angelo de 239


fonosentrizm 205
Foucault, Michel 293-294,
296, 325
Foundations o f the Metaphysics
of Morals 215

Ginsberg, Allen 104


God Without Being 19, 24, 338
Goethe, Johann Wolfgang
von 196, 207, 241, 244,
250
grme 34-36,190, 266
Gramsci, Antonio 230

ndeks 403

Grandeur 45

Hring, Bernard 149

Greisch, Jean 18, 293, 299

Hart, Kevin 355

Grek dill 51, 81, 201

Hartshrone, Charles 27

Grek felsefesi 81, 172, 198,


200-201, 221, 271, 362

Hassan, Ihab 226

Grekler 45, 82, 134, 152, 161,


170, 195, 198, 200-201,
215,278,307,365, 371

hatra 41, 43, 49-50, 56-60,


125, 127, 223, 251-252,
258-259, 283, 286, 315,
317, 321-322, 353, 357,
375,381

Griffith, Arthur 369

Heaney, Seamus 348,382

Griffith, D. W. 332

Hederman, Mark Patrick


366, 384

Grek mitolojisi 69

Grisward, Joel 70

Hegel, Georg Friedrich Wil


helm 23, 28, 30-31, 46Gutenberg, Johannes 203
47, 103, 164, 168, 225,
gzellik34,106-108, 111, 311,
236, 250, 292-293, 296,
366
313, 341, 346-347, 359,
367, 369,388
Heidegger,
Martin 3, 11, 15,
H
17,
26,
31, 34-36, 50,
Habermas, Jrgen 55, 58, 62,
52-54,
75-79,
81-84, 88130-132, 203-204, 207,
89,
96,
109,
117-118,
211, 229, 259, 280, 287,
143,
149,
156,
164-165,
297
168-169, 195-197, 203Haecker, Theodor 210
204, 209-211, 216, 218,
hafza 39,41-43,45,49-50,56,
220-221, 225, 228, 233,
59-61, 71, 125, 127,
248, 250, 271-272, 285,
238, 258, 283, 317, 321,
297, 299-301, 303-304,
380
306-309, 311, 313, 335,
Hafza Kaymas 41
338-339, 355, 364, 367,
hakikat 25, 59, 88, 126, 204,
374,390-391
211, 218,281,292,302- Helenik 52, 87,123, 148,161303,
326-327, 336, 379, 162
382, 384
hermenoytik 12-13,15,17-21,
haklar 49,189, 228
24-26, 31-32, 34, 36, 52,
62, 68, 113, 119, 121,
Hamelin, Octave 147,150
Grondin, Jean 18

404 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

124, 126, 129-130, 132, Husserl, Edmund 11, 17, 26,


134-136, 139, 142-143,
31, 34, 76-79, 88-89,
143, 149, 156-157, 164,
196-200, 203-206, 208,
196-197, 203-206, 208,
210-212, 214-221, 223,
210-211, 216, 225, 271,
275, 280, 284-285, 288,
291-295, 297-300, 302,
301, 312-313, 315-316,
304,
306-308, 310, 324, 338-339, 390
340, 343, 352, 354-355, hmanizm 131, 229-230
357-358, 364, 368, 379,
390-395
I
Hesiod 198
Ibsen, Henrik 102
Hristiyanlk 70, 87,123,153,
Ingarden, Roman 149
171-172, 206, 220, 228,
241, 251, 253,275, 277, Ingram, David .321
280, 304, 338> 361-362, Ingres 106
385-386
Hindistan 3, 63

Irak 5, 44, 287-288, 322-323,


326

Hinduizm 10, 273, 303, 387


Hint-Avrupa uygarl 63-65

History and Truth 126,133

brahim gelenek 9,123

History o f the Concept of His


tory 128

idealizm 96

Homer 123,198, 248,307

ideoloji 55, 57, 64-71, 115,


120-121, 126-128, 130,
132, 139, 151-152, 155,
186, 192, 225-226, 229,
294, 298, 347, 366, 378,
395

Hopkins, Gerald Manley 277

lyada 122

Horkheimer, Max 108, 132,


230

hukuk 84,199, 232

inan 14, 33, 35-36, 79-80, 86,


104, 132,154, 158, 242,
251, 273, 275, 287, 301,
303, 307-308, 328, 367369

Hume, David 189

internet 319, 334, 379

Hume, John 370

irade 30,131

Hobbes, Thomas 46
Holokost 297,345
Homans, Peter 43

Hlderlin, Friedrich 165,307,


389

ndeks 405

rlanda 3, 8 ,1 3 ,4 0 ,5 5 ,58> 63,


70-71, 137, 141, 186187, 242-243, 247, 251,
255, 259, 261, 263-265,
279,
298-300, 309,
365, 368, 370-371, 376,
381-386
sa Mesih 302-303, 338-339,
346-348

K
Kafka, Franz 106,231, 239
Kant, Immanuel 23, 49, 52,
75, 98, 108, 128, 158,
323, 168, 197, 215, 219-220,
232-235, 244, 257, 260,
271, 281, 311-315, 333,
338,
367,371

spanya 10,48, 252

kapitalizm 10, 44, 105, 128,


131-132, 225-226, 320,
351,380

srail 3, 7, 70, 79,148

Karamazov Kardeler 94

slam 3, 7-12, 56, 70,251, 275

katarsis 41
I
Jabes, Edmond 276

Katolik Kilisesi 44, 58, 188,

Jaeger, Werner 195

Kavanagh, Liam 271

Jameson, Fredric 320

Kazancakis, Nikos 328

Janicaud, Dominique 3

Kearney, Richard 3, 25, 55,


62, 223, 239, 269, 371372

Jaspers, Karl 56, 124, 136,


257,
282
Jefferson, Thomas 249
Jervolino, Dominico 293
Jervolino, Dominique 54
JFK 332
John the Chrysostom 24
Jordan, Neil 332-333
Joyce,

James 40, 106, 119,


123, 141, 161, 175-177,
233, 244, 262-265, 275,
328, 344, 348-350, 381,
383
Jung, Carl 346, 359, 372, 386,
388

221

Keller, Catherine 340


Kemp, Peter 293
Khra 13-16, 30,32/237, 343,
353
Kierkegaard, S0ren 95, 210,
233,
277,292, 311, 358,
374,387
kimlik krizi 44
Kitab- Mukaddes 21, 29, 54,
70, 80-81, 83, 89, 94,
118, 123-124, 128, 147149,152, 156, 173,190,
275, 288, 302, 306, 347,
358

406 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

Kojeve, Alexandre 292


komedi 196, 210, 263
komnizm 128, 132,188
konuma 4, 35, 39, 56, 81,
199, 201, 206, 208, 211,
222, 245, 250, 259, 306,
330,370,384
Koselleck, Reinhart 57,128

Lacan, Jacques 30, 294, 367,


372,380
Lanzmann, Claude 40, 64,
132
.
Latin Amerika 95, 127, 287,
375
Latin dili 146

kozmopolitanizm 13,16

Lectures on Ideology and Uto


pia 57

kt/ktlk 43, 361

Lefort, Claude 132,225

Kristeva, Julia 33, 118, 185,


368,372

Leibniz, Gottfried Wilhelm


von 51,54,125, 221

kriz 23, 33, 44, 91, 128, 167,


173,189,318,320

Lenin, Vladimir 104-105

Kubrick, Stanley 331


kurtulu 5, 14, 16, 96, 177,
236, 279,307

h
L'Etranger [The Stranger] 118
L'Evolution cratrice 75
l'imaginaire me connat pas de
censure 330

Lvi-Strauss, Claude 64-66,


115-116,122,135,314
Levinas, Emmanuel 17, 2628, 32, 52, 75, 79, 146,
157, 161-162, 173, 236,
272, 278, 281, 292-293,
298-300, 305-307, 310311, 323, 325, 335, 342,
344, 358, 367-368, 391,
395
liberalizm 189

L'Imaginaire [Imagination!
79,312

libido 42

L'Institution imaginaire de la
socit [The Imaginary
Institution o f Society]

locikosentrizm 169-170, 305

121
La mmoire, l'histoire, l'oubli
41
La Mtaphore vive [The Rule of
Metaphor] 113
La Revue Philosophique 78

Lichtestein, Roy 379


Locke, John 34,128,189
logosentrizm 96, 125, 166,
169-172, 176, 179, 298,
305
Lukcs, Georg 104
Luther, Martin 197, 199, 201,
221, 286

Rndeks 407

Lynch, David 327

medya kltr 318

Lyotard, Jean-Franois 157,


225,311,341,355, 364

melankoli 41-42,49,237,374375, 381

M
MacCabe, Colin 175
Machiavelli, Nicolo 46
Maimonides, Moses 196,205
Mallarm, Stphane 157,163,
165
Malraux, Andr 122
Manolopulos, Mark 337
Manson, Charlie 357
mantk 14, 24, 53, 76, 78, 80,
94, 99, 109, 145, 149150, 157-158, 165-167,
190, 198, 200-201, 206,
229, 237, 249, 266, 291,
296, 301, 313, 316, 327,
337~ 362, 367,379, 385,
389
Marcel, Gabriel 79,159, 282
Marion, Jean-Luc 17, 26-27,
282, 304-306, 337-338,
340, 355, 339, 354, 3^7

Merleau-Ponty, Maurice 7879, 119, 146, 225, 312,


315-317, 328-329, 335,
339,
385
mesihilik 94, 272,341
meruiyet krizi 44
metafizik 22-23, 26-27, 30-31,
35,51,53,82,145,148149, 151-152, 158, 171172,175,199, 205, 207209, 271, 275, 280, 296,
304, 311, 313, 341-342,
348,
354,360
metin 63, 80, 143, 178, 180182, 200, 202, 206, 247,
249, 272, 278, 283, 285,
311, 326, 363, 391, 393,
395 .
Michael Collins 332
Michelet, Jules 115,332
Mili, John Stuart 189
mimesis 41

Maritin, Jacques 159

mistisizm 221,362

Marksizm 225

Mitin Poetkas 113

Marx, Karl 98,108,120,369

mitoloji 64, 66, 137, 139, 358,


382

matematik 120,142,147,157,
169-170, 197-198, 203,
213
Matter and Memory 60
McCana, Proinsias 70
McLuhan, Marshall 245

mitos 138-139,141, 150,157


modernite 167, 262
Molire 250
Montaigne, Michel de 60,
239

408 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

Montesquieu, Charles de
131,189-190,192, 257
Mourier, Emmanuel 126,
159
muhayyile 39, 55, 60-61, 106,
121-122, 282, 300, 308310, 312-314, 316-318,
320, 326, 334, 367, 378,
382,385, 387
mukayeseli mitoloji 63-64
Mummia, Abu Camal 283
Musevi-Hristiyan gelenei
81,148

lm 4, 11, 40, 60,89, 136,


192-193, 227, 236, 331
351
t
paganizm 70, 305
Paine, Thomas 369
Pakistan 3
Paris 44,50,55,69, 71, 80, 96,
104,133,143,182,193,
207,
223, 242-244, 260,
299-300, 309-310, 328,
338,349, 363,366, 368

Musevilik 87, 171-172, 228,


275, 361

Partridge, Simon 370

mutlak idealizm 106

Philosophical
126

Mslman tahkiyeler 355

Pearse, Padraig 369


Investigations

mzik 102-103,191, 200, 222, Physics 208


238,
245, 249, 382 Picasso, Pablo 102, 106, 245
Myth and Terror 137
Platon 26, 28-29, 69, 75, 85,
Mythe et pope 68
Myths, Vreams, Mysteries 136
niyet 19, 391

88, 156, 168-169, 172,


195-196, 198, 202, 215,
237,
250, 367
Platoncu idealizm 237

O
O'Reagan, Miceal 372
okuma sreci 392,395
Orta a 10
Orwell, George 101-102, 231
otorite 23,44-48, 50,158
otorite krizi 44

Poetics of Modernity 310


Poetics of the Possible 282
Poeiika 116,156, 237, 310-311
politika 10, 92, 97, 102, 104,
107,'111, 129, 145, 214215, 233, 235, 266,370
popler kltr 99,335, 379
postmodernizm
225-226,
229, 271, 282-283, 289,
295, 304, 320-321, 329

ndeks 409

Pound., Ezra 248

Protestan kilise 199

Ricoeur, Paul 15, 17-19, 39,


55, 68, 113, 200, 203204, 211, 253, 272,
282, 284, 292-294, 297,
299-300, 306-307, 309310,321,329-330, 335,
357,367-368,376,390391, 393-395

Protreptikos 195

Riefenstha, Leni 332

Proust, Marcel 121, 317, 344,


348-349

Rilke, Rainer Maria 165,252

psikanaliz 28, 42-43, 62, 87,


139,163, 177,191,193,
296,367-368, 374-375

Roma 8, 40, 63, 67, 128, 146,


150,
168, 170-171, 197,
242-243,297, 348

put 348

Roma mparatorluu 58, 69,


241, 253,267

praksis 44, 52, 98, 111, 120121,126,129,135,175,


206,
213, 215
pratik politika 98
Proclus, Diadochus 159

putperestlik 305

Robinson, Mary 370

Romero, Bishop 286


E
radikal sanat 102
Rainwater, Mara 223
Rashi 274
rasyonalite 23,28,32,35,131,
133
rasyonalizm 167, 228, 231,
353

Rorty, Richard 280-282


Rosenzweig, Franz 274,306
Rousseau, Jean Jacques 46,
369
Rnesans 133, 199, 245, 253,
261,350
Rus Formalistleri 115
Russell, Bertrand 147,230

Rawls, John 56, 61, 236

Rdi, Salman 328

referans 41-42, 45, 59, 120,


162,179, 234, 281,324325,380, 393-394

rya 57; 71,128, 314, 382

Renoir, Pierre-Auguste 245

Said, Edward 273


Salman 328, 379

retorik 115,174-175,195-196,
198-199, 211, 237, 274,
283-284
revizyonistler 59, 281, 320

Sam's Fall 370, 381


sanat 22, 98-99,101-107,111112, 201-202, 204, 233-

410 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

Sofistler 198
234,
245-246, 249, 263,
300, 310, 319, 368, 375, Souk Sava 8-9
377-378, 380
Sokrates 198, 217, 232, 365
sansr 7,49,196, 263, 328
Soljenitsin, Alexander 130
Sartre, jean-Paul 59, 78-80,
146, 225, 284, 292, 296,
309, 312-318, 366-367,
369, 380
sava 4-5,8-9,11-12,32,48-49,
66, 69, 71, 79-80, 114,
136-137, 147, 192, 225,
236, 251, 258, 286-288,
298,
302, 322, 325,
345,347,358-359,388
Schama, Simon 332
Schelling, Friedrich 51, 156157,313
Schlegel, Friedrich 208

Song of Songs 29
sonsuz/srursz 22, 93, 278
sosyalizm 128, 254
Sovyet Devrimi 259
Spielberg, Seteven 40
Spinoza, Baruch 51, 53-54,
60, 86,196, 205, 236
332,
Stalinizm 96
Steiner, George 241
Sterne, Laurence 392
Stockhausen, Karlheinz 104
Stone, Oliver 331-332

Strangers, Gods and Monsters


Friedrich
15, 44, 284, 293, 296221,355,390
297,
299, 302-303, 305,
Schnberg, Arnold 233
355, 384
Scorcese, Martin 328
Strauss, Leo 196,205
Schleiermacher,
197,199,

Searle, John 34
Sein und Zeit 35
sezgi 18,76, 99,390
Shakespeare, William 123,
229, 241, 244, 250, 383,
389
Sharon, Ariel 6-7
sinema 100,328,330,332
sivil haklar 12
siyahlar 12
Skolastizm 51,151
Snow, C. P. 205

Suarez, Francisco 158


Sutcliffe, Peter 357
sbjektivite 19, 89-90, 124,
129,142, 210, 280, 294295,
301, 391
srrealistler 101-102

iddet 3-4, 7-8,10,12,47,133,


172, 180, 188, 192-193,
233, 247, 287,328,330331, 346, 349

ndeks 411

r 49, 85, 92, 104, 156, 177,


202, 207, 247, 249, 310,
345, 370, 372-373, 385,
390
T
tahkiye 39-43, 55, 113-123,
125-126, 228, 322-323,
328-329,333,356

124, 127, 146-148, 152,


155-156, 159-160, 172,
199-200, 220-221, 234,
271-274, 281, 299, 305306, 308, 338-340, 347349, 354-355, 361-362,
366
terr 3
terrizm 4-5,262, 350

tanklk 48, 55, 60-61, 68, 95, Thatcher, Margaret 298


102,119,177,
239, 248,
The Ability to Mourn 43
291,301,327,347,385
The Devils 388
Tanr 9,13-15,17,19, 21, 26- The God Who May Be 12, 1428, 31-32, 34-35, 54,
15, 17, 25-26, 50, 53,
66-67, 70, 79-81, 83,
272-273, 276, 278, 29985-88, 90, 93-96, 116,
303, 339-340, 343, 346,
123, 145, 147, 149,
352,367,384
152-155,186,190, 193,
The Human Condition 39
198, 218, 220-221, 227,
236, 256,263-264, 266, The Name of the Rose 263
271-284, 286-289, 298- The Phenomenology of Internal
Time Consciousness 88
302
Taylor, Charles 310,335

The Psychology of Imagination


59,312

Taylor, Mark 283

The Republic 69,172

Teigas, Demetrius 291

The Revolution of the Word 175

tekillik 189,191,312,320

The Sophist 172

teknoloji 75-76, 334

The Symbolism of Evil 51,117

Televizyon 7, 230, 244-245,


247, 322-323, 327, 330,
370
Temps et rcit [Time and Nar
rative] 113

The Theory of Intuition in Hus


serl's Phenomenology 78

Tarantino, Quentin 327, 331

teoloji 13,19,21-22,24-27,33,
35,42,52,66,70-71,96,

The Wake of Imagination 326,


378
Thorie des idologies [Theory
of Ideologies] 151
Thinking Biblically 51-52, 272

412 ada Filozoflarla Syleiler/Kta Felsefesi Tartmalar

165, 203, 300, 303, 306,


313, 317, 394

Tocqueville, Alexis de 46,


248
Toibin, Caolm 371

Vattimo, Gianni 278-281

toleranssz 248,303,306,362,.
386

Verdi, Guiseppe 106

Tolstoy, Leo 281,332, 375

Vezin, Franois 300

totaliteryenizm 93, 100, 108,


110,126,130,188,230

Vico, Giambattista 363

Totality and Infinity 272


Tracy, David 282, 293

Vemant, Jean-Pierre 67

Virgil 241, 248


Voltaire 192,230,369

tranzendantal idealizm 210


Tristram Shandy 392

Triumph of the Will 332

Wahl, Jean 78

Trotsky, Leon 105

Walking at Sea Level 360, 370


Warhol, Andy 326, 378

ulusuluk 186, 254

Wayne, John 318-319,326

umut 5-6, 36, 125, 130, 154,


174-175, 238, 247, 251,
283-284, 367, 377

Weber, Max 47
Welles, Orson 327

Whitehead, Alfred North 27

Weil, Simone 306


What is Thinking? 210

leme 30, 70, 146-147, 212,


297, 304, 343-344, 377,
382
topyac 57,68,127-129,131132, 216
Y
vahiy 18, 20-24, 26, 34, 139,
221, 271, 306, 338, 358
Van Gogh, Vincent 233, 239,
245
Varlk/Olu 35,51, 75-77,92,
145-148, 152, 155, 164-

Wilson, Robin 370


Winnicott, D. W. 190
Wittgenstein, Ludwig 36,
114,126,142, 232, 304,
366

X
yabanclama 40, 100-101,
104-106, 110, 132, 139,
286,293,296
yapsalclk 129
Yas tutma 42-43, 49,380-381

ndeks 413

yaz 64,79, 156,163,171,178,


207,
272, 315,325,392393, 395
Yeats, William Butler 141,
304
Yeni Politika 3

Z
zaman 31, 35, 42, 50, 56, 64,
84-86, 88-89,113,117-

118, 171, 197, 208,


212,
244, 282, 292,
308, 315, 325, 332,
375, 390-391

Zizek, Slavoj 284


Zola, Emile 102, 230

You might also like