You are on page 1of 18

Friedrich Engels

Anti-Dühring
Bay Eugen Dühring Bilimi Altüst Ediyor

‹K‹NC‹ KISIM
EKONOM‹ POL‹T‹K

B‹R‹NC‹ BÖLÜM
KONU VE YÖNTEM

Ekonomi politik, en genifl anlamda, insan toplumunda maddesel yaflama araçlar›n›n üretim ve de¤iflimini yöneten
yasalar›n bilimidir. Üretim ile de¤iflim iki farkl› ifllevdirler. Üretim, de¤iflimsiz olabilir; ama de¤iflim, —tan›m gere¤i ürün-
lerin de¤ifliminden baflka bir fley olmamas›ndan ötürü—, üretimsiz olamaz. Bu iki toplumsal ifllevden her biri, büyük
ölçüde kendine özgü d›fl etkilerin etkisi alt›nda ve dolay›s›yla büyük ölçüde kendi öz ve özgül yasalar›na sahip bulunur.
Ama öte yandan, bu ifllevler birbirlerini her an koflulland›r›r ve birbirleri üzerinde öylesine bir etkide bulunurlar ki bun-
lar, ekonomik e¤rinin apsis ve ordinat› olarak adland›r›labilirler.
‹nsanlar›n üretim ve de¤iflim koflullar› ülkeden ülkeye ve her ülkede de kuflaktan kufla¤a de¤iflir. Öyleyse ekonomi
politik de bütün ülkeler ve bütün tarihsel dönemler için ayn› (sayfa: 227) olamaz. Yaban›l›n ok ve yay›ndan, çakmaktafl›
b›ça¤›yla ancak ayr›ks›n olarak ifle kar›flan de¤iflim iliflkilerinden bin beygirlik buhar makinesine, mekanik dokuma tez-
gah›na, demiryollar› ve ‹ngiltere Bankas›na de¤in, çok büyük bir uzakl›k var. Atefl Toprakl›lar (Fuégien’ler - Macellan
tak›madal›lar), y›¤›nsal üretim ve dünya ticaretine de¤in varamad›klar› gibi, hat›r bonolar›na ve bir borsa çöküntüsüne
de varamad›lar. Atefl Topra¤›n›n ekonomi politi¤i ile bugünkü ‹ngiltere’nin ekonomi politi¤ini ayn› yasalara indirgemek
isteyen biri, ortaya en baya¤› beylik düflüncelerden baflka bir fley koyamaz. Öyleyse ekonomi politik, özsel olarak tar-
ihsel bir bilimdir. Tarihsel, yani durmadan de¤iflen bir konu ile u¤rafl›r; önce üretim ve de¤iflimdeki evrimin her derece-
sine özgü yasalar› ayr› ayr› irdeler ve ancak bu irdeleme sonundad›r ki, üretim ve de¤iflim için her zaman geçerli baz›
genel yasalar saptayabilir. Belirli üretim tarzlar› ve de¤iflim biçimleri için geçerli yasalar›n, tarihin bu üretim tarzlar› ve
de¤iflim biçimlerine ortaklafla sahip bulunan bütün dönemleri için geçerliliklerini koruduklar› kendili¤inden anlafl›l›r.
Böylece, öme¤in maden paran›n kullan›lmaya bafllanmas›, maden paran›n de¤iflim arac› görevini gördü¤ü bütün ülkel-
er ve bütün tarih aflamalar› için geçerlikte kalan bir dizi yasay› yürürlü¤e sokar.
Belirli bir tarihsel toplumun üretim ve de¤iflim biçimi ile bu toplumun tarihsel koflullar›, ayn› zamanda ürünlerin
bölüflüm biçimini de içerirler. Tarihe giriflleri s›ras›nda bütün uygar halklarda, kendisi ya da çok belirgin kal›nt›lar›
görülen topra¤›n ortaklafla mülkiyetinin hüküm sürdü¤ü afliret (tribu) ya da köy topluluklar›nda, ürünlerin gözle görülür
bir biçimde eflit bir bölüflümü tamamen do¤ald›r; üyeler aras›ndaki bölüflümün daha büyük bir eflitsizli¤in bafllad›¤›
yerde, bu durum, toplulu¤un (communauté) da¤›lmas›n›n bafllang›c›n› da gösterir. Büyük ve küçük tar›m, içinde
gelifltikleri tarihsel koflullara göre, çok farkl› bölüflüm biçimleri kabul ederler. Ama büyük tar›m›n her zaman küçük
tar›mdan çok daha baflka bir bölüflümü koflulland›rd›¤›; büyük tar›m›n —köle (sayfa: 228) sahipleri ile köleler, toprak-
beyleri ile angaryac› köylüler, kapitalistler ile ücretliler aras›nda— bir s›n›f karfl›tl›¤›na dayand›¤› ya da böyle bir karfl›tl›k
oluflturdu¤u, oysa küçük tar›m›n tar›msal üretimde çal›flan bireyler aras›nda hiçbir zaman bir s›n›f ayr›m› sonucu ver-
medi¤i, tersine, böyle bir ayr›m›n yaln›zca varl›¤›n›n bile parçasal (parcellaire) ekonominin sonunun bafllang›c›n› göster-
di¤i de aç›kt›r. — O zamana de¤in do¤al ekonominin tek bafl›na ya da baflat bir biçimde egemen oldu¤u bir ülkede
maden paran›n kullan›lmaya bafllanmas› ve yay›lmas›, eski bölüflümün, her zaman az ya da çok h›zl› ve bireyler
aras›ndaki eflitsizli¤in, dolay›s›yla zengin ve yoksul aras›ndaki karfl›tl›¤›n gitgide artaca¤› bir biçimde altüst olufluna
ba¤l›d›r. Ortaça¤›n lonca ve yerel zanaatç›l›¤›, büyük kapitalistler ile ömürboyu ücretlileri, bunlara modern sanayi, kre-
dinin bugünkü geliflmesi ve her ikisinin de evrimine uygun düflen de¤iflim biçimi olan özgür rekabet taraf›ndan ne denli
zorunlu bir biçimde yolaç›lm›fl bulunuyorsa, o denli olanaks›z k›l›yordu.
Ama bölüflümdeki farkl›l›klarla birlikte s›n›f farkl›l›klar› da ortaya ç›kar. Toplum, ayr›cal›kl› s›n›flarla yoksunlaflm›fl

1
s›n›flar, sömürücülerle sömürülenler, egemenlerle yönetilenler biçiminde bölünür ve ayn› bir afliretin do¤al topluluk gru-
plar›n›n, evrimleri içinde bafllang›çta yaln›zca ortak ç›karlar›na (örne¤in Do¤udaki sulama) gözkulak olmak ve d›fla karfl›
savunmalar›n› sa¤lamak için ulaflm›fl bulunduklar› devlet, [1*] bundan böyle, egemen s›n›f›n yaflama ve egemenlik
koflullar›n›n yönetilen s›n›fa karfl› zorla sürdürülmesi gibi bir ere¤e sahip olur.
Bununla birlikte bölüflüm, üretim ve de¤iflimin salt edilgen bir sonucu da de¤ildir; o da ötekiler üzerinde etkili olur.
Her yeni üretim tarz› ya da her yeni de¤iflim biçimi, bafllang›çta (sayfa: 229) yaln›zca eski biçimler ile bunlara uygun
düflen siyasal kurumlar taraf›ndan de¤il ama eski bölüflüm biçimi taraf›ndan da engellenir. Her yeni üretim tarz› ya da
her yeni de¤iflim biçiminin, önce uzun bir savafl›m içinde, kendine uygun düflen bölüflümü kendine ba¤lamas› gerekir.
Ama belli bir üretim ve de¤iflim biçimi ne denli hareketli, geliflime ve evrime ne denli yatk›n olursa, bölüflüm de içinden
ç›kt›¤› koflullar›n etkisinden kurtuldu¤u ve daha önceki üretim ve de¤iflim biçimi ile çat›flma içine girdi¤i bir düzeye o
denli çabuk ulafl›r. Yukarda sözkonusu edilen eski ilkel topluluklar, d›fl dünya ile ticaret ifllerinde da¤›lmalar› sonucunu
veren servet farkl›l›klar› meydana getirmeden önce, bugün bile Hintliler ve Slavlarda oldu¤u gibi, varl›klar›n› binlerce y›l
sürdürebilirler. Buna karfl›l›k, topu topu üçyüz y›ll›k bir geçmifli bulunan ve ancak büyük sanayinin ortaya ç›kmas›ndan
sonra egemen duruma geçen modern kapitalist üretim, bu k›sa zaman parças› içinde, bölüflümde onu zorunlu olarak
sonuna götürecek olan çeliflkiler —bir yanda sermayelerin birkaç elde, öte yanda da varl›ks›z y›¤›nlar›n büyük kentlerde
toplanmas›— yaratt›.
Bölüflüm ile bir toplumun maddesel varl›k koflullar› aras›ndaki ba¤, her durumda yans›mas› halk içgüdüsünde
düzenli olarak bulunacak denli do¤ald›r. Bir üretim biçimi, evriminin yükselme çizgisi üzerinde bulundu¤u sürece, ken-
disine uygun düflen bölüflüm biçimi taraf›ndan zarara u¤tat›lm›fl durumda bulunan kimseler taraf›ndan bile alk›fllan›r.
Büyük sanayinin ortaya ç›kmas› zaman›ndaki ‹ngiliz iflçileri gibi. Hatta bu üretim biçimi toplum için normal olarak kald›¤i
sürece, bölüflümden genellikle herkes hoflnuttur ve o anda egemen s›n›f›n kendisi içinden yükselen protestolar
(SaintSimon, Fourier, Owen), ilkin sömürülen y›¤›n içinde hiçbir yank› bulmaz. Ancak sözkonusu üretim biçimi inifl
çizgisinin büyücek bir k›s›m›n› tamamlad›¤›, ömrünün yar›s›n› doldurdu¤u, varl›k koflullar› büyük ölçüde ortadan kalkt›¤›
ve ard›l› gelip kap›ya dayand›¤› zamand›r ki — iflte ancak o zamand›r ki gitgide daha eflitsiz bir biçime gelen bölüflüm
haks›z (sayfa: 230) görünür; iflte ancak o zamand›r ki yaflam taraf›ndan afl›lm›fl olgular, ölümsüz denilen adaletin
karfl›s›na ça¤r›l›r. Ahlaka ve hukuka bu baflvurufl, bizi bilimsel bak›mdan bir parmak bile ilerletmez; iktisat bilimi, ne
denli hakl› olursa olsun, ahlaksal öfke içinde herhangi bir kan›t de¤il ama yaln›zca bir belirti görebilir. ‹ktisat biliminin
görevi daha çok, ortaya ç›kan toplumsal bozukluklar›n bir yandan varolan üretim biçiminin zorunlu sonuçlar› ama bir
yandan da bafllayan bozulmas›n›n belirtileri olduklar›n› göstermek ve bozulan ekonomik hareket biçimi içinde, üretim
ve de¤iflimin gelecekteki bu bozukluklar› ortadan kald›racak yeni örgütlenme ö¤elerini bulup ç›karmakt›r. Ozan› yaratan
öfke, bu bozukluklar›n betimlenmesinde ya da bu bozukluklar› yads›yan veya süsleyip-püsleyen egemen s›n›f›n
hizmetindeki flakflakç›lara karfl› sald›r›da tam yerli yerindedir. Ama her durumda ne denli az tan›tlay›c› oldu¤u, tüm
geçmifl tarihin her döneminde bu öfkeyi besleyecek yeterince fley bulunmas› basit gerçe¤inden de anlafl›labilir.
Bununla birlikte, çeflitli insan toplumlar›n›n içlerinde üretim ve de¤iflimde bulunduklar› ve sonuç olarak ürünlerin her
kez içlerinde bölüflüldükleri koflullar›n ve biçimlerin bilimi olarak ekonomi politik, bu genifllemeyle henüz yarat›lacak bir
fley olarak kal›r. fiimdiye de¤in iktisat bilimi olarak elimizde bulunan fley, hemen tamamen kapitalist üretim biçiminin
do¤uflu ve geliflmesi ile s›n›rlan›r: Bu da üretim ve de¤iflimin feodal biçimlerinden arta kalanlar›n elefltirisiyle bafllar,
bunlar›n kapitalist biçimlerle de¤iflmesi zorunlulu¤unu gösterir, daha sonra bu üretim tarz›n› ve ona uygun düflen
de¤iflim biçimlerini olumlu anlamda, yani toplumun genel ereklerini kolaylaflt›rmalar› anlam›nda aç›klar ve kapitalist üre-
tim biçiminin sosyalist elefltirisi ile, yani kapitalist üretim biçiminin yasalar›n›n olumsuz anlamda aç›klanmas›, bu üretim
biçiminin kendi öz evrimi taraf›ndan kendi kendini olanaks›z k›lan noktaya do¤ru yöneldi¤inin tan›tlanmas› ile bitirir. Bu
elefltiri, kapitalist üretim ve de¤iflim biçimlerinin, üretimin kendisi için gitgide katlan›lmaz bir engel (sayfa: 231) duramu-
na geldiklerini; bu biçimler taraf›ndan zorunlu olarak koflulland›r›lan bölüflüm tarz›n›n gün günden daha çekilmez bir
s›n›f durumu, gitgide daha az ama gitgide daha zengin kapitalistler ile say›s› durmadan artan ve durumu genellikle
kötünün kötüsüne giden varl›ks›z emekçi iflçiler aras›nda her gün daha da k›z›flan bir karfl›tl›k do¤urdu¤unu ve ensonu,
kapitalist üretim biçimi çerçevesinde yarat›lm›fl ama bu üretim biçiminin art›k egemenlik alt›na alamad›¤› yo¤un üretken
güçlerinin, toplumun bütün üyelerine, hem de durmadan artan bir ölçüde yaflama araçlar› ve yeteneklerinin özgür bir
geliflmesini sa¤lamak için, planl› bir elbirli¤i bak›m›ndan örgütlenmifl bir toplum taraf›ndan el alt›na al›nmaktan baflka
bir fley beklemediklerini tan›tlar.
Burjuva ekonomisinin bu elefltirisini sonuna de¤in götürebilmek için üretim, de¤iflim ve bölüflümün kapitalist biçi-
mini bilmek yetmiyordu. Ona öngelen ya da daha az geliflmifl ülkelerde. onun yan›nda hâlâ varl›klar›n› sürdüren biçim-
ler de, hiç de¤ilse ana çizgileri içinde, irdelenmeli ve karfl›laflt›rma konular› hizmeti görmeliydiler. Bu türlü bir irdeleme

2
ve karfl›laflt›rma flimdiye de¤in genel olarak yaln›zca Marks taraf›ndan yap›lm›flt›r ve bunun sonucu burjuva dönem-
öncesi teorik iktisat üzerine flimdiye de¤in saptanm›fl ne varsa, hemen hepsini onun araflt›rmalar›na borçlu bulunuy-
oruz.
Ekonomi politik, dahi kafalarda 17. yüzy›l sonuna do¤ru do¤mufl olmas›na karfl›n gene de, dar anlamda, fizyokrat-
lar ve Adam Smith’in vermifl bulunduklar› olumlu formüller içinde, özsel olarak 18. yüzy›l›n çocu¤udur ve bu dönemin
bütün üstünlük ve kusurlar›yta birlikte, bu ça¤da büyük Frans›z ayd›nlanma filozoflar› taraf›ndan elde edilmifl baflar›lar
dizisi içine girer. Ayd›nlanma filozoflar› için söylemifl bulundu¤umuz fley, o ça¤›n iktisatç›lar› için de geçerlidir. Yeni
bilim, onlar için, ça¤lar›ndaki koflullar›n ve gereksinmelerin d›flavurumu de¤il ama ölümsüz usun d›flavurumu idi; bu bil-
imin buldu¤u üretim ve de¤iflim yasalar›, bu eylemlerin tarihsel olarak belirlenmifl bir biçiminin de¤il ama do¤an›n ölüm-
süz yasalar› idiler; bu yasalar, insan do¤as›ndan (sayfa: 232) ç›kar›l›yorlard›. Ama bu insan, yak›ndan bak›l›rsa, o zaman
büyük burjuva haline dönüflmekte olan orta burjuva idi ve do¤as› da, ça¤›n tarihsel olarak belirlenmifl koflullar› içinde
üretimde bulunmaya ve ticaret yapmaya dayan›yordu.
Felsefe alan›nda, “elefltirel kurucu”muz bay Dühring ve yöntemi ile yeterince tan›flm›fl bulundu¤umuz flu anda, onun
ekonomi politi¤i nas›l tasarlayaca¤›n› önceden kolayca söyleyebiliriz. Felsefede, saçmalamakla yetinmedi¤i yerde
(do¤a felsefesinde oldu¤u gibi), bay Dühring’in görüfl biçimi, 18. yüzy›l görüfl biçiminin bir karikatürü idi. Sözkonusu
olan tarihsel evrim yasalar› de¤il ama do¤al yasalar, ölümsüz do¤ruluklar idi. Ahlak ve hukuk gibi toplumsal iliflkiler, her
durumda varolan tarihsel koflullara göre de¤il ama biri ötekini ya ezen ya da ezmeyen, ne var ki bu sonuncu durum
flimdiye de¤in ne yaz›k ki hiç görülmeyen o ünlü iki adamca¤›z taraf›ndan kararlaflt›r›l›yordu. Bundan ötürü e¤er bay
Dühring’in iktisadi da ayn› biçimde son çözümlemedeki kesin do¤ruluklara, ölümsüz do¤a yasalar›na, en üzücü
bofllu¤un gereksiz yinelenen belitlerine indirgeyece¤i ama buna karfl›l›k iktisad›n olumlu içeri¤ini bildi¤i ölçüde, onu
arka kap›dan kaçak olarak sokaca¤› ve bölüflümü toplumsal bir olay olarak üretim ve de¤iflimden ç›kartacak yerde,
kesin çözüm için o ünlü ikilisine b›rakaca¤› sonucunu ç›kart›rsak, pek de yan›lm›fl olmayaca¤›z. Ve bütün bunlar, art›k
çok iyi bilinen eski marifetlerden baflka bir fley olmad›¤› için, bu bölüm üzerinde ifli k›sa tutabiliriz.
Gerçekten bay Dühring, daha 2. sayfada, bize ekonomisinin felsefesinde “saptanm›fl” bulunan fleye güvendi¤ini ve
“baz› bafll›ca noktalarda, araflt›rmalar›n daha yüksek bir alan›nda daha önce sonuca ba¤lanm›fl bulunan üstün
do¤ruluklara dayand›¤›n›” bildirir.
Her yerde, kendini övmede ayn› ölçüsüzlük. Her yerde, bay Dühring’in utkusunun bay Dühring taraf›ndan saptan›p
ayarlanm›fl fleylerin üstesinden gelmesi. Gerçekten ayarlanm›fl, bunu enine boyuna görmüfl bulunuyoruz; — ama,
“hesabi görüldü!” dendi¤i anlamda. (sayfa: 233)
Hemen sonra, “tüm iktisad›n en genel do¤al yasalar›” ile karfl›lafl›yoruz. — Demek do¤ru tahmin etmifliz. Ama bu
do¤al yasalar, ancak “ba¤›ml›l›k ve kümelenme siyasal biçimlerinin bu do¤al yasalar›n sonuçlar›na ba¤land›klar› o daha
do¤ru belirlenim içinde incelendikleri” zaman geçmifl tarihin kusursuz bir kavray›fl›n› sa¤larlar. “Kölelik ve ücretli
ba¤›ml›l›k gibi, kendilerine zor (violence) üzerine kurulu mülkiyet ikiz kardefllerinin eklendi¤i kurumlar, gerçekten siyasal
bir niteli¤e sahip toplumsal ekonominin yap›c› biçimleri olarak düflünülmelidirler ve bu kurumlar, flimdiye de¤in
varoldu¤u biçimdeki dünyada, iktisad›n do¤al yasalar›n›n etkilerini içinde gösterebildi¤i tek çerçeveyi temsil ederler.
Bu önerme, bir Wagner leit motiv’i gibi, bize ünlü ikilinin yaklaflt›¤›n› haber veren bir fanfard›r. [2*] Ama, daha da
çok bir fleydir, bay Dühring’in bütün kitab›n›n temel konusudur. Hukuk konusunda bay Dühring bize, Rousseau’nun
eflitlik teorisinin, Paris’in bütün küçük iflçi kahvelerinde y›llardan beri çok daha iyilerinin iflitilebildi¤i sosyalist plan üzer-
ine kötü bir transpozisyonundan (makam de¤ifltirmesinden) baflka herhangi bir fley sunmas›n› bilmiyordu. Burada bize,
iktisad›n do¤al ve ölümsüz yasalar› ile bu yasalar›n etkilerinin, iflin içine devletin, zorun kar›flmas› yüzünden bozulmalar›
üzerine, iktisatç›lar›n yak›nmalar›n›n hiç de daha iyi olmayan bir sosyalist transpozisyonunu verir. Bunu yaparken,
sosyalistler aras›nda tek bafl›na kal›r, — ve hakças› da budur. Her sosyalist iflçi, milliyeti ne olursa olsun, zorun
sömürüye yaln›zca yard›mc› oldu¤unu ama onun nedeni olmad›¤›n›; sermaye ile ücretli emek aras›ndaki iliflkinin
sömürülmesinin nedeni oldu¤unu ve bu iliflkinin de zor yolundan de¤il, salt ekonomik biçimde do¤mufl bulundu¤unu
çok iyi bilir.
Üstelik, flimdi bir de bütün ekonomik sorunlarda “iki sürecin, üretim süreci ile bölüflüm sürecinin birbirinden
ay›rdedilebilece¤i”ni ö¤reniyoruz. Aynca, o yüzeysel ünlü J. B. Say, belki buna bir üçüncü süreci, kullan›m, tüketim
sürecini de ekler ama iyi düflünülmüfl olarak, ard›llar›ndan çok da bir (sayfa: 234) fley söyleyemezdi. De¤iflime ya da
dolafl›ma gelince bu, ürünlerin son tüketiciye, as›l tüketiciye ulaflmas› bak›m›ndan olup bitmesi gereken her fleyin içine
girdi¤i üretimin bir altbölümünden baflka bir fley olmazd›. — E¤er bay Dühring, birbirlerini karfl›l›kl› olarak
koflulland›rsalar bile birbirlerinden özsel olarak farkl› iki süreci, üretim süreci ile dolafl›m sürecini birbirine kar›flt›r›yor ve
e¤er s›k›lmadan, bu kar›fl›kl›ktan kaç›nmakla, “kar›fl›kl›k do¤urmaktan baflka bir fley yap›lmad›¤›n›” ileri sürüyorsa bu,

3
yaln›zca dolafl›m›n elli y›ldan beri gerçeklefltirilmifl bulundu¤u çok büyük geliflmeyi ya bilmedi¤ini ya da anlamad›¤›ni
tan›tlar; ayr›ca kitab› da sonradan bunu do¤rular. Ama hepsi bu kadar de¤il. Üretim ve de¤iflimi bir tek fley, k›sacas›
üretim olarak düpedüz kaynaflt›rd›ktan sonra, bölüflümü de birinci süreçle hiçbir iliflkisi olmayan tamamen yabanc› ikin-
ci bir süreç olarak üretimin yan›na koyar. Oysa bölüflümün, kesin çizgileri içinde, her zaman belirli bir toplumun üretim
ve de¤iflim iliflkilerinin —ve bu toplumun tarihsel geçmiflinin, hem de bu sonuncular› bir kez ö¤rendikten sonra bun-
dan, bu toplumdaki egemen bölüflüm biçimini kesinlikle ç›kartabilece¤imiz bir biçimde— zorunlu sonucu oldu¤unu
görmüfl bulunuyoruz. Ama e¤er bay Dühring ahlak, hukuk ve tarih anlay›fl›nda “saptanm›fl” ilkelere ba¤l›l›ktan ayr›lmak
istemiyorsa, bu temel ekonomik gerçe¤i yads›mas› gerekti¤ini ve bunun da özellikle o vazgeçilmez ikilisinin iktisada
kaçak olarak sokulmas›n›n sözkonusu oldu¤u zaman gerekti¤ini görüyoruz. Ancak bölüflümü, üretim ve de¤iflim ile
bütün ba¤lardan baflar›yla kurtard›¤› zamand›r ki bu büyük olay meydana gelebilir.
Bununla birlikte, önce iflin ahlak ve hukuk bak›m›ndan nas›l olup bitti¤ini hat›rlayal›m. Orada bay Dühring,
bafllang›çta ifle bir tek adamla bafllam›flt›; flöyle diyordu:
“Bir insan tek olarak ya da ayn› anlama gelmek üzere baflkas› ile her türlü ba¤lant›n›n d›fl›nda olarak düflünüldü¤ü
ölçüde, ödevlere sahip olamaz. Onun için yükümlülük de¤il ama yaln›zca bir istek vard›r.”
Tek olarak düflünülmüfl bu ödevsiz adam, orada hiçbir (sayfa: 235) günah ifllemeyece¤i için, günahs›z yaflad›¤›
cer›netteki o u¤ursuz “ilk Yahudi Adem”den baflka kimdir? Ama bu gerçeksel filozof Adem için bile bir ilk günah›n eli
kula¤›ndad›r. Bu Adem’in yan›nda ortaya birdenbire, —kuflkusuz dalga dalga bukleli bir Havva de¤il—, ama ikinci bir
Adem ç›kar. Ve hemen Adem’in ödevleri olur ve... o bu ödevleri çi¤ner. Kardeflini kendisiyle eflit hak sahibi biri olarak
ba¤r›na basaca¤› yerde onu egemenli¤i alt›na al›r, kölelefltirir, — ve bu nedenle de bay Dühringe göre metelik etmeyen
tüm evrensel tarih, bugüne de¤in iflte bu ilk günah›n, bu ilk kölelefltirme günah›n›n sonuçlar›n›n ac›s›n› çeker.
Öyleyse, söz aras›nda, e¤er bay Dühring “yads›man›n yads›nmas›”n›, onu eski düflüfl ve kurtulma öyküsünün kötü
bir kopyas› olarak nitelendirmekle yeterince kötüledi¤ine inan›yorsa, bu durumda ayn› öykünün kendisi taraf›ndan
yap›lan son bask›s› üzerine ne diyelim? (Çünkü biz, resmi bas›n›n dedi¤i gibi, zamanla kurtulmaya da “inanaca¤›z”.)
Her durumda biz Samilerin, günahs›zl›k durumundan ç›kman›n genç o¤lan ile genç k›z için ne de olsa çabaya de¤di¤i
yolundaki eski afliret söylencesini ye¤ tutanz; böylece bay Dühring de kendi ilk günah›n› iki adamla iflletmifl olma rek-
abet kabul etmez ününü korumufl olacakt›r.
fiimdi ilk günah›n ekonomideki transpozisyonunu (yer de¤ifltirimini) görelim.
“Üretim fikri bak›m›ndan, do¤a karfl›s›nda kendi güçleri ile birlikte tek bafl›na bulunan ve kimse ile paylaflacak hiçbir
fleyi olmayan bir Robinson tasar›m›, herhalde uygun bir zihinsel flema verebilir. ... Bölüflüm fikri içinde bulunan en
önemli fleyi anlafl›l›r k›lma bak›m›ndan, ekonomik güçleri birlefltirilen ve besbelli flu ya da bu biçim alt›nda karfl›l›kl›
olarak kendi paylar›n› tart›flmak zorunda bulunan iki insan zihinsel flemas›n› kullanmak da bir o denli yerinde olacakt›r.
Gerçekten, en önemli bölüflüm iliflkilerinden baz›lar›n› kesin bir biçimde aç›klamak ve bu iliflkilerin yasalar›n›
geliflmesinin ilk basama¤›nda, mant›ksal zorunluluklar içinde irdelemek için, bu basit ikicilikten (dualisme) baflka hiçbir
fleye gerek (sayfa: 236) yoktur. ... Burada eflitlik durumundaki elbirli¤i de güçlerin, yanlardan, o zaman ekonomik
hizmete köle ya da yal›n bir alet olarak koflulan ve aynca varl›¤›n› sürdürebilmesi bak›m›ndan bir aletten baflka türlü de
bak›lmayan birinin tam bir ba¤›ml›l›¤› ile birleflmesi denli kavranabilir bir fleydir. Bir yanda eflitlik ve hiçlik durumu ile öte
yanda tüm yetki ve basit uygulama eylemi aras›nda, evrensel tarih olaylar›n›n çok büyük bir çeflitlilikle düzene koyma
zorunda bulunduklar› bir dereceler dizisi bulunur. Tarihin hak ve haks›zl›k kurumlar›n› kavrayan evrensel bir görüfl, bura-
da ilk temel kofluldur. ...”
Ve sonunda, bütün bölüflüm bir “ekonomik bölüflüm hakk›” durumuna dönüflür.
‹flte sonunda bay Dühring, ayaklar›n›n alt›nda gene sa¤lam bir toprak bulur. ‹ki adam› ile birlikte kolkola, yüzy›l›na
karfl› meydan okuyabilir. Ama bu üçlünün arkas›nda, ad› söylenmeyen biri daha var.
“Sermaye, art›-eme¤i icat etmemifltir. Toplumun bir kesiminin üretim araçlar› üzerinde tekele sahip oldu¤u her yerde
emekçi, özgür olsun olmas›n, kendi varl›¤›n› sürdürmek için gerekli emek-zaman›na, üretim araçlar›na sahip olanlar›n
yaflamalar› için gerekli tüketim maddelerini üretmek için de fazladan bir emek-zaman› eklemek zorunda kalm›flt›r; üre-
tim araçlar›n›n tekelini elinde bulunduran bir kimse ister Atinali caloV cagaqoV [3*] Etrüsklü teokrat, Romal› vatandafl,
Norman baronu, Amerikali köle sahibi, Eflakl› boyar, modern toprak sahibi ya da kapitalist olsun, bu hep böyledir.” (Karl
Marks, Capital, I. 2. bask›, s. 227.)
Bay Dühring, bugüne kadarki bütün üretim biçimlerinde —s›n›f çeliflkileri içinde gelifltikleri ölçüde— ortak olan temel
sömürü biçiminin ne oldu¤unu böylece bir kez ö¤rendikten sonra, ikilisini buna uyarlamaktan baflka yapacak ifli yoktu
ve gerçeksel ekonominin köktenci temeli haz›rd›. Bu “sistem do¤urucu düflünce”yi uygulamaya koymakta bir dakika
bile (sayfa: 237) duraksamad›. ‹flçinin geçimi için gerekli-emek zaman›n›n ötesindeki karfl›l›ks›z emek — iflte sorun.

4
Burada Robinson olarak adland›r›lan Adem, ikinci Adem’inin, Cuma’n›n iman›n› gevretir. Ama neden Cuma kendi
bak›m› için gerekli olandan daha çok çal›fl›r? Marks bu soruyu da k›smen yan›tlar. Ama iki yi¤idimiz için, Marks’›n yan›t›
çok karmafl›k. ‹fl bir anda yoluna konur: Robinson, Cuma’y› “bask› alt›na al›r”, “köle ya da alet olarak” ekonomik
hizmete koflar ve onu yaln›zca “bir alet olarak” besler. Bu en yenisinden “yarat›c› anlat›fl” ile bay Dühring, bir taflla iki
kufl vurur. Bir yandan, kendini bugüne kadarki çeflitli bölüflüm biçimlerini aralar›ndaki farklar› ve nedenlerini aç›klama
güçlü¤ünden kurtar›r: Topu birden metelik etmez, hepsi bask›ya, zora dayan›r. Az sonra bu konuya dönece¤iz. Ve ikin-
cisi, böylece bütün bölüflüm teorisini, ekonomik düzeyden ahlak ve hukuk düzeyine, yani saptanm›fl maddesel olgular
düzeyinden azçok sallant›l› kan›lar ve duygular düzeyine aktar›r. Art›k onun irdeleme ya da ten›tlama gereksinmesi yok-
tur, tumturakl› sözlerine büyük bir hafiflik içinde devam etmekten baflka bir ifli kalmaz ve emek ürünleri bölüflümünün,
gerçek bölüflüm nedenlerine göre de¤il ama kendisine, bay Dühring’e ahlaka uygun ve do¤ru olarak görünen fleye göre
düzenlenmesini isteyebilir. Bununla birlikte, bay Dühringe do¤ru olarak görünen fley hiçbir zaman de¤iflmez bir fley
de¤ildir, öyleyse gerçek bir do¤ruluk olmaktan uzakt›r. Çünkü gerçek do¤ruluklar, bay Dühring’in kendisine göre, “mut-
lak olarak hareketsiz”dirler. 1868’de bay Dühring (Die Schicksale meiner sozialen Denkschrift, vb.) “mülkiyeti gitgide
daha aç›k bir damga ile belirlemenin her yüksek,uygarl›¤›n e¤iliminde oldu¤unu; modern evrimin özünün ve
gelece¤inin, haklar ve egemenlik alanlar›n›n bir kar›fl›kl›¤› içinde de¤il, iflte burada bulundu¤u” öne sürüyordu.
Ve daha ilerde, “ücretli eme¤in baflka türlü bir geçim yolu durumuna dönüflmesinin, insan do¤as› yasalar› ve
toplumsal yap›ya do¤a taraf›ndan zorlanan aflama s›ras› ile nas›l ba¤daflt›r›labilece¤ini” hiç mi hiç öngöremedi¤ini
(sayfa: 238) söylüyordu.
Demek ki 1868’de özel mülkiyet ve ücretli emek do¤a zorunlulu¤u, öyleyse hakl›; 1876’da her ikisi de zor ve
“h›rs›zl›k”tan ç›kma, öyleyse haks›z. [4*] Ve böylesine bir coflkunlu¤un sürükledi¤i bir dehaya, birkaç y›l içinde neyin
ahlaka uygun ve hakl› görünebilece¤ini bilmek bizim için olanaks›z; öyleyse, servetlerin bölüflümü irdelememizde bay
Dühring’in hakl› ve haks›z üzerindeki bir anl›k, de¤iflken ve öznel fikri yerine gerçek, nesnel ekonomik yasalarla yetin-
mekle herhalde en iyi ifli yapm›fl olaca¤›z.
E¤er yoksulluk ile bolluk, açl›k ile tokluk gibi apaç›k çeliflkileriyle birlikte bugünkü emek ürünleri bölüflümü biçiminin
geliflmekte olan altüst olufluna inanmak için, bu bölüflüm biçiminin haks›zl›¤› bilinci ile hakk›n sonal utkusuna olan
inançtan daha iyi bir kan›ta sahip de¤ilsek, ifli yanl›fl tutmufl olabilir ve daha uzun zaman bekleyebiliriz. ‹sa’n›n bin y›ll›k
saltanat›n›n yaklaflt›¤› düflünü gören ortaça¤ mistikleri de s›n›f karfl›tl›klar›n›n haks›zl›¤› bilincine sahip bulunuyorlard›.
Modern tarihin efli¤inde, bundan üç yüz elli y›l önce Thomas Münzer, bunu dünyaya aç›kça ilan eder. ‹ngiltere burjuva
devriminde, Fransa burjuva devriminde, ayn› 盤l›k yans›r... ve söner. Ve e¤er flimdi çal›flan ve ac› çeken s›n›flar› 1830
y›l›na de¤in ilgisiz b›rakan s›n›f karfl›tl›k ve ayr›mlar›n›n ortadan kald›r›lmas› 盤l›¤› milyonlarca kez yinelenen bir yank›
uyand›r›yor ve büyük sanayinin çeflitli ülkelerdeki geliflmesi ile birlikte ve ayn› yo¤unlukta bir ülkeden ötekine
yay›l›yorsa; e¤er bir kuflak içinde, kendisine karfl› birleflmifl bütün güçlere meydan okuyabilecek bir güç kazanm›fl ve
yak›n bir gelecekteki utkudan da güvenli bulunuyorsa, — bu nereden geliyor? Bir yandan, modern büyük sanayinin bir
proletarya, yani tarihte ilk kez olarak flu ya da bu özel s›n›f örgütü ya da flu ya da bu özel s›n›f ayncal›¤›n›n de¤il ama
genel olarak s›n›flar›n ortadan kald›r›lmas›n› isteyebilecek ve Çin kuli’si durumuna düflme tehdidi alt›nda bu (sayfa: 239)
iste¤i gerçeklefltirme zorunlulu¤u karfl›s›nda bulunan bir s›n›f yaratm›fl olmas›ndan. Öte yandan da ayn› büyük
sanayinin, burjuvazinin kiflili¤inde bütün üretim aletleri ve geçim araçlar› tekeline sahip ama üretimin her coflkunluk
dönemi ile bu dönemi izleyen her çöküflte, erkli¤inden kaçan üretici güçler üzerinde egemenlik sürmeye devam etmek-
te yeteneksiz duruma geldi¤ini kan›tlayan; toplumun, yönetimi alt›nda, makinistinin s›k›flm›fl bulunan emniyet sübab›n›
açmak için yeterince güce sahip bulunmad›¤› lokomotif gibi, y›k›m›na do¤ru kofltu¤u bir s›n›f yaratm›fl olmas›ndan.
Baflka bir deyiflle: Modern kapitalist üretim biçimi taraf›ndan yarat›lan üretici güçlerin ve bölüflüm sisteminin bu üretim
biçimiyle aç›k bir çeliflki içine girmelerinden, hem de e¤er tüm modern toplumun bat›p gitmesi istenmiyorsa, tüm s›n›f
ayr›mlar›n› ortadan kald›ran bir altüst oluflu zorunlu duruma getirecek derecede aç›k bir çeliflki içine girmelerinden
geliyor bu. ‹flte modern sosyalizmin utkusu için beslenen kesin inanç, kendini karfl› konmaz bir zorunlulukla, sömürülen
proleterlerin kafas›na azçok aç›k bir biçim alt›nda kabul ettiren bu elle tutulur somut olgu üzerine dayan›yor, — bu olgu
üzerine, yoksa flu ya da bu dört duvar aras› teorisyeninin hakl› ya da haks›z üzerindeki fikirlerine de¤il. (sayfa: 240)

5
‹K‹NC‹ BÖLÜM
ZOR TEOR‹S‹

“Genel siyasetin ekonomik hukuk biçimlerine oran› benim sistemimde öylesine kesin ve ayn› zamanda öylesine
özgün bir biçimde belirlenmifltir ki bunun incelenmesini kolaylaflt›rmak için okuru, özel olarak oraya göndermek yersiz
olmazd›. Siyasal iliflkiler biçimi temel tarihsel ö¤e ve ekonomik ba¤›ml›l›klar da yaln›zca bir sonuç ya da özel bir durum,
yani her zaman ikinci dereceden olgulard›r. Yeni sosyalist sistemlerden k›m›leri, deyim yerindeyse siyasal üstyap›lar›
ekonomik durumlardan ç›kartarak, yönetici ilke olarak göze batacak biçimde ters bir aldat›c› görünüflü al›yor. Oysa bu
ikinci dereceden etkiler, ikinci dereceden etkiler olarak, gerçi vard›rlar ve bugünkü günde en duyulur olanlar da onlard›r;
ama en önemli ö¤eyi yaln›zca dolayl› bir ekonomik güçte de¤il, dolays›z siyasal zorda aramak gerekir.”
Ayn› biçimde bir baflka yerde bay Dühring: “siyasal (sayfa: 241) durumlar›n ekonomik durumun kesin nedeni oldu¤u
ve ters iliflkinin ikinci derecede bir tepkiden baflka bir fleyi temsil etmedi¤i tezinden hareket eder. ... Siyasal kümelen-
meyi kendi bafl›na hareket noktas› olarak almay›p da ona yaln›zca beslenme erekleri bak›m›ndan bir araç olarak
bakt›kça, kifli ne denli güzel bir radikal sosyalist ve devrimci görünüflüne bürünürse bürünsün, gene de kendinde gizli
bir gericilik dozu saklar.”
Bay Dühring’in teorisi, iflte bu. Burada ve baflka birçok yerde bu teori düpedüz konmufl, sanki buyrulmufltur. Üç
kal›n cildin hiçbir yerinde en küçük bir kan›t ya da karfl› görüflün çürütülmesine benzer bir fley sözkonusu de¤il. Ve
kan›tlar olgun yemifller denli ucuz da olsayd›, bay Dühring bize gene de bir kan›t vermezdi. Sorun, Robinson’un
Cuma’y› kölelefltirdi¤i ünlü ilk günah ile daha önce tan›tlanm›fl bulunuyor. Bu bir zor eylemi, yani siyasal bir eylemdi.
Ve bu kölelefltirme bütün geçmifl tarihin hareket noktas›n› ve temel olgusunu oluflturdu¤u ve ona haks›zl›k ilk günah›n›,
hem de daha sonraki dönemlerde ancak hafifleyecek ve “daha dolayl› ekonomik ba¤›ml›l›k biçimleri olarak biçim
de¤ifltirecek” bir derecede afl›lad›¤› için; öte yandan, bugün de yürürlükte bulunan bütün “zor üzerine kurulu mülkiyet”
bu ilk kölelefltirmeye dayand›¤› için, bütün ekonomik olaylar›n siyasal nedenlerle yani zorla (violence) aç›kland›klar›
ortadad›r. Ve bunun kendisine yetmedi¤i kimse, gizli bir gericinin ta kendisidir.
Her fleyden önce hiç de özgün olmayan bu fikri öylesine “özgün” saymak için, insan›n kendi kendisine bay
Dühring’in oldu¤undan daha az afl›k olmamas› gerekti¤ini belirtelim. Birinci plandaki siyasal eylemlerin tarihte kesin
etken olduklar› fikri, tarih-yaz›m›n›n (historiographie) kendisi kadar eskidir ve halklar›n, bu gürültülü sahnelerin arka-
plan›nda sessiz sedas›z gerçekleflen ve iflleri gerçekten ilerleten evriminden bize bu denli az fley saklanm›fl
bulunmas›n›n as›l nedeni de, budur. Bu fikir geçmiflteki bütün tarih anlay›fl›na egemen olmufl ve ancak Restorasyon
ça¤› burjuva Frans›z (sayfa: 242) tarihçileri sayesinde sars›lm›flt›r; bu iflteki tek “özgün” nokta, bir kez daha bay
Dühring’in bütün bunlardan hiç haberdar olmamas›d›r.
Ayr›ca, bay Dühring’in bugüne kadarki bütün tarihin insan›n insan taraf›ndan kölelefltirilmesine indirgenebilece¤ini
söylemekte hakl› oldu¤u bir an için kabul edelim; gene de sorunun özüne de¤inmifl olmaktan uzakta kal›r›z. Çünkü
ilkönce flu sorulur: Robinson, Cuma’y› kölelefltirmeye de¤in nas›l gidebildi? Pafla gönlü için mi? Kesinlikle hay›r.
Tersine, Cuma’n›n “ekonomik hizmete köle ya da basit bir alet olarak kofluldu¤unu ve bir aletten baflka türlü de beslen-
medi¤i”ni görüyoruz.,
Robinson Cuma’y›, yaln›zca Cuma Robinson yarar›na çal›fls›n diye kölelefltirilmifltir. Ve Robinson, Cama’n›n
çal›flmas›ndan kendisi için nas›l yarar sa¤layabilir? Yaln›zca Cuma’n›n çal›flmas› ile, çal›flabilecek durumda kalmas› için
Robinson’un ona vermek zorunda oldu¤undan daha çok geçim araci üretmesi yoluyla. Demek ki bay Dühring’in kesin
yönergesine ayk›r› olarak Robinson, Cuma’n›n kölelefltirilmesinin meydana getirdi¤i “siyasal kümelenme”yi “kendi
bafl›na hareket noktas› olarak almam›fl ama ona yaln›zca beslenme erekleri bak›m›ndan bir araç olarak bakm›flt›r.” —
fiimdi efendisi ve egemeni bay Dühring ile ne hali varsa kendisi görsün.
Böylece, zorun “temel tarihsel ö¤e” oldu¤unu tan›tlamak için bay Dühring’in kendi öz zenginli¤inden türetti¤i
çocukça örnek, zorun araçtan baflka bir fley olmad›¤›n›, oysa ekonomik ç›kar›n erek oldu¤unu tan›tlar. Ve erek, bu
ere¤e ulaflmak için kullan›lan araçtan ne denli “daha temel” ise, iliflkinin ekonomik yan› tarihte, siyasal yan›ndan o denli
daha temeldir. Yani örnek, tan›tlayacak oldu¤u fleyin tam tersini tan›tlar. Ve Robinson ile Cuma için ne olup bittiyse,
flimdiye de¤in olan bütün egemenlik ve kölelik durumlar› için de ayn› fley olup biter. Bask›, bay Dühring’in zarif deyimi-
ni kullanmak gerekirse, her zaman “beslenme erekleri bak›m›ndan bir araç” olmufltur (bu beslenme erekleri en genifl
anlamda (sayfa: 243) al›nm›fl), ama hiçbir zaman ve hiçbir yerde iflin içine “kendi bafl›na” kar›flan siyasal bir kümelen-
me olmam›flt›r. Vergilerin devlette “ikinci derecede etkiler”den baflka bir fley olmad›klar›na ya da bugünkü egemen bur-
juvazi ile egemenlik alt›ndaki proletarya biçimindeki siyasal kümelenmenin, egemen burjuvazinin “beslenme araçlar›”

6
için, yani kâr ve sermaye birikimi için de¤il de “kendi bafl›na” varoldu¤una inanabilmek için bay Dühring olmak gerek.
Gene de iki adamca¤›z›m›za dönelim. Robinson, “elde k›l›ç”, Cuma’y› kendine köle eder. Ama bu ifli baflarmas› için
Robinson’un k›l›çtan baflka bir fleye daha gereksinmesi var. Bir köle herkesin harc› de¤ildir. Bir köle kullanabilmek için,
iki fleye sahip olmak gerek: ‹lkin kölenin çal›flmas› için zorunlu alet ve nesnelere, ikinci olarak da onu dar dar›na
besleme araçlar›na. Öyleyse, kölecili¤in olanakl› olmas›ndan önce, üretimde belirli bir düzeye ulafl›lm›fl ve bölüflümde
belirli bir eflitsizlik derecesinin ortaya ç›km›fl olmas› gerek. Ve köle çal›flmas›n›n bütün bir toplumun egemen üretim biçi-
mi durumuna gelmesi için üretim, ticaret ve servet birikiminde daha da büyük bir art›fla gereksinme vard›r. Toprak
üzerinde ortaklafla mülkiyetin bulundu¤u eski do¤al topluluklarda, kölelik ya kendini göstermez ya da çok ikincil bir rol
oynar. Köylü kenti olan ilkel Roma’da bu böyledir; buna karfl›l›k Roma “evrensel kent” durumuna geldi¤i ve eski ‹talya
toprak mülkiyeti gitgide say›s› az, son derece zengin bir toprak sahibi s›n›f›n›n eline geçti¤i zaman, köylü nüfusun yeri
bir köleler nüfusu taraf›ndan al›nd›. E¤er Pers savafllar› ça¤›nda, kölelerin say›s› Korinthos’ta 460.000 ve Aigina’da
470.000’e ç›k›yor ve her özgür kifli bafl›na on köle düflüyordu ise, [5*] bunun için “zor”dan daha çok bir fley, yani bir
ustal›k sanayisi ve çok geliflmifl bir zanaatç›l›k ile genifl bir ticaret gerekiyordu. Amerika Birleflik Devletleri’ndeki köle-
lik, zordan çok ‹ngiliz pamuklu sanayisine dayan›yordu; pamu¤un yetiflmedi¤i ya da s›n›r eyaletlerde oldu¤u gibi,
pamukçu (sayfa: 244) eyaletler için köle yetifltirilmedi¤i bölgelerde köleli, yaln›zca giderlerini kurtarmadi¤i için hiçbir zor
kullanmak zorunda kal›nmaks›z›n kendi kendine ortadan kalkt›.
Demek ki e¤er bay Dühring, bugünkü mülkiyeti zor üzerine kurulu bir mülkiyet diye adland›r›yor ve onu “temel olarak
belki yaln›zca öteki insanlar›n do¤al varl›k araçlar› kullan›m›ndan d›fltalanmas›n› de¤il ama bundan daha çok bir fley
anlam›na gelmek üzere, insan›n bir köle hizmetine ba¤lanmas›n› alan egemenlik biçimi” diye nitelendiriyorsa, bütün
iliflkiyi tepe afla¤› çeviriyor demektir. ‹nsan›n bir köle hizmetine ba¤lanmas›, bütün biçimleri alt›nda, kölelefltiren
kimsede, onlar olmad›kça kölelefltirilen insan› kullanamayaca¤› ifl araçlar›n›n sahipli¤ini ve aynca kölecilikte de onlar
olmad›kça köleyi yaflamda tutamayaca¤› yaflam araçlar›n›n sahipli¤ini öngerektirir. Öyleyse daha flimdiden, her durum-
da ortalamay› aflan belirli bir servet sahipli¤ini. Bu servet nas›l do¤du? Varsay›m olarak bunun çal›nm›fl, yani zor üzer-
ine dayanm›fl olabilece¤i ama bunun hiç de zorunlu olmad›¤› aç›k. Bu servet çal›flma, h›rs›zl›k, ticaret, doland›r›c›l›k ile
kazan›lm›fl olabilir. Ama, çal›nabilmeden önce, çal›flma ile kazan›lm›fl olmas› gerekir.
Genel olarak, özel mülkiyet tarihte hiçbir biçimde h›rs›zl›k ve zor sonucu olarak ortaya ç›kmaz. Tersine. O daha,
baz› nesnelerle s›n›rl› da olsa, bütün uygar halklar›n eski do¤al topluluklar›nda vard›. Daha bu toplulu¤un içinde meta
biçimini alana de¤in, önce yabanc›lar ile de¤iflim içinde geliflir. Topluluk ürünleri ne denli meta biçimini al›r, yani ne denli
az üreticinin öz kullan›m› ve ne denli çok bir de¤iflim ere¤iyle üretilirse, de¤iflim, hatta topluluk içinde bile, ne denli ilkel
do¤al iflbölümünün yerini al›rsa, çeflitli topluluk üyelerinin servet durumu o denli eflitsiz bir duruma gelir, eski toprak
mülkiyeti ortakl›¤› o denli derin bir biçimde afl›n›r, topluluk bir küçük toprak sahibi köylüler köyü olarak da¤›lmaya o
denli çabuk gider. Do¤u despotizmi ve fatih göçebe halklar›n de¤iflen egemenli¤i, bu eski topluluklara binlerce y›l
boyunca zarar veremedi; onlar›n gitgide da¤›lmalar›na (sayfa: 245) neden olan fley, büyük sanayi ürünlerinin rekabeti
ile do¤al ev sanayilerinin zamanla y›k›lmas›d›r. Burada, Moselle ve Hochwald k›y›lar›ndaki “tar›msal topluluklar”›n ortak-
lafla tar›msal mülkiyetinin, henüz gerçekleflmekte bulunan pay edilmesinde oldu¤undan daha çok zor sözkonusu
de¤ildir; [6*] ortaklafla mülkiyet yerine tarlalar›n özel mülkiyetinin geçmesini kendi ç›karlar›na bulanlar, köylülerdir. Hatta
Keltlerde, Germenlerde ve Pencap’ta oldu¤u gibi, topra¤›n ortaklafla mülkiyeti temeli üzerinde ilkel bir soylulu¤un
oluflmas› bile, ilkin hiçbir zaman zor üzerine de¤il ama özgür onay ve al›flkanl›¤a dayan›r. Özel mülkiyetin kuruldu¤u her
yerde bu, de¤iflmifl üretim ve de¤iflim iliflkilerinin sonucudur, ve üretimin artmas› ve ticaretin geliflmesine yarar, öyleyse
özel mülkiyetin kuruluflu, ekonomik nedenlere dayan›r. Zor, bu iflte hiçbir rol oynamaz. H›rs›z›n, baflkas›n›n mal›n›
kendine mal edebilmesinden önce, özel mülkiyet kurumunun varolmas› gerekti¤i, yani zorun eldecili¤e (possession)
gerçi yer de¤ifltirtebildi¤i ama özel mülkiyeti özel mülkiyet olarak meydana getiremedi¤i aç›kt›r!
Ama “insan›n köle hizmetine koflulmas›”n›, hatta en yeni biçimi, ücretli emek biçimi alt›nda aç›klamak için bile iflin
içine ne zoru sokabiliriz, ne de zor üzerine kurulu mülkiyeti. Eski toplulu¤un da¤›lmas›nda, yani özel mülkiyetin dolays›z
ya da dolayl› genelleflmesinde, emek ürünlerinin meta durumuna dönüflümünün, bunlar›n kiflisel tüketim için de¤il ama
de¤iflim için üretilmelerinin oynad›¤› rol üzerinde daha önce durmufltuk. Oysa Marks, Kapital’de aç›kça tan›tlam›flt›r ki
—ve bay Dühring bunun üzerine tek söz bile söylemekten sak›n›r— geliflmenin belirli bir düzeyinde, meta üretimi kap-
italist üretim durumuna dönüflür ve bu düzeyde “meta üretimi ve dolafl›m›na dayanan sahiplenme yasas› ya da özel
mülkiyet yasas›, kendi öz içsel diyalekti¤inin kaç›n›lmaz etkisi ile kendi karfl›t›na: eflde¤erler de¤iflimine dönüfltü; ilk
ifllem olarak görünen eflde¤erler de¤iflimi de, birinci olarak sermayenin (sayfa: 246) emek-gücüne karfl› de¤iflilen
parças›n›n, baflkas›n›n emek-ürününün eflde¤ersiz sahiplenilmesinin bir bölümünden baflka bir fley olmamas› ve ikinci
olarak, bu parçan›n üreticisi, yani iflçi taraf›ndan yaln›zca yenilenmesinin de¤il ama yeni bir art›k [fazlal›k] ile yenilen-

7
mesinin gerekmesi sonucu, art›k ancak görünüflte böyle olacak bir biçimde de¤iflti. ... ilk olarak, mülkiyet bize kiflisel
emek üzerine kurulmufl gibi görünüyordu. ... fiimdi ise mülkiyet [Marks’›n aç›klamas› sonunda], kapitalist bak›m›ndan
baflkas›n›n eme¤ini karfl›l›¤›n› ödemeden sahiplenme hakk›, iflçi bak›m›ndan da kendi öz ürününün sahiplenme
olanaks›zl›¤› olarak görünür. Mülkiyet ile emek aras›ndaki ayr›lma, sanki bunlar›n özdeflliklerine dayanan bir yasan›n
zorunlu sonucu durumuna gelir.” [7*]
Bir baflka deyiflle: hatta her türlü h›rs›zl›k, zor ve hile olana¤›n› d›fltalayarak, her türlü özel mülkiyetin bafllang›çta
mülk sahibinin kiflisel çal›flmas›na dayand›¤›n› ve ifllerin daha sonraki tüm gidifli içinde, yaln›zca eflit de¤erlere karfl› eflit
de¤erlerin de¤iflildi¤ini kabul ederek bile, üretim ve de¤iflimin geliflmesi içinde, gene de zorunlu olarak, bugünkü kap-
italist üretim biçimine, üretim ve yaflama araçlar›n›n say›ca az tek bir s›n›f elinde tekelleflmesine, engin ço¤unlu¤u
oluflturan öteki s›n›f›n varl›ks›z proleterler düzeyine düflmesine, bafldöndürücü üretim ile tecimsel bunal›m›n devirli
nöbetleflmesine ve üretimin bugünkü tüm anarflisine var›r›z. Bütün süreç h›rs›zl›¤a, zora, devlete ya da herhangi bir
siyasal kar›flmaya bir tek kez bile baflvurmaya gereksinme kalmaks›z›n, salt ekonomik nedenlerle aç›klan›r. “Zor üzer-
ine kurulu mülkiyet”, kendini burada da ifllerin gerçek ak›fl›n› anlama yetersizli¤ini gizlemeye yönelik palavrac›l›ktan
baflka bir fley olarak göstermez.
‹fllerin bu gidifli, tarihsel olarak dile getirilirse, burjuvazinin geliflme tarihidir. E¤er “siyasal durumlar ekonomik duru-
mun belirleyici nedeni” olsayd›, modern burjuvazinin feodalizme karfl› savafl›m içinde geliflmemifl olmas› ama feodal-
izmin dünyaya kendi iste¤iyle getirilmifl flimar›k çocu¤u (sayfa: 247) olmas› gerekirdi. Herkes bilir ki, bunun tam tersi
olmufltur. Bafllang›çta egemen feodal soylulu¤a ba¤›ml›, her kategori angaryac› ve toprak kölesi aras›ndan ç›k›p bir
araya gelmifl ezilen bir zümre (ordre) olan burjuvazi, soyluluk ile ard› arkas› kesilmeyen bir savafl›m içindedir ki biri
arkas›ndan bir baflka erklik yerini fethetmifl ve sonunda en ileri ülkelerde onun yerine erkli¤e sahip olmufltur: Fransa’da,
soylulu¤u do¤rudan do¤ruya devirerek; ‹ngiltere’de, onlan gitgide burjuvalaflt›r›p, kendi dekoratif taçlanmas› durumu-
na getirmek üzere kendine katarak. Peki bu duruma nas›l eriflti? Yaln›zca “ekonomik durum”un, er ya da geç, güzel-
likle ya da savafl›mla, siyasal durumlardaki bir dönüflümle izlenen bir dönüflümü arac›yla. Burjuvazinin feodal soylulu¤a
karfl› savafl›m›, kentin k›ra, sanayinin toprak sahipli¤ine, para iktisad›n›n do¤al iktisada karfl› savafl›m›d›r ve burjuvalar›n
bu savafl›mdaki kararlaflt›r›c› silahlar› da sanayinin önce artizanal, sonra manüfaktüre de¤in ilerleyen geliflmesi ve
ticaretin genifllemesi ile durmadan artan ekonomik güç araçlar› olmufltur. Bütün bu savafl›m boyunca siyasal güç,
krall›k erkli¤inin bir zümreyi ötekiyle kösteklemek için burjuvaziyi soylulu¤a karfl› kulland›¤› bir dönem d›fl›nda, soylu-
lu¤un elindeydi. Ama siyasal bak›mdan henüz güçsüz olan burjuvazi, ekonomik gücündeki art›fl sayesinde tehlikeli
olmaya bafllad›¤› andan bafllayarak krall›k, yeni bafltan soylulukla ba¤laflt› ve böylece önce ‹ngiltere’de, sonra da
Fransa’da, burjuvazinin devrimine yolaçt›. Fransa’da siyasal koflullar hiçbir de¤iflikli¤e ukramam›fl, oysa ekonomik
durum bu koflullar için çok ileri bir duruma gelmiflti. Siyasal durum bak›m›ndan soyluluk her fley, burjuvazi hiçbir fley
idi; toplumsal bak›mdan burjuvazi flimdi devlet içindeki en önemli s›n›ft›, oysa soyluluk bütün toplumsal görevlerinin
elinden kaçt›¤›n› görmüfltü ve bu yitik görevlerin karfl›l›¤›n› kendi gelirleri biçimi alt›nda cebine indirmekten baflka bir
fley yapm›yordu. Hepsi bu kadar de¤il: Bütün üretim içinde burjuvazi, bu üretimin —yaln›zca manüfaktürün de¤il ama
zanaatç›l›¤›n da— uzun zamandan beri çok büyük bir duruma gelmifl bulundu¤u (sayfa: 248) ortaça¤›n feodal siyasal
biçimlerinin tutsa¤›; üretimin angarya ve köstekleri durumuna dönüflmüfl olan binlerce loncasal ayr›cal›k ile yerel ve
bölgesel gümrük engellerinin tutsa¤› kalm›flt›. Burjuvazinin devrimi, buna son verdi. Ama, bay Dühring’in ilkelerine göre,
ekonomik durumu siyasal koflullara uydurarak de¤il, —bu, soyluluk ve krall›¤›n y›llar boyunca bofl yere giriflmifl bulun-
duklar› fleyin ta kendisidir—, tersine, eski çürümüfl siyasal hurday› bir yana atarak ve yeni “ekonomik durum”un içinde
varl›¤›n› sürdürüp gelifltirebilece¤i siyasal koflullar› yaratarak. Ve kendisi için yarat›lm›fl bu siyasal ve hukuksal ortam
içinde burjuvazi, parlak bir biçimde geliflti; öylesine parlak bir biçimde ki bundan böyle, art›k soylulu¤un 1789’daki kon-
umundan uzakta de¤ildir: Gitgide yaln›zca daha büyük bir toplumsal gereksizlik duramuna de¤il ama daha büyük bir
toplumsal engel durumuna da gelir; üretici eylemden gitgide daha çok ayr›l›r ve kendi ça¤›ndaki soyluluk gibi, gitgide
daha çok gelirini cebine indirmekten baflka bir fley yapmayan bir s›n›f olur ve burjuvazi kendi öz konumundaki bu altüst
oluflu ve yeni bir s›n›f›n, proletaryan›n yarat›lmas›n›, en küçük bir zor numaras› olmaks›z›n, salt ekonomik bir biçimde
gereklefltirmifltir. Dahas› var. O kendi öz davran›fllar›n›n bu sonucunu hiçbir zaman istemedi; tersine bu sonuç, onun
istencine, onun niyetine karfl› kendini karfl› konulmaz bir güç ile zorla kabul ettirdi; kendi öz üretken güçleri onun yöne-
timine boyun e¤meyecek denli güçlü bir duruma gelmifllerdir ve do¤al bir zorunluluk etkisi alt›ndaym›fl gibi, bütün bur-
juva toplumu ya y›k›ma, ya da devrime do¤ru götürürler. Ve e¤er burjuvalar flimdi y›k›lan “ekonomik durum”u y›k›mdan
kurtarmak için zora baflvuruyorlarsa, böyle yapmakla yaln›zca bay Dühring’in “siyasal koflullar›n ekonomik durumun
belirleyici nedeni oldu¤u” yolundaki kuruntusunun kurbanlar› olduklar›n› tan›tl›yorlar; kendilerinin, t›pk› bay Dühring gibi,
“ilkel araçlar” ile, “dolays›z siyasal zor” ile, o “ikinci dereceden olgular›”, ekonomik durum ve onun kaç›n›lmaz evrimi-

8
ni dönüfltürmeye ve böylece Krupp toplar› ile Mauser tüfeklerinin (sayfa: 249) atefli sayesinde, dünyay› buhar maki-
nesinin ve onun taraf›ndan harekete getirilmifl modern maflinizmin, dünya ticaretinin ve banka ve kredinin bugünkü
geliflmesinin ekonomik etkilerinden kurtarmaya yetenekli olduklar›n› san›yorlar. (sayfa: 250)

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
ZOR TEOR‹S‹
(DEVAM)

Gene de bay Dühring’in o gücü her fleye yeten “zor”unu biraz daha yak›ndan inceleyelim. Robinson, Cuma’yi “elde
k›l›ç” kölelefltirir. K›l›c› nerden alm›fl? Robinson öykülerinin düflsel adalar›nda bile k›l›çlar, flimdiye de¤in a¤açlar
üzerinde bitmez ve bay Dühring bu soruyu yan›ts›z b›rak›r. T›pk› Robinson’un kendine bir k›l›ç bulabilmesi gibi,
Cuma’n›n da bir sabah elde dolu bir tabanca ile ortaya ç›kt›¤›n› kabul edebiliriz ve o zaman tüm “zor” iliflkisi tersine
döner: Cuma buyurur ve Robinson iman› gevrercesine çal›flma zorunda kal›r. Do¤rusunu söylemek gerekirse bilimin
de¤il çocuk bahçesinin ifli olan Robinson ve Cuma öyküsü üzerindeki fikirlere bu denli s›k döndü¤ümüzden ötürü okur-
dan özür dileriz, ama elimizden ne gelir? Bay Dühring’in belitsel yöntemini do¤rulukla uygulamak zorunday›z ve e¤er
bundan ötürü sürekli olarak salt çocukluk alan›nda dönüp duruyorsak, bunda (sayfa: 251) bizim suçumuz yok. Demek
ki, tabanca, k›l›c› yener ve zorun yal›n bir istenç ifli olmad›¤›n›, ama kullan›lmas› için çok gerçek önkoflullar, özellikle en
yetkin olanlar›n o denli yetkin olmayanlar› altetti¤i aletler istedi¤ini; ayr›ca bu aletlerin üretilmesi gerekti¤ini, bunun da
en yetkin zor araçlar›, kabaca söylemek gerekirse en yetkin silahlar üreticisinin, o denli yetkin olmayanlar›n üreticisini
yendi¤i anlam›na geldi¤ini, ve k›sacas›, zorun utkusunun silah üretimine, ve silah üretiminin de genel olarak üretime,
yani “ekonomik güç”e, “ekonomik durum”a, zorun emrinde bulunan maddesel araçlara dayand›¤›n›, en çocuksu
belitler heveslisi bile kuflkusuz kavrayacakt›r.
Zor, bugün ordu ve donanma demektir, ve her ikisi de hepimizin zarar›n› çekerek bildi¤imiz gibi, “tuzluya oturur”.
Ama zor, para yapamaz, olsa olsa daha önce para yapm›fl bulunan kifliyi soyup so¤ana çevirebilir ve gene Fransa’n›n
milyonlar› yüzünden zarar›n› çekerek ö¤rendi¤imiz gibi, bu da pek bir ifle yaramaz. [8*] Demek ki paran›n sonunda,
ekonomik üretim yolu ile sa¤lanm›fl olmas› gerekir; demek ki zor, bir kez daha, kendisine silahlanma ve aletlerini koru-
ma araçlar›n› sa¤layan ekonomik durum taraf›ndan belirlenir. Ama bu yetmez. Ekonomik önkoflullara hiçbir fley ordu
ve donanmadan daha çok ba¤l› de¤ildir. Silahlanma, bileflim, örgütlenme, taktik ve strateji, her fleyden önce üretim ve
ulaflt›rma olanaklar› taraf›ndan her durumda ulafl›lm›fl bulunan düzeye ba¤l›d›r. Bu konuda bir altüst etme etkisi yapan
fley, deha sahibi buyük komutanlar›n “özgür zekâ yarat›lan” de¤il, daha iyi silahlar›n türetimi ve insan ö¤esinin, yani
askerin de¤iflmesidir; deha sahibi büyük komutanlar›n etkisi, en iyi durumda savafl yöntemini, silahlara ve yeni
savaflç›lara uyarlamakla s›n›rlan›r.
14. yüzy›l bafl›nda top barutu Araplardan Bat› Avrupal›lara geçti ve herkesin bildi¤i gibi savafl›n bütün güdümünü
altüst etti. Ama top barutunun ve ateflli silahlar›n ortaya (sayfa: 252) ç›kmas›, hiçbir zaman bir zor olay› de¤il s›nai, yani
ekonomik bir geliflme idi. Nesnelerin ister üretimine, ister y›k›m›na yönelsin, sanayi sanayidir. Ve ateflli silahlar›n ortaya
ç›kmas›n›n, yaln›zca savafl›n güdümü üzerinde de¤il ama siyasal iliflkiler, egemenlik ve ba¤›ml›l›k iliflkileri üzerinde de
altüst edifli bir etkisi oldu. Barut ve ateflli silahlar elde etmek için sanayi ve para gerekiyordu ve bunlar›n her ikisi de
kentlerdeki burjuvalarda vard›. Bu nedenle ateflli silahlar, daha bafl›ndan beri kentlerin ve feodal soylulu¤a karfl›
kentlere dayanan, yükselen krall›¤›n silahlar› oldu. Soylu flatolar›n o güne de¤in ele geçirilemez hisarlar›, burjuva
toplar›n›n darbeleri alt›nda bir bir düfltü, burjuva arkebüzlerinin [9*] mermileri flövalyelerin z›rhlar›n› deldi. Soylulu¤un
z›rhl› süvarisi ile birlikte, soylulu¤un egemenli¤i de y›k›ld›; burjuvazinin geliflmesiyle birlikte, piyade ve topçu gitgide
daha kesin bir silah durumuna geldi; topçulu¤un bask›s› alt›nda savafl zanaat›, tamamen sinai yeni bir s›n›f›,
mühendisler s›n›f›n› kendine katma zorunda kald›.
Ateflli silahlar›n geliflmesi çok yavafl oldu. Birçok ufak tefek bulufllara karfl›n top a¤›r, arkebüz kaba kal›yordu. Tüm
piyadeyi donatacak etkili bir silah gelifltirmek için üçyüz y›ldan çok bir süre gerekti. Piyadenin silahlanmas›nda süngülü
çakmakl› tüfek, ancak 18. yüzy›l›n bafl›nda kesinlikle m›zra¤›n yerini al›r. O zamanki piyade, talimde güzel bir görünüfle
sahip ama az güvenilir ve yaln›zca sopa ile bir arada tutulabilen, prenslerin hizmetindeki paral› askerlerden olufluyor-
du; toplumun en bozulmufl ö¤eleri aras›ndan ve ço¤u kez zorla askere al›nm›fl düflman savafl tutsaklar› aras›ndan
toplanm›flt› ve bu askerlerin yeni tüfe¤i kullanabildikleri tek savafl biçimi de en büyük geliflmesine Friedrich II ça¤›nda
eriflen saf takti¤i idi. Bir ordudaki tüm piyade, çok uzun, derin bir dörtgen biçiminde üç saf üzerinden diziliyor ve savafl
9
düzeninde ancak blok olarak hareket ediyordu; olsa olsa iki kanattan birinin biraz ilerlemesi ya da gerilemesine izin ver-
iliyordu. Bu beceriksiz y›¤›n, ancak tamamen düz bir alan (sayfa: 253) üzerinde düzenli bir biçimde, ama gene de yavafl
bir tempo ile (dakikada 75 ad›m) hareket edebiliyordu; çarp›flma s›ras›nda savafl düzenini de¤ifltirmek olanaks›zd› ve
bir kez piyade atefle bafllad›ktan sonra, utku ya da bozgun çok çabuk, bir tek at›flta belli oluyordu.
Pek kullan›flli olmayan bu saflar, Amerikan ba¤›ms›zl›k savafl›nda, gerçi talim yapmas›n› bilmeyen ama gene de yivli
karabinalar› ile daha iyi atefl eden asi çeteler ile çarp›flt›lar; bu çeteler kendi öz ç›karlar› için savafl›yorlar, yani paral›
asker birlikleri gibi savafltan kaçm›yorlard› ve ‹ngilizlerle, onlar gibi saf durumunda dizilerek ve aç›k alanda çat›flmak-
tan hofllanm›yor, onlar›n karfl›s›na, ormanlar›n örtüsü alt›nda, da¤›n›k ve çok hareketli avc› gruplar› biçiminde ç›k›yor-
lard›. Saf burada güçsüzdü ve görünmez ve ele geçmez düflmanlara yenik düflüyordu. Avc› gruplar› biçiminde düzen-
lenme, de¤iflmifl bir insan ö¤esine özgü yeni savafl yöntemi, bir kez daha bulgulan›yordu.
Amerikan devriminde bafllam›fl bulunan fleyi, gene askersel alanda Frans›z devrimi tamamlad›. Koalisyonun o denli
iyi yetifltirilmifl paral› ordular›na karfl›, devrimin de kötü talim görmüfl ama kalabal›k, tüm ulusun y›¤›n olarak silah alt›na
al›nmas›ndan baflka ç›karacak bir fleyi yoktu. Ama bu y›¤›nlarla Paris’i korumak, yani belirli bir bölgeyi örtmek gerekiy-
ordu ve bu ifl, aç›kta yap›lan bir y›¤›n savafl›nda bir utku kazan›lmaks›z›n yap›lamazd›. Basit avc› savafl› yetmiyordu:
Y›¤›nlar›n kullan›m› için bir kurulufl bulunmas› gerekiyordu ve yürüyüfl kolu ile bu kurulufl bulundu. Kol düzeni, iyi talim
görmemifl birliklerin bile hayli düzenli ve hatta daha büyük bir yürüyüfl h›z› (dakikada 100 ad›m ve daha çok) ile hareket
etmelerini sa¤l›yordu; eski saf düzeninin kat› biçimlerini çökertmeyi, her türlü alan üzerinde, yani saf için en elveriflsiz
alanlar üzerinde de savaflmay›, birlikleri gereksinmelere uygun bir biçimde ve da¤›n›k avc›lar›n savafl› ile ba¤l›l›k içinde
kümelendirmeyi, düflman saflar›n› yedekte tutulmufl y›¤›nlarla konumun en uygun noktas›nda bozma zaman› gelene
de¤in onlar› tutmay›, oyalamay› ve (sayfa: 254) güçten düflürmeyi sa¤l›yordu. E¤er sonunda, avc›lar ile yürüyüfl
kollar›n›n ba¤dafl›m›na ve ordunun bütün s›n›flardan oluflmufl tümenler ya da özerkli birlikler biçimindeki bölünmesine
dayanan ve taktik bak›m›ndan oldu¤u denli stratejik bak›mdan da yetkinli¤inin doru¤una Napoléon taraf›ndan vard›r›lan
bu yeni savafl yöntemi zorunlu bir duruma geldiyse bu, özellikle insan ö¤esinin, Frans›z devrimi askerinin de¤iflmesi
nedeniyle oldu. Ama bunun teknik alanda büyük bir önem tafl›yan iki önkoflulu daha vard›: Birincisi, sahra toplar›n›n
Gribeauval taraf›ndan gerçeklefltirilen ve flimdi onlardan beklenen daha h›zl› bir hareketi olanakl› k›lan daha hafif top
kundaklar› üzerine montaji; ikincisi de o zamana de¤in namlunun düpedüz bir uzant›s› olan tüfek dipçi¤inin
kamburlaflt›r›lmas›; Fransa’da 1777’de ortaya ç›kan bu av tüfe¤inden aktarma yenilik, tek bafl›na al›nm›fl bir düflmana,
vurma flanslar›yla birlikte, niflan al›nmas›n› sa¤l›yordu. Bu geliflmeler olmasayd›, eski silahlarla avc› kollar› biçiminde
eylemce (harekât) yap›lamazd›.
Tüm halk›n silahland›r›lmas› biçimindeki devrimci sistem az sonra (zenginler yarar›na bedel yöntemi ile birlikte)
askerlik yoklamas›yla (conscription) s›n›rland›r›ldi ve k›ta Avrupas› büyük devletlerinden ço¤unda bu biçim alt›nda kabul
edildi. Yaln›zca Prusya, kendi Landwehr sistemi ile halk›n askersel gücüne daha büyük bir ölçüde baflvurmay› denedi.
Prusya ayr›ca —1830 ile 1860 aras›nda yetkinlefltirilmifl bulunan a¤›zdan dolma yivli tüfek taraf›ndan oynanan gelece¤i
olmayan rolden sonra—, bütün piyadelerini en modern silahla, namlu dibinden doldurulan yivli tüfekle donatm›fl olan
ilk devlettir. Prusya 1866’daki baflar›lar›n› iflte bu iki koflula borçludur.
Frans›z-Alman savafl›nda, her ikisi de namlu dibinden doldurulan yivli tüfek kullanan iki ordu —ve her ikisi de
Prusyal›lar›n yard›m›yla yeni silahlanmaya daha uygun bir savafl biçimi bulmaya girifltikleri bölük kolu bir yana
b›rak›l›rsa, özsel olarak eski çakmakl› tüfek ve kaval top ça¤›n›n kurulufllar›na benzer taktik kurulufllara sahip olma
kofluluyla—, (sayfa: 255) ilk kez olarak karfl› karfl›ya geldiler. Ama 18 A¤ustosta Saint-Privat’da [10*] Prusya muhaf›z
birli¤i ciddi bir bölük kolu deneyi yapmak isteyince, savafl›n en k›zg›n kesimlerinde bulunan befl alay, en çok iki saat
içinde mevcutlar›n›n üçtebirinden ço¤unu (176 subay ve 5.114 er) yitirdi ve o günden sonra bölük kolu da, t›pk› tabur
kolu ve saf gibi, savafl kuruluflu olarak de¤erden düfltü. Bundan böyle her türlü s›k›fl›k kuruluflu, her türlü düflman atefli
alt›nda b›rakma girifliminden vazgeçildi ve Alman taraf›nda, art›k yaln›zca flimdiye de¤in hedefi vuran kurflun ya¤muru
alt›nda kolun her zaman da¤›larak kendisine dönüfltü¤ü ama yukarlarda her zaman disipline ayk›r› bulunarak karfl›
ç›k›lan yo¤ur avc› ile savafl verildi ve ayn› biçimde, düflman›n atefl alan› içinde koflar ad›m, bundan böyle tek yer
de¤ifltirme biçimi durumuna geldi. Bir kez daha er, subaydan daha aç›kgöz ç›kt›; flimdiye de¤in yararl›l›¤›n› namlu
dibinden doldurulan tüfek atefli alt›nda gösteren tek savafl biçimini içgüdüsel bir biçimde buldu ve komutanl›¤›n
direncine karfl›n onu baflar›yla kabul ettirdi.
Frans›z-Alman savafl›, daha önceki bütün dönüm noktalar›ndan bambaflka anlamda bir dönüm noktas› gösterdi.
Önce silahlar öylesine yetkinleflmifltir ki herhangi bir altüst edici etki yapmaya yetenekli yeni bir geliflme art›k olanakl›
de¤ildir. Elde, gözün gördü¤ünden daha ›rak bir uzakl›ktan bir tabura vurufl yapabilecek toplar, tek kifliyi hedef alarak
ayn› fleyi yapan ve doldurulmalar› niflan almaktan daha az bir zaman isteyen tüfekler bulundukça, bütün öteki

10
geliflmeler düz ovada savafl bak›m›ndan azçok birdir. Özsel olarak, geliflme ça¤› bu yandan kapal›d›r. Ama ikinci olarak
bu savafl, bütün k›ta Avrupas› büyük devletlerini Prusya yedek ordusu (landwehr) sistemini daha da güçlendirerek
ülkelerinde uygulamak ve böylece onlar› birkaç y›l içinde zorunlu olarak y›k›ma götürecek askersel bir yük alt›na girmek
zorunda b›rakt›. Ordu, devletin as›l ere¤i oldu, kendi bafl›na bir amaç durumuna geldi; halklar art›k yaln›zca asker olmak
(sayfa: 256) ve ölmek için varlar. Militarizm, Avrapay› egemenlik alt›na al›yor ve yutuyor. Ama bu militarizm kendinde,
kendi öz y›k›m›n›n tohumunu da tafl›yor. Çeflitli devletlerin kendi aralar›ndaki rekabet, onlar› bir yandan ordu, donan-
ma, toptüfek vb. için her y›l daha çok para harcamaya, yani mali çöküflü gitgide h›zland›rmaya, öte yandan zorunlu
askerlik hizmetini gitgide daha ciddiye almaya ve iflin sonunda bütün halk› silah kullanmaya al›flt›rmaya, yani onu belli
bir anda askeri komutanl›k hazretleri karfl›s›nda istencini kabul ettirmeye yetenekli k›lmaya zorluyor. Ve bu an da, halk
y›¤›n› —kent ve tar›m iflçileri ile köylüler— bir istenç sahibi olur olmaz gelir. Bu noktada, hanedan ordusu halk ordusu
durumuna dönüflür, makine görev yapmay› kabul etmez; militarizm kendi öz geliflme diyalekti¤i ile ölür. 1848 burjuva
demokras›sinin burjuva oldu¤u ve proleter olmad›¤› için gerçeklefltiriflmedi¤i fleyi —çal›flan y›¤›nlara içeri¤i kendi s›n›f
durumlar›na karfl›l›k düflen bir istenç verme iflini—, sosyalizm kuflkusuz baflaracakt›r. Ve bu, militarizmin ve onunla bir-
likte bütün sürekli ordular›n içten parçalanmas› anlam›na gelir.
‹flte modem piyade tarihimizin derslerinden biri, bu. Bizi yeniden bay Dühringe götüren ikincisi ise, ordular›n tüm
örgütlenmesinin ve savafl yönteminin ve sonuç olarak utku ve bozgunun, insan ve silahlanma ö¤elerinin maddesel, yani
ekonomik koflullar›na, yani nüfus ve tekni¤in nitelik ve niceli¤ine ba¤l› bulundu¤udur. Avc› kollar› biçiminde savaflmay›,
ancak Amerikal›lar gibi avc› bir halk yeniden bulgulayabilirdi, — ve e¤er onlar avc› idiyseler, bu salt ekonomik neden-
lerden ötürü böyle idi; t›pk› flimdi eski eyaletlerin ayn› Yankee’lerinin, salt ekonomik nedenlerden ötürü, art›k balta
girmemifl ormanlarda de¤il ama buna karfl›l›k y›¤›nlar›n kullan›lmas›n› orada da çok ileri götürdükleri borsa oyunu
(spekülasyon) alan›nda gelifligüzel silah atan köylüler, sanayiciler, denizciler ve tüccarlar durumuna dönüflmüfl bulun-
malar› gibi. Y›¤›n ordular›n›, kendisi için çarp›flt›klar› mutlakiyetçili¤in askersel imgeleri olan eski kat› saflar›n üzerlerinde
(sayfa: 257) pargaland›klar› özgür hareket biçimleriyle ayn› zamanda, ancak burjuvaziyi ve özellikle köylüyü ekonomik
bak›mdan kurtaran Frans›z devrimi gibi bir devrim bulabilirdi. Ve teknik ilerlemelerin askersel alanda uygulanabilir
olduklar› ve uyguland›klar› andan bafllayarak savafl yönteminde ve üstelik ço¤u kez ordu komutanl›¤›n›n iste¤ine karfl›,
vakit geçirmeden ve hemen hemen zorla de¤ifliklikleri, hatta altüst olufllar› nas›l zorunlu k›ld›klar›n›, örnekleriyle gördük.
Ayr›ca savafl güdümünün üretkenlik ile cephe ve cephe gerisindeki ulaflt›rma araçlar›na ne denli ba¤l› oldu¤unu bay
Dühring’e daha bugünden aç›klamaya yetenekli olmayan iyi bir astsubay da yoktur. K›sacas› her yerde ve her zaman,
“zor”un onu kazanmazsa zor olmaktan ç›kt›¤› utkuyu kazanmas›na yard›m eden fley, ekonomik gücün koflullar› ve
araçlar›d›r ve askerlik zanaat›n›, bay Dühring’in ilkelerine göre, karfl›t görüflten hareketle düzeltmek isteyecek kimse,
sopadan baflka bir ürün elde edemez. [11*]
E¤er flimdi karadan denize geçersek, yaln›zca son yirmi y›l bize bambaflka bir önemde bir altüst olufl daha sunar.
K›r›m savafl›n›n savafl gemisi daha çok yelken ile hareket eden ve ancak güçsüz bir yard›mc› buhar makinesi bulunan,
iki ya da üç tahta güverteli, 60-100 topla donat›lm›fl bir gemiydi. Bu gemi, özellikle, 50 kiloluk 50 kental çeken 32’lik
toplar ve yaln›zca 95 kental çeken birkaç 68’lik top tafl›yordu. Savafl›n sonuna do¤ru ortaya a¤›r, hemen hemen
hareketsiz ama o zamanki topçuluk için difl geçirilmez devler, z›rhl› yüzen bataryalar ç›kt›. Az sonra, çelik z›rh savafl
gemilerine de aktar›ld›; bafllang›çta henüz ince, dört parmakl›k (pouce) bir kal›nl›k o zaman son derece a¤›r bir z›rhla-
ma say›l›yordu. Ama topçulu¤un geliflmesi, az zamanda z›rhlamay› geçti; birbiri arkas›na kullan›lan her z›rhlama kal›nl›¤›
için, onu (sayfa: 258) kolayca delen daha a¤›r yeni bir top bulundu. Bugün, bir yandan 10, 12, 14, 24 parmak kal›nl›klara
(‹talya üç ayak kal›nl›¤›nda z›rhl› bir gemi yapt›racak), öte yandan namlular› 25, 35, 80 ve hatta 100 ton (20 kentallik)
çeken ve 150, 200, 700 ve 1.000 kiloluk mermileri daha önce görülmemifl uzakl›klara atan yivli toplara gelmifl bulunuy-
oruz. Bugünün savafl gemisi, 6.00-8.000 beygirlik bir güç ile 8.000-9.000 ton çeken, dönerkule ve 4 ya da en çok 6
a¤›r toplu, su kesimi çizgisi alt›nda düflman gemilerini bat›rmaya yönelik bir mahmuz biçiminde uzanan bir pruva ile
z›rhl› uskurlu dev gibi bir buharl› gemidir; bu, üzerinde buhar›n yaln›zca h›zl› hareket iflini de¤il ama plotaj, papa
manevras›, kulelerin dönüflü, toplar›n niflan alma ve doldurulmas›, suyun pompalanmas›, kendileri de k›smen buharla
hareket eden filikalar›n denize indirilip ç›kar›lmas› vb. ifllerini de gerçeklefltirdi¤i, tek bir dev makinedir. Ve z›rhlama ile
top at›fllar›n›n etkilili¤i aras›ndaki yanfl sonuna ermifl olmaktan öylesine uzakt›r ki bugün bir gemi, hemen hemen genel
bir biçimde, art›k kendisinden beklenene yan›t vermiyor ve daha denize indirilmeden eskiyor. Modern savafl gemisi,
büyük sanayinin yaln›zca bir ürünü de¤il ama ayn› zamanda onun bir örne¤i, ne var ki her fleyden önce para israf›
üreten yüzen bir fabrikad›r. Büyük sanayinin en geliflmifl oldu¤u ülke, hemen hemen bu gemilerin yap›m tekelini elinde
tutar. Bütün Türk z›rhl›lar›, hemen bütün Rus z›rhl›lar›, Alman z›rhl›lar›n›n ço¤u ‹ngiltere’de yap›l›r; kullan›m› ne olursa
olsun çelik z›rh plakalar›, hemen yaln›zca Sheffield’de imal edilir; Avrupa’n›n en a¤›r toplar›n› saklamaya yetenekli üç

11
metalurjik iflletmeden ikisi (Woolwich ile Elswick) ‹ngiltere’nin, üçüncüsü de (Krupp) Almanya’n›n mal›d›r. Bay Dühring’e
göre “ekonomik durumun belirleyici nedeni” olan “dolays›z siyasal zor”un, tersine, ekonomik duruma nas›l tamamen
ba¤›ml› bulundu¤u; deniz üzerindeki zor aletinin, savafl gemisinin, yaln›z üretimin de¤il ama kullan›lmas›n›n da nas›l
modern büyük sanayinin bir kolu durumuna geldi¤i, burada en elle tutulur bir biçimde görülüyor. Ve bu durumdan
zorun ta kendisi denli, yani flimdi (sayfa: 259) bir gemiye sahip olmak için vaktiyle bütün bir küçük filo için harcad›¤›nca
para harcayan ve bu pahal› gemilerin daha denize inmeden eskimifl, yani de¤erden düflmüfl olmas›na katlanmas›
gereken ve “ekonomik durum” adam›n›n, mühendisin, flimdi gemide “dolays›z zor” adam›ndan, kaptandan çok daha
önemli olmas›na kuflkusuz t›pk› bay Dühring gibi can› s›k›lan zorun kendisi, yani devlet denli bozulan kimse yoktur.
Bizim ise tersine, z›rh ile top aras›ndaki bu yar›flmada savafl gemisinin afl›r› inceli¤in doru¤una de¤in yetkinleflti¤ini, bu
durumun ise onu çok pahal› oldu¤u denli savafl için de elveriflsiz bir duruma getirdi¤ini [12*] ve bu savafl›m›n deniz
savafl› alan›na dek tüm öteki tarihsel olaylar gibi militarizmin de kendi öz geliflme sonuçlar› yüzünden bat›p gidece¤i
yolundaki hareketin o iç yasalar›n›, o diyalektik yasalar› a盤a vurdu¤uhu görmekle hoflnutsuzluk duymam›z için hiçbir
neden yoktur.
Öyleyse “ilk ö¤enin önce dolayl› bir ekonomik güçte de¤il, dolays›z siyasal zorda aranmas› gerek”ti¤inin hiç de
do¤ru olmad›¤›n› burada da aç›kça görüyoruz.
Tersine. Zorun kendisinde “ilk ö¤e” olarak ne görünür? Ekonomik güç, büyük sanayinin güç araçlar›na sahip olma
olgusu. Deniz üzerinde, modern savafl gemilerine dayanan siyasal zor, kendini dolays›z olarak de¤il, ama ekonomik
güç, metalurjinin yüksek geliflimi, usta teknisyenler üzerindeki yetke ve verimli kömür ocaklar› dolay›m›na ba¤l› olarak
gösterir.
Ama bütün bunlar neye yarar? Gelecek deniz savafl›nda baflkomutanl›k bay Dühring’e verilsin ve o, bütün ekonomik
durumun kölesi z›rhl› filolar›, ne torpil ne de baflka patlay›c›lar kullanarak, ama yaln›zca kendi “dolays›z zor”unun etk-
isiyle ortadan kald›racakt›r. (sayfa: 260)

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
ZOR TEOR‹S‹
(SON)

“Do¤a egemenli¤ine genel olarak [!] ancak insan egemenli¤i sayesinde geçilmifl [geçilmifl bir egemenlik!] olmas›,
gerçekte çok önemli bir özelliktir. Toprak mülkiyetinin genifl alanlar üzerinde de¤erlendirilmesi, önce insan bir kölelik
ya da toprak köleli¤i biçiminde kullaflt›r›lmaks›z›n, hiçbir zaman ve hiçbir yerde gerçekleflmemifltir. Nesneler üzerinde
ekonomik bir egemenlik kurulmas›n›n ilk koflulu, insan›n insan üzerindeki siyasal, toplumsal ve ekonomik
egemenli¤idir. Yaln›zca büyük bir toprak sahibi fikrine bile, bu fikrinin içine ayn› zamanda onun köleler, toprak köleleri
ya da özgürlüklerinden dolayl› olarak yoksun insanlar üzerindeki egemenli¤ini de sokmaks›z›n nas›l var›labilirdi? Genifl
bir tanmsal iflletme için, kendisine olsa olsa ailesinin güçlerinin eklenebilece¤i bir birey gücünün ne önemi olabilmifltir
ve ne önemi olabilirdi? Topra¤›n ifllenmesi ya da bu toprak üzerinde (sayfa: 261) ekonomik egemenli¤in bireyin do¤al
güçlerini aflan bir ölçüde genifllemesi, flimdiye de¤in tarihte ancak toprak üzerinde egemenlik kurulmas›ndan önce ya
da onunla ayn› zamanda, insan›n kullaflt›r›lmas› gerçeklefltirildi¤i için olanakl› olmufltur. Evrimin daha sonraki dönem-
lerinde bu kulluk yumuflad›. ... Yüksek uygarl›kl› devletlerdeki güncel biçimi, polis egemenli¤i taraf›ndan azçok keyfe
ba¤l› bir biçimde yönetilen bir ücretliliktir. Kendini topra¤›n geniflletilmifl egemenli¤inde ve [!] büyük toprak mülkiyetinde
gösteren o bugünkü zenginlik türünün pratik olanakl›l›¤›, demek ki bu ücretlili¤e dayan›r. Do¤al olarak bütün öteki
bölüflüm zenginli¤i türlerinin de tarihsel olarak benzer bir biçimde aç›klanmalar› gerekir ve insan›n dolayl› bir biçimde
insana ba¤›ml› olmas› olgusu, bugün en geliflmifl ekonomik durumlar›n temel özelli¤ini oluflturan bu olgu, kendi bafl›na
de¤il ama yaln›zca daha önce varolmufl dolays›z bir kulluk ve dolays›z bir sömürünün biraz de¤iflikli¤e u¤ram›fl bir kal›t›
olarak anlafl›l›p aç›klanabilir.”
Bay Dühring böyle der.
Tez: Do¤an›n (insan taraf›ndan) egemenli¤i, insan›n (insan taraf›ndan) egemenli¤ine dayan›r.
Kan›t: Toprak mülkiyetinin genifl alanlar üzerinde de¤erlendirilmesi, her zaman ve her yerde yaln›zca köleler arac›yla
gerçekleflmifltir.
Kan›t›n kan›t›: Büyük toprak sahibi, ailesi ile birlikte ve hiç köle olmadan topra¤›n›n ancak çok küçük bir parças›n›
iflleyebilece¤ine göre, kölesiz büyük toprak sahipleri nas›l varolabilir?
12
Sonuç: ‹nsan›n do¤ay› egemenli¤i alt›na almas› bak›m›ndan, önce insan› egemenlik alt›na alma zorunda kald›¤›n›
kan›tlamak için bay Dühring, “do¤a”y› el çabuklu¤u ile “genifl alanlar üzerinde toprak mülkiyeti”ne çeviriyor ve bu
toprak mülkiyetini de —bunun kimin mülkü oldu¤unu bilmeksizin!— hemencecik bu kez do¤al olarak topra¤›n› kölesiz
iflleyemeyecek büyük bir tar›mc›n›n mülkiyeti durumuna dönüfltürüyor. (sayfa: 262)
Önce, “do¤an›n egemenli¤i” ile “toprak mülkiyetinin de¤erlendirilmesi” hiç de ayn› fley de¤il. Do¤an›n egemenli¤i
sanayide, flimdiye de¤in hava koflullar›na hükmedecek yerde ona boyun e¤mek zorunda kalan tar›mdakinden çok ama
çok daha büyük bir ölçüde gerçeklefltiriliyor.
‹kincisi, e¤er toprak mülkiyetinin büyük alanlar üzerinde de¤erlendirilmesi ile yetinirsek, o zaman önemli olan bu
toprak mülkiyetinin kime ait oldu¤unu bilmektir. Ve bütün uygar halklar tarihinin bafl›nda, bay Dühring’in bize burada
kendisi taraf›ndan “do¤al diyalektik” [13*] olarak adland›r›lan al›fl›lm›fl hokkabazl›klar›ndan biri ile gizlice sokuflturuver-
di¤i “büyük toprak sahibi”ni de¤il — topra¤›n ortaklafla mülkiyeti ile afliret ya da köy topluluklar›n› buluruz.
Hindistan’dan ‹rlanda’ya de¤in, büyük alanlar üzerindeki toprak mülkiyetinin iflletilmesi, ister topra¤›n topluluk
hesab›na ortaklafla ekilmesi biçimi alt›nda olsun, ister topluluk taraf›ndan orman ve otlaklar›n sürekli ortaklafla kullan›m›
ile birlikte ailelere bir zaman için verilmifl bireysel tar›msal toprak parçalar› biçimi alt›nda olsun, bafllang›çta bu afliret
ya da köy topluluklar› taraf›ndan yap›lm›flt›r. Bay Dühring’in bütün bu fleyler üzerine hiçbir fley bilmemesi; yap›tlar›n›n
hepsinin ça¤ açan çal›flmalardan, Maurer’in tüm Alman hukukunun temeli olan Germen Mark›n›n ilkel kuruluflu
üzerindeki çal›flmalar›ndan oldu¤u denli, özellikle Maurer’den esinlenen ve Avrupa ve Asya’n›n bütün uygar halklar›nda
toprak mülkiyetinin ilkel ortakl›¤›n› tan›tlamaya ve çeflitli varl›k ve bozulma biçimlerini göstermeye yönelik, hacmi her
gün daha da artan koca bir yaz›ndan da tam bir bilgisizlikle dolu olmas›, “siyaset ve hukuk alan›nda”ki “en derine giden
teknik irdeleme”leri bak›m›ndan bir kez daha özellik belirticidir. Frans›z ve ‹ngiliz hukuku alan›nda bay Dühring, ne denli
büyük olursa olsun, “tüm bilisizli¤ini kendi bafl›na” edinmiflti: bu bilisizli¤in daha da büyük oldu¤u Alman hukuku
alan›nda baflka türlü davranmaz. Üniversite profesörlerinin (sayfa: 263) s›n›rl› ufkuna karfl› öylesine öfke duyan adam,
bugün Alman hukuku alan›nda, olsa olsa profesörlerin bundan yirmi y›l önce bulunduklar› yerde bulunmaktad›r.
E¤er bay Dühring toprak mülkiyetini büyük alanlar üzerinde iflletmek için toprak sahipleri ve kölelerin zorunlu olduk-
lar›n› ileri sürüyorsa, bu onun “özgür yarat› ve kuruntu”sundan baflka bir fley de¤ildir. Devlet ya da komünün topra¤›n
sahibi oldu¤u tüm Do¤uda, dillerde toprak sahibi terimi bile yoktur. Bu gerçek üzerine bay Dühring, Hindistan’da
toprak sahibi kim? sorusunu çözmek için kafalar›n› patlatm›fl ve vaktiyle kendi kendine: gece bekgisi kim? sorusunu
sordu¤u zaman Reuss-Greiz-Schleitz-Lobenstein-Eberswalde prensi Henri LXXII’nin kazand›¤› baflar›dan daha
ço¤unu kazanamam›fl bulunan ‹ngiliz hukukçular›ndan ö¤üt almaya gidebilir. Türkler Do¤uya, fethetmifl bulunduklar›
ülkelere, bir tür tar›msal feodalizm sokanlar›n ilki oldu. Daha kahramanl›k ça¤›ndan bafllayarak Yunanistan, tarihe uzun
bir bilinmeyen tarih-öncesinin apaç›k ürününden baflka bir fley olmayan zümreler biçiminde bir bölünüfl ile girer; ama
orada da toprak, her fleyden önce ba¤›ms›z köylüler taraf›ndan iflletilir; hanedan soylu ve prenslerinin büyük yurtluklar›
istisna oluflturur ve ayr›ca hemen az sonra da görünmez olurlar. ‹talya, tar›ma, herkesten önce köylüler taraf›ndan
aç›ld›; ve Roma Cumhuriyetinin son zamanlar›nda büyük yurtluklar, latifundia’lar, küpük toprak sahibi köylülerin ayak-
lar›n› kayd›rd›¤› ve onlar› kölelerle de¤ifltirdi¤i zaman, ayn› zamanda tar›m›n yerine de hayvanc›l›¤› geçirdi ve Plinius’un
daha o zamandan bildi¤i gibi ‹talya’y› y›k›ma götürdü (latifundia Italiam perdidere). [14*] Ortaça¤da, tüm Avrupa’da
egemen olan ekim, köylü ekimidir (özellikle ifllenmemifl topraklar›n tar›ma aç›lmas› s›ras›nda); u¤raflt›¤›m›z sorun
bak›m›ndan köylülerin feodal beylerden kimilerine ve hangilerine vergi ödeme zorunda olup olmad›klar›n› bilmenin pek
bir önemi yok. Elbe’nin do¤usundaki Slavlardan al›nan topra¤› eken, Friesland’dan, Afla¤› (sayfa: 264) Saksonya’dan,
Flandre’lardan ve Afla¤›-Ren’den gelme kolonlar, bu ifli hiçbir zaman “bir angarya biçimi” alt›nda de¤il, ama çok
elveriflli kira oranlar› ile ve özgür köylüler olarak yapt›lar. — Kuzey Amerika’da, ülkenin çok büyük bir bölümü ekime
özgür köylülerin çal›flmas› ile aç›ld›, oysa Güneyin büyük toprak sahipleri, köleleri ve dizginsiz sömürüleri ile birlikte,
topra¤›n gücünü, art›k çamdan baflka bir fley vermeyene de¤in tükettiler, öyleki pamuk ekimi, gitgide Bat›ya göç etme
zorunda kald›. Avusturalya ve Yeni Zelanda’da, ‹ngiliz hükümetinin yapay olarak bir toprak soylulu¤u yaratmak için
giriflti¤i bütün giriflimler baflar›s›zl›¤a u¤rad›. K›sacas›, topra¤›n Avrupa’da oldu¤u gibi ifllenmesini iklimin engelledi¤i
tropikal ve yar›-tropikal koloniler d›fl›nda, do¤ay› egemenli¤i alt›na almak ve topra¤› ekime açmak için kölelerini ya da
toprak kölelerini kullanan büyük toprak sahibi ortaya, imgeleme yetisinin saf bir yarat›s› olarak ç›kar. Tersine, ilkça¤da
ortaya gerçekten ç›kt›¤› yerde, ‹talya’da oldu¤u gibi, ifllenmemifl topraklar› ekime açmaz, ama köylüler taraf›ndan
aç›lm›fl ifllenir topraklar› otlak haline dönüfltürür, koca koca ülkeleri insans›z b›rak›r, y›kar. Ancak yeniça¤da, ancak
nüfus yo¤unlu¤unun artmas› toprak de¤erini yükselttikten ve özellikle tar›m biliminin (agronomie) geliflmesi kötü
topraklar›n bile daha iyi bir kullan›m›n› sa¤lad›ktan sonra, —ancak o zamandan sonrad›r ki, büyük toprak mülkiyeti,
ifllenmemifl topraklar›n ve otlaklar›n ekime aç›lmas›n› büyük ölçüde kat›lmaya bafllad› ve o da, ‹ngiltere’de oldu¤u denli

13
Almanya’da da, daha çok köylülerin ortak mülklerini çalarak. Aynca bu ifl karfl›l›ks›z da olmad›. Büyük toprak sahipleri,
‹ngiltere’de ekime açt›klar› her acre [15*] komün topra¤› için, ‹skoçya’da en az›ndan üç acre ifllenmeye elveriflli topra¤›
koyun otla¤›, hatta sonunda düpedüz av alan› durumuna dönüfltürdüler.
Bizi burada, yaln›zca bay Dühring’in, büyük toprak alanlar›n›n, yani eninde sonunda afla¤› yukar› bütün
uygarlaflt›r›lm›fl topraklar›n ekime aç›lmas›n›n, “hiçbir zaman ve hiçbir (sayfa: 265) yerde” büyük toprak sahipleri ile
köleler olmadan geçekleflmedi¤i yolundaki sav›, —ilk koflulunun tarih üzerine gerçekten ola¤anüstü bir bilgisizlik
oldu¤unu görmüfl bulundu¤umuz bu sav— ilgilendiriyor. Öyleyse burada, ne çeflitli dönemlerde tamamen ya da çok
büyük bir bölümü bak›m›ndan daha önce ekime aç›lm›fl bulunan toprak alanlar›n›n hangi ölçüde köleler (Yunanistan’›n
en yüksek geliflme aflamas›nda oldu¤u gibi) ya da toprak köleleri (ortaça¤dan sonra derebeyi çiftlikleri —manses—
gibi) taraf›ndan ifllenmifl olduklar›, ne de büyük toprak sahiplerinin çeflitli ça¤lardaki toplumsal görevinin ne oldu¤unu
ö¤renme ile u¤raflacak de¤iliz.
Ve bay Dühring bize, bu en çok neye —tümdengelimdeki hokkabazl›klara m›, yoksa tarihin çarp›t›lmas›na m›—
hayran olunmas› gerekti¤i bilinmeyen tabloyu sunduktan sonra, utkun bir havayla hayk›r›r: “Do¤al olarak bütün öteki
bölüflüm zenginli¤i türleri de tarihsel olarak benzer bir biçimde aç›klan›r!” Anlafl›lan onu, örne¤in sermayenin do¤uflu
üzerine a¤z›ndan tek bir söz kaç›rma güçlü¤ünden esirgeyen de bu.
E¤er bay Dühring, do¤an›n insan taraf›ndan egemenli¤inin ilk koflulu olan o insan›n insan taraf›ndan egemenli¤i
düflüncesi ile, yaln›zca genel olarak tüm bugünkü ekonomik durumumuzun, bugün tar›m ve sanayi taraf›ndan eriflilmifl
bulunan geliflme düzeyinin, s›n›f karfl›tl›klar› biçiminde, egemenlik ve kölelik iliflkileri biçiminde oluflan bir toplumsal tar-
ihin sonucu oldu¤unu söylemek istiyorsa, çok zaman önce, Komünist Manifesto’dan beri beylik bir düflünce durumu-
na gelmifl bir fleyi söylüyor. As›l sorun, s›n›flar›n ve egemenlik iliflkilerinin do¤uflunu aç›klamakt›r ve e¤er bay Dühring’in
bu ifl için hiçbir zaman “zor”dan baflka bir sözcü¤ü yoksa, o zaman hep bafltaki noktada kal›yoruz demektir. Yaln›zca,
her zaman, egemenlik alt›na al›nanlar ve sömürülenlerin, egemenlik alt›na alanlar ve sömürenlerden çok daha kalabal›k
olduklar›, öyleyse gerçek zorun bu sonuncularda bulundu¤u olgusu bile tüm zor teorisinin fasaryal›¤›n› ortaya koymak
için tek bafl›na yeter. Öyleyse as›l sorun hep egemenlik ve (sayfa: 266) ba¤›ml›l›k iliflkilerini aç›klamakt›r.
Bunlar iki farkl› yoldan do¤mufllard›r.
‹nsanlar ilk olarak hayvanlar dünyas›ndan —dar anlamda— nas›l ç›karlarsa, tarihe de öyle girerler: Henüz yar›-hay-
van, kaba, daha do¤a güçleri karfl›s›nda güçsüz, henüz kendi öz güçlerinin cahili; öyleyse hayvanlar denli yoksul ve
ancak onlar kadar üretken. O zaman varolufl (yaflama) koflullar›nda belli bir eflitlik ve bundan ötürü de aile baflkanlar›
için bile, toplumsal konumda bir türlü eflitlik, — hiç de¤ilse daha sonraki uygarlaflm›fl halklar›n do¤al tanmsal topluluk-
lar›nda devam eden bir toplumsal s›n›flar yoklu¤u egemen olur. Bu topluluklar›n her birinde, bafltan beri, toplulu¤un
denetim alt›nda da olsa, korunmas› bireylere düflen kimi ortak ç›karlar vard›r: Anlaflmazl›klar›n yarg›lanmas›; yetkilerini
aflan bireylerin bast›r›lmas›; özellikle s›cak ülkelerde, sular›n gözetimi; ensonu, koflullar›n ilkel ve yaban›l niteli¤i sonu-
cu, dinsel görevler. En eski Germen Mark›nda ve bugün Hindistan’da gene de oldu¤u gibi, bu türlü görevlendirmeler,
ilkel topluluklarda her zaman bulunur. Bu bireylerin, belli bir erklikle donat›lm›fl bulunduklar› ve devlet erkli¤inin öncül-
lerini temsil ettikleri kendili¤inden anlafl›l›r. Yavafl yavafl üretici güçler büyür; daha yo¤un bir nüfus, daha büyük toplu-
luklar biçiminde kümelenmesi bir kez daha yeni bir iflbölümüne, ortak ç›karlar› korumak ve karfl›t ç›karlara karfl› savun-
mak üzere organlar kurulmas›na neden olan çeflitli topluluklar aras›nda, flurada ortak, burada karfl›t ç›karlar yarat›r.
Daha o zamandan tüm grubun ortak ç›karlar›n›n temsilcisi olarak ayr› ayr› her topluluk karfl›s›nda, hatta bazan onunla
karfl›tl›k içinde, özel bir duruma sahip bulunan bu organlar, ya her fleyin do¤aya göre olup bitti¤i bir dünyada hemen
hemen kendi bafl›na kurulan bir görev kal›t›m› ya da öteki gruplarla çat›flmalar›n artmas› ölçüsünde bunlardan vazgeç-
menin artan olanaks›zl›¤› sonucu, az zamanda daha büyük bir özerklik kazan›rlar. Toplum karfl›s›nda bu özerkli¤e
geçiflle, toplumsal görevin zamanla toplum üzerinde egemenli¤e nas›l yükselebildi¤i; durumun elveriflli oldu¤u (sayfa:
267) yerde, ilkel hizmetkar›n yavafl yavafl nas›l efendi durumuna dönüfltü¤ü; bu efendinin, koflullara göre, nas›l olup da
do¤u despot ya da satrap›, Yunanl›lardaki hanedan, Kelt klan baflkan› vb. görünümünü ald›¤›; bu dönüflüm s›ras›nda
ne ölçüde zor kulland›¤›; sonunda egemen bireylerin, egemen bir s›n›f oluflturmak üzere nas›l birlefltikleri, bütün bun-
lar, burada inceleme gereksinmesini duymad›¤›m›z sorunlard›r. Burada önemli olan, yaln›zca siyasal egemenli¤in
temelinde toplumsal bir ifllev bulundu¤unun ve siyasal egemenli¤in ancak kendisine verilen bu toplumsal ifllevi yerine
getirdi¤i sürece varl›¤›n› sürdürece¤inin saptanmas›d›r. ‹ran ya da Hindistan’da ortaya ç›kan ya da batan despotik ikti-
darlar›n say›s› ne olursa olsun, bunlar›n herbiri, her fleyden önce, o bölgede her türlü ekimin kendisine ba¤l› bulundu¤u
vadilerin sulanmas› iflinin genel giriflimcisi oldu¤unu çok iyi biliyordu. Hindistan’da bunu görmemek, ayd›n ‹ngilizlere
nasip oldu; sulama kanallar›n›n ve alavere havuzlar›n›n y›k›lmas›na seyirci kald›lar ve ensonu flimdi, üstüste yinelenen
açl›klarla, Hindistan’daki egemenliklerine hiç olmazsa öncellerinin egemenli¤ine eflit bir törellik vermeye yetenekli tek

14
ifli savsaklam›fl bulunduklar›n› keflfediyorlar.
Ama bu s›n›flar oluflmas›n›n yan›s›ra, bir baflka s›n›f oluflmas› daha ortaya ç›k›yordu. Tar›msal aile içindeki do¤al
iflbölümü, belirli bir gönenç düzeyinde, aileye bir ya da birçok yabanc› emek-gücü sokulmas›na olanak verdi. Bu
durum, özellikle, topra¤›n eski ortaklafla mülkiyetinin hanidir y›k›lm›fl ya da en az›ndan eski ortaklafla ekimin yerini,
toprak parçalar›n›n aileler taraf›ndan, s›rayla, bireysel ekiminin alm›fl bulundu¤u ülkelerde görüldü. Üretim, insan emek-
gücünün art›k kendi yal›n bak›m› için zorunlu olandan ço¤unu üretebilece¤i derecede geliflmiflti; daha çok emek-gücü
geçindirme arac›, daha çok bu güçleri çal›flt›rma arac› vard›: emek-gücü bir de¤er kazand›. Ama içinde yaflan›lan toplu-
luk ve bu toplulu¤un bir parças› oldu¤u birlik, kullanmaya haz›r art›k (fazla) bir emek-gücü sa¤lam›yordu. Buna karfl›l›k,
bu emek-güçlerini savafl sa¤l›yordu ve savafl, yanyana bir çok (sayfa: 268) topluluk gruplar›n›n zamandafl varl›¤› kadar
eski bir fleydi. O zamana kadar, savafl tutsaklar›n›n ne ifle yarayaca¤› bilinmiyor, bunun sonucu onlar düpedüz
öldürülüyorlard›; daha da eski bir tarihte, onlar› yiyorlard›. Ama art›k eriflilmifl bulunulan “ekonomik durum” düzeyinde,
bu savafl tutsaklar› bir de¤er kazan›yorlard›; bunun sonucu yaflamlar› ba¤›flland› ve emeklerinden yararlan›ld›. Zor, iflte
böylece, ekonomik durumu egemenlik alt›na alacak yerde, tersine, zorla ekonomik durumun hizmetine kofluldu. Kölelik
bulunmufltu. Kölelik, k›sa zamanda, geliflmesi eski toplulu¤u aflan bütün halklarda egemen üretim biçimi, ama ayn›
zamanda, bu halklar›n bafll›ca çöküfl nedenlerinden de biri durumuna geldi. Tar›m ile sanayi aras›nda oldukça genifl
ölçüdeki bir iflbölümünü ve sonradan, eski dünyan›n doru¤unu, hellénisme’i olanakl› k›lan tek fley, kölelik oldu. Kölelik
olmasayd›, Yunan devleti, Yunan sanat ve bilimi olmazdi; kölelik olmasayd›, Roma ‹mparatorlu¤u olmazdi. Ne var ki,
hellénisme ve Roma ‹mparatorlu¤u temeli olmasayd›, modern Avrupa da olmazd›. Bizim tüm ekonomik, siyasal ve
entelektüel evrimimizin, köleli¤in genel olarak kabul edilmifl bulundu¤u ölçüde zorunlu da oldu¤u bir durumu önkoflul
olarak kofltu¤unu hiçbir zaman unutmamal›y›z. Bu anlamda, flöyle diyebiliriz: Eski kölelik olmasayd›, modern sosyal-
izm olmazd›.
Kölelik ve ona benzer baflka fleylere karfl› genel formüllerle savafla giriflmek ve böylesine bir alçakl›k üzerine yük-
sek bir ahlak öfkesi ya¤d›rmak, pek para etmez. Ne yaz›k ki böyle yapmakla, herkesin bildi¤i bir fleyden, yani bu eski
kurumlar›n art›k bizim bugünkü koflullar›m›za ve bu koflullar›n bizde belirledi¤i duygulara uygan düflmedi¤inden baflka
hiçbir fley anlat›lm›fl olmaz. Ama bu da bize, bu kurumlar›n do¤ufl biçimi, varl›k nedenleri ve tarihte oynad›klar› rol üzer-
ine hiçbir fley ö¤retmez. Ve e¤er bu sorun üzerine e¤ilirsek, bu ne denli çeliflik ve ne denli ayk›r› görünürse görünsün,
o zamanki koflullar içinde köleli¤in ortaya ç›k›fl›n›n büyük bir ilerleme oldu¤unu söylemek zorunda kal›r›z. ‹nsanl›¤›n
hayvandan bafllad›¤› ve barbarl›ktan kurtulmak için, barbar, (sayfa: 269) hemen hemen hayvansal araçlara gereksinme
duydu¤u saptanm›fl bir gerçektir. Eski topluluklar varl›klar›n› sürdürdükleri her yerde, Hindistan’dan Rusya’ya de¤in,
binlerce y›ldan beri en kaba devlet biçiminin, Do¤u despotlu¤unun temellerini olufltururlar. Ancak bu topluluklar›n
da¤›ld›¤› yerlerdedir ki, halklar kendilerini geçmifllerdir ve ilk ekonomik ilerlemeleri de, üretimin köle eme¤i aracyla art-
mas› ve geliflmesi olmufltur. Sorun aç›kt›r: insan eme¤i henüz zorunlu yaflama araçlar› ötesinde ancak çok az bir art›k
sa¤layacak denli üretken oldu¤u sürece, üretici güçlerin art›fl›, al›flveriflin yayg›nlaflmas›, devletin ve hukukun geliflmesi,
sanat ve bilimin kuruluflu, ancak ve ancak, ister istemez yal›n kol eme¤i sa¤layan y›¤›nlar ile kendini çal›flman›n,
ticaretin, devlet ifllerinin yönetimine, daha sonra da sanat ve bilim u¤rafllar›na vermifl az say›daki ayr›cal›kl› aras›ndaki
büyük iflbölümü temeline dayanacak, güçlendirilmifl bir iflbölümü sayesinde olanakl›yd›. Bu iflbölümünün en yal›n, en
do¤al biçimi de, köleli¤in ta kendisi idi. Eski dünyan›n, özellikle Yunan dünyas›n›n önertileri (antécédents) nedeniyle,
s›n›f karfl›tl›klar› üzerine kurulu bir toplumun ileriye do¤ru gidifli ancak kölelik biçimi alt›nda gerçekleflebilirdi. Hatta
köleler için bile bu bir ilerleme oldu; köleler y›¤›n›n›n içinden ç›kt›¤› savafl tutsaklar› hiç de¤ilse flimdi yaflamlar›n› kur-
tar›yorlard›, oysa eskiden onlar› öldürüyorlar ve daha da eskiden kebap yap›yorlard›.
Bu vesile ile flunu da ekleyelim ki bugüne de¤in, sömüren ve sömürülen, egemen ve ezilen s›n›flar aras›ndaki bütün
tarihsel çeliflkiler, aç›klanmalar›n›, insan eme¤inin bu görece azgeliflmifl üretkenli¤inde bulurlar. Gerçekten çal›flan
nüfus, gerekli-eme¤i ile kendisine art›k toplumun ortak ifllerine —eme¤in yönetilmesi, devlet iflleri, hukuksal sorunlar,
sanat, bilim vb.— bakmak için zaman kalmayacak denli çok u¤raflmak zorunda kald›¤› sürece, her zaman bu ifllere
bakabilecek, edimsel çal›flmadan kurtulmufl özel bir s›n›f gerekti; ama bu dunum, o s›n›f›, kendi yarar›na emekçi
y›¤›nlara gitgide daha a¤›r bir çal›flma yükü yüklemekten de al›koymad›. Yaln›zca üretici güçlerin büyük sanayi
taraf›ndan ulafl›lan (sayfa: 270) son derece büyük art›fl›, çal›flman›n toplumun istisnas›z bütün üyeleri aras›nda
da¤›t›lmas›n› ve böylece herkesin çal›flma zaman›n›n, herkese toplumun genel ifllerine —pratik oldu¤u denli teorik tüm
ifllere— kat›lmak için yeterince zaman kalacak biçimde s›n›rland›r›lmas›n› sa¤lar. Demek ki her türlü egemen ve
sömürücü s›n›f, ancak flimdi gereksiz, hatta toplumsal geliflme için engel durumuna gelmifltir ve “dolays›z zor” kullan-
makta ne denli usta olursa olsun, ancak flimdi ac›mas›zca ortadan kald›r›lacakt›r.
Buna göre e¤er bay Dühring, hellénisme’e kölelik üzerine kurulu oldu¤u için burun k›v›r›rsa, Yunanl›lar› buhar

15
makineleri ve elektrikli telgraflar› olmamakla k›namakta hakl› olaca¤› denli hakl› olur. Ve e¤er bizim modern ücretlilik
ba¤›ml›l›¤›m›z›n köleli¤in biraz de¤iflmifl ve yumuflam›fl bir kal›nt›s›ndan baflka bir fley olmad›¤›n› ve kendi bafl›na (yani
modern toplumun ekonomik yasalar› taraf›ndan) aç›klanmad›¤›n› ileri sürerse, bu, ya kölelik gibi ücretlili¤in de ba¤›ml›l›k
ve s›n›f egemenli¤i biçimlerinden biri oldu¤u anlam›na gelir, ki bunu bilmeyen çocuk yoktur, ya da yanl›flt›r. Çünkü o
zaman biz, ücretlili¤in yenilmifl düflmanlar›n kullan›lmas›n›n, flimdi her yerde saptanan ilkel yamyaml›¤›n yumuflat›lm›fl
bir biçimi olarak aç›klanabilece¤ini söylemekte de bir o denli hakl› oluyorduk.
Öyleyse zorun tarihte ekonomik evrim karfl›s›nda oynad›¤› rol aç›kt›r. ‹lkin her siyasal zor, önce toplumsal nitelikte
ekonomik bir göreve dayan›r ve ilkel topluluklar›n da¤›lmas›n›n toplum üyelerini özel üreticiler durumuna dönüfltürdü¤ü,
yani onlar› ortak toplumsal görevlerin yöneticilerine daha da yabanc› k›ld›¤› ölçüde artar. ‹kinci olarak, toplumdan
ba¤›ms›z k›l›nd›ktan, hizmetkar durumundan efendi durumuna geldikten sonra siyasal zor, iki yönde etkili olabilir. Ya
normal ekonomik evrim yönünde; bu durumda, ikisi aras›nda bir çat›flma yoktur, ekonomik evrim h›zlan›r. Ya da zor,
ekonomik evrime karfl› ç›kar ve bu durumda, birkaç istisna d›fl›nda, ekonomik evrim karfl›s›nda her zaman yenik düfler.
Bu birkaç istisna, en barbar fatihlerin bir ülke (sayfa: 271) halk›n›n kökünü kaz›d›klar› ya da kovduklar› ve ne yapacak-
lar›n› bilemedikleri üretici güçleri k›r›p geçirdikleri ya da yitip gitmeler›ne göz yumduklar› yal›t›k fetih olaylar›d›r. H›ris-
tiyanlar, Ma¤riplilerin yüksek derecede geliflmifl tar›m ve bahç›vanl›klar›n›n dayand›¤› sulama yap›tlar›n›n büyük bölümü
bak›m›ndan, Ma¤rip ‹spanyas›’nda böyle yapt›lar. Daha kaba bir halk taraf›ndan her fetih, aç›kça ekonomik geliflmeyi
sarsar ve birçok üretici gücü ortadan kald›r›r. Ama sürekli fetih olaylar›n›n büyük bir ço¤unlu¤unda, daha kaba olan
fatih, fetihten ç›kt›¤› biçimiyle, daha yüksek “ekonomik durum”a uymaya zorlan›r; fethedilen halk taraf›ndan özümlenir
ve çok kez, onun dilini bile benimsemek zoranda kal›r. Ama bir ülkede —fetih olaylar› bir yana b›rak›l›rsa— devletin iç
zorunun, flimdiye de¤in hemen her siyasal iktidar bak›m›ndan belirli bir aflamada oldu¤u gibi, ülkenin ekonomik evrimi
ile çat›flma durumuna girdi¤i bir yerde, savafl›m her zaman siyasal iktidar›n y›k›lmas› ile sonuçlan›r. Ekonomik evrim,
istisnas›z ve ac›mas›z kendi yolunu açar, — daha önce bunun en çarp›c›lar›ndan son örne¤ini vermifltik: Büyük Frans›z
devrimi. E¤er bay Dühring’in ö¤retisine göre, belirli bir ülkenin ekonomik durumu ve onunla birlikte ekonomik düzeni
yaln›zca siyasal zora ba¤l› olsayd›, 1848’den sonra Friedrich Wilhelm IV’ün, “görkemli ordu”suna [16*] karfl›n, ülkesinde
ortaça¤ loncalar›n› ve öteki romantik düflkünlüklerini, o s›ralarda geliflmekte bulunan demiryollar›, buhar makineleri ve
büyük sanayi üzerine afl›lamay› neden baflaramad›¤›; ya da daha da güçlü olan Rusya ‹mparatorunun, Bati Avrupa
“ekonomik durum”undan durmadan ödünç almaks›z›n, yaln›zca borçlar›n› ödemekte de¤il ama kendi “zor”unu ayakta
tutmakta bile neden yeteneksiz kald›¤› hiç mi hiç anlafl›lamazd›.
Bay Dühring için zor, mutlak kötülüktür, ilk zor eylemi, onun için ilk günaht›r; bütün aç›klamas›, flimdiye de¤in bütün
tarihin ilk günah taraf›ndan böylece pislefltirilme biçimi (sayfa: 272) üzerine, bütün do¤al ve toplumsal yasalar›n zor
taraf›ndan, bu iblisçe güç taraf›ndan rezilce bozulmas› üzerine bitmez tükenmez bir yak›nmad›r. Ama zor, tarihte baflka
bir rol, devrimci bir rol de oynarm›fl; Marks’›n sözlerine göre, ba¤r›nda yeni bir toplum tafl›yan her eski toplumun ebe-
siymifl; toplumsal hareketin, sayesinde donmufl ve ölmüfl siyasal biçimleri altteti¤i ve parçalad›¤› aletmifl, — bütün
bunlardan bay Dühring’de tek söz bile yok. Ekonomik sömürü rejimini devirmek için, zorun belki de —ne yaz›k ki!—
zorunlu olaca¤›n›, iççekmeler ve inlemeler içinde kabul eder. Çünkü her zor kullan›m›, onu kullanan›n ahlak›n› bozar.
Ve bu, her utkun devrimin sonucu olan yüksek bir ahlaksal ve entelektüel geliflme karfl›s›nda ileri sürülür! Hem de, halka
belki de zorla kabul ettirilecek zorlu bir çat›flman›n, hiç de¤ilse Otuz Y›l Savafl› utanc›ndan sonra ulusal bilince ifllemifl
bulunan kölelik ruhunun kökünü kaz›ma üstünlü¤üne sahip bulundu¤u Almanya’da ileri sürülür! Hem de bu sönük,
tats›z ve güçsüz vaiz anlay›fl›, kendini tarihin gördü¤ü en devrimci partiye zorla kabul ettirmek ister! (sayfa: 273)

16
17
18

You might also like