Professional Documents
Culture Documents
Türbanli Türk Kadinini Kutlamali
Türbanli Türk Kadinini Kutlamali
üniversiteye giriş YÖK aracılığıyla kesin bir şekilde önledi. 2010 yılının
sonbaharında YÖK başkanının üniversitelere gönderdiği bir yazı ile yasal
düzenleme yapılamadan türban yasağı fiili olarak sona erdirildi. Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi türbanı insan hakkı olarak görmeyip taleplerini
ret etmesine, Büyük Millet Meclisi’nin 411 milletvekiliyle almış olduğu
türbanla üniversiteye giriş serbestîsini sağlayan yasanın çıkmasına;
ancak Anayasa Mahkemesi’nin böyle bir yasayı Anayasamızın
değiştirilemez hatta değiştirilmesi bile teklif edilemez 2’ci maddesine
aykırı bularak iptal etmesine karşın, türbanlıların bugün,
cumhurbaşkanından öğretim üyelerine kadar ilgili herkese, özellikle YÖK
başkanına ve rektörlere, anayasayı çiğneterek bugün ellerini kollarını
sallayarak üniversiteye girebilmelerini kendi açılarından saygıyla
karşılamak gerekir. Öyleki Türkiye’nin bütünlüğünden ve yasal
düzenlemesinden sorumlu olan zamanın cumhurbaşkanı Abdullah Gül
bile 06.11.2010 tarihinde, türban sorunu bitmiştir; şimdi iş yasal
düzenlemeleri yapmaya kalmıştır diyerek anayasanın nasıl çiğnendiğini
bizzat itiraf etmiştir. Geçmişte birçok uygulamasını gördüğümüz, halk
arasındaki tabirle, “bu insanı ipe götürür” riskini de yöneticilere
göğüsleten böyle bir mücadeleye, dirence ve harekete doğrusu şapka
çıkarmak gerekir. Türbandan büyük çıkarı olmayan hiçbir hükümet ya da
yetkili böyle bir riski üstlenemez.
edilmiş olsa bile, İran, bir zamanlar çağdaş dünyaya ayak uydurmaya
çalışıyordu. O rejim, Amerika’nın İran kökenli bir Amerikalı doktoru
organizatör olarak devreye sokması, Avrupa ülkelerinin hatta Türkiye’nin
desteği ile Humeyni Hareketini destekletmesi suretiyle geriye çevrilmiştir.
Bu geriye dönüşte milyonlarca insan kelle vermiş; binlerce kadın zulme
uğramış, taşlanmış, bir çeşit recm edilmiş, en az 5 milyon insan evini
barkını bırakarak ülkeyi terk etmek zorunda kalmıştır. Türbanlı Türk
kadınının önünde geriye dönüşün canlı ve güncel bir serüveni
yaşanmıştır. Kimse gelecekte ne olur demeye kalkışmasın!!!
gibi beyanları ve türban İslami bir giysi değildir, elini uzatan kadının
elini sıkarım, türbanın giyilip giyilmemesi konusunda bize danışılmasının
laikliğe aykırı olduğunu söylediği için görevinden alınmış.
13
Bir gün ilginç bir Alman bayandan söz etti. Aklımda kaldığına göre
bu bayan Hamburg Üniversitesinde oryantalist profesörü Petre Kapert‘ti.
Aynı zamanda da Bürgerschaft’ta (yani eyalet meclisinde) yabancılar
25
1984 yılında yolum tekrar Hamburg’a düştü. İzzet Özakdağ ile yine
bir araya geldik. Eskileri yâd ettik. O günlerde belirli aralıklarla başşehir
Bonn’a gitmesi gerektiğini söyledi. Nedenini sordum. Aliciğim belki
şaşıracaksın; ama bundan 10 yıl önce sözünü ettiğim bayanla birlikte
Bonn’da Türk öğrencilerinin din dersi alması konusunda belirli bir yol
haritası hazırlanması için kurulmuş olan komisyona üye olduk. Oldukça
sık giderek düşüncelerimizi açıklıyoruz dedi. Doğrusu şaşırmıştım. Dinle
ilgilisi olmayan birisi ile Müslüman düşmanı kesilen birisi, Türk
26
Ek-1
Türkiye'nin Viyana Büyükelçisi Kadri Ecvet Tezcan, günlük Die Presse adlı gazeteye
verdiği demeçte, Avusturya'nın yabancılara yönelik uyum politikasını eleştirerek,
"madem bu kadar entegrasyon sorunu vardı neden 110 bin Türk'ü vatandaşlığa
kabul ettiniz" sorusunu yöneltti.
Türkiye’nin Viyana Büyükelçisi Kadri Ecved Tezcan, ülkede günlük yayınlanan Die
Presse gazetesinde "Türkler bir köşeye itilmiş virüs muamelesi görüyor. İçişleri
Bakanı Fekter yanlış partide yer alıyor. Entegrasyon sorumluları Türkleri aynı
semtlerde oturmaya zorlayarak gettolar oluşturuyor. Yerliler, yabancı çocuklarının
gittiği okullara çocuklarını göndermiyorlar" deyince Dışişleri Bakanlığı'na çağrıldı.
Tezcan bugün yayınlanan gazetede, entegrasyonda eksiklik olması halinde sorumlu
tarafın Avusturya olduğunu belirterek, "Siz Türkleri, Viyana'daki belediye evlerinde
hep aynı semtte yoğunlaştırıp getto yaratıyorsunuz. Avusturyalı aileler etnik
azınlıkların çoğunlukta olduğu okullara çocuklarını göndermiyor. Yani, Türkler bir
köşeye itiliyor. Türkler mutlu, onlar sizden bir şey istemiyor. Sadece bir virüs
muamelesi görmek istemiyorlar" dedi.
Büyükelçi Tezcan, türban konusundaki bir soru üzerine bunun Avusturya'da yasak
olmadığını bildiğini anlatırken, "Türban burada yasak mı? Hayır. O halde neden
soruyorsunuz? Havuzlarda çıplak dolaşanlara tanınan özgürlük, hoşgörü,
türbanlılara da tanınmış. Bir şey söylemeye gerek var mı?”
Ben burada yaşayan vatandaşlarıma daima Almanca öğrenmelerini telkin eden bir
insanım. Ayrıca burada doğup büyüyen Türk çocukları için de Türkiye'den Türkçe
öğretmeni getirmek için uğraş veriyorum" diye devam etti.
Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Alexander Schallenberg, Büyükelçi Tezcan'ın yaptığı
açıklamalar nedeniyle apar topar dışişleri bakanlığına çağrıldığını açıkladı. Avusturya
Dışişleri Bakanı Michael Spindelegger (ÖVP) büyükelçinin bakanlığa çağrılması
ardından Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nu telefonla arayarak görüştü.
Ankara'da Avusturya Büyükelçisi aynı anda Türk Dışişleri Bakanlığı'ndan randevu
istedi. Avusturya sağ Partileri olan FPÖ ve BZÖ yaptıkları basın açıklamalarında
büyükelçiyi istenmeyen adam ilan ettiler. Avusturya İktidarı Hükümetinin Koalisyon
ortağı ÖVP başkanı Pröll ve ayni Partiden Dışişleri Bakanı Spindelegger dün çok sert
açıklamalarda büyükelçiyi kınayan açıklamalar yaptıkları görüldü.
Sayın Büyükelçi Tezcan'ın, Die Presse adli gazetesinde bugün yayımlanan demeci,
özetle şöyle:
TEZCAN: Sorularınızı bir diplomat olarak mı cevaplamamı istersiniz, -ki bu sıkıcı
olacaktır- yoksa bir yıldan beri Viyana'da yaşayan ve buradaki 250 bin Türk ile pek
çok teması olan biri olarak mı?
DIE PRESSE: İkincisini tercih ederim. Avusturya'daki Türklerin entegrasyonunda ters
giden nedir?
TEZCAN: Bir hususu en baştan belirteyim; Yunanlılar veya İtalyanlardan farklı olarak
Türkler henüz 35-40 yıl önce yurt dışına göç etmeye başladılar. Ayrıca Avusturya
Türk vatandaşlarının geldiği son ülkedir. Almanya'da ücretler daha yüksekti.
DIE PRESSE: Bu durum, Türklerin yurt dışındaki kurallara uyum sağlamakta
zorlanmaları sonucunu mu getirdi?
TEZCAN: Hayır. Bununla ABD'deki göçmenlerin de sorunları olduğunu söylemek
istedim sadece. Ama şimdi bu problemler unutuldu. Entegrasyon bir süreçtir. 20 yıl
kadar önce Hamburg'da başkonsolostum. Her yıl, liseye kabul edilen erkek ve kız
32
DIE PRESSE: Evet ama evde. Türk kadınlarının istihdam oranı sadece yüzde 39.
TEZCAN: Ev kadınlığı da bir iştir.
DIE PRESSE: Evde oturan göçmenler de entegrasyon sorununun bir parçası.
TEZCAN: Evet ama eğer benimle arkadaş olmak istiyorsanız, bunun için sizin de bir
şeyler yapmanız gerek.
DIE PRESSE: Yani Avusturyalıların Türklere burada sevildikleri hissini vermediklerini
mi söylemek istiyorsunuz?
TEZCAN: Yalnızca Avusturyalıları suçlamak istemiyorum. Başka insanlarla temas
kurmakta bizim de problemlerimiz var. Niye? New York'taki veya başka yerdeki
göçmenler de gettolar oluşturuyorlar. Yabancı ülkede yaptıkları ilk iş, kendi
ülkelerinden insanları aramak oluyor.
DIE PRESSE: Ama 30 yıl gettoda yaşanmaz. İnsan kendini geliştirmeye,
çocuklarının daha iyi bir okula gitmelerini sağlamaya çalışır. Burada dinamik
bir sosyal gelişme göremiyorum.
TEZCAN: Ben çok başarı görüyorum. Burada 3500'ü aşkın Türk girişimci var, 110
doktor, sanatçılar, balerinler var. Neden basın yayın organlarınız başarı hikâyelerini
vermiyor?
DIE PRESSE: Mevcut eğitim düzeyini analiz edenler, karanlık bir gelecek
görüyor. Türk gençlerinin büyük bölümü ilkokula, hatta çoğu öğrenme güçlüğü
çekenlere mahsus okullara (Sonderschule) gidiyor. Bu durumun nasıl
değiştirilebileceği konusunda bir fikriniz var mı?
TEZCAN: Türk ebeveynlerin çoğu, çocuklarının mükemmel Almanca ve Türkçe
bildiğini sanıyor. Ben de onlara, 500 kelimeyle hiçbir dile hâkim olunamayacağını,
çocuklarının ne Almancayı ne de Türkçeyi iyi bildiğini söylüyorum. Sorun şurada: Son
20 yılda Avusturya hükümetleri, çocukları Türk dilinde eğitmek için Türkiye'den
öğretmen getirmemize izin vermedi. Çocuklar anadillerini doğru öğrenmezlerse bir
başka dili de iyi kavrayamazlar. Viyana'da, Almancayı da çok iyi bilen üniversite
öğrencilerinin Türkçe öğrenebilecekleri bir Doğu Bilimleri Araştırma Enstitüsü var.
Eksik olan sadece pedagoji kürsüsü. Olursa Avusturya kendi Türkçe öğretmenlerini
de yetiştirebilir.
DIE PRESSE: Kaç öğretmen getirmek istiyorsunuz?
TEZCAN: Tahminen 100 öğretmen yeterli olacaktır. İlkokul öncesi yaşta yaklaşık 5
bin ila 7 bin Türk çocuğu var. Eminim ki bu çocukların anaokulunda Türkçe ve doğal
olarak akıcı şekilde Almanca öğrenmeleri, entegrasyon sorunlarına panzehir
olacaktır.
DIE PRESSE: Türkler Türkçeyi okulda yabancı dil olarak mı öğrenmeli?
TEZCAN: Hedefim, Türkçenin bakalorya dili olarak kabul edilmesi. O zaman Türkçe
öğretmenlerimiz de olacaktır. Türkçenin neden bakalorya dili olarak kabul
edilmediğini anlamıyorum.
DIE PRESSE: Viyana'da bir Türk okulu kurmayı hiç düşündünüz mü?
TEZCAN: Hayır, ama talep gelirse bu konu düşünülebilir.
DIE PRESSE: Türk ebeveynler çocuklarıyla Almanca mı konuşmalı, Türkçe mi?
35
TEZCAN: Bir yıldan beri buradayım. Yalnızca bir kez Avusturyalı bir aileden
davet aldım, geçen hafta sonu Krems'te. Viyana ile Avusturya'nın geri kalanı
arasında büyük fark var. Viyana dışında herkes daha misafirperver.
DIE PRESSE: Sizi Dışişleri Bakanlığından kimse evine davet etmedi mi?
TEZCAN: Hayır, ama zararı yok, Türklerden o kadar çok davet alıyorum ki.
DIE PRESSE: Entegrasyon problemini, tabir caizse oldukça üst düzeyden yansıttınız.
TEZCAN: Bir büyükelçi, gelişini takip eden ilk aylarda nezaket ziyaretlerinde
bulunur. Dışişleri Bakanı'ndan randevu istediğimde, 'Dışişleri Bakanı
büyükelçileri kabul etmiyor' dendi. İnanabiliyor musunuz? Ben bu ülkede
yaşayan 250 bin insanın büyükelçisiyim. Burada hangi diyalogdan
bahsediyoruz?"
Sayın Kardeşim