You are on page 1of 20

YAPILARDA DEPREM SONRASI HASAR BELİRLENMESİ VE

ONARIM - GÜÇLENDİRME YÖNTEMLERİ


Deprem ile ilgili yönetmelikler genellikle yeni yapılacak yapıların depremde kabul edilebilir
davranış göstermeleri için uyulması gerekli kuralları içerir. Bunun gibi deprem tehlikesini
gösteren haritalar, zemin şartlarının daha ayrıntılı ve küçük ölçekte belirlenmesi ve
deprem hareketinin ölçümü genellikle hep yeni yapılacak yapılara dönüktür. Ancak,
depremden sonra binalardaki hasarın tespit edilmesi ve hasar derecesine göre onarım
(tamir) ve güçlendirme (takviye) ye veya yıkıma karar verilmesi de önemlidir. İyi
projelendirilmiş veya uygulamasında özen gösterilmemiş binalarda hasar meydana gelme
ihtimali, depremin şiddetine bağlı olarak büyüktür. Bunun yanında, projelendirilmesi ve
uygulamasına gerekli özen gösterilen binalarda da şiddetli depremlerde hasar meydana
gelebilir. Bu sebeple hasarın belirlenmesi ve devamında gerekli güçlendirmenin, yapılması
deprem mühendisliği ile inşaat mühendisliğinin önemli dallarından biridir.
1. HASAR BELİRLENMESİ VE DEĞERLENDİRİLMESİ
Hasar belirlenmesinin en önemli zorluğu depremden sonra hemen yapılması gereğidir.
Belirlemenin yapıldığı ortam bir afet bölgesi olduğundan çalışma imkanları sınırlıdır. Kısa
zamanda yapılması gerektiğinden, özellikle hasarın büyük olduğu durumlarda konu ile
ilgili yeterli eleman bulmak zordur. Bu yüzden hasar belirlenmesinin mümkün olduğu
kadar uyuşumlu ve çabuk ortaya çıkması kolay olmayabilir. Bilgi toplama formları, kolay
kullanma ve sistematik olmaları yönünden çoğu zaman bu gayeye uygun düşer. Elde
edilen bilgilerin onarım ve güçlendirme açısından değerlendirilmesi ise genellikle daha
rahat bir ortamda yapılır. Hasar belirlenmesi ve değerlendirilmesinin gayeleri aşağıdaki
gibi sıralanabilir:
a) Deprem sonucu göçmeye yaklaşan veya göçen binalar belirlenip; buralarda oturanları
başka yerlere taşıyarak can kaybı önlenebilir. Genellikle yıkıcı ana depremi, birkaç ay bile
geciken daha az şiddetli izler ve dayanım zayıflayan binalar göçme durumuna getirilebilir.
b) Toplanan bilgilerin değerlendirilmesi ile depremin şiddeti, çeşitli derecelerde hasar
görmüş ve kullanılabilir binaların sayısı belirlenebilir. Bunun sonucu olarak insanların esas
faaliyetleri düzenlenebilir.
c) Elde edilen bilgilerin sistematik sınıflandırılmasıyla; yardım, onarım ve güçlendirme
işleri organize edilebilir.
ç) Deprem tehlikesi olan bölgeler gerçekçi anlamda belirlenebilir. Görülen eksiklerin
belirlenmesiyle gelecekte bu tür faaliyetlerin daha az eksikli olması sağlanabilir.
d) Hasarların belirlenmesi ve sınıflandırılmasıyla, bunun sonucu olarak yapılacak onarım
ve güçlendirme sistematik bir şekilde gerçekleşebilir.
e) Hasar gören binaların ve bunların elemanlarının özellikle belirlenerek, yeni yapılacak
binaların plan ve projelendirilmesinde bu bilgilerin kullanılmasıyla deprem tehlikesinin
azaltılması sağlanabilir.
f) Mevcut deprem, projelendirme ve inşaat yönetmelikleri geliştirebilir.
Hasar belirlenmesi ve değerlendirilmesinde önemli noktalar özetle aşağıdaki gibi
sıralanabilir.
a) Binalarda hasar belirlenmesi, bunların sınıflandırılması ve kullanım için karar verme,
b) Hasar belirlenmesi yapılabilmesi için gerekli işlemler,
c) Yapıların belirlenmenin sistematik bir şekilde değerlendirilmesi ve bunun sonucu olarak
oluşan zarar ve can kayıplarının belirlenmesi,
ç) Elde edilen bilgilerin genel anlamda deprem tehlikesinin azaltılması için kullanılması.
1.1. DEPREM HASARLARININ TÜRLERİ
Deprem sırasında yapılarda hasar çeşitli sebeplerle ortaya çıkar. Bunlardan en önemlisi,
yer hareketi sonucunda taşıyıcı sistemin dayanımının sona ererek, kısmi veya toptan
göçmenin meydana gelmesidir. Bunun yanında, sistemin elemanlarından büyük dayanım
azalmalarının oluşması da, taşıyıcı sistemi zayıflattığı ve benzer depreme karşı koyamaz
duruma getirdiği için önemlidir. Ayrıca yer hareketi; temel altı zemini etkileyerek, zeminin
taşıyıcılığının azalmasına veya temelde farklı çökmelerin oluşmasına, dolayısıyla taşıyıcı
sistemde hasara sebep olabilir. Deprem sırasında akarsu havzalarında ve kıyı bölgede sık
rastlanan bir olayda zeminin sıvılaşmasıdır. Yer hareketi sonucu yükselen yer altı su
seviyesi, titreşim etkisi ile, ince taneli zemin ve kumu suya dolgun duruma getirir.
Deprem hareketi süresince zeminde meydana gelen yön değiştiren kayma gerilmeleriyle
zemin sıvı gibi akıcı duruma gelir. Özellikle, suya doygun kumun bulunduğu ovalık
yerlerde, hemen hemen her önemli depremde zemin sıvılaşması meydana gelir. Bu tür
hasarın önlenmesi oldukça zordur. Fay haritalarının yeterli hassaslıkta yapılması ve
buralardan uzak durulması alınabilecek tek tedbir olarak söylenebilir.
1.2. HASAR İLE İLGİLİ BİLGİ TOPLAMA
Depremden hemen sonra hasarın belirlenmesi ve değerlendirilmesi en önemli nokta,
bunlarla ilgili olan grupların birbiri ile uyuşumlu olarak çalışmalarıdır. Bu uyuşum, baştan
kabul edilecek bir yöntemin uygulanmasıyla, misal olarak hazırlanan bir formun
doldurulup değerlendirilmesiyle sağlanabilir. Tablo 1.de UNDP/UNIDO tarafından
hazırlanan hasar belirleme tablosu değiştirilerek verilmiştir. Burada Madde 18’de verilen
hasra dereceleri değerlendirilirken aşağıdaki sınıflandırma öngörülmüştür.
1. Yok: Taşıyıcı elemanda görünür çatlak yok. Duvar ve duvar ile çerçevenin birleşim
çizgilerinde çatlak var.
2. Hafif: Duvar ve tavanda çatlaklar. Sıva dökülmesi. Taşıyıcı elemanlarda deprem
dayanımını etkilemeyen küçük çatlaklar.
3. Orta: Taşıyıcı duvarlarda köşegen veya diğer çatlaklar. Kolon, kiriş ve perdelerde
büyük çatlaklar.
4. Ağır: Duvarlarda ezilmeli büyük çatlaklar. Kolon, kiriş ve perdelerde küçük ayrılmalar.
5. Çok Ağır: Taşıyıcı elemanlar ve birleşim bölgelerinde çok fazla hasar ve ayrılmalar.
Binanın tümünde çarpılma. Kısmen veya tamamen göçme.
Veri toplamada en zor iş, deprem sonrası şartlar içinde çalışma güçlüğüdür. İşe
başlamadan her gruba bir günlük kısa bilgi vermek ve onlarla ilk değerlendirmeyi yapmak
önemlidir. Veri toplamanın başarılı olması, genellikle bu hazırlığa önemli ölçüde bağlıdır.
Böyle bir işlemin genellikle depremden sonraki bir veya iki ay içinde yapılması uygundur.
Genellikle bir belirleme ve veri toplama grubu iki inşaat mühendisi ve elemandan oluşur.
İnşaat mühendislerinden biri mimar fa olabilir. Yanlarına; belirleme formu ve bölgenin
haritasını, fotoğraf makinesi, şerit metre çekiç ve not defteri almaları uygundur.
1.3. TOPLANAN BİLGİLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Bilgi formunun bilgisayarla değerlendirilebilecek şekilde hazırlanması önemlidir. Böylece
kısa zamanda sonuç alınabilir ve hasar sınıflarına bağlı olarak binanın kullanılabilme
durumuna ve yerleşim bölgelerine göre bilgiler değerlendirilip grafikler şeklinde sonuçlar
bulunabilir. Ayrıca, depremde en önemli husus olan can kaybı ile binalardaki hasar
derecesi, taşıyıcı sistem türü arasındaki ilişkiler elde edilebilir. HASAR BELİRLEME
RAPORU
1. İL / İLÇE / KÖY : ……………….………/…………….…..……./…..……………….
2. BİNANIN TANIMI:
2.1. Bina No : ………………………..
2.2. Tespit grup No : ………………………..
2.3. Yerleşim No : ………………………..
2.4. Binanın Mülkiyeti :
1. Mal Sahibi 2. Kiracı 3. Hisseli
3. BİNANIN ASAL EKSEN DOĞRULTUSU :
1. KG 2. DB 3. Belirtiniz
4. BİNANIN BLOKTAKİ KONUMU :
1. Köşe 2. Orta 3. Serbest
5. KAT SAYISI :
5.1.Zemin Üstü
5.2. Zemin Altı
6. PLANDAKİ BİNA ALANI : ………………m2
7. PLANDAKİ BİNA FORMU :
1. Dikdörtgen 2. Kare 3. Diğer (Belirtiniz)
8. BİNANIN KULLANIM AMACI :
8.1. Zemin üstü katlar………… 1. Konut 2. İşyeri 3. Kamu
8.2. Zemin kat……………..…… 1. Konut 2. İşyeri 3. Kamu
9. BAĞIMSIZ KONUT SAYISI: ……………….Adet
10. BİNANIN YAŞI: ..............Yıl
11. TAŞIYICI SİSTEM TÜRÜ:
Birinci Rakam İkinci Rakam Üçüncü Rakam .
1. YIĞMA 1. Bağlantısız 1. Kerpiç
2. Yatay bağlantılı 2. Harçsız taş
3. Yatay ve düşey bağlantı 3. Harçlı taş4. Betonarme tabliyeli veya çatılı 4. Dolu tuğla
5. Düşey delikli tuğla
6. Yatay delikli tuğla
7. Biriket
8. Donatısız beton .
2. BETONARME 1. Yerinde dökme 1. Hafif bölme duvarlı
2. Prefabrike 2. Dolu tuğla duvarlı
3. Düşey delikli tuğla duvarlı
4. Yatay delikli tuğla duvarlı
5. Biriket bölme duvarlı .
3. ÇELİK 1. Ağır çelik yapı 1. Hafif bölme duvarlı
2. Hafif çelik yapı 2. Dolu tuğla bölme duvarlı
3. Betonarme veya yığma ile 3. Düşey delikli tuğla duvarlı
4. Karışık çelik yapı 4. Yatay delikli tuğla duvarlı
5. Biriket bölme duvarlı .
4. AHŞAP 1. Ahşap çerçeve 1. Hafif bölme duvarlı
2. Bağdadi 2. Dolu tuğla bölme duvarlı
3. Diğer 3. Düşey delikli tuğla duvarlı
4. Yatay delikli tuğla duvarlı
5. Biriket bölme duvarlı .
12. DÖŞEMELER:
1. Betonarme 2. Çelik 3. Ahşap 4. Diğer
13. TEMELLER:
1. Duvaraltı 2. Tekli 3. Sürekli 4. Plak
14. ÇATI :
1. Betonarme 2. Çelik 3. Ahşap 4. Diğer
15. ÇATI KAPLAMASI:
1.Kiremit 2.Metal levha 3. Bitümlü kağıt
4. Oluklu levha 5. Toprak 6. Teras
16. İNŞAAT KALİTESİ:
1. İyi 2. Orta 3. Zayıf 17. TAŞIYICI SİSTEMİN TÜRÜ:
1. Taşıyıcı duvar 2. Çerçeve 3. Çerçeve+Taşıyıcı Duvar
4. Perde + Çerçeve 5. Kolon + Taşıyıcı duvar 6. Diğer
18. DİĞER KATLARA GÖRE BİRİNCİ KAT RİJİTLİĞİ:
1. Büyük 2. Yaklaşık eşit 3. Küçük
19. DAHA ÖNCEKİ DEPREMLERDE ONARIM DURUMU:
1. Yapıldı 2. Yapılmadı 3. Bilinmiyor
20. HASAR DERECESİ:
1. Yok 2. Hafif 3. Orta 4. Ağır 5. Çok ağır
Taşıyıcı Sistemin Elemanları Taşıyıcı Olmayan Elemanlar ve Tesisat
20.1. Taşıyıcı duvarlar…………. 20.10. Bölme duvarlar…………….
20.2. Kolonlar…………………… 20.11. Hafif bölme duvarlar…………
20.3. Kirişler…………………….. 20.12. Dış duvarlar…………………
20.4. Çerçeve birleşim yerleri… 20.13. Elektrik tesisatı……………..
20.5. Perdeler………………….. 20.14. Temiz ve pis su tesisatı…..
20.6. Merdivenler……………….
20.7. Döşemeler………………...
20.8. Temeller…………………..
20.9. Çatı………………………..
21. BİNADA TOPLAM HASAR:
1. Hasar Yok 2. Hafif 3. Orta 4. Ağır 5. Çok ağır
22. YANGIN, SEL GİBİ DOLAYLI HASARLAR:

1. Var 2. Yok
23. ZEMİN PROBLEMİ:
1.Yok 2. Hafif çökme 3. Yoğun çökme 4. Sıvılaşma
5.Toprak kayması 6. Kaya kopması 7. Fay hareketi
24. DEPREM SONRASI KULLANMA DURUMU:
1. Sınırlama yok
2. Sürekli kullanma için onarım ve güçlendirme gerekli
3. Çökme tehlikesi var 25. ACİL ÖNLEM DURUMU:
1. İhtiyaç yok 2. Hasarın temizlenmesi gerekli
3. Göçmenin önlenmesi gerekli 4. Komşu binaların korunması gerekli
5. Hemen yıkımı gerekli
26. EK BİLGİLERİN DURUMU
1. Yok 2. Fotoğraf 3. Kroki ve ek bilgi 4. Fotoğraf, kroki, ek bilgi
27. CAN KAYBI SAYISI : ……………kişi
28. TESPİT TARİHİ : ……/……/2005
29. TESPİTİ YAPANLAR
İmza :
Adı Soyadı :
Ünvanı :2.1. MEVCUT YAPININ DEĞERLENDİRİLMESİ
Yapının güçlendirilmesi işlemini en zor problemi, mevcut yapının değerlendirilmesidir.
Çoğu zaman mühendis, statik ve betonarme hesap ve çizimleri olmayan bina ile karşı
karşıya gelir. Bu belgelerin bir kısmının veya hepsinin tam olması, imalatta bunlara ne
kadar uyulduğunun bilinmesi sebebiyle problemi tamamen çözmez. Eldeki proje ile
mevcut yapı arasında önemli farklar olabilir veya daha sonra ilaveler yapılmış olabilir. Bu
sebeple değerlendirmede deneyim önemli yer tutar. Değerlendirme aşağıdaki adımların
izlenmesiyle yapılabilir. Bu bölümde verilen ilkeler mevcut binaların deprem öncesi
depreme dayanıklılıklarını tahmin etmek gayesiyle kullanılabilir.
Taşıyıcı sistem düzeyi depremde dayanıklı olan bir taşıyıcı sistemde yatay yükleri her iki
doğrultuda karşılayacak çerçeveler oluşturulması ve kolon ve perde gibi düşey taşıyıcılar
temelden çatıya kadar sürekli olarak devam etmesi en önemli iki husustur.
Kiriş – kolon birleşim bölgeleri kiriş – kolon birleşim noktalarında eksenler en fazla %
20’lik bir dış merkezlikle kesişirler. Bu suretle önemli ek etkilerin meydana gelmesi
önlenmiş olur. Bir birleşim bölgesine bir düşey düzlemdeki kirişlerin moment kapasiteleri,
kolonların moment kapasitelerinden küçüktür. Böylece yapının toptan göçme
tehlikesinden uzak kalır.
Burulma etkileri Yatay yük taşıyan eleman (çerçeve ve perdeler) yapının planında dengeli
biçimde dağıtılmıştır. Rijitlik merkezi ile kütle merkezi arasında uzaklık, karşı gelen
doğrultudaki bina boyutunun %20’sinden azdır. Daha fazla olması, önemli ek burulma
etkilerini ortaya çıkarır.
Dayanım, kütle ve rijitlik sürekliliği, düşey elemanlarının yatay dayanımları, kütle rijitlik
düşey doğrultuda ani değişiklik göstermeden, sürekli olarak değişir. Bu tür değişiklikler %
25 civarında kalır. Yumuşak zemin kat üzerinde rijit katlar bulunması, deprem hasarının
sistemde düzgün yayılmayıp, zemin katta yoğunlaşmasına ve binanın göçmesine sebep
olur.
Yatay yük dayanım katsayısı bir yapının en alt katının yatay yük taşıma kapasitesi ile
taşıması gerekli yatay yükün oranı yapının depreme dayanımının bir ölçüsü olarak
alınabilir. Konsol türünden olan bir yapıda en alt kattaki kolonların toplam kesme kuvveti,
toplam deprem kuvvetine eşittir. Bu kesme kuvvetinin normal kuvvetle orantılı olduğu
kabul edilirse; R0 = V kapasiteli / V gerekli = C kapasiteli / C gerekli şeklinde bir yatay
yük dayanım katsayısı tarif edilebilir. Burada C kapasite kolonunun taşıma gücünden
bulunan yatay yük katsayısına ve C gerekli ise yönetmeliğin öngördüğü deprem
katsayısına karşı gelmektedir. Esas olarak R0³ 1.0 olması beklenmekle birlikte yapının
depreme dayanımı açısından, yukarıda açıklanan süreklik, düzenlik ve yapım kalitesi
bakımından uygun olması, daha küçük R0 değerlerinin de yeterli kabul edilmesini sağlar.
Örneğin sözü edilen özellikler açısından iyi bir yapı için 0.5< R0< 0.8 kabul edilebilir bir
aralık iken, kötü olan bir yapı için 0.8< R0< 1.0 aralığı bile yetersiz olabilir.
Binada gözlenen ve yapısal hasar niteliğinde olmayan hasarların giderilmesi onarım
olarak düşünülür. Böyle bir durumda yalnızca sünekliği artıran, dayanımı ve rijitliği
artıran; taşıyıcı sistemi tümü ile gözden geçiren güçlendirme yapılabilir.
2.2 . GÜÇLENDİRME PROJESİNİN ELEMANLARI
Depremden hasar gören binalarda taşıyıcı sistemi oluşturan kiriş, kolon, perde, temel gibi
elemanlarda meydana gelen hasarlar, taşıdıkları kesit zorlarının ve donatı düzenlenin
farklı oluşu nedeni ile başka başka biçimlerde ortay çıkar. Kolon ve kirişlerde oluşan
hasarlar dolgu duvarı bulunup bulunmamasına da bağlıdır. Dolgu duvarlı çerçevelerde,
duvar çerçeveye kafes kirişin basınç köşegeni gibi katılarak eğilme momentleri yanında
çekme kuvvetlerinin dolayısıyla çatlakların oluşmasına yol açar. Bu tür çatlaklar kesitin
hemen hemen tümünü kapsar. Dolgu duvar bulunmayan çerçevelerde kiriş mesnetlerinde
meydana gelen hasarın düşey yük ve deprem etkilerinin oranına alt ve üst yüzdeki
donatım miktarına ve kenetlenmelerinin yeterliğine göre değişir. Kolonlar da, çoğunlukla
mesnedin iki yanında betonda ezilme görülür. Bu durum yatay yükün işaret değiştirmesi
ve büyük eğilme momentlerinin depreme bağlı olmasındandır. Perdeli yapılarda, en fazla
zorlanan taban kesitlerinde çekme çatlakları ve gövdede 450 eğimli kayma çatlaklarının
meydana getirdiği hasarlar görülür.
Genel olarak hasarlı elemanların güçlendirilmesi, yanına veya çevresine, onunla birlikte
çalışan bir yeni eleman ekleyerek yapılır. Bu kolon ve kirişlerde mantolama, perde ve
döşemelerde kalınlaştırma biçiminde olur. Bazen, elemanın hasarlı bölümü çıkarılarak
yeni donatı eklenmesi ve aynı boyutlarda yeniden betonlanması yeterli olabilir. Bu durum
çoğunlukla, tüm yapının güvenliği, eklenen perdeler veya yeterince güçlendirilen edilen
diğer elemanlar tarafından saplandığında ortaya çıkar.
2.2.1. PÜSKÜRTME BETON İLE ONARIM VE GÜÇLENDİRME
Aşağıda açıklanan mantolama yöntemi ile yapılacak güçlendirmede, beton kalınlığının az
olduğu durumlarda, betonun kalıp yapılması ve yerleştirilmesi zordur. Böyle durumlarda
araç, gereç ve beceri kazanmış eleman varsa, püskürtme beton uygulanabilir. Bu
uygulama için gerekli donanımın sağlanması külfetini karşılayacak miktarda işin olması da
karar için bir etkendir.
Püskürtme beton, basınçlı hava ile uygulanan betondur. Karışımın hazırlanmasında iki
ayrı yöntem mevcuttur. Bunlardan ilki kuru karışım olarak bilinir. Bu tür püskürtme beton
için makinenin karışım odasında, çimento ve agrega uygun ölçülerde bir araya getirilip
karıştırıldıktan sonra, bu kuru karışım seyrek olarak ve basınçlı hava yardımıyla bir
hortum içinde püskürtme ucuna iletilir. Meme ve tabanca olarak da adlandırılan bu uca
gelen kuru karışıma basınçlı su eklenerek elde edilen beton basınçlı hava yardımıyla
betonlanacak yüzeye yüksek hızla püskürtülür. Tabancada katılan su miktarı isteğe uygun
bir karışım elde edilmesi için kolayca ayarlanabilir ve gerekli olduğunda bu suya beton
katkı maddeleri de eklenir.
Diğer yöntemde ise çimento, agrega ve su beraber karıştırılır. Elde edilen ıslak karışım
benzer şekilde hortumla ve basınçlı hava yardımıyla püskürtme ucuna iletilir. Püskürtme
beton, yeni inşa edilen yapıların yanında özellikle eski yapıların onarım ve güçlendirme
işlerinde geniş bir kullanma alanı bulur. Mevcut kargir, tuğla, çelik ve betonarme yapıların
yüzlerinin beton tabakasıyla kaplanmasında ve güçlendirilmesinde, çelik yapıların sıcaktan
korunması ve güçlendirilmesinde ve benzeri yerlerde kullanılır.
Sonuç olarak püskürtme betonun, özellikle kalıp yapmanın zor olduğu veya ekonomik
olmadığı yerlerde, betonun ince bir tabaka olarak uygulanması gereken yerlerde
kullanılmasının uygun olduğu söylenebilir. Başarılı bir püskürtme betonun elde edilmesi
donatının uygun seçilmesi ve yerleştirilmesine de bağlıdır.
Küçük çaptaki onarım işlerinde donatı kullanılmayabilir. İşin şekline ve beton kalınlığa
göre yuvarlak donatı veya hasır donatı kullanılır. Donatı, püskürtme sırasında yerini
koruyacak ve az yaylanacak şekilde yerleştirilmelidir. Donatı hasırı pimlere veya
takozlarla beton püskürtülecek yüzeye bağlanarak bu şart yerine getirilebilir. Küçük çaplı
donatılar tercih edilmeli ve gerektiğinde kullanılan büyük çaplı donatının beton tarafından
sarılmasına özen gösterilmelidir. Ayrıca; donatı, beton karşı taraftan ve düşeyden az bir
sapma ile püskürtülebilecek şekilde yerleştirilmelidir. Donatıların etrafında betonun
boşluk bırakmadan püskürtülmesini sağlayacak kadar mesafe bulunmalıdır. Donatıların
birbirine, donatının kalıbına veya donatının arka yüzeye mesafesi olan bu aralık, en büyük
dane büyüklüğüne ve donatının çapına bağlı olmakla beraber, ince malzemeli püskürtme
harç ve ince çaplı hasır donatı kullanıldığında en az 1-2 cm olup, püskürtme beton ve
büyük çaplı donatılarda 4-5 cm önerilir. Gerekirse donatıyı mesafeyi ayarlayan ayaklar
üzerine oturtmalıdır. Ancak bunların kesiti zayıflatmamasına dikkat etmelidir. Donatının
dış tesirlerinden korunmasında, normal betonarmede kullanılan kurallara uyulur. Aynı
doğrultuda bulunan donatılar arası temiz açıklık 50-60 mm’den ve konulacak hasır
donatının göz aralıkları da 50 mm’den küçük olmamalıdır. Daha küçük gözlü hasır donatı
ancak konstrüktif donatı olarak konulabilir.
Püskürtme kalınlığının 5 cm’den büyük olduğu durumlarda bir konsrüktif donatı ( rötre
donatısı gibi) koymak uygun olur. Çift donatı ağının bulunduğu durumlarda, ikinci ağı,
birinci ağ betonla sarıldıktan sonra koymak daha uygum olabilir. Ancak, tabancaya yakın
ağ her iki yönde en az çubuk çapının 12 katı aralığa, diğer ağ da gene her iki yönde en az
çubuk çapının 6 katı aralığa sahipse, her iki ağın beraber betonlanması halinde de tatmin
edici sonuç alınabilir. Projede öngörülen yerlerine itinalı bir şekilde yerleştirilen donatılar
temiz ve aderansı zayıflatacak şeylerden arınmış olmalıdır. Gerek çubukların ve gerekse
hasır donatının ek yerlerinde zayıf bölgelerin oluşmasını önlemek için önlem alınmalıdır.
Donatı çubuklarının bindirme yoluyla eklenmesinde, ek boyu 40ф olmalı ve çubuklar ete
birbirlerine bağlanmamalı, araları en az 50 mm olacak şekilde ayrılmalıdır. Hasır
donatının eki ise her yönde bir buçuk göz bindirilerek yapılmalıdır.
Çalışmalarının odak noktası püskürtme ucu, tabancası olduğundan, püskürtmenin yeterli
tecrübeye sahip olması şarttır. Püskürtme yerinin gerektiği gibi temiz olduğu kontrol
edildikten veya gerektiğinde daha önce yapılacak basınçlı hava ve su temizliğinden sonra,
püskürtme işlemine başlanır. Püskürtme tabancasını tutan, hava basıncını kontrol ederek
ve püskürtmenin düzgün ve uygun hızda olmasını sağlar. Su miktarı kuru yöntemde
tabancada kontrol edildiğinden, ayrıca dikkat sar etmek gerekir. Püskürtülen plastik
karışımın sıkı olması, az zayiat vermesi, fakat bunun yanında gerekli sertlikte olup
akmaması hep uygun su ayarı ile mümkün olur. Buna ayrıca, tabancanın püskürtme
yüzeyine imkan nispetinde dik ve uygun sonuç alınabilir. Uzak tutulan tabanca donatının
arkasını yeterli betonla doldurulamayacağı için, zayıf kesitler meydana gelir ve buralarda
kalan malzeme ilerde beton yüzünde çatlaklara sebep olabilir. Fazla yakın tutulan
tabancada ise yüzeye yapışmadan sıçrayan beton fazla olur.
Mevcut donatının arkasını betonlama gayesiyle, tabanca normalden fazla yaklaştırılacağı
gibi, yüzeye olan dikliği biraz değiştirilebilir. Ayrıca, betonun aralığa daha iyi yerleşmesi,
betonun akmamasına dikkat ederek, suyunu buralarda biraz arttırarak sağlanabilir.
Donatı çubukları sıksa, tabancanın yeri değiştirilmeden birden fazla donatı betonlanabilir.
İyi karışmamış veya akan beton uzaklaştırılarak yerlerine tekrar püskürtme beton tatbik
edilmelidir. Özellikle ıslak karışımda, karşım odasında 30-50 dakikadan fazla kalan beton
tabancaya sevk edilmelidir. Bu süre kuru karışımda daha fazla olup, bir saat civarındadır.
Geri sıçrayan betonun yeni kısma karışması önlenmeli ve bu zayiat olarak
uzaklaştırılmalıdır. İletim hortumunun kolay hareketi sağlanarak, tabancayı idare edenin
istediği yönde ilerlemesine imkan verilmelidir.
Püskürtme yapılacak yüzey büyükse, kalınlık konacak takozlarla veya gergin tellerle
belirtilebilir. Ancak, daha sonra takozların çıkartılmasına ve yerlerin püskürtme betonla
doldurulmasına, tellerin püskürtme sonuna kadar gergin kalmasına dikkat edilmelidir.
Düşey ve düşeye yakın yüzeylerde püskürtme aşağıdan başlamalıdır. Kalınlık fazla ise
püskürtme tabaklar halinde yapılır. Tabaka kalınlığını püskürtme betonun yerine
durabilmesi ve akmaması belirse de 20 mm’den daha az uygulanmamalıdır. İlk tabakanın
en azından donatıyı kapsayacak şekilde seçilmesi uygundur. Tabakalı uygulamada geriye
sıçrayan betonun uzaklaştırılmasına dikkat edilmelidir. Döşemelerde; tabanca düşeyden
biraz saptırılarak sıçrayan kısımların bitmiş kısma düşmemesi sağlanırsa oradan kolaylıkla
uzaklaştırılabilir. Tabakalı uygulamayla, fazla kalınlıktan dolayı betonun akması ve
düşmesi önlenebilir. Tavana veya duvara yapılacak uygulamada tabaka kalınlığının 20-30
mm’yi aşmaması tavsiye edilirken, döşemelerde bu kalınlık rahatlıkla 70 mm olabilir. Alt
tabaka yeterli katılaştıktan sonra, tamamen sertleşmesini beklemeden yeni tabaka
püskürtülür. Bu bekleme, betonun türüne ve uygulama şartlarına bağlı ise de yarım ile bir
saat arasında değişir. Tamamen sertleşmiş tabakaya beton, ancak gerekli temizlikleri
yapıp, basınçlı hava ve su tutulduktan sonra püskürtülebilir. Yeni tabakanın
püskürtülmesinden önce, şüpheli yerler kontrol edilerek iyi kaynamış kısımlar
uzaklaştırılmalı ve bütün yüzey nemlendirilmelidir. Kontrol ve uzaklaştırma sırasında çekiç,
daha iyisi basınçlı hava ile çalışan yuvarlak uçlu aletler kullanılmalı, taşçı kalemi gibi sivri
aletleri kullanmaktan kaçınmalıdır. Püskürtülen betonun bir kısmı püskürtme yerindeki
sert yüzeye, donatıya veya daha evvel yapılan betona çarparak geri sıçrar. Bu geri
sıçrayarak kullanılmaz hale gelen beton oranı püskürtme basıncı, çimento ve su miktarı
agreganın en büyük tane büyüklüğü donatının miktar ve şekli ve püskürtme tabakasının
kalınlığına bağlıdır. Bunlarda değişik yapılarak azaltılabilirse de, püskürtme yüzeyinin
eğimi önemlidir. Genel olarak sıçrama oranı döşeme gibi yatay yüzeyler için % 5-15,
duvar gibi düşey yüzeyler için % 15-30 iken, tavanlarda yapılan uygulamada bu oran %
25-50 arasında değişir. Sıçrama başlangıçta büyük olursa da, daha sonra ilk betonun
yüzeye yapılmaya başlamasıyla azalır. Daha çok iri veya çimento hamuru ile sarılmamış
malzeme geri sıçradığı için, yüzeye kalan betonun çimento miktarı yüksektir. Bu, betonun
dayanımını arttırsa da, betonu rötre çatlaklarına karşı hassas duruma agrega çoğalır, az da olsa
elek eğrisi değişir. Tabancanın püskürtme yüzeyine dik tutulmaması ve sallanması,
karışım suyunun az olması sıçramayı arttırıcı yönde etkiler. Sıçrayan beton, ne yapışan
betona katılmalı ve ne de püskürtme betonun hazırlanmasında kullanılan malzemeye
karıştırılmalıdır.
Kuru sistemde, karışımın homojen ve topaksız olmasına gözle dikkat edilmelidir. Islak
sistemde ise çıkan beton plastikliği devamlı kontrol edilmeli, ve en az günde bir defa
plastiklik, sıkılık ve su-çimento oranı deneyle belirlenmelidir. Püskürtme betonunun
tabakalı uygulamasında, her bir tabaka çekiçle kontrol edilerek şüpheli yerlerdeki beton
uzaklaştırılmalıdır. En az her 100 m3 betonda bir defa püskürtülen betonun sıkılığı, su-
çimento oranı ve birleşimi normal betonda olduğu gibi kontrol edilmeli ve başlangıçta
yapılan uygunluk kontrolünde bulunan değerlerden mevcut sapmalar düzeltilmelidir. Yapı
veya deney levhaları üzerindeki sertleşmiş betondan uygun numuneler alınarak, beton
kalitesi kontrol edilmelidir. Güçlendirme maksatlı olarak, kolon, kiriş veya duvarların
genişletilmesinde kullanıldığı durumlarda kalıbın, sıçrayan kısmı tekrar içerde
bırakmayacak şekilde hazırlanmış olmasına dikkat etmelidir. Genel olarak, dar delik ve
oyukların püskürtme beton yerine, normal betonla doldurulması üzerinin püskürtmeli
betonla kaplanması tavsiye edilir.
2.2.2. EPOKSİ REÇİNESİ ONARIM VE GÜÇLENDİRME
Epoksi ve benzeri reçineler beton çatlaklarının doldurulmasında ve ince çelik elemanlar
betona yapıştırmak için kullanılır. Uygulamada epoksi; bu türe benzer sıvı reçineler
(epoksi, poliester, poliüretan gibi) için genel anlamda kullanılmaktadır. Reçineyi oluşturan
kimyasal birleşenlerin çeşitlerine ve onların kimyasal yapılarına, kullanılma oranlarına ve
eklenen maddelere bağlı olarak pek çok türleri mevcuttur. Bu sebeple maksada uygun
reçinenin seçilmesi önemlidir. Genel olarak reçinenin kullanım sırasındaki sıvı döneminin
uzun olması ve hemen kapta sertleşme çabuklaştırılabilir. Genel olarak reçineler 80 ºC
nin üzerinde dayanımlarını kaybederler. Bu sebeple kullanılmaları sınırlı kalabilir veya
yangına karşı korunmaları gerekebilir. Viskozitelerin enjekte edilecek çatlağın kalınlığına
uygun olması zorunludur. Epoksi; betonarme perdeler, kolonlar, döşemeler ve kirişlerdeki
çatlakların onarımında yaygın bir şekilde kullanılır. Bu yöntemde çatlak ve boşluklar
epoksi malzemesi ile doldurulur. Uygulama önce çatlağın basınçla hava ile veya emerek
temizlenmesiyle başlanır. Çatlakların dış kısımları genişletilerek V şekline getirilir. Daha
sonra çatlak epoksi ile doldurmak gayesiyle çatlak uzunluğuna bağlı olarak araları 0.15 ~
1.00 m olan delikler açıklarak basınçlı uygulama için dübeller (pakerler) yerleştirilir. Bu
küçük elemanların kenarlarının sızdırmaz bir şekilde kapatılması önemlidir. Uygulamaya
en düşük seviyedeki dübele epoksi enjeksiyonu ile başlanır ve komşu dübelden çıkması
beklenir. Bu durumda ele alınan nipel ucu kapatılarak daha üstteki dübele geçilir. Bu
yöntem genellikle genişliği 0.5 ~ 5 mm arasındaki çatlaklar için başarı ile uygulanılır.
Çatlak genişliğinin küçük olduğu durumda ( 0.1 ~ 0.5 mm) epoksi doldurucu bir malzeme
olmadan kullanılır. Daha genişlerde, rötre, sönme ve ısı etkilerini azaltmak için ek bir
doldurucu malzemenin kullanılması önerilir. Çok geniş çatlaklarda çatlak ince kumla
doldurulduktan sonra epoksi enjeksiyonu uygundur.
Epoksi kullanımında yerel çatlak onarımı yapıldığı unutulmamalıdır. Bir elemanı veya bir
bölgeyi güçlendirmek için genellikle tek başına kullanılmaz. Güçlendirme işleminde diğer
yöntemlerle beraber epoksi uygulaması tercih edilir. Mesela, ek beton kesintilerinin elde
edilmesinde mevcut beton yüzü temizleyip epoksi sürüldükten sonra yeni betonun
dökülmesi aradaki kaynaşmaya yardımcı olur. Böyle bir durumda da mekanik bazı
tedbirlerin ( dikiş noktası gibi) ek olarak alınması önerilir. Bu uygulama da özel malzeme,
işçilik ve alet gerektirmesi maliyeti arttırır. Bu sebeple uygulaması çok yaygın değildir.
Epoksi uygulamasının başarısı, bu yöntemle onarılmış silindirler üzerinde yapılacak
deneylerle kontrol edilebilir. Başarılı bir uygulamada, silindirin onarılan epoksi – beton
yüzeyinden değil, yeni çatlaklarla kırılması gerekir. Deprem yüklenmesini temsil etmek
üzere yapılan tersinir yükleme deneylerinden, onarım gören kirişlerin çok iyi enerji yutma
kapasitesine sahip oldukları belirlenmiştir. Donatıdaki pekleşme sebebiyle, onarılmış
kirişlerin çatlamamış kirişlere göre daha dayanıklı oldukları gözlenmiştir. Ancak,
muhtemelen bütün çatlakların doldurulmaması nedeniyle bu tür kirişlerde daha esnek davranış
ortaya çıkar. Sonuç olarak, epoksi uygulamasını konu alan deney sonuçlarının
genellikle olumlu olduğu söylenebilir. Ancak, kiriş – kolon birleşim bölgelerindeki
donatının adreans çözülmesi bu onarım türünün bir üst sınırı olarak görülebilir.
2.2.3. DÖŞEMENİN GÜÇLENDİRİLMESİ
Döşemelerde genel olarak düşey yükleri taşımak için projelendirilirler. Yatay yük
etkisinde bu yükleri düşey taşıyıcılara (kolon ve perde) iletecek dayanım ve rijitliğe sahip
olmaları arzu edilir. Hasarlar, genellikle döşemenin büyük boşluk olan kısımlarda ve
doğrudan perdeye mesnetlendiği yerlerde meydana gelir. Hasarın onarılması yanında,
kalınlığı yeterli olmayan döşemenin kalınlığının arttırılması veya eklenen yeni perde
duvarlarıyla olan yük aktarımının sağlanması gerekir. Yerel çatlak ve hasarlar epoksi,
çimento şerbeti veya püskürtme beton ile onarılabilir. Bu sırada özellikle bozulan betonun
uzaklaştırılması ve kırılan veya burkulan donatının kesilerek kaynakla yeni donatının
eklenmesi gerekir. Döşeme kalınlığının arttırılmasıyla, kesitin eğilme rijitliği arttırılır.
Üstten yeni beton tabakası ile kalınlaştırılabileceği gibi alttan püskürtme beton
uygulanarak döşemenin dayanımı arttırılabilir. Bu sırada yeni kısımlara uygun donatılar
da yerleştirilmelidir. Yeni donatının mevcut olana kaynaklı parçalarla bağlanması,
sistemin bütünlüğü bakımından istenir. Yeni ve mevcut döşeme arasındaki kayma
gerilmesinin akışını sağlamak için yüzeyin pürüzlendirilmesi yanında, donatı veya çelik
profil parçalarından da faydalanılabilir.
2.2.4. KİRİŞİN GÜÇLENDİRİLMESİ
Hasar gören veya dayanım ve rijitliği yeterli olmayan kirişler değişik şekilde onarılır ve
güçlendirilir. Bu işlem sırasında komşu kolonları da göz önüne alarak kuvvetli kiriş – zayıf
kolon türünden birleşim bölgesinin meydana getirilmemesine özen gösterilmelidir.
Güçlendirme türü hasarın seviyesine (çatlama, beton, ezilmesi, donatı sıyrılma ve
kopması) bağlı olarak değişir. Hafif çatlaklı kirişler, epoksi ve çimento şerbeti enjeksiyonu,
ile onarılabilir. Betonun ezilmesi veya donatının kopması gibi hasarın ağır olduğu
durumlarda, geçici olarak askıya alınması uygundur. Hasarlı yerel kısımlar, basınçlı su
veya hava ile temizlenip, kopan veya burkulan donatıların kesilerek kaynakla eklendikten
sonra betonlanması yoluyla onarılabilir. Kirişlerin, gerekli durumda dört veya üç
tarafından beton manto giydirilerek güçlendirilebilir. Mevcut yeni betonun bütünleşmesini
sağlamak gayesiyle, mevcut betondaki beton örtü tabakasının kaldırılması ve yüzeyin
temizlenmesi gerekir. Donatı düzeninde uygun kenetlenme, bırakılan uygun boylarla,
kaynaklama ile veya kenetleme plakaları kullanılmasıyla saplanmalıdır. Yeni donatılar
döşemedeki deliklerden geçerek kirişi çevreleyen etriyerlerle sarılmalıdır. Güçlendirme
için konulan donatılar, köşegen yönündeki çubuklarla veya çelik plakalarla mevcut
donatılara bağlanmalıdır.
Kirişin yalnız mesnet bölgelerinin güçlendirilmesi ile yetinilmesi söz konusu ise, mesnete
döşeme kırılarak açılır, mesnet bölgesi için gerekli ek donatı yerleştirilerek etriyerlerle
sarılır. Kiriş kesitinin genişletilmesi tek veya çift taraflı olabilir.
2.2.5. KOLONUN GÜÇLENDİRİLMESİ
Hasar görmüş bir kolonun deprem etkilerini taşıyabilir duruma getirilmesi veya yatay yük
taşıma kapasitesinin arttırılması için kolonların güçlendirilmesi gerekebilir. Kolonun
eğilme dayanımı kesit alanının büyütülmesiyle ve yeni boyuna donatılar ilave edilerek
sağlanır. Buna karşılık kesme kuvveti dayanımı ve sünekliği, enine donatının
sıkılaştırılmasıyla gerçekleştirilir. Binanın planında kolonların kesitlerini birbirine
yaklaştırmak sistemin davranışının dengeli olmasını sağlar. Hasar durumuna göre çeşitli
onarım ve güçlendirme söz konusu olabilir. Kirişlerde olduğu gibi kolonlarda da 0.1 ~ 5
mm genişliğindeki çatlaklar epoksi reçinesi ile onarılabilir. Bu gaye ile 0.20 ~ 1.00 m
aralıkla açılan deliklerden epoksi aşağıdan başlayarak yukarı doğru enjekte edilir. Daha
büyük çatlaklara çimento şerbeti enjeksiyonu uygun düşebilir. Ancak, güçlendirilen
bölgelerin yapılacak deneylerle kontrol edilmesi gerekir. Eğer, kolonda yerel olarak beton
ezilmesi varsa, bu bölgenin temizlenmesi, pürüzlendirilmesi duruma göre etriye veya
boyuna donatı ilave edilmesi uygundur. Beton dökülmeden, mevcut yüzeylerin suya
doygun duruma getirilmesi, eski ve yeni betonun bütünleşmesini sağlar. Bu maksatla özel
kalıp kullanılması ve kesitin şişirilerek beton dökülmesi gerekebilir. Betonun
sertleşmesinde sonra fazla olan kısımlar kazınır.
Kolonun taşıma gücünün arttırılması için yaygın olarak kullanılan diğer bir yöntem de
kolonun mantolanmasıdır . Mantolamada mevcut kolona, beton kesiti ve donatı eklenir.
Mevcut ve yeni kolon bütünleşmesini sağlamak için ara yüzün pürüzlendirilmesi gereklidir.
Manto kalınlığının betonlama sırasında boşluk kalmaması için 100 mm’den az olmaması
uygundur. Uygulamadaki duruma göre kolon bir, iki, üç ve dört tarafından mantolanabilir .
Ancak, tüm çevreyi kaplayan bir mantolama tercih edilmelidir. Bu suretle mevcut ve yeni
beton arasında tam bir kuvvet iletişimi sağlanabilir. Tüm çevrenin mantolanmaması
durumunda, mevcut kolonun boyuna donatısının ve etriyesinin meydana çıkarılarak, yeni
etriyelerin bunlara doğrudan veya bir bağ parçası ile kaynaklanması gereklidir. Dört
taraftan mantolamada yüz pürüzlendirilmesi genellikle yeterli olursa da, büyük etkiler söz
konusu olduğunda beton örtü tabakasının kaldırılması uygun olur. Kolonun normal ve
kesme kuvvet kapasitelerinin arttırılmasında, manto donatılarının döşemeyi delerek kiriş
– kolon birleşim bölgesini geçmesine ihtiyaç olmayabilir. Ancak, bu durumda kolonun
moment kapasitesi arttırılmadığı gibi birleşim bölgesi de güçlendirilmemiş olur. Eğer,
yapının güçlendirilmesi sırasında yatay deprem yüklerinin karşılanması için perdeler
öngörülmüşse, bu tür mantolama kabul edilebilir. Böyle bir durum söz konusu değilde,
döşemede açılacak deliklerden boyuna donatının devam ettirilmesi ve bu deliklerden
beton dökmeyi sağlayacak büyüklükte olması gereklidir . Bunun gibi manto kısmında,
kolonlar için öngörülen konsrüktif kurallara uyulması gerekir.
2.2.6. KİRİŞ – KOLON BİRLEŞİM BÖLGESİNİN GÜÇLENDİRİLMESİ
Depremde en fazla hasar gören kiriş – kolon birleşim bölgeleri, taşıyıcı sistemin en çok
zorlanan ve güçlendirilmesi en zor olan kısımlarını oluşturur. Birleşim bölgesinde farklı
doğrultudaki elemanlar birleşerek, kesit etkileri birbirleriyle dengelenir. Deprem yükleri
altında bu bölgede kesme kuvveti dayanımının ve donatı kenetlenmelerinin yeterli
olmaması en çok rastlanan hasar türlerini oluşturur. Ayrıca, büyük şiddetteki
depremlerde birleşim bölgesine birleşen kesitlerde meydana gelen plastik mafsallar
sonucu büyük dönmeler, donatıda aderans çözülmesi sonucu kaymalar ve geniş çatlaklar
oluşabilir. Deprem etkisinde birleşim bölgesinin iki tarafındaki eğilme momentinin farklı
işarette olması, kiriş kesitinde farklı gerilme durumları doğmasına ve bunun sonucu
donatının birleşim bölgesinden çekilip çıkarılmak istenmesine yol açar. Bu sebeple donatı
kenetlenmelerine ve eklerine özen göstermek gerekir.
Hasarın yerel olması ve çatlaklar şeklinde görülmesi durumunda, epoksi reçinesi enjekte
edilmesi onarım ve güçlendirme için yeterli olabilir. Aderansı çözülmüş donatının
aderansının tekrar oluşturulması için de epoksi enjeksiyonu önerilir. Çimento şerbetinin
aderansın kazandırılmasında yeterli olmadığı bildirilmiştir.
Hasarın daha da yaygın olması durumunda kiriş – kolon birleşim bölgesi, çelik lamalar
yapıştırılarak ve sarılarak güçlendirilebilir. Bu suretle , kesitlerin eğilme momenti
kapasiteleri arttırılırken; sarılan lamalarla, bu bölgede oluşturulan enine basınçla,
betonun dolayısıyla elemanın sünekliği arttırılır. İhtiyaç olduğunda süneklik artırımı için
etriyeleri eksik olan kolon ve kiriş kesitlerinde sadece sargı lamaları kullanılabilir.
Uygulama için bölgedeki ezilen beton temizlenir., yüzeyler düzeltilir ve özel yapıştırıcılar
kullanılarak boyuna lamalar yapıştırılır. Yapışmanın tam olması için lamaların betona
işkence aletleriyle bağlanması gerekebilir. Daha sonra sargı lamaları sarılarak uçları
birbirinin üzerine yeterli boyda gelecek şekilde yapıştırılır. Bu sırada kiriş sargı lamalarının,
o bölgedeki döşeme kaplamasının kaldırılmasından ve döşemede delikler açıldıktan sonra
uygulanabileceği unutulmamalıdır. Betonda enine basıncın yeterli şekilde oluşması için
lamaların dar olmaması (-50 mm uygun genişlik) ve birbirlerinden ayrık (-0.20 m uygun
aralık) yerleştirilmemesi gerekir. Bu tür uygulama özel özene ihtiyaç gösterir. Ayrıca
uygulanan güçlendirme şeklinin basit bile olsa deneyle kontrolü önemlidir. Bütün bu
işlemlerden sonra, bölgenin sıvanması ve lamaların kapatılması gerekir. Duruma özgü bir
yaklaşım gerektiren, kiriş – kolon birleşim bölgesinin güçlendirilmesine
bir örnek de verilmiştir. Burada mantolama yoluyla birleşen elemanların bütünleşmesi
sağlanmaktadır. Kısa donatıların kenetlenmesi için kaynak kullanılması ve mevcut yeni
betonun bütünleşmesi için beton örtü tabakasının kaldırılması gerekli olabilir.
Yerleştirilecek donatının bir uzay kafes sistem oluşturması ve kuvvet akışı ile uyuşumlu
yerleştirilmesi amaca hizmet edecektir. Bu donatıları örtecek ve rijitliği sağlayacak beton
kesitinin oluşturulması ise gereklidir. Verilen güçlendirme biçiminin döşeme üzerine
taştığı gözden kaçırılmamalıdır. Etriyeler döşemede delik açılarak bağlanmıştır. Sadece
birleşim bölgesini güçlendiren bu mantolama, kiriş ve kolonların da mantolanması
durumunda daha elverişli ve kolay uygulanabilir.
Çelik levhalar kullanılarak yapılan bir güçlendirme türü gösterilmiştir. Özellikle endüstri
yapılarındaki çerçevelerde kullanımı uygun düşer. Birleşim bölgesinin şekline uygun çelik
levhalar epoksi ile yapıştırılıp, bulonlarla bağlanırlar. Kuvvet akışının sağlanması için bu
ek levhalarının kiriş ve kolona kaynaklanması gerekir.
2.2.7 PERDENİN GÜÇLENDİRİLMESİ
Perdeler , deprem yüklerinin karşılanmasında rijitlik ve dayanım bakımından taşıyıcı
sistemin önemli elemanlarıdır. Hasar görmeleri durumunda, onarım ve güçlendirilmeleri
özenle yapılmalıdır. Deprem yükü taşımak üzere düzenlenen betonarme perdelerle
hasarlar, kayma ve eğilme taşıma gücünün yetersizliğinden veya büyük boşluklu
perdelerde bağ kirişlerinin yetersizliğinden kaynaklanabilir. Perdelerin güçlendirilmesinde
eğer varsa, pencere, kapı gibi boşlukların doldurulması ile sağlanan ek taşıma gücü
kapasitesi yeterli olabilir. Diğer yapı elemanlarından olduğu gibi, betonda ezilme olmadığı
durumda epoksi enjeksiyonu perdeler için de yaygın olarak kullanılır. Ancak, bütün
çatlaklar doldurulamadığı için hasardan önceki rijitlik elde edilmez. Perdede beton
ezilmesi veya donatı burkulması varsa, kolonlarda uygulanan onarım ve güçlendirme
yöntemi burada da uygun düşer. Hasar derecesine göre hasarlı kısmın temizlenmesi, ek
donatı yerleştirilmesi ve kısmın betonlanması gerekebilir. Eğer mevcut perde yetersiz
kalırsa, kalınlığını arttırarak rijitliğini ve dayanımını yükseltmek önerilir. Kalınlığın
arttırılması sırasında ek donatıların yerleştirilmesi ve uygun başlık yapılması gerekli
olabilir. Yeni donatıların mevcut olanlara bağ parçaları ile kaynaklanması ve mevcut beton
yüzünün pürüzlendirilmesi bütünleşmeyi sağlayacağından önemlidir. Aradaki bağ
kuvvetlerinin iletimini sağlamak için dikiş çubuklarının kullanılması ve mevcut perde
yüzeyine epoksi uygulanması gerekli olabilir. Perdenin eğilme dayanımı yeni başlık
kısımlarının ilavesi ve gerekli donatı düzenin sağlanması ile arttırılabilir.
2.2.8. TEMELİN GÜÇLENDİRİLMESİ
Diğer yapı elemanlarına göre daha zor ve pahalı olan temel güçlendirilmedi işlemi aşağıda
verilen durumlarda söz konusu olur: a) Kötü zemin nedeniyle temelde büyük oturmalar
meydana gelirse; b) Büyük deprem yükleriyle temelde hasar oluşursa; c) Yapı yüklerinde,
güçlendirmeden ileri gelen artmalar veya deprem yönetmeliğindeki değişikliklerden
kaynaklanan yatay yük artışı ile temel yetersiz kalırsa; d) Sonradan kat ilavesiyle, temel
yetersiz kalırsa. Temel sisteminin güçlendirilmesinde, mevcut temele ilave yapılabildiği
gibi, yeni temel düzenlenebilir veya temel zemini iyileştirilebilir. kolonu da mantolanarak
güçlendirilen bir temeldeki mantolama şekli görülmektedir. Sadece temelin
güçlendirilmesine bir örnek de verilmiştir. Temelden üst yapıya aktarılacak tepkiyi eski
temel vasıtasıyla iletebilmek için temel pabucu çevresinde ek dişler oluşturulmuştur. Bu
iki tür temel güçlendirilmesinde temel zemin ile üst yapı arasında yük aktarılış biçiminin
değişeceğine ve bu nedenle en çok zorlanan kesitlerin farklı yerde oluşacağına dikkat
edilmelidir. Ayrıca iki beton yüzünden kayma gerilmeleri iletimi için dikiş çubukları veya
beton yüzeyine epoksi uygulaması gerekli olabilir. 2.2.9. TAŞIYICI SİSTEMİN YENİ
ELEMANLARLA GÜÇLENDİRİLMESİ
Mevcut yapının yanal yük dayanımı yeni yapı elemanlarının eklenmesiyle arttırılabilir. Bu
elemanlar uygun projelendirildiğinde deprem etkisinin büyük bir kısmına karşı koyarak,
mevcut sistemin yükünü önemli ölçüde azaltırlar. Kullanılacak yeni taşıyıcı eleman,
mevcut yapının taşıyıcı sistemine ve hasar durumuna bağlıdır. Yeni elemanlarla tüm
sistemin deprem davranışının değişebileceği unutulmamalıdır. Güçlendirme için öngörülen
yeni elemanlarla sistemin rijitliği arttırılacağı için, genellikle deprem kuvvetleri de artar ve
etkiler sistemde değişik bir dağılımla ortaya çıkar. Yeni elemanların yapı içinde düzgün
dağıtılmasıyla, etkilerin belirli bölgede yığılması ve istenmeyen burulma etkilerinin
meydana gelmesi önlenmiş olur. Mevcut ve yeni elemanlar arasındaki kuvvet geçişinin ve
bütünleşmesinin sağlanması için ara bölgelerin özenle ele alınması ve projelendirilmesi
gerekir.
a) Betonarme perdeler taşıyıcı sistemin depreme karşı güçlendirilmesinde yeni perdelerin
ilave edilmesine oldukça yaygın olarak rastlanır. Perdelerin yerlerinin seçiminde, deprem
yükleri altında ek burulma momenti meydana getirilmemesine ve planda kütle ve rijitlik
merkezlerinin olabildiğince yaklaşmasına dikkat edilmelidir. Döşemelerde açılacak
deliklerden, hem perde donatısının sürekliliği için, hem de daha alt kattaki perdeye beton
dökümü için faydalanılır. Burada en önemli nokta eklenen perde ile mevcut sistemin
beraber çalışmasını sağlamaktır. Yatay deprem kuvvetinin geçişi, perde ile döşeme ortak
kesitlerinde ve perdede oluşturulacak yatay kirişlerin mevcut döşeme ile bağlantısını
sağlayarak gerçekleştirilebilir. Bağlantı için bazı durumlarda ek döşeme dökülmesi
gerekebilir.
Perde başlık donatılarının kat döşemelerini uygun yerlerde kesmelerine, eklerinin
yapılmasına ve başlık kısımlarının genişletilmesine özen gösterilmelidir. Gövdede kesilen
donatılar yerine, döşeme deliklerinden geçen çapraz donatılar yerine, döşeme
deliklerinden geçen çapraz donatılar yerleştirilmesi uygundur. Bazı durumlarda perdelerin
mevcut kolonları mantolayacak şekilde düzenlenmesi uygun düşer. Böylece, mevcut ve
yeni sistemin bütünleşmesi kolaylıkla sağlanmış olur. Bunun gibi kalın perdelerin kat
kirişlerini içerecek şekilde düzenlenmesi yatay kuvvet iletimin, perde donatısının
sürekliliğini ve bütünleşmeyi güvenli bir şekilde ortaya çıkarır Ancak bu durum perde
kalınlığının büyük olmasını gerektirdiği için pek tercih edilmez.
Yeni güçlendirme perdelerinin projelendirilmesi sırasında dikkat edilmesi gereken bir
nokta da temel düzenidir. Eklenen temellerin mevcutlarla beraber çalışması ve perdenin
ana donatılarının temel kenetlenmeleri sağlanmalıdır. Bu amaçla temelin ortak yüzeyine
epoksi sürmek ve dikiş donatıları yerleştirmek önerilir. Ayrıca, perde ana donatıları
temelde önceden açılan deliklere epoksi ile sokularak bağlantı sağlanabilir. Genellikle
kolonlardan oluşan çerçeve sistemlerinin perdelerle güçlendirilmesine gidilir. Ancak,
perdeler rijitlikleri nedeniyle deprem kuvvetinin önemli bir kısmını alırlar. Buna karşılık
sistem yükünü aldıktan sonra ilave edildikleri için, normal kuvvetleri kendi ağırlıklarından
ibarettir. Sadece yeni olarak gelecek hareketli düşey yüklerin taşınmasında yardımcı
olurlar. Bu tür normal kuvvetli az eğilme momenti büyük olan perdelere temel
düzenlenmesi ortaya çıkan büyük çekme gerilmelerinden dolayı zorluklar ortaya çıkar.
Temelin çekme gerilmesi almadığı kabul edilerek temelin bazı bölgelerde zeminden yerel
olarak ayrıldığı kabulü yapılması gerekli olur. Temeli kalın yaparak bu bölgeleri
sınırlandırmak mümkün olabilir. Bunun yanında daha etkili bir çözüm için komşu kolonları
da içerecek şekilde plak temel düzenlenmesidir. Bu suretle kolonların normal
kuvvetlerinden faydalanarak perdeye komşu tekil temeller birleştirilerek büyük bir perde
temeli yapılması gerekebilir Zemin emniyet gerilmesi yeterli olmadığı yerlerde, temel
genişletilmesinin yanında, zeminin iyileştirilmesi de düşünülebilir. Bunun yanında deprem
etkisi durumunda, etkinin kısa süreli olması sebebiyle zemin emniyet gerilmesinin
üstündeki bazı yerel gerilme artışlarına müsaade edilebilir.
Güçlendirme perdeleri plandaki durumlarına göre değişik şekillerde ortaya çıkar. Perdeler
planda yerleşimlerine göre cephe perdeleri ve iç perdeler olarak ve düşey kesitteki
durumlarına göre eksenel ve dış merkez olarak isimlendirilirler. b) Eksenel betonarme
perdeler kolon ve kirişlerin oluşturduğu çerçeve gözlerindeki bölme
duvarları perdeye dönüştürülerek, güçlendirme yapılabilir. Kolon ve kiriş eksenleri
arasında kalan bu tür perdeler mimari düzeni en az rahatsız ettikleri için tercih edilirler.
Yapının kiriş ve kolonlarındaki hasar az ise veya onarımla eski duruma getirilmişse, bölme
duvarlarına taşıyıcılık kazandırılması, özellikle iki ve üç katlı yapılarda yeterli olabilir. Bina
kat adedinin az olması sebebiyle bina deprem yükü yığma yapı davranışına yakın bir
çalışma şekli ile karşılanır. Böyle bir durumda kat perdelerinin komşu kiriş ve kolonlarla
bütünleşmesinin sağlanması önemlidir. Perdeye komşu kiriş ve kolonlar güçlendirme
sisteminin bir parçası olduklarından, katlar arası kuvvet iletiminin yapılabilmeleri gerekir.
Eğer bu elemanlarda önemli hasarlar varsa, beton veya donatılarından şüphe ediliyorsa,
katlar arası kuvvet akışının sağlanması için tedbir alınması gerekir. Bu gaye ile perde
başlıklarının sürekliliğinin sağlanması için başlıklar genişletilebilir. Her durumda da kolon
ve kirişler ile perde arasında kesme kuvvetinin iletilmesi için dikiş donatısının kullanılması
önemlidir. Bu maksatla dikiş donatıları epoksi ile kolon ve kirişe bağlanabildiği gibi, tercih
edilmemekle beraber kaynaklı donatı birleşimi de kullanılabilir. Kirişlerle perdenin beraber
çalışması da benzer şekilde sağlanabilir. Ancak böyle bir değişiklikle, mevcut taşıyıcı
elemanlardaki zorlamalar tamamen farklı değerler alabilir. Düşey yükler altında basınca
çalışan bir kolon, deprem yükleri altında çekme kuvveti ile zorlanabilir.
c) Dış betonarme perdeler bina dışına yerleştirilen cephe perdeleri, mimari fonksiyonları
bozmaması ve bina dışından inşa edilebilmeleri bakımından tercih edilir. Ancak, bu
durumda da binanın cephelerinde bulunan pencereler dolu perde yapımını önler ve
perdeler dolu perdelere göre saha sünek olmasına karşılık inşası ve donatı detayları daha
fazla özen ister. Binanın cephesinde balkon bulunması güçlendirme perdenin düşey
sürekliliğinin oluşturulmasında zorluklar çıkarır. Binanın dışında kalan perdelerin mevcut
kirişle ve kolonlarla bağlantılarının yapılarak sistemin bütünleşmesinin sağlanması
önemlidir. Perdeye komşu kolonların mantolanarak perde ile birleştirilirse, bütünleşme
daha sağlıklı biçimde yapılabilir. Eğer böyle bir durum söz konusu olmazsa, kat
seviyelerindeki kirişlere yapılacak bağlantılarla perdenin mevcut sistemle bütünleşmesi
gerekir
ç) İç betonarme perdeler planda binanın iç kısımlarında bulunur. Bunlar genellikle iki
uçtaki kolonu mantolayarak onlarla bütünleşirler. Bu durum perdenin mevcut sistemle
bütünleşmesini sağlayacağı gibi, perdenin uçlarında meydana gelecek çekme kuvvetinin
kolon basınç kuvvetinin gözönüne alarak azaltılmasını da sağlar. Bunun yanında perde
temelinin düzenlenmesinde kolon basınç kuvvetinin olumlu katkısı hesaba katılmış olur.
Kapı ve pencere boşluğunun bulunması durumunda perde bir uçtan komşu kolona
bağlanırken, diğer taraftan perde için bir uç bölgesi oluşturulur. Her iki durumda da perde
kat seviyelerinde döşemeyi başlık bölgelerinde deler, bu suretle başlık donatılarının
sürekliliği sağlanır. Bunun yanında perde gövdesinde döşemede yer yer boşluklar açılarak,
hem beton dökümü için kolaylık sağlanırken, hem de bu boşluklara yerleştirilecek
donatılarla perdenin katlar arası bütünleşmesi daha kolay sağlanmış olur. Eğer perdenin
bir ucu kolonu dört kenardan mantolayarak bağlanmıyor, sadece kolonun üç, iki veya bir
kenarı ile birleşiyorsa, kolon ile perde arası bütünleşmeyi komşu kolon yüzeylerine belirli
aralıklarla yerleştirilecek bağ (dikiş) donatıları ile sağlanabilir .
d) Dışmerkez betonarme perdeler bina yüksekliğinin artması ile büyüyen deprem
kuvvetlerinin karşılanmasında güçlendirme perdesinde katlar arası sürekliliğin sağlanması
daha önem kazanır. Bunun gibi mevcut taşıyıcı sistemdeki kolon ve kirişlerin hasarlı
olması veya kesit, donatı ve beton kalitesinde belirsizlikler bulunması, perdelerin kiriş ve
eksenlerine göre dışmerkez olarak yerleştirilerek döşemedeki deliklerle sürekliliğin
sağlanmasını gerektirebilir. Bu durumda da komşu kolonların perdelerle bütünleşecek
şekilde mantolanması uygundur. Dışmerkez perde düzeninde perde başlarının donatıları
ile devam ettirmeleri sağlanır .
e) Çelik ve betonarme çerçeveler güçlendirme sisteminde mimari bakımından büyük
boşluklar istenirse uygun düşebilir. Kolonların yeterli dayanıma sahip olmadığı durumda, tam
bir çerçeveye ihtiyaç duyurulur. Ancak kolan ve kirişler yeterli rijitlik ve dayanıma
sahipse, sadece çelik veya betoname köşegen elemanlar eklenerek güçlendirme
sağlanabilir. Betonarme eleman durumunda sık etriye kullanılması sünek davranış için
gereklidir. Her iki durumda da mevcut yapı il yeni elemanın bütünleşmesi ve dışmerkezlik
oluşturmadan birleşim düzenlemesi önemlidir.
2.3. GÜÇLENDİRME PROJESİ
Depremden sonra yapılan inceleme sonucu binalar hafif, orta ve ağır hasarlı olarak üç
bölüme ayrılır. Hafif hasarlı binalar hemen veya bazı mimari onarımlar yapıldıktan sonra
kullanılabilir. Ağır hasarlı yapılar ise, ekonomik olarak güçlendirmesi mümkün olmayan
binalar olup, tehlikeli durumu ortadan kaldırmak için hemen yıkılır. Buna karşılık orta
hasarlı binalar daha ayrıntılı incelenerek güçlendirme projeleri hazırlanır.
Orta hasarlı betonarme bir binanın güçlendirilmesi projeleri hazırlanmasında ilk adım,
binadaki hasarın incelenmesinin yapılarak, bina için bir yapısal hasar raporunun
hazırlanmasıdır. Daha sonra güçlendirme sistemine ve ilkesine karar vermek gerekir. En
son adım da güçlendirme projesinin buna uygun olarak hazırlanması olacaktır.
a) Yapısal Hasar Raporunun Hazırlanması:
Bu raporda, binanın yerleşim durumu ve kat adedi yanında, yapılan geoteknik ve
malzeme incelemelerinin sonuçları özet olarak verilir. Geoteknik inceleme çevredeki genel
zemin durumu belirtildikten sonra yapısal hasar ve muhtemel güçlendirme sistemi ile
doğrudan ilgili geoteknik parametreler verilmelidir. Bunlar zeminin tabii birim hacim
ağırlığı, zemin emniyet gerilmesi ve yatak katsayısı olarak sayılabilir. Bölgedeki deprem
durumu göz önüne alınarak zemin karakteristik periyotları ve etkin yer ivmesi katsayısı
da belirtilmelidir. Yer altı su seviyesi hakkında bilgi, binadaki temel durumu ve temel
derinliği de geoteknik inceleme sırasında tespit edilir. Binanın mevcut taşıyıcı
sistemindeki beton kalitelerini belirlemek için uygun sayıda numune alınmalı ve daha çok
sayıda darbeli çekiç deneyi uygulaması ile betonda ses hızı ölçüm deneyleri yapılmalıdır.
Ölçülen bu tahribatsız değerler ile beton numunesi sonuçları arasında korelasyon
kurularak, beton kalitesi konusunda oldukça gerçekçi sonuç elde etmek mümkündür.
Açılan kiriş ve kolon gibi elemanlardan alınacak donatı numuneleri üzerinde yapılacak
çekme deneyi ile donatının kalitesi de belirlenebilir.
Taşıyıcı sistemin tanıtılması raporun en önemli bölümünü teşkil eder. Binanın projesi
mevcut ise, bu projenin ne derecede yerindeki durumla uyuştuğunun tespit edilmesi ve
farklılıkların bildirilmesi önemlidir. genellikle eski binalar için proje bulmak mümkün
olmaz. Bu durumda binanın mimari rölövesi ile taşıyıcı sistem rölövesinin hazırlanması
gerekir. Her kat için hazırlanacak mimari rölövede binadaki kapı ve pencere yerleri
yanında, hacimlerin kullanış biçimlerinin de işaret edilmesi uygundur. Taşıyıcı sistem
rölövesinde ise, döşeme türü, kolon ve varsa perdelerin yerleşim durumu ile kirişlerin
plandaki düzeni belirtilmelidir. Bu elemanlarının yerlerinin ve geometrik boyutlarının
belirlenebilmesi için bazı duvarların kırılması gerekebilir. Özellikle kirişlerin bölme
duvarları içinde kalması ve asmolen döşemelerde geniş kirişlerin döşeme içinde
bulunması taşıyıcı sistemin belirlenmesinde büyük zorluk çıkarır. Yer yer bu elemanlarda
donatı açılarak, eğer proje varsa donatının yerleştirilme durumu hakkında ve eğer proje
yoksa mevcut donatı düzeni hakkında bilgi toplanır. Bütün bu bilgilerin elde edilmesinde
daima belirsizliklerle karşı karşıya bulunacağını gözden kaçırmamalıdır. İncelemeyi
yapanın mevcut projeyi veya hazırlanan taşıyıcı sistem rölövesini esas alarak bilgiler
toplaması güçlendirme projesinin hazırlanması durumunda önemli hususların gözden
kaçmasını önleyecektir.
Hazırlanan kat kalıp planları esas alınarak binadaki hasarın incelenmesi ve bunların bu
planlara işlenmesi raporun diğer önemli bir bölümünü oluşturur. Taşıyıcı sistem
elemanlarındaki hasarın belirtilmesi yanında bölme duvarlarındaki x çatlakların ve hasarın
derecesi de binanın depremden etkilenme derecesini göstermesi bakımından önemlidir.
Taşıyıcı sistem elemanlarında hasar kiriş ve kolonlarda çatlık olarak ortaya çıkar. En
önemli hasar kolon kiriş birleşim bölgelerinin depremde zorlanmasında oluşan çatlaklar,
beton dökülmeleri veya donatı burkulmalarıdır. Depremden sonra kolonlarda bölgesel
betonun boşalması ve donatımının burkulması gibi önemli hasarların da meydana geldiği
gözlenmiştir. Binanın merdiven bölgesi, taşıyıcı sistemin düzenli olmadığı bir bölümdür.
Bu sebeple burada özellikle duvar hasarları daha çok kendini gösterir. Bunun gibi,
merdiven kolu plağında ve bunun sahanlık plağı ile birleşim yerinde hatalı donatı
uygulamasına yaygın olarak rastlanır. Bu durum deprem hasarlarının buralarda
yoğunlaşmasına sebep olur. Genellikle hasar zemin katta yoğunlaşmış olarak ortaya çıkar
ve üst katlara çıkıldıkça hasar azalır. Yurdumuzda kalıp işçiliğinin kaliteli olmadığı
yerlerde, meydana gelen kusurları örtmek gayesiyle kalın sıva kullanılır. Bu ise büyük
sıva çatlakların oluşmasına sebep olur. Bazı durumlarda bu çatlaklar taşıyıcı elamanlarda
devam etmeden yüzeyde kalabilir.
Yapılan hasar tespitinin sonunda meydana gelen hasarın sebepleri hakkında önem
sırasında kısa bilgi verilmesi faydalıdır. Yurdumuzdaki deprem hasarının ana sebepleri
önem sırasına göre aşağıdaki gibi sıralanabilir:
a. Beton kalitesi düşük olması hasarın en önemli sebebi olarak görülebilir. Betonun
elastisite modulünün düşük olması büyük yatay şekil değiştirmeye sebep olduğu için
bölme duvarlarda büyük hasar meydana gelir. Bunun yanında düşük kaliteli beton,
kesitlerin de mukavemetinin düşmesine sebep olur.
b. Kolon başlarında çıkan kesilmelerin en önemli sebebi de bu bölgelerde donatı
detaylarına gerekli özenin gösterilmemiş olması ve iş derslerindeki beton yüzeylerinin
bütünleşmesinin sağlanmamış olmasıdır.
c. Taşıyıcı sistemin planda ve düşey kesitte düzgün ve sürekli çerçevelerden
oluşturulmaması da hasarın artmasına sebep olur.
ç. Betonarme perdelerin bulunmaması, yatay değiştirmelerin artmasına sebep olmuştur.
Bunun sonucu olarak bölme duvarlarında ağır hasar meydana gelir.
d. Merdiven ve sahanlık civarındaki hasarların en önemli sebebi donatı üzerindeki
yanlışlıklardır.
e. Temellerin yüzeye yakın olması, deprem yüklerinin yapıdaki etkilerinin, dolayısıyla
hasarın artmasına sebep olur.
f. Binalarda, çatının odun ve kömür deposu olarak kullanılması deprem yüklerinin artması
dolayısıyla hasarı arttırır.
g. Kolon-kiriş birleşim bölgelerinde etriye konulmaması da hasarın artmasının diğer bir
sebebidir.
Binada hasar tespiti yapanın ilk tespitlere dayanarak bir güçlendirme sistemi önermesi
projelendirmenin çok daha kolay olmasını ve gözden önemli bir şeyin kaçmamasını sağlar.
Yapılacak öneride hasar görüp düşey yük taşıyıcılığı şüpheli olan kolonların mantolanması
bulunmalıdır. Sistem toplam deprem güvenliği kolonların mantolanması ile
oluşturulabildiği gibi güçlendirme perdelerinin öngörülmesi ile de sağlanabilir. Bunun için
mantolanması uygun görülen kolonların bildirilmesi veya muhtemel perde yerlerinin
işaretlenmesi önemlidir. Bunlar yerleri daha sonra hazırlanacak proje çözümlerinde
alınacak sonuçlara göre kontrol edilmelidir. Yerinde yapılacak incelemede önerilen kolon
mantolanmasının veya perde yerlerinin mimari bakımdan bir sakınca doğurup
doğurmadığına bakılmalıdır.
b) Güçlendirme projesinin ilkelerinin belirlenmesi :
Güçlendirme işlemi değişik sistemler kabul edilerek yapılabileceği gibi, belirli bir sistemin
projelendirilmesinde de değişik boyutlandırma ilkeleri kullanılır. Güçlendirme projesinin
hazırlanmasından aşağıdaki hususların incelenmesi, tartışılması gerekecektir. Bunların
büyük bir kısmı inşaat mühendisliği kararı gerektirdiği halde, binanın mevcut durumu,
mimarisi, katlanılabilecek mali yük bu kararlarda etkili olur.
a. Güçlendirme işleminde kolon ve kirişlerin güçlendirilmesi yanında perde ilavesine
ihtiyaç duyulabilir.
b. Taşıyıcı sistemin çözümlemesinde zemin yatak katsayısı kullanılarak bir
mesnetlenmenin kabul edilmesi uygun düşebilir. Bu suretle taşıyıcı sistem elemanlar
arasında yük paylaşımı daha gerçekçi olarak belirlenebilir. c. Mevcut taşıyıcı sistemin
kusurlarının tesbiti için binanın depremden hasar görmemiş
durumu esas alınarak taşıyıcı sisteminin geçerli düşey yük ve deprem etkisi gözönüne
alınarak 1.4G+1.6Q ve G+Q+E yükleri altında çözümlemesi ve hasar tesbit edilen
kesitlerin kontrol edilerek hasar sebepleri hakkında yorum yapılması uygundur.
ç. Kesit kontrolünde eğer binanın projesi yoksa, sınırlı sayıda yapılan donatı belirlemeleri
gözönüne alınabileceği gibi, minimum donatı şartlarından hareket edilmesi gerekebilir.
d. Binanın güçlendirilmiş taşıyıcı sisteminin boyutlamasında, esas olarak deprem
yönetmeliğinin öngördüğü ilkelerin kullanılması ve deprem yüklerinin belirlenmesinde
deprem bölge katsayısının, bina önem katsayısının ve deprem yükü azaltma katsayısının
belirlenmesi gerekecektir.
e. Güçlendirmiş taşıyıcı sisteminde yapılacak kontroller kapsamı projenin yaklaşımı
bakımdan önemlidir. Mesela hasar durumuna göre mevcut taşıyıcı sistem TS500’ün
öngördüğü 1.4G+1.6Q yüklerini taşıyacak şekilde yerel güçlendirilirken, ilave
güçlendirme perdelerinin deprem etkisinden oluşan taban kesme kuvvetinin en az belirli
(% 60-80 gibi) bir bölümünü karşılaması kabul edilebilir.
f. Mevcut taşıyıcı sistemle, güçlendirme sistemi arasındaki kuvvet iletişimi türüne karar
verilmesi ve bunun gerçekleştiğinin hesapla gösterilmesi önemlidir. Özellikle dışmerkez
perde durumda yatay yükün taşıyıcı sisteme iletilmesinin sağlanmasına özen
gösterilmelidir.
g. Güçlendirme perdelerinin her iki doğrultuda en az ikişer tane olması ve bina
yüksekliğince devam etmesi tercih edilmelidir. Kapı ve pencere boşluklarının bırakılması
için boşluksuz perdeye de karar verilebilirse de, boşluksuz perdenin donatı ve kalıp
detayının daha çok özen istediği unutulmamalıdır. Binanın kat adedinin ve plandaki
alanının küçük olması durumunda perde sayısı üçe de indirilebilir.
h. Kolon ve kiriş gibi mevcut taşıyıcı sistem elemanlarının kontrolünde, güçlendirilme
gereklilik şartının kesin matematiksel kabul edilmesi mevcut olan pek çok belirsizlikten
dolayı uygun olmayabilir. Bu sebeple taşıyıcı sistemdeki ilave kapasiteler düşünülerek
güçlendirme gerekliliği şartı biraz yumuşatılabilir. Örneği, Ac is eleman kesit alanı, As
kolonlarda toplam donatı alanı ve kirişlerde açıklık ve mesnet çekme donatılarının toplamı
olmak üzere, aşağıda verilen iki şarttan birinin de sağlanmaması durumunda kolon ve
kirişlerin güçlendirilmesi gerekeceği kabul edilebilir.
As (gerekli) < (1.20-1.50) x As (mevcut) (kolon-donatı biliniyorsa)
As (gerekli) < (0.012-0.015) x Ac (mevcut) (kolon-donatı bilinmiyorsa)
As (gerekli) < (1.00-1.25) x As (mevcut) (kolon-donatı biliniyorsa)
As (gerekli) < (0.015-0.020) x Ac (mevcut) (kolon-donatı bilinmiyorsa)
ı. Mevcut donatı alanı olarak binada açılan elemanlardaki donatılar esas alınarak bir
donatı gerçekleştirme oranı hesaplanarak, açılmayan elemanlardaki donatı tahmin
edilebilir. Perde ile taşıyıcı sistemin güçlendirilmesi sırasında ilave edilecek perdelerin
kolondan kolona yerleştirilmesi uygundur. Kolon mantolanmasının dört kenardan olması
tercih edilmesine karşılık, mimari sebeplerle veya binanın konumu gereği üç veya iki
kenardan kolonun sarılması şeklinde de mantolama yapılabilir. Güçlendirme perdeleri
kiriş-kolon eksenleri arasında dışmerkezlik olmaksızın yerleştirilebildiği gibi, kolon ve kiriş
eksenlerine göre dışmerkez olarak da yerleştirilebilir. Bunun gibi, güçlendirme perdeleri
planda binanın iç eksenlerine yerleştirilebileceği gibi, binanın dış eksenlerinde bulunacak
şekilde de projelendirilebilir.
i. Perdelere gelen etkilerin temele kadar iletilmesi önemlidir. Yeterli temeli olmayan
perdelerin öngörülen yatay etkiyi karşılaması mümkün değildir.
j. Deprem yüklerinin güçlendirme perdeleri ile taşındığı durumda, kolonlar için yapılan
betonarme kesit hesabında Nd/(bd 0.5 ck gibi minimum bir şart esas alınarak,
güçlendirilmeye karar verilebilir.
k. Perde ve kolon mantolarının kattan kata geçirilmesinde farklı uygulamalara gidilebilir.
Kirişli plak döşemelerde perde başlık kısmı ve kolon mantosu döşeme delinerek yukarı
çıkılabildiği halde, asmolen döşemede geniş kirişlerin bulunması durumunda büyük bir
zorluk ortaya çıkabilir ve geniş kirişin mesnet kesitlerinin kırılması gerekebilir. Bu tür
imalatın yapılması sırasında komşu döşemelerin askıya alınmasının gerektiği
unutulmamalıdır. l. Perde uç donatıları sürekli olarak devam ederken, perde gövde
donatısının sürekliliği
kirişi geçen veya delen tek sıra minimum bir donatı ile sağlanması (f 16/400mm gibi)
gerekecektir. Kirişteki bağ donatılarının hesabında kiriş seviyesi üzerindeki kat kesme
kuvvetinin alt kata iletilmesi esas alınacaktır. Bu kuvvetin, bağ donatıları yanında, mevcut
kolonun beton kesiti, donatı kesiti ve perde uç donatısı ile de iletildiği kabul edilebilir.
Kolonla perdenin kat yüksekliği boyunca bütünleşmesi için tek sıra minimum bir donatının
yerleştirilmesi (f 16/300mm gibi) gerekecektir. Perde-kolon bağ donatılarının
belirlenmesinde, kolona bir üst döşemeden iletilen kuvvet veya perde momentinin
gerektirdiği uç kuvvetinden (M/h) küçüğü gözönüne alınmış olabilir. Kolonun tamamen
dört kenardan mantolanması durumunda bağ donatıya ihtiyaç olmayabilir. Bağ
kenetlenme çubukları minimum boyları (kolon ve kiriş içinde en az max (10f ;150 mm)
ve perde içinde 20f gibi) belirlenmelidir.
m. Perdede her iki yüzde ve her iki doğrultuda minimum belirli bir minimum gövde
donatısı bulunması f 10/200mm gibi) sözkonusu olacaktır.
n. Güçlendirme perdesi minimum kalınlığının belirlenmesi hmin = max (200mm; kat
yüksekliği / 15). İlk katta perde uç bölgesi perde boyunun 0.2 katı ve diğer katlarda 0.1
katı alınması. Perde uç bölgesinde, en az deprem yönetmeliğinin öngördüğü minimum
donatı konulacak ve bu donatı perde yüksekliğince devam ettirilmesi. Perde uç bölgesi
katta minimum bir etriyenin yerleştirilmesi (ilk kat f 10/100 mm ve diğer katlarda f
10/200 mm gibi). Perde uç donatısının hesabında, birleştiği kolonun normal kuvveti ve
donatısının gözönüne alınması. Boşluklu perde düzenlenmesi durumunda pencere
altlarında veya kapı üstlerinde bağ kirişlerinin düzenlenmesi.
o. Binada projesiz olarak depremden sonra yapılan kolon mantolanması gibi güçlendirme
müdahalelerinin hangi durumlarda ne şekilde kabul edileceği yapılan projede gözönüne
alınacağı.
ö. Temelin düzenlemesi, mevcut temel durumunun ne şekilde gözönüne alınacağı. Mevcut
ve yeni temelin bütünleşmesi için nasıl bir donatı düzeni gerektiği (hatıl temel durumunda
p 16/400 mm ve tekil temel durumunda 12f 16 bağ donatısının kullanılması gibi.)
r. Gerekli olmadığı durumlarda perde uçlarındaki kolonlar mantolanmaması, mevcut kolon
ile güçlendirme perdesinin bütünleşmesi kolona bağlanan bağ çubukları ile sağlanması.
Benzer şekilde, gerekli olmayan hallerde, mantolar tüm yapı yüksekliği boyunca devam
ettirilmemesi. Perde uç kolonlarında manto kalınlığı minimum boyutu 100 mm olmalıdır.
s. Perdenin uçlarında bulunan kolonların dışında, perde temeline oturan ve eksenel
kuvveti temel hesaplarında gözönüne alınan kolonların bulunması halinde, bu kolonların
çerçevesinde oluşan kayma gerilmesinin sınırlandırılması (300-40t/m2 gibi). Bu sınır
gerilme esas alınarak manto gerekip gerekmediğine karar verilmesi.

http://www.insanvemekan.com/forum/viewtopic.php?f=33&t=897

EK 3.
HASARLI BİNA TESPİTLERİ VE HASAR NEDENLERİ

Deprem sonrası ilk önce acil yerleşim yerlerine yerleşecekler için yapılan ve çok hızlı bir biçimde
bitirilen ön hasar tespitleri şeklindedir.

Daha sonra ise yine gözlemlere dayalı olarak ve hak sahipliğinin belirlenmesi ve tamiri yapılacak
binaların kredilendirmesi için yapılan hasarsız-az hasarlı-orta hasarlı ve ağır hasarlı-yıkık binalar
olarak yapılan hasar tespitleridir.

Ancak deprem sonrası yıkılan hasar gören binaların sebeplerini “etriye sıklaştırması, filiz boylarının
kısalığı, betondaki midye kabukları gibi” yüzeysel sebeplerle dayandırmak mühendislik açısından çok
sığ kalmaktadır.

Konu incelendiğinde ise olayın çok boyutlu olduğu ortaya çıkacaktır.

Deprem hasarlarının esas nedeninin “eksik malzeme kullanımı” gibi basite indirgememek gereklidir.
Bu yıkımlarda kuşkusuz projeden başlayan teknik eleman sorumluluğu yanında mal sahibi, onay
makamları, yükleniciler, yasalar ve yönetmelikler ile bunları hazırlayanlar da büyük sorumluluk
taşımaktadır.

Buna göre durum incelendiğinde;

1- Malzeme Kalitesi :
a) Betonarme betonu :
1990 yılından sonra başlayan hazır beton kalitesi 1998 yılında yürürlüğe giren
A.B.Y.Y.H.Y. ile BS16’dan daha büyük dayanımlı olamayacağı belirlenmiştir.
Ancak bu yönetmelikten önce yapılan ve 17 Ağustos-12 Kasım 1999
depremlerinde büyük bir ölçüde yıkılan binalar için bu standartlar
belirlenmemiştir. Ayrıca beton numune deneylerinin yapılmasına yakın bir tarihte
başlanılmıştır.

b) Donatı ( Betonarme Çeliği ) :

Donatılarla ilgili deneylerin yapılmasına deprem öncesi yasal zorunluluk değildir.


Deprem sonrası bu zorunluluk getirilmiştir.

2- Donatı Düzenlemesi :

a) 1998 Yönetmeliğinden önce taşıyıcı sistemi düzensiz yapılar yapılmakta


olduğundan bu tür yapıların hasar oranları fazla olmuştur. Bu yönetmelik ile
taşıyıcı sistemi düzenli yapılar üretilmesi zorunlu olmuştur.
b) Kolon kiriş bağlantı noktalarında oluşan hasarlar bu bağlantıların düzenli olarak
yapılmadığındandır.
c) Kısa kolon oluşturulması yanında yumuşak kat da denilen zayıf katların
oluşturulması hasarlara sebep olmaktadır.
3- Bölgesel zemin koşullarının belirleneceği ve (deprem öncesi zorunlu olmayan ) zemin
etüdü yapılması zemin tanımlanmadan aynı projenin her kesime uygulanması nedeniyle
hasarlar oluşmuştur.
4- Teknik hizmetin gerektirdiği gibi verilmeyişi gerek projelendirme gerekse kontrollerin
yetersizliği buralara hasarların artmasına neden olmuştur.
5- Yüklenicilerin rant kaygılarını ön plana çıkarmaları hasarların artmasına neden olmuştur.
6- Resmi yetkililer ve yasa düzenleyiciler ile kamu adına kontrol görevini yapanlar da bu
hasarların oranında etkili olmuşlardır.

Bilindiği gibi Deprem Yönetmeliğinin amacı, az şiddetli depremlerin hasarın atlatılması, orta
şiddetteki depremlerde hasarların onarılabilir olması, şiddetli depremlerde ise binanın kısmen hasar
görmesi ancak içindeki canlıların sağ olarak kurtulmasıdır.
Bu davranışı gösteren binalara mühendislik hizmeti görmüş binalar olarak tanımlanacaktır.
Gölcük, Marmara, Düzce Bolu Depremleri derinlemesine incelendiğinde görülecektir ki deprem
tarihine kadar yürürlükte olan afet şartnamelerinde belirtilen parametreler bu depremlerde meydana
gelen yer hareketlerini karşılayamamaktadır.
Bu husus teorik olarak bu binaların yıkılması anlamına gelir. Burada yıkılmayan binaların ne
gibi nedenlerle bu yönetmeliklerde belirtilen değerlerin altında kalmasına rağmen yıkılmadığının
incelenmesi daha uygun olacaktır.
Deprem Yönetmeliğinin asıl amacına uygun olarak davranan ve depreme direnen binaların
günün şartlarına uygun olarak onarım ve güçlendirmesi yapılmadan ikinci bir depreme karşı aynı
davranışı gösterip göstermeyeceğinin de incelenmesi gerekmektedir.
Depremler sonucu değişen Afet Yönetmeliği zaten deprem olmasına gerek kalmadan her
binanın bu şartnamelere göre onarım ve güçlendirmesinin yapılması şartını da beraberinde
getirmektedir.
Depremden önce en son 1975 yılı Afet Yönetmeliğine göre yapılan tüm yapıların 1998 yılı ve
2006 yılları en sonda 6 Mart 2007 yılında değişen ve 26454 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Afet
Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik çerçevesinde onarım ve güçlendirmesinin
yapılması şartını doğurmaktadır. Yani deprem olmasa da yalnızca yönetmelik değişikliği tüm binaları
hasarlı bina haline getirmiştir.
Orta hasarlı binaların ruhsat ve iskan belgeleri 2007 yılı sonuna kadar tamamlanmazsa yıkım
işlemi uygulanacaktır.

HASARLI BİNALARIN BELİRSİZLİKLERİ


1- Bir kısmı iskan olmuş bir kısmı iskan olmamış yapıların durumu belirsizdir.
Ruhsatı alınıp onarım ve güçlendirmesi yapılmış yapıların kat irtifakı terkini yapılmadığından yeni kat
irtifakı kurulmazsa iskan alıp alamayacağının durumu belirsizdir.
2- Onarım ve güçlendirme ruhsatları bulunan inşaatlara verilecek iskan belgelerinde SSK
ilişiksiz belgesinin nasıl alınacağı ( eski iskanlı olanlar dikkate alındığında ) belirsizdir.
3- Hasar tespiti sırasında yüzeysel olarak yapılan tespitlerden dolayı az hasarlı veya hasarsız
denilen binaların 2007 Afet Yönetmeliğine uygun hale nasıl getirileceği belirsizdir.
4- Deprem sonucu yapılan imar planı ile indirilen kat nizamına göre bitişiğinde bulunan
yüksek katlı binaların tehlikeli durumları belirsizdir.
5- Mevcut Yapı stoğunun (deprem öncesinde yapılan) yapıldığı zamandaki yürürlükte olan
Deprem Yönetmeliklerine göre, projesi ve inşaatı hatalı olan bina sayısı oldukça fazladır.
Ancak yıkılan bina oranı hatalı olmasına rağmen sayısal olarak bu binaların altında
kalmaktadır.

GÖZLEMSEL OLARAK SOKAKTAN YAPILAN İNCELEMELERDE BİNA YIKIMLARI


1- Bina kat sayısı ile doğru orantılıdır.
2- Toplam kat sayısı ile doğru orantılıdır.
3- Yumuşak kat oluşan binalarda yıkım oranı yüksektir.
4- Ağır çıkmalarda yıkım oranı yüksektir.
5- Yapı kalitesi ve proje hatası olan binalarda yıkım oranı yüksektir.
6- Zemine göre temel seçimi yapılmayan binalarda yıkım oranı yüksektir.
7- Bitişik bina bloklarının birbirine çarpması binalarda yıkım oranını artırmıştır.

Yukarıda saydığımız nedenlere daha başka nedenler de eklenebilir.

Sonuç olarak; Hasar tespitlerinin sokaktan elde edilen bilgilere göre, elde edilen parametreleri
de dikkate alınarak her yapı için ayrı ayrı performans analizlerinin yapılması gerekmektedir.

Mevcut yapı stoğunun içinde risk sıralaması yapılmalıdır. Aksi halde incelemesi yapılmamış
hangi derece risk taşıdığı belli olmayan az, orta, ağır hasarlı diye sınıflanan yapılar dışında
kalan herhangi bir incelemesi yapılmamış yapıların mevcudiyeti büyük tehlike taşımaya
devam etmektedir.

Hayrettin GÜNAL
Düzce BL.
İmar ve Şehircilik Müdürü
Mimarlar Odası Afet Komite Üyesi

You might also like