You are on page 1of 4

20 YIL İÇİNDE TÜRKİYE VAR OLACAK MI?

Prof.Dr.Mehmet Erdaş, Berlin 01.10.2010

Türkiye gündemi renklenmeye başladı. Hanefi Avcı tutuklandı


ve bu arada 23 yıl önce başka adlara düzenlenmiş sahte kimlik
ve Pasaportla devlet adına görevli olarak PKK ya karşı Suriye
ye gönderildiği ortaya çıktı. Numan Kurtulmuş yeni oluşuma
karar verdi. YÖK Başkanı ' 20 yıl içinde Türkiye'yi yok
edebilirler' dedi. Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç
‘Laikliği, demokrasiyi, hukuk devletini daha ileri götürecek
düzenlemelere engel olmaması gerekir’ dedi.

Tutuklanıp serbest bırakılan ve Yargıtay’ ın görevine iade


ettiği Erzincan Başsavcısı Cihaner, Yasadışı dinlemeler
yapıldığını, tarikatların ve cemaatlerin Türkiye siyasetini
yönlendirdiğini , “Bir tarikat liderinin, bir iş adamını arayarak
‘Bizim şu adamımızı seçimlerde aday gösterin’ dediğini 32.
gün programında söyledi. İş adamı da cemaat lideri için bir
partinin üst düzey yetkililerinden birini arayarak o kişinin
seçimlerde aday gösterilmesini sağladı” iddiasında bulundu.
Bu cemaati soruşturan herkesin gözaltına alındığını ileri süren
Cihaner, “Cemaate dokunan herkes içeri atılıyor, davalar
açılıyor. Her şey bir merkez tarafından yönlendiriliyor” dedi.

Bir Alman veya Amerikalı okur bu gündemi okusa ne düşünür


dü? Türkiye de devlet terörü var, hukuk güvencesi yok,
yüksek yargıçlar, savcılar bile hukuksuzluktan şikâyetçi. Hiç
kimse halinden memnun değil, anarşi var derdi. Türkiye yi
idare edenler, yönetim fonksiyonlarından olan kontrolü
ellerinden kaçırmışlar. Önemli makam mevki sahibi insanlar
feryat ediyor, imdat diye bağırıyor yardım istiyor. Halbuki
olmadığından şikayetçi oldukları konular çoğunlukla kendi
görev alanları, yetkili oldukları konular değil mi?

Hele AKP iktidarı ve bugünkü Cumhurbaşkanı tarafından


atanan YÖK Başkanının, çıkıp ta Nevşehir Üniversitesinin
açılışında, ‘ABD ve İsrail'in domatese yerleştirilecek bir
genle Türk milletini 20 yıl içinde yok edebileceğini’
söylemesi beni bile hoplattı. Bu nasıl bir tehdit algılamasıdır?
Prof.Dr. Özcan, Türkiye’de yetiştirilen domates ve buğday
tohumlarının büyük bir bölümünün ABD ve İsrail’den
getirildiğini, bir Türk aydını olarak bazen kendisini çok küçük
hissettiğini anlattı. Prof.Dr. Özcan, “İhtiyacımız olan domates
tohumunu bu ülkede üretemez miyiz? Evvelden atalarımız bu
tohumları üretip, yıllarca bu üretimin devamını sağlamışlar.
Biz niye yapmıyoruz? Tohumculukla ilgili araştırma
enstitümüz olsa, buna birkaç üniversitemiz öncülük etse fena
mı olur? Sonunun ne olacağı da belli değil. Bu domates
tohumunu alıyorsunuz, artık genetik programlama diye birşey
var, içine bir genetik mekanizma yerleştirirler. Hiç
bilmediğimiz hastalıklara kapılabiliriz. Böyle şeylerle zamanla
bir milleti yok edebilirsiniz. Öyle bir şeyler yerleştirirler ki, 20
yıl içerisinde o tohumdan yiyen insanlar ölür. Öyle tehlikeler
de var. Sadece ‘Aman paramız dışarı gidiyor’ endişesiyle
söylemiyorum. Üniversitelerimizin bu konularda bize yardım
etmesini istiyoruz” diye devam etti.

Üniversitelerimizin hali acınacak durumda demek ki? Hem de


onları yöneten zat bunu açıklıyor kamuoyuna! Ne vahim değil
mi? Profesörlerin kitap alacak yayın takip edecek ne lisan
bilgisi ne de paraları var? Bu yüzden tarım ülkesinde domates
tohumu dahi yetiştiremiyoruz? Biz ise nano-teknoloji, chip
üretimi, casusluk yazılımları hakkında kel alaka yazılar
yazıyoruz. En iyisi Dede Korkut Masalı anlatmak değil mi?
Azrail e meydan okuyan deli Dumrul lara ihtiyaç var. Kimse
kendini emniyette hissetmiyor. Bizzat görev başındakiler,
tepeden tırnağa emniyeti suiistimal ediyor. Yazık değil mi
ülkemize?

Bakın güzel şeyler de oluyor. Başbakan’ ın kızı Sümeyye


Erdoğan, yeniden kardeşi Bilal Erdoğan ile birlikte bir Gıda
şirketine 90.000 TL sermaye ile ortak olmuş ve ticarete
atılmış. Bilal Erdoğan da 120.000 TL koymuş. Başbakan oğlu
kızı olup da gıda şirketi kurarsanız kim size malını sattırmak
istemez? Başta Ülker grubu gelir tabii ki? Tüm cemaatler
tarikatlar de sıraya girerler elbette. Tüccar Başbakanımız,
tüccar çocuklarıyla elbette bir gün Domates tohumu da
ürettirir ve İsrail den GDO lu Domates tohumu almak zorunda
kalmayız. Eskiden tohumdan tohum üretilirdi ve tarımda
hayvancılık ta kendi kendimize yeterli 7 dünya ülkesinden
birisiydik. Bugün ise, her ne kadar Başbakan, ‘one Minute’
diyerek Davoslar da İsrailli lidere bağırsa çağırsa da, Türkiye
yi tüm geleceğini ABD ve İsrail e ipotek etmedi mi? Sınır
daki, arazilerden, Heronlar’ dan, Alarko’ ya verilen İBB
ihalelerinden …. Domates tohumuna kadar?

20 yıl sonra Türkiye diye bir ülke kalır mı acaba? Nüfus


yönetimi denetimi yapan Mernis projesinden tutun da her türlü
yönetim bilişim altyapısı stuxnet virüslerine ardına kadar açık
olan, her türlü askeri silah mühimmat teçhizat ve sistemini
ABD ve İsrail den alan, bu yüzden sürekli yedek parçaya
muhtaç ordusuyla, Domates tohumuyla, Metrosuyla, treniyle,
otobüsü kamyonuyla, bankaları ve Telekom’ uyla ….tüm
sanayi üretimiyle KSS-Küresel Siyonist Sermaye’ ye teslim
edilmiş bir ülke, ancak onlar isterse var olur, istemezse yok
olur. Bu kadar açık değil mi?
Yazıklar olsun emanete hıyanet edenlere! Dini KSS ye Hizmet
aracı haline getirenlere! Hak etmedikleri makam ve mevkileri
işgal ederek, sorunları çözmek yerine sürekli şikâyet edenlere!
Millette gelecek umudu ve yaşama sevinci bırakmadınız. En
yüksek tepeden en alttaki memuruna işçisine kadar, yaşama
sevincini ve geleceğe güven ve kendine özgüven duygusunu
yitirmiş bir toplum dan ne olur? Darwin’ in evrim kanunlarına
göre, devrine ayak uyduramadığından nesli tükenir ve yok olur
değil mi?

Kendimden, varlığımdan utanıyorum. Tüm ömrümü çağdaş


bilgi ve teknolojiyi öğrenmek, üretmek, kullanmak ve yaymak
için harcadım ama ülkeme hizmet edemedim, bilgi
aktaramadım. Türkiye 20 yıl sonra var olsa dahi, hür ve
bağımsız dünya gücü olan bir Türkiye yerine, KSS kuklası esir
bir ülke bırakacağız gelecek nesillere!
Yazıklar olsun Türkiye’ yi bugünkü bilgisiz hünersiz kukla
ellere teslim ederek geleceğini karartanlara ve onlara bu anarşi
zeminini hazırlayanlara!

You might also like