You are on page 1of 3

12 Eylül Referandumu sonucunda, AKP nin hem gelecek 2011 seçimlerinde iktidarda

kalabilme, hem de yargıdan kaçabilme şansı ölçülecektir:

Prof.Dr.Mehmet Erdaş Berlin, 26.08.2010

AKP hükümeti de karşısındaki cılız muhalefet de İsrail desteklidir ve eğer 12 Eylül de


EVET çıkarsa Başbakan artık kolay kolay yargı önüne çıkarılamaz; HAYIR çıkarsa
AKP ikinci bir hamle ile 2011 seçimlerinden önce, yeni ve daha kapsamlı bir Anayasa
değişikliği Paketi ile yeniden yargıdan kaçma şansını dener;

EVET çıkarsa AKP liderine ‘ Kısıklı daki Villalarınız ve gemileriniz, mücevher


dükkanlarınız hayırlı olsun, güle güle outrun, PKK lideri Öcalan I affedebilirsin,
Kürtlere federasyo n verebilirsin’ diyeceğiz; HAYIR çıkarsa, buyrun yaptıklarınızın, ve
peşkeş çektiğiniz devlet malının, nasıl zenginleştiğinizin hesabını yargı önünde verin
bakalım diyeceğiz.

Bayram değil seyran değil, bir yıl sonra seçim varken, bu 12 Eylül referandumu da
nereden çıktı dersiniz? 12 Eylül ile dokunulmazlıklar ve YÖK kalkmadan nasıl
hesaplaşma olur? Başbakan, Türk halkını ve kamuoyunu açıkca tüm devlet imkanlarını
ve hakimi oldukları medyayı kullanarak işletmektedir. Asıl gizli hedefleri, bir yıl
sonraki seçimlerde iktidardan düşmeden, yargılanmalarını kesinlikle önleyecek hukuki
altyapıyı oluşturmak ve ülkenin gerçek gündemini değiştirmektir. Bu yüzden ruhani
önderleri, ABD de Pennsylvania daki bir çiftlikte CIA korumasında yaşayan Fethullah
Gülen’in ifadesi ile neredeyse ölülere dahi evet dedirteceklerdir. Bu çağrı, Nur
Cemaatine ‘12 Eylül referandumu sonucunun EVET çıkması için, gece gündüz her türlü
gayreti göstermek ve seçim hilesi yapmak mübahtır’ izni ve çağrısı olarak da
anlaşılabilir.

AKP Hükümetinin İsrail ve ABD destekli olduğunu duymayan bilmeyen kaldı mı?
TELEKOM başta olmak üzere uygulanan Özelleştirme torpilleri ve Fethullah hareketiyle yeni
türetilen AKP zenginleri ve CIA_MOSSAD _MIT ile ortak istihbarat ağı işbirliği yargı ve
Emniyete TSK ya iyice sızdı. ABD ve İsrail, önce TSK’yı kullanıp ihtilallerle perde
arkasından Türk siyasetine ve ekonomisine uzaktan perde arkasından yön verdi. Şimdi de
AKP kadroları gibi ekonomi bilgisi yetersiz, sıcak paraya aldanan kadrolarla işi uzaktan
kumanda ile çok iyi götürüyorlar. Adeta 12 Eylül ile hesaplaşmak aldatmacası ve asker
düşmanlığı, ERGENEKON hikayeleri ve TV şarlatanları ile hergün beyni yıkanan Türk halkı
eğer referandumda evet derse, Başbakan ve AKP kadroları iktidardan düşünce, kolay kolay
yargı önüne çıkarılamaz.
12 Eylül 2010 referandumunun yegane gizli gündemi ve maksadı budur. İşsizlik ve
ekonomik finansal krizle boğuşan ve cari açığı kısa sürede 2010 yılında, milli gelirinin %4.4
üne tırmandırılarak (Kaynak; RGE Roubini Turkey Economic Analysis) iyice kırılgan hale
getirilen Türk ekonomisinde artan işsizliği ve iflasları 2011 e kadar halkı referendum
aldatmacası ile meşgul ederek, sahte açılım paketleri ve karşılıklı sert söylemlerle
gündemden düşürmek, HSYK ve Anayasa Mahkemesi üyelikleri ile oynanarak Yargı da
hakimiyeti ele geçirmek, kısacası bir sivil 12 Eylül 2010 darbesi hedeflenmiştir. Arif Türk
halkı bu oyuna gelmeyecektir. Gelirse kendi kaderini kendisi tayin etmiş ve demokratikleşme,
sivilleşme yutturmacası adı altında sivil diktatörlüğe, tek parti hakimiyetine izin vermiş
olacaktır.
12 Eylül’den sunulan Anayasa değişikliği ile sonuç EVET çıkarsa artık AKP
kadrolarından hukuken hesap sormak zorlaşır:

Başbakan, 2002 seçimlerinde, açıkça seçim beyannamesinde, dokunulmazlıkları kaldıracağına


söz vermiştir. Şimdi millet önünde yalancı durumuna düşmüştür! YÖK, Türk gençliğinin ve
akademisyenlerinin gelişmesini ve dünya ile bütünleşmesini önlemiştir ve önlemektedir.
Üniversitelerin sayısı çoğalmış ama eğitimde özellikle Üniversitelerde eğitim kalitesi düşmüş;
işsiz üniversite mezunu sayısında %25 oranında artış olmuştur.YÖK ve milletvekili
dokunulmazlıkları kalkmadıkça, 12 Eylül’den kesinlikle hesap sorulamaz Ancak her nedense
ne miletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılması, ne de YÖK ün kaldırılması, AKP
kuruluşunda ve tüm seçim beyannamelerin de yer aldığı halde referendum taslağında yer
almamıştır. Neden mi?

Eğer referendum dan Hayır çıkarsa, AKP yeni bir Anayasa değişikliği opsiyonunu ve 2011
seçimlerinde riske girmeden elini açık tutabilecek ve aynen 12 Eylül Generalleri gibi hesaba
çekilemeyecekleri bir hukuki ortamı, Yüksek yargıya karşı koruyucu zırhı siyasi gücünü ilk
gelecek genel seçimde kaybetmeden, önceden hazırlama.telaşına düşmüştür. AKP yetkilileri
ve başta Başbakan, çok iyi bilmektedirler ki, 1950 de başlayan 60 yıllık Türk siyasi tarihinde
en çok iki kez üst üste iktidar olunabilir, ama üçüncü kez mızrak çuvala sığmaz ve tek başına
iktidar olunamaz. Perde gerisindeki hakim güç odakları buna müsaade etmezler ve siyasi
iktidarın yolsuzluklarını belli kanallardan deşifre etmeye başlarlar.Nitekim Menderes,
Demirel, Ecevit, Özal dönemlerin de de, aynı siyasi parti en çok iki kez-en fazla 10 yıl süreli-
üst üste iktidar olabilmiştir.Türkiye yi perde gerisinden yöneten gerçek güç sahibi odaklar,
uluslararası finans kapital ve onun askeri ve sivil istihbarat şebekeleri, güçlerini hiç
harbetmeden başka kimse ile paylaşmak istemez. AKP, 2011 seçimlerinde kesin iktidardan
düşeceğini iyi bilmektedir. Bu yüzden Başbakan, siyasi sonunu önceden bilerek son kez
Milletvekili adayı olacağını ve siyaseti bırakacağını açıklamıştır. Bu yüzden 2011
seçimlerinin sonucu alınmadan 12 Eylül Referandumu ile iktidardan seçim ile düşmeden
yapılacak 12 Eylül Referandum hamlesi ile, yargıyı önceden ele geçirmek suretiyle hesaba
çekilmekten kurtulmak istemektedirler. Bu yüzden Başbakan çok öfkelidir ve siyasi gerilimi
bilerek ve isteyerek tırmandırmaktadır. Kendisine iktidarı bahşeden, gerçek güç odaklarına
rağmen iktidarda kalabilmek ve Cumhurbaşkanı olabilmek için akla hayale gelmedik, Türkiye
yi bölebilecek akıldışı siyasi riskler almaktadır. 12 Eylül askeri darbesinde yapılan haksızlık
ve zulüme karşı, halkta biriken öfkeyi kendi siyasi iktidarı lehine oya çevirmektan tutun da,
Kürt açılımı adı altında PKK yı meşrulaştırmak, Öcalan a af ve Kürtlere federasyon vaadi gibi
vahim sonuçlar doğuracak, Türkiye yi bölecek planlara yeşil ışık yakmaktadır.

AKP nasıl kuruldu ve hapis kararına rağmen Erdoğan neden Milletvekili seçtirilerek
Başbakan olmasının yolu açıldı? AKP, karşısında başta Ecevit ve Deniz Baykal olmak
üzere Devlet Bahçeli’ yi kullanarak, siyasi muhalefeti planlı ve bilinçli olarak yok(iğdiş)
etmiştir.

Sizce 2002 seçimlerinde, 2001 Krizi sonrasında halkın karşısına çıkarılan siyasi liderlerden en
iyi ABD İsrail kuklası kim olabilirdi? Kim en az eğitimli, uluslar arası bilgi ve tecrübesi
eksik, devlet deneyimi en az, ama en iyi hitabet gücüyle halkı en iyi aldatabilir, yapay
gündem yaratabilir ve perde gerisinde akıl alıp uzaktan yönetilmesine imkân sağlarsa o
olabilirdi değil mi? Nitekim 2002 seçimlerinde, Kemal Derviş Başbakan olacak beklentisiyle
Devlet Bahçeli ve Mesut Yılmaz ikna edilerek ve Ecevit bertaraf edilerek başlatılan tüm siyasi
manevralar, ustalıkla AKP yi iktidara getirmek için kullanılmıştır. Neden? Türkiye de en son
Başbakan olacak eğitimsiz bir hatip, 17 yaşından beri sokak gezip laf üretmiş nabza göre
şerbet vermesini öğrenmiş ama ne teknoloji ne ekonomi ne de finans bilmediğini, faiz
gerçeğini bile Başbakan olduktan sonra öğrendiğini, kendisi de açık açık defalarca MUSİAD
kongrelerinde basın önünde söylediği halde neden Başbakan olabildi? Bir kimse Müslüman
olmakla övündüğü halde, nasıl olur da faiz gerçeğini Başbakan olduktan sonra öğrenir di?.
Daha İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken kendisine yabancı lisan, İngilizce bilmek
çok önemli denilince, ellerini havaya kaldırarak Prof.Erdaş’ a:
-Boşver ya, ben tercüman kullanırım
diyebilen birisi nasıl siyasi parti kuracak parayı bulup da Başbakan olabilirdi?
ABD Başkanları ile tercüman aracılığıyla konuşan bir Başbakan ‘one minute’ demekten
başka laf edemiyor uluslararası platformlarda! Ne acı değil mi? Perde arkasında ise AKP
iktidarında, eğer Danıştay ve Anayasa Mahkemesi durdurmasaydı, mayınlı arazilerden
tutunda İstanbul Büyükşehir Belediyesinde METRO dahil tüm büyük ihaleler Yahudi
firmalara verildi.Türkiye bu Başbakan a gereken dersi vermekte geç kalıyor çok geç! Şimdi
de İGDAŞ ı özelleştireceklermiş İstanbulda! Yazıklar olsu n devlet malını bu kadar bedavaya
peşkeş çektiler, din iman diyerek milleti dini ile kitabı ile aldattılar! Bunda millete sürekli
inanmak aptallık diyerek din karşıtı yarı aydınların da katalizatör rolü oynadıkları açık değil
mi? Bilenle bilmeyen, doğru ile yanlışı ayırt edebilenle, ayırt edemeyen bir olur mu? Olursa
işte böyle, dünyanın en jeostratejik konumunda olan, çoğunluğu Müslüman zengin tarihinden
korkulan Türkiye de başları da ayaklar yönetir! CIA ve MOSSAD işbirlikçisi Fethullah Gülen
Cemaati ve Simon lar, Agoplar ve Türkiye yi bölmek isteyen, emperyalizmin Türk pasaportu
ile Irak ta siyasi gücü emanet ettiği Kürt maşaları ile İmralı da ki Bebek katili hapisten devlete
hakim olur, yönetirler. Hapse giren bir adama normal şartlarda sicili bozuk diye normal
sıradan bir iş bile vermezler, ama maalesef Türkiye de ki kokuşmuş, başı sonu arapsaçına
dönmüş devlet yapısında hâkim olan çıkarcı işbirlikçiler, ERGENEKON gibi yapay
gündemler yaratmak için kullanılan ve yasadışı yapılan dinlemelerle, en iyi kuklaya mağdur
rolü oynatarak siyasi Parti liderliğine getirip Başbakan dahi seçtirirler ve azami derecede
kullandıktan sonra da dipsiz siyasetin cehennem çukuruna hiç acımadan süpürürler.
Ergenekon davasının bilgi kaynakları arka planda AKP yi halka şirin gösterip iktidar yapan
ve istedikleri gibi kendi çıkarları için kullanan, uluslar arası finans kapitalin kanunsuz dinleme
örgütleridir. Hukuken kanunsuz ve izinsiz yapılan dinlemeler hukuki delil olarak
kullanılamaz.
Bu âlemde hiçbir şey gizli kalmaz. AKP’ nin ve Başbakan’ ın yakın gelecekte bizzat kendi
yandaşlarının ifşaatları ile düşeceği cehennem çukuru, hak edilmeden yaşanan cennet iktidar
döneminin, yabancılara peşkeş çekilen devlet malının ve yenilen yetim hakkının, devlete ve
şehitlere ihanetin, haksız ve hesapsız zenginleşmenin bedeli olacaktır. Sonuçta, EVET çıksa
da HAYIR çıksa da, kim ne ederse kendisine edecektir ve herkes zerre kadar dahi olsa tüm
yaptığı iyilik ve kötülüklerin, doğru ve yanlış kararların bedelini, gelecekte yine kendisi
ödemek durumunda kalacaktır. AKP lilerin ve 2002 den beri milletvekili dokunulmazlıklarını
ve YÖK ü kaldırmak sözünde durmayan, ama ne pahasına olursa olsun, siyasi gerilimi
tırmandırarak, hukuken Yüce divan da yargılanmasını önleyemeden iktidarı bırakmak
istemeyen Başbakanlarının, canları ne kadar cennet istese de, günahları koyuverir mi dersiniz?

You might also like