Professional Documents
Culture Documents
22 Temmuz Ve Goebels
22 Temmuz Ve Goebels
<<
Kavramların, değerlerin, vaatlerin altüst olduğu, Şehrazat'ın 1 dolara indiği 22 Temmuz
seçimleri öncesi Joseph Goebels’i hatırlamakta fayda var. < < <
Giriş
20. yüzyıla damgasını vurmuş en büyük siyasi ve dramatik olaylardan biri şüphesiz II. Dünya
Savaşı’dır. Bu savaş milyonlarca kişinin ölümünün yanı sıra sonuçları günümüze kadar yansıyan
tarihi bir dönemeç olarak hafızalarda yer almıştır. II. Dünya Savaşı modern tarihin en büyük
çaplı çatışması oldu. Kesin olarak saptanmamakla beraber 35 ile 60 milyon arasında insan
hayatını kaybetti. Bu büyük insanlık trajedisinin en büyük kahramanı Adolf Hitler iken
ikincisinin ise Nazi Almanyası’nın propaganda bakanı (bundan böyle Goebels olarak anılacaktır)
sayabiliriz.
Böylesi bir insan kıyımının yaşandığı savaşta izlenen propaganda ve iletişim tekniklerinin
günümüzde de en çok tartışılan olgular arasında yer almasını tarihsel bir paradoks olarak
nitelendirmek mümkündür. Öyle ki, II. Dünya savaşında kitle iletişiminde propagandanın
psikolojik etkisi konusunda hem savaş sırasındaki saha araştırmaları, hem de labaratuvar
araştırmalarıyla sürdürüldü. Aynı sosyal bilimciler propagandanın soğuk savaş dönemindeki
etkileri konusunda araştırmalar yaptı.
Nazi propaganda modeli son derece biçimcidir ve sınırsız olarak nitelendirilebilecek
kaynaklardan beslenir. Özellikle imaj çağı olarak nitelendirilen günümüz dünyasında biçimin ne
kadar ön planda olduğu gerçeği, Goebels propaganda anlayışının detaylı incelenmesini de
beraberinde getirmektedir.
Bu çalışma kapsamında Nazi Almanyasının propaganda dinamikleri aktarılırken, öncelikle,
kısaca propaganda kavramı üzerinde durulacak ardından bu dinamiklerin savaşın gidişatına olan
etkileri incelenecektir.
Propaganda nedir?
Propaganda bir öğretinin düzenli ve sistematik olarak yayılması, bir fikrin duyurulması anlamına
gelir. Kısaca bir ideolojinin aşılanması amaçlanır. Haberleşme araçlarından faydalanarak kişiyi
bir düşünce sistemini kabule ve sitemin gereklerini yerine getirmeye zorlamak diye
tanımlanabilen propaganda tek yönlüdür. Sonuç olarak kabul ettirilmek istenen, kitleye sunum
biçiminde yapılacak değişiklik şeklinde belirir. Propaganda sürecinin bir yanında düşünceler
sistemi veya örgüt aynı kalacak, yalnız hitap edilen kitlenin düşünce ve davranışlarında
değişiklik beklenecektir.
Arsev Bektaş’a göre propaganda belli çıkarları olan bireylerin ya da grupların başkalarının
kanılarını ve davranışlarını etkilemek amacıyla önceden tasarlanmış ikna ve telkin taleplerini
kullanarak yaptıkları eylemdir. Propaganda sosyal psikologların onu tanımlarken yaptıkları gibi
en geniş anlamıyla kullanıldığında yalın olarak tüm iletişim ve tanıtımı kapsayan fikir ve
kanaatleri etkilemek amacıyla yapılan bir girişimi ifade eder. Dar anlamıyla ise propaganda
toplumu etkilemek amacıyla simgeler ve semboller aracılığıyla bireylerin ve grupların
inançlarını tutumlarını ya da eylemlerini etkileme yönündeki sistemli gayretlerin tümüne
verilen addır.
Nazi Almanya’sın temel politik dinamiklerine kısa bir balış
Nasyonel sosyalist endoktrinasyon ve propagandanın içeriği anti-kapitalist vurgusunun
azaltılmasıyla, 1923- 1933 döneminde kullanılan eklektik demogojiden ibaretti. Almanya’ya
karşı sürekli düşmanların varolduğu idddası iktidarın öne çıkan baş söylemi haline gedli. Buna
göre Alman-düşman zıtlaşması daha keskin işlenerek hayatın her alanına hakim oldu. Faşizmin
olumlu hedefler belirlemeyen, esasen karşıtını olumsuzlamakla gelişen söylemi ve
ideolojisininin dayanağı olan bu dost-düşman kutuplaşması önce anti-komünizm ön plana
çıkarken 1933’ten sonra gittikçe anti-semitizm ön plana çıkmaya başladı.
Nasyonel sosyalizm olarak ifade edilen rejim kapitalizm çağının en yetkin baskı ve terör
aygıtlarını örgütledi. Özellikle savaş koşullarında sistematik bir ölüm makinası olarak çalıştı. Bu
makinayı kuran ve onun dişlilerini oluşturan kadrolar burjuva tarih yazınında genellikle “hasta
ruhlu” “cani ruhlu” “deliler” olarak betimlenir. Böyle bir bakış açısı da bizi Alman faşizmini
açıklamak için bir veya birkaç delinin koca bir halkı kandırıp avucunun içine almasına dayalı bir
bakış açısına götürür ki bu da bazı olguları anlamamızda yetersiz kalır.
Herşeyden önce Nasyonel sosyalist önderlik Hitler, Göring, Goebbels ve etrafındaki on –yüz bin
kişiyle sınırlı değildir. Hitler’den başlayarak örgütsel ve yerel düzeyde en küçük birimlere kadar
uzanan zincir içinde binlerce kişiden oluşan bir önderler hiyerarşisi faşist iktidarın politikasını
yürütmüş ve yönetmiştir. Başka bir değişle yaşananlar, hasta ruhlu bir azınlığa
indirgeyemeyecek kadar sistematik bir çerçevede gelişmiştir. Bu sitematiğin en önemli faktörü
de şüphesi propaganda aygıtıdır. Bu anlamda Nazi rejiminin en önemli aktörü Goebels’i kısaca
tanımakta yarar vardı.
Joseph Goebels kimdir?
Nazi iktidarının en önemli kurmaylarından biri olarak kabul edilen Joseph Goebels felsefe,
edebiyat tarihi ve germanistik konularında üniversite öğrenimi gördü: yazar ve gazetecilik
mesleklerinin ardından 1922’de parti üyesi oldu. 1928’te milletvekili olan Goebels’e Hitler
tarafından 1933’ten itibaren halkın politik ve psikolojik yönlendirilmesi görevi verildi. Goebels
bunu yazarlıkta, konuşmada ve demagojideki yeteneklerinde sürdürdü. Bütün basın, film radyo
ve kültür konularının parti idolojisi yönünde koordinasyonunu yürüttü. Bu yolla kamuoyuna
diktatörce hakim olmaya çalıştı. II. Dünya Savaşı boyunca Himmler, Bormann ile birlikte ve
onlarla rekabet içinde, Hitlerin en mahrem ve etkili danışmanıydı. Stalingrad bozgunundan
sonra 1943’te ilan edilen topyekun savaşın 1944’ten itibaren genel yürütücülüğüne getirildi. Bu
anlamda rejimin tüm suçlarından sorumludur. Berlin’de Sovyet ordusunun son çarpışmalar
sonrasında Hitler’in intiharından hemen sonra 1 mayıs 1945’te eşi ve altı çocuğuyla birlikte
zehir içerek intihar etti.
Nazi propaganda modeline giriş
Nazi propoganda modeli herşeyden önce biçime dayanır. Bu modelde “propaganda yapmak, her
yerde hatta tramvayda bile düşüncelerden sözetmektir. Kamuoyunun oluşumunu denetlemek
devletin mutlak hakkıdır. Propagandanın işlevi yoldan döndürmek değildir. Onun görevi daha
çok takipçiler toplamak ve onları hizaya sokmaktır, görevimiz düşünceleri basite indirgeyip,
ilkel kalıplara dökerek, siyasal ve ekonomik yaşamın karmaşık sürecini en yalın terimlerle sunup
sokağa taşıyarak ve bunları küçük adamın kafasına sokarak bireyin çevresini değiştirmek
amacıyla insanın faaliyet gösterdiği her alan girmektir.
Nazi Almanyası’nda başarılı olduğu kolaylıkla söylenebilecek bu model, aslında tüm faşist
yönetimlerde benzerlik gösteren özellikler taşımaktadır. Goebbels’in asıl başarısı sadece tüm
totoaliter rejimlerde varolan bu propaganda modellerini belli bir sisteme oturtmasıdır. Arsev
Bektaş’ın belirttiği gibi Hitler ve Goebbels çağdaş propagandaya çok büyük katkılarda
bulundular. Bu tür bir propagandayı onlar bulmamışlardır, ama onu kusursuz duruma
getirdikleri söylenemese de değiştirip geliştirdiklerini ifade etmek mümkündür. Hitler, Leninci
propaganda anlayışını değiştirmiş ve onu her olgu için kullanılabilen kendi başına bir silah
yapmıştır.
Bu noktayı biraz daha açmak da yarar var. Lenin türü propaganda modelinde parti ön plandadır.
Politika seminerleri olgunlaşma okulları gibi kurumlarda yüzbinlerce propagandacı yetişir.
Yetişen bu ajitatörler fabrikalarda, kolhozlarda kısacası hayatın her yerinde konferanslar
verirler. Goebbels’in geliştirdiği modelde radyo ve meydan konuşmaları daha ön plandadır ve
Lenin modelindeki katı anlayış daha yalın bir ifade biçimine bırakacaktır.
Yukarıda belirtildiği gibi daha öncede varolan bir modelin üzerinden hareket etmiştir Nazi
kurmayları. Zaten faşist devletin doğası, propagandanın tekelleşmsine olanak sağlamaktadır.
Faşist rejimlerde basın, radyo, sinema, tiyatro, edebiyat, kitle örgütleri, toplantı ve gösteriler
hep faşist devletin tekelindedir. Bu tip bir devlette propagandanın büsbütün devlet tekel,
olayların tek bildiricisi ve yorumcusu şeklini alması kaçınılmazdır. Sürekli baskı sayesinde kitleyi
bağnaz yapar, bunu ustaca terörle birleştirince harikalar yaratabilir.
Jülev’in sözünü ettiği medyayı tekel altına alma durumunu Goebbels iktidara gelmeden önce şu
ifadelerle anlatmaktadır: “Radyo ve basın artık bizim emrimizdedir. Paramız da var. Tek güçlük
radyo örgütünü kurabilmektir. Ama bunu başaracağız. Führer’in hergün radyosu olan bir kente
konuşmasına karar verdirk. Başkanın mesajını bütün halka duyuracağız. Herkes toplantılarımızın
nasıl geçtiğini radyolardan öğrenecek. Radyo propaganda araçlarının en güçlüsüdür. 20.
yüzyılda radyo geçen yüzyılda basının oynadığı kadar önemli rol oynayacaktır.”
Goebbels’in propaganda modelinin detayları
Goebbels’e gore Hitler türü propagandada “birşey söylemek için değil, belli bir etki sağlamak
için” konuşulur. Bu anlamda sokak gösterileri ve mitingler SS kıtaları dahil olmak üzere nazi
kıyafetlerinde sergilenen mükemmelliyetçi tavır, bu tarzın en temel özellikleridir. Meydanlarda
yapılan düzenlemeler, seçmenlerin ve kıtaların dizilişi, bayrakların ve Nazi sembollerinin
sıralanışı, mitingten çok ulusal bir ritüel gibidir.
Goebbels’in radyoya yüklediği anlamlar yukarda ana hatlarıyla belirtilmişti. Ancak konunun
detaylarına inmekte yarar vardır. Hitler “Kavgam” kitabında “kullanmasını bilenlerin elinde
radyonun korkunç bir silah olacağını belirtiyordu. 1933’te seçimler Nazilerin başarısıyla
sonuçlanınca Goebbels radyolarda büyük bir tasfiye hareketine girişti, kendilerine karşı olanlar
işten çıkartıldı, bazıları da toplam kamplarına gönderildi. Programlar yeniden düzenlendi,
hükümetin çalışmalarını yansıtan yayınlara öncelik verildi, askeri marşların yanı sıra “saf kan”
Alman bestecilerin yapıtları ağırlık kazandı. Alman ırkının üstünlüğünü belirten konuşmaların
yayınına başlandı. Radyolarda her program başı “tek halk, tek devlet, tek başkan” sloganı
yayınlanıyordu.
Büyük savaş, propagandanın gücünü kanıtlamıştır. Barış da propagandayı bir hükmetme yöntemi
olarak benimsemiştir. İkinci Dünya Savaşına doğru, propaganda stratejileri radyonun
uluslararasılaşmasına yön vermiştir. Başka değişle bu savaşta radyonun üstlendiği rol, belki
günümüzde sıkça dillendirdiğimiz küreselleşmenin iletişim alanındaki ilk ciddi imtihanıydı.
Faşist propaganda modelinin bir diğer ayırt edici özelliği nadiren maddi bir konfor vaat
etmesinde yatmaktadır. Aksine kapitalist yaşamın maddiyatçılığını içten duygular, fiziğe verilen
önem ve ortak bir ulus ruhuyla yeniden bütünleşen bireylere dayalı bir dünyayla
değiştirilebileceğini ileri sürmüştür.
Bütün devlet propagandalarında olduğu gibi faşizm de dinleyici kitlesine tek bir mesaj
vermemiştir. Propagandanın içeriği ve yöntemleri değişik toplumsal grupların çıkarlarına hitap
edecek şekilde farklılaşmıştır. Böylece orta sınıfa bolşevizmi yoketme sözü verilirken, işçi
sınıfına seslenirken el emeğini yücelterek iş vaadinde bulunmuştur. Okul çağındaki çocuklara
sınıfllarda ideoloji aşılanmış ve çocuklar boş zamanlarındaki etkinlikleriyle yönlendirilmiştir.
Faşist propagandanın amacı hem ideolojik tutarlılığı, hem de milli birliği sağlamak, aynı
zamanda farklı seçmen topluluklarının değerlerini de barındırmaktır. Nazi partisi bu
yöntemlerle ve yüksek düzeyde karmaşık bir yapıyla oluşturulan propaganda örgüsü yoluyla
amacına ulaşmada diğer faşist rejimleri geride bırakmıştır.
Nazi propaganda modelinin diğer özelliklerini şöyle sıralamak mümkündür:
1. Sadece rejime yararlı olan, toplum önünde belli siyasi bir kazanç getiren iç ve dış olayların
heberleri veriliyordu.
http://www.medyabiti.com/devam.asp?yid=7