Professional Documents
Culture Documents
Kara Büyücü
Cilt3
Çırak
İlk Yıl
KİTAP BİR
1. bölüm
Kabul Seremonisi
Her yaz birkaç hafta boyunca, Kyralia gökleri sert bir maviye boyanır
ve güneş ışınları ülkeyi amansızca ka-vururdu. İmardin şehrinde
sokaklar tozluydu ve gemi direkleri, limandaki sıcak siste acı ile
kıvranıyor gibi görünüyorlardı. İmardin sakinleri evlerine serinlemeye ve
soğuk içkilerini yudumlamaya çekilmişlerdi. Bu, varoşun zorlu
kesimlerinde inanılmaz miktarlarda bol tüketildiği anlamına geliyordu.
Ama Kyralia'nın Büyücüler Loncası'nda bu kavurucu günler, aynı
zamanda önemli bir olayın; yaz ortası çırak alımı yemin töreninin
yaklaştığının da habercisiydi...
Sonea yüzünü buruşturarak elbisesinin yakasını çekiştirdi. Lonca'da
yaşadığı süre boyunca giydiği basit ama iyi yapılmış rahat giysileri
giymeyi tercih etse de Rothen, Kabul Seremonisi için daha gösterişli bir
şeyler giymesi konusunda ısrar etmişti.
Rothen kıkırdadı. "Endişelenme Sonea! Her şey çabucak bitecek ve
yakında Cüppe giyeceksin. Ki ondan da çabucak sıkılacağına eminim
ama..."
"Endişelenmiyorum," dedi Sonea sinirli bir şekilde.
Gözleri muziplikle parlayan Rothen, "Gerçekten mi? Birazcık da olsa
gergin hissetmiyor musun?" dedi.
"En azından geçen seneki Duruşma gibi değil. O daha zorluydu"
7
Trudi Canavan
"Zorlu muydu?" Rothen'in kaşları kalktı. "Gerginsin Sonea. Haftalardır
bir an bile rahat bırakmadın kendini"
Sonea kızgınlıkla içini çekti. Rothen, beş ay önce kendisinin
gardiyanlığını aldığı duruşmadan beri, Aka-demi'ye girmeden önce bütün
çırakların almış olması gereken eğitimi veriyordu. Kitapların çoğunu
yardım almadan okuyabiliyordu ve Rothen'in "idare edecek kadar" dediği
oranda yazabiliyordu da. Matematiği anlaması biraz zor olsa da tarih
derslerindeki başarısı tek kelime ile büyüleyiciydi.
Geçen aylar boyunca ne zaman varoş argosu kullansa, Rothen onu
uyarıp -güçlü bir Kyralia Evi leydisi gibi telaffuz edene kadar- kelimeleri
tekrarlatmıştı. Ona, geçmişi konusunda çırakların kendisi kadar anlayışlı
olmayacağını söylemişti; her konuştuğunda, geldiği yeri hatırlatıp dikkat
çekerse, işleri kendisi için daha da zorlaştıracağı konusunda uyarmıştı.
Kabul Seremonisi' nde bu elbiseyi giymesi için de aynı mantığı öne
sürerek ikna etmişti onu. Ve her ne kadar Rothen'in haklı olduğunu bilse
de, Sonea kendini pek rahat hissetmiyordu.
Akademi'nin önüne geldiklerinde at arabalarından oluşan bir çember
gördüler. Her aracın yanında bir grup ciddi giyimli hizmetkar duruyordu.
Giysileri hizmet ettikleri Evler'in rengindeydi. Rothen'i görünce eğilip
selam verdiler.
Sonea arabalara baktığında midesinin burkulduğunu hissetti. Daha
önce de bu tarz araçlar görmüştü ama bu kadarını bir arada ilk kez
görüyordu. Her biri güzelce cilalanmış ahşaptan yapılmıştı ve üzerlerine
karışık desenler boyanmış ya da işlenmişti. Her kapının ortasında hangi
Ev'e ait olduklarını gösteren kare desenler, Ev armaları vardı,
imardin'deki en etkili Evler'den bazıları olan Paren, Aran, Dillan ve Sarıl
Evlerinin armalarını
8
Çırak - ilk Yıl
9
tanıdı.
Bu Ev'lerin oğulları ve kızları onun sınıf arkadaşları olacaktı.
Bu düşünce ile midesi ağzına geldi. Kendisi hakkında ne
düşüneceklerdi? Büyük Evler'in dışından Lonca'ya katılan ilk Kyralialı...
En kötü ihtimalle bazıları geçen sene Lonca'ya girmesini engellemeye
çalışan büyücü Fergun'un görüşünü paylaşacaklardı. Fergun, Lonca'ya
sadece Evler'den gelenlerin girme hakkı olduğuna inanıyordu. Cery'yi
kaçırarak Sonea'ya planlarına göre hareket etmesi konusunda şantaj
yapmıştı. Bu sayede, Lonca'ya alt seviyeden gelen Kyralialılar'ın ahlak
kurallarından bihaber olduklarını ve kendilerine büyü öğretilmesini hak
etmediklerini gösterecekti.
Ama Fergun'un yaptıkları ortaya çıkmış ve uzak bir bölgeye
gönderilmişti. Bu, arkadaşını öldürmeye çalışmış birine verilebilecek
uygun bir ceza gibi gelmiyordu Sonea'ya; bu cezanın benzer bir şeyi
denemeye çalışabilecek kişileri nasıl caydıracağını anlayamıyordu.
Kimi çırakların da tıpkı Rothen gibi, bir zamanlar varoşlarda yaşamış ve
çalışmış olmasını umursamayacağını umuyordu. Lonca'ya katılan diğer
ırkların bazıları, alt seviyeden bir kızı daha rahat kabüllenebilirdi.
Vindolular arkadaş canlısı insanlardı; en azından varoşlardan alışkın
olduğu bağlar ve bahçelerde çalışmak için imardin'e gelmiş olanlar
öyleydi. Söylendiğine göre Lan'de sınıf farkı yoktu. Kabileler halinde
yaşıyorlardı ve erkekler ile kadınlar, kendi toplumlarında cesaret,
kurnazlık ve bilgelik sınavlarından geçerek yükseliyor-lardı. Onların
topluma bakış açısına göre, kendisinin nasıl bir konumda olduğunu
tahmin edemiyordu.
Rothen'e bakınca kendisi için katlandığı onca sıkıntıyı hatırladı ve içini
bir kez daha ona karşı hissettiği
Trudi Canavan
sevgi ve minnettarlık duyguları sardı. Bir zamanlar bir büyücüye
bağlılık hissetmenin olabilecek en kötü şey olduğunu düşünürdü... Bir
zamanlar Lonca'dan nefret ediyordu... Hatta güçleri ilk kez, bir büyücüye
öfkeyle fırlattığı taşta ortaya çıkmıştı. Sonra, Lonca kendisini aramaya
başladığında, onu öldüreceklerinden o kadar emindi ki Hırsızlar'dan
yardım istemişti ki Hırsızlar'ın bu tarz iyilikler için ücreti her zaman
oldukça yüksekti.
Güçleri kontrol edilemeyecek noktaya ulaştığında, büyücüler, Hırsızlar'ı
onu kendi gözetimlerine vermeleri konusunda ikna etmişlerdi. Onu
Rothen yakalamış, sonrasında da eğitmeni olmuştu. Ona, büyücülerin
çoğunun varoşluların sandıkları gibi zalim, bencil canavarlar olmadıklarını
göstermişti.
Akademi'nin açık duran kapılarının yanlarında ikişer muhafız
bulunmaktaydı. Burada bulunmaları formaliteydi ve sadece önemli
konuklar beklendiği zaman ortada olurlardı. Dik duruşlarını hiç
bozmadan, Rothen, Sonea'yı Giriş Salonu'na götürürken ona selam
verdiler.
Daha önce birkaç kez görmüş olmasına rağmen Salon hâlâ Sonea'yı
büyülüyordu. Yerden binlerce inanılmaz derecede ince cam benzeri teller
çıkıyor ve üst seviyelere doğru spiraller halinde zarifçe yükselen
merdivenleri destekliyorlardı. Beyaz mermer iplikçikler merdivenlerin ve
tırabzanların arasından sanki bir sarmaşık gibi tırmanıyordu. Bir insanın
ağırlığını taşımak için fazla ince gözüküyorlardı ve eğer büyü ile
desteklenmiş olmasalardı büyük bir ihtimalle taşıyamazlardı da.
Merdivenleri geçtikten sonra kısa bir koridora girdiler. Buradan sonra,
Büyük Salon olarak bilinen devasa bir odanın içinde kalarak korunmuş,
kaba gri bir bina olan Ana Salon bulunmaktaydı. Ana Salon'un kapılarının
dışında birkaç kişi duruyordu ve Sonea onları görünce
10
Çırak - ilk Yıl
ağzının kuruduğunu hissetti. Kadınlar ve erkekler kimin geldiğini
görmek için döndüler. Rothen'i gördüklerinde gözleri ilgi ile parladı.
Aralarındaki büyücüler hafifçe başlarını eğdiler. Diğerleri eğilerek selam
verdiler.
Büyük Salon'a girdiklerinde Rothen, Sonea'yı küçük bir gruba doğru
götürdü. Sonea, yaz sıcağına rağmen büyücüler dışında herkesin kat kat
zengin giysilere bürünmüş olduğunu fark etti. Kadınlar birçok ayrıntıya
sahip elbiselere sarmışlardı kendilerini. Erkekler ise kollarında armalar
işlenmiş uzun ceketler giyiyorlardı. Daha dikkatli baktığında nefesi
kesildi. Her dikiş; parıltılı, minik kırmızı, yeşil veya mavi minik taşlarla
yapılmıştı. Uzun ceketlerin düğmelerinin yerinde kocaman değerli taşlar
vardı. Değerli metallerden yapılma zincirler boyunları ve bilekleri
süslüyor, eldivenli ellerde mücevherler parlıyordu. *
Adamlardan birinin uzun ceketine bakınca profesyonel bir hırsızın o
düğmeleri çalmasının ne kadar kolay olacağını fark etti. Varoşlarda bu iş
için hazırlanmış özel makas benzeri bıçaklar vardı. Bütün gereken
"kazayla" olan bir çarpışma, bir özür ve hızlıca uzaklaşmak idi. Adam
soyulduğunu tahminen eve gidene kadar fark etmezdi bile. Ve şu kadının
bileziği...
Sonea kafasını salladı. Eğer tek düşündüğüm onların ne kadar kolay
soyulabilecekleri olursa bu insanlarla nasıl arkadaşlık kurabilirim kR Ama
yine de gülümsemesine engel olmadı. Yankesiciliği ve kilit açmayı -Cery
dışında- bütün çocukluk arkadaşları kadar. bilirdi ve Jonna teyzesi her ne
kadar kendisini hırsızlığın yanlış olduğuna ikna etmiş olsa da
yeteneklerini unutmuş değildi.
Cesaretini toplayarak genç yabancılara baktığında yüzlerden birçoğu
hızla başka yönlere döndü. "Acaba
11
Trudi Canavan
ne görmeyi bekliyorlardı?" diye düşündü alayla. Aptalca sırıtan dilenci
bir kız mı? Çalışmaktan beli bükülmüş kaba bir işçi mi? Süslü bir fahişe
mi?
Hiçbiri dönüp ona bakmadığı için onları rahatlıkla inceleyebiliyordu.
Ailelerden sadece ikisinde Kyralialı-lara özgü siyah saç ve soluk ten
vardı. Annelerden biri yeşil Şifacı cüppelerine bürünmüştü. Bir diğeri,
bakışları salonun parıldayan camdan tavanına dalmış ince bir kızın elini
tutuyordu.
Kısa boyları ve kızıl saçları ile tipik birer Elyneli olan üç aile beraber
ayrı bir köşede duruyor, kendi aralarında sohbet ediyorlardı. Birden
salonda bir kahkaha yankılandı.
Bir çift koyu tenli Lonmarlı sessizce bekliyorlardı. Babanın mor Simyacı
cüppesinde Manga dininin tılsımları asılıydı. Hem babanın hem de
oğlunun kafası tıraşlıydı. Başka bir çift Lonmarlı ise ailelerin uzağında bir
köşede duruyordu. Bu babanın da üzerinde cübbe vardı fakat
Savaşçıların giydiği.kırmızı cüppeydi. Ve üzerinde hiçbir tılsım ya da takı
yoktu.
Koridorun orada Vindolu bir aile dolanmaktaydı. Baba zengin giyimli
olsa da diğerlerine attığı kaçamak bakışlar burada bulunmaktan rahatsız
olduğunu ele veriyordu. Oğlan tıknazdı, kahverengi teni sanki hastaymış
gibi sararmıştı.
Çocuğun annesi elini çocuğun omzuna koyduğunda Sonea'nın aklına
teyzesi Jonna ve eniştesi Ranel gelince tanıdık bir hayal kırıklığı hissetti.
Sonea'nın anne babası öldükten sonra ona bakmış ve tek ailesi de
olsalar, Lonca'dan o kadar çekmiyorlardı ki onu ziyarete gelememişlerdi.
Onlardan Kabul Seremonisine gelmelerini istediğinde yeni doğmuş
çocuklarını kimseye bırakamayacaklarını ve böyle önemli bir törende
ağlayan bir
12
Çırak - ilk Yıl
bebeğin uygun olmayacağını söyleyerek reddetmişlerdi.
Koridorda ayak sesleri yankılandı ve Sonea döndüğünde dikkat çekici
bir biçimde giyinmiş üç Kyralialının ziyaretçilere katıldığını gördü. Çocuk
gözlerini kendini beğenmiş bir biçimde odada gezdirdi. Odayı incelerken
Rothen'i gördü, sonra gözleri hemen Sonea'ya kaydı.
Çocuk doğrudan Sonea'nın gözlerine baktı ve dudakları dostça bir
gülümseme ile kıvrıldı. Şaşıran Sonea karşılık olarak gülümsemeye
başlamıştı ki çocuğun ifadesi küçümsemeye dönüştü.
Sonea dehşet içinde bakakaldı. Çocuk umursamazca diğer tarafa
döndü. Ama bunu, yüzündeki kendini beğenmiş gülümsemeyi, Sonea'nın
rahatlıkla fark edebileceği kadar yavaş yaptı. Sonea, çocuk ilgisini diğer
insanlara çevirirken kaşlarını çattı.
Diğer Kyralialı çocukla birbirilerini tanıyorlardı anlaşılan ve birbirilerine
dostça göz kırptılar. Çocuk, kızlara göz kamaştırıcı gülümsemeler
bahşetti. Kyralialı zayıf kız bu gülümsemeye açık bir hor görüyle karşılık
vermesine rağmen gözleri, çocuk arkasını döndükten sonra uzunca bir
süre onun üzerinde oyalandı. Diğer kişiler kibar selamlar aldılar.
Yüksek metalik bir ses bu sosyal oyunu böldü. Bütün başlar Ana
Salon'a döndü. Uzun, gergin bir sessizlik oluştu ve devasa kapılar dışa
doğru açılmaya başladığında ortamı heyecanlı fısıltılar kapladı. Aralık
büyüdükçe Salon'dan dışarı, o tanıdık altın rengi ışık yayılmaya başladı.
Işık, tavanın hemen altında süzülen yüzlerce minik büyülü küreden
geliyordu. Ahşap ve cilanın sıcak kokusu onları karşılamak için dışarıya
süzüldü.
Tutulan solukları duyan Sonea, döndüğünde ziyaretçilerin çoğunun
Salon'a hayranlıkla baktığını gördü.
Trudi Canavan
Yeni çırakların ve yetişkinlerin bazılarının Ana Salon'u daha önce
görmemiş olduğunu fark edince gülümsedi. Öncesinde sadece büyücüler
ve -kimilerinin önceki çocuklarının seremonileri için- bazı yetişkinler
burada bulunmuştu. Bir de kendisi...
Buraya en son ziyaretini hatırlayınca durgunlaştı. Yüce Lord, Cery'yi
Fergun'un elinden kurtarıp Ana Salon'a getirmişti. Cery için bu durum
aynı zamanda bir hayalinin gerçekleşmesi anlamına da geliyordu. Cery
şehirdeki bütün önemli binaları hayatında bir kez de olsa göreceğine söz
vermişti. Alt seviyeden bir sokak veledi olması bu hayali
gerçekleştirmesini daha da zorlaştırıyordu.
Ama Cery, küçükken beraber takıldığı maceracı çocuk ya da Lonca'dan
bu kadar uzun bir süre kaçmasına yardım eden haşarı genç değildi artık.
Onu her ziyarete geldiğinde veya varoşlarda buluştuklarında daha olgun
ve sorumluluk sahibi gözüküyordu. Ona bütün bu zamanda neler
yaptığını ya da hâlâ Hırsızlar için çalışıp çalışmadığını sorduğunda
kurnazca gülümseyip konuyu değiştiriyordu.
Ama mutlu gözüküyordu. Ve eğer hırsızlar için çalışıyorsa, belki de
bilmemesi, kendisi için daha iyi olurdu.
Ana Salon'un kapılarına, içeriden cübbeli bir siluet yaklaştı. Sonea,
Yönetici'nin yardımcısı olan Lord Osen'i tanıdı. Lord Osen bir elini kaldırıp
boğazını temizledi.
"Lonca hepinize hoş geldiniz diyor" dedi. "Kabul Seremonisi birazdan
başlayacak. Yeni çıraklar tek sıra halinde dizilebilir mi lütfen? Önce onlar
girecek. Aileler onların ardından girip ilk kattaki koltuklara oturacaklar."
Diğer çıraklar acele ederken Sonea bir elin omzuna dokunduğunu
hissetti. Döndüğünde Rothen'i gördü.
"Endişelenme. Fazla uzun sürmeyecek" diye güvence
14
Çırak - ilk Yıl
verdi Rothen.
Sonea gülümsedi. "Ben endişeli değilim Rothen."
"Haaa!" omzunu hafifçe ittirdi. "İlerle o zaman. Onları bekletme..."
Kapıların önünde küçük bir kalabalık oluşmuştu. Lord Osen'in dudakları
ince bir çizgi halini aldı "Sıra oluşturun lütfen"
Yeni çıraklar sıra oluştururken Lord Osen, Sonea'ya baktı.
Dudaklarından küçük bir gülümseme geçti ve Sonea hafifçe başını eğdi.
Sonea sıranın sonuna bir oğlanın arkasına geçti. Sol tarafından gelen
hafif bir tıslama dikkatini çekti.
"En azından yerini biliyor" diye mırıldandı bir ses. Sonea başını hafifçe
çevirdiğinde yakınlarında duran iki Kyralialı kadın gördü.
"Bu o varoş kızı, değil mi?"
"Evet" diye yanıtladı ilki. "Bina'ya ondan uzak durmasını söyledim. Tatlı
kızımın çirkin alışkanlıklar ya da hastalık kapmasını istemiyorum."
Sonea ilerlemek zorunda olduğu için ikinci kadının yanıtını duyamadı.
Elini göğsüne koyduğunda kalbinin çok hızlı attığını fark etti. Alış artık
bunlara, dedi kendine, bunlarla sık sık karşılaşacaksın. Geriye dönüp
Rothen'e bakma arzusunu bastıran Sonea; omuzlarını dikleştirdi ve
diğerlerini, salonun ortasına giden koltukların arasındaki uzun koridorda
takip etti.
Kapılardan geçtikten sonra Ana Salon'un yüksek duvarları ile
çevrelendiler. Lonca'da ve şehirde yaşayan bütün büyücüler burada
olmasına rağmen, her iki taraftaki koltukların yarısından azı doluydu. Sol
tarafına baktığında, yaşlı bir büyücünün soğuk bakışları ile karşılaştı.
Büyücünün kaşları çatılmıştı ve doğrudan gözlerinin içine bakıyordu.
15
Trudi Canavan
Bakışlarını tekrar yere çeviren Sonea yüzünün yandığını hissetti.
Ellerinin titrediğini hissedince kendi kendine kızdı. Yaşlı bir adamın
bakışları yüzünden titreyecek miydi? Yüzünü sakin ve ifadesiz olduğunu
düşündüğü bir hale getirip gözlerinin yüzlerin üzerinden kaymasına izin
verdi...
...ve dizlerinden bütün güç çekilirken neredeyse yere yığılıyordu.
Salondaki bütün büyücüler ona bakıyor gibi görünüyorlardı. Zorlukla
yutkunarak gözlerini, önündeki oğlanın sırtına sabitledi.
Yeni çıraklar sıraların arasındaki koridorun sonuna geldiklerinde, Osen
ilk çırağı sağa ikincisini de sola doğru gönderdi ve çıraklar, salonun enine
doğru bir çizgi haline gelene kadar buna devam etti. Kendini bu sıranın
ortasında bulan Sonea, Osen ile karşı karşıya kaldı. Osen sessizce durup
Sonea'nın arkasındaki etkinliği izliyordu. Sonea ayak seslerini ve takıların
şıngırtısını duyabiliyordu. Bu da ailelerin arkalarındaki sıralara yerleştiği
anlamına geliyordu. Salon sessizleş-tiğinde, Osen dönüp Ana Salon'un
ön tarafında sıralanmış koltuklarda oturan Yüksek Büyücüler'i selamladı.
"Akademi'ye, yaz dönemi çıraklarını takdim ediyorum."
"Aşağıda tanıdığım biri olunca çok daha ilginç oluyormuş." dedi Dannyl,
Rothen yanındaki koltuğa otururken.
Rothen arkadaşına döndü. "Ama geçen sene yeni çırakların arasında
yeğenin vardı."
Dannyl omzunu silkti. "Onu hâlâ pek tanımıyorum. Ama Sonea'yı
tanıyorum."
Memnun olan Rothen seremoniyi izlemeye döndü. Dannyl istediğinde
çok çekici olabilmesine karşın kolay kolay arkadaş edinemezdi. Bu
aslında Dannyl henüz bir
16
Çırak - İlk Yıl
17
çırakken gerçekleşmiş bir olay yüzündendi. Kendinden büyük bir
erkeğe karşı "uygunsuz" bir ilgisi olması ile suçlanan Dannyl hem
çırakların hem de büyücülerin alaycı spekülasyonlarına katlanmak
zorunda kalmıştı. Onunla dalga geçilmiş ve ondan uzak durmuşlardı.
Rothen'in düşüncesine göre şu anda bile çok fazla kişiye güvenmiyor ve
arkadaşlık kurmuyordu.
Yıllardır Dannyl'in tek yakın arkadaşı Rothen'di. Rothen bir öğretmen
olarak Dannyl'i hep sınıftaki gelecek vadeden öğrencilerden biri olarak
görmüştü. Bu dedikodu ve skandalin Dannyl üzerindeki kötü etkisini
görünce onun gardiyanlığını almaya karar vermişti. Biraz
cesaretlendirme ve bolca sabırla, Dannyl'in kıvrak zekasını, dedikodular
ve intikam şakalarından tekrar büyü ve bilgiye çevirebilmişti.
Bazı büyücüler Rothen'in "Dannyl'i düzeltebileceğinden" şüphe
ettiklerini söylemişlerdi. Rothen bunu başarmış hatta Dannyl, Elyne'in
Lonca İkinci Büyükelçisi olmuştu. Sonea'ya baktığında bir gün onunda
kendini böyle gururlandırıp gururlandırmayacağını merak etti.
Dannyl öne doğru eğildi. "Sonea ile kıyaslandığında hepsi küçük birer
çocuk gibi kalıyorlar, değil mi?"
Diğer oğlan ve kızlara bakan Rothen omzunu silkti. "Yaşlarını tam
olarak bilemiyorum ama ortalama başlangıç yaşı on beş. O ise on yedi
yaşında. Bir iki yıl pek bir şey değiştirmez."
"Bence değiştirir," diye mırıldandı Dannyl, "ama umarım onun yararına
değiştirir."
Aşağıda, Lord Osen yavaşça Akademi'ye katılacaklar arasında her genç
kız veya erkeğin, ülkesindeki geleneklere uygun olarak isimlerini ve
unvanlarını ilan ediyordu.
"Genard ailesinden Alend." Osen iki adım attı. "Kano
Trudi Canavan
ailesinden Temo, Gemiyapımcıları Loncası." Bir adım daha... "Sonea!"
Osen bir an durakladı sonra devam etti. Osen diğer adı ilan ederken
Rothen'in içini bir kez daha Sonea'ya karşı duyduğu sempati sardı. Bir
unvan veya Ev ismi olmaması onu açıkça dışlanmış olarak ilan etmek
gibiydi. Ama yapılabilecek bir şey yoktu.
"Paren Evi, VVinar ailesinden Regin." Osen son çocuğa gelmişti.
"Bu Garrel'in yeğeni, değil mi?" diye sordu Dannyl.
"Evet."
"Ailesinin, geçen kış başlayan sınıfa, dersler başladıktan üç ay sonra
katılıp katılamayacağını sormuş diye duydum."
"Garip... Neden böyle bir şey yapmışlar ki?"
"Bilmiyorum." Dannyl omzunu silkti. "O kadarını duyamadım."
"Yine casusluk mu yapıyordun?"
"Ben casusluk yapmam, Rothen. Ben dinlerim."
Rothen başını salladı. Ç/ra/r-Dannyl'i intikam şakaları yapmaktan
vazgeçirebilmişti; ama Büyücü-Dannyl'i dedikoduları toplama huyundan
vazgeçirememişti. "Sen gittiğinde ne yapacağım bilmiyorum. Kim bana
Lonca'nın küçük söylentilerini anlatacak?"
"Sadece kulaklarını biraz açmalısın," diye yanıtladı Dannyl.
"Bazen Yüksek Büyücüler'in seni daha fazla 'dinle-yemeyesin' diye
uzağa gönderdiklerini düşünüyorum."
Dannyl gülümsedi. "Ah... ama Kyralia'da ne olduğunu öğrenmenin en
iyi yolunun bir süre Elyne'de dedikoduları dinlemek olduğunu
söylüyorlar."
Yankılanan ayak sesleri ilgilerini tekrar salona çekti. Akademi Müdürü
Jerrik, Yüksek Büyücüler'in bulunduğu
18
Çırak - ilk Yıl
bölümde ayağa kalktı ve ön taraftaki merdivenlerden inmeye başladı.
Salonun ortasında durdu, yeni çırakları gözleri ile taradı. Yüzünde her
zamanki ekşi ifade ile onaylamaz kaş çatış vardı.
"Bugün her biriniz, Kyralia Lonca'sının bir büyücüsü olmak için ilk adımı
atıyorsunuz!." diye başlayan sesi sertti. "Bir çırak olarak sizden,
Akademimin kurallarına uymanız bekleniyor. Bu kurallar, Müttefik
Ülkeler'i bağlayan anlaşmalarla, bütün yöneticiler tarafından uygun
bulunan ve yine bütün büyücüler tarafından uyulması beklenen
kurallardır. Mezun olmasanız bile yine de bunlara uymanız
beklenmektedir." Bir an durakladı, dikkatle yeni çıraklara bakıyordu.
"Lonca'ya katılmak için bir yemin etmelisiniz ve bu yemin dört bölümden
oluşmaktadır."
"İlk olarak; Müttefik Ülkeler'i veya kendinizi savunmak dışında hiçbir
zaman hiçbir erkek ya da kadına zarar vermeyeceğinize yemin
etmelisiniz. Bu her sınıftan, mevkiden, mesleki statüden ve yaştan
kişileri kapsamaktadır. Geçmişte başlamış her kan davası, kişisel veya
politik sebeplerden başlamış kavgalar bugün, burada biter.
"İkinci olarak; Lonca'nın kurallarına uymaya yemin etmelisiniz. Eğer bu
kuralları bilmiyor iseniz ilk işiniz bunları öğrenmek olmalı. Bilgisizlik
mazeret olarak kabul edilmeyecektir.
"Üçüncü olarak; bir büyücüden gelen her tür emre, bu emir bir yasayı
çiğnemek anlamına gelmediği sürece itaat etmeye yemin etmelisiniz. Bu
konuda biraz esnek davranıyoruz. Ahlaki olarak yanlış bulduğunuz veya
inancınız ya da geleneklerinize ters düşen emirlere uymak zorunda
değilsiniz. Ama sakın ne kadar esnek olabileceğimize kendiniz karar
vermeye kalkmayın. Böyle
19
Trudi Canavan
bir durumda konuyu bize getirin ve bu durumla, uygun bir şekilde
beraberce ilgilenelim."
"Ve son olarak; bir büyücü size söylemediği sürece büyü
kullanmamaya yemin etmelisiniz. Bu, sizin sağlığınız içindir.
Öğretmeniniz veya gardiyanınız size özellikle izin vermediği sürece
yanınızda sizi denetleyecek biri olmadan asla büyü yapmayın."
Jerrik durakladı, takip eden sessizlik her zamanki koltukta kımıldanma
ve ayak sürüme seslerinden yoksundu. Kaşları anlamlı bir şekilde kalktı
ve omuzlarını dikleştirdi.
"Geleneklerin de belirttiği gibi her hangi bir Lonca büyücüsü,
Akademi'deki eğitimi boyunca kılavuzluk etmek için bir öğrencinin
gardiyanlığını talep edebilir." Arkasındaki sıralara döndü. "Yüce Lord
Akkarin, bu yeni çıraklardan herhangi birinin gardiyanlığını talep ediyor
musunuz?"
"Etmiyorum."diye cevap verdi soğuk, karanlık bir ses.
Jerrik aynı soruyu diğer Yüksek büyücülere tekrarlarken, Rothen,
Loncamın siyah cübbeli liderine baktı. Kyralialıların çoğu gibi Akkarin de
uzun boylu ve zayıftı. Köşeli yüzü eski-moda bir şekilde uzun ve
ensesinde toplanmış saçları ile daha da belirgin hale geliyordu.
Akkarin'in ifadesi seremoniyi izlerken her zamanki gibi soğuktu.
Şimdiye kadar bir çırağın eğitimine kılavuzluk etme konusuna hiç ilgi
göstermemişti ve aileler çocuklarının Lonca liderinin favorisi olması
umudunu uzun süre önce bırakmışlardı.
Akkarin çok genç bir Yüce Lord olmasına rağmen en tutucu ve nüfuzlu
büyücülerin bile saygısını kazanmıştı. Yetenekli, bilgili ve zekiydi; fakat
bu kadar kişinin ona korkuyla karışık saygı duymasının asıl sebebi
büyüsel gücüydü. Gücü o kadar fazlaydı ki bazıları gücünün
20
Çırak - ilk Yıl
Lonca'nın kalanının toplamından fazla olduğunu söylüyordu.
Ama Sonea sayesinde Rothen, Yüce Lord'un gücünün gerçek kaynağını
bilen iki büyücüden biriydi.
Hırsızlar Sonea'yı Lonca'ya vermeden önce o ve hır-sız-arkadaşı Cery
bir gece gizlice Lonca'ya girmişlerdi. Büyücüleri büyü yaparken izleyerek,
Sonea'nın güçlerini kontrol etmeyi öğrenmesini ummuşlardı. Sonea
bunun yerine Yüce Lord'un garip bir ritüeline tanık olmuştu. Ne
gördüğünü anlamamıştı; fakat Yönetici Lorlen, Fergun' un suçlarını
kanıtlamak için Sonea'ya gerçek-okuma yaptığında o geceye ait olan
anıyı görmüş ve ritüeli tanımıştı.
Lonca'nın lideri Yüce Lord Akkarin, kara büyü yapıyordu.
Sıradan büyücüler kara büyü hakkında, yasak olduğu dışında hiçbir şey
bilmezlerdi. Yüksek büyücüler ise onu tanıyacak kadar bilirlerdi ancak.
Kara büyünün nasıl yapılacağını bilmek bile bir suç kabul edilirdi.
Sonea'nın Lorlen ile olan iletişiminden dolayı Rothen biliyordu ki kara
büyü; bir büyücünün kendini güçlendirmek için diğer insanlardan güç
çekmesini olanaklı kılıyordu. Eğer bütün gücü alınırsa kurban ölüyordu.
Rothen, en yakın arkadaşının kara büyüyü sadece biliyor değil aynı
zamanda kullanıyor da olduğunu öğrenmenin Lorlen'i ne kadar üzdüğünü
tahmin dahi edemiyordu. Tam anlamıyla bir şok olmalıydı. Lorlen aynı
zamanda, Akkarin'in sırrını açıklamanın hem Lonca'yı hem de şehri
büyük bir tehlikeye atacağını fark etmişti. I ğer Akkarin savaşmaya karar
verirse kolayca kazanabilirdi, hatta öldürdüğü her kişi onu daha da güçlü
yapardı. Bu sebeple Lorlen, Sonea ve Rothen bildiklerini mi olarak
saklamak zorundaydılar. Rothen, Lorlen için
21
Trudi Canavan
22
bu bilgilerle Akkarin'e hâlâ yakın arkadaşmışlar gibi davranmasının ne
kadar zor olacağını düşündü.
Bu bilgiye rağmen Sonea, Lonca'ya katılmayı kabul etmişti. Bu ilk
başta Rothen'i oldukça şaşırtmıştı; ama Sonea Lonca'dan ayrılırsa,
kanunun, Lonca'ya katılmayan bütün büyücüler için emrettiği üzere,
güçlerinin bağlanacağını ve bunun, onu Yüce Lord için çok uygun bir güç
kaynağı halene getireceğini belirtmişti. Büyüde güçlü ama kendini
korumak için onu kullanamayacak durumda... Rothen ürperdi. En
azından Sonea, Lonca içinde garip bir şekilde ölürse çok dikkat çekerdi.
Buna rağmen kızın, Lonca'nın kalbinde yer alanı bilerek burada kalma
kararı alması çok cesur bir karardı. Müttefik Ülkelerin en zengin
ailelerinin kız ve oğulları arasında duran Sonea'ya bakan Rothen, hem
gurur hem de büyük bir sevgi hissetti. Son altı ayda Sonea'yı bir
öğrenciden çok öz kızı gibi görmeye başlamıştı.
"Büyücülerden herhangi biri bu yeni çıraklardan birinin gardiyanlığını
talep ediyor mu?"
Rothen kendi konuşma sırasının geldiğini fark edince bir an irkildi.
Ağzını açtı; ama daha bir şey söyleyeme-den başka bir ses ritüelistik
sözleri söyleyiverdi.
"Ben bir seçim yaptım, Müdür"
Ses salonun diğer tarafından gelmişti. Bütün yeni çıraklar konuşanın
kim olduğunu görmek için döndüler.
"Lord Yarin," diye açıkladı Jerrik. "Hangi yeni çırağın gardiyanlığını
talep ediyorsunuz?"
"Büyük Araya Klanı, Saril Evi, Randa ailesinden Gennyl"
Büyücülerin arasında hafif mırıldanmalar dolaştı. Rothen aşağı
baktığında çocuğun babası olan Lord Tayk'ın koltuğunda öne doğru
eğilmiş olduğunu gördü.
lerrik sesler kesilene kadar bekledi. Daha sonra başı
Çırak - ilk Yıl
biraz da beklenti ile Rothen'in yönüne döndü.
"Büyücülerden başka biri daha bu yeni çıraklardan birinin gardiyanlığını
talep ediyor mu?"
Rothen ayağa kalktı. "Ben bir seçim yaptım, Müdür" Sonea yukarı
doğru baktı. Ağzı gülümsememeye çalışırken gerilmişti.
"Lord Rothen," dedi Jerrik, "Hangi yeni çırağın gardiyanlığını talep
ediyorsunuz?"
"Sonea'nın gardiyanlığını talep ediyorum" Bu talebi hiçbir mırıldanma
izlemedi ve Jerrik başını zorlukla fark edilebilir şekilde eğdi. Rothen
koltuğuna döndü.
"İşte oldu," diye fısıldadı Dannyl. "Son şansın da böylece kaçmış oldu.
Artık kurtuluşun yok. Seni gayet iyi yakaladı ve önümüzdeki beş yıl
boyunca parmağında oynatacak."
"Şşşşş," diye yanıtladı Rothen.
"Büyücülerden başka biri daha bu yeni çıraklardan birinin gardiyanlığını
talep ediyor mu?"
"Ben bir seçim yaptım, Müdür"
Ses Rothen'in solundan geliyordu ve insanlar o tarafa dönerken salon
bir an uğultu halini alan seslerle doldu. Lord Garrel ayağa kalkarken
salonda heyecanlı konuşmalar baş gösterdi.
"Lord Garrel," Jerrik'in sesinde şaşkınlık vardı. "Hangi yeni çırağın
gardiyanlığını talep ediyorsunuz?"
"Paren Evi, VVinar ailesinden Regin."
Konuşmalar yerini anlamanın getirdiği iç çekmelere bıraktı. Rothen
aşağı baktığında sıranın sonundaki çocuğun sırıttığını gördü. Konuşmalar
ve koltukların gıcırtısı birkaç dakika daha, Jerrik ellerini kaldırana kadar
devam etti.
"Ben olsam bu iki çırak ile gardiyanlarına dikkat
23
Trudi Canavan
ederdim," diye mırıldandı Dannyl. "Genelde kimse ilk seneden bir
çırağın gardiyanlığını almaz. Büyük bir ihtimalle Sonea'nın, sınıf
arkadaşlarından daha yüksek bir statüde olmaması için yapıyorlar."
"Veya bir moda başlatmış da olabilirim" dedi Rothen düşünceli bir
şekilde. "Ve Garrel yeğeninde potansiyel görmüş olabilir. Bu Regin'in
ailesinin neden Akademi'ye erken başlamasını istediklerini açıklar."
"Başka gardiyanlık talebi var mı?" diye seslendi Jerrik. Bir süre
sessizlik oldu ve Jerrik kollarını indirdi. "Gardiyanlık talebinde bulunan
bütün büyücüler buraya gelebilir mi?"
Rothen ayağa kalkıp sıranın sonuna doğru ilerledi. Sonra da
merdivenlerden aşağı indi. Lord Garrel ve Lord Yarrin'e katılarak Müdür
Jerrik'in yanında beklemeye başladı. Genç bir çırak, seremonide bir rolü
olduğu için heyecandan kızararak, kahverengi-kırmızı cübbelerden bir
yığın getirdi. Büyücülerin her biri bir paket aldılar.
"Gennyl lütfen öne gelebilir mi?" dedi Jerrik.
Lonmar gençlerinden biri aceleyle öne çıktı ve eğilerek selam verdi.
Lord Jerrik'e bakarken gözleri kocaman açılmıştı ve çırak yeminini
ederken sesi titriyordu. Lord Yarin gence cübbesini verdi ve gardiyan ile
çırak vana çekildiler. Lord Jerrik tekrar yeni çıraklara döndü.
"Sonea lütfen öne gelebilir mi?"
Sonea, Jerrik'e doğru dimdik bir şekilde ilerledi. Yüzü solgun olsa da
zarifçe selam verdi ve yeminini açık ve titremeyen bir sesle etti. Rothen
bir adım öne çıkıp ona cübbesini verdi.
"Şu andan itibaren senin gardiyanınım, Sonea. Eğitimin, Akademi'den
mezun olana kadar benim görevim ve sorumluluğumda olacak."
"Size itaat edeceğim Lord Rothen."
24
Çırak - ilk Yıl
"Bu durumun ikinizin de yararına olmasını umarım" diye bitirdi Jerrik.
Lord Yarin ve Gennyl'in yanında durmak üzere yana çekildiklerinde
Jerrik sıranın sonundaki ve halen sırıtan genci çağırdı.
"Regin lütfen öne gelebilir mi?"
Çocuk, Jerrik'e doğru karalı bir şekilde ilerledi; fakat selamı yüzeysel
ve aceleciydi. Ritüel cümleleri sarf edilirken Rothen, Sonea'ya baktı. Ne
düşündüğünü çok merak ediyordu. Artık Lonca üyesiydi ve bu aslında
çok önemli bir şeydi.
Sonea sağındaki gence baktı ve Rothen de onun bakışlarını takip etti.
Gennyl sırtı dimdik, yüzü kıpkırmızı duruyordu. Nerdeyse gururdan
patlayacak. Rothen düşünmeye başladı. Bir gardiyanı olmak, hem de bu
noktada, yeni çırağın çok yetenekli olduğunu gösterirdi.
Ama Sonea için çok az kişi böyle düşünecekti. Birçok büyücü büyük
olasılıkla, kızın bulunmasında rol oynadığını kıza hatırlatmak için
gardiyanlığını aldığını düşünüyordu. Kızın gücünden ve yeteneğinden
bahsetse ona inanmazlardı. Ama zamanla anlayacaklardı ve bunu bilmek
Rothen'e keyif veriyordu.
Regin ve Lord Garrel ritüel cümlelerini söyledikten sonra Rothen'in
soluna geçtiler. Oğlan, Sonea'ya bakın,iyi sürdürdü, bir şeyler düşünüyor
gibiydi. Sonea ya onu fark etmemişti ya da görmezden geliyordu. Oğlana
bakmak yerine Jerrik'in diğer yeni çırakları yeminlerini etmeleri için
çağırmasını izledi. Yemini edip cübbesini alan çırak yanlarında sıraya
giriyordu.
Son çırakta sıraya girdiğinde Jerrik dönüp onlara {baktı.
"Artık Büyücüler Loncası'nın çıraklarısınız," diye konuşlu. "Önünüzdeki
yıllar hepiniz için başarılı geçsin."
25
Trudi Canavan
Çırakların hepsi aynı anda eğilip selam verdiler. Lord Jerrik başıyla
selam verip bir kenara çekildi.
"Yeni çıraklarımıza hoş geldiniz demek ve onlara başarı ile dolu yıllar
dilemek istiyorum." Lorlen'in sesi birden bire arkasından gürleyince,
Sonea istemeden de olsa sıçradı. "Kabul seremonisinin bittiğini ilan
ediyorum."
Ana Salon'da sesler yankılanmaya başladı. Cübbeli kadınlar ve
erkeklerden oluşan sıralar güçlü bir rüzgara yakalanmışçasına karıştılar.
Ayağa kalkıp aşağı inmeye başladılar. Salon ayak sesleri ile doldu. Yeni
çıraklar formalitenin bittiğini anlayınca her yöne dağıldılar. Bazıları acele
ile ailelerinin yanına giderken bazıları ise ya ellerindeki paketleri inceliyor
ya da hayranlıkla etrafa bakıyorlardı. Ana Salon'un sonundaki büyük
kapılar açılmaya başladı.
Sonea dönüp Rothen'e baktı. "Hepsi bu kadar demek ki... Artık bir
çırağım."
Rothen gülümsedi. "Bittiğine sevindin mi?
Kız omzunu silkti. "Her şey asıl şimdi başlıyormuş gibi bir hisse
kapıldım." Gözleri Rothen'in omzuna doğru kaydı. "İşte gölgen de
geliyor."
Rothen döndüğünde Dannyl'in kendilerine doğru gelmekte olduğunu
gördü.
"Lonca'ya hoş geldin, Sonea."
"Teşekkür ederim, Büyükelçi Dannyl." diye yanıtladı Sonea, eğilip
selam verirken.
Dannyl güldü "Henüz değilim, Sonea. Henüz değilim."
Yanında birinin daha durduğunu hisseden Rothen dönüğünde, Akademi
Müdürü'nü gördü.
"Lord Rothen," dedi Jerrik ve Sonea'nın selamına yorgun bir
gülümsemeyle karşılık verdi.
26
Çırak - ilk Yıl
"Evet?" diye yanıtladı Rothen.
"Sonea, Çıraklar Makamı'na taşınacak mı? Bunu sormak şimdiye kadar
hiç aklıma gelmedi."
Rothen başını salladı. "Hayır, benimle kalacak. Dairemde boş oda var
nasıl olsa."
Jerrik'in kaşları kalktı. "Anlıyorum. Bunu Lord Ahrind'e bildirmeliyim.
İzninizle."
Rothen yaşlı adamın zayıf, çökük yanaklı bir büyücüye doğru
ilerlemesini izledi. Lord Ahrind, Jerrik kendisi ile konuşurken kaşlarını
çattı ve Sonea'ya doğru baktı.
"Şimdi ne olacak?" diye sordu Sonea
Rothen başı ile elindeki paketi işaret edip "Bakalım bu cüppe sana
olacak mı?" Dannyl'e baktı. "Sanırım bir de kutlama olacak. Geliyor
musun?"
Dannyl gülümsedi "Hayatta kaçırmam."
27
2. Bölüm
İlk Gün
Dannyl at arabasına doğru giderken, sırtında güneşin sıcaklığını
hissedebiliyordu. Sandıklarının ilkini aracın üzerine çıkarmak için biraz
büyü kullandı. İkinci sandık da birincinin yanına indiğinde içini çekerek
başını salladı.
"Sanırım yanıma bu kadar çok şey aldığım için pişman olacağım," diye
mırıldandı. "Ama hâlâ yanıma almış olmam gereken şeyler olduğunu
düşünüyorum."
"Eminim Capia'da ihtiyacın olan her şeyi alabileceğin yerler vardır,"
dedi Rothen. "Lorlen sana çok cömert bir harcırah verdi."
"Evet, bu çok hoş bir sürprizdi," diye gülümsedi Dannyl. "Belki de beni
gönderme sebepleri konusunda sen haklısındır."
Rothen'in kaşları kalktı. "Seni beladan uzak tutmak için uzak bir ülkeye
göndermekten fazlasının gerektiğini biliyordur herhalde."
"Ah... ama senin bütün problemlerini çözmeyi özleyeceğim, dostum."
Sürücü aracın kapısını açarken, Dannyl dönüp yaşlı büyücüye baktı.
"Marina'ya geliyor musun?"
Rothen başını salladı. "Derslerin başlamasına bir saatten az var."
"Hem sen hem de Sonea için..." Dannyl başını sal-
29
Trudi Canavan
ladı. "O zaman vakit geldi... Veda vakti..."
Bir an birbirilerine baktılar, ardından Rothen elini Dannyl'in omzuna
koydu ve gülümsedi. "Kendine iyi bak. Güverteden düşmemeye çalış."
Dannyl kıkırdadı ve Rothen'in tutuşuna karşılık verdi. "Sen de kendine
iyi bak yaşlı dostum. Yeni çırağının seni fazla yormasına izin verme. Bir
yıl içinde dönüp gelişmenizi kontrol edeceğim."
"Yaşlı dostum ha!" Rothen, Dannyl'i araca doğru ittirdi. Dannyl araca
bindikten sonra döndüğünde arkadaşının yüzünde düşünceli bir ifade
gördü.
"Seni böyle görkemli maceralara atılırken göreceğimi hiç
düşünmezdim. Buradan gayet memnun gözüküyordun, hatta Lonca
dışına çok nadiren çıkardın.
Dannyl omzunu silkti "Sanırım doğru sebebi bekliyordum."
Rothen kaba bir ses çıkardı. "Yalancı. Sadece tembelsin. Umarım
Birinci Büyükelçi bunu biliyordur, yoksa hiç hoş olmayan bir sürprizle
karşılaşacak demektir."
"Yakında öğrenir" diye sırıttı Dannyl.
"Bundan eminim." Rothen gülümseyerek araçtan uzaklaştı. "Güle güle
o zaman."
Dannyl başını salladı. "Hoşça kal!" aracın tepesine hafifçe vurdu. Araç
silkinerek harekete geçti. Koltuğun diğer tarafına kayan Dannyl
pencereyi kaplayan perdeyi çekti ve araç Lonca Kapıları'ndan geçmek
için dönmeden önce Rothen'in hâlâ izlemekte olduğunu gördü.
Koltukta arkasına yaslandı ve içini çekti. Sonunda gidiyor olmaktan
dolayı memnun olsa da, biliyordu ki arkadaşlarını ve bu çevreyi çok
özleyecekti. Üstelik Rothen'e arkadaşlık edecek Sonea, yaşlı Yaldin çifti
ve Ezrille vardı ama Dannyl'in etrafında sadece yabancılar olacaktı.
30
Çırak - ilk Yıl
Yeni görevini sabırsızlıkla bekliyor olmasına rağmen, yükleneceği
görevler ve sorumluluklar yüzünden gözü biraz korkmuştu. Sonea'yı
ararken Hırsızlar'dan biri ile temasa geçtiğinden beri Lonca'daki kolay ve
genelde yalnız olan hayatı ona sıkıcı gelmeye başlamıştı.
Rothen ona ikinci Büyükelçi görevi için düşünüldüğünü söyleyene kadar
ne kadar sıkılmış olduğunu kendisi de fark etmemişti. Yönetici'nin
odasına çağrıldığı sırada Elyne Sarayı'ndaki her erkeğin ve kadının ismini
çoktan ezberlemiş hatta birçok skandal içeren hikayeyi de öğrenmişti. Ki
bu hikayeler Lorlen'i oldukça eğlendir-mişti.
İç Çemberin iç kesimlerine doğru yol alan araç, Saray duvarlarının
etrafından dolaşan yola girdi. Bu açıdan büyük Saray kulelerinin çok azı
görülebiliyordu. Bu yüzden Dannyl, oturduğu yerden öbür tarafa
kayarak, /engin ve güçlü kişilerin incelikle dekore edilmiş evlerini
izlemeye başladı. Bir sokağın köşesinde yeni bir malikane inşa
edilmekteydi. Bir zamanlar o köşede du-ı.ın harabe binayı
hatırlayabiliyordu. Büyücü-yapımı mimariden önceki zamanlardan kalma
bir kalıntı. Büyünün taş ve metale uygulanması büyücülerin normal
yapısal sınırların ötesinde fantastik binalar yapmasını mümkün kılmıştı.
Araç geçip gitmeden önce Dannyl yeni yapılan binanın yanında ellrindeki
plana bakan iki buyucunun durduğunu gördü.
Araç tekrar döndü ve birkaç büyük evi daha geçti, sonra yavaşlayarak
Batı Bölgesi'ne açılan İç Kapılar'a doğru ilerledi. Araç geçerken
muhafızlar sadece kapı-'lılı lonca sembolünü görmelerine yetecek kadar
bir lüre ilgi gösterdiler. Yol, büyük ve İç Çember'dekilere oranla daha
gösterişsiz bir stilde yapılmış olmalarına I ı men yine de gösterişli
denebilecek evlerin arasından
31
Truoi Canavan
ilerliyordu. Evlerin çoğu Pazar'a ve Marina'ya yakınlığı yüzünden şehrin
bu bölgesini seçmiş tüccar ve zanaatkarlara aitti.
Araç Batı Kapısı'ndan geçtikten sonra ahırlar ve tezgahlardan oluşan
bir labirente girdi. Tezgah sahipleri, sonsuz bir sesler, ıslıklar, çanlar ve
hayvan sesleri uğultusunun içinde, insanları tezgahlarındaki ürünlere
davet ediyorlardı. Yol geniş olsa da, müşteriler, dilenciler ve sokak
göstericileriyle o kadar dolmuştu ki araçlara zorlukla ilerleyecek kadar
yer kalmıştı.
Hava, birbirine girmiş kokular yüzünden ağırlaşmıştı. Taze meyvelerin
tatlı kokusunu taşıyan bir esintiyi, çürük sebzelerin itici kokusu izliyordu.
Hasır örgülerin lifli kokusu, iki adam aracın yanından içi yağlı, mavimsi
sıvı dolu bir fıçı taşıyarak geçerken yükselen keskin, boğucu bir koku
yüzünden yok oldu. Sonunda denizin tuzlu kokusu ile nehir çamurunun
garip kokusu Dannyl'in burnuna dolduğunda, kalp atışlarının hızlanmaya
başladığını hissetti. Araç bir köşeyi döndü ve böylece Marina görüş
alanına girdi.
Önünde gökyüzünü mavi şeritlere bölen gemi direkleri ile halatlardan
bir orman uzanıyordu. Yolun her iki yanında da insanlar sonu olmayan
bir nehir gibi akıp geçiyorlardı. Kaslı hamallar Ve denizciler sırtlarında
kutular, sepetler veya çuvallar taşıyorlardı. Her türden hayvan
tarafından çekilen her boyuttan araç gelip geçerken kimileri de yük alıp
boşaltıyordu. Satıcı seslerinin yerini sert emirler ile hayvanların
böğürtüleri ve melemeleri almıştı.
Araç ilerlemeye devam ettikçe yanından geçtikleri gemilerin boyutu da
büyüyordu. Sonunda uzun bir iskelenin yanında duran sağlam ticaret
gemilerinin yanına geldiler. Araç yavaşlayarak durdu.
32
Çırak - ilk Yıl
Kapı açıldı ve sürücü saygıyla eğildi. "Geldik, lordum."
Dannyl koltuktan kayıp araçtan indi. Aracın yakınında yüzü ve elleri
güneşten iyice yanmış, esmer, beyaz saçlı bir adam duruyordu.
Arkasında hepsi yapılı vücutlara sahip birkaç genç adam duruyordu.
"Siz Lord Dannyl misiniz?" diye sordu adam hafifçe eğilip selam
vererek.
"Evet. Ve siz de...?"
"İskeleustası" dedi ve aracı göstererek "Sizin mi?" Dannyl adamın
sandıklardan bahsettiğini tahmin etti. "Evet."
"Biz indiririz." •
"Zahmet etmenize gerek yok." Dannyl sandıklara dönüp iradesini
odakladı. Her bir sandık aşağı inmeye başladığında bir çift adam gelip
sandığı yakalayıp götürdüler. Görünüşe göre büyünün bu tarz
kullanımına alışkındılar. İskeleye doğru ilerlemeye başladılar. Adamların
kalanı da onları takip ediyordu.
"Altıncı gemi, lordum," dedi İskeleustası, araç uzaklaşırken.
Dannyl başı ile onayladı. "Teşekkür ederim."
İskeleye ulaştıklarında ayak sesleri ahşap zeminde yankılanmaya
başladı. Aşağı baktığında geniş kütüklerdeki çatlakların arasından suyu
görebiliyordu. Hamallar nnce bir gemiye yüklenen büyük sandık
yığınlarının m >nra da iyice katlanmış battaniyeler gibi gözüken başka
bil yığının etrafından dolaşırlarken, Dannyl de onları takip etti. Her yerde
insanlar vardı; omuzlarında yüklerle iceleyle sağa sola koşuşturan,
güvertelerde oturup taş ¦ >\ nayan veya sağa sola yürüyüp emirler
veren...
I lannyl bu gürültünün arasında Marina'nın doğal leşlerini de ayırt
edebiliyordu; tahtaların ve halatların
33
Trudi Canavan
devamlı gıcırtısı, iskeleye ya da gemi gövdelerine çarpan dalgaların
seslerini... Küçük ayrıntıları da fark etti; gemi direkleri ile yelkenlerdeki
tasarımlar, gövde ve kamaralara özenle yazılmış isimler, gemilerin
yanlarındaki deliklerden akan sular... Bu son ayrıntı yüzünden kaşlarını
çattı. Suyun geminin içi yerine dışında olması gerekmez miydi?
Altıncı gemiye ulaştıklarında hamallar dar bir tahtada yürüyerek
gemiye çıktılar. Dannyl yukarı baktığında iki kişinin kendini gemiden
izlediğini gördü. Dikkatle tahtaya çıktı ve ilerlemeye başladığında
tahtanın esnekliğine rağmen yeterince dayanıklı ve sağlam olduğunu
fark etti. Güverteye çıktığında iki kişi eğilerek selam verdi.
Birbirilerine çok benziyorlardı. Kahverengi derileri ve kısa boyları tipik
Vindolu özellikleri idi. İkisi de kaba, renksiz giysiler giyiyorlardı. Fakat bir
tanesi diğerinden daha dik duruyordu ve ilk konuşan da o oldu.
"Finda'ya hoş geldiniz, lordum. Ben Kaptan Numo."
"Teşekkür ederim, kaptan. Ben Lord Dannyl."
Kaptan birkaç adım ötede hamalların yanında duran sandıkları
göstererek "Odanızda sandıklar için yer yok, lordum. Onları aşağıya
koyacağız. Size bir şey lazım, kardeşim Jano'ya söyleyin."
Dannyl başı ile onayladı. "Çok iyi. Fakat siz onları kaldırmadan
sandıklardan almam gereken bir şey var."
Kaptan başını bir kez eğdi. "Jano odanızı göster. Biz yakında yola
çıkıyor."
Kaptan uzaklaşırken Dannyl, sandıklardan küçük olanın kapağına
dokundu. Kilit açıldı. Sandıktan yolculukta ihtiyaç duyabileceği şeylerle
dolu deri bir çanta çıkardı. Kapağı tekrar kapatıp hamallara baktı.
"ihtiyacım olanlar bu kadar. Umarım..."
34
Çırak - ilk Yıl
Hamallar eğildiler ve sandıkları götürdüler. Dannyl dönüp Jano'ya
beklentiyle bakmaya başladı. Adam başını eğip kendisini takip etmesini
işaret etti.
Dar bir kapıdan geçerek, kısa bir merdivenden inip genişçe bir odaya
girdiler. Tavan o kadar alçaktı ki jano bile eğilmek zorunda kalıyordu.
Tavandaki çengellere kabaca dokunmuş çarşaflar geriliydi. Bunlar
hikayelerde anlatılan ve gezginlerin bahsettiği hamaklar olmalıydı.
Jano onu dar bir koridora götürdü ve birkaç adım sonra bir kapıyı açtı.
Dannyl küçücük odaya ümitsizlikle baktı. Anca omuzları kadar geniş bir
yatak odanın çoğunu kaplıyordu. Yatağın baş ucuna küçük bir dolap
konmuştu ve iyi kalite reber-yünü iki battaniye katlanmış bir şekilde,
ayak ucunda duruyordu.
"Küçük, yai?"
Dannyl, Jano'ya baktığında adamın sırıttığını gördü. Çarpık bir biçimde
gülümsedi, hayal kırıklığının yüzünden belli olduğunu biliyordu.
"Evet," dedi Dannyl. "Küçük."
"Kaptanın oda iki kat büyük. Büyük gemimiz olunca Iıı/im de büyük
odalar olacak, yai?"
Dannyl başı ile onayladı. "Adil gözüküyor." Çantasını yatağa bıraktı ve
oturabilmek için döndü. Bacakları m ıcdeyse koridora kadar uzanıyordu.
"İhtiyacım olan heı şeye sahibim."
|ano karşıdaki odanın kapısına vurdu. "Benim odam. Nıkadaş oluruz,
yai? Sen şarkı söylüyor?"
I >anny| bir cevap düşünemeden yukarılarda bir yerde İmi çan çaldı
ve Jano başını kaldırıp yukarı baktı. 1 .ilmek lazım. Biz şimdi yola
çıkıyor." Döndü ve bir an durakladı. "Sen burada kal. Ayak altında olma."
Bir ı .ip beklemeden hızla uzaklaştı. Dannyl önündeki iki hafta boyunca
kalacağı küçük
35
Trudi Canavan
odaya baktı ve kıkırdadı. Artık büyücülerin deniz yolculuklarından
neden nefret ettiğini biliyordu.
Sınıfın kapısında duran Sonea, kalp atışlarının hızlandığını fark etti.
Rothen'in odasından erkenden çıkmıştı; böylece sınıf arkadaşlarından
önce buraya gelip onlarla tanışmadan önce midesinin düzelmesini
umuyordu. Ama kimi sıralar şu an için bile dolmuştu. Duraksaması
sürdükçe daha fazla yüz ona dönmeye başladı ve midesi iyice
düğümlendi. Sınıfın önünde oturan büyücüye baktı.
Beklediğinden daha gençti, büyük ihtimalle henüz yirmilerindeydi.
Köşeli burnu yüzüne kibirli bir hava katıyordu. Eğilip selam verdiğinde
büyücü ona baktı. Bakışları önce yeni botlarına kaydı, oradan da tekrar
yukarıya, yüzüne. Tatmin olmuş bir şekilde tekrar önündeki kağıtlara
döndü ve birine küçük bir işaret koydu.
"Bir sıra seç, Sonea" dedi büyücü.
Sınıf mükemmel bir şekilde dizilmiş yirmi masa ve sandalyeden
oluşmaktaydı. Hepsi sıralarının kenarına tünemiş altı-yedi çırak,
Sonea'nın karar vermesini izliyorlardı.
Diğer çıraklardan çok uzağa oturma, dedi kendi kendine. Düşmanca
davrandığını ya da onlardan korktuğunu düşünmesinler. Sınıfın ortasında
birkaç boş sıra vardı fakat tam ortaya oturma fikrini de beğenmedi.
Uzaktaki duvarın yanında bir sıra boştu. Çevresinde üç çırak oturuyordu.
O sırada karar kıldı.
Sıraya doğru ilerlerken kendisini izleyen gözlerin farkında idi.
Oturduğunda kendini onlara bakmaya
36
Çırak - ilk Yıl
zorladı.
Çıraklar ilgilerini çeken başka bir şey bulduklarında, Sonea
rahatlayarak içini çekti. Daha fazla küçümseme bekliyordu. Belki de dün
rastladığı genç, Regin, açıkça düşmanlık gösteren tek kişi olacaktı.
Çıraklar teker teker sınıfa gelip öğretmene selam verip sıralara
yerleştiler. Utangaç Kyralialı kız önüne çıkan ilk sıraya oturdu. Başka bir
tanesi neredeyse öğretmene selam vermeyi unutuyordu ve tökezleyerek
Sonea'nın önündeki sıraya çarptı. Sandalyeyi çekene kadar Sonea'yı fark
etmemişti ve onu görünce dehşetle bakıp, gönülsüzce sıraya oturdu.
Sınıfa en son gelen çırak Regin'di. Sınıfı kısık gözlerle süzdü ve özellikle
sınıfın ortasındaki sıraya oturdu.
Uzaklarda bir gonk çaldı ve büyücü sandalyesinden kalktı. Sonea da
dahil birçok çırak oldukları yerde sıçradılar. Fakat daha büyücü bir şey
söylemeden kapıda tanıdık bir yüz belirdi.
"Herkes burada mı Lord Elben?"
"Evet, Müdür Jerrik," diye yanıtladı öğretmen.
Akademi Müdürü başparmaklarını belindeki kemere taktı ve sınıfı
inceledi.
"I loş geldiniz," dedi, sesi her zamanki gibi sertti. "Ve tebrik ederim.
Sizi, her biriniz nadir ve kıskanılan büyü ı 'teneğiyle doğduğunuz için
tebrik etmiyorum. Sizi, Bü-yücüler Loncası Akademisi'ne kabul edildiğiniz
için tebrik ediyorum. Bazılarınız buraya uzak ülkelerden Keldiniz ve
yıllarca evinize dönmeyeceksiniz. Bazılarını lı,ıy,itinin büyük bir
bölümünü burada geçirmeyi lı rı ıh edecek. Fakat hepiniz daha beş yıl
burada ola-ı ıl ıııı/.
eden? Bir büyücü olmak için... Bir büyücü nedir?" 'lı h e gülümsedi.
"Bir büyücü olmak için birçok özel-
37
Trudi Canavan
lige sahip olmak gerekmektedir. Bazılarına şu anda sahipsiniz,
bazılarını geliştirecek, bazılarını da öğreneceksiniz. Bu özelliklerin bazıları
diğerlerinden daha önemlidir."
Durdu ve gözlerini sınıfın üzerinde gezdirdi.
"Bir büyücünün en önemli niteliği ne olmalıdır?"
Sonea göz ucuyla çıraklardan bazılarının sıralarında dikleştiğini gördü.
Jerrik masanın etrafından dolaşıp Sonea'nın olduğu tarafa doğru
gelmeye başladı. Kızın önünde oturan çocuğu baktı.
"Vallon?"
Sonea, çocuğun sıranın altına saklanmak istermiş gibi kamburunu
çıkardığını gördü.
"B...bir şeyi ne kadar iyi yaptığı, lordum." Çocuğun sesi çok zayıftı, zar
zor duyulabiliyordu. "Ne kadar pratik yaptığı."
"Hayır." Jerrik topukları üzerinde döndü ve sınıfın öbür yanına
ilerlemeye başladı. Soğuk bakışlarını cevap vermeye hevesli görünen
oğlanlardan birine dikti.
"Cennyl?"
"Güç, lordum," diye cevapladı çocuk.
"Kesinlikle değil!" dedi havlarcasına Müdür. Çırakların sıraları arasında
ilerleyerek, ürkek Kyralialı kızın yanında durdu.
"Bina?"
Kız gözlerini kırpıştırdı, sonra başını kaldırıp büyücüye baktı. Jerrik
gözlerini kıza dikince kız hemen başını eğdi.
"Ah..." Kız duraksadı, aniden neşeyle cevapladı. "İyilik, lordum.
Büyüsünü nasıl kullandığı."
"Hayır." Ses tonu biraz daha nazikti. "Ama önemli bir özelliktir ve
bütün büyücülerde bulunmasını bekleriz."
Jerrik sıraların arasında ilerlemeye devam etti. Sonea
38
Çırak - ilk Yıl
onu izlemek için başını çevirdi; fakat diğer çırakların hepsinin dümdüz
tahtaya baktığını fark etti. Kendini rahatsız hissedince onlar gibi
yapmaya başladı. Büyücünün yaklaşan ayak seslerini dinledi. "Elayk?"
"Yetenek, lordum." Oğlandaki Lonmar aksanı çok belirgindi. "Hayır..."
Ayak sesleri daha da yaklaştı. Sonea sırtında bir ürpertinin dolaştığını
hissetti. Eğer ona sorarsa ne cevap verecekti? Bütün olası cevaplar zaten
söylenmişti. Hızla nefes alıp yavaşça verdi. Nasıl olsa ona sormazdı. O
varoşlardan gelmiş önemsiz bir...
"Sonea?"
Sonea midesinin bir takla attığını sandı. Başını kaldırdığında Jerrik'in,
yanında durup ona baktığını gördü. I )uraksadıkça bakışlar daha da
soğuyordu.
Yanıt birdenbire aklına geldi. Çok kolaydı. Kendi güçleri, kontrol
edilemeyen bir noktaya çıktığı için neredeyse ölüyordu. Jerrik bunu
biliyordu, herhalde bunun için ona sormuştu.
"Kontrol, lordum"
"Hayır."
Büyücü içini çekerek sınıfın önüne doğru ilerledi. Sonea önündeki tahta
sıra üzerindeki damarlara bakın. ıya başladı. Yüzü kıpkırmızıydı.
\Lidemi Müdürü masanın önünde durdu ve kollarını birleştirdi. Gözlerini
tekrar sınıfın üzerinde gezdirdi. Sınıl beklenti içinde ve utanmış bir
şekilde bekliyordu.
Bil büyücünün en önemli niteliği bilgisidir." Bir an flurdu ve cevap
vermiş olan öğrencilere tek tek baktı. Hiltti olmadan güç hiçbir işe
yaramaz. Ne kadar yeteni I lı veya zeki olduğunuz önemli değildir,
niyetiniz ne
39
Trudi Canavan
olursa olsun..." Büyücünün gözleri Sonea'ya döndü. "Güçleri
kendiliğinden ortaya çıkmış dahi olsa onları nasıl kontrol edeceği bilgisini
edinemezse ölür..."
Bütün sınıf rahatlayarak nefes verdi. Birkaç baş kısa bir an Sonea'ya
döndü. Kendi halini düşünmeye dalmış olan Sonea gözlerini masadan
ayırmadı.
"Lonca dünyadaki en büyük ve en kapsamlı bilgi deposudur," diye
devam eden Jerrik'in sesinde bariz bir gurur vardı. "Burada geçireceğiniz
yıllarda bu tüm bilgiler ya da en azından bir kısmı size sunulacaktır. Eğer
dikkatli olur, öğretmenlerinizin söylediklerini dinler ve buradaki, büyük
kütüphanemiz gibi kaynakları kullanırsanız üstün birer büyücü
olabilirsiniz. Fakat!" sesi karardı, "Eğer dikkatli olmaz, büyüklerinize
saygı göstermez ve öncelleriniz tarafından toplanmış bu yüzlerce yılın
birikimlerini umursamazsanız sadece kendinizi utandırırsınız. Önünüzdeki
yıllar kolay olmayacak," diye uyardı. "Eğer Lonca büyücüsü olarak
potansiyelinizin zirvesine ulaşmak istiyorsanız," bir an durup önündeki
yüzlere baktı, "kendinizi bu dünyaya adamalı, disiplinli ve sorumluluk
sahibi olmalısınız."
Odanın rahatlamış havası tekrar gerilimli bir hale geldi. Çıraklar o
kadar sessizdi ki Sonea, nefes alıp verişlerini duyabiliyordu. Jerrik sırtını
dikleştirip ellerini arkasına koydu.
"Akademimizdeki eğitimin temelindeki Üç Kontrol Seviyesi'nden büyük
ihtimalle haberdarsınızdır." dedi yumuşak bir tonda. "İlki gücünüzü açığa
çıkarmak ki bugün gerçekleşecek. İkincisi gücünüze ulaşmak, ondan güç
çekmek ve onu kontrol altında tutmak. Bu, bu sabahtan itibaren bu
üçünü hiç düşünmeden yapabilir hale gelene kadar ana amacınız olacak.
Üçüncü olarak da gücün kullanabileceği birçok yolu kavramak. Bu da
40
Çırak - ilk Yıl
mezun olana kadar eğitimini alacağınız konu. Mezuniyetinizden sonra
hangi konuda uzmanlaşacak olursanız olun üçüncü seviyeyi hangi
konuda bitirdiğiniz önemli değil. Mezun olduktan sonra kendinizi size
sunduğumuz bilgilerden hangisi yönünde geliştireceğiniz size kalmış.
Fakat tabii ki öğrenilecek her şeyi öğrenemeyeceksiniz." Hafifçe
gülümsedi.
"Lonca'da sizin hayatınız boyunca öğrenebileceğinizden daha fazla bilgi
mevcut, hatta beş yaşamınız olsa öğrenebileceğinizden de daha fazla. Üç
ana dalımız var. Bunlar Şifa, Simya ve Savaş Becerileri. Bu ana
dallardan birinde yararlı ve usta bir büyücü olabilmeniz için yeterli bilgiyi
edinebilesiniz diye öğretmenleriniz ve onlardan önceki büyücüler, size
verilecek en önemli, en fazla ihtiyaç duyacağınız bilgileri bir araya
topladılar." Çenesini hafifçe kaldırdı. "Bu bilgiyi iyi kullanın, Kyralia
Büyücüler Loncası Çırakları..."
Bakışları bir kez daha sınıfın üzerinde dolaştıktan sonra dönüp Lord
Elben'e selam verdi ve sınıftan çıktı.
Sınıf sessizliğini sürdürdü. Öğretmen bir süre hare-ketsiz durdu.
Jerrik'in sözlerinin çıraklar üzerindeki et-I isini yüzlerinden okuyordu ve
dudakları memnuniyetle kıvrıldı. Büyük masanın etrafından dolaşıp
önüne geçti <¦ çıraklara hitap etmeye başladı.
"ilk dersiniz olan Kontrol birazdan başlayacak. Bu rlers için her birinize
bir öğretmen belirlendi, onları \ . 11 M 1.1 k I odada sizi beklerken
bulacaksınız. Şimdi kalkıp \ .n ı oı laya geçin."
1 ıraklar hevesli bir şekilde ayağa kalkarken sınıfı yere Urtüııen
sandalye sesleri doldurdu. Sonea yavaşça ' ı .i kalktı. Öğretmenin kafası
ona döndü, bakışları
ı M'.llf İli.
Sen hariç, Sonea" diye ekledi sonradan. "Sen burada
41
Trudi Canavan
kalacaksın."
Bu kez bütün çıraklar dönüp ona baktılar. Sonea'nın bakışları bir
yüzden diğerine geçiyordu. Diğerleri sebebini anlamaya başladıkça
kendini suçlu hissetmeye başladı.
"Devam edin," dedi öğretmen. Çıraklar kapıya doğru döndüler. Sonea
tekrar sıraya oturup sınıfın çıkmasını izledi. Kapıdan çıkmadan önce
sadece bir kişi dönüp tekrar Sonea'ya baktı. Dudakları küçümseme ile
kıvrılın ıştı. Regin...
"Sonea."
Oturduğu yerde sıçrayan Sonea, dönüp öğretmenine baktı. Kendisinin
hâlâ sınıfta olmasına şaşırmıştı. "Evet, lordum."
Adamın gözlerindeki soğukluk biraz kaybolmuştu. Sıraları geçip
Sonea'nın sandalyesinin yanına geldi. "Kontrol'ün birinci ve ikinci
seviyelerini zaten başarmış olduğun için sana sınıfın çalışacağı ilk kitabı
getirdim." Sonea gözlerini indirdiğinde adamın elinde, kağıt kaplı bir
kitap tuttuğunu gördü. "Kitapta pratik egzersizler de var ama onları
bütün sınıf beraber yapmalıyız. Ama bilgilere önceden çalışman sana
oldukça yarar sağlayacaktır."
Adam kitabı masaya koydu ve uzaklaştı. "Teşekkürler, Lord Elben."
dedi Sonea, adamın arkasından.
Büyücü bir an durdu ve Sonea'ya dönüp şaşkınlıkla baktı, daha sonra
kapıya doğru ilerlemeye devam etti.
Öğretmen gittikten sonra oda boş ve sessiz kaldı. Sonea etraftaki diğer
sıralara bakınca dokuz adet düzgün durmayan sıra gördü.
Önündeki kitaba baktı. Kapağında Lord Liden'den Yeni Çıraklar için Altı
Ders yazıyordu ve bir de tarih
42
Çırak - ilk Yıl
vardı. Kitap yüz yıldan daha eskiydi. Bu egzersizleri kim bilir kaç çırak
uygulamıştı daha önce? Sayfaları karıştırdı. Yazılar temiz ve okunması
kolaydı.
Büyü yararlı bir sanattır fakat sınırları vardır. Bir büyücünün doğal etki
alanı kendi vücudunda yatmaktadır ve teni bu alanın sınırıdır. Bu alanı
etkilemek için gereken büyü minimum düzeydedir. Başka hiçbir büyücü
Şifa vermediği sürece ki bu da tenin tene değmesini gerektirmektedir,
bu alanı etkileyemez.
Vücudun dışında kalanları etkilemek için daha fazla güç gerekir.
Etkilenecek olan obje vücuttan ne kadar uzak ise o kadar fazla güç
gerekmektedir. Aynı sınırlama zihinsel iletişim için de geçerlidir fakat
çoğu, büyüse! işlemden daha az güç gerektirir.
Bu kadarını zaten Rothen de anlatmıştı ama yine de okumaya devam
etti. Bir süre sonra, üç bölüm okuyup dördüncüsüne geçtiğinde iki çırak
sınıfa döndü. Birincisi ( iennyl'di; seremoni sırasında bir büyücü
tarafından gardiyanlığı talep edilmiş olan yarı-Lonmar genç. Yanında
kendisinden daha uzun boylu olan diğer lonmarlı genç vardı. Sıralarına
geçerken Sonea'ya bir kez daha baktılar. Sonea onlardaki farklılığı
sezebili-yordu. Sanki varlıkları güçlendirilmiş gibiydi. Bunun [üçlerinin
açığa çıktığı anlamına geldiğini tahmin etti. Yakında tıpkı kendisi gibi
saklamayı öğrenirlerdi. İlk se-ı\ cye ulaşmak zor veya yavaş değil
gözüküyordu. İkinci ı iye ise daha zordu ki bunu kendisi gayet iyi
biliyordu.
Kendi ülkelerinin akıcı dilinde mırıldanarak bir sohbete haşladılar. Sınıfa
bir çırak daha girdi; gözlerinin lltinda koyu halkalar oluşmuş Kyralialı
genç. Sessizce ¦ rine geçip sertçe önündeki masaya bakmaya başladı.
Bu gençle ilgili garip bir şeyler vardı. Sonea onda bir Nüyü aurası
sezebiliyordu ama bu aura kararsızca atı-
43
Trudi Canavan
yordu; bazen güçlü bazen neredeyse fark edilemeyecek kadar güçsüz.
Gözlerini dikip onu daha fazla üzmek istemeyen Sonea, başını başka bir
yöne çevirdi. Çıraklar hem Birinci hem de İkinci seviyeyi tamamlayana
dek onlarda böyle garip şeyler hissetmeye devam edecekti.
Tam tekrar okumaya başlayacaktı ki kapının oradan gelen bir gülme
sesi dikkatini çekti. Bu sefer içeriye beş çırak girmişti. Geri dönmeyen bir
tek Regin vardı. Başlarında kimse olmayınca, çıraklar ortada dolaşıp,
masalarda küçük gruplar halinde sohbet ediyorlardı. Büyüsel varlıkları
yüzünden Sonea'nın hisleri birbirine girmişti.
Kimse Sonea'ya yaklaşmıyordu. Bu onu hem rahatlatıyor hem de
üzüyordu. Ondan nasıl bir tepki alacaklarını bilmedikleri için uzak
durduklarını düşündü. Arkadaşlık için ilk hamleyi kendisi yapmalıydı.
Yapmazsa, onlarla bir arada olmak istemediğini düşünebilirlerdi.
Sevimli Elyneli kız yakınında oturuyor, şakaklarını ovuyordu. Rothen'in
Kontrol derslerinin nasıl baş ağrısına sebep olduğunu hatırlayınca biraz
sempatini göstermenin bu kızın hoşuna gidip gitmeyeceğini merak etti.
Kendinden emin gözükmeye çalışarak yavaşça ayağa kalktı ve kızın
masasına doğru yaklaştı.
"Kolay değil, değil mi?" diyerek, şansını denedi Sonea.
Kız şaşkınlıkla Sonea'ya baktı. Daha sonra omzunu silkip tekrar
masaya bakmaya başladı. Kız cevap vermeyince Sonea, midesinde artan
bir rahatsızlıkla kızın onu görmezden geldiğinden şüphelenmeye başladı.
"Ondan hoşlanmıyorum," dedi kız aniden. Elyne aksanı çok belli
oluyordu.
Sonea şaşkınlıka gözlerini kırpıştırdı. "Kimden hoşlanmıyorsun?"
"Leydi Kinla" dedi kız sinirli bir şekilde. Aksanı yü-
44
Çırak - ilk Yıl
zünden isim "Kiinla" gibi çıkmıştı.
"Sana Kontrol'ü öğreten mi? Hmmm, bu işi zorlaştıracaktır."
"Leydi Kinla kötü biri değil," diye içini çekti kız. "Sadece onu zihnimde
istemiyorum. O çok..." kız kafasını sallayınca kızıl bukleleri sallandı.
Elyneli kızın önündeki sıra boştu. Sonea oraya oturup kıza döndü.
"Zihnindeki bazı şeyleri görmesini mi istemiyorsun?" dedi Sonea.
"Yanlış veya kötü olmayan ama sadece insanların görmesini istemediğin
şeyler."
"Evet, aynen öyle..." Kız kafasını kaldırdı, gözleri kocaman açılmıştı ve
ışıldıyordu. "Ama görmesine izin vermem lazım değil mi?"
Sonea kaşlarını çattı. "Hayır gerekmiyor... şey, ondan saklamak
istediklerinin ne olduğunu bilmiyorum ama... şey... bunlar saklanabilir."
Kız gözlerini Sonea'ya dikmişti.
"Nasıl?"
"Bir kapı hayal ediyorsun ve hepsini onun arkasına koyuyorsun." diye
açıkladı Sonea. "Leydi Kinla ne yaptığını fark edecektir; fakat tıpkı
Rothen gibi o da sakladıklarını görmeye çalışmayacaktır."
Kızın gözleri daha da büyüdü. "Sana Kontrol'ü Lord Rothen mi öğretti?
O senin zihnine mi girdi?' dedi şaşkınlıkla.
"Evet" diyerek başını salladı Sonea. "Ama o bir erkek."
"Şey... bana o öğretti. Bu yüzden mi öğretmenin bir I .idin? Bir kadın
tarafından mı eğitilmemiz gerekiyor?"
"/ Ibette." Kız, Sonea'ya dehşetle bakıyordu.
Sonea başını yavaşça salladı. "Bilmiyordum. Bir kadın ya da erkek
tarafından eğitilmenin ne farkı olduğunu
45
Trudi Canavan
anlayamıyorum. Belki de..." kaşlarını çattı. "Eğer gizli düşüncelerimi
saklamamış olsaydım beni de bir kadının eğitmiş olması daha iyi olurdu."
Kız, Sonea'dan biraz uzaklaştı. "Bizim yaşımızdaki bir kızın zihnini bir
erkekle paylaşması yanlıştır."
Sonea omzunu silkti. "Bu sadece zihin paylaşması. Sohbet etmek gibi
ama daha hızlı. Bir erkekle konuşmak yanlış değil, öyle değil mi?"
"Hayır..."
"Sadece bazı konuları konuşmazsın" Sonea, kıza imalı bir şekilde baktı.
Kızın yüzüne yavaşça bir gülümseme yayıldı. "Hayır... bazı özel
durumlar hariç sanırım."
"Issle" Sınıfın uğultusu üzerinde keskin bir ses çınladı. Sonea başını
kaldırıp baktığında kapıda orta yaşlı, yeşil cüppeli bir kadının durmakta
olduğunu gördü.
"Yeterince dinlendin. Benimle gel."
"Peki, leydim," kız içini çekti.
"İyi şanslar!" dedi Sonea, kız hızla uzaklaşırken. Issle'ın duyup
duymadığından emin değildi. Kız geriye hiç bakmadan sınıftan çıktı.
Sonea elindeki kitaba baktı ve gülümsedi. Bu bir başlangıçtı. Belki daha
sonra Issle ile tekrar sohbet edebilirdi.
Sırasına dönüp okumaya devam etti.
Yansıtma: Görüş alanındaki bir cismi hareket ettirmek daha kolaydır.
Görüş alanının dışındaki bir cismi hareket ettirmek için ise önce zihin
hissi genişletilerek objenin yeri belirlenmelidir. Bu daha fazla çaba,
zaman gerektirir ve...
Okuduklarından sıkılan Sonea, çırakların sınıfa geliş gidişlerini izlemeye
başladı, isimlerini duymaya çalışıp nasıl birileri olduklarını tahmin etmeye
çalıştı. Gözlerinin altında koyu çizgiler olan Kyralialı genç Shern, öğ-
46
Çırak - ilk Yıl
retmeni dönüp ona seslenince irkildi. Büyücüye tekin olmayan bir
şekilde baktı ve kalkıp kapıya doğru giderken hareketlerinin her anında
isteksizlik vardı.
Regin iki genç ile arkadaşlık kurmuştu; Kano ve Vallon. Kyralialı
utangaç kız, konuşmaları dikkatle dinliyordu ve Elyneli genç, kağıt kaplı
bir kitaba küçük resimler çiziyordu. Issle geri döndüğünde sırasına çöküp
başını kollarına gömdü. Diğerlerinin baş ağrısından şikayet ettiğini
duymuş olan Sonea, kızı yalnız bırakmaya karar verdi.
Günortasında gonk çalınca Sonea rahatlayarak içini çekti. Bugün bütün
yaptığı zaten bildiği konuları okumak olmuştu. Okuması da sürekli sınıfa
girip çıkan çıraklar tarafından bölünmüştü. Akademi'deki ilk dersi pek de
ilginç olmamıştı.
Lord Elben sınıfa girdiğinde çıraklar acele ile sıralarına dönüp oturdular.
Büyücü herkes oturana kadar bekledi ve sonra boğazını temizledi.
"Kontrol derslerine yarın da devam edeceğiz," dedi büyücü. "Bir
sonraki dersiniz Lonca tarihi. Ders üst bâttaki ikinci tarih odasında
yapılacak. Çıkabilirsiniz."
Sınıfta birkaç kişi rahatlayarak içini çekti. Çıraklar ayağa kalktı ve
öğretmene selam verip sınıftan çıktılar. Arkada kalan Sonea, Elyneli
gencin Regin'in arkadaş grubuna katıldığını gördü. Sessizce diğer
çırakları takip eden Sonea, geçerken öğretmene kitabını verip Issle'a
ıiısmek için adımlarını hızlandırdı.
"İkincisi ilkinden iyi miydi?"
Kız, Sonea'ya bakıp başı ile onayladı. "Söylediğini ¦ l >ıım. işe
yaramadı ama sanırım bir dahaki sefere ba-¦..n .ıbilirim."
I larika. Bunu başardığında her şey çok daha kolay ¦ ılıiı ak."
Birkaç adım boyunca sessizce ilerlediler. Sonea
47
Trudi Canavan
söyleyebilecek bir şeyler düşünüyordu.
"Sen Fonden ailesinden Issle'sın, değil mi?" dedi bir ses.
Issle, Regin ile diğer iki çırak yaklaşırken duraksadı. "Evet" dedi kız
nazikçe gülümseyerek. "Kral Marend'in danışmanının kızı mısın yani?"
diye sordu Regin kaşları kalkarak. "Doğru."
"Ben VVinar ailesinden Regin." Abartılı bir nezaket ile eğilip selam
verdi. "Paren Evi'nden. Yemek salonuna kadar size eşlik edebilir miyim?"
Kızın gülümsemesi genişledi. "Onur duyarım"
"Hayır" dedi Regin, kadife gibi bir gülümseme ile. "O şeref tamamen
bana ait."
Regin, Sonea'yı geriye doğru gitmeye zorlayarak onunla Issle'ın
arasına girdi. Issle, Regin'in koluna girdi ve ilerlediler. Regin'in
arkadaşları ikilinin arkasında yürümeye başladılar. Hiçbiri Sonea'ya bir
kez bile bakmadılar ve Sonea kendini grubun en arkasında buldu.
Merdivenlerden aşağı inmeye başladıklarında Sonea durdu ve
ilerleyişlerini izledi. Hiçbiri bir kez bile arkalarına bakmamışlardı.
Issle bir teşekkür bile etmem işti. Aslında şaşırmamalıyım, dedi
kendine. Ne de olsa hepsi görgüsüz şımarık zengin çocukları.
Hayır, diye azarladı kendini. Onlara karşı adil olmalıyım. Eğer
içlerinden biri Harrin'in çetesine girmeye kalksaydı ben de farklı
davranmazdım, ileride onlardan farklı olmadığımı anlayacaklar. Sadece
onlara biraz zaman tanımalıyım.
¦48
3. Bölüm
Hayat Hikayeleri
Rothen'in hizmetkarı Tania, sabah kahvaltısını ma-laya koydu. Sonea
sandalyeye otururken içini çekti. Rothen başını kaldırıp Sonea'nın
yüzündeki boyun eğmiş, mutsuz ifadeyi görünce; bir gün önce dersten
sonra Lord Peakin ile dersler konusunda tartışarak saatler har-ı nıı.ık
yerine, doğrudan buraya geri dönmediği için ı' manlık hissetti.
"I )ün nasıl geçti?" diye sordu.
Sonea cevap vermeden önce bir an duraksadı. "Çı-I 'I kırdan hiçbiri
henüz büyülerini kullanamıyorlar. Ilı psi hâlâ Kontrol'ü öğrenmeye
çalışıyor. Bu nedenle Lord l Iben de bana okumam için bir kitap verdi."
I ıraklar bizimle çalışmaya başlamadan önce güçlenin I ııll.ınamazlar.
Yemin etmeden güçlerini uyandır-Bunu fark etmiş olduğunu
zannediyordum." 1 llıcıı gülümsedi. "Gücünün doğal olarak uyanmasının
liıi ı ,\\ antajları var..."
ma onlar derslere başlayana kadar haftalar geçe-ı Mıılün yaptığım
aynı kitabı okumak. Üstelik içinde "'İnin çoğunu biliyorum." Kafasını
kaldırdığında lı m umutla parlıyordu. "Onlar bana yetişene kadar
......lı I alamaz mıyım?"
1 ııllıı 11 gülme isteğini bastırdı. "Bir çırak diğerlerin-
49
Trudi Canavan
den daha hızlı gelişirse onu sınıftan ayrı tutmayız. Bu fırsatı
değerlendirmelisin. Başka bir kitap iste veya öğretmenine seninle bazı
alıştırmaları yapıp yapamayacağını sor."
Sonea'nın yüzü ekşidi. "Diğer çırakların bundan hoşlanacağını
zannetmiyorum."
Rothen dudaklarını büzdü. Kız haklıydı tabi ki fakat Jerrik'e, diğerleri
yetişene kadar kızı sınıftan ayırmak istediğini söylerse Müdür'ün
reddedeceğini biliyordu.
"Çırakların birbirileri ile rekabet içinde olmaları beklenir," dedi kıza.
"Sınıf arkadaşların her zaman seni geçmeye çalışacaklardır. Onların sana
yetişmelerini beklemenin hiçbir faydası olmayacaktır. Aslında onları
tedirgin etmek kaygısı ile öğrenimini yavaşlatırsan onların saygısını da
kaybedersin."
Sonea başını sallayıp bakışlarını önüne eğdi. Rothen, Sonea'ya karşı
hissettiği sempatinin yine kendisini sarmalına aldığını hissetti. Şimdiye
kadar onu ne kadar hazırlamaya çalışmış olursa olsun, çırakların
birdenbire küçük, önemsiz dünyası ile sınırlanmış olmak kafa karıştırıcı
ve moral bozucu olmalıydı.
"Sen de aslında fazla hızlı başlamış sayılmazsın," dedi Rothen. "Bana
güvenmemiş olduğun için sana Kontrol'ü öğretmem haftalar sürdü.
Sınıfındaki hızlı gençler bir hafta içinde hazır olacaklardır, diğerleri de iki
hafta içinde size yetişirler. Seni beklediğinden çabuk yakalayacaklardır
Sonea."
Sonea başıyla onayladı. Bir kavanozun içindeki tozdan bir kaşık dolusu
alıp bir sürahideki sıcak suya karıştırdı. Rakanın keskin kokusu Rothen'in
burnunu doldurdu. Sonea sıvıyı içerken Rothen yüzünü buruşturdu; bu
şeyi nasıl içebildiğini merak ediyordu açıkçası. Kızı, Evler'de popüler olan
sumiyi denemesi için ikna etmeye
50
Çırak - ilk Yıl
51
çalışmış fakat Sonea sumiyi asla sevmemişti.
Sonea parmakları ile bardağın kenarında ritim tutmaya başladı. "Issle
dün garip bir şey söyledi. Dedi ki erkek öğretmenler kız öğrencileri
eğitmemeliymiş."
"Bu Issle, Elyneli mi?"
"Evet."
"Ah," Rothen içini çekti. "Elyneliler... Onlar, genç kızların erkeklerle
ilişkileri konusunda Kyralialılardan daha titizdir. Kızlarının kadın
öğretmenler tarafından eğitilmeleri konusunda ısrar ediyorlar ve
herhangi bir ırktan bir genç kızın bir erkek tarafından eğitilmesi
düşüncesi bile onları şok ettiği için bu kuralı getirdik. İlginç olanı ise
yetişkinlerin ilişkileri konusunda çok açık fikirliler."
"Şok olmak..." dedi Sonea. "Evet, aynen böyle gö-ı ünmüştü."
Rothen kaşlarını çattı. "Ona seni eğitmek için bir kadın öğretmen
getirdiğimi söylemen daha iyi olur sanırım. I lyııeliler bu konularda aşırı
derecede yargılayıcı I ıl,ıbilirler."
"Keşke bana bunu daha önce söyleseydin. İlk başta iri adaşça
davranıyordu ama..." Sonea başını salladı.
"Unutacaktır," diye güvence verdi Rothen. "Ona bi-ı /.iman tanı
Sonea. Birkaç hafta içinde mutlaka arka-ılıişların olacak ve neden bu
konuda endişelenmiş oldu-|una anlam veremeyeceksin."
Sonea elindeki raka dolu bardağa baktı. "Bana bir ine bile yeter."
***
Lonca Yöneticisi'nin büyük loş odasında büyülü bir I 'I I üresi ileri geri
sallanıyor ve duvarlarda çeşitli göl-
Trudi Canavan
gelerin oluşmasına sebep oluyordu. Lorlen okuduğu mektubun sonuna
geldiğinde odayı adımlamayı kesip hafifçe söylendi.
"Şişesi yirmi altın ha!"
Sandalyesine geri dönüp oturdu ve bir kutudan kalın bir kağıt çıkardı.
Yazmaya başladığında odayı kalemin kağıdın üzerinde gezinirken çıkan
keskin cızırtısı doldurdu. Arada sırada duraklayıp gözlerini kısıp
yazdıklarını kontrol ediyordu. Mektubu gösterişli bir biçimde imzaladı ve
arkasına yaslanıp yazdığı mektubu bir kez daha okudu.
Sonra içini çekerek mektubu masasının altındaki çöp kutusuna attı.
Lonca'ya mal sağlayanlar yüzyıllardır Krallığın parasını
sömürmekteydiler. Herhangi bir mal Lonca'ya satılıyorsa, fiyatı, normal
fiyatının iki hatta üç katına çıkabili-yordu. Bu, Lonca'nın kendi şifalı
bitkilerini yetiştirmesinin ana sebeplerinden biriydi.
Lorlen dirseklerini masaya dayayarak çenesini avu-cuna koydu ve
şarap yapımcısından gelen fiyat listesini tekrar incelemeye başladı.
Şarap alımını durdurmalıydı. Bunun politik sonuçları olacaktı tabi ki;
fakat aynı evden başka mallar sipariş ederek bunun önüne geçilebilirdi.
Ama bu şarap Akkarin'in en sevdiği şaraptı. Vare üzümlerinin en küçük
türünden yapılıyordu. Tatlı ve aroma yönünden de zengindi. Yüce Lord
misafir odasında her zaman bir şişe bulundururdu ve Lonca'nın •-toku
biterse hiç memnun olmazdı.
Lorlen yüzünü buruşturup yeni bir kağıt çıkardı.
'.....ra durakladı. Bu şekilde Akkarin'in isteklerini karşı-
I 1111.ı. .1 çalışmayı bırakmalıydı. Eskiden böyle alışkan-lll I m 'il in
Akkarin değişikliği fark edecekti. Lorlen'in in 'I* ıı Iıı ı\ |ı• ıkıvranmaya
başladığını merak edecekti.
Çırak - ilk Yıl
53
Ama Akkarin, Lorlen'in artık akşam sohbetleri için nadiren uğradığını
fark etmiş olmalıydı. Lorlen en son ne zaman Yüce Lord'u ziyaret edecek
cesareti bulduğunu düşünürken kaşlarını çattı. Çok uzun zaman olmuştu.
İçini çekerek alnını elerine dayadı ve gözlerini kapattı. Ah, Sonea.
Neden bu sırrı bana gösterdin ki! Anı aklında dolanıyordu. Kendisinin
değil Sonea'nın anısıydı fakat detaylar aklında hâlâ canlıydı...
"Halloldu," dedi Yüce Lord, ardından kana bulanmış kıyafetleri ortaya
çıkararak pelerinini çıkardı. Tiksintiyle üstündekilere baktı. "Cübbemi
getirdin mi?"
Hizmetkâr mırıltıyla yanıt verince Yüce Lord dilenci gömleğini çıkarttı.
Altında beline bağlı olan deri kemer \ ı 1 hançer kesesi vardı. Üstünü
fırçalayıp temizledi, sonra görüş alanından çıkıp siyah cüppeler içinde
geri döndü. Keseye uzanıp parıldayan bir hançer çekti ve Onu bir havlu
ile temizlemeye başladı. Yüce Lord kafa-tini kaldırıp hizmetkâra baktı.
"Dövüş beni zayıflattı," dedi. "Gücüne ihtiyacım var."
I Y\zini yere koyan hizmetkâr kolunu uzattı. Yüce Lord b/ı ağı adamın
derisine sürttü, ardından yaranın üstüne rlıut koydu...
I orlen ürperdi. Gözlerini açıp derin bir nefes aldı ve başını salladı.
Sı ınca'nın anılarını, büyücülerden nefret eden birinin m ı ..... bir şeyi
yanlış anlaması olarak görebilmek isli "lı fakat bu kadar açık ve belirgin
olan bir anının "ılı anlaşılması mümkün değildi. Ve zaten Sonea
»linklerinin ne anlama geldiğini bile bilmiyorken lı biı görüntüyü
uydurmuş olamazdı. Sonea'nın si-tüppeli büyücünün gizli bir Lonca
suikastçısı ol-ıı ı ıl nımına neredeyse gülümseyecekti. Gerçek çok
Trudi Canavan
daha korkunçtu ve Lorlen ne kadar isterse istesin bunu görmezden
gelemezdi.
Akkarin, en yakın dostu.... Lonca'nın Yüce Lord'u kara büyü
yapıyordu...
Lorlen her zaman, dünyanın bu en büyük büyücüler birliğinin bir
parçası olduğu için ve şu anda da onu yönettiği için gurur duymuştu. Bir
parçası Lonca'daki iyi ve saygıdeğer olan her şeyi simgelemesi gereken
Yüce Lord'un yasak ve kötü olan büyünün bu kolu ile uğraşması
yüzünden öfke ile doluyordu. Bu parçası bu suçu açığa çıkarmak, bu
tehlike teşkil eden adamı, bu yetki ve nüfuzdan uzaklaştırmak istiyordu.
Ama başka bir parçası da Yüce Lord ile açıkça karşılaşmanın
tehlikelerinin farkındaydı. Çok dikkatli olmasını öğütlüyordu. Lorlen yıllar
önceki bir günü hatırlayınca ürperdi. Yeni bir Yüce Lord seçmek için
yapılan sınavlarda Akkarin, Lonca'nın en güçlü büyücülerini geçmekle
kalmamış gücünün sınırlarını test etmek için yapılan bir alıştırmada en
güçlü büyücülerin yirmi tanesinden fazlasının birleşmiş gücüne rahatlıkla
karşı durmuştu.
Akkarin eskiden bu kadar güçlü değildi ve bunu en iyi bilen kişilerden
biri Lorlen'di. Akademi'deki ilk günlerinden beri arkadaştılar. Yıllar içinde
birçok sefer Arena'da kapışmış ve sınırlarının birbirine yakın olduğunu
görmüşlerdi. Fakat Akkarin'in güçleri giderek artmış, yolculuğundan
döndüğünde de bütün diğer büyücülerden daha güçlü bir düzeye
ulaşmıştı.
Lorlen artık bu gelişimin doğal olup olmadığını sor-guluyordu.
Akkarin'in yolculuğu, eskilerin büyüsü hakkında bilgi edinmek için
yapılmış bir yolculuktu. Müttefik Ülkeler'i dolaşarak beş yıl geçirmişti.
Zayıf ve umutsuz bir şekilde döndüğünde topladığı bütün bilgi-
r>4
Çırak - ilk Yıl
lerin yolculuğunun son aşamasında kaybolduğunu söylemişti.
Ya bir şeyler keşfettiyse? Ya kara büyüyü keşfettiyse?
Ayrıca bir de Takan vardı. Takan, Sonea'nın yeraltındaki odada
Akkarin'e yardım ederken gördüğü kişiydi. Akkarin, Takan'ı yolculuğu
sırasında hizmetine almıştı ve o zamandan beri hizmetindeydi. Takan'ın
bu olaydaki rolü neydi? Akkarin'in kurbanı mıydı yoksa suç ortağı mı?
Hizmetkarın bir kurban olması olasılığı sıkıcı bir dunundu. Fakat
Akkarin ile ilgili bildiklerini açık etmeden adamı sorgulayamazdı. Çok
riskli olurdu.
I orlen şakaklarını ovmaya başladı. Aylardır düşün-ı eleri aynı daire
içinde dönüp duruyor, ne yapacağına I arar vermeye çalışıyordu.
Akkarin'in kara büyüye sade-ı e meraktan bulaşmış olma olasılığı vardı.
Kara büyü lııl kında bilinen çok az şey vardı ve mutlaka birilerini
öldürmeden de kullanılması mümkün olmalıydı. Takan lııl.ı hayattaydı ve
görevlerini yerine getiriyordu. Eğer kkarin'in yaptığı sadece bir deney ise
Lorlen'in onu ıl ilmesi dostluklarına büyük bir ihanet olurdu. • ) /aman
neden Sonea onu gördüğünde, Akkarin i nılı giysiler giyiyordu?
İmlen yüzünü buruşturdu. O gece pis bir şeyler olum '.in "Halloldu"
demişti Akkarin. Bir amaca ulaşıl-"iı iı \ma bu amaç neydi?
Büyük ihtimalle mantıklı bir açıklaması vardı. Lorlen ıl ' el lı Büyük
ihtimalle ben bir açıklaması olmasını al ediyorum. Bir şeyler yapmaktan
çekiniyor olması İrinin gerçekten suçlu olduğunu keşfedecek ol-1 ı m
korktuğu için miydi? Veya yıllardır takdir ettiği ıı eııdiği kişinin kan açlığı
çeken bir canavara dö-ııı olduğunu görmekten mi çekiniyordu?
55
Trudi Canavan
Ne olursa olsun Akarrin'e soramazdı. Başka bir yol bulmalıydı.
Geçen aylar içerisinde ihtiyacı olan bilgileri zihninde bir liste olarak
derlemişti. Akkarin neden kara büyü ile uğraşıyordu? Ne kadar zamandır
sürmekteydi? Akkarin kara büyü ile neler yapabilirdi? Ne kadar güçlüydü
ve nasıl yenilebilirdi? Her ne kadar Lorlen, kara büyü ile ilgili bilgileri
araştırarak Lonca yasalarını çiğneyecek olsa da Akkarin'in karşısında
durabilmek için bu soruların cevaplarını bulmak zorundaydı.
Büyücüler Kütüphanesi'nde neredeyse hiç bir bilgi bulamamıştı ama bu
beklendik bir sonuçtu zaten. Yüksek Büyücüler'e sadece kara büyüyü
gördüklerinde tanıyabilecek kadar bilgi verilirdi ve Lonca'nın kalanları ise
sadece yasak olduğunu bilirlerdi. Daha fazla bilgi elde etmek gerçekten
çok zor olacaktı.
Bilgiyi dışarıda aramalıydı. Lorlen'in aklına hemen Elyne'deki Büyük
Kütüphane geldi. Lonca'nın sahip olduğundan bile büyük bir bilgi
deposuydu orası. Sonra Büyük Kütüphane'nin Akkarin'in yolculuğundaki
ilk durak olduğunu hatırladı. Ve arkadaşının ayak izlerini takip ederse bir
şeyler elde edip edemeyeceğini merak etti.
Ama Lonca'dan ayrılamazdı. Yöneticilik pozisyonu sürekli ilgi isteyen
bir sorumluluktu ve böyle bir yolculuk çok dikkat çekerdi. Bu da onun
yerine bir başkasının bu yolculuğu yapması gerektiği anlamına geliyordu.
Lorlen böyle bir görev için kime güvenebileceğini dikkatle düşündü.
Gerektiğinde gerçeği saklaması gerektiğini bilecek kadar öngörülü biri
olmalıydı. Ayrıca sırları bulup çıkarma konusunda yetenekli biri olmalıydı.
Karar vermek şaşırtıcı derecede kolay olmuştu.
Lord Dannyl..
56
Çırak - ilk Yıl
57
***
Çıraklar Yemek salonuna girerken Sonea arkalarda kaldı. Regin,
Gennyl ve Shern sabah dersinden sonra sınıfa dönmemişlerdi; böylece
Sonea da kalan çırakları takip etmişti. Salon birçok masa ve sandalye
sırasını içeren büyük bir oda idi. Hizmetkarlar öğrenciler için yan ı»ladaki
mutfaktan, sürekli içerisinde yemekler bulunan tG|»siler getiriyorlardı.
Sonea onlara katıldığında çıraklardan hiçbiri itiraz İtmedi. Sadece çatal
bıçağını alırken bazı gözler ona lüpheyle döndüler fakat diğerleri
umursamadı.
Bir gün önce çıraklar arasındaki sohbet ilk başta yok Cİtnecek kadar
azdı. Sonra Alend, Kano'ya bir yıl bokuna Vin'de yaşadığını söyledi ve
diğerleri Vin haklında sorular sormaya başladılar. Sorular gittikçe diğer
çıraklar ve ailelerini de içermeye başladı. En sonunda Mi'iıd, Sonea'ya
döndü.
Sen varoşlarda büyüdün değil mi?" I liğer yüzler de Sonea'ya döndü.
Sonea ağzındaki ye-llı ı çiğnemeyi bitirip yutkundu. İlginin aniden ona llı
ıııdüğünün farkındaydı.
¦ ıl l.ışık on yıl boyunca," dedi onlara. "Teyzem ve Mİ İrinle yaşadım.
Ondan sonra Kuzey Bölgesi'nde bir Mllıi Mllıık."
Mlene ne oldu?"
\nnem ben çocukken ölmüş. Babam..." omzunu İlkti "Gitmiş..."
m varoşlarda tek başına mı bırakmış? Bu kor-ı lı 'di Bina, çığlık atar
gibi. lı ' nı ve eniştem bana baktı." Sonea gülümsemeyi udi Ve bir
sürü arkadaşım vardı." ıl ıılıişlarını görebiliyor musun?" diye sordu Issle.
Trudi Canavan
Sonea başını olumsuz anlamda salladı "Pek göremiyorum."
"Peki ya hırsız-arkadaşın? Lord Fergun'un Akademinin altına kilitlediği?
O birkaç kez uğramadı mı?"
Sonea başıyla onayladı. "Evet."
"O da Hırsızlar'dan biri değil mi?" diye sordu Issle.
Sonea bir an duraksadı. Bunu reddedebilirdi ama ona inanırlar mıydı?
"Kesin bir şey söyleyemem. Altı ay içinde birçok şey değişebilir."
"Sen de bir hırsız miydin?"
"Ben mi?" Sonea yumuşak bir sesle güldü;"Varoşlarda yaşayan herkes
Hırsızlar için çalışmaz."
Diğerleri biraz rahatlamış gözüktüler. Hatta bazıları başlarını onaylar
bir biçimde salladılar. Issle çevresindekilere baktı sonra kaşlarını çattı
"Ama sen bir şeyler çaldın değil mi?" dedi. "Sen de Pazar'daki
yankesicilerden biriydin."
Sonea yüzünün kızardığını hissetti ve bu reaksiyonun sonuçlarının ne
olacağını kestirebildi. Eğer reddederse yalan söylediğini düşüneceklerdi.
Belki de gerçeği söyleyerek sempatilerini kazanabilirdi...
"Evet, çocukken para ve yemek çaldım," diye kabul etti; kendisini
başını kaldırmaya ve Issle'a kararlı bir şekilde bakmaya zorlayarak.
"Ama sadece çok açken ya da kış geliyorken ve benim ayakkabı ya da
giysiye ihtiyacım olduğunda."
Issle'ın gözleri zaferle parladı. "Yani sen de bir hırsızsın."
"Ama sadece bir çocukmuş Issle." diye karşı çıktı Alend zayıf bir sesle.
"Eğer yiyecek hiçbir şeyin olmasaydı sen de çalardın."
Diğerleri Issle'a dönüp kaşlarını çattılar ama o başını
58
Çırak - ilk Yıl
onları umursamadığını belli edecek bir şekilde döndürdü ve Sonea'ya
doğru eğilip buz gibi gözlerle ona baktı.
"Bana gerçeği söyle," dedi. "Hiç birini öldürdün mü?"
Sonea, Issle'ın bakışlarına karşılık verdi ve içinde öfkenin büyümeye
başladığını hissetti. Belki de Issle ger-ı ı (ği bilse bir daha onu sinir
etmeye çalışmadan önce bir I • ¦/ daha düşünürdü.
"Bilmiyorum."
Diğerleri dönüp Sonea'ya baktılar. "Ne demek istiyorsun?" diye dudak
büktü Issle. "Ya ı ıldürmüşsündür ya da öldürmemişsindir."
Sonea bir süre önündeki masaya baktı, sonra gözle-
.....I ısarak kıza baktı."Pekala, madem bilmek istiyorsun.
Lışık iki sene önce bir gece, bir adam tarafından ıl .ıkınıp dar bir
sokağa sürüklendim. Adam... şey bana olu sormak istemediğinden emin
olabilirsin. Bir elim ¦ 11H si kaldığında bıçağımı ona saplayıp kaçtım.
Orada ıkınmadığım için yaşayıp yaşamadığını bilmiyorum." Bil sine hepsi
sessiz kaldılar. ' < iğlik atabilirdin." dedi Issle
1 ierçekten birinin zavallı bir kıza yardım için kendi imi riske atacağına
inanıyor musun?"diye sordu 1111'sı soğuk bir şekilde. "Adam sesim
çıkmasın diye 'mu kesebilirdi veya başka haydutlar gelebilirdi." Bina
ürperdi. "Bu çok korkunç." 1'11' sı kızın sempatisi karşısında bir an
umutlandı "lınd.ın gelen soru ile bu umudu çabuk kayboldu. Mu /»/ı,,ık
mı taşıyorsun?
I' unu.ıı aksanını fark eden Sonea, Elayk'ın yeşil
ı...... bakmak için döndü. "Herkes taşır. Paketleri
¦ 'I m in, meyve soymak için..."
ı ı ' ki m iplerini kesmek için," diye devam etti Issle.
59
Trudi Canavan
Sonea doğrudan Issle'ın gözlerinin içine baktı. Issle soğuk bir şekilde
bakışlarına karşılık verdi. Kesinlikle buna yardım etmekle vaktimi boşa
harcamışım, diye düşündü Sonea.
"Sonea" dedi bir ses aniden. "Bak senin için ne ayırdım."
Elinde bir tabak tutan tanıdık bir siluet masaya yaklaşırken çıraklar o
yöne döndüler. Regin sırıtarak tabağı Sonea'nın önüne itti. Tabakta
ekmek kabukları ve yemek artıkları olduğunu gören Sonea'nın yüzü
kızardı.
"Sen çok kibar ve görgülü bir gençsin Regin" dedi Sonea tabağı
iterken. "Teşekkür ederim; fakat ben az önce yedim."
"Ama hâlâ aç olmalısın," dedi Regin sahte bir sempati ile. "Şu haline
bir bak. Çok kısasın ve bir deri bir kemik gözüküyorsun. Biraz yemek
sana iyi gelir gibi gözüküyor. Ailen seni doğru düzgün beslemedi mi?"
Tabağı tekrar Sonea'ya doğru itti.
Sonea tabağı geri itti. "Aslında hayır, beslemediler."
"Onlar ölmüş," dedi biri.
"Şey, neden daha sonra acıkabilirsin diye yanına almıyorsun o zaman?"
hızlı bir hareketle tabağı masanın kenarından Sonea'nın kucağına itti.
Tabak Sonea'nın kucağına düşüp cüppesini ve yerleri koyu, kahverengi
sosa bularken bazı çırakların kıkırdaması duyuldu. Sonea, Rothen'in
uyarılarını unutup küfretti ve bunun üzerine Issle bu davranışı iğrenç
bulduğunu ifade eden bir ses çıkardı.
Tam Sonea başını kaldırıp bir şeyler söyleyecekken Akademi gongu
çalmaya başladı.
"Ah, kahretsin!" dedi Regin "Sınıfa gitme vakti geldi. Senin yemeni
izlemek için kalamayacağımız için üzgünüm Sonea." Diğerlerine döndü.
"Haydi millet! Derse